Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 152 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
20.10.2018 16:20 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 152 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
15.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in dava dosyasına gelen evrakı okumasının ardından sanıkların esasa ilişkin savunmalarının alınmasına geçildi.
Savcılık mütalaasında "FETÖ abisi" olduğu ve örgütün talimatlarını Kara Havacılık Komutanlığındaki personele ilettiği ifade edilen sivil sanık Bayram Kutlu, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, ihanet içinde bulunan bir yapının içinde olmadığını savundu.
Örgütün şifreli haberleşme programı "ByLock"u kullanmadığını ileri süren Kutlu, üzerine kayıtlı hatta tespit edilen programı başkasının kullandığını, bu durumun HTS kayıtlarına bakıldığında anlaşılacağını iddia etti.
Kutlu, evinde yapılan aramada ele geçirilen 1 doların kendisine ait olmadığını, kızının para koleksiyonundan çıkmış olabileceğini savunarak, hakkındaki örgüt içinde "Barış" kod adını kullandığına yönelik tanık beyanlarını da reddetti.
Sanık eski kursiyer teğmen Kerim Can Kaman da 15 Temmuz günü, bölük komutanı eski yüzbaşı Emre Erkan'ın kendilerine saat 21.45'te tabur komutanı eski yarbay Yasin Candemir'in kursiyerlere konuşma yapacağını söylediğini aktardı.
Bölük komutanının emri üzerine verilen saatte birliğine gittiğini ifade eden Kaman, Erkan'ın tüm teğmenleri yemekhanede topladığını, daha sonra tabur komutanının içtimada terör saldırısı olabileceğini söylediğini ve teğmenlere emniyet amaçlı görevler verdiğini iddia etti.
Kaman, tabur komutanı Candemir'in emriyle depoya inip silah aldıklarını, deponun önünde bekleyen bir rütbelinin teğmenlere mühimmat dağıttığını, daha sonra emir üzerine kurs taburuna gittiğini anlattı.
Kurs taburunda sabaha kadar tek başına kaldığını savunan Kaman, şöyle devam etti:
"Tabur komutanı bana kurs taburunda beklememi emretti. Sabaha kadar oradaydım. O gece sicil amirimin 'kurs binasında kal' emrinden başka bir emir almadım. Mütalaada sicil amiri dışındaki kişilerden emir aldığım iddiası doğru değildir. Sabaha kadar hiçbir rütbeliyi görmedim. Kimseden yasa dışı emir almadım. Ben FETÖ'cü değilim, 15 Temmuz günü FETÖ'cüler tarafından kandırılmış, kullanılmış biriyim."
Kaman'ın tahliye talebinin ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
16.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Tamer Öğüt, olay tarihinde Kara Havacılık Komutanlığı Bakım Taburu'nda Süper Kobra helikopteri teknisyeni olarak görev yaptığını söyledi.
Öğüt, 15 Temmuz akşamı amiri Ömer Derelioğlu'nun telefonla arayıp terör saldırısı olabileceğini belirterek, personelin hazır olması emrini verdiğini ve bir süre sonra tekrar arayarak birliğe çağırdığını iddia etti.
Birliğe girdikten sonra Tabur Komutanı Murat Bolat ve diğer sıralı amirlerinin mesaide olduğunu öğrenmesi üzerine, Bolat'ın odasına gittiğini söyleyen Öğüt, Bolat'ın "Terörist bir saldırı var. Sıkıyönetim ilan edildi, emirlere uymayanlar cezalandırılacak." dediğini aktardı.
Bolat'ın emriyle taarruz hangarı uçuş hattına gittiğini anlatan Öğüt, bazı helikopterlerin uçuşa hazır olduğunu, bazılarının ise uçuştan döndüğünü ifade etti. O sırada iniş yapan bir helikopterden eski binbaşı Taha Fatih Çelik ve eski yarbay İlkay Ateş'in indiğini gördüğünü belirten Öğüt, helikopterin isabet almış olduğunu söyledi.
Öğüt, 10606 No'lu helikopterin isabet aldığını gördükten sonra faal hale getirmediğini, Ateş'in başka bir helikopterle uçmak istemesine rağmen hazır helikopter olmadığını söyleyerek bunu engellemeye çalıştığını iddia etti.
Sanık Öğüt, FETÖ üyesi olmadığını savunarak, tahliye talebinde bulundu.
- İrtibat ankesörlü telefondan
Tutuksuz sanık Y.O. da olay tarihinde astsubay rütbesinde Kara Havacılık Komutanlığı'nda görev yaptığını, olay günü mazeret izni istemesine rağmen kabul edilmemesi üzerine, 15 Temmuz akşamı birliğine katıldığını dile getirdi.
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın da Kara Havacılık Komutanlığı'nda olduğunu öğrendiğini bildiren sanık Y.O, amiri ile görüşmesinden sonra saat 21.00 sularında kışladan ayrıldığını kaydetti.
İzmir'e doğru yola çıktıktan sonra radyodan askeri hareketlilikten haberdar olduğunu belirten sanık Y.O, takım komutanı Sinan Arslan ile görüşmesinin ardından İzmir'e gittiğini, birliğinden Ankara'ya çağrılmasından sonra da gözaltına alındığını anlattı.
Y.O, daha önceki ifadelerinde FETÖ ile ilgili bildiği her şeyi anlattığını savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben bu örgütün üyesi değil, mağduruyum. 2001'de maddi olarak zor durumdaydım. İzmir'de görevli olduğum dönemde Talat Ural, birliğimizde sevilen sayılan birisiydi. Düğünümden önce bana yardımcı olmuştu. 2001 sonunda arkadaşlığımız giderek güçlendi. 2002'nin yaz aylarında beni evine davet etti. Evinde bir sivil vardı, adını Mehmet diye hatırlıyorum. Kendisinin öğretmen olduğunu söyledi. Bana namaz kılıp kılmadığımı sordu. Ramazan ayında kılmaya çalıştığımı söyledim. Kur'an okumayı bilmediğimi söyleyince öğretebileceğini söyledi. Sonraki görüşmelerde bana cemaatten, hizmetten bahsetmeye başladı. Ailemle de görüşerek, 2003'ten sonra sohbetlere gitmemeye başladım."
Sanık Y.O, 2008'de Malatya'ya tayininin çıktığını, orada ankesörlü telefondan aranarak, Mehmet'i tanıdığını söyleyen birisinin kendisiyle görüşmek istemesi üzerine kendisini İbrahim olarak tanıtan örgüt üyesi ile görüştüğünü belirtti.
Ankara'ya tayin olduktan sonra bu yapıdan olan kişiler tarafından tekrar ankesörlü telefondan aranarak görüşmeye zorlandığını savunan Y.O, şöyle devam etti:
"Ailem ve çocuğum hakkında bilgi sahibi olmaları beni korkuttu. 2013 Ağustos'ta Etimesgut Belediyesi önünde tekrar görüştük. Bana çocuğumun iyi bir eğitim alabileceğini, benim gibi bazı askerlerle de görüştüklerini söylediler. Ben de çocuğumu başka bir okula yazdırdığımı söyleyerek 'Beni bir daha aramayın' dedim. 2015'te annemi kaybettim. Beni arayarak başsağlığı dilediler. 2015 Temmuz ayında babamı kaybettim. Yine arayıp başsağlığı dilediler. Nereden bildiklerini bilmiyorum.
Ayda bir sohbet gerçekleştiriliyordu. Sohbetlere kesinlikle cep telefonu hatlarından çağrılmazdım. Ankesörlü hatlardan arayıp yer ve mekan bildirirlerdi. Görüşme yaptığım dönemde dahi örgüt elebaşına sempati duymadım. Aralıklarla katıldığım sohbetlere de korktuğum için katıldım. Çünkü benimle ilgili özel bilgileri biliyorlardı. Korkum, mesleğim ve ailem oldu. Amirlerime anlatmak istedim ama korktum."
TSK'dan ihraç edildiği için çok üzüldüğünü söyleyen Y.O, "Beni çocuk yaştan itibaren yetiştiren yediren, içiren, giydiren devletim, benim üzerimde her türlü tasarrufu yapmaya sahiptir." ifadelerini kullandı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunma yapan eski binbaşı Yakup Yayla, olay tarihinde Malatya 2. Kara Havacılık Alay Komutanlığı Orta Genel Maksat Hücum Helikopter Tabur Komutanı olarak görev yaptığını, darbe girişiminden bir gün önce eğitim amaçlı Skorsky helikopteri ile Ankara'ya geldiklerini anlattı.
Olay günü Ankara Kara Havacılık Okul Komutanlığı'nda simülatör eğitimi kapsamında uçuşlar yaptığını, ardından dinlemek için Gazi Orduevine gittiğini öne süren Yayla, gelen emir üzerine komutanlığa döndüğünü belirtti.
Yayla, iş arkadaşıyla nizamiyeden kimlik göstererek girdiklerini ve bir araçla Skorsky hangarına gittiklerini anlattı.
Hangara gittikten sonra anormal bir şeyler olduğunu anladığını savunan Yayla, "Ortam karanlıktı. Helikopterler çalışıyordu. Arkadaşım komutanlığın içinin dışarıdan daha güvenli olduğunu düşünerek dışarı çıkmak istemedi. Sonra ben o bölgeden ayrıldım." diye konuştu.
Ertesi gün öğle saatlerinde darbe tehdidinin devam ettiğini düşünerek İstanbul'a gittiğini anlatan Yayla, güvenli olduğu için 1. Ordu Komutanlığı'na katılım yapmayı ve darbecilere karşı mücadele etmeyi hedeflediğini iddia etti.
Yayla, darbe girişiminden bir hafta sonra Malatya'daki birliğine katıldığını, orada gözaltına alıp tutuklandığını kaydetti.
Savcılığın esas hakkındaki mütalaasına katılmadığını vurgulayan Yayla, darbecilerle ortak hareket etmediğini savundu.
FETÖ'nün kumpas davalarından olan "Atabeyler" davasının sanıkları arasında bulunduğunu öne süren Yayla, bu örgütün mağduru olduğunu ifade ederek, tahliyesini istedi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
17.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan, eski kursiyer teğmen Mahir Furkan Hasdemir, olay günü bölük komutanı Emre Erkan'ın akşam saatlerinde tabur komutanı Yasin Candemir'in kursiyerle toplantı yapacağını söylemesi üzerine saat 21.00'de birliğine gittiğini söyledi.
Tabur komutanı Candemir'in katıldığı toplantıda Genelkurmay'a saldırı olabileceğini kursiyer teğmenlere emniyet amaçlı nöbet görevi verdiğini aktaran Hasdemir, "Tabur komutanı benimle birlikte 4 kursiyeri Fidanlık Nizamiyesine gönderdi ve sabah kadar orada nöbet tuttuk." diye konuştu.
Hasdemir, o gece hiç kimseden yasa dışı bir emir almadığını sadece terör saldırısına karşı emniyet için nöbet tuttuğunu savunarak, tahliye ve beratını talep etti.
Sanık eski kursiyer teğmen Tolgahan Akbuğa da 21.45'te bölük komutanı Emre Erkan emri üzerine birliğe geldiğini ve kursiyerlerle yapılan toplantıya katıldığını, orada tabur komutanı Yasin Candemir tarafından kışlada nöbet tutmakla görevlendirildiğini söyledi.
Sabaha kadar olan bitenden habersiz nöbet tuttuğunu öne süren Akbuğa, "Telefonlarımız olmadığı için darbeden haberdar değildim. Bir kursiyer teğmen olarak darbecilerle fikir ve eylem birliği içinde olmam mümkün değil." dedi.
Emniyet amaçlı nöbet tutmaktan başka bir şey yapmadığını savunan Akbuğa, tahliyesini talep etti.
Olay tarihinde Kara Havacılık Okul Komutanlığı Subay Temel Kurs Taburunda bölük komutanı olarak görev yapan eski yüzbaşı Emre Erkan da savcılığın esas hakkındaki mütalaasına katılmadığını belirterek savunmasına başladı.
Erkan, olay günü tabur komutanı Yasin Candemir'in emriyle 30 kursiyer teğmeni birliğe çağırdığını, teğmenlerle dersler hakkında toplantı yaparken Candemir'in terör tehdidi olduğunu söylediğini, bunun üzerine herkese nöbet yeri yazıldığını iddia etti.
Silahlığın kapısını kırarak kursiyer subaylara mühimmat dağıttığı yönündeki iddiayı reddeden Erkan, 15 Temmuz'da sabah içtimasında "Bugün kanlı cuma" dediği yönündeki tanık beyanlarını da kabul etmedi.
Erkan, 18 kutu makineli tüfek mühimmatını silahlıktan alıp helikopterlere koydukları yönündeki iddiayı da kabul etmedi.
"Kışlanın emniyetini sağladık. Ben ve kursiyerlerim hiçbir zaman darbenin içinde bulunmadık. Ben örgüt üyesi değilim." diyen Erkan, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
18.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, eski kursiyer teğmen Mikail Aydoğan, esasa ilişkin mütalaadaki isnatları kabul etmediğini belirterek savunmasına başladı.
Aydoğan, darbe girişimi günü bölük komutanı eski yüzbaşı Emre Erkan'ın çıkış içtimasında okula gelmelerini, kurs değerlendirme toplantısı yapacaklarını söylediğini anlattı.
Okul gazinosunda toplandıklarında yarbay Yasin Candemir'in gelip Genelkurmay Başkanlığına terör saldırı olduğunu, çatışmalar yaşandığını söylediğini aktaran Aydoğan, Candemir'in Kara Havacılık Komutanlığına da saldırı olabileceği için güvenlik önlemi almaları gerektiğini bildirdiğini öne sürdü.
Bunun üzerine kimseye karşı silah kullanmadan sabaha kadar güvenlik nöbeti tutuğunu savunan Aydoğan, mütalaada geçen amiri olmayan kişilerden emir ve talimat aldığı iddiasını reddederek Candemir'in kendisinin ikinci sicil amir olduğunu söyledi.
Aydoğan, sabaha kadar emniyeti takviye görevi üstlendiğini iddia ederek, saat 05.30 sıralarında yanlarına gelen Hava Ulaştırma Grup Komutanlığında VIP pilotu olarak görev yapan eski binbaşı Ertuğrul Altun'un oradaki kursiyer teğmenlere bir konuşma yaparak "Polis gelirse ateş edin." emrini verdiğini aktardı.
Aydoğan, bu konuşmadan sonra diğer kursiyer teğmenlerle kimseye ateş etmeden tabur binasına gittiklerini dile getirdi.
Terör tehdidi nedeniyle helikopteri tahliye etmiş
Eski binbaşı Temur Aydın da yurt dışında olduğu sırada terörle mücadele operasyonu kapsamında göreve çağrıldığını iddia etti.
Darbe girişiminden bir gün önce Ankara'ya geldiğini, terör saldırısı nedeniyle komutanlıktaki helikopterlerin tahliye edileceği bilgisini aldığını savunan Aydın, sanık eski yarbay Halil Gül'ün emriyle bir helikopteri Akıncı'ya götürdüğünü söyledi.
Aydın, darbecilerle ortak fikir ve eylem birliği içinde davrandığı isnadını reddedip, darbe girişimini televizyondan öğrendiğini, gece boyunca uçuş yapmadığını, sabah saatlerine kadar Akıncı'da kaldığını savunarak tahliye talebinde bulundu.
Tutuksuz sanık Mehmet K. de suçsuz olduğunu savunarak beratını istedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde eski pilot yarbay Mehmet Demirhisar, savcılığının esasa ilişkin mütalaasına katılmadığını söyledi.
Darbe girişiminden önce Malatya'daki 2. Kara Havacılık Alayında tabur komutanı olduğunu belirten Demirhisar, 2016 Haziran sonunda açıklanan tayin ile Ankara'daki Kara Havacılık Komutanlığına atandığını kaydetti.
Demirhisar, 15 Temmuz'da izinli olmasına rağmen Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç'a bilgi arzında bulunmak için Güvercinlik'e gittiğini iddia ederek, darbe girişiminden haberi olmadığını ileri sürdü.
Karargahta çalışmalarına devam ederken kuvvet komutanının birliği ziyaret ederek, ayrılmasından sonra kendisine uçuş emri verildiğini aktaran Demirhisar, "Yarbay Halil Gül geldi, Ankara'da bir terör saldırısı olacağını söyledi. Bana 'Uçar mısın' diye sorunca ben de terör saldırısı olduğu için kabul ettim." diye konuştu.
Gül'ün bazı birlikten askerlerin tahliye edileceğini söylemesi üzerine, uçuş hattına gittiğini anlatan Demirhisar, şunları öne sürdü:
"Halil Gül benim bulunduğum helikoptere geldi. Genelkurmaya terör saldırısı olduğunu söyledi. Motor çalıştırdık. Kara Harp Okuluna indik, helikopterlere askeri öğrenciler bindi. Genelkurmayın bahçesine 4 sorti yaparak bu öğrencileri taşıdık. Oradan Güvercinlik'e gittik. O sırada telefonuma baktım, internetten haberler baktım ve bir FETÖ kalkışmasının içinde kaldığımı öğrendim. Karargaha yönlendim, büyük bir kaos vardı. Karargahtan Akıncı'ya gitmemiz söylendi. Gelen ilk helikoptere binip Akıncı'ya yolcu olarak gittim. Oranın bir suç mahalli olduğunu anladım. Hakan Erol ile birlikte çitlerden atlayıp üssü terk ettik."
Demirhisar, bilerek ve isteyerek darbe girişimi faaliyetinde yer almadığını savunarak, tahliyesini istedi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
19.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski binbaşı Mehmet Şamcı, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığında atama subayı olarak çalıştığını, darbe girişimi günü saat 20.00 sıralarında Kara Havacılık Komutanlığına, olası bir terör saldırısı ihtimaline karşı görev almak için çağrıldığını iddia etti.
Kara Havacılık komutanının emriyle saat 21.00 gibi helikopterleri Akıncı Üssü'ne götürdüğünü ileri süren Şamcı, üsse gittikten sonra talimat üzerine Kara Harp Okulundan kursiyer teğmenleri alarak Etimesgut Havaalanı'na götürdüklerini, gece boyunca 3-4 kez bu şekilde uçuş yaptıklarını anlattı.
Şamcı, Akıncı Üssü'nde herhangi bir yasa dışı eyleme karışmadan beklediklerini ileri sürerek, tahliye talebinde bulundu.
FETÖ'nün "mahrem imamları"nın örgüte mensup askeri personelle iletişim için kullandıkları ankesörlü telefondan arandığı belirtilen Şamcı, bu iddiayı da reddettiğini bildirdi.
Eski teğmen Mehmet Fatih Armağan da darbe girişiminden 3 gün önce alay komutan vekili yarbay Halil Gül'ün emriyle nöbet gününün değiştirildiğini, bunun üzerine 15 Temmuz günü orta taburda acil durum bekleme nöbetçisi olarak görev yaptığını savundu.
Olay günü nöbet tuttuğu sırada yarbay Gül'ün yanına gelerek saat 20.00 sıralarında birlikte uçacaklarını söylediğini aktaran Armağan, "Birkaç saat sonra helikopter başına gittik. Sikorsky tipi helikoptere bindim. Yanıma Kara Havacılık Daire Başkanı Albay Vedat Seven oturdu. Halil Gül, başka bir helikoptere bindi." ifadelerini kullandı.
Armağan, Kara Havacılık Komutanlığından kendisinin de içinde olduğu helikopterle birlikte 5 helikopterin kalktığını ve 10 dakika sonra Akıncı Üssü'ne iniş yaptıklarını söyledi.
Akıncı Üssü'ne indikten sonra bir daha helikoptere binmediğini savunan Armağan, üste güvenli bir yer aradığı sırada cep telefonuna baktığını, Boğaz Köprüsü'nün kapandığına dair haberler gördüğünü, bunun üzerine bir binaya girip hiçbir olaya karışmadığını iddia etti.
Savcılık mütalaasına katılmadığını belirten Armağan, "Benim sicil amirlerimden olan Halil Gül'ün niyetinin darbe olup olmadığını bilecek bir konumum yok. Alay Komutan vekilinin bana nöbet yazması benim suçum mu? Helikopterlerin tahliye edilmesini emretti, ben de yaptım." diye konuştu.
Tutuksuz sanık Nuri T. de suçsuz olduğunu savunarak, beraatini istedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde darbe girişimi gecesi uçuş yaptığı tespit edilen eski binbaşı Eyüp Ünal, FETÖ ile herhangi bir irtibatı olmadığını belirterek, daha önceki savunmalarının tekrarladığını bildirdi.
Ünal, darbe girişiminin yaşandığı gece Kara Havacılık Komutanlığı nöbetçi amiri Özcan Karacan'ın emirleriyle uçuşa çıktığını, 1007 kuyruk numaralı Atak helikopter ile havalandıktan kısa süre sonra olağan dışı bir durum olduğunu anlayarak, helikopteri yere indirmenin yollarını aradığını savundu.
Daha önce test uçuşlarına katıldığı Atak helikopterindeki teknik bir eksikliği kullanarak, silah sistemini arızaya geçirdiğini, böylece birinci pilotun da dönmek zorunda kaldığını öne süren Ünal, "Silah sistemi vurulduğumuz için arıza yapmadı. Biz arıza yaptık, dönüşe geçildi, dönüş esnasında vurulduk." dedi.
Sadece 15 dakika havada kaldıklarını öne süren Ünal, savcılığın esas hakkındaki mütalaasında geçen gece boyunca uçuş yaptığı iddiasını reddetti.
Ünal, darbe girişimine katılanlar tarafından kullanıldığını savunarak, beraat talebinde bulundu.
Savunma yapan eski astsubay Korkmaz Güral da suçsuz olduğunu ileri sürerek, beratını istedi.
Duruşmaya 22 Ekim Pazartesi sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Mayıs (2017) 'Ankara 152 sanık (ilk 155) Darbe/Kara Havacılık Kom.' davası
(20 Ekim 2018, 16:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: