İzmir'deki 'askeri casusluk soruşturması'nda, sahte delil üretildiği iddiasına ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında 12'si tutuklu 68 sanık hakkında açılan davanın görülmesine iddianamenin okunması ile devam edildi.
02.07.2016 14:55 İzmir'deki 'askeri casusluk soruşturması'nda, sahte delil üretildiği iddiasına ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında 12'si tutuklu 68 sanık hakkında açılan davanın görülmesine devam edildi.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın, "Askeri casusluk soruşturması" için duruşma salonuna çevrilen İzmir Adliyesi Sosyal Tesisleri'nin konferans salonunda görülen duruşmasına, bazı sanık ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Okan Bato tarafından hazırlanan iddianamenin "müşteki ve sanık ifadeleri" bölümünün okunmasına devam edildi.
İddianamede, yargılanan emniyet mensuplarının, askeri casusluk soruşturması sırasında yaptıkları aramalarda iddia edilen usulsüzlüklerin bulunduğu bölümler okundu.
İddianamede, sanıkların FETÖ/PDY mensubu oldukları, usulsüz önleme dinlemeleriyle elde edilen gerçek dışı bilgilerle oluşturulan ve gidilen adreslere arama öncesinde ve esnasında yerleştirildikleri ileri sürülen delillerin, örgüt mensuplarınca yeterince incelenmeden hazırlanan raporlarla usulsüz işlemlerin meşrulaştırılmaya çalışıldığı ileri sürüldü.
Ev ve iş yeri aramaları sırasında kayıtlarda kesik kesik aralar ve atlamalar bulunduğu, çoğu emniyet personelinin elinde eldiven olmadan işlem yaptığı iddia edildi.
Aramalar sırasında emniyet mensuplarının rahatlıkla görebilecekleri delillere hemen müdahale etmeksizin başka yere yönelerek oyalandıklarının ileri sürüldüğü iddianamede, görevlilerin daha sonra tekrar aynı noktaya dönerek delilleri buldukları ve incelemeye başladıklarının görüldüğü vurgulandı.
TUTANAKTA YER ALMADIĞI İDDİASI
Ev ve iş yerlerinde arama yapılan kişilerin, polisler tarafından bulunan materyal ve delillerle ilgili, 'bunlar bana ait değil' şeklinde beyanda bulunduğu ancak arama yapan polislerin bu beyanları dikkate almayarak tutanakta yer vermediği ileri sürüldü.
Birden fazla kişinin kaldığı ortak ikametlerde yapılan aramalarda, evlerde bulunan materyallerin kime ait olduğunun sorulmadan doğrudan şüpheliye ait olarak yazıldığı, bir başka şahsın kendisinin olduğunu beyan ettiği materyalin, evi aranan şüpheliye aitmiş gibi işlem yapıldığının anlaşıldığı ileri sürüldü.
Aramalarda yapıldığı ileri sürülen usulsüzlüklerle ilgili iddianamede şu görüşlere yer verildi: "Yapılan aramalarda genelde belirli bir süredir şüpheli şahısların gitmedikleri ve birtakım arkadaşları ile paylaştıkları ikametlerin ortak kullanım alanından ele geçirilen materyallerin daha yeni kullanılmışçasına ve yerine yeni konmuşçasına temiz, hatta yeni elde edilmişçesine derli toplu ve poşetler içerisinde olduğu, her an alınıp götürülmeye, arandığında da her an bulunacakmış gibi el altında olduğu tespit edildi. Materyallerin sözde örgüt şüphelileri tarafından bu şekilde muhafaza edilmesinin hayatın olağan akışına uymadığı, dolayısı ile bu materyallerin FETÖ/PDY mensubu kolluk görevlilerince veya bunlarla irtibatlı olan diğer örgüt mensuplarınca bulundukları yerlerde bulunmaları için konulmuş olabileceği anlaşılmaktadır."
MAĞDUR BİNBAŞI AHMET TURAN ILICALI'NIN İDDİANAMEDEKİ İFADESİ
TSK'dan atılan Tabip Binbaşı Ahmet Turan Ilıcalı'nın ifadesinde “FETÖ üyeleri yapılanmalarını hazırlamak ve benim gibi onlara karşı çıkanları askeriyeden temizlemek için emniyet ve adliyedeki uzantıları ile sürekli GATA personeline operasyon yapıyor, çeşitli iftiralarla çalışma arkadaşlarımı, ailelerini karalayıcı yayınlar yapıyorlardı.” dediği aktarıldı. Beraat eden eski Özel Kuvvetler Alay Komutanı Kurmay Albay İdris Acartürk, suçlanmasına neden olan dijital verilerin TSK'da olmadığına, dijital verilerin oluşturulma tarihlerinde görevde olmadığını ve iddia edilen birimde görev yapmadığını bildirdi.
KARALAYICI YAYINLAR
Askeri casusluk davasındaki yargılanmanın ardından hakkında beraat kararı verilen Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığında (GATA) öğretim üyesi olan Tabip Binbaşı Ahmet Turan Ilıcalı, yargılama esnasında başarılı tabip ve hedefleri olan biri olarak TSK'dan atıldığını, FETÖ/PDY mensuplarınca önü kesilmemiş olsaydı GATA dekanı olarak görev yapma ihtimalinin olduğuna işaret ederek, "FETÖ üyesi olan şahıslar kendi yapılanmalarını hazırlamak ve benim gibi onlara karşı çıkan şahısları bir nevi askeriyeden temizlemek için emniyetteki ve adliyedeki uzantıları ile sürekli GATA personeline operasyon yapıyor, çeşitli iftiralarla sosyal medya, basında çalışma arkadaşlarımı, ailelerini karalayıcı yayınlar yapıyorlardı." görüşlerini aktardı.
PERSONELİ TASFİYE
Ilıcalı, iddianamedeki ifadesinde, "Bu soruşturmaya dahil edilmeden önce GATA'da Fetullah Gülen'in örgütüne yakın veya mensup kişilerin GATA'da gruplaşmaları mevcuttu. Tüm devlet kurumlarında olduğu gibi GATA'da da tekelleşmek ve orayı kendi himayeleri altına almak istiyorlardı. Bunu yapabilmeleri için ben ve benim gibi olan bu yapıya dahil olmayan personelleri bir şekilde tasfiye etmeleri, ilerlemelerini engellemeleri gerekiyordu." beyanında bulunduğu kaydedildi.
Askeri casusluk davasında yargılandıktan sonra beraat eden eski Özel Kuvvetler Alay Komutanı Kurmay Albay İdris Acartürk, suçlanmasına neden olan dijital verilen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde yer almadığına, dijital verilerin oluşturulma tarihlerinde görevde olmadığına ve bunların çıktığı iddia edilen birimde görev yapmadığına dair Genelkurmay Başkanlığından gelen yazıya rağmen 20 ay tutuklu kaldığını belirterek, bu davada yargılanan 357 sanık içerisinde suçlandığı dijital verilerin TSK bünyesinde olmadığına dair resmi yazılarla ispatlanmış "tek kişiyim" şeklinde görüş bildirdi.
TSK içerisinde kendisiyle ilgili olarak terfi yolunun açık olduğunu ancak FETÖ tarafından hedef seçilmesiyle bu yolun kapandığını kaydeden Acartürk, "Devremin en başarılı subaylarından olduğum sıralı amirlerim tarafından dile getirilmekteydi, sicilim ve bugüne kadar aldığım üstün hizmet ödülleri ile silahlı kuvvetler komuta kademesinde etkili bir yerde olacağım söylenmişti." beyanında bulundu.
Mahkeme Başkanı Halil İbrahim Kibar, duruşmaya öğle arası verdi.
DAVA VE İDDİANAME
"Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" iddialarına ilişkin İzmir Emniyet Müdürlüğüne 10 Ağustos 2010'da gelen ihbar e-postası üzerine başlatılan ve aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık ve üst düzey askeri yetkili, devletin gizli bilgi ve belgelerini yabancı istihbarat servislerine vermekle suçlanmıştı. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi, şubat ayında tüm sanıkların beraatine hükmetmişti.
Sahte deliler üretilerek kumpas kurulduğu iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada 25 kişi tutuklanmış, 5 zanlı ise daha sonra tahliye edilmişti. Soruşturmaya ilişkin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosundan Sorumlu Başsavcı Vekili Okan Bato'nun hazırladığı ve Fetullah Gülen'in 1 numaralı sanık olarak yer aldığı 68 sanıklı iddianame, 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
İddianamede, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri kapsamında, "silahlı terör örgütü kuruculuğu, yöneticiliği, üyeliği, örgüt faaliyetleri kapsamında devlet ve ülkenin bütünlüğünü bozmak, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetmek, iftira, kamu görevlisinin resmi evrakta sahteciliği, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yaymak, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç delillerini yok etmek, gizlemek, değiştirmek ve suç uydurmak" gibi suçlamalar yer alıyor.
24 Haziran görülen duruşmada 2. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında eski İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın da bulunduğu 8 kişi hakkında tahliye kararı vermişti. Böylece dosyada tutuklu sayısı 12'ye düşmüştü.
SANIKLARIN TAHLİYESİ TEPKİ ÇEKTİ
Öte yandan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada garip durumların yaşandığı ileri sürülüyor. Görülen askeri casusluk kumpas davasında yaşanan bazı olaylara ve tahliyelere tepki gösteren mağdurlar, bu durumun mahkemeye olan güveni sarstığını söyledi.
İzmir'deki askeri casusluk davasında usulsüzlük iddialarıyla tutuklu yargılanan 20 polisten 8'ine tahliye kararı verilmesi, müştekiler arasında tepkiye neden oldu. Tutuklu sanıkların ve avukatlarının duruşmalarda tavırlarının gayri ciddi olduğunu ifade eden mağdurlar, bazı avukatların duruşmalarda cübbe bile giymediğini söyledi. Ağır cezalar verilmesi istemiyle yargılanan 8 sanığın tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilmesi, dikkatleri İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yöneltti.
MAHKEME ÜZERİNDE BASKI MI VAR?
Sanık ve avukatlarının mahkeme heyetini adeta tehdit eder gibi konuşmaları ve avukatların cübbe bile giymemesi mahkemenin ciddiyetini sorgulattı. Yargılananların daha iddianame okunması tamamlanmadan tahliye edilmesi kafaları karıştırdı. Özellikle Onur Süer'in ev aramasına delil yerleştirdiği iddia edilen Mehmet Emin Çakıcı'nın hakkında 12 ayrı suçlama bulunmasına rağmen tahliyesi; “Mahkeme heyetinin üzerine herhangi bir baskı mı var?” sorusunu akıllara getirdi.
KUMPASÇILAR SERBEST BIRAKILDI
Kumpaslarla hapse atılan ve haklarında somut delil olmayan subayların, 1-3 yıl arasında 2 yıl civarında hapis yattığını belirten mağdurlar; “Kumpasçıların haklarında onlarca somut delil olmasına rağmen, iddianamenin okunması sırasında verilen ara karar ile serbest kalması acaba mahkeme de kripto mu sorusunu akıllara getiriyor.” diye konuştu. Mahkeme başkanı, kumpas davasının duruşmasının başladığı 21 Haziran'da daha iddianame okunmaya başlamadan; “Mağdur olduğunuzu biliyoruz, eşlerinizle, çocuklarınızın beklediğini biliyoruz. Biz de bu mağduriyeti gidermek için buradayız.” demişti.
Paralel yapı-03 Kasım (2015) 'İzmir askeri casusluk kumpası' soruşturması manşetlerimiz
(02 Temmuz 2016, 13:27)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: