Genelkurmay Darbe davası

Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.

02.12.2018 07:58 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.

19.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Fatih Sarımehmet, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında çalıştığını 15 Temmuz'da Hatay'da görevli olmasına rağmen paraşüt atlayışı için Ankara'ya geldiğini söyledi.

Darbe girişiminin olduğu akşam aynı birlikte görev yaptığı astsubay Fevzi Sönmez'in arayıp albay Murat Korkmaz tarafından koruma ve güvenlik tatbikatına katılmak üzere görevlendirildiğini ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gitmesini söylediğini öne süren Sarımehmet, 21.30'da alay nizamiyesinden rutin kontrollerini yaptırıp içeri girdiğini bildirdi.

Sarımehmet, burada silah ve teçhizat aldığını ve ilerleyen saatlerde Genelkurmay'a terör saldırısı olduğunun söylenmesi üzerine takviye için yola çıktıklarını anlattı.

Muhafız Alayı'ndan Genelkurmay'a şahsi aracıyla yanında Turgay astsubay ile hareket ettiğini, buraya giden araç konvoyunun arkasında olduğunu belirten Sarımehmet, Genelkurmay kavşağı yakınında polislerce durdurulduklarını, ne olduğunu sormak için yanaştıklarında üzerilerine ateş açıldığını öne sürdü.

Sarımehmet, yanındaki astsubayın elinden, kendisinin ise dizinden yaralandığını hemen oradan uzaklaşarak Genelkurmay Başkanlığı'na girdiklerini söyledi.

Genelkurmay Başkanlığı'nda elinden yaralı astsubayla revire gittiklerini, sabaha kadar revirde kaldıklarını iddia eden Sarımehmet, daha sonra polis ekiplerince gözaltına alındığını dile getirdi.

"ByLock" programını kullandığına dair savcılık mütalaasını da reddeden Sarımehmet, FETÖ yurtlarında kaldığı ve astsubay hazırlık okulunda örgüt evlerine sohbete gittiği yönündeki tanık beyanlarını da kabul etmedi.

- "Psikolojik olarak kendimi iyi hissetmiyorum"

Esasa ilişkin savunma yapması için huzura alınan sanık eski kurmay albay Mustafa Çiçek, savunmasını hazırlayamadığını söyledi.

Hakkındaki tanık beyanlarının dijital ortamda kendisine verilmesini talep eden Çiçek, "Psikolojik olarak kendimi iyi hissetmiyorum. Mahkemenizden ek süre talep ediyorum. Ben şu anda savunma yapabilecek durumda değilim." diye konuştu.

Sanığın bu talebi üzerine ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Çiçek'in esasa ilişkin savunmasını hazırlaması için makul sürenin kendisine verildiğini belirterek, duruşmayı ve yargılamayı uzatmaya yönelik bu talebin reddinin oy birliğiyle kararlaştırıldığını açıkladı.

Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'nda yaralanan vatandaşları fotoğrafladığı belirlenen Çiçek, 5 Aralık 2017'deki ilk savunmasında söz konusu fotoğrafları refleks olarak çektiğini iddia etmişti.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

20.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski üsteğmen Vahit Güllü, savcılık mütalaasında üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini bildirdi.

Olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğunu ve komutanı eski albay Murat Korkmaz'ın "tatbikat" emri vermesi üzerine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gittiğini belirten Güllü, oradan da Genelkurmay Başkanlığı Karargahına gönderildiğini ileri sürdü.

Güllü, Genelkurmaya gittiğinde sanıklardan eski albay Murat Korkmaz'ın olası terör saldırısı için çevre emniyeti alacaklarını emretmesi üzerine kapalı bir binada sabaha kadar oturduğunu iddia etti.

Genelkurmaydaki 11 vatandaşın şehit edilmesinden sorumlu tutulması yönündeki savcılık mütalaasını reddettiğini bildiren Güllü, darbecilerle birlikte hareket etmediğini savundu.

Güllü, FETÖ ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığını ve "ByLock" kullanıcısı olmadığını ileri sürerek, beraatini ve tahliyesini talep etti.

İletişim ankesörden

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, eski astsubay İbrahim Çölkesen hakkında beyanda bulunan tanık Y.K'nin duruşma salonunda dinleneceğini bildirdi.

Bunun üzerine huzura alınan tanık Y.K, davanın sanıklarından İbrahim Çölkesen ile astsubay hazırlık okulunda eğitim gördüğü dönemde tanıştığını ve birlikte örgüt evlerine gittiklerini belirtti.

FETÖ'nün mahrem imamlarıyla ankesörlü telefondan iletişim kurduğunu anlatan tanık eski astsubay Y.K, şunları söyledi:

"İbrahim'le Balıkesir astsubay hazırlama okulunda tanıştık. Benim yan bölüğümdeydi. Orada hafta sonları çarşı izinlerinde sohbetlere giderdik. FETÖ elebaşının kitaplarını okuyorduk. Bizden sorumlu Yusuf kod adlı şahıs vardı. Ankesörle haberleşmemiz oluyordu. Bana ulaşamazsa mahrem abi, sohbete gelen başkasını arıyordu, o da diğerlerine iletiyor ve sonra buluşuyorduk."

Tanık beyanına karşı söz alan sanık İbrahim Çölkesen, tanığın beyanlarının doğru olmadığını ileri sürdü. O dönem bölüklerinin yan yana olması sebebiyle tanığa sadece matematik dersinde yardım ettiğini öne süren Çölkesen, "Y.K yalan söylüyor. Sohbete katılmadım. Tanığa o dönem derslerinde yardımcı olduğum için biliyorum, başka bir tanışıklığıyım yoktur." dedi.

Bunun üzerine söz alan tanık Y.K. de söylediği tarihler arasındaki sanığa ait HTS kayıtları incelendiğinde sözlerinin doğrulunun kanıtlanacağını kaydetti.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in Özel Kalem Müdür Yardımcısı eski kurmay binbaşı Recep Özkan, savcının esas hakkındaki mütalaasına katılmadığını söyledi.

Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlık katında bulunduğunu ifade eden Özkan, 15-20 kişilik Özel Kuvvet Komutanlığından bir timin çelik başlıklı, çelik yelekli ve silahlı olarak geldiğini ve önlerinde de Güler'in emir subayı Binbaşı Mehmet Akkurt'un olduğunu belirtti.

Özkan, bir süre sonra komuta katının giriş kapılarından arka arkaya silah ve bağrışma sesleri duyduğunu ardından bazı komutanların derdest edildiğini gördüğünü ancak kimseyi derdest etmediğini öne sürdü.

Genelkurmay güvenlik kamera görüntülerinin delil olarak kabul edilemeyeceğini savunan Özkan, görüntülerde derdest edildiği görülen Astsubay Mahmut Satun'a yönelik bir eylemin olmadığını, yere düşen Satun'u kaldırdığını iddia etti.

Darbeyi engellemek için karargaha gelen ve o sırada genel sekreterlik katında bulunan vatandaşlara ateş açtığı savcılık mütalaasında belirtilen Özkan, "Kimseye ateş etmedim, silah almamın tek sebebi kendimi, odamı ve makamı korumaktı." diye konuştu.

Darbe girişiminin başarısız olmasından sonra Genelkurmay Başkanlığına ait güvenlik kamerası görüntülerinin kaydedildiği sabit disklerin, tank paletlerinin altında ezildiği anda o bölge olduğu belirlenen Özkan, ilgili görüntülerin delil olamayacağını ileri sürdü.

Eşi ve kız kardeşinin de 2010 KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin KPSS davasının şüphelisi olduğu belirtilen Özkan, bu durumun davanın konusu olmadığını söyledi.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

21.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Halil İbrahim Karabal, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görevli olduğunu söyledi.

Olay günü öğle saatlerinde, darbe girişimi sırasında öldürülen astsubay başçavuş Ercan Şen'in kendisinden arabasını istediğini öne süren Karabal, akşam saatlerinde AŞTİ'ye giderek Şen'e otomobilini verdiğini iddia etti.

Eve döndüğünde telefonunu ve cüzdanını otomobilinde unuttuğunu anladığını öne süren Karabal, "Televizyondan ordu içinde bir grubun kalkışma başlattığını öğrendim. Telefonumun Ercan başçavuşta olması nedeniyle onu aradım. Net bilgiye sahip olmadığını, lojmana geldiklerini söyledi. Arabayı Oran Lojmanları'nda güvenli bir yere park ettiğini öğrendim." dedi.

Karabal, sabaha kadar gelişmeleri televizyondan takip ettiğini, kalkışmanın bastırıldığı haberlerinden sonra 16 Temmuz sabahı Ercan Şen'i birkaç kez aradığını fakat ulaşamadığını bunun üzerine otomobilini almak için Oran Lojmanları'na gittiğini ileri sürdü.

Aracını bulduğunu, cüzdanının ve telefonunun torpido gözünde değil, arka koltukta olduğunu gördüğünü ifade eden Karabal, cep telefonunun şarjının bittiğini, cüzdanda ise sivil kimliğinin bulunmadığını öne sürdü. Karabal, ertesi gün telefonla mesaiye çağrıldığını, ÖKK'ye gittikten sonra bir süre sorgulandığını, ardından tutuklandığını söyledi.

Hakkında FETÖ'cü olduğuna dair ifade veren kişilerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını belirten Karabal, tanıkların kendileri kurtarmak için ismini verdiklerini öne sürdü.

Karabal, "Ercan Şen, beni kandırarak arabamı, buna bağlı olarak cüzdanımı ve telefonumu gasbetmiş ve beni pis emellerine alet etmiştir." diye konuştu.

Savcılık mütalaasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiği ve darbe girişimine aktif katıldığı belirtilen Karabal, "Onlarca kamera görüntü kayıtlarında yokum. Ele geçirilen yüzlerce malzemenin arasında bana ait hiçbir şey yok." diye konuştu.

FETÖ üyesi olmadığını ve darbe girişimine iştirak etmediğini öne süren Karabal, beraat talebinde bulundu.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

22.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan, eski astsubay Suat Sağlam, olay tarihinde eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı tümgeneral Mehmet Dişli'nin emir astsubayı olduğunu söyledi.

Darbe girişiminin yaşandığı gün mesaisi sırasında anormal bir durum görmediğini belirten Sağlam, o gün Dişli'nin, Genelkurmay Başkanına "Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılanmasına" ilişkin sunum yapacağından dolayı karargahta kaldığını iddia etti.

Dişli'nin saat 20.00 sıralarında karargahtan ayrıldığını öne süren Sağlam, her zamanki yerinde beklediği sırada amiri olan eski Albay Doğan Öztürk'ün emri üzerine bahçeye çıktıklarını söyledi.

Sağlam, nizamiye bölgesine gittiklerinde Özel Kuvvetler Komutanlığından bir grubun araçlarla bulundukları yerden içeri girdiklerini belirterek, grubun başındaki eski kurmay albay Fırat Alakuş'un güvenlik tedbirleriyle ilgili geldiklerini söylediğini aktardı.

Özel Kuvvetlerin koşar adım komuta katına çıktığını söyleyen Sağlam, karargaha geçtiğinde Mehmet Dişli'nin geri döndüğünü ve kendisine çantasını verip sonrasında ise Dişli'nin Genelkurmay Başkanının odasına geçtiğini kaydetti.

Karargahta Özel Kuvvetler personelinin faaliyetlerine devam ettiğini belirten Sağlam, şunları kaydetti:

"Bir Özel Kuvvetler personeli yanıma gelerek 'Tabancamın emniyet mekanizmasıyla ilgili sorun var tabancamı tutar mısın? İşimiz bitince senden alırım. Emniyetine dikkat et.' dedi. Ben de tabancayı aldım. Elim tetiğe gitmeyecek şekilde tutmaya özen gösterdim. Güvenebileceğim bir yere koymaya çalıştım, koyamadım. Elimde kaldı, kaybolur diye de bırakamadım. Silahı kullanmadım, kimseye doğrultmadım."

Mehmet Dişli'nin İstanbul ve Ankara'da aralıklarla 4 yıl emir astsubaylığını yaptığını anlatan Sağlam, sanık Dişli'nin kendisini özel olarak seçmediğini öne sürdü.

"Sicil amirlerimden aldığım emir doğrultusunda terör tehdidi olduğunu duyunca, TSK'nın hiyerarşik yapısına göre hareket ettim." diyen Sağlam, darbeci askerleri nizamiyede karşılayıp komuta katına kadar eşlik ettiği yönündeki savcılık mütalaasını reddettiğini bildirdi.

Genelkurmay güvenlik kamera kayıtlarının suç delili sayılamayacağını savunan Sağlam, tüm kamera görüntülerini reddettiğini söyledi.

Duruşmaya yarın devam edilecek.

23.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli eski astsubay Gökhan Çetin, savunma yapması beklenen görüntüleri izleyemediğini iddia ederek, savunma hazırlamak için 4 ay süre talep etti.

Mahkeme heyeti, mütalaanın Mayıs 2018'de verilmesi, yeterli ve makul sürenin tanındığı, ek süre istediğinin yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçeleriyle sanık Çetin'in talebini reddetti.

Bunun üzerine esasa ilişkin savunmasını yapacağını belirten Çetin, ifadesinin başında gözaltı sürecinde kötü muamele gördüğünü ileri sürdü.

Çetin, bilirkişi ve idari tahkikat raporlarını da kabul etmeyerek, bunların tarafsız bir şekilde hazırlanmadığını savundu.

Tarafsız bilirkişilerce inceleme yapılmasını isteyen Çetin, daha önce yaptığı savunmasında suç isnat edilmeye çalışılan kamera görüntüleri için "üç maymunu" oynamadığını, gerekli açıklamaları yaptığını ve yalan söylemediğini iddia etti.

Çetin, amirinin verdiği emir üzerine tatbikat gerekçesiyle göreve gittiğini, darbe kastıyla hareket etmediğini savundu.

"Darbeci değilim"

Darbeci değil, özel kuvvet personeli olduğunu ifade eden Çetin, silahlı olmasıyla ilgili de "Silah özel kuvvetçinin enstrümanı gibidir. Tatbikata silahsız giden bir özel kuvvetçi, sahneye gitarsız çıkan bir müzisyen gibidir." değerlendirmesinde bulundu.

Darbe girişimini önceden bildiğine yönelik iddiaları da reddeden Çetin, bu suçlamaların hayal ürünü olduğunu öne sürdü.

Çetin, 15 Temmuz öncesi ve olay gecesinde darbeye yönelik bir emir almadığını savunarak, emirler doğrultusunda hareket ettiğini söyledi.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, eski ÖKK personeli sanık Gökhan Çetin savunmasını sürdürdü.

FETÖ ile iltisakı olmadığını savunan Çetin, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.

Çetin'in savunmasına 26 Kasım pazartesi günü devam edilecek.

26.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski binbaşı Gökhan Balcı, savunmasını hazırlamak için ek süre talep etti.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Balcı'nın savunmasını yapması için gerekli ve yeterli sürenin verildiğini belirterek, talebin yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddine oy birliğiyle karar verildiğini açıkladı.

Savunmasına devam eden sanık Balcı, Tekirdağ'daki 8. Mekanize Piyade Tugayı'nda görev yaparken 20 Haziran-27 Temmuz arasında geçici görevle Kara Harp Okuluna gönderildiği için Ankara'ya geldiğini söyledi.

Darbe girişiminden 5 gün öncesine kadar Kastamonu'da eşinin köyünde kısa tatil yaptığını ve ailesini bırakıp 10 Temmuz'da Ankara'ya döndüğünü bildiren Balcı, 15 Temmuz'a kadar mesaiye devam ettiğini, 15 Temmuz öğle saatlerinde ÖSYM bürosuna gittiğini, akşam da memleketten dönen ailesinin yanında olduğunu anlattı.

Çocuklarıyla birlikte gittiği parkta saat 23.00 sularında uçak seslerini duyduğunu ancak anlamlandıramadığını savunan Balcı, şunları kaydetti:

"Eve döndüğümüzde darbe girişimini televizyondan öğrendim. Saat 23.16'da sabit bir hattan arandım ve Kara Harp Okulu Komutanın, 'En seri vasıtayla Mamak'taki kışlaya katılmam' talimatı verildiği söylendi. Emri, çalışma arkadaşlarıma teyit ettirdim. Emir üzerine saat 00.45 sularında sivil ve silahsız olarak Mamak'a gitmek üzere evden çıktım. Genelkurmay Başkanlığı yakınlarında polis aracımı çevirdi. Asker olduğumu öğrenince araçtan inip yere yatmamı istediler.

Bu sırada helikopterden üzerimize ateş edildi. Orada bulunan vatandaşlarla kendimizi metro istasyonuna attık. Can güvenliği endişesiyle Genelkurmay'a sığınmaya karar verdim. Fakat nöbetçiler karargaha yaklaşmama izin vermeyerek, silah doğrulttular ve 'Yaklaşma vururuz' dediler. Panik içinde nizamiyeye geçtim. Burada görevlilere asker olduğumu, Mamak'ta görevlendirildiğimi, buraya gidemediği için Genelkurmay'a sığınmak istediğimi anlattım. Fakat beni içeri almadılar. Tam geri dönmeye karar vermişken önceden birlikte görev yaptığım Kamil Ilgaz'ı gördüm. Başımdan geçenleri anlatınca onun yardımıyla saat 01.10'da içeri girdim."

"Elinde silah görülüyor, buna ilişkin savunma yap"

Genelkurmay Başkanlığı Karargahına ilk defa geldiğini belirten Balcı, "Binanın içinde ışığı yanan bir oda vardı, oraya yöneldim. İçeride 4-5 kişi televizyon izliyordu. Sivil olduğum için benden rahatsız olduklarını fark ettim. Karargahtan çıkmaya karar verdim. Nizamiyeye yöneldim ancak görevliler çıkışıma izin vermediler, tekrar karargaha girdim. Karargaha girdiğimde, koridordan nereden ve kim tarafından getirildiğini bilmediğim silahlar gördüm. İnsanların içeriye girdiğini görünce, kendimi korumak için silahlardan birini aldım. Bu sırada sivil grup, komuta katına kadar gelmişti." ifadelerini kullandı.

Balcı, savunması sırasında kendisi ve Genelkurmay Karargahı ile alakasız videolar gösterince, Mahkeme Başkanı Dik, "Boşver bunları, suçlamalarla ilgili savunmanı yap. Elinde silah görülüyor, buna ilişkin savunma yap." dedi.

Savunmasına devam eden Balcı, bir süre sonra Genel Sekreterlik katından silah sesleri duyduğunu ve kimseye ateş etmediğini ileri sürerek, şunları kaydetti:

"Bina sakinleşince silahı aldığım yere bıraktım. Yaptığım sadece hayatta kalmak, can güvenliğimi sağlamaya çalışmaktan ibarettir. Vatandaşlara ateş edildiği anda koridorda değildim. Darbe planlamasında, icrasında ve sonraki aşamalarından haberim yok. Biz kendi halinde bir aileydik, kardeşim de nezarethanede sivil bir kişinin telefonunu kullanıyor. Sonra da öğreniyoruz ki bu kişi Adil Öksüz. Babam, ne darbeyle ne de Adil Öksüz ile bir bağlantısı olmadığı için tahliye edildi."

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

27.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Sanık eski kurmay binbaşı Yusuf Yedidağ, savunmasında 15 Temmuz'da yaşadıklarını daha önceki savunmasına benzer şekilde tekrarladı.

Kışla güvenliğini takviye için amirinden aldığı emir doğrultusunda Genelkurmay Başkanlığı Güney Nizamiyesi'nde bulunduğunu anlatan Yedidağ, bu sırada Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler'i kaçırmak isteyen emir subayı Mehmet Akkurt ve beraberindeki özel kuvvet personeliyle çatışma yaşandığını söyledi.

"Darbecilere ateş etmediği" iddiasının aksine Mehmet Akkurt'a doğru ateş ettiğini öne süren Yedidağ, bir özel kuvvet personelince karın bölgesinden vurulduğunu bildirdi.

"Ateş etmemle vurulmam bir oldu. Mehmet Akkurt'u belki vuramamış olabilirim. Beni vurandan da ben şikayetçiyim." diyen Yedidağ, çatışma sonrası ambulansla Genelkurmay revirine götürüldüğünü anlattı.

Yedidağ, ardından Başkent Hastanesi'ne sevk edildiğini, burada tedavi gördükten sonra gözaltına alınıp tutuklandığını dile getirdi.

Darbe faaliyetlerinin başladığı sırada Gökhan Eski ve Mehmet Partigöç ile Eski'nin odasında bir araya geldiği yönündeki iddiaya karşı Yedidağ, ne Partigöç'ü ne de Eski'yi yakından tanıdığını söyledi.

Yedidağ, Karargah Emniyet Subayı Gökhan Eski'nin odasına, o akşam yaşanan koşuşturmacanın nedenini sormak için gittiğini, ancak içeride tuğgeneral Partigöç'ü görünce saniyeler sonra bir şey sormadan ayrıldığını ileri sürdü.

Hakkındaki iddiaların doğru olmadığını savunan Yedidağ, hiçbir terör örgütüyle irtibatı bulunmadığını da kaydetti.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını tamamlayan sanık eski kurmay binbaşı Yusuf Yedidağ, suç teşkil eden bir emir talimat almadığını ve vermediğini savundu.

Örgütle ilişkili hiçbir kriterin kendisinde bulunmadığını, FETÖ üyesi de olmadığını öne süren Yedidağ, tahliyesini ve beraatini talep etti.

Sanık eski astsubay Halil İbrahim Ataalp de 15 Temmuz'da Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğunu belirterek, o gün kurmay albay Murat Korkmaz'ın makamına çağırarak, Albay Fırat Alakuş'un verdiği emri tebliğ ettiğini söyledi.

Bu emre göre konvansiyonel olmayan harekat koruma ve güvenlik tatbikatı yapılacağını, bunun için de Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında toplanılacağını anlatan Ataalp, emir doğrultusunda alaya gittiğini belirtti.

Ataalp, alayda da yine Murat Korkmaz'ın emri üzerine terör saldırısı ihtimali olduğu gerekçesiyle Genelkurmay Başkanlığına geçtiklerini, terör saldırısına karşı emniyeti takviye görevini yerine getirdiğini öne sürdü.

Suçlamaları kabul etmeyen Ataalp de tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Duruşmaya yarına kadar ara verildi.

28.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski kurmay albay Özay Yılmaz, darbe girişiminden önce Genelkurmay Başkanlığı Milli Müşterek Plan Şube Müdürü olarak görev yaptığını söyledi.

Olay tarihinden önce yoğun tempoyla ve mesai mefhumu gözetmeden çalıştığını ileri süren Yılmaz, 15 Temmuz'da da iş yoğunluğundan ötürü mesaiye kaldığını belirtti.

Yılmaz, olay akşamı mesaiden ayrılacağı esnada devre arkadaşı, eski albay Doğan Öztürk'ü gördüğünü, Öztürk'ün kendisine, "Terör saldırısı olabilir." dediğini aktardı.

Öztürk ile nizamiye bölgesine gittiğinde bir grup Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin geldiğini anlatan Yılmaz, bu askerlere Orgeneral Yaşar Güler'in emir subayı Mehmet Akkurt'un yol gösterdiğini ileri sürdü.

Orgeneral Yaşar Güler'in bir araçla nizamiyeye getirildiğini, o sırada Akkurt'un etrafa ateş ettiğini bildiren sanık Yılmaz, Akkurt'un vurulduğunu, bu esnada uzman çavuş Mesut Kaya ile gelen 2 kişinin de Orgeneral Güler'i araçtan indirip "Emniyetli bir yere götüreceğiz." diyerek ambulansa bindirdiklerini ve bölgeden uzaklaştırdıklarını iddia etti.

Güler'in kaçırılmasında bir sorumluluğu olmadığını ileri süren Yılmaz, kendisinin çatışmayı engellemeye çalıştığını, bir süre sonra kendisine de ateş edildiğini öne sürdü.

İlerleyen saatlerde nizamiye bölgesine tankların geldiğini kaydeden Yılmaz, buradaki askerlerin bazılarından darbe girişimi olduğunu öğrendiğini iddia etti.

Darbeden sabaha karşı haberdar olduğunu savunan Yılmaz, öğle saatlerinde emniyet güçlerine teslim olduğunu belirtti.

Olay akşamı darbeye yönelik bir toplantıya katıldığı yönündeki savcılık mütalaasını kabul etmediğini bildiren sanık Yılmaz, darbe girişiminde bulunmadığını ve FETÖ üyesi olmadığını öne sürdü.

Sanıklardan eski albay Doğan Öztürk ile darbeci ÖKK personelinin Genelkurmay'a girişine nezaret ettiği ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in kaçırılmasına yardım ettiği belirtilen Yılmaz, "Niyetim Yaşar Güler'i güvenli bölgeye götürmekti. Ne yaptıysam komutanın güvenliği için yaptım." diye konuştu.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

29.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski kurmay binbaşı Nejdet Eroğlu, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığında İcra Subaylığı Özel Kalem Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığını söyledi.

Olay günü dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın karargaha dönmesini beklediğinden mesaiyi terk etmediğini ileri süren Eroğlu, komutanı beklediği sırada Genelkurmay nizamiyesinde çatışma olduğunu öğrendiğini kaydetti.

Eroğlu, çatışma olduğunu duyunca Kara Kuvvetleri Komutanı'na suikast yapılabileceği düşüncesiyle Genelkurmay'a gittiğini öne sürdü.

Genelkurmay'a kuzey nizamiyeden girmeye çalıştığını fakat engellendiğini ileri süren Eroğlu, bunun üzerine demir parmaklıklardan içeri atladığını, ardından bir rütbeli tarafından zorla destek kıtaları binasındaki erbaş gazinosuna götürüldüğünü iddia etti.

Eroğlu, bulunduğu yere ara ara askerlerin gelip gittiğini, cep telefonu bulunmadığı için de ne olduğunu tam olarak anlayamadığını savundu.

Genelkurmay kışlasına komutana yapılacak suikast girişiminden dolayı yanında bulunmak için gittiğini ileri süren Eroğlu, kışlaya giren askeri araçların ve tankların durumunu gün aydınlanınca gördüğünü bunu üzerine askeri inzibat olmadığından polise sığındığını söyledi.

Odasında yapılan aramada döviz ve ziynet eşyası bulunduğu belirtilen Eroğlu, tüm birikimini daha güvenli olacağını değerlendirdiği için Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki odasında tuttuğunu savundu.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

30.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile müştekiler katıldı.

Davanın bugünkü celsesinde sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına devam edilmesi bekleniyordu. Savunma yapması beklenilen eski Genelkurmay Başkanlığı Emniyet Subayı Yarbay Gökhan Eski, Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün emir astsubayı sanık Hasan Hüseyin Sarıtarla hazır olmadıkları gerekçesiyle savunma yapmadı.

Mahkeme heyeti, duruşmaya verilen öğle arasının ardından sanık ve avukatlarının taleplerini dinledi. Taleplerin ardından ara kararını açıklayan mahkeme, tutuklu sanıklardan eski Astsubay Mehmet Adıgüzel ile sivil sanık Mustafa Akyıldız'ın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar vererek duruşmayı 10 Aralık'a erteledi.

Öte yandan savcının 9 Mayıs'ta verdiği esasa ilişkin mütalaada, sanık Adıgüzel hakkında "anayasal düzeni ihlal" suçundan bir kez "ağırlaştırılmış müebbet hapis", sanık Akyıldız için de "silahlı terör örgütüne üyelikten" 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilmişti.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası

(02 Aralık 2018, 07:58)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: Göster/Gizle

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=13741