İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar, Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis, 117 sanığın yargılanmasına devam edildi.
19.05.2018 14:45 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar, Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis, 117 sanığın yargılanmasına devam edildi.
14.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, bazı tutuksuz sanık erler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Savunma yapan sanıklar, 15 Temmuz'da suç teşkil edecek eyleme karışmadıklarını iddia ederek, suçlamaları reddetti.
Sanık avukatları da müvekkillerinin beraatine karar verilmesini talep etti.
Tutuksuz sanık erlerin de savunma yapmasıyla dava kapsamında yargılanan 76'sı tutuklu 103 eski asker sanığın savunması tamamlandı.
Mahkeme heyeti tutuklu eski polislerin savunmasına devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
15.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 52 tutuklu, 3 tutuksuz sanık ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, askerlerin ardından tutuklu polis memurlarının savunmasının alınmasına geçildi.
Olay tarihinde polis memuru olan tutuklu sanık İlker Özkan, 15 Temmuz'da 2 yıllık polis memuru olduğunu ifade ederek, "Çevik Kuvvet WhatsApp durumunda ivedi olarak şubeden görev yerlerine geçilmesi mesajı geldi. Çengelköy Polis Merkezi'ne gittik daha sonra ve uzun süre bekledik. 22.30 civarında acilen Üsküdar Şube Müdürlüğü'ne gitmemiz söylendi. Çıkmamız zor oldu, dar bir alanda araç park etmişti. Üsküdar Beylerbeyi yönünde trafik olduğundan dolayı, Beykoz yönüne gidip, ilk sağdan çıkıp tırmanmaya çalıştık, aracımız rampaya takıldı, 8-10 arkadaş indi, çıkmaya çalıştı. Çıkamadık, sahil yönüne indik. Beykoz yönüne giderken, yolun sağında, solunda askerler dizilmişti. Askerler G3 silahlarıyla önümüzü kesti, aşağıya inmemizi söyledi. Sırtımızda namlulularla bazı askerler bize vuruyordu. 'Napıyorsunuz siz?' dedim. 'Yanlış bir hareket yapmayın vur emri var' dedi." ifadelerini kullandı.
Albay Mürsel Çıkrıkçı'nın kendilerine "Bu sıkıyönetim kararıdır, bu kararlar geçerlidir. Burada askerlerin sözlerine uymayan infaz edilecektir" dediğini, Çıkrıkçı'nın çıldırmış gibi olduğunu, kız arkadaşıyla konuşan bir polis memuruna tokat attığını, kendilerinin Çıkrıkçı'nın üzerine yürüyünce askerlerin silahlarının kurma kolunu çektiğini aktaran sanık Özkan, "Mürsel Çıkrıkçı, halen arkadaşımızı darbediyordu, 'Seni öldüreceğim, bunun üniformasını çıkartın, kelepçe takın, yol kenarına oturtun' dedi. Telefonlarımızı toplattı. Çıkrıkçı, 'Sıkıyönetim ilan edildi, ordu yönetime el koydu, buradaki kuralları biz belirleriz, yanlış yapan olursa infaz ederiz. Önce kelepçeli arkadaşınızı infaz ederiz' dedi. Gruplara ayırdılar bizi. Vaniköy tarafına yürürken, hayatımda yaşamadığım şeyleri yaşadım. Darbe olduğunu anladım. Yanımızda bulunan askerler yan yana gelmemize bile izin vermedi. Sağımızda ve solumuzda askerler vardı." diye konuştu.
Aşkın Türker isimli astsubayın çevik kuvvet aracını kullanmasını istediğini, MOBESE'nin kendilerini görüp kurtarması için aracı kullandığını ifade eden sanık Özkan, sonrasında bir kafenin içerisine girdiğini, çocuklar ve kadınları gördüğünü, merdivenlerde askerlerin olduğunu, bir vatandaşın tuvalet ihtiyacını gidermesi için kelepçesini söktüğünü, bu duruma Çıkrıkçı'nın sinirlendiğini ve kendisine tehditvari konuşmalar yaptığını öne sürdü.
"Çıkrıkçı'dan 'Seni keserim, parçalarım' tehdidi"
Mürsel Çıkrıkçı'nın dışarıda 'Seni keserim, parçalarım' diye herkese tehdit savurduğunu, bir vatandaşa yönelik 'Sıkın bunun kafasına' deyince kendisinin vatandaşı korumak istediğini, daha sonra karakolun önünde bir rütbelinin, "Yurt Sulh Konseyi yönetime el koymuştur, teslim olun" diye bağırdığını anlatan Özkan, bu rütbelinin kendisinden dediklerini tekrarlamasını istediğini ancak kendisinin bu sözlerini tekrarlamadığını, ardından rehin alınan arkadaşlarının geldiğini ve orada koşarak karakola gittiklerini savundu.
Tutuklu sanık Yasin Sayın da savunmasında, 15 Temmuz'da Üsküdar'daki Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde olduklarını, şef Mehmet Ali Uzun'un kendilerini arayarak, Vahdettin Köşkü'ne geçmeleri emrini verdiğini ve şubeden çıktıklarını anlattı.
Sanık Sayın, köşkte böyle bir görevlendirmeye ihtiyaç olmadığının söylendiğini ifade ederek, "Çengelköy Polis Merkezi'ne gittik, daha sonra 'şubeye geçiyoruz' denilince araca bindim. Trafik çok yoğun olunca yokuştan çıkmak istedik, aracımız yokuştan çıkamadı. Kuleli Askeri Lisesi'ne yaklaşınca askerlerin tedbir aldığını gördük. Bir grup asker yolumuzu kesti, tam dolduruş yapmışlardı. Mehmet Karabekmez bağırmaya başladı, arabadan ellerimiz havada indirdi bizi. Bütün askerler bize silah doğrultmuş bulunuyordu. Yüzümüz duvara dönük beklerken, askerler onlarla konuşmamızı istedi. G3 silahının namlusuyla sırtıma vuruldu. Şefimiz Mehmet Ali Uzun, komiserle görüştüğünü, sakin olmamızı istediğini söyledi. Bizi arabaya bindirdiler, Kuleli Askeri Lisesi'nin önüne gittik, silahlarımızı ve fişeklerimizi aldılar, nizamiyeye geçtik. Albay Mürsel Çıkrıkçı bizlere 'Artık beraberiz, amirleriniz bize biat etti, emirlerimi yerine getireceksiniz, en ufak bir şeyde sizi öldürürüm' dedi. Mürsel Çıkrıkçı, bir komiserle görüştükten sonra 'Bakın amirleriniz biat etti, sıkıyönetim resmen ilan edildi, uymayan olursa cezalandırılacaktır' dedi." şeklinde konuştu.
Çıkrıkçı'nın bir polis arkadaşlarını kız arkadaşıyla konuştuğu için kötü şekilde darbettiğini, engel olmaya çalışınca askerlerin kendilerini durdurduğunu, arkadaşının ellerine kelepçe takılarak, rehinelerin yanına oturtulduğunu ileri süren Sayın, dik durmaya çalıştıklarını, ikişerli, üçerli gruplara ayrıldıklarını, başlarına asker konularak Beykoz için yola çıkartıldıklarını ve Vaniköy bölgesine götürüldüklerini anlattı.
"Kafanı çıkar, kafana sıkayım"
Askerlerin araçları durduklarını, vatandaşlara bağırdıklarını anlatan sanık Sayın, şunları dile getirdi:
"Arabanın yanına yaklaşıp, oradaki vatandaşı kurtarıp, askerlerden uzak bir yere gönderdim. Nizamiye bölgesine giderek, telefonumu aldım, gizlice ablamı arayıp iyi olduğumu söyledim. Bir rütbeli yeniden beni Beykoz bölgesine gönderdi. Beykoz tarafından bir grup askerin geldiğini gördüm. Bir komutan gerideki halka bağırdı, gelmemeleri gerektiğini yoksa ateş edeceğini söyledi. Bu komutan birkaç el havaya sıktı, halk yaklaşınca gaz mühimmatlarımız getirilmişti, bir komutan gaz sıkmamızı istedi. Ben üzerime zimmetli gaz mühimmatımı bozdum, bu durumu askere söyledim. Grubun en arka tarafına geçtim, beklemeye başladım. Halka gaz sıkılacağını anlayınca, gaz fişeklerini arkadaşlar gizliden verdi, denize attım. Halk yaklaşınca iki gaz fişeği sıkıldı. Halk yürümeye devam edince, rütbeli askerler silah sıktı, diğer askerlere de sıkma emri verdi. 2-3 kişi halka doğru sıkmaya başladı, birini teşhis ettim, kendisi Erdal Kılınç yarbaydı. Erlere 'Yapmayın' diyince, erler komutanların zoruyla korkudan havaya sıktıklarını söylediler. Bir vatandaş Yarbay Erdal Kılınç'a 'Komutan askerlerin aklını bulandırma' deyince, 'Kafanı çıkar, kafana sıkayım' dedi. O vatandaşın elleri bağlandı. Olaylar 04.00'a kadar devam etti. Polisler olarak barikatların dibinde oturduk. 06.00 sıralarında birliğin başındaki komutan askerlere toplanmalarını, geriye çekileceklerini söyledi. Askeri birlik Kuleli Askeri Lisesi'nin içine çekince, biz de fırsatını bulup Sabancı Polis Merkezi Amirliği'ne koşarak gittik, durumu polis arkadaşlara anlattık. Askerlerin nereye gittiğini, ne silahlarını kullandıkları bilgisini verdik. Kuleli Askeri Lisesi'ne gidip 35-36 askeri gözaltına aldık, şubeye geçtik."
Olay günü polislerin rehin alındığını, askerlerin dört bir yanını çevirdiğini, bir polis arkadaşının feci şekilde dövüldüğünü belirten sanık Sayın, hakkındaki tüm suçlamaları reddetti ve tahliyesini istedi.
Duruşma, yarına ertelendi.
16.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, tutuklu sanık polis Bayram Kurt savunmasını yaptı.
Kurt, olay günü Vahdettin Köşkü'ne göreve çıktıklarını, ancak orada çevik kuvvet polisi talebi olmadığının söylenmesi üzerine Çengelköy Polis Merkezi'ne geçtiklerini anlattı. Acil koduyla şubeye çağrıldıkları için yola çıktıklarını, kullanılan aracın eski bir çevik kuvvet aracı olduğu için rampadan çıkamadıklarını dile getiren Kurt, bunun üzerine Beykoz tarafına yöneldiklerini söyledi.
Sanık Kurt, Kuleli Askeri Lisesi istikametindeki yollarda askerler gördüklerini, askerlerin yolunu kestiklerini ve kendilerine silah çekip tekmelediğini ifade ederek, "Nizamiyeye götürüldük, orada da silah çekildi bize. Albay Mürsel Çıkrıkçı, Beykoz Anadolu Yakası Sıkıyönetim Komutanı olduğunu, emniyetin de kendileriyle hareket ettiğini söyledi. Bize silah doğrultan 50 asker vardı. Hepsinin haberi vardı bu durumdan." dedi.
Başlarındaki polis şefinin şubeyi aradığını anlatan Kurt, "Çıkrıkçı şefimizin elinden telefonu aldı, kendi konuşmaya başladı. Sürekli bize karşı tehdit vardı. Çıkrıkçı, oradaki askerlere bizi gösterip 'hain' diyordu. 'Kaçarlarsa vuracaksınız' diyordu. Tuğrul adlı arkadaşımızı kız arkadaşıyla konuştuğu için darbetti. Mürsel Çıkrıkçı delirmişti. Trafiğe bakmamız istendi, yürüyerek Çengelköy Karakolu'na baktık, kapısı kapalıydı. Yüzbaşı Mahmut Dağüstün, 'kapıları açın, sıkıyönetim ilan edildi' dedi. Esnaf toplandı, Dağüstün havaya sıktı, ben kendimi merdiven boşluğuna attım." ifadelerini kullandı.
"Öldürmek için ateş edin"
Sanık Kurt, halkın sesleri gelmeye başlayınca, Mürsel Çıkrıkçı'nın rütbelilere "Öldürmek için ateş edin" diye emir verdiğini ve kendisinin oradan ayrılmak istediğini aktardı.
Kurt, kimseye kelepçe takmadığını, vatandaşa yardım ettiğini, askerler uzaklaşınca kendilerinin de kaçtıklarını, daha sonra askerleri gözaltına aldıklarını belirtti.
Sanıklardan Fatih Birinci de savunmasında, olay günü askerlerin içinde bulunduğu polis aracını durdurduğunu, askerlerin araçtan inen bütün polis memurlarına silah doğrulttuğunu, fişeklerinin ve şarjörlerinin toplanıp nizamiyeye götürüldüklerini söyledi.
Nizamiyede Albay Mürsel Çıkrıkçı'nın kendilerine konuşma yaptığını dile getiren sanık Birinci, ifadesine şöyle devam etti:
"Mürsel Çıkrıkçı bize, 'Beylerbeyi Beykoz sorumlusuyum. Sıkıyönetim kuralları geçerli, uymayanlar cezalandırılacaktır' dedi. Şefimiz komiseri arayınca Mürsel Çıkrıkçı telefonu aldı. 'Tamam müdürüm' deyip uzaklaştı. Tuğrul arkadaşımız telefonla konuştuğu için Mürsel Çıkrıkçı tarafından darbedildi, elleri kelepçelendi. Bizi ikişerli ve üçerli gruplara böldüler. Ben ana nizamiyeye yakındım, barikatların orada olan askerler havaya ateş açtılar. Ben de can korkusuyla istinat duvarının dibine attım kendimi. Elleri kelepçeli olan vatandaşların yanına oturdum. Askerlerle hiçbir konuşmam olmadı. Daha sonra bizi Vaniköy'e götürdüler. Halk gelmeye başlayınca bir arkadaşımızdan gaz atmasını istediler. 'Atmazsan biz ateş ederiz' dediler. Arkadaşımız da 2 tane gaz fişeği attı. Askerler daha sonra direk havaya ateş açmaya başladı. Kendimi arkaya attım, ateş sesleri kesildi. İlk ateş eden Erdal Kılınç'tı."
Birinci, sabaha karşı arkadaşlarının yanına gittiğini, daha sonra askerlerin yanlarından ayrıldıklarını belirterek, tahliyesini ve beraatını istedi.
Bir diğer sanık Mustafa Akar ise savunmasında, askerler tarafından alıkonulduklarını ve iddianamede yer alan "vatandaşları kelepçeleme" eyleminde bulunmadıklarını iddia etti.
Akar, kimseyi kelepçelemediklerini, aksine vatandaşlara yardım ettiklerini, Mürsel Çıkrıkçı'nın herkesi sürekli tehdit ettiğini öne sürerek, üzerine atılı suçlamaları reddettiğini belirtti.
Duruşma, yarına ertelendi.
17.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 26 tutuklu, bir tutuksuz sanık ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşma, sanıkların savunmasının alınmasıyla devam etti.
18.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, 15 Temmuz gazisi Çengelköy Mahalle Muhtarı Can Cumhurcu, müşteki sıfatıyla olay günü yaşadıklarını anlattı.
Saat 21.00'e kadar Çengelköy sokaklarında mahalle sakinleriyle dolaştığını ve akşam yemeğini bir komşularının evinde eşiyle yediklerini kaydeden müşteki Cumhurcu, "Yemeği yedik, eşim dedi ki 'Hava çok sıcak, birer dondurma yiyelim mi?' O sıra arabayı park ettim. Mahalleli koşarak yanıma geldi. Askerlerin Boğaz Köprüsü'ne geçtiğini söylediler. Yakınlarda Kuleli olduğu için bunun normal olabileceğini söyledim. Aradan çok az zaman geçti. Bir vatandaşımız, kızının köprüde mahsur kaldığını söyleyerek benden yardım istedi. Mahallenin mülkiye amiri olarak hemen sağı solu aradım ama kimseye ulaşamadım." dedi.
Müşteki Cumhurcu, neler olduğunu öğrenmek için Çengelköy Karakoluna gittiğini belirttiği ifadesine şöyle devam etti:
"İçeride Alaattin komiser vardı. Telsiz anonslarında İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın askeri bir erkanla kavgasını işitiyordum. Komiserin odasında televizyon açıktı ve köprüde tankı gördüm. O zaman kafamda bir şeyler oturdu. 80 darbesini yakınen yaşamış biriyimdir. Komisere kaç tane polisimiz var dedim. Karakolda 7 kişi olduklarını söyledi. Dışarı çıktığım sırada Kuleli Askeri Lisesi'nden elinde tüfekle havaya ateş açarak gelen asker gördüm. Karakol önünde kendisini durdurdum. 'Ne yapıyorsunuz ?' dedim. 'Ordu yönetime el koydu, çabuk sokakları boşaltın.' dedi. Kafanız mı güzel diye sordum. Askerin arkasında 2 tane Çevik Kuvvet polisi ile rütbesini hatırlayamıyorum ama buradan öğrendiğim kadarıyla yüzbaşı da vardı. Biz bunları Kuleli Askeri Lisesi tarafına kadar ya Allah bismillah diyerek kovaladık. Orada biraz kaldıktan sonra geri döndüm. Bütün Çengelköy halkına, herkese haber vermelerini, barikat kuracağımızı söyledim. Çengelköy'ün kanaat önderlerini çağırdım. Kuleli civarından tek tük silah sesleri geliyordu. Televizyonda henüz bir açıklama yoktu. Herhangi bir devlet yetkilisine de ulaşamadık. Bizi açık hedef olarak gösteren spot ışıkları vardı. İçeri girip spotu kapatırdım. Dışarı çıktığımda kasığımdan mermi yedim, beni yerimden zıplattı. Çengelköy'de ilk vurulan benim. Ayağımın koptuğunu zannediyordum."
Müşteki Cumhurcu, vurulduktan sonra hastaneye götürüldüğünü, kendisi hastaneye gittikten 1 dakika sonra yaralı yoğun olarak yaralıların getirildiğini kaydetti. İfade verirken zaman zaman duygulanan Cumhurcu, "Hastanedeyken sol tarafımda öz yeğenim Osman Yılmaz şehit oldu. Anlatırken zorlanıyoruz biz bunları. Ben hiçbir şeye sığdıramıyorum bu olayları. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." sözleriyle ifadesini tamamladı.
Diğer müştekiler
Olay gecesi Üsküdar'dan Çengelköy'deki evine giderken, Kuleli Askeri Lisesi önünde diz çöktürülüp kelepçelenmiş iki sivil gördüğünü söyleyen 15 Temmuz Gazisi müşteki Aydın Akyol, "Yola devam ettim. Eve giderken 2 sıra asker çapraz tutuş gidiyordu. Eğitimdir diye düşünüyordum. Evime gittim, arkadaşlar aradı, benzinliğin orada bir hareket olduğunu söylediler. Gittik, ne oluyor, ne yapıyorsunuz diye sorarken, rütbelilerle birlikte bir grup asker geldi. O sırada baş ve omzumdan yaralandım. Şikayetçiyim." dedi.
Üsküdar'dan Çengelköy'deki evine giderken Beylerbeyi Sarayı'nın önünde polisin trafiği kapattığını, o civarda oturdukları için ara sıra yolun kapanmasına alışkın olduklarını aktaran müşteki Selman İbrahimoğlu, "Polise sorduk 'Ne oluyor?' dedik. 'Sıkı yönetim ilan edildi' dedi. Polise zorluk çıkarmadık, arka yoldan evimize vardık. Cumhurbaşkanı açıklama yapana kadar evdeydim. Açıklama üzerine arkadaşlarımla haberleştik. Çengelköy mezarlığına giden yoldan geçerek 15 dakika sonra aşağı inmeye başladık. Geldiğimiz yolda yadırgayabileceğimiz olaylarla karşılaşmadık. Mezarlıktan indikten sonra sağdan yukarı patika bir yol vardı. Oradan çıkalım dedik. Benzin istasyonuna aracı park ederiz diye düşündük. Mehmetçik İlköğretim Okulu önünde kurmay albay Mürsel Çıkrıkçı ile karşılaştık. Erler vasıtasıyla silah doğrultarak aracımızı durdurdu. Nereye gittiğimizi, kim olduğumuzu sordu. Çıkrıkçı bizi araçtan indirtti. Telefonlarımızı kapattırıp kimliklerimizle beraber aldı. Yokuşun diğer tarafından bulunan alanda kaldırım var, bizi oraya oturtturdu. Arkadaşa aracı park etmesini söyledi. Arkadaş heyecanlandı ve arabanın anahtarını yere düşürdü. Çıkrıkçı sinirlendi, küfür etmeye başladı." diye konuştu.
Arkadaşı Selman Korkmaz'ın aracı park ettikten sonra yanlarına geldiğini belirten müşteki İbrahimoğlu, şunları kaydetti:
"Çıkrıkçı, 'At izi it izine karıştı' diyor hükümete küfürler ediyordu. Karşı çıkanların öldürüleceğini söylüyordu. Ona göre oraya gelen tüm siviller iktidar partisini destekliyordu. ve bu kişilere hakaret ediyordu. Çıkrıkçı, kaldırımda otururken yanıma geldi. Elimde bir taş parçası sinirle toprağı eşeliyordum. 'Yüzüme iyi bak, bana hesap soracak biri çıkarsa unutmazsın' dedi. Yüzünü unutmadım, bugün burada hesabı soruluyor. Sonra tekmeleye başladı beni. Tokatladı, darbetti. Beni hem ellerimden hem de ayaklarımdan kelepçelettirdi. Kelepçeleyen Çevik Kuvvet polisiydi. Polisler elimdeki kelepçeyi gevşek bağladı diye onlara da küfür ediyordu. Orada bazı askerler isteksiz hareket ediyordu. O seslerin içinde darbe girişimi olduğunu bilmiyordum diyen yalan söyler. Sağır sultan bile duyar. Ama isteksiz askerler, emirleri dinleyip, emre göre hareket etmeyenler vardı. Şikayetçiyim."
Mahkeme başkanı ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve TBMM ile bazı müştekilerin katılma taleplerini kabul etti.
Duruşmaya, 21 Mayıs Pazartesi günü müşteki beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan iddianamede, olaylarda şehit düşen Burak Cantürk, Fatih Dalgıç, Gökhan Esen, Halil Kantarcı, Kader Sivri, Murat Akdemir, Mustafa Cambaz, Osman Yılmaz "maktul", 16 kişi "mağdur", 195 kişi "müşteki", aralarında 39 rütbeli asker ve 9 askeri öğrencinin de bulunduğu 76'sı tutuklu 103 kişi de "sanık" sıfatıyla yer alıyor.
Darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi'nde yaşananlar ve buradan çıkan sanıkların Çengelköy Polis Merkezi'ni işgal etmesi ile Vaniköy ve Beykoz bölgelerinde karıştıkları olayların anlatıldığı iddianamede, 8 kişinin şehit edildiği, aralarında vatandaş ve kolluk görevlilerinin de bulunduğu 135 kişinin "kasten öldürmeye teşebbüs" suçuna maruz kaldığı, bunlardan 62'sinin silahla vurularak yaralandıkları kaydediliyor.
Olaylarda 33 vatandaşın hürriyetinin kısıtlandığı, 11 müştekinin "kasten yaralamaya" maruz kaldığı, 46 kişinin aracına ve iş yerine zarar verildiği belirtilen iddianamede, aralarında Çengelköy Polis Merkezi'nin de bulunduğu 5 kamu binasının da hasar gördüğü vurgulanıyor.
İddianamede, askeri lisenin komutanları eski albaylar Mürsel Çıkrıkçı ve Muammer Aygar'ın da aralarında bulunduğu 39'u rütbeli, 9'u askeri öğrenci olmak üzere 76'sı tutuklu 103 sanık hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile on beşer yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, bazı sanıkların da ayrıca "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "mala zarar verme" ve "iş yeri dokunulmazlığı ihlali" gibi suçlardan cezalandırılması talep ediliyor.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, darbe girişimi sırasında bu bölgedeki olaylarda görev alan darbeci askerlere yardım ettikleri iddiasıyla tutuklu eski 14 çevik kuvvet polisi hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın, bu dava ile birleştirilmesine karar vermişti. Böylece davadaki sanık sayısı 117'ye yükselmişti.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-27 Kasım (2017) 'İstanbul 117 sanık (ilk 103) Darbe/Çengelköy'deki olaylar' davası
(19 Mayıs 2018, 14:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: