T.C. MALATYA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI (CMK' nun 250. Maddesiyle Görevli ve Yetkili) BİRLEŞTİRME TALEPLİ 2007/383 TUTUKLU 2012/114 08/06/2012 2012/98 Soruşturma No Esas No İddianame No İDDİANAME MALATYA ( 3 ) AĞIR CEZA MAHKEMESİNE (CMK'nın 250. Maddesi ile Görevli ve Yetkili) DAVACI : K.H. ŞİKAYETÇİLER :1-SUSANNE GESKE-Winfried ve Hela kızı, Freıburg 21/05/1963 doğumlu olup, halen Malatya ili Turgut Özal Man. 1.Cad. Berda Sitesi D Blok Daire:3 adresinde oturur. VEKİLİ :Av.lbrahim KALI; Ankara Barosu Avukatı 2-HADİCE YÜKSEL-Güzel ve Gülsüm kızı, Elazığ 04/03/1945 doğumlu olup, halen Elazığ ili Yeni Mahalle Pınarlı Sokak No:25 Kat:2 adresinde oturur. 3-İBRAHİM YÜKSEL-Hüseyin ve Fatma oğlu, Mansuruşağı 01/01/1941 doğumlu olup, halen Elazığ ili Yeni Mahalle Pınarlı Sokak No:25 Kat:2 adresinde oturur. 4-ŞEMSE AYDIN-Mihail ve Ranmi kızı, Altınözü 21/02/1968 doğumlu olup, halen Malatya ili Hacı Abdi Mah. Hasanbey Cad. Akbaba Apt. No:65 Kat:5 Daire:ll adresinde oturur. VEKİLİ :Av.Hafize ÇOBANOGLU-İzmir Barosu Avukatı Av.Ali Rıza KILIÇ-Malatya Barosu Avukatı 5-MEHTAP NAS-İbrahim ve Hadice kızı, 25.10.1971 doğumlu olup, halen Elazığ ili Akpınar Mahallesi Sağlık Sokak No:7 Kat:2 adresinde oturur. 6-YILMAZ ÇAKAR-Ramazan ve Rahime oğlu, 12/07/1977 doğumlu olup, halen Malatya ili Paşaköşkü Mahallesi 8. Sokak No:3/l adresinde oturur. MAKTULLER :1-TİLMAN EKKEHART GESKE-Ekkehard ve VValtraud oğlu, 1/1 18/07/1961 Mindelheim doğumlu, Almanya vatandaşı olup, 18/04/2007 tarihi itibariyle ölü. 2-NECATİ AYDIN-Enver ve Gülbahar oğlu, 01/05/1972 doğumlu Erzurum ili Hınıs ilçesi Köprübaşı nüfusuna kayıtlı olup, 18/04/2007 tarihi itibariyle ölü. 3-UĞUR YÜKSEL-İbrahim ve Hadice oğlu, 18.09.1975 doğumlu, Elazığ ili Merkez Sün köyü nüfusuna kayıtlı olup, 18/04/2007 tarihi itibariyle ölü. ŞÜPHELİLER :1-AHMET HURŞİT TOLONBurhan ve Nedime oğlu, Kadıköy 03/08/1942 doğumlu, İstanbul ili Kadıköy ilçesi Osmanağa mahallesi nüfusuna kayıtlı olup, Ankara ili Balgat ilçesi Türk Ocağı cad. Korumalı Mudeko Loj. A. Blok Daire:5 adresinde oturur. Halen başka suçtan dolayı Silivri 5 nolu L tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Tutuklu. MÜDAFİİ :Av.îIkay SEZER, Av.Feride Dilek HELVACI-İstanbul Barosu Avukatları. SUÇ :SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜ KURMA VE YÖNETME - TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME - TASARLAYARAK KASTEN ÖLDÜRMEYE AZMETTİRME - KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMAYA AZMETTİRME -KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLALE AZMETTİRME -NİTELİKLİ YAĞMAYA TEŞEBBÜSE AZMETTİRME SUÇ TARİHİ :18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi, Ekim 2007. SEVK MADDESİ :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1,58/9, 63/1 maddeleri. müdafii suç suç tarihi gözaltı tarihi tutuklama tarihi sevk maddesi 2-M EH M ET ULGERMusa ve Ayşe oğlu, Kadirli 01/01/1964 doğumlu, Osmaniye ili Kadirli ilçesi Karakütük köyü nüfusuna kayıtlı olup, Ankara ili Çankaya ilçesi Birlik mah. 448. Cad. 109/6 adresinde oturur. Halen isnat edilen suçtan dolayı Silivri 4 nolu L tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu. :Av.Saim TUĞRUL, Av.Polatkan ERMEYDAN-İstanbul Barosu Avukatları. :silahlı terör örgütünü yönetme - türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme - tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme - kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme - konut dokunulmazlığını ihlale azmettirme nitelikli yağmaya teşebbüse azmettirme -resmi belgede sahtecilik - haberleşmenin gizliliğini ihlal - 6136 sayılı yasaya muhalefet 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi, Ekim 2007. 17/03/2011 21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/1,3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 204/2, 43/1, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı 1/3 yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 132/1,137/1-a, 43/1 maddeleri. -6136 sayılı yasanın 13/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-b maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1-4,58/9, 63/1 maddeleri. 3-HAYDAR YEŞİL-Bekir ve Kıymet oğlu, Kırşehir 04/09/1969 doğumlu, Kırşehir ili Merkez ilçe Yenice mah. nüfusuna kayıtlı olup, Malatya ili Fırat mah. Hastane cad Özel Hastane Sk. 4/1 adresinde oturur. Halen müsnet suçtan dolayı Malatya Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Askeri Ceza ve Tutukevinde TUTUKLU. SUÇ :SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜ YÖNETME - TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME - TASARLAYARAK KASTEN ÖLDÜRMEYE AZMETTİRME - KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMAYA AZMETTİRME - KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLALE AZMETTİRME NİTELİKLİ YAĞMAYA TEŞEBBÜSE AZMETTİRME -RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK - HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇ TARİHİ :18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. GÖZALTI TARİHİ : 17/03/2011 TUTUKLAMA TARİHİ :21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) SEVK MADDESİ :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1 -a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. 1/4 -5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 204/2, 43/1, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 132/1,137/1-a, 43/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1,58/9, 63/1 maddeleri. MÜDAFİİ SUÇ SUÇ TARİHİ GÖZALTI TARİHİ TUTUKLAMA TARİHİ SEVK MADDESİ 4-RUHİ ABAT-Ali ve Huriye oğlu, 13/09/1965 doğumlu, Karaman ili Ayrancı ilçesi Kavaközü köyü nüfusuna kayıtlı olup, Malatya ili İnönü Mah. İstasyon cad. Billur kent Sitesi B Blok 2/11 adresinde oturur. Halen müsnet suçtan dolayı Silivri 4 nolu L tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU. :Av. Keramettin DÖNMEZ-İstanbul Barosu Avukatı. :SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA - TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME - TASARLAYARAK KASTEN ÖLDÜRMEYE AZMETTİRME - KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMAYA AZMETTİRME - KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLALE AZMETTİRME NİTELİKLİ YAĞMAYA TEŞEBBÜSE AZMETTİRME 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011 21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2,3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1,58/9, 63/1 maddeleri. 1/5 müdafii suç suç tarihi gözaltı tarihi tutuklama tarihi sevk maddesi 5"MURAT GOKTURK-Osman ve Türkiye oğlu, Reyhanlı 01/05/1972 doğumlu, Hatay ili Reyhanlı ilçesi Değirmenkaşı mah nüfusuna kayıtlı olup, Muğla ili Akçaova Jandarma Lojmanları 2. Blok No: 10 adresinde oturur. Halen müsnet suçtan dolayı Malatya Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Askeri Ceza ve Tutukevinde tutuklu. :Av.Mehmet TUNA-İstanbul Barosu Avukatı. :silahlı terör örgütüne üye olma - türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme - tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme - kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme konut dokunulmazlığını ihlale azmettirme nitelikli yağmaya teşebbüse azmettirme 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011 21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1,58/9, 63/1 maddeleri. 6-MEHMET ÇOLAK-Bekir ve Hüsne oğlu, Göksün 01/01/1970 doğumlu, Kahramanmaraş ili Göksün ilçesi Kavşut Mah. nüfusuna kayıtlı olup, Malatya ili Fırat Mah. l.Cad. Arkadaşlar Apt. K:l No:2 adresinde oturur. Halen müsnet suçtan dolayı Malatya Kara 1/6 suç SUÇ TARİHİ GÖZALTI TARİHİ TUTUKLAMA TARİHİ SEVK MADDESİ Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Askeri Ceza ve Tutukevinde TUTUKLU. :SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA - TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME - TASARLAYARAK KASTEN ÖLDÜRMEYE AZMETTİRME - KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMAYA AZMETTİRME - KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLALE AZMETTİRME NİTELİKLİ YAĞMAYA TEŞEBBÜSE AZMETTİRME - 6136 SAYILI YASAYA MUHALEFET 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011 21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2,3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 6136 sayılı yasanın 13/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-b maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1, 54/1-4,58/9, 63/1 maddeleri. 7-ABDULLAH ATILĞAN-Abdurrahman ve Döndü oğlu, Konarı 20/03/1971 doğumlu, Konya ili Tuzlukçu ilçesi Konarı köyü nüfusuna kayıtlı olup, Mersin ili Mezitli Viranşehir Tepecik Jandarma Lojmanları, K:l No:l adresinde oturur. Halen müsnet suçtan dolayı Malatya Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Askeri Ceza ve Tutukevinde TUTUKLU MÜDAFİİ :Av. Ömer TOPAL-Ankara Barosu Avukatı. 1/7 suç suç tarihi gözaltı tarihi tutuklama tarihi sevk maddesi :sılahlı terör örgütüne üye olma - türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme tasarlayarak kasten öldürmeye yardım etme - kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya yardım etme - konut dokunulmazlığını ihlale yardım etme -nitelikli yağmaya teşebbüse yardım etme 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011 21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) :- 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez) maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. -5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 maddeleri. - 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1,58/9, 63/1 maddeleri. müdafii suç suç tarihi sevk maddesi 8-İLKER ÇINAR-Mevlüt ve Cemile oğlu, Tarsus 20/01/1970 doğumlu, Mersin ili Tarsus ilçesi Gaziler nüfusuna kayıtlı olup, halen Ergenekon Mah.1218 sokak No: 18 Tarsus/Mersin adresinde oturur. Av.Gaffar BOZAN-İstanbul Barosu Avukatı. silahlı terör örgütüne üye olma 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 221/2, 5, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. 9-ADİL AKÇAY-Ali ve Gonca oğlu, Posof 01/01/1969 doğumlu, 1/8 suç SUÇ TARİHİ GÖZALTI TARİHİ TUTUKLAMA TARİHİ SEVK MADDESİ Ardahan ili Posof ilçesi Gönülaçan köyü nüfusunda kayıtlı olup, Malatya ili Fırat mah. Hastane cad. l.Sk. Şafak Apt. No:2 K:4 D:9 adresinde oturur. Halen müsnet suçtan dolayı Malatya Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Askeri Ceza ve Tutukevinde TUTUKLU. SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011 21/03/2011 (İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/29 sorgu sayılı kararı) 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 53/1, 54/1, 58/9, 63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. MÜDAFİİ SUÇ SUÇ TARİHİ GÖZALTI TARİHİ SEVK MADDESİ 10-ADEM GEDİK-Veli ve Şerife oğlu, Kozan 20/09/1976 doğumlu, Adana ili İmamoğlu ilçesi Saygeçit köyü nüfusuna kayıtlı olup, Siirt ili Bahçelievler Mah. Gaffar Okan Cad. 1405 Sok. No:l Sevilgen Apt. Kat: 5 Daire: 11 adresinde oturur. Av.Mehmet TUNA-İstanbul Barosu Avukatı. SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011-20/03/2011 tarihleri arası 3 gün. 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 53/1, 54/1, 58/9, 63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. MÜDAFİİ SUÇ SUÇ TARİHİ GÖZALTI TARİHİ SEVK MADDESİ 11-LEVENT ERCAN GELEGEN-Cengiz ve Sebahat oğlu, Tarsus 23/04/1978 doğumlu, Mersin ili Erdemli ilçesi Kızkalesi merkez nüfusuna kayıtlı olup, halen İstanbul ili Sultangazi ilçesi İsmetpaşa mah.1416 sokak No:17 Daire:5 adresinde oturur. Av. Gaffar BOZAN-İstanbul Barosu Avukatı. SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 17/03/2011-20/03/2011 tarihleri arası 3 gün. 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 53/1, 54/1, 58/9, 63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. 12-AYKUT SAKA-Ümit ve Gönül oğlu, Fatih 30/11/1984 doğumlu, Giresun ili Keşap ilçesi Hisarüstü nüfusuna kayıtlı olup, halen İstanbul ili Güngören ilçesi Akıncılar Mah. Salcı Sok. No:42 1/9 müdafii suç SUÇ TARİHİ GÖZALTI TARİHİ SEVK MADDESİ Daire: 14 adresinde oturur. :Av.Necati DİNÇER-İstanbul Barosu Avukatı. :ÖRGÜT İÇİNDEKİ HİYERARŞİK YAPIYA DAHİL OLMAMAKLA BİRLİKTE ÖRGÜTE BİLEREK VE İSTEYEREK YARDIM ETMEK SURETİYLE SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA 18/04/2007 ile 17/03/2011 tarihleri ve öncesi. 30/06/2011-01/07/2011 tarihleri arası 1 gün 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri ile 5237 sayılı TCK'nun 220/7 ve 314/3 maddeleri yollaması ile aynı yasanın 314/2, 53/1, 54/1,58/9, 63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri. 13-EMRE GÜNAYDIN-Mustafa ve Ayşegül oğlu, Malatya 21/01/1988 doğumlu, Malatya İli Doğanşehir ilçesi Yeni mahalle nüfusuna kayıtlı olup, Malatya ili Merkez Koyunoğlu mahallesi Evliyaoğlu Sokak İhlas Apt. No:23/l7 adresinde oturur. Halen başka suçtan dolayı Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Tutuklu MÜDAFİİ :Av.Niyazi TOKMAK, Av.Hamza TOKMAK-Malatya Barosu Avukatlarından. SUÇ :TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. SEVK MADDESİ :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. 14-ABUZER YILDIRIM-Mahmut ve Gülten oğlu, Adıyaman 16/05/1988 doğumlu, Malatya ili Tecde mahallesi nüfusuna kayıtlı, Malatya ili Merkez ilçesi Kiltepe Mahallesi 3. sokak No:43 kat:2 adresinde oturur. Halen başka suçtan dolayı Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Tutuklu. MÜDAFİİ :Av. Kadir PEKTAŞ-Malatya Barosu Avukatı. SUÇ :TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME SUÇ TARİHİ : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. SEVK MADDESİ :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. 15-SALİH GÜRLER-Ahmet ve Songül oğlu, Doğanşehir 02/06/1987 doğumlu, Malatya ili Doğanşehir İlçesi Karşıyaka 1/10 müdafii suç SUÇ TARİHİ SEVK MADDESİ Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Malatya ili Merkez İlçesi Cezmi Kartay Caddesi Turfanda Sokak No: 13 sayılı yerde faaliyet gösteren İhlas Vakfı Erkek Öğrenci Yurdu 3. kat 302 nolu odada oturur. Halen başka suçtan dolayı Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU. :Av.Ekrem KARADENİZ-Malatya Barosu Avukatı. :TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. müdafii suç SUÇ TARİHİ SEVK MADDESİ 16-CUMA ÖZDEMİR-Atilla ve Zeynep oğlu, Darende 03/07/1987 doğumlu, Malatya ili Darende ilçesi Ayvalı köyü nüfusuna kayıtlı, Malatya ili Merkez ilçesi Cezmi Kartay Caddesi Turfanda Sokak No: 13 sayılı yerde faaliyet gösteren İhlas Vakfı Erkek Öğrenci Yurdu 2. kat 203 nolu odada oturur. Halen başka suçtan dolayı Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Tutuklu. :Av.Soner DEMİRCİ, Av.Ömer Faruk TAMER-Malatya Barosu Avukatları. :TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. MÜDAFİİ SUÇ SUÇ TARİHİ 17-HAMİT ÇEKER-Mehmet ve Nurses oğlu, Elbistan 28/06/1988 doğumlu, K.Maraş İli Elbistan İlçesi Ceylan mahallesi nüfusuna kayıtlı, halen Malatya ili Merkez ilçesi Cezmi Kartay Caddesi Turfanda sokak No: 13 sayılı yerde faaliyet gösteren İhlas Vakfı Erkek Öğrenci Yurdu 2. kat 202 nolu odada oturur. Halen başka suçtan dolayı Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Tutuklu :Av.Mehmet KARTAR, Av Oğuzhan SEÇKİN, Av.Resul SIRÇA İstanbul Barosu Avukatları. :TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. 1/11 SEVK MADDESİ :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. 18-VAROL BÜLENT ARAL-Hasan ve Hacer oğlu, Malatya 06/01/1976 doğumlu, Malatya ili Merkez Hidayet mah. Nüfusuna kayıtlı, Malatya ili Akçadağ ilçesi Karapınar köyünde oturur. Halen başka suçtan dolayı Adıyaman Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Tutuklu. MÜDAFİİ cAv.Sadık YETKİN-Malatya Barosu Avukatı. SUÇ :TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME SUÇ TARİHİ : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. SEVK MADDESİ :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. 19-HÜSEYİN YELKİ-Halil ve Nergiz oğlu, Darende 05/06/1974 doğumlu, Malatya ili Kuluncak ilçesi Konaktepe nüfusuna kayıtlı olup, halen Malatya ili Salköprü mah. Aslantepe Yap.Kop.A/1 Bl.Kat:3 No:7 adresinde oturur. MÜDAFİİ :Av.Mehmet DİNÇER-Malatya Barosu Avukatı SUÇ ıTÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ ORTADAN KALDIRMAYA VEYA GÖREVİNİ YAPMASINI ENGELLEMEYE TEŞEBBÜS ETME SUÇ TARİHİ : 18/04/2007 tarihi ve öncesi. SEVK MADDESİ :5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri. SUÇUN İŞLENDİĞİ YER tMalatya Niyazi Mahallesi Niyazi Mısri Caddesi Ağbaba İş Merkezi Kat:3 No:9 sayılı yerde faaliyet gösteren Zirve Yayıncılık isimli iş yeri. DELİLLER :İddia, şüpheli savunmaları, Tanıklar Adıyaman ve Deniz Uygar'ın beyanları, şüpheli Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın savunmaları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği Team 2 GB flash bellek, TUSHAD'dan kendisine gönderilen 4 adet talimat ve adına düzenlenmiş kimlik kartı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yazmış olduğu ve basım tarihi 2005 yılı olan Siyasal Amaçlı Misyonerlik Endüstrisi isimli kitap, 5438547513 nolu hatta ait sim kart, kod isimlerin yazılı bulunduğu belge, Voice-0014 isimli ses dosyası, Behnan Konutgan ile ilgili geziye ait fotoğraf ve video görüntülerinin bulunduğu CD'ler, bu konudaki bilirkişi raporu, 1/12 Hakan Çevikoğlu'nun Behnan Konutgan hakkında gönderdiği bilgi notu, misyonerlik ile ilgili sempozyum davetiyeleri, yolcu bileti, not kağıtları, kartvizitler, İhbar mektupları ile eklerindeki CD ve dokümanlar; dosyamız şüphelilerinin ikamet ve iş yerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen bilgi, belge ve dijital veriler, Ergenekon Terör Örgütü soruşturmaları kapsamında ele geçirilen bilgi, belge, doküman ve dijital veriler, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Tuncay Özkan'ın müracaatı üzerine AİHM'nin vermiş olduğu karar, Devlet Denetleme Kurulu'nun Hrant DİNK'in öldürülmesi ile ilgili olarak yapmış olduğu araştırma neticesi tanzim ettiği 02/02/2012 tarihli ropor, İl Emniyet Komisyonu Toplantı tutanakları, İnceleme, değerlendirme ve tespit rapor/tutanakları, yapılan yazışmalar ve gelen cevabı yazılar, duruşma tutanakları, mağdur ve diğer tanık ifade tutanakları, HTS telefon irtibat tutanakları, İletişim Tespit tutanakları, Malatya Jandarma İstihbarat Şubesi tarafından alınan dinleme kararları, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/125 esas sayılı dosyası, açık kaynak araştırmaları, ekspertiz ve bilirkişi raporları, emanet makbuzları, nüfus ve sabıka kayıtlan ile tüm soruşturma evrakı. SORUŞTURMA EVRAKI VE EKLERİ İNCELENDİ GİRİŞ 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1. maddesi terörün tanımını yaparken, cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milliyetiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otorisetisini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerin terör suçu sayılacağını öngörmüştür. Bu tanımda yer alan amaçlar arasında 5237 sayılı TCK'nun 314. maddesinde yer alan amaçlarda bulunmakla birlikte, daha geniş bir amaç sıralaması yapıldığı, Devletin iç güvenliğinin, kamu düzeninin yada genel sağlığın bozulması amaçlarıyla yapılan ve cebir unsurları taşıyan eylemlerin de terör suçu kapsamı içerisinde yer almakta olduğu anlaşılmıştır. Mevzuatımızda "terör suçlan" örgütlü olarak işlenebilecek suçlar niteliğinde olduğundan 5237 sayılı TCK'nun 220. maddesinde belirtilen unsurların gerçekleşmesi, TMK'nun 1. maddesinde sayılan amaçlara ulaşabilmek için mutlaka cebir ve şiddet kullanılması gerekmektedir. 1/13 Bu iddianamede dosyamıza konu 18/04/2007 tarihinde Malarya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen menfur saldırı eylemi ile ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında; Başta Zirve Yayınevi Cinayeti olmak üzere, özellikle aynı kapsamda işlenen ve kamuoyunda Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayeti olarak bilinen cinayetlere yönelik; bu eylemler öncesi gerekli ortamın nasıl oluşturulduğu, oluşturulan bu ortam sonucu toplumda nasıl bir algının yaratılmaya çalışıldığı, yaratılan bu algıdan faydalanılarak bu cinayetlerin işlenmesi sonucu elde edilmek istenen amacın ne olduğu, en önemlisi bu cinayetlerin arkasında Ergenekon Terör Örgütünün ve bu örgütün misyonerler ile azınlıklara yönelik hazırladığı eylem planlarının bir rolünün bulunup bulunmadığı irdelendikten sonra, dosyamıza konu Zirve Yayınevi Cinayetinin arkasında Ergenekon Terör Örgütünün varlığını gösteren farklı bir hücre yapılanması olup olmadığı, bu eylemi hayata geçirirken görev dağılımının nasıl ve ne şekilde gizlilik kurallarına riayet edilerek yapıldığı, bu eylem ile ulaşılmak istenen asıl amaç ve hedefin ne olduğu, eylemin gerçekleştirilmesi aşamasında asli faillerin kimler tarafından nasıl azmettirildiği, eylemde kimlerin nasıl ve ne şekilde rol aldığı, rol alan bu kişilerin örgütsel irtibatları ile isnat edilen eylemdeki hukuki konumları mevcut deliller çerçevesinde ayrı ayrı ele alınacaktır. Bu çerçevede hazırlanan bu iddianame, toplam 20 (yirmi) bölümden oluşmakta olup; — 1 .Bölümde; Ergenekon Terör Örgütü hakkında genel açıklama yapıldıktan sonra bu örgütün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ıskata teşebbüs ve darbe ortamı hazırlamak amacıyla işlediği değerlendirilen bazı eylemlerinden kısaca bahsedilmiştir. —2.Bölümde; Başta Zirve Yayınevi cinayeti olmak üzere Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin işlenmesinde en önemli sebep olarak görülen Misyonerlik faaliyetleri ve Azınlıklar konusunda, Ergenekon Terör Örgütünün nasıl bir bakış açısının olduğu işlenmiştir. —3.Bölümde; Ergenekon Terör Örgütünün belirlemiş olduğu nihai amaç ve hedeflerine ulaşmak için Misyonerlik faaliyetleri ve Azınlıklar konusunu kullanarak hazırlamış olduğu eylem planlarından bahsedilmiştir. —4. Böl umde; Cinayetlerle ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektuplarında, başta Zirve Yayınevi Cinayeti olmak üzere Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetleri hakkında da ifadeler veren Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında ve teslim etmiş olduğu belgelerde, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon'un Zirve Yayınevi Cinayeti işlenmeden önce ve işlendiği gün Malatya ilinde bulunmasında, Hrant Dink cinayetine yönelik hazırlanan Devlet Denetleme Kurulu (DDK)'nun raporunda ve tanık Adıyaman'ın beyanlarında; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetleri arasındaki irtibat ile bu cinayetlerin Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün eylem planlarıyla olan irtibatını gösteren hususlar ortaya 1/14 konulmuştur. —5.Bölümde; Ergenekon Terör Örgütü ve TUSHAD (Türkiye Ulusal Strateji ve Hareket Dairesi) tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğu Tarsus ilçesinin Misyonerliğe yönelik yapılacak çalışmalarda merkez üs olarak seçilmesi sonrası, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihlerinde gönderilen talimatlar doğrultusunda, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine kadar gelinen süreçte misyonerlik ile azınlıklar konusunda kamuoyu ve korku ortamı oluşturmak amacıyla yürüttüğü Saha çalışmaları kapsamında yaptığı propaganda ve yönlendirme faaliyetleri anlatılmıştır. —6.Bölümde; İddianamenin yukarıda ki bölümlerinde anlatılan konular kapsamında Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetinin, Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün eylem planları ile olan irtibatını gösterir genel bir değerlendirme yapılmıştır. —7.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik hazırlıklar kapsamında başta Mehmet Ülger olmak üzere diğer bazı şüpheliler tarafından Malatya ilinde misyonerlik faaliyetlerine yönelik yürütülen propaganda, yönlendirme ve maktulleri hedef gösterme faaliyetlerinden bahsedilmiştir. —8.Bölümde; Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden Zirve Yayınevi Cinayeti davası ile, aynı konuda yürütülen dosyamıza konu soruşturmanın başlangıcı hakkında kısa bilgiler verilmiştir. —9.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti işlendikten sonra günümüze kadar devam eden süreçte, özellikle cinayetin azmettiricilerine yönelik çeşitli tarihlerde gönderilen ihbar mektupları işlenmiştir. —lO.Bölümde; Yine çeşitli tarihlerde, başta Zirve Yayınevi Cinayeti olmak üzere Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetleri hakkında da ayrıntılı beyanlarda bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadeleri belirli bir kronolojik sıra da gözetilerek özet halinde sunulmuştur. — 11.Bölümde; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın vermiş olduğu ifadeler ve çeşitli tarihlerde gönderilen ihbar mektuplarında geçen hususların doğruluğu, başta HTS kayıtları olmak üzere dosyadaki diğer tüm deliller göz önüne alınarak ispatlanmıştır. —12. Bölüm de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flash belleklerdeki belgeler, bazı ihbar mektuplarının ekinde gönderilen CD'lerdeki belgeler ve Haydar Yeşil'in iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen faks mesaj formu arasındaki benzerliklerden söz edilmiştir. —13.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın cinayetin 1/15 azmettiricileri olduğu değerlendirilen kişilerle olan irtibatları irdelenmiştir. —14.Bolümde; Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının beyanlarında yer alan ve cinayetin azmettiricilerini işaret eden hususlar anlatılmıştır. — 15.Bölümde; Başta Mehmet Ülger ve bazı şüpheliler tarafından, bir dönem Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Başkanlığı yapmış olan Behnan Konutgan isimli şahsa yönelik yapılması planlanan eylemden bahsedilmiştir. —16. Bölüm de; Yine başta Mehmet Ülger olmak üzere Mehmet Çolak'ın da dahil olduğu İnönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapılması planlanan eyleme ilişkin olarak ayrıntılı ifadelerde bulunan tanık Adıyaman'ın beyanları anlatılmıştır. —17.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası, işlenen cinayeti başta AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ve Fethullah Gülen Cemaatine yıkmak için yürütülen dezanformasyon faaliyetleri işlenmiştir. — İS.Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak yapılan aramalarda ele geçen belgelerden, özellikle misyonerlik faaliyetlerinin takibi kapsamında Malatya ve Mersin İl Jandarma Komutanlıklarına ait İstihbarat ödeneklerinden yapılan harcamalarda dikkat çeken hususlar ortaya konulmuştur. — 1l).Bölümde; Zirve Yayınevi Cinayeti kapsamında şüpheli konumunda olan kişilerin savunmaları da dikkate alınarak bazı tespitler yapılmış olup, hukuki durumları değerlendirilmiştir. —20.Bölümde; Sonuç ve talepler belirtilmiştir. Bu aşamada yukarıda belirtilen bölümler sırasıyla işlenecektir. 1. BÖLÜM ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA GENEL AÇIKLAMA VE BU ÖRGÜTÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ CEBREN ISKATA TEŞEBBÜS, DARBE ORTAMI HAZIRLAMAK AMACIYLA İŞLEDİĞİ DEĞERLENDİRİLEN BAZI EYLEMLERİ Bu bölümde, İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik olarak yürütülen soruşturma kapsamında bugüne kadar elde edilen deliller ve ulaşılan sonuçlar ile örgüt tarafından işlendiği değerlendirilen bazı eylemleri hakkında kısa açıklamalar yapılacaktır. 1.1-ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA GENEL AÇIKLAMA 1/16 Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün; hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olması, yapılanmasını geniş bir alana yaymış bulunması, devlet içersinde değişik kurumlara sızması, gerçekleştirdiği ya da teşebbüs ettiği eylemlerin niteliği bir taraftan örgütün büyüklüğünü gösterirken diğer taraftan da tüm yapılarının ve mensuplarının aynı anda deşifre edilmesini zorlaştırmıştır. ~Örgütün ana dokümanları arasında yer alan Ergenekon kodlu dokümanın "POLİTİKALAR" başlığı altında; "...27. yüzyılda kaçınılmaz bir biçimde Dünya politikalarım ve siyasetçilerini istihbarat örgütleri biçimlendirilecektir...Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise iki yolu vardır. (1) suikast, (2) dezenfarmosyondur. Suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için, siyasi portreler çok ciddi biçimde analiz edilmeli, ortak ideallere uygun siyasilerin seçim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir biçimde yer alabilmeleri sağlanmalı, böylelikle parlamento ülke çıkarlarına uygun biçimde işler hale getirilmeli, içte ve dışta saygın bir etkinliğe kavuşturulabilmelidir. Bu ve benzeri faaliyetler, tüm dünyada istihbarat örgütlerinin varlık ve görev nedenleri arasında yer alır. İçte ve dışta ortak ve benzer idealler doğrultusunda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası legal ve illegal örgütler ile işbirliğine yönelmek kaçınılmaz bir zorunluluktur...." denilmektedir. Ergenekon Terör Örgütü demokrasi tarihimizde kendi amaç ve çıkarlarına aykırı gördüğü tüm yönetimleri yok edip yerine kendi amaç ve çıkarlarına uygun yönetimleri işbaşına getirmeyi ilke edinmiştir. Özellikle genel seçimler sonrası meşru yollarla, halk iradesi ile yeniden tesis edilmiş yasama ve yürütme erklerini kullanmaya mezun siyasi yapılanmaları bir türlü içine sindirememiş ve demokratik yollarla bu siyasi yapılanma ile mücadele etmek yerine "SUİKAST, DEZENFORMASYON, HUKUK DIŞI MÜDAHALELERE (DARBE) UYGUN ORTAM HAZİRLAMA, HALKİ İSYANA, KANUN VE KURALLARA UYMAMA YA TEŞVİK" gibi bir misyonla mücadelesine başlamıştır. "1982 tarihli Anayasamızın "Egemenlik" başlığını taşıyan 6. maddesinde; "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini. Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir 1/17 kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz " hükmü yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini anti-demokratik yollarla ele geçirip kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda bir yönetim kurmayı amaçlayan Ergenekon Terör Örgütü mensuplarının Anayasamızın 6. maddesinde belirtilen millet iradesini tamamen hiçe sayarak, bu nihai amaca ulaşabilmek için her türlü illegal yolu mubah gördükleri gibi bu uğurda ülkede kaos oluşması, terör olaylarının artması ve ekonomik kriz çıkması için her türlü eylemi gerçekleştirmekten çekinmedikleri görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütünün; Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmak, millet iradesiyle iktidara gelmiş yönetimleri devirmek için çeşitli planlar hazırladığı, ciddi şekilde dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hükümetleri yıpratmaya çalıştığı, tüm bu yollara başvurmasına rağmen sonuç alamayınca da ülkemizi kaosa sürükleyecek eylemler gerçekleştirip gerekli ortamı hazırlayarak, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde varolduğunu düşündükleri resmi hiyerarşiye uymayan bir grubu askeri müdahale yapması için tahrik ettikleri, akabinde de askeri darbe yapması için göreve çağırdıkları görülmüştür. -Gizli Tanık (17), 11.06.2008 tarihli ifadesinde; "¦¦¦Dernek içersinde Veli Küçük'ün Cumhuriyet muhafızları adında bir birim oluşturduğu, işe almak istediği 150 kişiyi bu amaçla istediği, güvenlik şirketi görüntüsü altında bu kişileri eğiteceği, bu kişilerin öncülüğünde diğer sivil toplum kuruluşlarının da katılımı ile Ankara'da meclis önünde büyük bir kalabalığın toplanacağı, toplanan insanların birden bire ceplerindeki kalpakları, bordo ve siyah bereleri takarak meclise yürüyecekleri, kalabalığın önünde bu oluşumda yer alan Ahmet Hurşit Tolon ve bir kısım emekli paşaların yer alacağını, meclisi koruyan askeri birliğin bu kişileri görünce direnemeyecekleri anlatılıyordu. Hatta bu fikrin hayata geçirilmesi için İstanbul Yeşil Direkteki tekstilcilere 10.000 adet kalpak, bere sipariş verildiği, ancak maliyetin yüksek olmasından dolayı bundan vazgeçildiği Bunları Veli Küçük'ün Azerbaycan'dan temin edip getirteceği konuşuluyordu. Bunları Mehmet Fikri Karadağ 'ın ağzından bizzat duydum. Mehmet Fikri Karadağ'ın; hükümetin ihanet içersinde olduğu, başka ihanet edenlerinde bulunduğu, elinde 13.500 kişilik bir ihanet edenlerin listesi olduğu, zamanı gelince hepsinin hesap vereceği, halkın ayaklandırılmasının gerektiği şeklindeki konuşmalarına bizzat şahit oldum. Hatta ordunun gerekli müdahaleyi yapmadığından yakınıp bizzat Genelkurmay başkanına küfür ettiğini de duydum..." şeklinde beyan ettiği belirlenmiştir. "Ergenekon Terör Örgütü mensuplarından ve üst düzey yöneticilerinden olduğu iddia edilen İlhan Selçuk'un 3886 tape numaralı 07.02.2008 günü saat: 12.51 sıralarında İ.Y. ile yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; "...ŞİMDİ YALNIZ 2 TANE ŞEY VAR, EĞER KAPATMA DAVASİ AÇILIRSA, BİR DE ÜSTÜNE EKONOMİK KRİZ GELİRSE, TÜRKİYE BİRAZ KARIŞIRSA BELKİ Bİ UMUTLAR DOĞABİLİR, ÇÜNKÜ NORMAL YOLLARDAN 1/18 BUNLARI MÜMKÜN DEĞİL YANİ" şeklinde beyanlarda bulunarak Ergenekon Terör Örgütünün demokratik yollarla hiçbir şekilde bir şey elde edemeyeceğini, bu nedenle ekonomik krizden kaos ve kargaşa amaçladığını açıkça ortaya koymaktadır. "Ergenekon Terör Örgütü üyelerinden olduğu iddia edilen Habip Ümit Sayın yaptığı bir telefon konuşmasında; "ODAYI BEKLER GİBİ KRİZ BEKLİYORUZ. CELSEDE HÜKÜMET DÜŞSE DİYE" söylemlerde bulunarak İlhan SELÇUK'un söylemlerini destekler ve onaylar tarzda konuşmalar yaptığı tespit edilmiştir. Ergenekon Terör Örgütünün özellikle devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan hemen herkesi "İKİNCİ CUMHURİYETÇİ, İŞBİRLİKÇİ, KARŞI DEVRİMCİ, ABD-CİA-MOSSAD AJANI, TARİKATÇI, DİNCİ, DÖNEK, HAİN' gibi karalama kampanyalarıyla halk önünde küçük düşürmeye çalıştığı, "FİŞLEME" faaliyetlerine giriştiği, halkı bu kişilere karşı kışkırttığı ve Kahraman Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme kurumlarını lağvederek yerine kendi düşünce ve amaçlarına uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği belirlenmiştir. Terör örgütünün hedefe giden yolda propagandasını yaparken, egemenliği kayıtsız, şartsız millete teslim etmiş olan yüce Atatürk'ün yolunu takip ediyormuş izlenimi vermekte, bu sayede "HEDEF' kitle olarak belirledikleri kesim tarafından sempati ile karşılanmayı amaçlamaktadırlar. Yüce Atatürk'ün öncülüğü ile tesis edilen demokratik sistemimizin yine Yüce Atatürk'ün adı kullanılarak ve faaliyetlerine maskeleme yapılarak Ergenekon terör örgütü tarafından antidemokratik müdahalelerin gerçekleşmesine çalışıldığı açık bir şekilde görülmüştür. Soruşturma kapsamında Ergenekon Terör Örgütü şüphelilerinden ele geçirilen dokümanların incelenmesinden; Ergenekon Terör Örgütünün, 1999 yılında re-organize edilerek sivil açılımlarını gerçekleştirdiği ve faaliyetlerine hız verdiği belirlenmiştir. Özellikle 2002 yılında yapılan genel seçimlerinden sonra ERGENEKON dokümanında belirtilen yöntemlerin tek tek uygulamaya konularak, mevcut meclisi ve hükümeti ortadan kaldırmak için her türlü yola başvurdukları görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütü mensupları ülkemizde ekonomik ve siyasi kriz, terör ve kaos ortamı oluşturacak eylemlere giriştiği, bu çerçevede öncelikle yapılanmasındaki bir hücreye değişik aralıklarla 05, 10, 11/05/2006 tarihlerinde üç defa Cumhuriyet Gazetesine el bombası attırıldığı ve arkasından da 17/05/2006 tarihinde Danıştay 2. Dairesinde görev yapan yüksek yargıçlara yönelik silahlı bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylem sırasında hayatını kaybeden görev şehidi Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze töreninde ülkede gerilim ve çatışma ortamı oluşturacak protestolar düzenlenmiş ve bu şekilde siyasi iktidarı zan altında bırakarak halkın tepkisini siyasi iktidara yöneltmesi amaçlanmıştır. 1/19 Ülkemizde özellikle son yıllarda meydana gelen benzer olaylara bakıldığında; Danıştay Saldırısından önce ve kısa bir süre sonra benzer olayların zincirleme bir şekilde devam ettiği ve hemen hemen birçok olayda Ergenekon Terör Örgütünü işaret eden ciddi şüphelerin bulunduğu görülmüş, eylemlerin amaç ve neticelerine bakıldığında da aynı merkezden yönlendirildiği ve ülkede kaos, anarşi, terör, kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı amaçladığı, ülkemizi uluslararası arenada sıkıntıya sokmayı hedeflediği sonucuna varılmıştır. Gizlilik ve hücre yapılanması içerisinde hareket eden örgütün bu yönde de strateji belirlediği ve bu esaslara göre hareket ettiği ele geçirilen dokümanlardan açıkça anlaşılmıştır. "M.Erdal Şenel'den elde edilen Karanlık Savaş Konsepti 2 başlıklı doküman incelendiğinde; Ülke içerisinde çok kompleks (karışık) bir yapı oluşturulmasının gerektiği, bu yapının içerisinde her alandan şahısların ve grupların bulunması gerektiği, bu şahıslara ve gruplara kendi çıkarları doğrultusunda eylem ve faaliyet yaptırılabileceğini ve bu şahıs ve grupların bu işi yaparlarken içlerinde bulundukları ancak kendilerinin farkına varamadıkları, bu kompleks yapı _ jjdına_fe?J ty *J _y üciü lii kJ e.ti ni. fa^ gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. "Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'ne yönelik bu güne kadar yapılan soruşturmada, ele geçirilen örgütsel içerikli dokümanlar ve elde edilen deliller çerçevesinde örgütün nihai amacının; Sürekli iç çatışma, kaos, komşu ülkeleri ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa Birliği ve insan haklarına karşı, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve naylon terör örgütleri ile uğraşan ve ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturulmaya çalışılarak, devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratmak, ülkeyi yönetilemez hale getirmek, bu şekilde ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ'nün daha rahat yönetip-yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturmak, örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerinin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak, bu başarılamadığı taktirde de yasama ve yürütme organlarını devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğu tespit edilmiştir. 1.2-ÖRGÜTÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ CEBREN ISKATA TEŞEBBÜS, DARBE ORTAMI HAZIRLAMAK AMACIYLA İŞLEDİĞİ DEĞERLENDİRİLEN BAZI EYLEMLERİ Ergenekon Terör Örgütünün yukarıda belirtilen nihai amacı doğrultusunda, son yıllarda Ülkemizde meydana gelen provakatif amaçlı eylemlere bakıldığında, şu olaylar özellikle dikkat çekmektedir. 1/20 1.2.1-RAHİP ANDREA SANTORA CİNAYETİ 05 Şubat 2006 günü Trabzon ilinde Rahip Andrea Santora uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiş, olayın faili olarak 16 yaşındaki Oğuzhan Akdin isimli kişi yakalanmış, olayı kamuoyunda HAYALET silah olarak bilinen GLOCK marka tabanca ile gerçekleştirmiş, cinayetin işlenme nedenleri arasında maktulün misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğu hususunun ön plana çıktığı görülmüştür. 1.2.2-CUMHURİYET GAZETESİNİN BOMBALANMASI 05-10-11/05/2006 tarihlerinde üç defa Cumhuriyet Gazetesine el bombası atıldığı, soruşturma çerçevesinde elde edilen deliller neticesi bu dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden Ergenekon Terör Örgütü davası ile birleştirildiği, bu durumdan Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ile Ergenekon Terör Örgütü arasında irtibat bulunduğunun kabul edilmiş ve bu eylemin de Ergenekon Terör Örgütünün talimatları sonucunda gerçekleştirildiği hususunda ciddi şüphelerin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. 1.2.3-DANIŞTAY SALDIRISI 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in hayatını kaybettiği, 4 üyenin de yaralandığı, olay faili olarak Av. Alparslan Arslan'ın olaydan hemen sonra suçüstü yakalandığı, sanık Alparslan Arslan'ın ilk beyanlarında, bu menfur saldırıyı Dairenin verdiği türban kararı nedeniyle gerçekleştirdiğini beyan ettiği, sanığın olayda kullandığı silahın ise yine kamuoyunda hayalet silah olarak bilinen GLOCK marka silah olduğu belirlenmiştir. Her nekadar yapılan yargılama sonucu söz konusu eylemin türban nedeniyle gerçekleştirildiği kabul edilerek mahkumiyet kararı verilmiş ise de, bu kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesince bozulması neticesi dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden Ergenekon Terör örgütü davası ile birleştirildiği, zaten Alparslan Arslan'ın babasının verdiği ifadeler ile Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasından elde edilen deliller dikkate alındığında, bu menfur eyleminde yine Ergenekon Terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiğine dair ciddi şüphelerin varlığını göstermiştir. 1.2.4-HRANT DİNK CİNAYETİ 19 Ocak 2007 günü İstanbul ilinde AGOS Gazetesi Genel Yayın yönetmeni, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant Dink'in uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybettiği, bu olayın failinin de 17 yaşındaki Ogün Samast olduğunun görüldüğü, Ogün Samast'ın beyanları doğrultusunda olayın azmettiricisi ve planlayıcısı olarak Yasin Hayal ve Erhan Tuncel ile birlikte bir kısım şahısların daha yakalanmıştır. 1/21 Ogün Samast'ın tutuklu bulunduğu cezaevinde geceleri, kullanıldığını söyleyerek bağırıp çağırdığı ve diğer koğuşlarda bulunan tutukluları uyutmadığı da basından öğrenilen bilgiler arasında yer almıştır. Yine maktul Hrant Dink'in avukatı Erdal Doğan cinayetten hemen sonra yazılı ve görsel medyaya yapmış olduğu açıklamalarda Hrant Dink'in ölmeden önce Veli Küçük tarafından tehdit edildiğini, Veli Küçük'ün adamlarının Hrant Dink'in davalarına sürekli geldiklerini belirtmiştir. Maktul Hrant Dink'e yönelik cinayetin işlenme nedenleri arasında, maktulün azınlıklardan olan Ermenilere ilişkin faaliyetlerde bulunduğu, Türklere hakaret ettiği ve Türk düşmanı olduğu şeklinde oluşturulan düşünce ve kanaatin ön plana çıktığı açıkça görülmüştür. Her ne kadar söz konusu bu cinayet nedeniyle yapılan yargılama sonucu, yargılanan sanıklar hakkında Mahkemece cinayetin bir örgütün faaliyetleri kapsamında işlendiğine dair mahkumiyete yeter delil bulunmadığından bahisle beraat kararı verilmiş ise de; Açık kaynak araştırmalarında; verilen bu kararın kimseyi tatmin etmediği, kararın vicdanlar nezdinde yargılanacağı, toplumun neredeyse her kesiminde bu eylemin de Ergenekon Terör Örgütü tarafından planlanarak gerçekleştirildiği hususunda ciddi bir kanaatin oluştuğu, dosya sanıklarının bile ifadelerinde bu eylemin planlı bir Ergenekon cinayeti olduğu, Ülkedeki sosyal barış, kardeşlik, birlikte yaşama ve huzur ortamını bozma, kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmayı hedefleyen, asıl amacın ise mevcut yürütme organını yasadışı yollarla devirme, işlevsiz hale getirerek iktidardan uzaklaştırma olduğu, genel manada ülkemizde gayri müslim, Hıristiyan ve misyonerlere karşı işlenen cinayetlerin perde arkasının irdelendiği, cinayetlerden önce toplumun hassasiyetlerinin nasıl kaşındığı, bu kişilerin nasıl hedef tahtasına oturtulduğuna ilişkin tepkilerin doğduğu gözlenmiştir. 1.2.5-ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ 18 Nisan 2007 günü Malatya ilinde Zirve Yayıncılığa yönelik menfur saldırının meydana geldiği, olayda 3 kişinin hayatını kaybettiği, bu olayın faillerinin de yine 19 ve 20 yaş grubundaki kişiler olduğunun görüldüğü, bu olayda yakalanan şüpheliler de aynı şekilde ilk beyanlarında, öldürdükleri kişilerin Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleri içersinde olduklarını, Müslümanlığı kötülediklerini ve bu yüzden öldürdüklerini beyan etmiş, bu olayda da özellikle maktullerin misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü, müslümanların hızla hrıstiyanlaştırıldığı, kilise evlerin mantar gibi arttığı ve dinin elden gittiği temalarının ön plana çıkartıldığı görülmüştür. Soruşturma dosyamızın konusu olan bu eylem ile ilgili ileride ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır. 1.2.6-YÖK BAŞKANI PROF. DR. ERDOĞAN TEZİÇ'E YÖNELİK SİLAHLI 1/22 SALDIRI 25 Nisan 2007 günü Ankara ilinde Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) merkez binası önüne gelen bir şahıs tarafından silahla ateş edildiği, bu olayın YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan Teziç'e yönelik bir saldırı girişimi olduğunun değerlendirildiği, olayı gerçekleştirdiği tespit edilen Nurullah İlgün ve olayın azmettiricisi olarak Bülent Askeroğlu ile birlikte toplam (6) kişinin yakalandığı, yakalanan Nurullah İlgün'ün üzerinden Kuvayı Milliye Derneğine ait bir kartın bulunduğu tespit edilmiştir. 1. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ > 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen menfur saldırı eylemi ile ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen delillerden; bu eylem ile birlikte 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde gerçekleşen Rahip Santoro ve 19/01/2007 tarihinde İstanbul ilinde gerçekleşen Hrant Dink cinayetlerinin esasen münferit olaylar olmayıp, Ergenekon Terör Örgütü tarafından belirli bir plan çerçevesinde, ortak bir amacı elde etmek amacıyla işlenen cinayetler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. >Dosyamıza konu Zirve Yayınevi Cinayetinin arkasında Ergenekon Terör Örgütünün varlığını gösteren farklı bir hücre yapılanmasına ilişkin somut delillere ulaşılmış olması nedeniyle, bu aşamada Ergenekon Terör Örgütü hakkında kısa bir açıklama yapılmıştır. Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olduğu, yapılanmasını geniş bir alana yayarak devlet içersinde değişik kurumlara sızdığı, özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırması nedeniyle ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı görülmüştür. Örgütün nihai amacının; sürekli iç çatışma, kaos, komşu ülkeleri ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa Birliği ve insan haklarına karşı, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve naylon terör örgütleri ile uğraşan ve ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturmaya çalışmak; devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratarak, ülkeyi yönet ilemez hale getirmek; bu şekilde ülkeyi daha rahat yönetip, yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturup, örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak; bu başarılamadığı taktirde ise yasama ve yürütme organlarını, "SUİKAST, DEZENFORMASYON, HUKUK DIŞI MÜDAHALELERE (DARBE) UYGUN ORTAM HAZIRLAMA, HALKI İSYANA, KANUN VE KURALLARA UYMAMAYA TEŞVİK" gibi mubah gördükleri her türlü illegal yöntemlerle devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğu anlaşılmıştır. Örgütün, özellikle devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan hemen herkesi "İKİNCİ CUMHURİYETÇİ, İŞBİRLİKÇİ, KARŞI 1/23 DEVRİMCİ, ABD-CİA-MOSSAD AJANİ, TARİKATÇI, DİNCİ, DÖNEK, HAİN" gibi karalama kampanyalarıyla halk önünde küçük düşürmeye çalıştığı, "FİŞLEME" faaliyetlerine girişerek, halkı bu kişilere karşı kışkırttığı görülmüştür. Kahraman Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme (Hükümet) organlarını lağvederek, yerine kendi düşünce ve amaçlarına uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği belirlenmiştir. Hedefe giden bu yolda propagandasını yaparken, egemenliği kayıtsız, şartsız millete teslim etmiş olan yüce Atatürk'ün yolunu takip ediyormuş izlenimi vererek, "HEDEF" kitle olarak belirledikleri kesim tarafından sempati ile karşılanmayı amaçladığı, bu şekilde Yüce Atatürk'ün adı kullanılarak faaliyetlerine maskeleme yapıp antidemokratik müdahalelerin gerçekleştirilmesine çalışılmıştır. > 21(02 yılında yapılan genel seçimlerinden sonra "ERGENEKON" dokümanında belirtilen yöntemlerin tek tek uygulamaya konulduğu, mevcut meclisi ve hükümeti ortadan kaldırmak için her türlü yola başvurulduğu, bu çerçevede öncelikli olarak Cumhuriyet Gazetesine el bombası attırıldığı, arkasından da Danıştay 2. Dairesinde görev yapan yüksek yargıçlara yönelik silahlı saldırı eyleminin gerçekleştirildiği, Danıştay saldırısından önce ve sonra da benzer olayların zincirleme bir şekilde devam ettiği, birçok olayda; eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate alındığında, eylemlerin aynı merkezden yönlendirildiğine ve Ergenekon Terör Örgütünce yapıldığına dair ciddi şüphelerin bulunduğu görülmüştür. Özellikle Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin işlenme süreçlerine ve nedenlerine bakıldığında; maktullerden Rahip Andrea Santora, Tilman E. Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü, müslümanların hızla hrıstiyanlaştırıldığı, kilise evlerinin mantar gibi çoğaldığı ve dinin elden gittiği; maktul Hrant Dink'in ise azınlıklardan olan Ermenilere yönelik faaliyetlerde bulunduğu, Türklere hakaret ettiği ve Türk düşmanı olduğu temaları, yazılı ve görsel basın yolu ile bazı akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları da kullanılarak, 2005 yılı başından itibaren yoğun bir şekilde işlenmesi sonucu, cinayetler öncesi toplumun hassasiyetlerinin kaşındığı ve özellikle maktullerin hedef tahtasına oturtulduğu gözlenmiş, yürütülen tüm bu faaliyetler sonrası cinayetlerin peş peşe işlenmesiyle de, ülkede biran önce iç çatışma, anarşi, terör ve kaos ortamı oluşturma, Askeri müdahale için gerekli zemini hazırlama, mevcut yürütme organını yasadışı yollarla devirme veya işlevsiz hale getirerek iktidardan uzaklaştırma amaçlarının hedeflendiği anlaşılmıştır. 2. BÖLÜM ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MİSYONERLİK VE AZINLIKLARA YÖNELİK BAKIŞ AÇISI Bu bölümde; özellikle Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan 1/24 iddianamelerde, dosyamıza konu Zirve Yayınevi Cinayeti ile Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin işlenmesindeki en önemli sebep olarak görülen misyonerlik ve azınlık konusunun ne şekilde geçtiği ile, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında yasal işlemler yapılan bazı şüphelilerden ele geçen belgelerden faydalanılarak, Ergenekon Terör Örgütünün misyonerlere ve azınlıklara yönelik bakış açısının ne olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır. 2.1 -ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASI KAPSAMINDA HAZIRLANAN İDDİANAMELERDE "MİSYONERLİK" VE "AZINLIKLAR" KONUSU İLE İLGİLİ GEÇEN HUSUSLAR Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamelerde "MİSYONERLİK" ve "AZINLIKLAR" konusu ile ilgili bazı hususların geçtiğinin görüldüğü, istanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/1536 sayılı soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede, Ergenekon Terör örgütü soruşturması kapsamında haklarında yasal işlem yapılan bazı şüphelilerin, özellikle misyonerlik ve azınlıklar temasını yoğun olarak kullandıklarına, misyonerlik ve azınlık konusunda toplumu kin ve düşmanlığa sevk edecek nitelikte faaliyet yürüttüklerine dair hususlara yer verildiği tespit edilmiş olup, Bazıları şunlardır; "Bu konular ile ilgili olarak iddianamede; "...Tüm şüphelilerin ortak özelliği çeşitli internet sitelerinde örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda yazılar yazdıkları, yazdıkları yazıların genelde Ermeni düşmanlığı, Süleymaniye ve çuval olayı, Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerinden duydukları rahatsızlıklar ve Türkiye'deki azınlıklara karşı yapılması gerekli eylem ve davranışlar ile derin devlet üzerinde yoğunlaştığı. Özellikle Türkiye'de kamu otoritesini sarsan cinayetlerden hemen sonra şüphelilerin yazılarında hem hedef saptırmaya yöneldikleri hem de örgütün (derin devletin) propagandasını yaptıkları dosyada mevcut şüphelilere ait yazıların incelenmesinden anlaşılmaktadır. İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar yoluyla gelen mektup ve ekindeki fotoğraflarda örgütün üyelerinin Türk Ortodoks Kilisesinde ayinlere katıldıkları, ilk kuruculuğunu ZAFER (KOD) Muzaffer Tekin, soruşturma aşamasında ölen MİLLİ IRGAT (KOD) Kuddusi Okkır ve Taner Ünal'ın yaptıkları, VKGB'in broşürlerini de o ayinlerde dağıttıkları, örgütün bu sebeple milliyetçi ve diğer dinlere müsamaha göstermeyecek kadar şovenist bir yapıda olduğu, Türk Ortodoks Patrikhanesi dışındaki tüm yabancı din misyonlarına karşı aşırı düşmanlıklarının bulunduğu, bu konuda Sevgi Erenerol Hem Hava Kuvvetleri Komutanlığında hem de SAREM isimli askeri strateji kurumunda ve kendi beyanına göre birçok üniversitede seminerler verdiği ve bu seminerlerde misyonerlik faaliyetlerinin ajanlık ve provokatörlük olduğunu ve bundan duyduğu rahatsızlıkları anlattığı tespit edilmiştir..." şeklinde belirtildiği anlaşılmıştır. "Yine aynı iddianamede, "Devletin resmi kurumlarından alınan cevaplara göre yapılan değerlendirmede örgütün; devlet otoritesini zaafa uğratmak, bu hususta gerektiğinde kamu 1/25 düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturacak eylemler ve şok suikastlar düzenlemek gibi planlarının olduğu, iddia olunan örgütün yapılan planlar doğrultusunda amaçlarına ulaşabilmek için devletin bazı önemli organları ile birlikte siyasi partilere sızmak, medyada söz sahibi olarak bu alanda da hakimiyet kurmak ve bu şekilde amaçları doğrultusunda yapacakları yayınlarla örgütün gizli ve illegal amaçlarını perdeleyerek ERGENEKON terör örgütünün bizzat yaptırdığı sansasyonel eylem ve fiillerden her seferinde devletin güvenlik güçleri veya başka grupların sorumlu gösterilmesi suretiyle dezenformasyon yapmak amacında olduğu, böylece istedikleri olan kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamını oluşturmak, ekonomik kriz ve iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlayıp nihayetinde de illegal olarak yürütme organını ele geçirmeyi amaçladıkları" belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen amaçlara paralel olarak iddianamede; Ergenekon Terör Örgütünü işaret ettiği, amaç ve netice bakımından aynı merkezden yönlendirildiği, ülkede kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslararası arenada sıkıntıya sokmayı hedeflediği belirtilen Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayıncılık Cinayetleri gibi eylemlerin ülkede bulunan azınlık ya da eylemi gerçekleştirenlerce misyonerlik faaliyeti yaptığı iddia edilen şahıslara yönelik yapıldığı açıkça görülmüştür. İleri ki bölümlerde tarafımızca da ayrıntılı şekilde anlatılacağı üzere, bahse konu eylemlerin gerçekleştirilmesine kadar gelinen süreçte bu eylemler için özellikle 2005 yılı başından itibaren gerekli ortam ve şartların oluşturulması, cinayete kurban giden şahısların kin ve düşmanlık oluşturulmak suretiyle hedef haline getirilmesi faaliyetlerinde bulunulduğu, bu konuda birçok propaganda ve projeli çalışmaların yapıldığı belirlenmiştir. Ülkede kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmayı hedefleyen Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayıncılık Cinayetlerinin işlenme nedenlerine bakıldığında; özellikle maktullerden Rahip Andrea Santora, Tilman E. Geske, Neceti Aydın ve Uğur Yüksel'in misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü, maktul Hrant DİNK'in ise azınlıklardan olan Ermenilere ilişkin faaliyetlerde bulunduğu, Türklere hakaret ettiği ve Türk düşmanı olduğu şeklindeki düşünce veya kanaatin, ortak bir neden olarak ortaya çıktığı açıkça görülmüştür. Eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate alındığında da, adı geçen eylemleri Ergenekon Terör Örgütünün yaptırdığına dair ciddi şüphelerin oluştuğu, Ergenekon Terör Örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırması nedeniyle ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı anlaşılmıştır. 2.2-ERGENEKON SORUŞTURMASI KAPSAMINDA "MİSYONERLİK" VE "AZINLIKLAR" KONUSUNDA SANIKLARDAN ELDE EDİLEN DELİLLER İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 1/26 Ergenekon soruşturmasının sanıklarından elde edilen dijital verilerde, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili açık kaynaklardan kopyalamış oldukları belgeler de dahil olmak üzere birçok belgenin ele geçirildiği, bu belgelerin içerikleri itibariyle örgütün misyonerlik ve azınlıkların faaliyetlerine yaklaşımını yansıtan ve örgüt olarak aynı çizgide hareket ettiklerini göstermiştir. Ergenekon Terör Örgütünün, hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olması, yapılanmasını geniş bir alana yaymış bulunması ve devlet içersinde değişik kurumlara sızması hususları dikkate alındığında, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının, örgütün devlet içerisindeki uzantıları vasıtasıyla misyonerlik konusunda tehdit algısı oluşturmaya yönelik faaliyetlerde bulunduklarına ilişkin birçok belge elde edilmiş olup, Bazıları şunlardır; 2.2.1-VELİ KÜÇÜK >Veli Küçük'ten elde edilen "21.YÜZYILDA CASUSLUK" isimli, ARALIK 2000 tarihli dokümanın "GİZLİ HIRİSTİYANLIK PLÂNI" başlıklı bölümünde; "Hıristiyan alemi Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze, Anadolu toprakları üzerindeki ideallerinden vazgeçmemişlerdir. Günümüzde Türkiye 'deki Kilise ve Hıristiyan Kültürüne ait yapıların restore edilmesi için büyük kampanyalar düzenleyerek, kültür ve inanç varlıklarını yaşatmayı ve bu yolla Anadolu toprakları üzerinde hak talebinde bulunabilmenin zeminini oluşturmaya çalıştırmaktadırlar. Türkiye 'ye düzenlenen İnanç Turizmi ile, Hıristiyan kültürünün yeniden inşasına çaba gösterildiği, tarihteki Bizans'ın hortlatılmaya çalışıldığı, Türkiye'ye karşı güç birliği ortaklığı oluşturan Ortodoks, Protestan ve Katolik Hıristiyanların Ayasojya ve Trabzon/Sümela gibi yerleri kendilerine birer "Sembol" olarak belirledikleri yerlerin mülkiyetine sahip olmaya çalıştıkları bilinmektedir. Burada sözü edilen konular, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Tam Üyeliğe kabulü için öne sürülecek koşullar arasında yer alması planlanan ulusal çıkarlara ve milli güvenliğe aykırı son derece sakıncalı planlar inanç temelinde geliştirilen teorilerden yalnızca bir bölümüdür. Ancak, bunlar ve benzer konular üzerinde Türkiye hiçbir araştırma ve analiz çalışması yapmamakta direnmektedir. Bu direnişin benzeri, geçmiş tarihlerde Ermeni Soykırım iddiaları konusunda da yaşanmış ve Türkiye bugün Ermeni Sorunu ile köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır" şeklinde belirtildiği tespit edilmiştir. Bu belgeden anlaşılacağı üzere, Ergenekon Terör Örgütünün ülkemizde bulunan azınlıklar ve misyoner olarak nitelendirdikleri Hıristiyan grupları hedef olarak belirledikleri, bu konuda araştırma ve analiz çalışması yapılmamasını eleştirdikleri, bu gruplara ait ibadet yerlerinin restore edilmesi, inanç turizmi kapsamında yapılan faaliyetler ve Avrupa Birliğine giriş sürecinin milli güvenliğe aykırı bir takım hususları içerdiği konusunu işledikleri görülmektedir. 1/27 2.2.2-AHMET HURŞİT TOLON >Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen dijital belgeler arasında "Genelkurmay Başkanlığı" antetli, "misyonerlik faaliyetleri" konulu gizlilik dereceli belgelerden "MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" başlıklı sunum içeriğinde; "Misyonerler ve misyonerlikle mücadelede tek başına polisiye tedbirlerin sorunu çözemeyeceği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve ilgililerce görülmelidir... Yurt dışına eğitim amacıyla gönderilecek öğretim üyesi ve öğrencilerin seçimlerinde belli kriterler belirlenmeli, anılan personel yurtdışına gitmeden önce kapsamlı bir brifingle bilgilendirilmelidir.... Dinler arası hoşgörü ve tolerans kavramlarına dikkat edilmelidir. Özel amaç güden dini toplantılara ve davetlere akademik kariyerli din görevlileri dışında devlet, siyaset ve iş adamlarının katılması önlenmelidir.... Misyonerlerce hedef olarak seçilen Karadeniz ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde önlemler alınmalıdır.... Türk Ortodoks patrikhanesi sözcüsü Sevgi Erenerol'un ifadesi ile, "Batı Kurtuluş savaşı ile yapamadığını, misyonerlik ile yapmaya çalışmaktadır. Misyonerlik kilise kurumu olarak görünse de, aslında Emperyalizmin mızrak ucudur.... Sayın Erenerol, 25 Aralık 2000 günü bir panelde yaptığı konuşmada misyonerliğin özellikle Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde kendini hissettirdiğini, söz konusu dönemde misyonerlerin diyalog kavramını öne sürdüğünü, Kurtuluş Savaşı 'nda yapamadıklarını, Türkiye 'nin ekonomisini çökerterek, Türk insanını dininden uzaklaştırarak yapmaya çalıştıklarını ifade etmiştir." şeklinde hususların bulunduğu belirlenmiştir. Bahse konu bu belgelerin, haklarında kamu davası açılan Durmuş Ali ÖZOGLU ve Doğu PERİNÇEK'ten de elde edilmiştir. -"MİSYONERLİK" isimli, "Genelkurmay Başkanlığı" antetli, HİZMETE ÖZEL ibareli power point sunumu içeriğinde; Misyonerliğin tanımı, çalışma ve propaganda yöntemleri, faaliyetleriyle ilgili genel bilgi, hangi ülke merkezli yapıldıkları, nasıl organize oldukları, amaçlarının ne olduğu şeklinde bilgi verildikten sonra; "Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde misyonerliğin arttığı, öncelikli olarak Kürt, Alevi ve Laz kökenli vatandaşlarımızın hedef alındığı tespit edilmiştir... ve Misyonerlik, ülkemizde Güney Kore, Amerika, İngiltere, Yeni Zelanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu şahıslar tarafından yürütülmekte, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay ve Samsun gibi büyük illerden yönlendirilmektedir... İngiltere, ABD, Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin yönlendirdiği Protestan Misyonerlerin kilise açmak amacıyla bir apartman katı kiralayarak ibadet yeri haline getirdikleri.... Protestan misyonerlik faaliyetlerinde kullanılacak materyallerin imali, dağıtımı ve halka ulaştırılması maksadıyla çeşitli basım evi ve dağıtımcılık şirketleri işlettikleri, Malatya 'da, Kayra Dağıtım Pazarlama Ltd.Şti adı altında kurulan kitapevi tarafından, askeri personele yönelik misyonerlik faaliyetlerinde bulunulduğu, ....Misyonerlik faaliyetleri yürüten çevrelerce; 2004'ün Malatya, 2005'in Elazığ, 2006'mn Doğu Karadeniz Bölgesi, 2007'nin ise 1/28 Trabzon için atılım yılı olarak seçildiği," "Protestan kesimin legal kitap pazarlama ve yayın dağıtım şirketi olan Kayra Limited şirketi, Mersin Protestan Kilisesi ve Ankara Protestan Kurtuluş Kilisesi organizesinde Ekim 2003 'te Mersin, İstanbul, İzmir, Antalya limanlarına gelen "DOULOS (Hizmetkar)" adlı misyoner gemisinin ziyaretçilere yönelik 'Müjdeleme çalışması' yaptığı ve ücretsiz İncil dağıtıldığı,..... Türkiye'deki misyonerlik çalışmalarında; Karadeniz'de Pontusçuluk, Güneydoğuda Süryanilik, Yezidilik, Keldanilik ve Hıristiyan Kürtçülük, İstanbul, Ege ve Orta Anadolu 'nun Hıristiyanlığın eski toprakları olduğu" konularının işlendiği tespit edilmiştir. -FENER RUM PATRİKHANESİ.ppt isimli dosyada yer alan Fener Rum Patrikhanesi isimli herhangi bir gizlilik ibaresi bulunmayan Genel Kurmay Başkanlığı antetli sunum içerisinde; Fener Rum Patrikhanesinin kuruluşu ve tarihsel gelişimi hakkında bilgilerin olduğu, patrikhanenin ekümeniklik iddiası ve neden ekümenik olamayacağına dair değerlendirmelerin bulunduğu, ayrıca sunum içeriğinde; "...bu konuda (ülkemizdeki Hıristiyan vatandaşların din adamı ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla İstanbul üniversitesinde Yüksek Dünya Dinleri Kültürü Bölümü kurulması) Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile birlikte hareket etme kararı alan Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan, ...Türkiye'deki Hıristiyanların din kültürüne değil, din adamına ihtiyaçları olduğunu... belirten görüşlerini 16 Haziran 2000 tarihinde söz konusu bölümün idari faaliyetlerini yürütmekle görevli Prof. Dr. Z. Beyaz 'a bir yazı ile bildirmiştir..... Türkiye 'de sayıları 2000-3000 civarında olan Rum azınlığa ait 2003 yılı itibariyle 15 ilkokul (145 öğrenci/39 öğretmen), 6 lise (66 öğrenci/29 öğretmen) olmak üzere 19 adet Rum azınlık okulu faaliyette bulunmaktadır. Rum azınlığa ait okullar halen açık bulunmakta ve mevcut kadrosu ile öğrenime devam etmektedir. Fener Rum Patrikhanesinin toplantılarına katılan Türk işadamlarının patrikhane çıkarlarına hizmet er//£/e/7 "şeklinde hususların yer aldığı belirlenmiştir. —Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Şener Eruygur'dan elde edilen "mgk rapor2005.doc" isimli, "3. RADİKAL DİNCİ FAALİYETLER" başlıklı word dosyası içerisinde yer alan "3.5. Ermenilik ve Azınlık Faaliyetleri/ 3.5.5.Hıristiyanlık Propagandası/3.5.5.1. Önemli Gelişmeler" başlığı altında; "Misyoner unsurların dönerhaltrişindeki faaliyetleri, propaganda ve eğitim ağırlıklı olarak devam etmiştir. Misyoner grupların üniversite öğrencilerine yönelik faaliyetleri kapsamında Haziran 2005 ayında öğretim döneminin sona ermesinin ardından 10-15 kadar üniversite öğrencisinin dil öğrenmek amacıyla ABD'ne gönderileceği ve bu uygulamanın 'öğrenci değişim sistemi' adı altında kurumsallaştırılacağı öğrenilmiştir. Dönem içerisinde İngiltere Anglikan Kilisesi'ne bağlı olarak faaliyet gösteren 'Churc Mission Society' (CMS-Kilise Misyoner Birliği)'nin Türkiye'de bir büro açmak için çalışmalar yürüttüğü yönünde haberler intikal etmiştir. Misyoner unsurların yabancı kuruluşlarla ilişkilerinin dönem içerisinde de sürekliliğini koruduğu ifade edilebilecektir. Nitekim, merkezi ABD/New York'da bulunan uluslararası insan hakları örgütlerinden 'IIumun Rights YVatch' (İnsan Hakları İzleme Örgütü) yetkililerinin 03/03/2005 tarihinde Ankara'da, Kurtuluş Kilisesi yetkilileri ile bir görüşme gerçekleştirdikleri öğrenilmiştir. 1/29 Sözkonusu görüşmede andan kilise yetkililerinin; —Yazılı ve görsel medyanın son dönemde Türkiye'de ikamet eden yerli ve yabancı uyruklu Protestanlara yönelik haksız saldırılarda bulunduğunu, haklarını korumak amacıyla dava açmak zorunda kaldıklarını, —Türkiye'de ikamet eden Hrıstiyan azınlığın yasalar uyarınca kilise inşa edemediğini, nüfus cüzdanlarındaki din ibaresinin de kaldırılmadığını, —Türkiye'de din özgürlüğünün olmadığını, bu bağlamda sıkıntılarının devam ettiğini, belirttikleri ifade edilmiştir. Diğer taraftan, merkezi Fransa/Strasbourg'da bulunan 'European Centre for Law and Justice-Avrupa Hukuk ve Adalet Merkezi' çalışanlarından oluşan bir heyetin, Türkiye'de son dönemde yaşanan Hıristiyanlık karşıtı olaylar ve Türk Hükümetinin yerli/yabancı Hıristiyan şahıslara yönelik uygulamaları hakkında bilgi edinmek üzere, Nisan-2005'de ülkemizde geleceği öğrenilmiştir. Misyoner çevrelerin 2004 yılı sonunda başlattıkları dernek kurma girişimleri neticesinde Ankara'da 'Kurtuluş Kiliseleri Derneği' ismi ile bir derneği faaliyete geçirdikleri öğrenilmiştir. Diğer taraftan, Türkiye Protestan\Kiliseler Birliği Temsilciler Kurulu (TEK) toplantısı 19/03/2005 tarihinde Protestan Kilisesi'nde yapılmış olup, son dönemde misyonerlik faaliyetleri aleyhinde yazılı ve görsel basında yayınlanan olumsuz haberler tartışılmış ve ATV, Flaş TV ve Prof.Dr. Zekeriya Beyaz'a dava açılması yönünde karar alınmıştır-" şeklinde hususların yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.3-DOĞU PERİNÇEK >Doğu Perinçek'ten elde edilen "HİZMETE ÖZEL" gizlilik dereceli, FENER RUM PATRİKHANESİ FAALİYETLERİ başlıklı vvord dosyasında; Patrikhanenin kuruluşu ve tarihsel gelişimi ile ekümeniklik iddiaları ve neden ekümenik olamayacağı hakkında bilgilerin bulunduğu, ayrıca; "...28 Mart 2000 tarihinde Türkiye'deki Hıristiyan Kiliselerin ruhani reisleri ve temsilcileri adına İçişleri Bakanlığına bir yazı gönderen Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan...... Türkiye'deki Hıristiyan vatandaşlarımızın din kültürü bölümüne değil. Teoloji Okuluna ihtiyaçları olduğunu belirtmiş ve okula öğretmen ve yönetici tayini ile müfredat programlarının tespitinin azınlık liderlerinin kontrolünde olmasını... talep etmişse de, İ.Ü.İlahiyat Fakültesi bünyesinde açılan Dünya Dinleri Kültürü Bölümünün öğrenci seçimi, öğrencilerin kılık kıyafeti, öğretim üyelerinin görevlendirilmesi, öğretim yerinin belirlenmesi v.b. hususlarda YÖK'ün tatbik ettiği mevzuata uyulması yetkili makamlarca uygun görüş olarak benimsenmiştir... Eski adı Heybeliada Ruhban Okulu olan tesislerin mevcut yasalar gereği toplantı ve etkinlikler için kullanılması yasak olmasına rağmen Patrikhahe'nin, okulun 1/30 mevcut konumunu gündeme getirmek için okula bir tünelle bağlantılı olan Aya Triada Manastırını paravan olarak kullandığı, ayin adı altında başlayan toplantıların sonrasında sözü edilen geçidi kullanarak okulu yabancı konuklara gezdirdiği ve bazı çevrelere mesajlar vermeye çalıştığı dikkatle izlenmektedir..."şeklinde hususların yer aldığı belirlenmiştir. Bahse konu bu belge, soruşturmanın sanıklarından Durmuş Ali Özoğlu'ndan da elde edilmiştir. —Ankara ili İşçi Partisi Genel Merkezinde yapılan aramada elde edilen ve üzerinde PRİNCO yazılı, P420281107130821 seri nolu CD'de, "HİKMET ÇİÇEKE ULAŞANLAR" isimli klasörün içerisinde bulunan "İÇ TEHDİT DOKÜMANI SUNUSU" isimli power point belgesi yazan kısımda; İSTH. BSK. ibaresi yer alan belgenin oluşturulma tarihinin 21/8/1996, son kaydetme tarihinin ise 5/3/2005 olduğu, sunumun içeriğinde sunumların bütün sayfasında GİZLİ ibaresinin bulunduğu, üzerinde "EGE" yazılı askeri bröve resmi ve İÇ TEHDİT DOKÜMANI MY 114-4 (B) başlığı ile başladığı, içreğinde Radikal dini gruplar, tarikatlar, cemaatler, sol örgütler, bölücü örgüt gibi Türkiye'de var olan bir çok oluşumla alakalı hazırlanmış sunum olduğu, "Baş Emir (29 NİSAN 2004) " başlığı ile başlayan slaytın devamındaki slaytta; Slayt-6: " ¦Misyonerlik, Süryanilik ve Asılsız Ermeni Soykırımı iddiaları ile bu unsurlara destek sağlayan bazı Hükümet Dışı organizasyonların Sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri çevresinde güncelleştirilerek yayımlanmıştır-¦ ¦" Slayt-8: "Kapsam"başlığı altında; "'¦¦¦İç tehdit unsurlarından bölücü, irticai aşırı sol, diğer unsurlar (yolsuzluk, rüşvet, organize suç şebekeleri, kültürel yozlaşma) ile misyonerlik, süryanilik, asılsız ermeni iddiaları gibi milli birlik ve beraberliğimize, ülke bütünlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyet alanlarını kapsar- ¦ •" Slayt-20: "Misyonerlik" başlığı altında; "...Bütün insanları Hıristiyanlaştırmak için misyonerlerin oluşturduğu harekete, yaptıkları veya gösterdikleri çeşitli faaliyetlerin tamamına "misyonerlik faaliyetleri" denir- -" Slayt-31: "İÇ TEHDİT UNSURLARI" başlığı altında; "Misyonerlik" ibaresinin belirtildiği, misyonerliğin tanımının yapıldığı ve iç tehdit unsurları arasında sayıldığının tespit edilmiştir. -"İÇTAMİSRAP (ARZ" isimli, GİZLİ ibareli, "EGE" yazılı askeri bröve resmi yer alan ve "İÇ TAMAMLAYICI İSTİHBARAT RAPORU (01-31 AĞUSTOS 2004" başlığı ile başlayan power point belgesi içeriğinde; tarikatlar, cemaatler, dini gruplar, sol örgütler, bölücü örgütün son konumları ile alakalı hazırlanmış sunum içeriğinde misyonerlik konusu ile ilgili olarak "Diğer Faaliyetler" başlığı altında bulunan sunum içerisinde özetle; 1/31 "Ülkemizdeki Protestan kiliselerinin önümüzdeki günlerde, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde halkı etkileme faaliyetlerini her türlü teknolojik gelişmeleri ve sosyal faaliyetleri kullanarak devam edecekleri kıymetlendir ilmekledir. Türkiye'nin AB'ye giriş süreci nedeniyle ülkemizde faaliyet gösteren çeşitli misyoner gruplar ile azınlıkların faaliyetlerini artırarak, çeşitli kazanımlar elde etme gayretlerini önümüzdeki dönemde de sürdürecekleri değerlendirilmektedir. Ülkemizde faaliyet gösteren misyonerlikle bağlantılı grupların, taban genişletme faaliyetleri kapsamında, önümüzdeki dönemde Karadeniz bölgesinde Giresun ve Ordu illeri başta olmak üzere daha önce misyonerlik faaliyeti yürütülmeyen illerde faaliyet göstermeye gayret edecekleri kıymetlendirilmektedir..."'şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. Bu belgenin en son kaydeden kısmında İSTİHBARAT ibaresinin bulunduğu, oluşturulma tarihinin 21/08/1996, son kaydetme tarihinin ise 25/09/2004 olduğu görülmüştür. "Ankara ili Çankaya ilçesi Maltepe Eti Mahallesi Toros sokak No:9 saydı yerde faaliyet gösteren İşçi Partisi Genel Merkezi, Aydınlık Dergisi Genel Merkezi ve Ulusal Kanal Genel Merkezlerinde yapılan aramada elde edilen Sony marka Doğu Perinçek Sabah Ankara Röportajı ibareli mikro kaset ve 1-2 numarası ile numaralandırılan 2 adet teyp kasetinde, "060530 VARAN 4 MİT ÜÇLÜSÜ" isimli word belgesi içeriğinde yer alan "VARAN 4" başlıklı "İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Danıştay suikastini "ulusalcılara" yıkma tertibinde MİT bağlantılı üç eleman:Ertaç Giray, İsmail Paker, Zekeriya Oztürk..." ibareleri ile başlayan belgede; " -Zekeriya Öztürk'ün MİT bağlantısı oldukça eski. Teğmen iken Hıristiyan oluyor ve kiliseye gidiyor, haç takıyor veya Hıristiyan olma görevi alıyor. Bunu misyoner faaliyetlerini araştırmak için yaptığını söylüyor. ¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.4-ERGÜN POYRAZ >Ergün Poyraz ve Mustafa Hüseyin Buzoğlu'ndan "Sevgi Erenerol Misyonerlik Konferansı 2006" isimli video ve bu videoya ait çözümleme metninin elde edildiği, içeriğinde bulunan görüntülerde; Askeri personele hitaben yapıldığı anlaşılan konferansta soruşturmanın sanıklarından Sevgi Erenerol'un misyonerlikle ilgili konuşmasının ardından soru cevap uygulamasının yapıldığı tespit edilmiştir. "Ankara Yenimahalle Çayyolu İlko Sitesi 114. Sokak No:36 sayılı ikametinde yapılan aramada l'den 89'a kadar numaralandırılan 89 adet CD'den (1) nolu CD'de yer alan "00 AKP Değerlendirmesi Metin l" isimli belgede yer alan ve "Başbakan Abdullah Gül'ün 11 Mart 2003 günü istifa etmesinin ardından hukuksal tartışmalarla geçen 4 yıllık siyasi 1/32 yasağının ardından milletvekili seçilen Recep Tayyip Erdoğan 'in, 59. hükümeti 15 Mart 2003 tariflinde kurarak Türkiye'nin 28 nci başbakanı olduğu..." şeklindeki ibareler ile başlayan, "GİZLİ" ibareli, "Durum Değerlendirmesi (03 Kasım 2002-08 Mayıs 2003)" başlıklı, "AKP'nin önemli faaliyetleri" alt başlığı altında "Asker sivil ilişkileri ve Milli Güvenlik Kurlu Toplan t ısı-A li ile ilişkiler-A B Uyum Yasası" başlığı altında; "...Apartmanlarda ibadet yeri açümasına izin verilmesi durumunda, çeşitli tarikat, mezhep ve dini grupların kendilerine ait ibadet yerlerinin çoğalacağı, buraların dini ibadet yerinin yanında, yasal, ama denetimsiz eğitim, propaganda, ayin yeri olarak kullanılabileceği, misyonerliği hızlandıracağı, dinde baskıyı artıracağı, apartman gettoları yaratacağı, buraların tarikat evi haline dönüşeceği..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"analiz3" isimli, "HÜKÜMETİN ATATÜRKÇÜLÜK VE CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ KONUSUNDAKİ OLUMSUZ AÇIKLAMA VE FAALİYETLERİ" başlıklı, "GİZLİ" ibareli word belgesi içeriğinde, Tablolar halinde Tarih, Faaliyet, Sonuç belirtilerek "Eğitim, Türk Silahlı Kuvvetleri, Din, Kıbrıs, İrak, PKK, Azınlıklar, Yolsuzluk ile ilgili hususlar" şeklinde ayrı ayrı başlıklar altında yer alan belgenin, "DİN İLE İLGİLİ HUSUSLAR" başlıklı bölümünün 15 Temmuz 2003 tarihinin belirtildiği kısmında; "FAALİYET" başlıklı sütunda; "6'ınci Uyum Paketi ile 3194 sayılı İmar Kanununda değişiklik yapılarak, belediyelerin mülki idare amirinin iznini almak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla ibadethane yapabilmeleri kolaylaştırılmıştır. Ayrıca kanunda yer alan "cami" ibareleri "ibadet yeri"şeklinde değiştirilmiştir"'şeklinde ibarelerin yer aldığı, "SONUÇ" başlıklı sütunda ise; "Yapılan değişikliğin misyonerlik faaliyetlerini hızlandır abileceği değerlendirilmektedir. TC.nin niteliklerinden "toplumun huzuru, milli dayanışma, mili egemenlik, Türk varlığının devleti ve ülkesiyle bölünmezliği ve Atatürk Milliyetçiliğine bağlılık ve laiklik" ilkelerini aşındırmak için kullanılabilir'' şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"analiz5" isimli, "GİZLİ" ibareli word belgesinin "İRTİCA, BÖLÜCÜLÜK/ TERÖRİZM, KADROLAŞMA, AZINLIKLAR VE TÜRK TOPLUMUNUN ETNİK YAPISI" şeklindeki alt başlıkları altında, tablolar halinde Tarih, Konu ve Sonuç belirtilerek bir takım bilgi ve değerlendirmelerin yapıldığı "İRTİCA" başlıklı bölümünün, "DİN İLE İLGİLİ HUSUSLAR" başlıklı 15 Temmuz 2003 tarihinin belirtildiği kısmında; "KONU" başlıklı sütunda; "6'ınci Uyum Paketi ile 3194 sayılı İmar Kanununda değişiklik yapılarak, belediyelerin mülki idare amirinin iznini almak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla cami yapabilmeleri kolaylaştırılmıştır. Ancak, daha sonra kanunda yer alan "cami" ibareleri "ibadet yeri"şeklinde değiştirilmiştir'''şeklinde ibarelerin yer aldığı, "SONUÇ" başlıklı sütunda; "Yapılan değişikliğin misyonerlik faaliyetlerini hızlandırabileceği değerlendirilmektedir. TC.nin niteliklerinden 'toplumun huzuru, milli dayanışma, mili egemenlik, Türk varlığının devleti ve ülkesiyle bölünmezliği ve Atatürk 1/33 Milliyetçiliğine bağlılık ve laiklik' ilkelerini aşındırmak için kullanılabilir" şeklinde ibarelerin tekrar yer aldığı belirlenmiştir. -"İrticai faaliyetler KKK Arzı" isimli "GİZLİ" ibareli 10.07.2003 tarihli, "İRTİCAİ VE DİĞER YIKICI FAALİYETLER" başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦¦¦Diğer taraftan, Protestan misyoner unsurların kamp faaliyetleri de dikkat çekmektedir. Nitekim, Mersin/Erdemli Kızkalesi mevkiinde BP Mocamp Tesislerinde 16-22 Haziran 2003 tarihleri arasında 203 Türk, 81 yabancı uyruklu şahsın katılımıyla yapılan kamp ile ilgili olarak misyoner çevrelerde yapılan bir değerlendirmede; 'Türk uyruklu şahısların %60 Kürt, %10 Arap, %30'unun da Türk soylu olduğu, katılımın 2002 yılında Elazığ/Sivrice'de yapılan kampa oranla %36 arttığı, bu itibarla bölgelere göre kamp sayısının arttırılması gerektiği' hususlarının ifade edildiği öğrenilmiştir. Ankara'da yerleşik misyoner faaliyeti yürüten Kucak Yayıncılığın organizesinde, Nevşehir/Ortahisar, Kaya Kampigde 11-13 yaş grubuna yönelik kamp çalışması da 33'ü yabancı uyruklu 97 çocuğun katılımıyla 29 Haziran-05 Temmuz 2003 tarihlerinde yapılmıştır. Anılan bilgiler, Misyoner unsurların ülkemizdeki faaliyetlerinde, etnik kökenleri de göz önüne aldıklarına işaret etmesi bağlamında önem taşımaktadır. Dönem içerisinde 'View Finder' adlı Kanadalı ve 7 Solisti Roma' adlı Güney Koreli müzik gruplarının, 2003 Haziran ve Temmuz ayları içerisinde Misyoner faaliyeti kapsamında ülkemizi ziyaret ederek, Antakya, Tarsus ve İzmir'de konserler vermeleri hususu da, anılan unsurların gençlik kesimine ulaşmada kullandıkları bir yöntem olarak değerlendirilmektedir-" şeklinde misyonerlerin Türkiye çapındaki faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı tespit edilmiştir. "Yine aynı adreste yapılan aramalarda elde edilen COMPAQ_SEAGATE_ 3KC0V7X7_60GB Harddiskte bulunan "İÇ GÜVENLİK STRATEJİ BELGESİ" isimli, "İÇ GÜVENLİK STRATEJİ BELGESİ" başlıklı word belgesi içeriğinin; "BİRİNCİ BÖLÜM-Diğer Faaliyetler" başlığı altında; "... Son yıllarda, özellikle yurtdışı kaynaklı olmak üzere Ülkemizdeki demografik yapının aslında değişik milletlere ait gizli kalmış unsurlardan oluştuğu iddialarına dayanak bulma yönündeki gayretler kapsamında, Karadeniz Bölgesindeki vatandaşlarımıza empoze edilmek istenen sözde Rum-Pontus ruhunu canlandırmak amacıyla; Yunanistan'da ve diğer ülkelerde bulunan Pont us dernekleri tarafından bölgeye geziler organize edilmekte, muhtelif istismar konuları gündeme getirilerek kültürel bağlar kurulmaya çalışılmaktadır. Vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik sorunlarını istismar ederek taban kazanmaya yönelik çalışmalar yürüten misyonerler, dünya genelinde Kiliseler Birliği ve ülkeler bazında da değişik isimler altında kurulan bazı dernek, vakıf vb. kuruluşlar vasıtasıyla faaliyetlerini legal zeminde sürdürmeye çalışmakta ve bu noktada ülkemizdeki bu tür vakıf ve dernekleri maske olarak 1/34 kullandıkları gözlenmektedir. Ayrıca bazı dini nitelikli faaliyetlerin, ülkemizdeki etnik yapıyı da zemin olarak kullanmak suretiyle taban kazanma arayışlarına yöneldikleri gözlenmektedir. Bu kapsamda, yıkıcı-bölücü amaçlı ideolojik motifli grup ve örgütler ile Hıristiyan misyonerler, Bahai, Yehova Şahitleri gibi unsurlar tarafından özellikle Alevi ve Kürt olarak bilinen vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli olarak faaliyetler yürütülmektedir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM-İÇ GÜVENLİK STRATEJİSİ-1. İÇ GÜVENLİĞE İLİŞKİN HEDEFLER" başlıkları altında "Diğer Faaliyetlere Yönelik Tedbirler" alt başlığı altında yer alan kısımda; "•• -Vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik sorunlarını istismar ederek taban kazanmaya yönelik çalışmalar yürüten misyonerlerin, son dönemlerde etnik ve sosyal yapımızdaki unsurları da kullanmak suretiyle yürüttükleri bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine karşı gerekli tedbirler alınmalıdır-¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"HURŞİT CANLI" isimli "HURŞİT CANLI" başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦¦¦Raporu misyoner çalışması için hocamın tanıştırdığı Polisler istiyormuş. S.Y. raporu alıp bunlara vermek için Hurşit'in peşine Düşmüş Raporu vermezse Peşine düşenlerin her şeyi yapabileceğini; Ergün POYRAZ'ı Asla aramamasını söylemiş. Çok korkmuş ve telaşlı bir hali varmış. S., bir belediye otobüsü bileti bile bulamazken Hurşit 'i ziyarete çok şık kıyafetlerle gelmiş. Hurşit'e göre biraz gaz ve para ile tetikçilik hatta canlı bombacılık bile yapabilir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Yine aynı adreste yapılan aramalarda elde edilen seri nosu belli olmayan bilgisayar kasası içerisinde bulunan SEAGATE marka GTP57721 seri nolu Harddiskte bulunan "MISYONER-İNCİL" isimli vvord dosyasında Misyonerlik ile ilgili yazılmış (66) sayfadan ibaret belgenin ŞURADAKİ MASAL: PONTUS başlığı altında; "Hıristiyan propagandacıların ayrılıkçı, bölücü ve yıkıcı faaliyetlere verdiği destek halen de devam etmektedir. Bugün Trabzon merkez olmak üzere Doğu Karadeniz'de Pontus kültürünü yeniden canlandırmak ve etnik kökenlerin birer ayrılıkçılık vesilesi haline getirmek için hem misyonerler hem de başta Yunan olmak üzere yabancı istihbaratçıların aktif olarak görev yapmaktadır. Yerli işbirlikçilerse işin cabası. Bu konuda E. Albay Hüseyin Mümtaz'in Karadeniz'in Kitabı (İst.-2000, Yeni Batı Trakya Dergisi yayınları) etraflı bilgi vermektedir. Gazetemiz yazarlarından, Sn Mümtaz'in da dikkat çektiği gibi başta Koç olmak üzere (güya) yerli bir çok sivil ve resmi yetkili de bu propagandalara alet olmakta hatta bundan da öte öncülük etmektedir. Örneğin Rahmi Koç, Fener Rum Patrikhanesi 'nin Pontus hayali ile gövde gösterisi olarak düzenlediği Çevre ve Vahiy Sempozyumunun öncüleri arasında yer almıştı. Rahmi Koç daha önce de Din, Bilim ve Barış Sempozyumu vesilesi ile yine Patriğin yanıbaşında idi. Bkz., Hürriyet, 24.9.1995, Ferai 1/35 Tınç.Bartolomeos'a 21 Pare top. Sabah Gazetesi ise, Çevre ve Vahiy Sempozyumunu oldukça tantanalı biçimde sunmuş ve Karadeniz Zirvesi olarak duyurmuştu. Çevre ve Vahiy Sempozyumu çerçevesinde bir de papazların Trabzon'da düzenleyecekleri bir gövde gösterisi vardı. Ancak Trabzon insanı duyarlı idi ve haklı (yasal) tepkisini ortaya koymuştu. Bunun üzerine güya can güvenliği nedeniyle (ülkücü protesto) Trabzon şehir turu iptal edildi. (Sabah, 21 Eylül 1997, Stelyo Berber akis ve Kenan Gümüş'ün haberi). Hürriyet de Bartolomeos adına konuşuyordu sanki, bu durumu "Sempozyuma çirkin protesto"diye haber yapıyordu. ( 20.9.1997 A. Kayacık ve İ. Sezen'in haberi) Sabah Gazetesi'nden Zeynep Göğüş'ün kim adına yazmasını beklersiniz: 'Hamsi'nin kafası karışık' diyerek özel olarak Trabzonlulara ima yoluyla da olsa dil uzatıyor, ama asıl kafası karışık kendisi görünüyor. Bakın ne yazıyor Sn Göğüs: "Efendim bu seyahatin amacı Pontus Devleti'ni yeniden kurmakmış... Güçleri yeterse, buyursunlar kursunlar... Türkiye bugün bunu söyleyebilecek yerde. Ya da kirtikillik yapıp folklor gösterisi engellersiniz... Sümela Manastırı'na gitmek isteyen gemi yolcularını taslayanlara ses etmezsiniz, falan... Sempozyumun bir amacı da Fener Patriği'nin bu civarlarda varlığını hissettirmek istemesi elbette... Fener Patriği, dünyadaki bütün diğer Ortodoks kiliselerinin önünde gelir, çünkü 'Eşitler arasında birinci' yani, 'Primis Interparestir.' (Sabah, 23.9.1997) 'Sempozyumun bir amacı da Fener Patriği'nin bu civarlarda varlığını hissettirmek istemesi elbette...' diyecek kadar ayık Sn Göğüs ama yine de vizyonunu kurbanı olarak Fener Patriği 'nden yana tavır alıyor. Bile bile lades değil mi? MHP il başkanı Muhammet Öztürk ise bir vatanperver olarak 'Fener Rum Ortodoks Patriğinin Trabzon Seferi sinsi bir planın uzantısıdır' diye haykırıyordu. Türkiye Gazetesi ise 'Venizelos'a Öfke' başlığı ile duyuruyordu haberi. (28.9.1997 Nuri Yılmaz ve Selahattin Tercan'ın haberi). Ahmet Kabaklı ise 'Trabzon'da yeni Pontus Türetmek isteyenlere lanet' okuyordu haklı olarak ve Dr Yılmaz Kurt'un Pontus Meselesi (TBMM Kültür yayınları no: 68) kitabını salik veriyordu. (27.9.1997 Türkiye gazetesi) (Aktüel Dergisi'nin de Fener Rum Patrikhanesinin ökümeniklik iddiasını Rum ağzı ile dile getirmesi de dikkat çekicidir. 99/09/09 kapak konusu) Elbette Pontusu hortlatma gayretlerinde misyoner çevreler yalnız değil: Hurriyet'in 18 Mayıs 1999 tarihli bir haberi: 'Sözde Rum-Pontus soykırımı kampanyası' Haberin ayrıntılarında şunlar bildiriliyor: 'ABD'de Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren lobi ve kuruluşlara yenileri ekleniyor. 19 Mayıs'ın sözde Rum-Pontus soykırımını anma günü olduğu iddia edildi. Rum-Pontus kökenli olduğunu belirten bir kuruluş, Atatürk'ün Samsun'a gitmesiyle sözde soykırımın başladığını ve 700 bin ila 1,5 milyon kişinin yerinden edildiğini ya da katledildiğini iddia etti.' Türkiye'ye karşı faaliyet gösteren Ermeni ve Rum-Yunan lobileri ABD'deki en örgütlü ve fınansal açıdan en güçlü lobilerin başında geliyor olduklarını hesaba katarsak Trabzonluların bu konulardaki duyarlılıklarının ne kadar haklı olduğunu anlarız sanırım. Haber de geçen önemli bir not daha var: Bu iki lobi, bölücü terör örgütü PKK ile bağlantısı bulunduğu ifade edilen kuruluşlara da destek veriyor." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"VATİKAN PKK'NIN ARKASINDA NE ARIYOR?" başlığı altında; "..Soykırım iddialarında Ermeni-Rum ittifakına PKK ve Vatikan'ın da dahil olması dikkat çekicidir. Apo İtalya'ya gitmek zorunda kaldığında önce Vatikan, PKK'ya ve Apo'ya sahip 1/36 çıkma mesajları vermişti: Hürriyet'in 22 Kasim 1998 tarihli bir haberinde 'Vatikan'dan teröre destek' verildiği bildiriliyordu: 'Katolik dünyasının ruhani merkezi olan Vatikan, Apo'ya sığınma hakkı verilmesine taraftar olduğunu bildirdi.' Vatikan bunun da ötesinde Kürtçü anlıkçılığı kışkırtacak bir tavır sergilemektedir: 'Doğu Kiliseleri Topluluğu sorumlusu Kardinal Achille Silvestrini, Kilisenin Kürt toplumunun ulusal kimlik kazanmasına sempatiyle baktığını hatırlattı.' Silvestrini'nin Apo'nun sığınma talebini düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirdiklerini söylemesi ise PKK terörünün destekçilerinin bir itirafı olarak değerlendirmek gerek herhalde..." şeklinde ifadelerin yer aldığı belirlenmiştir. ¦"KAN2" isimli word dosyasının içeriğinde kitap çalışması olduğu değerlendirilen (259) sayfadan ibaret belgenin olduğu, bahse konu belgenin "Azerbaycan Gezisi ve İzlenimler" başlığı altında; "¦¦¦Orta Asya'da, Afrika'da, Amerika'da, Avustralya'da, kısaca dünyanın her tarafında 'Türkiye'nin kültür misyoneri' olduklarını iddia ediyorlar. Programlarında haftada 3-8 saat Türkçe'ye yer verirken, 25 saat İngilizce verdikleri için İngiltere'den 'üstün hizmet ödülü' alıyorlar (Türkiye'de ise bu çocukların İstiklâl Marşımızı nasıl Türkçe okuduklarını yüzlerce kez göstererek kamuoyunu yanıltıyorlar). A.B.D.'den ise 'kırmızı pasaportlu-ClA çıkışlı' öğretmen takviyesi ve siyasal dokunulmazlık-ekonomik güç desteği görüyorlar. Buralarda Türkçü, çağdaş, aydın gençler yetiştirmek yerine, sadece milli kimliğini bilmeyen, Türklük bilincinden yoksun molla yetiştiriyorlar-" şeklinde ifadelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Dinlerarası Diyalog" başlığı altında; " - Hıristiyan Misyonerlerin dört bir yanda cirit attığı ve alabildiğine Hıristiyanlık propagandası yapılan bir dünyada yaşamaya adeta mahkum edilmişiz. 'Dinlerarası diyalog ve hoşgörü' sloganlarıyla dünyayı Hıristiyanlaştırma ve Batı'nın iyice kölesi haline sokma projesi adım adım uygulanmak istenmektedir-" şeklinde beyanların yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.5-AYŞE ASUMAN ÖZDEMİR > Ayşe Asuman Özdemir'in İstanbul ili Üsküdar İlçesi Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Basko Sitesi 4. Bolak No:83/7 adresinden elde edilen SEAGATE marka 160 GB 4 LJ2İD7VV seri nolu harddiskde bulunan "akp_nin_kuruluşunun_perde_arkası" isimli "Yazar Milli Çözüm Araştırma Ekibi" başlıklı word belgesinde; "... ve yine AB uypum yasalarıyla 'azınlık vakıflarına tanınan haklar ve imkanlar' Bizansı, Ermenistanı, pontus Rum planını diriltmeye yarayacak sinsi fırsatlar tanımaktadır. Şu anda ülkemizde sadece 100 bin kadar azınlık bulunmasına karşılık tam 160 tane vakfın ortaya çıkması ve hak aramaya başlaması.. Yahudilerin Almanya'dan aldığı gibi Ermeniler'in de Türkiye'den sözde soykırıma karşı tazminat talebinde bulunması, öyle zannedildiği gibi insan hakları ve demokrasileşme ile pek ilgisi olmadığının kanıtıdır. Böylece misyonerlik faaliyetleri (Hıristiyanlaştırma hıyanetleri) de resmiyet ve cesaret kazanacaktır.... Misyonerlik faaliyetleri yani fakir ve fikirsiz bırakılan halkımızı Hıristiyanlaştırma hıyanetleri için; 'Apartman Kiliseler' 1/37 oluşturmak üzere özel kanunlar hazırlayan, ama 365 milletvekiline rağmen İmam Hatip Mezunlarına ve Başörtüsü mağdurlarına sahip çıkmayan..." ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK" isimli "DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK..." başlıklı word belgesinin içeriğinde; "—l.Doğu ve Güneydoğu'da bir kiliseler kavgası vardır. Protestan, Ortodoks ve Katolik Kiliseleri ile bunların patrikleri birbirlerini yemekte, cemaat kapma yarışında her türlü entrikayı mubah saymaktadır. Protestan Dink'in Ortodoks kilisesinden cenazesinin kalkması... Ermeni cemaatinin ve kilisenin bunu bir showa dönüştürmesi. 2.Bölgede ajanı olmayan devlet neredeyse yoktur. Hemen hepside misyoner kılığındadır. Hıristiyan cemaatleri birbirine düşürmek için onlar da ellerinden geleni ardlarına koymamaktadır. Misyonerler halen günümüzde ki en büyük derdimiz. Bu sefer amaçları BOP'a hizmet adına Kürtleri ayaklandırmak ve Hıristiyanlaştırmak. 3.Boston Protestan kilisesi en fazla misyoneri ile bölgede olup, Ermenileri ayaklandırmak için her türlü çalışmayı yapmaktadır. Paraysa para, Silâhsa silâh ..." şeklinde ibarelerin olduğu tespit edilmiştir. -"VATANSEVER.BİZ YAZILARI" isimli word belgesi içeriğinde yer alan "KIRK YILLIK KÂNİ OLUR MU YANİ ? (1)" başlıklı 23 Ekim 2005 Pazar tarihli yazıda; " —Bartholomeos'un dualarla açtığı konferansın ana fikri; bu kadar kilise açılmasına, misyonerlerin cirit atmasına, Hatay'da İslam'ın yanına haç ile Davut'un yıldızını ikâme etmemize rağmen ben istediklerimi alamadım. AB'nin Türkiye'yi almaya asla niyeti yok. Erdoğan'ın da girmeye niyeti yok Maksadı kamuoyunu oyalamak ve oy toplamak. Kapıda bekleyen bir Türkiye hepimizin işine yarar. Erdoğan'ın da işine yarar. Bu süreçte sergileyeceğimiz dayanışma ve iş birliği ile, —Sizler Türkiye Cumhuriyetinden istediğiniz her şeyi alacaksınız! —Bizler Fener Patrikhanesi olarak Türkiye Cumhuriyetinden istediğimiz herşeyi alacağız! —Erdoğan ve Gülen ABD'nin işaret ettiği gibi ılımlı İslam Cumhuriyetini ikâme ederek istediklerini almış olacaklar! —Bu sürecin sonunda ortaya çıkan tablo sayesinde hem Lozan'ın intikamını alacağız! Her zaman tehlike olarak işaret ettiğimiz 'Kemalizm' ortadan kalktığı için Atatürk'ten intikamımızı almış olacağız! Bu yazı burada bitmez" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 1/38 "Yine aynı adreste yapılan aramada elde edilen (21) adet CD'den (19) nolu CD içerisinde bulunan "Işıklı Değişim" isimli, "IŞIKLI DEĞİŞİM" başlıklı word belgesi içerisinde; AB meftunu bu derneğin "Önceliklerimizin Işığında Küresel Değişim" adı ile düzenledikleri panelde Bulut'un dedikleri ile Anadolu'yu dört koldan saran misyonerlerin dedikleri arasında ne fark var ki? dolaşın etrafta üç aşağı beş yukarı aynı lâflardır misyonerlerin dedikleri ile misyon teşkilâtlarının duvarlarında yazılanlar. "Değişim(!)" ve "Işık(l)" Başta Papalar, papazlar olmak üzere misyonerler ise şöyle diyorlar: Bu gün iki kutup sürekli çatışma halindedir.. Birinci kutupta sahip olduğu kültürel, etnik, dinî ve millî değerlerini kaybedeceğiyle korkutularak kendilerini dünyaya kapatan İslamiyet; diğer yanda ise medeniyetlerin gelişmesine olanak tanıyan insanın varoluşunun değişmez bir yapıtaşı olan "Hıristiyanlık." Bu tablo insanlık için yeni bir tablo değildir. Binlerce yıldır sürekli tekrar eden bir sahnedir. Müslümanlarca Hıristiyanlığı reddetmek ya da yok saymak bu süreci durdurmayacaktır. Bu yüzden incili iyi okumalı, iyi anlamalı ve yeni stratejiler geliştirerek küresel değişimle birlikte şekillenen dünyayı İsa'nın ışığı altında toplamalıyız. "Medeniyet Dediğin Tek Dişi Kalmış Canavar" mı yoksa AB ve İncilmi? Banka, medya, AB, İngilizce, İncil, Lobi, Değişim, garip bir denklem mi yoksa bir zincirin halkaları mı? şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.6-BEKİR ÖZTÜRK >Bekir Öztürk'ten elde edilen örgütsel nitelikteki "2023 PALTFORMU" isimli, 23 Ocak 2005-29 Ekim 2023 tarihlerinin belirtildiği doküman içeriğinde, "Tarihsel Dönüm Noktalan" başlığı altında; "Toplumla Devleti Ayrıştırırken; Misyonerliğe ve Krize Zemin Hazırlama" şeklinde ibarelerin yer aldığı, bahse konu örgütsel dokümanda da misyonerliğin tehdit unsuru olarak belirtildiği tespit edilmiştir. — Ankara ilinde bulunan Kuvva-i Milliye derneğinin genel merkezinde yapılan aramada elde edilen, Dell marka G2D1XIJ seri nolu şüpheli Bekir ÖZTURK'e ait laptop bilgisayarda kayıtlı "doc" dosyası içerisinde; "Başbakan Recep Tayip Erdoğan veya AKP'den her hangi birinin Cumhurbaşkanı olması durumundaki simülasyonda; l.Şok suikast olarak Fener Patriği Bartholomeos 'un öldürülmesi, 2.Sok suikast olarak Ermeni Patriği Mutayfan 'ın öldürülmesi, 3.Şok suikast olarak İshak Alaton 'un öldürülmesi" Konularını içerir Fuat Ermiş Sesar imzalı world belgesinin bulunduğu belirlenmiştir. 1/39 ¦Yine Ankara ilinde bulunan Kuvva-i Milliye derneğinin genel merkezinde yapılan aramada elde edilen, Dell marka G2DİXI3 seri nolu laptop bilgisayarda kayıtlı ".doc" uzantılı dosyada "T (Akpartiden biri cum bşk olursa-simünasyonu) isimli belgede; " Mikserleme çalışmalarında üzerine olmayan Balı, unutmasın ki; cami duvarı ile ecel arasındaki korelasyona dahil olmak için çırpınanların helvasını kavurmakta da Türkler 'in üzerine yoktur!" şeklinde ibarelerin bulunduğu tespit edilmiştir. -Mersin İli Yusuf Kılıç Mahallesi 83037. sokak No:7/l sayılı ikametinden el konulan (16) adet içeriği belli olmayan CD'lerden (12) nolu CD'de yer alan OFİS/OFİS klasörü içerisinde bulunan "ABANT PLATFORMU KİME HİZMET EDİYOR" başlıklı belgede; "Aylık siyasi bir dergide yayınlanan TSK'nın 'Ülkemizde ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri' başlıklı raporunda, Türkiye'de misyonerlik faaliyetlerini yürütenlerin hedefleri ve alacakları mesafe ortaya konuluyor. TSK, bu raporuyla misyonerlik hadisesinin sadece Türk Milletini Hıristiyanlaştırma çabalarıyla alakalı olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin jeopolitik konumunun misyonerlik faaliyetlerinde etkin bir rol oynadığına dikkat çekiyor. Raporda bu konu, 'Özellikle Irak Savaşının ardından dünya, Ortadoğu ve Asya'nın anahtarının Türkiye olduğunu bir kez daha görmüştür. Kürtlere ve Alevi vatandaşlara yönelik misyonerlik faaliyetleri de dikkat çekicidir' ifadesiyle açıklanırken, misyonerlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şube sayısını artırarak, Türkiye'nin Doğusu'nda kiliseler oluşturmak istediklerine vurgu yapılıyor." "Evet, TSK Raporu da, Türkiye'nin sadece ekonomik ve politik yönden değil, stratejik olarakta bir yıkıma doğru sürüklendiğini gösteriyor. Dinler arası Diyalog faaliyetlerinin de bunun bir parçası olduğu zaten biliniyor!" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.7-EMCET OLCAYTU >Emcet Olcaytu'nun İstanbul ili Kadıköy İlçesi Eğitim Mahallesi Nahitbey Sokak No:4 sayılı adresinde yapılan aramada elde edilen DATRON marka TW3TFCCLA7010215 seri nolu laptop içerisinde FUJITSU 80 GB'lik harddiskin yapılan incelemesinde, Cumhuriyet Başsavcılığını göreve çağırıyoruz:AKP Kapatılmalıdır! ibareleri ile başlayan belgede; "¦¦Bu liste sayfalarca uzatılabilir. Ama sadece bu yazdıklarımız bile, Tayip Erdoğan'ların Türkiye karşıtı konumlarını göstermeye yeter. Akp, İcraatlarına Devam Ediyor Son olarak Yunanistan Başbakanının Türkiye ziyareti sırasında Heybeliada Ruhban Okulu ile Fener Patrikliğinin ekümenikliği konusunda yapılan açıklamalar, ziyaretin hemen öncesinde çıkarılan yeni Vakıflar Yasası, AKP'nin Avrupa'nın isteklerini yerine getirme konusunda hiçbir engel tanımadığını bir kez daha ortaya koymuştur. 1/40 —Vakıflar yasasında yapılan değişiklik ile casusluk amaçlı misyonerlik faaliyeüerine yasal koruma sağlanmıştır. —Türkiye Cumhuriyetinin yasalarına uymayı kabul etmeyen Heybeliada Ruhban Okulunun kendisi için talep ettiği özel statünün kabul edileceği yönünde işaretler verilmiştir. —Ekümeniklik iddiasının Türkiye Cumhuriyetini ilgilendirmediği söylenerek, aslında böyle bir iddiayı kabul etmeyen Ortodoks dünyasının diğer patrikhanelerine (Moskova vb.) karşı Fener Rum Patrikhanesine destek verilmiş ve Patrikliğin siyasal bir muhteva kazanma isteği olumlanmıştır--" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Ha gayret! AB dışardan, AKP içerden" isimli, "Ha gayret! AB dışardan, AKP içerden- Bayram Akçan" başlıklı, 02.12.2004 tarihli html belgesi içeriğinde; "... Bugün maalesef öyle bir iktidar var ki başımızda millî yönden neredeyse inönü'yü aratır hale getirdiler. Buradan açıkça iddia ediyorum ki, bu memleket bu iktidar döneminde yıkılmazsa daha yıkılmaz. Her yanda misyonerler cirit atıyor, kilise evleri açıyor, bizimkiler de imama ceza getirmeye çalışıyor. Erdoğan'ın Akp'sinin çıkardığı Yabancılara Mülk Edinme Yasasıyla vatan toprağı peşkeş çekiliyor. Batı Sevr'de yapamadığını Akp sayesinde parayla yapıyor. Çıkan yasayla birlikte Yunanlılar Trabzon ve İzmir'e, Ermeniler Kars ve Ağrı çevresine, İsrailliler Güneydoğu ve GAP çevresine, Suriyeli Araplar da Hatay'a üşüştüler. Tıpkı leş bulmuş akbaba gibi-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""İŞÇİ PARTİSİ MİLLİ HÜKÜMET PROGRAMI" isimli, "İŞÇİ PARTİSİ MİLLİ HÜKÜMET PROGRAMI" başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦ -Türkiye'de Haçlı misyoner faaliyetine ve Fener Patrikhanesi'nin Lozan Antlaşması hükümleri çiğnenerek Ekümenik (Evrensel) ilan edilmesine izin verilmeyecektir. 'Dinler arası diyalog' türünden emperyalist uygulamalar kesinlikle önlenecektir-¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"İŞÇİ PARTİSİ SEÇİM BİLDİRGESİ" isimli, "İŞÇİ PARTİSİ SEÇİM BİLDİRGESİ ve programı Ne ABD, ne AB! Tam bağımsız Türkiye!" başlıklı word belgesi içeriğinde; " ¦Haçlı misyoner faaliyetine izin vermeyeceğiz. Emperyalist devletlerin yıkıcı faaliyetinin aracı olan misyoner faaliyetine ve Fener Patrikhanesi'nin Lozan Antlaşması hükümleri çiğnenerek Ekümenik (Evrensel) ilan edilmesine izin verilmeyecektir. 'Dinler arası diyalog' türünden emperyalist uygulamalar kesinlikle önlenecektir-¦¦" şeklinde ibarelerin tekrar yer aldığı tespit edilmiştir. —"M°Tin misyonerlik raporundaki ÂYok isini ki" isimli, "MİTin misyonerlik 1/41 raporundaki şok isimler başlıklı vvord belgesi içeriğinde; " ¦¦¦Milli İstihbarat Teşkilatının Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerini anlattığı yazıda. Profesör Türkan Saylan'm da adı geçiyor. Yazıya göre, Türkiye'deki bazı Amerikan okullarının kurucusu olan Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini SEV vakfı eliyle yürütüyor..." ibareleri ile başlayan "...Amerikan Bord Heyeti, Türkiye'de malvarlığını dinî kökenli olmayan, mezunları tarafından kurulmuş laik bir vakıf olan Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) 'na devretmiştir. Bu, dünyadaki ilk ve tek örnektir. Dolayısıyla Sağlık ve Eğitim Vakfının Amerikan Bord Heyeti ve bağlı olduğu merkezle olan bağı eğitim ve sağlık hizmetleri ile sınırlıdır. Cumhuriyet öncesi dönemde ana okulundan üniversite düzeyine ve meslek okullarına kadar pek çok eğitim kurumunun yanı sıra çeşitli yetimhaneleri, hastaneleri ve yayınevi de bulunan Amerikan Bord Heyeti Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Türk halkına kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti götürmeyi amaçlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığının müfredatına uygun bir program takip eden okullarımızın temel amacı Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı gençler yetiştirmektir¦¦ " ibareleri ile son bulan bir yazının yer aldığı belirlenmiştir. ¦"Misyonerlik uyarısı" isimli "2-8-03Misyonerlik uyarısı!" ibareleri ile başlayan vvord belgesi içeriğinde; "Türkiye Gazetesine ait internet sitesinde misyonerlik konusu ile ilgili yayınlanan haberlerin bir araya getirildiği, ABD'nin 'Gizli'planı devrede! Önce asker, sonra misyoner Misyonerler cirit atıyor Hızlanan misyoner faaliyetleri Irak 'ta misyoner faaliyetleri Misyonerler iki milyar İncil 'i bedava dağıttı başlıklı yazıların yer aldığı, word belgesinin son sayfasında liste halinde misyonerlik konusu ile ilgili farklı tarihlerde yayınlanmış haberlerin başlıklarının verildiği—" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Olaya Tepkiler..." başlıklı vvord belgesi içeriğinde; Malarya Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili çeşitli kişi ve kurumlarca olaya ilişkin yayınlanan mesajların yer aldığı, Belgenin "...Yayınevinde 3 kişinin vahşice katledilmesi ülke ve dünya gündeminde önemli yer alırken, olay ülke genelinde ve Malatya'da tepkilere yolaçtı. Birçok kuruluş ve kişi tarafından yapılan açıklamalarla, olay kınandı. Malatya'da bir grup protesto yürüyüşü yaparken, İstanbul merkezli Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği (MASTÖB)'nden başkan yardımcısı Bayram Şahin ile Genel Sekreter Mahmut Alikaşifoğlu, Protestan Kiliseler Birliğinin Altın Kayısı Oteli'nde kalan yöneticilerine başsağlığı dileklerini ve üzüntülerini ilettiler-" şeklindeki ibareler ile başladığı belirlenmiştir. -"VURAN DA SUÇLAYAN DA AYNI" isimli, "VURAN DA SUÇLAYAN DA 1/42 AYNI..." başlıklı vvord belgesi içeriğinde; "•••/S Nisan 2007 Çarşamba günü, Malatya'da Zirve Yayıncılık Şirketinde işlenen iğrenç cinayetin katil zanlıları gözaltında. Yapılan açıklamalara göre, olayla ilgili olarak gözaltına alınanlardan üçü 19 ve ikisi de 20 yaşında. Cinayetin işlenme biçimini biliyorsunuz. Bu beş genç, yayınevindeki üç kişiyi bağladıktan sonra gırtlaklarını kesiyor-" ibareleri ile başladığı, —Belgenin devamında; "BOP BASINI" CİN A YETİN NERESİNDE... " ¦¦¦Batı basını böyle de, bizdeki "BOP destekçisi" basın farklı mı? Hürriyet Gazetesi, "Malatya'daki vahşet dünyayı ayağa kaldırdı'başhğı ile, Türkiye'yi suçlayan yaklaşımı destekliyor. Hürriyet 'in Genel Yayın Yönetmeni, "batı 'nın Türkiye 'ye iftirasını" perçinlemek için şunları yazıyor: Dün Malatya'da olup biten hadise, Türkiye'nin kolektif sorumluluğudur. İçimizden birilerinin, hatta kendimize çok yakın gördüğümüz insanların bile sorumluluğu vardır bu alçakça cinayette-" —Radikal Gazetesinin başlığının: "İhlas Vakfı'na ait yurtta kalan beş genç, Hıristiyanlık kitapları basan yayınevindeki üç kişiyi ellerini bağlayıp boğazlarını keserek öldürdü. Haberle birlikte şu bilgiye de yer veriliyor: İhlas Vakfı, Ören'in lideri olduğu 'Işıkçılar' diye anılan tarikata bağlı. Bunları yazan ve söyleyenler de, iarikai-cemaat-türban savunucuları, Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan hayranları, haçlı irticanın fedaileri. Kendi sorumluluklarını, milletimize mal etmeye çalışıyorlar-¦¦" —Belgenin son kısmında "GÖZLERDEN KAÇIRILAN CİNAYET ÖRGÜTÜ" başlığı altında; " ¦Bu bilgiler, şu soruları akla getiriyor: Malatya'ya bir kerede 10.000 İncil gönderen kim? İncil gönderildiği bilgisini kim yaydı? Protestocu grubu kim örgütledi ve eylem yaptırdı? Yayınevi yetkilisi Martin De Lange, toplumun kendilerine karşı kışkırtıldığını söylerken, kimleri suçladı? Cinayetten on gün önce, oteldeki Paskalya kutlamasına, saldırganları kim gönderdi? Olaydan üç-dört saat sonra, İstanbul'da "Hepimiz Hıristiyanız"pankartı ile gösteri yapanları kim biraraya getirdi? Cinayet öncesi ve sonrasında, dikkat çeken olayları irdeleyince, perde arkasındaki Süper NATO örgütlenmesini görmek mümkün." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. "Yine aynı adreste yapılan aramalarda elde edilen 460 adet CD'den (148) nolu CD içerisinde bulunan "SESAR-Bir_Turkiye_Fotografi" isimli "BİR TÜRKİYE FOTOĞRAFI" başlıklı vvord belgesi içeriğinde; " ...Her türlü tuzağa elverişli ve misyoner faaliyetleri için uygun bir ortam..." "...Kenya'nın İlk Devlet Başkanı Kamau Kenyatta, Batılıların Kenya'ya gelişini ve bu topraklarda Hıristiyanlığı yayma süreçlerini 'Batılılar buraya geldiklerinde ellerinde sadece İncil'leri, bizimse geniş topraklarımız vardı. Sonra onların geniş toprakları bizimse İncil'lerimiz 1/43 oldu!' diyerek anlatmıştır. Ancak burada en azından sezilecek bir misyoner hareket mevcuttur. Üzerinde durduğumuz noktada ise kesinlikle böyle bir amaç 'görünmüyor'! Zira gaye salt 'diyalog've 'uzlaşt'..." "...ve bu tavır; tıpkı 6 Haziran 2005'deyaptığı konuşmasında sar/ettiği "Türkiye'de bu kadar camimiz var! İmamsız cami olur mu? Bir yandan 'Misyonerler Anadolu'yu istila ediyor!' diyeceksin, diğer taraftan da bu ülkenin İlahiyat Fakültesi'nden mezun olan insanına bu camiyi teslim etmekten kaçınacaksın! Bu nasıl mantıktır? Anlamak mümkün müdür?..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"YARGI-AKP HAVUZU TAŞIRDI" isimli "HAVUZU TAŞIRMAK" ADINA TIKANAN BİR DİĞER AKAR, "YARGI" başlıklı, 6 Haziran 2005 tarihli word belgesi içeriğinde; "...Zira tüm kamuoyu şer'i yemlere takılıp bu noktaya odaklanmışken aynı yasa ile körüklenecek olan misyonerlik faaliyetleri kimsenin dikkatini çekmemektedir!... .. .Ancak konunun bu tarafı bir yana; aynı yasa, ülke içinde teşkilatlanmanın en etkili formüllerinden biri olan misyonerlik faaliyetlerinin de önünü açacaktır. Dolayısıyla bu adımın, kaçak Kur'an kurslarından çok daha tehlikeli bir boyut olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir... ...Geçtiğimiz günlerde Rahşan Ecevit'in de Filistin-İsrail örneği üzerinden altını çizdiği toprak sat ıslar ındaki artışa mukabil misyonerlik faaliyetlerinin de önünün açılacak olması; tahmin edileceği üzere birbirini tamamlayan ve son derece önem arzeden gelişmelerdir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.8-ERKUT ERSOY > Krkııt Ersoy'un Düzce ili Esentepe Mahallesi Kalıcı Konutlar 11. Bölge 119 Ada 11-2 Blok D: 14 adresinde yapılan aramada elde edilen Smartdisk Samsung SN S042J10L853725 nolu 80GB Harddiskte "Misyonerler, 100 dolara istihbarat toplatıyor!" isimli ve aynı başlıklı word belgesi içeriğinde; "... misyonerlerin bazı Avrupa elçiliklerini kullanarak istihbarat topladığı söylüyor!" "—Türkiye ve Kuzey Irak'ın uzun süredir din misyonerleri sahne olduğu bir sır değil. Özellikle Amerikalı, Fransız, Alman ve Koreli ilgilerini bu bölgeye yöneltmiş durumdalar" "Bununla birlikte bahis konusu misyonerlerin ilgi alanı sadece coğrafi değil. Misyonerlik görevlerini uygulayacakları bölge insanları arasında da bir ayırım gözetiyorlar ve yine özellikle 'göçmenleri' hedef olarak alıyorlar-¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Misyonerlik Toplantısı" başlıklı yazıda; 1/44 "... İslâm'da tebliğ vardır. Tebliğde baskı ve zorlama yoktur; öğüt vardır, sevgi ve saygı esastır. Muhatabın zayıf taraflarından faydalanılmaz. Oysa süper güçlere ve küresel istilaya servis yapan örgütlenme olan misyonerlikde ise; bunun tersi vardır. Her vasıta geçerli sayılır ¦¦ ¦" "¦¦¦Aslında 1-2 Ekim 2005 tarihlerinde Ankara'da Türkiye Dinler Tarihi Derneği tarafından düzenlenen 'Türkiye 'de Misyonerlik' Sempozyumundan bahsetmek istiyorum. İki gün süren bu toplantıda Türkiye'nin değişik şehir ve yörelerindeki misyonerlik faaliyetleri araştırmalara dayalı olarak örneklerle ortaya konmuştur. Tedbirler tartışılmıştır. Bu bakımdan düzenleme kurulunda yer alan Dernek Başkanı Prof Dr. Abdurrahman Küçük, Prof. Dr. Mehmet Aydın, Doç. Dr. Ahmet Hikmet Eroğlu, Dr. Asife Ünal, Araş. Gör. Bayram Polat'a ve her biri emek mahsulü olan tebliğlerin sahiplerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz-" şeklinde ibarelerin yer aldığı, Yine belge içeriğinde; "¦¦¦Bu toplantıda da görülmüştür ki; misyonerlik sadece çeşitli vasıtalar kullanılarak din değiştirtmek değildir-¦ ¦" " ...Tebliğ sahibi İlker Çınar'a göre; misyonerlik siyasi amaçlı bir endüstridir..." "...Sayın Prof. Dr. A. Küçük'ün de belirttiği gibi; İslâm'da tebliğ vardır. Tebliğde baskı ve zorlama yoktur; öğüt vardır, sevgi ve saygı esastır. Muhatabın zayıf taraflarından faydalanılmaz. Oysa süper güçlere ve küresel istilaya servis yapan örgütlenme olan misyonerlikde ise; bunun tersi vardır. Her vasıta geçerli sayılır- ¦" " - Toplantıda verilen tebliğlerde diyalog diye takdim edilen aslında monolog olan Hıristiyanlaştırmayı ve Müslümanı dini ile yabancılaştırmayı hedef alan dinlerarası diyalog üzerinde de durulmuştur. Diyalog ve sözde ılımlılaştırılan İslâm 'ın Yeni Şark Meselesi olan Büyük Ortadoğu Projesi 'ne hizmet olabileceği ve misyonerliğin küresel şartlara uydurulmuş modern bir şekli olduğu üzerinde de durulmuştur. Dinlerarası farkların teferruat olmadığı, İslâm 'ın en son ve en mütekâmil din olduğu bil hassa vurgulanmıştır- şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri" başlıklı word belgesi içeriğinde; "—Ülkemizde Hıristiyan sayısı 30-50 bin civarındadır. Bu kadar az bir sayı üzerinden ülke üzerine tahakküm kurmak zor olmasa bile etkin olmayabilir. Ama, bir milyon Hıristiyan olduğunda batı, azınlık hakları diye daha kolay dayatacaktır, daha etken olacaktır. Arkasından, azınlıklara, özellikle ticari alanda ve vergi bazında azınlık hakları tanınınca, pek çok iş adamı bu haklardan faydalanmak için Hıristiyanlığı seçecektir-¦ ¦" "¦¦ Ülkemiz üzerine uygulanan misyonerlik faaliyetleri yeni değildir ve din değiştirme ile de hiçbir ilgisi yoktur. Amaç ülkenin parçalanması ve dış güçlerin ülke üzerinde söz sahibi olmanın yollarını açmaktır-" 1/45 " ¦Ülkemiz üzerine yoğunlaşan misyoner hareketlerinin ikinci dalgası ellili yılların sonlarına doğru başlayan barış gönüllüleridir. Bunların amaçları da Kürtleri organize edip, ülkeyi parçalamaktır. Kürtler Hıristiyan olmadığından, bu sefer din ile değil barış gönüllüleri olarak bölgeye geldiler. PKK nın yaratılması konusunda bu barış gönüllülerinin etken olmadığını kimse söyleyemez-" " ¦ ¦-Misyonerlik faaliyetlerinin üçüncü dalgası günümüzde başlamıştır. AB ye girme histerisi içinde, ülkemizin parçalanması için etkili yasalar bayram havası içinde üç-beş milletvekili çoğunluğuyla gece yarıları çıkartılmıştır. AB, Türkiye'nin alınmaması konusunda kesin kararlı olmasına rağmen, alacakmış gibi ülke üzerinde tahakkümünü sürdürmektedir. Dini özgürlük adına halkımızın Hıristiyanlaştırılması için her şey yapılmaktadır- ¦ ¦" " - Lozan'da dini azınlık dışında azınlık kabul edilmediği için, ülkemizde Hıristiyan sayısı artırılarak dini azınlık yaratılmaya ve bunun üzerinden de ülkeye baskı yapılmaya çalışılmaktadır. Bugünkü misyonerlik faaliyetlerinin altında yatan budur. Alevileri de bu amaçla kullanmak istediler ama, özbeöz Türk olan bu insanlar, batının oyununa gelmediler. 24.01.05" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —"Kilise-PKK ilişkileri çerçevesinde..."isimli "Kilise-PKK ilişkileri çerçevesinde... Terörün kutsal sürümü Cumhuriyet Strateji" başlıklı vvord belgesinin içeriğinde; "Türkiye'de son dönemde bölücü terör eylemleri artış gösteriyor. Kilise'nin bu konuya bakış açısı ise öteden beri biliniyor. Örgüte verilen destek nitelikli açıklamalar, terörist başının Vatikan'a yazdığı mektup kanıtlardan bazıları." şeklinde ibarelerin bulunduğu belirlenmiştir. -Belgenin devamında "PKK İLE PASLAŞMAK" başlığı altında: " - Ülkemizde etnik ayrışma faaliyeti ve buna bağlı olarak üretilen terör meselesinin bir boyutu da, terörün kutsal sürümüdür. Her ne kadar kiliseler ve temsilcileri paslaşmayı 'Kürt Sorunu' adı altında diplomatik dille sürdürseler de, 'soruna' yükledikleri sorunlu anlam, PKK ile örtüşen içeriğe sahiptir. Nitekim II. Jean Paul bir taraftan doğrudan 'Kürt Halkı' ifadesi altında diplomatik dille gönderme yapıyor, diğer taraftan PKK terör örgütünün başı ile paslaşıyor. Belli bir süre misyonerlerin içinde kalan, ancak meselenin din değil, ülkeyi bölmeye yönelik bir faaliyet olduğunu gören ve ayrılan /. Çınar şu bilgileri aktarmaktadır: Ülkemizde misyonerlik faaliyetini sürdüren ve merkezi ABD'de bulunan CAMA ismindeki misyoner örgütün temsilcisi, ABD vatandaşı Thomas Tofılon aldığı direktifler doğrultusunda sürekli olarak benden Kürtler arasında müjdeleme yapmamı istiyordu. Daha sonra izinsiz kazı yapmak nedeniyle başı derde girince, onun yerine gelen Jim McDonald aynı şeyi telkin ediyor ve üst düzeyde baskı yapıyordu. Genellikle Diyarbakır'da toplanıyor, devlet tarafından gelecek engellemelere karşı strateji geliştiriyorduk. Bu süreçte karşılaşabileceğimiz sorunları aşmak için Adana ABD Başkonsolosu devreye girmişti. Herhangi bir sorun yaşadığımızda bunlar hemen durumu Ankara'ya ileterek bize yardımcı oluyorlardı. Misyonerlik faaliyeti dini-etnik ayrımcılık üzerinden sürdürülüyor, benim bu konuda kayıtsız kalmama tepki gösteriyorlardı. (7) Görülen o ki, ülkemizde 1/46 dini-etnik sorun yok, bunların üzerinden çatışma hatları üretme ve bölme amaçlı faaliyet yapan 'dış güçler sorunu' var-.." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Misyonerlik Cirit Atıyor..." isimli "Misyonerlik Cirit Atıyor..." başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦¦¦ÖZEL BÜRO, bu hedef bölgelerinden hareketle bütün bu dini düşünceler incelendiğinde her ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti topraklarlnda biraz veya yarısı kadar alanları hedef bölgeler olarak gördükleri ve bunlarla ilgili yeraltı çalışmaları ve din misyonerliği yaptıkları görüldüğüne dikkat çekti. ÖZEL BÜRO tarafından Güneydoğu'da Kürtçe dilinde incil dağıtımları devam ettiği iddia edilirken, HIristiyan Misyonerlerin yerel televizyonlara Hıristiyan propagandası içeren Kürtçe filmleri yayınlaması için paralar verildiği ileri sürüldü. Yapılan açıklamada Hıristiyan topluluklarının oyununa gelinmemesi için uyarıda bulunulurken; bölgenin insanına daha yakın olabilmek amacıyla kiliselerin araya girmesiyle yurtdışı vizelerde kolaylıkların sağlandığı iddia edildi. Bu Hıristiyan topluluğunun asıl hedefinin 10 yılda 5 milyon Hıristiyan oluşturmak olduğu belirtilirken, yeni bir azınlık oluşturmak istediklerine dikkat çekildi-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Küresel Tehdit-1 "isimli "Küresel Tehdit-l-Kaynak:Teori Dergisi-Erkut Ersoy Erkut Ersoy (no login) September 23 2003 at 10:36 PM" başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦¦¦Çaresiz kalan insanlarımız, hızla yaygınlaştırılan misyoner faaliyetiyle Hıristiyanlaşmaya zorlanmakta, kendi milletine ve vatanına yabancılaştırılmaktadır¦¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"Madde Madde Gerçekler" isimli "MADDE MADDE GERÇEKLER" başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦¦-Batı Emretti, Ayet Hutbeden Çıkarıldı! - Bu da oldu, AKP döneminde 'Allah katında din İslam'dır' ayeti, AB ve ABD'den gelen baskılarla Cuma hutbelerinden çıkarıldı. Akp Avrupa Birliğine uyum yasaları gerekçesiyle Türkiye'de yabancılara toprak satışında çok büyük kolaylıklar getirdi. Oysa diğer hiçbir AB ülkesinde toprak satışı bizimki kadar kolay değil...Ülkemizde inançlar üzerine baskılar sürerken, misyoner faaliyetlerinin önünü açan bir hükümet istiyor musunuz?...Milli Eğitim Bakanlığı Skandal-3-:MEB tavsiyeli Misyonerlik: İlköğretim okullarında Öğrencilere ücretsiz dağıtılan 'MEB tavsiyeli' çocuk kitaplarında resmen, kiliseli, haçlı Hıristiyanlık propagandası yapılıyor ¦¦ " şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"AKP'nin PERDE ARKASI" isimli, "AKP'nin PERDE ARKASI" başlıklı word belgesi içeriğinde; 1/47 "¦¦¦Ve yine AB uyum yasalarıyla 'azınlık vakiflarina tanınan haklar ve imkanlar', Bizans i, Ermenistan'ı, Pontus Rum planini diriltmeye yarayacak sinsi fırsatlar tanımaktadir. Su anda ülkemizde sadece 100 bin kadar azınlık bulunmasina kar silik tam 160 tane vakfın ortaya cikmasi ve hak aramaya başlaması... Yahudilerin Almanya'dan aldığı gibi, Ermeniler'in de Türkiye'den sözde soykırıma karşı tazminat talebinde bulunması, öyle zannedildiği gibi insan hakları ve demokratikleşme ile pek ilgisi olmadığının kanıtıdır. Böylece misyonerlik faaliyetleri (Hiristiyanlastirma hıyanetleri) de resmiyet ve cesaret kazanacaktır- ¦¦" " ¦¦¦Misyonerlik faaliyetleri, yani fakir ve fikirsiz birakılan halkımızı Hiristiyanlastirma hiyanetleri için; 'Apartman Kiliseleri' oluşturmak üzere özel kanunlar hazırlayan, ama 365 milletvekiline rağmen İmam Hatip mezunlarına ve başörtüsü mağdurlarına sahip çıkamayan—" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Dinlerarası diyalog" isimli vvord belgesi içeriğinde; " - Halbuki, özellikle Hristiyan alemine baktığınızda, diyalog faaliyetlerine sahip çıkan grup veya kurumların ekseriyetinin temelinde misyonerlik faaliyetinin yattığını görüyorsunuz! Ve söz konusu bu grup veya kurumlar, misyonerlikle dinler ar ası diyalog kavramını birbirinden ayırmaya lüzum duymamaktadırlar! Zira onlar için, 'hak dine' sahip olmayan yani Hristiyan olmayanlara Hıristiyanlığı anlatmak ve dünyayı 'Hz. İsa (A.S) yeryüzüne inene kadar' O'nun inişine hazır hale getirmek temel vazifelerden biridir ve kilisenin başlıca görevleri arasındadır-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Diyalog Değil Monolog" isimli, vvord belgesinin içeriğinde; "Prof. Dr. Mustafa E. Erkal-Bir cemaat liderinin Papa'ya yazdığı mektup unutulmuş değildir. Yine bu cemaatle ilgili bir dergide fetihlerin ön yargıyı ve düşmanlığı arttırdığı şeklinde İslâm âleminin adeta suçlanması ve dergi kapağında yer alan 'İnsanlığın Hz. İsa'yı beklediği' mesajı da unutulmamıştır... İslâm iki saldırı ile karşı karşıyadır. Bunlardan birincisi doğrudan İslâmın hedef alınmasıdır. Bazı yazarlar ve yayın evleri kullanılarak bu yapılmaktadır. İkincisi ise; İslâmı doğrudan hedef almadan İslâmi görünüm altında onu yozlaştırmak, yeni tefrikalar yaratmak ve zihinleri bulandırmaktadır. Müslüman dini ile yabancılaştırılmaktadır ve tanınmaz hale getirilmektedir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Yabancı danışmanlar ve misyonerler" isimli, "Yabancı danışmanlar ve misyonerler-Oktay Sinanoğlu" başlıklı belge içeriğinde; "Nasıl bir fert, fizikî bir silâhla katledilebiliyorsa, toplum da pek çok askerî silâh kullanılarak harplerle imha edilebilir. Ama 'yumuşak güç' ile toplum (daha doğrusu 'teşkilâtlı, işlergeli toplum' diyebileceğimiz ulus (millet)) manen hastalandırılarak daha uzun bir sürede, ama gürültüsüz patırtısız yok edilebilir. Bir ulusu hastalandırmak için 'yumuşakgüç' kullanan (çoğu kez göze batmaz) düşmanın virüs-vâri silâhları var. Nedir bu virüs-vâri silâhlar? Çeşitli. Bunlar arasında; 1/48 i) Devlet teşkilâtına sızdırılan yabancı danışmanları, ii) O ülkenin en ücra köşelerine kadar halka musallat olan misyonerleri sayabiliriz. Bunlar girer, o toplumda kendilerine benzeyen yeni virüsler üretirler. O ülkede ilk kandırılanlar en etkili yerli misyonerleri oluştururlar. Çünkü bir yabancı misyoner gelse şüphelenirsin, tedbirli durursun. Ama kendinden olan biri gelirse daha kolay etki altına alınırsın. Misyonerlerin ilk gayesi öylelerini çoğaltmaktır. Misyoner teşkilâtları çoğu zaman kendi kendine de gelmez. Sömürgeci ülkenin gizli teşkilâtıyla birlikte hareket ederler, hattâ onun kolu olabilirler.-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Vatikan'ın Kürtleri" isimli "Vatikan'ın Kürtleri Selda Öztürk Kay'ın yazı dizisi VATİKAN'IN KÜRTLERİ" başlıklı word belgesinin "Bölücü misyonerler" alt başlığının içeriğinde; ".¦¦Türkiye ve dünya, İzmir'in Bayraklı semtindeki Saint Antuan Kilisesi'nde ayin yöneten Rahip Adriano Franchini'nin uğradığı bıçaklı saldırıyı konuşuyor. Franchini'nin uğradığı saldırının faili 19 yaşındaki R. B. idi. Olay, 2006 yılında saldırı sonucu yaşamını yitiren Trabzon'daki Santa Maria Katolik Kilisesi'nin rahibi Andrea Santaro ile Malatya'da geçen Nisan ayında Zirve Yayınevindeki katliamı bir kez daha gündeme getirdi. Olayı yorumlayan dünya basını, Türkiye'yi inanç özgürlüklerine tahammül edemeyen bir ülke pozisyonuna mahkum ederken, Türkiye'de ise saldırı dinsel polemik temelinde yorumlanarak 'misyonerlik' karşıtı 'derin' güçlerin varlığı iddiası ortaya atıldı. ...Bu esrarengiz saldırılar, Anadolu'daki misyonerlerin, İncil dağıtma, kilise açma ya da Hıristiyanlık propagandası yapma gibi tamamen dinsel içerikli faaliyetlerine karşı gösterilecek direnci kırmayı mı amaçlıyor? Amaç, Türkiye'deki misyonerliği din temelli bir faaliyet olarak sınırlandırmak ve buradan hareketle Türkiye için farklı inançlara karşı hoşgörüsüz ülke' senaryosunu kurgulamak olabilir mi? Ya da bu yönde bir propagandadan, Hıristiyan misyonerler için daha sınırsız ve daha özgür çalışma ortamı oluşturmanın dışında ne gibi neticeler beklenebilir? Bu soruların cevaplarını tartışmadan önce, 2003 tarihli Milli Güvenlik Siyaset Belgesi kapsamındaki İç Güvenlik Strateji Belgesi'ne bir göz atarak, misyonerlerin ve misyoner örgütlerin faaliyetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devle t i'nin 'resmi' görüşünü bilmekte yarar var. Türkiye'de ki misyoner örgütlerin, ulusal güvenliği tehdit eden bir unsur olduğu vurgulanan belgede şu ifadelere yer veriliyor: 'Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri şemsiyesi altında yürütülen gayretler, bu ülkenin siyasi, etnik ve inanç yapısı ile sosyal ve ekonomik sorunlarını istismar etmek suretiyle vatandaşlar arasında yeni çatışma ve ayrılık yaratma çabalarıdır.' Belli bir süre misyonerlerin içinde kalan, ancak meselenin din değil, ülkeyi bölmeye yönelik bir faaliyet olduğunu gören ve ayrılan İlker Çınar'ın şu sözleri, Milli Güvenlik belgesinde yer alan bu hususun ne kadar isabetli bir tespit olduğunu gözler önüne seriyor: ... Her taşın altında vat ikan çıkıyor. ... Bölücülüğü yaygınlaştırma 1/49 ABD, bu amaçla ilk misyon merkezini 1852 tarihinde Harput'ta oluşturdu. İlk önce bölgedeki Ermeni ve Süryanilerle bağlantı kuran merkez, daha sonraki tarihlerde Kürt gençlere de 'eğitim' yuvası oluyordu. Hatta ilerleyen yıllarda Har put. Dersim, Malatya, Kiğı ve Bingöl'den çok sayıda Kürt köylüsü, Harput'taki merkez aracılığıyla ABD'ye fabrika işçisi olarak gönderildi. Araştırmacı Ali Rıza Bayzan-Küresel Misyoner Örgütlerin Kürt Operasyonu adlı yazısında, 19'uncu yüzyılda başlayan bu faaliyetlerin amacını şöyle özetliyor: 'Kürtler için hayali ve suni bir etnik kimlik geliştirerek ayrılıkçı hareketi yaygınlaştırmak, teröre dönüştürmek ve meşruiyet kazandırmak. İkinci aşamada ise etnik kimliği Kitab-ı Mukaddes'te temellendirerek Kürtlere Hıristiyanlığı aşılamak.' Bu nedenle bütün propaganda faaliyetlerinin temelini, 'Kürtlerin köklerinin Hıristiyan olduğu, daha sonra Müslümanlaştırıldıkları' savı oluşturuyordu. Protestan bir misyoner olan Douglas Layton tarafından kaleme alman, İngilizce ve Kürtçe olarak yayınlanan 'Kitab-ı Mukaddes'te (Kurds İn The Bible-Kurd Dinaf Tevrat-ı ve Incil-i Da)' Kürtlerin Kitab-ı Mukaddes'te Med kavmi olarak geçtikleri ileri sürülüyordu. Misyoner Layton'a göre Kürtler, yeniden Med Kimliği'ne bürünmeliydi. Daha sonraki yıllarda İmralı'daki bölücübaşının, Kürtlerin kökenini Med Kavmi'ne dayandırması, hatta kendisini 'Çağdaş bir Mesih' olarak tanımlaması, terör örgütünün propaganda aracı olan televizyon kanalına da bu ismin verilmesi, misyonerlerin hu savının, ayrılıkçı kesimler üzerinde 'olumlu etki' yarattığını gözler önüne seriyordu. Kürtlere yönelik Hıristiyanlaştırma operasyonu adım adım ilerliyordu ¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"ÖZEL BÜRO'DAN FETULLAH CEMAATİ Raporu" isimli "ÖZEL BÜRO'DAN FETULLAH CEMAATİ Raporu" başlıklı vvord belgesi içeriğinde ve Hüseyin Gazi OĞUZ'un İstanbul ili Pendik İlçesi Doğu Mahallesi Hatboyu Caddesi Papatya sk. Doğu Apt.B Blok no:2/9 sayılı adresinde elde edilen "FETHULLAH GÜLEN İHANETİ HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA" başlıklı 04.06.2007 tarihli dokümanda; " - • Hıristiyan Misyonerlerinin Yolunu izledi? Türkiye'de diğer tarikatlar Kur'an kursu ve imam hatip liseleri gibi doğrudan dini eğitim kurumlarına önem verirken, Fethullah Gülen cemaati, Turgut Ozal döneminde, yurt içinde özel Anadolu liseleri ve kolejler açmaya başladı. Fethullah Gülen, bu okullarda, Hristiyan misyonerlerinin taktiğini izleyerek, temel bilimler alanında eğitime agirlik verdi. Osmanlı İmparatorluğu 'nda örgütlenmek isteyen Hıristiyan Misyonerleri de, once teoloji alaninda eğitim veren okullar kurmak istemiş, basarili olamayınca, temel bilimler alaninda eğitim veren kolejler kurmuştu. 1915 yilinda Osmanli coğrafyasında, Hiristiyan Misyonerleri 'nin Amerika'daki en buyuk orgutu American Board'a bagli 600'den fazla okulu vardi. Amerikan kolejleri, Osmanli Imparatorlugu'nun parcalanmasinda cok önemli roller oynadi. Atatürk, Cumhuriyet'le birlikte bu okullar i kapattı. Türkiye, NATO'ya girdikten sonra bu okullar yeniden acildi. Misyoner kolejlerinde Hiristiyanlik eğitimi gizli yapiliyordu. Fethullah okullarinda tarikat eğitimi ise yurtlarda ve öğrencilerin barindirildigi 'Isik evi' denen apartman dairelerinde yapılıyor. Üniversiteye girmenin cok zor hale getirildiği Türkiye'de Fethullah Gulen'in kurduğu 1/50 okullarda, devlet okullarından daha iyi eğitim veriliyor, hu nedenle aileler çocuklarını getirip Fethullah'a teslim ediyorlar. Ancak bu liselerden yetişen çocuklar in tamama yakini, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Atatürk'e dusman hale getiriliyor, ABD hayranı yapılıyor¦ ¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"MGK FETTULLAH GÜLEN RAPORU (53 SAYFA 5 BOLUM)" isimli "MGK RAPORU FETULLAH RAPORU (BİRİNCİ RAPOR) ...BOLUM 1 FETHULLAH GÜLEN VE KURDUĞU İRTİCA ORGUTU" başlıklı vvord belgesi içeriğinde; " ¦Fethullah G.'in her yerde talebelerinin kaldığı evler var ve bunlara ışık evler deniyor. Bu evler, misyonerlik faaliyetlerinden etkilenmiş yasal hücrelerdir. Bunun cevabının gerçekten bu ışık evlerin misyonerliktende öte görevleri olan HÜCRELER olduğunu Cag ve Nesil-5 (Günler BahariSoluklarken) adlı kitabı okuyan herkes açık seçik görür. Bu kitabın önsözünde Necip Fazıl (Bugünkü IBDA-C nin manevi lideri) ile kurulan ilişki belirtilir, islam devletinin ana rahminde yepyeni bir doğuşa hazırlanışı anlatılır. Işik Evler-1,-2, Işık Evlerinde Hayat bölümlerinde ise nasıl kıyam edildiği, nasil Cibril soluklarıyla yay gibi gerilindigi teferruatlı anlatilir•¦ . ¦ " şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —Erkut Ersoy isimli şahsın ikamet adresinde yapılan aramalarda elde edilen 81 adet CD'den (63) nolu CD içerisinde bulunan "MİSYONERİN AĞZINDAN" isimli ppt dosyasında İlker ÇINAK isimli şahsın resmi ve şahısla yapılan röportajda şahsın beyanlarına ilişkin slaytların içeriğinde; "—Tarihte 8 haçlı ittifakı düzenlendi ve bunun 9.su silahla değil ve etkileri ise kat kat daha fazla" AB'nin uyum yasaları, Hıristiyanlığa uyum yasalarıdır. Yarım üyelik, şartlı üyelik adı altında bizi yarı sömürge haline getirecekler. Şunu izah edeyim ki batıda bulunan her kilisenin programında doğuda misyonerlik faaliyetleri vardır her kilisenin doğu programı bulunur. Türkiye 'yi İncil ülkesi olarak görüyorlar. Irak 'ı Hıristiyanlar aldı işte. Asıl vaat edilmiş kutsal Hıristiyan toprakları Anadolu (Türkiye). En önemli 7 kilisesi buradadır. Tanrı '99 işi ben yapacağım, 1 işi sen yap ve savaş' diyor İncil de Buna inanıyorlar. İncilde tüm kutsal topraklar, Mezopotamya, Anadolu ve Ortadoğu vaat edilmiş. Harran'da 48 bin dönüm arazi Amerikalılar tarafından satın alındı! Görmüyor musunuz?" "—Bu halkı, soytarı durumuna düşürüyor misyonerler. İnsanların cebine 3-5 bin dolar koyunca, zavallılar her şeylerini salıyor!—" "—Bu bir oyundur. O sadece Hıristiyan gibileştirilmişlir. Hıristiyan'a benzer, kiliseye gider ama esasen Hıristiyan değildir. Ona yetki ve görev verirdik. Üç beş kuruş da verince kölemiz haline gelirdi. Onun her şeyi oluruz artık. Öl desek ölecek. MAKSAT, TÜRKİYE'Yİ ELE GEÇİRMEK!" 1/51 "¦¦¦Maksat sadece Türkiye'nin Hıristiyanlaştırılması değil, zenginliklerine sahip olmaktır. Bir insan Hıristiyan olduğu zaman, o Hıristiyanların oyuncağı olur. Her şey için çok teşekkür ederim İlker Bey. Evet Türkiye her şeye sessiz kalıyoruz ama bunlara sessiz kalmayalım bu vatan bize emanet-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —"DINLER~1" isimli pdf dosyasında "Diyalog Belgeseli-Dinler Arası Diyalog" başlıklı vvord belgesi içeriğinde; " —Batı, teknolojisi ile beraber mensubu olduğu Hıristiyan dinini el altından empoze etmektedir. Misyoner teşkilatının yoğun faaliyetleri, Hıristiyan Moon tarikatının 'Dinlerarası diyalog' adı altında, lüks otellerde toplantılar düzenlemesi ve kendilerine üye olan veya yakınlık duyan entelleri, aydın din din adamlarını (!) yurt dışında lüks ortamlarda ağırlamaları, potada eritme çalışmalarının bir parçasıdır—" "¦¦¦İpin ucu başkalarının elinde; biz de Karagöz. Onlar yazmış, biz oynuyoruz: Diyalog oyunu... Adamlar taa 1965'te 'Diyalog, misyonerliğin yeni bir tarzıdır' diyorlardı... Bazıları misyonerleri anlamamakta ısrar ediyor. Efendim bunda ne var diyorlar, üç beş Hiristiyan gelmiş, dinlerini tebliğ ediyor. Eh, biz de Almanya 'da aynı şeyi yapıyoruz. Bu herkesin hakkı, kaldı ki AB 'nin din ve vicdan hürriyeti ile ilgili kriterlerine uyuyor- ¦ ¦" "... 27 Mayıs Devriminden sonra Doğu ve Güneydoğu Anadoluda nüfuz sahibi olan 55 ağa toplandı. Bunlar Bursa, Edirne, Çanakkale ve Kırklareli'ne sürüldüler. Ağaların boşalttığı bölgelere 1900 Amerikalı misyoner yerleştirildi. Bunlar 'barış gönüllüsü' adı altında halkın arasına girdiler. Beş yıl boyunca insanımızı ifsat edip, kin tohumları ektiler." " —Peki sonra niye gittiler? Gerek kalmadı. Çünkü onların yerini AFS bursunu kazanıp yurdışında okuyan Türk çocukları aldı. Ne iştir bilinmez, bunlardan bazıları Amerika'ya gidip Maocu oldular. Bürokraside önleri açıldı, kilit noktaları ellerinde tuttular. İşte bugün AB lehinde propaganda yapan en güçlü lobi bunlardır veABD'nin Ortadoğu hakimiyeti için çalışıyorlar—" "—Zaten bu milleti kitleler halinde Hıristiyan yapmak ham hayaldir. Burada altı çizilen hadise bölücülüktür. Adamlar 'Yeter ki siz ayrı devlet kurun, arkanızda biz varız' demekten çekinmiyorlar-" " —Amerikalılarınyıllar evvel çizdikleri bir Anadolu haritası var. Trabzon, Ermenistan hudutları içinde, Güneydoğuda Kürt ve Marmara 'da Rum devleti yer alıyor. Yankiler Sinop 'a kadar uzanan nefis sahilleri kendilerine ayırıyorlar. Ortodoksların Ayasofya üzerindeki emelleri malum. Ancak padişah türbesini bile 'vaftizhane' gösteren yöneticilerin neye hizmet ettikleri anlaşılamıyor. Fener Patriği 'Kanunlarınızı da bakanlarınızı da devletinizi de tanımıyorum. Haydi Heybeliada Ruhban Okulunu açtırmayın da göreyim' deme cüretini kimden alıyorl" şeklinde 1/52 ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.9-EROL MANİSALI >Erol Manisalı'nın İstanbul ili Beşiktaş İlçesi Levent Mahallesi Sümbül Sokak No:3 saydı ikametinden elde edilen ve 218 den 227 ye kadar numaralandırılan dokümanın www.stradigma.com sitesinden 04.11.2003 yılında indirilen Ali Rıza Bayzan tarafından yazıldığı değerlendirilen "PROTESTAN MİSYONER ÖRGÜTLERİN TÜRKİYE OPERASYONU" başlıklı yazının "Türkiye'de Protestan Vakıflarının Kurulması" başlığı altında; PKK terör örgütüne sempati duyan bir şahsın İstanbul'da bir Protestan kilisesine üye olduğu, bu şekilde ayrılıkçı Kürtçü faaliyetlerin kilise çevrelerinden destek gördüğü, Alevi bir ailenin Güney Koreli Misyonerler tarafından periyodik olarak ziyaret edildiği, ailenin İstanbul'da Güney Korelilerin bağlantılı olduğu Protestan kilisesine bağlandığı, aileye kiliselere devam etmeleri yönünde baskı yapıldığının belirtildiği, Örgütlü, sistematik ve stratejik bir Hıristiyanlaştırma projesi mi?, Çalışmamızın Yönetimsel Boyutu, Amerikalı Misyonerler ve Ermeni Meselesi, ABCFM:Amerikan Board Teşkilatı, ABCFM Dışındaki Protestan Misyoner Örgütler, Misyonerliğin Mimarı Pavlus, Pavlus'un Makyavelizmi, İseviler Misyonerliğe Şiddetle Karşıydı, şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.10-FERİT İLSEVER >Ferit İlsever'in Kadıköy ilçesi Caferağa mahallesi Doktor Esat Işık caddesi Pınar Apt. No:90/10 sayılı adresinde yapılan aramada elde edilen dokümanlardan "Haçlı Askeri Misyonerleri kovalım" başlıklı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz Toplumsal Hakları ve Değerleri Koruma ve Geliştirme Derneği Genel Başkanı ibareli (15) sayfalık kitapçık içeriğinde; Ülkemizdeki misyoner yapılanmalar, misyonerliğin din maskeli siyasi hareketleri içerikli yazıların yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.11-MEHMET FİKRİ KARADAĞ >Mehmet Fikri Karadağ'dan elde edilen 21 nolu CD'de Nebahat Demir ile gündemin getirdikleri adı altında bir bayan spikerin sunumunu yaptığı söyleşide; "•••Oyunu daima biz kurarız, ve asla unutmayız asla affetmeyiz ve mazlumun ahım Zaman aşımı vs. var diye ahirete bırakmayız, bizim değişmez prensibimizdir. Bunlar oyunu daima biz kuracağız, nasıl kuruyor adam, Müslüman kılığı altında bu gerçekten Müslüman olup her 1/53 şeyinden vazgeçip dininden vazgeçmeyeceği bu insanların bu kutsal duygusunu istismar ediyorlar. Laikliğin bir manasıda bu, bu soysuzlara bu fırsatı vermemek, evet anayasada suçtur fakat öbür tarafa bakıyorsunuz yasalarla tamamen kaldırılmış ama netice bi bakıyorsunuz misyoneri korumak için kaldırmış bizim insanımız için değilki, misyonerin bu memlekette çok rahat faaliyet gösterebilmek için biz bu yasaları kaldırmışız, düşmanımızın işine yarıyor ¦ ¦ ¦ " "¦¦¦değerli kardeşim bu memlekette misyoner faaliyetler buraya geliyorsa, yıkıcı bölücü faaliyetler gösteriyorsa o sizin dediğiniz hükümet dışı organizasyonlar o dernekler vs. çılgın gibi çalışıyorsa para harcıyorsa siz zannediyor musunuz Amerika ingiltere, Almanya kendi bütçesinden bunlara para harcıyor. İşte o Türkiye 'den kaçırılmış i Trilyon dolara yakın paranın ordaki işletmesinden elde edilen gelirlerle bunlar faaliyet gösteriyor—" şeklinde beyanlarının olduğu belirlenmiştir. —İstanbul ili Üsküdar İlçesi Acıbadem Mahallesi Yaprak Sokak Çamlıbel Apt. No:64/13 ve sayılı ikametinde yapılan aramada elde edilen dokümanlarından "Uyan Ey Dadaş Uyan" ibaresi ile başlayan ve içerisinde ABD'nin Yeni Büyük Ortadoğu Haritası ve Erzurumun Ermenistana verildiği haritanın bulunduğu tek sayfadan ibaret bilgisayar çıktısının içeriğinde; "il Eylül 2001 Bush'un yeni haçlı seferleri başladı dediği, TC. Başbakının eş başkanı olduğu, 24 islam ülkesinin İsrail'e sümürge yapacak, Erzurum'u Ermenistana verecek BOP uygulamaya geçildi. Ey Dadaş! sahidende seni satanlara oy verecekmisin? Nene Hatun'un kemiklerini sızlatacakmısın? Naim Hoca sağ olsaydı ne derdi? Senden oy isteyecek AKP'lilere göster ve şu soruyu sor; bu harita doğruysa başta Tayyip Bey ve ... haindir. Doğru değilse niçin niçin sesiniz çıkmıyor. Gerçekleri halka anlatmıyorsunuz? Allahlan korkmayıp ta Amerika'dan mı korkuyorsunuz"!..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —"Ey Büyük Türk Milleti" ibaresi ile başlayan ve içerisinde İşte AKP'nin Destekçileri konulu tek sayfadan ibaret bilgisayar çıktısının içeriğinde; "Ey büyük Türk Milleti! artık uyan ve 'ikiyüzlüleri' tanı: AB hıristiyan kulübü dediler. İslamcılık yaptılar, Osmanlı armasını kullandılar, göz boyayıp oy topladılar, yerel yönetilmeri soydular, iktidara geldiler, millet açlıktan kırılırken onların çocukları gemi sahibi oldular. (29 Ekim 2004 tarkihinde Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisinin Türk ve İslam düşmanı Papa'nın heykeli önünde Hıristiyan Kulübüne resmi giriş törenidir) Hıristiyan Klubüne imza attılar, AB'ne girmek için Türkiye'yi alçaltı dar. Kur'an Kurslarını yakarak kapattılar. Kırk bin apartman kilise açtılar, Misyonerliği serbest bıraktılar, önüne gelene dost düşman demeden toprak sattılar. Satılmadık hiç bir şey bırakmadılar! BUNLAR: NE MÜSLÜMAN, NE TÜRK VE NE YAZIK Kİ; MUSA'NINGÜL'ÜİMİŞLER" şeklinde ibarelerin yazılı olduğu belirlenmiştir. 2.2.12-HABİB ÜMİT SAYIN > llahih Ümit Sayın'ın İstanbul ili Kadıköy ilçesi Feneryolu Müderris Ziya Bey Sok. Hora Apartmanı No:5 D:31 sayılı adresinde yapılan aramada elde edilen (83) adet 1/54 CD-DVD'den (6) nolu CD'de bulunan "Turkiyetehlike3" isimli "ppt." dosyası içerisindeki "KÜRESELLEŞME, TÜRKİYEYİ BEKLEYEN TEHLİKELER VE PSİKOLOJİK SAVAŞLAR Doç.Dr.Ümit Sayın" başlıklı sunumun içeriğinde yer alan "Özellikle İstanbul'da Misyonerlik Faaliyetleri Hızla Yoğunlaşmaktadır" başlıklı slaytta; "Önümüzdeki 10 yd içinde Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerine milyonlarca dolar ayrdacaktır. Üniversitelerde, farklı alt kültürlerde ve büyük şehirlerdeki bazı grupların içinde misyonerlik büyük bir hızla yayılmaktadır. Osmanlı böyle çökertilmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"YENİ DÜNYA DÜZENİ VE ABD TÜRKİYE'DE NELER YAPMAK İSTİYOR? RUM PONTUS VE MİSYONERLİK" başlıklı slaytta; "Karadeniz 'de bir RUM PONTUS devleti kurmak. İstanbul'u ve Anadolu'nun pek çok kesimini hızla misyoner faaliyetleri ile Hristiyanlaştırıp (başlıca Protestanlaştırarak) yönetici elitlerin oluşturduğu bir proteston azınlık kurmak (2050'ye kadar İstanbul'un %10 nüfusunun Protestanlaştırılması hedeflenmektedir." Şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"Son Gelişmeler Bu Hipotezleri Doğrular Niteliktedir! NEDEN?" başlıklı slaytta; "Emperyalistler tarafından diretilen federasyon önerileri ve etnik bölücülük, misyonerlik faaliyetleri. ETNİK AZINLAR RAPORU. Türk kimliği artık bir alt kimlik haline sokulmaktadır" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"Atatürkçü Görünümlü Pek Çok STK Misyonerlik Faaliyetlerine Bile Karışmıştır!" başlıklı slaytta; "Atatürkçü görünümlü bazı STK'lar bu ülke için değil yabancılar için çalışmaktadır. Kemalizm artık bir rant ve çıkar k apışı haline getirilmiştir. Üniversitelere büyük saldırı vardır. İlk saldırı emperyal güçlerin etkisiyle İstanbul Üniversitesine yapılmıştır. Yurtiçinde çok fazla yabancı işbirlikçisi vardır" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —"Çinli General Sun-Tzu'dan (Savaş Sanatı'nın Yazarı) Alıntılar" başlıklı slaytta; "Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız. (Örnek: Türk halkının 1950'den beri kamplara bölünerek birbiriyle kavga ettirilmesi, sağcı-solcu diye Türk halkının birbirini öldürmesi, Arap ve Kürt milliyetçiliğinin Türkiye'nin aleyhine kullanılması, misyonerlik faaliyetleri)" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.13-HASAN ATİLLA UĞUR >Hasan Atilla Uğur'un Ankara ili Çankaya Çukurambar Mahallesi 42. Cadde Çağlayan Sitesi No:23/23 sayılı adresinde elde edilen ve l'den 25'e kadar numaralandırılan 1/55 CD ve DVD'lerin yapılan incelemesinde, "Metin" isimli vvord dosyanın içeriğinde; " (YANSI-238) Ayrıca Karadeniz bölgesinde söz konusu faaliyetler incelendiğinde, misyonerlik faaliyetlerinin yanı sıra Rum/Pontus faaliyetlerinin de olduğu gözlenmektedir. (YANSI-239/240/241) Bu meyan da misyonerlik faaliyetlerinin Samsun ve Trabzon illerinde, Yunanistan'ın yürüttüğü Rum/Pontus faaliyetlerinin ise özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde (Trabzon civarı) yoğunlaştığı görülmektedir. (YANSI-249) Günümüzde, diyalog ve evanjelizm kavramları, misyonerlik teriminin hıristiyan olmayan kültürler ve bağlıları arasında oluşturduğu olumsuz imajı değiştirmek amacıyla kullanılmaktadır. (YANSI-258) Misyonerler tarafından ülkemizde dağıtımı yapılan çeşitli kitaplara bakıldığında, Anadolu'nun hıristiyan tarihindeki öneminin vurgulandığı, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz için bölücü nitelikli çalışmalar yapıldığı görülmektedir. (YANSI-259) Özellikle, Karadeniz bölgemizde sürdürülen Pontus faaliyetlerinde hıristiyanlık unsurunun ön planda olduğu, Pontus 'un yeniden yaratılabilmesi için Hıristiyanlığın gündeme getirildiği, halka 'Sizin Atalarınız Hıristiyan'dı. Biz Sizinle Akrabayız' denildiği ve bu temanın çok sık kullanıldığı görülmektedir. (YANSI-260) Bu nedenle de önümüzdeki dönemde Hıristiyanlığı yayma amaçlı misyonerlik faaliyetlerinden ziyade, bazı bölge vatandaşlarımızın geçmişte Hıristiyan olduğu veya Müslümanlığı zorla kabul ettiği teması işlenerek yapılan misyonerlik faaliyetleri önemli bir yer işgal edecektir. (YANSI-261) Türkiye 'nin demokratik yapısı ve bu yapıyı genişletmek amacıyla yeni adımların atılacağı da dikkate alındığında, misyonerlik faaliyetlerinin doğrudan önlenemeyeceği, ancak özellikle hedef kitlenin bilinçlendirilmesi suretiyle etkilerinin ortadan kaldırılabileceği kıymetlendirilmektedir. (YANSI-262) Sonuç olarak; Bugün gelinen nokta itibariyle misyonerlik faaliyetlerini yasal yoldan engelleme imkanı ortadan kalkmıştır. Misyonerlik faaliyetlerinin etkisini en aza indirebilmenin yolu, bu tür faaliyetlere zemin oluşturan açıkların kapatılmaya çalışılmasıdır. (YANSI-263/264) Misyonerliğin hedef kitlesini oluşturan toplum kesimlerinin ihtiyaçları mümkün olduğunca karşılanmalı, böylece bu kesimlerin misyonerlerin ağına düşmeleri engellenmelidir. Misyonerlerin propaganda broşürleri, yazılı, görsel ve işitsel malzemeleri taranmak ve buna göre karşı propagandaya geçilmelidir. (YANSI-266) Ülke güvenliğini uzun vadede ciddi olarak tehdit edecek böyle bir faaliyete karşı devletimizin ve bizlerin seyirci kalması elbette ki beklenemez. Nitekim; Türkiye'yi hedef alan misyoner oluşumlarınca yürütülen faaliyetlere karşı, ilgili kurum ve kuruluşlarca 1/56 gerekli tedbirler alınmakta; lâik, demokratik, hukuk devleti anlayışı çerçevesinde mücadele verilmektedir. (YANSI-267) Sosyo-kültürel açıdan yayılmacılığı kendi ülkelerinin varlığının devamı açısından vazgeçilmez bir politika olarak gören batılı ülke ve unsurların, Türkiye'nin içinde bulunduğu jeo-stratejik konumu itibariyle, adı ister misyonerlik faaliyetleri olsun, isterse diyalog çalışmaları olsun bu tür sinsi faaliyetlere devam edecekleri değerlendirilmektedir." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.14-HAYRULLAH MAHMUT ÖZTÜRK > llayrullalı Mahmud Öztürk'un İstanbul ili Beşiktaş ilçesi Abbasağa mahallesi Bekçi sokak 4/11 saydı ikametinde yapılan aramada elde edilen (7) adetCD'den (7) noluCD içerisinde bulunan "5. KOL FAALİYETİ" isimli, "TÜRKİYE'YE 5. KOL FALİYETİ" başlıklı word belgesi içeriğinde; "¦¦¦İslam yerine; ılımlı İslam önerilerek İslam'ın Türklerde şekillenen antiemperyalist özü çürütülmek isteniyor. Ilımlı İslamcı tarikat liderleri yetiştirilip bu medya aracılığıyla şişiriliyor. AB adına çıkarılan kanunlarda misyonerliğin önü açılıyor-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"ASLANLAR&CEYLANLAR" isimli, "DİNCİ 28 ŞUBAT SÜRECİ ASLANLAR&CEYLANLAR" başlıklı word belgesi içeriğinde; " —Başbakan Erdoğan ve arkadaşları 'Avrupalı olacağız' diye misyonerliğin önünü açan, İslam dinine yasaklar getiren kaç kararın altına imza attı, farkında değil misiniz?! Misyonerlik faaliyetleri ortada! Azınlıklara, Türkler'den fazla hak tanınıyor. Adeta, Türkiye'de Türk olmak suç!-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"ULTRA TÜRKLER" isimli vvord dosyasının içerisinde bulunan "Ultra Türkler Üstün Yeni Milliyetçilik Tartışmaları" başlıklı, dijital kitap çalışması olduğu değerlendirilen belgede, Yılmaz ÖRMECİ isimli şahsın "ULTRA TÜRK/YENİ MİLLİYETÇİ DURUŞ NASIL OLMALI?!" başlıklı, 2 Mayıs 2005 tarihli yazısında; "¦¦¦Biraz da YASAL EYLEMLER'den söz edeyim. Ülkemizde bir ihanet grubu veya grupları var. Bunlar çeşitli isimlerle (misyonerler, şövalyeler, masonlar, evanjelikler, Soros,... gibi) yasal zeminde kendi eylemlerini yapıyorlar. Örneğin ağaç dikiyorlar, fakirlere ve yardıma muhtaç olanlara, yaşlı ve özürlülere yardım ediyorlar. Bunu da sivil toplum kuruluşları olarak gerçekleştiriyorlar. Eylemler gayet insancıl, hoşa giden ve sosyal anlamda olması gereken şeyler. Zamanında taa Halifelik devrinden beri Müslüman toplum olarak 'Kalpleri İslam'a İsındırma' adı altında bizler de yapmışız. Tarihe göz attığımızda İslam öncesi Türk devletlerinin hepsinin de benzer şeyler yaptığını, sınır komşularıyla iyi ilişkiler geliştirdiğini ve savaşmadan o ülkeleri topraklarına kattığını görüyoruz... Ülkemiz yabancılara parsel parsel sat ılıyor. Bu ülkenin sahipleri 1/57 olarak sadece cılız bir sesle 'salmayın, yapmayın, etmeyin' demekle yetiniyoruz- şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.15-HÜSEYİN GAZİ OĞUZ >Hüseyin Gazi Oğuz'dan elde edilen ve içersinde 1 Saat 04 Dakika 52 saniyelik görüntü kaydının bulunduğu 4 nolu CD'nin incelenmesi neticesinde düzenlenen 13.05.2008 tarihli CD Çözüm Tutanağında Mehmet Fikri KARADAĞ'la yapılan konuşmada; "...o kadar kurnaz bu kamu diploması denilen olay bir meslek bir uzmanlık dalı o kadar güzel yollardan girip insanlarımızı kandırma yollarına giriyorlar vakti zamanında Ankara da şöyle bir dernek kuruldu sorumluları Güney Koreli misyoner misyoner dediklerimiz çocukların yuva hani anaokulu birinci sınıf arasında ki 5-6 yaş grubunda kreşlerde yatılı yerler de şöyle bir şeyler yaptıklarını bildirdik kapattırdık yani şahsen bana ulaşan istihbarat bilgisiydi o güzel güzel kızlar genç kızlar çocuklara tabi çok güzel muamele ediyorlar diyorlar ki şimdi isteyin bakayım Muhammed Resülullahtan oyuncak yavrum çikolata isteyin yavrum Muhammed Resülullah ey benim sevgili Peygamberim bize oyuncak ver bize şeker çikolata ver istiyoz yok bir bakıyorlar ki aa yok şimdi İsa ALLAH'ın oğlu İsa dan isteyin bakayım İsa baba bize çikolata ver oyuncak ver bakıyor çocuklar hepsi gelmiş bütün oyuncaklar var ALLAH'm Resulü Muhammed Resülullahtan bir şey yok ama ALLAH'ın oğlu İsa'dan her türlü şey var bu kadar acımasız hasiyetsiz ve şerefsiz olarak çocuklarımızı kandırıyor daha çocuk nedir 5 yaşında çocuk bitti işte Muhammet Resulüliah için bir şey vermeyen zalim icabında tövbe haşa işe yaramayan istekleri kabul etmeyen birisi ama ALLAH'ın oğlu İsa için ister istemez yağdırıyor vakti zamanında komünistlerde aynı şeyi yaparlardı-••" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —İstanbul ili Pendik İlçesi Doğu Mahallesi Hatboyu Caddesi Papatya sk. Doğu Apt. B blok no:2/9 sayılı adresinde elde edilen l'den 257'ye kadar numaralandırılan CD ve DVD'lerden "52, 60, 61, 62, 63, 64, 183, 185, 191, 192, 193,194, 197, 201, 243, 247, 248" nolu CD'lerin içerisinde; "Mersin ilinde bulunan bir yerel televizyona Kuvayı Milliye Derneği Başkanı Hüseyin Görüm, Kuvayı Milliye Derneği yöneticilerinden Fikri Karadağ konuk olarak katılarak 'Kuvayı milliye Derneği ve Hareketinin yapılanmasının ve amacının anlatıldığı' ayrıca 'hükümetin devleti 500 Milyar Dolar borca soktuğunu ve devleti iyi yönetemediğini bunun karşısında Genelkurmayın ve askerin bir şeyler yapmasını ve görev almasını anlattığı, Fethullah Gülen hakkında misyonerlik faaliyetleri gösterdiğine dair 3 CD 'lik video görüntüleri hazırladıklarını ve bu CD 'leri Türkiye ve Dünyanın her tarafına dağıttıklarını' anlattığı röportajın 2. BÖLÜM video görüntüsünün" olduğu belirlenmiştir. -Aynı adreste elde edilen "FETHULLAH GÜLEN İHANETİ HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA" başlıklı, 04.06.2007 tarihli dokümanda; "PKK'ya 15 Bin dolar Verdi Fethullahcılar Özel Işık Koleji'ni açacakları dönemde, Erbil, Talabani liderliğindeki 1/58 Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 'nin denetimi altındaydı. Fethullahcılar, okulun özgürce faaliyet göstermesi ve bir müdahale ile karşılaşılmaması için PKK ile anlaştılar. Işık Koleji 'ni temsil eden kişilerle PKK arasındaki ilişki. Erbil kalesinin hemen altında bulunan Tarsus Otelinde kuruldu. PKK ye 15 bin dolar para yardımı yapıldı. PKK'nin okula müdahalede bulunmama koşulu, Fethullahcılar'ın Türkiye Cumhuriyeti devletinin sivil ve askeri istihbarat personelini okula sokmamasıydı. Fethullahcılar'la PKK; Türkiye'ye karşı bir ittifak oluşturmuşlardı. Nitekim CIA, okulu üs olarak kullandı. PKK'nin de buna bir itirazı olmadı. Bunun karşılığında okul, faaliyete başladı-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"MUHARREM BAYRAKTAR" başlıklı dokümanda; "¦¦¦Oysa Said-i Nursi'nin Deccal dediği Atatürk, İzmir Amerikan Kolejinde Misyoner faaliyette bulunuluyor diye bu okulu tamamen kapatmış, hayatta iken Bab-ı Ali'nin 'Misyonerle Mücadele Teşkilatı' kurmasına destek vermiş, 3 Ocak 1922'de Meclis Başkanı iken yayınladığı bir muhtırada, İçişleri Bakanlığı'na çok sert çıkışarak Amerikalıların Anadolu'da 'Öksüzler Yurdu' altındaki yapılanma isteklerinin tamamen Hıristiyanlığı yaymak amacı taşıdığını vurgulayarak 'Bu talebin derhal reddedilmesini' istemişti. Said Nur si Risalelerinde 'Müslüman İsevi' gibi 'Cihan Harbinde ölen Hıristiyanlar Şehiddir' gibi, 'Ermenilere Valilik, Kaymakamlık görevi verilsin' gibi tuhaf ifadeler kullanıyor. Hıristiyanlara 'Müslüman olmak için dininizi tamamen terk etmeye gerek yok' şeklinde İslam'ı olamayan fetvalar veriyordu. Daha da ileri giderek Risalelerinde Nurculara Misyonerlerle ittifak edin çağrısında bulunuyordu. Bu çağrıya uyan pek çok Nurcu ise Moda Presbiteryan Kilisesi Başpastörü Turgay Üçal gibi Ankara Ostim Türk Dünyası Presbiteryen Kilisesi Başpastörü Yavuz Kapusuz gibi. Nurculuktan Hıristiyanlığa geçiyordu... Said Nursi, Atatürk'e Deccal derken ve Atatürk'ün belkemiğini oluşturduğu Kuvva örgütlenmesine karşı çıkarken, bugün onun peşinden gidenlerin tarihi gerçekleri ve tarihi ayıpları gizlemek çok komik bir savunmaya girmeleri hiç de yakışık kalmıyor-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —"Misyonerlik nedir, hedefleri nelerdir?" başlıklı dokümanda; "¦¦¦Sevgi ve Diyalog söylemleri bir kılıftan ibarettir. İçlerindeki kini örtmek için kullandıkları bir maskedir. Misyonerler ısrarla dünya barışını, kardeşliği, sevgi ve hoşgörüyü savunurlar, fakat Müslümanların bulundukları bölgelerdeki ihtilaflarda, karışıklıklarda misyonerlerin parmağı vardır. Nitekim Osmanlı Devletini de bu nifak tohumları ile yıkmışlardır. Şu anda da gerek Sünni-Şii tartışmaları olsun, gerek diğer ihtilaflar ürk-Kürt, sağ-sol vb) olsun 1/59 hemen hemen hepsinde misyonerlerin rolünün olduğu görülür. Misyonerlerin Müslümanlar arasına fitne sokmada bu kadar başarılı olmasının sebebi, onların gidecekleri ülkenin dini, içtimai ve kültürel durumunu önceden iyice inceleyip öğrenmeleridir. Zira zeki öğrencilerden seçilen misyonerler, Hristiyanlık bilgilerini iyice öğrenmekten başka Arapça, İslami bilgiler ve İslam Felsefesi gibi ilimleri de öğrenirler. Günümüzdeki misyonerlerin diğer bir söylemi de Evangalizm söylemidir. Misyonerlik kelimesi Müslümanlarda Emperyalizm gibi, haçlı seferleri gibi olumsuz izlenimler oluşturduğundan bu maskeyi kullanmaktadırlar. Evangalistler; tek amaçlarının İsa'yı dünyaya duyurmak olduğunu ve kimseyi zorla Hristiyan yapmak gibi bir niyetlerinin olmadığını söylerler. Kendilerinin ne Katolik ne Protestan ne de Ortodoks olduklarını, köklerinin Hristiyanlığın ilk günlerine kadar uzandığını iddia ederler. Evangelistler kendilerini 'Mesih İnanlıları' olarak tanıtan maskeli misyoner grubudur. Misyonerlerin 2. Vatikan Konsülünden itibaren uyguladığı diğer bir uygulama da mahalli kiliseleri güçlendirmedir. Eskiden kiliseler merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Merkez kilise mahalli kiliseleri denetlerdi. Günümüzde ise mahalli kiliselerin yetkileri ve imkanları genişletilmiştir. Bu kiliselerin başlarına geçirilen din adamlarını da o bölgenin halkından seçmektedirler. Çünkü kendilerinden birisinin Hristiyanlık propagandası yapmasının o bölge halkı üzerinde daha fazla etkisi olmaktadır. Günümüzdeki misyonerlerin diğer bir metodu da İnkültürasyon metodudur. Buna göre Hristiyanlar kendilerini gizlemekte ve muhataplarına onların kültürel ve dini değerleri ile yaklaşmaya çalışmaktadırlar. Mesela, Müslümanlarla konuşurken tek tanrıya inandıklarından bahsetmekte, Hz Peygamberi ve Kur'an-ı Kerim'i kabul ediyormuş gibi bir izlenim vermeye çalışmaktadırlar..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"BİRİNCİ BÖLÜM, İKİNCİ BÖLÜM" şeklinde bölümler halinde hazırlanmış birbirinin devamı niteliğindeki dokümanlardan "DÖRDÜNCÜ BÖLÜM" başlıklı dokümanının alt başlığı olan "Misyoner Okulları" başlıklı dokümanda; " - Misyoner Okullarının Türkiye'de hangi anlayışla çalıştıklarını ve ne yapmak istediklerini daha iyi anlamak için, geçmişte yaşanmış olayları bilmek gerekir. Genel Kurmay Başkanlığının yayımladığı Türk İstiklal Harbi adlı yapıtta, bugün için son derece aydınlatıcı olan bir misyonerlik belgesi vardır. Belge, Merzifon Amerikan Misyoner okulu Direktörü Whit'in 1918'de Amerika'ya gönderdiği bir mektuptur. Mektupta şunlar yazılıdır: Hıristiyanlığın en büyük düşmanı Müslümanlıktır. Müslümanların da en güçlüsü Türklerdi. Buradaki hükümeti devirmek için. Ermeni ve Rum dostlarımıza sahip çıkmalıyız. Hıristiyanlık için Ermeni ve Rum dostlarımız çok kan feda ettiler ve İslam 'a karşı mücadelede öldüler. Unutmayalım ki, kutsal görevimiz sona erinceye kadar, daha pek çok kan akıtılacaktır. (18)" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.16-HÜSEYİN VURAL VURAL > Hüseyin Vural Vural'ın İstanbul ili Kadıköy İlçesi Fenerbahçe Mah. Cengiz 1/60 Topel Sok. Çıpa Apt No:7/2 sayılı ikametinde elde edilen (101) nolu CD içerisinde bulunan, "Fw_ [300-400ler] MİLLİ GÜVENLİK TEHDİTLERİ" isimli Outlook Express Posta İletisi içerisinde İzzet Ersoy isimli şahıs tarafından 15 Şubat 2006 Çarşamba tarihinde, saat: 23:ll'de gönderilen "Fvv: |300-4001erJ MİLLİ GÜVENLİK TEHDİTLERİ" konulu e-postanın olduğu, bahse konu e-postanın ekinde bulunan "MİLLİ GÜVENLİK TEHDİTLERİ" isimli vvord dosyasında; "—Gizli veya açık AB, ABD ve IMF hayranlığı, taraftarlığı, borazanlığı ve mandacılığı veya dinlerarası diyalog misyonerliği yapmak, milli güvenliği tehdittir-¦ ¦ " şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.17-İBRAHİM ŞAHİN >İbrahim Şahin'in İstanbul ili Kadıköy ilçesi 19 Mayıs Mahallesi Ozan Sokak No:9/12 sayılı adresinde yapılan aramada elde edilen NORTECH marka NT75013009405107 seri numaralı 195 numarası ile numaralandırılan CD'nin yapılan incelemesi neticesinde düzenlenen 10.06.2009 tarihli inceleme ve değerlendirme raporunda; Misyonerlik ile ilgili iki adet sunum dosyasının bulunduğu tespit edilmiştir. 2.2.18-İSMAİL YILDIZ >İsmail Yıldız'ın Ankara ili Çankaya İlçesi Tunus Caddesi Renk Apartmanı 91/1 sayılı yerde faaliyet gösteren SESAR (Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi) isimli işyerinde yapılan aramada elde edilen, yonsis75ibareli _SamsungHDD_S0DWJUL918228 marka harddiskte bulunan "24 şubat 2006 özdağ" isimli vvord dosyasının içeriğindeki "HEDEFTEKİ KARADENİZ" ve TÜRK MİLLİ KİMLİĞİ", 25 Şubat 2006, Ümit ÖZDAĞ" başlıklı yazıda; " ¦Karadeniz ve Doğu Anadolu'nun insani dokusunun güçlülüğü ve milli güvenlik kimliğimiz açısından önemi tesadüfi değildir. Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesi Türklerin Anadolu'da ilk yerleştikleri coğrafyalardır. Bu yerleşim 1071 Malazgirt muharebesinden önce gerçekleşmiştir. Ve 1000 seneyi aşan bir süre, bu bölgelerin Türklüğü, geçiş coğrafyası niteliğindeki Karadeniz ve Doğu Anadolu'da milli varlık ve milli kültürlerini savunmuşlardır... ...Bölgede değişik ülkelerin istihbarat servisleri yaptıkları faaliyetlerle zayıf insan zeminini istismar ederek, milli dokuyu uzun vadede parçalamak amacı ile ajancıklar yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Bölgeye yönelik bir dini-misyonerlik çalışması gerçekleştirilmektedir. Sistemli ve 1000sene gibi uzun vadeli bir program ile bütün Asya'nın Hristiyanlaştırılması çalışmalarında Trabzon'a özel bir önem verilmektedir. Seks ihracatı, artık kadın ticareti yapan istihbarat servislerinin kontrolündedir ve amacı toplumsal dokuyu tahrip etmektir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ™"akp analiz-dosya antetli" isimli vvord dosyasının içeriğindeki "AKP'NİN ORDU İLE TEMAS ARAYIŞININ DEĞERLENDİRMESİ ve ÖNERİLER" başlıklı yazıda; 1/61 "¦¦¦Modernleşme süreci Ordu da da, İslam da da sürekli şekilcilik bağlamında algılanmış ve iki olgu modernleşirken, etki alanını da kaybeden olgular haline dönüşmüşlerdir. Bunun ana nedeni, kendi semantik tabanını yenileyemeyen kafaların, kendilerini sürekli bir psikolojik savaşın muharebe alanında bombardıman altında bulmalarıdır. İlginçtir ki, dış güçlerin 'demokrasi'propagandası altında 'milli politika' üretme kapasitesi törpülenen ve toplumsal hareket alanı daraltılarak, koruduğu topraklar dış güçlerin etkisi altına giren bir 'Ordu' ile; 'şeriat' kışkırtması altında 'dini politika' üretme güdüsü 'batıcı' kalıplara (türban sorunu bağlamında, batının bu coğrafyada istediği manipülasyonu gerçekleştirmesine yarayan yapay bir sorundur ve İslami çevreler de, Ordu da bu manipülasyonu başarılı dezenformasyon kampanyaları sebebiyle ortak olmuşlardır) sıkıştırılan ve toprakları misyonerliğin cirit attığı bir alana dönüştürülen 'İslam', aynı psikolojik savaşın kurbanıdır-¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -"Anka Kuşu Hareketi'nin 20 Nisan 2007 Tarihli Basın Açıklaması" isimli word dosyasının içeriğindeki "ANKA KUŞU HAREKETİ (PLATFORMU) 20 NİSAN 2007 TARİHLİ BASIN AÇIKLAMASI" ibaresi ile başlayıp "ANKA KUŞU HAREKETİ (PLATFORMU) Av.Dursun Yassıkaya" son bulan yazıda; " • -Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği Başkanı İhsan Özbek; Birileri bu olaydan sonra çıkıp utanmadan 'Müslüman Mahallesi'nde salyangoz satıyorlardı!' derse buna da şaşırmayacağız! Müslüman Mahallesi'nde salyangoz satılmazmış! Gerekirse satarız ve satacağız! Bu üçüncü sınıf reklamcı ve figüranların verdikleri beyanatlara göre 'misyonerlik faaliyeti' denilen şey, özgür ve Laikim! diyen bir ülkede, inanılan dini tebliğ etmekmiş ve bu tebliğ (!), bu tabi hak (!), öcüleştiriliyormuş! Güneydoğu ve Doğu Anadolu halkının başına PKK'nin dışında bir de, kişileri maaşa bağlamak aşamasına varıncaya kadar Hıristiyanlaştırmaya çalışarak bir başka belayı musallat etmek ve kişilerin maddi imkansızlıklarını sömürerek 'inanç' olarak sunulan bir konsepti parayla satışa çıkarmak nasıl bir hak, nasıl bir tebliğ, nasıl bir özgürlüktür acaba? İnançlarını para karşılığı Müslüman Halka kakalayıp, insanların maddi imkansızlıkları üzerinden 'din ticareti' yaparak 'TÜRKİYE'Yİ TÜRKSÜZLEŞTİRME OPERASYONU' nun en önemli saç ayaklarından birini oluşturmaya çalışan bu utanmaz karakterlerin zeytinyağı gibi üste çıkışlarını izledikçe midemiz kalkıyor! Ve sözde basın toplantısından, yani birçok TV'nin canlı verdiği İncil Show'dan diğer inciler... Türkiye Ortaçağ karanlığına gömülmüştür! Uzun süredir ırkçılık ve Hıristiyanlığa nefret tohumları ekiliyordu, şimdi bunlar biçiliyor! Yabancı düşmanlığı sürekli olarak körükleniyor! 1/62 Trabzon 'daki Rahip Santaro, Hrant Dink ve bu vahşet aynıdır! Ne yazık ki şimdi de yine aynı senaryoları konuşacağız! Yine aynı koro çıkıp, kendi yarattıkları kan üzerlerine sıçramasın diye olayı karanlık güçlere ve gizli istihbarat servislerine ihale edip, 'Yine birileri Türkiye 'yi karıştırmak istiyor!' diyecek ve aynı nefret şarkısını söyleyecekler! Bugün Türkiye'de Ortaçağ'daki gibi cadı avı var. Hergün misyonerlerin hain planları üzerine yazı çıkıyor. Bu bir cadı avıdır. Bugün birilerine misyoner demek, onu saldırıya ve katledilmeye açık hale getirmektedir. Türkiye tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük bir tehdit altındadır. Bu tehdit, Türkiye 'nin tahammülsüz ve hoşgörüsüz bir yer haline gelmesidir. Türkiye'deki can güvenliğimiz tehlike altındadır. Üçü de Protestan Hıristiyanlar'ın şehitleridir. Türkiye 'de artık Protestanlar 'ın kanı döküldü. Mikserleme çalışmalarında üzerine olmayan Batı, unutmasın ki; cami duvarı ile ecel arasındaki korelasyona dahil olmak için çırpınanların helvasını kavurmakta da Türkler 'in üzerine yoktur! Kimse 'AB-BOP makasına malzeme edilen azınlıklar, terör, misyonerlik, laiklik vs. türünden çürüğe çıkmış argümanlar' üzerinden kendini zorlamaya kalkmasın artık! Zira takkeler düşeli keller görüneli bir hayli zaman oluyor. Bu tavırda ısrar etmek isteyenler, kar-zarar hesaplarını buna göre yapsalar iyi ederler... AKP'nin içerde devletin ve milletin ağırlığının arttığı bir dönemde AB aracılığı ile üzerindeki presi dağıtmaya yönelik arttığı kaynağı belli destek görmesi öncelikle AKP lileri 'Biz ne yapıyoruz?' sorusunu sormaya yöneltmeli!—" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Aytunç Altindal - İSTİHBARAT" isimli vvord dosyasının içeriğinde; "...Şimdi Türkiye'ye yönelik içi ve dış tehditlerde tekrar buraya dönersek, dikkatimizi çeken unsurlar şunlardır. Birincisi, Türkiyedeki özellikle dini yapının, kendi içinden manipüle edilmesi. Bu 1960'lı yıllarda başladı. Evvela 1953 de Misyoner gönderildi, Türkiye'ye. Bunlar barış gönüllüsü adı altında gönderildiler. Güneydoğu Anadoluda fıeld research' dediğimiz alan çalışmaları yaptılar ve şahıslara aslında sen Ermenisin, ama seni zorla müslüman yapmışlardı, senin deden Ermeni idi. Bak sen şimdi kendi dinine dönersen, biz seni Avrupa Birliğine de alırız, seni Avrupa'ya göndeririz, Amerika'ya göndeririz, şuraya buraya göndeririz şeklinde vaatler yapıldı... Şahısların, Türkiye'deki 10000, 20000, 50000 genç, yaşlı veya orta yaşlı birisini hiristiyan yapsan ne olur, yapmasan ne olur, adamlarda biliyor bunu, bu önemli değildir, nedir esas, esas yabancılaştırmaya sokmaktır. Yani misyonerlik faliyeti demek, yabancılaştırmak demek 1/63 kişinin kendisine, çevresine, ailesine, devletine, milletine, bayrağına ve tüm hukuk sistemine yabancılaşması tehditidir. Bunu temin edebilmek için yapılan faliyettir. Yoksa 18 yaşında, 25 yaşındakinin, 60 yaşındakinin, ben hiristiyan olmak istemesi havagazıdır, hiçde önemli değildir. Türkiye'de 50000, 100000 kişi hiristiyan olsa ne olur, olmasa ne olur... Türkiye iç ve dış tehditlere maruzmudur? Evet. İç tehditlerden bir tanesi Fener Patrikhanesinin, ekümenlik olma arzusudur. İkincisi, bazı dış güçlerde, birlikte çalışan içerdeki işbirlikçi sermaye kesimi içinde çalışan işbirlikçilerdir, bazı islami gruplardır. Yabancı kiliselerle, başka gruplarla işbirliği halinde olan kiliselerdir, islami cemaatlerdir. Bunlarla beraber gelen dört tane unsur var. Dinler arası diyalog, ekümenizm, İbrahim'i dinler, toplantıları hoşgörü tolerans toplantılarıdır. Bunların bir şapkası var, nedir o şapka misyonerlik faaliyetleri, kısaca bunada değineceğiz..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ¦"Bir Türkiye Fotoğrafi" isimli vvord dosyasında bulunan "Bir Türkiye Fotoğrafı" isimli dijital kitap çalışması olduğu değerlendirilen (180) sayfadan ibaret belgenin "BOP Pazarlamacılığı'nda İslam'ı Aracı Kılan Süreç ve Bu Sürecin Ekmeğine Yağ Süren AKP" başlığı altında; "Büyük Orta Doğu Projesi olarak geçen ancak esasen Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi olarak planlanan malum projenin o coğrafyadaki pazarlamacılığının ılımlı İslam, model ülke, cephe ülke gibi cici söylemlerle Türkiye'ye ihale edilmek istendiği uzun zamandan beri dünya gündeminde yer alan gayet açık bir noktadır. Ancak bu açıklığın perde arkasında teolojik stratejiler kanalıyla götürülen bir başka boyut daha var ki; işte bu nokta kamuoyunun algılaması açısından pek de açık değildir. Zira yine bu noktada da 'estetik bir kamuflaj' devreye girerek iyi bir göz yanılması yaratılmaktadır. Bilindiği üzere "Dinler Arası Diyalog" başlığı ile start verilen "hümanist ve barışçıl açılımlar "ın en önemli uzantıları, epey zamandan beri Türkiye üzerinde dönüp dolanmaktadır. Fethullah Hoca ve meşhur Abant Toplantıları ise bu açılımın etkili, ancak sadece bir kanadıdır. Bu aracı kanatlara bir örnek daha verilecek olunursa; geçtiğimiz dönemlerde AKP'nin destek ve onayıyla İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından 7.si düzenlenen ve yaklaşık 3 gün süren Uluslararası Bedüizzaman Sempozyumundan söz etmek yerinde olacaktır. Zira bu sempozyum; Batı 'nin, Doğu 'nun kendi değerlerini kendi amaçlarına giden yolda bir aracı kılmasının en açık örneğini vermektedir. Uluslararası Bedüizzaman Sempozyumuna 40 ülkeden 80'e yakın öğretim üyesi getirilmiş ve Kur'an okunarak açılıp haremlik selamlık oturulan sempozyumda çoğunluğu ABD ve Avrupa Ülkelerinden gelmiş olan konuşmacılar Said-i Nursi'nin Risalesi'nden alıntılar yaparak BOP 'u destekleyici tezler ileri sürmüşlerdir. 1/64 Yani 'Size sizinle gelir, sizi alıp götürür ve yerine kendimizi inşaa ediveririzl' diyor yabancı 'hümanist' dostlar! Ancak süreç burada kalır da dememek gerekir, zira asli amaç; süreci Hıristiyanlık ve İslamiyet arasındaki buzları eritme sözde gayesi ile başlatıp, Museviliğin İslamiyet'i yutmasını temin edecek bir boyutu gerçekliğe taşıyabilmektir!... Ancak burada en azından sezilecek bir misyoner hareket mevcuttur. Üzerinde durduğumuz noktada ise kesinlikle böyle bir amaç görünmüyor! Zira gaye salt 'diyalog' ve 'uzlaşı'... İşte tam da bu noktadan hareketle, Romanya'dan Prof. Dr. George Grigore; sempozyumda bugün dinler arası diyaloga muhtaç olunduğunu savunuyor. ABD 7/ Yazar Michael Starzinski ise; ABD ve Müslüman dünya arasındaki diyalogun dünyaya barışı getirecek anahtar olduğunu ileri sürüyor. 'Dinler Arası Diyalog' kavramıyla anlatılmak isteneni en iyi özetleyenlerden birisi ise ABD Tunxis Koleji Dekanı Colleen Keyes oluyor. Keyes, Müslüman Ülkelerin ABD'ye karşı silahla değil, Kur'anla mücadele etmesi gerektiğini söylüyor..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —"Cemil Çiçek" isimli vvord dosyasında halen Meclis Başkanı olan Cemil ÇİÇEK hakkında bilgilerin ve hakkında yayımlanmış yazıların bulunduğu belgenin olduğu, bahse konu belgede; "¦¦¦İmar kanunda değişiklik getirerek, Türkiye'de yaşayan bazı yabancıların ibadet özgürlüğünü sağlamayı amaçladık Bunun altında apartmanlarda mescit açtırma niyetinin yattığı ileri sürüldü. Oysa bu maddenin amacı başka. Bakan bu konuda da bilgi veriyor. Türkiye'de son zamanlarda misyoner faaliyetlerinde artış gözlendiğini, Hıristiyanlığı yayma çalışmalarının arttığını, evlerde ibadethaneler açıldığını söylüyor bakan. Bu maddenin esas amacı, bunların düzenlenmesi, yasal hak ve sorumluluk çerçevesi içine alınması. İnanç özgürlüğünün düzenlenmesi. Hükümete karşı ön yargı yüzünden bu anlaşılamadı.-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —"Gelecek 1000 Yilda da Buradayiz Kitabindan Notlar" isimli vvord dosyasının içeriğinde "Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın "GELECEK 1000 YILDA DA BURADAYIZ!" Kitabından Temel Notlar..." başlığı altında; "¦¦¦Bu jeo-politik mücadelede, Hıristiyan-Yahudi ittifakının Hıristiyan kanadının islam/Konfuçyanizm ittifakına karşı büyük bir ideolojik saldırıya geçtiğini görüyoruz. Bu ideolojik saldırının şekli ise misyonerlik faaliyetleridir. Batı, Asya'yı Türkiye (İslam) ve Kore/Çin (Konfuçyanizm) üzerinden Hır ist iyonlaştırma çalışmalarını stratejik bir plan çerçevesinde yürütmektedir. Hıristiyanlığın Konfuçyanizm karşısında ilerlemesi, İslam karşısındaki 1/65 ilerlemesinden doğal olarak daha kolay olmaktadır. Güney Kore Halkının %50 'si, 50 sene içinde "misyonerlik faaliyetleri" ile Hıristiyanlaştırılmıştır. Vatikan 3. bin yılı, Asya'nın Hıristiyanlaştırılması bin yılı olarak ilan etmiştir. Türkiye 'deki misyonerlik faaliyetlerini ancak bu çerçevede anlarsak doğru bir zeminde tahlil etme imkanımız olur. Yani son yıllarda bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Müslümanların Katolik ya da Protestan olması 'bireysel arzularından kaynaklanan bir din değiştirme' değil, bilinçli bir politikanın beyinleri hedef almasının sonucunda gerçekleştirilen bir psikolojik operasyona kurban gitmeleridir. Genelkurmay Başkanlığının hazırladığı bir rapora göre, misyonerlik faaliyetleri özellikle Alevi ve Kürt yurttaşlarımızı hedef almaktadır. Misyonerlerin hedefi 20 yıl içinde Türk Toplumunun % 10'unu, takriben 8 milyon insanı Hıristiyanlaştırmaktır. Türk Devleti'nin misyonerlik ile mücadele yeteneği ne yazık ki yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı bu tür bir psikolojik savaş konusunda yetersiz olmanın ötesinde ne yazık ki stratejik bir cehalet içindedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Güvenlik Kurulu gibi güvenlik ve istihbarat yapılarının böyle bir mücadeleyi verebilecek alt yapıları ve anlayışları mevcut değildir-•¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Bahse konu adrestete aramalarda elde edilen, Yonsis84ibareli_SamsungHDD_ S0DVVJ1JL918230 (80GB) ibareli harddiskte bulunan "kose061103" ibareli vvord dosyasının içeriğindeki "SAHTE MAZLUMLARIN İKTİDARINDA "GERÇEK MAZLUM" OLMAK" başlıklı yazıda; "—Türk-Ortodoks Patrikhanesi'nin basın sözcüsü Sevgi Erenol, Hristiyan vatandaşlarımız adına işte bu sağduyulu sesin sahiplerinden bir tanesi. Geçenlerde Kamu-Sen 'in davetlisi olarak Ordu 'daydı. Erenol, bakın neler dedi: Misyonerlik faaliyetleri üzerine... Asya'yı Hristiyan yapmak için Türkiye'yi anahtar olarak görüyorlar. O sebeple Türkiye'ye aşırı bir saldırı var. Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri üç koldan yapılıyor. Birisini Vatikan, ikincisini Fener Rum Patrikhanesi, üçüncüsünü ise Protestanlar yapıyor. Bu projeyi hayata geçirmek için özellikle kadınlara yönelik kurumlar kuruyorlar. Çünkü ailenin en zayıj halkası kadın olarak kabul edilir. Kadın üzerinde yapılacak çalışmanın toplumun diğer üyelerini etkileyeceğini kabul ediyorlar. İngilizce kurslarının misyonerlik adına kullanılması üzerine, Bunları yaparken de İngilizce kurslarını kullanıyorlar. Her ingilizce kursunu bugün bir misyonerlik faaliyeti olarak kabul edebilirsiniz. Kendine yakın gençleri eğitime tabi tuttuktan sonra ev kiliselerine yönlendiriyorlar. Bunun için dükkanları, apartman dairelerini kiralayıp ibadethane olarak kullanıyorlar. Bugün hemen her ilimizde ev kiliselerine rastlamak mümkündür, istiklal savaşında bu topraklardan atılanların torunları, yöneticilerimiz sayesinde davetler vererek geri 1/66 çağırılıyor. Bir duvarı veya bir taşı kalmış bir takım harabeleri kilisedir diyerek ayin yapılıyor. Cemaati olmayan kiliselere otobüslerle Yunanistan'dan cemaat getiriliyor. Böyle bir rezaletle karşı karşıyayız, Bu sözler, ülkesini seven ve sahip çıkan bir Hristiyan vatandaşımıza ait. Kendi inandığı din lehine bile olsa, gelişmeleri ülkesine zarar verdiği için kabullenemeyen bir vicdan. Bu ülkede kontrolü ele geçirmeye çalışan Amerikancı Kürtçü Lobi (AKL), medyadan bürokrasiye kadar bir çok alanı etki altına almaya çalışırken, ülkesine sahip çıkanlar köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor-¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ""Misyonerlik F." isimli "Firefox Document" dosyasının içeriğindeki "Misyonerlik Faaliyetlerini Teşvik Edenler -M.Şevket Eygi- (Aktarma)" başlıklı yazıda; "¦¦¦Müslümanlar Batı ülkelerinde cami yapabiliyorlar da, Hıristiyanlar Türkiye'de niçin kilise yapamayacakmış? diyen politikacı bilmiyor mu ki, cami yapılan Batı şehirlerinde Müslüman nüfus vardır, ibadet yerleri onların ihtiyacı için yapılmaktadır. Bizde ise, kilise yapılan şehirlerde bir tek Hıristiyan yaşamamaktadır. Yine bu adam bilmiyor mu ki, bizdeki misyonerlik faaliyetleri masum dinî propaganda ve çağrı hareketleri değildir; bunların arka planında emperyalizm, sömürücülük, Türkiye'yi bölme, parçalama, bağımsızlığı ortadan kaldırma, millî kimliği yok etme emelleri bulunmaktadır... ABD'deki bir kısım Evangelist kiliseler, İsrail ve Siyonizm konusunda kraldan daha kralcı kesilmişler ve Başkan Bush ekibini Irak'a saldırmak hususunda kayıtsız şartsız desteklemiş ve teşvik etmişlerdir. Irak'a karşı bu kadar amansız, gaddar ve merhametsiz olan bu Evangelistlerin Türkiye 'de masumane ve barışçı din daveti yaptıklarını sananlarda hiç akıl, iz 'an, beyin, fıraset, vatanseverlik yok mudur? Uluslararası Lozan Andlaşmasına göre Türkiye'deki Rumlar Yunanistan'a, Yunanistan'daki Müslümanlar Türkiye'ye gönderilmiş ve mesele 1924'te bitmiştir. Hal böyle iken megali ideacı bir kısım Rumlar ülkemizin büyük kısmı üzerinde hak iddia etmekte, Müslüman Türklerin bu bölgeleri Rumlardan gasb etmiş olduklarını, er veya geç bu yerleri tekrar feth edeceklerini propaganda etmektedir. Biz Türkler ise Selanik'i, Atina'yı, Yanya'yı, Kavala'yı almak emelini beslemiyoruz.... Türkiye'nin doğusunda ve güneydoğusunda bazı bölgeler Müslüman yerli nüfustan arındırılmıştır. Bu arındırma kasıtlı ve planlı mıdır? Halkımız bunu da bilmek istiyor... Yunanistan'da, doğu Karadeniz bölgemizde Pontus Rumluğunu ihya için ne gibi faaliyetler yapılmaktadır? O bölgeden kaç Türk çocuğu, 'Sizin aslınız Rumdur, Türkler sizi zorla Müslüman yaptı' denilerek kandırılmış ve Rumlaştırılmak için Yunanistan'a gönderilmiştir? Yunanistan 'da Pontus konusunda faaliyet gösteren kaç dernek vakıf enstitü bulunmaktadır? Trabzon 'daki Katolik kilisesine beş yüz kadar Türk öğrencinin devam ettiği rivayetleri 1/67 doğru mudur? Bir yandan çeşitli misyonerlik teşkilatları hummalı ve yoğun bir faaliyet ve Hıristiyanlaştırma seferberliği içindeyken, öte yandan Müslümanları uyutmak için 'Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik' toplantıları yapılmaktadır. Müslümanlar Hazret-i İsa'yı kabul ediyor ve seviyorlar, Hıristiyanlar ise Hazret-i Muhammed'i yalanlıyor, Kur'an'm hak kitap olduğunu kabul etmiyorlar. Bu şartlar altında onlarla nasıl diyalog yapılabilir? Bu diyalog tuzağına halkımızı kimler düşürmek istemektedir? Türkiye Müslümanlarına tam bir inanç, din, inandığı gibi yaşamak hürriyeti tanımayanlar, Hıristiyan misyonerlerinin ülkemizde cirit atmasına nasıl izin verebilirler? şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. ""Misyonerlik Faaliyetleri Artışta" İsimli "Firefox Document dosyasının içeriğindeki "PROF. DR. AYTUNÇ ALTINDAL:MİSYONER FAALİYETLERİ ARTIŞTA" başlıklı yazıda; " - Misyoner sayısındaki artış neyin ifadesidir? Devlet ve halk, bunların yasadışı çalışmalarını nasıl durudurabilir? Misyoner sayısı giderek daha da artacak ve Türkiye 'de belki de yüzlerce kilise açılacaktır. Bu, AB stratejisinin kaçınılmaz sonucudur. Devlet, misyonerlik faaliyetlerini önlemeye yönelik hiçbir ciddi girişimde bulunmamaktadır-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. ™"yargi2" İsimli "Firefox Document" dosyasının içeriğindeki "Çok Bilinmeyenli Bir Denklem; eni Türk Ceza Kanunu /span>" başlıklı yazıda; "... Yürürlüğe giriş tarihini ertelemenin dışında üzerinde hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmayan yeni TCKC/b>nm hatırı sayılır maharetlerinden bir tanesi de yasadışı Kur İn kursu açanlara verilecek cezanın hafifletilmesi olmuş ve gündem neredeyse bu noktaya kilitlenmiştir. Ancak klasik I aşırtmacalar }/b>dan hayli aşina olduğumuz üzere, burada da oldukça lelılikeli bir asimetrik etki j,/b> mevzubahistir. Zira tüm kamuoyu 3er0 yemlerC/b>e takılıp bu noktaya odaklanmışken aynı yasa ile körüklenecek olan misyonerlik faaliyetleri kimsenin dikkatini çekmemektedir!... Ancak konunun bu tarafı bir yana; aynı yasa, ülke içinde teşkilatlanmanın en etkili formüllerinden biri olan misyonerlik faaliyetlerinin de önünü açacaktır. Dolayısıyla bu adımın, kaçak Kur \n kurslarından çok daha tehlikeli bir boyut olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir-¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2.2.19-MUHAMMET MURAT A VAR >Muhammet Murat Avar'ın Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde 01.01.2008 günü saat 10.30 sıralarında Ayhan isimli şahısla yaptığınız telefon görüşmesinde; 1/68 Ayhan'ın; Dün daha bir sohbet etmiştik ki onlan ilgili olarak yayın yapmamız bir sakınca var mı? Sizin; Şu anda var Ayhan'ın; O zaman ayrıntılı doküman istiyorum mesaj mail bekliyorum Sizin; Ayrıntılı doküman abi bana gelip bana bugün yarın gelecek geldiği gibi sana veririm Ayhan'ın;Türkiye Cumhuriyeti devleti bu tür bilgilerin ifşa edilip halkın uyandırılmasını istiyorum. Sizin; Var devletin mevletin haberi var Ayhan'ın; İfşa edilmesini istiyorum diyor ki halkı uyarın Sizin; O konuyla ilgili burada detaylı bir çalışma yapıyorum Ayhan'ın;Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlerinden birisi de bu milletin dinini korumak bunu anlatamıyor ama kendisi ifade edemiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milli güvenlik kurulundaki görevlerinden birisi de bu milletin müslüman kimliğini korumak, devletin görevi bunlardan birisi de bu ve diyor ki bu konularda uyarın diyor. Sizin; O zaman dur bakayım CD yi komple alayım sonra geleyim... Şeklindeki telefon görüşmesini açıklayınız sorusuna; "Ben bu görüşmeyi hatırladım. Ayhan isimli şahıs Milletin sesi gazetesinin sahibi olan Ayhan Köseoğlu isimli şahıstır. Erzurum'a gelen yabancı bazı misyonerler ile ilgili olarak duyum gelmişti. Bende bunun ile ilgili olarak Ayhan ile görüştüm. Bu şahısların jandarma bölgesinde olduğunun haberi üzerine bu konuda bilgi alış verişi yaptım. Kendisi benim patronumdur. Bu şekilde aramızda bilgi akışı oldu. Bana bu haberi veren şahıslar CD'yi bana getirmediler. Bu görüşme bu konu ile ilgili bir görüşmedir " şeklinde cevap verdiği tespit edilmiştir. 2.2.20-MUSTAFA KOÇ >Mustafa Koç'un Kastamonu J. Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanlığında bulunan iş yerinde yapılan aramada elde edilen HP Compag nx6310 marka CM 644 FTWG seri numaralı di/üstü bilgisayarın 5PK32ZVG seri numaralı 80 GB'lık harddiskte bulunan "OPUS DEI" isimli vvord dosyasının "İLK HEDEF HIRİSTİYANLAŞTIRMAK" başlığı altında; "Sonsöz: Hıristiyanlığa ve çağımızdaki güçlü Ekümenizm hareketinin yönlendiricilerine göre Yahudiler ve Müslümanlar 'Doğru Yolda Yanlış Adımlar Atan' iman sahibi insanlardır. Bunları 'Ekümeneye-Uygarlık' kazanabilmek için Hıristiyanlaştırmak ilk hedeftir. Onlara göre Batı'nın istediği ölçülerde ve koyduğu normlar çerçevesinde 'Laikleştirilmiş' ve böylelikle de 'Nötralize' edilmiş olan bazı Müslüman ülkeler bu 'Geçiş dönemlerini' tamamlamak üzeredirler. Bu ülkelere yapılacak yoğun misyonerlik faaliyetleri ve 'Evangelization' günümüzde Ekümenik hareketin olmazsa olmaz ön koşuludurlar..." eklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -"VATİKAN PKK'NIN ARKASINDA NE ARIYOR?" başlığı altında; 1/69 "¦¦¦Katolik dünyasının ruhani merkezi olan Vatikan, Apo'ya sığınma hakkı verilmesine taraftar olduğunu bildirdi. Vatikan bunun da ötesinde Kürtçü anlıkçılığı kışkırtacak bir tavır sergilemektedir: Doğu Kiliseleri Topluluğu sorumlusu Kardinal Achille Silvestrini, Kilise'nin Kürt toplumunun ulusal kimlik kazanmasına sempatiyle baktığını hatırlattı. Silvestrini'nin Apo'nun sığınma talebini düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirdiklerini söylemesi ise PKK terörünün destekçilerinin bir itirafı olarak değerlendirmek gerek herhalde-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.21-MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ >Mustafa Levent Göktaş'ın Ankara ili Çankaya İlçesi Bolivar Caddesi Cemal Nadir Sokak Gül Apt. 4/6 adresinde faaliyet gösteren Göktaş Hukuk Bürosu isimli işyerinde elde edilen (51) numaralı DVD'de bulunan DVD/ÖKK-STK'DAN GELENLER/Coşkun Başbuğ sıralı klasör içerisinde "yb.coşkun başbuğ_misyonerlik konferansı" isimli mp3 dosyasında mp3 dosyasının yapılan çözümünde Yarbay Coşkun Başbuğ'un konuşmalarında; "•• arkadaşlar arkadaşlar psikolojik harp ile misyonerlik iç içe geçtiğini göreceğiz..., Bundan 18 ay evvel askere misyonerlik desen belki yabancı değildir ama siz daha yeni içeri giren dışarıyı bilen insanlarsınız bu nedenle daha rahat anlaşacağız dışarıda bu konuyu şunun için aktarıyoruz birileri özellikle genç beyinlere iş, eş gelecek vaat ederek kadın, kızla her türlü yolu deneyerek beyinleri çelmeye çalışıyorsa ortada bir sıkıntı vardır. Bu yüzden biz misyonerliği aktarıyoruz ve bu aksettirdiğim hadiseler artık saklısı gizlisi de kalmadı açıktan görüyorsunuz. İşte i 00 dolar haftalık maaş verip kiliseye bağlayarak belli menfaatleri onlara uyarak sağlayan bir sistem şuan maalesef Türkiye de var ve misyonerler şu an en çok bizim ülkemizde cirit atıyorlar dünyada..., Arkadaşlar misyonerlik asla ve asla sadece dünyaya yaymak değil bir ülkeyi yıkmak, bölmek parçalamak gibi her türlü eylemi içine almış çok geniş kapsamlı bir faaliyettir..., ...Merzifonlu varmı. Merzifon Amerikan Koleji, Tarsus Amerikan Koleji Bunlar nerde düşünün bakalım. Atatürk bunların hepsini kapattı ve birkaç okul kaldı kapatamadığı birçok siyasetçimizin yetiştiği ROBERT Koleji gibi SANJOSEF Koleji gibi bunlara da şerh koydu bir tek tuğla ekleyemeyeceksiniz bu hali ile kalacaksınız dedi ve o yıllardan bu yıla hala eğitime devam ederler ve bu okullar bu okullarda ki eğitim her şeyin başı ben bir örnek vereyim bu okullar ile ilgili Bursa Amerikan Kız koleji vardı ki o yıllarda Bursa da Amerikan Kız kolejin de 4 tane Türk kızı Hıristiyanlığa geçiyor Atatürk bunu Ankara da duyuyor duyar duymaz olaya derhal ve bizzat kendi el koyuyor okulun bütün icraatlarına rağmen derhal kapatıyor bizim O Amerikan hocaları ... Enselerinden tuttuğu gibi sınır dışı ediyor, yerli hocaları da işbirlikçi diye hapse attırıyor ve okulu tarihe gömüyor. İyi mi etti..., Ceviz Kabuğu programın da iki tene papaz olmuş Mersinli vatandaş itiraf ta bulundular ve dediler ki biz dediler bu işe din yaymak için girdik ama baktık ki bu ülkeyi bölme, yıkmak uğruna yapılan faaliyet biz vazgeçtik dediler ve orda da işte gördüğünüz gibi altını çizerek vurguladık ve bize dediler ki özellik ile alevi ve Kürt gençleri gönderin diye talimat verdiler..., 1/70 Dünyanın ilk ve tek misyoner gemisi olan DOULOS isimli gemi. Şimdi bu DOULOS isimli gemi iki sene önce İzmir İstanbul 'a geldi demirledi. İlk basta amacı bilindiği için faaliyeti durduruldu fakat daha sonra şuan ki milli eğitim bakanı devreye girdi ve bu gemi ye izin verilmesini sağladı ve bu gemi liman liman gezdi bu gemi İzmir'e geldiğinde bizzat gittim beni kapıda mükemmel Türkçe konuşan bir güney Koreli bir Amerikalı bide İngiliz karşıladı ve dediler ki davetiniz var mı yok dedim davetiye biz dedik ki kitap satmak istemiyor musunuz biz onu almaya geldik biz dediler toplantılarımız oluyor davetli olan kişiler katılabiliyor davet yoksa alamayız dediler. Geminin içindeki toplantıdan çekilen bir fotoğraftır ve dikkat edin Kürt bayraklıdır ve ön plandadır.......Ağırlık Güney Korelidir, Anadolu da şuan... Anadolu da şuan en çok misyoner olarak gezen Güney Korelidir. Orda insanların içinde bir sempati başladı mı bunlar bizim oğlan diye başladı işte ertesi gün Maçtan sonra Güney Koreliler ülkeye daldı. En çok Misyonerlik yapan onlardır, O maç ta Amerikalılar tarafından Güney Kore Ordusu sivil giydirilip stada sokuldu ve Türk bayrağı sallattırıldı..., Tabi kurs derken bunları hemen dini kurs düşünmeyin misyonerler derler ki biz bir ülkeye ilk olarak Yabancı dil kursu ile sızıyoruz derler İngilizce kurs ile bir toplar insanları kendi etrafına yavaş yavaş kendi fikrini, ülken hakkında sempatisini yayar bitti arkası gelir. İşte oyun vaadiyle açılan bir kurs diyelim... bir konferans en etkin yöntemlerden biri son zamanlar da sürekli olarak genellik ile yabancıların finanse ettiği bu tür ya kamplarını görür ve duyarız ki Fethullah Gülen 'in de uyguladığı taktiklerinden biridir..., Amerikan BOARD diye bir teşkilat dünyanın en güçlü Misyoner teşkilatı bizde yakın zaman da isim değiştirdi bizde Sağlık Eğitim Vakfı oldu 'SEV vakfı denilen vakıf haline dönüştü en kuvvetli teşkilat bu..., İlk okullarda Türkçe dilbilgisi kullanımdan kaldırılıyor okullardan ve bu okul ve bu okul çok ilginç Türklüğü ve Müslümanlığı yaymışsa da Fethullah Gülene ait olan bir okul ve bunu okulların da bu okullar da haftada 24 saat İngilizce edebiyatı okutulur 4-5 saatte Türk-dili edebiyatı okutulur. Matematik, ingilizce ve fen'i filan hepsini İngilizce görürler ve burada akıl alır bir iş değil öğretmen Türk, Öğrenci Türk yer Türkiye Konu matematik İngilizce okunuyor..., Ve Dinler arası diyalog lafını da en çok kullanan bu kişinin okullarında Cumhuriyet tarihinin en tehlikeli yapılanmaları var..., Allah bir daha göstermesin Yalova depreminde yardım amacında gelen bütün kuruluşlar yabancı insanlarımızın düştüğü o aciz anı bile kullandılar. Para yardımları orada bile beyin yıkama yöntemlerine girdiler..., Sokak çocukları çok büyük psikolojik harp silahıdır ve kullanılır en son Amerika'ya giden büyükelçi Edelman sokak çocukları koruma derneği kurmuştu hatırlarsak Deşifre diye bir programa çıkan bir sokak çocuğunu şöyle hatırlatayım dedi ki çocuk sunucuya bize dedi topladılar, yedirip, içirdiler, yatırdılar, giydirdiler ama dedi propagandaya başladığını gördüğüm 1/71 an ben kaçtım abi dedi. Anlatırken hiç unutmam birde kaçamayanlar var.... Kiliseler açmak şimdi Türkiye de bir yöntem var bir tek Türkiye de uyguluyorlar ev kilisesi, yani bacası kuvvetli olan kilise düşünmeyin ev kiliseleri de açıyorlar ve bu kiliseler sadece İzmir de benim duyduğum 200 yakın var son i yılda açılan şu son 1 yılda açılan kiliselerin sayısı Türkiye de bilinmiyor. Çıkarılan kanunlarla serbestleştirilerek açılan kiliselerin sayısı bilinmiyor ve zaten sizlerde içinde yaşıyorsunuz anlatmaya gerek yok-" şeklinde ibarelerin geçtiği görülmüştür. 2.2.22-OKTAY YILDIRIM > oktav Yıldırım'ın İstanbul ili Ümraniye İlçesi Hamidiye Mahallesi Şahinbey Caddesi Bolelli sitesi D-Blok Kat:l D:8 sayılı adresinde yapılan aramada elde edilen ve üzerinde "Türkiye'm Topluluğu Milli Randevu" ibaresi bulunan (2) sayfalık dokümanda; "¦¦¦Biz, yüce dinimizin her türlü saptırmadan korunmasını ve misyonerlik faaliyetlerinin yasaklanmasını istiyoruz-..." şeklinde ifadelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.23-ZUHAL AZERİ >Zuhal Azeri'nin Ankara ili Etimesgut ilçesi Şeyh Şamil Mah. 180. Sokak 17339 Ada A.6-3 Blok Daire:6 sayılı adreste yapılan aramada elde edilen 4 Nolu CD'de bulunan "içtehdit ikk" isimli vvord dosyasında "DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI YILLIK KUVVET DURUM RAPORU (2004)" başlıklı, "GİZLİ" gizlilik dereceli belgede yer alan "c. İrticai Faaliyetler / (1) Fethullah Gülen Grubu'nun Faaliyetleri / (a) Yurt İçi Faaliyetleri" sıralı başlık altında; " ¦kültürler ve dinler arası diyalog adıyla haşlatılan faaliyetler kapsamında önümüzdeki dönemde, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın bazı kutsal günlerinin cami veya kiliselerde ortaklaşa kutlanması, karşılıklı öğrenci değişimi ve ortak akademik kuruluşların oluşturulması gibi bazı projeler üzerinde çalışmaların başlatıldığı, Grup güdümünde faaliyet gösteren 'Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı' adlı oluşum tarafından i9-20 nisan 2004 tarihleri arasında ABD/Washington'da düzenlenen 7 nci Abani platformu toplantılarına katılan konuşmacıların; Türkiye 'de din ve laik siyasetin uzlaşmasına şahit olunduğu, uygulanan politikaların diğer ülkeler için bir model niteliğinde olduğu, ABD'nin Orta Doğuya yönelik olarak gerçekleştirmeyi planladığı 'Büyük Ortadoğu Projesi' kapsamında islam ve demokrasi sentezinin gerekli olduğu ve Türkiye'nin de söz konusu projeye iyi bir model oluşturduğu-••" şeklinde ifadelerin yer aldığı belirlenmiştir. ™"(5) Diğer Oluşumların Faaliyetleri/(d) Misyonerlik ve etnik ayrımcılık faaliyetleri" sıralı başlık altında; "Ankara kurtuluş kilisesi Pastörü ve Türkiye Protestan kiliseleri yönetim kurulu 1/72 başkanı İlhan Yınal ÖZBEK'in başkanlığında bir araya gelen misyoner unsurların, 2003 yılı faaliyetlerini değerlendirdikleri toplantıda; Kurtuluş kiliseleri olarak Trabzon ve Samsun'da 2000 yılında başlatılan çalışmaların semeresini görmeye başladıkları, her iki şehirde 20'şer kişiden oluşan sonradan Hıristiyanlaştırılmış grupların bulunduğu, bu aşamada müjdelemenin zor olduğu işçi sınıfına yaklaşmanın uygun olmayacağı, dar kalıplar içerisinde hareket eden bu kesimden zaman zaman fiili saldırılara uğradıkları, Ankara Protestan Kurtuluş Kilisesi bünyesinde 2003 yılı içerisinde 60 kişinin din değiştirmesi sağlanarak Hıristiyanlaştırıldığı, 15 şahsın ise vaftiz edildiği halen kilisenin 110 yetişkin ve 20 çocuktan oluşan faal bir grubunun bulunduğu, söz konusu grubun yüzde 10'unun üst gelir grubuna, yüzde 40'ının orta gelir grubuna, yine yüzde 40'ınındar gelir grubuna mensup oldukları, yüzde 10'luk bir grubun ise muhtaç kişilerden oluştuğu hususlarının ifade edildiği, Ülke genelinde Hıristiyanlığı övücü dergi, broşür, cd, İncil dağıtımını ücretsiz olarak yaptıkları, Türk vatandaşlarının, nüfus müdürlüklerine müracaat ederek nüfus cüzdanlarının din bölümüne 'Hıristiyan' ibaresinin yazılması yönünde toplu talepte bulunmayı planladıkları, Ülkemizde faaliyet gösteren Protestan misyoner unsurların çeşitli konularda Hıristiyanlığa bakış açısını yaygınlaştırmak maksadıyla, yerli ve yabancı unsurların ortaklığı ile 'Türk-T adı altında Türkçe yayın yapacak bir TV kanalı kurma hazırlıklarına başladıkları, açılma girişimleri organizasyonunun, İstanbul Protestan kilisesi vakfı (İPKV) sorumluluğunda olan VIA iletişim ve uluslararası kitapçılık adlı şirket bünyesinde yürütüldüğü, FM 98 Mhz. frekans bandında yayın yapan 'Radio Shema' adlı radyo kanalı tarafından Hıristiyanlık propagandası yapıldığı, Hıristiyan misyoner unsurların son dönemde ülke genelinde yeni 'kilise ev' açılması ve bunlara yasal statü kazandırma çalışmalarına ağırlık verdikleri, misyonerlik faaliyetlerinin üniversiteler başta olmak üzere genç nüfusa yönelik olarak artırılmasına çalıştıkları, özellikle kimsesiz çocuk ve kadınlara yönelik çalışmalarda bulundukları, sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumları ile irtibata geçtikleri, gönüllü annelik ve diğer konularda 'yardım' adı altında faaliyetlerde bulunulması yönünde misyonerlere talimatlar verdikleri, Fener Rum Patrikhanesi tarafından misyonerlik faaliyetleri kapsamında, 'Anadolu'daki eski kiliselerde ayin yapılması' yönünde karar alındığı, bu kararın yurt genelinde bağlantılı oldukları şahıslara iletildiği ve önümüzdeki günlerde alınan karar doğrultusunda ayinlerin yapılmasının planlandığı" şeklinde ifadelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2.2.24-SEVGİ ERENEROL >Sevgi Erenerol 25/01/2008 tarihli savcılık ifadesinde; "¦¦¦Ergün Poyraz'dan ele geçirilen Sevgi Erenerol misyonerlik konferansı isimli CD'deki görüntüler tamamen bana aittir. Metni tamamen ben yazdım ve bu konferansın metnini Türkiye'nin bir çok yerinde çağrıldığım konferanslarda anlattım. Aynı konferansı Balıkesir de de vermiştim. ...benim misyonerleri ajanlıkla suçlamam hem tarihsel hem de kültür sel olarak tespit 1/73 ettiğim gerçeklerdir. Omanlı Devletinin yıkılmasının en önemli sebebi de misyonerlik faaliyetler indendir. Ermeni meselesinin yaratılması ve bu gün bize soykırım olarak dayaiılması da misyonerlik faaliyetlerinin bir sonucudur. Bu sebeple ben konferanslarımda misyonerlik faaliyetlerini ajanlık olarak değerlendiriyordum. Dinsel olmadığını ve toprakları ele geçirmeye yönelik olduğunu seminerlerimde belirttiğim gibi Afrika'ya giden misyonerlerin oradaki insanların ellerine incil verip topraklarını aldıkları örneği gibi-." şeklinde beyanlarda bulunarak yukarıda Ergün Poyraz'ın kısmında ayrıca belirtilen misyonerlik konusunda ki çalışmaları açıkça ikrar ettiği tespit edilmiştir. 2.2.25-KUVVA-İ MİLLİYE DERNEĞİ >Kuva-i Milliye Derneğinin Ankara Genel Merkezi'nde yapılan aramada elde edilen "DOOP" marka bilgisayar kasası içerisinden elde edilen SAMSUNG marka, seri numarası S08EJ1CLC13535 olan bilgisayar harddiskte bulunan,"ANKARA-27.03.20071.xls" isimli "xls."dosyasında derneğin internet sitesine gönderildiği değerlendirilen e-mail mesajlarının ve bu mesajları gönderen şahıslara ait isim soyisim bilgisayar İP bilgilerin bulunduğu, bahse konu mesajlar arasında Timuçin Bilgin isimli şahsın göndermiş olduğu mesajın içeriğinin; "Ortadoğu ve Kafkaslar da ince hesapların yapıldığı ve müslüman ve diğer soydaşlarımızın canlarının hiçe sayıldığı bir zamanda ve misyonerlik faliyetlerinin esksinde hızla devam ettiği şu günlerde hepimiz televizyon çocuğu gibi gelişmeleri izliyor ve yazık gibi aciz kelimeler kullanıyoruz. Ben ki bir Türk evladı ve bu ceddin torunuysam milletime hizmet etmek isterim artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Allah dinimize ve milletimize devletimize zeval vermesin. Sizinle çalışmayı isterim. Biz de bu vatanın evladı olarak bu vatana can vermeyi isteriz atalarımız bu meydanda can aldı can vermedilermi selamlarım" şeklinde olduğu tespit edilmiştir. 2. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamelerde ve bu soruşturma kapsamında haklarında yasal işlemler yapılan bazı sanıklardan elde edilen belgelerin incelemesinden; Ergenekon Terör Örgütünün, dosyamıza konu Zirve Yayınevi Cinayeti ile, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin istenmesindeki en önemli sebep olarak görülen misyonerlik faaliyetleri ile Azınlıklar konusunu yoğun olarak kullandığı, bu konular üzerinden toplumu kin ve düşmanlığa sevk edecek nitelikte propaganda faaliyetleri yürüttüğü belirlenmiştir. > Itıı kapsamda Ergenekon Terör Örgütünün; Misyonerlerin oluşturduğu hareketi ve bütün insanları Hıristiyanlaştırmak için yaptığı veya gösterdiği çeşitli faaliyetleri "MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" olarak tanımladığı, 1/74 Misyonerlerin ülkemizi hedef olarak seçtiği, misyonerlik faaliyetlerinin etnik ve dini ayrımcılığı körükleyerek devletin üniter yapısını hedef alıp, ülkeyi bölmek ve yıkmak amacında olduğu, Ülkemizde bulunan azınlıklar ve misyoner olarak nitelendirdikleri Hıristiyan grupları hedef olarak belirlediği, bu konuda araştırma ve analiz çalışması yapılmamasını eleştirdiği, bu gruplara ait ibadet yerlerinin restore edilmesi, inanç turizmi kapsamında yapılan faaliyetler ve Avrupa Birliğine giriş sürecini milli güvenliğe aykırı bulduğu, Ülkemizdeki Protestan kiliselerinin, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde halkı etkileme faaliyetlerine her türlü teknolojik gelişmeleri ve sosyal faaliyetleri kullanarak devam ettiği, Ülkemizde faaliyet gösteren misyonerlikle bağlantılı grupların, taban genişletme faaliyetleri kapsamında, önümüzdeki dönemde Karadeniz bölgesinde Giresun ve Ordu illeri başta olmak üzere, daha önce misyonerlik faaliyeti yürütülmeyen illerde faaliyet göstermeye gayret gösterdiği, bu nedenle misyonerlerce hedef olarak seçilen Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde önlemler alınması gerektiği, Türkiye'nin AB'ye giriş süreci nedeniyle ülkemizde faaliyet gösteren çeşitli misyoner gruplar ile azınlıkların faaliyetlerini arttırarak çeşitli kazanımlar elde etme çalışmalarını önümüzdeki dönemde de sürdüreceği, bu kapsamda AB uyum yasalarıyla azınlık ve misyonerlere bir takım hakların tanındığı, bu sayede misyoner gruplar ile azınlıkların faaliyetlerini artırdığı, misyonerlik faaliyetlerinin resmiyet ve cesaret kazandığı, Vakıflar yasasında yapılan değişiklikler yolu ile casusluk amaçlı misyonerlik faaliyetlerine yasal koruma sağlandığı, Misyonerlerin ülkemizde cirit attığı, kilise evleri açtığı, mevcut yürütme organının çıkardığı Mülk Edinme Yasasıyla vatan toprağının yabancılara peşkeş çekildiği, Misyonerliğin fakir olan kesimi hedef aldığı, misyonerlerin faaliyetlerini yürütmek için apartman kiliseler oluşturduğu, bu faaliyetlere ise mevcut yürütme organının çıkardığı yasaların yol açtığı, Misyonerlik faaliyetlerinin; Güney Kore, ABD, İngiltere, Yeni Zellanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu mesih inananları denen şahıslar tarafından yürütüldüğü ve Adana, Edirne, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay, Bursa ve Samsun gibi illerden yönlendirildiği, Dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetlerinin son dönemde Türkiye gündemini en çok meşgul eden konulardan birisi olduğu, bu söylemi dile getiren grupların da misyonerlik faaliyeti yürüttüğü ve misyonerlerle ortak hareket ettiği, dinlerarası diyalog çalışmalarının genel itibariyle misyonerlik faaliyetleri olarak değerlendirildiği, 1/75 Diyalog ve sözde dini Ulaştırılan İ slamın; Yeni Şark Meselesi olan Büyük Ortadoğu Projesine hizmet ve misyonerliğin küresel şartlara uydurulmuş modern bir şekli olduğu, Misyonerlerin amaçlarından birisinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'ne hizmet adına Kürtleri ayaklandırmak ve Hıristiyanlaştırmak olduğu, Yabancıların koloni halinde yerleşim birimleri kurmaları ile misyonerlik faaliyetlerinin daha da kolaylaştığı ve yoğunlaştığı, işsiz gençlere para verilerek gençlerin kilisenin korumasına alındığı, Avrupa'ya rahat gidip gelecekleri ve iş sahibi olacakları söylenerek maddi menfaat karşılığı insanların dinleri değiştirilerek Hıristiyanlaştırıldığı, yabancılaştırıldığı ve kendi milletine karşı ajanlaştırıldığı, Ders kitaplarından Atatürk ve Atatürkçülüğün kaldırıldığı, bazı ilköğretim kitaplarında Hıristiyan sembolleri kullanılarak misyonerliğin propagandasının yapıldığı, İlköğretim okullarında ücretsiz olarak öğrencilere dağıtılan "MI B tavsiyeli" çocuk kitaplarında kiliseli, haçlı Hıristiyanlık propagandasının yapıldığı, Misyonerlik faaliyetlerinin sadece Türk Milletini Hıristiyanlaştırma çabalarıyla sınırlı olmadığı, aynı zamanda Türkiye'nin jeopolitik konumunun misyonerlik faaliyetlerinde etkin bir rol oynadığı, Kürt ve Alevi vatandaşlara yönelik misyonerlik faaliyetleri yürütüldüğü, bu kapsamda Alevi ve Kürt olarak bilinen vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli faaliyetlerde bulunulduğu, Misyonerlerin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde faaliyetlerini artırarak, Türkiye'nin Doğusunda kiliseler kurmak istedikleri, bu kapsamda değişik illerde birçok ev kilisenin açıldığı ve bu sayının sürekli artış gösterdiği, Güneydoğuda Kürtçe İncil dağıtımına devam edildiği, Hıristiyan Misyonerlerin yerel televizyonlara Hıristiyanlık propagandası içeren Kürtçe filmlerin yayınlanması için paralar verdiği, Misyonerlerin 2020'ye kadar Türkiye nüfusunun yüzde 10'unu Hıristiyanlaştırmak istedikleri ve Türklerin dinini değiştirmeyi hedefledikleri, Türkiye genelinde 47'si Protestanlara, 9'u Bahailere, 13'ü Yehova Şahitlerine ait olmak üzere toplam 69 adet resmi olmayan ibadethanenin bulunduğu, Misyonerlik faaliyetleri neticesinde yaklaşık 5 bin vatandaşın İslam dininden çıkarak Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara geçtiği, Türkiye'nin sadece ekonomik ve politik yönden değil, stratejik olarak da bir yıkıma doğru sürüklendiği, Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin bunun bir parçası olduğu, Rahip Santaro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin amaçlarının, TSK'yı 1/76 bloke etmek, Recep Tayyip Erdoğan veya AKP konseptinden birini Cumhurbaşkanı yapmak ve AB'nin Türkiye hâkimiyetini tesis etmek olduğu, Zirve Yayınevi Cinayetinin işlendiği Malatya ile ilgili olarak Malatya'da, Kayra Dağıtım Pazarlama Ltd.Şti. adı altında kurulan kitabevi tarafından askeri personele yönelik misyonerlik faaliyetlerinde bulunulduğu, Misyonerlik faaliyetlerini yürüten çevrelerce 2004 yılının Malatya için atılım yılı olarak seçildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın misyonerlik faaliyetleri konusunda yaptığı açıklamalar ile içerisinde bulunduğu faaliyetlerin belgelere konu edildiği, konferanslarda anlatıldığı, adı geçen şahsın örgüt faaliyetleri kapsamında propaganda malzemesi olarak kullanıldığı, bu faaliyetler kapsamında Cevizkabuğu isimli programa çıkarak misyonerlik faaliyetlerinin zararlarından bahsettiği, Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve taraftarlarının haçlı irticanın fedaileri olduğu, Fethullah Gülen grubunun misyonerlerin faaliyetlerine benzer faaliyetlerde bulunduğu, her yerde talebelerinin kaldığı evlerin olduğu ve bunlara ışık evleri dendiği, bu evlerin misyonerlik faaliyetlerinden etkilenmiş yasal hücreler olduğu, Haçlı misyoner faaliyetine izin verilmeyeceği, emperyalist devletlerin yıkıcı faaliyetlerinin aracı olarak belirtilen misyoner faaliyetine ve Fener Patrikhanesinin Lozan Antlaşması hükümleri çiğnenerek Ekümenik (Evrensel) ilan edilmesine izin verilmeyeceği, Dinlerarası diyalog türünden emperyalist uygulamaların kesinlikle önleneceği, Vatandaşların sosyal ve ekonomik sorunlarını istismar ederek taban kazanmaya yönelik çalışmalar yürüten misyonerlerin, son dönemde etnik ve sosyal yapıdaki unsurları da kullanmak suretiyle yürüttükleri bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine karşı gerekli tedbirler alınması gerektiği, Misyonerler ve misyonerlikle mücadelede tek başına polisiye tedbirlerin sorunu çözemeyeceği, bu nedenle misyonerlik faaliyetlerini yasal yoldan engelleme imkânının ortadan kalktığı temalarının işlendiği görülmüş, özellikle bazı belgelerin sonuç ve değerlendirme kısımlarında mücadele yöntemi olarak yasal zeminin dışına çıkılması gerektiği özellikle vurgulanmıştır. > Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından ele geçirilen bu belgeler, Örgütün Misyonerlik konusunda detaylı bir alt yapı çalışması yaptığını ve ülkede yaşayan misyonerler ile azınlıklar yönelik kapsamlı bir çalışma içerisinde bulunduğunu açıkça ortaya koymuştur. Ergenekon Terör Örgütünün; yaptığı bu çalışmalar ile misyonerlik ve azınlıklar konusunda ortak bir strateji ve hareket noktası belirlediği, özellikle misyoner olarak belirlenen kişilere karşı yapılacak eylemler öncesinde ülkede misyonerlik faaliyetlerinin toplum ve devlet bazında tehdit olarak görülmesine yönelik propaganda faaliyetleri 1/77 yürüttüğü, bu sayede misyonerlik faaliyetleri konusunda toplumda ve devletin resmi organlarında tehdit algısının oluşturulmaya çalışıldığı, bu şekilde oluşturulan genel hava ve tehdit algısı sayesinde yapılması planlanan sansasyonel eylem ve fiillerin hayata geçirilerek kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturulmak istendiği, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırladığı, işlenen cinayetler sonrasında da mevcut yürütme organının icraatlarının cinayetlerin işlenmesinde en önemli etken olduğu tezini işlediği, aynı zamanda da eylemleri olayla herhangi bir ilgisi olmayan kesimlere yıkmaya çalıştığı, nihayetinde ise mevcut yürütme organını baskı altına alıp, görevini yapmasını engellemeye teşebbüs ederek illegal yollarla yürütme organın ele geçirmeyi amaçladığı görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde işlenen temaların, ileride ayrıntılı olarak anlatılacak olan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem ifadelerinde hem de teslim ettiği belgelerde işlenen temalarla birebir örtüştüğü, ele geçen bu belgelerin bazılarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın isminin yer alması, kendi ifadelerinde de belirttiği gibi Ergenekon Terör Örgütünce, adı geçen şahsın özellikle yönlendirilerek misyonerler arasına sokulduğunu ve böylece bu kişinin örgüt tarafından yönetildiğini açıkça ortaya koyduğu, daha sonra da Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine yönelik kamuoyu oluşturmak amacıyla 2005 yılı Ocak ayından itibaren saha çalışmalarına başlatıldığı, bu saha çalışmaları sırasında yukarıda belirtilen temaların hemen hemen aynısının Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından özellikle işlendiği, bu durumun da her üç cinayetin aynı merkez tarafından organize edilerek, planlı ve programlı bir şekilde hayata geçirildiğini açıkça göstermiştir. 3. BÖLÜM ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MİSYONERLER VE AZINLIKLARA YÖNELİK HAZIRLADIĞI EYLEM PLANLARI Yukarıdaki bölümde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere, misyonerlik faaliyetlerini ve Azınlıkları tehdit olarak gören Ergenekon Terör Örgütü, nihai amaçlarına ulaşmak için bundan faydalanma cihetine gitmiş ve bu doğrultuda bazı eylem planları hazırlayarak, bu planları hayata geçirmeye çalışmıştır. Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen soruşturmalar kapsamında hazırlanan bu eylem planlarının bazıları deşifre edilmekle birlikte bazıları da deşifre edilememiştir. Misyonerler ve Azınlıklara yönelik hazırlanan ve deşifre edilen eylem planları şunlardır; 3.1-KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI Dosyamıza konu Zirve Yayınevi Cinayeti ile birlikte Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün planlı bir eylemi olduğunu gösteren en önemli 1/78 belgelerinden birisi, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Bektaş'tan ele geçirilen ve 3 no'lu DVD içerisinde gizlenmiş olarak bulunan "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" isimli belgedir. Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Bektaş'tan ele geçen 3 no'lu DVD içerisinde "ac.rar" isimli arşivleme/sıkıştırma dosyasının "Okul (2004) DVDRip.mp4" isimli video dosyasında bulunan "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" isimli bu belge, ülkemizde yaşayan azınlıklara yönelik yapılması düşünülen bir dizi eylemi içermekle birlikte, daha önce gerçekleşen, ülke ve dünya kamuoyunda büyük yankılar uyandıran azınlık ve farklı dine mensup şahıslara yönelik gerçekleştirilen cinayetleri açıkça "OPERASYONEL EYLEM" olarak nitelendirerek bu cinayetlerin Ergenekon Terör Örgütünce planlanarak hayata geçirildiğini ispatlayan önemli örgütsel bir belge niteliğindedir. "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" ekleri ile birlikte değerlendirildiğinde, planda belirlenen asıl amacın; ülkemizde yaşayan gayrimüslimlerin can ve mal güvenliklerinin sorgulanarak, mevcut yürütme organı üzerinde iç ve dış baskının artmasını sağlamak olduğu, yapılacak eylemlerin bütün ayrıntılarıyla planlanarak gerekli olan bütün bilgilerin kamu imkanlarıda kullanılarak toplandığı ve eylem planı haline dönüştürüldüğü anlaşılmıştır. Bu p!anda;Özel Operasyon Gücü Komutanlığı isimli yapılanmanın gayri Müslimler üzerinde korkutucu propaganda icra edeceği, ancak bunların AKP ve ona destek veren gruplarca yapılmış gibi gösterileceği belirtilmekte, Gayri Müslimlere yönelik yapılacak çalışmaların ise OPERASYON olarak isimlendirildiği ve bunun da farklı aşamalardan oluştuğu belirlenmiştir. ¦Kafes Eylem Planının "Görev Bölümü:EK-A" bölümünde Eylem Birimleri Görev Durumu beyanları ile atıfta bulunulan, "GİZLİ" ibaresi yer alan, Görev Bölümü başlıklı, Danışma Kurulu, Özel Operasyon Komutanlığı, Marmara Bölge Komutanlığı, Ege Bölge Komutanlığı, Karadeniz Bölge Komutanlığı başlıklarının altında bir çok rütbeli askeri personelin isimleri yer alan, Özel Plan Hücre Lideri (E) Dz. Bnb. Levent Bektaş adıyla imzalanan, tamamı 2 sayfadan ibaret belge olduğu, ¦Psikolojik Harekât Kampanya Kontrol Formu başlıklı EK-B'de beyanları ile atıfta bulunulan, "GİZLİ" ibaresi yer alan, Hedef, Vazife, Psikolojik Hedef, Koşullar, Hedefin Tutum, Duyarlılık ve Etkinliği, Temalar, Öncelik Sırasına Göre Ulaşılmak İstenen Hedef kitleler, Faydalanılabilecek Kilit Haberleşmeciler, Kampanyanın Haberleşme Araçları, Yoğunluğu, Zaman Düzenlemesi, başlıkları bulunan, Özel Plan Hücre Lideri (E) Dz. Bnb. Levent Bektaş adıyla imzalanan, tamamı 4 sayfadan ibaret belge olduğu, ¦Silah, Mühimmat ve Malzeme Listesi başlıklı EK-C'de beyanlan ile atıfta bulunulan, "GİZLİ" ibaresi yer alan, değişik silah mühimmat ve malzeme isimleri ile karşılarına adetlerinin yazılı olan tablo olduğu, Marmara Bölge 2. Hücre Lideri Dz.Kd. Bnb. Eren Günay adı ile imzalanan tamamı 2 sayfadan ibaret belge olduğu görülmüştür. 1/79 -Kafes Operasyonu Eylem Planı başlıklı, "GİZLİ" ibaresi bulunan, Mart 2009 tarihli, Özel Operasyon Gücü K.lığı tarafından hazırlandığı ifade edilen, Durum, Vazife, İcra, İdari Lojistik ve Komuta Muhabere ana başlıkları bulunan, Özel Operasyon Gücü Komutanı Vekili Dz. Yarbay Ercan Kireçtepe adıyla imzalanan, ilk sayfasında el yazısı ile "uygundur. Kadir Paşa koor. et...n" notu düşülen ve notun altına paraf bulunan tamamı 6 sayfadan ibaret belge olduğu belirlenmiştir. ¦"2006 Adalar Abone Listesi.xls" isimli Excel dosyası incelendiğinde; aralarında yabancı isimlerinde bulunduğu, "KINALI" isimli çalışma sayfasında 188, "BÜYÜK" isimli çalışma sayfasmda 18, "BURGAZ" isimli çalışma sayfasında 3, "HEYBELİ" isimli çalışma sayfasında 3 şahsın ad soyad, adres ve telefon bilgilerinin kaydedildiği görülmüştür. ¦"Kafes liderler 2.xls" isimli Excel dosyası incelendiğinde; Kilise ve Tel No başlıkları altında farklı illerimizde bulunan kilise isimleri ve gerek sabit gerekse GSM numaralarının kayıtlı olduğu belirlenmiştir. ¦"Harita.png" isimli resim dosyası incelendiğinde; Türkiye siyasi haritasında illerin dört farklı renge boyanarak ve değişik rakamların yazıldığı görülmüştür. Renklerin ne anlama geldiğini gösteren lejant bölümünde Mor rengin; Topluluk olan yerler, Sarı rengin; Tplk Olmayan Yeri., Yeşil rengin; İmanlı Olan Yerler, Kırmızı rengin; îmanlı Olmayan Y. Manasına geldiği şeklinde açıklandığı görülmüştür. ¦"darnek.xls" isimli Excel dosyası incelendiğinde; Adı Soyadı, İl, İlçe, Dini ve Dernek başlıkları altında 15 şahsın üye olduklan gayrimüslim sivil toplum örgütlerinin dini inançları ile birlikte kişisel verilerinin kaydedildiği belirlenmiştir. ¦"Toplantı Adresleri.XLS" isimli Excel dosyası incelendiğinde; İli, Grubu, Adresi, İkamet başlıkları altında farklı illerde bulunan 14 şahsın adresleri ile birlikte kişisel verilerinin kaydedildiği, Grubu başlığı altında "Misyonerler, Yehova Şahitleri, Bahailik Faaliyetleri" gibi nitelemelerin yapıldığı görülmüştür. -"ÜYE TeLLİSTESİ.DOC" isimli MS vvord dosyası incelendiğinde "ÜYE LİSTESİ" başlıklı söz konusu belgede; aralarında yabancı isimlerinde bulunduğu bir çok şahsın sabit, GSM, ikamet, iş telefonu ve e posta adreslerinin kaydedildiği belirlenmiştir. ¦"İbadet Yerleri.XLS" isimli Ülke Genelinde Faaliyette Olan Yabancılara Ait İbadethanelerin İllere Göre Dağılımı başlıklı belgede; değişik illerde bulunan farklı azınlıklara ait ibadethanelerin adresleri ile birlikte kaydedildiği görülmüştür. ¦"İnternet Adres Listesi.DOC" isimli Misyonerlik-Hıristiyanlık Faaliyetleri Gösteren İnternet Adresleri başlıklı excel belgesinde Misyonerlik faaliyetleri yürüttüklerinin 1/80 belirtildiği 50 tane internet adresinin yazddığı belge olduğu belirlenmiştir. Özellikle Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinin açıkça operasyon olarak nitelendirildiği, bu cinayetlerden sonra Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerin, irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyunun oluştuğu belirtilmiştir. Kafes Operasyonu Eylem Planında, Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinin operasyon olarak nitelendirilmiş oluması, misyonerlere ve azınlıklara yönelik Ergenekon Terör Örgütünce hazırlanmış olan ancak deşifre edilmemiş Kafes Operasyonu Eylem Planı benzeri ikinci bir eylem planının daha yürürlükte bulunduğunu gösterdiği, deşifre edilemeyen bu eylem planının yerine daha sonra Kafes Operasyonu Eylem Planının hazırlanarak devreye sokulduğu, bu nedenle bu planda daha önce gerçekleşen Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinden operasyon olarak bahsedilmiştir. Bu planla ilgili olarak haklarında kamu davası açılan şüphelilerden, bir önceki bölümde anlatıldığı üzere azınlıklarla ilgili detaylı bilgilerin elde edildiği, bu bilgilerde azınlıklara yönelik kapsamlı eylemleri içeren bir fizibilite çalışmasının yapıldığı görülmüştür. Aynı planın eklerinde yer alan ve hedef olarak belirlenen azınlıklara mensup şahıslara ait adres bilgilerinin arasında bir dönem Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Başkanlığı yapmış olan Behnan Konutgan ile ilgili bilgilerin bulunması, iddianamenin ileri ki bölümlerinde daha ayrıntılı anlatılacağı üzere, elde edilen diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, bu kişiye yönelik yapılması düşünülen suikast eyleminin bu plan çerçevesinde yapılacak bir eylem olduğunu göstermiştir. Behnan Konutgan hakkında Deniz Uygar (İlker Çınar), Zirve Yayınevi Cinayeti eyleminden sonra 2008 yılının Mayıs ayında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil Ve Ruhi Abat ile birlikte yaptığı bir görüşmede; Mehmet Ülger'in, Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkında bir proje olduğunu, şahısla ilgili bir çalışma yapılacağını beyan etmiş, bu şahısla ilgili projenin nasıl bir proje olduğunu sorması üzerine de Mehmet Ülger'in; Kürt kökenli birisi tarafından Behnan'ın öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı beyanlarında Behnan Konutgan'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan'ı vurduğunu söyleyeceği, projenin bu şekilde olabileceğinden bahsedildiğini belirtmiştir. Bu konu ile ilgili olarak yapılan çalışmalar neticesinde bahse konu eylemin yapılacağına yönelik bir takım belgeler elde edilmiş olup, Haydar Yeşil'den elde edilen ve Mehmet Ülger ile Haydar Yeşil'in isim ve imzaları olan belgede; İstanbul (Hrant Dink), Trabzon (Rahip Santoro) ve Malatya'da (Zirve Yayınevi Cinayeti) yapılan eylemlere benzer şekilde Mersin'de de bir eylem yapılacağı yönünde bilgilerin 1/81 bulunduğu, bu konuda silah ve mühimmatların Ferman Çelik isimli şahsın evinde olduğu, Ferman Çelik isimli şahıs ile ilgili olarak; "FERMAN BEY VE EŞİ FATMA HANIM SİİRT'TEN BÖLGEMİZE GÖÇ ETMİŞLERDİR. ÇOK YAŞLI OLDUKLARINDAN DOLAYI HAYATLARINI YARDIMLA DEVAM ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR" şeklinde bilgilerin yer aldığı görülmüş, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil imzalı bu resmi yazının Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarını teyit eder nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünce 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere ait listede kendisine suikast yapılması yönünde karar alınan Behnan Konutgan isimli şahsın telefonunun da takip altına alındığı tespit edilmiştir. CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen Ses kayıtlarında yer alan ve ileride ayrıntılı şekilde anlatılacak olan Mehmet Ülger ile Deniz Uygar (İlker Çınar) arasında geçen konuşmalarda, Mehmet Ülger'in, Behnan Konutgan hakkında Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bilgiler aldığı belirlenmiş, bu bilgilerin Behnan Konutgan'a yönelik yapılacak eylemde kullanılacağı yönünde değerlendirilmiştir. Yapılan yazışmalar ve ele geçen belgelerde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarına paralel olarak Mersin'de Malatya Zirve yayınevi, Rahip Santoro ve Hrant Dink eylemlerine benzer bir eylemin gerçekleşterileceğinin belirtilmesi ve Ergenekon Terör örgütü sanığı Levent Bektaş'tan elde edilen Kafes Operasyonu Eylem Planında bu şahsın bilgilerinin yer alması hususu birlikte düşünüldüğünde; Ergenekon Terör örgütünün Behnan Konutgan hakkında da bu kez Kafes Operasyonu Eylem Planı çerçevesinde bir eylem hazırlığı içerisinde olduğunu, bu eylemin Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Mehmet Ülger ve diğer bazı şüpheliler tarafından dile getirildiği ve bunun resmi bir yazıya konu edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan Levent Bektaş'ın ev aramasında "gündemlerim2" isimli vvord belgesinin elde edildiği, belgenin teknik özellikleri incelendiğinde, belgenin 06/04/2005 tarihinde oluşturulduğu, 25/12/2008 tarihinde ise son olarak kaydedildiği belirlenmiş olup, Bu belgenin içeriğinde; "PROJELERDE KULLANILACAK MİSYONER AYAĞI ASTSBY.V.D.'NİN GÖZDEN UZAKLAŞTIRILMASI" şeklinde misyonerlik faaliyetleri konusunda kullanılması planlanan bir şahıs ile ilgili hususların yer aldığı görülmüş, İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/1003 sayılı soruşturma dosyasında yer alan Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramalarda, bu belgede ismi geçen şahsın misyonerlerle birlikte hareket ettiği ve misyonerlik faaliyetlerine katıldığı ile ilgili ayrıntılı istihbarat raporlarının düzenlendiği tespit edilmiştir. Levent Bektaş'tan ele geçen Kafes Operasyonu Eylem Planı ve "gündemlerim2" isimli vvord belgesi, Kafes Operasyonu Eylem Planı öncesi bulunduğu değerlendirilen ancak deşifre edilemeyen başka eylem planları, ihbar mektubu ekinde gönderilen ses kayıtları ve yazılı 1/82 belgelerden; Ergenekon Terör Örgütünün, bir yandan misyonerlere ve azınlıklara yönelik eylem planlan hazırlarken, bir yandan da bu gruplar içerisine sızarak bunların faaliyetlerini yakın takibe aldığı ve kontrol altında tutmaya çalıştığını açıkça göstermiştir. 3.2-TEDHİŞ PLANLARI Ergenekon Terör Örgütü, Misyonerlere yönelik eylem planlan hazırladığı gibi aynı zamanda Ülkemizde yaşayan Azınlıklara yönelikte, ülkede kaos ve kargaşa çıkarmak amacıyla bazı önemli ve projeli eylem planları hazırladığı belirlenmiştir. >Bu kapsamada Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından İbrahim Şahin'in ikametinde yapılan aramalarda ele geçirilen "TEDHİŞ PLANLARI" Azınlıklara yönelik hazırlanmış sansasyonel eylem planları arasında olup, bu plana göre; ¦Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan'a yönelik suikast planları ile ilgili dokümanların yapılan incelemesinde; GOGLE EARTH'den indirildiği anlaşılan ve üzerinde Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan'ın resmi konulan harita, fotoğraflar ve bunların üzerindeki işaret ve resimlerden Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan'ın bulunduğu adresin tespit ve takibine yönelik çalışmalar yapıldığı, plana göre eylemin Anti Tank Silahı (LAW) ile gerçekleştirileceği, eylemi gerçekleştirecek hücre başkanının Kenan Temur olduğu, Kenan Temur'a bağlı kişilerin isimlerinin yazılmayıp kodlanarak belirtildiği, eylem hücresindeki üyelerden "bbbb" olarak belirtilen elemanın Lav silahlarını temin edeceği, "cccc" olarak belirtilen elemanın gözcülük yapacağı, "dddd" ve "eeee" olarak belirtilen elemanların emniyeti sağlayacağı, "ffff" ve "gggg" olarak belirtilen elemanların ise tetikçilik yapacağı belirtildiği, devamında ise eylemin gerçekleştirilme ve kaçış safhasına kadar bütün ayrıntılarının hesaplandığı görülmüştür. ¦Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız'a yönelik bombalı araç ile gerçekleştirilecek suikast planları ile ilgili dokümanların yapılan incelemesinde; Ele geçirilen kroki, fotoğraflar ve bunların üzerindeki işaretlerden Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız'ın bulunduğu adresin tespit ve takibine yönelik çalışmalar yapıldığı, söz konusu eylemin bombalı araç ile gerçekleştirileceği, eylem hücresi üyelerinin başkanı olarak Muhammed Sarıkaya'nın görevlendirildiği, eylemi gerçekleştirecek diğer altı elemanın "bbbb" "cccc" "dddd" "eeee" "ffff ve "gggg" şeklinde kodlandığı, kodlanan bu şahısların eylemde çalıntı araç temini, patlayıcı düzeneğinin hazırlanması, patlayıcı maddelerin temini, GSM hatlarının ve cep telefonlarının temini, uzak emniyetçi, yakın emniyetçi ve tetikçi gibi görevler ile görevlendirildiği, devamında ise eylemin gerçekleştirilme ve kaçış safhasına kadar bütün ayrıntılarının detaylarıyla hesaplandığı görülmüştür. ¦Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Kazım Genc'e yönelik bombalı 1/83 paketle gerçekleştirilecek suikast planları ile ilgili dokümanların yapılan incelemesinde; Ele geçirilen kroki, fotoğraflar ve bunların üzerindeki işaretlerden Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Kazım Genc'in bulunduğu adresin tespit ve takibine yönelik çalışmalar yapıldığı, bu kişiye yönelik bombalı eylemin evine kargo şirketi marifetiyle gönderilecek ve açılınca patlayacak şekilde düzenekli bombalı paket ile yapılacağı, eylemin amacının Alevileri kışkırtarak Alevi-Sünni kavgası çıkartılması olduğu, bombanın temininden yedek harekat tarzına, eylemin gerçekleştirilme ve kaçış safasına kadar bütün ayrıntılarının hesaplandığı görülmüştür. "Ankara İli Eryaman Ayaş Yolu No:93 adresinde bulunan Optimum AVM'ne yönelik bombalı eylem planı ile ilgili dokümanların yapılan incelemesinde; Optimum AVM'in de keşif, tespit ve takibine yönelik çalışmalar yapıldığı, alışveriş merkezinin adresinin, konumunun ve fiziki durumunun, halkın yapısının "Halkın büyük çoğunluğu çevre bölgelerden göç etmiş, çoğunluğu memur, Sünni, Müslüman Türklerin %98 gibi bir çoğunluğu vardır." şeklinde belirtildiği, eylem planının devamında halkın giyim kuşamı, ekonomik durumu ve olaylara tepkilerinin ne olacağı hakkında bilgilerin verildiği, ayrıca eylemin gerçekleştirilme ve kaçış safasına kadar bütün ayrıntılarının hesaplandığı görülmüştür. İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 17/07/2009 tarih ve 2009/1498-2009/751-565 sayılı iddianamede; sanıklar İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz'in hazırlanan eylem planı çerçevesinde Ermeni kökenli kişiler hakkında bilgi temin etmeye çalıştıkları, aralarındaki iletişim sırasında tespit edilen mesajlardan birisinde İbrahim Şahin'in kendisini "BEN ERMENİLERE KARŞI KURULAN ÖRGÜTÜN İLK BAŞKANIYIM..." şeklinde ifadelerle tarif ettiği, bir başka mesajda ise, "...ASENA GÖREV VAR ERMENİ ÖLDÜRÜLMELİ" şeklinde talimat ilettiği belirlenmiştir. Ayrıca bu kişilerin Sivas'ta ikamet eden ve bölgedeki Ermeni vatandaşların ruhani lideri olan Minas Durmazgüler'e yönelik de eylem hazırlığı içerisinde bulundukları, Ermenilerden özür dilenmesi yönünde TBMM Başkanlığına dilekçe vererek kampanya düzenleyen kişilerin isim listesini temin ettikleri görülmüştür. Ankara Gölbaşı'nda ele geçen silahların planlanan suikastleri gerçekleştirebilecek sayı ve nitelikte olduğu, S-l isimli yapılanmada ve tedhiş planlarında isimleri bulunan şüphelilerin bu suikastlerde görev alacak ekip olarak hazırlandığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir. 3. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >Misyonerlik faaliyetleri ve Azınlıkları tehdit olarak gören Ergenekon Terör Örgütü, nihai amaçlarına ulaşmak için tehdit olarak algıladığı bu faaliyetlerden faydalanma cihetine gitmiş ve bu doğrultuda bazı eylem planları hazırlayarak hayata geçirmeye çalışmıştır. 1/84 >Zirve Yayınevi Cinayeti ile birlikte Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün planlı bir eylemi olduğunu gösteren en önemli belgelerden birisinin Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Bektaş'tan ele geçen "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" isimli belge olduğu, bu belgenin ülkemizde yaşayan azınlıklara yönelik bir dizi eylemi içerdiği, ayrıca daha önce gerçekleşen ülke ve dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıran azınlık ve farklı dine mensup kişilere yönelik gerçekleştirilen cinayetlerin "OPERASYONEL EYLEM" olarak nitelendirildiği ve bu cinayetlerin aynı merkezden verilen talimatlar doğrultusunda işlendiğini ispatlayan örgütsel bir belge niteliğinde olduğu görülmüştür. >Bu eylem planında; Genelde, ülkemizde yaşayan azınlıkların, özelde ise misyonerler ve Ermeni vatandaşlar ile azınlıklara hitap eden Agos Gazetesinin hedef olarak gösterildiği, bunun için de; azınlıkların yoğun olarak yaşadığı sokaklarda duvarlara tehdit mesajlarının yazılması, Agos Gazetesi abonelerinin ad, soyad, adres ve telefonlarının başta irticai siteler olmak üzere paylaşım sitelerinde yayımlanması, bilgileri yayımlanan bu kişilere telefon yada mektupla tehdit mesajları gönderilmesi, azınlıkların haklarını savunan kişilere suikast düzenlenmesi, Agos Gazetesi ve gayri müslümlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere şüpheli paket bırakılmak suretiyle hem güvenlik kuvvetlerinin meşgul edilmesi hemde azınlıklar üzerinde korkutucu bir propaganda yapılması amacının güdüldüğü, Bu doğrultuda yapılacak eylemlerin organizesinde ve gerçekleştirilmesi için gerekli olan araç, mühimmat ve silahların listesinin cinsi ve adetine kadar ayrıntılı bir şekilde yazıldığı, hedef listesine alınan, kendilerine karşı operasyon yürütülen ve psikolojik harekât yürütülecek gayri müslüm ve misyonerlerin isim ve adreslerinin yanında bunlara ait gazete ile dergi abone listeleri, eğitim kurumlarının öğrenci ve veli listeleri, ibadethane ve vakıf ile buralara gidenlerin listesi, dini ve önemli günlerle katılanların listelerine kadar hedef kitleye ait bütün bilgilerin yer aldığı, Azınlık ve farklı dinlere mensup insanların hayatının tehlikede olduğuna ilişkin kamuoyu oluşturulması gerektiği bunun için Agos abone listesinin ulusal basında yer almasının sağlanacağı, konu hakkında köşe yazıları yazdırılacağı, tartışma programlarında bu konunun ele alınması sağlanarak AKP iktidarının vurdum duymazlığının işleneceği, AKP karşıtı siteler ve azınlık lehine propaganda yapılan sitelerin faaliyetlerinin yoğunlaştırılması, kaynağı AKP ve yandaş gruplara aitmiş izlenimi verilecek sitelerin kurularak Agos Gazetesi ve azınlıklara ait medya unsurlarını hedef gösteren mesajlar serpiştirilip kara propaganda faaliyetlerinin icra edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. >Bu planın hazırlanmasından önce gerçekleştirilen Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin; adı geçen planda operasyon olarak nitelendirilmesi, bu cinayetlerden sonra Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerin irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyu oluşturulduğunun belirtilmesi hususları, bu cinayetlerin bizzat kendileri tarafından gerçekleştirildiğinin bir nevi ikrarı niteliğinde 1/85 olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu durumun ayrıca misyonerlere ve azınlıklara yönelik Ergenekon Terör Örgütünce hazırlanmış, bu eylemlerden önce de adı tespit edilemeyen Kafes Operasyonu Eylem Planı benzeri başka bir eylem planının daha olduğunu ve bu eylemlerin bu plan çerçevesinde gerçekleştirildiğini göstermiş, bu planın yerine daha sonra da Kafes Operasyonu Eylem Planının kapsamlı bir şekilde hazırlanarak devreye sokulduğunu ortaya koymuştur. > Bu planın asıl amacı; ülkemizde yaşayan gayrimüslimlerin can ve mal güvenliklerinin sorgulanması suretiyle mevcut yürütme organı üzerinde iç ve dış baskının artmasını sağlamak, hükümeti ülke içinde ve dışında zor durumda bırakmak, milli ve manevi duyguları güçlü insanların hassasiyetlerine dokunarak bu insanların kışkırtılmasını sağlamak, kara propaganda yapılarak daha önce Türkiye'de yaşayan gayrimüslümlerin AKP iktidarı taraftarları ve Gülen hareketi tarafından hedef tahtasına oturtulduğu izlenimini yaratmak, cinayetlerin işlenmesi sonrası bu cinayetlerin faillerinin AKP ve Fethullah Gülen hareketi olduğunu göstermek ve bu şekilde cinayetleri belirtilen grupların üzerine yıkarak darbeye zemin hazırlamak, böylece mevcut yürütme organının devrilmesine ve ıskatına zemin oluşturmaktır. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarından anlaşılacağı üzere; özellikle Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası AKP ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik yürütülen dezenformasyon faaliyetleri kapsamında hazırlanan belgeler kullanılarak yapılan kara propaganda sonucu, yargılamanın yapıldığı Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde, işlenen cinayetten ziyade misyonerlik faaliyetlerinin yargılanmasının sağlandığı, bu durumun da yapılan dezenformasyon faaliyetlerinden elde edilen amacın Kafes Operasyonu Eylem Planında hedeflenen amaç ile birebir örtüştüğünü açıkça ortaya koymuştur. >Yine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları ile Haydar Yeşil'den ele geçen resmi belgeden; Mehmet Ülger'in, Mersin'de de Malarya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro ve Hrant Dink eylemlerine benzer, Behnan Konutgan'a yönelik bir eylemin gerçekleşterileceğinden bahsettiği, Ergenekon Terör örgütü sanığı Levent Bektaş'tan elde edilen Kafes Operasyonu Eylem Planında bu şahsın bilgilerinin yer aldığı, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de bulunan ses kayıtlarında Behnan Konutgan hakkında bazı görüşmeler yapıldığı, Mehmet Ülger tarafından adı geçen şahsın telefonunun teknik takibe alındığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Hakan Çevikoğlu'nun gönderdiği ihbar mektubunda Behnan Konutgan'a yönelik yapılacak eylemden söz ettiği, bu bilgiler bir arada düşünüldüğünde ayrıca ileride daha ayrıntılı anlatılacağı üzere, Ergenekon Terör örgütü tarafından Behnan Konutgan'a yönelik bu kez Kafes Operasyonu Eylem Planı çerçevesinde bir eylem hazırlığının bulunduğunu ve bu eylemin de yine Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Mehmet Ülger ve diğer bazı şüphelilerin azmettirmesi sonucu gerçekleştirileceğini gösterdiği anlaşılmıştır. >Aynı şekilde Ergenekon Terör Örgütüne bağlı hücrelerin Azınlıklara yönelik de toplumda infial uyandıracak nitelikte eylemler serisi düzenleme hazırlığında olduğu, 1/86 yapılacak eylemlerin bütün ayrıntılarıyla planlanarak gerekli olan bütün silah, mühimmat ve patlayıcıların kamu imkanları da kullanılmak suretiyle temin edildiği, eylemlerin hazırlık aşamalarının tamamlanarak uygulama aşamasına gelindiği görülmüştür. İbrahim Şahin'in evinde ele geçen yer tarifi ve krokiden yola çıkılarak Ankara Gölbaşfnda ele geçen silah ve mühimmatların, suikast planlarında yazılı olan "HEDEFİN TEDHİŞ ŞEKLİ" başlığı altında belirtilen suikast yöntemi ve kullanılması planlanan silahlar ile uyum gösterdiği anlaşılmıştır. Özellikle Ermeni din adamları ve Alevi kanaat önderlerine yönelik gerçekleştirilmek üzere planlanan suikast ve bombalama eylemleriyle; Azınlık ve Alevi vatandaşlarımız operasyon olarak nitelendirilen cinayetlerle korkutulacak, sindirilecek ve kışkırtılacak, böylelikle ülke içinde ve dışında mevcut yürütme organını zor durumda bırakarak, Ermenilerin ve derneklerinin elini güçlendirmek suretiyle soykırım iddialarının daha yüksek bir şekilde gündeme getirilmesini sağlayıp, şok etkisi yaratacak bu cinayetler sayesinde milli ve manevi duyguları güçlü insanların hassasiyetlerine dokunarak insanların kışkırtılması hedeflenmiştir. > Kafes Operasyonu Eylem planı ve Tedhiş planları ile birlikte, özellikle ileride anlatılacak olan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları, teslim ettiği belgeler ile diğer şüphelilerden ele geçirilen deliller birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Ergenekon Terör Örgütünün, bir yandan misyonerlere ve azınlıklara yönelik eylem planları (Kafes Operasyonu Eylem Planı, Tedhiş Planları v.s) hazırlarken bir yandan da bu gruplar içerisine sızdığı, bu şekilde bunların faaliyetlerini yakın takibe aldığı ve kontrol altında tuttuğu, gizliliği sağlamak için hücreler halinde yapılanarak kaos oluşturacak nitelikte olabilecek eylem potansiyelini sürekli olarak elinde bulundurduğu görülmüştür. Bütün bu planların; sanki tek elden çıkmış gibi misyoner ve gayri müslümleri hedef tahtasına koyduğu, hedeflerinin ülkedeki sosyal barış, kardeşlik, birlikte yaşama ve huzur ortamını bozma olduğu, eylemlerin bu doğrultuda planlandığı, Ülke genelinde yaşayan Ermeni ve Alevi vatandaşlarımız üzerinden mevcut yürütme organını yurt içinde ve yurtdışında zor durumda bırakarak devirmeye ve ıskata yönelik bir amacın hedeflendiği, özellikle Rahip Santaro, Hırant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin tamamının bu amaca yönelik olduğu, birbirinden bağımsız gibi görünen bu eylemlerin adeta bir pazılın parçaları olduğunu gösterdiği anlaşılmıştır. Aynı şekilde şok etkisi yaratacak başka cinayetlerin de planlandığı, bu eylem planları Poyrazköy, Gölbaşı ve Türkiye'nin değişik yerlerinden ele geçirilen mühimmatlar ile birlikte düşünüldüğünde, Ergenekon Terör Örgütünün günümüze kadar gerçekleştirdiği veya bundan sonra gerçekleştireceği eylemleri daha kolay anlaşılacaktır. Bu zamana kadar gerçekleşen eylemler ile gerekleştirilmesi planlanan eylemlerin asıl amacının; yapılan kara propaganda sayesinde cinayetleri AKP ve destekçisi olarak lanse edilen Gülen Cemaatinin üstüne yıkıp, bu sayede darbeye zemin hazırlamak ve mevcut 1/87 yürütme organını yasadışı yollarla devirmek, bu mümkün olmadığında da en azından hükümeti işlevsiz hale getirerek iktidardan uzaklaştırmak olduğu açıkça görülmektedir. 4.BÖLÜM İHBAR MEKTUPLARINDA, DENİZ UYGAR (İLKER ÇINARJ'IN İFADELERİNDE, DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)TN TESLİM ETTİĞİ BAZI BELGELERDE, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SANIĞI AHMET HURŞİT TOLONUN ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ ÖNCESİ VE OLAY GÜNÜ MALATYA İLİNDE BULUNMASINDA, DEVLET DENETLEME KURULU (DDK)'NUN HRANT DİNK CİNAYETİ NEDENİYLE DÜZENLEDİĞİ RAPORDA, TANIK ADIYAMAN'IN BEYANLARINDA; RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNİN, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE BU ÖRGÜTÜN EYLEM PLANLARI İLE OLAN İRTİBATINI GÖSTEREN HUSUSLAR Gönderilen ihbar mektupları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları ve teslim ettiği belgeler, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolun'un olay öncesinde ve olay günü Malatya ilinde bulunması, Devlet Denetleme Kurulunun Hrant Dink olayına yönelik düzenlediği rapor ve tanık Adıyaman'ın beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin arasında sıkı bir irtibat bulunduğu, bu cinayetlerin Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda yine Ergenekon Terör Örgütünce gerçekleştirildiğine dair ciddi delillere ulaşılmıştır. Ayrıca Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik gönderilen ihbar mektupları ile TUSHAD tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen talimatlar doğrultusunda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2005 yılından 2006 yılı Temmuz ayına kadar yürüttüğü saha çalışmasının, sadece Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik alt yapı çalışmaları olmadığı, aynı zamanda Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerine yönelik de alt yapı çalışmaları olduğu açıkça görülmüştür. 4.1-İHBAR MEKTUPLARINDA; RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNİN, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE BU ÖRGÜTÜN EYLEM PLANLARI İLE OLAN İRTİBATINI GÖSTEREN HUSUSLAR İhbar mektuplarında geçen bazı hususların, her üç cinayet arasında bazı ortak noktaların bulunduğunu ve bu cinayetlerin belirli bir amaca yönelik olarak gerçekleştirildiğini açıkça ortaya koymuştur. "Malatya ili Merkez PTT Karakaş Şubesinden isimsiz ve imzasız olarak Malatya Vali Yardımcısı Erdinç Filiz adına gönderilen ihbar mektubu ve ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'nin kopyası ile ihbar içeriğinin; "...Basta olayın meşru zemini oluşturmaya çalışılmış. 'Misyoner çalışmalarına gerekli ders verilmeliydi ve verildi.' Şeklinde olayın haklılık zemini içine çekilmesi için, gerek internet yoluyla gerekse yazılı olarak akademik çalışmalar yapılmıştı..." şeklinde ibarelerin geçtiği 1/88 görülmüştür. -İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde bulunan CD'nin yapılan incelemesinde; "Sayın Savcı Sizin yaptığınız Ergenekon operasyonları ile birçok olayı Aydınlattığınızı televizyondan izliyorum. Ama gizli kalmış ve Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli Ergenekon cinayetlerinden olan Zirve cinayeti konusunda çok önemli bir toplantının ses kayıtlarını size gönderiyorum Şuan cinayet zanlısı olarak tutuklu bulunanlar bu olayın sadece figüranı kandırılmış çocuklardır. Bu olayı sadece Emre Günaydın ve arkadaşlarının işleyemeyeceği çok açıktır. Bu çocuklar misyonerlere karşı kışkırtılmıştır. Sonra da bu cinayeti işlemelerine ortam hazırlanmıştır. Emre GünAydın'ın misyonerlerin PKK'lılar ile bağlantılı olduğu için öldürdüklerini söylemesi bu ses kayıtları ile birebir uyuşmaktadır. Ses kayıtlarında misyonerler ile PKK'nın bağlantısının kurulmaya çalıştıklarını göreceksiniz...." şeklinde ibarelerin geçtiği görülmüştür. —Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun 20/10/2010 tarih ve BM.2010/3862 sayılı yazısı ekinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen "DEMOKRASİYİ, İNSAN HAKLARIN T' ile başlayıp, "...İLGİNİZİ BEKLİYORUM' şeklinde son bulan 20/10/2010 tarihli İlker ÇINAR imzalı, 8 sayfadan ibaret mektup içeriğinin; "...Bu zihniyet manipüle ettiği istihbarat raporlarıyla karanlık planları için dezenformasyon çalışması yapmıştır. Yaptığı atraksiyonlarla hem AKP hükümetini hem de Gülen cemaatini suçlamak onları bölücü birer unsur olarak görerek andıçlar hazırlayıp, üst komutanlıklara brifing olarak sunmak olmuştur. Bu andıçlar özellikle Malatya ilimizde gerçekleşen menfur bir cinayetin sözde Aydınlatılması için yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda istihbarat raporlarına dayalı olarak elde edilmiş gibi gösterilmektedir. Bu cinayetler Zirve yayınevi ile ilgilidir. Dönemin Malatya İl Jandarma Alay Komutanı olan Mehmet Ülger, Hurşit Tolon'un talimatı ile hareket etmiştir. Yapmış olduğu bütün çalışmaları brifing olarak sunmuş ve arşivlemiştir. Bir kısmını da mahkemeye TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLERİN YASADIŞI FAALİYETLERİ' şeklinde savunma amaçlı sunmuşlardır. Ben özellikle cinayet işlenmeden öncesi ve sonrasına dayalı olarak yapılan planlı çalışmayı sizlere anlatmak istiyorum. Görevim gereği sürekli Hurşit Tolon ile irtibat hal indeydim. Hurşit Tolon benim sorumlu olduğum komutanımdı. Çünkü 1993 yılında TSK yeni bir yapılanmaya gitmiş Hurşit Tolon'da bu yapılanmada görev almış bir komutandı. Bu konu ile ilgili olarak TSK'nin bütün birimleri koordinasyon halindedir. Çünkü bu yapılanma bütün kısımlara ve hatta sivil kuvvetlere kadar yayılmış durumdadır. JİTEM hem misyonerleri hem de Gülen Cemaatini fışlemiştir ve fişlemeye de devam etmektedir. Bunu yaparken de TSK'nın bütün komutanlıkları buna destek vermiştir... Belli kriterlere göre incelendiğinde Müslüman olan birinin tekrar istihbaratçı olması mümkün değildir. Çünkü ona misyonerlerin tüm kapıları kapanmış ve bilgi akışı kesilmiştir. Ama benim için öyle değildi. Çünkü ben bir istihbarat elemanıydım ve bu görevim devam ediyordu ve edecekti. Benim özlük bilgilerimle ilgili olarak emekli sandığında görünen pasif iştirakçi sözü ahtapotun aktifliğinin göstergesidir. Ne oldu da 12 Haziran 2008 tarihinde ulusal medyaya 1/89 benimle ilgili olarak aktif iştirakçi olarak görünen özlük bilgilerim bu tarihten sonra bir anda sıfırlandı. Yani ben devletime, TSK'ne hizmet etmemişim de kime hizmet etmişim. Bunu yapanlar kendilerince çok güçlü olmalılar. Benim sosyal haklarımı bir anda silip atabiliyorlar. Çünkü onlar ERGENEKON ÖRGÜTÜ. Ben sessiz kalmayacağım. Hem bana hem de devletime zarar verenler gerçeklerle yüzleşecekler. Toplum bunların gerçek yüzlerini görmeli. Bir insanı devlet adına kullanıp, bir paçavra gibi atanlar; bir ailenin yok oluşuna sebep olanlar nasıl hesap verecekler. Meğer ben devletime hiç hizmet etmemişim. Her şey bir hayal ürünüymüş. Elleri kolları ne kadar uzun, bir çizikte benim haklarımı silebiliyorlar. Haklılar geride bir iz bırakmamak için her türlü entrikayı gerçekleştirecekler. Ama unutmamalılar ki hesap verecekleri bir yer daima vardır. Onların bir örgüt olduğunu anladım ve gördüm...." şeklinde ibarelerin geçtiği görülmüştür. 4.2-DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)'IN İFADELERİNDE; RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNİN, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE BU ÖRGÜTÜN EYLEM PLANLARI İLE OLAN İRTİBATINI GÖSTEREN HUSUSLAR Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında geçen bazı hususların, her üç cinayet arasında bazı ortak noktaların bulunduğunu ve bu cinayetlerin belirli bir amaca yönelik olarak gerçekleştirildiğini açıkça ortaya koymuştur. >Deniz Uygar (İlker Çınar) değişik tarihlerde verdiği ifadelerinde özetle; "...Saha çalışmaları yürüttüğüm dönemde, sanırım 2005 yılı sonu ve 2006 yılı başlarında olmak üzere toplam iki kez ismini Binbaşı (YYYY YYYY) olduğunu söyleyen birisi beni aradı. Bu kişi ikinci aramasında kendisini ayrıca (ZZZZ) olarak tanıtmıştı. Bana Trabzon'dan aradığını ve kendisinin Hopa'lı olduğunu söylemişti. Bu tarihlerde ise Rahip Santora cinayeti henüz işlenmemişti. Bu kişi beni ilk 2005 yılı sonu sanırım Aralık ayında aradığında, Trabzon'da misyonerlik faaliyetlerine karşı bir çalışma yaptıklarını ve benim kendileri ile bir çalışma yapıp yapamayacağımı sordu. Bende kendisine o anda hemen cevap vermedim. Düşüneyim şeklinde söyledim. Bunu söylememdeki amaç bana TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bu konuda herhangi bir talimatın gelmemiş olmasıydı. Bu görüşmeden sonra ... Sanırım 2006 yılı Ocak ayı başlarında bu kişi ikinci kez beni aradığında ben, bana bu kişi ile çalışma yapabileceğime dair bir talimat gelmediğinden dolayı bu kişiye mazeret olarak çok yoğun olduğumu söyleyip, çalışmayacağımı belirttim. Bu şekilde bir aramanın münferit girişim olduğunu düşündüm... İsmini binbaşı (YYYY YYYY) olarak ve daha sonra da (ZZZZ) olarak belirten kişinin ikinci aramasından yaklaşık bir ay sonra Rahip Santoro Trabzon'da öldürüldü. Bu Rahip öldürüldüğünde ben, beni daha önce arayan ve kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) (ZZZZ) olarak tanılan kişinin bu eylem nedeniyle beni aradığı kanaatine vardım. Ancak bu düşüncem o tarihlerde sadece bir kanaat idi... Mehmet Ülger bana bir ara Ramazan Akyürek isminde bir kişiyi tanıyıp tanımadığımı 1/90 sordu. Ben de tanımadığımı söyledim. Bunun üzerine Mehmet Ülger hana bu kişinin bir beyanatı olduğunu ve bu beyanatında ses getirecek eylemlerin olacağı iller arasında İstanbul, Malatya ve doğuda bir il olduğunu söylediğini, bu sözü bu kişinin söylediğini duyup duymadığımı sordu. Ben de duymadığımı, bilgim olmadığını söyledim. O da senin istihbaratın geniştir, duymuş olmalısın, iyi düşün şeklinde söyleyerek bende bir tür algı oluşturmaya çalıştı. Bu sırada Mehmet Ülger ile Ruhi Abat birbirlerine bakarak karşılıklı manalı bir şekilde gülüştüler. Ben bu şekilde Mehmet Ülger'in bana Ramazan Akyürek ile ilgili sözler söylemesine o zaman ... Herhangi bir anlam verememiş ve manidar bulmuştum. Mehmet Ülger'in, ..... Ramazan Akyürek'le ilgili söylediği sözlerin ne anlama geldiğini bana, yakın tarihte Ankara ili Kumrular sokakta meydana gelen patlama olayı gösterdi. Bu patlama bildiğim kadarıyla Ramazan Akyürek'in evinin civarında olmuştu. Bu patlamada aynı zamanda bu kişinin kızıda yaralanmıştı. Ben, bu olay hakkındaki bilgilerimi bir bütün olarak değerlendirdiğimde, bu saldırıyı gerçekleştirenlerin arka planında Hrant Dink davasına yönelik olarak Ergenekon Terör Örgütünün taşeron örgütlere verdiği, Ramazan Akyürek'e yönelik bir operasyonu olduğu kanaatine vardım... 26/04/2007 tarihi, benim olay sonrası elimdeki bilgi ve belgelerle Malatya iline gittiğim tarih olması kuvvetle muhtemeldir...Malatya'da yine Malatya Jandarma Alay komutanlığının eski binasında aynı toplantı salonunda ben, Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil toplantıya geçtik. Burada bana planlanan eylemin umdukları gibi olmadığını, bu safhaya geleceğini tahmin etmediklerini, fakat bunu aşacaklarını söylediler. Ancak, benim cinayete gösterdiğim tepki sonrası Mehmet Ülger bana tehditvari sözler söyledi. Ayrıca 'BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU, BU YAPTIĞIMIZ SAHTE İSTİHBARAT BELGELERİ İLE BURADAKİ ZİRVE YAYINEVİ OLAYINI AKP VE GÜLEN CEMAATİ ÜZERİNE YIKACAĞIZ, ZATEN HRANT'TA RAMAZAN AKYÜREK'E YIKILACAK' şeklinde beyanlarda bulundu. Bu beyanları bana bizzat Mehmet Ülger kendinden emin ve mağrur bir şekilde söyledi... Mehmet Ülger'in bana söylediği bu sözlerden sonra, 2005 yılı Aralık ayında ve 2006 yılı Ocak ayı başlarında beni Trabzon'dan arayan ve kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan kişinin sözleri ile, yine Mehmet Ülger'in 1. Çalıştay toplantısında Ramazan Akyürek ile ilgili söylediği sözlerin ne anlama geldiğini o an anladım. Aynı zamanda Mehmet Ülger bana 'BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU' şeklindeki sözleri ile de beni bu üç cinayetin bir bütünün parçaları olduğu sonucunu çıkarmama yol açtı. Ayrıca benim 2005 yılı Ocak ayından itibaren başlattığım saha çalışmalarının sadece Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik çalışmalar olmadığı, bu çalışmaların Zirve Yayınevi Cinayeti ile birlikte hem Rahip Santoro hem de Hrant Dink Cinayetlerine yönelik çalışmalar olduğu sonucuna kesin olarak vardırdı..... Yukarıda belirttiğim sözleri Mehmet Ülger bana bizzat kendisi söylemişti. Hatta bu 1/91 sözleri söylerken kendisinin elinde kalın bir tespihi vardı. Bu tespihi sallarken 'HRANT RAMAZAN AKYÜREK'İN ÜZERİNE YIKILACAK, YIKILMAZSA GEREKEN DE KENDİSİNE YAPILACAK' şeklinde sözler söylemişti. Ben bu söz üzerine ne yapılacağını sorduğumda o da yine kendinden emin bir şekilde manalı manalı gülümseyereK 'BU BASİT BİRŞEY, GEREKENİ YAPARIZ, DEFTERİNİ DÜRERİZ' demişti. ... Ayrıca bu cinayetin Ramazan Akyürek'in üzerine yıkılmak istenmesindeki kasıt, bu kişi üzerinden Hrant Dink cinayetinin Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmeye çalışılmasıdır.... Bizzat Mehmet Ülger tarafından ve yukarıda da anlattığım gibi Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetlerinin birer operasyon olduğunu bizzat kendileri bana söyledi. Bu sözlerden sonra Zirve Yayınevi Cinayetinden elde edilmek asıl amacın sadece korkutmak değil öldürmek amaçlı olduğu sonucuna vardım. Zirve Yayınevi Cinayetini de AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak için benimde içinde bizzat bulunduğum grup tarafından cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetleri yapıldı. ... Yapılan çalışmalar Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlamaktı. Zaten hazırlanan belgeler de Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Mahkemeye savunma amaçlı olarak gönderiliyordu. Yeni istihbarat raporları birilerini kurtarma ve birilerini karalama şeklinde hazırlanıyondu. Birilerini kurtarmadan kastım cinayeti işleyen ve azmettiren şahısların kurtarılması, birilerinin karalanması da cinayetin AK Parti ve bir Cemaatin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulması anlamındadır... Üçüncü ses kaydı ben, Mehmet Ülger, AdilAkçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konuların bir kısmı Misyonerlikle PKK Terör Örgütü arasında ilişki kurulması amacıyla çalıştayda toplantı yaparak belirlediğimiz senaryoyu tiatiral (Tiyatro gibi) olarak ses kaydı haline getirdiğimiz konuşmalardır. .... Ayrıca görüşmelerde Rahip SANTARO cinayetinde Gülen Cemaatinin rolü olduğu, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti maktullerinden Tilman GESKE'nin Malatya'da misyonerlik faaliyetlerinin başındaki kişi olduğu ile ilgili hususlara ait konuşmalar geçmiştir... Bu belge sözde misyonerlerin düşüncelerini ve yapmış oldukları çalışmalarla ilgili düzenledikleri raporları yansıtmaktır. Aslında böyle bir belgede rapor da yoktur. Bu belge istihbarata karşı koymak amacıyla düzenlenmiş sahte bir belgedir. Ayrıca belgenin bir özelliği de Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan Zirve Yayınevi davasında maktullerin avukatlarının da gündeme getirmiş olduğu cinayetin Ergenekon Örgütü tarafından işlendiği tezine paralel olarak Misyonerlerin de bu düşünceyi taşıyanlarla aynı kanaatte olduğunu gösteren bir belge olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bu manipülasyon amaçlı istihbarata karşı koyma tekniğidir... 'Unallocated Clusters-Offset 638517248' isimli belge Mehmet Ülger ve beraberinde faaliyet yürüttüğü kişilerin Ergenekonun yapısı içerisinde olmadığı, kendilerine iftira atıldığı, misyonerlerin kendi yapmış oldukları illegal faaliyetleri örtmek amacıyla bu söylemleri ortaya atıkları izlenimini uyandırmak için hazırlanmıştır... Bu çalışmaları Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan ve Murat 1/92 Göktürk tarafından birlikte yaptık Abdullah Atılgan Mersin'de görev yapmasına rağmen bütün bu olaylardan haberi vardı. Ben kendisine rapor veriyordum, o da bu raporları TUSHAD'a gönderiyordu. Abdullah Atılğan'ın, Trabzon ve İstanbul illeri ile de irtibatı vardı. Bu kişinin Rahip Santoro cinayetinin işlendiği Trabzon 4. Bölgeye; Hrant Dink cinayetinin işlendiği İstanbul 1. Bölgeye gittiğini biliyorum. Ben Abdullah Atılğan'ın Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleri ile ilgili de bilgi sahibi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Zirve Yayınevi Cinayeti işlendikten sonra ben kendisine tepkilerimi iletmiştim. Abdullah Atılgan bu tepkilerim üzerine bana yönelik Mehmet Ülger gibi kendisinin üstü olmama rağmen tehditvari sözler kullanmıştı. Abdullah Atılgan özellikle Malatya iline gelmemiş olsa bile Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın burada ne tür bir çalışma içerisinde olduğunu bilen bir kişidir. Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın benimle irtibata geçmesi Abdullah Atılgan aracılığı ile olmuştu. Bu çalışmalardan bilgisinin olmaması mümkün değildir. Bunu kendisi bana yaptığımız görüşmeler sırasında bizzat söylüyordu. Bunu söylerken 'SEN TEPKİNİ BOŞUNA ORTAYA KOYUYORSUN, BAŞINA İŞ AÇARSIN, AKILLI OL, KONUŞMA, TEAMMÜLLERE UY' şeklinde sözler kullanıyordu... Hurşit Tolon'un TUSHAD'ta yönetici konumda bulunması ve misyonerlik ile ilgili yürütülen faaliyetlerde etkili olması, cinayetten önceki tarihlerde Malatya'ya gelerek Hasan Iğsız ile görüşmesi ve Malatya'da misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışma yapan Mehmet Ülger'in Hasan Iğsız ile bağlantılı olmasından dolayı misyonerlik ile ilgili yapılan faaliyetlerin ortak ve planlı bir çalışmanın ürünü olduğu düşüncesindeyim. Hurşit Tolon, Hasan Iğsız ve Levent Er söz benim çalıştığım birimle direkt irtibatlı olan kimselerdir. Ben misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışmalarımı devlete hizmet anlayışı ile yaptığımı zannediyordum..... Ancak cinayetin gerçekleşmesinden sonra, süreç içerisinde bir örgütün içerisinde olduğumu ve yürütülen faaliyetlerin örgütsel bir faaliyet olduğunu anladım.....Ayrılmak istesem de, Mehmet Ülger tarafından 'YANLIŞ YAPAN YOK OLUR' şeklinde tehdit edildim ... Aynı zamanda Mehmet Ülger bana 'BİZ ÇOK BÜYÜK BİR AİLEYİZ' şeklinde ifadelerde bulunarak, içerisinde faaliyet yürüttüğü illegal yapının gücünü ifade etmeye çalışıyordu. ... Ben, Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde bulunan Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in; Ergenekon Operasyonları başladıktan sonra Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik soruşturma kapsamında iddianameler yayınlanınca, deliller ortaya konunca, Ergenekon Terör Örgütünün bir parçası olduğu sonucuna vardım. Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM Ergenekon Terör Örgütü içerisinde yer almakta ve bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürütmektedir. TUSHAD denen ve benim senelerce devlet olarak bildiğim yapının bu örgütün faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu gördüm. Çünkü Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında yargılaması devam eden Ahmet Hurşit Tolon, TUSHAD'ın başındaydı ve tüm talimatları o verirdi. TUSHAD içerisinde etkin bir konumdaydı. Emekli olduktan sonra dahi bu etkinliği devam etmişti. Ayrıca ben yine Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında yargılaması devam Levent Ersöz'den özellikle eğitim almıştım. Bu kişi benim bizzat eğitim komutanımdı. 1/93 Ergenekon Terör Örgütünün diğer parçalarını; Anayasada sayılı bulunan Erkler, medya, sermaye, siyasi ve askeri kesimlerden bazı kişiler oluşturmaktadır. Bu aynı zamanda devlet için devlete rağmen paralel bir devlet yapılanması demektir. Ergenekon Terör Örgütünün bilimsel açıklaması budur. Bu yapı içerisinde yer alan kişiler kendilerinin devlete hizmet ettiklerini ileri sürerler. Kullandıkları argümanlar ise genelde vatan, devlet, bayrak ve Atatürk'tür. Bu örgüt bu argümanları kullanmakla birlikte bu değerlerin hiçbirisine gerçek anlamda hizmet etmez. Yaptıkları çalışmalar devletin ve milletin faydasına olmayan faaliyetlerdir. Amaçları; uzun yıllardan beri devam ettiği gibi ülkede kaos, kargaşa ve anarşi ortamı oluşturarak yönetimi kendi kontrolleri altında tutarak, kendi menfaatleri doğrultusunda şahikalarda oluşturdukları yaşamsal faaliyetlerini sürdürmektir. Toplumu birleştirici ve bütünleyici fikirlere sahip kişileri kendi amaçlarına karşı engel olarak görürler. Bu tür kişilerin varlığı onları rahatsız eder ve bunların ortadan kaldırılmasına yönelik siyasi cinayetler ve çeşitli uygulamaları gerçekleştirirler. 2002 yılında halkın iradesiyle AKP'nin iktidara gelmesi sonrası Ergenekon Terör Örgütü, AKP iktidarının gücünü yurtiçinde zayıflatmak, yurtdışında ise gerçekleştirdiği Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerini AKP iktidarı üzerine yıkarak, AKP iktidarını sanki Hristiyan düşmanlığı ve katliamı yapıyor, ileri demokrasi istemiyormuş gibi göstererek dış ülkelerdeki güvenirliğini ortadan kaldırmak ve bu suretle halk nezdindeki toplumsal desteğini hedef alarak AKP iktidarını bitirmeye yönelik operesyonları planlamıştı. Ayrıca yapılan bu operasyonlar yolu ile Dünya Af Örgütünü harekete geçirmek suretiyle Türkiye'de Azınlıklara yönelik suikastlar ve jenosit (soykırım) yapılıyor izlenimi vermeyi hedeflemişti. TSK'nın bünyesinde kurulmuş bulunan internet siteleride bu planın bir parçasıdır. Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinden elde edilmek istenen asıl amaç budur. 2007 yılında yapılan Cumhuriyet Mitingleri de bu doğrultuda yapılan mitinglerdir. Bu mitinglerin organizasyonunun başında da yine TUSHAD'ın başında görev yapan Ahmet Hurşit Tolon ve Şener Eruygur vardı. Aynı zamanda Operasyon olarak nitelendirilen bu cinayetleri Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine de yıkmak suretiyle makkarticilik (iftira) yaparak toplumsal bir dezenformasyon çalışması yürütülmüştür. Yapılan bu çalışmayı da yasal bir zemine çekmek amacıyla sahte istihbarat belgeleri ve andıç düzenlendi. Buna ilişkin delillier teslim ettiğim CD'de yer almaktadır. Ben, Zirve Yayınevi Cinayeti gerçekleştikten, Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar yapılmaya başladıktan sonra Kafes Opersyonu Eylem Planı deşifre olunca, son süreçte yapılan Ergenekon operasyonlarını takip ettiğimde, yakalanan sanıkları gördüğümde şimdi daha iyi anlıyorum ki, hayatım boyunca benim devlet sandığım yapı aslında Ergenekon Terör Örgütüymüş. Benim içinde bulunduğum birimin aslında Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir birim olduğunu, bu cinayetin de Ergenekon Terör Örgütü tarafından hayata geçirildiğini anladım. Ben de farkında olmadan bu insanlara senelerce hizmet etmişim. Kafes Operasyonu Eylem Planında Santoro, Hrant Dink ve Zirve Cinayetlerinin bir operasyon olduklarının belirtildiğini de görmem üzerine Mehmet Ülger'in bana daha önce 1/94 söylemiş olduğu 'BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU' şeklindeki sözleri tekrar aklıma geldi. Bunun sonucunda da bu her üç cinayetin doğrudan Ergenekon Terör Örgütünün bir operasyonu olduğu kanaatine kesin olarak ulaştım. Kafes Operasyonu Eylem Planının cinayetlerden sonra hazırlanmış olması nedeniyle bu planda cinayetlerden bir operasyon olarak bahsedilmiştir. Söz konusu bu cinayetler benim de, istemeyerekte olsa içinde bulunduğum ve yukarıda ayrıntılı şekilde anlattığım beyanlarımda belirttiğim üzere uzun bir süreç içerisinde yapılan çalışmaların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu cinayetlerin işlenmesine ilişkin belirli bir isim adı altında tamamını kapsayan bir plan ismi bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ancak Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak ifademde belirttiğim YAŞAM 1 adı altında Planlı İst ihbar i çalışmaya ilişkin bir dosyanın açıldığını l. Çalıştay toplantısı sırasında duymuştum. Ben özellikle Zirve Yayınevi Cinayetindeki rolümü sadece brifing için yardımcı olmak olarak biliyordum. Ancak sonradan bunun böyle olmadığını gördüm ve anladım. Ben özellikle Ergenekon Terör Örgütü operasyonları sonrasında yaşadıklarımı ve tüm bildiklerimi bir araya getirdiğimde; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün yürüttüğü operasyonlar olduğu, bu operasyonlarında TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile JİTEM'in ortak koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar neticesi yapıldığı, bu operasyonların benim Beyaz Kuvvetler ayağında özellikle 2005 yılı sonrasında yürüttüğüm saha çalışmalarının büyük etkisinin bulunduğu, bu saha çalışmalarında oluşturulan bu etkiden faydalanılarak 2006 Şubat ayından itibaren devam eden süreçte bu cinayetlerin peşi peşine işlendiği sonucuna beni ulaştırdı. Saha çalışmalarında bulunduğum tarihlerde benim bu çalışmalarımın misyonerlere ve azınlıklara yönelik eylemlerin alt yapısı olabileceği ihtimalini hiç düşünmemiştim.... Ergenekon Operasyonlarında da adı geçen eylem ve darbe planlarını yukarıda yaşadıklarımla birleştirdiğimde şimdi çok rahat söyleyebilirim ki Malatya Zirve Yayınevi katliamının da tamamen Ergenekon Terör Örgütünün Projeli bir eylem planıdır. 2010 yılı sonlarına doğru ilgili birimlere müracaat ettim. Bu zamana kadar tüm bildiklerimi samimi bir şekilde kimsenin de etkisi ve baskısı altında kalmaksızın tamamen kendi özgür irademle isteyerek verdim. Bunun sebebi ise yıllarca devlete hizmet ettiğini düşünen biri olarak son süreçte bizzat yaşadığım yukarıda bahsettiğim olaylar neticesinde aslında gizli ve derin bir gücün kanlı emellerine hizmet ettiğimin farkına var marndır. Devlet diye bildiğim ve hizmet ettiğim kişilerin Ergenekon Terör Örgütüyle irtibatlı olduklarını ve kullanıldığımı anlayınca çok rahatsız oldum. Benim onlar hakkındaki düşüncelerim daha da değişti. Sorgulama noktasında kararımı verdim. Vicdani ret hakkımı kullanaraktan, mağdur olmayı da göze alarak, vicdanımı rahatlatma noktasında kendi isteğim ile doğrudan müracaat ederek, önce Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'ne bu durumu yazdım. Aynı gün Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına giderek Başsavcı Bey'le görüştüm. Bu yapının çökertilmesi 1/95 noktasında almış olduğum karar önemlidir. Bu kararı alırken kendi hür ve özgür irademle hareket ettim..." şeklinde beyanlarda bulunduğu görülmüştür. 4.3-DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)*IN TESLİM ETTİĞİ BELGELERDE; RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNİN, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE BU ÖRGÜTÜN EYLEM PLANLARI İLE OLAN İRTİBATINI GÖSTEREN HUSUSLAR Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD tarafından gönderilen ve 05/01/2005 tarihli Yeni Görev ile 10/01/2005 tarihli Geribildirim konulu talimatların Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine yönelik yapılan alt yapı çalışmalarının başlangıç tarihi olduğu, bu talimatlar sonrası sadece Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik değil, bilakis her üç cinayete yönelik olarak yoğun bir şekilde yazılı ve görsel basın yolu ile özellikle bazı Akademisyenler de kullanılmak suretiyle misyonerlere yönelik propaganda faaliyetlerinin yapıldığı, böylelikle gerçekleştirilmek istenen cinayetler için ortam hazırlanmaya çalışıldığı görülmüştür. > Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "... TUSHAD'a bağlamak suretiyle İstihbarat elemanı alınacağını öğrendim ... bir dilekçe yazarak başvuruda bulundum ... bir süre sonra müracaatımın ... kabul edildiği ve kursa katılabileceğim bildirildi. TUSHAD ... 1993 yılında Hurşit Tolon tarafından kurulmuştu. TUSHAD'ın açılımı Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi'dir ... TSK'da Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterlik görevinde bulunan Ahmet Hurşit Tolon belirttiğim yapılanmanın başındaydı.... Genelkurmay Başkanlığı'nin TUSHAD gibi bir oluşum olmadığı yönündeki resmi yazısı normaldir. Çünkü bir takım hukuk dışı işleri de yaptığından gayri resmi faaliyet gösteren bir oluşumdu. Ben bunu 2008 yılında kamuoyunda Ergenekon Silahlı Terör Örgütü olarak bilinen örgüte karşı yapılan soruşturmaları basından öğrenince anladım. O zamana kadar ben resmi bir kurumda devletime hizmet ettiğimi zannediyordum.... TUSHAD tarafından (XXXXXXXX) vasıtasıyla gönderilen belgeler bana kırmızı renkli kağıda basılı olarak gelirdi. Bu birim tarafından gönderilen belgelerde, belgelerin askeri usûl ve jargona uygun olup olmadığının hiç bir önemi yoktu. Çünkü ben sivil bir unsurdum. Bu birimde bire bir askeri yazışma kurallarına riayet edilmezdi. Yapılan yazışmalar genelde sivil üslup ile yapılırdı. Bu nedenlerle (XXXX XXXX) tarafından bana getirilen talimat ve yazılar hususunda askeri usullere uyulup uyulmadığına ben hiç önem vermezdim. Hatta ben de yaptığım yazışmalarda aynı şekilde askeri üslup ve kaidelere dikkat etmezdim. Çünkü bu gerekli görülen bir husus değildi. Askeri usul ile yapılan yazışmalar Beyaz Kuvvetlerin konseptine uygun bir yazışma şekli değildir. Hatta bazen bir not kağıdına bile bilgi olarak yazıp zarfın içerisine koyarak gelen kuryeye teslim ettiğim oluyordu... TUSHAD tarafından gönderilen talimatlarda isimleri belirtilen bölgelerin ayrımını 1/96 bizzat TUSHAD yapmıştır. Bu ayrımı yaparken bölgeler arası kültürel farklılıklar esas alınmıştır. Bu ölçütler dahilinde Türkiye 4 Bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgelerden 1. Bölge olan yerler Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleridir. 2. Bölge İç Anadolu Bölgesidir. 3. Bölge Malatya ilinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleridir. 4. Bölge ise Karadeniz Bölgesinin tamamını içine almaktadır. Benim faaliyet yürüttüğüm bölge 1. Bölgedir. Mehmet Ülger ve ekibinin faaliyet yürüttüğü bölge ise 3. Bölgedir..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. >TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, 05/01/2005, 10/01/2005,15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihlerinde bazı talimatları içerir kırmızı renkli belgelerin gönderildiği, ayrıca 1 (bir) adet de görev yaptığı TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığına ait kimliğin verildiği anlaşılmış olup, Bunlar şunlardır; -05.01.2005 tarihli, "ÇOK GİZLİ" ibareli, "TUSHAD" başlıklı, "3276 1. BÖLGE" şeklinde kod numarası belirtilen kişiye hitaben yazılmış, "Yeni Görev" konulu, "TUSHAD-K.B.-M.D./2486887" sayılı, "TUSHAD Koordinasyon Başkanlığı NB-1" şeklinde imzaya açılmış ve imzalı, 1 (bir) sayfadan ibaret hem taranmış hem de orjinali bulunan kırmızı renkli belgenin içeriğinin; "TUSHAD personeli olarak 1993 tarihinde başlamış olduğumuz likidasyon amaçlı çalışmalarımızı 08.01.2005 tarihinde tamamlanız ve sonlandırmanız gerekmektedir. Tarafınıza gönderilecek olan teknik bilgiler doğrultusunda 2. Aşama olarak öngörülen saha çalışmasına başlamanız beklenmektedir. Yapacağınız saha çalışması ile ilgili olarak gönderilecek olan faaliyet çizelgesi içinde bulunan sıralamayı takip etmeniz önerilir. Saha çalışmanız için gerekli olan tüm destekleri ve açıklamaları, gönderilecek olan faaliyet çizelgesinin (EK) kısmında bulunacaksınız. Likidasyon amaçlı olarak yapmış olduğunuz çalışmalarda kullanılan teknik kurallar saha çalışması içinde geçerli olacaktır. Likidasyon çalışmasında prensipler doğrultusunda gerçekleştirdiğiniz üstün başarınızdan dolayı kutlarız. Aynı başarıyı saha çalışmasında da göstereceğinize emin olduğumuzu bildiririz. Bu başarınız özlük dosyanıza işlenmiş olmakla beraber gizli tutulacak ve korunacaktır.05.01.2005" şeklinde olduğu belirlenmiştir. -10 OCAK 2005 tarihli, "ÇOK GİZLİ" ibareli, "T.C. TÜRKİYE ULUSAL STRATEJİLER VE HAREKET DAİRESİ BEYAZ KUVVETLER KOMUTANLIĞI ANKARA" başlıklı, "3276 DİKKATİNE" şeklinde kod numarası belirtilen kişiye hitaben yazılmış, "Geribildirim" konulu, "TUSHAD-K.B.-M.D.-2005/2486905" ve "37515" sayılı, 1/97 ".......... TUSHAD Koordinasyon Başkanlığı" şeklinde imzaya açılmış ve imzalı, 1 (bir) sayfadan ibaret taranmış bulunan kırmızı renkli belgenin içeriğinin; İLGİ:05.01.2005 tarihli M.D./2486887 saydı yeni görev talimatında belirtilen saha çalışması ve yapacağınız faaliyetler hakkında. GERİBİLDİRİM "a)MGK kararları neticesinde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniter yapsını ve bekasını tehdit eden, milli birlik ve beraberliği bozmaya yönelik faaliyetler yapan unsurların tespiti yapılmıştır. Tespiti yapılan bu unsurların faaliyetlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak tedbir kararlarının alınarak uygulanması kararlaştırılmıştı. MGK kararlarında misyonerlik faaliyetleri irticaî ve bölücü faaliyetler sıralamasında 2. sırada yer almaktadır. Bu tehdit ortadan kaldırılıncaya kadar profesyonel bir çalışma yapılması öngörülmüştü. Milli güvenliğe karşı tehdit oluşturan bu tür unsurlarla mücadele etmesi için bağımsız ve paralel bir kurumsal yapılanmaya ihtiyaç duyulmuştu. Bu amaca hizmet etmesi için TSK bünyesinde gizli ve bağımsız bir yapılanmaya gidilmişti. Bu yapılanma sizinde hizmette bulunduğunuz Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi'dir. Bu daire milli çıkarlar doğrultusunda, devamlılık ve gizlilik açısından gerekli durumlarda revizyona gidebilir. Bu nedenlerden dolayı tüm kollarında bilgilendirilmesiyle 1995, 1999, 2004 yıllarında revize edilmiştir. TUSHAD çalışanları arasında kısa, orta ve uzun vadede görev yapan her kesimden operasyon ve kontrespiyonaj kol çalışanı bulunmaktadır. TUSHAD koordinatörlüğünde görev yapan Özel Kuvvetler Komutanlığı'nin sivil kolu olan Beyaz Kuvvetler'in çalışanları karşılıklı bilgilendirmeyle dayanışmaya gidebilir. Böyle durumlarda dayanışmanın oluşması TUSHAD Koordinasyon Merkezi tarafından sağlanır. b)Kontrespiyonaj kısmında likidasyon istihbaratı yaparken 05.01.2005 tarihli ve M.D./2486887 sayılı yeni görev talimatında 2. aşamada saha çalışması yapmanız belirtilmiş ve bununla ilgili olarak yapacağınız faaliyetler hakkında bilgilendirme yapılacağı ifade edilmişti. TUSHAD koordinasyon merkezi olarak saha çalışması yaparken dayanışma içinde olacağınız Beyaz Kuvvetlerin diğer çalışanları sizinle ilgili olarak bilgilendirilmiştir. Dayanışmada olacağınız kişi ve birimlere ilişkin açıklayıcı ve genel bilgiler Ek'ler kısmında bulunmaktadır. EK-A kısmında yer alan 'Faaliyet Çizelgesi' yapacağınız saha çalışması ile ilgili olarak metodsal sıralamayı göstermektedir. EK-B kısmı 'Teknik Destek' konusunda dayanışma içinde olacağınız diğer personelin görevleri, uzmanlık alanları ve ortak çalışma faaliyetlerinizi göstermektedir. EK-C kısmında ise 'İletişim Bilgileri' bulunmakta olup dayanışma yapacağınız personelin iletişim bilgileri verilmiştir. c)Saha çalaşması daha çok misyonerlik faaliyetlerine karşı toplumsal hareketlilik yaratma ve bilinçlendirme çalışması şeklinde yapılacaktır. Bu bölümde likidasyon istihbarat çalışması yapılmayacaktır. d) Ülke genelinde yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü Mersin ili Tarsus ilçesi olacaktır. Saha çalışması özellikle proaktif bir çalışma şekli olacaktır. Bu nedenle MİT'e yapacağınız bilgilendirme ile saha çalışmanızı başlatmış olacaksınız. Yapacağınız bu çalışma 1/98 hakkında MİT'e bilgi verilecektir. MİT ile irtibatlaşmanız sağlandıktan sonra saha çalışmanız başlamış olacaktır. e)Saha çalışmanızda dayanışma içinde olacağınız ve ortak faaliyet yapacağınız kişiler bilgilendirilmiştir. Mersin İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı olarak görev yapan..... ile irtibatlaşarak saha çalışması yapacaksınız....... Polis İstihbarat kısmını tamamlayacaktır. Yapacağınız bu dayanışma ile misyonerlik faaliyetlerinin bölücü ve yıkıcı yönünü gösteren belgeler Emniyet Genel Müdürlüğünde bulunacaktır. Konuyla ilgili belgeler Ek'lerde verilmiştir. f)Medya başlangıcını Zekeriya Beyaz ile irtibatlaşarak gerçekleştireceksiniz. Flaş TV'de Cevizkabuğu programını sunmakta olan Hulki Cevizoğlu ile irtibatlaşmanızı asistanı sağlayacaktır. Konuyla ilgili olarak bilgi EK'lerde verilmiştir. g)......tüm desteği size sağlayacaktır. Onun size sağlayacağı teknik ve mali destekler ile organizasyon ve konferansları gerçekleştireceksiniz. Konuyla ilgili olarak kendisi bilgilendirilmiş olup dayanışma içinde olacağınız diğer belediye başkanları onun tarafından size bildirilecektir. h)ATO Başkanı Sinan Aygün ile dayanışma içinde olup ortak çalışmalar yapmanız hususunda kendisi bilgilendirilmiştir. İletişim bilgileri Ek'lerde bulunmaktadır. i)Diyanetle yapacağınız çalışmalar hususunda genel bilgilendirme yapılmıştır. Konuyla ilgili olarak bilgi Ek'lerde verilmiştir. j)Akademik çevre ile yapacağınız genel çalışma hususnda bilgilendirme yapılmıştır. Konuyla iligili olarak bilgi Ek'lerde verilmiştir." şeklinde olduğu görülmüştür. GÖREV: 1-İstihbarat birimine haber elemanı sağlamak. 2-Kapsamlı medya çalışması yaparak; topluma misyonerlik faaliyetlerinin gerçek amaçları arasında bulunan 'bölücü ve yıkıcı' yönlerini anlatmak. Bu konuda yazılı ve görsel medyayı tam anlamıyla kullanarak toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yaratmak. Misyonerlerin Alevi ve Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı kışkırttıklarını vurgulamak. Misyonerlerin Türkiye'yi bölmek istedikleri anlatılmak (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 3-Devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla ortak dayanışma sağlamak. (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 4-Siyasi Parti Liderleri ve Sivil Toplum Örgütleriyle ortak çalışmalar yapmak Konferans, panel, seminer gibi bilinçlendirme çalışmaları yapmak. (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 1/99 5-Jandarma Genel Komutanlığı'nin Emniyet Genel Müdürlüğü'nün desteği ile konferanslar verilmek, basın açıklamaları yapmak. (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 6-Yerel Yönelimlerin desteği alınarak ortak çalışmalar yapmak. (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 7-Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde konferanslar verilmek. (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 8-Üniversiteler ve akademik çevreyle irtibatlaşarak ortak çalışmalar yapılmak. (Bunlarla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler Ek'lerde bulunmaktadır.) 9-JİTEM ile koordinasyona devam etmek. 10-Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak kitaplar hazırlamak Yapacağınız saha çalışması için gerekli olan tüm bilgiler Ek'lerde verilmiştir. Tensip ve emirlerinize arzederim- EKLER_: EK-A (Faaliyet Çizelgesi) EK-B (Teknik Destek) EK-C (İletişim Bilgileri)" şeklinde olduğu görülmüştür. —Ayrıca bu belgenin son sayfasının alt kısmına el yazısıyla "Tolon, ...rtesi, 93" ibarelerinin yazılı olduğu anlaşılmıştır. Deniz Uygar (İlker Çınar), 10/01/2005 tarihli 3 sayfalık bu belgenin son sayfasının altında el yazısı ile yazılmış olan "Tolon", "93" ve "...rtesi" yazıları ile ilgili olarak ifadesinde; "... Bu 3 sayfalık belgenin son sayfasında yer alan "Tolon" yazısı Hurşit Tolon'un soyadıdır. "93" yazısı benim cep telefon numaramın son iki hanesidir. "..rtesi" ise pazartesidir. Bu yazıların bana gönderilen geribildirim talimatıyla herhangi bir ilgisi yoktur. Bu belgeyi alırken bana gelen kuryeden Hurşit Tolon'un cep telefon numarasını alarak bu belgenin üzerine not ettim. Gelen kurye pazartesi tekrar geleceğini söylediği için de pazartesi şeklinde unutmamak için notumu aldım. Ayrıca kendi cep numaramı da bu belgenin üzerine not ettim. Hurşit Tolon yazısının altına ben normalde Hurşit Tolon'un cep telefon numarasını yazmıştım. Ancak bu belgeyi daha sonra hangi amaç için olduğunu bilemiyorum ama taramışım. Taramadan önce belgenin alt kısmına ... Yazdığım yazıları taramada görülmemesi için kestim. Ancak yinede bir kısmı üzerinde kalmış. Ben Hurşit Tolon'un TUSHAD'ın başında sorumlu bir kişi olduğunu daha önceki ifadelerimde ayrıntısıyla anlatmıştım. Bu kişi bu görevde olduğu için onun ismini ve telefon numarasını bu belgeye yazdım. TUSHAD'la Hurşit Tolon'un herhangi bir ilgisi olmasaydı bu bilgiyi bu belgeye yazmazdım..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 1/100 -15/04/2008 tarihli, "ÇOK GİZLİ" ibareli, "TUSHAD" başlıklı, "3276 ilgisine" şeklinde kod numarası belirtilen kişiye hitaben yazılmış, K.B. şeklinde imzaya açılmış ve imzalı, 1 (bir) sayfadan ibaret hem taranmış hem de orjinali bulunan kırmızı renkli belgenin içeriğinin; "i. Bölge Malatya için yaptığınız çalışmada geriye dönük ödenmemiş ek giderlerinizin olduğu ve bu giderlerinizin ödenmesine yönelik talebinizin bulunduğu bildirilmiştir. 3. Bölge-Malatya'ya ait olan ödeme fişleri incelendiğinde 01.10.2006-01.04.2008 tarihleri arasında 3. Bölge- Malatya 'da yapmış olduğunuz hizmet içi görevlendirme ve giderlerinizin karşılığı olarak 55000 TL tutarın 2594326 kod numaranızla tarafınıza ödendiği anlaşılmaktadır. 3. Bölge-Malatya'da çalışmalarınıza devam ede .... görevlendirme giderleriniz burası tarafından karşılanacaktır. Beyan edilmemiş geriye dönük ek giderleriniz varsa bunu TUSHAD Koordinasyon Başkanlığına beyan etmeniz halinde maaşınızla birlikte size gönderilecektir. 15/04/2008" şeklinde olduğu belirlenmiştir. -25/07/2008 tarihli, "ÇOK GİZLİ" ibareli, "TUSHAD" başlıklı, "Özlük Bilgilerinizin Gizlenmesi ve Korunması" konulu, "3276 dikkatine" şeklinde kod numarası belirtilen kişiye hitaben yazılmış, "TUSHAD K.B" şeklinde imzaya açılmış ve imzalanmış, 1 sayfadan ibaret hem taranmış hem de orjinali bulunan kırmızı renkli belgenin; " 11.06.2008 tarihinde ulusal medyada çıkan haberler sonrasında çalışmalarımız tehlike altına girmiştir. Çalışmalarınıza ikinci bir bildirime kadar geçici olarak ara verildiğini bildiririz. Yasal haklarınız saklı kalmak üzere koruma altına alındığından dolayı şüphelinin özlük bilgileriniz gizlenecek ve korunacaktır. 3. Bölgede devam çalışmanız burada bulunan merkezi yönetim sorumluluğunda olacaktır. 25.07.2008" şeklinde olduğu belirlenmiştir. -Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde, 2008 yılında TUSHAD tarafından Mehmet Ülger'in Malatya ilinden tayini çıkmadan önce bu kişi eliyle kendisine ulaştırıldığını belirttiği TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığına ait kimliğin yapılan incelemesinde; Kimliğin ön yüzünde; TSK'nın küçük bir amblemi ve adı geçen şahsın fotoğrafının bulunduğu, üzerinde "T.C. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI, TÜRKİYE ULUSAL STRATEJİLER VE HAREKET DAİRESİ, ÖZEL KUVVETLER BEYAZ BİRİM, ADLİLKER, SOYADLÇINAR, GÖREVİ: İSTİHBARAT, SİCİL: 1992/3276-2594326" yazdığı, Kimliğin arka yüzünde; Yine TSK'nın büyük bir amblemi ve adı geçen şahsın imzasının bulunduğu, üzerinde iki yerde "ÖZEL KUVVETLER BEYAZ BİRİM", birer yerde de "2594326" ve "TUSHAD" yazdığı, ayrıca soğuk damgaya benzer bir izin bulunduğu görülmüştür. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın görev yaptığını belirttiği TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi) hakkında Genel Kurmay Başkanlığına yazılan yazıya Genelkurmay Başkanlığı; 2/1 "Gnkur.Bşk.lığı ve MSB Karargahı ile bağlı birimlerinde Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi isimli birimin halihazırda mevcut olmadığı ve elde mevcut olan kayıtlarda (1999 yılından bugüne kadar) anılan bir birimin teşkil etmediği" şeklinde bir cevap verildiği, ancak sözkonusu yapdanmanın kurulduğu iddia edilen 1993 tarihi ile ilgili olarak herhangi bir cevap verilmediği anlaşılmıştır. >Genelkurmay Başkanlığı Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hakkında 06/05/2011 tarihli 2242364 sayılı bilgi talebi konulu yazısında; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 28/08/1992 tarihinde uzman erbaş olarak göreve başladığı, 23/06/1993 tarihinde alkollü olarak mesaiye gelmek suçundan dolayı 14 gün oda hapsi ile cezalandırıldığı, 30/07/1993 tarihinde firar etttiği, 13/09/1993 tarihinde birliğine katıldığı, 33. Mknz. P.Tug.As.Mah.nin 13/10/1993 tarih, 1993/871 Esas ve 1993/421 Karar sayılı kararı ile firar suçundan 5 ay hapis cezası aldığı, aldığı cezanın kesinleşmesi üzerine 11/11/1993 - 10/02/1994 tarihleri arasında hapis yattığı, sözleşmesinin 23/11/1993 tarihinde disiplinsizlik nedeni ile fesh edildiği, 28/08/1997 tarihinde göreve dönme talebinde bulunduğu ancak bu talebin uygun görülmediği belirlenmiştir. >TUSHAD'a bağlı olarak faaliyet yürüten ve açıkça Beyaz Kuvvetler Komutanlığından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderildiği anlaşılan 10/01/2005 tarihli talimat ve kimlik kartı ile, yine TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderildiği değerlendirilen 05/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli talimatlarda geçen Beyaz Kuvvetler ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği Beyaz ve Siyah Kuvvetler hakkında; CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2010/1003 sayılı soruşturma kapsamında, 06/10/2010 tarihinde Gölcük Donanma Komutanlığı-İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramada el konulan 5 Nolu Harddisk içerisinde "D\İKK\kanaat raporları\2009\AKDENİZ BÖLGE RAPOR" isimli sıralı klasör içerisinde bulunan, "Akdeniz Faaliyetleri.doc" isimli vvord dosyası incelendiğinde; "AKDENİZ BÖLGE FAALİYETLERİ" başlığı altında özetle, bölge üzerinde daha önceden tasarlandığı anlaşılan projelerin hayata geçirilebilmesi için yürütülecek operasyonel faaliyetlerde kullanılacak unsurlar ve bu unsurların son durumları, faaliyetlerde izlenecek yollar ve yöntemler, ihtiyaç duyulan kişiler ile faaliyetler kapsamında Akdeniz bölgesindeki tüm siyasi, idari, kültürel ve sosyal bütün merkezi kurum ve kuruluşların hedef alındığı hakkında (15) madde halinde hazırlanmış, rapor olduğu değerlendirilen tek sayfadan ibaret belgenin bulunduğu, bahse konu belgede geçen; "AKDENİZ BÖLGE FAALİYETLERİ 1-Projelerin hayata geçirilmesinde bağlantılar etkin olarak kullanılacak, alternatij kanalların kurulması için çaba sarf edilecektir. 2-Emperyalizmin uzantıları Misyoner unsurları harekete geçirebilecek kabiliyet 2/2 kazanılmıştır.... 4-Mersin, Adana ve Hatay'da Ülkücü, ve Türkçü unsurlar çeşitli kanallarla her seviyede enforme ve brife edilebilmektedir. Bu bağlamda her türlü siyasi ve ideolojik oluşumlar içerisinde siyah ve beyaz kuvvetler kullanılabilmektedir..." şeklinde "Beyaz Kuvvetler" ve "Siyah Kuvvetler" den bahsedildiği belirlenmiştir. >2005 ydı Ocak - 2006 ydı Temmuz ayları arasına ait HTS kayıtlarının yapılan incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Abdullah Atılgan, bazı Akademisyenler ve (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) ile yaptığı görüşme trafiğine bakıldığında; —Bu dönemde Abdullah Atdğan ile özellikle evinde bulunan telefon hattı ile Mersin İl Jandarma Komutanlığına ait telefon hattını arayarak dahili numaradan ulaşıp görüşme yaptığı, 20/04/2005 tarihinde de 1 kez cep telefonu ile görüştüğü, ayrıca bu kişi ile birçok kez de bir araya gelerek yüzyüzü görüşmelerde bulunduğu, —01/02/2005 ile 07/07/2006 tarihleri arasında Zekeriya Beyaz ile 47 kez görüştüğü, —13/03/2005 ile 20/04/2005 tarihinde Şahin Filiz ile 5 kez görüştüğü, —28/02/2005 ile 29/03/2006 tarihleri arasında Mehmet Aydın ile 36 kez görüştüğü, —17/02/2005 ile 28/04/2006 tarihleri arasında Kadir Albayrak ile 61 kez görüştüğü, —14/03/2005 ile 16/09/2005 tarihleri arasında Abdurrahman Küçük ile 12 kez görüştüğü, —20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde kendisini (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan birisi ile 2 kez görüştüğü belirlenmiştir. 4.4-ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SANIĞI AHMET HURŞİT TOLON'UN ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ ÖNCESİ VE OLAY GÜNÜ MALATYA İLİNDE BULUNMASI Ergenekon Terör Örgütü davasında sanık olarak yargılanmakta olan Ahmet Hurşit Tolon'un savcılık ifadesinde; "... Emekli olduktan sonra Malatya'ya sadece bir defa gittiğini, 17 Nisan 2007 akşamı gittiğini, İlker Çınar'ın kendi ifadesi içerisinde de çeliştiğini, böyle bir talimat verdiği iddiasının kesinlikle doğru olmadığını, 5336338255 numaranın eski numarası olduğunu, Malatya'da bulunduğu döneme ilişkin ayrıntılı beyanda bulunduğunu, Hasan Iğsız ve Fatih Hilmioğlu ile ne şekilde bir araya geldiğini yukarıda açıkladığını aynen tekrar et iğini, Malatya'da bulunduğu 17-18/04/2007 tarihleri içerisinde İl Alay Komutanı ile karşılaşmadığını, herhangi bir görüşmüşlüğün de olmadığını..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Ancak Ahmet Hurşit Tolon'un bu beyanlarının aksine Malatya iline Zirve Yayınevi cinayetinin işlenmesinden yaklaşık 1 yıl önce ve cinayetin işlendiği gün ile 1 gün öncesi olmak üzere farklı tarihlerde toplam 2 kez geldiği belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya iline gelmesi ile ilgili olarak özetle; 2/3 "... 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde ... TUSHAD'dan Mehmet Ülger ile birlikte Malatya'ya dönük bir çalışma yapacağım hususunda bir talimat geldi ... Bu yazıda, 'KURMAY ALBAY MEHMET ÜLGER İLE BİR ÇALIŞMA YAPACAKSINIZ, TENSİP VE BİLGİLERİNİZE ARZ OLUNUR' şeklinde bir talimat vardı. Bu kısa bilgiden sonra normalde açıklayıcı bir geribildirim gelmesi gerekirken, böyle bir bildirim gelmedi. TUSHAD'da talimatlar Hurşit Tolon tarafından veriliyordu. Hurşit Tolon o dönemde emekli olsa da TUSHAD'da ki etkinliği devam etmekteydi. Bu talimatın da Hurşit Tolon tarafından verildiğini düşünüyorum. Zaten Hurşit Tolon'da 2006 veya 2007 tarihinde Malatya Cinayeti öncesi Malatya da ziyaretlerde bulunmuş, dönemin 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız kendisinin emekli olmasına rağmen törenle karşılamıştı... Hurşit Tolon'un TUSHAD'ta yönetici konumda bulunması ve misyonerlik ile ilgili yürütülen faaliyetlerde etkili olması, cinayetten önceki tarihlerde Malatya'ya gelerek Hasan Iğsız ile görüşmesi ve Malatya'da misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışma yapan Mehmet Ülger'in Hasan Iğsız ile bağlantılı olmasından dolayı misyonerlik ile ilgili yapılan faaliyetlerin ortak ve planlı bir çalışmanın ürünü olduğu düşüncesindeyim. Hurşit Tolon, Hasan Iğsız ve Levent Ersöz benim çalıştığım birimle direkt irtibatlı olan kimselerdir..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. >Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından; —Emre Günaydın ifadesinde; "...Ayın 16'sında eylem yapma fikrimizi de yukarıda belirttiğim gibi 8-16 Nisan arasında İsa Mesih 'in ölüm yıldönümü nedeniyle yayın evinin kalabalık olacağını düşünüp bu tarih geçtikten sonra 18'inde yapmaya karar verdik." şeklinde, —Hamit Çeker ifadesinde; "...Olayların bütün planlamasını Emre yaptı biz onun planına uyduk, yukarıda da söylediğim gibi bu iş 16 Nisan'da yapılacaktı, ancak Emre bize dört beş gün önce 'iş 18 Nisana alındı' dedi." şeklinde, —Cuma Özdemir ifadesinde; "...16 Nisan günü bu olayı gerçekleştireceğimizi söyledi... 16 Nisan Pazartesi günü babam ve annem rahatsızlıklarından dolayı hastaneye geldiklerinden dolayı ben de onlar ile beraberdim...Ben yapacağımız eylemin planını 17 Nisan Salı günü akşam öğrendim." şeklinde, —Salih Gürler ifadesinde; "...Olaydan yaklaşık üç hafta önce Emre bize 16 Nisan 2007 günü Ağbaba İş merkezinde bulunan Zirve Yayıncılık merkezini basacağımızı, oradaki insanları sorgulayacağımızı, bilgi alacağımızı söylemişti... 16 Nisan 2007 Pazartesi günü Emre beni cepten arayarak Belediye Başkanlığının arkasında bulunan çay bahçesine çağırdı, orada Emre, Abuzer ve Kürşat ile birlikte bir müddet oturduktan sonra Yeşil Sinemanın yanında bulunan Eftalya kafeye gittiğimiz sırada Kürşat yanımızdan ayrıldı, biz Eftalya kafeye gittik. Orada Emre Hamit 'i de çağırdı, Emre almış olduğu silahları bize gösterdi. Bu arada 18/04/2007 günü Zirve Yayıncılığa baskın yapacağımızı söyledi." şeklinde, 2/4 —Abuzer Yıldırım ifadesinde; "...İki hafta önce Emre beşimizi yani kendisi, ben, Salih, Cuma ve Hamit'i toplayarak 16 Nisan günü misyonerlerin merkezi olduğunu söylediği Zirve Yayınevine girip bir eylem yapacağımızı söyledi...Emre 08-16 Nisan tarihleri arasında misyonerlerin Malatya'da bir takım etkinlikleri olduğunu öğrendiğini, bu sebeple yayınevinin kalabalık olabileceğini, 16 Nisan yerine 18 Nisan günü işi yapacağımızı söyledi." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. > Bu konular ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda; -CMK 250 Sayılı Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/857 sayılı soruşturması kapsamında Ahmet Hurşit Tolon'un ikametinde yapılan aramada ele geçirilen, "15" rakamı ile numaralandırılan ve üzerinde "Darende Ziyareti 27 Mart 2006" yazılı CD'de; Ahmet Hurşit Tolon'nun Malatya ili Darende ilçesinde bulunan tarihi ve kültürel yerleri ziyareti sırasında çekildiği anlaşılan görüntülerin bulunduğu, CD'nin üzerinde 27 Mart 2006 tarihinin yazılı olduğu, toplam 7 adet jpg formatında resim olduğu, resimlerde Ahmet Hurşit Tolon'un sivil giyimli olduğu, resimlerin teknik özelliklerinde dosyanın ilk oluşturulma tarihinin 25/03/2006 olduğu belirlenmiştir. —www.stratejikboyut.com isimli internet sitesinde Vakit Gazetesi'nin kaynak olarak gösterildiği 20 Ocak 2010 tarihli, "Iğsız Paşa'nin Ergenekon Albümü" başlığı ile verilen haberde "Malatya Adeta Üs Gibi" alt başlığı altında; "¦¦¦Gazetemizin ele geçirdiği görüntülerde dönemin Malatya 2. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız, Ergenekon yöneticisi olmakla yargılanan Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve eski Rektör Fatih Hilmioğlu'nu Malatya'daki karargâhta ağırlarken görülüyor. Samimi bir ortamda çekilen görüntülerde Tolon, Eruygur ve Iğsız, eşleri ile de görülüyor. Iğsız'ın, Fatih Hilmioğlu ile değişik ortamlarda çekilmiş fotoğrafları da bulunuyor. Iğsız'ın Ergenekon sanıklarını araçlarının kapısında karşılayıp araçlarına kadar uğurlaması dikkat çekiyor. Görüntülerdeki görüşmelerden bazılarının Zirve Yayınevi cinayetinin yaşandığı günlere gelmesi dikkat çekiyor¦¦¦" şeklinde ibarelerin olduğu ve haberin fotoğraflarla desteklendiği, Yine açık kaynak araştırmalarından Ahmet Hurşit Tolon'un 2005 yılında emekli olduğu anlaşılmıştır. —Ahmet Hurşit Tolon'un adına kayıtlı ve kendisinin kullandığı 5336338255 nolu numaranın iletişim kayıtlarının incelemesinde; -Malatya İnönü Üniversitesi Rektörlüğü'ne kayıtlı, Fatih Hilmioğlu'nun kullandığı 5324240106 nolu numara ile, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 06/03/2007 - 11/04/2007 tarihleri arasında toplam 6 kez aradı/arandı kaydının olduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası ise 13/10/2007 - 21/12/2007 tarihleri arasında toplam 5 kez mesajlaşmanın bulunduğu, 2/5 -Malatya İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'ne kayıtlı 5367321838 nolu numara ile, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 14/12/2006 tarihinde 1 kez görüme kaydının olduğu, -Malatya 2.0rdu Komutanlığı'na kayıtlı 4223713533 numara ile, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 31/08/2006 - 13/04/2007 tarihleri arasında toplam 6 kez görüme kaydının bulunduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası ise 17/05/2007 - 02/06/2008 tarihleri arasında toplam 5 kez arama kaydının bulunduğu, -Malatya 2.0rdu Komutanlığı Lojmanlarına kayıtlı 4223360163 numara ile, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 16/12/2006 tarihinde 1 kez görüşme kaydının bulunduğu; Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası ise 24/05/2007 - 12/10/2007 tarihlerinde olmak üzere toplam 2 kez arama kaydının olduğu belirlenmiştir. -Ahmet Hurşit Tolon'un 5336338255 numaralı telefonunun sinyal bilgilerinin incelenmesinde; telefonun 27/03/2006 - 29/03/2006 tarihleri arasında Malatya ve Elazığ illerinden sinyal verdiği, tekrar ise 17/04/2007 günü saat:20.38.47'den 18/04/2007 günü saat:22.38.37 ye kadar Malatya ilinden sinyal verdiği, Malatya ilinden sonra ilk kez Ankara ilinden 19/04/2007 tarihinde saat:13.15.38 de sinyal verdiği anlaşılmıştır. 4.5-DEVLET DENETLEME KURULU (DDK)'NUN HRANT DİNK CİNAYETİ NEDENİYLE DÜZENLEDİĞİ RAPORUNDA; RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNİN, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE BU ÖRGÜTÜN EYLEM PLANLARI İLE OLAN İRTİBATINI GÖSTEREN HUSUSLAR Devlet Denetleme Kurulu (DDK)'nun Hrant Dink'in öldürülmesi olayı ile ilgili olarak; olay öncesi ve sonrasında yürütülen idari tasarruf ve işlemlerin hukuka uygunluğu ile doğruluk ve yeterliliğinin araştırılması kapsamında yapmış olduğu çalışma neticesinde tanzim ettiği 02/02/2012 tarih ve 2012/1 sayılı raporunda Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi Cinayetleri arasında irtibat bulunduğunu gösteren bazı hususlar tespit edilmiş olup, raporda özetle; -Trabzon Jandarma Komutanlığının İstihbarat arşivlerinin, Dink cinayetinden sonra Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü personeli tarafından delilleri karartacak şekilde yeniden düzenlendiği, -Ogün Samast'ın cinayet anında kullandığı silahın Ardeşen yapımı olduğu bilgisinin henüz yakalanmadan önce Trabzon İl Jandarma Komutanlığı tarafından bilindiği, -Trabzon İl Jandarma Bölük/Merkez Karakol Komutanlığında görevli bazı personelin şüpheli sanıklar ile normal görev sınırlarını aştığı düşünülen ilişkilerinin varlığı, bu ilişkilerin Hrant Dink cinayeti ile ilgisinin olabileceği gibi hususların araştırılmadığı, aynı zamanda jandarma birimlerinin arşivlerinde söz konusu döneme ait belge ve dijital kayıtlar üzerinde de herhangi bir 2/6 inceleme ve araştırma yapılmadığı, Ülkemizin Hrant Dink cinayeti benzeri; Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santora cinayetleri, Kafes Eylem Planı, Ergenekon, Devrimci Karargah, Oda Tv, Balyoz, İrtica ile Mücadele Eylem Planı, Şemdinli, Danıştay Cinayeti ve faili meçhuller gibi çok sayıda davanın varlığı ve bu davalarda kamu görevlilerine atfedilen fiiller ile bazı davalarda iddia konusu edilen amaçlar, eylem yöntem ve türleri ile bazı sanıkların Hrant Dink'in öldürülmesine giden süreç ve fiillerle bağlantısına ilişkin emareler birlikte değerlendirildiğinde; Hrant Dink'in öldürülmesi olayının da, Hrant Dink'in ötekileştirilerek hedef haline getirilmesi ve tehdit edilmesi süreçlerinden başlayarak olayın bir bütünlük içerisinde incelenmesinin ve bu kapsamda gerek olayın gerçekleşmesi öncesinde gerekse olayın gerçekleşmesi sonrasında varlığına ilişkin kuvvetli şüphe bulunan ve raporun içeriğinde ayrıntılı olarak belirtilen kamu görevlilerinin bazı ihmal ve diğer nitelikteki fiillerinin de bulunduğu ve adli yargı yerlerince ana cinayet davası kapsamında soruşturulmasının ve yargılanmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. 4.6-TANIK ADIYAMAN'IN BEYANLARINDA; ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜ VE BU ÖRGÜTÜN EYLEM PLANLARINI GÖSTEREN HUSUSLAR Tanık Adıyaman, 07/06/2011 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza verdiği ifadesinde; "... Mehmet Ülger'den 2007 yılı başlarında Malatya dinde misyoner faaliyetlerle ilgili bazı çalışmalar yaptığını duydum. Kendisi misyonerlerin dış güçlerin uluslararası gizli servislerin adamları olduklarını tehlikeli olduklarını ve alınıp sorgulanmaları gerektiğini bana söylemişti. Ben kendisine gerekirse sorgulanabileceklerini söylemiştim ama bu konuda herhangi bir faaliyetim olmamıştır. Mehmet Ülger'in bana dediğine göre misyonerler yani Zirve Yayınevinde çalışanlar alınıp ıssız bir yerde sorgulanacaklardı. Ellerindeki bilgi ve belgeler alınıp gerekirse infaz edileceklerdi... 2007 yılında çeşitli tarihlerde İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioglu AKP hükümeti ve başörtüsü konusu ile ilgili olarak sürekli Türkiye'de gündem yapan açıklamalarda bulunuyordu...... Ben de bunun üzerine olayı gerçekleştirmekten vazgeçtim. O zamana kadar Ergenekon Terör Örgütü faaliyetleri deşifre olmamıştı. Ben olayı şimdi düşündüğümde Ergenekon Terör Örgütü faaliyetleri çerçevesinde bir eylem yapacağımı bana böyle bir eylem yaptırmak istendiğini bu şekilde hükümetin yıpratılacağım asıl amacın bu olduğunu anladım. ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 4.7-ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SANIKLARINDAN TUNCAY ÖZKAN'IN MÜRACAATI ÜZERİNE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN 13 ARALIK 2011 TARİHİNDE VERMİŞ OLDUĞU KARARDA ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜ İŞARET EDEN HUSUSLAR 2/7 Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Tuncay Özkan'ın müracaatı üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 13 aralık 2011 tarihinde vermiş olduğu kararda özetle; "...Somut olayda, AİHM, başvuranın Ergenekon ismindeki bir suç örgütünün hükümeti şiddet yoluyla devirmek amacıyla faaliyetlere teşebbüs eden aktif üyelerden biri olduğuna dair hakkında şüphe edilmesi sebebiyle onun özgürlüğünden mahrum bırakıldığını tespit etmektedir. AİHM, İdare'nin ulusal güvenlikten sorumlu bazı servislerinden gelen ve gizli olarak sınıflandırılan birçok belgeyi özellikle yasadışı olarak edinmiş, Ergenekon örgütü tarafından planlanan yayınları yapmak amacıyla bir televizyon kanalı kurmuş ve yönetmiş ve evinde örgüt adına patlayıcılar bulundurmuş olması yönünde başvuran hakkında şüphelenildiğini gözlemlemektedir. AİHM, başvuranın Ceza Kanunu tarafından şiddetle cezalandırılan üzerine atılı suçu işlemiş olacağına dair şüpheler hakkında başvuranın örgüt askerlerinin talimatı üzerine hareket ettiğini gösteren telefon dinlemelerine dair raporlar, başvuranın yakalanmasından önce Savcılık tarafından çeşitli aramaların yapıldığı sırada el konulan belgeler ve malzeme gibi delil unsurlarını dikkate almaktadır..." şeklinde belirtilmiştir. 4. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri ile Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapılması planlanan eylemle ilgili olarak; gönderilen ihbar mektupları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın alınan ifadesi, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından kendisine gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli belgeler ile kimlik kartı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2005 yılı Ocak ayı ile 2006 yılı Temmuz ayı arasında Abdullah Atılgan ve bazı Akademisyenlerle yaptığı telefon görüşmelerine ait HTS kayıtları, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon'un özellikle Zirve Yayınevi Cinayeti günü Malatya iline gelmesi, Devlet Denetleme Kurulunun Hrant Dink cinayetine yönelik hazırladığı rapor ve Tanık Adıyaman'ın beyanlarında Ergenekon Terör Örgütünü ve bu örgütün eylem planlarını işaret eden ciddi delillere ulaşılmış olup, bu deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; > Ergenekon Terör Örgütünce misyonerlik faaliyetlerinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniter yapsını ve bekasını tehdit eden, milli birlik ve beraberliği bozan ve Milli güvenliğe karşı tehdit oluşturan faaliyetler olarak gösterilmesi nedeniyle, bu tür unsurlarla mücadele etmek amacıyla bağımsız ve paralel bir kurumsal yapılanmaya ihtiyaç duyulması neticesi, 1993 yılında Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK bünyesinde yasa dışı gizli ve bağımsız bir yapılanmaya gidilmiştir. Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulan bu yapılanmanın isminin TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) olduğu, bu yapılanmada Ahmet Hurşit Tolon'un uzun yıllar sorumlu düzeyde görev yaptığı, Ergenekon Terör Örgütü diğer sanığı Levent Ersöz'ün de bu yapı içerisinde görev aldığı, özellikle birime alınan kişilerin eğitimleri ile bizzat ilgilendiği, bu yapının devamlılığını ve gizliliğini korumak amacıyla 1995, 1999 ve 2004 yıllarında revize edildiği anlaşılmıştır. 2/8 TUSHAD'ın Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulduğunu ve uzun yıllar sorumlu olarak başında bulunduğunu ispatlayan delillerin; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın açık beyanlarının yanında, ayrıca bu kişiye TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından 10/01/2005 tarihinde gönderilen Geribildirim konulu, Saha çalışmalarının nasıl ve ne şekilde yürütüleceğine dair talimat olduğu, bu talimat kurye aracılığıyla Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ulaştırıldığında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın talimatın son sayfasına Ahmet Hurşit Tolon'un adını ve gelen kuryeden irtibat için aldığı telefon numarasını yazdığı, bunun nedeninin ise uzun yıllar Likidasyon çalışmaları yürüten Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın görevinde değişikliğe gidilerek Saha çalışmalarına başlatılması ve bu yeni görevi sırasında ortaya çıkabilecek olağanüstü bir durum olması halinde Ahmet Hurşit Tolon ile irtibat kurması olduğu, bu durumun da Ahmet Hurşit Tolon'un TUSHAD'ın başında ve sorumlu düzeyde bir kişi olduğunu ortaya koyduğu, ancak HTS kayıtlarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ahmet Hurşit Tolon ile doğrudan bir irtibatının bulunmadığı, bunun ise gelen talimatların ayrıntılı ve anlaşılır olması nedeniyle bu kişiyle irtibat kurulmasını gerektirecek nitelikte bir sorunun yaşanmadığını gösterdiği, ayrıca Ahmet Hurşit Tolon'un TSK'dan emekli olması sonrası da TUSHAD içerisindeki görevine devam ettiği, zira bu yapının resmi olmayan gizli bir yapı olduğu, bu tür yapılarda emeklilik gibi bir uygulamanın sözkonusu olmasının hayatın olağan akışına ters düşeceği gayet açıktır. 2005 yılı başından itibaren Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli belgeler ile, kendisine verilen ve 2008 yılında Mehmet Ülger eliyle ulaştırılan TUSHAD kimliği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın açık beyanları, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçirilen belge bir arada düşünüldüğünde; TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli bir birimin ve bu birime bağlı Beyaz Kuvvetler ile Siyah Kuvvetlerin varlığı tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlanmıştır. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı kendilerine bağlı TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) adında bir birimin bulunmadığını belirttiği, bu durumun ise yukarıda yapılan tespitle çeliştiği, buna rağmen bunun gayet normal olduğu, zira bu birimin Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon tarafından TSK bünyesinde yasadışı ve çok gizli olarak kurulduğu, diğer Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz'ün de bu birimde görev yaptığı, Genelkurmay Başkanlığının bu yapılanmadan haberinin olmaması nedeniyle böyle bir birimin mevcut olmadığı şeklinde cevap verdiği anlaşılmıştır. Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen talimatları içeren bu belgeler ve TUSHAD kimliğinin; Askeri yazışma kural ve usullerine uygun birer belge olup olmadığının bir öneminin bulunmadığı, çünkü Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın sivil bir unsur olduğu, TUSHAD Beyaz Kuvvetler tarafından gönderilen belgelerin askeri usûl ve jargona uygun olup olmadığının bir öneminin bulunmadığı, belgelerde bire bir askeri yazışma kurallarına riayet edilmediği, yapılan yazışmaların genelde sivil bir üslup ile yapıldığı, Askeri usul ile yapılan yazışmaların Beyaz Kuvvetlerin konseptine uygun bir yazışma şekli olmadığı, hatta bazen elde edilen istihbari bilginin bir not kağıdına bile yazılıp zarfın içerisinde gelen kuryeye teslim edildiği, ayrıca TUSHAD ve TUSHAD'a bağlı 2/9 birimlerin yasadışı birimler olması nedeniyle bu birimlerden askeri yazışma kural ve usullerine uymalarının beklenemeyeceği, tüm bu nedenlerden dolayı da Cumhuriyet Başsavcılığımızca TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen belgeler ve kimliğin, askeri yazışma kural ve usullerine uygun belgeler olduğu iddiasında bulunulmamıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da 1993 yılında TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığına katıldığı, burada özellikle misyonerlik faaliyetleri alanında eğitim aldığı, eğitmeninin Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Levent Ersöz olduğu, bu kişi ile misyonerlik ve istihbarat teknikleri konusunda bire bir muhatap olduğu, aldığı eğitim sonrası Levent Ersöz'ün talimatı ile misyonerlerin arasına girdiği, Hristiyanlık dinini seçerek nüfus kayıtlarındaki dinini Hıristiyanlık olarak değiştirdiği, misyonerlerin güvenini >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Likidasyon faaliyetlerine son vermesinden 2 gün sonra 10 Ocak 2005 tarihinde, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından "GERİBİLDİRİM" konulu, yeni görevi nasıl ve ne şekilde yerine getireceğine ilişkin olarak ayrıntılı bilgilerin yer aldığı ikinci bir talimatın gönderildiği, bu talimatta; Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin seçildiğinin özellikle belirtildiği görülmüştür. 10/01/2005 tarihli belgede, 05/01/2005 tarihli belgenin ilgisinin tutulduğu, her iki belgenin aynı kişi tarafından imzalandığı, bu durumun ise 10/01/2005 tarihli belgenin 05/01/2005 tarihli belgenin devamı niteliğinde olduğu ve aynı merkez tarafından gönderildiğini açıkça göstermiştir. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen ve yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen talimatlar doğrultusunda 2005 yılı Ocak ayından 2006 yılı Temmuz ayına kadar süren Saha Çalışmaları kapsamında Deniz Uygar (İlker Çınar)'m; —Öncelikle tasfiye amaçlı olarak Başpapaz olarak görev yaptığı Tarsus Protestan Kilisesini kapattığı, —Mersin İl Jandarma Komutanlığında görevli, JİTEM çalışanı olduğunu belirttiği Abdullah Atılgan ile birlikte saha çalışmasını yürütmek amacıyla tanıştığı, aralarında. «iuT^kü.^arAk.hiİp^.vA.HfJsg^ ^ısywisJnin.'dcüu>l«u,SRh.a. oalısjnasj.simıuMinda. elde. ettiği bilgileri rapor haline getirerek üstlerine iletilmek üzere Abdullah Atılğan'a kapalı zarf içinde teslim ettiği, —28/02/2005 tarihinde Flaş TV'de yayınlanan ve Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu, Zekeriya Beyaz ile birlikte katıldığı, Cevizkabuğu isimli programda; TUSHAD'dan gelen talimatlarda belirtildiği gibi, yıllarca misyonerlerin içinde bulunduğunu ve misyonerlik faaliyeti yürüttüğünü, misyonerlerin yapmış olduğu faaliyetlerin zararlı olduğunu gördüğü için pişman olup tekrar İslam dinine döndüğünü, misyonerlerin amacının ülkeyi bölmek ve Kürdistan'ı kurmak olduğunu, dini kullanarak siyasi hedeflere ulaşmayı amaçladıklarını, bu ¦aınaç "için ÖlDi duyguları ge'ıışmemış insanları KuYıanâık'ıarını, özeVıVKİe ûe A'ıevi ~vv Wcrrt gençlerinin seçildiğini anlattığı, —Özellikle Zekeriya Beyaz, Kadir Albayrak, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük ve Şahin Filiz gibi akademisyenler ile irtibata geçerek, genelde bu kişilerin görev yaptıkları Üniversitelerde misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri konulu konferans, sempozyum ve panellere katıldığı, —Aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde İl ve ilçe Müftülüklerince Misyonerlik konusunda düzenlenen birçok panel ve konferansa katıldığı, —Misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı yönünde yürüttüğü 2/11 propaganda faaliyetlerinde geniş kitlelere ulaşabilmek amacıyla sivil toplum örgütlerinden faydalandığı, —Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneği adı altında bir dernek kurduğu, —Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak Şifre Çözüldü, Ben Bir Misyonerdim ve Siyasi Amaçlı Misyonerlik Endüstrisi gibi kitapları yazdığı, —Talimatlar doğrultusunda yaptığı bu kapsamlı çalışmalar ile topluma, misyonerlik faaliyetlerinin gerçek amaçları arasında bulunan "BÖLÜCÜ VE YIKICI" yönlerini anlattığı, bu konuda yazılı ve görsel medyayı tam anlamıyla kullanarak toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yarattığı, Misyonerlerin Alevi ve Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı kışkırttıklarını ve Türkiye'yi bölmek istediklerini vurgulayarak toplumda misyonerlere ve misyonerlik faaliyetlerine yönelik bir tür olumsuz algının oluşmasını sağlamaya çalıştığı, böylelikle de toplumsal bir hareketlilik oluşturmayı hedeflediği görülmüştür. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'!, Rahip Santoro cinayetinin işlenmesinden 1 ve 1,5 ay önce 20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde 2 kez, Trabzon'dan aradığını belirten ve kendisini (YYYY YYYY) ile (ZZZZ) olarak tanıtan kişinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, Trabzon'da misyonerlik faaliyetlerine karşı bir çalışma yaptıklarını ve bu konuda kendileri ile birlikte bir çalışma yapıp yapamayacağını sorduğu, ancak Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bu yönde bir talimat gelmemesi nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu kişi ile yaptığı 08/01/2006 tarihindeki ikinci görüşmede, mazeret ileri sürerek bu teklife olumsuz cevap verdiği anlaşılmıştır. >TUSHAD'ın başında bulunduğu belirlenen Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Ahmet Hurşit Tolon'un ifadesinde; emekli olduktan sonra Malatya iline bir kez geldiğini, bu tarihinde Zirve Yayınevi cinayetinin işlendiği güne tesadüfen denk geldiğini belirtmesine rağmen, kendisinden elde edilen CD içerisinde bulunan fotoğraflardan 25-27 Mart 2006 tarihlerinde de Malatya iline geldiği ve Darende ilçesinde gezi yaptığı belirlenmiştir. HTS kayıtlarının incelenmesinde ise, Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya iline Zirve Yayınevi cinayetinin işlendiği tarihten 1 (bir) gün önce 17/04/2007 günü akşam saatlerinde uçakla geldiği, cinayetin işlendiği gün gece geç saatlere kadar Malatya ilinde kaldığı, geceyi Malatya ilinde geçirdikten sonra 19/04/2007 günü Ankara iline gittiği anlaşılmıştır. Yine HTS kayıtlarının incelenmesinde, Ahmet Hurşit Tolon'un Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrası İnönü Üniversitesi Rektörlüğü ve 2. Ordu Komutanlığıyla ile bir çok kez görüşmeler yaptığı, bu görüşmelerin cinayetin olduğu tarihlerde yoğunlaştığı, Malatya iline geldiğinde emekli olmasına rağmen 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız'ın kendisini törenle karşılayarak ağırladığı, bu durumun da Ahmet Hurşit Tolon'un emekli olmasına rağmen ya halen TUSHAD'ın başında olduğunu ya da eski bir TUSHAD başkanı olarak bu birimde etkinliğinin halen devam ettiğini ortaya koymuştur. 2/12 Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarının ifadelerinden, eylemin önce 16 Nisan 2007 günü yapılmasına karar verildiği, daha sonra ise 18 Nisan 2007 gününe alındığının anlaşıldığı, bu değişikliğe gidilme fikrinin Emre Günaydın tarafından gündeme getirildiği ve diğer sanıklara kabul ettirildiği, sanıklardan Hamit Çeker'in, sanık Emre'nin kendilerine "İŞ 18 NİSAN'A ALINDI" şeklinde söylediğini belirttiği, Emre Günaydın'ın Hamit Çeker'e söylemiş olduğu bu söz, eylemin 18 Nisan'a alınması hususunda Emre Günaydın dışında, başka azmettiricilerin bu değişikliğe karar verdiği anlamına geldiği, bu azmettiricilerin ise özellikle cinayet sonrasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla arayarak "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK ÖLDÜRMÜŞLER" diyen Ruhi Abat'ın içerisinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu göstermiştir. Ayrıca cinayetin işlendiği gün, emekli olmasına rağmen TUSHAD içinde etkinliğini sürdüren Ahmet Hurşit Tolon'un da konferans verme gerekçesiyle Malatya ilinde olmasının oldukça manidar olduğu değerlendirilmiştir. >Devlet Denetleme Kurulunun raporunda belirtilen hususlar, dosyamız kapsamında bulunan deliller ile birlikte değerlendirildiğinde, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri sonrası yapılan çalışmalarda bazı paralellikler görülmüştür. Bu çerçevede; —Trabzon İl Jandarma Komutanlığının İstihbarat arşivlerinin Dink cinayetinden sonra Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü personeli tarafından delilleri karartacak şekilde yeniden düzenlendiği, aynı şekilde Zirve Yayınevi cinayeti sonrasında da Malarya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger ve ekibi tarafından delilleri karartacak, davayı yönlendirecek nitelikte sahte belgeler hazırlanarak dezanformasyon faaliyetlerinin yürütüldüğü, —Ogün Samast'ın cinayet anında kullandığı silahın Ardeşen yapımı olduğu bilgisinin henüz şahıs yakalanmadan önce Trabzon İl Jandarma Komutanlığı tarafından bilinmesi, silahın Trabzon Jandarma Komutanlığında görevli personel veya cinayette rolü olan yine Jandarma tarafından kullanılan kişiler aracılığıyla Ogün Samast'ın silahı temin etmesinin sağlandığı, aynı şekilde Zirve Yayınevi cinayetinde de Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger ve ekibinin cinayetin işlenmesinde ki rollerinin benzerliği, —Trabzon İl Jandarma Merkez Karakol Komutanlığında görevli bazı personelin, şüpheli sanıklar ile normal görev sınırlarını aştığı düşünülen ilişkilerinin varlığı, bu ilişkilerin Hrant Dink cinayeti ile ilgisinin olabileceği hususları ile Zirve Yayınevi Cinayetindeki ortam hazırlama faaliyetleri kapsamında Malatya İl Jandarma görevlilerinin, Jandarma görevlisi olmayan Ruhi Abat, Bülent Varol Aral, Mustafa Günaydın, Emre Günaydın ve Hüseyin \ tiki ile olan ilişkileri arasındaki benzerlik, —Cinayet öncesi Hrant Dink'i yalnızlaştırma faaliyetleri ile, Zirve Yayınevi cinayetinden önce misyonerler ve Zirve Yayınevinde çalışanların yanlızlaştırılması ve hedef gösterilmesi faaliyetleri arasındaki benzerlik, 2/13 —Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinde maktullerin ortak özelliklerinin azınlık ve gayri müslüm olmaları, bu kişilerin önce ötekileştirilerek yanlızlaştırıldıkları, daha sonra da milli ve manevi duyguları güçlü, yaşı küçük kişilere öldürtülmeleri arasında ki benzerlikler dikkat çekici bulunmuştur. Soruşturma dosyası kapsamında bugüne kadar elde edilen bilgi, belge, ifade tutanakları, ihbarlar, iletişim tespit tutanakları, telefon irtibat şemaları, HTS kayıtlarının incelenmesi ile Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında bugüne kadar elde edilen belgelerin incelenmesi neticesinde, yukarıda izah olunan hususlar da göz önüne alındığında; Zirve Yayınevi cinayeti eyleminin de salt milli ve manevi duyguları kabaran gençler tarafından işlenmesinin ötesinde, iştirak halinde ve süreklilik içerisinde çalışan, gizlilik kuralları ve örgütsel hiyerarşiye azami özen gösteren, Mehmet Ülger yönetimindeki Ergenekon Terör Örgütünün Malatya'da faaliyet gösteren Hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır. >Mehmet Ülger'in azmettirmesi sonucu İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapacağı suikast eyleminden vazgeçmesi sonrası Tanık Adıyaman, Fatih Hilmioğlu'na yönelik bu eylem girişimi ile Zirve Yayınevi cinayetinin, Ergenekon Terör Örgütünün bir eylemi olduğu sonucuna ulaştığını belirtmiştir. > AİHM, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Tuncay Özkan'ın başvurusu üzerine verdiği kararda Ergenekon ismindeki bir suç örgütünün hükümeti şiddet yoluyla devirmek amacıyla faaliyetlere teşebbüs eden aktif üyelerinden biri olduğuna dair hakkında ciddi şüphe edilmesi nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılmasının normal olduğunu belirterek, bir nevi Ergenekon Terör örgütününün varlığını kabul etmiştir. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrası Malatya ilinde yaptıkları Çalıştay ve diğer toplantılar sırasında Mehmet Ülger'in kendisine bazı beyanlarda bulunduğunu belirttiği, bu beyanların; 11/01/2007 tarihinde yapılan 1. Çalıştay toplantısında; "MEHMET ÜLGER BANA BİR ARA RAMAZAN AKYÜREK İSMİNDE BİR KİŞİYİ TANIYIP TANIMADIĞIMI SORDU. BEN DE TANIMADIĞIMI SÖYLEDİM. BUNUN ÜZERİNE MEHMET ÜLGER BANA BU KİŞİNİN BİR BEYANATI OLDUĞUNU VE BU BEYANATINDA SES GETİRECEK EYLEMLERİN OLACAĞI İLLER ARASINDA İSTANBUL, MALATYA VE DOĞUDA BİR İL OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİNİ..." şeklinde, 26/04/2007 tarihindeki toplantı sırasında; "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU, BU YAPTIĞIMIZ SAHTE İSTİHBARA T BELGELERİ İLE BURADAKİ ZİRVE YA YINEVİ OLA YINI AKP VE GÜLEN CEMAATİ ÜZERİNE YIKACAĞIZ, ZATEN HRANT'TA RAMAZAN AKYÜREK'E YIKILACAK, YIKILMAZSA GEREKEN DE KENDİSİNE YAPILACAK, BU BASİT BİRSEY, GEREKENİ YAPARIZ, DEFTERİNİ DÜRERİZ" şeklinde olduğunu belirtmiş olup, bu beyanlardan Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin müstakil cinayetler olmadığı, bilakis birbiri ile bağlantılı cinayetler olduğu, cinayetlerin belirli bir 2/14 amaç ve hedefi gerçekleştirmek maksadıyla işlendiği, cinayetlerin işleniş şekli, zamanı ve cinayetlerden elde edilmek istenen sonuçlar dikkate alındığında, bu cinayetlerin arkasında Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün hazırlayıp devreye soktuğu adı tespit edilemeyen (Yaşam 1 olabilir) eylem planlarının bulunduğu açıkça görülmüştür. Zirve Yayınevi cinayeti olayının hemen akabinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da içinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi tarafından cinayetin AKP ile Fethullah Gülen Cemaatine; Hrant Dink cinayetinin ise Ramazan Akyürek üzerinden özellikle Fethullah Gülen Cemaati ve AKP'ye yıkılmaya çalışıldığı, Ramazan Akyürek'in üzerine yıkma planı başarılı olamayınca bu kez 20/09/2011 tarihinde Ankara ili Kumrular sokakta Ramazan Akyürek'in evinin önünde meydana gelen patlama sonrası kızının yaralanması olayı bu beyanların doğruluğunu açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU" şeklinde söylediği sözleri ile, Kafes Operasyonu Eylem Planında Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinin operasyon olarak nitelendirilmesi arasında birebir benzerliğin bulunduğu, Mehmet Ülger'in söylediği bu sözün sonradan hazırlanan Kafes Operasyonu Eylem Planında aynen yer aldığı, bu durumun ise her üç cinayetin de, Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün hazırladığı eylem planları çerçevesinde işlendiğini bir kez daha ortaya koymuştur. > Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası özellikle Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar yapılıp, örgütün eylem planları deşifre olunca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; —Bir örgütün içerisinde bulunduğunu, yürütülen faaliyetlerin örgütsel bir faaliyet olduğunu, hayatı boyunca kendisinin devlet sandığı yapının aslında Ergenekon Terör Örgütü; içinde bulunduğu birimin de Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir birim olduğunu anladığı, —TUSHAD'ın, Ergenekon Terör Örgütünün faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in de Ergenekon Terör Örgütü içerisinde yer aldığını ve bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürüttüğünü gördüğü, —Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün yürüttüğü operasyonlar olduğunu, bu operasyonların TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile JİTEM'in ortak koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar neticesi yapıldığını, Beyaz Kuvvetler ayağında kendisinin özellikle 2005 yılı sonrasında yürüttüğü Saha çalışmalarının büyük etkisinin bulunduğunu, bu Saha çalışmaları yoluyla oluşturulan etkiden faydalanılarak 2006 Şubat ayından itibaren devam eden süreçte peş peşe cinayetlerin işlendiği sonucuna ulaştığı, —Malatya Zirve Yayınevi katliamının da, tamamen Ergenekon Terör Örgütü tarafından hayata geçirilen, Örgütün Projeli bir eylem planı olduğunu anladığı, 2/15 —Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinden elde edilmek istenen asd amacın da; Ergenekon Terör Örgütünün, AKP'nin 2002 yılında halkın iradesiyle iktidara gelmesi sonrası iktidarın gücünü yurtiçinde zayıflatmak, yurtdışında ise gerçekleştirdiği cinayetleri AKP iktidarı üzerine yıkmak suretiyle AKP iktidarını sanki Hristiyan düşmanlığı ve katliamı yapıyor, ileri demokrasi istemiyormuş gibi göstererek dış ülkelerdeki güvenirliğini ortadan kaldırmak, bu suretle halk nezdindeki toplumsal desteğini hedef alarak AKP iktidarını bitirmek, Dünya Af Örgütünü harekete geçirmek suretiyle de Türkiye'de Azınlıklara yönelik suikastlar ve soykırım (jenosit) yapılıyor izlenimi vermek olduğu, aynı zamanda bu cinayetleri Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine yıkmak suretiyle de iftira (makkarticilik) yaparak toplumsal bir dezenformasyon çalışması yürütmeyi hedeflediğini anladığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın aslında gizli ve derin bir gücün kanlı emellerine hizmet ettiğini farketmesi sonrası, Devlet diye bildiği ve hizmet ettiği kişilerin Ergenekon Terör Örgütüyle irtibatlı olduklarını, kendisinin ise bu amaç doğrultusunda kullanıldığını anladığı, bunun üzerine de tüm bildiklerini anlatmaya karar verdiği anlaşılmıştır. >Tüm bu açıklamalar ve değerlendirmeler bir arada düşünüldüğünde; —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler bünyesinde 1993 yılından başlamak suretiyle yürüttüğü tüm faaliyetlerin özellikle misyonerlere yönelik hazırlanan büyük bir planın parçası olduğu, —2005 yılı Ocak ayından 2006 yılı Temmuz ayına kadar süren Saha çalışmaları yolu ile hazırlanan ortamın; sadece Zirve Yayınevi cinayetine yönelik olmayıp, bunun yanında Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerine yönelik de ortam hazırlama çalışmaları olduğu, —Bu hususu; 10 Ocak 2005 tarihli talimatta belirtildiği gibi, Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin özellikle seçilmiş olması; Rahip Santoro cinayetinin işlenmesinden 1 ve 1,5 ay önce Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2 kez Trabzon'dan telefonla arayan kişinin Trabzon'da misyonerlere yönelik bir çalışmalarının bulunduğunu belirterek Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan yardım istemesi; Rahip Santoro'yu öldüren Oğuzhan Akdin ile Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarının, cinayetleri işlemelerinde ki en önemli sebebin misyonerlik faaliyetlerinin artması ve sanıkların bu konuda yapılan propaganda faaliyetlerinden etkilenmiş olması hususlarının ayrıca doğruladığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, özellikle basın yayın organları ve bazı akademisyenler yolu ile yürüttüğü Saha çalışmaları sonucu misyonerlere karşı oluşturulan algı sonrası Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin işlendiği, —Her üç cinayet arasında sıkı bir irtibat bulunduğu, zira asıl hedefin bu cinayetler sonrası yürütülen dezenformasyon faaliyetleri yolu ile cinayetleri AKP iktidarı ve Fethullah Gülen grubuna yıkarak, özellikle hükümeti yurt içinde ve yurt dışında zor 2/16 durumda bırakıp, iş yapamaz duruma getirmek ve bunun sonucunda da iktidardan uzaklaştırmak olduğu belirlenmiştir. > Sonuy olarak; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin AİHM tarafından da varlığı bir nevi kabul edilen Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK içerisinde gizli bir şekilde Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) bünyesinde faaliyetlerde bulunan Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin, JİTEM ile birlikte Ergenekon Terör Örgütünce hazırlanan ancak adı tespit edilemeyen eylem planı çerçevesinde gerçekleştirilen ortak operasyonları olduğu, Rahip Santoro cinayetinin TUSHAD 4. Bölgenin, Hrant Dink cinayetinin TUSHAD 4. ve 1. Bölgelerin, Zirve Yayınevi cinayetinin ise TUSHAD 3. ve 1. Bölgelerin birlikte yürüttükleri eylemler olduğu açıkça anlaşılmıştır. 5. BÖLÜM DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)'A TUSHAD TARAFINDAN 2005 YILI OCAK AYI İÇERİSİNDE GÖNDERİLEN TALİMATLAR DOĞRULTUSUNDA, RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİNE KADAR GELİNEN SÜREÇTE, MİSYONERLİK VE AZINLIKLAR KONUSUNDA KAMUOYU VE KORKU ORTAMI OLUŞTURMAK AMACIYLA YÜRÜTÜLEN PROPAGANDA VE YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan sanıkların faaliyetleri ve bu şahıslardan elde edilen bilgi ve belgelere bakıldığında; örgüt tarafından "AZINLIKLAR" ve özellikle "MİSYONERLİK" konusunda yoğun faaliyetlerin yürütüldüğü, TUSHAD Beyaz Kuvvetler tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 2005 yılı Ocak ayında gönderilen talimatlar sonrası Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin seçildiği, Bu tarihten itibaren misyonerlik faaliyetlerinin ülkede yaygın ve tehlikeli boyutlara ulaştığı teması işlenerek ülkemizde yaşayan azınlıklara karşı kin ve düşmanlık oluşturacak nitelikte propaganda faaliyetlerine girişildiği, bu faaliyetler kapsamında yazılı ve görsel birçok propaganda aracının kullanıldığı, bu konuda birçok ilde konferanslar düzenlendiği, bu programlarda özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar) ve akademik camiadan bazı kişilerin kullanıldığı, bu şekilde devletin resmi organlarında ve toplumda azınlıklar ve misyonerlere yönelik bir tehdit algısı oluşturulmaya ve sürekli olarak bir misyonerlik tehlikesinin bulunduğu düşüncesi gündemde tutulmaya çalışıldığı görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütü tarafından Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine kadar gelinen süreçte, misyonerlik konusunda kamuoyu ve korku ortamı oluşturmak için yapılan faaliyetlerinden bazıları şunlardır; 5.1-MİSYONERLİK KONUSUNDA ORTAYA ATILAN TEZLERİN 2/17 DESTEKLENMESİ AMACIYLA AKADEMİK CAMİANIN KULLANILMASI FAALİYETLERİ Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte konferanslara ve bir takım programlara katılan Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'den aramalar sonucunda elde edilen belgeler doğrultusunda bu kişilerin çeşitli ortamlardaki misyonerlik ile ilgili söylemleri, misyonerlik konusunda katıldıkları toplantı ve konferanslarda üzerinde durdukları hususlar ve işlenen cinayetler öncesindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, Ergenekon Terör Örgütünün amaçları ve hedefleri doğrultusunda ortaya atılan tezlerin desteklenmesi amacıyla birlikte propaganda faaliyetlerinde bulundukları ve yapılacak eylemler için ortam hazırladıkları tespit edilmiştir. Bu çerçevede düzenlenen konferans ve belgelerin bazdan şunlardır; -KONYA'da 12 Mart 2005 tarihinde düzenlenen "TÜRKİYE'YE YÖNELİK MİSYONERLİK FAALİYETLERİ VE DİĞER YIKICI CEREYANLAR" konulu, Abdurrahman Küçük, Şahin Filiz, Mehmet Aydın ve Deniz Uygar (İlker Çınar)*ın katıldığı konferansla ilgili olarak Şahin Filiz'in Akdeniz Üniversitesindeki odasında yapılan aramada elde edilen ve 33 ile numaralandırılan Türk İslam Medeniyeti İlmi Araştırmalar Enstitüsünün davetiyenin yapılan incelemesinde; "TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ İLMİ ARAŞTİRMALAR ENSTİTÜSÜ'NÜN, TÜRKİYE'YE YÖNELİK MİSYONERLİK FAALİYETLERİ VE DİĞER YIKICI CEREYANLAR" konulu panel davetiyesi olduğu, davetiyenin içeriğinde; Panel Programı:Yer: Fuar Kültür Merkezi-Konya, Tarih: 12.03.2005 Cumartesi, Oturum: 14.00-16.00 saat:13.30 Konuşmacılar: Prof. Dr. Mehmet Aydın "Türkiye'ye Yönelik Katolik Misyonerliğinin Dünü ve Bugünü" ~ Prof. Dr. Abdurrahman Küçük "Ortodosk Misyonerliğinin durumu ve tebliğ-misyon ilişkisi", Prof. Dr. Ömer Turan "Türkiye'ye yönelik Protestan misyonerliğinin dünü ve bugünü", Doç. Dr. Şahin Filiz "Türkiye'ye yönelik bölücü ve yıkıcı cereyanlar", İlker Çınar "Misyonerlerin Türkiye'deki Hedefler i" Enstitümüzün düzenlemiş olduğu "Türkiye'ye Yönelik Misyonerlik Faaliyetleri ve Diğer Yıkıcı Cereyanlar" konulu panele teşrifleriniz bizi onurlandıracaktır. Prof. Dr. Mehmet Aydın Enstitü Genel Müdürü" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -MERSİN/TARSUS'da 29 Nisan 2005 tarihinde düzenlenen "MİSYONERLERİN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ OYUNLARI" konulu, Abdurrahman Küçük, Şahin Filiz, Mehmet Aydın ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı panelle ilgili olarak http://haber.mynet.com isimli internet sitesinde yayınlanan 29 Nisan 2005 tarihli "PKK'YA DESTEĞİ MİSYONERLER VERİYOR" başlıklı haberde; "PKK'ya desteği misyonerler veriyor" 29 Nisan 2005 Mersin (İHA) - "Mersin'in Tarsus İlçesi'nde 'Misyonerlerin Türkiye Üzerindeki Oyunları' paneli düzenlendi. Ülkücü İşçiler 2/18 Derneği Tarsus Şubesi tarafından düzenlenen panele Konya Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof Dr. Mehmet Aydın ile Doç. Dr. Şahin Filiz, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük ve Tarsus Protestan Kilisesi eski Başpapazı iken Müslüman olan İlker Çınar konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, savaşlarla alınan ülkenin bugünlerde misyonerlik faaliyetleri altında ele geçirilmek istendiğini söyledi. Kocamaz, 'Geçmişten bu yana Anadolu topraklarının paylaşılması ve parçalanması yönünde gösterilen bu faaliyetlere karşı herkesin uyanık olması lazım' dedi. 17 Temmuz 2003 yılında cemaat vakıflarının mülk edinmesiyle misyonerlik faaliyetlerinin arttığını dile getiren Prof. Dr. Abdurrahman Küçük ise, AB sevdasıyla Türkiye'nin bölünme noktasına geldiğini, misyonerlik faaliyetlerinde 200 yılda alınamayan mesafenin 2 yılda alındığını ifade etti. Küçük, Güneydoğu'da PKK'ya desteği de misyonerlerin verdiğini söyledi. Prof. Dr. Mehmet Aydın ise, Türkiye'de yabancı ülke okullarının Hıristiyan yetiştirdiklerini belirterek bu okullara karşı iyi niyet gösterilmemesini istedi. Doç. Dr. Şahin Filiz de, 'Misyonerlik bizim Türk milletimize yayılmış bir hastalıktır. Bir an önce irkilip kendimize gelmeliyiz'dedi. Dinler arası diyalogun bir misyonerlik faaliyeti olduğunu söyleyen Tarsus Protestan Kilisesi Eski Başpapazı İlker Çınar da, misyonerlerin amacının Türkiye'yi bölmek olduğunu söyledi—" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -ANKARA'da 01-02 Ekim 2005 tarihinde düzenlenen "DİNLER TARİHÇİLERİ GÖZÜYLE TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK" konulu, Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı sempozyum ile ilgili olarak Abdurrahman Küçük'ün Ankara İli Çankaya İlçesi Türkiye Dinler Tarihi Derneği, Korkut Reis Mah Necatibey Cd Ankara İşhanı Kat:6 No:8/114 sayılı iş yerinde yapılan aramada elde edilen 14 nolu CD'nin yapılan incelemesinde; Bahse konu CD içerisinde bulunan 147715.pdf isimli pdf formatındaki belgenin; Dinler Tarihi Derneği tarafından basılmış, "Dinler Tarihi Araştırmaları 5, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik, Sempozyum (01-02 Ekim 2005, Ankara)" isimli, Dr. Asife Ünal tarafından yayına hazırlanmış, Yönetim ve Düzenleme Kurulunda "Prof.Dr. Abdurrahman Küçük, Prof.Dr. Mehmet Aydın, Doç.Dr. Ahmet Hikmet Eroğlu, Dr.Asife Ünal, Bayram Polat" isimli şahısların isimlerinin yazılı olduğu, misyonerlik konusunda birçok makalenin yer aldığı, belge içeriğinden Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak ve Deniz Uygar (İlker Çınar) isimli şahısların da sempozyuma katılarak bilgilerini aktardıkları tespit edilmiştir. —1-2 Ekim 2005 tarihinde Ankara'da düzenlenen misyonerlik konulu sempozyum ile ilgili Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...Abdurrahman Küçük'ün daveti üzerine Ankara Üniversitesine gittim ve burada 2/19 düzenlenen Dinler Tarihi sempozyumuna katıldım. ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Yapılan açık kaynak araştırması neticesinde; www.biroybil.com isimli internet sitesinde "Başkentte 'Misyonerlik" başlıklı, 04.10.2005 tarihli haber yazısında; Türkiye Dinler Tarihi Derneği'nin (TÜDTAD) 1-2 Ekim 2005 tarihlerinde Ankara Başkent Öğretmenevinde "Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik" konulu bir sempozyum düzenlediğini, sempozyumda alanlarında uzman öğretim üyelerinin misyonerliğin dünü-bugünü, çeşitleri, ülkemizde bölge-bölge, il-il faaliyetleri ve bunlara karşı alınması gerekli tedbirler hakkında 6 ayrı oturumda, toplam 31 tebliğ sunarak ayrıntılı bilgi verdikleri, sempozyuma katılan TÜDTAD Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Alıcı, Doç. Dr. Ali İhsan Yitik, Doç. Dr. İskender Oymak, Yrd. Doç. Dr. Hadi Tezokur ve Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesi eski Başpapazı olarak İlker Çınar'ın açıklamalarına yer verildiği tespit edilmiştir. Ayrıca bu hususu Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 18/01/2012 tarihinde verdiği ifadesi sırasında Cumhuriyet Başsavcılığımıza teslim ettiği ve daha sonra Adli Emanete alınan bu konferansa ilişkin davetiye de doğrulamıştır. "ADANA'da Çukurova Üniversitesinde 22/11/2006 tarihinde düzenlenen "TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" konulu Kadir Albayrak'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı davet ettiği konferans ile ilgili olarak Çukurova Üniversitesinin internet sitesi olan www.cu.edu.tr isimli internet sitesinde "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri" Konulu Konferans başlıklı kısımda; "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri" konulu konferansa davetlisiniz. İlker Çınar Araştırmacı Yazar, Eski Protestan Pastörü" şeklinde ibarelerin yer aldığı, başlangıç ve bitiş tarihi olarak 22.11.2006 saat 14:30 adres olarak ise Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunun belirtildiği, Kadir Albayrak isimli şahsın da o dönemde Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görevli olduğu belirlenmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün Ankara İli Çankaya İlçesi Türkiye Dinler Tarihi Derneği, Korkut Reis Mah Necatibey Cd Ankara İşhanı Kat:6 No:8/114 sayılı iş yerinde yapılan aramada elde edilen 14 nolu CD içerisinde bulunan 147715.pdf isimli pdf formatmdaki belgenin içeriğinde, "MİSYONERLİK NEDİR? (MİSYONERLİK İLE TEBLİĞ ARASINDAKİ FARK) Prof. Dr. Abdurrahman Küçük" başlıklı bölümde; " ¦ ¦ Günümüzde her çeşitten misyoner; Diyarbakır merkez olmak üzere Güneydoğu illerinde hatta Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Afyon, Eskişehir, Nevşehir, Trabzon, Samsun gibi illerde yoğun bir şekilde faaliyet göstermektedir-.." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. "Zekeriya Beyaz'ın İstanbul İli Esenler İlçesi Fevzi Çakmak Mah. Fevzi Çakmak Caddesi 101/5 sayılı iş yerinde yapılan aramada elde edilen 25 nolu DVD içerisinde Ulusal 2/20 Kanal isimli televizyon kanalında yayınlanan "Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'la Ramazan Sohbetleri" isimli program görüntüsünün olduğu ve program içeriğinde özetle; Zekeriya Beyaz'ın; "...Bugün sizlere Dini ve milli kültümüze musallat olan örgütlerden söz etmek istiyorum. Sevgili kardeşlerim dünde ifade ettiğim gibi dini ve milli kültürü dejenere olan bir milletin çözülmesi esastır. Çözülür kendi benliğini kendi devletini, milletini koruyamaz hale gelir adeta bir başkasına yamanır ve kendi kişiliğini kaybeder topluluk sevgili kardeşlerim. Evet Türkiye'miz böyle bir tehlike ile karşı karşıya elbette Türk milletinin büyük çoğunluğu, kendi milli ve dini değerlerini korumaktadır. ... Misyonerlik olayı dıştan baktığınız zaman Hıristiyanlık dinini yayan kimseye Misyoner deniyor ...bugün Türkiye'de son yıllarda Hıristiyanlık propagandası yapan televizyonlar açıldı, radyolar açıldı, gazeteler çıkıyor dahası var dizmelerle kitap çıkıyor, bu kitaplar bedava dağıtılıyor, eskiden sadece İncil dağıtılırdı, o da yurtdışında basılır gelir burada dağıtılırdı, şimdi içerde özel matbaaları var, yayın evleri var, ...bu kitapların bazıları İslamiyet'e saldırıyor, kuranı kerime saldırıyor yüce peygamberimize saldırıyor ve diyanet işleri başkanlığı susuyor evet tekrar ediyorum bu misyonerlerin çıkardığı kitaplar, televizyonlarındaki konuşmaları, radyolarındaki konuşmaları çıkardığı yayınlar ile de dinimize alabildiğine saldırıyorlar ve diyanet işleri başkanlığı Türkiye Cumhuriyeti devletinin Diyanet teşkilatı bunların karşısında susuyor ... Devleti ve de Diyanet İşleri Başkanlığını özellikle misyonerlerle mücadele davet ediyorum. şeklinde konuşmaların bulunduğu belirlenmiştir. 5.2-TELEVİZYON PROGRAMINA VE KONFERANSLARA KATILIM İÇİN ORTAM HAZIRLAYAN ŞAHISLARIN ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SANIKLARI İLE OLAN İRTİBATLARI Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı ilk olarak televizyon programına çıkararak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın açıklamalarının toplumda yankı uyandırmasını, ilerleyen süreçte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın popüler hale gelerek birçok toplantı ve konferansa katılmasına olanak sağlayan Mustafa Hulki Cevizoğlu, Hakan Kalyoncuoğlu ve Zekeriya Beyaz ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte konferanslara ve bir takım programlara katılan Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'nin Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan sanıklarla olan irtibatları dikkat çekici olduğu görülmüştür. "Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun; sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon, Doğu Perinçek, Ahmet Sinan Aygün, Tuncer Kılınç, Kemal Kerinçsiz, Emin Gürses, Turhan Çömez, Tuncay Özkan, Ünal İnanç, Selim Utku Gümrükçü, Hamdi Gökhan Ecevit ve Satılmış Balkaş ile irtibatının olduğu, ¦Hakan Kalyoncuoğlu'nun; sanıklardan Sevgi Erenerol, Ahmet Hurşit Tolon, Sinan Aydın Aygün, Ergün Poyraz, Anet Sahakyan, Doğu Perinçek, Adnan Bulut, Yusuf Beşirik, Turhan Çömez, Emin Gürses, Fuat Turgut, Selim Utku Gümrükçü, Rıza Ferit Bernay, Coşkun Umur, Hikmet Çiçek, Adnan Kılıçaslan, Vedat Yenerer, Şener Öztürk ve Gürbüz Çapan ile irtibatının olduğu, 2/21 ¦Zekeriya Beyaz'ın; sanıklardan Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek, Veli Küçük, Sinan Aydın Aygün, Atilla Aksu, Ufuk Akkaya, Fuat Turgut, Mehmet Faraç, Teoman Alili, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Seyhan Soylu, Erhan Göksel ile irtibatının olduğu, ¦Şahin Filiz'in; Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz, Fatih Hilmioğlu, Yalçın Küçük, Mustafa Namık Kemal Boya, Teoman Alili, Mustafa Abbas Yurtkuran, Adnan Türkkan, Ferit İlsever, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Mehmet Şener Eruygur, Anet Sahakyan, Tuncay Özkan, Tunç Akkoç, Mustafa Ali Balbay, Selim Utku Gümrükçü, Nusret Senem, Serhan Bolluk ve Türkan Saylan ile irtibatının olduğu, ¦Abdurrahman Küçük'ün; sanıklardan Sinan Aydın Aygün, Erol Mütercimler, Halil Kemal Gürüz, Osman Metin Öztürk ile irtibatının olduğu, ¦Salim Cöhce'nin; sanıklardan Osman Metin Öztürk ile irtibatlı olduğu, ayrıca sanıklar İsmail Yıldız, Kemal Kerinçsiz, Erkut Ersoy, Mustafa Levent Göktaş, Oktay Yıldırım, Mustafa Özbek, Ünal İnanç'tan elde edilen belgelerde bu kişiye ait yazılar ve bilgilerin bulunduğu, ¦Mehmet Aydın'ın; sanıklarla doğrudan irtibatı tespit edilemesine rağmen sanıklar Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek, Erkut Ersoy, Mehmet Şener Eruygur'dan elde edilen belgelerde bu kişiye ait bazı bilgilerin bulunduğu, ¦Ayrıca Zekeriya Beyaz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük ve Kadir Albayrak'ın 2005 yılı başlarından başlamak suretiyle Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yoğun telefon irtibatlarının bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın belirtilen bu şahıslarla uzun süreli ve ardı ardına görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. 5.3-KAMUOYU VE KORKU ORTAMI OLUŞTURMAK AMACIYLA SÖYLEM BİRLİKTELİĞİ KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN FAALİYETLERE İLİŞKİN BELGELER Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak, Ruhi Abat ile Salim Cöhce'nin çeşitli ortamlardaki misyonerlik ile ilgili söylemleri; misyonerlik konusunda katıldıkları toplantı ve konferanslarda üzerinde durdukları hususlar; özellikle Malatya Zirve Yayınevinde öldürülen şahıslar ile ilgili olay öncesindeki beyanları; Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında işlem yapılan şahıslardan çıkan belgeler ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği faaliyetler arasında benzerlikler görüldüğü, bazı hususların sürekli olarak işlendiği tespit edilmiş olup, Bunlar şunlardır; 5.3.1-MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ARTTIĞI VE TEHLİKELİ BOYUTLARA ULAŞTIĞI İLE İLGİLİ BENZER SÖYLEMLERİN KULLANILMASI 2/22 >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...2005 yılına geldiğimizde artık misyonerler arasında önemli bir konuma sahiptim.. 2005 yılı Ocak ayında gönderilen talimatlar doğrultusunda .... Likidasyonu tamamlayarak yoğun bir şekilde saha çalışmasına başladım. ... TUSHAD 'dan aldığım talimat doğrultusunda misyonerliğin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına ve bekasına karşı bir tehdit olduğunu anlatacaktım...." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, aldığı talimatlar doğrultusunda gerçekleştirdiğini beyan ettiği misyonerlik faaliyetlerinin arttığı ve tehlikeli boyutlara ulaştığı yönündeki kamuoyu oluşturma faaliyetlerine benzer olarak, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında işlem yapılan bazı şahısların da misyonerlik faaliyetleri ile ilgili kamuoyu oluşturma ve birtakım bilgilendirme faaliyetlerine giriştikleri, bu faaliyetlerin zamanlama olarak şahsın beyan ettiği 2005 yılına yakın tarihler olduğu belirlenmiştir. Ergenekon Terör örgütü soruşturması kapsamında hakkında işlem yapılan şahısların eylem ve söylemlerine paralel olarak Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce isimli şahısların, farklı tarihlerde birbirine benzer söylemlerde bulundukları ve buna ilişkin belgelerin kendilerinden elde edildiği görülmüş olup, Yapılan tespitlerin bazıları şunlardır; >Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen 1 nolu CD (ELBA Marka M2-C527-ALI0048 seri numaralı CD) içerisinde yer alan PSİKOLOJİK HAREKAT SEMİNERLER/PSİKOLOJİK HAREKAT SUNULAR/General" isimli alt klasör içinde bulunan "PH 02-2-9.doc" isimli word belgesi ve aynı içeriklere sahip farklı formatta yazılmış "PH 02-2-9.ppt" isimli PovverPoint belgesinin "GİZLİ" gizlilik dereceli dosyasında; Genelkurmay Başkanlığı, başlığının bulunduğu ve misyonerlik faaliyetleri konulu belgeleri içerdiği, adı geçen word belgesinin ayrıca Durmuş Ali Özoğlu ve Doğu Perinçek'ten de elde edilmiştir. ¦Aynı belgenin "PH 02-2-9.doc" isimli word belgesi içeriğinde; "¦¦¦Misyonerlik, Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak çıkarlarına ulaşmayı amaçlayan ülkelerce gündeme getirilmiş olup, bugün ise kaynağı değişmekle birlikte aynı çıkar çevrelerinin Türkiye üzerindeki tarihi emellerini gerçekleştirmek istemeleri ve bölgede güçlü bir Türkiye arzu etmemelerinden dolayı çeşitli yönleriyle hızı gittikçe arıtırdan bir sorundur-¦ ¦" "¦ -Türkiye'de son yıllarda kapı kapı gezmek suretiyle 10 milyon parça misyonerlik kitap ve broşürü dağıtılmıştır. Sadece 1992 yılında evlere İncil propagandası yapan 250.000 mektup gönderilmiştir. I990'lı yıllarda misyonerlik faaliyeti yürüten organlarca yazılan kitap sayısı 50'den fazla olmakla birlikte, günümüzde bu sayının 1000'i geçtiği tahmin edilmektedir. Son 2/23 / yıl içerisinde misyonerlerce internet ve Türk basınına verilen ilanlar paralelinde dağıtılan İncil sayısının 7.000.000 olduğu düşünülürse, tehlikenin de ne kadar ciddi olduğu konusunda bir fikir yürütülebilir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Zekeriya Beyaz'ın İstanbul İli Esenler İlçesi Fevzi Çakmak Mah. Fevzi Çakmak Caddesi 101/5 sayılı iş yerinde yapılan aramada elde edilen CD/DVD'lerden 5, 6 ve 7 ile numaralandırılan CD'ler içerisinde "HIRİSTİYANLIĞIN TRUVA ATI" isimli belgesel olduğu görülmüş olup, söz konusu bu belgeselde; 20. Yüzyılın başları Jomo Kenyatta Afrikalı bir Aydın'ın; "Batılılar Afrika'ya geldiklerinde Bizim topraklarımız Hıristiyanlarında İndileri vardı. Hıristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua ve ibadet etmemizi istediler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil vardı. Onların ayaklarının altında ise bize ait topraklar." şeklinde, Liverpool, 1854 Kardinal Nevvman'ın...; "VizigotlardanSarafenlere değin Hıristiyanlık dini ile temasa geçen bütün ırklar. Ergeç Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bu genel kuralın tek istisnası Türklerdir. Türkler Hıristiyanlığı kabul etmek şöyle dursun ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Onun için Türklerle savaşmak onları yok etmek zorundayız-¦ ¦ şeklinde, 24 Aralık 1999 Papa 2. John Paul Milenyum mesajı; "Birinci Bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci Bin yılda ise Amerika ve Afrika. Üçüncü Bin yılda hedef Asyadır-" şeklinde, 6 Ağustos 1964 Papa 6. Paul'un; "Kilisemiz Bütün insanlığın mutluluğu içindir. Dinler arası diyalogun bizim için anlamı bütün insanları İncil'e ve Kil ise'ye yani Hıristiyanlığa ulaştırma yoludur." şeklinde beyan ettiklerinin belirtildiği görülmüştür. 3.Bölüm Abant Konsili'nden VVashington'a bağlanan zincir başlığı altında, Abant konsillerinde Yahudi, Hıristiyan, Ateist, Nurcu ve sözde din adamı ve ilahiyatçıların bir araya gelerek demokratik yöntemlerle islamın en temel ölçü ve müesseselerini dinamitlediklerini işte Abant'ta parmak kaldırma esasına dayalı Evet, Hayır'lar ile oy çokluğuyla ele alınan ve karara bağlanan bazı konuların; -Akılla vahiy çatışırsa hangisi esas alınır? Sorusuna cevap olarak oy çokluğuyla "akdın " dendiğinin, -İnsanların kendi hürriyetleri ile din değiştirmeleri mesela İslamdan Hıristiyanlığa geçebilmeleri mümkün müdür? Sorusuna cevap olarak oy birliğiyle "geçilebilir" dendiğinin, -İslam son din midir? İslam tek hak din midir? Sorularına cevaben oy çokluğu ile böyle bir sonucun diğer dinlere haksızlık olacağından diyalogun önünü kapatacağını ve kabul edilemez dendiğinin, 2/24 -Misyonerlik faaliyetleri hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan yapılmalı mıdır? sorusuna cevaben oy çokluğuyla "elbette" dendiğinin, -Abant toplantılarını Abant konsili yapan gerçeklerin bunlar olduğunu, yani islami Protestanlaştırma misyonu ile Allah'ın koyduğu ölçüyü değiştirme vazifesi olduğunun beyan edildiği tespit edilmiştir. ""Yine aynı adresten elde edilen ve 1-2029 arası numaralandırılan doküman ve kitap/kitapçıklar ile ilgili yapılan incelemede; —113-114-115 ile numaralandırılan dokümanlarda; el yazısı ile; "...Diyalog karşılıklı olur. Patrikhane dinler arası diyalog diyor. Biz öyle diyoruz. Ama diyalog karşılıklı olur. Biz patriği ziyarete gittik kendileri bizi ziyarete gelmediler. Diyanette hep taraflı iltifat ediyor..." şeklinde belirtildiği, —874 ile numaralandırılan dokümanda; el yazısı ile "l-Dinler arası diyaloga evet, ama dinler arası diyalog kisvesi altında din empozesine hayır. 2-Türkiye'ye tuzak kuruluyor. 3-Amaçları Türkiye'de İstiklal savaşı öncesindeki gibi Hıristiyan bir azınlık çıkarmak" şeklinde belirtildiği, —877 ile numaralandırılan dokümanda; el yazısı ile "Dinler arası diyalog kisvesi altında veya doğrudan yapılan kışkırtıcı Hıristiyanlık propagandaları" şeklinde belirtildiği, —887 ile numaralandırılan dokümanda; el yazısı ile sayfanın sağ üst köşesine 03.09.2001 tarihinin yazıldığı, altında; "Hıristiyan Grubua İslami Tanıtım" ibaresi bulunan dinler arası diyalogun ne olduğu anlatılan yazı olduğu, —905-910 ile numaralandırılan dokümanlarda; el yazısı ile "Misyonerliğin Bir Türü Dinlerarası Diyalog" ve benzer küçük yazıların bulunduğu tespit edilmiştir. Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural ve Sevgi Erenerol'dan elde edilen dijital veriler içerisinde "Hıristiyanlığın Truva Atı" isimli videoların bulunduğu, bu videoların içeriği incelendiğinde Sevgi Erenerol'un konuşmacı olarak katıldığı "Türkiye 'de Misyonerlik Faaliyetleri Konferansında" geçen hususlarla paralellik gösterdiği, bahse konu CD'lerin Zekeriya Beyaz'dan da elde edildiği tespit edilmiştir. >Kadir Albayrak'la ilgili olarak "http://www.memurlar.net/" internet sitesinde yayınlanan 13.12.2006 tarihli "Doç. Dr. Kadir Albayrak:İşsizleri kolayca hıristiyan yapıyorlar" başlığı altında yer alan haberde; Çukurova Üniversitesi'nde "Adana'da Kiliseler ve Hıristiyanlaşma Olgusu" konulu konferans verdiği, bu konferansta Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin bilinenden daha tehlikeli 2/25 boyutlara ulaştığı ve PKK'nın da ilk başlarda küçümsendiğini, ancak sonradan ileri boyutlara ulaştığını belirttiğine dair "PKK'da böyle başlamıştı. Bir avuç terörist diyerek ciddiye alınmayanlar Türkiye 'nin başına bela oldu. Azıcık maya tüm hamuru kabartır. Hıristiyanlaşma tehlikesi var" şeklinde beyanlarının yer aldığı belirlenmiştir. >Www.acikistihbarat.com isimli internet sitesinde eklenme tarihi olarak 29.04.2005 tarihinin belirtildiği haberde; "¦¦¦Avrupa Birliği sevdasıyla Türkiye'nin bölünme noktasına geldiğini söyleyen Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, misyoner gruplarının PKK'ya destek verdiğini iddia etti... Mersin'in Tarsus İlçesi'nde 'Misyonerlerin Türkiye Üzerindeki Oyunları' paneli düzenlendi...Dinler arası diyalogun bir misyonerlik faaliyeti olduğunu söyleyen Tarsus Protestan Kilisesi Eski Başpapazı İlker Çınar'da, misyonerlerin amacının Türkiye'yi bölmek olduğunu söyledi- ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan Ergün Poyraz'dan elde edilen dijital belgeler arasında yer alan ve "Dünden Bugüne Hıristiyanlık ve Yahudiliğin Analizi MİSYONERLER ARASINDA ALTI AY l.Basım/Şubat 2001" ibarelerinin yer aldığı sanığa ait "MİSYONERLER ARASINDA ALTI AY" isimli kitapta; Örgütün amaçları doğrultusunda, misyonerlik faaliyetlerinin ülkede yaygın ve tehlikeli boyutlara ulaştığı temasının işlendiği, ülkemizde yaşayan azınlıklara karşı kin ve düşmanlık oluşturacak nitelikte söylemlerin bulunduğu belirlenmiştir. >Soruşturma kapsamında 09.03.2011 tarihinde bilgisi alınan Behnan Konutgan, Ergün Poyraz ve kitabı ile ilgili olarak; "...Bir dönem halen Ergenekon dan tutuklu olan Ergün POYRAZ1 da Ankara'da bulunan kiliselere giderek bu yönde asılsız iddialarda bulunmuştu. Kendisinin önce hristiyan olduğunu söyleyip yakınlaşmış sonra da gerçekle ilgisi olmayan söylemlerde bulunmuştu. Hatta bu konu ile ilgili benzer şekilde kitap dahi yazmıştı..." şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. >Sevgi Erenerol'un katıldığı toplantı ve konferanslara ilişkin bazı açık kaynak verilerine bakıldığında; —21.04.2002 tarihinde bir internet sitesinde yayınlanan "Misyonerler Türkiye'yi kuşattı" başlıklı haberde; "Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Misyonerlik, her ne kadar bir kilise kurumu olsa bile emperyalizme hizmet vermektedir dedi. Bilgi Grubunun daveti üzerine Van'a gelen Sevgi, Akdamar Otelinde düzenlenen toplantıda, misyonerlik faaliyetlerine, Hıristiyan Türk vatandaşı olarak karşı gelmesinin Türk toplumunda etki uyandırdığını söyledi. Erenerol, 2/26 misyonerliğin amacının Hıristiyanlığı, Hıristiyan olmayanlara kabul ettirmek ve yaymak olduğunu anlatarak, Misyonerlik emperyalist güçlerin kullandığı bir araçtır. Bu nedenle Türkiye ve dünya için tehlike içermektedir. Misyonerlik her ne kadar bir kilise kurumu olsa bile emperyalizme hizmet vermektedir diye konuştu. Türkiye üç kuşatıldı Erenerol, Türkiye'nin üç taraftan kuşatıldığını, bunların birinci ayağının Vatikan Katolik Kilisesi, ikinci ayağının Fener Rum Patrikhanesi ve üçüncü ayağının ise misyoner Protestanlar olduğunu kaydetti. Papa'nın 1999yılının Aralık ayında 3. bin yılda Asya'nın Hıristiyanlaştırılacağı yönündeki açıklamaları üzerine, misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaştığını bildiren Erenerol, Fener Rum Patrikhanesinin İstanbul'da bulunması nedeniyle misyonerlik için önemli merkezlerden biri olduğu görüşünü dile getirdi. Erenerol, Türkiye, iki patrikhane tarafından paylaşılmaktadır. Bunların dışında misyoner Protestanlar da barış gönüllüleri adı altında ekonomik sıkıntıda olan ülkemizde büyük bir faaliyete geçmişlerdir. Bunların amaçlarının din meselesi olmadığını, topraklarımız olduğunu anlamalıyız. Amaç Şark meselesinin yeniden gündeme getirilmesidir dedi" şeklinde ibarelerinin yer aldığı tespit edilmiştir. —31.05.2005 tarihinde bir internet sitesinde yayınlanan "Misyonerler azdılar!" başlıklı haberde; Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye'nin güvenliğini tehdit ettiğini belirterek, misyonerlerin hedeflerini açıkladı. Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye'nin güvenliğini tehdit ettiğini belirterek, "Faaliyetlerin arkasında bu toprakların ele geçirilmesi projesi yatmaktadır" dedi. Erenerol, Türk Eğitim-Sen Kahramanmaraş şubesi tarafından Sabancı Kültür Sitesinde düzenlenen Milli Güvenlik Açısından Misyoner Örgütlerin Türkiye Operasyonu konulu toplantıya katıldı. Erenerol, yeni dünya düzeninin asıl amacının köleleştirme sistemi kurmak olduğunu savunarak, "Misyonerler, geldikleri insanlara birilerinin seçilmiş olduğu mesajını verir. Yeni dünya düzeni adı altında kurulmak istenen devlette bu seçilmişler, hakim güç olacak. Geri kalan bütün milletlerse onlara tabi köleler olarak yeryüzünde yaşamaya mecbur edilecektir" diye konuştu. Misyonerlik faaliyetleri konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini belirten Erenerol, "Bu faaliyetler, ulusal güvenliğimizle ilgilidir. Arkasında bu toprakların ele geçirilmesi projesi yatmaktadır" dedi. Vatandaşların misyonerlik faaliyetleri konusunda bilgilenmesi gerektiğini belirten Erenerol, şunları söyledi: "Türkiye, şu anda hedef durumundadır. Çünkü, Türkiye konumu açısından üç kıtanın merkezindedir. Stratejik açıdan çok önemli olduğu için Türkiye düştüğü anda bu egemen güçler, dünya hakimiyetini ele geçireceklerdir. Fakat, Türkiye direnmektedir. Bu direnme, gittikçe daha şuurlu ve güçlü olarak yapılıyor. Ben şuna inanıyorum ki Türkiye bunu da atlatacaktır ve bu oyunu da bozacaktır." Araştırmacı-Gazeteci Ali Rıza Bayzan'da misyonerlerin faaliyetlerinin Türkiye için tehlikeli olduğunu ifade ederek, Misyonerler, Türkiye'yi kutsal ve vaat edilmiş toprak olarak görüyor" dedi şeklinde hususların yer aldığı belirlenmiştir. —Ergün Poyraz 'dan elde edilen ve "Sevgi Erenerol Msiyonerlik Konferansı 2006" isimli klasör içerisinde; Kapalı bir toplantı salonunda Sevgi Erenerol tarafından Askeri Personele verildiği anlaşılan bir konferansın ve bu konferansa ait çözüm metninin olduğu, "04 Ekim 2006 2/27 Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri" konu başlıklı "Konferans Konuşma Metni Bant Çözümü" isimli metin içeriğinde ise "Sayın Komutanım ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli dinleyicileri" ibaresi ile başlayan ve Millet açlığa doğru sürüklenirken çöplükten ekmek ararken bugün üç trilyona yakın bir para Kültür Bakanlığı vasıtasıyla Van'daki Akdamar Kilisesinin restorasyonuna harcanmaktadır Aynı şekilde Antalya'da St. Paul Kilisesi ve Külliyesi için birkaç trilyon harcanmıştır. Yine Antalya'da dinler bahçesi adı altında üç dinin bir arada bulunacağı ibadethaneler kurdurulmuştur. Dolayısıyla siz istediğiniz kadar bire bir mücadele edin, şayet devlet olarak bu işe sahip çıkılmazsa çok fazla başarıya ulaşmamız mümkün değildir. Teşekkür ederim, ibarelerinin yer aldığı, söz konusu konferansta Sevgi Erenerol'un misyonerlikle ilgili konuşmasının ardından, soru-cevap uygulamasının yapıldığı ve bazı askeri personelin konu ile ilgili olarak Sevgi Erenerol'dan fikir aldıkları tespit edilmiştir. —Yine Sevgi Erenerol'dan elde edilen birçok VHS video kaset içeriğinde; Farklı tarihlerde çeşitli televizyon kanallarında yayınlanmış, şahsın konuk olduğu Türkiye'de Misyonerlik, Hıristiyan Türkler, Ekümenik İddiaları, Gizli Kilise Evleri konulu programlara ilişkin görüntülerin olduğu belirlenmiştir. —Sevgi Erenerol ile ilgili açık kaynaklarda yapüan araştırmalarda ise; Şahsın farklı illerde misyonerlik konusunda katıldığı toplantı ve konferanslar ile ilgili haberlerin yer aldığı, diğer sanıklardan elde edilen belgelerde sanığın birçok ilde misyonerlik konusunda konferans ve panellere katıldığına ilişkin bilgilerin yer aldığı, bu doğrultuda Sevgi Erenerol'un farklı illerde ve resmi kurumlarda katıldığı toplantı ve konferanslarda misyonerlik faaliyetlerinin hızla arttığı ve tehlikeli boyutlara ulaştığı, misyonerlik faaliyetlerinin ulusal güvenliği ilgilendirdiği konularına vurgu yaparak devletin resmi kurumları dahil olmak üzere toplumda tehdit algısı oluşturmaya yönelik faaliyetlerde bulunduğu tespit edilmiştir. 5.3.2-DİNLER ARASI DİYALOG-MİSYONERLİK SÖYLEMİ >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...Yeni istihbarat raporları birilerini kurtarma ve birilerini karalama şeklinde hazırlanıyondu. Birilerini kurtarmadan kastım cinayeti işleyen ve azmettiren şahısların kurtarılması, birilerinin karalanması da cinayetin AK Parti ve bir Cemaatin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulması anlamındadır. Cinayetle ilgili olarak bu doğrultuda içinde benim, Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil'in ve Ruhi Abat'ın bulunduğu çalıştay tarafından (3) rapor hazırladı......Dinlerarası diyalog medeniyetler arası ittifak gibi oluşumların dış güçler tarafından organize edildiği, AKP ve Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü, asıl amacın misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması için devletin ve toplumun etkisiz ve tepkisizleştirilmesi amacıyla uygulanan sosyo psikolojik bir program olduğu.....Bu şekilde bir planın yapılmasının amacı; ileride yapılacak olan bir darbede misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ve bu faaliyetlere yardımcı olduğu belirtilen AK Partiye ve Gülen Cemaatine yönelik yapılacak operasyonlara dayanak oluşturmaktı. Bahsettiğim bu hususlar daha sonra hazırlanan 2/28 diğer andıçlarda da yer almaktadır.." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Bu kapsamda yapdan çalışmalarda Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan Sevgi Erenerol, Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural, Ahmet Hurşit Tolon, Durmuş Ali Özoğlu, Doğu Perinçek, Ergün Poyraz, Hüseyin Buzoğlu isimli şahıslardan, KUVVA-İ MİLLİYE DERNEGİ'nden ve dosyamız kapsamından benzer söylemlerin yer aldığı belgelerin elde edildiği tespit edilmiş olup, Bazıları şunlardır; >Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural ve Sevgi Erenerol'dan elde edilen dijital veriler içerisinde "HIRİSTİYANLIĞIN TRUVA ATI" isimli videoların bulunduğu, bu videoların içeriğinde Sevgi Erenerol'un konuşmacı olarak katıldığı "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri Konferansı"nda geçen hususlara bakıldığında; Özet olarak; dinler arası diyalog kapsamında Fethullah Gülen'in Vatikan'a bir mektup yazdığı ve bu mektubun içeriğinde geçen hususlardan bahsedildiği, Türklerin ve Türkiye'nin misyoner faaliyetler karşısında direnebilen tek istisna olduğu, Afrika ile ilgili olarak verilen 'Kenya'nın İlk Devlet Başkanı Kamua Kenyatta'nın "Batılılar Afrika'ya geldiklerinde Bizim topraklarımız Hıristiyanlarında İndileri vardı. Hıristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua ve ibadet etmemizi istediler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil vardı. Onların ayaklarının altında ise bize ait topraklar." sözüne istinaden verilen örnekten bahsedildiği ve ekümeniklik meselesi ile ilgili olarak, dinler arası diyalogun insanları İncil ve Hıristiyanlığa ulaştırma yolunda kullanılan bir kavram olduğundan bahsedildiği, Fener Rum Patriğinin ülkemizde ekümeniklik vasıtasıyla ayrı bir oluşuma gittiği ya da Fener Rum Patrikhanesine yönelik eleştirilerin yer aldığı ifadelerin bulunduğu tespit edilmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural ve Sevgi Erenerol'dan elde edilen dijital veriler içerisinde "HIRİSTİYANLIĞIN TRUVA ATI" isimli videolarda; "...Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinlerarası diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. (Rabbin Aciz Kulu Fethullah GÜLEN)... Dinler arası diyalogun Dünyadaki sahibi Vatikan 'dır. Türkiye 'deki limanı yani bu işi üstlenen dinlerarası diyalog kavramını Türkiye 'nin gündemine oturtan kurumsallaştıran kendi ismi ile özdeş hale getiren adresi ise Fethullah Gülen'dir. Bu anlamda Fethullah Gülen demek batının misyonerlik faaliyetleri ile gerçekleştiremediğini Dinler Arası Diyalog üzerinden hayata geçirmek İslam 'm temel rükularıntn içini boşaltarak onun yerine Hıristiyanlığın bakış açısını ve mantığını oturtarak icra etmek demektir. 2/29 Fethullah Gülen bu açıklamasıyla değim yerindeyse papalığın pasını gole çeviriyor...Fethullah Gülen Vatikan'ın ağzı ve inancıyla konuşuyor" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. Sevgi Erenerol'un "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri Konferans' adlı semineri ile "HIRİSTİYANLIĞIN TRUVA ATI" isimli videolar incelendiğinde, benzer konulara ve içerikleri açısından benzerlik addeden ifadelere ve kavramlara yer verildiği görülmüştür. >Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında 17.06.2007 tarihinde Ankara ilinde bulunan Kuvva-i Milliye Derneği Genel Merkezinde yapılan aramada elde edilen, Dell marka G2DİXI3 seri nolu laptop bilgisayarda kayıtlı "T.doc" isimli belgede; Rahip Santaro ve Hrant Dink cinayetinin ardından Malatya'da üç misyonerin öldürüldüğü, Türkiye Kiliseler Birliği Yetkililerinin bu olay üzerine yaptıkları açıklamalarda Türkler'e karşı saldırgan söylemlerde bulunduğu ve bu açıklamayı şova çevirdiği, Rahip Santaro, Hrant Dink ve Zirve cinayetlerinin amaçlarının, TSK'yı bloke etmek, Recep Tayyip Erdoğan veya AKP konseptinden birini Cumhurbaşkanı yapmak ve AB'nin Türkiye hakimiyetini tesis etmek olduğu, "RTE CUMHURBAŞKANI OLURSA! SİMÜLASYONU" başlığı altında olma ihtimali bir hayli yüksek olarak belirtilen simülasyonda; Fener Patriği Bartholomeos, Ermeni Patriği Mutafyan ve İshak Alaton'un öldürüleceğinin öngörülerek; Ruhban Okulunun açılacağı, Diyanetin bütçesinden kiliselere ve misyoner faaliyetlere pay verileceği, Ermeni Soykırımını tanıma, toprak ve tazminat taleplerinin karşılanması hususunun gündeme geleceği ve böylece örtülü operasyonların meşruiyet kazanacağı, ABD, AB, İsrail ve Siyonistlerin ülke yönetimini tamamen ele geçireceği belirtilmiştir. "Dinlerarası diyalog" konusu ile ilgili ise; "Fethullah Hoca (!) bu cinayetten sonra Diyanetin yerine kurulan Diyalog Dairesi Başkanı olarak göreve başlıyor..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edimiştir. > Şahin Kiliz'in ikametinde yapılan aramada elde edilen ve 19 numara ile numaralandırılan, üzerinde "Doç. Dr. Şahin Filiz-23.03.2008-Derici Otel-Din üzerinden Kadın Sömürüsü" ibaresi yazılı DVD içerisinde; 23.02.2008 günü Atatürk Düşünce Derneğinin Derici otelde düzenlemiş olduğu panelde "Din üzerinden Kadın Sömürüsü" konusunda Doç. Dr. Şahin Filiz'in konuşma yaptığı, bu konuşmada Türban, Tarikat, Cemaat konularında konuştuğu, konuşmanın bir bölümünden sonra 2/30 Dinler Arası Diyalog'dan bahsettiği görülmüştür. Bu bölümde Şahin Filiz'in, "... Bakın ne diyor Okyanus ötesinden adam İslam da türban yok diyen kafirdir diyor. Bu bedava dağıtılan gazetede diyor. Peki bizde şunu soralım. Mesela DİNLERARASI DİYOLOG bizim ilahiyatlarda bütün dinler okutulur. Budizimden, Şintoizme. Peki DİNLERARASI DİYOLOG da katolizim Katolik dini ee Papanın başını çektiği Diyalog Hareketi biliyorsunuz 1960 larda başladı. Bu Katoliğliğe göre DİNLERARASI DİYOLOG nedir Papa diyor ki 'DİNLERARASI DİYOLOG demek bütün dünyayı Hıristiyan olmayan bütün dünyayı Hıristiyan edinceye kadar devam etmektir.' Bunu Papanın kendisi söylüyor. '...Fethullah Gülen biliyorsunuz 1993 te Zaman Gazetesinde de yayınlandı Papaya gidiyor Efendim ben DİNLERARASI DİYOLOG hizmetini ifa etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum her türlü iş birliği ve diyalog ilişkilerinde emre amade olduğumu özellikle belirtmek istiyorum' bu Zaman gazetesinde yazıyor yayınlandı bu yayınlandı..." şeklinde beyanlarının olduğu tespit edilmiştir. >Www.alevizyon.com isimli internet sitesinde 21.02.2011 tarihinde yayınlanan "Dekolte Giyen Tecavüze, Eleştiren Silivri'ye Katlanır!" başlıklı haberde Odatv yazarı gazeteci Yusuf Yavuz'un Şahin Filiz isimli şahıs ile yapmış olduğu röportajın olduğu, Ortadoğu Projesi, AKP, Dinler arası diyalog, İslam ve Hıristiyanlık gibi konuların yer aldığı bu röportajın "ALLAH KATINDA TEK DİN İSLAM'DIR AYETİNİ KALDIRDILAR" başlığı altında; "...Dinlerarası diyalog aslında bir bakıma İslam dininin batılılaştırılmasıdır. Ya da İslam'ın 'uygar' dünyanın bir parçası haline getirilmesi de denilebilir. Ilımlı islam projesi de bunun doğal bir sonucu. Dinlerarası diyalog ya da ılımlı İslam projesinin temel paragirması şudur; bir kere İslam dininde Hıristiyanlık ve Yahudiliğe taban tabana zıt olan temel ilkelerin ortadan kaldırılmasıdır. Örneğin bunlardan birisi Gülen cemaatinin yaptığı Hz Muhammed'i kelime-i şehadetten çıkarmaktır. Milli görüş hareketi de sonradan bu modaya uydu. Daha önce de bunu yazmıştım; kelime-i şehadette ki 'Muhammed Allah'ın resulüdür' kavramım ortadan kaldırdılar. Aynı operasyon yalnızca cemaatin kendi içerisinde değil, cemaatin büyük ölçüde etkisi olduğu siyasi iktidarın uygulamalarında da görüldü. Örneğin hutbelerde, 'Allah katında tek din İslam'dır' biçimindeki ayeti de kaldırdılar. Bunu Diyanet İşleri Başlanlığı aracılığıyla mı yaptılar? Tabii. Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla kaldırıldı. Artık hutbelerde o ayet okunmuyor. Peki siz neye bağlıyorsunuz bu ayetin okunmamasını? Bu doğrudan doğruya dinlerarası diyalogun hükümet üzerindeki etkisidir. Ilımlı İslam'ın biçtiği roldür. Batılılaştırılan bir İslam dininde, tek bir tanrı inancıyla ya da bu inancın Hz. Muhammed'in elçiliğiği söz konusu değildir. Hıristiyanlıkta tanrı kavramı üçlemeye dayanır. Hz. İsa'nın peygamber olup olmadığı da net değildir. Çünkü bir yandan peygamberdir, bir yandan 2/31 oğuıldur, diğer yandan da Tanrıdır. İslam'da ise bu nettir. Hz. Muhammedpeygamberdir ve Tanrı da tek bir varlıktır. Hz. Muhammed'i en son peygamber olarak göndermiştir. Hatta Hz. Muhammed'in gönderilmesi, daha önceki Hıristiyanlık ve Yahudilikte tahrifata uğramış olan kutsal kitapların Kuran'la yeniden düzeltilmesi, dinle ilgili yanlış anlamaların önüne geçilmesi ve peygamberle birlikte değiştirilemeyecek bir kitap gönderilmesi şeklindedir. Böyle olunca, batı ve Hıristiyan dünya ile taban tabana zıt düşen bir dinin mensupları oluyoruz. Bu görüntüyü ortadan kaldırmak için bir entegrasyon modeli yaratıldı. Dolayısıyla dinlerarası diyalog, İslam'ın batılılaştırılmasından ziyade, Hıristiyanlaşlırılmasına dönüştü. Çünkü Kur'an da da çok açık ayetler var; 'siz onların dinini kabul etmediğiniz sürece onlar sizden razı olmazlar' diyor. Diyalogla İslam dini Hıristiyan mezhebi haline geldi! Bu durumda çok temel bir çelişki de ortaya çıkmıyor mu. Bir bakıma kendi iddiasını yitiren, ya da kendi iddiasından vazgeçen bir İslam anlayışı ortaya çıkmıyor mu? Tabii. Artık buna İslam denilmesinin de doğru olacağını düşünmüyorum. Dinlerarası diyalog süreciyle beraber İslam dini bir Hıristiyan mezhebi haline gelmiştir. Ve burada kullanılan manivela da Fethullah Gülen hareketidir. Hatta yalnızca Gülen hareketi değil, bir yerde onun etkisine maruz bırakılan siyasi iktidardır da. Fethullah Gülen, siyasi iktidara bir takım talimatlar verdiği yönünde eleştirildiği zaman, 'ben zaman zaman Cumhurbaşkanına, zaman zaman da Başbakana telefon eder kanaati acizanemi arz eylerim. Kabul buyurup buyurmayocakları kendi takdirleridir' diyor. Bu tam bir itiraftır. Bir yandan da aba altından sopa göstermektir. Hıristiyanlaştırılmış bir İslam dininin Türk toplumunda yaratacağı etki bakımından hem ahlaki çöküntüdür hem de bilimsel ve felsefi anlamda düşüncenin sürekli engellenmesidir, hem de Cumhuriyet'in kuşatılmasıdır. Bu kesinlikle eşzamanlı bir operasyondur..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. > Şahin Kil i/in Antalya Akdeniz Üniversitesinde bulunan odasında yapılan aramada elde edilen ve 6 numara ile numaralandırılan ve üzerinde "Emel Yalçın Cumhuriyet Bayramı Kadın ve İslam 29 Ekim 2008" yazılı DVD içeriğinde; "VIDEO_TS" ve "VTS_01_0" isimli iki adet video (IFO) formatında dosyalar, "VTS_01_1", "VTS_01_2", "VTS_01_3" ve "VTS_01_4" isimli dört adet video (VOB) formatında dosyalar olduğu, içeriklerinin aynı olduğu, İçeriklerinde ise; Cumhuriyetin 85. Yılını kutlamak için Kadın ve İslam adında söyleşi olduğu, Altınoluk'ta, kıraathane olduğu görülen mekanda yapılan söyleşide Selçuk Üniversitesinde İslam Felsefesi Uzmanı olarak çalışan Emel Yalçın isimli şahsın konuştuğu, konuşmasının içeriğinde özetle; İslam dininden, dinin siyasete alet edildiğinden, kadının dindeki yerinden, diyanetin yaptığı uygulamalardan, din adamlarıyla ilgili eleştirilerden, Şahin Filiz ile beraber çalışmalarını yürüttüğünden bahsettiği, Dinler arası diyalog ile ilgili bir soruya; "¦¦¦biz farklı inanışlara sahip insanlarız öyle bir kültürden geliyoruz tabi bu özelliğimiz iyi biliniyor dinler arası diyalog da en çok kullanılan 2/32 özelliğimiz bu işte bize anlatılırken falan din işte buna barışçıl yaklaşmak gerekiyor bunun adı da dinler arası diyalog mu deniyor, kesinlikle dinler arası diyalog misyonerlik çalışmalarının bir ürünüdür. Biliyorsunuz Türkiye'de misyonerler kol geziyor, Konya'da dahi var Konya muhafazakar bir şehir olarak bilinir, hatta bunlar özel araziler satın alarak tarım işine el attılar, doğuda ben bir gözlem yapmıştım özellikle gençlerimizi parayla din değiştirtme yaptırtılıyor, dinler arası diyalog da bunun entellektüel kısmı misyoner geliyor halkın içine karışıyor işte sizin dininizi değiştiriyor dinler arası diyalog da bu işi entellektüel anlamda yürütenler nedir bu üniversiteleri akademisyenler yürütüyor biz zannediyoruz ki falan dine saygı duyduğumuz zaman dinler arası diyalogtur. Hayır kesinlikle dinler arası diyalog misyonerlik çalışmalarının bir üst kurumudur. Bizi, emperyalist gücün elinde bulundurmak istediği bir güçtür ve bölmek için kullandığı bir güçtür bununla falan tarikat, falan cemaat ben dinler arası diyalog yapıyorum diye papayla bile görüşüyor biliyorsunuz biz onların ayağına gidiyoruz onlar bizim ayağımıza geldikleri zaman eğiliyoruz gerçi o ayrı bir mevzu kabul edilecek bir durum değil dinler arası diyalog sadece bir üst teşkilat olarak akademist çalışmalar neticesi yürütülüyor çok ciddi yatırımlar yapılıyor özellikle Amerika'da büyük yatırımlar yapılıyor-¦¦" şeklinde cevap verdiği tespit edilmiştir. >Kadir Albayrak'tan elde edilen ve 27 ile numaralandırdan not defterinin yapılan incelemesinde; —24 ile numaralandır lan sayfada; "Dinlerarası diyalogdan, dinlerarası transfere geçiş dönemi' şeklinde, —27 ile numaralandırlan sayfada; 22.02.2006 tarihli kısımda dinlerarası diyalog kavramı ile ilgili olarak,"Bazıları diyalogapostmodern misyonerlik adını vermiştir." şeklinde, ¦Kadir Albayrak'tan elde edilen ve 28 ile numaralandırılan not defterinin yapılan incelemesinde; —9 ile numaralandırılan sayfada; diyalog ve misyonerlik kavramlarının bir arada kullanıldığı, —14 ile numaralandırılan sayfada; "Diyalog. (F. Gülen)" şeklinde ibarelerin bulunduğu tespit edilmiştir. >Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen Casper Nirvana marka Laptop içerisinde bulunan Western Digital marka 250 GB'lik HDD'nin harddiskinde "ARŞİV/" isimli sıralı klasörlerin içerisinde DİYALOG VE DİNLERARASI DİYALOG Başlığı altında; " ¦Misyonerlik faaliyetleri neticesinde umduğunu bulamayan Hıristiyanlar, Misyon ve Misyonerlik Anlayışını değiştirerek yeni yaklaşımlar ve yeni yöntemler arama yoluna gitmiştir..... Misyonerliğin Yeni İmajı: Diyalog (Hıristiyan-Müslüman Diyalogu) 2/33 Kelime olarak Diyalog; karşılıklı konuşma, iki veya daha fazla kişinin karşılıklı konuşması anlamına gelmektedir. Daha geniş anlamda ise diyalog; farklı ırk ve kültürlerden insanların, medenî ölçüler içerisinde, birbiriyle konuşması ve anlaşması yoludur. Dinî anlamda ise 'Diyalog'; aynı dinden kaynaklanan grupların kendi aralarında olduğu gibi, farklı dinlere mensup insanların, inanç ve düşüncelerini zorla birbirlerine kabul ettirme yoluna gitmeden, birbirlerine sıcak ve hoşgörüyle bakabilmesi, ortak meseleler etrafında konuşabilmesi, tartışabilmesi ve işbirliği yapabilmesi anlamına gelmektedir. Bu çerçeve içerisinde, tarihte, hem Hıristiyanların kendi aralarında hem Müslümanlarla diğer din mensupları arasında "diyalog" faaliyetlerine rastlanmaktadır. Ancak bu, Hıristiyanların II. Vatikan Konsili'nden sonra gündeme getirdikleri resmî 'Diyalog' şeklinde olmamış; tabiî ve kendiliğinden oluşmuştur. Hıristiyan dünyasının, Müslümanlara karşı Haçlı Seferleriyle başlattığı ve Misyonerlik Faaliyetleriyle devam ettirdiği soğukluk ve düşmanlık II. VatikanKonsili'nde giderilmeye çalışılmıştır..." şeklinde ibarelerin bulunduğu belirlenmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün yine iş yerinde yapdan aramada elde edilen (3) Nolu CD'de bulunan "TÜRKİYE'DE VE TÜRK DÜNYASINDA MİSYONERLİK (SON ŞEKLİ).doc" isimli dosya içerisinde yer alan belgenin "TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK VE AKP DÖNEMİ/ Prof.Dr.Abdurrahman Küçük" başlığı altında; "...Misyonerlerin başarılı olmalarının ilk şartı çevreyi tanımaktır. Bundan dolayı her çeşit misyonerin, hedef seçtikleri kişilere ve topluluklara ulaşmada şu yolları kullanmaktadır ...6-Diyalog Kuruluşları ve Yöntemlerinden Yararlanma.(Günümüzde Misyonerlerin kullandığı yeni metot Diyalog olmuştur. Misyonerlik antipatik bulunduğu için daha müşfik anlam içeren Diyalog, Dinlerarası Diyalog şartlara uydurulmuş "Misyonerlik" olarak görülmektedir). Günümüzde hem bilimsel çalışmalar hem teknik gelişmeler hem kalkınmışlık durumu hem Avrupa Birliği süreci hem de Dinlerarası Diyalog, Müslüman Türkleri Hıristiyanlaştırma veya Türk Kimliğinden koparma, Anadolu'yu boşaltabilme araçları olarak kullanılmaktadır..." şeklinde yer alan ifadelerin benzer doğrultuda olduğu görülmüştür. Aynı ifadelerin Abdurrahman Küçük'ten elde edilen (16)'dan (33)'e kadar numaralandırılan (24 ve 29 ile numaralandırılan dokümanlar hariç) bilgisayar çıktısı dokümanlarda bulunan "MİSYONERLİK VE HEDEF ÜLKE TÜRKİYE (Not: 19.04.2007, Ülkü Ocakları Kitabı için Nüsha)/Prof Dr. Abdurrahman Küçük" başlıklı yazıda da yer aldığı belirlenmiştir. —Yine Abdurrahman Küçük'ün ikametinden elde edilen ve (24) ile numaralandırılan el yazması dokümanın (16)'dan (33)'e kadar numaralandırılan bilgisayar çıktısı dokümanlarda; "MİSYONERLİK VE HEDEF ÜLKE TÜRKİYE (Not: i 9.04.2007. Ülkü Ocakları Kitabı için Nüsha) / Prof Dr. Abdurrahman Küçük" başlıklı yazıyla ilgili alınmış olduğu değerlendirilen notun olduğu, söz konusu bu notta; "Sn. Küçük 2/34 e. Tarihten 2000 li Yıllara Türkiye 'de Misyonerlik şeklinde olabilir. Bu başlık altında Türklere karşı misyonerliğin sebeple amaç uygulanan yöntemler, Türkiye'nin Tutumu şeklinde değerlendirilse daha uygun olur. 57. Hükümetin tavrı ve tutumu da belirtilsin...... Genelgeler belirtilsin." şeklinde ibarelerin yer aldığı, —(29) ile numaralandırılan el yazması dokümanın (16)'dan (33)'e kadar numaralandırılan bilgisayar çıktısı dokümanlarda; "MİSYONERLİK VE HEDEF ÜLKE TÜRKİYE (Not: 19.04.2007, Ülkü Ocakları Kitabı için Nüsha) / Prof. Dr. Abdurrahman Küçük" başlıklı yazıyla ilgili alınmış olduğu değerlendirilen notun olduğu, bahse konu notta; "Sn. Küçük f. başlığı altında da Türkiye'de yasalarla misyonerliğin önünün açıldığı, misyonerlerin yöntem değiştirdiği, diyalogun daha çok ön plana çıktığı, yasalara örnek Hükümetin tutumu vs. belirtilsin." Şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. > .Salim Cöhce'nin ikametinde yapılan aramada üzerinde KAYNAKLAR=B= ibareleri yazılı Samsung marka 640 GB E0BQJ10JA00129 seri numaralı mavi kapaklı harici harddiskin yapılan incelemesinde, "CVBELGELİKLER - RESİMLER\ FETHULLAH GÜLEN\HIRISTİYANLIĞIN TRUVA ATI" şeklindeki sıralı dosyalar içerisinde; "Hıristiyanlığın Truva Atı 1, Hıristiyanlığın Truva Atı 2, Hıristiyanlığın TruvaAtı 3" şeklinde 3 (Üç) adet birbirinin devamı olan video dosyasının bulunduğu belirlenmiştir. Aynı videoların Salim Cöhce'nin Malatya İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi ikinci katında bulunan odasında yapılan aramada elde edilen ve üzerinde 17 kapı numarası ve Prof. Dr.Salim Cöhce yazılı odada çıkmış olan 10 nolu DVD içerisinde de yer aldığı tespit edilmiştir. >Zekeriya Beyaz'ın iş yerinde yapılan aramada elde edilen 1 ile numaralandırılan VHS Kaset içerisinde, 01 Aralık 2001 tarihinde atv kanalında yayınlanan ve Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Ceviz Kabuğu isimli programda misyonerlik konusunda tartışmalar yapıldığı, Zekeriya Beyaz'ın; "... Bizler Dinlerarası Diyaloga sonuna kadar varız, Dinlerarası Diyaloga evet Dinlerarası Diyalog kisvesi altında din empozesine hayır, Dinlerarası Diyalog kisvesi altında Türkiye'yi Hıristiyanlaştırma ve arkadan hançer vurma faaliyetlerine karşıyız ... Bakın şimdi yakın gelecekte göreceksiniz Müslüman Türk halkı Misyonerlerin o Casus teşkilatlarının misyonerlerin emperyalizmin uzantılarının hepsinin karşısında güçlü bir şekilde dikileceğiz ve sizleri demokratik yollarla ha demokratik yollarla hukuki yollarla yüzünüzdeki maskeleri indireceğiz, arkasında nasıl bir siyasi faaliyet olduğunu nasıl yunancılık yaptığınızı, nasıl efendim Amerikancılık yaptığınızı, nasıl İngilizcilik yaptığınızı ortaya koyacağız onun için Türkiye'ye siz başı boş zannediyorsunuz. Türkiye 'yi böyle talan edilmiş bir ülke zannediyorsunuz, talan etmeye gelmiş gibi inancını talan ediyorsunuz, kültürünü tahrip ediyorsunuz, •••" şeklinde beyanlarının 2/35 bulunduğu tespit edilmiştir. 5.3.3-GÜNEY KORE ÖRNEĞİ Misyonerlik faaliyetleri konusunda yapdan çalışmalarda ve kullanılan söylemlerde Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile dosyamız kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerde GÜNEY KORE ile ilgili benzer örneklendirmelerin yapılarak konuya yaklaşıldığı, misyonerlik ve Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesinde yapılan bir takım faaliyetler ile ilgili bilgilerin yer aldığı tespit edilmiş olup, Bu konudaki belge ve bilgilerin bazıları şunlardır; > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği ve üzerinde "Team 2GB" ibareleri bulunan Haslı diskin alınan imajı içerisinde silinmiş veriler arasında yer alan "Unallocated Clusters-Offset 136085504" isimli "MİSYONERLER VE KARANLIK SAVAŞ" başlıklı vvord belgesi içeriğinde; "... TÜRKİYEDE MİSYONERLİK ENDÜSTRİSİ Misyonerlik tarihine bakıldığı zaman, misyonerlerin sürekli Türkiye'ye gelip, Türkiye'yi hedef aldıkları görülmektedir. Misyonerler bu topraklara daha önce de, sık sık gelmişlerdir. Türklerin sağlam bir yapıya sahip olmaları nedeniyle, sonuçta başarısız olup geri gitmişlerdir. ¦ Türklerin bu sağlam yapısı, Türk halkının kültürüne ve İslam inancına olan sıkı bağlılığından gelmektedir. Türklerin, sağlam bir gelenek ve göreneğe sahip olması; İslamiyet 'e kazandırdıkları eşsiz ve manevi değerler, bu yapının temel taşlarını oluşturur. Büyük bir kinle giden misyonerler, Afrika, Endonezya, Filipinler, Afrika, G. Kore gibi ülkelerde pratik çalışmaları yaptıktan sonra, tam bir donanım ve güçlü bir tecrübeyle şimdi geri gelmişlerdir- ¦ •" "...12. BABTİSTKORE 1960 Tarihinden itibaren babtist misyonerler tarafından Protestanlaştırılan Güney Korelilerdir. G.Kore'de bu organizasyon kurulmuştur. Türklerle Asya kültürüne sahip olmaları ve Türklerin NATO'da yer almaları kendilerine yardım etmeleri münasebetiyle bunu istismar ederek Türkiye'ye ABD'ye hizmet eden misyoner olarak gönderilirler ¦ " şeklinde Güney Kore ülkesinin misyonerlik konusunda örnek gösterildiği tespit edilmiştir. >Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen 1 nolu CD içerisindeki PSİKOLOJİK HAREKAT SEMİNERLERİ/PSİKOLOJİK HAREKAT SUNULAR isimli dosya içerisinde yer alan "MİSYONERLİK" isimli povver point sunumu incelendiğinde; Hizmete Özel ibareli, Misyonerlik Faaliyetleri ve Genelkurmay Başkanlığı başlığının olduğu sunum içerisinde; misyonerliğin tanımı, çalışma ve propaganda yöntemleri, faaliyetleriyle ilgili genel bilgi, hangi ülke merkezli yapıldıkları, nasıl organize oldukları, amaçlarının ne olduğu şeklinde bilgilerin yer aldığı, sunum içeriğinde; 2/36 " - Misyonerlik, ülkemizde Güney Kore, Amerika, İngiltere, Yeni Zelanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu şahıslar tarafından yürütülmekte, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay ve Samsun gibi büyük illerden yönlendirilmektedir ¦¦ ¦ İngiltere, ABD, Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin yönlendirdiği Protestan Misyonerlerin kilise açmak amacıyla bir apartman katı kiralayarak ibadet yeri haline getirdikleri-" şeklinde misyonerlik konusunda Güney Kore ülkesinin örnek gösterildiği belirlenmiştir. >Sinan Aydın Aygün'ün Başkanı olduğu Ankara Ticaret Odası (ATO)'nın resmi internet sitesi olan www.atonet.org.tr isimli internet sitesinde "ATO'DAN MİSYONERLİK RAPORU" başlığı ile yayınlanan yazıda; "¦¦¦Rapora ilişkin ATO'dan yapılan yazılı açıklamada misyonerlik faaliyetlerinin Güney Kore, ABD, İngiltere, Yeni Zellanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu mesih inananları denen şahıslar tarafından yürütüldüğü ve Adana, Edirne, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay, Bursa ve Samsun gibi illerden yönlendirildiği belirtildi-" şeklinde Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen belgede olduğu gibi yine Güney Kore ülkesinin örnek olarak verildiği belirlenmiştir. >İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 06/10/2010 günü Gölcük Donanma Komutanlığı-İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramada el konulan 11 nolu DVD içerisinde; M_KOC_OZEL\CÇG-BELGELER isimli sıralı klasörlerde yer alan "ÖZEL ASAF KURSU" isimli word belgesinin "BİLGİ NOTU" başlıklı ve 8-12 Ocak 2007 tarihleri arasında J.Okullar K.lığında düzenlenen "ÖZEL ASAF KURSU" ile ilgili genel bilgiler konulu, 6 (altı) sayfadan ibaret olan belgede, kursta anlatılan hususların maddeler halinde belirtildiği görülmüştür. 13.Maddede, •'...ÜLKEMİZİ TEHDİT EDEN BİR DİĞER TEHLİKENİN İSE MİSYONERLİK OLDUĞUNU, MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN HIZLA YAYILDIĞINI, ASIL DİNİ BUDİZM OLAN VE MİLİ DEĞERLERE VERDİKLERİ ÖNEM İLE BİLİNEN GÜNEY KORENİN ŞU AN % 60 NİN HIRİSTİYANLAŞTIRILDIĞIN1, BÖLGEMİZDEKİ MİSYONER ŞAHISLARI VE FAALİYETLERİNİ ÇOK İYİ TAKİP ETMEMİZİN GEREKTİĞİ HUSUSLARININ BELİRTİLDİĞİNİ ARZ EDERİM..." şeklinde misyonerlik konusu ile ilgili direktiflerin yer aldığı ve Güney Kore ülkesinin örnek olarak gösterildiği belirlenmiştir. >Www.hicretonline.com isimli internet sitesinde yayınlanan "Misyonerler ve Kürdistan" başlıklı, FlashTV kaynaklı habere göre; " ¦Ceviz Kabuğu programında, Hulki Cevizoğlu'nun sorularını yanıtlayan papazlar, Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olduklarını açıkladılar. Hulki Cevizoğlu'nun Flash TV'de 2/37 yayınlanan Ceviz Kabuğu programına katılan misyoner papazlar şok itiraflarda bulundular ¦¦ şeklinde ibarelerin yer aldığı, haberin devamında bahse konu programa Zekeriya Beyaz'ın da katıldığının belirtildiği ve Zekeriya Beyaz ile ilgili; "...Öte yandan Zekeriya Beyaz, 'GÜNEY KORE'YE YARDIMA GİTTİK. ŞİMDİ ONLARIN EVLATLARI ARAMIZDA BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR. GÜNEY KORE'NİN ELÇİLERİNİ, DEVLETİNİ KINIYORUM. YAZIKLAR OLSUN. BUNLARA DEMOKRATİK AMBARGO KOYMAK GEREKİR' açıklamalarında bulundu-" şeklinde ibarelerin yer aldığı, Zekeriya Beyaz'ın da yine Güney Kore ülkesini örnek olarak verdiği tespit edilmiştir. >Zekeriya Beyaz'ın işyerinde yapılan aramada elde edilen ve 1-2029 arası numaralandırılan doküman ve aynı adresten elde edilen kitap/kitapçıklar ile ilgili yapılan incelemede; 1816 ile numaralandırılan dokümanda; "Türkiye'de milleti rahatsız eden Protestanlar Emperyalizmin öncüleri başlığı altında Amerika 'dan ve Güney Kore'den gelen Protestanlar: 1-İslamiyet aleyhine çalışıyor 2-Türkiye aleyhine çalışıyor 3-Hıristiyan olmayan semtlere kilise açıyorlar 4-Halkımızı tahrik ediyorlar Kore ne oldu Amarikalı ve Güney Koreli Protestanlar Türkiye'de Dinler Arası Diyalog kisvesi altında din empozesine çalışıyor, bu barış değil kavgaya yal açar" şeklinde Zekeriya Beyaz'a ait olduğu değerlendirilen el yazısı notların olduğu tespit edilmiştir. >Httpperweb.firat.edu.trpersonelyayinlarfua_467467_31742.PDF isimli internet sitesinde yayınlanan Türkiye Dinler Tarihi Yayınlarının, Dinler Tarihi Araştırmaları-V'nci baskısı olan, DİNLER TARİHÇİLERİ GÖZÜYLE MİSYONERLİK başlıklı (01-02 Ekim 2005) ANKARA tarihli sempozyumun 121 ile 131 sayfalarının taranmış halinin YÖNETİM/DÜZENLEME KURULU bölümünün Prof.Dr.Abdurrahman Küçük ve Prof.Dr.Mehmet Aydın şeklinde isimlerin bulunduğu sempozyum içeriğinde; Belgenin son sayfası olduğu değerlendirilen 131. sayfasında; "Netice olarak Misyonerlik faaliyetleri bir realite olarak ve büyük bir tehlike olarak emperyalist güçlerin desteklediği organizeli bir harekettir. Basite alınacak bir konuda değildir. Bizim için Güney Kore canlı bir örnektir. Şöyle ki 1950'lerde burada Hıristiyan nüfus %8-10 civarındayken günümüzde bu oran %60'lara varmıştır. Ancak konuyu çok abartarak insanlarımızı karamsarlığa itmek suretiyle de bir fayda sağlayamayız. Misyonerlik konusunu, tarihi arka planı ve hedefleri açısından gençlerimize ve diğer fertlere her fırsatta anlatmalıyız. Böylece tehlikeye dikkat çekilerek toplum olarak tedbir alınmış olunur" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen 14 nolu CD'nin içerisinde bulunan 147715.PDF isimli pdf formatındaki belgede; Dinler Tarihi Derneği tarafından basılmış, "Dinler Tarihi Araştırmaları 5, Dinler 2/38 Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik, Sempozyum (01-02 Ekim 2005, Ankara)" isimli belgenin "V. OTURUM AKDENİZ VE EGE BÖLGESİNDE MİSYONERLİK" başlığı ile verilen bölümünde "Adana ve Halay Çevresinde Misyonerlik Doç. Dr. Kadir Albayrak" şeklinde Kadir Albayrak isimli şahsın çalışma yaptığı konu ile ilgili bölümün belirtildiği, Belgenin 359. sayfasında "ADANA VE HATAY ÇEVRESİNDE MİSYONERLİK Doç. Dr.Kadir Albayrak" başlığı ile verilen bölümün son kısmında, " - Türkiye'de Güney Koreli misyonerler üzerine hemen hemen hiçbir araştırmanın bulunmayışı bu sahada önemli bir açık olarak tespit edilmiştir. Bunun için Kore, Kore'nin Protestanlaştırılması süreci, Korelilerin kültürel, dini ve etnik yapıları, Türkiye 'deki Koreliler ve bunların faaliyetleri, Batılılar tarafından Korelilerin seçilmesi gibi konularda özel araştırmalar yapılamalıdır-" şeklinde Güney Koreli misyonerlerin konu edildiği tespit edilmiştir. > Kadir Albayrak'ın Adana İli Çukurova Üniversitesinde bulunan odasında yapılan aramada elde edilen 17 Nolu DVD'nin "belgelerimden" isimli klasörü içerisinde bulunan "Türkiye" isimli "word" dosyasında; "¦¦¦Son olarak bize bir şey yapamazlar diyenlere Güney Kore, Afrika, Japonya ve Çin örneklerini hatırlatmak yerinde olur. Son 50 yılda Güney Kore 'nin yarısı Protestanlaştırılmıştır. İlanen duyurulur. Efendim Koreliler Budist idi, ateist idi, zaten onlar şöyleydi böyleydi demek nafile turlar kabilinden boş laflardır. Türkiye'de durum çok da farklı değil. Türkiye'deki Katolikler, Ortodokslar, Ermeniler Protestanlaştırılıyor. Bunun bir anlamı yok mu?—" şeklinde ibarelerin yer aldığı, bu şekilde yine Güney Kore örneğinin işlendiği belirlenmiştir. > Salim Cöhce'nin Malatya İnönü Üniversitesinde kullandığı odalarda yapılan aramada üzerinde BELGESEL ibareleri yazılı VVestern Digital marka WXE807472394 seri numaralı harddisk kasası içinden çıkan Toshiba marka 320 GB kapasiteli 185MF3HDS seri numaralı harddiskin alınan imajının yapılan incelemesinde; "¦¦¦İlçeleri ile birlikte Malatya'da toplam 98 ev kilisesi bulunmaktadır. Bunlardan sadece 18 tanesini Amerikalılar kontrol ediyor. Diğerlerinin tamamını Almanlar kontrol etmektedir. Amerikalıların kontrol ettiği ev kiliselerinin büyük bir kısmını Güney Koreliler eliyle idare etmektedir. Dolayısıyla Amerikalıların bu misyon evlerini de uzun vadede kontrol etmeleri olanaksızdı-" şeklinde belirterek Güney Kore örneği üzerinde durulmaktadır. 5.3.4-EV KİLİSE SAYISI >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...oluşturduğumuz birçok belgede ülkemizde Hıristiyanlaştırılmış kişi sayısı ve kilise sayısı illerdeki nüfusun yüzde onunu kapsayacak şekilde sayısal veri olarak belirleniyordu. Örneğin Malatya ile ilgili olarak 2004 yılına kadar benim de içinde bulunduğum saha çalışmalarında misyonerlerin yaklaşık (5) evde toplantı yaptığını, bu toplantıya Hıristiyanlaştırılmış yaklaşık (47) kişinin katıldığını belirten belgeler hazırlamıştık. Bu sayıların belirlenmesinde o dönemde Malatya'da bulunan her bir Hıristiyan vatandaşı (1) kilise kabul 2/39 edip buna bağlı olarak misyoner sayılarını abartılı bir şekilde veriyorduk. Çalıştay toplantılarda hazırladığımız belgelerde de 2004'ten 2007 yılına kadar geçen (3) yıllık süre zarfında AKP ve Gülen Cemaati'nin desteği ile toplantı yapılan bu evlerin sayısının 40 veya 50'ye, Hıristiyan/aştırılmış kişi sayısının da yaklaşık 2500'e yükseldiği şeklinde gerçek dışı sayıları kullanıyorduk. Bunu yapmamızın amacı misyonerlik konusunda toplumda bir hassasiyet oluşturmaktı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile dosyamız kapsamından elde edilen bilgi ve belgelerde Ev Kilise sayıları hakkında benzer birçok bilgi ve belge elde edilmiş olup, Bazıları şunlardır; > Zir\ e Yayınevi cinayeti davasının sanıklarından Emre Günaydın, soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki ifadelerinde; babasının spor salonuna gelen ve araştırmacı olarak bildiği birisinin kendisine Malatya'da 49-50 tane kilise ev olduğunu ve misyonerliğin zararlı olduğunu söylediğini belirttiği belirlenmiştir. >www.habervitrini.com isimli internet sitesinde 08.06.2002 tarihinde yayınlanan "TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ BASIN SÖZCÜSÜ Sevgi ErenerokTÜRKİYE, MİSYONER KUŞATMASINDA" başlıklı haberde; " ¦Erenerol, apartman dairesi şeklinde İstanbul'da 21, İzmir'de de 40 kilisenin 'korsan' olarak faaliyet gösterdiğini savundu- ¦ ¦" "¦¦¦Avrupa Birliği uğruna her şeye amin diyen, bunların bu durumlarına göz yuman yöneticiler olduğunu öne süren Erenerol, Eline İncil alan bir daire kiralıyor. Orası kilise oluyor. Orada ayin yapıyorlar, diye konuştu-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. -http://forum.memurlar.net isimli internet sitesinde 27 Temmuz 2005 tarihinde yayınlanan "AKP DÖNEMİNDE AÇILAN KİLİSELER VE MİYONERLİK ÜZERİNE" başlıklı yazıda; Sevgi Erenerol'un; "...Ev kiliseler mantar gibi İstanbul'da ruhsatsız olarak el altından açılan proteston ev kiliselerin sayısında son aylarda büyük artışlar meydana geldiğini vurgulayan Erenerol, Adeta mantar gibi her yerden bitiyorlar. Sayıları 21'e kadar ulaştı. Kiliselerin açıldıkları yerlere bakıldığında bir tane Hıristiyan azınlığa rastlayamazsınız. Bir Zeytinburnu, bir Ümraniye örneğinde olduğu gibi buralarda hiç cemaat yok. diye konuştu. Tekke ve Zaviyeler Kanununa göre bu yerlerin açılmasının mümkün olmadığına işaret eden Erenerol, Şimdiye kadar, kendilerine, buraları nasıl açtınız?' diye sorulduğunda türlü türlü bahaneler ileri sürüyorlardı. Ancak, artık buna gerek kalmadı. Bu iktidar döneminde Uyum Yasaları kılıfı altında rahatlıkla kiliseler açılabiliyor. Ben şunu sormak istiyorum; bunca ibadethane varken, neden bunlara gerek duyuluyor?"şeklinde konuştu..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Ergün Poyraz isimli şahıstan elde edilen 1 nolu CD ve M.Hüseyin Buzoğlu isimli şahıstan elde edilen Data Travaler 2 GB Kingston marka Haslı bellekte "Sevgi Erenerol Misyonerlik Konferansı 2006" isimli video ve bu videoya ait çözümleme metninin 2/40 Görüntülerden askeri personele hitaben yapddığı anlaşdan konferansta Sevgi Erenerol'un misyonerlikle ilgili konuşmasının ardından soru cevap uygulaması yapıldığı ve bazı askeri personelin konu ile ilgili soru sorup cevap aldıkları, "Protestanlar (ingiliz Amerikalı, Alman ve Koreli misyonerler, Ev kiliseleri)" başlığı altında; "¦¦¦Bu faaliyetler üçüncü koldan Protestan misyonerlerle yapılmaktadır Biliyorsunuz Protestan misyonerler dediğimiz kişiler İngiliz, Alman. Amerikalı olarak ülkemizde faaliyet göstermektedirler Her eline İncil'i alan Türkiye'ye koşmakta ve Türk insanının kapısını çalmaktadır. Bu şekilde insanlara birtakım olumsuz mesajlar verilmektedir ve bunlar bu çalışmalarını her geçen gün daha da artırarak bunları Kurumsal hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bunun için de Hıristiyan olmayan birçok mahallede ev kilise adı altında uyduruk ibadethaneler açmaktadırlar. Tabii ilk başta kanunlarımız bunlara müsaade etmediği için bunları gizli yapıyorlardı ve emniyet güçlerine yapılan şikayetler neticesinde emniyet bunların işlerini bir şekilde durdurabiliyordu. Fakat AB sürecinde yeni çıkarılan birtakım yasalar neticesinde artık bunların önleri açıldı ve bugün Türkiye'nin her bir tarafında on binlerce ev kilisesi oluşmuştur. Bu ev kiliselerine genellikle yoksul vatandaşlar çağrılmakta ve bir şekilde cemaatler oluşturulmaktadır. Aynı şekilde üniversite gençliğine de çengel atılmıştır onların içinde de maddi gücü zayıf aile çocukları özellikle seçilmekte ve devşirilmektedirler ¦ ¦ ¦ Dolayısıyla misyonerlik faaliyetleri Türkiye'de son derece tehlikeli boyutlara ulaşmıştır, çünkü bu kadar çok ev kilisesinin açılması faaliyette olması bir şekilde insanların beynini yıkamaya yardımcı olmaktadır-¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen 1 nolu CD (ELBA Marka M2-C527-ALI0048 seri numaralı CD)'in içerisinde yer alan PSİKOLOJİK HAREKAT SEMİNERLER/PSİKOLOJİK HAREKAT SUNULAR/General" isimli alt klasör içinde bulunan "PH 02-2-9.doc" isimli word belgesi ve "PH 02-2-9.ppt" isimli PowerPoint belgesinin aynı içeriklere sahip farklı formatlarında hazırlanen belgelerde "GİZLİ" gizlilik dereceli PowerPoint dosyasında Genelkurmay Başkanlığı başlığı bulunan, misyonerlik faaliyetleri konulu aynı zamanda Durmuş Ali ÖZOGLII ve Doğu Perinçek'ten de elde edilen vvord belgesindeki "MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" başlıklı sunum incelendiğinde; " ¦¦¦634 sayılı kat mülkiyeti kanununa göre, ev kilisesi açmak için kat maliklerinin oy birliği esasına dayalı, noter tasdikli rızalarının olması gerekmektedir. Türk ceza kanununun 261 nci maddesinde, Kanun ve nizamlara aykırı olarak mektep ve dershane açanlar 6 aydan 2 seneye kadar hapis olunurlar, denmektedir. İbadet yerlerinin yapılması ve açılmasının dinsel cemaat olarak örgütlenen bir oluşum tarafından talep edilmesi ve buna izin verilmesi, devletimizin laiklik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir..." şeklinde ibareler yer aldığı belirlenmiştir. >Http://webarsiv.hurriyet.com.tr isimli internet sitesinde 28.07.2002 tarihinde "Hıristiyan olan oğula ölüm emri" başlığı ile yayınlanan haberde; Zekeriya Beyaz'ın "...Şu anda Türkiye'de yüzlerce kanunsuz ev kiliseleri açılmıştır. Buradaki misyonerler gençleri kandırıp Hıristiyan yapmak için faaliyet gösteriyorlar. Kanunsuz kiliselerin kapatılması ve misyoner faaliyetlere engel olunması gerekir ¦" şeklinde beyanlarının 2/41 yer aldığı tespit edilmiştir. -www.turkcebilgi.com isimli internet sitesinde 23 Mart 2006 tarihinde yayınlanan "Misyonerler, Aleviler, Kürtler..." başlıklı Zekeriya Beyaz'a ait köşe yazısında; "¦¦¦Önce şu gerçeği açık olarak söyleyelim ki; Avrupa Birliği ve onun iç uzantıları, açtıkları yüzlerce kilise ile dinimize, imanımıza ve ulusal değerlerimize saldırıyorlar-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. -www.yeniforumuz.biz isimli internet sitesinde yayınlanan bir haberde; "¦¦¦İlahiyatçı Profesör Zekeriya Beyaz, misyonerlik faaliyetlerinin din kisvesi altında yürütülen siyasi ve kültürel bir işgal hareketi olduğunu söyledi. AKP iktidarı döneminde misyonerlik ve hristiyanlık propogandalarının serbest hale getirildiğini belirten Prof Dr. Zekeriya Beyaz, Daha da ileri gidilerek onlarla mücadele suç haline getirildi. Nitekim misyonerlerle uğraştığı gerekçesiyle ben ve benim gibi bir çok kişi hakkında sayısız davalar açıldı, dedi. Beyaz, şöyle devam etti: Şu anda Türkiye 'de yüzlerce kanunsuz ev kilisesi açıldı. Bunların arkasında Dünya Kiliseler Birliği var. Güney Afrika 'dan gelen misyonerleri, ileriden beri devam eden yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin bir parçası olarak nitelendiren Beyaz, Bu tür faaliyetler, tamamen kışkırtmaya yöneliktir, tespitinde bulundu-¦" şeklinde Zekeriya Beyaz'a ait olduğu belirtilen beyanların yer aldığı tespit edilmiştir. >Zekeriya Beyaz'ın işyerinde yapılan aramada ele geçen CASECOM ibareli beyaz renkli kasa içinden alınan Maxtor marka 80 GB'lık 099974 seri nolu harddiskin yapılan incelemesinde; —"MIISYO-11" ve "Miisyonerler yargıyı amaçlarına araç yapmak istiyorlar5" isimli belgelerde; "¦¦¦Türk halkı gayet iyi biliyor ki AB uyum yasaları ve uygulamaları çerçevesinde Hıristiyan misyonerlerine geniş imkanlar sağlanmıştır. Buna göre bir süreden beri Türkiye hiç Hıristiyan bulunmayan ilçelerde ve mahallelerde kanunsuz ev kiliseleri açılıyor. Buralara yerleşen misyonerler gençlere ve halka zararlı konuşmalar yapıyorlar-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —"Misyonerlik2", "Misyonerlik3", "Misyonerlik5" ve "Misyonerlik7" isimli belgelerin AB-Türkiye İlişkilerinde Din Sorunu:-!.12.2(104 Misyonerlik Prof. Dr. Zekeriya Beyaz" başlığı altında; "¦¦¦Hıristiyan misyonerlerine geniş imkanlar sağlanmıştır. Buna göre bir süreden beri Türkiye'de hiç Hıristiyan bulunmayan ilçelerde ve mahallelerde kanunsuz ev kiliseleri açılıyor. Buralara yerleşen misyonerler gençlere ve halka zararlı konuşmalar yapıyorlar-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 2/42 -994 ile 1012 arası numaralandırılan dokümanda; 05 Mayıs 2002 tarihli Aydınlık dergisinin olduğu, haberin "İzmir de 40 korsan kilise" başlığı ile verildiği, haber içeriğinde İzmir de bulunan kiliseler tarafından yapılan faaliyetleri konu aldığı, -1611 ile numaralandırılan dokümanda; Zekeriya Beyaz'a ait olduğu değerlendirilen ve el yazısıyla, "yüzlerce kanunsuz kiliseler açıldı Türkiye 'de yüzlerce kanunsuz ev kiliseleri açıldı, ülkeye fitne ve fesat saçıyorlar İşte kilise listesi (-üzerine çizgi çekilmiş şekilde-Misyonerleri kandırdığı binlerce Türk Kanunsuz kiliselerde binlerce Türk Hıristiyan ayinlerine katılıyor.) Misyonerlerin kandırdığı binlerce Türk İslam 'dan ayrılıp korsan kiliselerde Hıristiyan ayinene katılıyorlar işte bir liste" ibarelerinin yazılı bulunduğu, -1432 ile numaralandırılan dokümanda; Ev kiliseleri şemasının bulunduğu, şema incelendiğinde benzer şekil ve şemaların, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Cumhuriyet Savcılığına teslim ettiği flashdisk; Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Abuzer Yıldırım'ın olay yerinde üzerinde yapılan üst aramasında elde edilen flashdisk ve 25.04.2008 tarihinde Malatya Valiliğine isimsiz ve imzasız ihbar mektubunun ekinde gönderilen bir adet CD içerisinde de benzer şekilde yer aldığı tespit edilmiştir. —Zekeriya Beyaz'ın iş yerinde yapılan aramada elde edilen 1 ile numaralandırılan VHS Kaset içerisinde, 01 Aralık 2001 tarihinde atv kanalında yayınlanan ve Mustafa Hulki CEVİZOĞLU'nun sunduğu Ceviz Kabuğu isimli programda misyonerlik konusunda tartışmalar yapıldığı, Zekeriya Beyaz'ın; ".-Türkiye'de Hıristiyanlığın bulunmadığı yerlerde camiler şeyler kiliseler açılmakta ev kiliseleri kurulmaktadır. Casusluk teşkilatı halinde gençlerimiz saptırılmaktadır. Kendi milletine devletine karşı düşman haline getirilmektedirler. Bu bir gerçektir tarihi uzantı budur—." şeklinde konuşmalar yaptığı tespit edilmiştir. >Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen "MİSYONERLİKTEN DİYALOGA TÜRKİYE" isimli "Aziz Andaç" yayınlarına ait basım tarihi Şubat 2008 olan kitabın 441. sayfası ve devamındaki "Malatya ve çevresinde" başlıklı bölümde; "Malatya'da 43 adet ev kilisesi tespit edilmiştir. Ev kiliselerindeki dini ayinlerin yanında siyasi konuşmalar da yapılmakta ve özellikle Ermeni Meselesi ile ilgili konular gündeme getirilmektedir-" şeklinde bilgilerin yer aldığı belirlenmiştir. —Yine Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen 15 ve 25 nolu CD'lerin "Misyonerlik Kitabı.vvord" isimli (Fatih ALPARSLAN (Araştırmacı-Yazar) vvord belgesinin içeriğinde özetle; "¦¦-Misyonerlik Türkiye'de, Diyanet İşleri Başkanlığı uzayda. Yazar'da Avrupa'da-¦¦" 2/43 başlığını taşıdığı, yazının giriş bölümünde "Son yıllarda özellikle 2003 yılından bu tarafa yani AKP İktidarı döneminden itibaren Türkiye 'de Misyonerlik büyük bir ivme kazanmış; ev kiliseleri, meditasyon hareketleri, pagoda tipi mabetler, yeni eklektik/senkretik dinî faaliyetler, değişik dinî/ kültürel ve siyasî oluşumlar artmıştır, artmaktadır- ¦•" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Mehmet Aydın'ın ikametinde yapdan aramada elde edilen "misyonerlik karşısında Türkiye" ibaresi ile başlayıp, "bütün gücümüzle mücadele edeceğiz" ibaresi ile biten çizgisiz kağıt üzerine mavi tükenmez kalemle yazılmış el yazması dokümanın yapılan incelemesinde; "... Bu amaçla bugün Diyarbakır başta olmak üzere Güney Doğu da birçok kilise evleri açılmıştır. Buralarda önce İngilizce dersleri ile müzik dersleri verilerek, bölge insanını tanıma fırsatı elde eden Protestan misyonerleri, daha sonraki devrede dostluk ve arkadaşlık safhalarını başlatmakta ve böylece gözlerine kestirdikleri insanları Hıristiyanlaşma yollarını denemektedirler- ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. > Salim Cöhce'nin ikametinde yapılan aramada, üzerinde KAYNAKLAR=B= ibareleri yazılı Samsung marka 640 GB E0BQJ10JA00129 seri numaralı mavi kapaklı harici harddiskin alınan imajının "MİSYONERLİK\TÜRKİYE'DE MİSYONERLİĞİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ" isimli dosyasında yer alan (1-18) arası isimlendirilen ve birbirinin devamı şeklinde 18 adet pdf formatında belgeden 1 isimli belge incelendiğinde; "TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" başlığı altında, "---İslami ilimler araştırma vakfı tarafından Altunizade Kültür Merkezinde 17-i 8 Nisan 2004 tarihinde Türkiye'de Misyonerlik faaliyetleri konulu tartışmalı ilmi bir toplantı gerçekleştirilmiş ve bu toplantıda sunulan tebliğler bu eserde yayınlanmıştır - Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri konusundaki bu araştırma konuyla ilgili problemleri ortaya koyarak insanların zihinlerini işgal eden sorulara cevaplar bulmayı hedeflemiştir. Misyonerliği polisiye tedbirlerle önleyemeyeceğimize göre yapmamız gereken inancımızı doğru olarak anlamak onu yaşamak başkalarına aktarmak ve öğretmektir. Misyonerliğin bu faaliyetlerine karşı gençliğimizi, insanımızı nasıl koruya biliriz? Çözüm yolları nelerdir? Bu konulardaki çare ve çözüm yolları Gençleri Misyonerliğe karşı koruyucu önlemler başlıklı tebliğde ele alınmıştır- " şeklinde ibarelerin yer aldığı, Ayrıca, Prof. Dr. Ömer Faruk Harman, Yrd. Doç. Dr. Kürşad Demirci, Prof. Dr. Mehmet Aydın, Doç. Dr. A. Hikmet Eroğlu, Mustafa Numan Malkoç, Yrd. Doç. Dr. Fuat Aydın, Prof. Dr. Mustafa Erdem, Prof. Dr. Baki Adam, Prof. Dr. Mustafa Öz, Doç. Dr. Ali İhsan Yitik, Prof. Dr. Şinasi Gündüz, Doç. Dr. Ali Köse, Prof. Dr. Hayati Hökelekli olduğu, Genel olarak misyonerlik konusundaki tebliği ile ilgili müzakerecinin Prof.Dr Abdurrahman Küçük olarak belirtildiği görülmüştür. Oturum başkam Mehmet Aydın'ın; " ¦¦¦1936 yılında çıkarılan bir kanun gereği Gayri Müslim Vakıfları Mülk edinme hakkına sahip değildi. Bu durum şimdiki uyum yasaları ile değişti 2/44 ve gayri Müslim vakıfları, gayr-i menkul satın alma, tamir etme gibi bir takım haklara sahip oldular. Böylece bu vakıflar dışarıdan aldıkları desteklerle, Türkiye'de mal varlıklarını, faaliyetlerini arttırmışlardır. Bugün, Kapadokya Bölgesi dahil Antakya, Ege ve Karadeniz Bölgelerinde gayri Müslimler, ev alarak 'Ev Kiliseleri' açma yoluna gitmişler ve birçok kiliseyi tamir ve yeniden yapma gibi teşebbüslerde bulunmuşlardır..." şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. >Kadir Albayrak'ın Çukurova Üniversitesinde bulunan odasında yapdan aramada elde edilen Kingston marka 512 MB kapasiteli 012206 05 279 -017 nolu Flash Bellekin yapılan incelemesinde "çanakkale" isimli vvord belgesinin içerisinde "ADANA'DA KİLİSELER VE HIRİSTİYANLAŞMA OLGUSU Yrd. Doç.Dr. Kadir Albayrak^ Giriş" başlığı altında; "¦¦¦Resmi kayıtlarda yer almayan, hem halk arasında hem de entelektüeller arasında birçok "ev kilisesi'nin varlığından söz edilmesine ve bu olgu yaygın bir kanaat olarak zikredilmesine rağmen, biz araştırmalarımız boyunca bunları bizzat görme imkanı bulamadık. Bununla birlikte bu ev kilisesi tabir olunan, birkaç kişinin bir araya gelmesinden oluşan cemaatlerin varlığını gösterecek ipuçlarına ulaştık. Bunlara aşağıda yeri geldiğinde temas edeceğiz......Bu arada Türkiye genelindeki ve Adana'daki Misyonerlik faaliyetlerinde iki türlü yapılanmanın görüldüğüne dikkat çekmek istiyoruz. Bunlardan birincisi "Bağımsız" olarak çalışanlar, ikincisi ise IBM'e (İncil Bilgilendirme Merkezi) 'Bağlı' olarak faaliyet gösteren gruplardır. Toplumda 'ev kiliseleri' olarak adlandırılan cemaatler daha çok bağımsız faaliyet gösteren gruba dahil olanlardır-¦¦¦.Uzun yıllar Hıristiyan olarak yaşamış ve Protestan kiliseleri içerisinde belli bir seviyeye gelmiş ve daha sonra Müslüman olan güvenilir bazı kaynakların bize verdiği bilgilere göre Adana'da tam olarak 168 tane ev kilisesi bulunmakta ve bunlar bağımsız olarak çalışan gruplara aittir. Bunların toplam mensubu 850 ile 1500 arasında değişmektedir. Bunlar bizim bu çalışmamızda incelediğimiz ve ulaşabildiğimiz kiliselerin dışında kalan kiliselerdir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. > Salim Cöhce'nin Malatya İnönü Üniversitesinde kullandığı odalarda yapılan aramada, üzerinde BELGESEL ibareleri yazılı \Vestern Digital marka WXE807472394 seri numaralı harddisk kasası içinden çıkan Toshiba marka 320 GB kapasiteli 185MF3HDS seri numaralı harddiskin alınan imajının yapılan incelemesinde, "RESİM" isimli klasörde bulunan "M Şahin", "M Şahin 1" ve "M Şahin 3" isimli 3 (Üç) adet aynı içerikli TIFF JPG uzantılı dokümanların içeriğinde; "¦¦¦İlçeleri ile birlikte Malatya'da toplam 98 ev kilisesi bulunmaktadır. Bunlardan sadece 18 tanesini Amerikalılar kontrol ediyor. Diğerlerinin tamamını Almanlar kontrol etmektedir. Amerikalıların kontrol ettiği ev kiliselerinin büyük bir kısmını Güney Koreliler eliyle idare etmektedir. Dolayısıyla Amerikalıların bu misyon evlerini de uzun vadede kontrol etmeleri olanaksızdı¦¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 5.3.5-MİSYONERLERİN ALEVİ VE KÜRT KÖKENLİ VATANDAŞLARIMIZI HEDEF ALDIĞI TEZİ 2/45 Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile dosyamız kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerde Misyonerlerin Alevi ve Kürt Kökenli Vatandaşlarımızı Hedef Aldığı, bu tema üzerinden ortamın hazırlandığı ile ilgili birçok bilgi ve belge elde edilmiş olup, Bazdan şunlardır; >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptığımız görüşmede, Mehmet Ülger, Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkında bir proje olduğunu, şahısla ilgili bir çalışma yapılacağını belirtti Şahısla ilgili projenin nasıl bir proje olduğunu sorduğumda Kürt kökenli birisi tarafından Behnan'ın öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı beyanlarında Behnan Konutgan'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan 'ı vurduğunu söyleyecekti. Projenin bu şekilde olabileceğinden bahsedildi..." şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. -Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu hususla ilgili bilgi ve belgelerin bulunduğunu belirttiği "Team 2GB" ibareli flashdiskin içerisinde bulunan ve "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli, Asimetrik Psikolojik Harekat Planı 2008 Malatya Jitem İstihbarat Belgelerine Dayalı Olarak Misyonerlerin Bölücü ve Yıkıcı Faaliyetleri başlıklı 115 sayfalık VVord belgesinin içeriğinde özetle; "ÇALIŞMA METODLARI: Sefuerdi Yahudileri ile Kürtlerin, binlerce yıl öncesinden baba tarafından gen akrabası olduğu, aynı soydan oldukları bildirilecek. 'İsa'ya iman eden yeni İsrailli olacak.' 'Kürtlerin aslında İslam dinine mensup olmadıkları, özünde Hıristiyan oldukları ve asimilasyon sonucu özlerinden uzaklaştıkları vurgulanacak.' 'Hem Alevi hem de Kürtlere TC Devlet i'nin baskı ve soykırım yaptığı fikri kazandırılacak.' 'Kültürel, Sosyal, Etnik ve Dini özgürlüklerinin tanınacağı, demokratik dünya düzeni içerisinde hak ve özgürlüklerine kavuşturulacağı ve bunun İsa Mesih'e imanla gerçekleştirileceği..." "...Kürt Ulusunun yok edilme politikasına karşı göstermiş olduğu dayanma noktası zorlanınca; rasyonel bir savunma hareketi olan silahlı direniş PKK aglütinasyonunu yaratmıştır. PKK, Kürt Ulusunun bir direniş hareket normu olarak desteklenecektir. Kürdistan Hıristiyan Birliği 2005 tarihinde Operation Mobilization'un konfırmasyonuyla kurulmuştur. Misyoner 2/46 organizasyonları ve uluslararası politik otoriteler bu organizasyonun tanınması ve otonom Kürdistan'da faaliyetlerinin desteklenmesi için pozitif görüş bildirmişler, konfırme yapmışlardır.....Kürt Ulusunun seküler teslimiyetine ve özgür inanç transformasyonuna yardımcı olacak en büyük etken; Büyük Kürdistan Anayasası olacaktır.....T.C. Devleti günümüzde aynı vahşeti, kardeş Kürt ulusuna karşı gerçekleştirmektedir.....Onurlu kardeş Kürt ulusu kendi topraklarında sürekli "yok edilme"politikalarına maruz kalmıştır......Kürdistan Hıristiyan Birliği olarak bu mücadelenin; sivil alanda olduğu gibi silahlı savunma alanında yürütülen meşru bir hareket olduğuna kanaat getirilerek uluslararası platformlarda desteği olmasına dair görüş bildirilmiştir....Kuzey Kürdistan'da esaret altında olan onurlu Kürt Ulusu; T.C. Devleti'nin baskı, yıldırma ve jenosit politikalarına karşı direnmektedir.....Müjdeci grupların karşılaştıkları sorunlarda T.C. Devleti'nin rolüne baktığımızda. Kürt Halkına uygulanan jenosidin aynısı gözlenmektedir. Özellikle müjdecilere uygulanan saldırılarda T.C. Devleti'nin rolü yüksektir. Asker, polis, mafya troikasından oluşan derin devleti, müjdecilere ve Hristiyanlara yönelik cinayetleri organize etmektedir..." şeklinde ibarelerin bulunduğu tespit edilmiştir. >Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen 1 nolu CD içerisindeki PSİKOLOJİK HAREKAT SEMİNERLERİ/PSİKOLOJİK HAREKAT SUNULAR isimli dosya içerisinde yer alan "MİSYONERLİK" isimli povver point sunumu incelendiğinde; Hizmete Özel ibareli, Misyonerlik Faaliyetleri ve Genelkurmay Başkanlığı başlığının olduğu sunum içerisinde; misyonerliğin tanımı, çalışma ve propaganda yöntemleri, faaliyetleriyle ilgili genel bilgi, hangi ülke merkezli yapıldıkları, nasıl organize oldukları, amaçlarının ne olduğu şeklinde bilgilerin yer aldığı, sunum içeriğinde ise "...Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde misyonerliğin arttığı, öncelikli olarak Kürt, Alevi ve Laz kökenli vatandaşlarımızın hedef alındığı tespit edilmiştir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >www.aksam.com.tr isimli internet sitesinde 22 Aralık 2004 tarihinde yayınlanan "ATO ve Türk Ortodoks Kilisesi'nin tespitleri" başlıklı haber içeriğinde yer alan "Amaç yeni bir azınlık" alt başlığı ile verilen kısımda Sevgi Erenerol'un bir takım söylemlerine yer verildiği, bu bölümde; " ¦Misyonerlerin amaçlarının ülkenin yüzde 10'unu Hristiyanlaştırarak bir azınlık oluşturmak olduğunu belirten Erenerol şöyle devam ediyor: Ardından birtakım taleplerle olaylar çıkarmak isteyeceklerdir. Bugün özellikle Kürt ve Alevi vatandaşlarımızı kullanmaya çalışıyorlar. Alevilikle Hıristiyanlık arasında bir farklılık olmadığını öne sürerek taraftar bulmaya çalışıyorlar. Çeşitli maddi imkânlarla cazibelerini arttırıyorlar-" şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmüştür. >www.turkcebilgi.com isimli internet sitesinde yayınlanan Zekeriya Beyaz'ın 23 Mart 2006 Perşembe günü Takvim Gazetesindeki köşe yazısı olarak belirtilen "Misyonerler, Aleviler, Kürtler... " başlıklı yazıda; " • ¦ Aleviler ve Kürtler hedefte! Üzülerek ifade edelim ki, eliminizde bulunan kesin bilgilere göre, misyonerlerin öncelikli hedefleri arasında Alevi ve Kürt vatandaşlarımız ve onların gençleri vardır. Onlara 2/47 yaklaşıyorlar, onları telkin altına alıyorlar ve maalesef kanunsuz korsan kiliselerde toplanan insanların büyük çoğunluğu Alevi ve Kürt vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bunun sebebi gayet açıktır: Alevi yurttaşlarımızı dini bilgi açısından zayıf olarak düşünüyorlar, o nedenle onları kolayca kandıracaklarını hesaplıyorlar. Tabii bilgili ve dini bilgisi güçlü olan Alevi vatandaşlarımızı etkileyemiyorlar. Ama dini bilgisi zayıf ve tecrübesiz Alevi gençlerini kolayca kandırabiliyorlar. Bazı Kürt vatandaşlarımızın devlete karşı muhalif hale getirildiğini düşünen misyonerler, onlara da Türk Devleti düşmanlığı açısından yaklaşıyorlar ve onları da o yönden telkine alıp saflarına çekiyorlar... Tekrar altını çizerek ifade edelim ki, Hıristiyan misyonerlerin hedefinde Alevi ve Kürt vatandaşlarımız vardır. Aleviler'i dini bilgisi, Kürtler'i ise milli duygusu zayıf olarak düşünüyorlar, onları kolayca Hıristiyan yapacaklarını tasarlıyorlar ve bu yolda küçümsenmeyecek büyük başarılar elde ediyorlar ¦ ¦ " şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >www.haberaktuel.com isimli internet sitesinde yayınlanan "Alevi ve Kürtler Hıristiyanların hedefinde" başlıklı haberde; "Alevi ve Kürtler Hıristiyanların hedefinde Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Öğretim Üyesi Doç. Dr Kadir Albayrak, Türkiye'de Hıristiyanlaşma ve protestanlaşmanın işsizlik ve ekonomik zorluklarla yakın ilişkisinin bulunduğunu söyledi. Kentte bu ibadethanelere düzenli olarak yaklaşık 900 kişinin gittiğini dile getiren Albayrak, özellikle Yehova Şahitleri ile Protestanların aktif bir şekilde misyonerlik girişimlerinde bulunduğunu anlattı. Adana'daki bir kilisenin pastörünün bile İmam Hatip Lisesi mezunu olduğunu ifade eden Albayrak, Adana'da omurgaları alınmış, 'Bizden olsun yeter' gibi light bir Hıristiyanlaşma sürdürüldüğüne işaret etti. 1983'te terör örgütü PKK için 'Bir avuçlar' deyip hafife alındığı gibi şimdi de misyonerlik faaliyetlerinin pek önemsenmediğini savunan Albayrak, Hıristiyanlaşma olgusunun 'görünür' ve 'görünmez' olmak üzere iki biçimde yayılmak istendiğini aktardı. Bir dönem protestanların Alevi ve Kürt kökenli vatandaşlara 'Hıristiyanlaşın' dediğinde büyük tepki topladığını hatırlatan Albayrak, şunları söyledi: Belgelerde öğrendiğimize göre o zaman aşiret ve Alevi liderleri bunu şiddetle reddetmişler. Ama şu anda bu vatandaşlarımız bu meseleye daha ılımlı bakıyorlar. Geçen sene basında Avrupa'da 50 bin Alevi Türk'ün Hıristiyanlaştığı haberi çıktı. AB ilişkilerine bakılırsa, bunun nereye varacağını kestirmek mümkündür. Çünkü geçmişte de Ermeni ve Süryanilerin azınlık statüsü kazanacağı kimsenin aklına gelmezdi. Bu şekilde giderse Alevi vatandaşlarımız 50-60 yıl sonra bir azınlık statüsüne kavuşabilir. İslam tarihinde hiç görülmemiş şekilde adı Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ayşe olan insanlara dini sorulduğunda çok rahatlıkla 'Hıristiyanlık' denilebiliyor. Bu ilginç bir gelişmedir" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >www.turkmeclisi.org isimli internet sitesinde yayınlanan "MİLLET TEKTİR! Prof.Dr. Abdurrahman Küçük " ibareleri ile başlayan yazıda; "¦¦Kürt Meselesi'nin Ortaya Çıkarılmasında Batılı Bazı Ülkelerin ve Misyonerlerin Rolü günümüzde Çağdaş Misyonerlik'in hedef alanı, kendilerine göre belirledikleri ve nitelendirdikleri dinî ve ırkî azınlıkları kapsamaktadır. Bunlar başında;Kürt Türkler ile Alevî-Bektaşi Türkler gelmektedir. Diğer değişik kökenli Türkler de ihmal edilmemekte ve onlar da diğer azınlıklar grubuna dahil edilerek başka bir proje çerçevesinde ele alınmakladır... 2/48 Dış ve İç bazı odakların en korkunç ve zararlı faaliyeti 'etnik kökenliler' ile ilgili olanıdır. Avrupa Kiliseler Biri iği'nin 18-22 Ekim i 993 tarihlerinde Brixen'de yaptığı toplantıda; azınlıklar'ın haklarının korunması ve özgürlük mücadelelerinin desteklenmesi konu edilmiş ve Kilisenin yoğun gayret göstermesi kararlaştırılmıştır. Türkiye 'deki azınlıklarla, özellikle Kürtler ile uğraşan Protestan Kiliselerdir. Protestan Kiliseler kendi devletleriyle iç içe çalışmaktadır. Almanya'da her bölge kilisesinin bünyesinde Yabancılar Büroları 'nin çalışma alanı; Kürtler ile Türkiye'deki dinî ve etnik azınlıklardır. Bunu, Özgürlük Teolojisi altında ve büyük bir gizlilik içerisinde sürdürmektedirler. Bu merkezlerde Kürtler çalıştırılmakta ve onlar kanalıyla Almanya'daki, Türkiye'deki ve İrak'taki Kürtlerle temas kurulmaktadır. Her ülkedeki Kürtlerin durumuna uygun gruplar ve etkinlikler oluşturulmaktadır. Onlar; Kürt Sorununa onlardan daha fazla sahip çıkarak Kürtleri ve diğer azınlıkları Türk devleti aleyhine kışkırtmaktadır. Protestan Kiliseler; Türklere yönelik faaliyetlerini, hem kiliseler hem de sivil dernek ve kuruluşlar kanalıyla yapmaktadır. Bonn (Almanya) 'daki Kürt Enstitüsü; Protestan Kilisesi ve dolayısı ile Misyonerlerle ortaklaşa çalışmaktadır. İncil 'in Kürtçe 'ye tercümesini ve dağıtılmasını da Kürt Enstitüsü yapmaktadır. Protestan Kiliseleri, dikkati fazla çekmemek için, ayrı kuruluşlar kanalıyla faaliyette bulunmaya da büyük önem vermektedir. Wiesbaden 'deki Orientdienst (Şark Hizmetleri), Protestan Misyonerlerinin kuruluşlarından biridir ve alanı, Türk Dünyası ve Türkiye 'deki azınlıklardır. Bu kuruluş; Kürt kökenli Türklerin çoğunlukta oldukları yerlerde lehçeleri de dikkate alarak Kürtçe öğretmekte, Kürtçülük yapan kişi ve kuruluşlara destek vermekte; Kürtçe dinî kitaplar, çocuk hikâyeleri ve kasetleri dağıtmaktadır--" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. > Mehmet Aydın'ın ikametinde yapılan aramada elde edilen toplam 5 sayfadan oluşan ve misyonerlik karşısında Türkiye ibaresi ile başlayıp, bütün gücümüzle mücadele edeceğiz ibaresi ile biten çizgisiz kağıt üzerine mavi tükenmez kalemle yazılmış el yazması doküman içeriğinde; "...Türkiye'nin hassas konuları üzerinde programlar yaparak ülkenin bölünmez bütünlüğünü Hıristiyanlaştırma yoluyla bölmeyi hedeflemişlerdir. Amerika bu Hıristiyan misyon grupları Türk kökenli Protestanlar yaratarak Türk halkını Kürt Hıristiyanlar, alevi Hıristiyanlar şeklinde bölerek önce Türk insanını dininden ayırmayı sonra onları etnik ve mezhepsel bir şuur vererek Türk devletine düşman yapmayı ana gaye olarak seçmişlerdir...Bunun için misyonerlik faaliyetlerini masum bir inanç propagandası olarak da düşünemeyiz. Amerika dan gelerek Türk insanı arasında 'İsa-Mesih imanlısı'yapmak için faaliyet gösterenler veya İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya'dan Anadolu'ya gelerek İncil propagandası yapmak için çalışanlar şu hedeflerine ulaşmayı hararetle istemektedirler... Türk milletinin arasında Hıristiyan-Türk, Hıristiyan-Alevi; Hıristiyan-Kürt grupları gibi gruplar oluşturarak, onları, devletine, ordusuna ve milletine yabancılaştırmak. Böylece milli birliği bozmak..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 5.3.6-MEVCUT YÜRÜTME ORGANI DÖNEMİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARININ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİ ARTTIRDIĞI SÖYLEMİ 2/49 Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile dosyamız kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerde Avrupa Birliğine giriş süreci ile gündeme gelen Avrupa Birliği uyum yasalarının misyonerlik faaliyetlerini artırdığı temasının işlenmesi suretiyle ortamın hazırlandığına ilişkin birçok bilgi ve belge elde edilmiş olup, Bazdan şunlardır; >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği " itanı 2GB" ibareleri bulunan flashdisk içerisinde yer alan silinmiş belgeler arasındaki "Unallocated Clusters-Offset 1207894016" isimli "Her Hristiyan için mukaddes bir görev olan Misyonerlik, İncil'i Hristiyan olmayan halklara yaymak olarak tanımlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışanlara da misyoner denmektedir..." ibareleri ile başlayan belgede yer alan "MİSYONERLİK FAALİYETLERİNDE BEŞ DALGA" başlıklı bölümde; "•• Osmanlı'nın yıkılışının ardından yeni kurulan Cumhuriyette Osmanlı'nın son döneminde kurdukları okullar vasıtasıyla ayakta kalmaya çalışan misyoner örgütleri genç Türkiye Cumhuriyetine beş dalga halinde geldiler-¦ ¦" şeklinde, Ayrıca "...Beşinci dalga AB uyum yasalarının Türkiye'ye dayatılması sürecinde" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli vvord belgesinde "KUZEY KÜRDİSTAN İLLÜSTRASYON KONSÜLTASYONU" başlığı ve 1. Nosyon yan başlığı altında; "...Türkiye'nin Avrupa Birliğine girme isteği neticesinde yapılan müzakereler sonucu, politik empati oluşturulmuş ve misyonerlik faaliyetleri ülke genelinde dini temellere dayandırılmıştır. Misyonerliğin tanımlaması ve tanınması yönünde yasalarını tarafımızca öngörülen yörüngede geliştirmiş olması faaliyetlerimiz açısından gösterilen politik bir toleranstır. Faaliyetlerimizin kolaylaştırılması açısından, engel olarak tespit edilen artikülâsyonların diplomatik yollarla açılması sağlanmıştır. Bu nosyon Müjdeleme faaliyetlerimizde etkili olan dolaylı Evangelizm eksperyansıdır..." şeklindeki yazıda yasal düzenlemelerin misyonerlik faaliyetlerine uygun olarak çıkarıldığının belirtildiği tespit edilmiştir. >www.biroybil.com isimli internet sitesinde "Başkentte 'Misyonerlik'" başlıklı 04/10/2005 tarihli "Türkiye Dinler Tarihi Derneği (TÜDTAD), 1-2 Ekim 2005 tarihlerinde Ankara Başkent Öğretmenevinde "Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik" konulu bir sempozyum ile ilgili haberde; "...Türkiye'nin AB üyesi olması, kimliğinden sıyrılarak Hıristiyan Batı kültürüne sığınması şartına bağlıdır. İlker Çınar (Eski Başpapaz)....AB'ye uyum sürecinde attığı adımları denetlemek üzere Türkiye'ye gelen Avrupalı temsilcilerin, ülkeye ayak bastıklarında ilk olarak Kiliselere gittiklerini; misyonerlik faaliyetleri hakkında bilgi aldıklarını söyleyen Çınar, 2/50 Türkiye'nin AB üyesi olmasının kaçınılmaz şartının dinî ve millî kimliğini terk ederek Hıristiyanlık ve Batı kültürüne sığınmasıdır, dedi..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >www.bugun.com.tr isimli internet sitesinde yer alan "Papaz, Kara Kuvvetleri personeli çıktı" başlıklı 11 Haziran 2008 Çarşamba tarihli haberde; " ...O konuştu, misyoner cinayetleri peş peşe geldi...Türkiye'yi bölmek isteyen misyoner teşkilatlar bu iş için 73 milyar dolar bütçe ayırmışlardı ve son on yılda Türkiye'de 15 milyon 600 bin İncil dağıtılmıştı. Özellikle Alevi ve Kürtler üzerinde yoğun çalışmalar yaptıklarını anlatan Çınar yabancı güçlerin Türkiye'yi bölmek için misyonerleri kullandıklarını, AK Parti hükümetinin de çıkardığı AB uyum yasalarıyla bu bölünmeye destek verdiğini iddia etmişti..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında işlem yapılan Ergün Poyraz'dan elde edilen 1 nolu CD ve M.Hüseyin Buzoğlu'ndan elde edilen Data Travaler 2 GB Kingston marka flash bellekte "Sevgi Erenerol Misyonerlik Konferansı 2006" isimli video ve bu videoya ait çözümleme metni olduğu, sözkonusu videoya ait çözümleme metni içerisinde; "Sayın Komutanım ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli dinleyicileri, Türkiye'de bir süredir misyonerlik konusu tartışılmaktadır Avrupa Birliği'nin Ankara'ya müzakere tarihi vermesinden sonra hızlanan ve 'binlerce kilise ev, milyonlarca İncil' söyleminin sık sık tekrarlandığı bu tartışmaların son günlerde zirveye çıktığı görülmektedir......Açtıkları binlerce okulla yaptıkları misyonerlik çalışmaları neticesinde ülkenin her bir tarafında devlete isyanlar başlamıştır. Bugün işte hep aynı oyun Türkiye'ye karşı oynanmaktadır. Bu uyum yasaları onların kuracağı devlete uyum sağlamak için çıkartılıyor yoksa Türkiye'nin bekası için bj yasalar değiştirilmiyor, İşte bu yasaların neticesinde dün uçak kaçırıldı, yarın öbür gün Allah bilir neler olabilir. Bizler tabii ki insanlarımızı bu konularda aydınlatmaya devam edeceğiz, ama bu yeterli değildir. Devletin birtakım önlemler alması artık zaruridir..." şeklinde olduğu, Görüntülerden askeri personele hitaben yapıldığı anlaşılan konferansta Sevgi Erenerol'un misyonerlikle ilgili konuşmasının ardından soru cevap uygulaması yapıldığı ve bazı askeri personelin konu ile ilgili soru sorup cevap aldıkları tespit edilmiştir. —www.habervitrini.com isimli internet sitesinde 08.06.2002 tarihinde yayınlanan "TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ BASIN SÖZCÜSÜ Sevgi Erenerol: TÜRKİYE, MİSYONER KUŞATMASINDA" başlıklı haberde; Sevgi Erenerol ile ilgili; "...Avrupa Birliği uğruna her şeye 'amin' diyen, bunların bu durumlarına göz yuman yöneticiler olduğunu öne süren Erenerol, Eline İncil alan bir daire kiralıyor. Orası kilise oluyor. Orada ayin yapıyorlar. Bunları yapanlara nasıl izin veriliyor? Böyle olunca da millet ile devlet karşı karşıya geliyor. Misyonerlerin amacı da bu zaten diye konuştu..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 2/51 —www.aksam.com.tr isimli internet sitesinde 22 Aralık 2004 tarihinde yayınlanan "ATO ve Türk Ortodoks Kilisesi'nin tespitleri" başlıklı haber içeriğinde yer alan "Uyum yasalarından cesaret aldılar" alt başlığı ile verilen kısımda Sevgi Erenerol'un bir takım söylemlerine yer verildiği, bu bölümde; "...Sevgi Erenerol: 'Türkiye'nin AB'ye girmek için kabul ettiği 'Uyum Yasaları' misyonerlere geniş özgürlükler tanıdı. Artık Türkiye'de 'din özgürlüğü' kavramına sığınan herkes elini kolunu sallayarak misyonerlik faaliyetini rahatça sürdürüyor. Göz göre göre sürdürülen faaliyetlerine yasalar gereği Emniyet hiçbir şey yapamıyor' şeklinde konuşuyor..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —http://forum.memurlar.net isimli internet sitesinde 27 Temmuz 2005 tarihinde yayınlanan "AKP DÖNEMİNDE AÇILAN KİLİSELER VE MİYONERLİK ÜZERİNE" başlıklı yazıda Sevgi Erenerol'un; " ¦Erenerol, AB'ye Uyum Yasaları çerçevesinde cemaat vakıflarının mülk edinmesine imkan tanıyan yasanın çıkarılması durumunda da Türkiye aleyhine tazminat davalarının açılmaya başlanacağına işaret etti. Ev kiliseler mantar gibi İstanbul'da ruhsatsız olarak el allından açılan proteston 'ev ki liseler'in sayısında son aylarda büyük artışlar meydana geldiğini vurgulayan Erenerol, "Adeta mantar gibi her yerden bitiyorlar. Sayıları 21'e kadar ulaştı. Kiliselerin açıldıkları yerlere bakıldığında bir tane Hıristiyan azınlığa rastlayamazsınız. Bir Zeytinburnu, bir Ümraniye örneğinde olduğu gibi buralarda hiç cemaat yok." "¦¦¦Bu iktidar döneminde Uyum Yasaları kılıfı altında rahatlıkla kiliseler açılabiliyor. Ben şunu sormak istiyorum; 'bunca ibadethane varken, neden bunlara gerek duyuluyor?" şeklinde konuştu. Siyonistlerden destek Erenerol, Türk Ceza Kanunu'nun 529. maddesi gereğince bu tür kiliseler açmak yasak olduğunu vurgulayan Erenerol, "Türk Protestanlığı diye bir hüviyet oluşturuldu- ¦¦" "...Türk-Ortodoks Kilisesi Basın Sorumlu Sevgi Erenerol, AKP hükümeti döneminde propaganda faaliyetlerini artıran proteston misyonerlerin AB Uyum Yasaları'ndan aldıkları güçle, önümüzdeki üç yıl içerisinde yasal bir 'Teoloji Okulu' kurma hazırlıkları içerisinde olduğunu açıkladı. Erenerol, ABD destekli Türkiye Protestan Kiliseler Birliği'ne bağlı Ankara Kiliseler Birliği tarafından, 'Filippus Eğitim Hizmetleri Projesi' adı altında sürdürülen çalışma ile açılacak olan okulda Türkiye, Ortaasya ve Balkanlar'da görevlendirilmek üzere din adamlarının yetiştirileceğini bildirdi. İlk hedef olarak Bulgaristan Türkleri'nin belirlendiğini ifade eden Erenerol, "Sözkonusu okulda bir yıl süre ile maddi menfaatler karşılığı elde edilen Türk adaylara eğitim verilecek. Eğitimin 8 aylık döneminde 'teoloji dersleri'gösterilecek. Son dört aylık dönemde ise sahaya inilecek. Tarih olarak da Mayıs 2004 tarihi seçildiğini öğrendik" diye konuştu. AB ile 'katolik nikahı' yaptıklarını açıklayan Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti döneminde propaganda faaliyetlerini hızlandıran misyonerler, 'tam saha' çalışmasına başladılar..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü soruşturmaları kapsamında hakkında işlem yapılan 2/52 Sinan Aydın Aygûn'ün Başkanı olduğu Ankara Ticaret Odası (ATO)'nın resmi internet sitesi olan www.atonet.org.tr isimli internet sitesinde "ATO'DAN MİSYONERLİK RAPORU" başlığı ile yayınlanan yazıda; " ¦Misyonerlik faaliyetlerinin Haçlı zihniyetinin bir devamı olarak değerlendiririlmesi gerektiğine dikkat çeken Aygün, son yıllarda misyonerlik faaliyetlerinde gözle görülür bir artış olduğunu dile getirdi. Bu artışın en önemli nedeninin misyonerlerin işlerini kolaylaştıran Avrupa Birliği uyum yasaları olduğunu kaydeden Aygün Uyum yasaları misyonerliği hortlattı şeklinde konuştu- ¦ ¦" "...Türkiye şu an tam anlamıyla misyonerlerin istilası altında. Başkent Ankara'da her köşede örgütlenmişler. Piknik, gezi, ev toplantıları gibi sosyal faaliyetler ve ayin, kış okulu, seminer, konferans gibi eğitim amaçlı organizasyonlar ile sempatizan kazanılıyorlar. Kimse (Siz kimsiniz, ne yapıyorsunuz?) diye soramıyor. Sorulsa bile (Uyum yasaları çıktı) diyorlar. Bu bir işgal değil de nedir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında 17/06/2007 tarihinde Ankara ilinde bulunan Kuvva-i Milliye Derneği Genel Merkezinde yapılan aramada elde edilen, Dell marka G2DİXI3 seri nolu laptop bilgisayarda kayıtlı "T.doc" isimli belgede, "¦¦¦Kimse "AB-BOP makasına malzeme edilen azınlıklar, terör, misyonerlik, laiklik vs. türünden çürüğe çıkmış argümanlar" üzerinden kendini zorlamaya kalkmasın artık!—" şeklinde ibarelerin yer aldığı, Belgenin devamında; "Cinayet Zinciri Neyi Hedefliyor?" başlığı altında; "• -3) AB 'nin Türkiye hakimiyetini tesis etmek-¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı, -"RTE'N/NALMANYA ZİYARETİNİN HEMEN SONRASI" başlığı altında; "¦--MALATYA'DA BİR ALMAN UYRUKLU MİSYONER ÖLDÜRÜLDÜ! Cinayeti işleyenleri değil, işletenleri araştırıyoruz. Ama herkes yine tetiği çektirene değil, çekene yoğunlaştı. İlginçtir, Rahip Santaro, Hrant Dink ve Alman uyruklu misyoneri öldürenlerin hepsi aynı yaş grubundan. Ve yine ilginçtir, her üç cinayette de tetiği çektirene değil, çekene yoğunlaştı. OYSA OYUN AÇIK! DÜN HIRİSTİYAN EKALLİYETLER ÜZERİNDEN OSMANLI'YI YÖNETMEYE VE KAN ALİZE ETMEYE ÇALIŞANLAR BUGÜN MİSYONER CİNAYETLERİ ÜZERİNDEN TÜRKİYE'Yİ YÖNETME VEKATEGORİZE ETME AMACINDALAR! AKP'nin içerde devletin ve milletin ağırlığının arttığı bir dönemde AB aracılığı ile üzerindeki presi dağıtmaya yönelik arttığı "kaynağı belli" destek görmesi öncelikle AKP'liler'i "Biz ne yapıyoruz? "sorusunu sormaya yöneltmeli! 2/53 AB ve ABD çizgisinin, AKP'nin üzerindeki presi kırmak için bazı maşalarını feda etmesi, eskimiş ve sonuç alması zor bir taktiktir artık." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü Soruşturmaları kapsamında hakkında işlem yapılan Ferit İlsever'in ikametinde yapılan aramada elde edilen "Haçlı Askeri Misyonerleri kovalım" başlıklı, imza bölümünde Prof. Dr. Zekeriya Beyaz Toplumsal Hakları ve Değerleri Koruma ve Geliştirme Derneği Genel Başkanı ibaresi bulunan, Zekeriya Beyaz isimli şahıs tarafından hazırlandığı değerlendirilen (15) sayfalık kitapçık içeriğinde; "Misyonerlerin dini inançları sakat ve sapıktır, Hristiyan azınlıklar arkadan vurdular, Misyonerler manevi kalelerimize saldıran Haçlı askerleridir, Misyonerler ahlaksız ve ahlak bozucudur, Misyonerlik din maskeli, yıkıcı siyasi bir harekettir, Hristiyan ülkelere gitsinler, Amaçları Türkiye'yi ele geçirmek, Misyonerleri yurdumuzdan kovalım" şeklinde başlıkların yer aldığı, Belgenin giriş kısmında; "¦¦¦Türkiye, AB'ye (Avrupa Birliği) girerken aynı zamanda adım adım Hıristiyanlaştıracaklar mıdır? Uyum yasaları ile misyonerlerin yolu açılmış ve onlara her türlü imkan sağlamış ve destekler vermiştir. Böylece Türk halkını Hıristiyanlaştırmamanın yolu mu açılmak istenmektedir? Bu yolda yapılan kötü icraatlar ve misyonerlerin böylesine pervasız, özgüvenli ve de kararlı çalışmaları insanda haklı olarak böylesine kötü şüpheler uyandırıyor: Şuan da Türkiye 'nin hemen her tarafına yayılan misyonerler, halkımızı, özellikle gençlerimizi Hıristiyan yapabilmek için var güçleriyle çalışıyorlar-¦ ¦" "... Üzülerek ifade edelim ki, bütün bu zararlı ve tehlikeli faaliyetler hükümetin himayesi ve hoşgörüsüyle yapılıyor. Devlet bu türlü zararlı faaliyetleri önleyeceği yerde himaye ediyor AB için, dinimize saldırıyı hoş görüyorlar- --" şeklinde ibarelerin yer aldığı, Belgenin devamında; "Avrupa Birliği Türkiye'ye Giriyor"başlığı altında; "Yıllardan beri 'Türkiye Avrupa Biri iği'ne Girecek' diye bizi aldattılar. Hayır! Türkiye Avrupa Birliği'ne girmiyor, Avrupa Birliği Türkiye ye Giriyor. Nasıl mı? Vatanımızı Satın alıyorlar .... Evet, vatan topraklarımızı, Avrupalı Hıristiyanlar'a ve İsrailli Yahudililer'e parsel satıyorlar. Avrupalılar bankalarımızı, şirketlerimizi, sanayimizi, borsamızı, iktisadi can damarlarımızı ele geçiriyor.... Avrupalıların dinleri Hıristiyanlık binlerce misyoner ile Türkiye ye yayılıyor.... Evet, AB ülkeleri Türkiye'ye giriyor! Uyanalım, Vatanımızı, dinimizi ve maddi ve manevi değerlerimizi koruyalım... Ve de koruyacağız!-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Zekeriya Beyaz'ın işyerinde bulunan CASECOM ibareli kasa içinden alınan Maxtor marka 80 GB'lık harddiskde bulunan "Misyonerlik2", "Misyonerlik3", 2/54 "Misyonerlik5" ve "Misyonerlik7" isimli belgelerin "AB - Türkiye İlişkilerinde Din Sorunu : 14.12.2004 Misyonerlik Prof. Dr. Zekeriya Beyaz" başlığı altında; "—AB ilişkilerinin sonucu olarak Türkiye'ye yöneltilen söz konusu zararlı misyoner faaliyetleri derhal durdurulmalı ve Türk halkının sabrı daha fazla zorlanmamalıdır. Başta Türk Hükümeti olmak üzere AB yetkilileri Türk halkının dini ve milli değerlerini yıkmaya ve parçalamaya yönelen Hıristiyan misyoner faaliyetlerine son vermek üzere gerekli önlemleri almalıdırlar. Aksi halde örümüzdeki süreçte üç türlü olumsuz gelişme olacağını söylemek kehanet sayılmamalıdır: -Türk halkı AB'ye karşı dostça olmayan duygu ve düşüncelere sahip olacaktır.-Türkiye'deki misyonerlere karşı çok olumsuz, hatta şiddet içeren tavırlar gelişebilecektir-Türk sivil dini örgütleri Avrupalılara karşı mukabil Müslüman misyonerlik faaliyetleri başlatacaklar dır.Görünen köy kılavuz istemez. Uyarması bizden-" ibareleri ile son bulan yazının olduğu tespit edilmiştir. —Zekeriya Beyaz'ın ikametinde yapılan aramada Lenovo marka bilgisayardan çıkan harddiskinde "Misyonerlik.doc" isimli belge içerisinde 14.12.2004 tarihli "AB -Türkiye İlişkilerinde Din Sorunu Prof. Dr. Zekeriya Beyaz" başlıklı AB ilişkileri misyonerlerin Türkiye de faaliyetleri, AB nin bakış açısı gibi konular ile ilgili 2 sayfalık yazı olduğu, "Misyonerlerin olumsuz Çalışmaları" alt başlığı ile verilen kısımda; " ¦¦¦Üzülerek ifade edelim ki Türk halkı son yıllarda Hıristiyan misyonerlerinin olumsuz faaliyetlerinden son derece rahatsız ve tedirgin durumdadır. Türk halkı gayet iyi biliyor ki AB uyum yasaları ve uygulamaları çerçevesinde Hıristiyan misyonerlerine geniş imkanlar sağlanmıştır. Buna göre bir süreden beri Türkiye hiç Hıristiyan bulunmayan ilçelerde ve mahallelerde kanunsuz ev kiliseleri açılıyor. Buralara yerleşen misyonerler gençlere ve halka zararlı konuşmalar yapıyorlar..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —www.turkcebilgi.com isimli internet sitesinde yayınlanan Zekeriya Beyaz'ın 23 Mart 2006 Perşembe günü Takvim Gazetesindeki köşe yazısı olarak belirtilen "Misyonerler, Aleviler, Kürtler..." başlıklı yazının "Avrupa Birliği dinimize saldırıyor" alt başlığı ile verilen bölümünde; "¦¦¦Önce şu gerçeği açık olarak söyleyelim ki; Avrupa Birliği ve onun iç uzantıları, açtıkları yüzlerce kilise ile dinimize, imanımıza ve ulusal değerlerimize saldırıyorlar. Binlerce misyoner, ellerindeki geniş imkanlar ile saf halkımıza ve gençlerimize musallat oluyorlar, onların İslami inançlarını ve milli duygularını tahrip ediyorlar. Müsait buldukları kimseleri Müslümanlık' tan ve Türk olmaktan çıkartıyorlar, Hıristiyan ve bir başka milletin sevdalısı haline getiriyorlar-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —www.yeniforumuz.biz isimli internet sitesinde yayınlanan bir haberde Zekeriya Beyaz ile ilgili bölümde; "Misyonerler tahrik peşinde...Karadeniz Haçlı istilası altında. Rize'de misyonerler, karanlık bir baskınla gündeme gelen Zirve Yayınevi 'nin kitap ve CD 'lerini dağıtırken yakalandı. 2/55 AKP'nin imza attığı yasal değişiklikler nedeniyle serbest bırakılmak zorunda kalınan misyonerlere bölge halkından ve uzmanlardan tepki yağıyor ¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Mehmet Aydın'ın ikametinde yapılan aramada elde edilen, toplam 5 sayfadan oluşan ve "misyonerlik karşısında Türkiye" ibaresi ile başlayıp, "bütün gücümüzle mücadele edeceğiz" ibaresi ile biten çizgisiz kağıt üzerine mavi tükenmez kalemle yazılmış el yazması dokümanın yapılan incelemesinde; "¦¦¦bugün Türkiye de bazı gruplar Türkiye'nin Avrupa birliğine girmesine mani olmayalım endişesiyle Türkiye de misyonerlik faaliyeti yoktur, bu konu abartılıyor hayali bir konudur gibi sözlerle gerek televizyonlarda ve gerekse gazete de yayınlar yapılıyor bu apaçık Türkiye üzerinde oynanan oyunun bir parçasıdır-¦¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Salim Cöhce'nin ikametinde yapılan aramada üzerinde KAYNAKLAR=B= ibareleri yazılı Samsung marka 640 GB E0BQJ10JA00129 seri numaralı mavi kapaklı harici harddiskin alınan imajının yapılan ön incelemesinde, "MİSYONERLİK\TÜRKİYE'DE MİSYONERLİĞİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ" isimli dosyada yer alan 18 adet pdf formatında belgeden 1 isimli belge incelendiğinde, "TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" başlığı altında; Oturum başkanı Mehmet Aydın'ın; "¦¦¦İslâmî ilimler Vakfının 42. kitaba ulaşan bu tür toplantılarının 43. sünü, Türkiye de Misyonerlik Faaliyetleri isimli toplantıyla devam ettirmesi ve bu konuda Üsküdar Belediyesi nin destek vermesi, övünülecek bir durumdur. Bu tür toplantıların yapılması, özellikle son dönemlerde bir ihtiyaç ve hatta zaruret haline gelmiştir. Diyanet işleri Başkanlığının da böyle bir toplantıya ev sahipliği yapması veya destek vermesi beklenmektedir-¦-, - son yıllarda hızlanan bir Avrupa Birliğine girme maceramız var. Burada konumuzla ilgili olan husus, Avrupa Birliğine girmek için çıkarılan uyum yasalarıdır. Bu yasalar, ülkemizde hep var olan Misyoner gruplarının hareket alanlarını daha da uygun hale getirmiş ve hatta hız kazandırmıştır-" şeklinde beyanlarda bulunduğu belirlenmiştir. >Abdurrahman Küçük hakkında www.acikistihbarat.com isimli internet sitesinde eklenme tarihi olarak 29.04.2005 tarihinin belirtildiği haberde; Avrupa Birliği sevdasıyla Türkiye'nin bölünme noktasına geldiğini söyleyen Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, misyoner gruplarının PKK'ya destek verdiğini iddia etti. Mersin'in Tarsus İlçesi'nde "Misyonerlerin Türkiye Üzerindeki Oyunları" paneli düzenlendi. "Ülkücü İşçiler Derneği Tarsus Şubesi tarafından düzenlenen panele Konya Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Aydın ile Doç. Dr. Şahin Filiz, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük ve Tarsus Protestan Kilisesi eski Başpapazı iken Müslüman olan İlker Çınar konuşmacı olarak katıldı. 2/56 17 Temmuz 2003 yılında cemaat vakıflarının mülk edinmesiyle misyonerlik faaliyetlerinin arttığını dile getiren Prof. Dr. Abdurrahman Küçük ise AB sevdasıyla Türkiye'nin bölünme noktasına geldiğini, misyonerlik faaliyetlerinde 200 yılda alınamayan mesafenin 2 yılda alındığını ifade etti. Küçük, Güneydoğu'da PKK'ya desteği de misyonerlerin verdiğini söyledi şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen l'den 25'e kadar Numaralandırılmış CD/DVD'lerin ön incelemesinde (3) Nolu CD'de bulunan "TÜRKİYE'DE VE TÜRK DÜNYASINDA MİSYONERLİK (SON ŞEKLİ).doc" isimli dosya içerisinde yer alan belgede, "TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK VE AKP DÖNEMİ / Prof.Dr.Abdurrahman Küçük" başlığı altında; "¦¦¦Avrupa Birliği süreciyle gündeme gelen "köken arama sevdası" ve AKP Hükümeti 'nin Uyum Paketleri, Misyonerlerin Hıristiyanlaştırma faaliyetlerini kolaylaştırmakta ve rahat çalışmalarına olanak sağlamaktadır. Uyum Paketleriyle "cemaatlere dini, kültürel, sosyal, sağlık ve sportif" faaliyetler yapmak için mülk edinmelerine, istedikleri yerde kilise kurma ve cemaat oluşturmalarına imkan tanınmıştır. Bunun hatırı için Kanunda Cami ifadesi, 'ibadet yeri' şeklinde değiştirilmiştir.." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün Ankara İli Etimesgut İlçesi Eryaman Mahallesi Medeni Kanun Caddesi Maviköy Sitesi F Blok Daire: 13 sayılı ikamet adresinde yapılan aramada elde edilen (70) adet (l)'den (70)'e kadar numaralandırılmış el yazması ve bilgisayar çıktısı dokümanlardan (34)'ten (38)'e kadar numaralandırılmış bilgisayar çıktısı dokümanlarda bulunan; -"B-AKP İKTİDARI VE KÜLTÜR" başlıklı yazıda; "'¦ ¦ ¦ 13-Yapılan yasal değişikliklerle, 2003 yılından itibaren başka kültür ve dinlerin cirit atmasına, her gün yeni yeni kiliselerin açılmasına ve teknoloji üzerinden 24 saat misyonerlik çalışması yapılmasına imkan sağlanmıştır. Son iki yıl içerisinde Türkiye 'de yaklaşık 20 bin civarında kilise açıldığı resmi makamlarca doğrulanmaktadır. Misyonerlik faaliyetleri hafife alınmakta ve bir an önce tedbir alınması gerekirken konu savsaklanmaktadır. Günümüzde Türkiye'de ve Türk Dünyası nda en etkili ve Türk kimliği üzerinde tahribat yapıcı faaliyetler arasında misyonerlik dikkat çekmektedir. Bu faaliyetler, son bir yılda hem hızını hem de etkisini arttırmıştır, artırmaktadır. Ülkemizde Misyonerliğin doludizgin ve engel tanımaksızın yapılanmasında Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde çıkardığı yasaların ve bu yöndeki beklentilerin önemli rolü bulunmaktadır-¦ ¦" -(52) ile numaralandırılmış dokümanda; Abdurrahman Küçük'ün, dokümanın üst kısmında el yazısı ile "10.7.2003 s.7 Yeniçağ" ibaresinden, 10.07.2003 tarihinde Yeniçağ isimli gazetede yayımlanmış olduğu değerlendirilen "Ülkenin birliği ve dirliği tehlikeye atılıyor" başlıklı köşe yazısının fotokopisi olduğu, Bahse konu yazıda; "AKP Hükümetince hemen hafta YÖK ile AKP arasında tartışma çıkarılarak kamuoyuna bütün kabahat kendisine yüklenen bir Günah Keçisi anlayışının sunulduğu, 2/57 57. Hükümet döneminde, hemen hemen her Cuma günü 'başörtüsü ile eğitim görmek istiyoruz' gösterisi yapanların AKP Hükümetinde herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen herhangi bir gösteri yapmadıkları, Cemaat vakıflarının mal edinmesi ve İslam dışındaki din mensuplarına ibadethane açma imkanının verilmesinin Misyoner faaliyetlerini hızlandıracağı, yeni çatışmalara ve karışıklıklara zemin hazırlayacak nitelikte olduğu, AKP Döneminin her caminin yanına bir kilise, bir havra, bir pagoda modeli ile tarihe geçeceği, Farklı dil ve lehçelerin özel radyo ve televizyonlar vasıtasıyla eğitimi ve öğretimi yeni milletçikler yaratmaya, yeni kargaşa ve çatışmalar doğurmaya yol açabilecek uygulamalar niteliği taşıdığı, AKP Hükümetinin çıkardığı Avrupa Uyum Paketi çerçevesinde misyonerliğin arttığı, Hıristiyanlaşmanın yoğunlaştığı" şeklinde ifadelerin yer aldığı tespit edilmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün iş yerinden elde edilen Casper Nirvana marka SN: TW8TFCSE0937E216 nolu Laptop içerisinde bulunan Western Digital marka SN: WXC0A89S3296 nolu 250 GB'lik HDD'nin alınan imajının yapılan incelemesinde, "İTHAL PROJE" isimli, "İTHAL PROJE:TÜRKSÜZ TÜRKİYE Prof.Dr. Abdurrahman Küçük" başlıklı belgede; "¦¦¦Türkiye'deki gelişmeler Avrupa Birliği Süreci ile irtibatlandırılmış ve bazı "artniyetliler" de bu süreçten yararlanarak Türk Milletini bölecek düşüncelerini ortaya koyma cesareti bulmuşlardır. Avrupa Birliği Uyum Süreci'ne bağlı olarak çıkarılan yasalar ve yapılan çalışmalar çerçevesinde;Cemaat Vakıflarına sağlanan imkânlar ile Türk Milleti 'nden kolayca Hıristiyan veya benzeri yeni Cemaatler oluşturulacak, ibadethane kurma yolunun açılmasıyla da kilise ve benzeri ibadet yerleri çoğalacak. Batılı bazı kurum ve kuruluşların/Misyonerlerin bin yıllık hayalleri gerçekleşmiş olacaktır ¦¦ " şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Yine aynı harddiskin içerisinde bulunan Türkiye'de Misyonerlik ve AKP Dönemi Prof.Dr.Abdurrahman Küçük başlığı altında; "—Avrupa Birliği süreciyle gündeme gelen 'köken arama sevdası' ve AKP Hükümeti'nin 'Uyum Paketleri', Misyonerlerin Hıristiyanlaştırma faaliyetlerini kolaylaştırmakta ve rahat çalışmalarına olanak sağlamaktadır....Herhangi bir tedbir almadan AKP Hükümetinin aldığı bu kararlar ve yaptıkları Kanun değişiklikleri, 600 yıldan beri Türkiye üzerinde emeller besleyen Misyonerlerin ve onları destekleyen ülkelerin iştahını kabartmıştır.... AKP Hükümeti'nin yaptıkları değişiklikler ve takip edilen politikalar, Türk Kimliğinden başka kimliklerin oluşmasının önünü açmıştır—" şeklinde ibarelerin bulunduğu tespit edilmiştir. > .Şahin Fili/.'in Akdeniz Üniversitesinde bulunan odasında yapılan aramada elde edilen VVestern DİJİTAL marka WMAP9E327810 seri numaralı 160GB Harddisk içerisindeki, Namların İçyüzü" isimli ve "Naraların Durumu" başlıklı belgede; "İman ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. (Bakara: 256) Başımızdakiler ise iman ile küfrü karıştırmaya, küfrü hoş göstermeye çalışıyor ve kendileri küfre daldıkları gibi inananları da küfrün içine daldırmaya çabalıyor, Avrupa Birliği ile katolik nikâhı kıymak istediklerini söylüyor. 2/58 "...Avrupa Birliği küffar birliğidir. Bunu en üst kurumlarda görev yapan birçok AB yetkilisi açıkça ifade ettiği halde bizimkiler ise şöyle söylüyor: AB, bir Hıristiyan kulübü değildir, olamaz. Biz AB'yi başından beri bir değerler bütünü olarak gördük. Eğer siyasi değerler bütünü olarak buna yaklaşacak olursak, inanıyorum ki medeniyetler ittifakını da gerçekleştirmiş oluruz. Buna engel olanlar insanlık karşısında faturasını ödeyemezler. Bunlar Allah-u Teâlâ'nın mümin ve kâfir hudutlarını kaldırarak, küffar birliğine girmek için dinde ve vatanda her türlü tavizi veriyorlar. Sen onların dinine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar." (Bakara: 120) Erdoğan bir konuşmasında şöyle söylüyor: Fakat bizden hâlâ bazı şeyler isteme gayreti içinde olanlar varsa, bunlar bir yanlışın içindedirler. Artık Türkiye'nin vereceği herhangi bir şey kalmamıştır. Kopenhag siyasi kriterleri ile ilgili ne yapılması gerekiyorsa hepsi yapılmıştır. 17 Ar alık'ta ne işlendiyse o da yapılmıştır. Bundan sonra yapacağımız hiçbir şey yoktur. Yapması gerekenler konseyin üyeleridir. Konseyin üyeleri büyük çoğunlukla zaten bu işe 'evet' demektedirler. Birkaç ülke ya iç politikaları sebebiyle bu yanlışın içindedirler ya da eski bir futbolcu olmam sebebiyle söylüyorum, tribünlere oynama gayreti içindedirler. Tribünlere oynamayı bırakalım, netice almaya bakalım. Böyle söylemesine rağmen Avrupa istemeye devam ediyor, bunlar da vermeye devam ediyor..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Kadir Albayrak'ın Çukurova Üniversitesinde bulunan odasında yapılan aramada elde edilen 17 Nolu DVD'nin içerisinde "belgelerimden" isimli klasör içerisinde bulunan"Türkiye" isimli "vvord" dosyası içerğinde; " ¦Ermenilerin yerine hangi anlayış veya yaşayışta olursa olsun öz be öz Türk ve Müslüman olan vatandaşlarımız üzerine oyunlar oynandığını görmemek mümkün mü? Bize bir şey olmaz, Avrupa Birliğine giriş sürecinde olur böyle kazalar, Türkler Hıristiyan olmaz anlayışı yanlıştır gibi umursamaz yaklaşımlar ileride tedavisi zor olan yaralar açacaktır-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 5.3.7-BOP (BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ) İLE İLGİLİ SÖYLEMLER VE BELGELER Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan Sevgi Erenerol, Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural, Doğu Perinçek isimli şahıslardan ve KUVVA-İ MİLLİYE DERNEĞİ'i ile dosyamız kapsamından, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile ilgili söylemlerin yer aldığı, cinayetlere ortam hazırlamada bu temanın da kullanıldığına dair belgelerin elde edildiği tespit edilmiş olup, 2/59 Bazıları şunlardır; >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yapılan propaganda ve belge hazırlama faaliyetlerinde kullanılan temaların bir kısmının; ...Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu, Büyük Ortadoğu Projesinin amacının Kürdistanı kurmak olduğu ve gerçekleşmesi için misyonerlerin çalışma yaptığı..." eklinde beyanda bulunmuştur. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'la ilgili olarak www.biroybil.com isimli internet sitesinde "Başkentte 'Misyonerlik" başlıklı, 04.10.2005 tarihli haber yazısında; Çınar, "Misyonerler açısından Tarsus 'un Türkiye 'nin diğer bölgelerinden daha önemli olduğunu, zira Hıristiyanlığın asıl kurucusu olan Pavlus'un burada doğduğunu" belirttiği, "Protestan merkezli Misyonerlik faaliyetlerinin CIA şemsiyesi altında yürütüldüğünü ifade eden Çınar, bu çalışmaların Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında çizilen yol haritasına uygun bir zemin hazırladığını ifade etti..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" belgesinde yer alan, "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) 'Vaat Edilmiş Toprakların' alınması ve jeopolitik projenin hayata geçmesi için hazırlanmıştı. Daha sonra bu proje Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi (GOKAP) olarak büyütülmüştür. Bu projenin arkasında Amerikan'ın, israil'in ve Avrupa'nın derin güçleri vardır. GOKAP Projesinin hayata geçmesi için Gülen cemaati ve AKP iktidarı devreye konulmuştur. BOP eşbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan seçilmiştir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında 17/06/2007 tarihinde Ankara ilinde bulunan Kuvva-i Milliye Derneği Genel Merkezinde yapılan aramada elde edilen, Dell marka G2DİXI3 seri nolu laptop bilgisayarda kayıtlı "T.doc" isimli belgede; "¦¦¦Kimse 'AB-BOP makasına malzeme edilen azınlıklar, terör, misyonerlik, laiklik vs. türünden çürüğe çıkmış argümanlar' üzerinden kendini zorlamaya kalkmasın artık!.-" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. > Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural ve Sevgi Erenerol'dan elde edilen dijital veriler içerisinde bulunan "HIRİSTİYANLIĞIN TRUVA ATI" isimli videolarda; "¦¦¦Sahte Kuran BOP'un kuranı adıyla sahneye sürülen son oyunun dışında işte bu öcünün dışında değildir. Kitap Abant misyonunun bir devamı ABD'de Evan Girist Bush 2/60 yöneliminin BOP çerçevesinde gündeme getirdiği tahrip edilmiş kuran Abani toplantılarında zihniyetin ve bu zihniyetin döşediği kilometre taşının ve de dinler arası diyalog sürecinin bir meyvesidir. Gerçek kuran adıyla basılan sözde dini kitap tahrip edilmiş kuran ayetleriyle İncil ve tevrattan alıntılar içeriyor. Üç dinin kitabı olarak tanıtılan paçavranın CIA tarafından hazırlandığının altını çizelim. Kitapta İslam coğrafyasının Hıristiyan, Yahudi toprağı olduğu ve Bush 'un demokratikleşme projesiyle bu coğrafyanın Hıristiyanlaştırıldığı açık açık belirtiliyor-¦ ¦" "¦¦-Washington'da tertip edilen toplantı Haziran 2004'te İstanbul'da düzenlenen ve ABD Başkanı Bush'un da katıldığı ünlü NATO toplantısından hemen önce gerçekleştirildi. Bilindiği gibi NATO Toplantısı BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) olarak bilinen İslam dünyasının taksimatıyla ilgili düzenlenmişti. Abantın Washington ayağı işte ve tam da bu gündeme malzeme toplamak bu toplantının önünü açmak üzere icra edildi. Washington Abandı BOP'un bir parçası İstanbul NATO toplantısının provası olarak gerçekleştirildi..." " - Okullarda verilen eğitim ise laiklik adı altında millete oynanan tiyatro bir yana gerçekte Hıristiyanlığın ve batının önünü açacak bir muhtevaya sahipti. Fethullah GÜLEN'e ait okullar Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ifade edilen İslam ülkelerindeki ders kitaplarından batı karşıtı fikirler çıkartılacak hükmünün ilk uygulandığı yerler olmuştur. -" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. > Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması kapsamında hakkında işlem yapılan Doğu Perinçek'in İşçi Partisi adresinde yapılan aramada elde edilen dijital malzemelerden Samsung marka S08EJ1CP120557 seri nolu 80 GB'lık Hard diskteki TÜRBAN SİMGE.DOC isimli VVord Belgesinin içeriğinde; "HANGİ SİYASETİN Türban hangi siyasetin simgesidir? Belki biri çıkıp 'Türban İslamcı siyasetin simgesidir.' diyebilir. Bu görüş iki dakikada çürütülmektedir. Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Şahin Filiz, yeni çıkan kitabında İslam açısından türbanın farz olmadığını kanıtlıyor. Aslında âlim olmaya da gerek yok, Tayip Erdoğan'ın Bush'un Haçlı seferinde Müslüman halklara düşman cephede rol üstlendiğini itiraf etmesi yetiyor. Tayyip Erdoğan, bizim saptadığımız yedi ayrı konuşmasında, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) görevlisi olduğunu ilan etmektedir. BOP'u ABD Başkanı kısaca 'Haçlı Seferi' diye anmaktadır ¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Şahin Filiz ile ilgili olarak www.alevizyon.com isimli internet sitesinde 21/02/2011 tarihinde yayınlanan 'Dekolte Giyen Tecavüze, Eleştiren Silivri'ye Katlanır!' başlıklı haberde Odatv yazarı gazeteci Yusuf Yavuz'un Şahin Filiz ile yapmış olduğu röportajın olduğu, 'Ortadoğu Projesi, AKP, Dinlerarası Diyalog, İslam ve Hıristiyanlık gibi konuların yer aldığı bu röportajda; 'DİYALOGLA İSLAM DİNİ HIRİSTİYAN MEZHEBİ HALİNE GELDİ!' başlığı altında; "¦¦¦AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen ardından, 2003 Ocak 2/61 ayında İngiliz Times Gazetesinde yer alan bir değerlendirmede, 'Büyük Ortadoğu Projesi yalnızca Türkiye'de başarılı oldu' şeklinde görüşlere yer verilmişti. Bir anlamda AKP'nin seçimlerde kazandığı başarıyı BOP'un doğal bir sonucu olarak gören bir değerlendirmeydi bu. Bu sizin değerlendirmelerinizle de örtüşüyor. Bu tespite ekleyeceğiniz bir şeyler var mı? Bu çok doğru bir tespit. Aynı tespit bugün yapılacak olsa, AKP'nin başarı grafiğinin nasıl yükseldiği de ele alınabilirdi. Times'in bu tespiti son derece manidardır çünkü dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condolizza Rice, "Ortadoğu'da 23 ülkenin sınırları değişecek" diyordu. Zaten Başbakan Erdoğan da o dönemde kendisinin BOP'un eşbaşkanı olduğunu söylemişti. Abdullah Gül de bu sürece destek verdiklerini belirtmişti. Dolayısıyla burada din perdesi arkasına sığınılarak oynanan, özelikle de İslam dinine zarar veren, zarar verdikçe de toplumun dinamiklerini ortadan kaldıran bir sürecin nasıl da aşama aşama bugüne kadar geldiğini görüyoruz. Bu aynı zamanda iç barışı tehdit eden de bir süreçtir¦¦ " şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Zekeriya Beyaz'ın işyerinde yapılan aramada elde edilen ve 1-2029 arası numaralandırılan doküman ile aynı adresten elde edilen kitap/kitapçıklarla ilgili yapılan incelemede; -2 ile numaralandırdan dokümanda; Amerika Birleşik Devletleri, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Türkiye ile ilgili yorumları içerir tam sayfa kağıda el yazısı ile alınmış notların bulunduğu, notlar içerisinde, " Yeni Hedefler BOP tu, AKP=BOP" şeklinde notların olduğu, -10 ile numaralandırılan dokümanda; "Askeri darbeler yapılacaktı iddiaları, mevcut TSK generallerini tasfiye aracı olarak kullanılıyor. Sonra gelecekler de sindirilmiş olarak BOP 'a boyun eğecekler.. .free kürdistanı kuracaklar" şeklinde ibarelerin yer aldığı, -1235 ile numaralandırılan dokümanda; El yazısı ile "Misyonerlik çalışmalarını Ab, ABD ve küreselleşme ve Büyük Ortadoğu projesi ile birlikte düşünmek, onların bir parçası olarak görmek" şeklinde yazılı bulunduğu tespit edilmiştir. —Zekeriya Beyaz'ın ikametinde yapılan aramada elde edilen Toshiba marka dizüstü bilgisayardan çıkan 15795564G HITACHI MRG30FKCJ2Z6KH 60GB harddiskin alınan imajının yapılan incelemesinde; -"Çıkış aidoc" isimli belge içerisinde; "İŞTE AKP NİN CANINI SIKAN 7.000.000 KİŞİYE GİDEN E-POSTA...! ibareleri ile başlayan "ASRIN LİDERİ DEVRİMCİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK üyelerine Özge Yıldırım 08 Ekim, 21:21 Yanıtla Bir süreden beri internette mail gruplarında dolaşan bir e-posta var. İçeriğine baktığınızda bir takım bilgilerin toplandığı ve bunların 'ilkler' diye sunulmasından ibaret. AKP Genel Merkezinin canını oldukça sıkan bu e-postayı bugüne kadar tam 7 milyon internet kullanıcısı okumuş. Yahoo ve Gmail e-posta gruplarında şu sıra en popüler içeriklerden birisini bu e-posta oluşturuyor... İşte AK Parti'nin canını çok sıkan o e-posta: ¦¦ " ibareleri ile devam eden yazının içeriğinde; 2/62 "... 21-îlk defa bir Başbakan Türkiye'yi bölecek ve İslam dünyasının sınırlarını değiştirecek BOP'un eş başkanı oldu-" şeklinde ibarelerin yer aldığı, - "Seçim Hilesi Var mudoc " isimli belge içerisinde; "...Esasen seçim hilesini, Türkiye üzerinde yapılan büyük operasyonun temel şartı olarak değerlendirmek gerektiği ifade ediliyor. Bu operasyonları şöyle özetlemek mümkün: BOP ve Güneydoğu Operasyonu, TSK üzerinde yapılan asimetrik psikolojik harekat, Ergenekon operasyonu, Türkiye"de üretim ekonomisini, tüketim ve ithalat ekonomisine dönüştürme, maden kanunu, petrol kanunu ve özelleştirme yoluyla ekonominin yabancılaştırılması operasyonu. Bütün bunların ve benzerlerinin gerçekleştirilebilmesi için seçimlerin mutlaka kazandırılması gerekmektedir. Dolayısıyla da asıl operasyonun öncelikle seçimler üzerinde yapılmasının şart olduğu ifade ediliyor---" şeklinde yazı olduğu belirlenmiştir. >Abdurrahman Küçük'ün ikametinde yapılan aramada elde edilen (34)'ten (38)'e kadar numaralandırılmış bilgisayar çıktısı dokümanlarda bulunan, "B-AKP İKTİDARI VE KÜLTÜR" başlıklı yazının içeriğinde Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili olarak özetle; "...BOP'nin temelinin Yahudi-Hıristiyan kültürüne ve Kitabı Mukades'e dayandığı, projen gerçekleşmesi için Müslüman ayağının olması gerektiği, Bilderberg ve Rotaryenler'in toplantılarına TBMM Başkanı, Başbakan ve Devlet Bakanı'mn katılmalarının "BOP'nin alt yapısının hazırlanması ve içinin doldurulması çalışmaları olduğu, BOP'nin omurgasının Türkiye olduğu ve hesapların Türkiye'nin varlığı üzerine yapıldığı..." şeklinde hususların yer aldığı yazının olduğu tespit edilmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen (12) Nolu CD içerisinde bulunan "MİSYONERLİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER.doc" isimli dosya içerisinde Abdurrahman Küçük tarafından yazıldığı değerlendirilen "MİSYONERLİK' ÜZERİNE DÜŞÜNCELER" başlıklı yazıda, Misyonerlik ve Türkiye" alt başlığında; "•¦ Konumuz çerçevesinde günümüzde gündeme getirilen Büyük Ortadoğu Projesinin görünmeyen yüzüne bakmak ve arka planını doğru okumak gerekli olmaktadır. Bu Büyük Ortadoğu Projesinin temeli, Yahudi Hıristiyan kültürüne ve Kitabı Mukad-des'e dayanmaktadır. Hıristiyan misyonerlerin idealleri arasında bu topraklara sahip olma arzusu hiçbir dönemde yok olmamıştır. Kutsal Kitapta yer alan bilgilere önem atfeden misyoner gruplar, hazırladıkları projeleri uygulama imkânı olan ülkelere sundukları bilinen hususlardandır..." "...Büyük Ortadoğu Projesinin alt yapısının hazırlanması ve içinin doldurulması çalışmaları olarak değerlendirilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bazı yetkililerinin; Biz bu projenin dışında olamayız' ve 'Diyarbakır bu projenin yıldızı olacak' şeklinde ifadeleri olduğu basın-yayın organlarında yer almıştır. Bu Projenin omurgasının Türkiye olduğu ve hesapların Türkiye'nin varlığı üzerine yapıldığı unutulmamalı; içeriği bilinmeyen bu projeye 2/63 ihtiyatla yaklaşılmak ve büyük bir dikkatle takibe alınmalıdır kanaatini taşımaktayım. Çünkü Irak'a özellikle Körfez krizinden sonra misyoner akınınım,Kuzey Irak'tan Batı ülkelerine götürülen insanların kimler kanaliyle götürüdüğünü ve nasıl eğitildiklerini, günümüzdeki gelişmeleri hatırlamak gerekmektedir--" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapdan aramada elde edilen 14 nolu CD'nin yapılan incelemesinde; Bahse konu CD içerisinde bulunan 147715.pdf isimli pdf formatındaki belgenin; Dinler Tarihi Derneği tarafından basılmış, "Dinler Tarihi Araştırmaları 5, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik, Sempozyum (01-02 Ekim 2005, Ankara)" isimli, Dr. Asife Ünal tarafından yayma hazırlanmış, Yönetim ve Düzenleme Kurulunda "Prof.Dr. Abdurrahman Küçük, Prof.Dr. Mehmet Aydın, Doç.Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU, Dr.Asife ÜNAL, Bayram POLAT" şahısların isimlerinin yazılı olduğu misyonerlik konusunda birçok makalenin yer aldığı bir belge olduğu, belge içeriğinde Mehmet Aydın ile ilgili kısımda; "HIRİSTİYAN MİSYONERLİĞİNİN BAŞLANGICI, GELİŞİMİ VE HEDEFLERİ Prof. Dr. Mehmet Aydın" başlıklı kısımda; "¦¦¦İşte bunun için "Şark Meselesi" adı altında yüzyıllardır sürdürülen politikanın ve bugün 'Büyük Ortadoğu Projesi' adı altında yapılmakta olan politikaların arka planında hep siyasi ve etnik kökenli Hıristiyan misyon faaliyetlerinin plan ve projeleri olmuştur. Bunun için bugün, Hıristiyan misyonerliğini, sadece 'Dini bir faaliyet' olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Ülkemizi doğrudan doğruya ilgilendiren Hıristiyan misyon faaliyetlerinin, bu açıdan değerlendirilmesi, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların tesbit ve teşhisi için kaçınılmaz bir durum olarak görünmektedir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. > Kadir Albayrak'ın Çukurova Üniversitesinde bulunan odasında yapılan aramada elde edilen, 2 ile numaralandırılan CD'de Kadir Albayrak\Belgelerim\Belgeler uzantısı içerisinde bulunan belgenin oluşturma ve son kaydetme tarihinin 31/12/2007 olduğu, belgenin Albayrak isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu, son olarak kaydedildiği anlaşılan "ÇINAR.doc" isimli vvord belgesinde MİSYONERLER VE İŞBİRLİKÇİLERİ başlıklı, İlker ÇINAR isimli şahsa hitaben yazıldığı değerlendirilen yazı içerisinde; "—¦Misyonerlerin ve inkarcı işbirlikçilerinin gündemlerine bakıldığında; abartılmaması gereken, kötü niyeti barındırmayan, içtenlikle yapılan dini bir telkinmiş bu. Bu işbirlikçi ve kanaat önderlerinden bazıları 'Öyle çok sayıda kişinin dinini değiştirdiği abartıdır, yalandır!' gibi söylemlere başvururlar. Bu girişimle karşı bir kamuoyu oluşmaması ve herhangi bir tepki gelmemesi için ortamı yumuşatıp dikkatleri dağıtmak isterler. Ne zaman misyonerliğin bir tehlike olduğu konusu açılsa, bu inkarcı işbirlikçiler baltalarını gömdükleri yerlerden alarak, megafonlarını açarak misyonerleri koruma yoluna giderler. 'Asıl görevleri de budur! Bu coğrafyada önce onlar devreye sokuldu, her türlü desteği alarak en kritik noktalara yerleştirildiler, BOP 'in parçası olarak.' Bu işbirlikçilerin gündemlerine bakıldığında misyonerlik endüstrisi için 2/64 yumuşatılmış söylemlerle karşılaşırız. 'Söylenildiği gibi çok sayıda kişi dinini değiştirmedi, söylenildiği kadar misyoner yok, dinini değiştirenlerin çoğunluğunu ise eskiden Hıristiyan olup sonradan Müslüman olan ve şimdilerde tekrar özüne dönen kişiler' bu gibi söylemlerini duymamız mümkündür-" şeklinde BOP ile ilgili ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. > Salim Cöhce'nin İnönü Üniversitesindeki odasında yapdan aramada elde edilen 12 Adet CD-DVD'nin yapılan ön incelemesinde, "Hafıza (E)" isimli klasör içerisinde "Misyonerler-A.Şahin'e gönderildi." isimli açık kaynaklardan alındığı değerlendirilen belgenin içeriğinde, Misyonerliğin tanıtımı, misyonerlik faaliyetleri, Misyonerlik faaliyetleri karşısında alınması gereken tedbirler şeklinde bilgilere yer verilen ve sol üst köşesinde "Müdafaa-i Hukuk Bülteni No:24,16 Temmuz 2004" ibaresi bulunan belge içeriğinde özetle; "¦¦¦Tarihi süreç içerisinde Katolik, Ortodoks ve Protestan misyonerlik türleri olarak karşımıza çıkan söz konusu faaliyetler içerisinde bizi bugün en çok ilgilendireni bütün türevleri ile Protestan misyonerlerdir. ...Günümüzdeki misyonerlik faaliyetlerinin sağlıklı değerlendirilebilmesi için SSCB'nin yıkılması ile birlikte ortaya çıkan "Yeni Dünya Düzeni, Küreselleşme, BOP, GOP ve GOKAP ile birlikte ele alınmalıdır" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. 5.3.8-PKK-MİSYONERLİK BAĞLANTISI SÖYLEMİ Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile dosyamız kapsamından elde edilen bilgi ve belgelerde PKK-Misyonerlik bağlantısına ilişkin söylemler kullanılmak suretiyle cinayetlere yönelik ortam hazırlama faaliyetlerinde bulunulduğuna dair birçok bilgi ve belge elde edilmiş olup, Bazıları şunlardır; # >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; " ...Brifingin içeriğinde Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Misyonerlerin, Bölücü Terör Örgütü Üyeleriyle birlikte hareket ettiği, misyonerlerin onlara destek verdiği, GOKAP'ın amacının Kürdistan'm kurulması olduğu, Misyonerlerin de Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ne hizmet ettiği hususları yer almaktadır. Kendi isteğimle size teslim ettiğim tarafınızca imajı alınan flash bellek içerisinde belirttiğim konular ile ilgili belgeler mevcuttur... Toplantıda ... Misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladık... .PKK ile Misyonerlik arasında bağlantı olduğu ile ilgili is t ili bari bilgiler varmış gibi gösterilen istihbari belgeler hazırlandı. PKK ve Misyonerlik arasındaki bağlantıyı gösteren istihbari bilgileri temellendirmek amacıyla misyonerlik faaliyeti yürüten kişilerin isimleri belirtilmek suretiyle sanki bu bilgiler onlardan alınmış gibi düzmece ses kaydı düzenleniyordu...yapılan çalışmaların Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlamak olduğu..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Deniz Uygar (İlker Çınar), ifadesinde belirttiği hususlarla ilgili olarak teslim ettiği "Team 2GB" ibareleri bulunan flashdiskin yapılan incelemesinde, "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli, Asimetrik Psikolojik Harekat Planı 2008 Malatya 2/65 Jitem İstihbarat Belgelerine Dayalı Olarak Misyonerlerin Bölücü ve Yıkıcı Faaliyetleri başlıklı, 115 sayfalık Word belgesinin içeriğinde yer alın "GATEYVAY EDUCATİONAL SERVİCES GES" başlıklı kısımda; "¦¦¦Bu organizasyon ABD eğilim bakanlığına bağlı bir misyoner kuruluştur. Hem bir devlet kuruluşu hem de misyoner örgütü olarak hizmet veren Getaway PKK'ya doğrudan destek vermektedir. Türkiye'de PKK taraftarı olan sivil toplum örgütlerine ve bu örgütlere kayıtları bulunan onlara göre sözde şehit yakınlarına yani öldürülen teröristlerin ailelerine para ve diğer yardımlarda bulunmuşlardır. Lisa Pursley bu organizasyonun Türkiye 'deki yöneticisi olup Yakup Ördekçi oğlu takma ismini kullanmaktadır. İstanbul'da Kadıköy semtinde Caferağa Mahallesi Bahariye Caddesi Kat 5 Daire 5 adresinde büroları bulunmaktadır. Aşağıda Lisa Pursley'in yönetici olarak bir raporu bulunmaktadır..." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —Deniz Uygar (İlker Çınar) 'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli word belgesinin "NOSYON" başlığı altında; "Kürt Ulusunun yok edilme politikasına karşı göstermiş oldğu dayanma noktası zorlanınca; rasyonel bir savunma hareketi olan silahlı direniş PKK aglütinasyonunu yaratmıştır. PKK, Kürt Ulusunun bir direniş hareket normu olarak desteklenecektir..." "Onurlu savaşım veren PKK askerlerine yapılan yardım TC. Devleti'nin istilası altında bulunan Kuzey Kürdistan Halkı üzerinde memnuniyet yaratmıştır " şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. —"KUZEY KÜRDİSTAN 4. KONSORSİYUM MEMORANDUMU" başlıklı yazı içerisinde; "PKK Kuzey Kürdistan'ın ulusal kurtuluş savaşını vermektedir ve asla terörizm değildir. Kürdistan Hıristiyan Birliği olarak bu mücadelenin; sivil alanda olduğu gibi silahlı savunma alanında yürütülen meşru bir hareket olduğuna kanaat getirilerek uluslararası platformlarda desteği olmasına dair görüş bildirilmiştir" şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapılan aramada elde edilen 14 nolu CD'nin içerisinde bulunan 147715.PDF isimli pdf formatındaki belgede; Dinler Tarihi Derneği tarafından basılmış, "Dinler Tarihi Araştırmaları 5, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik, Sempozyum (01-02 Ekim 2005, Ankara)" isimli, Dr. Asife Ünal tarafından yayına hazırlanmış, Yönetim ve Düzenleme Kurulunda "Prof.Dr. Abdurrahman Küçük, Prof.Dr. Mehmet Aydın, Doç.Dr. Ahmet Hikmet Eroğlu, Dr.Asife Ünal, Bayram Polat" şahısların isimlerinin yazılı olduğu, Bahse konu belgede "V. OTURUM AKDENİZ VE EGE BÖLGESİNDE 2/66 MİSYONERLİK" başlığı ile verilen bölümde "Mersin ve Tarsus Çevresinde Misyonerlik- İlker Çınar" şeklinde İlker Çınar isimli şahsın sempozyumda yaptığı sunuma ilişkin kısmın verildiği, Bu kısımda İlker Çınar'ın; "...PKK'nın temelini atan bugün ülkemizde cirit atan misyonerlerdir. 1962 yılında 'Barış Gönüllüleri' adıyla Türkiye'nin doğusuna giden kilise destekli gizli servis ajanları, istihbarat çalışmalarını tamamlayıp; misyonerlik, bölücülük faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Topladıkları bilgileri CIA 'ya ulaştırmışlardır. Ülkemizde 1983 senesinde PKK hortladı. Bugün PKK'ya verilen destek açıkça kenedini göstermektedir. Çekiç Güç ve NGO gibi sivil toplum örgütlerinden destek almaktadır. Sözde insani yardım görüntüsünde olan misyonerlerin gerçek amacı T.C Devletinin temelini ortadan kaldırmak için yapılan fiili harekettir. Çok sayıda Kürt kökenli vatandaşlarımız kiliseler aracılığı ile Amerika'ya götürülerek eğitime tabi tutulmuşlardır. Kuzey Irak ve Türkiye içerisinde oluşturulan kamplarda ise aynı şekilde beyin yıkamalar yapılmaktadır..." şeklinde hususlardan bahsettiği belirlenmiştir. —Abdurrahman Küçük'ün iş yerinde yapdan aramada elde edilen Casper Nirvana marka Laptop içerisinde bulunan Western Digital marka harddiskde bulunan "TÜRKİYE'DE MİSYONERLİK VE AKP DÖNEMİ Prof.Dr.Abdurrahman Küçük" başlığı altında; "—Barış Gönüllüleri ile ilgili benzeri hatırayı da ben Emekli bir Albay'dan 1992'li yıllarda dinlemiştim. Albay, 1950'li yıllarda Güneydoğu Anadolu illerimizden birinin bir köyüne Barış Gönüllüsü bir subayla gitmiştir. Köye gittiklerinde Barış Gönüllüsü subay, köyün şivesiyle köylülerle sohbet etmeye başlamıştır. Bu sohbet üzerine Türk Subayı, 'bunlar, niçin bizim insanımızla bu kadar ilgileniyor ve ayrıntı sayılacak kadar Kürtçe öğrenmişlerdir?' diye kendisine sorular sormuştur. Bu soruların cevabını, yıllar sonra, PKK'nın ortaya çıkmasıyla verebilmiştir. Yüzyıllar önce atılan tohumların ürünü yüzyıllar sonra alınabilmiştir. Günümüzde de yüzyıllara varmadan ürünü alınacak tohumlar atılmaktadır. Atılan tohumların istedikleri gibi olması ve amaçlarının gerçekleşmesi için yine devrede olanlar Misyonerlerdir. Amaç aynı, fakat metot değişiktir... Türkiye 'ye gelen Barış Gönüllülerinin hatta daha sonra gelen Çekiç Güç görevlilerinin Misyonerlik yaptıkları, bölücülüğü ve bölücüleri destekledikleri, PKK'ya da en büyük yardımın bazı ülkelerin desteğindeki Misyoner kuruluşlarca olduğu sık sık gündeme getirilmiştir, getirilmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadoluda Türkçe ve Kürtçe dağıtılan kitapçıklar, 'İsa Kürtleri çağırıyor' broşürlerini bu dönemlerde olması dikkat çekicidir—" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >www.habervitrini.com isimli internet sitesinde 08/06/2002 tarihinde yayınlanan "TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ BASIN SÖZCÜSÜ Sevgi ErenerokTÜRKİYE, MİSYONER KUŞATMASINDA" başlıklı haberde "ÜÇ KOLDAN KUŞATILDIK" alt başlığında; "¦¦¦Türkiye'deki işbirlikçilerin, misyonerlik faaliyetlerine isteyerek veya istemeyerek destek olduğunu da ileri süren Sevgi Erenerol, terör ist başı Abdullah Öcalan'ın Vatikan'a yazdığı 2/67 mektubun ve kendini cemaat olarak gören grup liderlerinin, 'Dinler arası diyalog' diyerek Papa'nın ayağına kadar gidip görüşenlerin buna örnek olduğunu iddia etti-" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. >Mehmet Avdın,Şahin Filiz, Abdurrahman Küçük ve İlker ÇINAR'ın konuşmacı olarak katıldığı panelle ilgili olarak, http://haber.mynet.com ve http://kenthaber.com isimli internet sitelerinde yayınlanan 29 Nisan 2005 tarihli "PKK'ya desteği misyonerler veriyor" başlıklı haberde; "PKK'ya desteği misyonerler veriyor" 29 Nisan 2005 MERSİN (İHA) - "Mersin'in Tarsus İlçesi'nde Misyonerlerin Türkiye Üzerindeki Oyunları" paneli düzenlendi. Ülkücü İşçiler Derneği Tarsus Şubesi tarafından düzenlenen panele Konya Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Aydın ile Doç. Dr. Şahin Filiz, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük ve Tarsus Protestan Kilisesi eski Başpapazı iken Müslüman olan İlker Çınar konuşmacı olarak katıldı. 17 Temmuz 2003 yılında cemaat vakıflarının mülk edinmesiyle misyonerlik faaliyetlerinin arttığını dile getiren; Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, "AB sevdasıyla Türkiye'nin bölünme noktasına geldiğini, misyonerlik faaliyetlerinde 200 yılda alınamayan mesafenin 2 yılda alındığını ifade etti. Küçük, Güneydoğu'da PKK'ya desteği de misyonerlerin verdiğini söyledi" Prof. Dr. Mehmet Aydın, "Türkiye'de yabancı ülke okullarının Hıristiyan yetiştirdiklerini belirterek bu okullara karşı iyi niyet gösterilmemesini istedi." Doç. Dr. Şahin Filiz, "Misyonerlik bizim Türk milletimize yayılmış bir hastalıktır. Bir an önce irkilip kendimize gelmeliyiz" dedi. Dinlerarası diyalogun bir misyonerlik faaliyeti olduğunu söyleyen Tarsus Protestan Kilisesi Eski Başpapazı İlker Çınar da, "misyonerlerin amacının Türkiye'yi bölmek olduğunu söyledi." şeklinde ibarelerin yer aldığı belirlenmiştir. >www.turkmeclisi.org isimli internet sitesinde yayınlanan "MİLLET TEKTİR! Prof.Dr. Abdın-rahman Küçük" ibareleri ile başlayan "Kürt Meselesi'nin Ortaya Çıkarılmasında Batılı Bazı Ülkelerin ve Misyonerlerin Rolü" başlıklı yazıda; "...Kürtçeyi ve İslam'ı iyi bilen, bölgenin özelliklerine göre yetiştirilmiş Misyonerler'in Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya gönderilmesi sadece geçmişe ait değil günümüzde de uygulanan/devam eden bir yöntemdir. Bu Misyonerler, I690'lı yıllarda Kürt diye niteledikleri insanımızı Hıristiyanlaştırma yoluyla Osmanlı Devleti 'nden koparmaya çalıştıkları, ancak başarılı olamadıkları ve ümitlerinin boşa çıktığı bilinen hususlardandır. Günümüzde Misyonerler, 2/68 Güneydoğu Anadolu'da ASALA'ya ve ASALA'nin yerini alan PKK'ya yardım ederek hatta Kürtçe/Türkçe İsa Kürtleri Çağırıyor başlıklı broşürler dağıtarak onları Hıristiyanlaştırma yanında Türk Devlet i'ne ve Türk Milleti'ne düşman etme amacını benimsemişlerdir...." "...1961 yılından sonra Türkiye'ye gönderilen Barış Gönüllüleri ile arkasından Çekiç Güç Görevlileri'nin bir nevi Misyoner olarak yetiştirildiği ortaya çıkmıştır. Çünkü Barış Gönüllüleri; gidecekleri ülkenin hem bölgesel özelliklerine hem dinî anlayışlarına hem dil hem de şive ayrıntılarına göre hazırlanmaktadır. Türkiye 'ye gelen Barış Gönüllülerinin hatta daha sonra gelen Çekiç Güç görevlilerinin Misyonerlik yaptıkları, bölücülüğü ve bölücüleri destekledikleri, PKK'ya da en büyük yardımın bazı ülkelerin desteğindeki Misyoner kuruluşlarca yapıldığı sık sık gündeme getirilmiştir/ getirilmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Türkçe ve Kürtçe dağıtılan kitapçıklar, İsa Kürtleri çağırıyor broşürlerini bu dönemlerde olması dikkat çekicidir-¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. > Zekeriya Beyaz'ın işyerinde yapılan aramada elde edilen 942 ile numaralandırılan dokümanın yapılan incelemesinde, http://misyonerlik.bravepages.com/ misy_03.html adresinden 14.01.2005 günü indirildiği anlaşılan "Katolik Kilisesinin Türkler Üzerindeki Planları" başlıklı iki sayfa yazının girişinde; "Papalığın ve onun şahsında Katolik Kilisesinin Türkler ve Türk vatanı üzerindeki hesaplarının çarpıcı misallerinden birisi Papalığın PKK ve lideri Öcalan konusunda aldığı tavırdır. Roma da bulunduğu zaman içerisinde Öcalan'a bizzat Kiliseler tarafından sahip çıkıldığı kamuoyuna yansıyan bir hakikattir." Şeklinde ibarelerin olduğu, Yazı devamında PKK ve Papalık ile irtibatı gösterir hususların anlatıldığı çıktı üzerinde el yazısı ile sayfanın başına "Said Nursi ve Gülen in de Hıristiyan ruhani reisleri ile münasebeti aynı amaca yönelik" yazdığı, Ayrıca bazı paragrafların yanına yine el yazsı ile "Vatikan 2. Konsili 1965 Diyalog Ekümenik" "Diyalog, hoşgörü" "PKK ve papazlar" "Vatikan APO yu destekler" yazdığı belirlenmiştir. >17/07/2009 tarihinde isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve mektup ekinde bulunan evraklar incelendiğinde; İsmini vermek istemeyen ve Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalıştığını belirten ihbarcı, Malatya'da Zirve Yayınevinde işlenen cinayet ile ilgili bildiklerini anlatacağını belirterek mektupta bahse konu cinayetin gerçekleştirilmesinde kimlerin ne şekilde rol aldığı ile ilgili hususlara değindiği, ayrıca 2007 yılı Mart ayında Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger tarafından Kayseri J. Blg. K ve J.Gn.K. lığı Denetleme Başkanına verilen brifinge ilişkin belgelerin yer aldığı CD ve 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere ait listeleri ihbar ekinde gönderiği, 2/69 Bahse konu ihbar ekinde gönderilen CD içeriğinde "BRF" isimli klasör içerisinde yer alan belgelerden, "BRF. 12.03.2007 (METİN)" isimli vvord belgesi incelendiğinde; belgenin "GİZLİ" ibareli 21 sayfadan ibaret "MALATYA İL JANDARMA KOMUTANLIĞI BRİFİNGİ" başlıklı "Sayın Komutanım, İl J. K. lığı brifingini "GİZLİ" gizlilik derecesinde (60) dakikalık süre içerisinde perdede sunulan başlıklar altında arz edeceğim" şeklindeki ibarelerle başlayan "// Jandarma Komutanı J.Kurmay Albay Mehmet Ülger" adına imzaya açılmış bir belge olduğu, belgede "Misyonerlik Faaliyetleri" başlığı altında, "Sonuç olarak bölücü unsurların ve misyonerlerin; Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Irak'ın kuzeyinin entegrasyonunu hedefledikleri görülmektedir, "şeklinde yer alan ibareleri olduğunun görüldüğü, Belgelerin içeriği incelendiğinde, bölücü terör örgütü PKK ile misyonerlerin birlikte hareket ettiğine dair verilerin hazırlandığı ve Mehmet Ülger adına imzaya açıldığı, brifing belgesinde de bu hususa yer verildiği ve her iki belgede de PKK ile misyoner faaliyetlerinin aynı amaç çerçevesinde geliştiğine dair ibarelerin mevcut olduğu tespit edilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Salih Gürler savunmasında; "•¦¦Emre'nin bir gün misyonerlerin yerini bulduğunu, Malatya idarecisinin Necati adında biri olduğunu söylediğini, bunların engellenmesi gerektiğini, engellenmez ise anamızın, bacımızın namusunun elden gideceğini söylediğini, nedenini soramadığını, bunların amacının vatanı bölmek olduğunu söylediğini, bunların PKK ile işbirliği yaptıklarını, engellenmeleri gerektiğini söylediğini, bazı misyonerlerin Malatya ilinde 50 tane evlerinin olduğunu, kızların para karşılığı veya zorla bazı ayinlere katıldıklarını söylediğini..." beyan ettiği tespit edilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Hamit Çeker savunmasında; " —Emre 'nin gazetede yazın çalıştığı sırada Hizbullah militanı olduğunu söyleyen bir kişi ile tanıştığını, bu kişinin de o gazetede çalıştığını ancak hatırladığı kadarıyla işten atıldığını ya da çıktığını, bu şahsın kendisini evine götürdüğünü evinde bazı raporlar gösterdiğini bu raporların PKK ve Hizbullah 'a ait bilgiler içerdiğini uluslar arası bağlantılarını anlattığını söylediğini, daha sonra konuyu kapattığını-" beyan ettiği tespit edilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Abuzer Yıldırım savunmasında; "Emre ile olay günü sabahı konuştuklarında 2006 yılı yaz aylarında Malatya birlik gazetesinde çalıştığı sırada kendisinden daha sonra buraya işe giren ve bir süre birlikte çalıştıkları, aklında Mehmet olarak ismi kalan ancak net olarak hatırlayamadığı şahısla tanıştığını bir gün Ankara veya Adana dan bazı şahısların gazeteye gelerek bu şahsın bu şahsın misyonerlik, PKK, hizbullah ile içice olduğunu söylemeleri nedeni ile işten çıkarıldığını, aynı gün bu şahsın emre'yi çayocağına götürerek sana her türlü devlet güvencesi sen benle çalış, benle gel, dendiği ve bunun üzerine bu şahsın evine gittiği evin nerede olduğunu kendilerine söylemediği evde bir 2/70 başkasının daha olduğunu, bu şahsın evinde mühürlü Ankara Konseyine şeklinde hazırlanmış bir belge gördüğünü, bu belgede misyonerlik, alevdik, pkk ve hizbullahın birlikte devlet aleyhine çalıştığını bildiğini söylediğini^ beyan ettiği belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Cuma Özdemir savunmasında; "¦¦¦Olay günü sabahı Emrenin babasının spor salonuna gittiklerini, orada Emre'nin kendilerine Malatya da yazın yerel bir gazetede çalışırken burada sakallı bir kişi ile tanıştığını, bu şahsın daha sonra gazeteden çıkartıldığını misyonerlikle ile ilgili edindiği bilgilerin bir kısmını bu şahıstan bir kısmını internetten öğrendiğini bu şahsın kendisini bir yere götürdüğünü orada değişik sakallı, değişik kıyafette kişilerin olduğunu, bunların bir kısmının alevi, bir kısmının PKK, bir kısmının Hizbullahçı olduğunu söylediğini¦¦ ¦ " beyan ettiği tespit edilmiştir. > Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın savunmasında; "¦¦¦Misyonerler ülkemizde ve Malatya'da faaliyet göstermektedir. Amaçları da hem bizim insanlarımızın dinini değiştirip Hıristiyan yapmak, hem de devletimize karşı düşman durumuna getirmektir. Hatta ben bu faaliyetlerde misyonerlerin PKK ile ilişkisi olduğuna da inanıyorum..." "...Ben, meraldi bir insan olduğum için Hristiyanlık ve Misyonerlik konularında bilgi sahibi olmak istedim, yine bunların ülkemizde ve Malatya'da faaliyet gösterdiğini düşündüm, ayrıca edindiğim bilgilerden de misyonerler ile PKK'nın ilişki içerisinde olduğunu tahmin ediyordum. Tahminen 2006 yılı sonu 2007 yılı başlarında babamın spor salonunda bulunurken ismini bilmediğim fakat kendisini araştırmacı olarak tanıtan bir kişi ile sohbet ederken, bu kişi de Hristiyanlık ve Misyonerlik konularından bahsetti. Malatya İlinde kiliselerin olduğunu, parasal güçlerinin olduğunu söylemişti. Ben bu şahsı tanımıyorum, fakat babam belki bilebilir. Bu şahıs ile konuşmamız sadece karşılıklı görüş alışverişi şeklinde geçti, başkaca bu şahsın bizim spor salonuna gelip gelmediğim hatırlamıyorum, aleviler üzerine araştırma yaptığını da hatırlıyorum¦¦¦" şeklinde beyanının olduğu tespit edilmiştir. —Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 8. Celsesinde ise; " - Babama ait spor salonunda tarihini hatırlayamıyorum , olaydan 6 ay ya da bir yıl kadar önce görsem tanıyabileceğim saçı dökülmüş bir şahıs önce alevilikten daha sonra da Malatya daki kilise evlerden bahsetti" şeklinde beyanlarda bulunduğu belirlenmiştir. —Bu beyanlara ilişkin olarak Ruhi Abat Mahkemenin 16. celsesinde; " ¦¦¦Kendisinin misyonerlik faaliyetleri ile ilgili müstakil olarak yaptığı bir çalışmanın bulunmadığını, ancak ekip çalışması olarak 2-3 adet çalışmalarının olduğunu, konu Türkiye genelinde yapılan misyonerlik faaliyetlerini her ilahiyat fakültesinin kendi bölgesini tarayarak çalışma yapması olduğunu, O projeye bağlı olarak bir ekip çalışması yaptıklarını, kendilerinin Malatya ve Adıyaman bölgesinde misyonerlik faaliyetlerinin ne olduğunu anlamaya çalıştıklarını, 2/71 birlikte çalıştıkları şahısların isimlerinin Şükrü Uslu, Şuayip ÖZDEMİR, Yusuf BENLİ, Hamdi ONAY, Hulusi ARSLAN ve Ahmet SİNANOGLU olduğunu, bu çalışmalar ile ilgili olarak hem emniyetten hem de valilikten izin aldıklarını, Jandarma Alay komutanlığının kendisinden 2006 yılında konferans talebinde bulunduğunu, 2. Jandarma Alay binasında rütbeli personele bu konuda konferans verdiğini-" belirttiği görülmüştür. —Misyonerlik çalışmalarının kültürel ya da ırki bölgesel hedef kitlesi sorulduğunda; "—kendilerinin çalışmalardan bu konuda bilgi edinemediklerini, Medyadan bu konuda bilgi sahibi olduklarını. Aleviler üzerinde çalışıldığını, belirli kesimler üzerinde çalışıldığı bol miktardayer aldığını-¦¦" beyan ettiği tespit edilmiştir. 5.4-RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNE YÖNELİK MİSYONERLİK VE AZINLIKLAR KONUSUNDA DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR) MERKEZLİ YÜRÜTÜLEN PROPAGANDA FAALİYETLERİNİN CİNAYET SANIKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Deniz Uygar (İlker Çınar) aracılığı ile her üç cinayete yönelik yürütülen propaganda faaliyetlerinin cinayet sanıklarının, cinayetleri işlemesinde büyük etkilerinin bulunduğu görülmüştür. >Trabzon'da işlenen Rahip Andrea Santoro cinayeti sanığı Oğuzhan Akdin; ™15/05/2006 tarihli duruşmada ki savunmasında konu ile ilgili özetle; "...kendisine bu sözleri söyleyen şahısları merak ettiğini, şahısları takip ettiğini, bu şahısların kiliseye girip çıktığını gördüğünü, kapı aralığından içeri baktığında aynı şahısların papaz Andrea Silvio Santoro ile konuştuğunu gördüğünü, bunu görünce misyoner faaliyetleri ile ilgili okuduğu kitapları hatırladığını, bir süre sonra tekrar iki kişinin kiliseden çıktığını, bunları takip ettiğini, takip sonrasında şahısların Beşerliye gittiklerini gördüğünü, orada insanları kandırdıklarını, "kurtuluşa gelin" gibi sözler duyduğunu..." şeklinde, -Trabzon ACM.'nin 10.10.2006 gün ve 2006/238 esas, 2006/452 sayılı kararında özetle; "...yine o dönemde Türkiye'de yazılı ve görsel medyada gündemde olun misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yayınlardan etkilendiği ve daha önceden bildiği ve gördüğü Trabzon'da bulunan Santa Maria Kilisesi papazı Andrea Silvio Santoro'yu öldürmeyi düşünmeye başladığı..." şeklinde beyanlarının bulunduğu belirlenmiştir. >Hrant Dink cinayeti sanığı Ogün Samast 23/01/2007 tarihinde CMK 250 Sayılı Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde konu ile ilgili özetle; "...İlköğretim okulu önünde simit satan Yasin Hayal ile görüşmeye başladım. Bu şahısla arada sırada yolda gördüğüm zaman konuşuyorduk. Yasin ile konuşmamızda bana Çeçen Rus savaşı hakkında, Amerika'nın Irak'a yaptığı işgal hakkında bilgiler veriyordu. Yaklaşık 6-7 ay 2/72 önce konuşmamızda bir ermeni gazetecinin olduğunu, bu şahsın Türklere hakaret ettiğini, dolayısıyla bunun cezalandırılması gerektiğini söyledi. Hatta benim genellikle gittiğim internet cafeden bu şahsın yazısına ve resimlerine baktım. Yasin ile her görüşmemizde Hrant Dink 'in Türk düşmanı olduğunu ve Türkler aleyhine hakaret ettiğini belirtti. Hatta bana Hrant Dink'in internetten indirilmiş resimlerini verdi..." şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın 18/05/2007 tarihinde Malatya TEM Şube Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde konu ile ilgili özetle; "...Ben meraklı bir insanım. Misyonerlikle ilgili olarak gazete, televizyon ve Internet vasıtası ile elimden geldiğince bilgi sahibi olmaya çalıştım. Benim bildiğim ve öğrendiğim kadarıyla, misyonerler ülkemizde ve Malatya'da faaliyet göstermektedir. Amaçları da hem bizim insanlarımızın dinini değiştirip Hıristiyan yapmak, hem de devletimize karşı düşman durumuna getirmektir. Hatla ben bu faaliyetlerde misyonerlerin PKK ile ilişkisi olduğuna da inanıyorum..." şeklinde beyanda bulunduğu belirlenmiştir. 5. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >TUSHAD Beyaz Kuvvetler tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 2005 yılı Ocak ayında gönderilen talimatlar ile, Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin seçilmesi sonrası Ergenekon Terör Örgütü tarafından Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine kadar gelinen süreçte, özellikle misyonerlik faaliyetlerinin ülkede yaygın ve tehlikeli boyutlara ulaştığı teması işlenmek suretiyle ülkemizde yaşayan azınlıklara karşı kin ve düşmanlık oluşturacak nitelikte propaganda faaliyetlerine girişilmiştir. Bu faaliyetler kapsamında Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'nin düzenledikleri toplantı, sempozyum, konferanslar ve yayınladıkları kitaplarda ortaya koydukları söylemler ve yapılan aramalar neticesinde kendilerinden elde edilen belgelerde yer alan misyonerlik ile ilgili hususların, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında soruşturma yapılan sanıklardan elde edilen belgelerde yer alan hususlar ile tamamen paralellik arzettiği, bu durumun da misyonerlik konusunda ortaya atılan tezlerin desteklenmesi amacıyla özellikle akademik camianın kullanıldığını ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu husustaki beyanlarının doğru olduğunu ispatlamıştır. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı ilk olarak televizyon programına çıkararak bu kişinin açıklamalarının toplumda yankı uyandırmasını, ilerleyen süreçte de bu kişinin popüler hale gelerek birçok toplantı ve konferansa katılmasını sağlayan Mustafa Hulki Cevizoğlu, Hakan Kalyoncuoğlu ve Zekeriya Beyaz ile, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte konferanslara ve bir takım programlara katılan Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'nin Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında kamu davası açılan sanıklarla irtibat halinde oldukları, bu durumun ise misyonerlik faaliyetleri hususunda ki ortamın özellikle Ergenekon Terör Örgütü tarafından 2/73 oluşturulduğunu göstermiştir. Misyonerlik konusunda özellikle yazdı ve görsel birçok propaganda aracının kullanıldığı, bazı üniversitelerde, üniversite öğretim üyeleri ile birlikte konferanslar düzenlendiği, misyonerlik konusunda düzenlenen bu konferanslara Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da ayrıca davet edildiği, tüm bu faaliyetlerin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 2005 yılı Ocak ayında gönderilen talimatlarda belirtilen hususlarla tamamen paralellik arzettiği görülmüştür. >Ayrıca misyonerlik konusunda kamuoyu ve korku ortamı oluşturmak amacıyla Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında kamu davası açılan sanıklardan elde edilen bilgi ve belgeler ile, dosyamız kapsamında Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'den elde edilen belgeler ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları ile teslim ettiği belgeler arasında söylem birlikteliği noktasında büyük benzerliklerin bulunduğu belirlenmiş olup, bu söylem birlikteliği noktasında özellikle; Ergenekon Terör örgütü soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan bazı sanıklardan misyonerlik faaliyetleri konulu sunum ve vvord belgelerinin elde edildiği, bu belgelerde ve faaliyetlerde ülkede misyonerlik faaliyetlerinin arttığı, giderek tehlikeli boyutlara ulaştığı ve ülke için bir tehdit haline geldiği, misyonerlik faaliyetlerinin artmasında mevcut yürütme organının ve bazı cemaatlerin faaliyetlerinin etkili olduğu konularında propaganda faaliyetlerinin yürütüldüğü, Ergenekon Terör örgütü soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan şahısların bu eylem ve söylemlerine paralel olarak Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'nin de farklı tarihlerde birbirine benzer söylemlerde bulundukları, buna ilişkin belgelerin kendilerinden elde edildiği, bu söylem birlikteliği ve belgelerin tamamı bir araya getirildiğinde, "MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ARTTIĞI VE TEHLİKELİ BOYUTLARA ULAŞTIĞI İLE İLGİLİ" söylemlerin, Ergenekon Terör Örgütü ve dosyamızın bazı şüphelileri tarafından birbirine paralel olarak devamlı işlendiğini, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konuda ki beyanlarının doğru olduğunu ortaya koymuştur. Dosyamız şüphelileri ile Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından ele geçen bilgi ve belgelerde dinlerarası diyalog kavramına sürekli vurgu yapılarak bu hususun işlendiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu belgelerde ve beyanlarında da Dinlerarası diyalog kavramı üzerinde özellikle durulduğu, Zirve Yayınevi cinayetinin bu temayı işlemek suretiyle AKP ve Gülen cemaati üzerine yıkmak için ortaya atılan tez ya da görüşleri destekler mahiyette sahte raporlar hazırlandığı, bu bilgi, belge ve beyanların Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, "DİNLER ARASI DİYALOG-MİSYONERLİK SÖYLEM t' konusundaki beyanlarını doğruladığı belirlenmiştir. Ergenekon Terör Örgütünce misyonerlik faaliyetleri konusunda yapılan çalışmalarda ve kullanılan söylemlerde özellikle GÜNEY KORE ile ilgili benzer örneklendirmelerin yapıldığı, Misyonerlik ve Zirve Yayınevi cinayeti öncesinde yapılan bir takım faaliyetler ile ilgili bilgilerin yer aldığı, bu söylemlere paralel olarak Zekeriya Beyaz, 2/74 Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'nin de farklı tarihlerde birbirine benzer söylemlerde bulundukları, bu durumun da Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın "GÜNEYKORE ÖRNEĞİ" konusundaki beyanlarını doğruladığı görülmüştür. Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Sevgi Erenerol'un yürütülen misyonerlik faaliyetleri ile ev kilise sayılarının arttığı, bu söylemleri çeşitli toplantılarda dile getirdiği, yine Ahmet Hurşit Tolon, Durmuş Ali Özoğlu ve Doğu Perinçek'ten elde edilen misyonerlik faaliyetleri konulu belgelerde, misyonerler tarafından ev kiliselerinin açıldığı hususlarının yer aldığı, ikamet ve iş yerlerinde arama yapılan Zekeriya Beyaz, Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'den elde edilen belgeler ve bu şahısların misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yaptıkları çalışmalarda ev kilise sayılarının misyonerlik faaliyetlerine bağlı olarak arttığı, özellikle bazı iller ile ilgili sayı da belirtilmek suretiyle ev kilise sayılarında ki artışa vurgu yapıldığı belirlenmiştir. Zekeriya Beyaz'dan elde edilen dokümanda Ev kiliseleri şemasının bulunduğu, bu şema incelendiğinde benzer şekil ve şemaların; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flashdiskte, Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Abuzer Yıldırım'ın olay yerinde yapılan üst aramasında elde edilen flashdiskte, Malatya Valiliğine isimsiz ve imzasız ihbar mektubunun ekinde gönderilen CD içerisinde benzer şekilde yer aldığı görülmüş olup, bu husus Ev kiliseleri konusundaki bu çalışmaların aynı merkez tarafından yapıldığını tereddütsüz bir şekilde ispatlamıştır. Ayrıca Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın, Malatya ilinde bulunan ev kiliseleri ile ilgili olarak savunmalarında belirttiği rakamın neredeyse aynısının dosyamız şüphelileri tarafından da söylendiği, bu durumun da ev kiliseleri hususunda yapılan propagandanın ne derece etkili olduğunu, faaliyetlerin aynı merkezden yönlendirildiğini ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın "EV KİLİSE SAY/SI" hakkındaki beyanlarının doğru olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Zekeriya Beyaz'dan elde edilen belgeler, bu şahıslarla ilgili yapılan açık kaynak çalışmaları neticesi elde edilen bilgiler ile, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Ahmet Hurşit Tolon ve Sevgi Erenerol'dan elde edilen belgeler ve bu şahısların bu konudaki söylemlerinde; özelikle Misyonerlerin Kürt ve Alevi kökenli vatandaşlarımızı hedef aldığı hususlarının sürekli olarak işlendiği, bu durumun ise bu konunun aynı merkez tarafından kamuoyunda misyonerlere yönelik algı oluşturulması faaliyetleri kapsamında işlendiğini, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerde ve ifadesinde belirttiği, "MİSYONERLERİN ALEVİ VE KÜRT KÖKENLİ VATANDAŞLARIMIZI HEDEF ALDIĞI TEZİ" hakkındaki beyanlarının doğru olduğunu göstermiştir. Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında işlem yapılan bazı şahısların söylemleri ve elde edilen bir takım belgelere bakıldığında; Avrupa Birliğine giriş süreci ile gündeme gelen Avrupa Birliği uyum yasalarının misyonerlik faaliyetlerini artırdığı, mevcut yürütme organının misyonerlik faaliyetlerine göz yumduğu, mevcut hükümet döneminde misyonerlerin propaganda faaliyetlerinin hız kazandığı hususları sürekli 2/75 işlenmek suretiyle bu konunun gündemde canlı tutulmaya çalışıldığı, buna paralel olarak dosyamız kapsamında ikamet ve iş yerlerinde arama yapılan Zekeriya Beyaz, Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Şahin Filiz, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'den elde edilen belgeler ve bu şahısların misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yaptıkları çalışmalarda benzer ifadelerin kullanıldığının belirlendiği, bu durumun da "MEVCUT YÜRÜTME ORGANI DÖNEMİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARININ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİ ARTTIRDIĞI SÖYLEMİNE" yönelik faaliyetlerin Ergenekon Terör Örgütü tarafından yapıldığını, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerde yer alan bu konudaki hususların doğru olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Doğu Perinçek, Hasan Atilla Uğur, Erkut Ersoy, Hüseyin Vural Vural ve Sevgi Erenerol ile, dosyamız şüphelilerinden Zekeriya Beyaz, Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Şahin Filiz, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'den elde edilen belgelerde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yapılan propaganda ve belge hazırlama faaliyetlerinde kullanılan temalardan bazılarının; Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'nin eşbaşkanının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, amacının da Kürdistanı kurmak olduğu, bunun gerçekleşmesi için misyonerlerin çalışma yaptığı, Protestan merkezli Misyonerlik faaliyetlerinin CIA şemsiyesi altında yürütüldüğü, bu çalışmaların Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında çizilen yol haritasına uygun bir zemin hazırladığı, Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) "VAAT EDİLMİŞ TOPRAKLARIN" alınması ve jeopolitik projenin hayata geçmesi için hazırlandığı, bu projenin daha sonra Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) olarak büyütüldüğü, bu projenin arkasında Amerika, İsrail ve Avrupa'nın derin güçlerinin bulunduğu, hayata geçmesi için de Fethullah Gülen cemaati ve AKP iktidarının devreye sokulduğu hususlarının yoğun şekilde işlendiği, bu durumun da "BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) İLE İLGİLİ SÖYLEMLER" hakkındaki çalışmaların Ergenekon Terör Örgütü tarafından ortam hazırlamak amacıyla kullanıldığını ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarının doğru olduğunu tekrar ortaya koymuştur. Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ile dosyamız kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerden; Misyonerlerin yasadışı PKK terör örgütü üyeleriyle birlikte hareket ettiği, misyonerlerin onlara destek verdiği, GOKAP'ın amacının Kürdistan'ın kurulması olduğu, Misyonerlerin de Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ne hizmet ettiği, bu amaç doğrultusunda misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlediği, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıkları ile bu sanıklardan özellikle Emre Günaydın'ın, "...MİSYONERLER ÜLKEMİZDE VE MALATYA'DA FAALİYET GÖSTERMEKTEDİR. AMAÇLARI DA HEM BİZİM İNSANLARIMIZIN DİNİNİ DEĞİŞTİRİP HIRİSTİYAN YAPMAK, HEM DE DEVLETİMİZE KARŞI DÜŞMAN DURUMUNA GETİRMEKTİR. HATTA BEN BU FAALİYETLERDE MİSYONERLERİN PKK İLE İLİŞKİSİ OLDUĞUNA DA İNANIYORUM..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, bu beyanların PKK'ya desteği misyonerlerin verdiği konusunda yapılan propaganda faaliyetlerinin Zirve Yayınevi cinayetini işleyen sanıkların ifadesine konu olduğu, bu hususun da misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduğu konusunda yapılan bu propagandanın etkili olduğunu açıkça gösterdiği, hatta sanıkların olay günü yayınevinde PKK - Misyonerlik bağlantısına dair bilgi ve belge aradıklarını belirtmelerinin de bu hususu tekrar doğruladığı, bu durumun ise ''PKK-MİSYONERLİK BAĞLANTISI SÖYLEMİ" hakkındaki propaganda 2/76 faaliyetlerinin, Ergenekon Terör Örgütü tarafından ortam hazırlamak amacıyla kullanıldığını, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının bu konuda yapılan propagandayı ciddi şekilde dikkate aldıklarını, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanları ile teslim ettiği belgelerdeki hususların doğru olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, kendisine 2005 yılı Ocak ayı başında TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen talimatlarla misyonerlik alanında yürütülecek çalışmanın merkez üssü olarak kendisinin faaliyet yürüttüğü Tarsus ilçesinin seçilmesi sonrası Saha çalışmaları kapsamında yaptığı çalışmalar ve propaganda faaliyetleri ile oluşturulan ortamın, Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayet sanıklarının beyanlarına bakıldığında, sanıkların yapılan propaganda faaliyetlerinden ciddi şekilde etkilediğini, bu faaliyetlerin gayet başarılı olduğunu ve istenen hedefe ulaştığını gösterdiği, aynı zamanda maktul Hrant Dink'in de cinayet öncesi yalnızlaştırıldığı, oluşturulan bu etkiden faydalanılarak söz konusu cinayetlerin işlendiği anlaşılmıştır. >TUSHAD Beyaz Kuvvetler tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen talimatlar ile, Misyonerlere yönelik olarak yapılacak kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin seçilmesi sonrası, Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine kadar gelinen süreçte, Ergenekon Terör Örgütü tarafından bu cinayetlere yönelik ortam hazırlama faaliyetleri kapsamında, basın ve yayın kuruluşları ile, bazı akademisyenler kullanılmak suretiyle, misyonerlik faaliyetlerinin arttığı ve tehlikeli boyutlara ulaştığı, Dinlerarası diyalog söyleminin bir misyonerlik faaliyeti olduğu, Ev kilise sayılarının hızla arttığı, misyonerlerin Alevi ve Kürt kökenli vatandaşlarımızı hedef aldığı, mevcut yürütme organı döneminde yürürlüğe giren Avrupa Birliği uyum yasalarının misyonerlik faaliyetlerini arttırdığı, misyonerlerin hedefinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olduğu, misyonerler ile PKK arasında bağlantı bulunduğu gibi temaların yoğun şekilde işlendiği, Güney Kore ülkesinin bu hususta örnek olarak gösterildiği, yürütülen tüm bu faaliyetler sonucunda, ülkede misyonerlik faaliyetlerinin artarak tehlikeli boyutlara ulaştığı ve ülke için ciddi tehdit olduğu intihasının uj andırıldı»!, böylelikle devletin resmi organlarında ve toplumda azınlıklar ile misyonerlere yönelik bir tehdit algısı oluşturulduğu, sürekli bir misyonerlik tehlikesinin bulunduğu paranoyasını gündemde tutmaya çalışmak suretiyle oluşturulan bu ortamdan faydalanılarak peş peşe Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin işlendiği anlaşılmıştır. 6.BÖLÜM RAHİP ANDREA SANTORA, HRANT DİNK VE ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİNİN ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ VE EYLEM PLANLARI İLE OLAN İRTİBATINA İLİŞKİN GENEL DEĞERLENDİRME 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen olay hakkında CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen dellilerden; bu eylem ile birlikte 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde gerçekleşen Rahip Santoro ile 19/01/2007 tarihinde İstanbul ilinde 2/77 gerçekleşen Hrant Dink cinayetlerinin esasen münferit olaylar olmayıp, Ergenekon Terör Örgütü tarafından belirli bir plan çerçevesinde, ortak bir amacı elde etmek maksadıyla işlenen cinayetler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ergenekon Terör Örgütünün; hücre tipi yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olduğu, yapılanmasını geniş bir alana yayarak devlet içerisinde değişik kurumlara sızdığı, özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırması nedeniyle ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı görülmüştür. Örgütün nihai amacının; sürekli iç çatışma, kaos, komşu ülkeleri ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa Birliği ve insan haklarına karşı, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve naylon terör örgütleri ile uğraşan ve ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturmaya çalışmak; devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratarak, ülkeyi yönetilemez hale getirmek; bu şekilde ülkeyi daha rahat yönetip, yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturup, örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak; bu başarılamadığı taktirde ise yasama ve yürütme organlarını mubah gördükleri her türlü illegal yöntemlerle devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğu anlaşılmıştır. Örgütün, devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan kişilere yönelik fişleme faaliyetlerinde bulunarak bu kişileri halk nezdinde küçük düşürdüğü, Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme (Hükümet) organlarını lağvederek, yerine kendi düşünce ve amaçlarına uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği, bunu yaparken de yüce Atatürk'ün yolunu takip ediyormuş izlenimini vererek faaliyetlerini maskeleme cihetine gittiği, 2(K)2 yılında yapılan genel seçimlerden sonra mevcut meclisi ve hükümeti ortadan kaldırmak için "ERGENEKON" dokümanında belirtilen yöntemleri tek tek uygulamaya soktuğu, bu çerçevede kamuoyunda ciddi infaallere yol açan eylemleri sırasıyla gerçekleştirdiği, bu eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate alındığında eylemlerin aynı merkezden ve Ergenekon Terör Örgütünce yönetilip yönlendirildiği sonucuna ulaşılmıştır. Ergenekon Terör Örgütü nihai amaç ve hedeflerine ulaşmak için dosyamıza konu Zirve Yayınevi Cinayeti ile, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin işlenmesinde en önemli sebep olarak misyonerlik faaliyetleri ile Azınlıklar konusunu ön palana çıkarmış, bu konularda detaylı ve kapsamlı bir alt yapı çalışması yapmış, daha sonra elde ettiği bu argümanları yoğun bir şekilde kullanarak toplumu kin ve düşmanlığa sevk edecek nitelikte propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur. > Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından ele geçen belgeler incelendiğinde; 2/78 —Misyonerlerin Ülkemizi hedef olarak seçtiği ve cirit attığı, —Değişik illerde kilise evleri açtığı ve sayısının sürekli artış gösterdiği, —Bu faaliyetlere mevcut yürütme organının çıkardığı yasaların yol açtığı, —Misyonerlerin amaçlarının ülkeyi bölmek ve yıkmak olduğu, bunun için Ülkemizde bulunan azınlıklar ve misyoner olarak nitelendirdikleri Hıristiyan grupları hedef kitle olarak belirlediği, —Ülkemizdeki Protestan kiliselerinin, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çalışmalarını artırarak halkı etkileme faaliyetlerine devam ettiği, —Misyonerlerin taban genişletme faaliyetleri kapsamında başta Karadeniz bölgesi olmak üzere daha önce misyonerlik faaliyeti yürütülmeyen illerde faaliyet göstermeye gayret ettikleri, —AB uyum yasalarıyla azınlık ve misyonerlere bir takım hakların tanınması nedeniyle misyoner gruplar ile azınlıkların faaliyetlerini artırdığı, —Mevcut yürütme organının çıkardığı Mülk Edinme yasasıyla vatan toprağının yabancılara peşkeş çekildiği, Vakıflar yasasında yapılan değişiklikler yolu ile de casusluk amaçlı misyonerlik faaliyetlerine yasal koruma sağlandığı, —Misyonerliğin fakir olan kesimi hedef aldığı, işsiz gençlere para verilerek gençlerin kilisenin korumasına alındığı, maddi menfaat karşılığı insanların dinlerinin değiştirilerek Hıristiyanlaştırıldığı, —Misyonerlik faaliyetlerinin; Güney Kore, ABD, İngiltere, Yeni Zellanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu mesih inananları denen şahıslar tarafından yürütüldüğü ve Adana, Edirne, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay, Bursa ve Samsun gibi illerden yönlendirildiği, —Dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri söylemini dile getiren grupların misyonerlik faaliyeti yürüttüğü ve misyonerlerle birlikte hareket ettiği, —Diyalog ve sözde ılımlılaştırılan İslam tezinin Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) hizmet ettiği, Misyonerlerin amaçlarından birisinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'ne hizmet adına Kürtleri ayaklandırmak ve Hıristiyanlaştırmak olduğu, —Ücretsiz olarak dağıtılan ders kitaplarında bazı semboller kullanılarak Hıristiyanlık propagandasının yapıldığı, 2/79 —Kürt ve Alevi vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli misyonerlik faaliyetleri yürütüldüğü, —Misyonerlik faaliyetleri hakkında bazı rakamlar vermek suretiyle Ülkenin hızla Hristiyanlaştırıldığı, Rahip Santaro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin amaçlarının TSK'yı bloke etmek, Recep Tayyip Erdoğan veya AKP konseptinden birini Cumhurbaşkanı yapmak ve AB'nin Türkiye hâkimiyetini tesis etmek olduğu, —Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve taraftarlarının haçlı irticanın fedaileri olduğu, Fethullah Gülen grubunun misyonerlerin faaliyetlerine benzer faaliyetlerde bulunduğu, —Malatya ile ilgili olarak Malatya'da, Kayra Dağıtım Pazarlama Ltd.Şti. adı altında kurulan kitabevi tarafından askeri personele yönelik misyonerlik faaliyetlerinde bulunulduğu, Misyonerlik faaliyetlerini yürüten çevrelerce 2004 yılının Malatya için atılım yılı olarak seçildiği, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın misyonerlik faaliyetleri konusunda yaptığı açıklamalar ile içerisinde bulunduğu faaliyetlerin belgelere konu edildiği, konferanslarda anlatıldığı, adı geçen şahsın örgüt faaliyetleri kapsamında propaganda malzemesi olarak kullanıldığı, —Misyonerler ve misyonerlikle mücadelede kapsamında Haçlı misyoner faaliyetine izin verilmeyeceği, Dinlerarası diyalog türünden emperyalist uygulamaların kesinlikle önleneceği, gerekli tedbirlerin alınması gerektiği, tek başına polisiye tedbirlerin sorunu çözemeyeceği, bu nedenle misyonerlik faaliyetlerini yasal yoldan engelleme imkânının ortadan kalktığı gibi temalarının yoğun bir şekilde işlendiği, bazı belgelerin sonuç ve değerlendirme kısımlarında mücadele yöntemi olarak yasal zeminin dışına çıkılması gerektiğinin ayrıca vurgulandığı görülmüştür. Tüm bu belgelerden; Ergenekon Terör Örgütünün misyonerlik ve azınlıklar konusunda yaptığı çalışmalar ile ortak bir strateji ve hareket noktası belirlediği, özellikle misyoner olarak belirlenen kişilere karşı yapılacak eylemler öncesinde ülkede misyonerlik faaliyetlerinin toplum ve devlet bazında tehdit olarak görülmesine yönelik propaganda faaliyetleri yürüttüğü, bu sayede toplumda ve devletin resmi organlarında tehdit algısının oluşturmasının hedeflediği anlaşılmıştır. > Bu hedefler doğrultusunda; misyonerlik faaliyetleriyle mücadele etmek amacıyla Ergenekon Terör Örgütü tarafından 1993 yılında TSK bünyesinde yasa dışı gizli ve bağımsız bir yapılanmaya gidildiği, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulan bu yapılanmanın isminin TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) olduğu, Ahmet Hurşit Tolon'un bu yapılanmada uzun yıllar sorumlu düzeyde görev yaptığı, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz'ün de bu yapı içerisinde görev alarak özellikle birime alınan kişilerin eğitimleri ile bizzat ilgilendiği, bu yapının devamlılığının ve gizliliğinin korunması amacıyla 1995, 1999 ve 2004 yıllarında revize edildiği anlaşılmıştır. 2/80 TUSHAD'ın Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulduğunu ve bu kişinin uzun yıllar sorumlu olarak bu yapılanmanın başında bulunduğunu ispatlayan delillerin; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın açık beyanlarının yanında, ayrıca bu kişiye TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından 10/01/2005 tarihinde gönderilen Geribildirim konulu, Saha çalışmalarının nasıl ve ne şekilde yürütüleceğine dair talimat olduğu, bu talimat kurye aracılığıyla Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ulaştırıldığında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın talimatın son sayfasına Ahmet Hurşit Tolon'un adını ve gelen kuryeden irtibat için aldığı telefon numarasını yazdığı, bunun nedeninin ise uzun yıllar Likidasyon çalışmaları yürüten Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın görevinde değişikliğe gidilerek Saha çalışmalarına başlatılması ve bu yeni görevi sırasında ortaya çıkabilecek olağanüstü bir durum olması halinde Ahmet Hurşit Tolon ile irtibat kurması olduğu, bu durumun da Ahmet Hurşit Tolon'un TUSHAD'ın başında ve sorumlu düzeyde bir kişi olduğunu ortaya koyduğu, ancak HTS kayıtlarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ahmet Hurşit Tolon ile doğrudan bir irtibatının bulunmadığı, bunun gelen talimatların ayrıntılı ve anlaşılır olması nedeniyle irtibat kurulmasını gerektirecek nitelikte bir sorunun yaşanmamasından dolayı olduğu, ayrıca Ahmet Hurşit Tolon'un emeklilik sonrası da TUSHAD içerisindeki görevine devam ettiği, zira bu yapının gizli bir yapı olması nedeniyle bu yapıdaki görevden emeklilik gibi bir durumun sözkonusu olamayacağı gayet açıktır. 2005 yılı başından itibaren Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli belgeler ile 2008 yılında Mehmet Ülger eliyle kendisine ulaştırılan TUSHAD kimliği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın açık beyanları, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçirilen belge bir arada düşünüldüğünde; TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli bir birimin ve bu birime bağlı Beyaz Kuvvetler ile Siyah Kuvvetlerin varlığı tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlanmıştır. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı konuya ilişkin yazısında; kendilerine bağlı TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) adında bir birimin bulunmadığını belirttiği, bu durumun ise yukarıda yapılan tespitle çeliştiği, bu çelişkiye rağmen bunun gayet normal olduğu, zira bu birimin Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon tarafından TSK bünyesinde yasadışı ve çok gizli olarak kurulduğu, diğer Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz'ün de bu birimde görev yaptığı, Genelkurmay Başkanlığının bu yapılanmadan haberinin olmaması nedeniyle böyle bir birimin mevcut olmadığı şeklinde cevap verdiği değerlendirilmiştir. Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen talimatları içeren bu belgeler ve TUSHAD kimliğinin; Askeri yazışma kural ve usullerine uygun birer belge olup olmadığının da bir öneminin bulunmadığı, çünkü Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın sivil bir unsur olarak faaliyetler yürüttüğü, bu nedenle TUSHAD Beyaz Kuvvetler tarafından kendisine gönderilen belgelerin askeri usûl ve jargona uygun belgeler olup olmadığının bir öneminin bulunmadığı, bu belgelerde bire bir askeri yazışma kurallarına riayet edilmediği, yapılan yazışmaların genelde sivil bir üslup ile yapıldığı, zaten Askeri usul ile yapılan yazışmaların da 2/81 Beyaz Kuvvetlerin konseptine uygun bir yazışma şekli olmadığı, hatta bazen elde edilen istihbari bilginin bir not kağıdına bile yazılıp zarfın içerisinde gelen kuryeye teslim edildiği, ayrıca TUSHAD ve TUSHAD'a bağlı birimlerin yasadışı birimler olması nedeniyle bu birimlerden askeri yazışma kural ve usullerine uymalarının da beklenemeyeceği, tüm bu nedenlerden dolayı Cumhuriyet Başsavcılığımızca; TUSHAD ve TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen belgeler ve kimliğin, askeri yazışma kural ve usullerine uygun belgeler olduğu iddiasında bulunulmamıştır. ı > Tl SH Al) isimli yasadışı bu yapılanmanın kurulmasına müteakip, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da bu yapı içerisinde görev alarak TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığına bağlı olarak faaliyet yürüttüğü, buradaki faaliyetleri kapsamında; —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1993 yılında TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığına katıldığı, burada özellikle misyonerlik faaliyetleri alanında eğitim aldığı, eğitmeninin Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Levent Ersöz olduğu, bu kişi ile misyonerlik ve istihbarat teknikleri konusunda bire bir muhatap olduğu, aldığı eğitim sonrası Levent Ersöz'ün talimatı ile misyonerlerin arasına girdiği, Hristiyanlık dinini seçerek nüfus kayıtlarındaki dinini Hıristiyan olarak değiştirdiği, misyonerlerin güvenini kazandıktan sonra Tarsus'ta, Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesini faaliyete geçirdiği, bu kilisede Başpapazlığa kadar yükseldiği, 1993 yılı sonundan 05/01/2005 tarihine kadar devam eden süreçte misyonerler arasında tamamen homojenize olduğu, bu sayede kendisinden istenen Likidasyon faaliyetlerini rahatlıkla yürüttüğü, elde ettiği bilgi ve belgeleri gelen kuryeler aracılığı ile TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler Komutanlığına ulaştırarak istihbarat faaliyetleri yürüttüğü belirlenmiştir. —Genelkurmay Başkanlığının 06/05/2011 tarihli bilgi notu ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı 5. Kolordu Komutanlığının 25/05/2011 tarihli hizmet belgesinde, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın sözleşmesinin (26/08/1992, 28/08/1992) disiplinsizlik nedeni ile (alkollü olarak mesaiye gelmek ve firar etmek) 23/11/1993 tarihinde fesh edildiğinin bildirilmesine rağmen, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1993 yılı sonunda TUSHAD isimli yapılanmaya girmesi sonrası kendisine 2008 yılında Mehmet Ülger eliyle gönderilen TUSHAD kimliğinin sicil kısmında 1992 yılının yazılmış olması, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 26/08/1992 tarihinde yapılan sözleşmesinin fesh edilmeyip, askeri personel olarak görevlerini sürdürdüğünü açıkça ortaya koymuştur. —Özellikle misyonerlik faaliyetleri alanında eğitim aldığı, eğitmeninin Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Levent Ersöz olduğu, bu kişi ile misyonerlik ve istihbarat teknikleri konusunda bire bir muhatap olduğu, —Aldığı bu eğitim sonrası Levent Ersöz'ün talimatı ile gizlice misyonerlerin arasına katıldığı, Hristiyanlık dinini seçerek nüfus kayıtlarındaki dinini Hıristiyan olarak değiştirdiği, —Misyonerlerin güvenini kazandıktan sonra Tarsus'ta, Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesini faaliyete geçirdiği, bu kilisede Başpapazlığa kadar yükselerek misyonerler arasında 2/82 tamamen homojenize olduğu, —Bu sayede kendisinden istenen Likidasyon faaliyetlerini rahatlıkla yürüttüğü, elde ettiği bilgi ve belgeleri gelen kuryeler aracılığı ile TUSHAD ve Beyaz Kuvvetlere ulaştırarak istihbarat faaliyetlerinde bulunduğu, —1993 yılı sonunda başladığı Likidasyon faaliyetlerine 05/01/2005 tarihine kadar devam ettiği, bu tarihte kendisine TUSHAD tarafından gönderilen "YENİ GÖREV" konulu yazı ile görev değişikliğine gidilerek 1993 yılında başladığı Likidasyon amaçlı çalışmalarını 08/01/2005 tarihi itibariyle tamamlayarak sonlandırdığı, —Bu kez 10 Ocak 2005 tarihinde TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderilen "GERİBİLDİRİM" konulu yeni görevin, nasıl ve ne şekilde yerine getireceğine ilişkin ayrıntılı teknik bilgilerin yer aldığı ikinci bir talimat ile, 2. Aşama olarak öngörülen misyonerliği tasfiye amaçlı "SAHA ÇALIŞMASINA" başladığı, —Bu talimatta; Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak kendisinin faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin seçildiği, ayrıca TUSHAD Koordinasyon Merkezi olarak saha çalışması yaparken dayanışma içerisinde bulunacağı Beyaz Kuvvetlerin diğer çalışanlarının kendisi ile ilgili olarak bilgilendirildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır. > TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından 05 ve 10 OCAK 2005 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen bu talimatlar sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 2005 yılı Ocak ayından başlamak suretiyle 2006 yılı Temmuz ayına kadar ki süreçte Saha çalışmaları yürüttüğü, bu kapsamda kendisinden istenen ve yukarıda Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde belirtilen temaları özellikle kapsayacak şekilde, misyonerlik faaliyetlerinin ülkede yaygın ve tehlikeli boyutlara ulaştığı temasını işlemek suretiyle, ülkemizde yaşayan azınlıklar ve misyonerlere karşı kin ve düşmanlık oluşturacak nitelikte yoğun propaganda faaliyetlerine giriştiği görülmüştür. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yürüttüğü Likidasyon faaliyetleri 05/01/2005 tarihine kadar sürmüş, bu tarihte Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD tarafından gönderilen "YENİ GÖREV" konulu yazı ile; Kendisinden TUSHAD personeli olarak 1993 yılında başladığı Likidasyon amaçlı çalışmalarını 08/01/2005 tarihi itibariyle tamamlayarak sonlandırması, kendisine gönderilecek olan teknik bilgiler doğrultusunda 2. Aşama olarak öngörülen misyonerliği tasfiye amaçlı "SAHA ÇALIŞMASINA" başlaması, yürüteceği Saha çalışması için gerekli olan tüm destekleri ve açıklamaları gönderilecek olan faaliyet çizelgesinde bulacağı, TUSHAD Koordinasyon Merkezi olarak saha çalışması yaparken dayanışma içinde olacağı Beyaz Kuvvetlerin diğer çalışanlarının kendisi ile ilgili olarak bilgilendirildiği şeklinde talimat verilerek görev değişikliğine gidildiği, 2/83 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da, kendisine TUSHAD tarafından gönderilen bu görev değişikliği kapsamında 08/01/2005 tarihi itibariyle Likidasyon faaliyetlerine son verdiği anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Likidasyon faaliyetlerine son vermesinden 2 gün sonra 10 Ocak 2005 tarihinde, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından "GERİBİLDİRİM" konulu, yeni görevi nasıl ve ne şekilde yerine getireceğine ilişkin olarak ayrıntılı bilgilerin yer aldığı ikinci bir talimatın gönderildiği, bu talimatta; Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin seçildiğinin özellikle belirtildiği görülmüştür. 10/01/2005 tarihli bu belgede; 05/01/2005 tarihli belgenin ilgisinin tutulduğu, her iki belgenin aynı kişi tarafından imzalandığı, bu durumdan ise 10/01/2005 tarihli belgenin 05/01/2005 tarihli belgenin devamı niteliğinde olduğu ve belgelerin aynı merkez tarafından gönderildiği açıkça anlaşılmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar), bu saha çalışmaları sırasında yürüttüğü propaganda faaliyetleri kapsamında; —Öncelikle tasfiye amaçlı Başpapaz olarak görev yaptığı Tarsus Protestan Kilisesini kapattığı, —Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli olan ve JİTEM çalışanı olduğunu belirttiği Abdullah Atılgan ile birlikte saha çalışmasını yürütmek amacıyla tanıştığı, aralarında sürekli olarak bilgi ve belge alışverişinin olduğu, Saha çalışması sonucunda elde ettiği bilgileri rapor haline getirerek üstlerine iletilmek üzere Abdullah Atılğan'a kapalı zarf içinde teslim ettiği, —Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından ele geçen belgelerde aynı şekilde işlendiği üzere; misyonerlik faaliyetlerinin arttığı ve tehlikeli boyutlara ulaştığı, Dinlerarası diyalog söyleminin bir misyonerlik faaliyeti olduğu, Ev kilise sayılarının hızla arttığı, mevcut yürütme organı döneminde yürürlüğe giren Avrupa Birliği uyum yasalarının misyonerlik faaliyetlerini arttırdığı, misyonerlerin hedefinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olduğu, misyonerlerin Alevi ve Kürt kökenli vatandaşlarımızı hedef aldığı, misyonerler ile PKK arasında bağlantı bulunduğu gibi temaların İlker Çınar (Deniz Uygar) tarafından da yoğun bir şekilde işlediği ve Güney Kore ülkesinin de buna örnek olarak gösterildiği, —Bu temaları işlemek için 28/02/2005 tarihinde Flaş TV'de yayınlanan ve Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Cevizkabuğu isimli programa Zekeriya Beyaz ile birlikte katıldığı, bu programda; Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından ele geçen belgelerde ve TUSHAD'dan gelen talimatlarda belirtildiği gibi, yıllarca misyonerlerin içinde bulunduğunu ve misyonerlik faaliyeti 2/84 yürüttüğünü, misyonerlerin yapmış olduğu faaliyetlerin zararlı olduğunu gördüğü için pişman olup tekrar İslam dinine döndüğünü, misyonerlerin amacının ülkeyi bölmek ve Kürdistan'ı kurmak olduğunu, dini kullanarak siyasi hedeflere ulaşmayı amaçladıklarını, bu amaç için dini duyguları gelişmemiş insanları kullandıklarını, özellikle de Alevi ve Kürt gençlerinin seçildiğini anlattığı, —Akademik camiayı kullanarak Zekeriya Beyaz, Kadir Albayrak, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük ve Şahin Filiz gibi akademisyenler ile irtibata geçtiği, irtibata geçmeden önce bu kişilerin, TUSHAD Beyaz Kuvvetler tarafından kendisi hakkında özellikle bilgilendirildiği, genelde bu kişilerin görev yaptıkları Üniversitelerde misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri konulu konferans, sempozyum ve panellere katıldığı, bu kişilerin düzenledikleri toplantı, sempozyum, konferanslar ve yayınladıkları kitaplarda ortaya koydukları söylemler ve yapılan aramalar neticesinde kendilerinden elde edilen belgelerde yer alan misyonerlikle ilgili hususların, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında soruşturma yapılan sanıklardan elde edilen belgelerde yer alan hususlar ile tamamen paralellik arzettiği, —Aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı ilk olarak televizyon programına çıkararak bu kişinin açıklamalarının toplumda yankı uyandırmasını, ilerleyen süreçte de bu kişinin popüler hale gelerek birçok toplantı ve konferansa katılmasını sağlayan Mustafa Hulki Cevizoğlu, Hakan Kalyoncuoğlu ve Zekeriya Beyaz ile, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte konferanslara ve bir takım programlara katılan Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak ve Salim Cöhce'nin Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında haklarında kamu davası açılan sanıklarla irtibat halinde oldukları, —Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde İl ve ilçe Müftülüklerince Misyonerlik konusunda düzenlenen birçok panel ve konferansa katılarak aynı temaları buralarda da işlemeye devam ettiği, —Misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı yönünde yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde geniş kitlelere ulaşabilmek amacıyla sivil toplum örgütlerinden faydalandığı, Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneği adı altında bir dernek kurduğu, Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak bazı kitaplar yazdığı, —Kendisine gönderilen talimatlar doğrultusunda yaptığı bu kapsamlı çalışmalar ile, topluma misyonerlik faaliyetlerinin gerçek amaçları arasında bulunan "BÖLÜCÜ VE YIKICI" yönlerini anlattığı, bu konuda yazılı ve görsel medyayı tam anlamıyla kullanarak toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yarattığı, Misyonerlerin Alevi ve Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı kışkırttıklarını ve Türkiye'yi bölmek istediklerini vurgulayarak toplumda misyonerlere ve misyonerlik faaliyetlerine yönelik bir tür olumsuz algının oluşmasını sağlamaya çalıştığı, böylelikle de toplumsal bir hareketlilik oluşturmayı hedeflediği görülmüştür. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu Saha çalışmalarını devam ettirdiği tarihlerde Rahip Santoro cinayetinin işlenmesinden 1 ve 1,5 ay önce (20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde) 2 kez 2/85 (05XX XXX XX XX) numaralı telefondan arandığı, arayan kişinin kendisini (YYYY YYYY) ile ÇLLLL) olarak tanıttığı, kendisini Trabzon'dan aradığını söyleyen kişi Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Trabzon'da misyonerlik faaliyetlerine karşı bir çalışma yaptıklarını ve bu konuda kendileri ile birlikte bir çalışma yapıp yapamayacağını sorduğu, ancak Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bu yönde bir talimat gelmediğinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu kişi ile 08/01/2006 tarihinde yaptığı ikinci görüşmede, mazeret ileri sürerek bu teklife olumsuz cevap verdiği anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu Saha çalışmalarını 2006 yılı Temmuz ayına kadar sürdürdüğü, bu tarihte kendisine TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen yeni bir talimatla TUSHAD 3. Bölgede bulunan Mehmet Ülger ile birlikte, iddianamenin ileriki bölümlerinde ayrıntılı şekilde anlatılacak olan Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik alt yapı çalışmalarına katıldığı belirlenmiştir. >Ergenekon Terör Örgünün TUSHAD Beyaz Kuvvetler aracılığıyla özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı kullanarak yürütüğü bu Saha çalışmaları sonucunda; —Ülkede misyonerlik faaliyetlerinin artarak tehlikeli boyutlara ulaştığı ve ülke için ciddi tehdit olduğu intihasının uyandırıldığı, —Devletin resmi organlarında ve toplumda azınlıklar ile misyonerlere yönelik bir tehdit algısı oluşturulduğu, böylelikle bir misyonerlik tehlikesinin bulunduğu paranoyasının gündemde tutulmaya çalışıldığı, —Misyonerlere ve azınlıklara yönelik işlenecek cinayetler öncesi toplumun hassasiyetlerinin kaşınarak toplumun kin ve düşmanlığa sevk edildiği, özellikle maktullerin hedef tahtasına oturtulduğu, —Cinayet sanıklarının yapılan propaganda faaliyetlerinden ciddi şekilde etkilendiği, bu faaliyetlerin gayet başarılı olduğu ve istenen hedefe ulaştığı, aynı zamanda maktullerin cinayetler öncesi yalnızlaştırıldığı, daha sonra da bu genel hava ve tehdit algısı sayesinde oluşturulan uygun ortamdan faydalanılarak peş peşe Rahip Andrea Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin hayata geçirildiği, —Bu sansasyonel eylem ve fiillerin hayata geçirilmesiyle de Ülkede biran önce terör, kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamının oluşturulmak istendiği, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlandığı, —İşlenen cinayetler sonrasında mevcut yürütme organının icraatlarının cinayetlerin işlenmesinde en önemli etken olduğu tezinin işlendiği, —Aynı zamanda eylemleri olayla herhangi bir ilgisi olmayan kesimlere yıkılmaya ve 2/86 Askeri müdahale için gerekli zeminin oluşturulmaya çalışıldığı, —Nihayetinde ise mevcut yürütme organının baskı altına alınarak illegal yollarla devrilmesi, görevini yapmasının engellenmesi veya en azından işlevsiz hale getirilerek iktidardan uzaklaştırılmasının hedeflendiği, böylelikle de yürütme organının ele geçirilmesinin amaçlandığı görülmüştür. > Ergenekon Terör Örgütünün bu amaçlarını gerçekleştirmek için, bu cinayetlerden sonra da misyonerlere ve Azınlıklara yönelik daha kapsamlı planlar hazırlayarak devreye sokmaya çalıştığı, yine Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Levent Bektaş'tan ele geçirilen "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" ile İbrahim Şahin'den ele geçirilen "TEDHİŞ PLANLARININ" bu doğrultuda hazırlanan planlar olduğu anlaşılmıştır. Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Bektaş'tan ele geçirilen Kafes Operasyonu Eylem planında; bu planın hazırlanmasından önce gerçekleştirilen Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin operasyon olarak nitelendirildiği, bu cinayetlerden sonra Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerin irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyu oluşturulduğunun özellikle belirtildiği, bu durumun da söz konusu cinayetlerin bizzat Ergenekon Terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiğinin bir nevi ikrarı niteliğinde olduğu ve bu eylemlerin tek bir merkez tarafından planlanarak uygulandığı hususlarını göstermiştir. Aynı zamanda da bu durumun; misyonerlere ve azınlıklara yönelik gerçekleştirilen Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin, Ergenekon Terör Örgütünce hazırlanan Kafes Operasyonu Eylem Planı benzeri, adı tespit edilemeyen başka bir eylem planı çerçevesinde işlendiğini ve bu cinayetlerin aynı merkezden verilen talimatlar doğrultusunda gerçekleştirildiğini de tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlamıştır. Ancak Ergenekon Terör örgütü tarafından Behnan Konutgan'a yönelik yapılması planlanan eylemin Kafes Operasyonu Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilmek istenen bir eylem planı olduğu, bu eylemin de yine Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Mehmet Ülger ve diğer bazı şüphelilerin azmettirmesi sonucu gerçekleştirileceği anlaşılmıştır. Ergenekon Terör Örgütü sanığı İbrahim Şahin'den ele geçirilen Tedhiş Planları incelendiğinde ise, Ergenekon Terör Örgütüne bağlı hücrelerin Azınlıklara yönelik toplumda infial uyandıracak nitelikte eylemler serisi düzenleme hazırlığında olduğu, yapılacak eylemlerin bütün ayrıntılarıyla planlanarak gerekli olan silah, mühimmat ve patlayıcıların kamu imkanları da kullanılmak suretiyle temin edildiği, eylemlerin hazırlık aşamalarının tamamlanarak uygulama aşamasına gelindiği, İbrahim Şahin'in evinde ele geçen yer tarifi ve krokiden yola çıkılarak Ankara ili Gölbaşı ilçesinde ele geçirilen silah ve mühimmatların, suikast planlarında yazılı olan Hedefin Tedhiş Şekli başlığı altında belirtilen suikast yöntemi ve kullanılması planlanan silahlar ile uyum gösterdiği görülmüştür. 2/87 > Kafes Operasyonu Eylem planı ve Tedhiş planları ile birlikte, özellikle ileride anlatılacak olan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları, teslim ettiği belgeler ile diğer şüphelilerden ele geçirilen deliller birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Ergenekon Terör Örgütünün, bir yandan misyonerlere ve azınlıklara yönelik eylem planları hazırlarken bir yandan da bu grupların içine sızdığı, bütün bu planların sanki tek elden çıkmış gibi misyoner ve gayri müslümleri hedef tahtasına koyduğu, faaliyetlerini yakın takibe alarak kontrol altında tuttuğu, gizliliği sağlamak için hücreler halinde yapılandığı, kaos oluşturacak nitelikte olabilecek eylem potansiyelini sürekli olarak elinde bulundurarak şok etkisi yaratabilecek başka cinayetler planladığı görülmüş, bu eylem planları ile Poyrazköy, Gölbaşı ve Türkiye'nin değişik yerlerinden ele geçirilen mühimmatlar birlikte düşünüldüğünde ise Ergenekon Terör Örgütünün günümüze kadar gerçekleştirdiği veya bundan sonra gerçekleştirmeyi hedeflediği eylemleri daha kolay anlaşılacaktır. Bu zamana kadar gerçekleşen eylemler ile gerekleştirilmesi planlanan eylemlerin asıl amacının ise; ülkedeki sosyal barış, kardeşlik, birlikte yaşama ve huzur ortamını bozmak, Ülke genelinde yaşayan Ermeni ve Alevi vatandaşlarımız üzerinden mevcut yürütme organını yurt içinde ve yurtdışında zor durumda bırakmak, cinayetler sonrası yapılan kara propaganda sayesinde cinayetleri AKP ve destekçisi olarak lanse edilen Gülen Cemaatinin üstüne yıkıp, bu sayede darbeye zemin hazırlamak ve mevcut yürütme organını yasadışı yollarla devirmek, bu mümkün olmadığında da en azından hükümeti işlevsiz hale getirerek iktidardan uzaklaştırmak olduğu açıkça görülmüş olup, özellikle Rahip Santaro, Hırant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin tamamının bu amaca yönelik eylemler olduğu, birbirinden bağımsız gibi görünen bu eylemlerin adeta bir pazılın parçaları olduğu açıkça belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası özellikle Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar yapılıp, örgütün eylem planları deşifre olunca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; —Kendisinin de bir örgütün içerisinde bulunduğunu, yürütülen faaliyetlerin örgütsel bir faaliyet olduğunu, hayatı boyunca kendisinin devlet sandığı yapının aslında Ergenekon Terör Örgütü, içinde bulunduğu birimin de Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir birim olduğunu anladığı, —TUSHAD'ın, Ergenekon Terör Örgütünün faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in de Ergenekon Terör Örgütü içerisinde yer aldığını ve bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürüttüğünü gördüğü, —Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün yürüttüğü operasyonlar olduğunu, bu operasyonların TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile JİTEM'in ortak koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar neticesi yapıldığını, Beyaz Kuvvetler ayağında kendisinin özellikle 2(K)5 yılı sonrasında yürüttüğü Saha çalışmalarının büyük etkisinin bulunduğunu, bu Saha çalışmaları yoluyla oluşturulan etkiden faydalanılarak 2006 Şubat ayından itibaren devam eden süreçte peş peşe cinayetlerin işlendiği sonucuna ulaştığı, 2/88 —Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin de, tamamen Ergenekon Terör Örgütü tarafından hayata geçirilen, Örgütün Projeli bir eylem planı olduğunu anladığı, —Ergenekon Terör Örgütünün, Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinden elde etmek istediği asıl amacın, AKP'nin 2002 yılında halkın iradesiyle iktidara gelmesi sonrası iktidarın gücünü yurtiçinde zayıflatmak, yurtdışında ise bu cinayetleri AKP iktidarı üzerine yıkmak suretiyle AKP iktidarını sanki Hristiyan düşmanlığı ve katliamı yapıyor, ileri demokrasi istemiyormuş gibi göstererek dış ülkelerdeki güvenirliğini ortadan kaldırmak, bu suretle halk nezdindeki toplumsal desteğini hedef alarak AKP iktidarını bitirmek, Türkiye'de Azınlıklara yönelik suikastlar ve jenosit (soykırım) yapılıyor izlenimini vererek Dünya Af Örgütünü harekete geçirmek, aynı zamanda bu cinayetleri Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine yıkmak suretiyle de makkarticilik (iftira) yaparak toplumsal bir dezenformasyon çalışması yürütmek olduğunu anladığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın aslında gizli ve derin bir gücün kanlı emellerine hizmet ettiğini farketmesi sonrası, Devlet diye bildiği ve hizmet ettiği kişilerin Ergenekon Terör Örgütüyle irtibatlı olduklarını, kendisinin ise bu amaç doğrultusunda kullanıldığını anladığı, bunun üzerine de tüm bildiklerini anlatmaya karar verdiği görülmüştür. >TUSHAD'ın başında bulunduğu belirlenen Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya iline iki kez geldiği, bu gelişlerinden birisinin Zirve Yayınevi Cinayetinden yaklaşık bir yıl önce, diğerinin ise cinayetin işlendiği gün olduğu, Malatya iline geldiğinde emekli olmasına rağmen 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız'ın kendisini törenle karşılayarak ağırladığı, bu durumun da Ahmet Hurşit Tolon'un emekli olmasına rağmen ya halen TUSHAD'ın başında olduğunu ya da eski bir TUSHAD başkanı olarak bu birimde etkinliğinin halen devam ettiğini ortaya koyduğu, ayrıca asli failler tarafından Zirve Yayınevi cinayeti eyleminin önce 16 Nisan 2007 günü yapılmasına karar verilmesine rağmen, daha sonra her nasılsa eylemin Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya ilinde bulunduğu 18 Nisan 2007 tarihine alındığı, bu husus ise Zirve Yayınevi Cinayeti eyleminin ancak Ergenekon Terör Örgütünün planlı bir eylemi olduğu ile açıklanabilecektir. >Hrant Dink cinayeti ile ilgili hazırlanan Devlet Denetleme Kurulu raporunda; soruşturma dosyası kapsamında elde edilen bilgi, belge, ifade tutanakları, ihbarlar, iletişim tespit tutanakları, telefon irtibat şemaları, HTS kayıtları ve Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasından elde edilen belgeler ile dosyamız kapsamında bulunan deliller birlikte değerlendirildiğinde, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri sonrası yapılan çalışmalarda paralellikler görülmüştür. > Mehmet Ülger'in azmettirmesi sonucu İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapacağı suikast eyleminden vazgeçmesi sonrası Tanık Adıyaman'ın da Fatih Hilmioğlu'na yönelik bu eylem girişimi ile Zirve Yayınevi cinayetinin, Ergenekon Terör Örgütünün bir eylemi olduğu sonucuna ulaştığı anlaşılmıştır. 2/89 >Tanık Orhan Kartal'ın Adıyaman E-Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı dönemde Varol Bülent Aral'ın bu kişiye bir sohbet esnasında, kendisinin Ergenekon adına çalıştığı, Veli Küçük'e saygı duyduğu, Devletin arkasında olduğu, Malatya Zirve Yayınevi katliamını kendisinin yönlendirdiği, çocukların bir tavuğu bile öldürme cesaretlerinin olmadığı, buna benzer katliamların yapılmasının uygun olacağı, bunun için çaba harcayacağı, Türkiye'de yalnızca Türklerin yaşaması gerektiği, diğer azınlıkların terketmesi, terketmeyenlerin ise öldürülmesi gerektiği şeklinde söylediği sözlerin, Zirve Yayınevi Cinayetinin de Ergenekon Terör Örgütünün gerçekleştirdiği eylemler arasında yer aldığını açıkça ortaya koymuştur. >Tüm bu açıklamalar ve değerlendirmeler bir arada düşünüldüğünde ise; —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler bünyesinde 1993 yılından başlamak suretiyle yürüttüğü tüm faaliyetlerin özellikle misyonerlere yönelik hazırlanan büyük bir planın parçası olduğu, —2005 yılı Ocak ayından 2006 yılı Temmuz ayına kadar süren Saha çalışmaları yolu ile hazırlanan ortamın; sadece Zirve Yayınevi cinayetine yönelik olmayıp, bunun yanında Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerine yönelik de ortam hazırlama çalışmaları olduğu, —Bu hususu; 10 Ocak 2005 tarihli talimatta belirtildiği gibi, Ülke genelinde Misyonerlere yönelik olarak yapılacak olan kapsamlı çalışmanın merkez üssü olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin özellikle seçilmiş olması; Rahip Santoro cinayetinin işlenmesinden 1 ve 1,5 ay önce Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2 kez Trabzon'dan telefonla arayan kişinin Trabzon'da misyonerlere yönelik bir çalışmalarının olduğunu belirterek Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan yardım istemesi; Rahip Santoro'yu öldüren Oğuzhan Akdin ile Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarının, cinayetleri işlemelerinde ki en önemli sebebin misyonerlik faaliyetlerinin artması ve sanıkların bu konuda yapılan propaganda faaliyetlerinden etkilenmiş olması hususlarının ayrıca doğruladığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, özellikle basın yayın organları ve bazı akademisyenler yolu ile yürüttüğü Saha çalışmaları sonucu misyonerlere ve azınlıklara karşı oluşturulan algı sonrası Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin işlendiği, asıl hedefin bu cinayetler sonrası yürütülen dezenformasyon faaliyetleri yolu ile cinayetleri AKP iktidarı ve Fethullah Gülen grubuna yıkarak, özellikle hükümeti yurt içinde ve yurt dışında zor durumda bırakmak olduğu görülmüştür. —Ayrıca Zirve Yayınevi cinayetinin işlendiği gün Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya ilinde olması ve Tanık Adıyaman'ın beyanları dikkate alındığında, Zirve Yayınevi Cinayeti ile Fatih Hilmioğlu'na yönelik hazırlanan suikast planının Ergenekon Terör Örgütünce hazırlandığı anlaşılmıştır. > Ergenekon Terör Örgütünün, "Lobi, prensip olarak hiçbir zaman doğrudan 2/90 doğruya toplumsal eylemler içinde yer almamalı, oluşturacağı sivil toplum kuruluşlarının etkinlik ve eylemler düzenlemesini organize ve kontrol eden güçlü bir mekanizma olarak kalmalıdır" metodolojisi ve "bu çalışma ile hayata geçirilmesi planlanarak önerilen 'lobi' göstereceği faaliyetler ile yukarıda işaret edilen alanlarda çok daha kolay ve sağlıklı istihbarat toplayabilecek ve analizini gerçekleştirecektir. Kontra senaryolar üretebilecek etkinlikler tasarlayarak uygulamaya koyacak" şeklinde açıklanan stratejisi doğrultusunda; —Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde işlenen temaların, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem ifadelerinde hem de teslim ettiği belgelerde işlenen temalarla birebir örtüşmesi, —Ele geçen bu belgelerin bazılarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın isminin yer alması, —Kendi ifadelerinde de belirttiği gibi Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ergenekon Terör Örgütünce özellikle yönlendirilerek misyonerler arasına sokulması, —Bu kişinin örgütün talimatlarıyla yönetilip yönlendirilmesi sonucu 2005 yılı Ocak ayına kadar Likidasyon faaliyetlerinde bulunması, —2005 yılı Ocak ayına gelindiğinde Ergenekon Terör Örgütünce misyonerlere ve Azınlıklara yönelik yapılacak çalışmalar için Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın faaliyet yürüttüğü Mersin ili Tarsus ilçesinin merkez üs olarak seçilmesi, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, gönderilen talimatlar doğrultusunda Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerine yönelik kamuoyu oluşturmak amacıyla 2005 yılı Ocak ayından itibaren saha çalışmalarına başlatılması, —Bu saha çalışmaları sırasında misyonerlik ve Azınlıklar konusunda Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının özellikle üzerinde durdukları temaların hemen hemen aynısının Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından da işlenmesi, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Saha çalışmaları yürüttüğü sıralarda Rahip Santoro cinayetinin işlenmesinden 1 ve 1,5 ay önce (20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde) 2 kez Trabzon'dan aradığını belirten kişinin Trabzon'da misyonerlik faaliyetlerine karşı bir çalışma yaptıklarını ve bu konuda kendileri ile birlikte çalışma yapıp yapamayacağını sorması, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 11/01/2007 ve 26/04/2007 tarihlerinde Mehmet Ülger'in, Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün bir planı olduğunu gösteren açık söylemlerde bulunması, —Mehmet Ülger'in bu söylemlerinin .doğruluğuna ilişkin; Zirve Yayınevi cinayeti olayının hemen akabinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da içinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi 2/91 tarafından cinayetin AKP ile Fethullah Gülen Cemaatine; Hrant Dink cinayetinin de Ramazan Akyürek üzerinden özellikle Fethullah Gülen Cemaati ve AKP'ye yıkılmaya çalışılması, —Hrant Dink cinayetinin Ramazan Akyürek üzerine yıkılması planı başarılı olamayınca bu kez de 20/09/2011 tarihinde Ankara ili Kumrular sokakta Ramazan Akyürek'in evinin önünde meydana gelen patlama olayı sonrası kızının yaralanması, —Yine Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çmar)'a; "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU' şeklinde söylediği sözlerin cinayetlerden sonra hazırlanan Kafes Operasyonu Eylem Planında Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink cinayetlerinin operasyon olarak nitelendirilmesi arasında birebir benzerliğin bulunması ve Mehmet Ülger'in Kafes Operasyonu Eylem Planı hazırlanmadan önce söylediği bu sözün sonradan hazırlanan Kafes Operasyonu Eylem Planında aynen yer alması, —Yine Deniz Uygar (İlker Çınar) ile tanık Adıyaman'ın beyanlarında ve ihbar mektuplarında gerçekleştirilen cinayetlerin Ergenekon Terör Örgütünün projeli eylemleri olduğunu gösteren açık hususların bulunması, —Kafes Operasyonu Planı hazırlanmadan önce gerçekleştirilen Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin bu planda operasyon olarak nitelendirilmesi ve bu cinayetlerden sonra Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlerin irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyu oluşturulduğu hususlarının belirtilmesi, —Behnan Konutgan'a yönelik yapılması planlanan eylemin Kafes Operasyonu Eylem Planı kapsamında planlanması, —Ev Kiliseleri ile ilgili şemanın Zekeriya Beyaz'da, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flashdiskte, Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Abuzer Yıldırım'ın olay yerinde yapılan üst aramasında elde edilen flashdiskte ve Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekinde yer alan CD içerisinde benzer şekilde aynı anda bulunması, —Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın, Malatya ilinde bulunan ev kiliseleri ile ilgili olarak savunmalarında belirttiği rakamın neredeyse aynısının dosyamız şüphelileri tarafından da belirtilmesi gibi tespitler bir araya getirildiğinde; —Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetleri arasında sıkı bir irtibat bulunduğu, —Cinayetlere yönelik çalışmaların aynı merkez tarafından organize edilerek, planlı ve programlı bir şekilde hayata geçirildiği, —Bu merkezin Ergenekon Terör Örgütü olduğu, 2/92 —Cinayetlerin Ergenekon Terör Örgütünce, Misyonerlere ve Azınlıklara yönelik hazırlanmış adı tespit edilemeyen Kafes Operasyonu Eylem Planı benzeri başka bir eylem planı çerçevesinde işlendiği, —Dosyamıza konu 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin de Ergenekon Terör Örgütünün Malatya'da faaliyet gösteren bir hücre yapılanması tarafından işlenen projeli bir eylemi olduğu, —Bu eylemle birlikte Rahip Santoro ve Hrant Dink Cinayetlerinin de Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine hizmet eder nitelikte bulunduğu, —Bu eylemler ile mevcut yürütme organının baskı altına alındığı, görevini yapmasının engellenmeye ve iş yapamaz duruma getirilmeye çalışıldığı, tüm bu çalışmaların sonucunda da ulaşılmak istenen asıl amacın mevcut yürütme organını iktidardan uzaklaştırılmak olduğu tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispatlamıştır. >Sonuç olarak; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin \I II M tarafından da varlığı bir nevi kabul edilen Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK içerisinde Ahmet Hurşit Tolon tarafından gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) bünyesinde ki Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin, II I İM ile birlikte yine Ergenekon Terör Örgütünün hazırladığı ancak tarafımızca adı belirlenemeyen başka bir eylem planı çerçevesinde gerçekleştirilen ortak operasyonlar olduğu, Rahip Santoro cinayetinin TUSHAD 4. Bölgenin, Hrant Dink cinayetinin TUSHAD 4. ve 1. Bölgelerinin, Zirve Yayınevi cinayetinin ise TUSHAD 3. ve 1. Bölgelerinin birlikte ortaklaşa yürüttükleri eylemler olduğu, Zirve Yayınevi cinayeti eyleminin de salt milli ve manevi duyguları kabaran gençler tarafından işlenmesinin ötesinde, iştirak halinde ve süreklilik içerisinde çalışan, gizlilik kuralları ve örgütsel hiyerarşiye azami özen gösteren Mehmet Ülger yönetimindeki Ergenekon Terör Örgütünün Malatya'da faaliyet gösteren Hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 7. BÖLÜM MALATYA İLİNDE, ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİNE KADAR GELİNEN SÜREÇTE MİSYONERLİK KONUSUNDA YÜRÜTÜLEN PROPAGANDA, YÖNLENDİRME VE HEDEF GÖSTERME FAALİYETLERİ Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerine yönelik özellikle misyonerlik teması işlenmek suretiyle yapılan ve yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan propaganda ve yönlendirme faaliyetleri ile kamuoyu oluşturulurken, Malatya ilinde ise Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik hazırlık mahiyetinde bazı propaganda, yönlendirme ve hedef gösterme faaliyetlerinin yürütüldüğü tespit edilmiş olup; Bunlar şunlardır; 7.1-ARAMALAR NETİCESİNDE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ İLE 2/93 ilgili elde edilen belge ve dokümanlarda yer alan yönlendirme faaliyetleri Yapılan aramalar neticesi misyonerlik faaliyetleri ile ilgili elde edilen belge ve dokümanlarda bazı yönlendirme faaliyetlerinin yapıldığı görülmüş olup; Bazıları şunlardır; > Haydar Yeşil'in, Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğündeki odasında yapılan aramada, misyonerlik faaliyetlerinin yoğun bir şekilde takip altına alındığını gösteren birçok resmi yazışma, doküman ve belgenin elde edildiği, bahse konu belge ve dokümanlar arasında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadelerinde belirttiği ve kendilerince laboratuvar çalışması olarak bilinçli bir şekilde hazırlandığını beyan ettiği ve incelenmesi için teslim ettiği belgelerin bir kısmının, ya tamamen aynısı yada içerik itibariyla benzer konuları içeren belgelerin bulunduğu, haber elemanlarına yapılan ödemelerin kaydedildiği kasa ödeme defterlerinde misyonelik faaliyetlerinin takibi ile ilgili alınan notlar olduğu görülmüştür. >Zirve Yayınevi Cinayeti işlenmeden önce hazırlanan bazı belgelere bakıldığında; mSl Ocak ve 25 Ocak 2005 tarihlerinde Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından kendisine bağlı ilçe jandarma komutanlıklarına hitaben yazılan "misyonerlik faaliyetleri" konulu faks formu metinlerinin içeriklerinde; Meydana gelen mevzuat değişiklikleri (imar kanunu, dernekler kanunu, nüfus kanunu gibi) sonrasında misyonerlik faaliyetleri ile ilgili ortaya çıkan durum ve bu konuda yapılacak işlemlerin anlatıldığı tespit edilmiştir. "76.06.2006 tarihli, Faks Gönderme Formu başlıklı, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen "Misyonerlik Faaliyetleri" konulu, Mehmet Ülger imzalı Faks Formu içeriğinin; Zirve Yayıncılık şirketi mensuplarının Malatya köylerinde okul boyama projeleri ve bu çerçevede Jandarma tarafından alınan önlemlere dair olduğu, dolayısıyla Zirve Yayınevi Şirketi çalışanlarının Jandarma İstihbarat birimi tarafından takibe alındığı belirlenmiştir. —26.03.2007 tarihli, Faks Gönderme Formu başlıklı, "Misyonerlik Faaliyetleri" konulu, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen Haydar Yeşil paraflı ve Mehmet Ülger imzalı Faks Formu içeriğinde; Kürdistan Hristiyan Birliğinin faaliyetleri ve düzenlediği toplantılar ile ilgili bilgilerin verildiği tespit edilmiştir. —Yazının ekinde Kürdistan Hristiyan Birliği-GÖK Kuzey Kürdistan 4. Konsorsiyum Memorandumu (Mart 2007) başlığı altında; "Soykırımcı Türkler geçmişte acımasız yok etme egolarını, sırf din ve etnik farklılığından dolayı Ermeni ulusunun varlığını, kanla ortadan kaldırarak tatmin etmişlerdir. T.C devleti aynı vahşeti, kardeş kürt ulusuna karşı gerçekleştirmektedir. Kürt ulusu bu yok etmeye karşı onurlu bir direnç göstermektedir. Sefuerdi Yahudileri ve Kürtler binlerce yıl öncesinden baba 2/94 tarafından gen akrabası olup aynı soydan gelmektedir." "Kürt halkı bazı zamanlar tarihi başkaldırılar göstermiş ve bu vahşete karşı sınırlı, meşru konvansiyonel imkanlara başvurmuştur. PKK 1999 ve 2002 tarihlerinde yapılan seçimlerde Kürdistan'ın önemli stratejik noktalarında kontrolü politik olarak ele geçirmiştir. İHD, Mazlum Der, DTP, TU A D, Göç Der, MKM, Kürt Enstitüsü, Barış Grubu İnsiyatifı, Sine Sen, TESEV, Temel haklar ve Özgürlükler Derneği gibi NGO ların çalışmaları Operation Mobilization desteğiyle devam edecektir." Şeklinde ibarelerin bulunduğu, TUAD, Göç Der, Sine Sen, Temel haklar ve Özgürlükler Derneği bölümlerinin altının kırmızı kalem ile çizildiği belirlenmiştir. —Nisan 2007 tarihli, Gizli gizlilik dereceli, konu bölümünde Misyonerlik Faaliyetlerine Yönelik Alınabilecek Tedbirler yazılı bulunan, M. Yücel, Haydar Yeşil adına paraf ve Mehmet Ülger adına imzaya açılmış resmi yazı formatındaki belgenin Bilgi olarak da Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığına yazılan belge içeriğinde; Ülkemizde misyonerlik faaliyetlerin dayandığı mevzuat, tarihi süreci, sonuç ve teklifler gibi konuların bulunduğu, yazı içeriğinde bazı bölümlerin fosforlu kalem ile işaretlendiği, belgede misyonerlik faaliyetleri ile ilgili alınması gereken tedbirlerin ayrıntılı bir şekilde yazıldığı, bu tedbirler ile ilgili belirtilen konuların bir kısmının Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın sahte raporlar hazırladıklarını beyan ettiği konular ve Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde bahsedilen konular ile paralellik arzettiği, bahse konu belgede maddeler halinde belirtilen bu konuların AB uyum yasaları ile birlikte misyonerlik faaliyetlerinin belirgin bir artış gösterdiği, Hıristiyan misyonerler, Bahai, Yehova Şahitleri gibi unsurların Alevi ve Kürt vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli faaliyetler yürüttüğü, misyonerlik faaliyeti sonucu din değiştiren vatandaşlarımızın bir çoğunun maddi sıkıntılardan dolayı din değiştirdiği ve aynı zamanda PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütü ile birlikte hareket ettiği, kilise evi olarak kullanılan yerlerin olduğu, İnanç Turizmi adı altında ülkemize turist kisveli kişilerin geldiği şeklinde konulardan oluştuğu tespit edilmiştir. 7.2-MEHMET ÜLGER'İN 2006 YILI BAŞINDA MALATYA İLİNDE GÖREVE BAŞLAMASINDAN SONRA İL EMNİYET KOMİSYONU TOPLANTILARINDA ÖZELLİKLE MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİ YOĞUN ŞEKİLDE İŞLEMESİ 2005 yılı Temmuz ayından 2008 yılı Ekim ayına kadar her ay düzenli şekilde yapılan İl Emniyet Komisyon Toplantılarına Malatya İl Jandarma Komutanlığı adına katılan görevlilerin misyonerlik faaliyetleri hakkında sundukları raporlar incelendiğinde ilginç tespitlere ulaşılmıştır. 1-05 Temmuz 2005 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Erol Çelik'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlığı altında; "...Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte misyonerlerin, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan tarihi yerleri gezmek bahanesi ile faaliyetlerine hız verebilecekleri değerlendirilmektedir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 2-02 Ağustos 2005 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Erol Çelik'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlığı altında; "Misyonerlik faaliyetlerinin dönem 2/95 içerisinde sürekliliğini korduğu, misyoner kişi ve kuruluşların taban kazanma faaliyetlerine düzenlenen toplantı ve etkinliklerle devam ettiği, yaz dönemiyle birlikte misyoner grupların çocuklara ve gençlere yönelik yaz kampları düzenlenmesi şeklindeki etkinliklere ağırlık verdikleri gözlenmektedir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 3-05 Eylül 2005 tarihinde yapılan toplantıya ilişkin tutanakta misyonerlik ile ilgili herhangi bir bilginin bulunmadığı, 4-05 Ekim 2005 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Şenol Şen'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlığı altında; ".Jlimizde faaliyet yürüten misyonerlerin, aralarındaki birlikteliği pekiştirmek ve yeni katılımlar sağlamak amacıyla piknik türündeki sosyal etkinliklere yoğunluk kazandırdıkları, çevre illeri ziyaret ederek burada bulunan mensuplarını ziyaret etmelereninin yanısıra bu illinle bulunan kütüphanelere Hıristiyanlığı anlatan çeşitli kitap ve metaryallerin bağışladıkları yönünde bilgiler intikal etmiştir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 5-01 Kasım 2005 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Erol Çelik'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlığı altında; "...Kayra Kitabevi Müdürü olan Güney Afrika uyruklu Almanya vatandaşı Martin De Lange isimli şahsın özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere diğer bölgelerdeki misyonerlik faaliyetlerini daha etkin olarak sürdürebilmek amacıyla hazırlık içerisine girdiği, bu kapsamda 'Hizmet ve Hareket Planı' adı altındaki çalıştaylarını hayata geçireceği yönünde bilgiler alınmıştır..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 6-05 Aralık 2005 tarihinde yapılan toplantıya ilişkin tutanaklarda misyonerlikle ilgili herhangi bir ibare, eylem ve faaliyetten bahsedilmediği, 7-04 Ocak 2006 tarihinde yapılan toplantıya ilişkin tutanaklarda misyonerlikle ilgili herhangi bir ibare, eylem ve faaliyetten bahsedilmediği, 8-02.02.2006 tarihinde yapılan toplantıya ilişkin tutanaklarda misyonerlikle ilgili herhangi bir ibare, eylem ve faaliyetten bahsedilmediği, 9-2 Mart 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve Malatya ilindeki görevine 2006 yılı Ocak ayı sonunda başladıktan sonra ikinci kez katıldığı bu toplantıda, misyonerlik faaliyetlerini yoğun şekilde gündeme getirmeye başladığı, misyonerlik faaliyetleri başlığı altında; "İlimizde faaliyet gösteren misyonerler ve müzahir şahısların haftanın belirli günlerinde yaptıkları ayin ve toplantılarla faaliyetlerine devam ettikleri, toplantılara ilmerkezinden katılımların yanında Doğanşehir ilçesinden de katılan şahısların olduğu, İlimizde Misyonerlik faaliyetlerini yürüten Kayra Dağıtım Pazarlama Temizlik Turizm ve Danışmanlık LTD. ŞTİ.'nin müdürlüğünü yapan Martin De Lange isimli şahsın organizesinde misyonerlerin önümüzdeki dönemde hıristiyan dinine sempati duyan din değiştirmeye meyilli vatandaşlara yönelik 9 Aşamalı Ders Programı hazırladıkları ve ders verme çalışmalarında bulunacakları yönünde bilgiler alınmıştır. Özellikle üniversite ve genç kesimi 2/96 kazanmaya yönelik çalışmalara devam ettikleri, bu bağlamda motivasyonu arttırmak amacıyla zaman zaman AFRA Alışveriş Merkezinde bulunan Bowling Salonunda bir araya geldikleri tespit edilmiştir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 10-5 Nisan 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "Önümüzdeki dönemde taraftarlarına yönelik olarak "ALFA " adı altında kurs düzenleyecekleri, ayrıca Paskalya Bayramı münasebetiyle 16 Nisan Pazar günü ilimiz Altın Kayısı otelinde bir toplantı yapmayı planladıkları yolunda bilgiler alınmıştır. Ayrıca, İlimiz misyonerlik faaliyetlerini yürüten Martin De Lange isimli şahsın diğer yabancı uyruklu şahıslar ile birlikte kendi evinde bir araya gelerek 2006 yılındaki faaliyetlerine ilişkin bir değerlendirme toplantısı yapıtığı tespit edilmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 11-4 Mayıs 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldı ğı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "İlimizde bulunan misyonerlerin genç ve çocuk kesimini kazanmaya yönelik faaliyetleri çerçevesinde, yaz kampları düzenlenmesi şeklindeki etkinliklere ağırlık vermeye çalıştıkları, bu kapsamda; Haziran ayı içerisinde Nevşehir ilinde 7-10 yaşarası, Temmuz ayı içerisinde 11-14 yaş arası çocuklara yönelik 'Çocuk Kampı' düzenleneceği, söz konusu kamplara ilimizden de katılımların olacağı şeklinde bilgiler alınmıştır." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 12-2 Haziran 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "İlimizde misyoner grup içinde faaliyet yürüten Şemsa Aydın ve Petronella Christina De Lange isimli şahısların 12-14 Mayıs 2006 tarihleri arasında Antakya Mesihçiler Topluluğu organizesinde Hatay ilinde bulunan Protestan kilisesinde 'Tanrıyı Daha İyi Tanıma Toplantısı' adı altında bayanlara yönelik düzenlenen etkinlikliklere katıldıkları tespit edilmiştir. Ulusal basında yer alan misyonerler hakkında çıkan olumsuz yönde haberlerin önüne geçebilmek ve sempati kazanmak amacıyla ...Milli Eğitim Bakanlığınca başlatılan '%Î00 Eğitime Destek' kampanyasına kendi amaçları doğrultusunda kullanmak istedikleri,...Polatdere Köyü'de bulunan ilköğretim okulunun tadilatı için Hıristiyanlıkla ilgili metaryellerin basım ve dağıtımını yapan Zirve Yayıncılık LTD. ŞTİ. adına müracaatta bulundukları öğrenilmiş olup İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce yapılan değerlendirme sonucunda okul tadilatına izin verilmemesi yönünde karar verildiği, öte yandan İlimiz İsmetiye Mahallesi Niyazi Mısri Caddesi Ağbaba İş Merkezi No:4/9 sayılı adreste misyonerlik faaliyetlerini yürüten Kayra Yayıncılık ile ilgili olarak aynı iş merkesinde bulunan diğer iş yeri sahiplerinin söz konusu işyerinin varlığından rahatsızlık duydukları. Misyonerlik faaliyeti yürütmek amacıyla ABD uyruklu Ronald Grant Logan isimli şahsın ailesi ile birlikte kısa bir süre önce gelerek ilimize yerleştiği, ... Gert Marthinus De Lange nin Eylül Ekim aylarında ülkemizden ayrılacağı..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, Ayrıca; "İlimizdeki misyonerlerin yaz döneminde; -Yurtdışından öğrenci grupları davet edecekleri ve bu öğrenci gruplarının katılımıyla sosyal etkinlikler düzenleyecekleri. 2/97 -Temmuz ayı içerisinde Hazar Gölü çevresinde aile kampı düzenleyecekleri ve söz konusu kampa ilimizde misyoner grup içerisinde bulunan ailelerin tamamının katılmasının planlandığı, -Keban Barajı kenarında gençlerin katılımı ile 2-3 günlük bir kamp düzenlenmesinin planlandığı, -Diyarbakır ilinde 04 Haziran 2006 tarihinde pendikost' (Hasat Bayramı) adı altında dua toplantısı düzenleneceği, söz konusu toplantıya ilimizden de katılımın olacağı değerlendirilmektedir." şeklinde ibarelerin olduğu, 13-4 Temmuz 2006 tarihinde yapdan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "...Ülke genelinde hıristiyanlıkla ilgili yayınların dağıtımını yapan Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Şirketi mensuplarından oluşan 2'si Türk 20'si ABD vatandaşı 22 kişilik grup tarafından 07/06/2006 tarihinde ilimiz Doğanşehir ilçesi Polatdere Köyündeki okulun dış cephesinin boyattır ildiği..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 14-1 Eylül 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "...Hazar Gölü kenarında... 22-29/07/2006 tarihleri arasında yapıldığı, söz konusu kampa Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi illerinden geniş bir katılımın olduğu, ...Ronald Grand Logan'ın misyonerlik faaliyetlerini ağırlıklı olarak Nevşehir, Trabzon ve Van illerini kapsayacak şekilde geniş bir yelpaze içerisinde sürdürmeye çalışacağı, Malatya merkezli olarak faaliyet gösteren misyonerlerin yaz dönemi içerisinde özellikle Ermeni kökenli şahıslarla temaslarını arttıracakları ve değişik maskeler kullanmak suretiyle 'Aile Kampları ve Vaftiz Törenleri' düzenleyerek söz konusu şahısların Hıristiyanlaştırılmasına yönelik gayretlerini yoğunlaştıracakları değerlendirilmektedir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı, 15-1 Eylül 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet ÜLGER'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "..Kayra Dağıtım Pazarlama Temizlik Turizm ve Danışmanlık LTD. ŞTİ.'nin ... adı Ronald Grand Logan ve Necati Aydın tarafından Zirve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti Malatya irtibat bürosu olarak değiştirildiği... kuryelik ve dağıtım görevi yapan Hüseyin Yelki isimli şahsın işine devam edeceği, kendisi ile birlikte Necati Aydın isimli şahsın eşi Şemse Aydın'ın da göreve başlıyacağı..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 16-4 Ekim 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "..2003 yılı Mayıs ayında Mersin ilinden ilimize gelerek yerleşen ve yürütülen misyonerlik faaliyetlerinde önder konumunda bulunan Geri Marthinus De Lange'nin ülkemizdeki misyonunu tamamlayarak 25/09/2006 tarihinde ailesi ile birlikte İstanbul iline gittiği, buradanda 28/09/2006 günü Güney Afrika Cumhuriyeti'ne gitmek üzere ülkemizden çıkış yaptığı yerine...Ronald Grand Logan isimli şahsın ilimizde faaliyetlere devam edeceği... İlimizde faaliyet yürüten misyonerlerin maddi durumu zayıf vatandaşları maddi yardımda bulunma vaadiyle istismar ederek kendi dinlerine çekmeleri yönünde faaliyetlerde bulunabilecekleri değerlendirilmektedir. 24-28/10/2006 tarihleri arasında Konya ve İzmir illerinde yapılması planlanan 'Gençlik Kampına'katılımın sağlanabilmesi amacıyla kampla ilgili 2/98 form dağıtıldığı, söz konusu kampa ilimiz ve çevre illerden katılımın olacağı değerlendirilmektedir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 17-1 Kasım 2006 tarihinde yapılan toplantıya II Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "...Jionald Grand Logan isimli şahsın Doğu Karadeniz illerini kapsayan bir geziye çıktığı, daha sonra çeşitli toplantılara iştirak etmek üzere Galler Ülekesine gittiği... Son süreçte Protestan Malatya Ev Topluluğunun Ankara ilinde faalhiyet gösteren Kurtuluş Kilisesine bağlandığı ... Kurtuluş Kilisesine bağlı olarak çalışmakta olan Gökhan Talaş isimli şahsın ailesi ile birlikte ilimize yerleştiği ve Zirve Yayıncılık A.Ş. adına ilimizde faaliyet gösteren Necati Aydın ile birlikte hareket ettiği, Ayrıca Güney Afrika uyruklu Stephan Smıthdorff ve Amerika Birleşik Devletleri uyruklu Rain ... isimli şahısların aileleri ile birlikte ilimize yerleştikleri öğrenilmiştir..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 18-4 Aralık 2006 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "... misyoner grup içinde faaliyet göstermek amacıyla; ABD uyruklu, Ryan Danıel Keatıng isimli şahsın ailesi ile birlikte ilimize gelerek Turgut Özal Mahallesi Fahri Kayahan Bulvarı Oğuzhan Apt. No:4 Kat:6 Daire: 15 sayılı adrese yerleştikleri, Alman uyruklu Tilman Ekkehard Geske isimli şansın ülkemizdeki ikamet tezkeresinin dolmasından dolayı belirli dönemlerde yurtdışına çıkıp tekrar ülkemize geri döndüğü tespit edilmiştir. İlimizde faaliyet gösteren sorumlu şahısların Kasım ayı içerisinde Sivas, Tunceli, Erzincan, Kars, Ardahan illerini kapsayan bir gezi düzenledikleri öğrenilmiştir. Misyonerlik faaliyetlerine ivme kazandırmak amacıyla zaman zaman bölge illerine gezilerin düzenleneceği ve bu illirde mnüjdeleme faaliyetlerinde bulunacakları değerlendirilmektedir-" şeklinde ibarelerin yer aldığı, 19-5 Ocak 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "... 24/12/2006 günü Altın Kayısı Otelinde Doğuş Bayramı Kutlaması (Noel) düzenlenmiş olup, Malatya Merkez, Doğanşehir İlçesi, Kahramanmaraş ve Erzincan illerinden gelen şahıslarla birlikte yaklaşık 45-50 kişinin katıldığı, geçen senelere göre biraz sönük geçen etkinlikte topluluğa hitaben vaaz verildiği, çeşitli ilahilerin okunduğu ve çocukların rol aldığı küçük bir tuyatro gösterisinin yapıldığı şeklinde bilgiler alınmıştır. Almanya uyruklu Tilman Ekkehard Geske isimli şahsın ülkemizdeki ikamet teskeresinin dolmasından dolayı belirli dönemlerde Bulgaristan ve Suriye'ye çıkış yapıp tekrar ülkemize geri döndüğü tespit edilmiştir. İlimizde faaliyet gösteren ve Malatya Ev Topluluğu (Malatya Ev Kilisesi) olarak bilinen grubun, Ankara Kurtuluş Kilisesini model alarak Malatya Kurtuluş Topluluğu (Malatya Kurtuluş Kilisesi) ismini aldığı ve bundan böyle faaliyetlerine bu isim altında devam edeceği, ilimizde faaliyet gösteren sorumlu şahısların Aralık ayı içesinde müjdeleme yapmak maksadıyla Adıyaman, Tunceli ve Erzincan illerine gezi düzenledikleri öğrenilmiştir. ...Grup izinde faaliyet gösteren bazı şahısların, Çavuşoğlu Mahallesinde bulunan Ermeni Kilisesinin restore edilerek ibadete açılması için, Adıyaman ilinde ikamet eden Ermeni vatandaşlarımızla görüşmeler yaptıkları şeklinde duyumlar alınmıştır." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 20-5 Şubat 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet 2/99 Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "İlimizdeki misyoner grup içerisinde yer alan Necati Aydın, Tilman Ekkehard Geske ve Angus William Reıd isimli şahısların Kahramanmaraş ilinde yapılan GÖK (Güneydoğu Önderler Kurulu) toplantısına katıldıklarının tespit edilmiştir... Ermeni Kilisesini tekrar faaliyeti geçirmek amacıyla misyoner grup içesinde bulunan şahısların Malatya'da yaşayan ailelerle görüşme yaptıkları, görüştükleri ailelerden Malatya'da bulunan diğer Ermeni ailelerin adresi ve isimleri hakkında bilgi temin etme gayretinde oldukları, ayrıca Adıyaman ilinde Süryani Kilisesi önderi olan Melki Ürek isimli şahısla ilimizdeki Ermeni Kilisesinin açılması konusunda görüşmeler yapıldığı şeklinde bilgiler mevcuttur. İlimizde misyoner gruptan Hüseyin Yelki ve Tilman Ekkehard Geske isimli şahısların 13 Ocak 2007 tarihinde Erzincan iline, Uğur Yüksel isimli şahsın 22 Ocak 2007 tarihinde Tokat iline giderek 'Müzdeleme' çalışması yaptıkları yönünde bölgiler alınmıştır. 03-06/02/2007 tarihleri arasında Diyarbakır ilinde 15-25 yaş arasındaki gençlere yönelik 4. Gençlik Randevusu adı altında 'Hayatın Temel Prensipleri' ksonulu bir etkinliğin gerçekleştirileceği bu etkinliği ilimizdende katılımın olacağı, Misyoner ailelerin katılımıyla 10/02/2007 tarihinde Antalya ilinde yapılacak olan seminere ilimizden Necati Aydın'ın ailesi ile birlikte katılacağı yolunda bilgiler intikal etmiştir" şeklinde ibarelerin yer aldığı, 21-5 Mart 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Dündar Önvermez'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "15-25 yaş arasındaki gençlere yönelik 4. Gençlik Randevusu adı altında Diyarbakır ilinde 03-06/02/2007 tarihleri arasında gerçekleşen 'hayatın Temel Prensipleri' konulu konferansa ve Antalya ilinde ailelerin katılımıyla 10/02/2007 tarihinde yapılan seminere ilimizden katılımların sağlandığı, Mart ayı içerisinde Adana ilinde GÖK (Güney Önderler Kurulu) toplantısı yapılacağı, söz konusu toplantıya ilimizden de katılımın sağlanacağı değerlendirilmektedir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 22-3 Nisan 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; " 1-ilimizdeki misyoner gruba mensup şahısların bir araya gelerek haftalık olarak düzenledikleri ayin toplantılarına devam ettikleri, bunun yanı sıra hem motivasyonu arttırmak hemde gruba yeni katılan şahısların kaynaşmasına yönelik etkinlikleri düzenledikleri, bu meyanda Afra alışveriş mağazalarında bulunan Bowling salonunda 30.03.2007 tarihinde bir araya geldikleri ve söz ksonusu ektinliğe Amerika Birleşik Devletlerinden gelen (4-5) kişik bir grubunda katıldığı tespit edilmiştir. 2-İlimizde faaliyet gösteren Tilman Geske ve Hüseyin Yel ki'nin 17 Mart 2007 tarihinde Adana Bebek Kilisesinde yapılan Güneydoğu Önderlik Kurulu toplantısına katıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu toplantıda; -Sözde Ermeni soykırımı konusunda müteakip toplantılarda ele alınması, -Karadeniz Bölgesinde; Rumlardan faaliyetlerde daha fazla faydalanmak maksadıyla bölgeye açılım gayretlerinin arttırılması, 2/100 -Türkiye'de kilise açma konusunda güçlüğünün aşdamaması nedeniyle konunun 'Avrupa Vaftiz Federasyonuna'na götürülmesi, -Kiliselerdeki ibadetlere devamlılığı olmayan şahısların durumlarının incelenmesi, şüphe duyulanların ibadet ve toplantılara alınmaması, -Topluluklarda; kavga vb. dikkat çekecek davranışlardan kaçınılması, -Yaz kampları, vaftiz törenleri ve diğer tüm etkinliklerin planlanması ve icrasına azami özen gösterilerek hedeflere ulaşılması, -Bir sonraki toplantının 2007 yılı Haziran ayında Diyarbakır'da yapılmasının kararlaştırıldığı öğrenilmiştir. 3-Ilimizde faaliyet gösteren misyoner grubun organizesinde Altın Kayısı oteli konferans salonunda 08.04.2007 tarihinde 'Diriliş Bayramı' adı altında bir etkinliğin düzenleneceği, söz konusu etkinlikte ilimizdeki cemaat içerisinde faaliyet gösteren şahıslar tarafından oluşturulan İlahi grubu ve tiyatro gösterisine yer verileceği, çevre illerden de katılım olacağı, 4-27-29.04.2007 tarihleri arasında İzmir ilinde yapılacak olan 'İlkbahar Semineri' konulu etkinliğe ilimizden de katılımların olacağı yolunda bilgiler intikal etmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 23-2 Mayıs 2007 tarihinde yapılan toplantıda tutulan tutanakta İl Emniyet Müdürlüğünce Zirve Yayınevi Cinayetinin işlenmesinden dolayı irticai faaliyetler başlığı altında misyonerlerlik faaliyetlerinin ilk defa işlenmesine rağmen, İl Jandarma Komutanlığı adına Cinayet tarihine kadar bir kez hariç her toplantıya katılan Mehmet Ülger'in bu kez katılmadığı, yerine Jandarmayı temsilen Gültekin Becermiş'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "08.04.2007 tarihinde ilimizde faaliyet gösteren Misyoner grubun organizesinde Altın Kayısı oteli konferans salonunda 'Diriliş Bayramı' adı altında bir etkinlik düzenlenmiştir. i8.04.2007 tarihinde Merkezi İstanbul ilinde bulunan Hıristiyanlıkla ilgili metaryellerin basım ve dağıtımını yapan Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Ltd. Şti.'nin ilimizdeki bürosuna kesici aletler ve kurusıkı tabanca kullanılmak suretiyle gerçekleştiriln saldırı sonucu misyonerlik faaliyetinde bulunan şahıslardan, Necati Aydın, Tilman Ekkehard Geske ve Uğur Yüksel isimli şahıslar hayatını kaybetmiş, olayın faali olduğu anlaşılan şahıslar olay yerinde gözaltına alınmış, saldırıda önemli rol oynadığı değerlendirilen Emre Günaydın isimli şahıs olay yerinden kaçmak isterken yayınevi balkonundan kaçmak isterken düşmesi neticesi yaralı olarak Turgut Özal Tıp Merkezine kaldırılmıştır. Olayla ilgili olarak günümüze kadar toplam (13) şahıs şüpheli olarak gözaltına alınmış, bunlardan (4) şahıs tutuklanarak cezaevine gönderilmiş, (8) şahıs tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, (1) şahsın ise şüpheli olarak hastanede tedavisi sürmektedir. Yine aynı olayla ilgili olrak 269 kişinin bilgisine vaşvurulmuştur. Olayda hayatını kaybedenlerden Tilman Ekkehard Geske ilimizde bulunan Ermeni mizarlığında Necati Aydın İzmir ilinde bulunan Hıristiyan Mezarlığına, Uğur Yüksel ise Elazığ ili Sün Köyünde toprağa verilmiştir. 2004 yılında ailesi ile ilimize yerleşerek bu tarihten itibaren misyonerlik faaliyeti yürüten ve halen ailesi ile birlikte İzmir ilinde bulunan Angus PVilliam Reıd ile 2006 yılı Ağustos ayında Anakara ilinde faaliyet gösteren Kurtuluş Kilisesi tarafından çalışmalara destek vermek amacıyla ilimize gönderilen ancak saldırıdan sonra Anakara iline dönen Gökhan Talaş ve eşi Özge Talaş isimli şahısların tekrar Malatya'ya dönmeyi düşünmedikleri yolunda bilgiler intikal 3/1 etmektedir. Ayrıca ilimizde haftalık olarak düzenlenen ayen toplantılarına ara verdikleri öğrenilmiştir. Misyoner şahıslara yönelik saldırı sonrasında grupla temas halinde olan şahıslarda yoğun bir tedirginlik ve korku meydana geldiği ve söz konusu grupla ilişkilerini askıya alacakları, bunun yanında misyonerlik faaliyetlerinde bulunan meydana gelen bu öldürme olayını yurt içi ve yurdışında çeşitli platformlarda dillendirecekleri ve faaliyetlerine ilişkin kazanımlar elde etmeye çalışacakları değerlendirilmektedir" şeklinde ibarelerin yer aldığı, 26-5 Haziran 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "Merkezi İstanbul ilinde bulunan Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Ltd. Şii'nin ilimizdeki bürosunun ilimizdeki faaliyetlerine devam edeceği, bu faaliyetleri Van ilinde adı geçen grup içinde faaliyet göstermekteiken ilimize gelen Yılmaz Çakar'ın yönlendireceği yolunda bilgiler alınmıştır" şeklinde ibarelerin yer aldığı, 27-4 Temmuz 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Yılmaz Pekel'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği Kurulu'nun (TEK) tüm kilise ve derneklerini kapsayan bir 'Federasyon' kurma amcında olduğu, Güney Doğu Önderler Kurulu üyelirinin (GÖK) Mersin ili Erdemli ilçesi Kızkalesi Beldesinde 13-21 Temmuz 2007 tarihinde bir araya gelecekleri, Van ilinde bulunan Yılmaz Çakar ve Ankara Kurtuluş Kilisesi tarafından görevlendirilen yabancı uyruklu bir ailenin önümüzdeki dönemde ilimize yerleşerek sorumlu düzeyde faaliyet gösterecekleri yolunda bilgiler intikal etmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, 28-1 Ağustos 2007 tarihinde yapılan toplantıya İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri başlağı altında; "İlimizde yaşanan olaylar sonrasında boşalan misyonerlik kadrolarının yerine Van ilinde faaliyet gösteren Yılmaz Çakar ile Adıyaman ilinde faaliyet gösteren Hüseyin Ocak isimli şahısların görevlendirildiği, bu şahısların yakın zamanda ilimize gelerek faaliyet gösterecekleri değerlendirildikleri..." şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. 29-Eylül 2007 tarihinden Ekim 2008 tarihine kadar olan süreçte yapılan İl Emniyet Komisyon Toplantılarına Malatya İl Jandarma Komutanlığı adına katılan görevlilerin misyonerlik konusuna genellikle değinmedikleri, sadece bir kaç toplantıda yüzeysel bir iki cümle ile geçiştirdikleri görülmüştür. 7.3-MEHMET ÜLGER'İN, VEYSEL ŞAHİN ARACILIĞIYLA MALATYA İLİNDE İNCİL DAĞITIMINI KONTROL ALTINDA TUTMAK SURETİYLE MİSYONERLERİN TAKİBİNİ YAPMASI Şüpheli Mehmet Ülger, Malatya ilinde İncil dağıtımı yapılmasını kontrol altında tutmak ve kimlerin bu kitapları aldığını tespit etmek amacıyla Veysel Şahin ve bu kişinin sahibi olduğu yayınevini kullandığı, bu hususla ilgili olarak Veysel Şahin, 03/12/2008 tarihinde Malatya 3/2 Cumhuriyet Başsavcılığında şikayetçi olarak alınan ifadesinde özetle; "...2006 yılının Mart ayında Malatya İl Jandarma Alay Komutanı Mehmet Ülger ile tanıştık. Ben aynı zamanda Malatya Arena Kitap Cafe'nin ortağıydım. Antalya'da faaliyet gösteren İkra yayınevi ile, bu yayınevi ile bağlantılı olan Kayra Yayınevi ile ilgili olarak bazı sorular soruldu. Öncelikle bazı yayınevlerine 3 değişik yorumlu incil'in gönderildiğini, i00 S karşılığı bunların dağıtıldığını benim ortağı olduğum yayınevine de bu şekilde incil gönderilip gönderilmediğini sordu. Bende yaymevlerinde incil olduğunu ve yayınının yapıldığını söyledim. Benim güvenilir biri olduğumu bildiğini ve ülkücü olduğumu bildiğini incilin sadece benim yayınevimde dağıtılması için diğer kitap evlerini tehdit edebileceğimi arkamda duracağını 2 tane uzman çavuş görevlendireceğini söyledi. Bu şahıslardan birinin ismi Ömer idi. Diğerinin ismini bilmiyorum. Fotoğrafları gösterirlerse tanırım. Kod isminin Şehmus olduğunu biliyorum gerçek ismi Mehmet Çolak olabilir. Diyarbakır'a gitmişti. Aslen Maraş'lı olduğunu da duymuştum. Mehmet Ülger bütün doğu ve güneydoğu'ya misyonerlik kitaplarının tek elden dağıtılmasını ve bu işide benim yapmamı daha doğrusu benim ortağı olduğum Arena isimli şirket tarafından yapılmasını bu sayede bu kitapların kimlerin aldığının tespit edilmesini, bu isimlerin kendisine özellikle lazım olduğunu söyledi. Bende devlete hizmet ettiğimi düşünerek diğer yayınıvlerini gezerek "İNCİL İŞİNE SİZ BAKMAYIN BİZ BAKIYORUZ. BU İŞİN ARKASINDA DEVLET VAR BİZ DEVLETİZ DEDİK" yanımda bu yayın evlerini gezerken Şehmus kod ismini kullanan Mehmet Çolak ismini kullanan, Ömer isimli Jandarma istihbarat görevlisi uzman çavuşlar vardı. 2006 yılı içerisinde incil dağıtım işi tamamen bizim elimize geçmişti..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 7.4-ZİRVE YAYINEVİNDE ÇALIŞANLARI HEDEF GÖSTERME NİTELİĞİNDEKİ FAALİYETLER 01-02 Ekim 2005 tarihinde Ankara'da düzenlenen ve Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı sempozyumda, Malatya'da misyonerlik faaliyetlerinin ele alındığı bölümde 18 Nisan 2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevi cinayetinde öldürülen Necati Aydın ile Uğur Yüksel'in isimlerinin verilerek bu şahısların misyonerlik faaliyeti yürüttüğünün belirtilmek suretiyle açıkça hedef gösterildiği tespit edilmiştir. >httpperweb.firat.edu.trpersonelyayinlarfua_467467_31742.PDF isimli internet sitesinde yayınlanan Türkiye Dinler Tarihi Yayınlarının, Dinler Tarihi Araştırmaları-V'nci baskısı olan, DİNLER TARİHÇİLERİ GÖZÜYLE TÜRKİYEDE MİSYONERLİK başlıklı (01-02 Ekim 2005) ANKARA tarihli sempozyumun 121 ile 131 sayfalarının taranmış halinin YÖNETİM/DÜZENLEME KURULU bölümünde Prof.Dr.Abdurrahman Küçük ve Prof.Dr.Mehmet Aydın'ın isimlerinin bulunduğu sempozyum içeriğinde özetle; Misyonerliğin tarihçesinden bahsedildiği, bu illerde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışmalar yapıldığını, misyonerlerin amacının internet veya gazete yayınları yoluyla kendilerinden İncil ve benzeri yayın isteyen kimselerin adreslerinden oluşturdukları arşiv vasıtasıyla bölge ahalisine ulaştıkları, yine aynı şekilde göndermiş oldukları kitap ve broşürler içerisindeki küçük 3/3 anketlerden oluşan bilgi formları vasıtasıyla kişinin kendisi ve ailesiyle ilgili bilgilere ulaşıldığı, bu metot sayesinde Türkiye'nin dört bir yanında Hıristiyanlığa ilgi duyan insanlara ve bunların kişisel bilgilerine ulaşılarak zengin bir adres arşivi meydana getirdikleri, ulaşılan kişi gelen misyonerde iyi intiba bırakmış ve ders alacak durumu geldiğinde Elazığ'daki diğer grup üyeleri ile tanıştırarak ilk etapta bire bir ders almasının sağlandığı, bu misyonerlerde özellikle "Kayra Yayıncılık" tan neşredilen birkaç kitabın okunması ve bunun yanında "Lütuf yayıncılık" ve "Yaşam Yayınlarından" çıkan eserlerle okuyucuların desteklediği, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, Şerif Bayrak adlı öğrencinin yapmış olduğu "İnternet Siteleri ve Misyonerlik Faaliyetleri" adlı tez'de Türkiye'deki Müslümanların internetten yani sanal alemden nasıl kuşatma altına alındığının ortaya koyulduğunu, bu araştırmaya göre Amerika'dan Kore'den Türkiye'ye yönelik Misyonerlik faaliyetlerinde bulunan 178 civarında İnternet sitesinin tespit edildiği, bu sitelerin konuya ilgili şahıslarla e-mail yoluyla da irtibatlarını sürdürdükleri, yine Misyonerlerin cep telefonlarına mesaj atmak suretiyle de insanları kiliselere davet ettikleri, Misyonerlerin Alfa Dersleri (tanıma ve güvenme) dedikleri derslerin amacının kişiye Hıristiyanlığa hazırlama yavaş yavaş dua ve ayinlere katmak olduğunu, sonraki aşamalarda sık sık piknik ve geziler ile kiliselerin diğer üyeleri ile kaynaşmanın sağlanmaya çalışıldığı, son yıllarda Elazığ genelinde Misyoner faaliyetlerinin sürekli bir gelişim içerisinde olduğunun gözüktüğü, Elazığ sınırları içerisindeki misyonerlik faaliyetlerinin Malatya ve Diyarbakır merkezli olarak yönlendirildiği, İl genelinde Malarya merkezde bulunan 5 kişilik çalışma grubunun - Martin Delange (Güney Afrikalı), Engels (Engin İngiliz), Necati, Hüseyin ve Şükrü faaliyetlerinin son zamanlarda yoğunluk kazandığını, 2005 yılında din hanesine Hıristiyan yazdıran 1975 Elazığ Merkez Sünköyü doğumlu Uğur Yüksel isimli şahsın Yüksek Okul mezunu olduğunu, ihtida belgesini Diyarbakır Kilisesinden aldığını, belgeyi Ahmet Güvener isminde bir papazın düzenlediğini, söz konusu şahsın Kayra yayıncılığının Malatya şubesinde satış müdürü olarak çalıştığı, Hıristiyan Misyonerlerin son yıllarda "Kitab'ı mukaddes ve Kur'anı kerim hakkında 100 soru" ismiyle yayınladıkları kitapla Türkiye'nin sosyo-ekonomik şartlarından yararlanmaya çalışarak Müslümanların itikatlarını sarsma çabası içerisinde oldukları yönünde bilgilerin olduğu ve belge içeriğinin genel itibariyle Elazığ, Tunceli ve Bingöl şehirlerin Merkezi, İlçesi ve köylerdeki nüfusun belirtildiği ve bu şehirlerde Misyonerlere ve Misyonerlik faaliyetlerine ilişkin bölge halkının Misyonerliğe bakış açıları ile sergilemiş oldukları olumlu ve olumsuz davranışların anlatıldığı belirlenmiştir. 7. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >Dosyamız kapsamında yapılan aramalarda elde edilen dokümanlar arasında yer alan resmi yazışma niteliğindeki bazı dokümanların misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yazışmalar olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen talimatların gönderilme tarihleri ile paralel olarak, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca Malatya ilinde 2005 yılı başından itibaren misyonerlik faaliyetlerine tedbir almaya yönelik bir takım çalışmaların başlatıldığı, özellikle Zirve Yayınevi faaliyetlerinin takibe alındığı, bu yazışmaların Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrası da devam ettiği, bazı yazışmaların cinayetin hemen öncesinde yapılmasının dikkat çekici olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde sahte olarak hazırlandığını beyan ettiği ve teslim ettiği belgelerin aynılarının resmi 3/4 yazışmalara konu yapıldığı, daha sonra üst makamlara bilgilendirme yapılarak bu belgelere resmi bir hüviyet kazandırıldığı anlaşılmıştır. Yine yukarıda belirtilen ve Zirve Yayınevi cinayetinden kısa bir süre önce hazırlandığı değerlendirilen Nisan 2007 tarihli, Misyonerlik Faaliyetlerine Yönelik Alınabilecek Tedbirler konulu belgenin içerik olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hazırladıklarını beyan ettiği sahte raporlardaki konuların, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde ki konular ile paralellik arzettiği, belgenin bilgi olarak Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığına yazılması, Mehmet Ülger'in kullandığı 5052562440 nolu telefonun 5-6 Nisan 2007 tarihinde, yani cinayetten kısa bir süre önce Kayseri ilinden sinyal vermesi ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Mehmet Ülger'in 05/04/2007 tarihinde Kayseri iline bilgilendirme amaçlı gittiğine ilişkin beyanları birlikte düşünüldüğünde; Mehmet Ülger'in, sahte belgeleri dayanak göstererek resmi bir belge hazırlattığı ve bu belgeyi Kayseri iline giderek bilgilendirme amaçlı olarak sunduğu ve bu şekilde yapılacak olan eylem ile örgütsel faaliyetleri perdelemeye çalıştığı belirlenmiştir. >İl Emniyet Komisyonu toplantılarına dair toplantı tutanaklarının incelemesinde; Mehmet Ülger'in İl Jandarma Komutanı olarak Malatya iline atanmasından önce, İl Emniyet Komisyonu toplantılarına İl Jandarma Komutanlığı adına katılan görevlilerin, Malatya ilindeki misyonerlik faaliyetleri hakkında bazen yüzeysel kısa bilgiler verdiği, bazen de bu konuya hiç değinmedikleri görülmüştür. Ancak, Mehmet Ülger Malatya ilindeki görevine 2006 yılı Ocak ayı sonunda başladıktan sonra katıldığı ikinci toplantıdan itibaren misyonerlik faaliyetlerini yoğun şekilde gündeme getirmeye, misyonerlik konusunda ayrıntılı bilgiler vermeye başlamış, özellikle Kayra ve Zirve Yayıncılık ile Zirve Yayınevi Cinayetinde öldürülen maktullerin isimleri de zikredilmek suretiyle misyonerlik faaliyetlerinin arttığından bahsederek misyonerlik faaliyetlerini sürekli olarak gündemde tutmaya çalışmıştır. Raporların ilgili kısımlarına bakıldığında; Zirve Yayınevi cinayeti öncesi Malatya ilinde bulunan misyonerlerin isimleri ve adreslerinin tam ve eksiksiz olarak bilindiği, bu şahısların Malatya ve diğer illerde uğradıkları mekanlarla, katıldıkları toplantılar, ayinler, geziler ile diğer faaliyetlerin tamamının takip edildiği, hatta misyonerlerin yapacakları faaliyetlerin önceden bilindiği, gizli toplantılarda alınan kararların bile toplantıda bulunulmuş gibi raporlara yansıtıldığı, bu durum ise ancak Zirve Yayınevinde çalışan Hüseyin Yelki'nin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği üzere Mehmet Ülger ve ekibi tarafından haber elemanı olarak Zirve Yayınevine bu yayınevinin faaliyetlerini takip etmek amacıyla yerleştirildiği; bazı raporlarda bu kişinin isminin zikredilmesinin de deşifre olmasını engellemek amacıyla, maksatlı olarak yapılan bir perdeleme faaliyeti olarak açıklanabilir. Aynı zamanda Zirve Yayınevinin Malatya Emniyet Müdürlüğünün sorumluluk alanındaki Malatya şehir merkezinde olmasına rağmen, cinayet tarihine kadar İl Güvenlik Kurulu Toplantı Tutanaklarının Emniyet Müdürlüğüne ait ilgili bölümlerinde "Misyonerlik 3/5 Faaliyetleri" adı altında bir başlığın açılmadığı, ilgili kısımlarda bu tür faaliyetlerin varlığından bahsedilmediği, buna rağmen Malatya şehir merkezinde herhangi bir sorumluluğu bulunmayan İl Jandarma Komutanlığı adına toplantılara katılan Mehmet Ülger'in, katıldığı bu toplantılarda "Misyonerlik Faaliyetleri" başlığı altında bir bölüm açarak özellikle bu konuyu gündemde tutmaya çalışması Mehmet Ülger ve diğer suç ortaklarının Misyonerler ve Misyonerlik faaliyetleriyle özel olarak alakadar olduklarını açık bir şekilde göstermiştir. Mehmet Ülger'in, Malatya iline atandığı 2006 Ocak ayından sonra katılmaya başladığı İl Emniyet Komisyonu toplantılarının Zirve Yayınevi Cinayeti gerçekleşene kadar biri hariç tamamına bizzat katılmasına rağmen, Cinayetten sonra 2007 yılı Mayıs ayı içerisinde yapılan toplantıya katılmadığı, 2007 yılı Aralık ayına kadar yapılan 8 toplantıdan ise sadece 3'ne katıldığı, hatta 2007 yılı Aralık ayı toplantısına Haydar Yeşil'i gönderdiği, ancak bu kişinin de tutanağa imza atmadığı, cinayet sonrası katıldığı toplantılarda da misyonerlik faaliyetlerinden ya hiç bahsetmediği, yada bir iki kilise cümle ile bu konuyu geçiştirdiği, cinayet öncesi yoğun şekilde işlediği misyonerlik faaliyetlerini işlemeyi cinayet sonrası adeta bıçak gibi kestiği, bu hususların ise ayrıca dikkat çekici olduğu görülmüştür. >Mehmet Ülger'in, Malatya ilinde İncil dağıtım işini kontrol altında tutmak amacıyla Veysel Şahin ve bu kişinin sahibi olduğu yayınevini kullandığı, bu kişinin yanına Mehmet Çolak'ı da vererek tüm yayınevlerini dolaştırıp İncil işine bakmamaları için tehdit ettirdiği, bu şekilde İncil dağıtımını tamamen kendi kontrolü altına aldığı, aynı zamanda bu şekilde İncil alan kişilerin kimlik ve adres bilgilerine sahip olarak bu kişilerin takibini sağladığı anlaşılmıştır. Mehmet Ülger'in Veysel Şahin ve Mehmet Çolak aracılığı ile gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin Ergenekon terör örgütü sanığı Levent Bektaş'tan elde edilen 3 nolu CD içerisine gizlenmiş "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" isimli belgenin (a) Hazırlık Safhası başlığı altında yer alan; (1) Gayrimüslim nüfusun isim ve adresleri belirlenecek, (2) Gayrimüslimlere ait gazete, dergi vb. Abone listeleri elde edilecek, Şeklindeki talimatları ile tamamen paralellik arzetmesinin de ayrıca dikkat çekici olduğu değerlendirilmiştir. >Ayrıca 01-02 Ekim 2005 tarihinde Ankara'da düzenlenen ve Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı sempozyumda, isimleri geçen Necati ve Uğur Yüksel isimli kişilerin 18 Nisan 2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevi cinayetinde öldürülen maktuller Necati Aydın ve Uğur Yüksel isimli kişiler olduğu, sempozyumda bu kişiler hakkında "İL GENELİNDE MALATYA MERKEZDE BULUNAN S KİŞİLİK ÇALIŞMA GRUBUNUN MARTİN DELANGE (GÜNEY AFRİKALI), ENGELS (ENGİN İNGİLİZ), NECATİ, HÜSEYİN VE ŞÜKRÜ FAALİYETLERİNİN SON ZAMANLARDA YOĞUNLUK KAZANMIŞTIR ..... 2005 YILINDA DİN HANESİNE HIRİSTİYAN YAZDIRAN 1975 ELAZIĞ MERKEZ SÜNKÖYÜ DOĞUMLU UĞUR YÜKSEL İSİMLİ ŞAHIS YÜKSEK OKUL MEZUNU OLUP, İHTİDA BELGESİNİ DİYARBAKIR 3/6 KİLİSESİNDEN ALMIŞTIR." bilgilerin verilmesi suretiyle bu kişilerin açık hedef haline getirildikleri tespit edilmiştir. 8. BÖLÜM ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİNİN MALATYA 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE YARGILAMASI DEVAM EDEN KAMU DAVASI İLE 2007/383 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASINA KONU SORUŞTURMANIN BAŞLANGICI Bu bölümde; Ergenekon Terör Örgütü tarafından yukarıdaki bölümlerde anlatıldığı üzere Misyonerlere ve Azınlıklara yönelik yapılması planlanan eylemlerin alt yapısı oluşturulduktan sonra, Ergenekon Terör Örgütünün Malatya ilinde faaliyette bulunan Hücre yapılanması tarafından hayata geçirilen Zirve Yayınevi Cinayetinin, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden kamu davası ve dosyamıza konu soruşturmanın başlangıcı ile ilgili kısa bilgiler verilecektir. 8.1-ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ İLE İLGİLİ OLARAK MALATYA 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE YARGILAMASI DEVAM EDEN KAMU DAVASI 18/04/2007 tarihinde Malatya ili Niyazi Mısri caddesi Ağbaba İş Merkezi Kat:3 No:9 sayılı adreste faaliyet yürüten Zirve Yayıncılık isimli işyerinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel ile Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmesiyle sonuçlanan olay ile ilgili olarak CMK 250 Madde ile Yetkili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan soruşturma dosyası sonucunda, tutuklu şüpheliler Emre Günaydın, Hamit Çeker, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Cuma Özdemir ile tutuksuz yargılanan şüpheliler Kürşat Kocadağ ve Mehmet Gökçe hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/112 Soruşturma, 2007/109 Esas, 2007/75 iddianame numaralı iddianamesi ile Silahlı Terör Örgütü Kurmak, Örgüt Yöneticisi Olmak, Örgüt Üyesi Olmak, Terör Örgütüne Yardım Etmek, Terör Örgütünün Faaliyeti Çerçevesinde Birden Fazla Adam Öldürmek, İşyeri Dokunulmazlığını Bozmak suçlarından; 09/05/2008 tarih ve aynı sayılı ek iddianame ile de Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakmak, Nitelikli Yağmaya Teşebbüs suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır. Ayrıca Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca 09/04/2009 tarihinde 2009/130 soruşturma 2009/36 iddianame numaralı iddianamesi ile Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki hakkında da şüphelileri azmettirmek suretiyle yönlendirerek üzerlerine atılı suçları işleme iddiası ile kamu davası açılmıştır. "Bu soruşturma dosyasında Zirve Yayınevi Cinayetinin gelişimi; Halen tutuklu olarak yargılanan sanıklar Emre Günaydın, Hamit Çeker, Cuma Özdemir ve Salih Gürler'in 2006 yılı Eylül-Ekim aylarında Malatya'da faaliyet gösteren İhlas öğrenci yurdunda kaldıkları ve burada tanıştıkları, Abuzer Yıldırım'ın ise Emre Günaydın ile 2005 yılından itibaren arkadaş olduğu, Emre Günaydın'ın olaydan yaklaşık bir ay kadar önce Abuzer Yıldırım'ı diğer şüphelilerle tanıştırdığı, 3/7 Emre Günaydın'ın, bu olaylardan önce misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak internet üzerinden bilgi araştırmaya başladığı ve bilgi sahibi olmaya çalıştığı, misyonerlerin Türkiye Cumhuriyetinde ve Malatya ilinde faaliyet gösterdiklerini öğrendiği, akabinde aynı yurtta kaldığı arkadaşları Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Salih Gürler ile yurtta bu konuları konuşmaya başladığı, Malatya'da faaliyet gösteren misyonerlerin amaçlarının Müslümanların dinini değiştirip Hıristiyan yapmak, devlete karşı düşman durumuna getirmek, bacılarımızı, kızlarımızı yoldan çıkartmak olduğunu, Malatya ilinde 50 kadar kilise bulunduğunu, buna bağlı olarak parasal güçlerinin olduğunu, misyonerlerin Türklerin soyunu kurutmaya çalıştıklarını, hatta kendilerine inanmayanların çocuklarını öldürmeyi planladıklarını öğrendiği, Bu sebeple vatanını, milletini, dinini seven herkesin bunlarla mücadele etmesi gerektiği, kendisinin de bunu başarabilmek için misyonerlerin içerisine sızmayı düşündüğü, bu şekilde onları iyice tanıyarak nasıl bir hareket tarzı yürüteceğine karar vereceği, bu nedenle de çalışmalar yaptığı, misyonerlik faaliyetini yürüten kişilerle görüşmeye başladığı, onların güvenini kazandığı, misyoner toplantılarını ve etkinliklerini takip ettiği, bu konuda kendisine yardımcı olmalarını istediği, bu konuşmaların belirli aralıklarla devam ettiği, Emre Günaydın'ın, disiplinsiz davranışları yüzünden yurttan atılmasından sonra da diğer sanıklar ile ilişkisini kesmediği, olaydan yaklaşık bir ay kadar önce sanıkları yurttan aradığı ve çevre yolunda bulunan bir çay ocağına götürdüğü, burada oturdukları ve daha sonra da buradan ayrılıp Emre Günaydın'ın babasının çalıştırmış olduğu Malatya Öğretmenevi yakınında bulunan spor salonuna gittikleri, burada Abuzer Yıldırım isimli sanıkla tanıştıkları, burada da yine misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Emre Günaydın'ın diğer şüphelilere konuşmalar yaptığı, Emre Günaydın'ın, internetten Ozan (takma isimli) isimli bir şahısla konuşmaya başladığı ve ona Malatya'da kilise olup olmadığını sorduğu, MSN'den Ozan isimli şahsın da Malatya'da kendisini birisine yönlendireceğini söyleyerek ona cep telefon numarasını verdiği, daha sonra Necati Aydın isimli şahsın kendisini arayarak, kendisini Wolfgang'ın bacanağı olarak tanıttığını ve yerlerinin Zirve Yayıncılık diye tarif ettiğini belirttiği, Akabinde bu işyerine gittiği ve orada Necati Aydın ile tanıştığı, Zirve Yayıncılığa çeşitli zaman dilimlerinde giderek Necati ile görüştüğü ve konuşmalar yaptığı, orada Necati dışında Uğur Yüksel ile Tilman Ekkekart Geske'yi de gördüğü, hatta Malatya Kayısı Otelinde 08/04/2007 tarihinde misyonerlerin düzenlediği Yeniden Diriliş isimli toplantıya katıldığı, ancak burada tanınmasından korktuğu için erken ayrıldığı, Bu biraraya gelmeler sırasında Emre Günaydın'ın misyonerlerin faaliyetlerinin İzmit ilinden yönetildiğini ve başlarında Wolfgang olduğunu öğrendiği, kendi amacının ise Malatya'da faaliyet gösteren ve misyonerlerin merkezi olan Zirve Yayıncılık isimli işyerinde bulunan misyonerleri öldürdükten sonra İzmit iline gidip Wolfgang'ı öldürmek olduğu, 16 Nisan 2007 tarihinde Zirve yayıncılık merkezini basacaklarını, ancak daha sonra "İŞ 18 NİSAN'A ALINDI" 3/8 şeklinde beyanda bulunduğu, Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım'ın, 16 Nisan 2007 tarihinde buluşarak Malatya Av pazarına gittikleri, 3 adet kuru sıkı tabanca ve mermi alarak Eftelya Cafe isimli iş yerine geldikleri, daha sonra Salih Gürler ve Hamit Çeker'in de buraya geldiği, Cuma Özdemir'in hastanede işinin olması nedeniyle bu toplantıya katılmadığı, sanıkların bir süre oturduktan sona 17 Nisan 2007 tarihinde buluşmak üzere ayrıldıkları, 17 Nisan 2007 tarihinde Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Emre Günaydın'ın postane önünde buluşarak, araba kiralamak üzere kiralama şirketine gittikleri, 80 TL karşılığı Clio marka bir araç kiraladıkları, Emre Günaydın'ın teklifi üzerine birlikte almış oldukları kuru sıkı tabancaları denemek için Orduzu mevkiine gittikleri, burada silahları denedikleri, aynı gün akşam saatlerinde Turgut Temelli caddesi mevkiinde bir iş yerinden beş adet çamaşır ipi satın aldıkları, ipin parasını kendi aralarında topladıkları paradan karşıladıkları, daha sonra PTT binasının arkasındaki hırdavatçı dükkanına giderek beş adet tahta saplı bıçak ile beş adet plastik eldiven ile yine beş adet Cevşen aldıkları, 15 TL para ödeyip iş yerinden çıktıkları, Kiralamış oldukları araca binerek Kürşat Kocadağ'ın evine gittikleri, Emre Günaydın'ın eve girdiği, daha önce bu şahsa teslim ettiği kuru sıkı tabancayı Kürşat Kocadağ'ın kardeşinden alarak evden çıktığı, suç ortağı arkadaşlarına bu tabancanın korkutmak amacıyla işlerine yarayacağını söylediği, Buradan hareket ederek Mehmet Gökçe'nin işletmiş olduğu CD market isimli iş yerine gittikleri, Mehmet Gökçe'yi arabaya alarak kısa bir süre gittikleri ve arabada Emre Günaydın'ın ertesi gün harddiskleri getireceğini, dükkanı erken açmasını, bunları kopyalayarak kendisine vermesi konusunda görüştükleri, teklifin kabul edilmesinden sonra şahsı dükkana geri getirip arabadan indirdikleri, 18/04/2007 tarihinde sabah buluşmak üzere ayrıldıkları, Sanıklardan Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'in birlikte kalmış oldukları yurda geldikleri, burada bir kağıda "BANA VE HA MİT'E HERHANGİ BİR ŞEY OLURSA BUNUN SORUMLUSU EMRE, SALİH VE ABUZER İSİMLİ ŞAHISLARDIR" şeklinde not yazdıkları, 18/04/2007 tarihinde Hamit Çeker, Cuma Özdemir ve Salih Gürler'in sabah saat:08.00 sıralarında daha önceden kiralamış oldukları araba ile yurttan çıkarak Abuzer Yıldırım ve Emre Günaydın'ı aldıktan sonra Zirve Yayıncılık isimli iş yerinin bulunduğu Ağbaba iş yeri merkezi karşısında bulunan çay ocağına geldikleri, burada kahvaltı yapıp konuştukları, arabayı arka sokağa park ettikleri, Emre Günaydın'ın iş yerine önce Salih Gürler'in sonra kendisinin daha sonra da diğerlerinin gireceğini söylediği, Akabinde Zirve Yayıncılığın bulunduğu kata çıktıkları, ancak iş yeri kapalı olduğu 3/9 için geri döndükleri ve sonra da araba ile Emre Günaydın'ın babasına ait olan spor salonuna gittikleri, birlikte içeri girdikleri, daha sonra abdest alıp namaz kıldıkları ve ailelerine hitaben Emre Günaydın'ın önerisi üzerine veda notu yazdıkları, Emre Günaydın'ın, Zirve Yayıncılığa giriş planının değiştiğini, yeni planın kendisinin ve Abuzer Yıldırım'ın önden gideceği sonradan mesaj çekerek diğerlerini yukarıya çağıracaklarını söylediği, hep birlikte ayrılarak araba ile Ağbaba iş merkezinin bulunduğu yere geldikleri, aracı yine arka sokağa park ettikleri, Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım'ın arabadan inerek Zirve Yayıncılığa gittikleri, kısa bir süre sonra da Salih Gürler'in telefonuna mesajın geldiği, içerisinin müsait olduğunun yazıldığı, Bunun üzerine Hamit Çeker, Cuma Özdemir ve Salih Gürler'in iş merkezine girdikleri, Zirve Yayıncılığın bulunduğu kata çıktıkları ve kapıyı çaldıkları, kapının açılması üzerine Emre Günaydın'ın "BUNLAR BİZİM ARKADAŞİMİZ" şeklindeki beyanı üzerine içeriye girdikleri, içeride maktuller Uğur Yüksel, Necati Aydın ve Tilman Ekkehart Geske'nin olduğu, Daha sonra yere yatırılan maktullerin sanıklar tarafından el ve ayaklarının iple bağlandığı, Emre Günaydın'ın lavabodan getirdiği havlularla maktullerin ağızlarının kapatıldığı, bu sırada iş yerinin kapısının ve ziliinn çaldığı, sanıklardan Abuzer Yıldırım'ın kapı merceğinden bakarak bir bayan ve bir erkeğin kapıyı anahtarla açmaya çalıştığını gördüğü, Zirve Yayıncılığa gelen kişilerin Gökhan Talaş ve eşi olduğu, kapıyı açamayınca maktulleri cep telefonundan aradıkları, durumdan şüphelenmeleri sonucu binanın girişine inerek Emniyet kuvvetlerine ihbarda bulundukları, Bu sırada sanıkların maktulleri etkisiz hale getirdiği, sanık Abuzer Yıldırım'ın kapı merceğinden tekrar bakması üzerine gelenlerin polis olduğunu gördüğü, diğer arkadaşlarına da bunu söylemesi üzerine Emre Günaydın ile Abuzer Yıldırım'ın balkona çıktıkları ve Abuzer'in balkondan reklam tabelasına asılarak bir alt katın balkonuna indiği, Emre Günaydın'ın ise inmek isterken balkondan yere düşerek yaralandığı, diğer sanıkların ise Zirve Yayıncılığın kapısını açmaları üzerine polis tarafından yakalanarak gözaltına alındıkları, Necati Aydın ve Tilman Ekkehart Geske'nin olay yerinde, Uğur Yüksel'in ise kaldırıldığı hastanede öldüğü, bu şekilde sanıklar Emre Günaydın, Hamit Çeker, Cuma Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım'ın Uğur Yüksel, Necati Aydın ve Tilman Ekkehart Geske'yi öldürdükleri tespit edilmiştir. 8.2-CMK 250. MADDE İLE YETKİLİ MALATYA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ 2007/383 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASINA KONU SORUŞTURMANIN BAŞLANGICI Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili kamu davası sürürken Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun 20/10/2010 tarih ve 3/10 BM.2010/3862 sayılı yazısı ekinde İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen "DEMOKRASİYİ, İNSAN HAKLARINI" ile başlayıp, "... İLGİNİZİ BEKLİYORUM" şeklinde son bulan 20/10/2010 tarihli İlker Çınar imzalı, 8 sayfadan ibaret mektup ve internet çıktısı belgeler incelendiğinde; İlker Çınar'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının önceki iddianamelerinde Ergenekon Terör Örgütünü işaret eden ciddi şüphelerin bulunduğu belirtilen Zirve Yayınevi cinayeti ve bu cinayetin en önemli işlenme nedenleri arasında yer alan misyonerlik faaliyetleri konusunda örgütün nasıl bir strateji belirlediği, örgüt içerisinde ne tür görevler alarak faaliyetler yürüttüğü ile ilgili ayrıntılı bilgilerin yer aldığı görülmüştür. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2010/857 sayılı soruşturma kapsamında bahse konu ihbar mektubu ile ilgili olarak İlker Çınar'ın davet edildiği, gönderdiği ihbar mektubu içeriğinde yer alan hususlar ile ilgili olarak verdiği bilgilerin önemi ve can güvenliği dikkate alınarak, 5726 sayılı Tanık Koruma kanunu gereği hakkında koruma tedbirinin uygulandığı ve kendisine DENİZ UYGAR farklı ismi verilerek TANIK sıfatıyla 24/12/2010 ve 28/12/2010 tarihlerinde ifadeleri alınmıştır. Soruşturma devam ettiği esnada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 11.03.2011 tarihinde gönderilen tarihsiz, isimsiz ve imzasız (1) sayfa "SAYIN SAVCI..." şeklinde başlayıp "...CİNAYETİN YIL DÖNÜMÜNÜN YAKLAŞTIĞI ŞU GÜNLERDE ARTIK CİNAYETİN AYDINLANMIŞ OLMASINI DİLİYORUM. TAKDİR SİZLERİN" şeklinde son bulan ihbar mektubu ile üzerinde (ön yüzünde) PHILIPS/CD-R 700 MB 80 MIN/52XSPEED, (arka yüzünde) CDR UG 80 (06228102) ibarelerinin yazılı olduğu (1) adet CD gönderilmiştir. Bahse konu ihbar mektubu ve eklerinin gerekli incelemenin yapılabilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderildiği, ihbar mektubu ekinde yer alan CD içerisinde İlker Çınar'ın Deniz Uygar farklı ismi ile verdiği ifadelerinde belirttiği bir takım hususların yer aldığının anlaşılması üzerine İlker Çınar'ın yine Deniz Uygar farklı ismi ile 14/03/2011 tarihinde 3. kez beyanı alınmıştır. Deniz Uygar farklı ismi ile ifadesi alınan İlker Çınar'ın beyanları doğrultusunda yapılan çalışmalar neticesinde, Zirve Yayınevi Cinayetinin öncesi ve sonrası ile ilgili ayrıntılı ve teyit edilebilir beyanlarda bulunması nedeniyle ifadesinde geçen şahıslardan bir kısmı hakkında dinleme kararı alınarak teknik takibe başlanılmıştır. Soruşturma kapsamında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Abdullah Atılgan, Murat Göktürk, Adem Gedik, Adil Akçay ve Levent Ercan Gelegen'in adreslerinde 17/03/2011 tarihinde aramalar yapılarak gözaltı işleminin uygulandığı, 21/03/2011 tarihinde şüphelilerden Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Abdullah Atılgan, Murat Göktürk ve Adil Akçay çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştır. Devam eden soruşturma sürecinde Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Kadir Albayrak, Salim Cöhce'nin 30/03/2011 tarihinde adreslerinde 3/11 aramaların yapıldığı, yapılan aramalar neticesinde elde edilen delillerin incelenmesinin ardından adı geçen şahısların İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına çağırılarak ifadelerinin alındığı, yine devam eden soruşturma süreci içerisinde de bu kez Mustafa Hulki Cevizoğlu, Hakan Kalyoncuoğlu ve Ahmet Hurşit Tolon'un ifadelerinin alındığı belirlenmiştir. Tanık Deniz Uygar'ın gerçek kimliğinin deşifre olması üzerine bu kez şüpheli sıfatıyla gerçek ismi olan İlker Çınar olarak 16/06/2011 tarihinde müdafii huzurunda İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde, 17/06/2011 tarihinde ise CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadelerinde tanık Deniz Uygar olarak verdiği beyanlarını tekrar etmiştir. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler arasında ve ifadesinde ismi geçen, yine soruşturma dosyasında mevcut ihbar mektubunda hakkında bir takım iddialar bulunan Aykut Saka'nin, 30/06/2011 tarihinde adresinde yapılan aramadan sonra gözaltına alınarak 01/07/2011 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınmış, daha sonra 02/07/2011 tarih ve 2011/58 karar sayılı Yetkisizlik Kararı ile soruşturma dosyası CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca da Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 18/01/2012 ve 05/02/2012 tarihlerinde şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıştır. 9. BÖLÜM ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ İLE İLGİLİ OLARAK GELEN İHBARLAR Soruşturma kapsamında gönderilen ihbarlar ile içeriklerinde yer alan hususlar şunlardır; 9.1-MALATYA VALİ YARDIMCISI ERDİNÇ FİLİZ ADINA GÖNDERİLEN İHBAR MEKTUBU Malatya ili Merkez PTT Karakaş Şubesinden isimsiz ve imzasız olarak Malatya Vali Yardımcısı Erdinç Filiz adına gönderilen ihbar mektubu ve ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'nin kopyası ile ihbar içeriğinin; "Sayın Yetkili Malatya misyoner cinayetiyle ilgili öncesinde ve sonrasında İstihbarat Şube müdürü Haydar Yeşil'in yapmış olduğu bir takım çalışma ve dosyaları dikkatlerinize sunmak istiyorum. Size Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'in illegal çalışmaları konusunda fikir vereceğini umut ediyorum.... Haydar Yeşil misyoner cinayetini Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Mehmet Çolak'la beraber planlamıştır. Cinayet öncesindeki telefon dinlemelerinden elde edilen bilgiler çok dikkatli bir şekilde kullanılmış, sonrasındaki telefon dinlemeleriyle de olay yönlendirilmiştir. 3/12 Başta olayın meşru zemini oluşturmaya çalışılmış. 'Misyoner çalışmalarına gerekli ders verilmeliydi ve verildi.' Şeklinde olayın haklılık zemini içine çekilmesi için, gerek internet yoluyla gerekse yazılı olarak akademik çalışmalar yapılmıştı. Bütün bu faaliyetler çok büyük bir gizlilik için yapılmış hatta alay komutanlığı binası kullanılmayıp buluşma yeri olarak şehir içindeki farklı yerler kullanılmıştır. Bu toplantılara yaz döneminde Diyarbakır'a tayini çıkan Mehmet Çolak uzmanda izin alarak katılmıştır. (Mehmet Çolak tayinden sonra yaklaşık olarak Şubat ayı itibarıyla 83 günü Malatya'da geçirmiştir. Bir devlet memuru için raporlarla da olsa oldukça dikkat çekici... Bunu meşrulaştırmak için eşini Diyarbakır'a götürmemiştir.) Mehmet Çolak'ın izinlerini gösteren listeyi ekte gönderiyorum... Bu arada yeni olaylar planlamaları endişesini taşıyorum. GLOCK marka silah temin etmeye çalıştıklarını duydum... Olayların aydınlanmasının gelecek bir kısım provokatif eylemlerin önünü keseceği umuduyla son çare olarak size gönderiyorum. Bilgilerinize..." şeklinde olduğu tespit edilmiştir. 9.2-İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA GÖNDERİLEN İSİMSİZ VE İMZASIZ (2) SAYFADAN İBARET BİLGİSAYAR ÇIKTISI MEKTUP VE EKLERİ İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde bulunan evrakların yapılan incelemesinde; İhbar mektubu içeriğinde, ismini vermek istemeyen ve Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalıştığını belirten ihbarcı, Malatya'da Zirve Yayınevinde işlenen cinayet ile ilgili bildiklerini anlatacağını belirterek mektupta bahse konu cinayetin gerçekleştirilmesinde kimlerin ne şekilde rol aldığı ile ilgili hususlara değindiği, ayrıca 2007 yılında misyonerlik ile ilgili Malatya İl Jandarma Komutanlığında verilen brifing CD'si ve 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere ait listeleri ihbar ekinde gönderdiği belirlenmiştir. Bahse konu ihbar içeriğinin; "Sayın Savcım; Sizlere Malatya ilinde işlenen Misyoner cinayeti ile ilgili olarak bu cinayeti bizzat azmettiren J.Kur. Albay Mehmet Ülger ile ilgili olarak bildiklerimi anlatmaya çalışacağım. Bunları nereden biliyorsunuz diye soracak olursanız bende Malatya İl J.K.lığı İsth. Ş.Md. lüğünde çalışan bir personelim. Malatya İU.K.J.Kur. Albay Mehmet Ülger tarafından Kayseri J.BIg. K. ve J.Gn. Kliği Denetleme Başkanına 2007 yılı Mart ayında brifing verildi. Bu brifingden yaklaşık bir buçuk ay sonra misyoner cinayeti işlenmiştir. Bu brifingde öldürülen kişiler ile ilgili ve yaptıkları faaliyetleri ile ilgili olarak ayrıntılı raporlar bizzat Mehmet Ülger tarafından üstlerine sunulmuştur. Yine Misyoner cinayetinin işlendiği olay günü ve olay saatinde J.Kur. Albay Mehmet Ülger yanında J.Ord. Kd.Bçvş. Arif Alımlı ve J.Kd.Bçvş. Mehmet İnce ile birlikte Malatya şehir 3/13 merkezinde büro mobilyaları salan bir işyerinde İl J.K.lığı rütbeli gazinosu için masa ve sandalye baktıkları esnada kendisine cep telefonundan bir telefon gelir ve kendisi telefonu 'EMRET KOMUTANIM diyerek açar. Telefonda kendisini arayan Komutanının kendisine söylediklerinden sonra 'EMREDERSİNİZ KOMUTANIM, BEN ŞİMDİ OLAY YERİNE GİDİP SİZE BİLGİ VERECEĞİM der ve apar topar yanına her iki başçavuşu da alarak kendi makam aracı ile birlikte olay yerine ilk gelen polis ekipleri ile birlikte gelir. Olay henüz işlenmiştir ve polis ekipleri dahi olay yerine gitmeden Mehmet Ülger'e üstleri tarafından olay bildirilmiştir. Buda göstermektedir ki bu olayın olacağı Mehmet Ülger ve bazı üst komutanlar tarafından bilinmektedir. İnönü Üniversitesinde görevli öğretim görevlisi Ruhi Abat bu olaydan önce ve olaydan sonra hemen hemen haftada iki üç defa İl J.K.lığına gelmekte ve İlJ.K.J.Kur Albay Mehmet Ülger ile makam odasında saatlerce görüşmekte idiler. Ancak Ruhi Abat'ın İl J.K.lığına gelişi hiçbir zaman kayıt allına alınmamıştır. Normalde İl J.K.lığına gelen tüm sivil şahıslar Nizamiyede nöbet tutan personel tarafından İl J.K.lığı ziyaret defterine kaydedilir, kimlikleri alınır ve kendilerine ziyaretçi giriş kartı verildikten sonra içeri alınmalarına karşılık Ruhi Abat hiçbir zaman bu işleme tabi tutulmamıştır. Bu konuda Mehmet Ülger bizzat bu şahıs geldiği zaman hiç bekletilmeden ve kayıt yapılmadan kendi odasına gönderileceği konusunda emir vermiştir. Bu konu İl J.K.lığı nizamiyesinde nöbet tutan personele sorulduğunda teyit edilebilir. Mehmet Ülger, Ruhi Abat'ın İl J.K.lığına personele misyonerlik ile ilgili olarak seminer vermeye geldiğini mahkemede verdiği ifadelerde söylediği duyulmuştur. Ancak Ruhi Abat hiçbir zaman personele bu konularla ilgili olarak seminer vermemiştir. Yine tüm personelin ifadeleri alındığında bu konu teyit edilebilir. Malatya il J.K.lığınca 2007yılında J.Gn. Kliği istihbarat ödeneğinden 40.000 YTL'nin üzerinde ödenek kullanılmıştır. Ancak bunun sonucunda ne bir suç örgütü çökertilmiş nede çok miktarda uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. Bu kullanılan ödeneğin tamamına yakını misyonerlik faaliyetlerine yönelik kullanılmıştır. Hatta bu ödenekten bizzat Mehmet Ülger tarafından Ruhi Abat'a özellikle cinayetten önce defalarca ödeme yapılmıştır. Ancak bunları ispatlamak mümkün değildir. Ödeme makbuzlarına hiçbir zaman isim yazılmaz sadece X haber elemanına diye ibare kullanılır. Yine olaydan sonra cezaevine atılan sanıklardan birinin üzerinde bulunan cep telefonu sim kartı bizzat Mehmet Ülger tarafından cezaevine gidilerek mahkumdan alınmış, cezaevi idaresine bu kart alınırken olayın aydınlatılması için kartın içindeki bilgilere ihtiyaç duyulduğu bildirilmiştir. Ertesi günü aynı numaraya yeni bir sim kart çıkartılarak cezaevi idaresine bu kart teslim edilmiştir. Bu konu o zamanki Cezaevi J.BI. Km J.Yzb. Abdulkadir Seri ve şu anki BI.K.J.Ütğm İsmail Sert ile cezaevinde görevli J.Bçvş.lar Aytekin Kut, Kamil Coşkun ve Hüseyin Karakuş tarafından da bilinmektedir. Bu olay polis bölgesinde olmasına rağmen Mehmet Ülger İl J.K olarak bizzat kendisi ve İsth. Ş.Md. lüğünde görevli Ş. Md. J.Bnb. Haydar Yeşil ve bazı astsubaylar ve uzman jandarmalarla niçin bu kadar yakından ilgilenmiştir? Herhalde olayı çözmek için olmasa gerek! Misyoner cinayetinden sonra basında Mehmet Ülger ve yanında bu olayla ilgili İsth. Ş.Md. J.Bnb. Haydar Yeşil ile ilgili olarak medyada (İnternet, Gazete vb.) bu olayın azmettiricisi olduklarına dair haberler çıktıktan sonra Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil kendilerini J.Gn. K.lığına karşı temize çıkarmak için İl J.K.lığında görevli bazı personeli Fettullah Gülen grubu üyesi gibi 3/14 gösterip bu haberlerin bu personeller tarafından basına verildiği ve kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığına dair raporlar tanzim ederek J.Gn. K.lığına göndermişlerdir. Bu konu ile ilgili olarak Yeşilyurt İlçe J.K.lığında görevli Uzm. J.Çvş. Aykut SAKA'nın bizzat İl J.K.nının makam odasında Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından ifadesi alınmış ve bu uzman çavuşa kendisinin Fetuhlahçı olduğu söyletilmiş, ancak kendisinin bu grupla olan ilişkilerinden dolayı pişman olduğuna dair ifadesi alınmıştır. İfadenin devamında ise J.Per. Kd. Bçvş. Mehmet Ali Tanrıöven, J.Kd. Bçvş. Müjdat Onur, J.Bçvş. Murat Göktürk, J.Bçvş. Hüseyin Karakuş, J.Mly. Üçvş. Recep Çırak, J.Kd. Çvş. Engin Suiçmez ve Uzm. J.IİI. Kad. Çvş. Alpaslan Ünal'ın, Fettulah Gülen grubu ile ilgili bağlantılı oldukları, halen bu personellerin Malatya ilinde bulunan bu gruba ait çeşitli evlerde yapılan toplantılara katıldıkları konusunda sayfalarca ifadesi alınmıştır. Bu ifade J.Gn.K.lığına gönderilmiş ve bu ifadede ismi geçen personeller ifadeyi veren Aykut Saka hariç tamamı J.Gn. Kliği tarafından Şüpheli/Sakıncalı kategorisine alınmışlardır. Bu personellerin çoğu bunu bilmektedir. Bunların ifadeleri alındığında bunu herhalde söylerler. Hatta Aykut Saka hakkında vermiş olduğu bu ifadeyle ilgili olarak J.Gn.K.lığı Askeri Savcılığınca ifadesi alınmış ancak kendisi ile ilgili bölümü her ne hikmetse kapatılmış bu personel hakkında hiçbir yasal işlem yapılmamış ve Şüpheli/Sakıncalı kategorisine bu personel alınmamıştır. Aykut Saka J.Gn.K.lığı Askeri Savcılığına ifade vermeye gideceği zaman Mehmet Ülger tarafından İl J.K.lığına çağrılmış ve odasında Ruhi Abat, Haydar Yeşilin de bulunduğu bir ortamda yaklaşık iki saate yakın konuşmuşlar ve bundan sonra Aykut Saka J.Gn. K.lığı Askeri Savcılığına ifade vermek üzere Ankara iline gitmiştir. Mehmet Ülger kendisi bilgisayar kullanmayı bilmez bu sebeple bu ve bunun gibi yasadışı her türlü faaliyetler ile ilgili olarak yaptığı yazışmaları kendi makam odasında bulunan bilgisayarda yaptırmıştır. Ancak kendisi bilgisayar kullanmayı bilmediği için mutlaka iyi derecede bilgisayar bilen ve ailesi varlıklı askerleri yanına haberci olarak alır ve bu tür yazıları onlara yazdırırdı. Bu askerlere İl J.K.lığında hiç kimse karışamazdı. Bilgisayarın şifresini de bunlardan başka hiç kimse bilmezdi. Yanında bilgisayarı çok iyi derecede bilen sivil Memur Ferhan Ercan'ı da sekreter olarak çalıştırdığı halde bu tür yazışmaları kesinlikle ona yaptırmazdı. Kendisi tayin olup giderken taşınabilir bir hard disk getirerek tüm yaptığı yazışmaları bu hard diske kopyaladı ve bilgisayardaki tüm dokümanları sildi. Ancak bu bilgisayar halen İl J.K.nı makam odasında durmaktadır. Bu bilgisayar alındığında herhalde içinde silinse dahi bulunabilen belge ve dokümanlar bulunabilecektir. (Gazeteci Mustafa Balbay'ın bilgisayarında darbe günlüklerinin bulunduğu gibi.) Benimde bildiklerim bunlardan fazla ama ben bildiklerimin tamamını söylersem kendimi deşifre etmiş olurum. Kendimde yaptığım bazı İşlerden pişmanlık duyduğum için bu mektubu her iki savcılığa da gönderiyorum. Umarım karanlık bir olayın çözülmesine yardımcı olurum. Elimde bulunan bazı (2007yılında verilen brifing CD'si ve telefonları dinlenen kişilere ait listeleri de size gönderiyorum)" şeklinde olduğu tespit edilmiştir. 9.3-İLKER ÇINAR'IN GÖNDERDİĞİ İHBAR MEKTUBU 3/15 Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun 20/10/2010 tarih ve BM.2010/3862 sayılı yazısı ekinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen "DEMOKRASİYİ, İNSAN HAKLARINf ile başlayıp, "... İLGİNİZİ BEKLİYORUM" şeklinde son bulan 20/10/2010 tarihli İlker Çınar imzalı, 8 sayfadan ibaret mektup içeriğinin; "Demokrasiyi, insan haklarını ve yasaları hiçe sayarak, sırf kendi çıkarları ve beklentileri için uzun vadede planlar yapan bir zihniyeti sizlere açıklamak istiyorum. Bu zihniyeti açıklarken vicdanımın sesini dinledim. Uzun zamandır süren vicdanımın rahatsızlığı öyle ki beni susturmak için şahsıma yapılan tehditlerin önüne geçmiştir. Yapacağım açıklamalar hem devletimi ve milletimi hem de şahsımı ve masum insanları yakından ilgilendirmektedir. Ben bu açıklamaları yapmak için ne yurtdışına çıkıp uzaklardan konuşmayı ne de medyaya çıkıp devletimi zor durumda bırakacak bir açıklama yapmayı uygun görmedim. Ben devletime hizmet ettim ve benim gideceğim başka bir yer yok, sadece önce Yüce Rabbime sonra devletime ve sizlere sığınırım. Bu zihniyet manipüle ettiği istihbarat raporlarıyla karanlık planları için dezenformasyon çalışması yapmıştır. Yaptığı atraksiyonlarla hem AKP hükümetini hem de Gülen cemaatini suçlamak onları bölücü birer unsur olarak görerek andıçlar hazırlayıp, üst komutanlıklara brifing olarak sunmak olmuştur. Bu andıçlar özellikle Malatya ilimizde gerçekleşen menfur bir cinayetin sözde aydınlatılması için yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda istihbarat raporlarına dayalı olarak elde edilmiş gibi gösterilmektedir. Bu cinayetler Zirve yayınevi ile ilgilidir. Dönemin Malatya İl Jandarma Alay Komutanı olan Mehmet Ülger, Hurşit Tolon'un talimatı ile hareket etmiştir. Yapmış olduğu bütün çalışmaları brifing olarak sunmuş ve arşivlemiştir. Bir kısmını da mahkemeye 'TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLERİN YASADIŞI FAALİYETLERİ' şeklinde savunma amaçlı sunmuşlardır. Ben özellikle cinayet işlenmeden öncesi ve sonrasına dayalı olarak yapılan planlı çalışmayı sizlere anlatmak istiyorum. Görevim gereği sürekli Hurşit Tolon ile irtibat halindeydim. Hurşit Tolon benim sorumlu olduğum komutanımdı. Çünkü i 993 yılında TSK yeni bir yapılanmaya gitmiş Hurşit Tolon'da bu yapılanmada görev almış bir komutandı. Bu konu ile ilgili olarak TSK'nın bütün birimleri koordinasyon halindedir. Çünkü bu yapılanma bütün kısımlara ve halta sivil kuvvetlere kadar yayılmış durumdadır. JİTEM hem misyonerleri hem de Gülen Cemaatini fışlemiştir ve fişlemeye de devam etmektedir. Bunu yaparken de TSK'nın bütün komutanlıkları buna destek vermiştir. Hurşit Tolon'un talimatı ile dolaylı yoldan Mehmet Ülger'e yönlendirildim. 2005 yılında emekli olmuştu, fakat bu yapılanma ile ilgili olarak sorumluluğu devam etmektiydi. Mehmet Ülger'in misyonerlik faaliyetleri ile ilgili üst kademelere sunulmak üzere bir brifing raporu hazırladığı söylendi. Misyonerlerin arasında bulunan biri olarak onların hazırlayacağı raporlara yardımcı olacaktım. (2006 tarihinde) (Malatya il Jandarma Komutanı Jandarma Kurmay Albay Mehmet Ülger tarafından Kayseri Jandarma Bölge Komutanı ve Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanı'na 2007 yılı Mart ayında brifing verildi. Bu brifingden yaklaşık bir buçuk ay sonra misyoner cinayeti işlenmiştir. Bu brifingde, öldürülen kişiler ve yaptıkları faaliyetleri ile ilgili olarak ayrıntılı raporlar bizzat Mehmet Ülger tarafından üstlerine sunulmuştur.) Mehmet Ülger benim görevim konusunda bilgi sahibiydi. Bu rapor, cinayetler işlenmeden önce hazırlanmaya başlanmıştı. Mehmet Ülger ile sürekli bir araya geliyor, ortak çalışmalar 3/16 yapıyorduk. (Mehmet Ülger bir zamanlar Türkçe Ezan Andıcını hazırlamıştı.) Brifing verilmişti fakat bundan sonra planlı bir çalışma başlamıştı. Bu çalışma istihbarat raporlarına dayalı olarak hazırlanacak olan JİTEM raporu olacaktı. Fakat iş farklılaşmıştı. İstihbarat raporlarının yerini, birilerini kurtarma ve birilerini karalama şekli almıştı. Mehmet Ülger istihbarat raporlarını iki kısımda hazırlatıyordu. Birincisi sadece sade salt şekliyle mahkemeye sunulmak üzare olanı (zirve yayınevi cinayetinin görüldüğü mahkemeye) ve diğeri ise JİTEM istihbaratına dayalı olarak üst kademeye sunulmak için andıçlanan raporlar olup, bunlar JİTEM arşivinde saklanmıştır. Bu raporlarda özellikle şu bilgiler bulunmaktadır; 1-Misyonerlik faaliyetleri AKP iktidarı döneminde hız kazanmıştır. 2-Misyonerlik faaliyetleri bölücü bir harekettir. 3-Amaç Türkiye 'yi bölmek ve parçalamaktır. 4-Kuzey Kürdistanın kurulmasına öncülük etmektedir. 5-Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanı Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN'dır. 6-Büyük Ortadoğu Projesinin amacı Kürdistanı kurmaktır. 7-Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşmesi için misyonerler çalışma yapmaktadır. 8-Misyonerler önündeki bütün engeller AKP tarafından kaldırılmıştır. 9-Malatya'daki cinayeti dış servisler planlamış, AKP desteği, Gülen Cemaati aracılığı ile taşeronlara yaptırılmıştır. 10-Bu cinayetlerin sözde Gülen Cemaatinin aracılığı ile gerçekleştirilmesinin nedeni ise raporlarda şöyle açıklanmıştır: Bu cinayetler aracılığı ile misyonerlik faaliyetlerini mağdur göstererek yasal bir zemine oturtup, BOP 'un amacı olan Kuzey Kürdistanın kurulması için hizmet eden misyonerlik faaliyetlerinin önlerini açmak ve süreci hızlandırmak. 11-Dinlerarası diyalog medeniyetler arası ittifak gibi oluşumların dış güçler tarafından organize edildiği, AKP ve Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü, asıl amacın misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması için devletin ve toplumun etkisiz ve tepkisizleştirilmesi amacıyla uygulanan sosyo-psikolojik bir program olmasıdır. Bütün bunlara şahit olan ve bunlara karşı direnen biri olunca tehdit edildim ve susturulmak istendim. Ben onlara brifing raporlarında misyonerliğin melodları hakkında yardımcı olmayı beklerken, AKP ve Gülen cemaatlerine yönelik kolektif bir çalışmayı gördüm. Defalarca yapılan hatalardan bahsedip geri dönülmesini istedim. Ortada bir cinayet var. Cinayetin öncesinde ve sonrasında hazırlanan brifingler ve savunma amaçlı mahkemeye sunulan istihbarat raporları var, burası manidardır. Bu cinayetler brifing raporlarına kanıt olarak düşmüştür. Bu brifing sunularında dikkat çeken en önemli kısımlar şunlardı; TSK yapmış olduğu çalışma sonucunda bu olayların yaşanacağı dikkat çekilmişti. Böyle olacağı belliydi. Söylemiş olduğumuz gibi uzun ve programlı bir çalışma ürünüdür... Misyonerliğin amacı bu ülkeyi bölmek, buna aracılık eden bir iktidar ve cemaat var, işlenen cinayet ise buna bir kanıt. Şeklinde yazılmak suretiyle çalışmalarının ve araştırmalarının kanıtsal özelliklerini ve sözde argümanları ortaya koyuyorlardı. Bu benim alışık olduğum bir çalışma şekli değildi, bu düpedüz bir kara propaganda çalışması ve ileride yapılacak bir darbede insanları zor durumda bırakacak bir argüman olarak arşiv çalışması olmalıydı. Ben devletime hizmet ederken asla ön yargılarımla hareket etmedim, 3/17 sadece likidasyon istihbaratı yapmayı misyon bildim. Bu misyonum devletime ve milletime karşı değildi. İşte onlarla benim ayrılma noktam burada başlıyor. Bu yasal bir çalışma değildi ve buna kayıtsız kalamazdım. Bana karşı bir takım yaptırımlar uyguladılar. Bunları size anlatmak ve gerçeklerin aydınlatılmasına öncülük etmek istiyorum. Türkiye 'nin bir kangreni haline gelmiş bu oluşumun gerçek müsebbipleri halen iş başındadır. Ahtapotun bir kolu halen çalışma yapmaktadır. Bu çalışmanın içinde karma bir gurup vardır ki bu gurup akademik sonlandırma adıyla görev yapmaktadır. Katliamı soruşturan Malatya Cumhuriyet Savcılığına ulaşan Jandarma İstihbarat Şubesine ait kasa ödeme defteri ve fişlerine göre 2594326-Komutan Asaf kodlu istihbarat fişlerinde ödemenin gerçekleştirildiği konular: Misyonerlerin bölücü terör örgütüne yaptığı destekleri ve çalışmayı gösterir olanı salt birincil rapordur. Bunun andıçlanarak brifing raporlarına yansıyan şeklinde ise; bu faaliyetlerin (istihbarat çalışmalarında tespit edilen misyonerlerin yasa dışı faaliyetlerine ilişkin olarak) AKP ve Gülen cemaatinin desteği ile gerçekleştirildiği vurgulanmıştır. Ödeme fişlerinde görülen ve bu konuyla ilgili olarak isimsiz ama kot numarası olan kişi benim ve bu fişteki imzada bana aittir. Sadece bu fişler incelendiğinde konunun benimle ve açıklamalarımla ilgili olduğu görülecektir. Bunlar söylediklerimi kanıtlayan yasal birer belgedir ve şu anda Malatya Cumhuriyet Savcılığında bulunmaktadır. Bu noktaya nasıl geldim: Vatanıma hizmet etmek için Uzman Erbaş olarak 1992 yılında TSK'ne katıldım. 1993 yılında Vatana hizmetin sadece karargahta resmi kıyafetle olmayacağı söylenerek JİTEM'e bağlı Beyaz İstihbarat adı verilen bir birime Likidasyon İstihbarat Elemanı olarak alındım. Bana bununla ilgili olarak eğitim ve sonrasında çok gizli bir görev verdiler. 1993 yılında Tümgeneral Hurşit Tolon Genelkurmay Sekreterliğinde görevli komutandı. Jilem 'e dayalı hizmet edecek olan Beyaz İstihbarat biriminin de sorumlu komutanıydı. Ben bu komutana bağlı olarak çalışmaya başladım. Medyaya çıkış tarihim 2005. Bütün çalışmalarımı belli bir koordinasyon ile kendisine ulaştırdım. 1992 Yılında Bana Söylenen ve Benden İstenen: Devletin zirve toplantılarında; misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına ve bekasına karşı bir tehdit olarak tespit edildiğini buna karşı bir önlem alınması gerektiği görüşülmüş. Misyonerliğin yasa dışı bölücü teröre destek verdiği, bu coğrafyada beklentilerinin olduğu vurgulanmış. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tespit edilen bu tehdidin kontrol edilmesi ve ortadan kaldırılmasına yönelik çok gizli bir çalışmayı başlatmış. TSK bünyesinde bir birimin oluşturulduğunu bu birimin misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak çalışma yapacağı söylendi. Tüm kuvvet komutanlıklarında da misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak istihbari çalışmalar başlatılmış. Başarılı olabilmek için uzun ve programlı bir çalışma yapılması kararlaştırılmış. 3/18 Benden bir ajan olarak istenen şey; Misyonerlerin arasına ruhsal arayış içinde olan biri olarak girmem ve orada gidebildiğim yere kadar gitmem istendi. Onların arasında homojenize olup hem likidasyon amaçlı istihbarat yapacaktım hem de istihbarata karşı koyma amaçlı olarak hizmet edecektim. Vatan için hizmet etmenin kutsal olduğunu; hiçbir kaybımın olmayacağını sosyal haklarımın devam edeceğini ve sonunda da her türlü güvencenin bana verileceği söylendi. Artık bir ajan olarak misyonerler arasında bulunuyordum. Akıl almaz bir şekilde bağlı bulunduğum birimden kaydırıldım. Onların içine sızmış ve gidebileceğim yere kadar da gitmiştim. Benden istenenleri yerine getirdim. Her türlü desteği de devletimden gizlice alıyordum. Görüşmelerimiz çok gizli ve periyodik aralıklarla gerçekleşiyordu. Devletime gerekli istihbari bilgiler veriyor ve gerisini onlara bırakıyordum. Görevimi en iyi şekilde yerine getiriyordum. Misyonerler arasında ilerlemiştim, artık bir kanaat önderi haline gelmiştim. Bunu devletim adına yapmıştım. Beni çok gizli olarak oralara yerleştiren devletimdi ve devletime hizmet etmek kutsaldı. Yapılan iş o kadar profesyonelce olmuştu ki; benim bir ajan olduğumu en yakınım bile bilmiyordu, anlamıyordu. Her şey çok gizli olmuştu. Herkes beni bir papaz ve misyoner olarak görüyordu. 1993 yılından 2005 yılına kadar misyonerler arasında bir ajan olarak görev yaptım. Diğer istihbarat birimlerini de atlatmayı başarmıştım. Onlar benim görevim konusunda hiçbir bilgiye bile ulaşamamışlardı. Onlarında takibine takılıyordum ama çözemedikleri gibi çeşitli spekülatif raporlar hazırlayıp geçiştiriyorlardı. Çünkü benimle ilgili olarak geride hiç bir iz veya argüman bırakılmamış; temizlenmişti. Ben de görevimi en iyi şekilde yerine getirmiştim. Bir ajanın çalışması gizliliği açısından ne yapılması gerekiyorsa hem devletim hem de ben onun yapıyordum. 2005 Yılında Benden İstenen Bana artık likidasyonu (tavsiyeyi) gerçekleştirmem ve kamuoyuna bir açıklama yapmam gerektiği söylendi. Misyonerliğin tehlikeli boyutlarını öyle ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin üniter yapısına ve bekasına karşı bir tehdit olduğunu anlatacaktım. Bunun için önce yapmam gereken şeyin diğer istihbarat birimlerine bir misyoner olarak itiraf ve açıklamalarda bulunmam gerektiğiydi. Ben de öyle yaptım. Bir papaz ve misyoner olarak onlara açıklamalarda bulundum. Onlar da buna hazırdı, çünkü onlarda istihbarat yapıyor ve her türlü bilgiyi değerlendiriyorlardı. Misyonerlik faaliyetlerini takip etmelerine rağmen hiçbirinin elinde bu denli çok bilgi ve argüman yoktu. TSK benim ulusal bir medyaya çıkmamı ve kamuoyuna açıklamalarda bulunmamı istemişti. Diğer istihbarat birimlerine medyaya çıkacağımı ve açıklamalarda bulunacağımı söyledim. Onlar benim bir görevim olduğunu ve bütün bunları kutsal bildiğim devletim için yaptığımı bilmiyorlardı. Diğer istihbarat birimleri benim medyaya çıkmamı istemediler. Misyonerler arasında kalmamı ve onlara hizmet etmemi istediler. Ben bunu yapamazdım, çünkü onların benim görevim konusunda herhangi bir bilgileri yoktu ve olmayacaktı. Israrlara rağmen medyaya çıktım çünkü bu bir görevdi ve devletim tarafından organize edilmişti. 2005 tarihinde Hulki Cevizoğlu'nun programına katıldım. Programda ünlü bir ilahiyatçıda vardı. Bu programda bir misyoner olarak itiraflarda bulundum. Kiliseyi tasfiye ettiğimi, benimde İslamiyeti seçtiğimi söyleyerek manipülasyonu gerçekleştirdim. Bu manipülasyon çok profesyonelce olmuş ve tutmuştu. Toplumu bu konuda aydınlatmak için artık TV kanallarına 3/19 çıkıyor, kamu kuruluşlarında, üniversitelerde STÖ'nde konferanslar, seminerler veriyor; sempozyum ve açık alan toplantılarına katılıyordum. Artık bir saha çalışması yapıyordum. Bu alanda kitaplar hazırlanıyor ve benim adımla yayımlanıyordu. Bütün bunları devletimin desteğiyle gerçekleştirdim. Bana verilen görevi asla geri çevirmeden yaptım. Benim hakkımda çok çeşitli spekülasyonlar yapılıyordu fakat hiç kimse ne olduğunun farkında değildi. Bu bir devletimin çalışmasıydı ve onun organizasyonu ile gerçekleştiriyordum. Yapmış olduğum çalışmalardan dolayı dış istihbarat örgütlerinin hedefi haline de gelmiştim. Bütün bunlar olurken çok yorulmuştum ve artık çekilmek istiyordum. Fakat benden saha çalışmasına devam etmem isteniyordu. Hayatım alt üst olmuştu. Nereye koşturacağımı bilemiyordum. Devletim istiyor ben yapıyordum. Bu bir görevdi. Bana sosyal haklarımın gizli olduğu ve devam ettiği, devlet güvencesi altında olduğum ve sonunda mükafatımın da büyük olacağı söyleniyordu. Sosyal güvencemin teminat altında olduğunu SGK-Emekli Sandığı internet sitesinden de görebiliyordum. 70.666.1970 sicil nolu iştirakçi durumum aktifti. Bütün bunlar olurken Malatya 'da ummalı bir çalışma devam etmekteydi. Fakat bunu sözde araştıran kişilerin her hazırlanan istihbari bilgiye ek olarak mevcut iktidar ve Gülen Cemaati desteğiyle gibi söylemleri ekleyerek AKP hükümetine karşı bir komplo hazırlanıyor, brifingler veriliyor, arşivleniyordu. İktidarı yıpratma girişimi devam ediyordu. Ben bunu gördüğümde bunların doğru olmayacağını söylediğim zaman benimle ilgili olarak yukarıda medyada görülen bilgiler servis edilmiştir. Bu bilgiler bende mevcuttur. Ben sadece istihbarat ve bilgilendirme yaptım. Bunu benden isteyen devle t imdi. Hangisini yapmam doğru olurdu bilmiyor m ama verilen görevi yapmasam benim açımdan iyi olmazdı. Ben de verilen görevi devletimin desteğiyle yerine getirdim. Nasıl olsa bir güvencem vardı, bu güvence devletimdi. Bunun karşılığını da görüyordum. Her istihbarat çalışmasının ödenekleri ve maaşım tamamen ödeniyordu. Benimle ilgili olarak görünen tek açık emekli sandığındaki zamanında yatmış olan primlerim ve bununla ilgili olarak görünen bilgilerimdi. Ayrıca 28 Eylül 2009 tarihinde TSK'ne 2594326 kot numarasıyla istihbaratçı olarak hizmet ederken bazı ödeme fişlerinin medyaya verildiğini gördüm. Bu bana bir mesajdı. Yapmış oldukları dezenformasyon çalışmalarına karşı olduğum için ve tepki verdiğim için bana sus yoksa başına çok büyük işler gelebilir demek istiyorlardı. Beni bir yerlere çekebileceklerinin masajını vermek istiyorlardı. Doğrudur bu kot numarası ve ödeme tutanağındaki imza bana aittir. Bu sadece yapılan ödemenin küçük bir kısmını yansıtmasıdır. Ben TSK'ya hizmet ederken bunun gizli kalacağı hatta lokal (il bazında) komutanlıkların bile benim hakkımda genel bir bilgiye sahip olamayacağı vurgulanmıştı. Beni bir istihbarat elemanı olarak göreceklerdi, geçmişimle ilgili herhangi bir tasarrufa sahip olmayacaklardı. 2005 yılında Müslüman olan bir papaz olarak kamuoyuna ilan edildim. 2008 tarihinde TSK'ne istihbaratçı olarak emekli sandığına primlerimin yattığı görüldü va deşifre oldum. 28 Eylül 2009 tarihinde benim imzamla TSK'ne ait olan ödeme fişleriyle bir kez daha deşifre oldum. Bunun nedeni yapılan haksızlıklara sessiz kalmayışımdır. Bu nedenle bana ait olduğu bilinen isimsiz imzalı bazı evrakları servis etmeleridir. Fakat bununla kalmamışlardır. Bugün emekli sandığına bakıldığında benim primlerim ve hizmetim konusunda pasif iştirakçi olarak görülmektedir. Neden böyle olduğunu sorduğum zaman muhatap bulamadım. Tehdit edildim. Hakkımda yapılan tehdit ve kara propogandayı üst komutanlıklara bildirerek gereğinin yapılmasını arz ettiysem de karşılık bulamadım. 3/20 Belli kriterlere göre incelendiğinde Müslüman olan birinin tekrar istihbaratçı olması mümkün değildir. Çünkü ona misyonerlerin tüm kapıları kapanmış ve bilgi akısı kesilmiştir. Ama benim için öyle değildi. Çünkü ben bir istihbarat elemanıydım ve bu görevim devam ediyordu ve edecekti. Benim özlük bilgilerimle ilgili olarak emekli sandığında görünen pasif iştirakçi sözü ahtapotun aktijliğinin göstergesidir. Ne oldu da 12 Haziran 2008 tarihinde ulusal medyaya benimle ilgili olarak aktif iştirakçi olarak görünen özlük bilgilerim bu tarihten sonra bir anda sıfırlandı. Yani ben devletime, TSK'ne hizmet etmemişim de kime hizmet etmişim. Bunu yapanlar kendilerince çok güçlü olmalılar. Benim sosyal haklarımı bir anda silip atabiliyorlar. Çünkü onlar ERGENEKON ÖRGÜTÜ. Ben sessiz kalmayacağım. Hem bana hem de devletime zarar verenler gerçeklerle yüzleşecekler. Toplum bunların gerçek yüzlerini görmeli Bir insanı devlet adına kullanıp, bir paçavra gibi atanlar; bir ailenin yok oluşuna sebep olanlar nasıl hesap verecekler. Meğer ben devletime hiç hizmet etmemişim. Her şey bir hayal ürünüymüş. Elleri kolları ne kadar uzun, bir çizikte benim haklarımı silebiliyorlar. Haklılar geride bir iz bırakmamak için her türlü entrikayı gerçekleştirecekler. Ama unutmamalılar ki hesap verecekleri bir yer daima vardır. Onların bir örgüt olduğunu anladım ve gördüm. Ben önce Yüce Allah'a sonra devletime sığınırım. Yapılan çalışmalar ve bilgiler hakkında raporlar bende bulunmaktadır. Sizlere bunları sunmak istiyorum. Çok kapsamlı bir örgütle karşı karşıya bulunmaktayız, atılacak adımların gizliliği bunların varlığına gölge düşürecektir. Saygılarımla arz ederim. 19.10.2010-20.10.2010 İlker ÇINAR NOT: Bildiğim ve şahsınıza anlatmak istediklerimi özetlemeye çalıştım. Yazdıklarımın tamamının orjinal belgeleri ben de mevcuttur. Size olan güvenim nedeniyle çok acele şahsınıza ifade vermek istiyorum. İlginizi bekliyorum" şeklinde olduğu tespit edilmiştir. 9.4-İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA GÖNDERİLEN TARİHSİZ, İSİMSİZ VE İMZASIZ (1) SAYFADAN İBARET İHBAR MEKTUBU VE EKİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 11/03/2011 tarihinde tarihsiz, isimsiz ve imzasız (1) sayfa ihbar mektubu ile üzerinde (ön yüzünde) PHILIPS/CD-R 700 MB 80 MIN/52XSPEED, (arka yüzünde) CDR UG 80 (06228102) ibareleri yazılı olduğu (1) adet CD'nin gönderildiği belirlenmiştir. Sözkonusu İhbar içeriğinin; "Sayın Savcı Sizin yaptığınız Ergenekon operasyonları ile birçok olayı aydınlattığınızı televizyondan izliyorum. Ama gizli kalmış ve Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli Ergenekon cinayetlerinden olan Zirve cinayeti konusunda çok önemli bir toplantının ses kayıtlarını size gönderiyorum. Şuan cinayet zanlısı olarak tutuklu bulunanlar bu olayın sadece figüranı kandırılmış çocuklardır. Bu olayı sadece Emre Günaydın ve arkadaşlarının işleyemeyeceği çok açıktır. Bu çocuklar misyonerlere karşı kışkırtılmıştır. Sonra da bu cinayeti işlemelerine ortam hazırlanmıştır. Emre Günaydın'ın misyonerlerin PKK'lılar ile bağlantılı olduğu için öldürdüklerini söylemesi bu ses kayıtları ile birebir uyuşmaktadır. Ses kayıtlarında misyonerler 3/21 ile PKK'nın bağlantısının kurulmaya çalıştıklarını göreceksiniz. Ben bu ses kayıtlarından cinayetin azmettiricisinin Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat olduğunu anlıyorum. Ses kayıtlarında bu cinayete kılıf bulmaya çalıştıkları çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Cinayetin yıl dönümünün yaklaştığı şu günlerde artık cinayetin aydınlanmış olmasını istiyorum" şeklinde olduğu tespit edilmiştir. 9.5-MALATYA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA GÖNDERİLEN TARİHSİZ (1) SAYFADAN İBARET İHBAR MEKTUBU Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına 1 sayfadan ibaret gönderilen ihbar mektubunun içeriği; "Sayın yetkili Emre Günaydın'ı azmettiren ve yönlendiren kişi komutanımız Mehmet Ülger'in yönlendirmeleriyle İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ruhi Abat'tır. Ruhi Abat'ı ilk irtibata geçiren kişi Üniversite Karakol Komutanı Halil İşler'dir. Daha sonra Alay Komutanımızla irtibatı ise Şehmuz kod adlı Mehmet Çolak uzman sağlamaktadır. Özellikle olay öncesinde ve sonrasında bu çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Telefon görüşmelerinde ne kadar dikkatli olsalar da geriye dönük yapılacak bir araştırmada bu irtibatın bulunabileceğini zannediyorum....." şeklinde olduğu belirlenmiştir. 9. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ İhbar mektuplarının genel olarak değerlendirilmesinden; Malatya Zirve Yayınevi Cinayetini Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Mehmet Çolak'ın beraber planladıkları ve cinayet öncesi yapılan telefon irtibatları incelendiğinde bunun görülebileceği, Olayın meşru zeminini oluşturmak amacıyla olay öncesi basın ve yayın yolu ile akademik çalışmaların yapıldığı, bu çalışmalar yapılırken toplantı yeri olarak farklı yerlerin kullanıldığı, Mehmet Ülger'in Malatya ilinde görev yaptığı süre zarfında örgütsel nitelikteki bütün yasadışı işlerini ŞEHMUZ (kod) Mehmet Çolak aracılığı ve eliyle yürüttüğü, Mehmet Çolak'ın Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası 2007 yılı içerisinde Diyarbakır iline tayininin çıkmasına rağmen sürekli olarak Malatya iline gelip gittiği, bu şekilde Mehmet Ülger ve diğerleri ile olan örgütsel bağlantısını devam ettirdiği, Mehmet Ülger'in Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında verdiği brifingden yaklaşık bir buçuk ay sonra Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin işlendiği, bu brifingde maktuller ile ilgili olarak ayrıntılı raporların bizzat Mehmet Ülger tarafından üstlerine 3/22 sunulduğu, Zirve Yayınevi Cinayetinin işlendiği gün olay saatinde Mehmet Ülger'in bazı jandarma görevlileri ile birlikte şehir merkezinde büro mobilyası satan bir işyerinde bulunduğu sırada kendisini arayan birisi ile cep telefonundan görüşme yaptığı, telefonu "KOMUTANIM' diyerek açtığı daha sonra da "EMREDERSİNİZ KOMUTANIM, BEN ŞİMDİ OLAY YERİNE GİDİP SİZE BİLGİ VERECEĞİM" şeklinde söyleyerek olay yerine ilk gelen polis ekipleri ile birlikte gittiği, bu durumun ise Mehmet Ülger ve bazı üst komutanları tarafından olayın olacağının bilindiği, Ruhi Abat'ın olay öncesi sürekli olarak İl Jandarma Komutanlığına gittiği, girişte Mehmet Ülger'in talimatı ile Ruhi Abat hakkında herhangi bir kaydın tutulmadığı, Mehmet Ülger ile sürekli irtibat halinde olduğu, Ruhi Abat'ın jandarma personeline misyonerlik ile ilgili seminer vermediği, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca 2007 yılında istihbarat ödeneğinden 40.000 YTL üzerinde bir paranın kullanıldığı, bu harcamaya karşılık herhangi bir suç örgütünün çökertilmediği, ödeneğin neredeyse tamamının misyonerlik faaliyetlerine yönelik kullanıldığı, Ruhi Abat'a da bu ödenekten bazı ödemeler yapıldığı, yapılırken X haber elemanı şeklinde yazıldığı için bunun ispatının mümkün olmadığı, Olay sonrası cezaevine konulan sanıklardan birinin üzerinde bulunan cep telefonu sim kartının bizzat Mehmet Ülger tarafından cezaevine gidilerek tutukludan alındığı, daha sonra yeni bir sim kart çıkartılarak cezaevi idaresine bu sim kartın teslim edildiği, Cinayet sonrası medyada Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in cinayeti azmettiren kişiler olduğuna dair haberler çıkması üzerine bu kişilerin Jandarma Genel Komutanlığına karşı kendilerini temize çıkarmak için İl Jandarma Komutanlığında görevli bazı personelin Fethullah Gülen Grubu üyesi olduklarına dair raporlar ve Aykut Saka kullanılmak suretiyle ifadeler tanzim ederek Jandarma Genel Komutanlığına gönderdikleri, ifadelerde ismi geçen personellerin "şüpheli sakıncalı personel" kategorisine alınmasına rağmen Aykut Saka'nın bu kategoriye alınmadığı, Zirve Yayınevi Cinayetinin Ergenekon Terör Örgütünün planlı cinayetlerinden biri olduğu, buna ilişkin olarak ileriki bölümlerde anlatılacağı üzere Ses kayıtlarının gönderildiği, bu kayıtlarda misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduğuna ilişkin konuşmaların Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla bire bir örtüştüğü, cinayet için gerekli ortam hazırlandıktan sonra Emre Günaydın ve arkadaşlarının kışkırtılıp bu cinayetlerin işlendiği, cinayetin azmettiricisinin Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın içinde bulunduğu Malatya hücresi olduğu, gönderilen Ses kayıtlarında da işlenen bu cinayete kılıf bulunmaya çalışıldığının anlaşıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından yazılarak Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun 20/10/2010 tarih ve B.M 2010/3862 sayılı yazısı ekinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 8 sayfalık ihbar mektubu bir sonraki 3/23 bölümde ayrıntdı olarak anlatılacak olan hususları doğrular nitelikte bulunduğu anlaşılmıştır. 10. BÖLÜM TANIK DENİZ UYGAR'IN 24/12/2010, 28/12/2010, 14/03/2011 TARİHLİ İFADELERİ İLE, TANIK DENİZ UYGAR'IN GERÇEK KİMLİĞİNİN ORTAYA ÇIKMASI SONRASI ŞÜPHELİ İLKER ÇINAR OLARAK VERDİĞİ 16/06/2011, 17/06/2011, 18/01/2012 VE 05/02/2012 TARİHLİ İFADELERİNİN ÖZETİ 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen cinayet hakkında Tanık Deniz Uygar; 24/12/2010, 28/12/2010 ve 14/03/2011 tarihlerinde verdiği ifadelerinden sonra gerçek kimliğinin ortaya çıkması üzerine bu kez de şüpheli sıfatıyla gerçek kimliği olan İlker Çınar olarak 16/06/2011, 17/06/2011, 18/01/2012 ve 05/02/2012 tarihlerinde ayrıntılı ifadeler verdiği tespit edilmiş olup, bu aşamada hem tanık Deniz Uygar'ın, hem de şüpheli İlker Çınar'ın ifadeleri özet halinde işlenmiştir. —Deniz Uygar (İker Çınar) 'ın özgeçmişi Ben 1970 yılında Mersin ili Tarsus ilçesinde doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım. Liseyi tamaladıktan sonra 1990-1991 tarihlerinde İstanbul Tuzla Piyade Okulunda er olarak askerlik görevimi yaptım. TSK'nin sınav açması üzerine iş sahibi olabilmek için 1992 yılında Uzman Erbaş sınavına girdim ve kazandım. 3900 sicil numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Babaeski 10. Zırhlı Piyade Komutanlığında göreve başladım. Göreve başladıktan kısa bir süre sonra Tugayın içerisindeki İstihbarat Şubeye alındım. Görev yaptığım 10. Zırhlı Piyade Komutanlığı Çorlu 5. Kolordu ve İstanbul 1. Ordu Komutanlığına bağlı Tugaydı. Buradaki görevim lokal amaçlı istihbarattı. Yani bulunduğum bölge dahilinde istihbarat faaliyeti yürütüyordum. Bu görev daha çok askeri personele yönelik istihbari bilgi toplama faaliyetleriydi. Uzman, astsubay ve subaylarla alakalı özlük bilgileri hazırlıyor ve bilgi topluyordum. Bu görevimle alakalı eğitim amaçlı olarak, l.Ordu Komutanlığı ve Tuzla Piyade Okuluna çok defa gittiğim oldu. Personel ile ilgili yaptığım çalışmaları, bilgi ve belgeleri, ilgili birimlere getiriyor ve topladığım bilgileri l.Ordu Komutanlığı İstihbarat Şubesi ile paylaşıyordum. Bu nedenle sık sık Çorlu 5. Kolordu ve İstanbul 1. Ordu Komutanlığına gidip geliyordum. Bu gidişlerimde gizli evraklarıda götürüyordum. Bu görevim yaklaşık 1993 yılına kadar devam etti. -Deniz Uygar (İker Çınar)'ın TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi)'a müracaatı ve 10. Zırhlı Piyade Komutanlığından ilişiğinin kesilmesi 1993 yılında İstihbarat elemanı olmam sebebiyle Kara Kuvvetlerinden gelen bilgilere vakıf olabiliyordum. Aynı görevim ile alakalı Ankara'da bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığına çok gizli nitelikli belgeleri teslim etmek amacıyla gittim. Buraya gittiğimde Devletin üst düzey toplantılarında misyonerliğin ülke bütünlüğüne karşı tehdit olduğu, üniter yapısına ve bekaasına 3/24 karşı tehlike oluşturduğu, bu nedenle Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde devlet içerisindeki üniter yapıyı sürdürebilmek için ve tehdit olarak algılanan misyonerlere karşı önlem almak, likidasyon yani tasviye yapmak amacıyla ülke içerisinde iç hizmete dayalı olarak bir istihbarat biriminin oluşturulacağını, bunun için Hizmet İçi Personel alımı olacağını, bir misyonerlik departmanı oluşturularak bu departmanı TUSHAD'a bağlamak suretiyle İstihbarat elemanı alınacağını öğrendim. Ben de bunun üzerine bir dilekçe yazarak başvuruda bulundum. Bana bir süre sonra müracaatımın değerlendirildiği, kabul edildiği ve kursa katılabileceğim bildirildi. Bana göreve başladığımda daha önceki görev yaptığım yerden ilişiğimin farklı bir şekilde kesileceği söylenmişti. Benim 10. Zırhlı Piyade Komutanlığından ilişiğim kesildi. Bunun nasıl olacağını ben bilmiyordum. Çok gizli bir görev olan Beyaz Kuvvetlere seçildiğim için ilişiğimin kesileceğini zaten biliyordum. Resmi üniformamı çıkarıp sivil giyinecektim. Halkın arasında bulunacaktım. Ancak bu ilişik kesmenin disiplin nedeniyle olduğunu şu anda öğrenmiş bulunuyorum. Benim görev yaptığım süre zarfında en ufak bir disiplinsizliğim olmamıştır. Bu hususu şu anda öğrendiğim için de şaşırmış durumdayım. -Deniz Uygar (İker Çınar)'ın TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi)'a katılması ve misyonerlik konusunda eğitim alması 1992'de Kara Kuvvetleri Personel Daire Başkanı Fethi Tuncel isimli komutandı. Benim ilişiğim kesildikten sonra kadrom Kara Kuvvetleri Komutanlığından alınarak, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığına verildi, ilk olarak Tuzla Piyade Okulunda, bunun akabinde de Ankara Güvercinlik'te bulunan Jandarma Okulunda istihbarat ve iç güvenlik eğitimine tabi tutuldum. 1993 yılından sonraki bilgilerim ve dosyam Özel Kuvvetler Komutanlığında bulunan Kozmik odadadır. Bizim bağlı olduğumuz birimin tüm şahsi özlük bilgileri bu odada saklanmaktadır. Benim 1993 sonrası bilgilerime ancak Özel Kuvvetler Komutanlığına sorulması halinde ulaşılabilir. Sorulması halinde bu birime bağlı olarak çalışıp çalışmadığım hususunda tam olarak ne cevap verilip verilmeyeceğini bilemiyorum. Benim bildiğim Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığımdır. Beyaz Kuvvetler birimi çok gizli bir birim olduğu için bu birimde çalışanların eşleri dahi eşlerinin nerede görev yaptıklarını bilmezler. Yukarıda belirttiğim ve yeni kurulacak olan bu istihbarat birimi ile ilgili katıldığım kursta, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde neden böyle bir birimin oluşturulduğu hususunda Genelkurmay Başkanlığındaki zirve toplantılarında, ülkede misyonerlik faaliyetlerinin tehdit oluşturduğunu, ülkenin bekasının tehlikede olduğu anlatıldı. Yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerektiği söylendi. Yapılanma ile alakalı sivil olarak görev yapacak istihbarat personeline ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Bu nedenle misyonerlik üzerine bir departmanın oluşturulduğu söylendi. Verilecek kurslar arasında misyonerlik faaliyetleri yanı sıra aşırı sağ, aşırı sol, bölücü 3/25 faaliyetler ile ilgili de kurs açddığı belirtildi. Bana kurs aşamasında yalnızca misyonerlik ile ilgili kurs verildi. Kurs aşamasında diğer kurslara katılan kişiler ile bir araya getirilmiyorduk ve birbirimizi tanıma imkanı yoktu. Bu eğitimde istihbarat nasıl yapılır, istihbarata karşı koyma, bilgi toplama, bilgi ulaştırma, istihbarat elemanı belirleme ve belirlenen elemanlarla çalışma teknikleri konuları anlatıldı. Misyonerlik ile ilgili bu departmanda yalnızca ben kurs aldım. Benden sonrada bu kursun devam ettiğini biliyorum. Bu kursun özelliği kişilere birebir ve çok gizli olarak verilen bir kurs olmasıdır. Bu kurslarda özellikle misyonerlik faaliyetleri ile ilgili istihbaratın nasıl yapıldığı anlatılmaktaydı. Oluşturulan birim misyonerlik konuları üzerineydi ve ben de misyonerlik departmanında eğitim aldım. Çünkü misyonerlik bir tehdit olarak görülmüş ve bir yapılanmaya gidilmişti. — TUSHAD'ın (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) kurulduktan sonra geçirdiği aşamalar O dönemde TSK'da Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterlik görevinde bulunan Ahmet Hurşit Tolon belirttiğim yapılanmanın başındaydı. Bu yapılanmanın ismi TUSHAD idi. 1993 yılında Hurşit Tolon tarafından kurulmuştu. TUSHAD'ın açılımı Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi'dir. Bahsettiğim bu yapılanma çok gizli olup, JİTEM ile koordinasyon halindeydi. TUSHAD'ın çeşitli departmanları bulunmaktaydı. Bu departmanlardan bir tanesi misyonerlikti. Diğerleri ise aşırı sağ faaliyetler, aşırı sol faaliyetler anlamına gelen ASAF ve ASOF'tu. TUSHAD'ın resmi bir kimliği yoktu. Buradaki amaç kendi bünyesinde çeşitli departmanlar oluşturup kalifiye İstihbarat elemanları yetiştirmekti. Genelkurmay Başkanlığı'nın TUSHAD gibi bir oluşum olmadığı yönündeki resmi yazısı normaldir. Çünkü bir takım hukuk dışı işleri de yaptığından gayri resmi faaliyet gösteren bir oluşumdu. Ben bunu 2008 yılında kamuoyunda Ergenekon Silahlı Terör Örgütü olarak bilinen örgüte karşı yapılan soruşturmaları basından öğrenince anladım. O zamana kadar ben resmi bir kurumda devletime hizmet ettiğimi zannediyordum. O tarihe kadar da görevli olduğum dönemde yapmış olduğum vazifelerimden dolayı Genelkurmay'dan maaş ikramiyesi olarak ödüllendiriliyordum ve takdir topluyordum. TUSHAD 1995, 1999 ve 2004 yıllarında üç kez bir nevi yenilenme şeklinde revize edildi. Bu yenilenmeler benim çalışma şeklimde herhangi bir değişikliğe neden olmadı. Çalışmalarım aynı çerçevede devam etti. Görevin gizliliği açısından homojenize olmak için resmi kimlik taşımıyordum. Ama maaş alıyordum. Kaydım da vardı. "70666197" Emekli Sandığı sicil numaramdı. TUSHAD, 1999 yılında isminin içerisinde yer alan "HAREKAT" kelimesinin içindeki "A" harfindeki yumuşatma harfini kaldırıp "HAREKET" olarak ismini değiştirdi. Yani bu tarihten sonraki ismi "TÜRKİYE ULUSAL STRATEJİLER HAREKET DAİRESİ" oldu. 3/26 Bundaki amaç ise siyasal bir güç oluşturarak halkın desteğini alıp, faaliyetlerini sürdürebilmekti. Bu durum TUSHAD'ın sivilleştirilmesi yani sivil unsurların da yapılacak faaliyetlerde kullanılması amaçlı idi. 2004 yılına gelindiğinde de bildiğim kadarı ile yine TUSHAD bünyesinde revizyona gidilerek yapılacak faaliyetler kapsamında kamuoyu ve toplumsal refleks oluşturulabilmesi için kitle iletişim araçları aracılığıyla yapılan faaliyetlere ağırlık verildi. Bu konuda ulusal basın, medya ve internet sitelerinin yoğun olarak kullanıldığını biliyorum. Zaten benim TUSHAD'ın talimatları doğrultusunda 2005 yılından sonra yaptığım faaliyetler bu yöndedir. -Deniz Uygar (İlker Çınar)'m, TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) Beyaz Kuvvetlerine geçtikten sonraki süreçte sağlık ile ilgili giderlerinin karşılanması şekli 1993 yılında TUSHAD içerisindeki Beyaz Kuvvetlere geçtikten sonra görevimizin çok gizli olması nedeniyle herhangi bir resmi kurum üzerinden ne benim, ne eşimin ne de çocuklarımın tedavilerini yaptırmadım. Görevin gizliliğinden dolayı tüm tedavi masraflarını nakit olarak ödüyordum. Ödediğim tüm bu ödemeler ise TUSHAD tarafından tarafıma ödeniyordu. Bu dönem içerisinde örneğin, 2001 yılı yaz aylarında Marmaris'te Özel Ahu Hetman isimli hastanede eşim Nergis Çınar'ın burun ameliyatını yaptırmıştım. O tarihte 1100-1150 TL civarında bir para ödemiştim. Bu parayı nakit olarak ödedim ve daha sonra bu para tarafıma TUSHAD tarafından nakit olarak ödendi. 2002 yılında yine eşim Nergis Çınar, İzmir Özel Konak Hastanesinde doğum yaptı. Buna ilişkin giderler de 1000 TL civarını bulmuştu. Bu parayı da ben nakit olarak ödedikten sonra TUSHAD'dan bu meblağı almıştım. Bunların dışında olan ufak tefek rahatsızlıklardan dolayı yaptığım harcamaları da yine söylemem halinde TUSHAD tarafından tarafıma herhangi bir makbuz veya belge istenmeksizin ödeniyordu. —Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın görev yaptığını belirttiği Beyaz Kuvvetler - Seferberlik Tetkik Kurulu - Özel Harp Dairesi - Özel Kuvvetler Komutanlığı - TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) - Siyah Kuvvetler - JITEM arasındaki irtibat ve yürüttükleri faaliyetler TUSHAD'a bağlı misyonerlik departmanında aldığımız kursun tamamlanmasının ardından Kara Kuvvetlerinde olan görevimiz fesh edilmiş gibi gösterilerek Beyaz Kuvvetler olarak bahsettiğim yapı içerisine katıldım. Bu arada maaşım ve özlük haklarım da devam etmekteydi. TUSHAD olarak belirttiğim bu yapılanmada benim görevli olduğum misyonerlik departmanının asıl amacı Likidasyon, yani tasfiye etme, girdiği yerde homojenize olup istenildiği takdirde veya emir geldiğinde sızılan yapıyı tasfiye etmektir. Bu istihbarat Beyaz kuvvetler olarak operasyonel amaçlı yapılan bir istihbarattı. Beyaz Kuvvetler TUSHAD içerisinde, lojistik başta olmak üzere istihbarat alanında 3/27 çalışmalar yaparak bağlı bulunduğu Beyaz Kuvvetler Komutanlığı üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığına doğrudan hizmet etmektedir. Beyaz Kuvvetler, Özel Harp Dairesi bünyesinde görev yapar, ancak Jandarma, Kara Kuvvetleri gibi diğer birimlerde buna ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaz. Beyaz Kuvvetler benim gibi üniformalı ve resmi değildirler. Bilakis tamamen sivil, askeri bağlantılar gizlenerek faaliyet yürütür. Halkın içerisinde bulunup, halk gibi hareket ederler. Bunların içerisinde değişik meslek gruplarından kişiler bulunur. Değişik görevler yaparlar. Esas prensip ketum olmaktır. Verilen vazife ne ise onu mutlaka yerine getirirler. Beyaz Kuvvetlerin silahla doğrudan bir ilgisi yoktur. Operasyonel bir birim değildir. Görevi teknik ve istihbari anlamda alt yapı oluşturmak ve destek sağlamaktır. Beyaz Kuvvetler Komutanlığı, Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde TUSHAD'ın kurulması sonrası bu ismi almıştır. Bu ismi almadan önce Beyaz Kuvvetler Komutanlığının yürüttüğü görevler, 1954 yıında kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisinde sivil kuvvetler olarak komünizm tehdidine karşı, sivil halk arasından seçilen kişiler tarafından oluşturulan birim tarafından yerine getiriliyordu. Seferberlik Tetkik Kurulu daha sonra ismini değiştirerek Özel Harp Dairesi oldu. 1990 lı yılların başında ise Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini aldı. Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapacak kişiler daha çok milliyetçi özelliğe sahip kişiler arasından seçilirler. Beyaz Kuvvetler Kontr Espiyonaj birimidir. Kontr Espiyonaj karşı casusluk demektir. Ben özellikle bu hususta eğitim aldım. Aldığım bu eğitim doğrultusunda misyonerlerin arasına sızdım. Homojenize oldum. Kontr Espiyonaj anlamında likiditasyon istihbarat yaptım. Verilen görevleri yerine getirmeye çalıştım. Bu görevimi 2005 yılına kadar sürdürdüm. Siyah Kuvvetler, Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı sivil kuvvetlerdir. Bu birime seçilen kişiler de genelde asker ve polis kesiminden seçilir ve sivil olarak görev yaparlar. Ancak Beyaz Kuvvetlerden farkı silahlı operasyonel bir birim olmalarıdır. Siyah Kuvvetlerde görev yapan kişiler de halkın içerisinde bulunarak görev yaparlar. Görevleri arasında aynı zamanda farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek ve karıştırmakta vardır. JİTEM ise Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde jandarma istihbarat personelleri arasından seçilmiş, operasyonel bir birimdir, istihbarat olarak geçmesine rağmen istihbarat yapmazlar. İnfaz yaparlar. JİTEM, idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığı'na, operasyonların yürütülmesi ve talimatın alınması bakımından TUSHAD'a bağlıdır. TUSHAD, JİTEM'i de koordine eder. JİTEM'de Siyah Kuvvetler gibi silahlı operasyonel bir birim olduğundan halkın arasında görev yapar. JİTEM'in Siyah Kuvvetlerden farkı sadece infaz yapmalarıdır. Siyah Kuvvetler gibi geniş çaplı toplumsal olayları çıkaracak şekilde etkin çalışma yürütemezler. Ancak küçük çaplı yapabilirler. JİTEM'in büyük çaplı toplumsal eylem yapamadığına ilişkin en bariz örnek, 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayıdır. Bu olayda JİTEM tarafından toplumsal bir infial yaratılmak istenmiş, ancak bu başarılamamıştı. Bunun nedeni ise bu birimde çalışanların özellikle bu konularda Siyah Kuvvetler gibi eğitim almamaları, uzman ve profesyonel olmamalarıdır. 3/28 JİTEM, görüntüde istihbarat yapıyor gibi görünmekle birlikte esasen istihbari anlamda bir çalışma yürütmez. Daha çok infaz yapma karakteristiği gösterir. Bu nedenle JİTEM sadece infaz edilecek kişiyi alıp sorguladıktan sonra özelikle kafasına sıkarak infaz yapar. JİTEM'e seçilen kişiler genelde Jandarma İstihbarat Biriminden seçilir. Tetikçiler ise bölgesel kültüre hakim genelde kürtçe bilen itirafçılar arasından seçilir. Örneğin; Abdullah Atılgan Jandarma İstihbarat içerisinden bu şekilde seçilmiş bir JİTEM mensubudur. Kendisine sorulduğunda kendisinin JİTEM değil Jandarma İstihbarat personeli olduğunu söyler. JİTEM ile Beyaz Kuvvetler birbirleri ile bağlantılıdırlar. Zaten, benim Tarsus'ta görev yaptığım dönemde JİTEM mensubu Abdullah Atılgan ile yaptığım görüşmeler ve çalışmalar da bunun bir göstergesidir. JİTEM batıda aktif değildir. Daha çok doğuya yönelik kurulan bir birimdir. JİTEM 1990'lı yılların başlarında faaliyete başladı. Bu faaliyetini özellikle 1996 yılındaki Susurluk olayına kadar yoğun şekilde sürdürdü. Susurluk olayı JİTEM'in deşifre olmasına yol açtı. Bu tarihten sonrada faaliyetlerine yine devam etti. JİTEM halen aktif olarak faaliyettedir. Bildiğim kadarıyla daha önceki ifademde de belirttiğim gibi Genelkurmay Başkanlığı 2011 yılında JİTEM'in varlığını da kabul etmişti. TUSHAD, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde kurulan bir birimdir. Bu birim genelde idaridir ve koordinasyon merkezidir. Zaten bana gelen belgelerin altında K.B. yazılı olurdu. Bu kısaltma Koordinasyon Başkanlığı anlamına gelmektedir. Hiyerarşik açıdan TUSHAD'ın içerisinde bulunan birimlerden; benim de içerisinde faaliyet yürüttüğüm Beyaz Kuvvetler hiyererşik açıdan başta gelmektedir. Beyaz Kuvvetlerden sonra Siyah Kuvvetler gelir. JİTEM ise bu hiyerarşi içerisinde doğrudan yer almaz. Sadece yukarıda da belirttiğim gibi operasyonel anlamda TUSHAD'tan talimat alan bir birim niteliğindedir. Hiyerarşik olarak Beyaz Kuvvetler JİTEM'in üstündedir. Bu nedenle ben, benim görev yaptığım Tarsus'ta Beyaz Kuvvetler içerisinde görev yapmamdan dolayı, JİTEM içerisinde faaliyet yürüten Abdullah Atılğan'ın üstü konumundaydım. Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde yer alan Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin geçmişi yukarıda da ayrıca belirttiğim gibi Seferberlik Tetkik Kuruluna dayanmaktadır. Bu kurul oluşturulduğunda Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin yürüttüğü faaliyetleri yapan farklı isimler altında yapılanmalar vardı. Bu yapılanmalar 1993 yılına gelindiğinde TUSHAD bünyesi altında kurumsallaştı ve Beyaz Kuvvetler ile Siyah Kuvvetler ismini aldılar. Beyaz Kuvvetler kendi içerisinde de bazı departmanlara ayrılmıştı. Benim bulunduğum departman misyonerlere yönelik ASAF (Aşırı Sağ Faaliyetler) idi. Bu birim de başka departmanlarda vardı. Ancak onların tam olarak ne görev yaptığını bilemiyorum. Çünkü biz biraraya geliniyorduk. 1993 yılında Beyaz Kuvvetler adı altında kurumsallaşmadan önce Seferberlik Tetkik Kurulu içerisinde de bu birimin görevlerini yürüten bölümler vardı. Bu bölümler istihbari anlamda faaliyet yürütüyorlardı. Beyaz Kuvvetlerin yürüttüğü görevi yapan sivil unsurlar Sovyetler Birliği yıkılmadan önce kominizme karşı faaliyetlerde bulunuyordu. Ancak 1990 yılında 3/29 Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra tekrar yapılanmaya gidilerek ASAF (Aşırı Sağ Faaliyetler) ve ASOF (Aşırı Sol Faaliyetler) olarak faaliyetlerini sürdürmeye başladı.Karşı casusluk uygulamasına geçti. Siyah Kuvvetlerin toplum içerisinde farklı grupları karşı karşıya getirmek suretiyle toplumsal infial yaratma ile ilgili görevleri de bulunduğundan, Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde Siyah Kuvvetlerden önce yer alan ve bu birimin görevini üstlenen birim tarafından, İstanbul ilinde azınlıklara yönelik düzenlenen 6-7 Eylül olayları, 1970'li yıllarda yurtdışından getirilen ve İskenderun'dan yurda sokulan silahların sağ ve sol kesimlere dağıtılması ve her iki ideolojik grubun arasındaki silahlı çatışmaların çıkartılması, Çorum, Maraş ve Gazi Mahallesi olayları ile Madımak olayı özellikle bu birimin bu görevleri çerçevesinde yaptığı uygulamalardır. Siyah Kuvvetler aynı zamanda operasyonel silahlı bir birim olması nedeniyle, 1990'h yıllarda işlenen Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi siyasi cinayetler ile Gaffar Okkan'ın öldürülmesi olayları Siyah Kuvvetlerin yaptığı bu tarz faaliyetler arasındadır. Her ne kadar kamuoyunda kaza gibi görünse de Eşref Bitlis'in ölümü ile kalp krizinden öldüğü bildirilen Turgut Özal'ın ölümlerinin de bu şekilde değil, bir suikast olduğunu TUSHAD'a girdikten sonra yapılan konuşmalarda bizzat duydum. Ancak şu anda kimden duyduğumu tam olarak bilemiyorum. Turgut Özal'ın ölümü ile ilgili olarak duyduğum kadarıyla kalp krizine yol açacak ilaçlardan olan ve her Beyaz Kuvvet mensubunun da bildiği ve bulundurduğu Polonyum 210 ve Amerikyum 241 isimli radyoaktif ilaçlar Turgut Özal'a verilmişti. Bunun kim veya kimler tarafından ne şekilde verildiğini bilemiyorum. Bu ilaçlar nedeniyle kalp krizinin meydana gelmesi sonucu Turgut Özal vefat etmiştir. Bu ilaçların kanda yapılan kontrollerinde tespitinin zor olduğunu biliyorum. Ayrıca her Beyaz Kuvvet görevlisinde zihin kontrolünü sağlayan LSD isimli haplarda bulunmaktadır. Bu filim tablet niteliğinde bir haptır. Karşı casusluk faaliyetleri sırasında gerekli durumlarda kullanılmaktadır. Bu hapı alan kişiye istenilen herşey yaptırılabilir. Bu haplardan bende de vardı. Ancak hiçbir zaman bu hapları kullanmaya ihtiyaç duymadım. Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin görevlerini yürüten ve Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde faaliyet yürüten birimler ile daha sonra bunların yerine oluşturulan Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin yaptıkları ve yukarıda ayrıntılı şekilde belirttiğim çalışmalar sonucunda çıkarılan olaylar da bahane edilerek, oluşturulan ortam sonucu hem askeri darbeler, hem de postmodern tarzı darbeler yapıldı. Bu doğrultuda yapılan 1960 darbesi ve Adnan Menderes'in idam edilmesi, 1980 Askeri Darbesi, 1971 ve 28 Şubat 1997 muhtıraları ile 27 Nisan 2007 e-muhtırası bu kuvvetlerin faaliyetleri arasında yer almaktadır. Örneğin, 27 Nisan 2007 tarihindeki e-muhtıra içerisine dosyamıza konu olan Zirve Yayınevi Cinayetinin de girmiş olması bunun açık bir göstergesidir. 3/30 TUSHAD'a bağlı Misyonerlik departmanında görev aldım. Bu birime girdikten sonra yine TUSHAD'tan sorumlu olan ve kurs aşamasında derslere katılarak bana bilgi aktaran kişilerden biri de Levent Ersöz'dü.Levent Ersöz benim eğitmenimdi. Levent Ersöz ile Misyonerlik konusunda ve istihbarat teknikleri konusunda birebir muhatap oluyordum. Talimatları Levent Ersöz'den alıyor ve arada köprü vazifesi gören kişilerle de görüşüyordum. Bu kişiler de bu departmanda görev almış kişilerdi. Bağlantılarım genelde Teğmen olarak bildiğim (XXXX XXXX) tarafından gerçekleşiyordu. (XXXX XXXX), Levent Ersöz ile benim aramdaki bilgi transferini sağlıyordu. Aktarmış olduğum bilgiler; misyonerlerin sayıları, amaçları, metotları, teknikleri, faaliyetleri gibi misyonerlik ile ilgili birçok konuda idi. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Misyonerlik ve Likidasyon faaliyetlerine başlaması Bana verilen ilk görev Levent Ersöz'ün talimatı ile misyonerlik konusunda lider konumunda bulunan Kamil Musa isimli şahsın Mersin'de bulunması nedeniyle, kendisi ile yakın temas kurmak ve misyonerler arasına sızmak amacıyla Mersin'e gönderilmem oldu. Benim de bildiğim topraklar olması ve kozmopolit yapıya sahip olmasından, bu bölge özellikle seçilmişti. Mersin'de ilk olarak Mersin Jandarma İstihbarat Şubesi ile irtibat kurdum ve Kamil MUSA ile ilgili olarak buradan bilgi aldım. Bu şahsın ikamet ettiği yeri buldum ve kendisi ile tanışmak için fırsat kollamaya başladım. Daha sonra bulunduğu her türlü mekana bende gittim. Bu şahsın gelip gittiği market ve alışveriş yaptığı mekanlara gidip gelmeye başladım ve kendisiyle böyle bir mekanda tanıştım. Kamil Musaoğulları ile yakın bağlar kurdum. Likidasyon adı altında misyonerlik faaliyetinde bulunan kişilerin arasına kimliğimi gizleyerek katıldım. İncil'e ilgi duyduğumu söyledim. Kendisi zaten bu bölgede İncil, broşür dağıtımı ve radyo programı yapıyordu. Barışa Çağrı isimli bir radyonun sorumlusuydu ve burada sunuculuk yapmaktaydı. Kendimi onların arasında, manevi problemleri olan ruhsal arayışlar içerisinde bulunan bir kişi imajı verdim. Ruhsal bir arayış içerisinde olan birisi gibi göstererek samimiyet kurdum ve bana inanmasını sağladım. Beni bir süre sonra kabullendiler. İlk aşama olarak Hıristiyan cemaati içerisinde toplantılarına, pazar ayinlerine katıldım. Onlardan biriymiş gibi hareket ettim. Hristiyanlık teolejisini öğrendim. Ama gerçekte böyle bir inancım olmadı. Bu sadece bana verilen bir görevdi. Bu konuda bana nasıl davranmam gerektiği konusunda talimatlar veriliyordu ve gerekli alt yapıda hazırlanıyordu. Sorumluluğumu arttırmak maksadıyla onların istediği şekilde hareket etmek suretiyle faaliyetlerde bulundum. Daha sonra sorumluluğum artırıldı. Kamil Musaoğulları bana küçük çaplı görevler vermeye başladı. Misyoner olarak İncil'i yaymaya başladım. İnsanlar ile bağlantı kurarak davette bulunuyordum. Pazar günleri dini toplantılar düzenliyordum. Adana, Antakya, Kahramanmaraş gibi Mersin ile Gaziantep arasında bulunan bir çok il, ilçe ve kasabada misyonerlik ve 3/31 Hıristiyanlığın yayılması konusunda faaliyetlerde bulunuyordum. Almış olduğum görevleri yerine getiriyordum. Bu şekilde karşılıklı güven kazanımından sonra misyonerlerin tüm çalışmalarına vakıf olmaya başladım. Bunu yapmaktaki amacım; misyonerlik faaliyeti yapıyormuş gibi gözüküp, asıl görevim olan likidasyon ve istihbarat toplama işini yapmaktı. Misyonerlik faaliyeti yapanları, ayinlere katılanları, Hıristiyan olan tüm şahıslarla alakalı fişleme niteliğinde belgeler hazırlayarak, bu belgeleri o bölgede bulunan Jandarma İstihbarat birimlerine teslim ediyordum. Aynı zamanda hazırladığım raporları TUSHAD'a, Genelkurmay'a bana gönderilen kuryeler vasıtası ile ulaştırıyordum. Hem bölgesel hem de genel olarak istihbari bilgilerin toplanmasına katkı sağlıyordum. Misyonerlikte belirgin başarılar elde etmeye başladım, cemaat içerisinde de elde ettiğim başarılar ve yaptığım çalışmalar olumlu yönde değerlendiriliyordu. Benim şu an edindiğim kanaat bu kişilerin ülke bütünlüğünü bozacak tehlikeli insanlar olmadığıydı, ama verilen görev gereği ben bunları yapıyordum. 1993 ile 2005 yılları arasında, Mersin dışında İstanbul, İzmir, Antakya, Ege ve Akdeniz bölgesinin tamamında bulundum. Yine doğu illerine de gittim. Doğu illerinde "müjdecilik-misyonerlik" faaliyetlerinden sorumluydum. 2000 yılında Kamil Musa, Selçuk Efes'te bulunan İncil Akademisine gitmem konusunda tavsiyede bulundu. Bende kabul ettim. Kendisi de oradaydı. Burada 2 yıl süre ile yani 2002 yılına kadar kurs aldım. Burada kaldığım süre zarfında bana TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden başka görevliler gelip gidiyordu. 2000 yılından önce de yine başka kuryeler gelip gitmişti. Hristiyan teolejisi felsefesini öğrenmeye başladım. Kursu bitirdikten sonra Uluslararası yeterliliğe sahip İncil Akademisi diploması aldım. Böylece Pastörlük (Papaz) seviyesine yükselmiş oldum. Kurs aldığım süreç içerisinde de TUSHAD'tan izin almak suretiyle İzmir'de Nüfus Dairesine başvurarak kimliğimdeki İslam ibaresini Hıristiyan olarak değiştirdim. Bu şekilde din değiştirerek üzerimde herhangi bir şüphe kalmasını önlemiş oldum. Göstermiş olduğum başarı TUSHAD tarafından takdir ediliyordu. Kursu tamamladıktan sonra stajını da yapmış olduğum, Marmaris'te Uluslararası Kilisede pastör oldum. Beşiktaş'ta değişik kiliselerde Pastör olarak görev aldım. Ülke genelinde kilisenin üst bir yetkilisi olarak bir çok konferansa katıldım. Artık karar verici bir lider konumuna gelmiştim. Konferanslar; yürütülen faaliyetler ile ilgili durum değerlendirmesi, kullanılan metotlar ve teknikler üzerineydi. Misyonerler arasında karar verici ve yönetici konumunda olmam nedeniyle bazı kararların da alınmasında etkin bir konumdaydım. Faaliyetlerim ile ilgili daha rahat hareket edebilmem amacıyla bir toplantıda Mersin'de Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesinin kurulması teklifinde bulundum. Bu teklifte bulunmamın diğer bir amacı da Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri konusunda kontrolü elimde tutabilmekti. Teklifim kabul edildi. Tarsus'ta bir kilise, sonra da GÖK (Güneydoğu Önderler ve Kiliseler Birliği)'e bağlı olarak özellikle Güneydoğu illerinde Kiliseler kurmak amacıyla geldim. Tarsus'a 3/32 gelirken TUSHAD Beyaz Kuvvetlerin onayını alarak gelmiştim. Onay vermemiş olsalardı gelmezdim. TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bana likiditasyon istihbarat için bu gerekliydi, şimdi bu şekilde misyonerler içerisinde homojenize olabilirsin ve kontr espiyonaj yapabilirsin dediler. Bu şekilde Mersin'de kilise kuruldu ve ben de burada Başpapaz oldum. 2003-2005 yılları arasında Başpapaz olarak bu kilisede faaliyette bulundum. Tarsus'a geldikten kısa bir süre sonra TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden Teğmen (XXXX XXXX) benimle irtibata geçti. Bu kişi Tarsus'a gelerek benimle tanıştı. Bana benden sorumlu olduğunu söyledi. Bundan sonra birlikte çalışacağımızı, göndermem gereken evrakları kendisi geldiğinde kendisine, kendisi gelmediğinde ise kendisinin görevlendireceği başka kişilere verebileceğimi söyledi. 2002 yılındaki bu tanışmadan sonra 2008 yılına kadar geçen süreçte (XXXX XXXX)'ın benimle görüşmek üzere, Tarsus'a toplam 4 kez geldiğini hatırlıyorum. Bu gelişleri sırasında bana TUSHAD'dan ve Beyaz Kuvvetlerden bazı belgeler ve talimatlar getirdi. 18/01/2012 tarihinde verdiğim ifadem sırasında Cumhuriyet Başsavcılığınıza verdiğim CD içerisinde bulunan 10 Ocak 2005 tarihli geribildirim yazısı ile mail adresimde bulunduğunu belirttiğim 05/01/2005 tarihli yeni görev, 15/04/2008 tarihli 3. Bölge Malatya için yaptığım çalışmadan dolayı geriye dönük ödenmemiş ek giderlerimin karşılığı olarak 55000 TL tutarın 2594326 kod numaramla tarafıma ödendiğine ilişkin belge ile 25/07/2008 tarihli özlük bilgilerimin gizlenmesi ve korunmasına ilişkin belge ve talimatları bana getirdi. Ben de (XXXX XXXX)'a bu gelişlerinde bazı belgeleri verdim. (XXXX XXXX) bana bizzat kendisi gelmediği zaman, kendisinin görevlendirdiği bazı kişileri gönderiyordu. Bunlar gerçek kimliklerini kullanmayan kişilerdi. Onlar da benim gerçek kimliğimi bilmiyordu. Kapalı zarf getiriyorlardı. Gelen bu kişiler genelde benim maaşımla ilgili ödemeleri yapmak üzere gelirlerdi. Maaşımı direkt kuryeler aracılığıyla elden alıyordum. Aldığıma dair bir makbuz imzalıyordum. Ama bana herhangi bir belge vermiyorlardı. TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bana, belge veya talimat getirmezlerdi. "3276" benim kodumdu. Ya yanıma gelerek ya da ev telefonumdan bana ulaşılıyordu. (XXXX XXXX) kuryelerden sorumlu kişi olduğu için gelen kişiler bu kişinin adını, bu kodu söylediklerinde ben, gelen şahsın TUSHAD'dan geldiğini anlıyordum. Ben ise yapmış olduğum çalışmaları, hazırladığım raporları, belgeleri dosya halinde "3276" sayılı sicil numaramla TUSHAD'a ve Beyaz Kuvvetlere iletilmesi için kapalı zarf içerisinde gönderiyordum. Bu raporlar, o dönemde kiliseye gelen misyonerler ve yapılan faaliyetleri kapsamaktaydı. TUSHAD tarafından (XXXX XXXX) vasıtasıyla gönderilen belgeler bana kırmızı renkli kağıda basılı olarak gelirdi. Bu birim tarafından gönderilen belgelerde, belgelerin askeri usûl ve jargona uygun olup olmadığının hiçbir önemi yoktu. Çünkü ben sivil bir unsurdum. Bu birimde bire bir askeri yazışma kurallarına riayet edilmezdi. Yapılan yazışmalar genelde sivil üslup ile yapılırdı. Bu nedenlerle (XXXX XXXX) tarafından bana getirilen talimat ve yazılar hususunda 3/33 askeri usullere uyulup uyulmadığına ben hiç önem vermezdim.Hatta ben de yaptığım yazışmalarda aynı şekilde askeri üslup ve kaidelere dikkat etmezdim. Çünkü bu gerekli görülen bir husus değildi. Askeri usul ile yapılan yazışmalar Beyaz Kuvvetlerin konseptine uygun bir yazışma şekli değildir. Hatta bazen bir not kağıdına bile bilgi olarak yazıp zarfın içerisine koyarak gelen kuryeye teslim ettiğim oluyordu. 1993 tarihinden 2005 tarihine kadar likidasyon istihbarat görevimi yaptım. İstihbarata karşı koyma faaliyetlerinde bulundum. İstihbarata karşı koyma faaliyetlerinden kastım karşı tarafın istihbarat faaliyetlerini önlemekti. Amacım ülkenin bütünlüğünü tehdit eden, devletin üniter yapısına ve ulus yapısına tehlike olarak görülen misyonerler ile mücadele idi. Misyonerler içerisinde homojonize olup onların attığı her adımdan haberdar olarak istihbarata karşı koyma faaliyetlerini yürüttüm. -05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihlerinde TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gelen yeni görev ile geri bildirim konulu talimatlar sonrası Deniz Uygar (İker Çınar)'ın, Likidasyon faaliyetlerini bırakarak Saha Çalışmasına başlaması 2005 yılına geldiğimizde artık misyonerler arasında önemli bir konuma sahiptim. TUSHAD tarafından bana herhangi bir müdahale yapılmıyordu. 05/01/2005 tarihinde TUSHAD tarafından (XXXX XXXX) eli ile bana gönderilen yeni görev konulu yazı ile; bana TUSHAD personeli olarak 1993 tarihinde başlamış olduğum likidasyon amaçlı çalışmalarıma 08/01/2005 tarihinde tamamlamam ve sonlandırmam gerektiği, ayrıca tarafıma gönderilecek olan teknik bilgiler doğrultusunda ikinci aşama olarak ön görülen saha çalışmasına başlamamın beklendiği, yapacağım saha çalışması ile ilgili olarak gönderilecek olan faaliyet çizelgesi içerisinde bulunan sıralamayı takip etmemin önerildiği, likidasyon çalışmasında prensipler doğrultusunda gerçekleştirdiğim üstün başarılarımdan dolayı kutlandığım, aynı başarıyı saha çalışmalarında da göstereceğimden emin olunduğunun bildirildiği, ayrıca bu başarımın özlük dosyama da işlendiği ve gizli tutularak korunacağı belirtilmişti. 05/01/2005 tarihinde gelen bu kısa yeni görev konulu talimat sonrası bana bu kez yine (XXXX XXXX) eli ile, 10 ocak 2005 tarihinde geribildirim konulu ikinci bir talimat daha geldi. 2005 yılı Ocak ayında gönderilen talimatlar doğrultusunda saha çalışmasına geçtim. Likidasyonu tamamlayarak yoğun bir şekilde saha çalışmasına başladım. Bu, kurmuş olduğum kiliseyi tasviye etmem anlamına geliyordu. Bu konular ile ilgili nasıl bir çalışma yapmam, kimlerle irtibat kurmam konusunda ayrıntılı bilgilerin yer aldığı ve tarafıma kurye vasıtasıyla ulaştırılan 10 Ocak 2005 tarihli TUSHAD talimatı, tarafınıza teslim etmek üzere yanımda getirdiğim CD içerisinde mevcuttur. Bu CD içerisinde 1, 2 ve 3 olarak isimlendirilmiş taranmış belgeler, sözünü ettiğim 10 Ocak 2005 tarihli belgedir. Bu belge ve TUSHAD'dan bana kurye ile gönderilen buna benzer talimat içerikli belgeler kırmızı renkli kağıda yazılı olarak ulaşırdı. Bu belge kendimi garantiye almak için 3/34 sakladığım ve dijital ortama aktardığım bir belgedir. Belgenin ıslak imzalı orijinalinin nerede olduğunu ve bu belgeyi imha edip etmediğimi hatırlamıyorum. Yukarıda TUSHAD tarafından kurye vasıtasıyla bana gönderildiğini söylediğim 10 Ocak 2005 tarihli talimatın, TUSHAD tarafından bana verilen "3276" kod numarası ile gönderildiği,bu belgede "3276 DİKKATİNE" yazdığı, devamında ise bana ulaştırılan talimatların sıralandığı görülecektir. TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından kurye aracılığı ile gönderilen 10 Ocak 2005 tarihli bu geribildirim talimatı sonrası bende görev değişikliğine gidildi. Bu görev değişikliği ile, artık likiditasyon istihbarat faaliyetlerim sona ererek onun yerini saha çalışması dediğimiz topluma misyonerlik faaliyetlerinin amacını ve beklentilerini anlatma görevi aldı. Bu arada bana, TUSHAD'dan görevli kişiler gelerek yapmam gerekenler konusunda bilgi veriyorlardı. Bu şahıslar sivil kıyafetli TUSHAD bünyesinde görevli askeri personellerdi. Şahıslar genellikle KOD isim kullanırlardı. Benim Kod ismim de "HAMİT" di. bana verdikleri isimlerle kendilerine hitap ediyordum. Amaç görev olduğu için isimler üzerinde durulmazdı. Ancak onlar benim kim olduğumu biliyorlardı. Bu görevler kapsamında; Öncelikle faaliyet yürüttüğüm kiliseyi kapattıktan sonra 2005 yılından itibaren Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçtim. Daha önce misyonerlik yaptığım ancak bu faaliyetlerin devletin bekasına yönelik zararlı faaliyetler olması nedeniyle bu faaliyetlerden vazgeçtiğim konusunda kamuoyunun dikkatini çekecek şekilde açıklamalarda bulundum. Bunu yaparken çeşitli basın ve yayın organlarını kullandım. Birçok kurum ve kuruluşlarda, üniversitelerde konferans, seminer ve panellere katıldım, sempozyumlar düzenledim. TUSHAD'dan aldığım talimat doğrultusunda misyonerliğin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına ve bekasına karşı bir tehdit olduğunu anlatacaktım. Örtülü ve kara propagandanın yanında açık ve spesifik alandaki propagandalarımı gerçekleştiriyordum. Misyonerlerin arasında bulunmuş bir Türk genci papaz olarak insanların onların yaklaşım tekniklerine angaje olmamaları açısından ulusal çapta açıklama yaparak propaganda yapıyordum. İçlerinde görev yaptığım misyonerlerin yasa dışı faaliyetler yürüttüğünü, ülkenin milli birlik ve beraberliğine zarar verdiğini söylemeye başladım. Bunun adı da saha çalışmasıydı. Bunun için önce yapmam gereken şeyin diğer istihbarat birimlerine bir misyoner olarak itiraf ve açıklamalarda bulunmam gerektiğiydi. Ben de öyle yaptım. Bir papaz ve misyoner olarak istihbarat birimlerine açıklamalarda bulundum. Onlar da buna hazırdı, çünkü onlarda istihbarat yapıyor ve her türlü bilgiyi değerlendiriyorlardı. Bu doğrultuda ilk olarak MİT'le web sitesinden bağlantı kurdum. MİT'ten gelen 3/35 görevlilerle Mersin'de Hilton Otelinde buluştuk. Kendilerine yapmış olduğum Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak çok kapsamlı bilgi ve belgeler verdim. Misyonerlik faaliyetlerini takip etmelerine rağmen hiçbirinin elinde bu denli çok bilgi ve argüman yoktu. TUSHAD benim ulusal bir medyaya çıkmamı ve kamuoyuna misyonerlik faaliyetleri hakkında sansasyon yaratacak nitelikte beyanlarda, açıklamalarda bulunmamı, devam eden süreçte de buna paralel eylemlere devam etmemi istemişti. Diğer istihbarat birimlerine medyaya çıkacağımı ve açıklamalarda bulunacağımı söyledim. İstihbarat birimleri benim medyaya çıkmamı istemediler. Misyonerler arasında kalmamı ve kendilerine hizmet etmemi istediler. Ben bunu yapamazdım. Onlar benim bir görevim olduğunu ve bütün bunları kutsal bildiğim devletim için yaptığımı bilmiyorlardı. Benim görevim konusunda herhangi bir bilgileri yoktu ve olamayaktı. MİT görevlilerinin ısrarlarına rağmen medyaya çıktım. Bu doğrultuda 2005 yılının Ocak ayında Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz Kabuğu isimli programına Zekeriya Beyaz isimli şahıs ile birlikte katıldım. Hulki Cevizoğlu ile bağlantıyı Hakan isimli şahıs kurmuştu. Hakan programın yapımcısıydı. Hakan'ın numarasını Ankara'da Gençlik parkında buluştuğum sivil bir şahıstan almıştım. Bu şahıs ile de irtibat kurmamı TUSHAD sağlamıştı. Ben programdan önce de Zekeriya BEYAZ ile bir ön görüşme yaptım. Çünkü o dönemde medyada göz önünde bulunan biriydi. Bu vesileyle Zekeriya Beyaz ile Ankara'da ismini hatırlayamadığım bir otelde kaldık. Ben kendisine papaz olduğumu, ancak müslüman olmak istediğimi ve Müslümanlığa dönüş yapmak istediğimi söyledim. Kendisi de sevindi. Hoşgörüyle karşıladı. Zekeriya Beyaz'a, Hulki Cevizoğlu'nun düzenleyeceği bir programa katılacağımı, kendisinin de bu programa katılmasından memnun olacağımı söyledim ve program yapımcısı Hakan isimli şahsın telefon numarasını kendisine verdim. Daha sonra Zekeriya Beyaz programa katılacağını bana bildirdi. Program öncesinde Zekeriya Beyaz ile bir araya gelerek neler konuşacağımızı belirledik. Programın amacına ulaşması için seçtiğimiz konuların ses getirecek nitelikte olması gerekiyordu. Ben misyonerlik faaliyetlerinin zararları konusunda konular anlatacaktım. Zekeriya beyaz'da din elden gidiyor temasını işleyecekti. Ayrıca yine programın sansasyonel olması açısından kafamda kese kağıdı ile programa çıkmam teklif edildi. Programda yaşanan kese kağıdı hususu da önceden planlanmış bir konuydu. Ben bunu istememiştim. Ama programa zenginlik katması amacıyla yapılmasını istediler. Programda bir misyoner olarak itiraflarda bulundum. Kiliseyi tasfiye ettiğimi, benim de İslamiyeti seçtiğimi, misyonerlerin Alevi ve Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı kışkırttığını, devleti bölmek istediklerini söyleyerek manipülasyonu gerçekleştirdim. Toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yaratmaya çalıştım. Çünkü bu bir görevdi ve devletim tarafından organize edilmişti. 3/36 Saha çalışması yaptığım süreçte Zekeriya Beyaz ile birçok kez görüşmelerim oldu. Bu görüşmeleri çoğunlukla numarasını hatırlamadığım evdeki sabit telefon ile yaptım. Bu manipülasyon çok profesyonelce olmuş ve tutmuştu. Bu program bir kapıydı. Programdan sonra önüm açılmıştı. Tüm medya kuruluşlarında ana haber ve çeşitli görsel ve yazılı medya programlarına katıldım. 2005 yılından sonra toplumu bu konuda aydınlatmak için artık TV kanallarına çıkıyor, kamu kuruluşlarında, birçok üniversiteler, sivil toplum örgütleri bünyesinde konferanslar, panel ve seminerler veriyor, sempozyum ve açık alan toplantılarına katılıyordum. Yazılı ve görsel medyada benim açıklamalarım ile ilgili birçok haber yer aldı. Burada devlet olarak bildiğim yapının bana söylemiş olduğu görüşleri kendi ifadelerim ile topluma anlatmaya başladım. Gittiğim yerlerde JİTEM'den elemanlar yanıma gelerek seninleyiz mesajı vererek bana destek oluyorlardı. Bana, TUSHAD tarafından direktifler geliyordu.Gideceğim yerler TUSHAD tarafından liste halinde verilmişti. Bana isim veriliyordu veya konferans vereceğim, açıklama yapacağım kişiler beni arıyordu. Bütün bunlar TUSHAD tarafından koordine ediliyordu. Fakat görüştüğüm kişiler benim TUSHAD adına çalıştığımı bilmiyordu. Örneğin; Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Mehmet Aydın ve Şahin Filiz ile görüşmem söylendi. Burada ODTÜ'de öğretim görevlisi olduğunu bildiğim Ömer TURAN ve Ankara Üniversitesinde öğretim üyesi aynı zamanda 21. Dönemde MHP Milletvekilliği yapmış Abdurrahman Küçük ile tanıştım. Abdurrahman Küçük'ün daveti üzerine Ankara Üniversitesine gittim ve burada düzenlenen Dinler Tarihi sempozyumuna katıldım. Burada da misyonerlik ile ilgili konular konuşuldu. Devam eden süreçte Çukurova Üniversitesine de gittim. Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görevli olan Doç.Dr.Kadir Albayrak ile tanıştım. Beni burada Kadir Albayrak ile tanıştıran JİTEM mensubu Astsubay Başçavuş Abdullah Atılğan'dı. Özellikle Diyanet ile irtibata geçtim. Müftülüklerde verdiğim konferanslarla irtibatı da TUSHAD sağlıyordu. Selçuk, Ankara, Çukurova Üniversiteleri, Mersin, Tarsus, Silifke, Erdemli, Adana, Antep Müftülükleri konferans verdiğim yerlerdir. Onlardan aldığım telefon numarasını arıyordum. Aradığım kişi benimle beni tanıyormuş ve telefonumu bekliyormuş gibi konuşuyordu. Anladığım kadarıyla beni yönlendirenler aynı zamanda gideceğim yeri de haberdar ediyordu. Yine saha çalışması yaptığım dönemde Tarsus Bağımsız Türkiye Partisi İlçe Teşkilatı Yöneticisi Adil Koksal ile, şahsın halasının evinde oturduğumdan tanışıklığım bulunuyordu. Kendisi beni 2005 yılında Bağımsız Türkiye Partisinin Ankara Tandoğan Meydanında yapılan Kıbrıs Mitingine davet etti. Bu dönem benim misyonerlik ile ilgili saha çalışması yaptığım döneme tekabül ediyordu. Ankara'ya gittiğimizde Adil Köksal'ın abisi Harun Köksal'ın evinde kaldım. Harun Koksal bana Haydar Baş'ın, benimle tanışmak istediğini söyledi. Bende kabul ettim. Mitingden bir gün önce Bağımsız Türkiye Partisi Genel Merkezine gittik. Haydar Baş ile ilk tanışmam burada oldu. Kendisiyle odasındaki görüşmemizde bana misyonerlik faaliyetlerinin çok 3/37 yaygın olduğunu, devletin bu konuda önlemler alması gerektiğini söyledi. Ertesi gün Tandoğan da düzenlenen mitinge katıldım ve miting esnasında kürsüye davet edildim. Burada bana parti rozeti takılarak partiye katıldığım ilan edildi. Bu katılma töreni de medyada yer aldı. Aynı zamanda bu mitingde tanımadığım biri tarafından bana Diyalog Masalı isimli CD verildi. Benim CD içerisinde belirtilen konular ile ilgili olarak çalışmam olmadığı gibi, hazırlayanlara da herhangi bir yardımım olmadı. Bu program bitiminde yine bu grubun sahibi olduğu Mesaj TV ve Meltem TV sorumluları gelerek bana kart vizitlerini verdiler. Ayrıca Haydar Baş'ın yardımcısı Tarsus'a geldiğinde Adil Koksal'm evinde düzenlenen sabah kahvaltısında bana milletvekili adaylığı teklifinde bulundu. Fakat ben kabul etmedim. Bahse konu parti adına faaliyetlerim olmadığı gibi partiye üyeliğim ve sempatim yoktur. Aynı dönemde Sivil Toplum Kuruluşlarından ATO (Ankara Ticaret Odası) Başkanı Sinan Aygün ile TUSHAD'tan bana irtibata geçeceğime dair bilgi gelmişti. Sinan Aygün beni defalarca aradı. Görüşmelerimizde benden kitabımı bastırmak istediğini ve ATO (Ankara Ticaret Odası) tarafından düzenlenecek konferanslara katılmamı istiyordu. Bende kendisi ile telefonla birkaç kez görüşme yaptım. Zamanım yetersiz olduğu için gelen talimatta yer alan ve irtibat kurrmam gereken kişilerin bazıları ile irtibat kurmakta zorlanıyordum Yalnız ben misyonerlik faaliyetlerini bırakıp saha çalışmasına başladığım için kendisine yönlendirdiğim benim istihbarat elemanım olan aynı zamanda daha önceden benimle birlikte istihbari anlamda misyonerlik faaliyeti yürüten Hakan Çevikoğlu ile görüşmesini sağladım. Hakan benim önceki pozisyonumdaki gibi, Ankara, İstanbul ve İzmir'de kuvvetli istihbarı bağlantıları olan güçlü bir haber elemanıydı. Benim yönlendirmem vasıtasıyla da Sinan Aygün'e istihbari bilgi akışı sağlıyordu. Kendisine görüşüp görüşmediklerini sorduğumda, bana görüştüklerini söylüyordu. Bu görüşmelerin 2007 yılının başlarında olduğunu tahmin ediyorum. Sinan Aygün, ekonomik olarak güçlü olması ve güçlü bir sivil toplum kuruluşunun başında bulunması nedeniyle misyonerlik faaliyetleri konusunda kendisine aktardığım bilgileri dergi ve internet sitesi vasıtasıyla duyurulmasında önemli bir rol oynamıştır. 2004-2005 yıllarında Sinan Aygün'ün misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yaptırdığı yayınlar araştırıldığında görülebilir. Emniyet ve jandarma istihbarat birimlerine haber elemanı sağladım. Buna örnek vermek gerekirse Hakan Çevikoğlu'nu jandarma istihbaratına haber elemanı olarak verdim. Hakan, Abdullah Atılğan'ın haber elemanıydı. Misyonerlik konusunda Hakan, Abdullah'a bilgi aktarıyordu. Daha sonra Hakan'ın İspanya'da öldürüldüğünü duydum. Bana tevdi edilen yeni görevler çerçevesinde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak TUSHAD'dan gelen elemanlar kitap yazmamı istedi. Ben de gelen talimatla yaşadıklarım doğrultusunda kafamda oluşturduğum senaryo üzerine "Şifre Çözüldü" ismindeki kitabı yazdım. Kitabı yazarken daha önceki çalışmalarımdan elde ettiğim arşivlerimden faydalandım. Otobiyografi şeklinde bir kitaptı. Kitabın yayımı için TUSHAD'dan Ozan yayıncılıktan Mustafa Demir ile bağlantı kurmamı istediler. Ben kendisini aramayı düşünürken kendisi beni arayarak 3/38 yapmış olduğum çalışmayı kitap haline getirerek yayımlamak istediklerini, bunun için görüşmek üzere İstanbul'a Cağaloğlu'na gelmemi söyledi. Hatta kitap için kendisiyle 2005 yılında 5 yıl içerisinde kitaptan elde edilecek gelirden belirli bir miktar para verileceğine dair sözleşme imzaladık. Yalnız ben kendilerinden para almadım. Ayrıca kitabın basım, yayım ve reklam işleriyle kendileri uğraştı. Bu konuda benim herhangi bir maddi girişimim olmadı. Bütün bunları devletimin desteğiyle gerçekleştirdim. TUSHAD haricinde bazen JİTEM elemanlarıyla da ortak çalışmalarımız oluyordu. Vermiş olduğum raporlar neticesinde Emniyet ve MİT bünyesinde misyonerlik faaliyetlerine karşı istihbarat çalışmaları yapılıyordu. JİTEM adı altında bir kurumun varlığı yakın zamana kadar kabul edilmemiştir. Ancak bildiğim kadar Genelkurmay Başkanlığı 2011 yılı yazında bu kurumun varlığını kabul etti. JİTEM ile koordinasyon çerçevesinde ben, tüm Türkiye'de misyonerlik konusunda çalışmalar yürüttüğüm için hangi ile gidersem gideyim o ilin Alay Komutanı beni kapıda karşılar, yanıma JİTEM mensubu bir personel verir ve bu personelden aldığım bilgiler sayesinde Türkiye genelindeki misyonerlik bilgilerini havuz sisteminde toplayarak, diğer kaynaklardan da elde ettiğim bilgiler ile birlikte TUSHAD'a aktarırdım. Hem TUSHAD tarafından ne söyleyeceğim bana brife ediliyordu, hem de ben yaptığım çalışmaları onlara brife ediyordum. Bir örnek olarak benim ortaya attığım 2020 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 10'unun Hristiyanlaştırılacağı şeklindeki söylemlerim TUSHAD tarafından raporlara aktarıldı ve bu konuda kamuoyu oluşturuldu. Bununla ilgili ortam ve imkanlar da TUSHAD tarafından sağlanmıştır. Bu dönemde, misyonerlik faaliyetleri konusunda, toplumda hissedilir bir algı oluşturma yönündeki faaliyetleri, tek başına birey olarak yapmam ve bu konuda başarılı olmam söz konusu değildir. Bütün bu faaliyetler planlı programlı ve koordineli bir çalışmanın ürünüdür. Bu dönemde bazı üniversitelerde konferanslara katıldığım, sempozyumlara davet edildiğim, Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülükler aracılığıyla panellere katıldığım, siyasi parti liderleri ile temas kurduğum, misyonerlik ile mücadele adı altında dernek kurduğum, televizyon programlarına katıldığım, basın kuruluşları ile temasa geçtiğim, misyonerlik faaliyetlerinin zararlarını anlatan kitaplar yazdığım konularında açık kaynaklarda birçok bilginin bulunduğu ve tüm bu faaliyetlerin içerisinde bizzat yer aldığım görülecektir. Bütün bu faaliyetleri tek başıma yapmam ve bu kadar kişi ve kuruluşla temasa geçmem mümkün değildir. Bu şekilde 2005 yılından 2006 yılı Temmuz ayına kadar geçen süreçte saha çalışmasına devam ettim. Aslında misyonerler bölücü nitelikte değillerdi. Ama ben bana verilen emir doğrultusunda hareket ettiğim için bu şekilde olduklarını özellikle vurguluyordum. Misyonerlik faaliyetleri konusunda yürütülen bu propaganda faaliyetleri ile devletin Emniyet, MİT ve Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kurumlarında misyonerlik faaliyetlerinin ülke bütünlüğüne bir tehdit olduğu algısı oluşturularak, bu konuda genelgeler yayınlanması ve buna benzer mücadele yöntemleri geliştirilmesi sağlanmıştı. 3/39 Bana verilen görevi asla geri çevirmeden yaptım. Benim hakkımda çok çeşitli spekülasyonlar yapılıyordu. Fakat hiç kimse ne olduğunun farkında değildi. Bu devletimin bir çalışmasıydı ve onun organizasyonu ile bu çalışmaları gerçekleştiriyordum. Bütün bunlar olurken çok yorulmuştum ve artık çekilmek istiyordum. Fakat benden saha çalışmasına devam etmem isteniyordu. Hayatım alt üst olmuştu. Nereye koşturacağımı bilemiyordum. Bana bu görevi verenler benim gizli istihbarat elemanı olmam nedeniyle yaptığım bu faaliyetlerin hukuka ve yönetmeliklere uygun olduğunu söylüyorlardı. Ben de bu çerçevede görevimi en iyi şekilde ifa etmeye çalışıyordum. Devletim istiyor ben yapıyordum. Ben, içerisinde yer aldığım faaliyetleri devletin bana verdiği bir görev olarak görüyordum ve gelen direktifler doğrultusunda hareket ediyordum. Bu bir görevdi. Bana sosyal haklarımın gizli olduğu ve devam ettiği, devlet güvencesi altında olduğum ve sonunda mükafatımında büyük olacağı söyleniyordu. Yaptığım tüm bu çalışmaları, propaganda faaliyetlerini bana, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı tarafından 10 Ocak 2005 tarihinde gönderilen geribildirim yazısındaki görevler kapsamında gerçekleştirdim. Şimdi çok iyi anlıyorum ki misyonerlik ile ilgili yapılan bu propaganda faaliyetleri benim içinde yer almış olduğum örgütsel yapının projeli bir çalışmasıydı. Ben bu yapıyı senelerce devlet olarak bildim ve ona göre hareket ettim. Saha Çalışması sürecinde Deniz Uygar (İker Çınar) 'ın Yeşil Karta müracaat etmesi 2005 yılına gelindiğinde TUSHAD tarafından bana yeşil karta müracaat etmem söylendi. Ben normalde yeşil kart alacak özelliklere sahip biri değildim. Maddi durumum yerindeydi. Birçok yerden gelirim oluyordu. Tarsus'ta ikamet ettiğim yer de o yörenin en iyi evlerinden biriydi. Zaten müracaat ettiğimde emekli sandığında kaydımın aktif olduğunun görünmesinden dolayı önce bana yeşil kartın verilmeyeceği söylendi. Ancak daha sonra nasıl olduysa bana yeşil kart verildi. Ben bu kart üzerinden de bazen ilaç aldım. Yeşil kartlı olma durumu bu şekilde meydana gelmiştir. Yeşil kart aldığım dönemin saha çalışmaları yürüttüğüm döneme denk gelmiş olmasını ise ayrıca manidar buluyorum. Ayrıca saha çalışmaları yürüttüğüm sırada bana sempozyuma katılmam hususunda gönderilen 1 adet davetiye ile bu programa kimlerin katıldığına ilişkin belgeyi ibraz ediyorum. Bu belgede yer alan isimler arasında benimde adım bulunmaktadır. Bu sempozyuma katıldığım tarihlerde ben yeşil kartlıydım. Yeşil kartlı olmam ile bu tür bir sempozyuma davet edilmiş olmam, bulunduğum statü nedeniyle çelişki yaratmaktadır. S1/01/2005 tarihinde Deniz Uygar (İker Çınar)'ın, Abdullah Atılgan ile irtibata geçmesi ve Saha Çalışması sürecinde bu kişiden destek alması Abdullah Atılgan, Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne bildiğim kadarıyla 2004 yılında atanmıştı. JİTEM içerisinde de TUSHAD'la irtibatlı kişiler vardı. 3/40 Bunlardan bir tanesi de Abdullah Atdğan isimli JİTEM üyesiydi. Abdullah Atdğan, TUSHAD'a bağlı olarak Mersin JİTEM'de görevli bir başçavuştu. Ben kendisiyle ilk geldiği sırada tanışmamıştım. Çünkü o gelmeden önce ben, o dönemde likidasyon çalışmalarıma devam ediyordum. TUSHAD'dan bana gelen bilgi ve direktifleri bazen JİTEM üzerinden alıyor, JİTEM'in lokal çalışmalarına yardımcı oluyordum. 2005 yılı Ocak ayında gelen ve az önce belirttiğim 10 Ocak 2005 tarihli geribildirim talimatları doğrultusunda saha çalışmalarına başladığımda, bu yazının EK-C İletişim Bilgileri bölümünde bulunan iletişim kuracağım kişiler arasında Abdullah Atılğan'da vardı. Bu talimat doğrultusunda ben Abdullah Atılgan ile sanırım Ocak ayı sonlarında irtibata geçtim. Saha çalışması yürüttüğüm yaklaşık bir buçuk yıllık süre zarfında birçok kez Abdullah Atılgan ile hem haftada bir kere yüz yüze, hem de telefonla birçok kez görüşmeler yaptım. Abdullah Atılgan; legal anlamda Jandarma İstihbaratının içerisinde faaliyet yürütmekle birlikte, aslında bir JİTEM elemanıdır. TUSHAD'a bağlı olarak çalışan Siyah Kuvvetler Birimi ile JİTEM Operasyonel birimler olduğu için Abdullah Atılğan'ın aynı zamanda TUSHAD'a da bağlı olarak çalıştığı söylenebilir. Her ikimiz birbirimizin hangi birimler içerisinde çalıştığını bildiğimizden ben, Abdullah Atılğan'dan gelen herhangi bir bilginin TUSHAD tarafından gönderildiğini anlıyor ve kabul ediyordum. Kendisi üniversitelerde vereceğim konferanslarla ilgili bağlantıları kuruyordu. Bu konularda bana yardımcı olması için TUSHAD tarafından yanıma özellikle gönderilmişti. Sürekli olarak Mersin İl Jandarma Komutanlığı ile telefon görüşmeleri yapıyordum. Yaptığım bu görüşmelerin neredeyse tamamı Abdullah Atılgan ile oluyordu. Çoğunlukla da Abdullah Atılgan beni arardı. Bu görüşmeleri ben genelde aynı il sınırları içerisinde bulunmamız nedeniyle evde bulunan sabit telefonla yapıyordum. Bu telefonla ben Mersin İl Jandarma Komutanlığının sabit telefonunu arayarak oradan dahili telefonu çevirmek suretiyle Abdullah Atılğan'a ulaşıyordum. Benim evimde kullandığım sabit telefon numarasını şu an hatırlayamıyorum. Ben Abdullah Atılgan ile görüşmelerimi o dönemde genelde sabit telefonla yaptığım için cep telefonumu bu kişi ile görüşmelerimde pek kullanmıyordum. Abdullah Atılgan sahibi olduğum ve Mehmetçik parkı içerisinde bulunan büfe ve çay bahçesi entegre tesisine zaman zaman geldiğinde burada görüşürdük. Benim biri ile görüşmem söz konusu olduğunda bu parka giderek görüşüyordum. Bu park benim için bir ofis gibiydi. Abdullah Atılgan ile 05377930612, 05053515968, 03242373336, 03242385993, 03242386769 (Dahili:8030, 8414, 5993) numaralı telefon hatlarından görüşmelerimiz olmuştu. TUSHAD elemanı olmamız nedeniyle toplamış olduğumuz Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bilgi alış verişinde bulunuyorduk. Ben hazırlamış olduğum belgeleri kapalı zarfta kendisine veriyordum. O da bunları hiç açmadan üstlerine iletiyordu. Belirtmiş olduğum telefonlardan bu bilgi alış verişlerinin koordinasyonunu sağlıyorduk. Görüşmelerde benden bazı isteklerde bulunurdu. Aynı 3/41 zamanda kendisine haber elemanları temin ederdim. -20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde Deniz Uygar (İker Çınar)'ın, misyonerlik konusunda yürütülen çalışmalarda yardımcı olması için Trabzon ili civarından iki kez aranması Saha çalışmaları yürüttüğüm dönemde, sanırım 2005 yılı sonu ve 2006 yılı başlarında olmak üzere toplam iki kez ismini Binbaşı (YYYY YYYY) olduğunu söyleyen birisi beni aradı. Bu kişi ikinci aramasında kendisini ayrıca (ZZZZ) olarak tanıtmıştı. Bana Trabzon'dan aradığını ve kendisinin Hopa'lı olduğunu söylemişti. Bu tarihlerde ise Rahip Santora cinayeti henüz işlenmemişti. Bu kişi beni ilk 2005 yılı sonu sanırım Aralık ayında aradığında, Trabzon'da misyonerlik faaliyetlerine karşı bir çalışma yaptıklarını ve benim kendileri ile bir çalışma yapıp yapamayacağımı sordu. Bende kendisine o anda hemen cevap vermedim. Düşüneyim şeklinde söyledim. Bunu söylememdeki amaç bana TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bu konuda herhangi bir talimatın gelmemiş olmasıydı. Bu görüşmeden sonra TUSHAD'dan talimat gelebileceğini düşünerek bekledim. Ancak beklememe rağmen yine herhangi bir talimat gelmedi. Sanırım 2006 yılı Ocak ayı başlarında bu kişi ikinci kez beni aradığında ben, bana bu kişi ile çalışma yapabileceğime dair bir talimat gelmediğinden dolayı bu kişiye mazeret olarak çok yoğun olduğumu söyleyip, çalışmayacağımı belirttim. Bu şekilde bir aramanın münferit girişim olduğunu düşündüm. Beni arayan bu kişinin hangi birimde ve hangi görevde olduğunu tam olarak bilemiyorum. Bana söylemiş olduğu bilgiler ve kimliğiyle ilgili vermiş olduğu bilgiler farklı olabilir. Bu kişi benim TUSHAD Beyaz Kuvvetlerde görev yaptığımı kesinlikle bilmiyordu. Eğer bilmiş olsaydı beni kesinlikle aramazdı. Sadece kendisine gelebilecek bir talimat üzerine arayabilirdi. Ben o dönemde saha çalışmasında bulunduğum için beni normal bir misyoner iken müslüman olan ve aslına rücu eden biri olarak düşünüp münferiden bir hareketle aramış olabileceği kanaatindeyim. Eğer benim ne tür bir görevde olduğumu bilseydi, böyle bir girişimde kesinlikle bulunmazdı. İsmini binbaşı (YYYY YYYY) olarak ve daha sonra da (ZZZZ) olarak belirten kişinin aradığı telefon numarasını ben o tarihlerde telefon rehberime not etmiştim. Not ettiğim bu bilgiyi buraya tekrar ifade için gelmeden önce buldum. Not ettiğim bilgilere göre bu kişi bu görüşmeleri benim 0 535 746 00 93 numaralı hattımı 0 XXX XXX XX XX numaralı hat üzerinden arayarak yaptı. Telefon numarasını yazdığım telefon rehberimin yaprağını ibraz ediyorum. Bu not kağıdının üzerinde yazılı bulunan isimler Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili yaptığım çalışmalar sırasında kullanılan kod isimlerdi. Hakan, Adem Gedik'in; Halil ve Hüseyin, Haydar Yeşil'in; Halid, Hoca dediğimiz Ruhi Abat'ın; Hamit benim kod isimlerimdi. Ben bu kod isimlerini unutmamak için o tarihlerde not almıştım. Benim kod ismim sürekli olarak Hamit'ti. Ancak diğerleri zaman zaman kod isim değiştiriyorlardı. Bu nedenle bu kağıtta yazılı olan diğer 3/42 isimlerde bu kişilerin kullandıkları diğer kod isimlerden bazıları idi. Bu ajanda eski bir ajanda idi. Ben kod isimler verildiğinde 2007 yılında bu kod isimleri bu not defterime işlemiştim. Bu yaprak benim elimdeki ajanda arasında duran bir yapraktı. Delil olması nedeniyle buraya gelirken bunu arasından kopararak ibraz etmek üzere getirdim. Bu kod isimleri not aldığımı yeni farkettim. Binbaşı (YYYY) Hopa ve telefon numarasını ise ben bu kişi beni aradığında ajandama zaten kaydetmişim. Ajandam arasında bu numaranın durduğunu görünce de buraya gelirken bu kağıdın alt kısmına not olarak kendim yeni yazdım. Zaten kod isimler ile Binbaşı (YYYY)'e ilişkin bilgilerin ve telefon numarasının yazıldığı kalemler farklıdır. Bu fark gözle de rahatlık görülebilmektedir. İsmini binbaşı (YYYY YYYY) olarak ve daha sonra da (ZZZZ) olarak belirten kişinin ikinci aramasından yaklaşık bir ay sonra Rahip Santoro Trabzon'da öldürüldü. Bu Rahip öldürüldüğünde ben, beni daha önce arayan ve kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan kişinin bu eylem nedeniyle beni aradığı kanaatine vardım. Ancak bu düşüncem o tarihlerde sadece bir kanaat idi. —2006 yılı Temmuz ayında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD'dan, Malatya ilinde Kurmay Albay Mehmet Ülger ile bir çalışma yapacağına ilişkin talimat gelmesi 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde bana TUSHAD'dan Mehmet Ülger ile birlikte Malatya'ya dönük bir çalışma yapacağım hususunda bir talimat geldi. Ben bu talimat gelene kadar saha çalışmasına devam ettim. Bu talimatı getiren kişi normalde (XXXX XXXX) olması gerekirken, bu talimat bu kişinin görevlendirdiği başka bir kurye aracılığıyla rutin dışı uygulama olarak gelmişti. Bu yazıda, "KURMAY ALBAY MEHMET ÜLGER İLE BİR ÇALIŞMA YAPACAKSINIZ, TENSİP VE BİLGİLERİNİZE ARZ OLUNUR" şeklinde bir talimat vardı. Bu kısa bilgiden sonra normalde açıklayıcı bir geribildirim gelmesi gerekirken, böyle bir bildirim gelmedi. TUSHAD'da talimatlar Hurşit Tolon tarafından veriliyordu. Hurşit Tolon o dönemde emekli olsa da TUSHAD'da ki etkinliği devam etmekteydi. Bu talimatın da Hurşit Tolon tarafından verildiğini düşünüyorum. Zaten Hurşit Tolon'da 2006 veya 2007 tarihinde Malatya Cinayeti öncesi Malatya da ziyaretlerde bulunmuş, dönemin 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız kendisinin emekli olmasına rağmen törenle karşılamıştı. Bu talimat sonrası 3. Bölgede bulunan Mehmet Ülger ve ekibi ile ifadelerimde ayrıntılı olarak belirttiğim çalışmalara katıldım. TUSHAD tarafından gönderilen talimatlarda isimleri belirtilen bölgelerin ayrımını bizzat TUSHAD yapmıştır. Bu ayrımı yaparken bölgeler arası kültürel farklılıklar esas alınmıştır. Bu ölçütler dahilinde Türkiye 4 Bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgelerden 1. Bölge olan yerler Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleridir. 2. Bölge İç Anadolu Bölgesidir. 3. Bölge Malatya ilinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleridir. 4. Bölge ise Karadeniz Bölgesinin tamamını içine almaktadır. Benim faaliyet 3/43 yürüttüğüm bölge 1. Bölgedir. Mehmet Ülger ve ekibinin faaliyet yürüttüğü bölge ise 3. Bölgedir. —24/07/2006 tarihinde, Malatya ilinde Mehmet Ülger ile birlikte yürütülecek Misyonerlikle ilgili çalışmalar kapsamında Ruhi Abat'ın, Abdullah Atılgan aracılığı ile Deniz Uygar (İlker Çınar) ile tanışması ve irtibat için 5389341342 numaralı telefonunu bırakması Bu yazının gelmesinden yaklaşık bir hafta sonra Abdullah Atılgan, Tarsus'a yanıma geldi. Kendisiyle çoğunlukla çay bahçelerinde buluşurduk. Bana Malatya İnönü Üniversitesinde akademisyen olan Ruhi Abat isimli bir şahsın geleceğini ve benimle görüşüp tanışacağını, bu kişinin aynı zamanda Mehmet Ülger ile çalıştığını söylemesi üzerine, ben bunu canlı bir geri bildirim olarak anladım ve kabul ettim. Abdullah Atılgan bana, TUSHAD'ın misyonerlikle ilgili ileriye dönük bir çalışması olacağını, Malatya Jandarma İl Komutanı Mehmet Ülger'in bir çalışma yaptığını, brifing vereceğini, bu brifingde benim Mehmet Ülger'e yardım etmem konusunda TUSHAD'ın talimatı olduğunu, Mehmet Ülger'in vereceği brifingin çok önemli olduğunu, bir kadro oluşturduğunu, benim de bu kadro içerisinde çalışmam gerektiğini söyledi.Bende kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim. Ben çalışmanın ne olduğunu bilmiyordum.Sadece brifing konusunda yardımcı olacağımı biliyordum. Ancak Abdullah Atılgan'ın Mehmet Ülger'in ne tür bir çalışma içerisinde olduğunu bildiği kanaatindeyim. Ayrıca Abdullah Atılgan bu görüşmemizde bana çocuklarının Taşucu'nda bir yerde kaldıklarını ve denize girdiklerini, bu nedenle fazla gecikmeden gitmesi gerektiğini söylemişti. Ben bu görüşmemizin yaz aylarında olduğunu bu şekilde de ayrıca hatırlıyorum. Bu görüşme yapıldığı zamanlarda okullarda tatil olmuştu. Dolayısıyla bu görüşmenin Temmuz ayında gerçekleşmiş olma ihtimali yüksektir. Abdullah Atılgan ile bu görüşmemizden yaklaşık bir hafta veya on gün sonra Abdullah Atılgan, Ruhi Abat ile birlikte Tarsus'a geldiler. Yanlarında Murat Göktürk yoktu. Mehmetçik parkında buluştuk. Bu parkın işletmesi daha öncede belirttiğim gibi bende idi. Ruhi Abat ile bu görüşmemiz, daha çok tanışma şeklindeydi. Bana Mehmet Ülger'in selamı olduğunu söyledi. Ben bu selam üzerine gelen kişinin Mehmet Ülger tarafından gönderilmiş olduğunu anladım. Ayrıca bu görüşmemizde bana misyonerlik konusunda çeşitli kurumlarda, Malatya Müftülüğünde vermiş olduğu konferanslardan söz etti. Bana misyonerlerin emperyalizmin bir kolu olduğunu, bu misyonerlik faaliyetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini, devletin tüm kurum ve kuruluşlarının buna hassasiyet gösterdiğini gördüğünü anlattı. Bu görüşmemizde bana ne tür bir çalışma yapılacağına ilişkin herhangi bir bilgi vermedi. Ayrılırken kendisine ait 538 934 13 42 nolu telefon numarasını bu tarihte vermiş olabilir. —25/07/2006 tarihinden itibaren tanık Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın çalışmalara başlaması ve 12/10/2006 tarihinden itibaren de Ruhi Abat ile sürekli irtibat halinde olması 3/44 Ruhi Abat ile tanışma sonrası akademik camiadan Zekeriya Beyaz ve Kadir Albayrak ile görüşmelerim oldu. Müftülüklerde ve üniversitelerde konferanslara katıldım. Bazı gazete ve medya organları ile irtibata geçtim. Ruhi Abat'ın beni aradığı Ekim ayına kadar bu faaliyetlerime yoğun olarak devam ettim. Bu tarihten itibaren de özellikle Ruhi Abat ile sürekli olarak irtibat halinde oldum. —20-21/11/2006 tarihleri arasında Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmek üzere Malatya ilinden Tarsus ilçesine giderek iki kez görüşmeleri ve görüşme sonrası Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kendisini telefonla arayarak Malatya iline davet edeceklerini söylemesi Bu görüşmemizden sonra Malatya İnönü Üniversitesinde İlahiyat Bölümü Öğretim Üyesi olan Ruhi Abat ve daha önce tanımadığım Malatya Jandarma Alay Komutanlığında İstihbarat Şubesinde görevli Astsubay Başçavuş Murat Göktürk birlikte Tarsus'a yanıma geldiler. Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün birlikte Tarsus'a yanıma gelerek benimle görüşme tarihi, 2006 yılının Kasım ayı olma ihtimali yüksektir. Ayrıca bana gelirken el çantası içerisinde kayısı kurusu da getirmişlerdi. Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün birlikte Tarsus'a geldikleri zaman iki kez bir araya gelerek görüşme yaptık. İlk görüşme öğleden sonra gerçekleşti. Daha sonra Mersin iline geçtiler. Ertesi gün tekrar Tarsus ilçesine gelerek bana uğradıklarında geceyi Abdullah Atılğan'ın evinde geçirdiklerini öğrendim. Yanıma geldiklerinde kendilerinden Tarsus'ta Mehmetçik Parkında buluşmuştuk. Ruhi Abat bana kendilerini Mehmet Ülger'in gönderdiğini, bir çalışma yapılacağını söyledi. Daha sonra yanında bulunan Murat Göktürk'ü arabaya göndererek çantasını getirmesini söyledi. Çantasından resim kağıdı boyutunda çok miktarda resim çıkardı. Bu resimleri bana göstererek resimlerdeki şahısları tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de gösterilen resimlerden Martin Delange'yi ve Necati Aydın'ı tanıdım. Fotoğraflar arasında daha sonradan Tilman Geske ve soy ismini bilmediğim Angus..., Uğur Yüksel isimli şahıslar olduğunu öğrendiğim ve daha birçok şahsın fotoğrafı bulunmaktaydı. Resimlerin büyük boyutta ve çok sayıda kişinin fotoğrafının olması daha önceden bir istihbari çalışmanın yapıldığı kanısını bende uyandırdı. Ruhi Abat fotoğrafları bana gösterdikten sonra Mehmet Ülger'in selamı olduğunu, Ülger'in talimatıyla aracı olarak geldiğini, Mehmet Ülger'in bir brifing vereceğini, kapsamlı bir çalışma olduğunu, kendisinin akademisyen olduğunu, o yapı içerisinde olduğunu, Malatya'da Misyonerlere yönelik bir çalışma yapılacağını söyledi. Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili konuşmalarımızda Ruhi Abat ile benzer fikirleri paylaşmamız nedeniyle aramızdaki samimiyet gelişti. Bu görüşmelerden sonra beni arayacaklarını belirterek ayrıldılar. Abdullah Atılğan'la daha sonra aramızda geçen bir konuşmada bana Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile görüşmemizin nasıl geçtiğini, kendilerine yardım edip etmeyeceğimi sordu. 3/45 Bende kendisine görüşmenin iyi geçtiğini ve kendilerine yardım edeceğimi söyledim. —27/11/2006 tarihinde Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla arayarak Malatya iline davet etmesi Buluşmamızdan yaklaşık bir hafta sonra Ruhi Abat beni aradı. Tanışmamızın kendisi açısından da çok faydalı olduğunu, en kısa zamanda beni Malatya'ya davet edeceklerini söyledi. Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün Tarsus ilçesine birlikte geldikleri 20-21/11/2006 tarihinden sonraki 27/11/2006 tarihinin bu tarih olma ihtimali yüksektir. Ruhi Abat ile görüşmelerimiz telefonla devam etti. —16-17/12/2006 tarihleri arasında Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline davet etmesi üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın Malatya iline gelmesi Bu görüşmeden bir süre sonra Ruhi Abat beni tekrar arayarak Malatya iline davet etti ve Malatya otogarında beni karşılayacaklarını söyledi. Bu davetten yaklaşık bir hafta sonra da Malatya iline Aksoğanoğlu firmasına ait otobüs ile gece yola çıktım. Sabah erken saatlerde Malatya otogarına indim. Daha önce Malatya iline hiç gelmemiştim. Bu ilk gelişimdi. Otogara indikten sonra telefon ile Ruhi Abat'ı arayarak geldiğimi haber verdim. Ruhi Abat, kendi arabasıyla yanında Murat Göktürk olduğu halde birlikte otogara gelerek beni aldı ve istirahat etmem için kalacak olduğum Malatya'nın girişindeki çok lüx bir otel olan GAP Royal oteline götürdüler. GAP Royal Otelde kaldığım zamanlarda kendi adıma kayıt yapılmıyordu. Zaten bu otel Jandarma bölgesinde idi. Malatya iline geldiğim zamanlarda kalacağım yer önceden Mehmet Ülger tarafından hazırlatılıyordu. Bu nedenle Malatya iline ilk gelişimde ve daha sonraki zamanlarda ki gelişlerimde GAP Royal Otelde herhangi bir kimlik vermeden ve kayıt yaptırmadan kaldım. Malatya iline gelişlerim sırasında bazen Çalıştay adı altında toplantılar, bazen Çalıştay'a hazırlık ve çalıştay sonrası çalıştayda görüşülen konularla ilgili eksiklikleri belirleme çerçevesinde toplantılar, bazen de genel anlamda misyonerlik konusunda görüşmeler yapıyorduk. Malatya iline ilk olarak geldiğim 16-17/12/2006 tarihinden, Zirve Yayınevi Cinayetinin olduğu 18/04/2007 tarihine kadar geçen süreçte hatırladığım kadarıyla 2 kez Çalıştay adı altında toplantı yapıldı. Ayrıca çeşitli zamanlarda Malatya iline gelişlerimde bir araya gelerek toplantılar düzenledik. Bu toplantıların kaç adet olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum. Benim, Malatya iline ilk olarak geldiğim 16-17/12/2006 tarihinde yapılan çalışma Çalıştay veya toplantı değildi. Bir nevi tanışma ve ön hazırlık kapsamında yapılmış bir görüşmeydi. Bu gelişimde GAP Royal Otele Ruhi Abat ve Murat Göktürk tarafından götürüldüğümde öğleye kadar otelde dinlendikten sonra, öğle saatlerinde yanıma Ruhi Abat, Murat Göktürk ve daha sonra adını Haydar Yeşil olarak öğrendiğim Malatya Jandarma Komutanlığı 3/46 İstihbarat Şubesinde görevli Binbaşı Haydar Yeşil geldi. Kendileriyle Malatya'nın içinde bulunan bir Restorant da yemek yedik ve sohbet ettik. Yemekte genellikle tanışma ve Misyonerlik faaliyetleri hususundaki ortak paydalarımız konusunda konuştuk. Daha çok kimin neler bildiği konusunda birbirimizi tartıyorduk. Ruhi Abat misyonerlik konusunda bilgi sahibi birisiydi. Bu kişi bana Malaya'da misyonerlik faaliyetleri ile ilgili konferanslar düzenlediğini, Jandarma ve Emniyet birimlerine, bu konuda danışmanlık yaptığını söylemişti. Beni Malatya'nın değişik yerlerine götürerek gezdirdiler. Bunun dışında toplantı veya Çalıştay adı altında herhangi bir yerde, bir araya gelerek görüşme yapmadık. Mehmet Ülger'i, bu gelişimde hiç görmemiştim. Bana söylendiğine göre şehir dışına gitmişti. Ancak ben bu gelişimde Mehmet Ülger ile de tanışıp görüşeceğimi sanıyordum. Yine bu gelişimde Adem Gedik ve Mehmet Çolak'ı da görmedim. Mehmet Çolak'ı o zaman tanımıyordum. Sadece Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Haydar Yeşil ile görüştüm. Mehmet Ülger ile ilk tanışmam daha sonra Malatya iline ikinci kez gelişim sırasında olmuştur. Bu ilk gelişimde Malatya ilinde 2 gün kaldıktan sonra tekrar Tarsus ilçesine otobüs ile döndüm. "29/12/2006 ve 09-10/01/2007 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Mehmet Çolak ile tanışması, tarihi eser kaçakçılığı konusunda Mehmet Çolak'a yardımcı olması ve Mehmet Çolak ile birlikte 10-11/01/2007 tarihinde düzenlenecek 1. Çalıştay Toplantısına katılmak üzere Malatya iline gelmesi Ruhi Abat, bir gün beni telefonla aradığında, "ŞEYHMUZ İSİMLİ BİR ŞAHSIN TARSUS'A GELECEĞİNİ, TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI KONUSUNDA YÜRÜTÜLEN BİR ÇALIŞMA İLE İLGİLİ OLARAK KENDİSİNE YARDIMCI OLMAMI" istedi. 2006 yılı Kurban bayramı içerisinde siyah renkli sanırım Polo marka kiralık bir araç ile birisi geldi. Bana kendisinin ŞEYHMUZ olduğunu söyledi. Yanında soyadını bilmediğim Adnan isimli bir uzman çavuşta vardı. ŞEYHMUZ'un sonradan ismini Mehmet Çolak olarak öğrendim. Mehmet Çolak isimli şahıs Mehmet Ülger'in en yakınındaki kişilerden biriydi. Malatya Jandarma İstihbarat biriminde uzman çavuş olarak görev yapıyordu. Çalıştay toplantılarına doğrudan katılmasa da istihbari anlamda Mehmet Ülger'e bağlı olarak çalışmalar yapıyordu. Misyonerlik ile ilgili yaptığımız çalıştay toplantılarında Mehmet Ülger'in yanına sürekli gelip giderdi. Mehmet Çolak'ın, Mehmet Ülger ile ast üst ilişkisinden farklı bir diyalogu vardı. Beni, Mehmet Çolak ile tanıştıran Ruhi Abat oldu. Aramızda sürekli kendisine ŞEYHMUZ olarak hitap ediyorduk. Ben Şehmus'la Tarsus'ta buluştum. Tanışmamızda bana Tarsus İlçe Emniyet Müdürünün dayısı olduğunu söyledi. Mehmet Çolak'a, bu gelişinde tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili bağlantı kurma konusunda yardımcı oldum. Oktay isimli emekli öğretmen olan bir aracı ile irtibatını sağladım. Oktay'da tarihi eseri (tarihi para) elinde bulunduran şahsı tanıyordu. 3/47 Mehmet Çolak, Malatya iline döndükten sonra aynı konu ile ilgili olarak ikinci kez yaklaşık bir hafta, on gün sonra bu sefer siyah Mercedes Vito marka bir araç ile geldi. Yanında yine Adnan isimli uzman çavuş vardı. Mehmet Çolak iki gün kadar Mersin Nobel otelde kaldıktan sonra ben, Mehmet Çolak, Adnan ve Oktay isimli şahıslar olduğu halde birlikte Mercedes Vito araç ile Malatya iline geldik. Tarihi eser olayı bu iki kez geliş sırasında meydana geldi. Ancak bu tarihi eser konusu asılsız çıktı. Bu tarihlerin, HTS kayıtlarından tespit edilen 29/12/2006 ve 09-10/01/2007 tarihleri olması ihtimali yüksektir. "11/01/2007 tarihinde düzenlenen 1. Çalıştay Toplantısına Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katılmak için Mehmet Çolak ile birlikte 10/01/2007 tarihinde Malatya iline gelmesi, 1. Çalıştay Toplantısının gerçekleştirilmesi, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili görev taksimatının yapılması, gizliliği sağlamak için KOD isimlerin, irtibat için özel hattın verilmesi 10/01/2007 tarihinde Mehmet Çolak ile Malatya'ya geldiğimde, GAP Royal Otele bizimle birlikte gelen Oktay ile birlikte yerleştik. Hatta Oktay Hoca'nın tarihi eser ile ilgili ismini verdiği şahısla görüşme olmayınca bu iş iptal oldu. 10/01/2007 günü geceyi otelde geçirdim. Ertesi gün Mehmet Ülger'in, sivil kıyafetle benimle görüşmek için otele geldiğini ancak geri Malatya İl Alay Komutanlığının eski binası olan Alaya döndüğünü öğrendim. Aynı gün Mehmet Çolak beni otelden alarak birlikte Jandarma Komutanlığının eski binasına, Malatya'ya gelirken geldiğimiz Mercedes Vito aracın haricinde başka bir araç ile götürdü. Burada bizi Mehmet Ülger sivil kıyafetlerle karşıladı. Kendisi bu dönemde Malatya İl Jandarma Alay Komutanıydı. Mehmet Ülger'in yanında Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'da vardı. Murat Göktürk ve Adem Gedik'i bu gelişimde görmemiştim. Komutanlık içerisinde toplantı salonu olduğunu düşündüğüm bir salonda ben, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger, ilk toplantımızı yaptık. Toplantı başlamadan önce Mehmet Ülger bir telefon görüşmesi yaparak "KOMUTANİM" diye hitap ettiği kişiye beni kastederek "BEKLENEN MİSAFİRİMİZ GELDİ" şeklinde bilgi verdi. Aramış olduğu kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Ama onun bir üstü 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız olabileceğini düşündüm. Bu toplantıda Mehmet Ülger, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bir çalıştay oluşturulduğunu söyledi. Bu çalıştayın misyonerlik faaliyetleri üzerine bir laboratuar çalışması yapacağını ve bu çalışmada bana da görev verildiğini söyledi. Bahsettiği görevin vatan millet adına faydalı olacak bir görev olacağını ifade etti. Malatya iline Mehmet Çolak ile birlikte gelirken yanımda bulunan flash bellekte uzun süredir saha çalışmaları kapsamında misyonerlik konusunda yaptığım bilgi ve belgeleri de getirmiştim. Bu çalıştay toplantısı sırasında bunları sundum. Aynı şekilde Ruhi Abat'da bu konuda yaptığı bazı çalışmalar ile ilgili belgeleri vermişti. Toplantı esnasında toplantı masası üzerinde bulunan bir çantadan Ruhi Abat, bazı belge 3/48 ve fotoğraflar çıkardı. Hatırladığım kadarıyla belgeler arasında Kayra Kitapevine ait broşürler de vardı. Fotoğraflar arasında ise Malatya Zirve Yayınevi cinayet zanlılarından Emre Günaydın'ın bulunduğu, Malatya'daki misyonerlerle ilişkili olduğunu söylediği çok sayıda şahsın fotoğrafını gösterdi. Emre Günaydın'ı tanıyıp tanımadığımı özellikle sordu. Emre Günaydın'ın diğer kiliselerde isminin geçip geçmediğini, kilise cemaati içerisinde aktif biri olup olmadığını sordu. Ben de bu sorularından Emre Günaydın'ın kendileri tarafından benim gibi misyonerler arasına yerleştirilmiş bir elemanları olduğunu ve diğer cemaat mensupları tarafından bilinip bilinmediğini anlamaya çalıştıklarını düşündüm. Ayrıca gösterilen fotoğraflar arasında yine Zirve Yayınevi Cinayetinde öldürülen Tilman Geske'nin, Malatya'daki Kayra Kitapevinde çalışan Levent Ercan Geleğen isimli şahsın da fotoğrafı vardı. Levent Ercan Gelegen'i 2002 yılında Tarsus'da Tarsus Kilisesi lideri Eric Oosterbroke görüşmem olduğu için gittiğim zaman burda gördüm. Levent Ercan Gelegen'e halini hatırını sorduğumda işsiz olduğunu söyledi. Bende Eric Oosterbroke'ten Levent'e yardımcı olmasını rica ettim. Eric Oosterbroke'da Martin Delange ile görüşerek Levent'in Mersin'deki Kayra Kitapevinde çalışmasını sağladı. Levent'e iş bulma konusunda öyle bir yardımım olmuştu. Martin Delange Malatya'ya göç edince Kayra Kitapevini de Malatya'ya taşıdı. Levent'te Martin ile birlikte Malatya'ya gitti. Levent aynı zamanda JİTEM'e lokal anlamda çalışan bir haber elemanıydı. Ben kendisinin kim olduğunu biliyordum. Ama o kendisi ile ilgili bildiklerimden haberdar değildi. Levent Mersin'deyken Abdullah Atılğan'ın haber elemanıydı. Mersin'deki Kayra Kitapevi ile ilgili Abdullah Atılğan'a bilgi aktarıyordu. Levent Malatya'ya gittikten sonra Abdullah Atılgan, Levent'in Malatya Jandarma İstihbarat birimi ile irtibat kurmasını sağlayarak burada bilgi toplamaya devam etmesini sağladı. Malatya'da Kayra Kitapevi ile Zirve Yayınevi aynı ofisi kullandığından Levent Geleğen tarafından elde edilen bilgi ve belgeler Malatya Jandarma İstihbarata ulaştırılıyordu. Bu nedenle yapılan toplantı esnasında gördüğümü belirttiğim Kayra Kitapevi ile ilgili broşürleri Levent Ercan Geleğen vasıtası ile temin ettikleri kanaatindeyim. Bana toplantıda fotoğrafı gösterilen Levent Geleğen ile ilgili, kendini tanıdığımı söyleyerek kendisinden bahsettim. Levent Gelegen'in nasıl bir kişiliğe sahip olduğuna dair de aramızda konuşma geçti. Ayrıca Levent Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş oldukları, Emre'nin zaman zaman Levent'in kaldığı bekar evine gittiği konuşuldu. Bu konuşmalardan ve Levent'in Malatya Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı Levent ile Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Murat Göktürk isimli şahısların ilişki içerisinde oldukları ortaya çıkmaktadır. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesinde Levent, Malatya Kayra Kitapevinden ayrılarak Tarsus'ta bir internet cafe de çalışmaya başlamıştı. Toplantı esnasında yine Mehmet Ülger bir konuşmasında Kayra Kitapevinin sahibi Martin Delange ile Levent Geleğen arasında problem olduğunu, Martin Delange'nin kitapevini kapatarak yurtdışına gittiğini söylemişti. 3/49 Cinayet işlendikten sonra bir gün Levent Gelegen'in yanına giderek cinayetle ilgili kendisinin cinayette nasıl bir konumu olduğunu öğrenebilmek maksadıyla çok yanlış yaptığını söylediğimde bana "BENİMLE UĞRAŞMA, BEN KONUŞURSAM YER YERİNDEN OYNAR" diyerek internet cafeden çıktı. Bu nedenle Levent'in cinayetle ve azmettiricileri ile ilişkili olduğu kanaatindeyim. Daha sonra çalıştay ile ilgili program ve görev dağılımına geçtik. Mehmet Ülger bana verilen görevi söyledi. Bu görevin; hazırlanacak raporlara katkıda bulunmam, günü ve zamanı geldiğinde provokasyon amaçlı toplumsal bir infial yaratmak için ajitasyon çalışması yapmam gerektiği şeklinde olduğu söylendi. Ayrıca bu çalışmada benim ödülümün de olacağı, bunun ile ilgili bir ödeneğin olduğu, her türlü maddi desteğin sağlanacağı söylendi. Bu, benim TUSHAD'dan almış olduğum maaşımın haricinde bir ödenek olacaktı. Bu görev dağılımında Ruhi Abat'a düşen görev, akademik sonlandırma yani yapılan çalışmanın daha düzenli olmasını sağlamaktı. Redaksiyon olarak da tabir edilen bu görev hem düzenleme, hem de bilgi katkısı sağlama şeklinde olacaktı. Toplantıda Ruhi Abat, Emre Günaydın'ın yürekli biri olduğu şeklinde övgü içeren sözler kullandı. Ancak ben yapılan çalışmanın tam anlamıyla içeriğine vakıf olmadığım için Ruhi Abat'ın bu şekildeki görüşlerini tam olarak anlayamadım. Haydar Yeşil, görev dağılımı ve koordinasyon konusunda görevliydi. Bir çeşit proje koordinatörüydü. Kullanılacak araçları ve uygulanacak yöntemleri onun belirlerdi. Mehmet Ülger'e karşı sorumlu olarak Malatya Zirve Yayınevi cinayetinde yer alan çocukların koordine edilmesi gibi tüm aktiveyi yönlendiren bir konumdaydı. Murat Göktürk istihbaratçı olması nedeniyle bilgi toplama bağlantı kurma faaliyetlerini yürütüyordu. Ayrıca toplantıda yapılacak çalışmanın çok gizli tutulmasından dolayı birbirimize hitapta kullanacağımız kod isimler bulmamız gerektiği söylendi. Ruhi Abat "ZAHİT ve HOCA", Haydar Yeşil "HALİL", Mehmet Ülger'in 'ERCÜMENT, AĞA ve CENK', ben ise "HAMİT" Kod ismini kullandık. Kod numaram da 2594326 idi. Bana yapılan ödemeler de zaten belirtmiş olduğum Kod numarasıyla yapılıyordu. Bu toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil'e, "YAŞAMİ DOSYASİNİ AÇTIN Mİ HAYDAR?" şeklinde bir soru sorduğunu hatırlıyorum. Mehmet Ülger bana yapılan çalışmanın çok gizli olduğunu, bu çalışmanın herhangi bir şekilde açığa çıkması durumunda mutlaka bunun hesabının görüleceğini söyleyerek gözdağı verdi. Mehmet Ülger bana bir ara Ramazan Akyürek isminde bir kişiyi tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de tanımadığımı söyledim. Bunun üzerine Mehmet Ülger bana bu kişinin bir beyanatı 3/50 olduğunu ve bu beyanatında ses getirecek eylemlerin olacağı iller arasında İstanbul, Malatya ve doğuda bir il olduğunu söylediğini, bu sözü bu kişinin söylediğini duyup duymadığımı sordu. Ben de duymadığımı, bilgim olmadığını söyledim. O da senin istihbaratın geniştir, duymuş olmalısın, iyi düşün şeklinde söyleyerek bende bir tür algı oluşturmaya çalıştı. Bu sırada Mehmet Ülger ile Ruhi Abat birbirlerine bakarak karşılıklı manalı bir şekilde gülüştüler. Ben bu şekilde Mehmet Ülger'in bana Ramazan Akyürek ile ilgili sözler söylemesine o zaman buna da herhangi bir anlam verememiş ve manidar bulmuştum. Mehmet Ülger'in, yukarıda belirttiğim Ramazan Akyürek'le ilgili söylediği sözlerin ne anlama geldiğini bana, yakın tarihte Ankara ili Kumrular sokakta meydana gelen patlama olayı gösterdi. Bu patlama bildiğim kadarıyla Ramazan Akyürek'in evinin civarında olmuştu. Bu patlamada aynı zamanda bu kişinin kızıda yaralanmıştı. Ben, bu olay hakkındaki bilgilerimi bir bütün olarak değerlendirdiğimde, bu saldırıyı gerçekleştirenlerin arka planında Hrant Dink davasına yönelik olarak Ergenekon Terör Örgütünün taşeron örgütlere verdiği, Ramazan Akyürek'e yönelik bir operasyonu olduğu kanaatine vardım. Toplantıda bana birebir görüşme yapabilmemiz için yeni bir telefon ve yeni bir hat verildi. Kendileriyle yalnızca vermiş oldukları telefonla irtibat kurmamı, bu telefonla başka bir yeri aramamamı kesin bir dille söylediler. Bana verilen telefonu Haydar Yeşil açarak aktif hale getirdi ve irtibat kuracağım numarayı bizzat kendisi telefona kaydetti. Ben bana verilen bu numara ile telefona kaydedilen numarayı hatırlamıyorum. Telefon ve hat konularıyla sürekli Haydar Yeşil ilgilenirdi. Bana verilen hat ile yalnızca kendilerinin kullandığı bir numara ile görüşüyordum. Benim aradığım numarayı genellikle Haydar Yeşil ve Ruhi Abat birlikte kullanıyordu. 05357460093 nolu telefon numaram ile de Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat isimli şahıslar ile görüşmelerim mevcuttur. Hatta 05357460093 nolu kullanmış olduğum telefon ile toplantıya geldiğimde Mehmet Ülger bana bu telefonla Malatya'ya gelmememi, daha sonra baz istasyonları bilgilerinin ortaya çıkması halinde sıkıntı olabileceğini söyledi. Kullandığım numaralardan olan ve şuan eşimin kullandığı benim üzerine kayıtlı 05363412599 numara ile de Mehmet Ülger ve Ruhi Abat ile görüştüğümü hatırlıyorum. Bu tarihten sonraki görüşmelerimizin bir kısmı özel telefonla olmakla birlikte, kendi telefonumla da görüşmelerimiz oluyordu. Ben gizli olmasını gerektiren bir durum olduğunu düşünmediğim için kendi telefonumla irtibat kurmakla birlikte bana verilen özel telefon ile de günlük hayatımda konuştuğum diğer şahıslarla da irtibat kuruyordum. Ruhi Abat'da birebir kullandığımız telefon yanında olmadığı zamanlarda kendi telefonuyla beni arıyordu. Ancak misyonerlik konusunda yaptığımız çalışmalara ilişkin ayrıntılı konuları genellikle özel telefon üzerinden konuşarak hallediyorduk. Günlük hayatta kullandığımız telefonlarda gerçek isimlerimizi kullanıyorduk. Fakat birebir kullandığımız telefonlarda deşifre olmamak için kod isimlerimizle hitap ediyorduk. Ruhi Abat beni kendi cep telefonumdan aradığında hiç bir zaman kod ismim olan Hamid ismi ile bana hitap etmezdi. 3/51 Görüşmemiz bittikten sonra Malatya iline birlikte geldiğimiz Oktay isimli şahıs, sanırım oğlu ile haberleşmiş ve Oktay'ın oğlu annesi ile birlikte bir araçla Malatya iline gelmişti. Ben de toplantı bitiminde gelen bu araç ile birlikte Malatya'dan ayrılarak Tarsus ilçesine geri döndüm. Tarsus'a döndükten sonra Malatya'daki misyonerlik faaliyetleri, burada bulunan misyonerlerin kimler olduğu ve ne tür çalışmalar yaptıkları konusunda bilgi toplamak amacıyla çalışmalara başladım. Bu süreçte Malatya'da bulunan Kayra Kitapevi ve Zirve Yayınevi ile ilgili daha kapsamlı çalışmalar yaptım. Malatya'daki şahıslar ile ilgili Mersin'de Kayra'nin ilk kurulma amacından yola çıkarak misyoner olarak çalışanlar kimlerdir, nasıl bir kişiliğe sahipler, çalışma metotları nelerdir, faaliyetleri nelerdir, hazırladıkları broşürler nelerdir, hangi kitapları çıkardıkları vs. gibi çalışmalar yaptım ve bu çalışmaları yazılı hale getirerek bir araştırma dosyası hazırladım. Hazırladığım dosyayı 1. Çalıştayın yapıldığı 11/01/2007 tarihinden yaklaşık bir ay sonraki 2. Çalıştay toplantısına getirerek Mehmet Ülger'e teslim ettim. —03/02/2007 tarihinde Ruhi Abat'ın Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile 3 kez görüşmesi ve daha sonra buluşması, bu görüşmeler öncesi ve sonrasında isee Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmeler yapması Ruhi Abat, Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile yaptığı telefon görüşmeleri öncesinde ve sonrasında benimle irtibat kurmuş olabilir. Ancak benim Ruhi Abat'ın Mustafa Günaydın ile olan irtibatına ilişkin tek bilgim bana daha önceki ifadelerimde belirttiğim gibi cinayet sonrasında Taşucu'nda yapmış olduğumuz Misyonerlik ve Emperyalizm ile ilgili çalışmalar esnasında Mustafa Günaydın ile aynı serviste gelip gitmelerinden dolayı onu tanıdığını ve Mustafa Günaydın'ın sahibi olduğunu söylediği spor salonundan bahsettiğini hatırlıyorum. Bunun dışında cinayet öncesi Ruhi Abat'ın, Mustafa Günaydın ile bir irtibatının olduğuna ilişkin bilgim yoktur. Ancak bu görüşmeler Ruhi Abat'ın Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile irtibat halinde olduğunu göstermektedir. —11-12/02/2007 tarihleri arasında düzenlenen 2. Çalıştay Toplantısına Deniz Uygar (ilker Çınar) 'ın Malatya iline gelerek katılması, toplantı sırasında Zirve Yayınevi Cinayetinden dolayı yargılaması devam eden Varol Bülent Aral'ın gelerek Mehmet Ülger ile görüşmesi İlk toplantıdan yaklaşık bir ay sonra yine Malatya'ya gittim. Yine yukarıda belirttiğim şekilde Ruhi Abat ve Murat Göktürk beni karşıladılar. Birlikte Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasına gittik. Toplantıdan önce Kayra ve Zirve Yayınevi hakkında hazırlamış olduğum dosyayı Mehmet Ülger'e teslim ettim. Toplantıda çalıştay olarak isimlendirdiğimiz ikinci Çalıştay toplantısında; ben, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'tan oluşan toplantı grubu ile birlikte Misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladık. Bu konudaki teklif de Mehmet Ülger'den 3/52 gelmişti. Zaten ilk toplantı sonunda da Mehmet Ülger bana bu konuda bir ön hazırlık yapmamı söylemişti. Ben de bu hazırlığı yapmıştım. PKK ile Misyonerlik arasında bağlantı olduğu ile ilgili istihbari bilgiler varmış gibi gösterilen belgeler hazırlandı. PKK ve Misyonerlik arasındaki bağlantıyı gösteren istihbari bilgileri temellendirmek amacıyla misyonerlik faaliyeti yürüten kişilerin isimleri belirtilmek suretiyle sanki bu bilgiler onlardan alınmış gibi düzmece ses kaydı düzenleniyordu. Bunlar kanıtsal bir argüman olarak kayda geçmesi ve sorulduğu zaman kanıtsal dayanak gösterilmesi amacıyla yapılan bir kolektif çalışmaydı. Çalıştay bu şekilde çalışmalarını yürütüyordu. Yapılan bu çalışmalarla gerçekleştirilecek olan laboratuar çalışması desteklenmiş olacaktı. Hazırlanan bu istihbari belgeler Mehmet Ülger'in hazırlayacağı brifinge temel oluşturduğu gibi aynı zamanda, benimde sonradan öğrendiğim Malatya'da yapılması planlanan, henüz ismi konulmayan eylem için dayanak teşkil edecekti. Toplantı esnasında Murat Göktürk, toplantı salonuna gelerek "ARAL" isimli bir şahsın geldiğini haber verdi. Bunun üzerine Mehmet Ülger, Murat Göktürk'e "VAROL BÜLENT ARAL MI?" diye sordu. O da, "EVET KOMUTANIM, BÜLENT VAROL ARAL" diye cevap verdi. Bunun üzerine Mehmet Ülger oturduğu yerden kalkarak gelen şahsı karşıladı. Ancak toplantı salonuna almadı. Odanın girişinin sağ tarafında bir çay ocağı vardı. Ya buraya giderek yada başka bir odaya geçerek yaklaşık yarım saat veya 45 dakika kadar görüştükten sonra bizim yanımıza geldi. Yapılan bu konuşmalardan medyadan cinayetle ilgili sanık olduğunu öğrendiğim Bülent Varol Aral'ı tanıdıklarını anladım. Ancak ben bu şahsı hiç görmedim. Bu nedenle kendisini teşhis etmem mümkün değildir. Ben Varol Bülent Aral'ı internette resmini görmem üzerine tanıdım. Bu şahsın da cinayetle ilgisi olabileceğini düşünüyorum. Toplantı esnasında Tilman Geske'yi tanımadığımı, ancak kendisinin kim olduğunu öğrenebileceğimi söyledim. Tarsus'ta misyonerler arasında faaliyet yürüten haber elemanı olan Abdulkadir Öztoksoy isimli şahsı telefonla aradım. Kendisine Alman misyonerlerden Tilman Geske'yi tanıyıp tanımadığını sordum. Kadir de kendisine Tilman Geske'ye Adana'da Türkçe dersleri konusunda yardımcı olduğunu ve 2004 yılında Misyonerler arasında düzenlenen benimde de katıldığım ve yönetici olduğum Mersin'deki MOKAMP deniz kampına eşi ve çocuklarının katıldıklarını, benimde hatırlayabileceğimi söyledi. Bende aldığım bu bilgileri Mehmet Ülger'e aktardım. Abdulkadir Öztoksoy'u toplantı anında kendime ait telefonla aramadım. Abdulkadir Öztoksoy ile yaptığım görüşmeleri ben o anda masa üzerinde bulunan şu an kime ait olduğunu tam olarak hatırlayamadığım birisine ait telefonla aradığımı hatırlıyorum. Bu telefonu bana Haydar Yeşil uzatmıştı. Bu sırada benim telefonum çantamda ve uzaktaydı. Tam telefona kalkacağım sırada Haydar Yeşil bana buradan arayabilirsin diye telefonu uzatmıştı. Daha sonra HTS kayıtlarından bu telefonun Haydar Yeşil'in telefonu olduğu anlaşıldı. Normalde ne Haydar Yeşil, Abdulkadir Öztoksoy'u, ne de Abdulkadir Öztoksoy Haydar Yeşil ve ekibini tanımazdı. Abdulkadir Öztoksoy'un cep telefon numarası benim hafızamda mevcut olduğu için o anda cep 3/53 telefonumda kayıtlı olan numarasına bakma ihtiyacı da duymadım. Saat 12:33'te yapılan birinci görüşme bu toplantı sırasında Tilman Geske hakkında Abdülkadir Öztoksoy'dan bilgi almak amacıyla yaptığım görüşmedir. Bu görüşmenin baz bilgisinin Fırat Mahallesi olarak görülmesi doğrudur. Çünkü biz bu toplantıyı eski Alayda yapmıştık. Zaman zaman organize sanayii içerisindeki karakolda, eski alayda ve yeni alayın bulunduğu yerlerde de toplanıyorduk. 2. Çalıştayın yapıldığı 12/02/2007 tarihindeki toplantıyı ben eski alayda yaptığımızı hatırlıyorum. Saat 14.44'te aradığım görüşme ise bizim yemek, yemek üzere bir restauranta gittiğimiz sırada yaptığım görüşmedir. Bu iki görüşme arasındaki 2 saat 11 dakikalık fark ile bu görüşmenin Turgut Özal Mahallesinden baz vermiş olması nedeni bundan kaynaklanmaktadır. Bu ikinci görüşmeyi ise yapma nedenim Ruhi Abat'ın bana Kocaeli'nde bulunan Volfgang isimli Alman Misyoneri olan bir şahısı bana tanıyıp tanımadığımı sorması üzerine olmuştur. Ruhi Abat bu soruyu bana sorduğunda ben Volfgang'ı tanımadığımı ancak Abdülkadir Öztoksoy'un tanıyabileceğini söylemem üzerine ikinci kez Abdülkadir Öztoksoy'u yine Haydar Yeşil'in telefonundan aradım. Anlattığım üzere her iki telefon görüşmesinin farklı saatlerde olması ile farklı bazlardan sinyal vermesi bu nedenle olmuştur. Yapılan toplantı sonunda Mehmet Ülger'in çalışmaların gayet başarılı olduğunu, Çalıştayın misyonunu tamamladığını ve yapılan çalışmalarla ilgili de üst makamlara bilgilendirme yapacağını da ifade etti. Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve benim katıldığım İl Jandarma Komutanlığında düzenlenen çalıştay toplantılarında bu 4'lü grub sürekli bulunuyordu. Zaman zamanda bu toplantılara Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Murat Göktürk katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunuyorlardı. Yapılan çalıştay toplantılarında ilk olarak Türkiye'de misyonerlik faaliyetlerinin hangi boyutta olduğu, misyonerlerin ne gibi faaliyetlerde bulundukları, çalışma alanları gibi konular görüşülüyordu. Ve bu konularda belgeler hazırlanıyordu. 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesinde yapılan çalıştay toplantıları daha çok Mehmet Ülger'in, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı ve Jandarma Denetleme Başkanlığında sunacağı brifinge yönelik olarak belge hazırlanması şeklindeydi. Hazırlanan bu belgelerde AKP ve Gülen Cemaatinin, misyonerlerle işbirliği içerisinde olduğu ve misyonerlik faaliyetlerine katkıda bulundukları, misyonerlerin de PKK terör örgütü ile işbirliği içerisinde oldukları vurgulanarak bunları bir halka halinde birbirine bağlayacak hususlar işleniyordu. Daha sonra çalıştayda hazırlanan bu belgelerin yasal bir zemine oturtulması gündeme getirildi. Bu nedenle de hazırlanan belgelerin hepsinde 5N1K kuralı çerçevesinde yer, zaman, tarih, neden ve kim sorularına cevap verecek nitelikte sahte istihbarat belgeleri oluşturuluyordu. Brifingle alakalı olarak Mehmet Ülger'e kullanması için çok sayıda resim ve word 3/54 belgelerinden oluşan dijitalleri verdim. Brifing öncesinde ve sonrasında oluşturduğumuz birçok belgede ülkemizde Hıristiyanlaştırılmış kişi sayısı ve kilise sayısı illerdeki nüfusun yüzde onunu kapsayacak şekilde sayısal veri olarak belirleniyordu. Örneğin, Malatya ile ilgili olarak 2004 yılına kadar benimde içinde bulunduğum saha çalışmalarında misyonerlerin yaklaşık (5) evde toplantı yaptığını, bu toplantıya Hıristiyanlaştırılmış yaklaşık (47) kişinin katıldığını belirten belgelerin hazırlamıştık. Bu sayıların belirlenmesinde o dönemde Malatya'da bulunan her bir Hıristiyan vatandaşı (1) kilise kabul edip buna bağlı olarak misyoner sayılarını abartılı bir şekilde veriyorduk. Çalıştay toplantılarda hazırladığımız belgelerde de 2004'ten 2007 yılına kadar geçen (3) yıllık süre zarfında AKP ve Gülen Cemaatinin desteği ile toplantı yapılan bu evlerin sayısının 40 veya 50'ye, Hıristiyanlaştırılmış kişi sayısının da yaklaşık 2500'e yükseldiği şeklinde gerçek dışı sayıları kullanıyorduk. Bunu yapmamızın amacı misyonerlik konusunda toplumda bir hassasiyet oluşturmaktı. Yapmış olduğumuz çalışmaların Milli Güvenlik Kurulunda da görüşüldüğü Mehmet Ülger ve Ruhi Abat tarafından da ifade ediliyordu. Teslim etmiş olduğum belgeler arasında yer alan misyonerlerin PKK terör örgütü ile ilişkilendirildiği, Kürt halkının jenoside tabi tutulduğu temasının işlendiği Konsorsiyum-1-2-3-4 başlıklı raporların 2007 yılında Milli Güvenlik Kurulunda görüşüldüğünü söylediler. Bu konsorsiyumlar tamamen hayali idi. AKP İktidarına, Fethullah Gülen cemaatinin misyonerlere büyük destek verdiğini ve bu misyonerlerin de PKK ile ilişkili olduğunu ortaya koyacak sahte belgeler hazırladık. Ses kayıtları düzenledik. Yaptığımız çalışmalardan birini örnek verecek olursam geçmişte Ermenilere yapılan soykırımın bugün ezilen Kürt toplumuna karşı Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden yapıldığını belirten misyoner söylemleri, toplantı tutanakları gibi sahte istihbarat belgeleri hazırladık. Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifinge ilişkin çalışmalar 2. Çalıştay olarak belirttiğim toplantıda tamamlanmıştı. Dolayısı ile bu çalışmaların tamamlandığı tarih HTS kayıtlarından anlaşılacağı üzere 11/02/2007 tarihi olabilir. —15/02/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in brifing vermek amacıyla Kayseri iline gitmesi Bu çalışma tamamlandıktan kısa bir süre sonra da Mehmet Ülger, Kayseri iline giderek misyonerlik konusunda yapılacak olan sansasyonel eyleme yönelik hazırlanan proje ve bu projenin alt yapısını oluşturan argümanlar ile ilgili Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında brifing verdi. Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde verdiği brifingin tarihinin 15/02/2007 olması kuvvetle muhtemeldir. Zira 2. Çalıştay toplantısının bitiminden kısa bir süre sonra Mehmet Ülger Kayseri iline giderek bu brifingi vermişti. Bu birifingi verdiğini kesin olarak biliyorum. Çünkü tüm bu çalışmalar ve TUSHAD'tan gelen talimat bu doğrultudaydı. Hatta ben görevimin tamamlanmış olması nedeniyle bu bilgiyi TUSHAD'a da yazılı olarak iletmiştim. Brifingin içeriğinde Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Misyonerlerin, Bölücü Terör 3/55 Örgütü Üyeleriyle birlikte hareket ettiği, misyonerlerin onlara destek verdiği, GOKAP'ın amacının Kürdistan'ın kurulması olduğu, Misyonerlerin de Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ne hizmet ettiği hususları yer almaktadır. Kendi isteğimle size teslim ettiğim tarafınızca imajı alınan flash bellek içerisinde belirttiğim konular ile ilgili belgeler mevcuttur. Mehmet Ülger'in benzer bir brifingi Ankara'da verip vermediğini tam olarak bilemiyorum, ancak bana bir başka görüşmemizde verdiğini söylemişti. Mehmet Ülger, brifingi verdikten yaklaşık 1,5-2 ay sonra Malatya Zirve Yayınevine yönelik eylem gerçekleştirildi. —Murat Göktürk'ün, Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ı arayarak Ruhi Abat hakkında kötü sözler söylemesi, Deniz Uygar (ilker Çınar)'ın Ruhi Abat'ı arayarak Ruhi Abat'a bu durumu anlatması, Ruhi Abat'ın, bu durumu Mehmet Ülger'e de anlatması için Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Malatya iline gelmesini istemesi, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem bu hususu anlatmak hem de toplantıya katılmak üzere 17/03/2007 tarihinde Malatya iline gelmesi, ayrılırken de irtibat için 05435917614 özel hattı alması 2007 yılında Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden önce Murat Göktürk, dolmuşta gittiğim sırada beni Turkcell hatlı bir numaradan telefonla aradı. Murat Göktürk'ün aradığı numara tanımadığım yabancı bir numaraydı, isimde görünmüyordu. O tarihlerde bende irtibat sağlamak için Ocak ayında düzenlenen 1. Çalıştay toplantısı sırasında bana teslim edilen, ancak numarasını hatırlayamadığım telefon numarasını da aramış olabilir. Dolayısıyla Murat Göktürk'ün hangi numaradan benim kullandığım hangi numarayı aradığını tam olarak bilemiyorum. Ben dolmuşda olduğum için müsait olmadığımı kendisini daha sonra arayacağımı söyleyerek telefonu kapattım. Eve gittikten sonra akşam saatlerinde yapmış olduğumuz görüşmede, Ruhi Abat hakkında bazı hoş olmayan sözler söyledi, beni dikkatli olmam konusunda uyardı. Ben de Murat Göktürk'ün bu beyanlarını telefonda Ruhi Abat ile paylaşınca, Ruhi Abat bana Malatya iline gelerek aynı sözleri birde Mehmet Ülger'e anlatmamı istedi. Ancak ben zaten Malatya iline yapılacak olan toplantı için yakın zamanda gidecektim. Bu nedenle hemen gitmedim ve toplantı tarihini bekledim. Murat Göktürk ve Ruhi Abat ile görüşme tarihinden yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra toplantı için Malatya'ya gittiğimde İl Jandarma Komutanlığında Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil'in ve benim katılmış olduğum toplantıda, Ruhi Abat bana, "MURAT'IN SANA SÖYLEDİĞİNİ AĞA'YA DA SÖYLESENE SANA NE DEDİ" dedi, bende neler olup bittiğini öğrenmek açısından Murat'ın bana söylediklerini Mehmet Ülger'e anlattım. Ruhi Abat'ın benim gelmemi istemesi üzerine Malatya iline gidişim 17/03/2007 tarihi olması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca yapılması planlanan toplantıyı da gerçekleştirdik. Bu gelişimde toplantıda ekipte yer alan çalışanlardan biri olarak merak ederek, Malatya'da yapılacak sansasyonel eylemin ne olacağı, bu yapmış olduğumuz çalışmaların ne için kullanılacağını sordum. Mehmet Ülger'de bana, "TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ÖNLENMESİ VE 3/56 MİSYONERLERE BİR GÖZDAĞI VERMEK İÇİN ZİRVE YAYINEVİ İLE İLGİLİ NECATİ AYDIN, TİLMANN GESKE, UĞUR YÜKSEL'E YÖNELİK BİR KORKUTMA YAPACAKLARINI, BUNUN DA YUKARIDAN GELEN BİR TALİMAT OLDUĞUNU, BELİRTTİĞİM ŞAHISLARA YÖNELİK YAPILACAK KORKUTMA FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ ALT YAPI ÇALIŞMALARININ DEVAM ETTİĞİNİ, YİNE HAZIRLANAN PROJENİN TASLAĞI İLE İLGİLİ OLARAK ÜST MAKAMLARA DA BRİFİNG ADI ALTINDA BİLGİ VERECEĞİNİ" söyledi. Yapdan toplantı esnasında Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorduğumda Ruhi Abat, "EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZIR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPILACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KA YISI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" söyledi. Ayrıca Emre Günaydın'ın eyleme kadar ki süreçte Zirve Yayınevinde çalıştığını bildiğim, toplantıda da ismi geçen Hüseyin Yelki aracılığıyla oradaki şahıslarla ilgili bilgilendirildiğini düşünüyorum. İşlenen cinayette ismi geçen, medyadan takip ettiği kadarıyla Zirve Yayınevi'nde çalıştığını ve beni tanıdığı yönünde açıklamalarının olduğunu öğrendiğim Hüseyin Yelki ile ilgili cinayet öncesinde Mehmet Ülger ile yapmış olduğumuz bir görüşmede bana, "HÜSEYİN YELKİ'Yİ TANIYOR MUŞSUN, VAFTİZİNDE BULUNMUŞSUN, VAFTİZ BELGESİNDE SENİN İMZAN VAR" dedi. Ben kendisine onun gibi birçok insanın vaftizinde bulunduğumu ve dolayısıyla şahısla tanışmış olabileceğimi söyledim. Mehmet Ülger'in sorularından Hüseyin Yelki'yi tanıdığını, Mehmet Ülger ve ekibine hizmet ettiğini, haber elemanı olarak çalıştığını biliyorum. Bu kişiyi Zirve Yayınevine yerleştirenlerin Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu düşünüyorum. Ancak kesin olarak onlar tarafından yerleştirilip yerleştirilmediği hususunda bir malumatım yoktur. Bildiğim husus Hüseyin Yelki'nin haber elemanı olduğu ve Zirve Yayınevi ile ilgili bilgileri Mehmet Ülger ekibine aktardığıdır. Hüseyin Yelki'nin bu olaydaki rolü bildiğim kadarıyla budur. Murat Göktürk'ün olay sonrası Hüseyin Yelki ile hiç irtibat kurmaması ise amaçlarına ulaşmış olmaları nedeni ile dikkat çekmemek için olduğunu düşünmekteyim. Bu eylem için Malatya ili ile ilgili daha önce çok sayıda Misyonerlik konferansının olması, halk içerisinde misyonerlere karşı belirli bir kin ve düşmanlık oluşturulması faaliyetlerinin yürütülmesi yapılacak olan eylemi sansasyonel hale getirecekti. Yapılan toplantılarda da bu dile getiriliyordu. Ruhi Abat'ın da il müftülüğünde Misyonerlik ile ilgili konferans verdiğini, yine Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında ismini duyduğum Sevgi Erenerol'un Malatya'da aynı konu ile ilgili konferans verdiğini biliyorum. Bana, Ocak ayında yapılan 1. Çalıştay toplantısında numarasını hatırlamadığım bir 3/57 telefon hattı verilmişti. Bu hat ile görüşmelerim devam ediyordu. Ancak bizde özel hat temin etme sorunu olmadığı için bazen başka hat'ta verme olayı oluyordu. Yapacağımız görüşmelerin deşifre olmaması ve gizli kalması amacıyla Mehmet Ülger bana, 17/03/2007 tarihindeki toplantı sırasında 5435917614 numaralı hattın ve Nokia marka bir telefon verilmiş olması imkan dahilindedir. Aldığım hatları ve telefonları fazla gecikmeden 3-4 gün içerisinde kullanmaya başlıyordum. Uzun süre bekletme yaptıktan sonra görüşme yapmıyordum. Sürekli olarak telefonlarla görüşüyorduk. Ben bu telefon numarasını önce tam olarak hatırlayamamıştım. Ancak daha sonra 543 ile başladığını belirttim. Bilahare de üçüncü kez Deniz Uygar ismi ile ifade vermeden önce evde kağıtların arasında bulduğum bir notta 5435917615 numaralı telefon numarasının yazılı olduğunu gördüm ve bu telefon numarasının bana teslim edilen telefon numarası olabileceğini düşünerek, üçüncü kez ifade verdiğimde bu bilgiyi söyledim. Ancak bu telefon benim karşı tarafla görüştüğüm numaradır. Bu numarayı unutmamak için bir kağıda yazmış olabilirim. Bu nedenle bana teslim edilen telefon numarasının 5435917614 olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ruhi Abat'ın olay gecesi arayarak söylediğini belirttiğim sözler; 5435917614 numaralı hat ile 5435917615 numaralı hat arasında gerçekleşmiştir. Bu tarihteki toplantı sırasında daha önce 1. Çalıştay sırasında aldığım özel hattı teslim etmedim. Bu numarayı da kullanmaya devam ettim. Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi bana teslim edilen özel numaralardan herhangi birisinini geri iade etmedim. Hatları geri iade etme olayı cinayetin sonrasındaki tarihlerde olmuştur. Daha sonra toplantı bitimi Tarsus ilçesine döndükten sonra Ruhi Abat beni telefonla aradığında Mehmet Ülger'i kastederek Murat için "ALTINA İŞETTİ, İŞETTİ ONU" dedi. Murat Göktürk, Ruhi Abat'ın karşısında sanki komutanıymış gibi "HAZIR OL" da bulunuyor, çantasını taşıyordu, ilk defa çalıştığım ekipten birinin Çalıştaydan birinin hakkında beni uyarması aklımda soru işareti bırakmıştı. Murat Göktürk, Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden sonra da kısa bir süre çalıştay toplantılarına katılmış daha sonra ekipten çıkartılmıştı. Murat Göktürk'de cinayet öncesinde ve sonrasında faaliyetlerde bulunmuş biridir. Murat Göktürk'ün çalıştay toplantılarına katıldığı süre zarfında Adem Gedik de çalıştay toplantılarında bulunuyordu. Murat Göktürk gittikten sonra bir süre Adem Gedik toplantılara katılmış o da gidince Adil Akçay çalıştay toplantılarına devam etmişti. Murat Göktürk gittikten sonra Ruhi Abat ile yapmış olduğumuz görüşmelerde Murat Göktürk'ü eleştirmek babında kendisinin Arap ve Alevi olduğu, uyumsuz olduğu, bu tip insanlarda milli ve manevi duyguların gelişmemiş olduğu şeklinde beyanlarda bulunuyordu. Ruhi Abat hoşlanmadığı kimseler hakkında ya milliyeti ya da inancı ile ilgili aşağılayıcı sözler kullanıyordu. Ben, son toplantımızdan sonra Zirve Yayınevinde faaliyet yürüten Tilman Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel isimli şahıslara yönelik yapılması planlanan eylemi beklemeye başladım. Ancak eylemin kesin tarihi hakkında bilgim yoktu. 3/58 Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda yaptığımız laboratuar çalışmalarına o dönemde bu karakolda görevli 2005/332 sicil numaralı Ahmet Büyükçulha isimli uzman çavuş tanık olmuştur. Kendisi ayrıca eğer değiştirmediyse 05056711475 numaralı telefon hattını kullanmaktadır. Biz laboratuar çalışması yaptığımız esnada kullandığımız odaya zaman zaman girip çıktığı için ben, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ı bir arada çalışma yaparken görüyordu. Malatya iline gelişlerimde günlük hayatta kullandığım 5357460093 numaralı telefonu yanımda getirmediğim zamanlar olduğu gibi özel hattı dahi getirmediğim olmuştur. Hatta bir keresinde Zirve Yayınevi Cinayeti öncesinde telefonsuz o'lara'k "Malatya'ya geldiğimde, Kuhı Abat ve Haydar Yeşil'in beni nasıl karşılayacaklarını düşünürken, otogarda beni beklediklerini gördüğümü hatırlıyorum. Ayrıca Haydar Yeşil'e bazen ulaşamadığımda kendisinin bana vermiş olduğu ve telefonuma kaydettiğim 4223410560 ve 4223410311 nolu telefon numaralarından kendisi ile görüştüğüm oldu. Ruhi Abat ile olan irtibatlarımda 2009 Hazirandan sonra da bazen oğlunun kullandığı 5394388602 nolu telefon numarasından bazen de hatırladığım kadarıyla karısı Kevser Abat'ın adına kayıtlı olduğunu bildiğim 5056313181 nolu telefon numarasından görüşmelerimiz olmuştur. Belirttiğim bu numaralar yine telefonumda kayıtlıdır. Ayrıca boşandığım eşim Nergis Uzuçar adına kayıtlı 05059243122, 05059243123, 05072218434 numaralı telefon hatları ile de belirttiğim şahıslarla görüşmelerim olmuştur. —05/04/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in bilgilendirme amacı ile Kayseri iline gitmesi Ben, Mehmet Ülger'in, Kayseri iline iki kez gittiğini hatırlıyorum. Bu gidişlerden birisi brifing amaçlıydı, ikincisi ise bilgilendirme amaçlıydı. Yaptığımız çalışmalarda 11/02/2007 tarahindeki 2. Çalıştay toplantısı sonrası brifing ile ilgili hazırlıkların tamamı bitirilmişti. Bu nedenle Mehmet Ülger'in 15/02/2007 tarihindeki Kayseri iline gidiş amacı brifing amaçlı idi. HTS kayıtlarından tespit edilen 05/04/2007 tarihli Kayseri'ye gidiş amacının ise bilgilendirme amaçlı olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak ben Mehmet Ülger'in Kayseri iline iki kez gittiğini net olarak biliyorum. —18/04/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleşmesi, Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ı olay gecesi arayarak görüşmesi, yaptığı görüşmede Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde söylemesi Nisan 2007'de Tarsus'tayken Malatya'da yapılan cinayet haberini medyadan öğrendim. Faillerden birinin isminin Emre olduğunu gördüm. Bu şekilde yukarıda bahsettiğim toplantıdaki eylem planının gerçekleştiğini anladım. 3/59 Eylemin gerçekleştiği olay gecesi Ruhi Abat beni arayarak, Malatya'da Zirve Yayınevinde planlanan eylemin meydana geldiğini söyledi ve görüşmemiz esnasında ayrıca "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklindeki sözü bizzat söyledi. Bu sözü yukarıda da açıkladığım üzere bende bulunan 5435917614 numaralı hattı arayarak söyledi. Ben o esnada Tarsus'ta Adliyeye yakın bir noktada idim. Ben de bu aşamadan sonra ne yapacağımızı sordum. O da bana ortalığın çok karışık olduğunu, beni tekrar arayacağını ve kendisinden haber beklememi söyledi. Bu sözü söylemesindeki amacın benim cinayete tepki gösterebileceğimi düşünmesinden olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde söylemek suretiyle sanki cinayetin planlamasını ve organizesini bizzat kendisinin de içinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi tarafından maktullerin öldürülmesine ilişkin bir talimatlarının bulunmadığını anlatmak istemesinden kaynaklandığını değerlendiriyorum. Aynı gün içerisinde tekrar görüştüğümde bana Malatya iline gelirken dezenformasyon faaliyetlerine yönelik hazırladığım ne kadar bilgi ve belge varsa hepsini yanımda getirmemi söyledi. —26/04/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyon faaliyetleri için yapılan toplantıya katılmak amacıyla Malatya iline gelmesi, 1. Çalıştay Toplantısı sırasında verilen özel hattı teslim etmesi Bu görüşmelerden kısa bir süre sonra Malatya iline elimdeki bilgi ve belgelerle birlikte gittim. HTS kayıtlarından tespit edilen 26/04/2007 tarihi, benim olay sonrası elimdeki bilgi ve belgelerle Malatya iline gittiğim tarih olması kuvvetle muhtemeldir. Malatya'da yine Malatya Jandarma Alay komutanlığının eski binasında aynı toplantı salonunda ben, Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil toplantıya geçtik. Burada bana planlanan eylemin umdukları gibi olmadığını, bu safhaya geleceğini tahmin etmediklerini, fakat bunu aşacaklarını söylediler. Ancak, benim cinayete gösterdiğim tepki sonrası Mehmet Ülger bana tehditvari sözler söyledi. Ayrıca "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU, BU YAPTIĞIMIZ SAHTE İSTİHBARAT BELGELERİ İLE BURADAKİ ZİRVE YAYINEVİ OLAYINI AKP VE GÜLEN CEMAATİ ÜZERİNE YIKACAĞIZ, ZATEN HRANT'TA RAMAZAN AKYÜREK'E YIKILACAK" şeklinde beyanlarda bulundu. Bu beyanları bana bizzat Mehmet Ülger kendinden emin ve mağrur bir şekilde söyledi. Mehmet Ülger'in bana söylediği bu sözlerden sonra, 2005 yılı Aralık ayında ve 2006 yılı Ocak ayı başlarında beni Trabzon'dan arayan ve kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan kişinin sözleri ile, yine Mehmet Ülger'in 1. Çalıştay toplantısında Ramazan Akyürek 3/60 ile ilgili söylediği sözlerin ne anlama geldiğini o an anladım. Aynı zamanda Mehmet Ülger bana "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU." şeklindeki sözleri ile de beni bu üç cinayetin bir bütünün parçaları olduğu sonucunu çıkarmama yol açtı. Ayrıca benim 2005 yılı Ocak ayından itibaren başlattığım saha çalışmalarının sadece Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik çalışmalar olmadığı, bu çalışmaların Zirve Yayınevi Cinayeti ile birlikte hem Rahip Santoro hem de Hrant Dink Cinayetlerine yönelik çalışmalar olduğu sonucuna kesin olarak vardırdı. Fakat bana yapılan tehditlerden dolayı çalışmalara devam etmek zorunda kaldım. Mehmet Ülger tarafından bana söylenen ve yukarıda belirttiğim bilgiler tamamen doğrudur. Yukarıda belirttiğim sözleri Mehmet Ülger bana bizzat kendisi söylemişti. Hatta bu sözleri söylerken kendisinin elinde kalın bir tespihi vardı. Bu tespihi sallarken "HRANT RAMAZAN AKYÜREK'İN ÜZERİNE YIKILACAK, YIKILMAZSA GEREKEN DE KENDİSİNE YAPILACAK" şeklinde sözler söylemişti. Ben bu söz üzerine ne yapılacağını sorduğumda o da yine kendinden emin bir şekilde manalı manalı gülümseyereK "BU BASİT BİRŞEY, GEREKENİ YAPARIZ, DEFTERİNİ DÜRERİZ" demişti. Ben bu sözlerin o an için de ne anlama geldiğini anlayamamıştım. Ayrıca bu cinayetin Ramazan Akyürek'in üzerine yıkılmak istenmesindeki kasıt, bu kişi üzerinden Hrant Dink cinayetinin Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmeye çalışılmasıdır. Ben bu kişinin bu cemaatle bir ilişkisi olup olmadığını bilmiyorum. Bu kişiyi de zaten tanımam. Malatya iline cinayet sonrası ilk gidişimde bizzat Mehmet Ülger tarafından ve yukarıda da anlattığım gibi Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetlerinin birer operasyon olduğunu bizzat kendileri bana söyledi. Bu sözlerden sonra Zirve Yayınevi Cinayetinden elde edilmek asıl amacın sadece korkutmak değil öldürmek amaçlı olduğu sonucuna vardım. Zirve Yayınevi Cinayetini de AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak için benimde içinde bizzat bulunduğum grup tarafından cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetleri yapıldı. Bu durumun aşılması, kendilerinin bu durumdan soyutlanması ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkması amacıyla tekrar çalışmalar başlatıldı. Yapılan çalışmalar Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlamaktı. Zaten hazırlanan belgeler de Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Mahkemeye savunma amaçlı olarak gönderiliyordu. Yeni istihbarat raporları birilerini kurtarma ve birilerini karalama şeklinde hazırlanıyondu. Birilerini kurtarmadan kastım cinayeti işleyen ve azmettiren şahısların kurtarılması, birilerinin karalanması da cinayetin AK Parti ve bir Cemaatin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulması anlamındadır. Cinayetle ilgili olarak bu doğrultuda içinde benim, Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil'in ve Ruhi Abat'ın bulunduğu çalıştay tarafından (3) rapor hazırladı. 3/61 1-Mahkemeye cinayetle ilgili olarak Misyonerlik faaliyetlerinin metotları ve beklentilerini içeren istihbari bilgilerin sunulduğu sade rapor. 2-Milli Güvenlik Kuruluna Misyonerlik faaliyetlerinin metotları, beklentileri, ülkede ulaştığı boyutlar ve tehlikeleri ile ilgili sunulan rapor. 3-JİTEM arşivine girmek üzere hazırlanan istihbari bilgileri açıklayıcı bilgi notu ve dipnotlar düşülerek hazırlanmış fişleme niteliğinde olan andıçlanmış rapor. Üçüncü olarak ve yazmış olduğu mektubun içeriğinde belirttiği raporda özellikle; 1-Misyonerlik faaliyetlerinin AKP iktidarı döneminde hız kazandığı, 2-Misyonerlik faaliyetlerinin bölücü bir hareket olduğu, 3-Misyonerlik faaliyetlerinin amacının Türkiye'yi bölmek ve parçalamak olduğu, 4-Misyonerlik faaliyetlerinin amacının Kuzey Kürdistan'ın kurulmasına öncülük etmek olduğu, 5-Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanı Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN olduğu, 6-Büyük Ortadoğu Projesinin amacının Kürdistan'ı kurmak olduğu, 7-Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşmesi için misyonerlerin çalışma yaptığı, 8-Misyonerlerin önündeki bütün engellerin AKP tarafından kaldırıldığı, 9-Malatya'daki cinayeti dış servislerin planladığı, cinayetin AKP desteği ve Gülen Cemaati aracılığı ile taşeronlara yaptırıldığı, 10-Bu cinayetlerin sözde Gülen Cemaatinin aracılığı ile gerçekleştirilmesinin nedeninin ise cinayetler aracılığı ile misyonerlik faaliyetlerini mağdur göstererek yasal bir zemine oturtup, BOP'un amacı olan Kuzey Kürdistan'ın kurulması için hizmet eden misyonerlik faaliyetlerinin önlerini açmak ve süreci hızlandırmak olduğu, 11-Dinlerarası diyalog medeniyetler arası ittifak gibi oluşumların dış güçler tarafından organize edildiği, AKP ve Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü, asıl amacın misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması için devletin ve toplumun etkisiz ve tepkisizleştirilmesi amacıyla uygulanan sosyo psikolojik bir program olduğu şeklinde bilgiler bulunmaktadır. Misyonerlikle AKP hükümetini bağdaştırmak amacıyla Mehmet Ülger'in yaptırdığı farklı çalışmaların olduğunu hatırlıyorum. Bunlardan bir tanesi Hıristiyan camiasında sözü geçen 3/62 biri olarak ismini duyduğum Emanuel BAĞIŞ isimli şahısın AKP milletvekili Egemen BAĞIŞ ile ilişkilendirilmesidir. Egemen BAĞIŞ misyonerler tarafından seçilmiş, Full Bright Vakfı tarafından okutulmuş, desteklenmiş hazırlandıktan sonra bürokrat olarak AKP içerisine yerleştirilmiş birisi olduğu hakkında sahte istihbarat raporu düzenlenmiştir. Bu şekilde bir planın yapılmasının amacı; ileride yapılacak olan bir darbede misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ve bu faaliyetlere yardımcı olduğu belirtilen AK Partiye ve Gülen Cemaatine yönelik yapılacak operasyonlara dayanak oluşturmaktı. Bahsettiğim bu hususlar daha sonra hazırlanan diğer andıçlarda da yer almaktadır. Ayrıca hazırlanan andıçlar Malatya Jandarma İstihbarat arşivlerinde de bulunmaktadır. Cinayetten sonra Mehmet Ülger ile görüşmek üzere Malatya'ya gittiğimde Mehmet Ülger, cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada yaralanan ve Malatya Turgut Özal Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gitti. Ziyarete gitmeden önce kendisiyle beraberdik. Hastaneden döndüğünde hastane kamera kayıtlarının silindiğini, daha önce Emre Günaydın'a verdikleri sim kartı değiştirdiklerini ve diğer gerekli tedbirlerin alındığını konuştuk. Bana toplam 4 kez hat ve telefon verildi. Bu hatlardan birincisi 1. Çalıştay sırasında yani Ocak ayında verildi. Ben bu numaranın ne olduğunu daha öncede belirttiğim gibi hatırlamıyorum. Daha sonra Mart ayı içerisinde toplantı amacıyla geldiğimde 5435917614 numaralı hat ile birlikte Nokia marka cep telefonu verildi. Bu telefonları ben kullanmaya devam ettim. Olay öncesi herhangi bir hat teslimi yapmadım. Cinayetten bir hafta kadar sonra tekrar Malatya'ya gittiğimde hat teslimi yaptım. Mehmet Ülger içindeki hattı ile birlikte telefonu benden geri aldı. Teslim ettiğim bu hattın hangisi olduğunu tam olarak hatırlamıyorum. Ancak bana verilen numaralardan muhtemelen 1. Çalıştay toplantısı sırasında ilk olarak verilen ve numarasını hatırlayamadığım hattı teslim etmiş olabilirim. Bu gelişimde ise bana yeni bir hat verilip verilmediğinden tam olarak emin değilim. Verilmemişte olabilir. Bendeki özel hatlarla arama yaptığımda karşı taraftaki özel hattı, genelde Ruhi Abat veya Haydar Yeşil açıyordu. Bu telefonları Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ortak kullanıyordu. Telefonlar bazen birinde, bazen de diğerinde duruyordu. Mehmet Ülger'in, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in yanında bulunduğu sıralarda da onunla görüşmeler yapıyordum. —05/05/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile Tarsus ilçesinde görüşmesi Mehmet Ülger, Zirve Yayınevi Cinayeti olayından kısa bir süre sonra Tarsus'a benim yanıma geldi. Gelmeden önce telefon ile görüşmeler yapmıştık. Söz konusu bu tarihin 05/05/2007 tarihi olması kuvvetle muhtemeldir. Kendisi ile Tarsus'ta buluşarak yüz yüze görüştük. Bana hatırladığım kadarıyla Mersin'de bulunan bir yakınının hasta olduğunu, onu ziyarete geldiğini söyledi. Ancak benimle görüşmesinde bunun haricinde misyonerlik konusunda dezenformasyon faaliyetlerinin yürütülmesinde durmaksızın devam etmek gerektiğini de anlattı. 3/63 -09-10/06/2007 tarihleri arasında Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın Dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamak amacı ile, Silfke ilçesi Taşucu mevkindeki bir pansiyonda bir araya gelmeleri Aynı süreçte misyonerlik ile ilgili çalışmalarımıza devam ettik. Ben de bu süre zarfında Malatya'daki GAP Royal Otel'de kalıyordum. Ben, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in birlikte dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamak amacıyla Taşucu mevkiinde bir pansiyonda yürüttüğümüz çalışmaların tarihi HTS kayıtlarından anlaşılan 09-10/06/2(X)7 tarihi olması ihtimali yüksektir. Haydar Yeşil ve Ruhi Abat birlikte Malatya ilinden otobüs ile Mersin il merkezindeki otogara gelmişlerdi. Ben de Tarsus'tan Mersin otogarına gittim ve onlarla buluştum. Daha sonra da başka bir araç ile Taşucu mevkiine giderek pansiyona yerleştik. Biz bu çalışmayı yanımızda Haydar Yeşil'e ait Toshiba marka laptobu götürerek yaptık. Bu çalışmanın yapılması için Mehmet Ülger'in talimatı vardı. Mehmet Ülger'in çalışmanın gizli tutulması yönündeki talimatı üzerine çalışma deniz kenarında bir pansiyonda gerçekleştirildi. Pansiyonda çalışmalarımızı daha da ilerlettik. Pansiyonda bulunduğumuz süre zarfında Ruhi Abat bana, aslında eylemi gerçekleştiren kişilerin vatansever iyi çocuklar olduklarını, Emre Günaydın'ın babasıyla aynı serviste gidip geldiğini ve Emre Günaydın'ın babasının çalıştırmış olduğu Tekvvando salonuna gidip geldiğini söyledi. Burada yaptığımız çalışmalarda özellikle emperyalizm ve misyonerlik konusunda çalışmalar yaptık. Bu pansiyonun kartı bende mevcuttu. Ancak ben bu kartı attığımı hatırlıyorum. Ruhi Abat, geçmiş yıllarda bu pansiyona ailecek gelip gittiğini söylemişti. Bu pansiyon deniz kenarında eski bakımsız bir binaydı. İsmini şu an tam olarak hatırlamıyorum. Pansiyonu bir bayan işletiyordu. Bulunduğumuz yerde başka pansiyonlarda vardı. Kaldığımız pansiyon eğer yıkılmamış ise, gittiğim takdirde elimle koymuş gibi bulurum. Bu pansiyondaki çalışmalarımız bittikten sonra da birlikte yine otobüs ile Tarsus ilçesine döndük. Haydar Yeşil ile Ruhi Abat çarşıda biraz dolaştılar. Ben de bu arada eve giderek bende bulunan misyonerlik konusundaki bir belgeyi kendilerine teslim ettim. Oradan da Tarsus otogarına geçerek kendilerini otobüs ile Malatya iline uğurladım. Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile birlikte yapmış olduğumuz bu çalışma size kendi isteğim ile teslim etmiş olduğum flashbellek içerisinde yer alan "MİSYONERLİK PLAN PROJE TASLAK.DOC" isimli belge içerisinde mevcuttur. Buraya gelirken yanımda getirip size teslim etmiş olduğum (1) nolu CD içerisinde bu belgeler mevcuttur. İncelendiğinde görülecektir. 3/64 İndeks çalışması şeklinde olan "KÜRESEL EMPERYALİZMİN YAYILMA POLİTİKALARI BAĞLAMINDA MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" başlıklı bu belgede yer alan konu başlıkları esas alınarak Ruhi Abat tarafından kapsamlı bir çalışma haline dönüştürülmüştür. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti sonrasında manipülasyon çalışmaları kapsamında Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile yaptığımız çalışmalar konusunda Ruhi Abat ile yaptığım bir görüşmede bana; cinayet sonrasında kendilerine baskınlar olabileceğini bu nedenle birlikte misyonerlik faaliyetleri ve cinayet ile ilgili manipülasyon ve dezenformasyon yapmak amacıyla hazırladığımız evrakları saklamam gerektiğini, kendisinin de hazırladığımız bu evrakları Konya Ereğli'de kaynanasına ait olduğunu söylediği bir bahçe evi ile kendi köyü olan Karaman'a bağlı babasına ait başka bir köy evinde sakladığını zaman zaman bu evlere gidip dinlendiğini söyledi. —04-08/07/2007 tarihleri arasında, Mehmet Çolak'ın Mersin ilinin Erdemli ilçesinde Yıldız Pansiyonda kaldığı süre zarfında Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat kurması Bir keresinde Mehmet Çolak beni aradığında kendisinin Erdemli tarafında tatilde olduğunu söylemişti. Mehmet Çolak'ın Mersin ili Erdemli ilçesinde bulunan Yıldız Pansiyonda kaldığı tarih HTS ve otel kayıtlarından tespit edilen 04-08/07/2007 tarihleri olması ihtimali yüksektir. O dönemde aramızda çok sayıda telefon görüşmeleri oldu. Ancak yüz yüze görüşmemiz olmadı. Telefonlarda yaptığımız görüşmelerde misyonerlik konusunda bazı konuşmalar yapmış olabiliriz. Ancak tam olarak hangi konuları konuştuğumuzu hatırlamıyorum. —07/08/2007 tarihinde, Deniz Uygar (İlker Çtnar)'ın Konya ili Ereğli ilçesine giderek o tarihte burada bulunan Ruhi Abat ile Dezenformasyon faaliyetlerini tamamlaması Ruhi Abat'ın kayın validesinin Ereğli ilçesindeki bahçe diye tabir edilen yazlık evinde Ruhi Abat ile görüşmek amacıyla Ereğli ilçesine gittim. Gittiğim bu tarih HTS kayıtlarından belirlenen 07/08/2007 tarihi olma ihtimali yüksektir. Gitmemdeki amaç yapmış olduğumuz dezenformasyon faaliyetleri kapsamında eksik kalan bazı hususları Ruhi Abat ile birlikte tamamlamaktı. Beni Ruhi Abat bir gece bu evde misafir etti. Çalışmamızı tamamladıktan sonra da Tarsus ilçesine döndüm. -23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 tarihlerinde ihbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'de yer alan ve Dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ses kayıtlarının düzenlenmesi İhbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtları 14/03/2011 tarihli ifademde ayrıntılı olarak anlattığım üzere olay sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenlediğimiz ses kayıtlarıdır. Biz bu ses kayıtlarının dışında olay öncesi de bazı ses kayıtları hazırlamıştık. Bu ses 3/65 kayıtları Mehmet Ülger tarafından verilecek olan brifinge ve bilgilendirmelere yönelikti. Bu ses kayıtlarında haber elemanlarından gelen misyonerlik konusundaki bilgiler mevcuttur. Benim veya Mehmet Ülger, Ruhi Abat veya bir başkasının yer aldığı ses kayıtları değildir. Olayın hemen akabinde Malatya'ya ilk gittiğim 26/04/2007 tarihinde de deneme amaçlı olarak bir ses kaydı hazırlamıştık. Ancak Mehmet Ülger bu ses kaydını beğenmedi ve Haydar Yeşil'den daha kapsamlı bir çalışma yaparak, ses kaydı yapılabilecek yeni bir sistem kurmasını istedi. Daha sonraki görüşmelerimizde de bu ses kaydı sistemi kullanılarak kayıtlar yapıldı. İhbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtlarının düzenlenme tarihlerinin 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 olma ihtimali yüksektir. Ben ifade vermeye gelirken çantamın en dip köşesinde bir adet otobüs bileti buldum. Açıp baktığımda bu otobüs biletinin 25/01/2008 tarihli Asaf Taştepe Seyahat Acentası tarafından Malatya'ya geldiğime dair kendi adımın yazılı olduğu bir adet otobüs bileti olduğunu gördüm ve bunu Cumhuriyet Başsavcılığınıza teslim etmek üzere yanımda getirdim, ibraz ediyorum. Daha önce de belirttiğim gibi ben bazen yanımda telefon olmaksızın Malatya iline gelmiştim. Ancak buna rağmen bu ses kayıtlarının belirtilen bu tarihlerde düzenlendiğini söylemenin çokta yanlış olmayacağı kanaatindeyim. Olay sonrasında ihbar mektubu ekinde gönderilen bu ses kayıtları dışında, başka ses kayıtları da düzenlemiştik. Mehmet Ülger'in tayini 2008 yılının sanırım Haziran ayında Giresun iline çıkmıştı. Mehmet Ülger gittikten sonra herhangi bir ses kaydı düzenlenmedi. Dolayısıyla 2008 yılı sonuna kadar ses kaydının düzenlenmesi mümkün değildir. Mehmet Ülger gitmeden bir süre önce de ses kaydı yapma faaliyetleri sona ermişti. Bu ses kayıtlarının hazırlanması aşamasında başta Mehmet Ülger olmak üzere Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve ben yer aldım. Zaman zaman da Adil Akçay ve Murat Göktürk'te katıldı. Bu ses kayıtlarındaki konuların içeriği genelde misyonerlerin PKK ile ilişki içinde olduğunu, Fethullah Gülen Cemaatinden destek gördüğünü, hükümetin çıkardığı uyum yasalarının aslında ülkeyi bölmeye yönelik faaliyetler olduğunu ortaya koyarak, özellikle hükümeti ve Gülen Cemaatini yıpratıp, dünya kamuoyunun AKP hükümetine ve Gülen Cemaatine, bunlar üzerinden de Türkiye Cumhuriyeti Devletine bakış açısını değiştirmeye dönük kayıtlardı. Aynı zamanda bu kayıtlar Zirve Yayınevi Cinayeti yolu ile yürütülen davada cinayetin değil, misyonerliğin yargılanmasını sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda hatırladığım kadarı ile 16 klasörlük bir dosya da hazırlanmıştı. Bu dosyadaki belgelerin ne kadarının yargılamayı yapan Mahkemeye sunulduğunu bilemiyorum. Ama bildiğim birşey var. O da bu belgeleri, istihbarat bilgisiymiş gibi Jandarma üzerinden mahkemeye sunduklarıdır. Çünkü bu belgeleri biz hazırlamıştık. Ses kaydı esnasında yapılan işlemlerin inandırıcı olması açısıdan ben bir haber elemanı gibi konuşmaya başlıyordum. Bana daha önce birlikte hazırlamış olduğumuz belgelerdeki konular sorularak bu konuların muhbir tarafından alınmış gibi gösterilmesi sağlanıyordu. Ses kayıtları 3/66 genelde soru cevap şeklinde hazırlanıyordu. Soruları daha çok Ruhi Abat ve Mehmet Ülger, bazen de Haydar Yeşil soruyordu. Bu kayıtlar dijital bir «es kayıt cihazıyla kayıt altına alınıyordu. Kayıt esnasında yanlışlıkla birbirimize ismimizle hitap ettiğimizde, kaydın yanlışlık yapılan kısmı silinip tekrar kayda devam ediliyordu. Kısaca bu işlemlerin profesyonelce olmasına azami dikkat ediliyordu. Kayıtlarda ben "HAMİT", Haydar Yeşil "HALİL", Ruhi Abat "HALİT", Mehmet Ülger'in de "ERCÜMENT" veya "CENK" Kod isimlerini kullanıyordu. Bana dinletmiş olduğunuz ilk ses kaydı Ben, Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konuların bir kısmı gerçek konular olup bir kısmı da ifademde daha önce belirttiğim gibi hazırlamış olduğumuz sahte raporlara dayanak teşkil edecek benim muhbir rolünde vermiş olduğum ifadelerimde geçen hususlardır. Yine konuşma içeriklerinde Abdullah olarak ismi geçen şahıs Abdullah Atılgan; Hakan olarak ismi geçen şahıs Hakan Çevikoğlu; Beden Eğitimi Öğretmeni Murat olarak ismi geçen şahıs da Murat Göktürk; HOCA olarak ismi geçen Ruhi Abat isimli şahıslardır. Bana dinletmiş olduğunuz ikinci ses kaydı ben, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konular benim yine muhbir olarak rol yaparak sahte istihbarat raporları için yaptığımız görüşmeye ilişkin ses kaydıdır. Ses kaydında Ruhi Abat'ın "KAYITTA MIYIZ" şeklinde sormasından da anlaşılacağı üzere zaman zaman ses kaydını durdurarak gerçek konular ile ilgili konuştuğumuz oluyordu. Bu konuşmalarımızdan ses kaydına yansıyan kısımların ise daha sonra çıkartılıyordu. Görüşmelerde Kürşat Tüzmen ile ilgili belirttiğim bilgiler tamamen kurgudan ibarettir, gerçeklikle bir alakası yoktur. Ses kaydı alınmadan önce konuşacağımız konular ile ilgili notlar alarak hazırlanıyorduk. Bana dinletilmiş olduğunuz üçüncü ses kaydı ben, Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konuların bir kısmı Misyonerlikle PKK Terör Örgütü arasında ilişki kurulması amacıyla çalıştayda toplantı yaparak belirlediğimiz senaryoyu tiatiral (Tiyatro gibi) olarak ses kaydı haline getirdiğimiz konuşmalardır. Görüşmelerde HAMİT olarak ismi geçen şahıs benim. HAMİT daha önce de belirttiğim gibi benim Kod ismimdi. Ayrıca görüşmelerde Rahip Santaro cinayetinde Gülen Cemaatinin rolü olduğu, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti maktullerinden Tilman Geske'nin Malatya'da misyonerlik faaliyetlerinin başındaki kişi olduğu ile ilgili hususlara ait konuşmalar geçmiştir. Daha önce bu kayıtlar esnasında aramızda gerçek konuların da geçtiğini belirtmiştim. Bu kayıtta da Sevgi Erenerol ile ilgili Adil Akçay'ın Hürriyet gazetesinde "ERGENEKONUN KARARGAHI RUM PATRİKHANESİ DEMİŞ" beyanlarına karşılık Ruhi Abat'ın "ŞUANDA SAĞLAM DURAN BİRİSİ..." şeklinde geçen beyanlarının bu konuşmalardan birisi olduğu düşüncesindeyim. Yine bu ses kaydı Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden sonra çalıştay toplantılarının birinde hazırlanan ses kaydıdır. 3/67 Bu ses kaydında 'MERHABA KARDEŞİM BENİM... NUMARAM ÇIKMADIM! NUMARAM ÇIKMADIMI SENDE HAA KAFA DAĞINI KM I ÇIKACAZ ÇIKACAZ BİLİNÇLİ YAPIYORLAR ONU SENİN DERNEK BAŞKANIMDA ALDILAR ALBA YIDA SEN YEMİN ETMEDİN DEMİ ÖLMEYE ÖLDÜRMEYE AMAN HA" şeklinde geçen beyanlarım ses kaydı esnasında yapmış olduğum bir telefon görüşmesinde geçen hususlar olduğunu düşünüyorum. Burada bahsettiğim şahıs o tarihlerde Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar neticesinde yakalanan Fikri Karadağ'dır. Alınan bu ses kaydının 2008 yılının Ocak ayının sonlarına denk geldiği düşüncesindeyim. Muhammet Naim Akşam isimli şahıs, Adana ilinde ikamet etmektedir. Kendisi misyonerdir. Aynı zamanda Arap Alevisidir. Güney baptistçidir. Hanımı Helen isimli Amerikalı bir bayandır. Bu şahıs sürekli olarak İncirlik Üssü'ne gidip gelmektedir. Bura ile bağlantıları vardır. Adana'da kitabevi açtığını ve bazı kiliseleri kurduğunu biliyorum. Ses kayıtlarında Muhammet Naim Akşam'ın isminin geçmesindeki amaç misyonerlerin Kürt Kiliselerini kurmakla bölücülük yaptığını ve PKK'ya destek verdiğini göstermek amacıyla bu kişinin ismi kullanılmıştır. Aslında böyle bir durum yoktu. Ama dezenformasyon amaçlı olduğu için bu çalışma yapıldı. Bu da zaten Mehmet Ülger'in fikriydi. Hüseyin Yelki, Muhammet Naim Akşam'ı bildiğim kadarıyla Adana'da bulunduğu dönemlerde tanıdı. Kendisinin bu ilden Malatya iline geldiğini düşünüyorum. Bu nedenle Muhammet Naim Akşam'ı bu şekilde tanıdığını ve bu kişi ile irtibatlı olduğunu tahmin ediyorum. —29/02/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 5435917614 numaralı hattı teslim etmesi Bana daha önce 17/03/2007 tarihinde verildiğini belirttiğim 5435917614 numaralı telefon hattını 29/02/2008 tarihinde Malatya iline geldiğimde Haydar Yeşil'e teslim etmiştim. Bu hattı bu tarihten sonra kullanmadım. Teslim ettiğim bu hattın yerine bana yeni bir telefon hattı verildi. Ancak ben bu hattın numarasını hatırlamıyorum. —28-29/03/2008 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini ve yorulduğunu söylemesi 2008 yılının Mart ayında Malatya'ya tekrar gittim. Bu gidişimde Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldik. Burada iki gece bir gündüz kaldım. HTS kayıtlarından Mart ayında Malatya iline geldiğim anlaşılan 28-29/03/2008 tarihlerinin, benim çalışmak istemediğimi ve yorulduğuma ilişkin beyanları söylediğim tarih olması ihtimali yüksektir. Ben burada kendilerine artık çalışmak istemediğimi, yorulduğumu ve bu tür çalışmalardan ayrılmak istediğimi söyledim. Ben bu şekilde söylediğimde benim bu teklifimi çok sert karşıladılar. Ekipten birinin ayrılmasını istemiyorlardı. Tedirgin olmuşlardı. Mehmet Ülger 3/68 bana bu çıkışımı yukarıya bildireceğini söyledi. Bana kızdı. Ben kendisine Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili bildiklerimi ve yapılan çalışmaları sır olarak saklayacağımı söylememe rağmen beni "SEN BİR GÖREV ADAMISIN, SEN BU GÖREV İÇİN ATANDIN, YANLIŞ YAPMA, SAĞLIKLI DÜŞÜN, HERŞEY DEVLETİN ÜNİTER YAPISI VE BAKAASI İÇİN, BAK BİZ TUSHAD OLARAK GENİŞ BİR AİLEYİZ, YANLİŞ YAPAN YANAR, SIRRI VEREN YOK OLUR" şeklinde tehdit etti. Bunun üzerine ben çalışmalara devam etmek zorunda kaldım. O tarihlerde Ümraniye'de bombalar bulunmuş, Ergenekon soruşturması yapılıyordu. Basından da izlediğim kadarıyla bunun yasa dışı bir oluşum olduğunu anlamaya başlamıştım. Burada kaldığım süre içerisinde andıç çalışmamıza devam ettik. Yine bu andıç çalışmasının içeriği yukarıda da ayrıntılı olarak belirttiğim gibi Misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek şeklindeydi. Cinayet sonrası şüpheliler yargılanmıyor da sanki misyonerlik yargılanıyormuş gibi misyonerliğin zararlarına ilişkin sahte raporlar düzenliyorduk. Bu raporları direkt Mehmet Ülger'e veriyorduk. Ben tehdit ve çaresizlik içerisinde onların istediği istihbarat belgelerini hazırlıyordum. Milli Güvenlik Kurulu'na belge hazırladım, andıç hazırladım. Bu belgelerin bazılarının Milli Güvenlik Kuruluna sunulduğunu onlardan duydum. Bu belgelerden bazıları JİTEM arşivine kaldırılıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri JİTEM'i kabul etmeyebilir. Ama biz JİTEM'in faaliyet yaptığını biliyorduk. Ben de bir nevi JİTEM elemanı sayılıyordum. Her ne kadar Özel Harp Dairesinde Beyaz Kuvvetler de çalışıyor olsam da, halkla iç içe olan JİTEM'in faaliyetlerini yürütüyorduk. Benim eşim dahi çalıştığım yeri bilmez. Bahsettiğim hususlar size kendi isteğim ile teslim ettiğim tarafınızdan imajı alınan flash bellek içerisinde yer alan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI.doc" isimli belgede mevcuttur. —18-19/04/2008 tarihleri arasında Zirve Yayınevi Cinayetinin 1. Yıldönümü olması nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın Malatya iline gelerek toplantıya katüması Ben Malatya'ya her gelişimde Mehmet Ülger ve ekibinin isteği doğrultusunda geliyordum. 18/04/2(X)8 tarihinde de yine Mehmet Ülger'in isteği üzerine ben Malatya iline geldim. Cinayetin 1. Yıl dönümü olduğu için dikkat çekmemek amacıyla otogarda otobüsten inmedim. Bu kez daha geride, Organize Sanayii kavşağının yakınlarında indim. İndiğim yerde bir havaalanı yolu vardı. Buradan beni Haydar Yeşil ve Ruhi Abat birlikte gelerek aldılar. Daha sonra düzenlenen toplantıya katıldım. Yapılan toplantıya Mehmet Çolak'ta katılmıştı. Hatırladığım kadarıyla o tarihte Diyarbakır ilinden gelmişti. Bu tarihteki toplantıların amacı çoğunlukla Mahkemede görülmekte olan davayı etkilemek, cinayetten çok misyonerliğin yargılanmasını sağlamaktı. Bu tarihin cinayetin yıl dönümü olması nedeniyle, Mehmet Ülger ve diğerleri işlenen cinayeti kastederek genelde memnun görünüyorlardı. Kendi aralarında dalga geçiyorlardı. Ayrıca Mehmet Ülger yıldönümü nedeniyle 3/69 düzenlenen maktullerin gömülü olduğu mezarlıkta yapılan programı takip ettirmiş. Sonradan ben bu programa ilişkin çok sayıda resim ve fotoğraflar gördüm. Benim ise bu tarihte Malatya iline gelişimde özel bir amaç yoktu. Sadece çağrılmam üzerine toplantıya katılmak amacıyla gelmiştim. —2008 yılı Mayıs ayı içerisinde (24/05/2008 tarihinde), Mehmet Ülger tarafından Behnan Konutgan 'a yönelik eylem projesinin Deniz Uygar (İlker Çınar) 'a ilk kez söylenmesi Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptığımız görüşmede, Mehmet Ülger, Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkında bir proje olduğunu, şahısla ilgili bir çalışma yapılacağını belirtti. Şahısla ilgili projenin nasıl bir proje olduğunu sorduğumda Kürt kökenli birisi tarafından Behnan'ın öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı beyanlarında Behnan Konutgan'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan'ı vurduğunu söyleyecekti. Projenin bu şekilde olabileceğinden bahsedildi. AKP Hükümeti zamanında misyoner katliamları yapılıyormuş gibi gösterip batı ülkelerinde iktidarın gözden düşürülmesi sağlanacaktı. Ancak ben bu projeyle ilgili ne bir ön çalışma ne de bir taslak görmedim. Ben, Malatya iline 15-20 günde bir geliyordum. Bu gelişlerimde bazen yanımda telefon getiriyordum, bazen de hiç telefon getirmiyordum. Behnan Konutgan'a yönelik Mehmet Ülger tarafından ilk kez dile getirilen projenin söylenme tarihini belirtirken cinayetten sonraki bir tarih olarak belirtmiştim. Bu tarihin 2007 yılı içerisinde olması mümkün değildir. Zira cinayetten sonra yoğun şekilde dezenformasyon faaliyetlerinde bulunuyorduk. Bu faaliyetler sürerken Behnan Konutgan'a yönelik yeni bir eylem planının hayata geçirilmesini düşünmek doğru değildir. Mehmet Ülger'in, Behnan Konutgan'a yönelik projeyi söylediği tarihin, 2008 yılı Mayıs tarihi olabileceği gibi 18-19/04/2008 tarihlerinde geldiğim sırada da söylemiş olabilir. Tam olarak hatırlayamıyorum. Ancak hatırladığım husus, bu sözün 2008 yılı içerisinde söylendiğidir. 2008 yılı Mayıs ayı içerisinde telefonsuz olarak Malatya iline gelmiş olabilirim. Böyle bir durum oldu ise, bu gelişimde bu söz söylenmiş olabilir. Behnan Konutgan 2008 yılı Ekim ayında Tarsus ilçesine gelmişti. 2007 Mayıs ayı ile bu ay arasında da çok uzun bir süre vardır. Dolayısıyla Mehmet Ülger'in Behnan Konutgan'a yönelik yapılması düşünülen eylemi ilk kez 2008 yılı Mayıs aylarında düzenlenen bir toplantı esnasında söylemiş olması ihtimali yüksektir. —2008 yılı Haziran ayı içerisinde (17/06/2008 tarihinde), Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın medyada deşifre olması nedeniyle Malatya iline gelmesi ve dezenformasyon faaliyetleri kapsamında Mehmet Ülger ile son çalışmanın yapılması 2008 yılının Haziran ayında tekrar Malatya'ya gittim. Benim Malatya'ya bu sefer ki gitme sebebim medyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir personeli olduğum, emekli sandığında aktif iştirakçi olduğum, primlerimin düzenli olarak yattığı şeklinde haberlerin yer alması ve benim deşifre olmamla ile ilgiliydi. 3/70 Daha önce de belirttiğim gibi ben zaman zaman Malatya iline gelişlerimde yanımda telefon getirmiyordum. O tarihlerde geldiğimde Mehmet Ülger henüz Malatya'dan ayrılmamıştı. Ancak tayininin çıkacağını söylüyordu. Kendisi Ankara'ya tayin olacağını bekliyordu. Daha sonra başkalarından duyduğuma göre Mehmet Ülger, tayininin Giresun iline çıktığını öğrendiğinde ciddi şekilde üzüldüğünü öğrendim. Zaten bu nedenle de daha sonra emekliliğini istemişti. Bu gidişimde de Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldik. Bu buluşmamızda Mehmet Ülger bana "MERAK ETME BİZ İLGİLİ YERLERLE GÖRÜŞEREK BUNU ÇÖZERİZ" dedi. Bana uygulanan baskıyı, tehdidi ve içinde bulunduğum durumumu da göz önünde bulundurarak birlikte sahte bir istihbarat belgesi daha düzenledik ve bunu daha önce yaptığımız yukarıda da belirttiğim gibi bir istihbaratçının bilgiyi paylaşması gibi ses kaydı yaparak belgelere dayanak oluşturduk. Ses kayıtlarının ve belgelerin Haydar Yeşil'de ve ayrıca Malatya Jandarma İstihbarat biriminin arşivinde olduğunu düşünüyorum. Bu ses kaydını ben Mehmet Ülger 2008 yılında tayin olmadan önce yaptığımızı hatırlıyorum. Belirttiğim ses kayıtlarının içeriğinde "MİSYONERLERİN MALATYA'DA BELİRLİ TARİHLERDE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE ÇALIŞMA YAPTIKLARI, BU TOPLULUKLARI ÖRGÜTLEDİKLERİ, MERKEZİ İSTANBUL'DA BULUNAN ORTAK AKIL PLATFORMU İSİMLİ PLATFORMUN TÜRKİYE'NİN DEĞİŞİK İLLERİNDE FAALİYETLERİNİN OLDUĞU VE MİSYONERLERLE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE BULUNDUKLARI" ile ilgili konular işlendi. Ortak Akıl Platformu olarak belirttiğim yapı içerisinde Darbeye karşı olan Sivil Toplum örgütleri ve demokratik arayış içerisinde olan bir kitle bulunuyordu. Bu ses kaydının ve belgelerin amacı bahsettiğim sivil toplum örgütleri ile misyonerlerin ortak faaliyet yürüttüğü izlenimini oluşturmaktı. Burada benim üzerinde çalıştığım, tamamlaması gereken Büyük Orta Doğu Projesi ile ilgili çalışmalarımın sahte istihbari alt yapısını birlikte hazırladık. Orta Doğu Projesi ile ilgili hazırladığım bu sahte raporlardaki amaç CIA'nın Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu'da bulunan ülkelere gönderdiği misyonerler aracılığıyla Türkiye'de ve diğer Orta Doğu ülkelerinde operasyonlar yapılıyormuş gibi göstermekti. Hazırlanan belgelerde işlenen diğer temalar CIA'nın Büyük Ortadoğu Projesini uygulamaya koymak ve Kürdistan'ın kurulmasına hizmet için Operation Mobilization isimli bir kuruluş ve misyonerler aracılığıyla bahsi geçen misyonerlik faaliyetlerini yürüttüğü ve organize ettiği, CIA'nın gönderdiği Misyonerler aracılığıyla BOP'un amacı olan emperyalizmin çıkarlarına hizmet için misyonerlik faaliyetlerini hızlandırdığı şeklindeydi. Böylece dış güçlerin Türkiye üzerinde jeopolitik beklentileri olduğu anlatılmak istenerek bu hususları misyonerlikle bağdaştırmaktı. Yukarıda belirttiğim temalar kullanılarak hazırlanan belgelerin Mehmet Ülger ve ekibi tarafından yapılan planın bir parçasıydı. Size kendi isteğim ile teslim ettiğim flash bellek içerisinde 3/71 yer alan 'OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE' isimli klasördeki slaytlarda ve 'OM-CIA' isimli klasörde bulunan belgelerde bahsettiğim çalışmalarıma ait hususlar ile ilgili bilgiler mevcuttur. Yaptığımız bu çalışma sonunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil'e "BU BELGELERİ İYİ SAKLA" dedi. Bu çalışma Mehmet Ülger ile yapmış olduğumuz son çalışmaydı. ¦ 1S/08/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, kendi isminin de yer aldığı ölüm listesi şeklinde tehdit içerikli bir ihbar mektubunun gönderilmesi nedeniyle Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermesi 15/08/2008 tarihinde Tarsus Emniyet Müdürlüğü Güvenlik bürosundan beni aradılar ve benimle ilgili bir tebligat olduğunu söyleyerek beni çağırdılar. Aynı gün Tarsus Adliyesine gittik. Adliyedeki katip bana tebligatı okudu. Gizli olarak Adliyeye ulaşan bu evrakta bazı şahısların isimlerinin bulunduğu bir liste olduğunu, listede ismi geçenlerin de öldürüleceklerinin belirtildiği, bu öldürülecekler listesinde benim ismimin de bulunduğunu öğrendim. Aynı tebligat Tarsus Jandarma Komutanlığı tarafından da şahsıma tebliğ edildi. Tebligatı almak üzere Savcılığa gittiğim gün Savcılığa gidiş aşamamda ve Savcılıkta bulunduğum esnada cep telefonumun ses kaydını açarak tüm sesleri kaydettim. Daha sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ifade verdikten sonra incelenmesi için bu kaydı teslim ettim. Ayrıca bu mektup ile ilgili olarak ifadem alındı ve ifadem esnasında Malatya Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili olarak adı geçen Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığım soruldu. Ben de müsaade isteyerek kayıt yaptığım telefonun dışında başka bir telefon ile koridorda Haydar Yeşil'i aradım. Kendisine durumu anlattım. Bana Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığımı soruyorlar ne cevap vereyim dedim. Haydar Yeşil'de bana "TANIMADIĞIMI" söylemem şeklinde talimat verdi. Ben de tanımadığını söyledim. Ben bu ölüm listesini öğrendiğimde Haydar Yeşil ile görüşmem sırasında bunu anladığımı kendisine hissettirmedim, ima bile etmedim. Sadece kendisine Martin Delange'yi tanıdığımı söyleyip söylemeyeceğimi sordum. Haydar Yeşil'i aradığımda Haydar Yeşil'e Haluk şeklinde hitap etmiş olabilirim. Ben kendisinin kod ismini Halil olarak biliyorum. Acnak o sırada bu şekilde söylemiş olma ihtimalim vardır. Ben kesinlikle yaptığım görüşmeyi Haydar Yeşil ile yapmıştım. Haydar Yeşil ile yaptığım bu görüşmeyi ben muhtemelen kendimde bulunan ve şu anda numarasını hatırlayamadığım ve bana HTS kayıtlarından tam tarihi tespit edilen 29/02/2008 tarihinde Malatya iline geldiğim sırada teslim edilen yeni hattan yaptım. Bu numarayı bilmediğim için bu aramanın tespit edilmesi mümkün değildir. Bana yapılan tebligatta yer alan öldürülecekler listesinde hatırladığı kadarıyla Doğu Perinçek, Ruhi Abat, Ahmet Güvener (Diyarbakır ilinde pastör), İlber Ortaylı, Hasan Iğsız, Fatih Hilmioğlu, Doğu Kılıç, Aytunç Altundal, Ali Rıza Bayzan ve Yusuf Çetin ile bazı üniversite rektörleri dikkatimi çeken isimler arasındaydı. 3/72 Benim de ismimin yer aldığı böyle bir ölüm listesinin Ankara'dan gelen Gizli İstihbarat Belgesi şeklinde gönderilmesinin de farklı bir plan olduğunu düşünüyorum. Amaç, kanımca hedef saptırmaktır. Manipülasyon yapmaktır. Kafa karışıklığına yol açıp, asıl faillerin ortaya çıkmasını engellemektir. Misyonerlere karşı faaliyet yürütmem dolayısıyla misyonerlerin hedefi haline gelmiş gibi gösterilerek birlikte faaliyet yürüttüğüm Mehmet Ülger ve ekibi tarafından öldürülmek istendiğimi ya da yapılan faaliyetleri anlattığım taktirde öldürülebileceğim konusunda gözdağı verilmek istendiğini düşününüyorum. Çünkü Mehmet Ülger'e çalışma grubundan ayrılmak istediğimi belirttiğim gün beni "SIRRI VEREN YOK OLUR" şeklinde tehdit etmişti. "2008 yılı Eylül ayı içerisinde Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın emekli sandığında pasif iştirakçi olduğunu görmesi nedeniyle Haydar Yeşil ile telefonla görüşme yapması 2008 yılının Eylül ayı içerisinde primlerim ile ilgili internette yaptığım sorgulamada emekli sandığında pasif iştirakçi yazısını ve primlerimin yatırılmadığını gördüm. Konuyla ilgili Haydar Yeşil ile yaptığım telefon görüşmesinde bana "BU AYRINTIYI ÇÖZECEĞİNİ, EMEKLİ SANDIĞINDAN DA YAZIYLA BİLGİ ALMAMI" söyledi. Haydar Yeşil ile yaptığımı beyan ettiğim görüşmeyi kendi şahsi telefonumla değil, bana HTS kayıtlarından tam tarihi belirlenen 29/02/2008 tarihinde teslim edilen özel hat üzerinden yaptım. Daha öncede belirttiğim gibi bu numaranın hangi numara olduğunu hatırlamıyorum. Daha sonra Malatya iline ilk geldiğim sırada bu konuyu Haydar Yeşil'e de açtım. Bu konu ile ilgili olarak Mehmet Ülger'in de bilgisi vardı. Ben bu konuda gerekli girişimleri Mehmet Ülger'in yaptırdığını düşünüyorum. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrasını kapsayan yaklaşık iki senelik süre zarfında yaptığım çalışmalar, verdiğim bilgiler, hazırladığım belgeler nedeniyle Malatya İstihbarat Şubesi örtülü ödenekten ve TUSHAD'tan tarafıma yapılan ödemeler yaklaşık yüz (100) milyarı bulmuştur. Bu ödemelerin bir kısmı kayıtlarda bulunmaktadır. Ancak büyük bir kısmı bulunmamaktadır. Ruhi Abat ve Mehmet Ülger'in de bu ödenekten faydalandığını biliyorum. Mektubumda da belirtmiş olduğum Hürriyet.com haber sitesinde "KOMUTAN ASAF MİSYONER PEŞİNDE" başlıklı yayımlanan haberde, benim Silahlı Kuvvetlerden almış olduğum para makbuzlarının resmi vardır. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili olarak savcılığa, cinayetten önce misyonerlerin takibi için 2594326 sicil numaralı ASAF isimli bir komutana 10.315 TL paranın verildiğine dair imzalı bir belgenin gönderildiği belirtilmiştir. Haberde bahsedilen ASAF Komutan diye geçen benim. 2594326 sicil numarası ve imza bana aittir. Ancak ismim olarak lanse edilen ASAF kelimesi benim ismim olmayıp Aşırı Sağ Faaliyetlerinin açılımıdır. Ayrıca şahsıma yapıldığı belirtilen 10.315 TL parayı aldığım doğrudur. Fakat bu parayı cinayette öldürülen şahısların takibi için değil, Malatya'da çalıştayda yürütülen proje kapsamında yapılan masraflarla ilgili ödemelere ilişkindir. Bana gelen talimatlardan 15/04/2008 tarihli belgede bahsedilen, Malatya için yapılan çalışmalardan kasıt, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi yapılan brifing ve sonrasındaki 3/73 dezenformasyon çalışmalarından dolayı yaptığım istihbari çalışmalar ve harcamalara ilişkin ödemelerdir. Benim herhangi bir kurumda doğrudan çalıştığım görünmese de 1993 yılından sonraki özlük haklarımın TUSHAD tarafından bana saklı kaldığı, herhangi bir hak mahrumiyetine yol açılmayacağı söylenmişti. Bu husus bana Cumhuriyet Başsavcılığınıza teslim ettiğim belgeler arasında yer alan 25/07/2008 tarihli belge ile de ayrıca yazılı olarak bildirilmişti. Bu belgede 11/06/2008 tarihinde ulusal medyada çıkan haberler sonrasında deşifre olmam sebebiyle çalışmalarımın tehlike altına girmesinden dolayı ikinci bir bildirime kadar geçici olarak çalışmalarıma ara verildiği, yasal haklarımın ise saklı kalmak üzere koruma altına alındığı, bundan dolayı özlük bilgilerimin gizlenerek korunacağı bildirilmişti. Benim deşifre olmam sonucu Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki Beyaz Kuvvetler çalışanlarının tamamına bana gelen belge benzeri gönderilen belgelerle tüm çalışmalar ikinci bir talimata kadar geçici olarak durdurulmuştu. 2008 yılında medyada haber çıkana kadar benim sigortalılık durumum aktif olarak görünüyordu. Ben, bilgilerimi kontrol ederken emekli sandığına tabii göründüğüm için emeklilik sicil numaramı girerek kontrol ediyordum. Haberler çıkana kadar kontrol ettiğim süreçte iştiraklilik durumum aktif olarak görünmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda doğrudan bir bilgim yoktu. Ben aktif olarak göründüğü için herhangi bir sorun olmadığını düşünüyordum. Bu nedenle keseneklerin yatıp yatmadığı hususunda bir bilgim bulunmamaktadır. Ben bu hususta daha sonra Mersin 2. İş Mahkemesine 2011/1080 esas sayılı dosya üzerinden durum tespiti için dava açtım. Bu dava görevsizlikle Ankara iline gönderildi. Bildiğim kadarıyla bu dava halen devam etmektedir. Basında yer alan haberler sonrası bana TUSHAD'tan gelen özlük bilgilerimin gizlenmesi ve korunmasına ilişkin yazı sonrası internete hemen bakmamıştım. Zaten ortalık karışmıştı. 2008 Eylül ayında kontrol ettiğimde ise aktif olarak görünen iştirak durumum pasife dönüşmüştü. Çalışmalara yönelik yapmış olduğum itiraz sonucu TUSHAD'dan aldığım 2000 TL.'ye yakın maaşım kesildi. —15-25/10/2008 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın, Belin an Konutgan' a yönelik eylem planını engelleme girişimleri 2007 yılında Mersin Jandarma İstihbarat biriminde görevli Kıdemli Başçavuş Abdullah Atılgan vasıtasıyla Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığında görevli soy ismini hatırlamadığım Şükrü Üsteğmen ve Uzman Çavuş Mehmet Çalışkan isimli şahıslar ile tanıştım. Bu şahıslarla tanışmam Abdullah Atılğan'ın benden istediği bir belgeyi kendi ekibinden olarak belirttiği Mehmet Çalışkan vasıtasıyla iletmemi istemesiyle oldu. Mehmet Çalışkan isimli şahısla tanıştıktan sonra aramızdaki samimiyet oldukça ilerledi. Hatta kendisinin kullandığı 05057993984 nolu telefon ile çok defa görüştüğüm olmuştur. Mehmet Çalışkan'ın Tarsus'taki görevi Misyonerlik faaliyetlerini takip etmek olması nedeniyle 3/74 Malatya için hazırladığımız ve yukarıda ayrıntılı olarak bahsettiğim belgelerin birer örneğini Mehmet Çalışkan'a da veriyordum. Ayrıca Mehmet Çalışkan benim Malatya'da çalıştay toplantılarına katıldığımı Abdullah Atılğan'dan duyduğunu bana söylediğinde bende kendisine bunu doğruladım. Mehmet Çalışkan Malatya'da çalıştay toplantılarında hazırlanan belgelerin sahte belgeler olduğunu da biliyordu. Mehmet Çalışkan daha sonra beni Tarsus'ta beraber faaliyet yürüttüğü bilgisayar firması sahibi Gökhan Çinkılıç ile tanıştırdı. Gökhan Çinkılıç Tarsus İlçe Jandarma'nın bilgisayar işlerini yapıyordu. Bildiğim kadar bu şahsa para aktarmak için Jandarmanın bilgisayar işlerini yapmadığı halde yapılmış gibi gösteriliyordu. Ayrıca Gökhan Çinkılıç kendi ekibiyle Tarsus'ta bulunan Misyonerlerin bakım, servis gibi yollarla bilgisayarlarındaki bilgileri alıyordu. Aldığı bu bilgi ve belgeleri Mehmet Çalışkan'a iletiyordu. Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptığımız görüşmede, Mehmet Ülger Malatya Zirve Yayınevi cinayetine benzer bir çalışmanın Türkiye'de Bıble House'n papazı ve Türkiye Protestan Kiliseler başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan için de yapılabileceğini dile getirdi. Kürt kökenli birisi tarafından Behnan'ın öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı beyanlarında Behnan Konutgan'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan'ı vurduğunu söyleyecekti. Projenin bu şekilde olabileceğinden bahsedildi. Ben bu projeyi duyduğumda kendisine karşı çıkmıştım. Bu proje kapsamında Mehmet Ülger'in 2008 yılında, Behnan Konutgan'ı takibe aldırdığını biliyorum. Hatta o dönemde Amerika'dan gelen akademisyenlerle geziler düzenleyen Behnan Kongutgan'ın bu gezilerini Mehmet Ülger takip ettiriyordu. Zaman zaman Behnan Konutgan'ın hangi ilde olduğu ile ilgili bilgileri Haydar Yeşil benimle paylaşıyordu. Bende de bu takip meselesini teyit etmek amacıyla Behnan Konutgan'ı aradığımda kendisi bana geziler düzenlediğini söylediğinde takip edildiğini anladım. Mehmet Ülger'in daha önce belirttiği Behnan Konutgan'a yönelik eylem planının 15-25/10/2008 tarihleri arasında Tarsus ilçesine geldiği sırada gerçekleşeceğini biliyordum. Çünkü Mehmet Ülger ve ekibinin Behnan Konutgan'ı takip ettirdiğini biliyordum. Ayrıca Hakan Çevikoğlu'da bana hatırladığım kadarıyla 2008 yılı Haziran ayı içerisinde tarihsiz bir mektup gönderdi. Bu mektupta Behnan Konutgan'a yönelik Tarsus'ta bir eylem yapılacağı hususunda bilgi veriyordu. Zaten benim böyle bir bilgiden haberim vardı. Bu nedenle Hakan Çevikoğlu'na herhangi birşey söylemedim. Kendisi de bu mektup geldikten sonra ortalıktan kayboldu. Bu kişi ile görüşmem mümkün olmadı. Daha sonra da yukarıda anlattığım üzere öldüğünü duydum. Hakan Çevikoğlu'ndan gelen mektubu da renkli taramasını yaptıktan sonra mail adresime yakın bir zamanda koydum. Halen orada durmaktadır. Mail adresim incelendiğinde bu mektup orada görülecektir. Orjinali şu anda elimde değildir. İmha etmiş olabilirim. 3/75 2008 yılının Haziran ayından 2009 yılının Haziran ayı arasındaki süre dünya genelinde Aziz Pauls yılı ilan edildi. Tarsus'ta bu konuyla ilgili para kazanmak amacıyla birçok proje hazırlanıyordu. Kız Meslek Lisesi'nin Müdürü Hatice Kılıç'da benden Aziz Pauls yılı ile ilgili olarak hazırladıkları projelerinde yardımcı olmamı istedi. Bende kendisine bu konuda arkadaşım Behnan Konutgan'ın kendisine daha çok yardımcı olabileceğini, gezi için Tarsus'a gelecek olan Behnan Konutgan ile kendisini tanıştırabileceğimi söyledim. Daha sonra Behnan Konutgan'a telefonla durumu anlattığımda Tarsus'a geldiğinde seve seve yardımcı olacağını belirtti. Ben Behnan Konutgan'a yönelik eylemden haberim olduğu için, Tarsus civarına geldiğinde kendisi ile görüşmek istediğimi söyledim. Bu arada Mehmet Çalışkan ile de Hatice Kılıç'ın projesi ve Behnan Konutgan'ın Tarsus'a geleceği bilgisini paylaştım. Behnan Konutgan Tarsus'a gelmeden önce Gökhan Çinkılıç isimli şahsın ofisinde Mehmet Çalışkan ve soy ismini hatırlamadığım Mahmut isimli şahısla oturduğumuz esnada Mahmut ile birlikte ofisten dışarı çıktığımızda Mahmut bana Mehmet Çalışkan ve Gökhan Çinkılıç ile ilgili olarak "BU ADAMLARIN BİR POREJESİ VAR. BURA YA (TARSUS) GELECEK BİR YABANCIYI ORTADAN PATLATACAKLARMIŞ. ADAM ARIYORLAR" şeklinde bir ifade kullandı. Benim de aklıma Mehmet Ülger'in daha önce bana söylediği Behnan Konutgan ile ilgili projesi geldi ve Tarsus'a gelecek Behnan Konutgan'a karşı bir eylem planlandığını anladım. Bunun üzerine oradan ayrılarak Behnan Konutgan'ı aradım. Tarsus'a geldiğinde kendisini karşılayacağımı, gezisi süresince kendisine eşlik edeceğimi söyledim. Kendiside bunu reddetmedi. Behnan Konutgan Amerika'dan 35-40 kişilik bir akademisyen grupla Tarsus'a geldiğinde görüştük. Bu gezi sırasında suikastı engellemek maksadıyla basın mensuplarını da gezi programına çağırdım. Çağırmamdaki amaç medyanın olduğu yerde suikastın olmayacağını düşünmemdir. Zaten Behnan Konutgan'da beni görünce ayrılmamı istemedi. Tarsus'taki gezi ve programı boyunca Behnan Konutgan'ın yanından hiç ayrılmayarak kendisine düzenlenecek eylemi engellemeye çalıştım. Sürekli olarak yanında oldum. Bu gezi ve program boyunca amacım onu korumaktı ve bunu da başardım. Bu çabam sonucunda suikast eylemi gerçekleşemedi. Gerçekleşemeyince bana duyulan öfke daha da arttı. Behnan Konutgan geldiğinde kendisine suikast olabileceği hususunda birşeyler söylemek istedim. Ancak söyleyemedim. Behnan Konutgan'a bu konudan bahsetmedim. Sadece ima yollu olarak birşeyler hissettirmeye çalıştım. Ancak kendisi bunu anlayamadı. Daha sonra Gökhan Çinkılıç ile bir araya geldiğimizde kendisi bana "SEN OYUNU BOZDUN" şeklinde bir ifade kullandı. Aramızda geçen bu konuşmamızdan sonra da şahısla olan irtibatım koptu. Ben bu kişilerin bu olayın içerisinde de olabileceğini düşündüm. Ancak ne kadar içerisine girdiklerini tam olarak bilemiyorum. İçerisinde Behnan Konutgan'ın Tarsus'a düzenlediği gezi ile ilgili fotoğrafların bulunduğu CD'yi, ayrıca o tarihteki programa ilişkin video kaydı CD'sinin incelenmesi halinde bu görüntüler ve resimler görülecektir. 3/76 Ben bu fotoğrafları ve video çekimini daha sonra basın mensuplarının çekmiş olduğu fotoğraflar ve video görüntülerinden aldım. Hatta videodaki görüntüler incelendiğinde bazı basın mensupları da görüntülerde görünmektedir. Fotoğrafların farklı tarihlerde çekildiğinin görülmesi iki farklı makinadan çekilmesindendir. Bu makinalardan bir tanesinin muhtemelen tarihinde yanlışlık vardır. Ancak resimler incelendiğinde bu fotoğrafların çekildiği tarihin kış ayı olmadığı net bir şekilde görülecektir. "29/11/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın priminin, maaşının kesilmesi ve ölüm tehdidi ile ilgili olarak Haydar Yeşil'le görüşmek üzere Malatya iline gelmesi ve irtibat için 5438547513 nolu telefon hattını alması 2008 yılının Kasım ayında Malatya'ya primimin, maaşımın kesilmesi ve yukarıda bahsettiğim ölüm tehdidi ile ilgili görüşmek üzere Haydar Yeşil'in yanına gittim. Bu tarihte Mehmet Ülger'in tayini Giresun Jandarma Komutanlığı'na çıkmıştı. Mehmet Ülger'in tayini çıktıktan sonra Malatya ilindeki tüm yetkiler Haydar Yeşil'in eline geçmişti. Haydar Yeşil ile birlikte Ruhi Abat faaliyetleri birlikte yürütüyordu. Hatta Alay Komutanından dahi Haydar Yeşil'in yetkisinin fazla olduğunu söyleyebilirim. Malatya'ya bu gidişimde Haydar Yeşil ile Malatya'ya girmeden Kayseri yol ayrımında sabaha karşı 03.00 sıralarında buluştuk. Yanında Ruhi Abat'da vardı. Beni Malatya'da hiç bilmediğim ıssız bir yere götürdüler. Ben onlara yaşadığım sıkıntıları anlatıp yardımcı olmalarını söylediğimde bana "İŞLERİN KARIŞTIĞINI, YAPABİLECEKLERİ BİR ŞEYİN OLMADİĞİNİ, KENDİLERİNİN DE ZOR DURUMDA OLDUKLARlNr söylediler. 2008 yılı Kasım ayı içerisinde Malatya iline geliş tarihim HTS kayıtlarından tespit edilen 29/11/2008 tarihinin olması ihtimali yüksektir. Ayrıca Haydar Yeşil bana Malatya'da işlenen cinayeti ve yapmış olduğumuz çalışmaları kastederek "BU KONUDA KESİNLİKLE HİÇBİR YERDE KONUŞMA, SENİN İÇİN KÖTÜ OLUR" diyerek beni tehdit etti. Haydar Yeşil, Ruhi Abat ile birlikte daha önce misyonerlik üzerine yapmış olduğumuz çalışmaları devam ettirdiklerini, durumunun düzelmesi için çalışmalara katılmam gerektiğini belirtti. İrtibatı sağlamak amacıyla bana yeni bir telefon hattı verildi. Malatya Jandarma Komutanlığında İstihbarat Müdürü Haydar Yeşil tarafından verilen 5438547513 nolu telefon numarası ile de 5438547567 numaralı telefon ile görüşmelerim mevcuttur. 5438547513 numaralı hattı HTS kayıtları dikkate alındığında bu tarihte almış olma ihtimali yüksektir. Bana verilen bu numara ile çoğunlukla irtibatı sağlıyorduk. Ayrıca şu an numarasını hatırlayamadığım birçok numara ile de irtibat sağladığımız olmuştur. Numaralarımızın dinlenmemesi için iletişimimizin gizli kalması açısından bana verilen hatla yalnızca yukarıda belirttiğim o nolu numaram ile görüşmelerim oluyordu. 05438547513 olarak numarasını belirttiğim ve yanımda getirdiğim telefon hattını size ibraz ediyorum. Bu hat incelendiğinde içerisinde; "BEN-05438547513" ve 3/77 "O-05438547567" şeklinde yalnızca iki numaranın kayıtlı olduğu görülecektir. Daha sonraki görüşmelerimizde önceki ifademde tarafınıza incelenmek üzere teslim ettiğim telefon numarası ile irtibat kurmaya başladık. -10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mahkemeyi etkileyecek çalışmalarda bulunmak amacıyla Malatya iline gelmesi 2009 yılı içerisinde Mayıs ayına kadar olan süreçte Malatya iline toplam üç kez geldiğimi hatırlıyorum. Son olarak Mayıs ayında gelmiştim. Bu ayda geldikten sonra tekrar Malatya iline gelmedim. HTS kayıtlarından tespit edilen 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihleri Malatya iline geliş tarihlerim olması ihtimali yüksektir. Bu gelişlerimde de yine Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmalar yapılmıştı. Bu dönemde Mehmet Ülger'in tayini çıktığından o yoktu. Onun yerini Haydar Yeşil devralmıştı. Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte bu çalışmaları yürütüyorlardı. Bu gelişlerimizde Maşti'nin karşısında bulunan bir yoldan yukarı doğru Yeşilyurt tarafına gidildiğinde bahçe içerisinde yazlık ev diye tabir edilen bir yerde toplanıyorduk. Mayıs ayından sonra da beni Haydar Yeşil ve Ruhi Abat yaptıkları toplantılara davet ettiler. Ancak ben çeşitli mazeretler ileri sürerek bu toplantılara gelmedim. "25/08/2009-30/08/2009 tarihleri arasında Behnan Konutgan'ın Adana, Mersin, Anamur il ve ilçelerine gitmesi ve 28/08/2009 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar) 'la telefonla 1 kez görüşmesi 2009 yılı Ağustos ayı içersinde 25-30/08/2009 tarihleri arasında Behnan Konutgan bana Adana taraflarına geleceğini telefonda söylemişti. Geldikten sonra sanırım bir kez beni telefonla aradı. Ancak bu tarihlerde bir araya gelerek yüz yüze görüşme yapmadım. —05/08/2010 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın İstanbul iline giderek Behnan Konutgan 'ı, hakkındaki suikast projesi nedeniyle uyarması İstanbul'a gitmeden önce Behnan Konutgan'ı telefonla arayarak kendisi ile görüşmek istediğimi ve kendisine bazı önemli hususlar söyleyeceğimi belirttim. Bunun üzerine İstanbul'a kendisinin daveti üzerine gittim. Bu olay hatırladığım kadarıyla 2010 yılı Ağustos ayında olmuştu. Dolayısıyla HTS kayıtlarından tespit edilen 05/08/2010 tarihinin bu görüşme tarihi olma ihtimali yüksektir. Kendisi ile Taksim'de buluştuktan sonra İstiklal Caddesinde bulunan ofisine geçtik. Burada kendisine hakkında alınmış bir karar bulunduğunu, bu kararın Kürt kökenli birisi tarafından öldürüleceği, bunun gerekçesinin ise İncili empoze ettiği ve etniğini kullanarak kışkırttığı gerekçesiyle gerçekleştireceğini söyledim ve bu şekilde kendisini uyardım. Kendisine dikkat etmesini istedim. Ancak herhangi bir isim vermedim. Ne şekilde nasıl öğrendiğim hususunda kendisine bir açıklamada bulunmadım. —22-30/12/2010 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın İstanbul iline giderek Zirve Yayınevi Cinayeti hakkında tanıklık yapması 3/78 Sanırım 17/10/2010 tarihinde Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin perde arkasında kimlerin olduğunu ve bu cinayetin hangi amaçlar doğrultusunda gerçekleştirildiğine ilişkin 11 sayfalık bir ihbar mektubunu bizzat kendi ad ve adresim olduğu halde Başbakanlık Özel Kalem Müdürüne faks çektim. Ayrıca BİMER üzerinden Başbakanlık İletişim Merkezine mail olarak bizzat Başbakana hitaben yazdım. Bunu yeterli bulmayınca da vakit geçirmeden bir gün sonra Tarsus Cumhuriyet Başsavcısına giderek Başbakanlığa gönderdiğim 11 sayfalık dilekçemi Başsavcı beye verdim. O da bu konuyu İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya ÖZ'e iletmek gerektiğini söyleyerek, verdiğim dilekçeyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndereceğini belirtti. Aradan süre geçmesine rağmen beni herhangi bir şekilde arayan olmadı. Ben de Tarsus Cumhuriyet Başsavcısını zaman zaman arayarak bir gelişme olmadığını söyledim. 2010 yılı Aralık ayı içerisinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünden bir telefon geldi ve bir dilekçem olduğu söylenerek İstanbul'a davet edildim. Ben de bu amaçla İstanbul iline gittim. İstanbul'a ikinci kez gidiş amacım budur. Bu gidişimde tanık Deniz Uygar olarak Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili ayrıntılı beyanlarda bulundum. Beni bu tarz bir harekete iten etken vicdani rahatsızlık duymam ve bazı özlük haklarımı kaybetmem nedeniyle mağdur olmamdır. —Jandarma İstihbarat Şubesi tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan önleme dinlemesi kararları doğrultusunda kullanmakta olduğu telefonların Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 03/04/2007 tarihinden başlamak suretiyle 2008 yılı sonlarına kadar ki süreçte organize suç örgütü kurarak uyuşturucu madde kaçakçılığı yapmak, haksız ekonomik çıkar sağlayarak devleti zarara uğratmak gibi suçlar nedeniyle teknik takibe alınması Ben, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesinde yapılan faaliyetlerin yanlış olduğunu söyleyip tepki gösteriyordum. Bende sanki ortada bir örgüt varmış gibi bir durum hissediyordum. Benim amacım sadece brifing için çalışmalar yapmaktı. Ayrıca Ruhi Abat'ın sivil bir kişi olmasına rağmen bizlerle aşırı şekilde irtibatlı olmasına anlam veremiyordum. Bu durumu da Mehmet Ülger'e söylediğimde bana Ruhi Abat hakkında en ufak kötü bir söz söyleyenin canını yakarım. Şeklinde ifadeler kullandı. Benim bu düşüncelerimden dolayı ve bana yeterince güven duymamalarından dolayı bu yola girilmiş olabilir. Ayrıca benim hakkımda mahkemeden kararlar alınırken gerekçe olarak ileri sürülen suçlarla uzaktan veya yakından bir ilgim yoktur. ^Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; "Team 2 GB" ibareli flash diskte silinmiş öğeler içerisinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 638517248" isimli word dosyasının teknik bilgilerinde belgenin oluşturulma ve son kaydetme tarihinin 25.08.2008, yazanın ve son kaydedenin 'IKLIM-8-' isimli kullanıcı olduğu, word dosyasının içeriğinde ise 'Ortadoğu Hristayanlar Birliği' başlığı altında Ortadoğu Hıristiyan Birliği tarafından 16-17 Ağustos 2008 tarihlerinde Antakya'da gerçekleştirildiği belirtilen 2. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında 'Teşkilatlanma ve Genel Değerlendirme' olarak değerlendirilen iki antet hususundaki öngörüler ile ilgili iki sayfadan ibaret, GİZLİ notunun düşüldüğü belgenin olduğu, belgede 'GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ' başlığı altında; 3/79 "Malatya 'da gladyo tarafından hunharca bir şekilde işlenen cinayette şehit edilen kardeşlerimizin kanları Rab İsa Mesih'in kanı ve ruhuyla birleşmiştir. İşlenen bu cinayetin araştırılması ve incelenmesi için oluşturulan bağımsız komisyon raporunu açıklamıştır. Bu raporda cinayetlerin perde arkası taranmış ve sonuç olarak bilgimize sunulmuştur. Elde edilen verilerde en dikkat çeki olanı bu cinayetlerin sadece Türk Gladyosu ile gerçekleştiğidir. Geniş bir skalanın ürünü olarak ortada bırakılmaya ve karartılmaya çalışılan bu cinayetler uluslararası bir örgüt olan ve Ergenekon adı da verilen ayrıca misyonunu tamamlamış çetenin ürünüdür. Bu çetede görev yapan kişilerin özlükleri belirlenmiş olup isim listesi ekte verilmiştir. Bu katliamın aydınlatılmasında emeği geçen Tarsus'ta çalışmalarda bulunan Levent Ercan Gelegen'e ve Malatya'da partneri olarak ortak çalışmalarda bulunduğu arkadaşı Mehmet Ali Badak'a teşekkür ederiz. Levent Ercan Geleğen ve Mehmet Ali Budak (Bilgisayar öğretmeni) bu cinayetlerin aydınlatılmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Onların yaptığı çalışmalarda bu cinayetlerin tek sorumlusu halen görev yapmakta olan ve Ergenekon ile bağlantısı bulunan gladyonun memurlarıdır. Bu memurlar Mersin 'de planladıkları senaryoyu Malatya gladyosu ile sahneye koymuşlardır. Bu cinayetlerin aydınlatılması için gladyodan gelebilecek tüm tehdit ve tehlikelere karşı direnmişlerdir. Levent E. Geleğen Mersin gladyosu tarafından tehdit edildiğini ve susturulmak istendiğini ses kayıtları ve görüntülerle belgelemiştir. Levent Ercan Geleğen 'in gladyonun içinde olarak görünmesi veya onlara hizmet ediyor gibi bir görüntünün olması sizler tarafından düşündürücü olarak algılanmamalıdır, bu sadece Mersin ve Malatya gladyosu için sofistike bir projeksiyondur. Levent Ercan Geleğen 'in bağımsız araştırma komisyonuna verdiği destek ve cinayetlerin aydınlanmasındaki katkıları onun önceki olumsuz durumunu da ortadan kaldırmış olup onun korunma hakkını vermiştir..." şeklinde hususlar yer alan belge sorulduğunda; Ban göstermiş olduğunuz belgeyi hatırladım. Belgenin teknik özelliklerinde yazan ve son kaydeden kısmında yer alan "IKLIM-8-" kullanıcı ismi, Malatya İl Jandarma Komutanlığında yapmış olduğumuz laboratuar çalışmaları esnasında Haydar Yeşil'in kullanmış olduğu sedef kaplama Toshiba marka dizüstü bilgisayarda oluşturulan belgelerin teknik özelliklerinde geçen kullanıcı ismidir. Bu belge sözde misyonerlerin düşüncelerini ve yapmış oldukları çalışmalarla ilgili düzenledikleri raporları yansıtmaktır. Aslında böyle bir belgede rapor da yoktur. Bu belge istihbarata karşı koymak amacıyla düzenlenmiş sahte bir belgedir. Ayrıca belgenin bir özelliği de Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan Zirve Yayınevi davasında maktullerin avukatlarının da gündeme getirmiş olduğu cinayetin Ergenekon Örgütü tarafından işlendiği tezine paralel olarak Misyonerlerin de bu düşünceyi taşıyanlarla aynı kanaatte olduğunu gösteren bir belge olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bu manipülasyon amaçlı istihbarata karşı koyma tekniğidir. Belge Malatya Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Jandarma Karakolunda yapmış olduğumuz laboratuar çalışması esnasında hazırlanmış bir belgedir. Belge içeriğinde geçen ORTADOĞU HIRİSTİYAN BİRLİĞİ, KÜRDİSTAN HIRİSTİYAN BİRLİĞİ adında herhangi bir yapılanma veya teşkilatlanma yoktur. Bu tamamen laboratuar çalışmaları esnasında ortaya koyduğumuz gerçekliği olmayan yapılardır. Yine belgede ismi geçen Mehmet Ali Badak isimli şahsı tanımıyorum; ancak bu şahsın Misyonerlere bilgi aktardığı ile ilgili istihbarat raporu düzenledik. Belgede Levent Ercan Gelegen'in isminin geçmesinin nedeni ise bu şahsın Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili ifade vermiş olması ve isminin aynı zamanda Jandarma ile birlikte anılıyor olmasını 3/80 temizlemektir. Tarafınıza teslim ettiğim flash bellek içerisinde "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli belge yer almaktadır. Ancak "Unallocated Clusters-Offset 638517248" isimli word dosyasında bulanan belgede geçen "GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ" başlıklı kısım bu belgede yer almaktadır.Bunun nedeni "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli belgede geçmişte Ermenilere günümüzde ise Kürt vatandaşlara Türkiye Cumhuriyeti tarafından jenosit uygulandığı tezinin misyonerler tarafından vurgulandığı ve misyonerlerin Kürt vatandaşları bu nedenle desteklediği, AKP ve Gülen Cemaatinin misyonerlere destek verdiği, misyonerlerin ise PKK Terör Örgütü ile işbirliği içerisinde olduğunun düz bir mantık içerisinde verilmesidir. Bu belgede misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısına ve bekasına karşı bir tehdit olduğu vurgulanarak andıçlanmıştır. "Unallocated Clusters-Offset 638517248" isimli belge Mehmet Ülger ve beraberinde faaliyet yürüttüğü kişilerin Ergenekonun yapısı içerisinde olmadığı, kendilerine iftira atıldığı, misyonerlerin kendi yapmış oldukları illegal faaliyetleri örtmek amacıyla bu söylemleri ortaya atıkları izlenimini uyandırmak için hazırlanmıştır. "Team 2 GB" ibareli flash disk içerisinde yer alan silinmiş ve kayıtlı belgelerin tamamı çalıştay toplantıları çerçevesinde oluşturulmuş asılsız ve herhangi bir dayanağı olmayan belgelerdir. Benim misyonerleri korumak gibi bir amacım yok ancak yapmış olduğumuz bu çalışmalar ve hazırladığımız bu belgeler ile amaçladığımız şey Malatya Zirve Yayınevi cinayetini işleyen sanıkların yargılanmasının önüne geçilerek hazırladığımız düzmece belgelerde AKP ve Gülen Cemaatinden destek aldıkları ve PKK terör örgütü ile işbirliği içerisinde bulundukları belirtilen misyonerliğin yargılanmasını sağlamaktı. Teslim ettiğim belgelerin benzerlerinin de Zirve Yayınevi cinayetinin görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesine sunulduğunu biliyorum. "Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; "Team 2 GB" ibareli flash diskte silinmiş öğeler içerisinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 638713856" isimli word dosyasının teknik bilgilerinde belgenin oluşturulma tarihinin 27.02.2008, son kaydetme tarihinin 25.08.2008, yazanın "user" ve son kaydedenin "IKLIM-8-" isimli kullanıcı olduğu, bu word dosyasından da "Aykut Saka'nın ifadesinde geçen şahıslardan" ibaresi ile başlayıp "Ali Oral" ibaresi ile son bulan içeriğinde "Özgür Birdal" ve "Mehmet Ali Badak" isimli şahısların da adının geçtiği tek sayfadan ibaret belge sorulduğunda; Bu belgeyi hatırladım. Belgenin hazırlanışı esnasında ben yoktum. Belgenin teknik özeliklerinde belgenin yazarı olarak geçen 'user1 isimli kullanıcı hakkında bilgim yoktur. Belgeyi son kaydeden 'IKLIM-8-' isimli kullanıcı ile ilgili olarak ise yukarıda detaylı olarak bilgi vermiştim. Ben belgeyi yapmış olduğumuz bir çalıştay toplantısı esnasında Haydar Yeşil'in Mehmet Ali Badak ile ilgili yapmış olduğumuz görüşmeler sırasında gösterdiğinde gördüm. Belgede ismi geçen Aykut Saka'nın 2005 veya 2006 girişli, göreve yeni başlamış bir uzman çavuştu. Aykut Saka hakkında gece geç saatlerde evine yabancı kadınların gelip gitmesi ile 3/81 ilgili çevrenin şikayeti üzerine disiplin soruşturması açıldığı için ifadesi alınmış. Toplantı esnasında Aykut Saka'nın ifade alma tutanağını da görmüştüm. Orda da bu belgede ismi geçen şahısların adlarının yazılıydı. Aynı zamanda Aykut Saka ile ilgili olarak Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil bana 'AYKUT SAKA'NIN FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ İLE İLİŞKİLİ OLDUĞUNU1 söylediler. Bir önceki belgede ve yine Aykut Saka'nın ifadesinde Mehmet Ali Badak'ın isminin geçmesi, Aykut Saka'nın da bana Fethullahçı olarak tanıtılması yapılan bu çalışmanın yine Misyonerlerin Gülen Cemaati ile ilişki içerisinde bulunduğunu göstermek amacıyla yapıldığını düşündürdü. Belgede ismi geçen Özgür Birdal isimli şahsı tanımıyorum. Fakat bu şahsın da isminin Aykut Saka'nın ifadesinde geçtiğini gördüğümü hatırlıyorum. Belgede ismi geçen Ali Oral isimli şahıs da Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbaratta Şube Müdürlüğünde Teknik Astsubay olarak görev yapmaktaydı. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; "Team 2 GB" ibareli flash diskte silinmiş öğeler içerisinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 638418944" isimli word dosyasının teknik bilgilerindi' belgenin oluşturulma tarihinin 11.07.2008, son kaydetme tarihinin 14.07.2008, yazanın "Administrator" ve son kaydedenin "USER" isimli kullanıcı olduğu, word dosyasında, "TÜRKİYE PROTESTAN KİLİSELER BİRLİĞİ 1. DÖNEM DEĞERLENDİRME TOPLANTISI BOSTANCI KİLİSESİ" İbareleri ile başlayıp "...Gerek sosyal bir mesaj vermek ve gerekse değişen sistemle birlikte entegre olarak; müjdesel hizmet ve iletişim ağının akselerasyon kazanması için Ortak Akıl Hareketi Platformu'nun" düzenleyeceği mitinglerinde bulunmak ve desteklemek Müjdesel paydaya sahip bütün kardeşlerin sorumluluğu ve görevidir. Yapılacak bütün mitinglerde katılımın yüksek olması için miting öncesi, miting tarihi ve yeri bildirilecektir." ibareleriyle son bulan (3) sayfadan ibaret belge sorulduğunda; Bu belge, 24/12/2010 tarihinde vermiş olduğu ifademde "Misyonerlerin Malatya'da belirli tarihlerde Sivil Toplum Örgütleri ile çalışma yaptıkları, bu toplulukları örgütledikleri, merkezi İstanbul'da bulunan Ortak Akıl Platformu isimli platformun Türkiye'nin değişik illerinde faaliyetlerinin olduğu ve misyonerlerle işbirliği içerisinde bulundukları" şeklinde ismi geçen Ortak Akıl Platformu ile ilgili laboratuar çalışmalarında bizim hazırladığımız gerçek dışı belgelerden biridir. Belgenin teknik bilgilerinde yer alan yazar ve son kaydeden kullanıcıları hakkında bir bilgim yoktur. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; 10 Ocak 2005 tarih ve 37515sayılı 3sayfadan oluşan ve başlığında T.C Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi Beyaz Kuvvetler Komutanlığı Ankara ibaresiyle başlayan belge ile Hakan Çevikoğlu tarafından imzalı tek sayfadan oluşan ve Behnan Konutgan ile ilgili bilgi notunu nereden bulduğu sorulduğunda; Temmuz ayı içerisinde eşimin annesinin Bolatlı Köyünde bulunan metruk evine Mart ayında bırakmış olduğum kitaplarımı karıştırdığımda, içinden TUSHAD'dan bana gönderilmiş talimatlardan 3 adet belge elime geçti, bu belgeler imha etmem gereken belgelerdendi. Çünkü normal uygulamada TUSHAD'tan gelen talimatlar vakit geçirilmeksizin imha edilirdi. Eğer gelen talimatta çalışma yapmamız gereken bir isim var ise bu isim ayrı bir kağıda not edilir ve imha işlemi ondan sonra gerçekleştirilirdi. Ama imha etmem gereken bu belgeleri her nasılsa imha 3/82 etmemişim. Muhtemelen bu belgeleri kitaplarımın arasında unutmuşum. Ayrıca evde bulduğum bir adet CD içerisinde bu gelişimde teslim ettiğim üzerinde OFICA CORE ibaresi bulunan Lll-Ll-090628-18:18 seri nolu CD içerisine taranmış şekilde olan 1, 2 ve 3 isimli üç sayfalık belge ile Hakan Çevikoğlu imzalı Behnan Konutgan'a yönelik düzenlenecek suikaste ilişkin bilgi notunu buldum. TUSHAD'dan bana gelen bu belgeler ile Hakan Çevikoğlu imzalı Behnan Konutgan'a yönelik düzenlenecek suikaste ilişkin bilgi notunu tarayarak mail adresime attım. Buraya gelirken de mail adresimdeki TUSHAD'dan 3 sayfalık gelen bir belgeyi CD ye kopyalayarak getirdim. Behnan Konutgan'a yönelik suikaste ilişkin bilgi notu ile hem bu üç sayfalık belge ile yine TUSHAD'dan gelen diğer 3 adet belge halen mail adresimde durmaktadır. Bu mail adresim incelendiğinde bu belgeler orada görülecektir. Benim mail adresim ilkercinar3@gmail.com dur. Belgeler, ifadem sırasında yukarıda belirttiğim belgelerdir. Bu belgelerden üzerinde 10 Ocak 2005 tarih ve 37515 sayılı 3 sayfadan oluşan ve başlığında T.C Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi Beyaz Kuvvetler Komutanlığı Ankara ibaresiyle başlayan belge benim eşimin annesinin Bolatlı Köyünde bulunan Metruk evde hırsızlık olayı olması sonrası gittiğim sırada evi kontrol ederken bulduğum bir CD içerisinden çıktı. Bu CD içerisinde ayrıca şu anda bana göstermiş olduğunuz Hakan Çevikoğlu tarafından imzalı tek sayfadan oluşan ve Behnan Konutgan ile ilgili bilgi notu vardı. Ben bu CD deki bu belgeleri mail adresime attım. Ayrıca da başka bir CD ye kopyaladım. Kopyaladığım bu CD yi buraya gelirken de yanımda getirerek savcılığınıza teslim ettim. Bu belgelerin bulunduğu CD yi ise kırıp attım. Söz konusu bu belgeleri ben daha önce taramışım. Ancak ne zaman taradığımı hatırlamıyorum. Orjinallerini de büyük ihtimalle imha etmişimdir. —Deniz Uygar (İlker Çınar) 'a; 3 sayfadan oluşan bu belgenin son sayfasının altında el yazısı ile yazılmış "TOLON", "93" ve "...rtesi" yazıları ne anlama geldiği sorulduğunda; Bu 3 sayfalık belgenin son sayfasında yer alan "TOLON" yazısı Hurşit Tolon'un soyadıdır. "93" yazısı benim cep telefon numaramın son iki hanesidir. "..rtesi" ise pazartesidir. Bu yazıların bana gönderilen geribildirim talimatıyla herhangi bir ilgisi yoktur. Bu belgeyi alırken bana gelen kuryeden Hurşit Tolon'un cep telefon numarasını alarak bu belgenin üzerine not ettim. Gelen kurye pazartesi tekrar geleceğini söylediği için de pazartesi şeklinde unutmamak için notumu aldım. Ayrıca kendi cep numaramı da bu belgenin üzerine not ettim. Hurşit Tolon yazısının altına ben normalde Hurşit Tolon'un cep telefon numarasını yazmıştım. Ancak bu belgeyi daha sonra hangi amaç için olduğunu bilemiyorum ama taramışım. Taramadan önce belgenin alt kısmına yazılı el yazımla yazdığım yazıları taramada görülmemesi için kestim. Ancak yinede bir kısmı üzerinde kalmış. Ben Hurşit Tolon'un TUSHAD'ın başında sorumlu bir kişi olduğunu daha önceki ifadelerimde ayrıntısıyla anlatmıştım. Bu kişi bu görevde olduğu için onun ismini ve telefon numarasını bu belgeye yazdım. TUSHAD'la Hurşit Tolon'un herhangi bir ilgisi olmasaydı bu bilgiyi bu belgeye yazmazdım. -Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; TUSHAD başlıklı ÇOK GİZLİ ibareli birer sayfadan 3/83 oluşan 3 adet belgeyi nereden ve nasıl bulduğu sorulduğunda; Bu belgeleri yine yukarıda da anlattığım üzere kayınvalidemin Bolatlı Köyündeki metruk evine bıraktığım kitaplarımın arasında hırsız girdiği zaman kontrol amacıyla gittiğim sırada buldum. Ayrıca henüz Malatya'dan tayini çıkmadan önce Mehmet Ülger eli ile 2008 yılında bana ulaştırılan TUSHAD mensubu olduğumu gösterir kimliği de bu sırada bulmuştum. Ben bu üç adet belgeyi bulduktan sonra tarayarak mail adresine koydum. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, bu belgeler neden kırmızı renkli kağıda yazılı olduğu ve her 4 belgede yer alan "3276" sayısının ne anlama geldiği sorulduğunda; İçinde bulunduğum TUSHAD'ın genel uygulaması budur. Bana gelen talimatlar kırmızı kağıtta gelir. Bu bir nevi kırmızı şifredir. "3276" sayısı da daha önceki ifadelerimde de anlattığım gibi benim TUSHAD içerisindeki personel kod numaramdır. Ayrıca yine daha önceki ifadelerimde belirttiğim "2494326" numara da benim sicil numaramdır. Bana yapılan ödemeler bu numara üzerinden yapılır. —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, Tuncay Çınar ve Tuncer Çınar ile aranızdaki akrabalık derecesi sorulduğunda; Tuncay Çınar isimli kişiyi tanımıyorum. Bu kişiyle herhangi bir akrabalığım yoktur. Tuncer Çınar ise benim nüfusta yiğenim olarak görünmektedir. 5357460093 numaralı hat Tuncer Çınar adına kayıtlıdır. 1999 yılından beri bu numarayı ben kullanıyorum. Tuncer bu hattı 1999 yıllarında Eriksson 800 S marka telefonla birlikte taksitli olarak almıştı. Aldığı mağazanın ismi de Günaçtı mağazasıydı. Bu mağaza Tarsus'ta idi. Tuncer telefonun taksitlerini ödeyemeyince bana verdi. Kalan taksitlerini ben ödedim. Bu şekilde bu telefon, hattı ile birlikte benim oldu. O tarihlerde telefon hattının kimin adına kayıtlı olduğunun da fazla bir önemi yoktu. ^Sonuç Olarak; Türkiye'de misyonerlik konusunda herhangi bir tehlike olduğunu düşünmüyorum. Bence misyonerlerin Türkiye için bir tehdit unsuru olduğunu söylemek doğru değildir. Misyonerlerin PKK ile herhangi bir ilişkisi olduğuyla ilgili somut bir durumla karşılaşmadım. Böyle bir konunun gündeme getirilmesi ise misyonerlik hususunda kendisinden bilgi istenilen şahısların yapmış olduğu abartılı çalışmanın ürünüdür. Bunu yıllardır yapmış olduğum gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Mehmet Ülger'in ve başkalarının hazırladıkları raporlar gerçeği yansıtmamaktadır. Tamamen masa başında kendileri tarafından hazırlanmış bilimsel çalışmalara dayanmayan verileri kullanmak yöntemiyle Türkiye'de mübalağalı bir misyonerlik tehdidinin bulunduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Aynı doğrultuda bende bir dönem verdiğim konferanslarda Türkiye'de açılan kilise evlerin sayısı ve misyonerlik için harcanan paralar ile ilgili mübalağalı bu tarz söylemlerde 3/84 bulunmuştum. Bu çalışmaları Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan ve Murat Göktürk tarafından birlikte yaptık. Abdullah Atılgan Mersin'de görev yapmasına rağmen bütün bu olaylardan haberi vardı. Ben kendisine rapor veriyordum, o da bu raporları TUSHAD'a gönderiyordu. Abdullah Atılğan'ın, Trabzon ve İstanbul illeri ile de irtibatı vardı. Bu kişinin Rahip Santoro cinayetinin işlendiği Trabzon 4. Bölgeye; Hrant Dink cinayetinin işlendiği İstanbul 1. Bölgeye gittiğini biliyorum. Ben Abdullah Atılğan'ın Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleri ile ilgili de bilgi sahibi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Zirve Yayınevi Cinayeti işlendikten sonra ben kendisine tepkilerimi iletmiştim. Abdullah Atılgan bu tepkilerim üzerine bana yönelik Mehmet Ülger gibi kendisinin üstü olmama rağmen tehditvari sözler kullanmıştı. Abdullah Atılgan özellikle Malatya iline gelmemiş olsa bile Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın burada ne tür bir çalışma içerisinde olduğunu bilen bir kişidir. Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın benimle irtibata geçmesi Abdullah Atılgan aracılığı ile olmuştu. Bu çalışmalardan bilgisinin olmaması mümkün değildir. Bunu kendisi bana yaptığımız görüşmeler sırasında bizzat söylüyordu. Bunu söylerken "SEN TEPKİNİ BOŞUNA ORTAYA KOYUYORSUN, BAŞINA İŞ AÇARSIN, AKILLI OL, KONUŞMA, TEAMMÜLLERE UY" şeklinde sözler kullanıyordu. Murat Göktürk, özellikle Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi yaşanan tüm aşamalarda vardı. Benimle Tarsus'a görüşmeye Ruhi ile birlikte geldi. Abdullah Atılgan ile de sürekli irtibat halindeydi. Murat Göktürk istihbaratçı olması nedeniyle Zirve Yayınevi çalışanlarını bizzat takip ediyordu. Bu irtibatı da Hüseyin Yelki üzerinden sağladığını bizzat duydum. Murat Göktürk'ün Altın Kayısı Oteli ile de irtibat halinde olduğunu kendilerinden duymuştum. Tüm bu hususları bir araya getirdiğimde Murat Göktürk'ün de bu cinayetin işlenmesinde doğrudan bilgi sahibi olduğu ve içinde rol aldığını düşünüyorum. Ancak hatırladığım kadarıyla 2007 Mart ayında Ruhi Abat hakkında bana söylediği sözlerden dolayı ifademde ayrıntılı bir şekilde anlattığım süreç yaşandı. Bu olay sonrası Murat Göktürk ile Ruhi Abat'ın arası açıldı. Cinayet sonrası bir süre daha çalışmalara devam etti. Ses kayıtlarının düzenlenmesinde Oda yer aldı. Bir süre daha devam ettikten sonra yapmış olduğumuz çalışmaların son bölümlerine katılmadı. Sonra tayini çıktı. Şeyhmus kod isimli Mehmet Çolak, Malatya İl Jandarma Alay Komutanlığında görevli Uzman Çavuş'tur. Bu da toplantılarımıza katılıyordu. Katkısı daha çok not alma şeklinde ve yorum sunma şeklinde oluyordu. Adil Akçay, o dönem Malatya İl Jandarma Alay Komutanlığında görevli Başçavuş'tu. Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası yapılan dezenformasyon faaliyetlerine doğrudan katıldı. Bu dönemde bu faaliyetlere katılmasının sebebini Mehmet Ülger ve ekibinin bu kişiye güvenmelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu kişi özellikle Dezenformasyon faaliyetleri 3/85 kapsamında düzenlenen ses kayıtlarının kayda alınmasında bizzat yer aldı. Bir nevi katiplik yaptı. Daha sonraki süreçte de yoğun şekilde bu kişilerle görüşmelerini devam ettirdi. Benim kanaatim İnönü Üniversitesinde araştırmacı olarak görev yapan Ruhi Abat'ın Emre Günaydın'la bu şahsın babası aracılığıyla irtibata geçtiği ve eylem için kendisini yetiştirdiğidir. Mehmet Ülger'in yapmış olduğu faaliyetleri, bir emir komuta zinciri içerisinde yaptığı düşüncesindeyim. Çünkü kendisi ile olan görüşmelerimizde "KOMUTANİM" diye hitap ettiği kişiye yaptığı çalışmalar ile ilgili bilgi aktarıyordu. Bilgi aktardığı bu kişinin hiyerarşik açıdan doğrudan bağlantısı olmamasına rağmen o dönemde Malatya Bölgesinden de sorumlu olan 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız olduğu düşüncesindeyim. Çünkü kendisiyle görüşmelerimizde Hasan Iğsız ile görüştüğünü hatta hakkında açılan bir soruşturma ile ilgili olarak kendisine yardımcı olduğunu söylemişti. Hurşit Tolon'un TUSHAD'ta yönetici konumda bulunması ve misyonerlik ile ilgili yürütülen faaliyetlerde etkili olması, cinayetten önceki tarihlerde Malatya'ya gelerek Hasan Iğsız ile görüşmesi ve Malatya'da misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışma yapan Mehmet Ülger'in Hasan Iğsız ile bağlantılı olmasından dolayı misyonerlik ile ilgili yapılan faaliyetlerin ortak ve planlı bir çalışmanın ürünü olduğu düşüncesindeyim. Hurşit Tolon, Hasan Iğsız ve Levent Ersöz benim çalıştığım birimle direkt irtibatlı olan kimselerdir. Ben misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışmalarımı devlete hizmet anlayışı ile yaptığımı zannediyordum. Asıl amacım devletime hizmet etmek idi. Ancak cinayetin gerçekleşmesinden sonra, süreç içerisinde bir örgütün içerisinde olduğumu ve yürütülen faaliyetlerin örgütsel bir faaliyet olduğunu anladım. Bu nedenle cinayet sonrası Mehmet Ülger ve ekibine devamlı olarak eleştirilerimi yapıyordum. Bu eleştirilerimden dolayı ben bazı tehditlere maruz kaldım. Ayrılmak istesem de, Mehmet Ülger tarafından " YANLİŞ YAPAN YOK OLUR" şeklinde tehdit edildim. Bu tehditler bazen açık, bazen de örtülü olarak yapılıyordu. Aynı zamanda Mehmet Ülger bana "BİZ ÇOK BÜYÜK BİR AİLEYİZ" şeklinde ifadelerde bulunarak, içerisinde faaliyet yürüttüğü illegal yapının gücünü ifade etmeye çalışıyordu. Zaten bana güven azaldığı için de telefonlarım Mehmet Ülger ve ekibi tarafından dinleme altına alınmıştı. Ben, Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde bulunan Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in; Ergenekon Operasyonları başladıktan sonra Ergenekon Silahlı Terör Örgütüne yönelik soruşturma kapsamında iddianameler yayınlanınca, deliller ortaya konunca, Ergenekon Terör Örgütünün bir parçası olduğu sonucuna vardım. Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM Ergenekon Terör Örgütü içerisinde yer almakta ve bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürütmektedir. TUSHAD denen ve benim senelerce devlet olarak bildiğim yapının bu örgütün faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu gördüm. Çünkü Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında yargılaması devam eden Ahmet Hurşit Tolon, TUSHAD'ın başındaydı ve tüm talimatları o verirdi. TUSHAD içerisinde etkin bir konumdaydı. Emekli olduktan sonra dahi 3/86 bu etkinliği devam etmişti. Ayrıca ben yine Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında yargılaması devam Levent Ersöz'den özellikle eğitim almıştım. Bu kişi benim bizzat eğitim komutanımdı. Ergenekon Terör Örgütünün diğer parçalarını; Anayasada sayılı bulunan Erkler, medya, sermaye, siyasi ve askeri kesimlerden bazı kişiler oluşturmaktadır. Bu aynı zamanda devlet için devlete rağmen paralel bir devlet yapılanması demektir. Ergenekon Terör Örgütünün bilimsel açıklaması budur. Bu yapı içerisinde yer alan kişiler kendilerinin devlete hizmet ettiklerini ileri sürerler. Kullandıkları argümanlar ise genelde vatan, devlet, bayrak ve Atatürk'tür. Bu örgüt bu argümanları kullanmakla birlikte bu değerlerin hiçbirisine gerçek anlamda hizmet etmez. Yaptıkları çalışmalar devletin ve milletin faydasına olmayan faaliyetlerdir. Amaçları; uzun yıllardan beri devam ettiği gibi ülkede kaos, kargaşa ve anarşi ortamı oluşturarak yönetimi kendi kontrolleri altında tutarak, kendi menfaatleri doğrultusunda şahikalarda oluşturdukları yaşamsal faaliyetlerini sürdürmektir. Toplumu birleştirici ve bütünleyici fikirlere sahip kişileri kendi amaçlarına karşı engel olarak görürler. Bu tür kişilerin varlığı onları rahatsız eder ve bunların ortadan kaldırılmasına yönelik siyasi cinayetler ve çeşitli uygulamaları gerçekleştirirler. 2002 yılında halkın iradesiyle AKP'nin iktidara gelmesi sonrası Ergenekon Terör Örgütü, AKP iktidarının gücünü yurtiçinde zayıflatmak, yurtdışında ise gerçekleştirdiği Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerini AKP iktidarı üzerine yıkarak, AKP iktidarını sanki Hristiyan düşmanlığı ve katliamı yapıyor, ileri demokrasi istemiyormuş gibi göstererek dış ülkelerdeki güvenirliğini ortadan kaldırmak ve bu suretle halk nezdindeki toplumsal desteğini hedef alarak AKP iktidarını bitirmeye yönelik operesyonları planlamıştı. Ayrıca yapılan bu operasyonlar yolu ile Dünya Af Örgütünü harekete geçirmek suretiyle Türkiye'de Azınlıklara yönelik suikastlar ve jenosit (soykırım) yapılıyor izlenimi vermeyi hedeflemişti. TSK'nın bünyesinde kurulmuş bulunan internet siteleride bu planın bir parçasıdır. Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinden elde edilmek istenen asıl amaç budur. 2007 yılında yapılan Cumhuriyet Mitingleri de bu doğrultuda yapılan mitinglerdir. Bu mitinglerin organizasyonunun başında da yine TUSHAD'ın başında görev yapan Ahmet Hurşit Tolon ve Şener Eruygur vardı. Aynı zamanda Operasyon olarak nitelendirilen bu cinayetleri Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine de yıkmak suretiyle makkarticilik (iftira) yaparak toplumsal bir dezenformasyon çalışması yürütülmüştür. Yapılan bu çalışmayı da yasal bir zemine çekmek amacıyla sahte istihbarat belgeleri ve andıç düzenlendi. Buna ilişkin delillier teslim ettiğim CD'de yer almaktadır. Ben, Zirve Yayınevi Cinayeti gerçekleştikten, Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar yapılmaya başladıktan sonra Kafes Opersyonu Eylem Planı deşifre olunca, son süreçte yapılan Ergenekon operasyonlarını takip ettiğimde, yakalanan sanıkları gördüğümde şimdi 3/87 daha iyi anlıyorum ki, hayatım boyunca benim devlet sandığım yapı aslında Ergenekon Terör Örgütüymüş. Benim içinde bulunduğum birimin aslında Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir birim olduğunu, bu cinayetin de Ergenekon Terör Örgütü tarafından hayata geçirildiğini anladım. Ben de farkında olmadan bu insanlara senelerce hizmet etmişim. Kafes Operasyonu Eylem Planında Santoro, Hrant Dink ve Zirve Cinayetlerinin bir operasyon olduklarının belirtildiğini de görmem üzerine Mehmet Ülger'in bana daha önce söylemiş olduğu "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU." şeklindeki sözleri tekrar aklıma geldi. Bunun sonucunda da bu her üç cinayetin doğrudan Ergenekon Terör Örgütünün bir operasyonu olduğu kanaatine kesin olarak ulaştım. Kafes Operasyonu Eylem Planının cinayetlerden sonra hazırlanmış olması nedeniyle bu planda cinayetlerden bir operasyon olarak bahsedilmiştir. Söz konusu bu cinayetler benim de, istemeyerekte olsa içinde bulunduğum ve yukarıda ayrıntılı şekilde anlattığım beyanlarımda belirttiğim üzere uzun bir süreç içerisinde yapılan çalışmaların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu cinayetlerin işlenmesine ilişkin belirli bir isim adı altında tamamını kapsayan bir plan ismi bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ancak Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak ifademde belirttiğim YAŞAM 1 adı altında Planlı İstihbari çalışmaya ilişkin bir dosyanın açıldığını 1. Çalıştay toplantısı sırasında duymuştum. Ben özellikle Zirve Yayınevi Cinayetindeki rolümü sadece brifing için yardımcı olmak olarak biliyordum. Ancak sonradan bunun böyle olmadığını gördüm ve anladım. Ben özellikle Ergenekon Terör Örgütü operasyonları sonrasında yaşadıklarımı ve tüm bildiklerimi bir araya getirdiğimde; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün yürüttüğü operasyonlar olduğu, bu operasyonlarında TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile JİTEM'in ortak koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar neticesi yapıldığı, bu operasyonların benim Beyaz Kuvvetler ayağında özellikle 2005 yılı sonrasında yürüttüğüm saha çalışmalarının büyük etkisinin bulunduğu, bu saha çalışmalarında oluşturulan bu etkiden faydalanılarak 2006 Şubat ayından itibaren devam eden süreçte bu cinayetlerin peşi peşine işlendiği sonucuna beni ulaştırdı. Saha çalışmalarında bulunduğum tarihlerde benim bu çalışmalarımın misyonerlere ve azınlıklara yönelik eylemlerin alt yapısı olabileceği ihtimalini hiç düşünmemiştim. Sadece devletime hizmet etmemin ve bana vermiş olduğu görevi ifa etmenin gururunu yaşıyordum. Bunun en büyük göstergesi de devletin tüm kurumlarının desteğini almış olmamdır. Ben bunun böyle olduğunu sanıyordum. Ancak Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar sonucunda yukarıda da anlattığım üzere benim içinde bulunduğum Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in Ergenekon Terör Örgütüne bağlı devletin içine yerleşmiş birer birim oldukları sonucuna ulaştım. Ergenekon Operasyonlarında da adı geçen eylem ve darbe planlarını yukarıda 3/88 yaşadıklarımla birleştirdiğimde şimdi çok rahat söyleyebilirim ki Malatya Zirve Yayınevi katliamının da tamamen Ergenekon Terör Örgütünün Projeli bir eylem planıdır. Yukarıda da açıkladığım üzere, 2010 yılı sonlarına doğru ilgili birimlere müracaat ettim. Bu zamana kadar tüm bildiklerimi samimi bir şekilde kimsenin de etkisi ve baskısı altında kalmaksızın tamamen kendi özgür irademle isteyerek verdim. Bunun sebebi ise yıllarca devlete hizmet ettiğini düşünen biri olarak son süreçte bizzat yaşadığım yukarıda bahsettiğim olaylar neticesinde aslında gizli ve derin bir gücün kanlı emellerine hizmet ettiğimin farkına varmamdır. Devlet diye bildiğim ve hizmet ettiğim kişilerin Ergenekon Terör Örgütüyle irtibatlı olduklarını ve kullanıldığımı anlayınca çok rahatsız oldum. Benim onlar hakkındaki düşüncelerim daha da değişti. Sorgulama noktasında kararımı verdim. Vicdani ret hakkımı kullanaraktan, mağdur olmayı da göze alarak, vicdanımı rahatlatma noktasında kendi isteğim ile doğrudan müracaat ederek, önce Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'ne bu durumu yazdım. Aynı gün Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına giderek Başsavcı Bey'le görüştüm. Bu yapının çökertilmesi noktasında almış olduğum karar önemlidir. Bu kararı alırken kendi hür ve özgür irademle hareket ettim. Karşı karşıya bulunduğum örgütün çok tehlikeli olmasından dolayı kendi can güvenliğim ve ailemin can güvenliğinden dolayı gizli tanık olarak ifade vermek istediğimi söyledim. Emniyette gizli tanık olarak beyanda bulundum. Bu beyanlarımı kendi irademle ve Savcılığınıza gelerek açıkladım. Fakat tüm bildiklerimi ayrıntılı anlatınca beyanlarımda gerçek kimliğim ortaya çıktı. Bu da görsel ve yazılı basın aracılığıyla kamuoyuna yansıtıldı. Beni tanıyan herkes "DENİZ UYGAR" isimli gizli tanığın benim olduğunu anladı. Dolayısıyla kimliğimi saklamakta herhangi bir sakınca görmüyorum. Gizli tanık olarak vermiş olduğum ifadeleri tekrar ederim. Ne kadar tehdit edilsem de, hatta bedelini hayatımla ödeme riskim olsa da artık vicdanım rahat,, senelerce ülkemizde irtica ve misyonerlik paranoyası oluşturanların uzun soluklu projeleri arasında asıl amacını bilmeden de olsa yer aldım. Bu millet irtica ve misyonerlik paranoyasından çok çekti. Artık çekmesin. Bu paranoyalar tamamen projeli çalışmalarla masa başında hazırlanmış düzmece rapor ve sahte kayıtlar dayanak gösterilerek uydurulmuştur. Bu şekilde halkın milli ve manevi duyguları resmen alay edilip kullanılarak, halk birbirine düşürülmüştür. İleride bir şekilde benim bu ifademi okuyan ve benim gibi kullanıldığının farkına varan insanlarda az da olsa vicdan ve vatanseverlik varsa onlarda iş işten geçmeden tüm bildiklerini ve yaşadıklarını anlatsınlar. Benim Malatya'da gerçekleşen cinayetleri azmettirmeye yönelik herhangi bir faaliyetim olmamıştır. Sadece devlet görevlisi olarak faaliyet yaptığımı ve yaptığım çalışmalarla brifinge yönelik hazırlıklarda bulunduğumu zannediyordum. Bu olayın ortaya çıkması ve cinayetin azmettiricilerinin tespiti için elimden geleni yapmaya çalıştım. Farkında olmadan bu kişilerle bir çalışma içerisinde oldum. Bundan dolayı büyük pişmanlık duymaktayım. Zaten duyduğum bu 3/89 pişmanlık beni bildiklerimi anlatmaya itmiştir. Olayda benim herhangi bir kastım bulunmamaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı TCK. madde 221'de belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istiyorum. 10. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ > Dini/ Uygar (İlker Çınar)'ın tüm bu beyanlarının değerlendirilmesinden; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1992 yılında uzman erbaş olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Babaeski 10. Zırhlı Piyade Komutanlığında görevine başladığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniter yapsını ve bekasını tehdit eden, milli birlik ve beraberliği bozmaya yönelik faaliyetler kapsamında görülen misyonerlik faaliyetlerinin Milli güvenliğe karşı tehdit oluşturduğundan bahisle bu tür unsurlarla mücadele etmek amacıyla bağımsız ve paralel bir kurumsal yapılanmaya ihtiyaç duyulması sonucu 1993 yılında TSK bünyesinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli gizli ve bağımsız bir yapılanmaya gidildiği, bu Dairenin sözde milli çıkarlar doğrultusunda, devamlılık ve gizliliğinin korunması açısından 1995, 1999 ve 2004 yıllarında revize edildiği, TUSHAD koordinatörlüğünde görev yapan Özel Kuvvetler Komutanlığının sivil kolu olan Beyaz Kuvvetler'in çalışanları arasında bilgilendirme ve dayanışmanın oluşturulmasının TUSHAD Koordinasyon Merkezi tarafından sağlandığı, Deniz Uygar (İlker Çınarj'ın, 1993 yılı sonlarında Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulduğunu belirttiği TUSHAD'a (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığına katıldığı, katılırken önceki görev yerinden ilişiğinin disiplinsizlik nedeniyle fesh edilmiş gösterilerek kesildiği, TUSHAD Beyaz Kuvvetler'e katıldıktan sonra kadrosunun Kara Kuvvetleri Komutanlığından alınarak Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde bulunan TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığına verildiği, "3276" kod numarasını kullandığı, bir süre misyonerlik konusunda eğitim aldığı, bu eğitim sırasında eğitmeninin bizzat Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz olduğu, Levent Ersöz ile misyonerlik ve istihbarat teknikleri konusunda bire bir muhatap olduğu ve talimatları bu kişiden aldığı, TUSHAD'ın gizli bir yapılanma olduğu, içerisinde çeşitli departmanların bulunduğu, bu departmanlardan birisinin de misyonerlik olduğu, JİTEM ile koordinasyon halinde çalıştığı, Genelkurmay Başkanlığının TUSHAD adında bir oluşumun bulunmadığına ilişkin cevabının normal olduğu, zira bu yapının gayriresmi faaliyet gösteren bir oluşum olduğu, TUSHAD tarafından Türkiye'nin toplam 4 bölgeye ayrıldığı, 1. Bölgenin Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgeleri, 2. Bölgenin İç Anadolu Bölgesi, 3. Bölgenin Malatya ilinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri, 4. Bölgenin ise Karadeniz Bölgesi olduğu, 3/90 Emekli Sandığı sicil numarasının "70666197" olduğu, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerde'ki görevinin çok gizli olması nedeniyle sürdürdüğü görev süresince kendisinin ve ailesinin tedavi giderlerini herhangi bir resmi kurum üzerinden yapmadığı, nakit olarak tedavi masraflarını ödediği, ödenen bu masrafları da daha sonra TUSHAD'dan nakit olarak aldığı, Kendisinin de görev yaptığı TUSHAD Beyaz Kuvvetler'e bağlı misyonerlik departmanının asıl amacının likidasyon, yani girdiği yerde homojenize olmak ve emir geldiğinde sızılan yapıyı tasfiye etmek olduğu, Beyaz Kuvvetler'in TUSHAD içerisinde Beyaz Kuvvetler Komutanlığı üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığına doğrudan hizmet ettiği, Beyaz Kuvvetlerin kontrespiyonaj (karşı casusluk) birimi olduğu, bu birime ilişkin herhangi bir kurumda kaydın bulunmadığı, bu birimde görev yapanların askeri bağlantıları gizlenmek suretiyle siviller arasında görev yaptığı, her kesimden kişilerin bulunduğu, görevinin teknik ve istihbari anlamda alt yapı oluşturmak ve destek sağlamak olduğu, operasyonel bir birim olmadığı, Beyaz Kuvvetler Komutanlığı kurulmadan önce aynı görevi 1954 yılında kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisindeki Sivil Kuvvetlerin yerine getirdiği, Siyah Kuvvetlerin yine Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı bir birim olduğu, bu kişilerin de halkın içerisinde görev yaptığı, görevleri arasında ayrıca halk içerisinde farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek ve karıştırmak olduğu, bu görevi kapsamında daha önce birçok toplumsal olayın meydana gelmesini sağladığı, aynı zamanda operasyonel bir birim olmasından dolayı özellikle 1990'lı yıllarda işlenen siyasi cinayetleri bu birimin gerçekleştirdiği, JİTEM'in ise Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Jandarma istihbarat personeli arasından seçilmiş kişilerden oluşan operasyonel bir birim olduğu, her ne kadar istihbarat olarak ismi geçse de bu birimin istihbarat yerine daha çok infazlar yaptığı, idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığına, operasyonların yürütülmesi ve talimatın alınması bakımından TUSHAD'a bağlı olduğu, bu biriminde Siyah Kuvvetler gibi silahlı bir birim olması nedeniyle halkın arasında görev yaptığı, Siyah Kuvvetlerden farkının sadece infaz yapması olduğu, geniş çaplı toplumsal olayları çıkaracak bir kabiliyete sahip olmadığı, bu durumu 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayının ispatladığı, JİTEM'in 1990'lı yılların başlarında faaliyete başladığı ve faaliyetlerini özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaştırarak 1996 yılındaki Susurluk olayına kadar devam ettirdiği, Susurluk olayının JİTEM'in deşifre olmasına yol açtığı, günümüzde ise faaliyetlerine halen devam ettiği, TUSHAD'ın Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde bu birimleri koordine etmek amacıyla kurulduğu, dolayısı ile bu birimin idari bir birim ve koordinasyon merkezi olduğu, zaten bu nedenle gönderilen belgelerdeki talimatların altına K.B. yani Koordinasyon Birimini ibaresinin yazıldığı, hiyerarşik açıdan Beyaz Kuvvetlerin Siyah Kuvvetlerden, Siyah Kuvvetlerin de JİTEM'in üstünde olduğu, ancak JİTEM'in bu hiyerarşi içerisinde doğrudan yer almadığı, operasyonel anlamda TUSHAD'tan talimat alan bir birim niteliğinde olduğu, 3/91 Daha önce Seferberlik Tetkik Kurulu içerisinde Beyaz ve Siyah Kuvvetlerin görevlerini yürüten yapıların 1993 yılma gelindiğinde TUSHAD bünyesinde kurumsallaşarak Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ismini aldığı, Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin görevlerini yürüten ve daha önce Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde faaliyet gösteren birimler ile, daha sonra bunların yerine oluşturulan Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetlerin yaptıkları çalışmalar neticesinde çıkarılan toplumsal olaylar sayesinde oluşturulan ortamdan faydalanılarak hem askeri hem de postmodern tarzı darbelerin yapıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın aldığı eğitim sonrası Levent Ersöz'ün talimatı ile misyonerler arasına katılmak üzere Mersin ilinde bulunan Kamil Musaoğulları ile tanıştığı, bu kişi aracılığı ile misyonerlerin arasına katılarak tamamen homojenize olduğu, bu sayede kendisinden istenen Likidasyon faaliyetlerini rahatlıkla yürüttüğü, hristiyan dinine geçtiği, zaman içerisinde Başpapazlığa kadar yükseldiği, Tarsus ilçesinde Uluslararası Protestan Kilisesini kurduğu, elde ettiği tüm istihbari bilgileri kendisine gelen kuryeler aracılığı ile TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler'e ilettiği, tüm bu faaliyetlerini 2005 yılı Ocak ayına kadar devam ettirdiği, 05/01/2005 tarihinde TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderilen ve Teğmen (XXXX XXXX) aracılığı ile kendisine getirilen yeni görev konulu talimat gereği Likidasyon amaçlı çalışmalarını 08/01/2005 tarihi itibariyle tamamlayarak sonlandırdığı ve TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderilen 10 Ocak 2005 tarihli, "GERİBİLDİRİM" konulu ikinci talimatta yer alan teknik bilgiler doğrultusunda 2. aşama olarak öngörülen misyonerliği tasfiye amaçlı "SAHA ÇALIŞMASINA" başladığı, 2005 yılı Ocak ayından 2006 yılı Temmuz ayına kadar süren Saha Çalışmaları kapsamında Başpapaz olarak görev yaptığı Tarsus Protestan Kilisesini tasfiye amaçlı olarak kapattığı, Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli, JİTEM çalışanı olduğunu belirttiği Abdullah Atılgan ile saha çalışması yapmak üzere tanıştığı, yürüttüğü saha çalışmaları sırasında Abdullah Atılğan'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yardımcı olduğu, 28/02/2005 tarihinde Flaş TV'de yayınlanan ve Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Zekeriya Beyaz ile birlikte katıldığı Cevizkabuğu isimli programda misyonerlerin yapmış olduğu faaliyetlerin zararlarından bahsettiği, bazı akademisyenler ile irtibata geçerek Üniversitelerde misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri konulu konferans, sempozyum ve panellere, aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde İl ve ilçe Müftülüklerince Misyonerlik konusunda düzenlenen birçok panel ve konferanslara katıldığı, misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı yönünde yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde geniş kitlelere ulaşabilmek amacıyla sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerden faydalandığı, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bazı kitaplar yazdığı, bu konuda yazılı ve görsel medyayı tam anlamıyla kullanarak toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yaratarak toplumda misyonerlere ve misyonerlik faaliyetlerine yönelik bir tür olumsuz algının oluşmasını sağlamaya çalıştığı, böylelikle de toplumsal bir hareketlilik oluşturmayı hedeflediği, 3/92 Saha çalışması sürecinde yaptığı tüm bu çalışmaları ve propaganda faaliyetlerini TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı tarafından gönderilen 05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihli talimatlar doğrultusunda gerçekleştirdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen bu talimatlarda yazışmaların askeri yazışma kural ve usullerine uygun olup olmadığının bir öneminin bulunmadığı, Saha çalışması yaptığı bu dönemde TUSHAD'dan gelen talimat doğrultusunda Yeşil Karta müracaat ettiği, bu kartı alabilecek koşulları taşımamasına rağmen kendisine Yeşil Kartın verildiği, bu kartı kullanarak sağlık hizmetlerinden faydalandığı, 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde Rahip Santaro öldürülmeden önce 20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde olmak üzere toplam iki kez Trabzon'dan aradığını belirten ve Hopa'lı olduğunu söyleyen kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan bir kişinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Trabzon ilinde misyonerlere yönelik bir çalışma yaptıklarını, bu konuda kendisinin yardım edip edemeyeceğini sorduğu, kendisinin de bu kişi ile yaptığı ikinci görüşmede TUSHAD Beyaz Kuvvetler'den kendisine bu doğrultuda talimat gelmediğinden mazeret ileri sürerek yardım teklifini kabul etmediği, bu görüşmeden yaklaşık bir ay sonra da Trabzon ilinde Rahip Santoro'nun öldürüldüğü, 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD'dan Malatya ilinde Mehmet Ülger ile birlikte bir çalışma yapacağı hususunda talimat geldiği, bu talimat sonrası Abdullah Atılğan'ın Ruhi Abat'ı 24/07/2006 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile tanıştırdığı, bu tanışmada misyonerlik konusunda görüşmeler yaptıkları, Ruhi Abat'ın ayrılırken irtibatı sağlamak amacıyla kendisine ait 5389341342 telefon numarasını Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ruhi Abat ile tanışmasından hemen sonra 25/07/2006 tarihinden itibaren çalışmalara başladığı ve bu hususta Zekeriya Beyaz ve Kadir Albayrak ile görüşmeler yaptığı, 12/10/2006 tarihinden itibaren de Ruhi Abat ile telefonda görüşmelere başlayarak misyonerlik konusunda yaptığı çalışmaları aktardığı, 20-21/11/2006 tarihleri arasında Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Malatya ilinden Tarsus ilçesine gittikleri, her iki günde de Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştükleri, bu görüşmelerde Mehmet Ülger'in talimatı ile özellikle Zirve Yayınevinde çalışan maktullere yönelik bir çalışma olacağını belirttikleri, görüşmeler sonrası kendisini arayacaklarını söyleyerek Malatya iline döndükleri, 27/11/2006 tarihinde Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayarak Malatya iline davet ettiği, bu davet üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'m 16-17/12/2006 tarihleri arasında Malatya iline geldiği, Murat Göktürk ve Ruhi Abat'ın kendisini otogarda karşıladığı, Mehmet Ülger'in talimatıyla kaldığı Jandarma bölgesindeki GAP Royal Otelde herhangi bir kimlik vermeden ve kayıt yaptırmadan kaldığı, burada Haydar Yeşil ile de 3/93 tanıştığı, daha sonra Murat Göktürk, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile özellikle misyonerlik konusunda ve yapılacak çalışmalar hakkında görüşmelerde bulunduğu, Mehmet Ülger'in bu tarihlerde Ankara iline gittiği, Tarsus ilçesine dönen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla arayan Ruhi Abat'ın Mehmet Çolak isimli bir şahsın tarihi eser kaçakçılığı konusunda yanına geleceğini ve bu kişiye yardımcı olmasını söylemesi üzerine, Mehmet Çolak'ın önce 29/12/2006, daha sonra da 09-10/01/2007 tarihlerinde Tarsus ilçesine gittiği, burada Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştüğü, Tarsus ilçesine son gidişinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı da yanına alarak birlikte geldiği araçla Malatya iline döndükleri, 11/01/2007 tarihinde Mehmet Çolak'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otelden alarak Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik 1. Çalıştay toplantısının yapılacağı yere götürdüğü, burada Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı karşıladığı, Mehmet Ülger'in toplantıya başlamadan önce bir üst komutanla telefon görüşmesi yaptığı, daha sonra Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1. Çalıştay toplantısını gerçekleştirdikleri, bu Çalıştay toplantısı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanında getirdiği belgeleri Mehmet Ülger ve ekibine teslim ettiği, kendisine Emre Günaydın'ın resminin gösterilerek kilise cemaati içerisinde aktif biri olup olmadığının sorulduğu, gösterilen fotoğraflar arasında Levent Ercan Geleğen ve Tilman Geske'nin de resminin olduğu, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Levent Ercan Gelegen'in Abdullah Atılğan'a bağlı JİTEM elemanı olduğunu bildiği, Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş olduğu, Emre Günaydın'ın Levent Ercan Gelegen'e ait evde bazen kaldığının konuşulduğu, Levent Ercan Gelegen'in Malatya Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı bu şahıs ile Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün örgütsel ilişki içerisinde olduğu, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik görev taksimatının yapıldığı, örgütsel gizliliği sağlamak için kod isimlerin belirlendiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı güvenli şekilde sağlamak için kendisine numarası tespit edilemeyen özel bir hattın verildiği, 03/02/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile Ruhi Abat'ın 3 kez görüşme yaptığı, Ruhi Abat bu görüşmeler öncesi Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, görüşme sonrası ise Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile görüşme yaptığı, 11-12/02/2007 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar) 2. Çalıştay toplantısına katılmak üzere Malatya iline geldiği ve bu toplantıya katıldığı, toplantı sırasında Murat Göktürk'ün toplantı salonuna gelerek Mehmet Ülger'e Varol Bülent Aral'ın geldiğini haber vermesi üzerine Mehmet Ülger'in Varol Bülent Aral ile görüştüğü, ayrıca toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger'in ve Ruhi Abat'ın talebi üzerine maktul Thilman E. Geske ve YVolfgang isimli şahıslar hakkında bilgi almak için Abdülkadir Öztoksoy'u Haydar Yeşil'in telefonundan arayarak iki kez görüşme yaptığı, 2. Çalıştay Toplantısında Mehmet Ülger'in teklifi üzerine misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıkları, 3/94 Süreç içerisinde yapdan çalıştay ve diğer toplantılara Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz uygar (İlker Çınar)'ın yanında Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Murat Göktürk'ün de katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulundukları, 11/02/2007 tarihinde yapılan 2. Çalıştay toplantısında Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifingle ilgili çalışmaların tamamlandığı, 15/02/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in brifing vermek amacıyla Kayseri iline gittiği, 2007 yılı Mart ayı başlarında Murat Göktürk'ün, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayarak Ruhi Abat'ı kendisine kötülemesi üzerine, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ruhi Abat'ı arayarak bu durumu anlattığı, Ruhi Abat'ın durumu Mehmet Ülger'e anlatması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Malatya iline gelmesinin istendiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da hem bu hususu anlatmak, hem de düzenlenecek toplantıya katılmak için 17/03/2007 tarihinde Malatya iline geldiği, burada düzenlenen toplantıya katıldığı, toplantı sırasında Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkındaki olumsuz sözlerini Mehmet Ülger'e anlattığı, toplantıdan ayrılırken de kendisine irtibat için ikinci kez özel bir hat verildiği, bu hattın numarasının 05435917614 olduğu, bu hattın karşılığında ise Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in ortak kullandığı 05435917615 numaralı hattın bulunduğu, bu her iki hat arasındaki karşılıklı görüşmelerin 23/03/2007 tarihinde başladığı ve görüşmelerin sadece bu iki hat arasında gerçekleştiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) Tarsus ilçesine döndükten sonra Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla arayarak Mehmet Ülger'in, Murat Göktürk'ü kendisi hakkında söylediği sözlerden dolayı ikaz ettiğini ve çok kızdığını söylediği, yaşanan bu olay sonrası Murat Göktürk'ün mevcut hatları ile bir daha Ruhi Abat ile telefonda görüşme yapmadığı, 05/04/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in bilgilendirme amacı ile Kayseri iline gittiği, 18/04/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleşmesi sonrası Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 18/04/2007 gününü 19/04/2007 gününe bağlayan gece saat:00.15.39 da arayarak görüştüğü, bu görüşmede Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği, 26/04/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyon faaliyetleri için yapılan toplantıya katılmak amacıyla Malatya iline geldiği, bu toplantıda işlenen cinayeti özellikle AKP ve Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine yıkmak için kapsamlı dezenformasyon faaliyetlerine başlandığı, toplantı sırasında Mehmet Ülger'in Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin arasında irtibat bulunduğunu, bu cinayetlerin bir plan çerçevesinde işlendiğini ve Ergenekon Terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiğini işaret eden sözler söylediği ve ayrıca 11/01/2007 tarihinde yapılan 1. Çalıştay Toplantısı sırasında verilen özel hattı teslim ettiği, 3/95 05/05/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmek amacıyla Tarsus İlçesine gittiği, bu görüşmede Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan misyonerlik konusunda yürütülen dezenformasyon faaliyetlerine durmaksızın devam etmesini istediği, 09-10/06/2007 tarihleri arasında Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamak amacı ile, Silifke ilçesi Taşucu mevkindeki bir pansiyonda bir araya geldikleri, buraya gelirken Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın birlikte Malatya ilinden otobüs ile Mersin il merkezindeki otogara geldikleri, burada Deniz Uygar (İlker Çınar) ile bulaşarak başka bir araç ile Taşucu mevkiine gittikleri, şu an yıkılmış olan bir pansiyonda Haydar Yeşil'e ait Toshiba marka lattop bilgisayarda Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik dezenformasyon faaliyetlerini sürdürdükleri, dönüşte birlikte Tarsus'a geldikleri daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'e evden getirdiği bir belgeyi verdikten sonra otogardan Malatya iline uğurladığı, 04-08/07/2007 tarihleri arasında Mehmet Çolak'ın, Mersin ilinin Erdemli ilçesine giderek burada Yıldız Pansiyonda kaldığı, bu süre zarfında ise Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez telefonla görüşmeler yaptığı, 07/08/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Konya ili Ereğli ilçesine giderek o tarihte burada bulunan Ruhi Abat ile buluştuğu, Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı bir gece misafir ettiği, bu süre zarfında Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamaya çalıştıkları, 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD'de bulunan Dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ki ses kayıtlarını düzenlemek amacıyla Malatya iline geldiği, bu ses kayıtlarının hazırlanması aşamasında Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk ve Adil Akçay'ın görev aldıkları, kayıt sırasında daha önceden belirledikleri kod isimlerini kullandıkları, Ses kayıtlarının iyi ve kaliteli olması amacıyla Mehmet Ülger'in 26/04/2007 tarihinde Haydar Yeşil'e verdiği talimat üzerine Haydar Yeşil tarafından kaliteli Ses kaydı yapabilecek yeni bir sistemin kurulduğu, Bu ses kayıtlarında özellikle Hüseyin Yelki'nin de irtibat halinde olduğu Muhammet Naim Akşam ismi üzerinden misyonerlerin PKK ile ilişki içinde olduğu, misyonerlerin Fethullah Gülen Cemaatinden destek gördüğü, hükümetin çıkardığı uyum yasalarının aslında ülkeyi bölmeye yönelik faaliyetler olduğu konularının işlendiği, bu sayede özellikle hükümeti ve Gülen Cemaatini yıpratıp, dünya kamuoyunun AKP hükümetine ve Gülen Cemaatine, bunlar üzerinden de Türkiye Cumhuriyeti Devletine bakış açısının değiştirilmeye çalışıldığı, ayrıca bu kayıtlar yolu ile elde edilmek istenilen amacın, Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü davada cinayetin değil misyonerliğin yargılanmasını sağlamak olduğu, bu amaç doğrultusunda yaklaşık 16 klasörlük bir dosyanın hazırlandığı, hazırlanan bu belgelerin bir kısmının istihbarat bilgisiymiş gibi Jandarma üzerinden mahkemeye sunulduğu, hazırlanan bu Ses kayıtları dışında başka Ses kayıtlarının da hazırlandığı, 3/96 29/02/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar) Malatya iline gelerek kendisine Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 17/03/2007 tarihinde teslim edilen ve cinayetin işlendiği gece saat:00.15.39'da Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği 05435917614 numaralı hattını teslim ederek yerine irtibatı sağlamak için numarası tespit edilemeyen başka özel bir hat aldığı, 28-29/03/2008 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar) Malatya iline geldiğinde yapılan toplantı sırasında Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini ve yorulduğunu söylemesi üzerine, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mehmet Ülger tarafından tehdit edildiği, bu tehdit nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın çalışmalara devam etmek zorunda kaldığı, yine Misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek amacıyla andıç çalışmalarını sürdürdükleri, cinayet sonrası sanıklar yargılanmıyor da sanki misyonerlik yargılanıyormuş gibi misyonerliğin zararlarına ilişkin sahte raporlar düzenledikleri, bu çalışmalara ilişkin belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flashbellek içerisinde yer alan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI.doc" isimli klasörde bulunduğu, 18-19/04/2008 tarihleri arasında Zirve Yayınevi Cinayetinin 1. Yıldönümü olması nedeniyle düzenlenen toplantıya katılmak amacıyla Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tarsus ilçesinden; Mehmet Çolak'ın da Diyarbakır ilinden Malatya iline geldikleri, Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayetinin yıldönümü olması nedeniyle mezarlıkta düzenlenen programı takip ettirdiği, bu programa ilişkin çok sayıda resim ve fotoğraflar çektirdiği, 24/05/2008 tarihinde Ruhi Abat'la görüşmesinde, kendisine Mehmet Ülger tarafından Behnan Konutgan'a yönelik eylem projesinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ilk kez söylendiği, bu projeye göre Kürt kökenli birisi tarafından Behnan'ın öldürüleceği, cinayet sonrası bu şahıs yakalanması halinde vereceği beyanlarında; Behnan Konutgan'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan'ı vurduğunu söyleyeceği, 17/06/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın medyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir personeli olduğu, emekli sandığında aktif iştirakçi olduğu, primlerinin düzenli olarak yattığı şeklinde ki haberlerin yer alması neticesi deşifre olması nedeniyle Malatya iline geldiği, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte yapılan toplantıda bu konuyu dile getirdiği, Mehmet Ülger'in de bu konuyu merak etmemesini ilgili yerlerle görüşüp çözeceklerini söylediği, Bu toplantı sırasında daha sonra Mehmet Ülger'in Giresun iline tayini çıkmadan dezenformasyon faaliyetleri kapsamında Mehmet Ülger ile son çalışmanın yapıldığı, Ortak Akıl Platformu adı altında sivil toplum örgütleri ile misyonerlerin ortak faaliyet yürüttüğü izlenimini oluşturmak amacıyla yeni bir Ses kaydının düzenlendiği, dezenformasyon faaliyetleri kapsamında tamamlanması gereken Büyük Orta Doğu Projesi ile ilgili olarak CIA'nın gönderdiği Misyonerler aracılığıyla Büyük Orta Doğu Projesi'nin amacı olan 3/97 emperyalizmin çıkarlarına hizmet için misyonerlik faaliyetlerini hızlandırdığına ilişkin sahte istihbari raporların hazırlandığı, bu çalışmalara ilişkin belgelerin teslim edilen flashbellek içerisindeki "OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE" isimli klasördeki slaytlarda ve "OM-CIA" isimli klasörlerde bulunduğu, toplantıya kendisi ile birlikte Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın da katıldığı, 25/07/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın deşifre olması üzerine kendisine TUSHAD tarafından özlük bilgilerinin gizlenmesi ve korunması konulu, "ÇOK GİZLİ" ibareli "TUSHAD K.B." imzalı ve "11/06/2008 TARİHİNDE ULUSAL MEDYADA ÇIKAN HABERLER SONRASINDA ÇALIŞMALARIMIZ TEHLİKE ALTINA GİRMİŞTİR. ÇALIŞMALARINIZA İKİNCİ BİR BİLDİRİME KADAR GEÇİCİ OLARAK ARA VERİLDİĞİNİ BİLDİRİRİZ. YASAL HAKLARINIZ SAKLI KALMAK ÜZERE KORUMA ALTİNA ALINDIĞINDAN DOLAYI ÖZLÜK BİLGİLERİNİZ GİZLENECEK VE KORUNACAKTIR. 3. BÖLGEDE DEVAM EDEN ÇALIŞMANIZ BURADA BULUNAN MERKEZİ YÖNETİM SORUMLULUĞUNDA OLACAKTIR." içerikli talimatın gönderildiği, bu hususun da Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanını ayrıca doğruladığı, bu belgenin benzerlerinin TUSHAD Beyaz Kuvvetler çalışanlarının tamamına da gönderilerek çalışmaların geçici olarak durdurulduğu, 15/08/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, kendi isminin de yer aldığı ölüm listesi şeklinde bir ihbar mektubunun gelmesi suretiyle tehdit edilmesinden dolayı CMK 250. Madde ile Yetkili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına giderek ifade verdiği, bu ifade sırasında yaşananları cep telefonu ile kayıt altına aldığı, kendisine Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine müsaade isteyip 29/02/2008 tarihinde kendisine teslim edilen ancak numarası tespit edilemeyen özel hattan Haydar Yeşil ile görüşme yaptığı, bu görüşmede Haydar Yeşil'e Martin Delange hakkındaki soruya ne cevap vereceğini sorduğu, Haydar Yeşil'in de tanımadığını söylemesi talimatını vermesi üzerine ifadesinde bu kişiyi tanımadığını söylediği, bu ölüm listesinin gönderilmesindeki amacın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a bildiklerini anlatmaması için gözdağı vermek, hedef saptırmak, manipülasyon yapmak, kafa karışıklığına yol açarak asıl faillerin ortaya çıkmasını engellemek olduğu, 2008 yılı Eylül ayı içerisinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın emekli sandığında pasif iştirakçi olduğunu görmesi nedeniyle Haydar Yeşil ile 29/02/2008 tarihinde kendisine teslim edilen ancak numarası tespit edilemeyen özel hattan görüşme yaparak durumu anlattığı, Haydar Yeşil'in de bu ayrıntıyı çözeceğini belirttiği, Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrasını kapsayan yaklaşık iki senelik süre zarfında yaptığı çalışmalar nedeniyle Malatya İstihbarat Şubesi örtülü ödenekten ve TUSHAD'tan Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yaklaşık yüz milyar TL ödemenin yapıldığı, bu ödemelerin sadece bir kısmının kayıtlarda bulunduğu, büyük bir kısmının ise bulunmadığı, Ruhi Abat ve Mehmet Ülger'in de bu ödenekten faydalandığı, Bu hususu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Hürriyet.com haber sitesinde "KOMUTAN ASAF MİSYONER PEŞİNDE" başlıklı yayımlanan haberde yer alan 2594326 3/98 sicil numaralı ASAF isimli komutana 10.315 TL paranın verildiğine dair imzalı belgenin doğruladığı, 2594326 sicil numaralı kişinin Deniz Uygar (İlker Çınar) olduğu, Ayrıca bu hususu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD tarafından 15/04/2008 tarihinde gönderilen "ÇOK GİZLİ" ve "TUSHAD K.B." ibareli " .... BÖLGE -MALATYA'YA AİT OLAN ÖDEME FİŞLERİ İNCELENDİĞİNDE 01.10.201)6 - 01.04.2008 TARİHLERİ ARASINDA 3. BÖLGE - MALATYA'DA YAPMIŞ OLDUĞUNUZ HİZMET İÇİ GÖREVLENDİRME VE GİDERLERİNİZİN KARŞILIĞI OLARAK 55000 TL TUTARIN 2594326 KOD NUMARANIZLA TARAFINIZA ÖDENDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR...... BEYAN EDİLMEMİŞ GERİYE DÖNÜK EK GİDERLERİNİZ VARSA BUNU TUSHAD TOORDİNAS YON BAŞKANLIĞINA BEYAN ETMENİZ HALİNDE MAAŞINIZLA BİRLİKTE SİZE GÖNDERİLECEKTİR. " içerikli yazının ikinci kez doğruladığı, 15-25/10/2008 tarihleri arasında Aziz Pauls yılı nedeniyle Behnan Konutgan'ın Amerika'dan gelen 35-40 kişilik bir akademisyen grupla birlikte Tarsus ilçesine yaptığı gezi sırasında, Mehmet Ülger'in 24/05/2008 tarihinde kendisine söylediği Behnan Konutgan'a yönelik eylem planının gerçekleştirilebileceği ihtimaline binaen Behnan Konutgan ile Tarsus'a geldiğinde buluştuğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın basın mensuplarını da gezi programını takip için özellikle davet ettiği, bu gezi süresince Behnan Konutgan'ın yanından ayrılmayarak gerçekleşme ihtimali olan eylem planını engellediği, bu hususun doğruluğunun ise ileride anlatılacağı üzere birçok noktadan ayrıca ispatlandığı, 29/11/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın priminin yatırılmaması, maaşının kesilmesi ve ölüm tehdidi ile ilgili olarak Haydar Yeşil'le görüşmek üzere Malatya iline geldiği, Mehmet Ülger'in tayininin Giresun iline çıkmış olması nedeniyle Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile görüştüğü, yapılan görüşmede kendisine işlerin karıştığı, yapabilecekleri bir şeyin olmadığı, kendilerinin de zor durumda olduğu hususlarının söylendiği, irtibatı sağlamak için 05438547513 nolu özel telefon hattının verildiği, kendilerinde ise 05438547567 nolu hattın bulunduğu, bu iki hat arasında bu tarihten sonra çok sayıda görüşme yapıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu telefonu ve hattı daha sonra ifade verdiği sırada CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği, yapılan inceleme neticesinde de bu hususun doğrulandığı, 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mahkemeyi etkileyecek çalışmalarda bulunmak amacıyla üç kez daha Malatya iline geldiği, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte Maşti'nin karşısında bulunan yoldan yukarı Yeşilyurt tarafına gidildiğinde bahçe içerisinde ki yazlık ev diye tabir edilen bir yerde toplanarak bu çalışmaları yürüttükleri, bu hususu ileride anlatılacak olan HTS kayıtlarının da ayrıca doğruladığı, 25/08/2009-30/08/2009 tarihleri arasında Behnan Konutgan'ın Adana, Mersin, Anamur il ve ilçelerine gittiği sırada 28/08/2009 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la sadece 1 kez telefonla görüşme yaptığı, 05/08/2010 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar), İstanbul iline giderek Behnan 3/99 Konutgan ile Taksim İstiklal Caddesinde bulunan ofisinde yaptığı görüşmede hakkındaki suikast projesinden bahsederek dikkatli olması yönünde kendisini uyardığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, özellikle Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili olarak cinayetin perde arkasında kimlerin olduğunu ve bu cinayetin hangi amaçlar doğrultusunda gerçekleştirildiğine ilişkin 11 sayfalık bir ihbar mektubunu Başbakanlık Özel Kalem Müdürüne faks çekip, BİMER üzerinden Başbakanlık İletişim Merkezine mail olarak Başbakana hitaben yazdıktan bir gün sonra Tarsus Cumhuriyet Başsavcısına giderek Tarsus Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğü, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının dilekçeyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermesi üzerine 22-30/12/2010 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın İstanbul iline giderek Zirve Yayınevi Cinayeti hakkında tanıklık yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a güven kalmadığından Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından Jandarma İstihbarat Şubesince Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alman önleme dinlemesi kararları doğrultusunda kullanmakta olduğu telefonların Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 03/04/2007 tarihinden başlamak suretiyle 2008 yılı sonlarına kadar ki süreçte organize suç örgütü kurarak uyuşturucu madde kaçakçılığı yapmak, haksız ekonomik çıkar sağlayarak devleti zarara uğratmak gibi suçlar nedeniyle teknik takibe alındığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği "Team 2 GB" ibareli flash diskte silinmiş öğeler içerisinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 638517248" isimli vvord dosyasındaki belgenin oluşturulma ve son kaydetme tarihinin 25.08.2008, yazanın ve son kaydedenin 'IKLIM-8-' isimli kullanıcı olduğu, dosyanın içeriğinde 'Ortadoğu Hristayanlar Birliği' başlığı altında Ortadoğu Hıristiyan Birliği tarafından 16-17 Ağustos 2008 tarihlerinde Antakya'da gerçekleştirildiği belirtilen 2. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında "Teşkilatlanma ve Genel Değerlendirme" olarak belirtilen iki antet hususundaki öngörüler ile ilgili iki sayfadan ibaret, GİZLİ ibareli belge olduğu, bu belgedeki kullanıcının Malatya İl Jandarma Komutanlığında yapmış oldukları laboratuar çalışmaları esnasında Haydar Yeşil'in kullanmış olduğu sedef kaplama Toshiba marka dizüstü bilgisayarda oluşturulan belgelerin teknik özelliklerinde geçen kullanıcı ismi olduğu, bu belge ile birlikte Asimetrik Psikolojik Harekât Planı isimli belgelerin sahte olarak düzenlendiği, içeriğinde bulunan Ortadoğu Hıristiyan Birliği, Kürdistan Hıristiyan Birliği, AKP ve Gülen Cemaatinin misyonerlere destek verdiği, misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile işbirliği içerisinde bulunduğu gibi hususların doğru olmadığı, bunların laboratuvar çalışmalarında sahte olarak üretildiği, Yine flash bellekte yer alan "Unallocated Clusters-Offset 638713856" isimli vvord dosyasında Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından kendilerinin cinayetin azmettiricileri olduklarına ilişkin bazı basın yayın organlarında haberler çıkması üzerine üst komutanlarına kendilerini temize çıkarmak için Aykut Saka'yı kullanarak Fethullah Gülen cemaati ile ilişkili olduklarını belirttikleri bazı kişilerin isimlerini bu kişinin ifadelerinde belirtip, ayrıca oluşturdukları "Aykut Saka'nın ifadesinde geçen şahıslardan" ibaresi ile başlayıp "Ali Oral" ibaresi ile son bulan ve içeriğinde "Özgür Birdal" ve "Mehmet Ali Budak" isimli şahısların da adının geçtiği tek sayfadan ibaret belgenin de sahte olarak düzenlendiği, 3/100 Yine flash bellekte yer alan "Unallocated Clusters-Offset 638418944" isimli vvord dosyasında bulunan ve "Misyonerlerin Malatya'da belirli tarihlerde Sivil Toplum Örgütleri ile çalışma yaptıkları, bu toplulukları örgütledikleri, merkezi İstanbul'da bulunan Ortak Akıl Platformu isimli platformun Türkiye'nin değişik illerinde faaliyetlerinin olduğu ve misyonerlerle işbirliği içerisinde bulundukları" şeklinde ismi geçen Ortak Akıl Platformu ile ilgili laboratuar çalışmalarının da gerçek dışı belgelerden olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, özellikle Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak ve Adil Akçay hakkında Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi ve sonrası birlikte yürüttükleri faaliyetler hakkında ayrıntılı beyanlarda bulunduğu anlaşılmıştır. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası özellikle Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar yapılıp, örgütün eylem planları deşifre olunca ifadesinde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; —Kendisinin de bir örgütün içerisinde bulunduğunu, yürütülen faaliyetlerin örgütsel bir faaliyet olduğunu, hayatı boyunca kendisinin devlet sandığı yapının aslında Ergenekon Terör Örgütü, içinde bulunduğu birimin de Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir birim olduğunu anladığı, —TUSHAD'ın, Ergenekon Terör Örgütünün faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in de Ergenekon Terör Örgütü içerisinde yer aldığını ve bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürüttüğünü gördüğü, —Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün yürüttüğü operasyonlar olduğunu, bu operasyonların TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile JİTEM'in ortak koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar neticesi yapıldığını, Beyaz Kuvvetler ayağında kendisinin özellikle 2005 yılı sonrasında yürüttüğü Saha çalışmalarının büyük etkisinin bulunduğunu, bu Saha çalışmaları yoluyla oluşturulan etkiden faydalanılarak 2006 Şubat ayından itibaren devam eden süreçte peş peşe cinayetlerin işlendiği sonucuna ulaştığı, —Malatya Zirve Yayınevi katliamının da, tamamen Ergenekon Terör Örgütü tarafından hayata geçirilen, Örgütün Projeli bir eylem planı olduğunu anladığı, —Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinden elde edilmek istenen asıl amacın, Ergenekon Terör Örgütünün, AKP'nin 2002 yılında halkın iradesiyle iktidara gelmesi sonrası iktidarın gücünü yurtiçinde zayıflatmak, yurtdışında ise gerçekleştirdiği cinayetleri AKP iktidarı üzerine yıkmak suretiyle AKP iktidarını sanki Hristiyan düşmanlığı ve katliamı yapıyor, ileri demokrasi istemiyormuş gibi göstererek dış ülkelerdeki güvenirliğini ortadan kaldırmak, bu suretle halk nezdindeki toplumsal desteğini hedef alarak AKP iktidarını bitirmek, Dünya Af Örgütünü harekete geçirmek suretiyle de Türkiye'de Azınlıklara yönelik suikastlar ve jenosit (soykırım) yapılıyor izlenimi vermek 4/1 olduğu, aynı zamanda bu cinayetleri Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine yıkmak suretiyle de makkarticilik (iftira) yaparak toplumsal bir dezenformasyon çalışması yürütmeyi hedeflediğini anladığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın aslında gizli ve derin bir gücün kanlı emellerine hizmet ettiğini farketmesi sonrası, Devlet diye bildiği ve hizmet ettiği kişilerin Ergenekon Terör Örgütüyle irtibatlı olduklarını, kendisinin ise bu amaç doğrultusunda kullanıldığını anladığı, bunun üzerine de tüm bildiklerini anlatmaya karar verdiği tespit edilmiştir. 11. BÖLÜM DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)'IN VERMİŞ OLDUĞU İFADELER VE İHBAR MEKTUPLARINDA GEÇEN HUSUSLARIN DOĞRULUĞUNA İLİŞKİN, HTS KAYITLARI VE DİĞER DELİLLER ÇERÇEVESİNDE ULAŞILAN TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER Çeşitli zamanlarda bazı kurumlara gönderilen ihbar mektupları ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarına yönelik yapılan çalışmalar neticesi başta şüphelilere ait HTS kayıtları olmak üzere dosya kapsamındaki diğer deliller birlikte ele alındığında gerçekten de ilginç tespitlere ulaşılmış olup, bu tespitlerden ihbar mektupları ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında belirtilen hususların tamamına yakınının doğruluğu ispatlanmıştır. Bunlar şunlardır; >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TSK'nın sınav açması üzerine ... 1992 yılında Uzman Erbaş sınavına girdim ve kazandım. '3900' sicil numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Babaeski 10. Zırhlı Piyade Komutanlığında göreve başladım. Göreve başladıktan kısa bir süre sonra Tugayın içerisindeki istihbarat Şubeye alındım. Görev yaptığım 10. Zırhlı Piyade Komutanlığı Çorlu 5. Kolordu ve İstanbul 1. Ordu Komutanlığına bağlı Tugaydı ... maaş alıyordum ... '70666197' Emekli Sandığı sicil numaramdı ... gelen talimatla ... 'Şifre Çözüldü' ismindeki kitabı yazdım ... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığının 13/01/2011 ve 31/01/2012 tarihli yazıları, Kara Kuvvetleri komutanlığınca düzenlenen 25/05/2011 tarihli Hizmet Belgesi, Genelkurmay Başkanlığınca düzenlenen 06/05/2011 tarihli bilgi notu ve açık kaynaklardan Bugün Gazetesinin internet sitesi olan www.bugun.com.tr isimli internet sitesinde 11/06/2008 tarihinde "Papaz, Kara Kuvvetleri personeli çıktı" başlığı ile yayınlanan haberden; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 26/08/1992 tarihinde (Genelkurmay Başkanlığı tarafından gönderilen bilgi notunda sözleşme yapılma tarihinin 28/08/1992 tarihi olarak belirtildiği, bu nedenle Kara Kuvvetleri komutanlığının düzenlediği hizmet belgesindeki tarihle arasında 2 günlük bir fark olduğu görülmüştür.) 5434 sayılı Kanuna tabi olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı 10. 4/2 Zırhlı Tugay Komutanlığında Piyade uzman Onbaşı olarak 1992-3900 kurum sicil numarası ile göreve başladığı, emekli sicil numarasının 70.666.197 olduğu, 10. Zırhlı Piyade Komutanlığının Çorlu 5. Kolordu ve İstanbul 1. Ordu Komutanlığına bağlı bir Tugay olduğu, anılarını "Şifre Çözüldü" isimli kitapta topladığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); " ...1992'de Kara Kuvvetleri Personel Daire Başkanı Fethi Tuncel isimli komutandı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Genelkurmay Başkanlığının kurumsal internet sitesi olan www.tsk.tr isimli internet sitesindeki Fethi Tuncel ile ilgili sayfada şahsın; 1990 yılında Tuğgeneralliğe terfi ettiği, Tuğgeneral rütbesi ile 1994 yılına kadarki dönemde Kara Kuvvetleri Tayin Daire Başkanlığı görevinde de bulunduğu, ayrıca Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığının 31/01/2012 tarihli yazı ekinde gönderilen belgeler arasında bulunan Ağustos 1992 tarihli belgede İlker Çınar'a gönderilen atama yazısını Kara Kuvvetleri Komutanlığı adına Tayin Daire Başkanı Tuğgeneral Fethi Tuncel'in imzaladığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "1993 yılında ... Ankara'da bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığına ... gittim. Buraya gittiğimde... Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde ... Misyonerlere karşı önlem almak, likidasyon yani tasviye yapmak amacıyla ... TUSHAD'a bağlamak suretiyle İstihbarat elemanı alınacağını öğrendim ... bir dilekçe yazarak başvuruda bulundum ... bir süre sonra müracaatımın ... kabul edildiği ve kursa katılabileceğim bildirildi TUSHAD ... 1993 yılında Hurşit Tolon tarafından kurulmuştu ... TSK'da Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterlik görevinde bulunan Ahmet Hurşit Tolon belirttiğim yapılanmanın başındaydı ... TUSHAD'ın açılımı Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi'dir ... TSK'da Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterlik görevinde bulunan Ahmet Hurşit Tolon belirttiğim yapılanmanın başındaydı. Genelkurmay Başkanlığı'nın TUSHAD gibi bir oluşum olmadığı yönündeki resmi yazısı normaldir. Çünkü bir takım hukuk dışı işleri de yaptığından gayri resmi faaliyet gösteren bir oluşumdu. Ben bunu 2008 yılında kamuoyunda Ergenekon Silahlı Terör Örgütü olarak bilinen örgüte karşı yapılan soruşturmaları basından öğrenince anladım. O zamana kadar ben resmi bir kurumda devletime hizmet ettiğimi zannediyordum..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Genelkurmay Başkanlığının kurumsal internet sitesi olan www.tsk.tr isimli internet sitesinde Ahmet Hurşit Tolon ile ilgili sayfada şahsın, 1993 yılında Tümgeneralliğe terfi ettiği, Tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü, Genelkurmay Başkanlığının 17 Ocak 2011 tarihli, Ad.Müş.3050-47-11 sayılı yazısına göre, " Gnkur.BşkJığı ve MSB Karargahı ile bağlı birimlerinde Türkiye Ulusal Stratejiler ve 4/3 Hareket Dairesi isimli birimin halihazırda mevcut olmadığı ve elde mevcut olan kayıtlarda (1999 yılından bugüne kadar) anılan bir birimin teşkil etmediği" şeklinde bir cevap verildiği, ancak sözkonusu yapdanmanın kurulduğu iddia edilen 1993 tarihi ve sonrası ile ilgili olarak herhangi bir bilginin verilmediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tanık Koruma Dairesine teslim ettiği belgeler arasında bulunan ve daha önce ayrıntılı olarak anlatılan TUSHAD'dan kendisine kurye aracılığı ile gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli belgeler ile TUSHAD'a ait kimlik kartının bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kurye aracılığı ile kendisine gelen 10/01/2005 tarihli talimatın son sayfasına Ahmet Hurşit Tolon'un adını ve gelen kuryeden irtibat için aldığı telefon numarasını yazdığı hususları tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon'un 1993 yılında Tümgeneralliğe terfi ettiği, Tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü sırada bu kişi tarafından gizli bir şekilde kurulan TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isminde bir birimin bulunduğu, Ahmet Hurşit Tolon'un bu birimin başında uzun yıllar görev yaptığı, bu birimin Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK içerisinde gizli bir şekilde kurulmuş olmasından dolayı Genelkurmay Başkanlığının bu birimden haberinin olmadığı, bu nedenle Genelkurmay Başkanlığınca 17/01/2011 tarihli yazısında TUSHAD isimli bir birimin mevcut olmadığı şeklinde cevap verildiği, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da bu birimde görev yaptığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TUSHAD 1995,1999 ve 2004 yıllarında üç kez bir nevi yenilenme şeklinde revize edildi Bu yenilenmeler benim çalışma şeklimde herhangi bir değişikliğe neden olmadı ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen 10/01/2005 tarihli talimatta, TUSHAD'ın belirtilen tarihlerde gerçekten de devamlılığını ve gizliliğini sağlamak için revize edildiği hususlarının açıkça belirtildiği görülmüş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TUSHAD, 1999 yılında isminin içerisinde yer alan "HAREKAT" kelimesinin içindeki "A" harfindeki yumuşatma harfini kaldırıp "HAREKET" olarak ismini değiştirdi Yani bu tarihten sonraki ismi "TÜRKİYE ULUSAL STRATEJİLER HAREKET DAİRESİ" oldu ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 4/4 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden gönderilen 10/01/2005 tarihli talimatta, TUSHAD'ın açılımında bulunan "H" harfinin "HAREKET" olarak yazıldığı, tamamının açılımının ise, "TÜRKİYE ULUSAL STRATEJİLER HAREKET DAİRESİ" şeklinde olduğu hususları görülmüş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2004 yılına gelindiğinde ... TUSHAD bünyesinde revizyona gidilerek yapılacak faaliyetler kapsamında kamuoyu ve toplumsal refleks oluşturulabilmesi için kitle iletişim araçları aracılığıyla yapılan faaliyetlere ağırlık verildi Bu konuda ulusal basın, medya ve internet sitelerinin yoğun olarak kullanıldığını biliyorum. Zaten benim TUSHAD 'm talimatları doğrultusunda 2005 yılından sonra yaptığım faaliyetler bu yöndedir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden 2005 yılı ocak ayında gönderilen talimatlar sonrası, bu kişinin Cevizkabuğu isimli programa çıkması, birçok basın ve yayın organı ile internet aracılığıyla misyonerliğin zararları konusunda propaganda faaliyetlerinde bulunması, konferans, panel ve sempozyumlara katılması gibi hususlar TUSHAD'ın 2004 yılında da revize edildiğini ve yapılacak faaliyetler kapsamında kamuoyu ve toplumsal refleks oluşturulabilmek için kitle iletişim araçlarının kullanılması faaliyetlerine ağırlık verdiğini göstermiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bana ... daha önceki görev yaptığım yerden ilişiğimin farklı bir şekilde kesileceği söylenmişti... bunun nasıl olacağını ... bilmiyordum ... bu ilişik kesmenin disiplin nedeniyle olduğunu şu anda öğrenmiş bulunuyorum. Benim görev yaptığım süre zarfında en ufak bir disiplinsizliğim olmamıştır..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Genelkurmay Başkanlığınca düzenlenen 06/05/2011 tarihli bilgi notu ve Kara Kuvvetleri komutanlığınca düzenlenen 25/05/2011 tarihli Hizmet Belgesi dikkate alındığında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın sözleşmesinin 23/11/1993 tarihinde disiplinsizlik nedeniyle fesh edildiğinin bildirildiği, disiplinsizlik faaliyetleri olarak da şahsın 23/11/1993 tarihinde alkolü olarak mesaiye gelmesi neticesi 14 gün oda hapsi alması ve 30/07/1993 tarihinde birliğinden firar etmesi neticesi 33. Mknz.P.Tug.As.Mah.nin 13/10/1993 tarih ve 1993/871-421 E.K. sayılı kararı ile aldığı 5 ay hapis cezasının infaz edilmesinin gösterildiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... benim ilişiğim kesildikten sonra kadrom Kara Kuvvetleri Komutanlığından alınarak, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler 4/5 Komutanlığına verildi 1993 yılından sonraki bilgilerim ve dosyam Özel Kuvvetler Komutanlığında bulunan Kozmik odadadır..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 23/11/1993 tarihinde sözleşmesinin fesh edilmesi sonrası 2005 yılında Yeşil Kart aldığı, 1993 - 2005 yılları arasında hangi kurumlarda görev yaptığına dair kesin bir bilgiye ulaşılamadığı, ancak Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Özel Kuvvetler Beyaz Birim tarafından gönderilen TUSHAD'a ait kimlik kartı ve bu kartın üzerinde bulunan sicil kısmında şahsın uzman erbaş olarak ilk sözleşme yaptığı tarih olan 1992 yılının yazması, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın sözleşmesinin fesh edilmeyerek TUSHAD Özel Kuvvetlerin Beyaz Birimine alındığını ve özlük haklarına ilişkin bilgilerin burada bulunduğunu gösterdiği gibi, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008, 24/07/2008 tarihli belgelerin de bu hususu tekrar ispatladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 1993 yılında TUSHAD içerisindeki Beyaz Kuvvetlere geçtikten sonra görevimizin çok gizli olması nedeniyle herhangi bir resmi kurum üzerinden ne benim, ne eşimin ne de çocuklarımın tedavilerini yaptırmadım. Görevin gizliliğinden dolayı tüm tedavi masraflarını nakit olarak ödüyordum. Ödediğim tüm bu ödemeler ise TUSHAD tarafından tarafıma ödeniyordu. Bu dönem içerisinde örneğin, ... 2002 yılında yine eşim Nergis Çınar, İzmir Özel Konak Hastanesinde doğum yaptı. Buna ilişkin giderler de 1000 TL civarını bulmuştu. Bu parayı da ben nakit olarak ödedikten sonra TUSHAD'dan bu meblağı almıştım. Bunların dışında olan ufak tefek rahatsızlıklardan dolayı yaptığım harcamaları da yine söylemem halinde TUSHAD tarafından tarafıma herhangi bir makbuz veya belge istenmeksizin ödeniyordu ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu belgeler arasında yer alan İzmir Özel Gazi Hastanesine ait 18/05/2002 tarihli iki adet doğum raporu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın eşi Nergis Çınar'ın bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini, ödemelerini nakit olarak yaptığını göstermiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2005 yılına gelindiğinde TUSHAD tarafından bana yeşil karta müracaat etmem söylendi Ben normalde yeşil kart alacak özelliklere sahip biri değildim ... Zaten müracaat ettiğimde emekli sandığında kaydımın aktif olduğunun görünmesinden dolayı önce bana yeşil kartın verilmeyeceği söylendi Ancak daha sonra nasıl olduysa bana yeşil kart verildi Ben bu kart üzerinden de bazen ilaç aldım..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünün 08/02/2012 tarih ve 2596808 sayılı yazısına göre; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Yeşil Kartlı olduğu, 2005 yılından itibaren bu kart 4/6 üzerinden reçete ile ilaç aldığı, Mersin il Sağlık Müdürlüğünün 12/03/2012 tarih ve B 104 İSM 043300-01 (251-99) sayılı yazısına göre; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 20/07/2005 tarihinden itibaren Yeşil Kart kullanarak 70. Yıl Tarsus Devlet Hastanesinden sağlık hizmeti aldığı, SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğünün 31/01/2012 tarih ve B.13.2.SGK.0.10.03. 09/70.666.197 sayılı yazısı ekinde bulunan Tarsus Kaymakamlığı Yeşil Kart yetkilisinin 09/09/2008 tarih ve 2329 sayılı yazısına göre; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yapılan sorgulamasında Emekli Sandığı iştirakçisi olduğunun anlaşılması üzerine Emekli Sandığına bu hususun doğruluğunun sorulduğu belirlenmiştir. "Sonuç olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2005 ydında Yeşil Kart aldığı, bu kart ile ilaç ve sağlık giderlerini karşıladığı, kendisinin Emekli Sandığı iştirakçisi olduğuna ilişkin 11/06/2008 tarihinde basında çıkan haberler sonrası Yeşil Kart yetkilisinin bu kartın iptalini sağlamak için Emekli sandığına yazı gönderdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Beyaz kuvvetler ... operasyonel amaçlı yapılan bir istihbarattı. Beyaz Kuvvetler TUSHAD içerisinde, lojistik başta olmak üzere istihbarat alanında çalışmalar yaparak bağlı bulunduğu Beyaz Kuvvetler Komutanlığı üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığına doğrudan hizmet etmektedir ... ancak Jandarma, Kara Kuvvetleri gibi... Birimlerde buna ilişkin ... kayıt bulunmaz. Beyaz Kuvvetler ... tamamen sivil, askeri bağlantılar gizlenerek faaliyet yürütür ... Bunların içerisinde değişik meslek gruplarından kişiler bulunur ... Beyaz Kuvvetlerin silahla doğrudan bir ilgisi yoktur. Operasyonel bir birim değildir ... Siyah Kuvvetler, Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı sivil kuvvetlerdir ... Bu yapılanmalar 1993 yılına gelindiğinde TUSHAD bünyesi altında kurumsallaştı ve Beyaz Kuvvetler ile Siyah Kuvvetler ismini aldılar ... Bu ismi almadan önce Beyaz Kuvvetler Komutanlığının yürüttüğü görevler, 1954 yıında kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisinde sivil kuvvetler olarak komünizm tehdidine karşı, sivil halk arasından seçilen kişiler tarafından oluşturulan birim tarafından yerine getiriliyordu ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Gölcük Donanma Komutanlığı-İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramada ele geçirilen ve daha önce ayrıntılı şekilde anlatılan "Akdeniz Faaliyetleri. Doc" isimli vvord dosyasında bulunan belgeden ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığınca gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008, 24/07/2008 tarihli belgeler ile kimlik kartından, "Beyaz Kuvvetler" ve "Siyah Kuvvetler" isimli unsurların bulunduğu açık bir şekilde tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. 4/7 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bana gelen talimatlar kırmızı kağıtta gelir ... '3276' sayısı ... benim TUSHAD içerisindeki personel kod numaramdır ... '2494326' numara da benim sicil numaramdır. Bana yapılan ödemeler bu numara üzerinden yapılır..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığınca gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008, 24/07/2008 tarihli belgelerin kırmızı renkli olduğu, bu belgelerin "3276" kod numaralı kişiye gönderildiği, yine TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığınca Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 2008 yılında verilen kimlik kartındaki sicil bölümünde "SİCİL: 1992/3276-2594326" ibaresinin yazılı olduğu, ileride 18. Bölümde anlatılacağı üzere Haydar Yeşil ve Adil Akçay'ın iş yerlerinde ele geçirilen Kasa Ödeme Defterleri ve Ödeme fişlerinde "2594326" sicil numaralı haber elemanına Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat ödeneğinden 2007 - 2008 yılları arasında çok sayıda ve yüksek miktarlarda ödemeler yapıldığı, bu ödemelere ilişkin belgelerde ödemenin yapıldığı kişiye ait imzalardan bazılarının Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzası ile tamamen aynı olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a belirtilen sicil numarası üzerinden ödemelerin yapıldığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TUSHAD, ... Genelde idaridir ve koordinasyon merkezidir. Zaten bana gelen belgelerin altında K.B. yazılı olurdu. Bu kısaltma Koordinasyon Başkanlığı anlamına gelmektedir...." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı tarafından gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008, 24/07/2008 tarihli belgelerin altında, "K.B., Koordinasyon Başkanlığı, TUSHAD KM." ibarelerinin yazılı olduğu görülmüş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "...Bana verilen ilk görev Levent Ersöz'ün talimatı ile misyonerlik konusunda lider konumunda bulunan Kamil Musa isimli şahsın Mersin'de bulunması nedeniyle, kendisi ile yakın temas kurmak ve misyonerler arasına sızmak amacıyla Mersin'e gönderilmem oldu ... 2000 yılında Kamil Musa, Selçuk Efes'te bulunan İncil Akademisine gitmem konusunda tavsiyede bulundu. Bende kabul ettim. Kendisi de oradaydı. Burada 2 yıl süre ile yani 2002 yılına kadar kurs aldım. Hristiyan teolejisi felsefesini öğrenmeye başladım. Kursu bitirdikten sonra Uluslararası yeterliliğe sahip İncil Akademisi diploması aldım...." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Kamil Musa isimli şahsın, Kıbrıs asıllı İngiliz vatandaşı, Hüseyin-Münevver oğlu, 4/8 Larnaka 1940 doğumlu Kamil Musaoğlu isimli şahıs olduğu, www.kanalhayat.com isimli internet sitesinde "Kutsal Kitap Öğretmeni" olarak tanıtılan Kamil Musa isimli şahıs tarafından Hıristiyanlık dininin anlatıldığı sohbet programlarının bulunduğu, "www.kitapadresi.com" isimli internet sitesinde ise "Kamil Musa Kitapları" olarak Hıristiyanlık dinini konu alan "Dopdolu Bir Yaşam, Noel, Diriliş, Neden Kurban" isimli (4) adet kitabın tanıtımının yapıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler arasında bulunan ve kendisine ait olan 08/06/2002 tarihli Tiranus İncil Okulu diplomasında Kamil Musa'nın imzasının bulunduğu, bu diplomanın arka kısmında ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'a aldığı eğitim sırasında verilen notları gösterir transkriptin olduğu, Yine Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen "Team 2GB" ibareleri bulunan flashdiskte yer alan "Unallocated Clusters-Offset 264542966" isimli resim dosyasının içerisinde Tiranus İncil Okulunda verilen iki yıllık akademik eğitimi ve üç aylık stajı başarıyla tamamladığına dair yukarıda belirtilen orjinal diplomanın taranmış halinin bulunduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Kurs aldığım süreç içerisinde de TUSHAD'tan izin almak suretiyle İzmir'de Nüfus Dairesine başvurarak kimliğimdeki İslam ibaresini Hıristiyan olarak değiştirdim ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın nüfus kayıtlarında şahsın dininin Selçuk kilisesinin 17/10/2001 tarihli ihtida belgesine göre 23/10/2001 tarihinde İSLAM iken HRİSTİYAN olarak değiştirildiği anlaşılmış olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Faaliyetlerim ile ilgili daha rahat hareket edebilmem amacıyla bir toplantıda Mersin'de Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesinin kurulması teklifinde bulundum ... Bu şekilde Mersin 'de kilise kuruldu ve ben de burada Başpapaz oldum. 2003-2005 yılları arasında Başpapaz olarak bu kilisede faaliyette bulundum..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Açık kaynak araştırmalarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2002 yılında Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesini kurduğu ve bu kilisede Başpapazlık görevini yürüttüğü anlaşılmış olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Benim Kod ismim de "HAMİT'di..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 4/9 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 05/02/2012 tarihli ifadesi sırasında teslim ettiği telefon ajanda yaprağı üzerinde Zirve Yayınevi cinayeti öncesi verilen kod isimlerin yazılı olduğu, bu belgeye göre Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "HAMİT" kod isminin verildiği görülmüş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Tarsus'a geldikten kısa bir süre sonra TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden Teğmen (XXXX XXXX) benimle irtibata geçti. Bu kişi Tarsus'a gelerek benimle tanıştı. Bana benden sorumlu olduğunu söyledi ... 2002 yılındaki bu tanışmadan sonra 2008 yılına kadar geçen süreçte (XXXX XXXX)'ın benimle görüşmek üzere, Tarsus'a toplam 4 kez geldiğini hatırlıyorum. Bu gelişleri sırasında bana TUSHAD 'dan ve Beyaz Kuvvetlerden bazı belgeler ve talimatlar getirdi... 10 Ocak 2005 tarihli geribildirim yazısı ... 05/01/2005 tarihli yeni görev, 15/04/2008 tarihli 3. Bölge Malatya için yaptığım çalışmadan dolayı geriye dönük ödenmemiş ek giderlerimin karşılığı olarak 55000 TL tutarın 2594326 kod numaramla tarafıma ödendiğine ilişkin belge ile 25/07/2008 tarihli özlük bilgilerimin gizlenmesi ve korunmasına ilişkin belge ve talimatları bana getirdi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Cumhuriyet Başsavcılığımıza teslim ettiği belgeler arasında ifadesinde geçen konuları içerir TUSHAD ve Beyaz Kuvvetlerden gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli 4 (dört) adet belgenin bulunduğu, bu belgelerin içeriğinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında anlattığı hususlarla bire bir örtüştüğü görülmüş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TUSHAD tarafından ... Gönderilen belgelerde, belgelerin askeri usûl ve jargona uygun olup olmadığının hiç bir önemi yoktu. Çünkü ben sivil bir unsurdum. Bu birimde bire bir askeri yazışma kurallarına riayet edilmezdi Yapılan yazışmalar genelde sivil üslup ile yapılırdı. Bu nedenlerle (XXXX XXXX) tarafından bana getirilen talimat ve yazılar hususunda askeri usullere uyulup uyulmadığına ben hiç önem vermezdim. Hatta ben de yaptığım yazışmalarda aynı şekilde askeri üslup ve kaidelere dikkat etmezdim. Çünkü bu gerekli görülen bir husus değildi Askeri usul ile yapılan yazışmalar Beyaz Kuvvetlerin konseptine uygun bir yazışma şekli değildir. Hatta bazen bir not kağıdına bile bilgi olarak yazıp zarfın içerisine koyarak gelen kuryeye teslim ettiğim oluyordu..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, TUSHAD ve Beyaz Kuvvetlerden gönderilen 05/01/2005, 10/01/2005, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli belgelerin genel itibariyle askeri yazışma kural ve usullerine uymadığı değerlendirilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. 4/10 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2005 yılına geldiğimizde artık misyonerler arasında önemli bir konuma sahiptim ... 05/01/2005 tarihinde TUSHAD tarafından ... Bana gönderilen yeni görev konulu yazı ile; bana ... 1993 tarihinde başlamış olduğum likidasyon amaçlı çalışmalarıma 08/01/2005 tarihinde tamamlamam ve sonlandırmam gerektiği ... 05/01/2005 tarihinde gelen bu kısa yeni görev konulu talimat sonrası ... 10 Ocak 2005 tarihinde geribildirim konulu ikinci bir talimat daha geldi 2005yılı Ocak ayında gönderilen talimatlar doğrultusunda saha çalışmasına geçtim ... Bu belgede ... bana ulaştırılan talimatların sıralandığı görülecektir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler arasında yer alan "05.01.2005" tarihli "TUSHAD" başlıklı "Yeni Görev" konulu kırmızı renkli kağıda yazılı belgeye göre; "3276" kod numaralı Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın likidasyon çalışmalarını 08/01/2005 tarihi itibariyle tamamlayarak Saha çalışmasına başlanmasının istendiği, "10 Ocak 2005" tarihli "TÜRKİYE ULUSAL STRATEJİLER VE HAREKET DAİRESİ BEYAZ KUVVETLER KOMUTANLIĞI" başlıklı "Geri Bildirim" konulu kırmızı renkli kağıda yazılı belgeye göre; "3276 DİKKATİNE" kod numaralı Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, görev değişikliği kapsamında yapması gereken görevlerin neler olduğuna ilişkin talimatların sıralandığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TUSHAD'dan aldığım talimat doğrultusunda ... öncelikle faaliyet yürüttüğüm kiliseyi kapattıktan sonra 2005 yılından itibaren Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçtim ... TUSHAD benim ulusal bir medyaya çıkmamı ve kamuoyuna misyonerlik faaliyetleri hakkında sansasyon yaratacak nitelikte beyanlarda, açıklamalarda bulunmamı, devam eden süreçte de buna paralel eylemlere devam etmemi istemişti ... Bu doğrultuda Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz Kabuğu isimli programına Zekeriya Beyaz isimli şahıs ile birlikte katıldım... program öncesinde Zekeriya Beyaz ile bir araya gelerek neler konuşacağımızı belirledik ... Ben misyonerlik faaliyetlerinin zararları konusunda konular anlatacaktım. Zekeriya beyaz'da din elden gidiyor temasını işleyecekti ... Programın sansasyonel olması açısından kafamda kese kağıdı ile programa çıkmam teklif edildi Programda yaşanan kese kağıdı hususu da önceden planlanmış bir konuydu ... Programda bir misyoner olarak itiraflarda bulundum. Kiliseyi tasfiye ettiğimi, benim de İslamiyet'i seçtiğimi, misyonerlerin Alevi ve Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı kışkırttığını, devleti bölmek istediklerini söyleyerek manipülasyonu gerçekleştirdim. Toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yaratmaya çalıştım ... Saha çalışması yaptığım süreçte Zekeriya Beyaz ile birçok kez görüşmelerim oldu. Bu görüşmeleri çoğunlukla numarasını hatırlamadığım evdeki sabit telefon ile yaptım... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Açık kaynak araştırmalarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 2002 yılında kurduğu Tarsus Uluslararası Protestan kilisesini 2005 yılı başında kapattığı, daha sonra nüfus kayıtlarına göre Diyanet İşleri Başkanlığının İhtida Belgesine istinaden Tarsus Müftülüğünce 12/05/2005 4/11 tarihinde dininin HRİSTİYAN iken İSLAM olarak değiştirildiği, Yine açık kaynak araştırmalarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Cevizkabuğu isimli programa Zekeriya Beyaz ile katıldığı, bu programda yardımcısı Sinan Yorulmaz'ın da yer aldığı, her ikisinin programın başında kafalarına kesekağıdı taktığı, devamında ise bu kesekağıtlarını çıkardığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın genel olarak bazı itiraflarda bulunarak misyonerliğin zararlarını anlattığı, Zekeriya Beyaz'ın da din elden gidiyor temasını işlediği, bu sayede toplumda misyonerlere olan bakış açısında olumsuz bir etki yaratılmaya çalışıldığı, Ayrıca HTS kayıtlarının incelemesinde, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 28/02/2005 tarihindeki Cevizkabuğu programı öncesi Zekeriya Beyaz ile, 01/02/2005 günü saat: 12.12, 04/02/2005 günü saat:15.55 ve 17.07, 09/02/2005 günü saat:12.19, 15/02/2005 günü saat:21.34, 16/02/2005 günü saat:14.00'te toplam 6 kez görüşme yaparak 28/02/2008 tarihindeki Cevizkabuğu programına katılmadan önce birlikte hazırlık yaptıkları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Cevizkabuğu programı sonrası da Zekeriya Beyaz ile irtibatını devam ettirdiği, bu kişi ile çok sayıda görüşmelerinin bulunduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2005 yılından sonra toplumu bu konuda aydınlatmak için artık TV kanallarına çıkıyor, kamu kuruluşlarında, birçok üniversiteler, sivil toplum örgütleri bünyesinde konferanslar, panel ve seminerler veriyor, sempozyum ve açık alan toplantılarına katılıyordum .... Örneğin Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Mehmet Aydın ve Şahin Filiz ile görüşmem söylendi Burada ODTÜ'de öğretim görevlisi olduğunu bildiğim Ömer Turan ve Ankara Üniversitesinde öğretim üyesi aynı zamanda 21. Dönemde MHP Miletvekilliği yapmış Abdurrahman Küçük ile tanıştım ... özellikle Diyanet ile irtibata geçtim. Müftülüklerde verdiğim konferanslarla irtibatı da TUSHAD sağlıyordu. Selçuk, Ankara, Çukurova Üniversiteleri, Mersin, Tarsus, Silifke, Erdemli, Adana, Antep Müftülükleri konferans verdiğim yerlerdir. Onlardan aldığım telefon numarasını arıyordum. Aradığım kişi benimle beni tanıyormuş ve telefonumu bekliyormuş gibi konuşuyordu. Anladığım kadarıyla beni yönlendirenler aynı zamanda gideceğim yeri de haberdar ediyordu..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: İfadede ismi geçen Mehmet Aydın'ın, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görevli öğretim görevlisi Prof. Dr. Mehmet Aydın; Şahin Filiz'in, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görevli öğretim görevlisi Doç. Dr. Şahin Filiz; Ömer Turan'ın, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde görevli öğretim görevlisi Ömer Turan; Abdurrahman Küçük'ün, 21. Dönem MHP Milletvekili Abdurrahman Küçük olduğu, HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ut; 4/12 —Mehmet Aydın ile; 28/02/2005 tarihinden 09/12/2005 tarihine kadar olan süreçte 35 kez, 29/03/2006 günü 1 kez, 05/03/2007 tarihinden 30/06/2010 tarihine kadar 6 kez olmak üzere toplamda 42 kez, —Abdurrahman KÜÇÜK ile; 21/02/2005 tarihinden 23/12/2005 tarihine kadar olan süreçte 12 kez, —Şahin FİLİZ ile; 13/03/2005 tarihinden 19/03/2005 tarihine kadar olan süreçte 5 kez, 16/12/2008 tarihinden 07/07/2010 tarihine kadar olan süreçte de 4 kez olmak üzere toplam 9 kez görüşme yaptığı, Ayrıca açık kaynak araştırmasında; —www.haberpan.com isimli internet sitesinde www.milligazete.com.tr/haber/6700 isimli internet adresi kaynak gösterilerek yayımlanan 07/09/2005 tarihli ve "Eski misyonerden misyonerliğe karşı savaş" başlıklı haber yazısında yer alan "...XXX, Adananın Kozan İlçesi'nde, yaptığı açıklamada, geçmişte 10 yıllık eğitim sonrasında misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğunu, ancak daha sonra İslam dinini seçtiğinde gerçekleri daha iyi görmeye başladığını belirtti..." şeklindeki bilgilerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Adana'nın Kozan ilçesinde bulunduğu, —www.misyonerlik.com isimli internet sitesinde "Eski misyonerden çarpıcı bilgiler" başlıklı haber yazısında yer alan "...XXX, Gaziantep Müftülüğü'nce düzenlenen "Misyonerliğin Çalışma Metotları ve Bağlantıları" konulu konferansta, uzun yıllar papazlık ve misyonerlik yaptıktan sonra İslam dinini seçtiğini, kurduğu "Siyasi Misyonerliğe Karşı Güçbirliği Derneği" çatısı altında çok sayıda akademisyen, yazar ve vatandaş olduğunu belirtti..." şeklindeki bilgilerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Gaziantep Müftülüğünce düzenlenen konferansa katıldığı, —www.haber7.com isimli internet sitesinde "Eski başpapazdan misyonerlik uyarısı" başlıklı, 24/12/2005 tarihli haber yazında yer alan "...XXX, Tarsus Müftülüğü'nce düzenlenen "Misyonerliğin Çalışma Melodları ve Bağlantıları" konulu konferansta, dış güçlerin her türlü entrika ve senaryoyu hazırlayarak, misyonerlik faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi..." şeklindeki bilgilerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tarsus Müftülüğünce düzenlenen konferansa katıldığı, —www.haberpan.com isimli internet sitesinde yayımlanan 04/10/2005 tarihli, "Misyonerlik uyarısı" başlıklı haber yazısında yer alan "...XXX, Mersin'in Silifke İlçesi'nde, Müftülük tarafından Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri" konulu konferansta, vatandaşlar ile din görevlilerine bilgi verdi..." şeklindeki bilgilerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Silifke Müftülüğünce düzenlenen konferansa katıldığı ve misyonerlik faaliyetleri hakkında toplumda misyonerlere bakış açısını olumsuz yönde etkiyebilecek nitelikte açıklamalarda bulunduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. 4/13 >Deniz Uygar (İlker Çınar); " ...Abdurrahman Küçük'ün daveti üzerine Ankara Üniversitesi'ne gittim ve burada düzenlenen Dinler Tarihi Sempozyumuna katıldım ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 05/02/2012 tarihinde verdiği ifadesi sırasında teslim ettiği davetiye ve program listesine göre; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Abdurrahman Küçük tarafından bizzat 01-02/10/2005 tarihinde Ankara Başkent öğretmenevinde yapılacak Dinler Tarihi Sempozyumuna davet edildiği, program listesindeki konuşmacılar arasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın isminin de bulunduğu, Ayrıca www.biroybil.com isimli internet sitesinde, "Başkentte Misyonerlik" başlıklı 04/10/2005 tarihli haber yazısında; Türkiye Dinler Tarihi Derneğinin (TÜDTAD) 1-2 Ekim 2005 tarihlerinde Ankara Başkent Öğretmenevinde "Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye'de Misyonerlik" konulu bir sempozyum düzenlediği, sempozyumda alanlarında uzman öğretim üyelerinin misyonerliğin dünü-bugünü, çeşitleri, ülkemizde bölge-bölge, il-il faaliyetleri ve bunlara karşı alınması gerekli tedbirler hakkında 6 ayrı oturumda, toplam 31 tebliğ sunarak ayrıntılı bilgi verdikleri, sempozyuma katılan TÜDTAD Başkanı Prof. Dr.Abdurrahman Küçük, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Alıcı, Doç. Dr. Ali İhsan Yitik Doç. Dr. İskender Oymak, Yrd. Doç. Dr. Hadi Tezokur ve Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesi eski Başpapazı olarak Deniz Uygar'ın açıklamalarına yer verildiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Devam eden süreçte Çukurova Üniversitesine de gittim. Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde görevli olan Doç.Dr.Kadir Albayrak ile tanıştım. Beni burada Kadir Albayrak ile tanıştıran JİTEM mensubu Astsubay Başçavuş Abdullah Atılgan'dı____" şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Çukurova Üniversitesinin internet sitesi olan www.cu.edu.tr isimli internet sitesinde "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri Konulu Konferans" başlıklı kısımda "Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri konulu konferansa davetlisiniz. XXX Araştırmacı Yazar, Eski Protestan Pastörü" şeklinde ibarelerin yer aldığı, başlangıç ve bitiş tarihi olarak 22/11/2006 saat 14:30, adres olarak ise Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunun belirtildiği, Ayrıca HTS kayıtlarının incelemesinde, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Kadir Albayrak ile; 14/03/2005 tarihinden 16/09/2005 tarihine kadar olan süreçte 52 kez, 2006 yılı içerisinde 22 kez, 2007 yılı içerisinde 4 kez, 2008 yılı içerisinde 17 kez, 2009 yılı içerisinde 4 kez olmak üzere toplam da 99 kez görüşme yaptığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. 4/14 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Yine saha çalışması yaptığım dönemde Tarsus Bağımsız Türkiye Partisi İlçe Teşkilatı Yöneticisi Adil Koksal ile şahsın halasının evinde oturduğumdan tanışıklığım bulunuyordu. Kendisi beni 2005 yılında Bağımsız Türkiye Partisinin Ankara Tandoğan Meydanında yapılan Kıbrıs Mitingine davet etti.. Ankara'ya gittiğimizde Adil Köksal'ın abisi Harun Köksal'ın evinde kaldım ... Ertesi gün Tandoğan'da düzenlenen mitinge katıldım ve miting esnasında kürsüye davet edildim. Burada bana parti rozeti takılarak partiye katıldığım ilan edildi Bu katılma töreni de medyada yer aldı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Adil Koksal isimli şahsın, Tarsus Bağımsız Türkiye Partisi İlçe Teşkilatı Yöneticisi Adil Göksel, Harun Koksal isimli şahsın ise Adil Göksel isimli şahsın kardeşi Harun Göksel olduğu, bu şahıslarla ilgili yapılan açık kaynak çalışmalarında; www.arsiv.ntvmsnbc.com isimli internet adresinde Bağımsız Türkiye Partisinin parti programları ile ilgili bilgilerin verildiği, bu bilgiler arasında partinin milletvekili aday listeleri içerisinde Adil Göksel isimli şahsın Mersin ilinden, Harun Göksel isimli şahsın ise Niğde ilinden isimlerinin kayıtlı olduğu, HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Harun Göksel adına kayıtlı 5363417307 numaralı telefon hattı ile 07/09/2006 tarihinde 1 kez görüşme yaptığı, Ayrıca yine açık kaynaklarda yapılan araştırmalarda; Haydar Baş grubunun yayın organlarından Yeni Mesaj Gazetesinin internet sitesi olan www.yenimesaj.com.tr isimli internet sitesinde 29/03/2005 tarihinde "Diyalog tuzağı bozuldu" başlığı ile yayınlanan haberde; "BTP'nin Ankara Tandoğan Meydanında düzenlediği miting çok çarpıcı bir gelişmeye de sahne oldu. Dinlerarası Diyalog tezgahına takılarak Hıristiyan olan, Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesi Başpapazlığı görevinde iken düştüğü tuzağın korkunçluğunu anlayarak tekrar Müslümanlığa dönen XXX ile aynı kaderi birlikte paylaşan yardımcısı Sinan Yorulmaz, BTP saflarına katıldı. XXX "Bu bayrak artık bir daha yere düşmeyecek, dedi-" şeklinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Bağımsız Türkiye Partisi'ne katıldığına dair ifadelerin yer aldığı, Yukarıda belirtilen husus ile ilgili www.byegm.gov.tr isimli BAŞBAKANLIK BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'ne ait resmi internet sitesinin 28/03/2005 tarihli sayfasında "BAŞ: ABD, KÜRT DEVLETİNİN DENİZE AÇILMASI İÇİN SURİYE ÜZERİNDEN BİR KORİDOR OLUŞTURUP BURADAN DÜNYA İLE DENİZ YOLU BAĞLANTISI SAĞLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR" başlığı ile verilen haberde; "...Mitingde, Tarsus Uluslararası Protestan Eski Başpiskoposu olduğu ifade edilen XXX ve yardımcısı Sinan Yorulmaz, Müslüman olduklarını ilan ederek BTP'ye katıldılar. XXX ve Yorulmaz'ın parti rozetlerini Genel Başkan Yardımcısı Hamdı Kepekçi taktı..." şeklinde ibarelerin yer aldığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 4/15 yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Aynı dönemde Sivil Toplum Kuruluşlarından ATO (Ankara Ticaret Odası) Başkanı Sinan Aygün ile TUSHAD'tan bana irtibata geçeceğime dair bilgi gelmişti Sinan Aygün beni defalarca aradı. Görüşmelerimizde benden kitabımı bastırmak istediğini ve ATO (Ankara Ticaret Odası) tarafından düzenlenecek konferanslara katılmamı istiyordu. Bende kendisi ile telefonla birkaç kez görüşme yaptım ... yalnız ben misyonerlik faaliyetlerini bırakıp saha çalışmasına başladığım için kendisine yönlendirdiğim benim istihbarat elemanım ... Hakan Çevikoğlu ile görüşmesini sağladım ... bu görüşmelerin 2007 yılının başlarında olduğunu tahmin ediyorum ... benim yönlendirmem vasıtasıyla Sinan Aygün'e isti/ı bari bilgi akışı sağlıyordu ... Emniyet ve jandarma istihbarat birimlerine haber elemanı sağladım. Buna örnek vermek gerekirse Hakan Çevikoğlu'nu jandarma istihbaratına haber elemanı olarak verdim ... Misyonerlik konusunda Hakan, Abdullah'a bilgi aktarıyordu. Daha sonra Hakan'ın İspanya'da öldürüldüğünü duydum... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Nüfus kayıtlarına göre, Hakan Çevikoğlu isimli şahsın Mersin-Akdeniz nüfusuna kayıtlı, 1964 Mersin doğumlu, Hasan-Kamile oğlu Hakan Çevikoğlu isimli şahıs olduğu, Ankara Protestan Kilisesi'nin 20/01/1999 tarihli ihtida belgesine istinaden 1999 yılında dinini HRİSTİYAN PROTESTAN olarak değiştirdiği, 18/07/2010 tarihinde San Cristobal Del Cuesta nüfus idaresinin 23/07/2010 tarih ve 6528 sayılı ölüm belgesine istinaden Mersin ili Akdeniz ilçesi tarafından 2010/1947 nolu ölüm belgesi ile ölümünün tescil edildiği, HTS kayıtlarının incelemesinde; Sinan Aydın Aygün kullanmakta olduğu 3122864589 numaralı telefon ile ilk kez 21/03/2005 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 5357460093 numaralı telefonundan arayarak 168 saniye görüştüğü, 14/06/205 günü Sinan Aydın Aygün'ün araması ile aynı numaralar arasında 91 saniyelik tekrar bir görüşmenin olduğu, 15/06/2005 günü ise önce Deniz Uygar (İlker Çınar), Sinan Aydın Aygün'ü 3122864589 numaralı hattan, daha sonra da Sinan Aydın Aygün, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 3122844043 numaralı hattan arayarak 2 kez daha toplam 131 saniye görüştükleri, Ayrıca Sinan Aydın Aygün'ün kullandığı 3122867112 numaralı telefon hattının iletişim dökümlerinde Hakan Çevikoğlu adına kayıtlı 5343171386 numaralı telefon hattı ile 01/10/2007 tarihinde 1 kez 423 saniyelik iletişim kaydının bulunduğu, Abdullah Atılğan'ın ise Hakan Çevikoğlu ile, 17/12/2006 - 18/12/2006 tarihleri arasında 3 kez, 26/03/2007 - 27/09/2007 tarihleri arasında da 84 kez olmak üzere toplam 87 kez iletişim kaydının olduğu, Açık kaynaklarda yapılan araştırmalarda, www.hristiyanforum.com isimli internet sitesinde "eymer" rumuzlu kullanıcı tarafından 23/07/2010 tarihinde siteye "arkadaşlar Mersinde 4/16 yaşayan Hakan Çevikoğlu vefat etmiştir. 28 yıllık Hristiyan yaşamında birçok topluluğa çobanlık etmiştir. Cenazesi şuan İspanya'da muhtemelen hafta sonu Mersinde olacak fakat ailesi onu bir Müslüman gibi defnedecekmiş. Kimliğinde bile Hristiyan yazan bir insana bu yapılırmı..." şeklinde Hakan Çevikoğlu'na ait vefat haberinin olduğu belirlenmiştir. "Sonuç olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın TUSHAD'dan gelen talimatla Sinan Aydın Aygün ile irtibata geçtiği, ilk irtibata geçen kişinin Sinan Aydın Aygün olduğu, bu durumun Sinan Aydın Aygün'ün Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibata geçmesi konusunda TUSHAD tarafından daha önce bilgilendirildiği, akabinde 3 kez daha karşılıklı görüşmenin yapıldığı, arayan kişinin genelde Sinan Aydın Aygün olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın o tarihlerde yoğun şekilde saha çalışması yürüttüğü için Hakan Çevikoğlu'nu Sinan Aydın Aygün'e yönlendirdiği, bu yönlendirme sonrası her iki şahıs arasında görüşme olduğu, Hakan Çevikoğlu ile Abdullah Atılgan arasında da yoğun görüşmeler olduğu, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından Hakan Çevikoğlu'nun haber elemanı olarak Abdullah Atılğan'a verildiğini gösterdiği, ayrıca Hakan Çevikoğlu'nun 23/07/2010 tarihinde İspanya'da öldüğü hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... TUSHAD'dan gelen elemanlar kitap yazmamı istedi ... 'Şifre Çözüldü' ismindeki kitabı yazdım ... Kitabın yayımı için TUSHAD 'dan Ozan yayıncılıktan Mustafa Demir ile bağlantı kurmamı istediler. Ben kendisini aramayı düşünürken kendisi beni arayarak yapmış olduğum çalışmayı kitap haline getirerek yayımlamak istediklerini bunun için görüşmek üzere İstanbul'a Cağaloğlu'na gelmemi söyledi Hatta kitap için kendisiyle 2005 yılında 5 yıl içerisinde kitaptan elde edilecek gelirden belirli bir miktar para verileceğine dair sözleşme imzaladık. Yalnız ben kendilerinden para almadım. Ayrıca kitabın basım, yayım ve reklam işleriyle kendileri uğraştı ... yaptığım tüm bu çalışmaları, propaganda faaliyetlerini bana, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı tarafından 10 Ocak 2005 tarihinde gönderilen geribildirim yazısındaki görevler kapsamında gerçekleştirdim ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: İstanbul Ticaret Odasının resmi internet sitesi olan www.ito.org.tr isimli internet adresinde "OZAN YAYINCILIK MATBAACILIK VE BİLGİSAYAR ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET LIMITED ŞİRKETİ" unvanlı şirketin sicil kayıt bilgilerinde Mustafa Demir isimli şahsın 53.100.00 TL sermaye ile şirketin ortağı ve münferiden müdürü olduğu, Ayrıca ifade de Ozan Yayıncılık tarafından yayımlandığı belirtilen kitap ile ilgili açık kaynaklarda yapılan çalışmalarda; www.ilknokta.com ve www.netkitap.com isimli internet sitelerinde kitabın isminin "Şifre Çözüldü" olduğu ve Ozan Yayıncılık'ın kitabın yayım yeri olarak belirtildiği görülmüştür. 4/17 "Sonuç olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yapmış olduğu tüm bu çalışmaların, TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığının gönderdiği 10 Ocak 2005 tarihli belgedeki talimatlar ile birebir örtüştüğü hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... JİTEM içerisinde de TUSHAD'la irtibatlı kişiler vardı. Bunlardan bir tanesi de Abdullah Atılgan isimli JİTEM üyesiydi Abdullah Atılgan, TUSHAD'a bağlı olarak Mersin JİTEM'de görevli bir başçavuştu ... Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne bildiğim kadarıyla 2004 yılında atanmıştı ... Kendisiyle ilk geldiği sırada tanışmamıştım. Çünkü ... Ben, o dönemde likidasyon çalışmalarıma devam ediyordum ... 10 Ocak 2005 tarihli geribildirim talimatları doğrultusunda saha çalışmalarına başladığımda, bu yazının EK-C İletişim Bilgileri bölümünde bulunan iletişim kuracağım kişiler arasında Abdullah Atılgan 'da vardı. Bu talimat doğrultusunda ben Abdullah Atılgan ile sanırım Ocak ayı sonlarında irtibata geçtim. Saha çalışması yürüttüğüm yaklaşık bir buçuk yıllık süre zarfında birçok kez Abdullah Atılgan ile hem haftada bir kere yüz yüze, hem de telefonla birçok kez görüşmeler yaptım ... Kendisi üniversitelerde vereceğim konferanslarla ilgili bağlantıları kuruyordu. Bu konularda bana yardımcı olması için TUSHAD tarafından yanıma özellikle gönderilmişti ... sürekli olarak Mersin İl Jandarma Komutanlığı ile telefon görüşmeleri yapıyordum ... görüşmelerin neredeyse tamamı Abdullah Atılgan ile oluyordu ... genelde aynı il sınırları içerisinde bulunmamız nedeniyle evde bulunan sabit telefonla yapıyordum ... Abdullah Atılgan Ue 05377930612, 05053515968, 03242373336, 03242385993, 03242386769 (Dahili: 8030, 8414, 5993) numaralı telefon hatlarından görüşmelerimiz olmuştu ... cep telefonumu bu kişi ile görüşmelerimde pek kullanmıyordum... Abdullah Atılgan sahibi olduğum ve Mehmetçik parkı içerisinde bulunan büfe ve çay bahçesi entegre tesisine zaman zaman geldiğinde burada görüşürdük ... TUSHAD elemanı olmamız nedeniyle toplamış olduğumuz Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bilgi alış verişinde bulunuyorduk. Ben hazırlamış olduğum belgeleri kapalı zarfta kendisine veriyordum. O da bunları hiç açmadan üstlerine iletiyordu ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Abdullah Atılgan 11/03/2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda verdiği ifadesinde çalıştığı birim ve görevleri ile ilgili; "... 2003 yılından itibaren Mersin İl Jandarma Komutanlığında istihbarat biriminde çalıştığını, görevleri arasında misyonerliği varsa zararlı faaliyetlerini takip etmek olduğunu, bu kapsamda 2003 yılından 2005 yılına kadar misyonerlik faaliyetlerini dışarıdan izlediğini, Kayra Yayınevine hiç gitmediğini, Levent Ercan Geleğen 'in Kayra Yayınevinden ayrıldıktan sonra haber elemanları vasıtasıyla bilgi vermek istediğini söylediğini, bu nedenle istihbarat amaçlı kendisi ile birkaç kez görüştüğünü ..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Abdullah Atılgan 20/03/2011 tarihli Savcılık ifadesinde kullandığı telefonlar ile 4/18 ilgili; "... İfadede bana ait olduğu söylenen telefon hatları doğrudur. Benim kullanımımdadır. O 537 793 06 12 numaralı hat devletin bana vermiş olduğu görev telefonumdur ..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı 5363412599 ve 5357460093 numaralı telefonları ile Abdullah Atılğan'ın kullandığı 5377930612 ve 5053515968 numaralı telefonlar arasında ilk kez 31/01/2005 tarihinde başlamak suretiyle devam eden süreçte yoğun telefon görüşmelerinin bulunduğu, ayrıca bu görüşmelerin haricinde sabit telefon üzerinden de görüşmüş olmaları ihtimalinin kuvvetli olduğu belirlenmiştir. "Sonuç olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın daha önceden Abdullah Atdğan'ı bilmesine rağmen 10/01/2005 tarihinde TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden talimat gelene kadar bu kişi ile irtibat kurmadığı, talimat gelmesinden sonra ise talimatın ekinde EK-C de bulunan iletişim bilgileri arasında Abdullah Atılğan'ın da bilgilerinin olması nedeniyle ilk kez 31/01/2005 tarihinde başlamak suretiyle devam eden süreçte bu kişi ile yoğun görüşmeler yaptığı, her ikisinin de aynı il sınırları içerisinde bulunmaları nedeniyle sabit hatlardan da görüşmüş olmaları ihtimalinin çok kuvvetli olduğu, Abdullah Atılğan'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın aradığını belirttiği numaraları doğruladığı, bu durumun da özellikle Abdullah Atılğan'ın 2004 yılında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bulunduğu Mersin iline gönderildiğini, 2005 yılından sonra bu kişi ile irtibata geçirildiğini ve bu kişinin yürüttüğü Saha çalışmaları sırasında Üniversitelerde vereceği konferanslarda ve diğer irtibatları kurmada yardımcı olduğunu gösterdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... sanırım 2005 yılı sonu ve 2006 yılı başlarında ... İki kez ismini binbaşı (YYYY YYYY) olduğunu söyleyen birisi beni aradu Bu kişi ikinci aramasında kendisini ayrıca (ZZZZ) olarak tanıtmıştı. Bana Trabzon'dan aradığını ve kendisinin Hopa'lı olduğunu söylemişti Bu tarihlerde ise Rahip Santora cinayeti henüz işlenmemişti ... ilk ... aradığında, Trabzon'da misyonerlik faaliyetlerine karşı bir çalışma yaptıklarını ve benim kendileri ile bir çalışma yapıp yapamayacağımı sordu ... kendisine o anda hemen cevap vermedim ... ikinci kez ... aradığında ... bana bu kişi ile çalışma yapabileceğime dair... TUSHAD'dan... bir talimat gelmediğinden ... bu kişiye ... çok yoğun olduğumu söyleyip, çalışmayacağımı belirttim ... ikinci aramasından yaklaşık bir ay sonra Rahip Santoro Trabzon 'da öldürüldü. Bu Rahip öldürüldüğünde ben, beni daha önce arayan ... kişinin bu eylem nedeniyle beni aradığı kanaatine vardım ... aradığı Telefon numarasını ben o tarihlerde telefon rehberime not etmiştim. Not ettiğim bu bilgiyi... Buldum... bu kişi... Benim 0 535 746 00 93 numaralı hattımı 0 XXXXXX XXXX numaralı hat üzerinden arayarak yaptı. Telefon numarasını yazdığım telefon rehberimin yaprağını ibraz ediyorum ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: 4/19 HTS kayıtlarının incelemesinde; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 05/02/2012 tarihinde verdiği ifadesi sırasında teslim ettiği telefon ajandasına ait yaprağın üzerindeki 0 XXX XXX XX XX numaralı hat ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı 0 535 746 00 93 numaralı hat arasında gerçekten de Rahip Santoro cinayetinden 1,5 ay önce 20/12/2005 günü saat: 16.08'de, yaklaşık 1 ay önce 08/01/2006 günü saat: 14.03'de olmak üzere toplam 2 kez görüşme yaptığı, bu numara ile bu görüşmeler dışında başka görüşmenin bulunmadığı belirlenmiştir. "Sonuç olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Rahip Santoro öldürülmeden önce Trabzon ilinden arayan kişinin Mehmet Ülger'in 26/04/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylediği beyanları ile birlikte düşünüldüğünde kendisinin Rahip Santoro cinayetine yönelik bir çalışma için arandığını, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi Cinayetleri öncesinde ortamın aynı odaklar tarafından hazırlandığını ve azmettirildiğini gösterdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bu not kağıdının üzerinde yazılı bulunan isimler Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili yaptığım çalışmalar sırasında kullanılan kod isimlerdi Hakan, Adem Gedik'in; Halil ve Hüseyin, Haydar Yeşil'in; Halid, Hoca dediğimiz Ruhi Abat'ın; Hamit benim kod isimlerimdi Ben bu kod isimlerini unutmamak için o tarihlerde not almıştım. Benim kod ismim sürekli olarak Hamit'ti..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 05/02/2012 tarihinde verdiği ifadesi sırasında teslim ettiği telefon ajandasına ait yaprağın üzerinde karşılıklı olarak bazı isimlerin yazılı olduğu, kendisinin kod isminin HAMİT olduğu anlaşılmış olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde ... TUSHAD'dan Mehmet Ülger ile birlikte Malatya'ya dönük bir çalışma yapacağım hususunda bir talimat geldi ... Bu yazıda, "KURMAY ALBAY MEHMET ÜLGER İLE BİR ÇALIŞMA YAPACAKSINIZ, TENSİP VE BİLGİLERİNİZE ARZ OLUNUR" şeklinde bir talimat vardı ... TUSHAD'da talimatlar Hurşit Tolon tarafından veriliyordu. Hurşit Tolon o dönemde emekli olsa da TUSHAD'da ki etkinliği devam etmekteydi Bu talimatın da Hurşit Tolon tarafından verildiğini düşünüyorum. Zaten Hurşit Tolon'da 2006 veya 2007 tarihinde Malatya Cinayeti öncesi Malatya da ziyaretlerde bulunmuş, dönemin 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız kendisinin emekli olmasına rağmen törenle karşılamıştı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanlarının doğruluğu daha önce iddianamenin (4.4) numaralı bölümünde ispatlandığı için bu kısımda tekrar edilmemiştir. 4/20 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bu talimat sonrası 3. Bölgede bulunan Mehmet Ülger ve ekibi ile ... çalışmalara katıldım. TUSHAD tarafından gönderilen talimatlarda ... Bölgelerin ayrımını bizzat TUSHAD yapmıştır. Bu ayrımı yaparken bölgeler arası kültürel farklılıklar esas alınmıştır. Bu ölçütler dahilinde Türkiye 4 Bölgeye ayrılmıştır ... 1. Bölge olan yerler Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri... 2. Bölge İç Anadolu bölgesi... 3. Bölge Malatya ilinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri... 4. Bölge ise Karadeniz Bölgesi... benim faaliyet yürüttüğüm bölge 1. Bölge ... Mehmet Ülger ve ekibinin faaliyet yürüttüğü bölge ise 3. Bölgedir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD ve Beyaz Kuvvetlerden gönderilen belgelerden 05/01/2005 tarihli belgenin "1. BÖLGE" başlıklı olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderildiği, 15/04/2008 ve 25/07/2008 tarihli belgelerde ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 3. Bölge Malatya ile ilgili yaptığı çalışmalardan ve bazı ödemelerden bahsedildiği, bu bilgilerden TUSHAD tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bulunduğu Akdeniz Bölgesinde yer alan Tarsus ilçesinin 1. Bölge, Mehmet Ülger'in bulunduğu Malatya ilinin yer aldığı Doğu Anadolu Bölgesinin ise 3. Bölge olarak adlandırıldığı belirlenmiştir. "Sonuç olarak; TUSHAD tarafından Türkiye'nin bölgeler arası kültürel farklılıkları dikkate alınarak 4 bölgeye ayrıldığı ve bu bölgelerin ifadede belirtildiği şekilde olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bu yazının gelmesinden yaklaşık bir hafta sonra Abdullah Atılgan, Tarsus'a yanıma geldi... Bana Malatya İnönü Üniversitesinde akademisyen olan Ruhi Abat isimli bir şahsın geleceğini ve benimle görüşüp tanışacağını, bu kişinin aynı zamanda Mehmet Ülger ile çalıştığını söylemesi üzerine, ben bunu canlı bir geri bildirim olarak anladım ve kabul ettim. Abdullah Atılgan bana, TUSHAD'ın misyonerlikle ilgili ileriye dönük bir çalışması olacağını, Malatya Jandarma İl Komutanı Mehmet Ülger'in bir çalışma yaptığını, brifing vereceğini, bu brifingde benim Mehmet Ülger'e yardım etmem konusunda TUSHAD'ın talimatı olduğunu, Mehmet Ülger'in vereceği brifingin çok önemli olduğunu, bir kadro oluşturduğunu, benim de bu kadro içerisinde çalışmam gerektiğini söyledi Bende kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim ... Abdullah Atılğan'ın Mehmet Ülger'in ne tür bir çalışma içerisinde olduğunu bildiği kanaatindeyim ... bu görüşmenin Temmuz ayında gerçekleşmiş olma ihtimali yüksektir... Yaklaşık bir hafta veya on gün sonra Abdullah Atılgan, Ruhi Abat ile birlikte Tarsus'a geldiler ... Mehmetçik parkında buluştuk ... Ruhi Abat ile bu görüşmemiz, daha çok 4/21 tanışma şeklindeydi. Bana Mehmet Ülger'in selamı olduğunu söyledi. Ben bu selam üzerine gelen kişinin Mehmet Ülger tarafından gönderilmiş olduğunu anladınuAyrıca bu görüşmemizde bana misyonerlik konusunda çeşitli kurumlarda, Malatya Müftülüğünde vermiş olduğu konferanslardan söz etti Bana misyonerlerin emperyalizmin bir kolu olduğunu, bu misyonerlik faaliyetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini, devletin tüm kurum ve kuruluşlarının buna hassasiyet gösterdiğini gördüğünü anlattı. Bu görüşmemizde bana ne tür bir çalışma yapılacağına ilişkin herhangi bir bilgi vermedi. Ayrılırken kendisine ait 538 934 13 42 nolu telefon numarasını bu tarihte vermiş olabilir..." Abdullah ATILGAN bana, TUSHAD'ın misyonerlikle ilgili ileriye dönük bir çalışması olacağını, Malatya Jandarma İl Komutanı Mehmet ULGER'in bir çalışma yaptığını, brifing vereceğini, bu brifingde benim Mehmet ULGER'e yardım etmem konusunda TUSHAD'ın talimatı olduğunu, Mehmet ULGER'in vereceği brifingin çok önemli olduğunu, bir kadro oluşturduğunu, benim de bu kadro içerisinde çalışmam gerektiğini söyledi ... Bu görüşmenin Temmuz ayında gerçekleşmiş olma ihtimali yüksektir....Abdullah Atılgan ile bu görüşmemizden yaklaşık bir hafta veya on gün sonra Abdullah Atılgan, Ruhi Abat ile birlikte Tarsus'a geldiler ... Ruhi ABAT ile bu görüşmemiz, daha çok tanışma şeklindeydi Bana Mehmet ULGER'in selamı olduğunu söyledi Ben bu selam üzerine gelen kişinin Mehmet Ülger tarafından gönderilmiş olduğunu anladım. Ayrıca bu görüşmemizde bana misyonerlik konusunda çeşitli kurumlarda, Malatya Müftülüğünde vermiş olduğu konferanslardan söz etti ... Ayrılırken kendisine ait 5389341342 nolu telefon numarasını bu tarihte vermiş olabilir. Ruhi Abat ile tanışma sonrası akademik camiadan Zekeriya Beyaz ve Kadir Albayrak ile görüşmelerim oldu. Müftülüklerde ve üniversitelerde konferanslara katıldım. Bazı gazete ve medya organları ile irtibata geçtim. Ruhi Abat'ın beni aradığı Ekim ayına kadar bu faaliyetlerime yoğun olarak devam ettim. Bu tarihten itibaren de özellikle Ruhi Abat ile sürekli olarak irtibat halinde oldum ... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Abdullah Atılgan, 11/03/2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde Ruhi Abat ve Deniz Uygar'ı nasıl tanıştırdığı konusunda; "...Ruhi Abat'ı tanıyorum, ben Mersin İl Jandarma Komutanlığında iken sanıyorum 2006 yılı içinde İl Jandarma Komutanlığına gelmişti. Misyonerlik konusu ile ilgili ben çalıştığımdan dolayı benim yanıma getirdiler, kendisi misyonerlik konusunda çalışmalar yapıyormuş, Malatya 'daki Zirve (Kayra) yayınevi öncesi Mersin de olduğu için benden de bilgi almak istemiş, benim bildiğim konular üzerinde kendisi ile konuşmamız olmuştu, ayrıca kendisi ile yaptığımız görüşmelerden birisinde bana kendisini XXX (Deniz Uygar-îlker Çınar) ile tanıştırmamı söylemişti. Bende tanıştırmıştım" şeklinde beyanlarda bulunmuştur. HTS kayıtlarının incelemesinde, "Temmuz 2006 - 18/11/2006 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; 4/22 —Ruhi Abat'ın eşi Kevser Abat'ın; 07/07/2006 günü akşam saat:20.39 sıralarında yanında eşi Ruhi Abat olmaksızın Malatya ilinden otobüsle yola çıkarak Ankara iline gittiği, bu ilde 11/07/2006 tarihine kadar kaldıktan sonra, Konya ili Ereğli ilçesindeki ailesinin yanına geçtiği, burada 22/07/2006 tarihine kadar kaldıktan sonra Karaman ili üzerinden Silifke ilçesi Taşucu mevkiine geçerek eşi Ruhi Abat'la buluştuğu, 27/07/2006 tarihine kadar eşi ile birlikte Taşucu motelinde kaldıktan sonra aynı tarihte tekrar Konya ili Ereğli ilçesinde bulunan ailesinin yanına eşi ile birlikte döndüğü, bu tarihten 14/08/2006 tarihine kadar burada kaldığı, daha sonra Ruhi Abat'ın İstanbul ilinden dönmesi sonrası birlikte Malatya iline döndüğü, 18/11/2006 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Ruhi Abat'ın; 21/07/2006 tarihine kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra 22/07/2006 günü Mersin ili Silifke ilçesi Taşucu mevkine gittiği, burada eşi Kevser ile buluştuğu ve Taşucu motele yerleştiği, 27/07/2006 tarihine kadar eşi ile birlikte Taşucu motelinde kaldıktan sonra aynı tarihte tekrar Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, 01/08/2006 tarihinde Karaman iline gittiği, buradan İstanbul iline gittikten sonra 14/08/2006 tarihinde tekrar Konya ili Ereğli ilçesine geldiği ve eşi ile birlikte Malatya iline döndüğü, 18/11/2006 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Abdullah Atılğan'ın; 19-23/06/2007 tarihleri arasında Trabzon'a gittiği, 24/07/2006 tarihinden 18/11/2006 tarihine kadar Mersin ilinde bulunduğu, —Deniz Uygar (İlker Çınar'ın); 18/07/2006 tarihinden 19/11/2006 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldığı, —Murat Göktürk'ün; 18/07/2006 tarihinden 18/11/2006 tarihine kadar genelde Malatya ilinde kaldığı, bu süre içerisinde 07/09/2006 tarihinde Pertek ilçesine, 12-16/09/2006 tarihleri arasında Hatay ili ile Reyhanlı ilçesine gittiği, —Mehmet Ülger'in; 18/07/2006 tarihinden 18/11/2006 tarihine kadar genelde Malatya ilinde bulunduğu, bu süre içerisinde 28/07/2006 tarihinde günü birlik Kahramanmaraş ili Nurhak ilçesine, 04/08/2006 tarihinde Mehmet Çolak ile birlikte yine günü birlik Gölbaşı ve Pazarcık ilçelerine, 16/08/2006 tarihinden 05/09/2006 tarihine kadar memleketi olan Osmaniye ili Kadirli ve Düziçi ilçelerine, oradan da Mersin ili Silifke ilçesine, 26/10/2006 tarihinde günü birlik Doğanyol ilçesi ve Pütürge ilçesi Tepehan Beldesine gitttiği, —Haydar Yeşil'in; 18-19/07/2006 tarihlerinde Ardahan iline gittiği, daha sonra 18/11/2006 tarihine kadarki süreçte genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 09/09/2006 tarihinden 19/09/2006 4/23 tarihine kadar Nevşehir, Kırşehir, Samsun ve Ankara illerine, 28/09/2006- 11/10/2006 ve 16/10/2006-21/10/2006 tarihleri arası da Ankara ve Kırşehir illerine gittiği, —Mehmet Çolak'ın; 23/07/2006 tarihinden 18/11/2006 tarihine kadar genelde Malatya ilinde bulunduğu, bu süre içerisinde 03-04/08/2006 tarihlerinde Mehmet Ülger ile birlikte Gölbaşı ve Pazarcık ilçelerine, 17-19/08/2006 tarihleri arasında Kahramanmaraş, Mersin ili Silifke ilçesi Kızkalesi mevkine, 04/11/2006 tarihinde Gaziantep ili Nizip ilçesine, 09-10/11/2006 tarihleri arası Kayseri iline gittiği, —Adem Gedik'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 23/12/2006-04/12/2006 tarihleri arasında Marmaris ilçesine gittiği, —Emre (.imaydın'm; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 26/08/2006 tarihinden 03/09/2006 tarihine kadar Ankara, Konya ve Nevşehir illerine, 22/09/2006 tarihinden 25/09/2006 tarihine kadar da Gaziantep iline gittiği, —Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım'm; Malatya ilinde bulundukları tespit edilmiştir. ¦Temmuz 2006 - 18/11/2006 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -22/07/2006 günü; Akşam Mersin ili Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada saat:20.42 de Mehmet Ülger ile görüştükten sonra akabinde 20.46 da Mersin ilinde ikamet eden ancak o sırada Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan Abdullah Atılgan ile, -25/07/2006 ve 13/08/2006 tarihlerinde; 2 kez Murat Göktürk ile, -14/08/2006 günü; Önce Murat Göktürk daha sonra Mehmet Ülger ile uzun görüşmeler yaptığı, -12/10/2006 tarihinden itibaren; Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmelere başladığı ve 18/11/2006 tarihine kadarki süreçte Deniz Uygar (İlker Çınar) ile toplam 7 kez 3754 saniye süre görüşme yaptığı, 15/08/2006-18/11/2006 tarihleri arasında; Murat Göktürk, Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan, Mehmet Ülger ve Jandarma Genel Komutanlığı ile birçok kez uzun görüşmeler yaptığı, Abdullah Atılgan ile olan görüşmelerin özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar) ile Tarsus ilçesinde görüşmeye gideceği 4/24 tarihe yakın zamanlarda yoğunlaştığı, —Abdullah Atdğan'ın; -22/07/2006 günü; Ruhi Abat'ın kendisini araması üzerine acele olarak 23/07/2006 tarihinde gece geç saatlerde Mersin iline döndüğü, -24/07/2006 günü; Abdullah Atılgan ile Ruhi Abat'ın yüzyüze görüştükleri, -25/07/2006-18/11/2006 tarihleri arasında; Murat Göktürk, Ruhi Abat, Levent Ercan Geleğen ve Mersin İl Jandarma Komutanlığı ile bir çok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Ulgar (İlker Çınar)'ın; -25/07/2006 günü; Kadir Albayrak ile 1 kez, -28/07/2006 günü; Kadir Albayrak ve Zekeriya Beyaz ile l'er kez, -01/08/2006-18/11/2006 tarihleri arasında; 29 kez Abdülkadir Öztoksoy, 15 kez Hakan Çevikoğlu, 6 kez Zekeriya Beyaz, 8 kez Kadir Albayrak, 7 kez Ruhi Abat, 1 kez Behnan Konutgan, Bir çok kez de Mersin İl Jandarma Komutanlığı, Hilal Radyo ve Televizyon yayıncılık, Anadolu Vakit yayıncılık, İçel ve Tarsus Müftülüğü ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -22/07/2006 günü; Saat:20.42'de o sırada Taşucun'da bulunan Ruhi Abat ile daha sonra da, Saat:21.20'de Mehmet Çolak ile görüştüğü, -23/07/2006-18/11/2006 tarihleri arasında; Bir çok kez Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, özellikle 14/08/2006 tarihinde Ruhi Abat'ın eşi ile birlikte şehir dışından Malatya'ya dönüşü sırasında yolda Mehmet Ülger'in görüşme yapmasının dikkat çekici olduğu, —Murat Göktürk'ün; Birçok kez Ruhi Abat, Abdullah Atılgan, Haydar Yeşil, Mehmet Ülger, Mehmet Çolak, 4/25 Adem Gedik ve Malatya İl Jandarma Komutanlığı ile görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Birçok kez Mehmet Ülger, Mehmet Çolak, Murat Göktürk, Ruhi Abat ve Adem Gedik ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Birçok kez Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Adem Gedik ve İl Jandarma Alay Komutanlığı telefonları ile görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Murat Göktürk, Ruhi Abat, Mehmet Çolak ve Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, —Emre Günaydın'ın; 17-18/08/2006 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi telefon santralı ile 6 kez, 29/08/2006-21/09/2006 tarihleri arasında da 5 kez görüşme yaptığı, Mehmet Çolak ile irtibatlı olan Suat Er ile de 15-16/11/2006 tarihlerinde peşpeşe 31 kez, 18/11/2006 tarihinde de 1 kez olmak üzere toplam 32 kez görüşmeler yaptığı, —Salih Gürler'in; 04/10/2006 tarihinden itibaren Emre Günaydın ile görüşmelere başladığı, —Abuzer Yıldırım'ın; 10/10/2006 tarihinden itibaren Emre Günaydın ile çok sayıda görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Abdullah Atılğan'ın yukarıdaki beyanları ile Temmuz 2006 tarihinden 18/11/2006 tarihine kadarki HTS kayıtlarının analizleri ve tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım ve Salih Gürler arasında yukarıda belirtildiği gibi yoğun telefon görüşmelerinin bulunduğu, Ruhi Abat'ın, 22/07/2006 akşamı Mersin ili Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada saat:20.42'de Malatya ilinde bulunan Mehmet Ülger ile görüştükten sonra Mehmet Ülger'in talimatı üzerine hemen akabinde saat:20.46'da Mersin ilinde ikamet eden, ancak o sıralarda Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan Abdullah Atılgan ile görüşerek acele şekilde Mersin iline dönmesini istediği, Abdullah Atılğan'ın, Ruhi Abat'ın bu telefonu üzerine acilen yola çıkarak 4/26 23/07/2006 tarihinde gece geç saatlerde Mersin iline döndüğü, Abdullah Atılgan ile Ruhi Abat'ın 24/07/2006 tarihinde görüştükleri ve Ruhi Abat'ın, Abdullah Atılğan'dan kendisini Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırmasını istediği, bunun üzerine Abdullah Atılğan'ın, Ruhi Abat'ı Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırdığı, Ruhi Abat'ın bu tanışma sonrası kendisinin kullandığı 5389341342 numaralı telefon hattını irtibat için Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu görüşme sonrası Ruhi Abat'ın isteği üzerine misyonerlik hususunda bilgi ve belge toplamaya başladığı, hemen akabinde 25/07/2006 tarihinden itibaren 6 kez Zekeriya Beyaz, 8 kez Kadir Albayrak ile görüştüğü, bazı kurumlar ile irtibata geçtiği, Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat ile yaptığı çalışmalar hakkında ilk kez 12/10/2006 tarihinde Ruhi Abat'la telefon ile irtibata geçerek bilgi aktarmaya başladığı, Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan aldığı bu bilgileri Mehmet Ülger'e ilettiği, Bu arada Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın ile olan irtibatın Mehmet Çolak ile irtibat halinde olan Suat Er aracılığı ile de sağlanmaya çalışıldığının değerlendirildiği, Emre Günaydın'ın ise Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım ile 04/10/2006 tarihinden itibaren yoğun irtibat halinde olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları ile Abdullah Atılğan'ın beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bu görüşmemizden sonra ... Ruhi Abat ve daha önce tanımadığım Malatya Jandarma Alay Komutanlığında İstihbarat Şubesinde görevli Astsubay Başçavuş Murat Göktürk birlikte Tarsus'a yanıma geldiler ... görüşme tarihi, 2006 yılının Kasım ayı olma ihtimali yüksektir ... iki kez bir araya gelerek görüşme yaptık. İlk görüşme öğleden sonra gerçekleşti Daha sonra Mersin iline geçtiler. Ertesi gün tekrar Tarsus ilçesine gelerek bana uğradıklarında geceyi Abdullah Atılgan 'ın evinde geçirdiklerini öğrendim. Tarsus'ta Mehmetçik Parkında buluşmuştuk. Ruhi Abat bana kendilerini Mehmet Ülger'in gönderdiğini, bir çalışma yapılacağını söyledi Daha sonra yanında bulunan Murat Göktürk'ü arabaya göndererek çantasını getirmesini söyledi Çantasından... çok miktarda resim çıkardı. Bu resimleri bana göstererek resimlerdeki şahısları tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de gösterilen resimlerden Martin Delange'yi ve Necati Aydın'ı tanıdım Fotoğraflar arasında daha sonradan Tilman Geske ve soy ismini bilmediğim Angus..., Uğur Yüksel isimli şahıslar olduğunu öğrendiğim ve daha birçok şahsın fotoğrafı bulunmaktaydı... Ruhi Abat fotoğrafları bana gösterdikten sonra Mehmet Ülger'in ... talimatıyla aracı olarak geldiğini, Mehmet Ülger'in bir brifing vereceğini... Malatya'da Misyonerlere yönelik bir çalışma yapılacağını ... kapsandı bir çalışma olduğunu, kendisinin ... o yapı içerisinde ... olduğunu söyledi... bu görüşmeden sonra beni arayacaklarını belirterek ayrıldılar. Abdullah Atılgan 'la daha sonra aramızda geçen bir konuşmada bana Ruhi Abat ve 4/27 Murat Göktürk ile görüşmemizin nasıl geçtiğini, kendilerine yardım edip etmeyeceğimi sordu. Bende kendisine görüşmenin iyi geçtiğini ve kendilerine yardım edeceğimi söyledim ... Yaklaşık bir hafta sonra Ruhi Abat beni aradı ... en kısa zamanda beni Malatya'ya davet edeceklerini söyledi... 27/11/2006 tarihinin bu tarih olma ihtimali yüksektir. Ruhi Abat ile görüşmelerimiz telefonla devam etti ... bu görüşmeden bir süre sonra Ruhi Abat beni ... arayarak Malatya iline davet etti ve Malatya otogarında beni karşılayacaklarını söyledi ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; "19/11/2006-14/12/2006 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat'ın; 19/11/2006 tarihinde Malatya ilinde, 20-21/11/2006 tarihlerinde Mersin ilinde bulunduğu, 21/11/2006 tarihinde gece saat 19:52:09 da Malatya iline döndüğü, bu tarihten itibaren de 14/12/2006 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, —Murat Göktürk'ün; 19/11/2006 tarihinde Malatya ilinde, 20-21/11/2006 tarihlerinde Mersin ilinde bulunduğu, 21/11/2006 tarihinde gece saat 19:52:09 da Malatya iline döndüğü, 22/11/2006 tarihinde Kayseri iline gittiği, 23/11/2006 tarihinde tekrar Malatya'ya döndüğü, bu tarihten itibaren de 14/12/2006 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Abdullah Atılğan'ın; Mersin ili ve Tarsus ilçesinde bulunduğu, —Mehmet Ülger'in; Malatya ilinde bulunduğu, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 23/11/2006 tarihinde günübirlik Kayseri iline gittiği, —Mehmet Çolak'ın; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 20/11/2006 tarihinde günü birlik Sivas iline gittiği, —Emre Günaydın, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Hüseyin Yelki'nin; Malatya ilinde bulundukları tespit edilmiştir. 4/28 -19/11/2006 - 14/12/2006 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -19/11/2006 günü; 2 kez Mehmet Ülger, 2 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), 7 kez Murat Göktürk, 7 kez Haydar Yeşil ile, -20/11/2006 günü; Saat:15.4()'da Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, -21/11/2006 günü; Saat:08.54, 10.39 ve 14.21 sıralarında 3 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:15.32, 15.33, 15.45 sıralarında 3 kez Mehmet Ülger, Saat: 16.50'de Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:19.52'de yine Mehmet Ülger ile, -22-26/11/2006 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Mehmet Ülger ile birçok kez, -27/11/2006 günü; Saat:21.58'de 497 saniye süre Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, -28/11/2006-14/12/2006 tarihleri arasında; Birçok kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Haydar Yeşil ve Jandarma Genel Komutanlığı ile, -08/12/2006 ve 10/12/2006 tarihlerinde; 2 kez Abdullah Atılgan ile görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -19/11/2006 günü; 7 kez Ruhi Abat, 1 kez Haydar Yeşil ile, -20/11/2006 günü; Saat:07.07'de Ruhi Abat, Saat:10.15'de Haydar Yeşil, Saat:15.07, 15.19, 15.25, 15.33, 15.40, 15.44, 15.45, 17.50 ve 18.35'de 9 kez Abdullah Atılgan, 4/29 Saat:18.26 ve 18.32'de 2 kez Haydar Yeşil ile, -21/11/2006-14/12/2006 tarihleri arasında; Birçok kez Abdullah Atdğan, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -19/11/2006 günü; 1 kez Kadir Albayrak, 2 kez Ruhi Abat 1 kez Hakan Çevikoğlu ile, -20/11/2006 günü; 1 kez Ruhi Abat ile, -21/11/2006 günü; 3 kez Ruhi Abat, 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı ile, -22/11/2006-14/12/2006 tarihleri arası; Birçok kez Kadir Albayrak, Ruhi Abat, Hakan Çevikoğlu, Mersin İl Jandarma Komutanlığı, Hilal Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş, Ayancılık Gazetecilik ve Matbaa A.Ş ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -19/11/2006 günü; 2 kez Ruhi Abat, 3 kez Mehmet Çolak, 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı ile, -21/11/2006 günü; 4 kez Ruhi Abat, 5 kez Jandarma Genel Komutanlığı, 1 kez Mehmet Çolak ile, -22/11/2006-14/12/2006 tarihleri arasında; Birçok kez Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Ruhi Abat, Jandarma Genel Komutanlığı, İkinci Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -19/11/2006 günü; 7 kez Ruhi Abat, 4 kez Murat Göktürk, 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı ile, 4/30 -20/11/2006 günü; 3 kez Murat Göktürk, 1 kez Mehmet Çolak ile, -21/11/2006 günü; 1 kez Murat Göktürk, 1 kez Ruhi Abat, 1 kez Mehmet Çolak ile, -22/12/2006 günü; 1 kez Mehmet Ülger ile, -23/11/2006-14/12/2006 tarihleri arasında; Birçok kez Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Ruhi Abat ve Mehmet Çolak ile görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -20-21/11/2006 günlerinde; 12 kez Murat Göktürk ile, -04/12/2006-14/12/2006 tarihleri arasında; 6 kez Murat Göktürk, 5 kez Ruhi Abat ile, —Mehmet Çolak'm; -19/11/2006 günü; 3 kez Mehmet Ülger ile, -20/11/2006 günü; 2 kez Jandarma Genel Komutanlığı, 2 kez İl Jandarma Alay Santrali ile, -21/12/2006 günü; 1 kez Mehmet Ülger ile, -25/11/2006-14/12/2006 tarihleri arasında; Birçok kez Mehmet Ülger, Jandarma Genel Komutanlığı ve İl Jandarma Alay santrali ile görüşmeler yaptığı, —Emre Günaydın'ın; 19/11/2(X)6 tarihinden 14/12/2006 tarihine kadar birçok kez Abuzer Yıldırım ve Salih Gürler ile görüşmeler yaptığı, 4/31 —Salih Gürler'in; 21/11/2006 tarihinden 14/12/2006 tarihine kadar birçok kez Emre Günaydın ile görüşmeler yaptığı, —Abuzer Yıldırım'ın; 19/11/2006 tarihinden 14/12/2006 tarihine kadar birçok kez Emre Günaydın ile görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; 19/11/2006 tarihinden 14/12/2006 tarihine kadar birçok kez maktul Uğur Yüksel, Zirve ve Kayra Yayıncılık, Kayra Yayıncılık Ticaret Ltd.Şirketi ile görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları ve 19/11/2006 tarihinden 14/12/2006 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtildiği gibi yoğun telefon görüşmelerinin bulunduğu, bu görüşmelerin özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geleceği, 16/12/2006 tarihine yakın zamanlar da artış gösterdiği, 19/11/2006 tarihinde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Haydar Yeşil ve Mehmet Çolak arasında yapılan yoğun telefon görüşmeleri sonrası, 20/11/2006 günü saat: 10.00 sıralarında Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün Malatya ilinden, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmek üzere Gölbaşı, Pazarcık, Narlı, Nurdağı, Adana güzergahını takip ederek Tarsus ilçesine gitmek üzere yola çıktıkları, yol güzergahında Abdullah Atılgan ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez telefonla görüşme yaptıkları, Saat: 15.40 sıralarında Tarsus ilçesine ulaştıklarında Deniz Uygar (İlker Çınar) ile buluştukları, saat: 18.00 sıralarına kadar Deniz Uygar (İlker Çınar) ile Malatya ilinde yapılacak misyonerlik konusundaki çalışmalar hakkında yüz yüze görüştükten sonra Mersin il merkezine dönerek Abdullah Atılgan ile buluşup, geceyi Abdullah Atılğan'ın evinde geçirdikleri, 21/11/2006 günü Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün tekrar Tarsus ilçesine giderek ikinci kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile buluştukları, saat: 10.40 sıralarından saat: 14.0(1 sıralarına kadar Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yapılacak misyonerlik çalışması hakkında bir kez daha yüz yüze görüştükleri, görüşme sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kendisini telefonla arayacaklarını söyledikten sonra Tarsus'a gelirken izledikleri güzergahı takip ederek Malatya iline dönüşe geçtikleri, 4/32 Yol güzergahında Ruhi Abat'ın, 4 kez Mehmet Ülger'i arayarak görüşme yaptığı, bu görüşmelerde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yaptıkları görüşmeler hakkında bilgi verdiği, akşam saat: 19.52 sıralarında Malatya iline geldikten sonra da yine Ruhi Abat'ın, Mehmet Ülger'i vakit geçirmeksizin arayarak Malatya'ya geldiklerini bildirdiği, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile Tarsus ilçesinde görüşmelerinden 1 hafta sonra 27/11/2006 tarihinde saat:21.58'de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla arayarak 497 saniye sürelik bir görüşme yaptığı, yaptığı bu görüşme sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a görüşmenin kendileri açısından faydalı olduğunu ve en kısa zamanda kendisini Malatya iline davet edeceklerini söylediği, Bu arada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Abdullah Atılğan'a bir görüşme sırasında Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile yaptığı görüşme hakkında bilgi aktardığı ve kendilerine yardım edeceğini belirttiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Ruhi Abat ile telefon görüşmelerinin bu görüşmeden sonra da devam ettiği, görüşmelerin özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline ilk kez geleceği 16/12/2006 tarihine yakın zamanlarda artış gösterdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ilk kez geleceği bu tarihten yaklaşık 1 hafta önce yaptıkları bir görüşmede Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline davet ettiği ve kendisini otogarda karşılayacaklarını söylediği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Bu davetten yaklaşık bir hafta sonra da Malatya iline Aksoğanoğlufirmasına ait otobüs ile gece yola çıktım. Sabah erken saatlerde Malatya otogarına indim. Daha önce Malatya iline hiç gelmemiştim... Otogara indikten sonra telefon ile Ruhi Abat 'ı arayarak geldiğimi haber verdim. Ruhi Abat, kendi arabasıyla yanında Murat Göktürk olduğu halde birlikte otogara gelerek beni aldı ve istirahat etmem için... GAP Royal oteline götürdü ... GAP Royal Otelde kaldığım zamanlarda kendi adıma kayıt yapılmıyordu. Zaten bu otel Jandarma bölgesinde idi Malatya iline geldiğim zamanlarda kalacağım yer önceden Mehmet Ülger tarafından hazırlatılıyordu... Malatya iline ilk olarak geldiğim 16-17/12/2006 tarihinde yapılan çalışma Çalıştay veya toplantı değildi Bir nevi tanışma ve ön hazırlık kapsamında yapılmış bir görüşmeydi... Bu gelişimde... öğleye kadar otelde dinlendikten sonra, öğle saatlerinde yanıma Ruhi Abat, Murat Göktürk ve daha sonra adını Haydar Yeşil olarak öğrendiğim Malatya Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesinde görevli Binbaşı Haydar Yeşil geldi Kendileriyle Malatya'nın içinde bulunan bir Restorant da yemek yedik ve sohbet ettik. Yemekte genellikle tanışma ve Misyonerlik faaliyetleri hususundaki ortak paydalarımız konusunda konuştuk ... Ruhi Abat misyonerlik konusunda bilgi sahibi birisiydi Bu kişi bana Malaya'da 4/33 misyonerlik faaliyetleri ile ilgili konferanslar düzenlediğini, Jandarma ve Emniyet birimlerine, bu konuda danışmanlık yaptığını söylemişti Beni Malatya'nın değişik yerlerine götürerek gezdirdiler. Bunun dışında toplantı veya Çalıştay adı altında herhangi bir yerde, bir araya gelerek görüşme yapmadık. Mehmet Ülger'i, bu gelişimde hiç görmemiştim. Bana söylendiğine göre şehir dışına gitmişti Ancak ben bu gelişimde Mehmet Ülger ile de tanışıp görüşeceğimi sanıyordum. Yine bu gelişimde Adem Gedik ve Mehmet Çolak'ı da görmedim. Mehmet Çolak'ı o zaman tanımıyordum Sadece Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Haydar Yeşil ile görüştüm. Mehmet Ülger ile ilk tanışmam daha sonra Malatya iline ikinci kez gelişim sırasında olmuştur. Bu ilk gelişimde Malatya ilinde 2 gün kaldıktan sonra tekrar Tarsus ilçesine otobüs ile döndüm. Ruhi Abat, bir gün beni telefonla aradığında, "ŞEYHMUZ İSİMLİ BİR ŞAHSIN TARSUS'A GELECEĞİNİ, TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI KONUSUNDA YÜRÜTÜLEN BİR ÇALIŞMA İLE İLGİLİ OLARAK KENDİSİNE YARDIMCI OLMAMI" istedi 2006 yılı Kurban bayramı içerisinde siyah renkli sanırım Polo marka kiralık bir araç ile birisi geldi Bana kendisinin ŞEYHMUZ olduğunu söyledi Yanında soyadını bilmediğim Adnan isimli bir uzman çavuşta vardu ŞEYHMUZ'un sonradan ismini Mehmet Çolak olarak öğrendim Mehmet Çolak isimli şahıs Mehmet Ülger'in en yakınındaki kişilerden biriydi ... Mehmet Çolak'a,... tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili bağlantı kurma konusunda yardımcı oldum. Oktay isimli emekli öğretmen olan bir aracı ile irtibatını sağladım... Mehmet Çolak, Malatya iline döndükten sonra aynı konu ile ilgili olarak ikinci kez yaklaşık bir hafta, on gün sonra bu sefer siyah Mercedes Vito marka bir araç ile geldi Yanında yine Adnan isimli uzman çavuş vardı. Mehmet Çolak iki gün kadar Mersin Nobel otelde kaldıktan sonra ben, Mehmet Çolak, Adnan ve Oktay isimli şahıslar olduğu halde birlikte Mercedes Vito araç ile Malatya iline geldik. Tarihi eser olayı bu iki kez geliş sırasında meydana geldi Ancak bu tarihi eser konusu asılsız çıktı. Bu tarihlerin, HTS kayıtlarından tespit edilen 29/12/2006 ve 09-10/01/2007 tarihleri olması ihtimali yüksektir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; "15/12/2006 - 08/01/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün; Malatya ilinde bulundukları, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 15/12/2006 tarihinde Mersin ilinde bulunduğu, gece saat:22.00 sıralarında Malatya iline 4/34 gelmek üzere yola çıktığı, 16/12/2006 tarihinde saat:05.54 sıralarında Malatya iline geldiği, 17/12/2006 gecesine kadar Malatya ilinde kaldığı, gece tekrar yola çıkarak 18/12/2006 tarihinde Tarsus ilçesine döndüğü ve bu tarihten itibaren 08/01/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldığı, —Mehmet Ülger'in; 15/12/2006 tarihinde Malatya ilinde bulunduğu, 16/12/2006 günü sabahleyin saat:06.58 de Ruhi Abat ile görüştükten sonra saat:07.00 uçağı ile Ankara iline gittiği, giderken yanında kendi kullandığı 5052562440 ve 5324155477 numaralı telefon hatlarını da götürdüğü, 19/12/2006 tarihine kadar Ankara ilinde kaldıktan sonra bu tarihte gece saat:22.22 sıralarında Malatya iline döndüğü, bu tarihten itibaren 30/12/2006 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu tarihte Kadirli ilçesine giderek 03/01/2007 tarihine kadar burada bulunduğu, 04/01/2007 tarihinde de Malatya iline dönerek 08/01/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, —Mehmet Çolak'ın; 15/12/2006 tarihinden 28/12/2006 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihte akşam saat:20.00 sıralarında yola çıkarak Gölbaşı, Nurdağı, Adana üzerinden 29/12/2006 günü Tarsus'a gittiği, daha sonra aynı güzergahı takip ederek, 30/12/2006 günü saat:00.15'te Malatya iline döndüğü, bu tarihten 08/01/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu tarihte akşam saat:19.00 sıralarında tekrar yola çıkarak Adana üzerinden, Mersin iline gittiği, 10/01/2007 tarihinde tekrar Malatya iline döndüğü, —Haydar Yeşil'in; 15/12/2006 tarihinden 26/12/2006 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihte Kırşehir iline gittiği, 03/01/2007 tarihinde tekrar Malatya'ya dönerek 08/01/2007 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Abdullah Atılğan'ın; 30/12/2006 tarihine kadar Mersin ilinde bulunduğu, bu tarihte Ankara iline giderek, 08/01/2007 tarihine kadar bu ilde kaldığı, —Emre Günaydın'ın; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 31/12/2006 günü Doğanşehir ilçesine giderek 02/01/2007 tarihine kadar burada kaldığı, 03/01/2007 tarihinde tekrar Malatya il merkezine dönerek 08/01/2007 tarihine kadar burada bulunduğu, —Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hüseyin Yelki'nin ise; Malatya ilinde bulundukları tespit edilmiştir. -15/12/2006 - 08/01/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -15/12/2006 günü; 4/35 Saat: 12.29 ve 14.55'de 2 kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:14.33 ve 15.51'de 2 kez Mehmet Ülger, Saat:16.42'de 1 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:16.26,17.28 ve 23.13'de 3 kez Haydar Yeşil, Saat:16.38'de 1 kez Murat Göktürk ile, -16/12/2006 günü; Saat:00.20, 00.33,00.36, 08.57'de 4 kez Haydar Yeşil, Saat:05.54,06.04,10.00'de 3 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:05.48, 05.55,06.11, 09.30 ve 16.05'de 5 kez Murat Göktürk, Saat:06.58'de 1 kez Mehmet Ülger ile, -17/12/2006 günü; Saat: 11.04, 21.05 ve 23.30'da 3 kez Haydar Yeşil ile, -18/12/2006 günü; Saat: 11.55, 12.12, 18.57, 19.57, 20.07 ve 23.54'de 6 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat: 14.32, 22.08 ve 23.32'de 3 kez Haydar Yeşil ile, -19/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak ve Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -15/12/2006 günü; Saat:16.38'de 1 kez Ruhi Abat, Saat:17.56'da 1 kez Mehmet Çolak ile, -16/12/2006 günü; Saat:05.48, 05.55, 06.11, 09.30 ve 16.05'de 5 kez Ruhi Abat, Saat:09.00 ve 09.52'de 2 kez Haydar Yeşil ile, -17/12/2006 günü; Saat: 10.55 ve 12.43'de 2 kez Haydar Yeşil ile, -18/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak ile bir çok kez görüşmeler yaptığı, Abdullah Atılgan ile olan görüşmelerin özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın tekrar Malatya iline geleceği 10/01/2007 tarihine yakın zamanlarda artış gösterdiği, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -15/10/2006 günü; Saat: 16.42 ve 21.58'de 2 kez Ruhi Abat, 4/36 Saat:23.15'de 1 kez Abdulkadir Oztoksoy ile, -16/12/2006 günü; Saat:05.54,06.04 ve 10.00'da 3 kez Ruhi Abat ile, -17/12/2006 günü; Saat:19.02'de 1 kez Mersin İl Jandarma Komutanlığı, Saat:19.06'da 1 kez Hakan Çevikoğlu ile, -18/12/2006 günü; Saat:11.55,12.00, 18.57,19.57, 20.07, 23.54'de 6 kez Ruhi Abat ile, -19/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Hakan Çevikoğlu, Zekeriya Beyaz, Mehmet Çolak, Mersin İl Jandarma Komutanlığı ve Hilal Radyo televizyon yayıncılık ile bir çok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -15/10/2006 günü; Saat: 14.33 e 15.51'de 2 kez Ruhi Abat, Saat:l 1.02 ve 18.33'de 2 kez Haydar Yeşil ile, -16/12/2006 günü; Saat: 06.58'de 1 kez Ruhi Abat, 2 kez de Mehmet Çolak ile, -17/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Ruhi Abat, Jandarma Genel Komutanlığı ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; -28-31/12/2006 tarihleri arasında; 6 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, -03/01/2007-08/01/2007 tarihleri arasında; 9 kez yine Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, -15/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -15/12/2006 günü; Saat: 11.02 ve 18.33'de 2 kez Mehmet Ülger, 4/37 Saat: 16.26, 17.28, 23.13'de 3 kez Ruhi Abat ile, -16/12/2006 günü; Saat:00.20,00.33,00.36,08.57'de 4 kez Ruhi Abat, Saat:09.52'de 2 kez Murat Göktürk ile, -17/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -15/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Hakan Çevikoğlu ve Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, —Emre Günaydın'ın; -15/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Kürşat Kocadağ ile görüşmeler yaptığı, —Abuzer Yıldırım ve Salih Gürler'in; -15/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Emre Günaydın ile görüşmeler yaptığı, —Cuma Özdemir'in; -15/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Hamit Çeker, Salih Gürler, Emre Günaydın ve Kürşat Kocadağ ile görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; -15/12/2006-08/01/2007 tarihleri arasında; Birçok kez maktuller Uğur Yüksel ve Necati Aydın, Zirve Yayıncılık LTD. Şirketi ile görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, GAP Royal otele ait otel kayıtları, Mehmet Ülger ile ilgili Malatya - Ankara arası uçuş kayıtları, Mehmet Çolak ile ilgili Nobel otele ait otel kayıtları, Mehmet Çolak'ın savunması, Malatya İl Müftülüğünün misyonerlik konulu konferanslara ilişkin cevabi yazısı ve 15/12/2006 tarihinden 08/01/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Ruhi Abat, Murat Göktürk, Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Mehmet Çolak, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, 4/38 Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtildiği gibi yoğun telefon görüşmelerinin olduğu, Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline davet etmesinden sonra 15/12/2006 günü Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün telefonlarının Turgut Özal Araştırma Hastanesinden aynı anda sinyal verdiği, bu kişilerin ya Ruhi Abat'ın görev yaptığı İnönü Üniversitesindeki odasında ya da üniversiteyle aynı bölgede bulunan İl Jandarma Alay Komutanlığında bulunan Mehmet Ülger'in odasında birlikte toplantı yaptıklarını gösterdiği, bu toplantı sonrası Ruhi Abat'ın Tarsus'ta bulunan Deniz Uygar (İlker Çına r)' ı telefonla 2 kez arayarak Malatya iline tekrar davet ettiği ve gelişi hususu ile ilgili bazı görüşmeler yaptığı, Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline davet etmesi sonrası ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tarsus ilçesinden 15/12/2006 tarihinde saat:22.00 sıralarında Malatya iline gitmek üzere otobüsle yola çıktığı, saat:23.15 sıralarında Adana otogarına geldiği, 16/12/2006 günü sabah saat:05.54 sıralarında Malatya otogarına indikten sonra Ruhi Abat'ı telefonla aradığı, Ruhi Abat'ın da Murat Göktürk ile temasa geçerek birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan aldıkları, Daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı istirahat etmesi için Malatya ilinin girişinde Jandarmanın sorumluluk alanında bulunan GAP Royal otele götürerek yerleştirdikleri, buraya yerleştirirken adına kayıt yaptırmadıkları, zaten GAP Royal otele ait otel kayıtlarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ait herhangi bir kaydın da bulunmadığı, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otele yerleştirdikten sonra saat:06.58'de Mehmet Ülger'i arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiğini bildirdiği, Mehmet Ülger'in ise Ruhi Abat ile yaptığı bu görüşme sonrası Malatya Havaalanından Türk Havayollarının TK-747 sefer sayılı uçağı ile saat:07.00'de Ankara iline gittiği, giderken yanında hem makam telefonunu hem de kendi adına kayıtlı olan telefonunu götürdüğü, 19/12/2006 gününe kadar Ankara ilinde kaldıktan sonra akşam saat:22.22 sıralarında uçak ile tekrar Malatya iline geri döndüğü, Malatya iline döndükten sonra da diğer şüpheliler ile yoğun bir şekilde görüşmeler yapmaya başladığı, Bu arada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 16-17/12/2006 tarihlerinde Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile bir araya geldiği, aralarında misyonerlik konusunda görüşmeler yaptıkları, Ruhi Abat'ın Misyonerlik Yöntemleri ve Hedef Kitleleri konulu konferanslar verdiğini anlattığı, karşılıklı bilgi alış verişinde bulundukları, bu gelişinde herhangi bir Çalıştay veya toplantı adı altında çalışma yapmadıkları, daha çok misyonerlik konusunda yapılacak olan çalışmalara ön hazırlığın yapıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar), Malatya iline bu ilk gelişinde Mehmet Ülger'in Ankara iline gitmesi nedeniyle bu kişiyle tanışıp görüşemediği, 4/39 Deniz Uygar (İlker Çınar); Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile olan görüşmelerini tamamladıktan sonra 17/12/2006 akşamı saat: 19.30 sıralarında Malatya otogarından otobüs ile Tarsus ilçesine döndüğü, Tarsus ilçesine dönen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı bir süre sonra telefonla arayan Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ŞEYHMUZ isimli bir şahsın Tarsus'a geleceğini ve tarihi eser kaçakçılığı konusunda yürütülen bir çalışma ile ilgili olarak bu kişiye yardımcı olmasını istediği, ŞEYHMUZ kod isimli Mehmet Çolak'ın ise, Ruhi Abat ile Deniz Uygar (İlker Çınar) arasındaki bu telefon görüşmesi sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmek üzere 28/12/2006 günü akşam saatlerinde Malatya ilinden siyah Polo marka bir araçla yola çıkarak Tarsus ilçesine gittiği, 29/12/2006 günü Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştükten sonra 30/12/2006 günü saat:00.15'te Malatya iline geri döndüğü, Malatya iline döndükten sonra ikinci kez 08/01/2007 günü yine akşam saatlerinde bu kez siyah Mercedes Vito marka araçla, kullanmakta olduğu iki adet telefonunu da yanına alarak Mersin ve Tarsus ilçesine gittiği, burada 09-10/01/2007 tarihlerinde 2 gün süre ile Nobel otelde kaldığı, bu süre zarfında Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmeler yaptığı, daha sonra ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı da yanına alarak 10/01/2007 günü Malatya iline geri döndüğü, Mehmet Çolak'ın bu gidişlerinde tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili olarak Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmeler yaptığı, zaten Mehmet Çolak'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanındaki bu tarihi eser kaçakçılığı olayını kabul ettiği, Malatya iline Mehmet Çolak ile birlikte 10/01/2007 tarihinde gelen Deniz Uygar (İlker Çınar )'m asıl amacının ise 11/01/2007 tarihinde Malatya Organize Sanayide bulunan İl Jandarma Komutanlığının eski binasında düzenlenecek olan 1. Çalıştay Toplantısına katılmak olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "...10/01/2007 tarihinde Mehmet Çolak ile Malatya'ya geldiğimde GAP Royal Otele, ... Oktay Ue birlikte yerleştik... 10/01/2007 günü geceyi otelde geçirdim. Ertesi gün Mehmet Ülger'in, sivil kıyafetle benimle görüşmek için otele geldiğini ancak geri Malatya İl Alay Komutanlığının eski binası olan Alaya döndüğünü öğrendim. Aynı gün Mehmet Çolak beni otelden alarak birlikte Jandarma Komutanlığının eski binasına... götürdü. Burada bizi Mehmet Ülger sivil kıyafetlerle karşıladı ... Mehmet Ülger'in yanında Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'da vardı. Murat Göktürk ve Adem Gedik'i bu gelişimde görmemiştim. Komutanlık içerisinde ... Bir salonda ben, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger, ilk toplantımızı yaptık. Toplantı başlamadan önce Mehmet Ülger bir telefon görüşmesi yaparak "KOMUTANIM" diye hitap ettiği kişiye beni kastederek "BEKLENEN MİSAFİRİMİZ 4/40 GELDİ" şeklinde bilgi verdi Aramış olduğu kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Ama onun bir üstü 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız olabileceğini düşündüm. Bu toplantıda Mehmet Ülger, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bir çalıştay oluşturulduğunu söyledi Bu çalışların misyonerlik faaliyetleri üzerine bir laboratuar çalışması yapacağını ve bu çalışmada bana da görev verildiğini söyledi... bir çantadan Ruhi Abat, bazı belge ve fotoğraflar çıkardı... belgeler arasında Kayra Kitapevine ait broşürler ... fotoğraflar arasında ise ... Emre Günaydın'ın bulunduğu ... Emre Günaydın'ı tanıyıp tanımadığımı... Diğer kiliselerde isminin geçip geçmediğini, kilise cemaati içerisinde aktif biri olup olmadığını sordu. Ben .. bu sorulardan Emre Günaydın'ın kendileri tarafından benim gibi misyonerler arasına yerleştirilmiş bir elemanları olduğunu ve diğer cemaat mensupları tarafından bilinip bilinmediğini anlamaya çalıştıklarını düşündüm. Daha sonra çalıştay ile ilgili program ve görev dağılımına geçtik ... ayrıca bu çalışmada benim ödülümün de olacağı, bunun ile ilgili bir ödeneğin olduğu, her türlü maddi desteğin sağlanacağı söylendi Bu, benim TUSHAD'dan almış olduğum maaşımın haricinde bir ödenek olacaktı ... kod numaram 2594326 idi Bana yapılan ödemeler ... kod numarasıyla yapılıyordu... Ayrıca toplantıda yapılacak çalışmanın çok gizli tutulmasından dolayı birbirimize hitapta kullanacağımız kod isimler bulmamız gerektiği söylendi Ruhi Abat "ZAHİT ve HOCA ", Haydar Yeşil "HALİL", Mehmet Ülger'in 'ERCÜMENT, AĞA ve CENK', ben ise "HAMİT" Kod ismini kullandık... Bu toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil'e, "YAŞAMI DOSYASINI AÇTIN MI HA YDAR?" şeklinde bir soru sorduğunu hatırlıyorum. Mehmet Ülger bana bir ara Ramazan Akyürek isminde bir kişiyi tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de tanımadığımı söyledim. Bunun üzerine Mehmet Ülger bana bu kişinin bir beyanatı olduğunu ve bu beyanatında ses getirecek eylemlerin olacağı iller arasında istanbul, Malatya ve doğuda bir il olduğunu söylediğini, bu sözü bu kişinin söylediğini duyup duymadığımı sordu ... ben bu şekilde Mehmet Ülger'in bana Ramazan Akyürek ile ilgili sözler söylemesine o zaman ... bir anlam verememiş ve manidar bulmuştum. Mehmet Ülger'in ... Ramazan Akyürek'le ilgili söylediği sözlerin ne anlama geldiğini bana, yakın tarihte Ankara ili Kumrular sokakta meydana gelen patlama olayı gösterdi Bu patlama bildiğim kadarıyla Ramazan Akyürek'in evinin civarında olmuş... bu kişinin kızıdayaralanmıştı... Toplantıda bana birebir görüşme yapabilmemiz için yeni bir telefon ve yeni bir hat verildi ... bana verilen telefonu Haydar Yeşil açarak aktif hale getirdi ve irtibat kuracağım numarayı bizzat kendisi telefona kaydetti ... bu numara ile telefona kaydedilen numarayı hatırlamıyorum ... 05357460093 nolu telefon numaram ile de Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat... ile görüşmelerim mevcuttur ... Mehmet Ülger bana bu telefonla Malatya'ya gelmememi, 4/41 daha sonra baz istasyonları bilgilerinin ortaya çıkması halinde sıkıntı olabileceğini söyledi... kullandığım numaralardan olan 05363412599 numara ile de ... Ruhi Abat ile görüştüğümü hatırlıyorum ... Oktay'ın oğlu annesi ile birlikte bir araçla Malatya iline gelmişti ... toplantı bitiminde gelen bu araç ile... Malatya'dan ayrılarak Tarsus ilçesine geri döndüm Tarsus'a döndükten sonra Malatya'daki misyonerlik faaliyetleri., ile ilgili ... çalışmalar yaptım ve ... bir araştırma dosyası hazırladım. Hazırladığım dosyayı 1. Çalıştayın yapıldığı 11/01/2007 tarihinden yaklaşık bir ay sonraki 2. Çalıştay toplantısına getirerek Mehmet Ülger'e teslim ettim. Ruhi Abat, Emre (Huniydin'm babası Mustafa Günaydın ile yaptığı telefon görüşmeleri öncesinde ve sonrasında benimle irtibat kurmuş olabilir ... Bunun dışında cinayet öncesi Ruhi Abat'ın, Mustafa Günaydın ile bir irtibatının olduğuna ilişkin bilgim yoktur. Ancak bu görüşmeler Ruhi Abat'ın Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile irtibat halinde olduğunu göstermektedir..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Ayrıca CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı ihbar mektubu ve ekindeki CD'de; "... Malatya İl J.K.lığınca 2007 yılında J.Gn.K.lığı istihbarat ödeneğinden 40.000'YTL'nin üzerinde ödenek kullanılmıştır. Ancak bunun sonucunda ne bir suç örgütü çökertilmiş ne de çok miktarda uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. Bu kullanılan ödeneğin tamamına yakını misyonerlik faaliyetlerine yönelik kullanılmıştır. Hatta bu ödenekten bizzat Mehmet Ülger tarafından Ruhi Abat'a özellikle cinayetten önce defalarca ödeme yapılmıştır. Ancak bunları ispatlamak mümkün değildir. Ödeme makbuzlarına hiçbir zaman isim yazılmaz sadece X haber elemanına diye ibare kullanılır..." şeklinde ibarelerin olduğu görülmüştür. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubu ekinde yer alan CD'de Zirve Cinayeti ile ilgili "BRF.12.03.2007 (METİN)" isimli word belgesinin "MALATYA İL JANDARMA KOMUTANLIĞI BRİFİNGİ" başlıklı brifing metninde "İCRA EDİLMEKTE OLAN FAALİYETLER" başlığı altında; "...Zirve Yayımdık. Ltd. Şii. Malatya irtibat bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi (Yaşam-01 16 Ocak 2007 tarihinde açılmıştır.) " şeklinde ibarelerin yer aldığı, Ayrıca www.netgazete.com internet sitesinde yayımlanan 16 Ağustos 2008 tarihli "Malatya 2. Ordu Komutanlığı'nda Orgeneral Hasan Iğsız, görevini Necdet Özel'e devretti" başlıklı haber yazısından; Hasan Iğsız'ın 2006 yılından Genelkurmay 2. Başkanı olarak atandığı 2008 yılına kadar 2. Ordu Komutanı olarak görev yaptığı belirlenmiştir. HTS kayıtlarının incelemesinde; 4/42 -09/01/2007 - 09/02/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulundukları, —Deniz Uygar (İlker Çınar)' ın; 09/01/2007 günü Tarsus ilçesinde bulunduğu, 10/01/2007 günü öğle saatlerinde Malatya iline gitmek üzere yola çıktığı Adana, Pazarcık, Gölbaşı üzerinden akşam saat: 18.58 sıralarında Malatya iline geldiği, 11/07/2007 akşamı saat:20.00 sıralarına kadar Malatya ilinde kaldığı, bu saatte tekrar Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı, 12/01/2007 tarihinden 09/02/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldığı, —Mehmet Çolak'ın; Daha öncesi 08/01/2007 günü akşam saat: 19.00 sıralarında Malatya ilinden yola çıktığı, Adana üzerinden, Mersin iline ve Tarsus ilçesine gittiği, 10/01/2007 tarihinde akşam saatlerinde tekrar Malatya iline döndüğü, bu tarihten 09/02/2011 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 15/01/2007 günü günübirlik Erzincan iline giderek aynı gün döndüğü, —Murat Göktürk'ün; 07/01/2007 günü Ankara iline gittiği, 13/01/2007 günü Malatya iline döndüğü, bu tarihten 09/02/2007 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ilinde bulunduğu, —Adem Gedik'in; 10-11/01/2007 günü Ankara, 14/01/2007 günü Muğla, 16/01/2007 günü Adana, 18/01/2007 günü Kahramanmaraş, 20/01/2007 günü Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihten 09/02/2007 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Adil Akçay'ın; Artvin ilinde bulunduğu, —Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Cuma Özdemir, Hamit Çeker, Hüseyin Yelki'nin; Malatya ilinde bulundukları tespit edilmiştir. -09/01/2007 - 09/02/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; 4/43 —Ruhi Abat'ın; -09/01/2007 günü; 4 kez Haydar Yeşil, 1 kez de Mehmet Ülger ile, -10/01/2007 günü; Saat:13.08, 20.39 ve 22.35'te 3 kez Mehmet Ülger, Saat:13.11, 13.58,20.37,21.36 ve21.49'da 5 kez Haydar Yeşil, Saat:13.42, 13.44, 13.49 ve 13.59'da 4 kez Mehmet Çolak ile görüşmeler yaptığı, Bu arada saat: 15.32 ve 15.39'da 2 kez Mehmet Çolak'tan mesaj aldıktan sonra saat:15.40'ta Mehmet Çolak'a mesaj attığı, -11/01/2007 günü; saat:12.45, 13.05, 14.48, 16.10, 16.24, 17.35, 20.46 ve 22.54'te 8 kez Haydar Yeşil, Saat:22.38, 22.42 ve 23.43'te 3 kez de Mehmet Çolak ile görüşmeler yaptığı, -12/01/2007 günü; Saat:14.33'te 1 kez Mehmet Çolak, Saat:16.00, 16.05, 16.22, 17.54, 20.34 ve 20.50'de 6 kez Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, -03/02/2007 günü; Saat:13.15,15.42.32 ve 15.42.59'da 3 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:14.18, 14.55 ve 15.16'da 3 kez Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın, Saat:18.04'te 1 kez Haydar Yeşil, Saat:23.52'de 1 kez Mehmet Ülger ile, -13/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Adem Gedik ve Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mustafa Günaydın'ın; 03/02/2007 günü;Malatya ilinde bulunduğu sırada, saat: 14.18, 14.55 ve 15.16'da 3 kez Ruhi Abat ile görüştüğü, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -09/01/2007 günü Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada; 7 kez Mehmet Çolak, 1 kez Ruhi Abat, 1 kez Mersin İl Jandarma Komutanlığı, 4/44 1 kez de Hakan Çevikoğlu ile, -10/01/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:12.40, 13.48 (mesaj aldı), 13.53, 13.54, 14.03, 14.12 ve 14.20'de Mehmet Çolak ile 6 kez görüştüğü, 1 kez de mesaj aldığı, Saat:13.38,14.52 ve 14.55'te 3 kez Ruhi Abat ile, Adana ilinde bulunduğu sırada, Saat:15.33'te 1 kez Ruhi Abat ile, Aynı gün Narlı Beldesinde bulunduğu sırada; saat:17.29'da Hakan Çevikoğlu ile, Aynı gün Pazarcık-Gölbaşı arasında bulunduğu sırada, Saat:17.59'da Abdullah Atılgan ile görüşmeler yaptığı, Saat:19.37'de Ruhi Abat'tan 1 kez mesaj aldığı, Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:20.31'de 1 kez Ruhi Abat, Saat:20.45 ve 21.02'de 2 kez Abdullah Atılgan ile görüşmeler yaptığı, -11/01/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:l7.3l'e kadar gün içerisinde Mehmet Çolak ile 3 kez görüştüğü, 6 kez mesajlaştığı Saat:16.23'te 1 kez Ruhi Abat ile, Doğanşehir ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:17.52'de 1 kez Hakan Çevikoğlu ile görüştüğü, Tarsus ilçesine dönüş yolunda olduğu sırada, Mehmet Çolak ile saat:19.32'den 22.24'de kadar 6 kez karşılıklı mesajlaştığı, Ceyhan-Adana otobanında bulunduğu sırada, Saat:21.20'de 1 kez Ruhi Abat ile, Tarsus ilçesine ulaşınca; Saat:22.35,22.45,23.39 ve 23.49'da 4 kez Ruhi Abat, Saat:22.38'de Mehmet Çolak, Saat:23.29'da Abdullah Atılgan ile görüşmeler yaptığı, -12/01/2007 günü Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada; 4/45 Gün içerisinde Mehmet Çolak ile 4 kez görüştüğü, 1 kez de mesaj aldığı, -03/02/2007 günü Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada; Saat: 13.15,15.42.32 ve 15.42.59' da 3 kez Ruhi Abat ile, -13/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Mehmet Çolak, Ruhi Abat, Hakan Çevikoğlu, Zekeriya Beyaz, Abdulkadir Öztoksoy, Sinan Yorulmaz, Abdullah Atılgan ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Daha önce 08/01/2007 tarihinde akşam saat: 19.00 sıralarında Malatya ilinden yola çıkarak Adana üzerinden, Mersin iline ve Tarsus ilçesine gittiği, giderken yanında kendi kullandığı 2 telefonunu da götürdüğü, -09/01/2007 günü; Mersin ilinde bulunduğu sırada Saat:10.14, 17.04,18.28,18.33, 18.40 ve 19.38'de 6 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:08.03 ve 16.42'de 2 kez Haydar Yeşil, Saat:15.40'ta 1 kez Mehmet Ülger, Saat:16.32'de Murat Göktürk ile görüştüğü, Mersin - Tarsus yolu üzerinde bulunduğu sırada, saat:l().35'te 1 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat: 15.38.04 ve 15.38.42'de 2 kez Malatya İl Jandarma Alay Santrali (Mehmet Ülger olabilir) ile, -10/01/2007 günü; Mersin ilinde bulunduğu sırada, Saat: 12.40, 13.53 ve 13.54'te 3 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştüğü, saat: 13.48'de Deniz Uygar (İlker Çmar)'a mesaj attığı, saat: 13.42, 13.44 ve 13.49'da Ruhi Abat ile görüştüğü, Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada; Saat:13.59'da Ruhi Abat ile görüştükten sonra, Saat: 14.03'te Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştüğü, akabinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a saat: 14.12 ve 14.20'de 2 adet mesaj gönderdiği, Saat:15.32 ve 15.39'da Ruhi Abat'a 2 adet mesaj gönderdiği, Saat:15.40'da Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 1 adet mesaj altığı, Ayrıca Malatya'ya gelirken yolda, Saat:19.03,19.06,19.07 ve 19.08'de Jandarma Genel Komutanlığı ile 4 kez mesajlaştığı, 4/46 -11/01/2007 günü; Saat:13.18'de Mehmet Ülger ile görüştükten sonra, Saat: 13.57, 14.37, 16.30'da Deniz Uygar (İlker Çınar) ile 3 kez görüştüğü, Saat:16.34'den saat:22.24'de kadar Deniz Uygar (İlker Çınar) ile 11 kez mesajlaştığı, Saat:22.38, 22.42 ve 23.43'de 3 kez Ruhi Abat ile, Saat:22.38'de de tekrar Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, -12/01/2007 günü; Saat:09.25'te 1 kez Mehmet Ülger, Saat:11.56,15.18,17.25,18.46 ve 18.47'de 5 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) Saat:14.33'te 1 kez Ruhi Abat, Saat:14.12'de de 1 kez İl Jandarma Alay Santrali ile, -13/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -09/01/2007 günü; Saat:15.4ü'da Mehmet Çolak, Saat:20.()3'te Ruhi Abat ile, -10/01/2007 günü; Saat: 13.08, 20.39 ve 22.35'te 3 kez Ruhi Abat, Saat:17.38'de bir kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:20.31 ve 21.53'te 2 kez Haydar Yeşil ile, -11/01/2007 günü; Saat:13.18'de 1 kez de Mehmet Çolak ile, -12/01/2007 günü; Saat:09.25'de 1 kez Mehmet Çolak, Saat:13.58'te 1 kez Haydar Yeşil, Saat:16.54'de 1 kez Murat Göktürk, Saat:11.15 ve 11.25'te 2 kez İl Jandarma Alay Komutanlığı ile, -13/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Haydar Yeşil, Aykut Saka, Jandarma Genel Komutanlığı, Kara Kuvvetler Komutanlığı ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -09/01/2007 günü; 4/47 Saat:08.03, 16.41 ve 18.39'da 3 kez Mehmet Çolak, Saat:08.39,10.11, 13.22,19.52'de 4 kez Ruhi Abat, Saat: 18.08'de Jandarma Genel Komutanlığı ile, -10/01/2007 günü; Saat: 13.11,13.58,20.37,21.36, 21.49'da 5 kez Ruhi Abat; Saat:20.28'de 1 kez Adem Gedik, Saat:21.30 ve 21.53'te 2 kez Mehmet Ülger ile, -11/01/2007 günü; Saat:12.45, 13.04, 14.48,16.10, 16.24, 17.35, 20.46 ve 22.54'de 8 kez Ruhi Abat ile, -12/01/2007 günü; Saat:13.58'de 1 kez Mehmet Ülger, Saat:16.00,16.05,16.22,17.34, 20.34 ve 20.50'de 6 kez Ruhi Abat ile, -13/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Murat Göktürk, Mehmet Ülger, Adem Gedik ve Aykut Saka ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -12/01/2007 günü; Ankara ilinde bulunduğu sırada, saat:16.55'de 1 kez Mehmet Ülger ile, -13/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Abdullah Atılgan ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -29/01/2009 günü; 2 kez Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; -10/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Ruhi Abat ile bir çok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; -10/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk ile 1 kez görüşme yaptığı, —Emre Günaydın'ın; -09/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Abuzer Yıldırım, Kürşat Kocadağ, Hamit Çeker, Salih Gürler ile bir çok kez 4/48 görüşmeler yaptığı, —Abuzer Yıldırım'ın; -09/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Emre Günaydın ile çok sayıda görüşmeler yaptığı, —Salih Gürler'in; -09/01/2007-09/02/2007 tarihleri arasında; Abuzer Yıldırım, Emre Günaydın, Hamit Çeker ve Cuma Özdemir ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Cuma Özdemir'in; -14/01/2007-04/02/2007 tarihleri arasında; Hamit Çeker, Kürşat Kocadağve Salih Gürler ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Hamit Çeker'in; -12/01/2007-08/02/2007 tarihleri arasında; Cuma Özdemir, Salih Gürler, Emre Günaydın ve Kürşat Kocadağ ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; -09/01/2007-08/02/2007 tarihleri arasında; Maktuller Uğur Yüksel ve Necati Aydın, Ahmet Güvener, Gökhan Talaş, Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Şirketi ile birçok kez, -09/02/2007 günü; Saat:10.39'da bir kez Jandarma Genel Komutanlığı ile görüşme yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, ihbar ekinde yer alan CD'deki belge, açık kaynak araştırması, kasa ödeme defterleri, ödeme fişleri, Adem Gedik'in savunması ve 09/01/2007 tarihinden 09/02/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Mustafa Günaydın, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtildiği gibi yoğun telefon görüşmeleri ile bazı mesajlaşmaların olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar), 10/01/2007 günü Mehmet Çolak'ın Mersin ili ve Tarsus ilçesine gelirken kullandığı Mercedes Vito marka araç ile Malatya iline geldiği, yol 4/49 güzergahında Ruhi Abat, Abdullah Atılgan ve Hakan Çevikoğlu ile görüştüğü, akşam saat:20.30 sıralarında Malatya iline ulaştıklarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın tekrar Ruhi Abat'ı arayarak Malatya'ya geldiğini bildirdiği, daha sonra da yine Mersin ilinde bulunan Abdullah Atılğan'ı bir kez daha arayarak Malatya iline geldiği hususunda bilgilendirme yaptığı, Malatya iline geldikten sonra GAP Royal otele yerleşerek geceyi bu otelde geçirdiği, 11/01/2007 günü sabah saatlerinde Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı GAP Royal otelden alarak Malatya Organize Sanayide bulunan İl Jandarma Komutanlığının eski binasında düzenlenen 1. Çalıştay Toplantısına katılması için buraya götürdüğü, burada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Mehmet Ülger'in karşıladığı, bu arada Mehmet Ülger'in bir üst komutan ile telefon görüşmesi yaparak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın geldiğine ilişkin bilgilendirme yaptığı, bu tarihlerde Hasan Iğsız'ın 2. Ordu komutanı olarak görev yaptığı, Daha sonra Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in misyonerlik konusunda 1. Çalıştay toplantısını gerçekleştirdikleri, Toplantı sırasında Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Kayra Kitapevine ait broşürleri ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın fotoğrafını çantasından çıkararak gösterdiği ve Emre Günaydın'ı tanıyıp tanımadığı, diğer kiliselerde isminin geçip geçmediği, kilise cemaati içerisinde aktif biri olup olmadığı yönünde sorular sorduğu, Yapılan toplantıda program ve görev dağılımının yapıldığı, kod isimlerin belirlendiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kendileri ile irtibat sağlamak için özel bir hattın verildiği, yapacağı çalışmalar için bir ödenek ayrıldığı ve kendisine maaşının haricinde bazı ödemelerin yapılacağının bildirildiği, Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat ödeneklerinin kayıtlı olduğu defter ve ödeme fişlerinin gerçekten de ödemelerin büyük çoğunluğunun başta Deniz Uygar (İlker Çınar) olmak üzere misyonerlik faaliyetlerinin takibi konusunda bilgi getiren haber elemanlarına yapıldığı, misyonerlik konusunda yapılan ödemelerin diğer alanlardaki ödemelerden hem adet itibari ile hem de miktar itibari çok daha fazla olduğu, Bir ara Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Ramazan Akyürek isimli şahsı tanıyıp tanımadığını, bu kişinin vermiş olduğu beyanatı hakkında bir bilgisinin olup olmadığını sorduğu, bu soruya Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın o an bir anlam veremediği, bu sorunun ne anlama geldiğini sonradan 26/04/2007 tarihinde yapılan toplantıda Mehmet Ülger'in Ramazan Akyürek hakkında söylediği sözler ve 2011 yılı içerisinde bu kişinin Ankara ili Kumrular sokaktaki evinin önünde bomba patlaması soncu kızının yaralanması üzerine anladığı, Ayrıca toplantı sırasında Mehmet Ülger'in Haydar Yeşil'e Zirve Yayıncılığın faaliyetlerinin takibine yönelik V aşanı-1 isimli dosyayı açıp açmadığını sorduğu, bu dosyanın daha sonra 16/01/2007 tarihinde açıldığı, bu isim altında haber elemanlarına bazı ödemelerin yapıldığı, 1, Çalıştay toplantısının yapıldığı tarihlerde Murat Göktürk ve Adem Gedik'in 4/50 08-12/01/2007 tarihleri arasında Ankara ilinde düzenlenen ÖZEL ASAF KURSUNA katıldıkları, her ne kadar Adem Gedik savunmasında "...BEN ASAF KURSUNA 2008 YILINDA KATILDIM..." şeklinde beyanlarda bulunarak katıldığı ASAF kurusunun yılını farklı söylemiş ise de kursun düzenlenme yılını karıştırmış olabileceği, 11/01/2007 tarihinde yapılan bu toplantı ve Ankara ilinde düzenlenen "ÖZEL ASAF KURSU" sonrasında Zirve Yayınevine yönelik 16/01/2007 tarihinde ihbar ekinde bulunan CD'de yer alan belgede belirtilen "YAŞAMİ" adında Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi hususunda çalışma başlatıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1. Çalıştay Toplantısının bitiminden sonra akşam saat: 17.00 sıralarında tekrar Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı, gece 22.40 sıralarında Tarsus ilçesine ulaştığı, Tarsus ilçesine ulaştığında vakit geçirmeksizin Ruhi Abat, Mehmet Çolak ve Abdullah Atılğan'ı arayarak geldiğini bildirdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kendisine verilen ancak numarası belirlenemeyen hat dışında kendisinin kullandığı 5357460093 numaralı telefonu ile Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'la; 5363412599 numaralı telefonu ile de Ruhi Abat'la görüşmelerinin olduğu, 03/02/2007 günü Ruhi Abat'ın, önce o sırada Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefonla görüştükten sonra Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile 3 kez telefonla görüştüğü, bu görüşmelerden saat 15.16 sıralarında olan görüşmenin aynı noktadan sinyal verdiği, bu durumun Ruhi Abat ile Mustafa Günaydın'ın bu saatlerde bir araya gelerek yüz yüze de görüşme yaptığını gösterdiği, bu görüşme sonrası Ruhi Abat'ın saat: 15.42.32 ve 15.42.59'da 2 kez daha Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşme yaptığı, bu görüşmeler sonrası Ruhi Abat'ın ayrıca Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'i de telefon ile arayarak görüşme yaptığı, aynı zamanda Ruhi Abat'ın telefon rehberinde Mustafa Günaydın'ın numarasının kayıtlı olduğu, bu hususun Ruhi Abat'ın, Cinayet sanığı Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile irtibat halinde olduğunu açıkça ortaya koyduğu, Ayrıca 03/02/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Mustafa Günaydın, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger arasında gerçekleşen bu görüşme trafiğinin oldukça dikkat çekici olduğu, Bu dönemde Artvin ilinde bulunan Adil Akçay'ın da ilk kez Murat Göktürk ile görüşmeye başladığı, Hüseyin Yelki'nin cinayet işlendiği sırada olayı Emniyete bildiren Gökhan Talaş, maktuller Uğur Yüksel ve Necati Aydın ile irtibat halinde olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları, ihbarda yer alan bilgiler ile ihbar ekinde yer alan CD'de ki belgeler doğrulanmıştır. 4/51 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Ayrıca gösterilen fotoğraflar arasında ... Tilman Geske'nin, Malatya'daki Kayra Kitapevinde çalışan Levent Ercan Geleğen isimli şahsın da fotoğrafı vardı. Levent Ercan Geleğen'i 2002 yılında Tarsus'da Tarsus Kilisesi lideri Erk Oosferbroke görüşmem olduğu için gittiğim zaman bur da gördüm ... işsiz olduğunu söyledi Bende Eric Oosterbroke'ten Levent'e yardımcı olmasını rica ettim. Eric Oosterbroke'da Martin Delange ile görüşerek Levent'in Mersin'deki Kayra Kitapevinde çalışmasını sağladı. Levent'e iş bulma konusunda öyle bir yardımım olmuştu. Martin Delange Malatya'ya göç edince Kayra Kitapevini de Malatya'ya taşıdı. Levent'te Martin ile birlikte Malatya'ya gitti Levent aynı zamanda JİTEM'e lokal anlamda çalışan ... Abdullah Atılğan'ın ... haber elemanıydı ... Mersin'deki Kayra Kitapevi ile ilgili Abdullah Atılğan'a bilgi aktarıyordu. Levent Malatya'ya gittikten sonra Abdullah Atılgan, Levent'in Malatya Jandarma İstihbarat birimi ile irtibat kurmasını sağlayarak burada bilgi toplamaya devam etmesini sağladı. Malatya'da Kayra Kitapevi ile Zirve Yayınevi aynı ofisi kullandığından Levent Geleğen tarafından elde edilen bilgi ve belgeler Malatya Jandarma İstihbarata ulaştırılıyordu. Bu nedenle yapılan toplantı esnasında gördüğümü belirttiğim Kayra Kitapevi ile ilgili broşürleri Levent Ercan Geleğen vasıtası ile temin ettikleri kanaatindeyim ... Ayrıca Levent Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş oldukları, Emre'nin zaman zaman Levent'in kaldığı bekar evine gittiği konuşuldu. Bu konuşmalardan ve Levent'in Malatya Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı Levent ile Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Murat Göktürk isimli şahısların ilişki içerisinde oldukları ortaya çıkmaktadır. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesinde Levent, Malatya Kayra Kitapevinden ayrılarak Tarsus'ta bir internet cafe de çalışmaya başlamıştı. Toplantı esnasında yine Mehmet Ülger bir konuşmasında Kayra Kitapevinin sahibi Martin Delange ile Levent Geleğen arasında problem olduğunu, Martin Delange'nin kitapevini kapatarak yurtdışına gittiğini söylemişti Cinayet işlendikten sonra bir gün Levent Geleğen 'in yanına giderek cinayetle ilgili kendisinin cinayette nasıl bir konumu olduğunu öğrenebilmek maksadıyla çok yanlış yaptığını söylediğimde bana "BENİMLE UĞRAŞMA, BEN KONUŞURSAM YER YERİNDEN OYNAR" diyerek internet cafeden çıktı. Bu nedenle Levent'in cinayetle ve azmettiricileri ile ilişkili olduğu kanaatindeyim..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: -Abdullah Atılgan 11/03/2009 tarihli savcılık ifadesinde özetle; "... Kendisinin Mersin İl Jandarma Komutanlığı personeli olduğunu, Mersin'deki Kayra Yayınevine hiç gitmediğini, Levent Ercan Geleğenin Malatya'daki Kayra Yayınevinin sahibi Martin Delange ile kavgalı bir şekilde ayrıldığını, Levent Ercan Geleğenin Kayra Yayınevinden ayrıldıktan sonra haber elemanları vasıtasıyla kendisine bilgi vermek istediğini 4/52 söylediğini, bu nedenle istihbarat amaçlı kendisi ile birkaç kez yüz yüze ve telefonla görüştüğü..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, ¦Levent Ercan Geleğen 09/04/2009 tarihli savcılık ifadesinde özetle; "... 2003 ve 2005 yılları arasında Mersin'de bulunan Kayra Yayınevinde çalıştığını, Hüseyin Yelki ile 2004 yılının yaz aylarında tanıştığını, 2005 yılının Mayıs ayından itibaren de Malatya'da açılan Kayra Yayınevinde Hüseyin Yelki ile çalışmasının bulunduğunu, 2005 yılı Temmuz ayı sonu itibariyle kişisel mazeretlerinden dolayı her iki yayınevi ile ilişkisini kestiğini, Abdullah Atılgan ile görüşme talebini kendisinin yapmadığını, belki talebin Abdullah Atılgandan gelmiş olabileceğini, Abdullah Atılgan 'm kendisinden yeteri kadar bilgi alamadığı için görüşmeyi kestiği..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, -Hüseyin Yelki'nin 05/02/2009 tarihli Emniyet ifadesinde; "... Martin Delange'nin 2002 yılı Şubat ayında yeniden Malatya'ya geldiğinde kendilerinin de Malatya'da şube açmak istediklerini, Hıristiyan olması sebebi ile bu şubeyi faaliyete geçirebileceğini söylediğini, sonra kendisinin bu teklifi kabul ettiğini, Martin 'in Mersin ilinde bulunan Kayra Yayınevinin yetkilisi olduğunu öğrendiğini. Malatya 'da da 2002 yılı Nisan ayı itibari ile aynı isimle yayınevinin faaliyete geçtiğini, Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki kitapevlerine kitap dağıtımı yaptıklarını, yayınevinin faaliyete geçmesi ile Mart in'in Malatya iline taşındığını ve kitapevinin sorumlusu olarak görev yapmaya başladığını... Kayra yayınevinde çalıştığı süre içerisinde Malatya'da kendisinin faaliyet gösterdiğim, Mersin ilinde ise Levent Ercan Geleğen ve Abdullah isimli şahısların bulunduğunu, her iki şahsın bildiği kadarı ile yayınevinin Mersin'de faaliyet göstermeye başladığı 1997 yılından beri burada çalıştıklarını, Abdullah'ın kendisiyle tanışmasından yaklaşık iki ay kadar sonra işten ayrıldığı ..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, —Zirve Yayınevi cinayeti sanığı Emre Günaydın ifadesinde; "... Ben 2006 yılı yaz aylarında Malatya Birlik Gazetesinde çalışırken Bülent Varol isimli bir şahıs ile tanıştım. Bu şahıs ile ... Hristiyanlık ve Misyonerlik ile ilgili konularda konuştuk ... o günlerde kendisi ile bir eve gittik. Bu ev bekar eviydi ... ben bu gittiğimiz ev nerdeydi hatırlamıyorum, tahminim paşa köşkü tarafında bir yerdi ... hatta eve giderken beni evin etrafındaki sokaklarda dolaştırarak götürmüştü ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar), Abdullah Atılgan, Levent Ercan Geleğen ve Hüseyin Yelki'nin beyanlarından; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Levent Ercan Gelegen'i 2002 yılından beri tanıdığı, Levent Ercan Gelegen'in o tarihlerde işsiz olması nedeniyle Eric Oosterbroke'den rica etmesi sonucu bu kişinin de Martin Delange ile görüşerek Mersin ilindeki Kayra Kitapevinde iş bulmasına yardımcı olduğu, Levent Ercan Gelegen'in Mersin ilinde Kayra Kitapevinde çalıştığı dönemlerde Abdullah Atılğan'a haber elemanı olarak bilgi aktardığı, bu hususu 4/53 Abdullah Atdğan'ın da doğruladığı, Daha sonra Martin Delange'nin Kayra Kitapevini Malatya iline taşıdığı, Levent Ercan Gelegen'in de Martin Delange ile birlikte Malatya iline geldiği, Levent Ercan Geleğen Malatya iline geldikten sonra Abdullah Atılğan'ın, Levent'in Malatya Jandarma İstihbarat birimi ile irtibat kurmasını ve buraya bilgi toplamasını sağladığı, Levent Ercan Gelegen'in burada Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünün haber elemanı Hüseyin Yelki ile birlikte çalışmalar yaptığı, Hüseyin Yelki'nin Kayra Kitapevinin şubesinin Malatya ilinde açılmasında Martin Delange'ye yardımcı olduğu, Kayra Kitapevinin daha sonra Zirve Yayıncılık ismini aldığı, zaten her iki yayınevinin aynı ofisi kullandıkları, Levent Ercan Geleğen ve Hüseyin Yelki tarafından elde edilen bilgi ve belgelerin Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne ulaştırıldığı, Levent'in Malatya İl Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı özellikle Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile irtibat halinde olduğu, Levent Ercan Gelegen'in Malatya dindeyken kaldığı bekar evine Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın Varol Bülent Aral tarafından götürüldüğü, Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi Martin Delange ile Levent Ercan Geleğen arasında problem çıkması nedeniyle Levent Ercan Gelegen'in tekrar Mersin iline döndüğü, bu hususu Abdullah Atılğan'ın da ayrıca doğruladığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "...ilk toplantıdan yaklaşık bir ay sonra yine Malatya'ya gittim. Yine... Ruhi Abat ve Murat Göktürk beni karşıladılar. Birlikte Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasına gittik. Toplantıdan önce Kayra ve Zirve Yayınevi hakkında hazırlamış olduğum dosyamı Mehmet Ülger'e teslim ettim. Toplantıda çalıştay olarak isimlendirdiğimiz ikinci Çalıştay toplantısında; ben, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'tan oluşan toplantı grubu ile birlikte Misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladık. Bu konudaki teklif de Mehmet Ülger'den gelmişti ... hazırlanan bu istihbari belgeler Mehmet Ülger'in hazırlayacağı brifinge temel oluşturduğu gibi aynı zamanda, benimde sonradan öğrendiğim Malatya'da yapılması planlanan, henüz ismi konulmayan eylem için dayanak teşkil edecekti ... Toplantı esnasında Murat Göktürk, toplantı salonuna gelerek "ARAL" isimli bir şahsın geldiğini haber verdi Bunun üzerine Mehmet Ülger, Murat Göktürk'e "VAROL BÜLENT ARAL MI?" diye sordu. O da, "EVET KOMUTANIM, BÜLENT VAROL ARAL" diye cevap verdi Bunun üzerine Mehmet Ülger oturduğu yerden kalkarak gelen şahsı karşıladı. Ancak toplantı salonuna almadı. Odanın girişinin sağ tarafında bir çay ocağı vardı. Ya buraya giderek ya da başka bir odaya geçerek yaklaşık yarım saat veya 45 dakika kadar görüştükten sonra bizim yanımıza geldi ... Ben bu şahsı hiç görmedim. Bu şalısın da cinayetle ilgisi 4/54 olabileceğini düşünüyorum... Tilman Geske'yi tanımadığımı, ancak kendisinin kim olduğunu öğrenebileceğimi söyledim. Tarsus'ta misyonerler arasında faaliyet yürüten haber elemanı olan Abdülkadir Öztoksoy isimli şahsı telefonla aradım ... aldığım ... bilgileri Mehmet Ülger'e aktardım ... Abdülkadir Öztoksoy'u toplantı anında kendime ait telefonla aramadım. O anda masa üzerinde bulunan şu an kime ait olduğunu tam olarak hatırlayamadığım birisine ait telefonla aradığımı hatırlıyorum ... telefonu bana Haydar Yeşil uzatmıştı. Bu sırada benim telefonum çantamda ve uzaktaydı... ne Haydar Yeşil Abdülkadir Öztoksoy'u ne de Abdülkadir Öztoksoy Haydar Yeşil ve ekibini tanımazdı... Saat 12:33'te yapılan birinci görüşme bu toplantı sırasında Tilman Geske hakkında Abdülkadir Öztoksoy'dan bilgi almak amacıyla yaptığım görüşmedir. Bu görüşmenin baz bilgisinin Fırat Mahallesi olarak görülmesi doğrudur. Çünkü biz bu toplantıyı eski Alayda yapmıştık ... saat: 14.44'te aradığım görüşme ise bizim yemek, yemek üzere bir restauranta gittiğimiz sırada yaptığım görüşmedir. Bu iki görüşme arasındaki 2 saat 11 dakikalık fark ile bu görüşmenin Turgut Özal Mahallesinden baz vermiş olması nedeni bundan kaynaklanmaktadır ... ikinci görüşmeyi... yapma nedenim Ruhi Abat'ın bana Kocaeli'nde bulunan Volfgang isimli Alman Misyoneri olan bir şahısı bana tanıyıp tanımadığımı sorması üzerine ... ikinci kez Abdülkadir Öztoksoy'u yine Haydar Yeşil'in telefonundan aradım... 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti öncesinde yapılan çalıştay toplantıları daha çok Mehmet Ülger'in, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı ve Jandarma Denetleme Başkanlığında sunacağı brifinge yönelik olarak belge hazırlanması şeklindeydi... Yapılan toplantı sonunda Mehmet Ülger'in çalışmaların gayet başarılı olduğunu, Çalıştayın misyonunu tamamladığını ve yapılan çalışmalarla ilgili de üst makamlara bilgilendirme yapacağını da ifade etti... İl Jandarma Komutanlığı'nda düzenlenen çalıştay toplantılarında ... Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve benim katıldığım ... bu 4'lü grub sürekli bulunuyordu. Zaman zamanda bu toplantılara Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Murat Göktürk katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunuyorlardı... Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifinge ilişkin çalışmalar 2. Çalıştay olarak belirttiğim toplantıda tamamlanmıştı... 11/02/2007 tarihi olabilir... Bu çalışma tamamlandıktan kısa bir süre sonra da Mehmet Ülger, Kayseri iline giderek misyonerlik konusunda yapılacak olan sansasyonel eyleme yönelik hazırlanan proje ve bu projenin alt yapısını oluşturan argümanlar ile ilgili Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında brifing verdi... brifingin tarihinin 15/02/2007 olması kuvvetle muhtemeldir ... birifingi verdiğini kesin olarak biliyorum. Çünkü tüm bu çalışmalar ve TUSHAD'tan gelen talimat bu doğrultudaydı... 4/55 Mehmet Ülger'e kullanması için çok sayıda resim ve vvord belgelerinden oluşan dijitalleri verdim... brifingin içeriğinde ... misyonerlerin, bölücü terör örgütü üyeleriyle birlikte hareket ettiği ... GOKAP'ın amacının Kürdistan'ın kurulması olduğu, misyonerlerin de Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ne hizmet ettiği hususları yer almaktadır ... AKP İktidarına, Fethullah Gülen cemaatinin misyonerlere büyük destek verdiğini ve bu misyonerlerin de PKK ile ilişkili olduğunu ortaya koyacak sahte belgeler hazırladık ... kendi isteğimle... teslim ettiğim ... flash bellek içerisinde belirttiğim konular ile ilgili belgeler mevcuttur... Mehmet Ülger, brifingi verdikten yaklaşık 1,5-2 ay sonra Malatya Zirve Yayınevine yönelik eylem gerçekleştirildi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. "CIVIK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde bulunan evrakların yapılan incelemesinde, Mehmet Ülger tarafından sunulduğu belirtilen brifing ile ilgili olarak; "... Malatya İl J.K.J.Kur.Albay Mehmet Ülger tarafından Kayseri J.Blg.K. ve J.Gn.lığı Denetleme Başkanına 2007 yılı Mart ayında brifing verildi Bu brifingden yaklaşık bir buçuk ay sonra misyoner cinayeti işlenmiştir. Bu brifingde öldürülen kişiler ile ilgili ve yaptıkları faaliyetleri ile ilgili olarak ayrıntılı raporlar bizzat Mehmet Ülger tarafından üstlerine sunulmuştur..." şeklinde ibarelerin bulunduğu görülmüştür. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın 02/02/2009 tarihli ifadesinde Hüseyin Yelki ve Varol Bülent Aral hakkında; " - Varol Bülent Aral isimli şüphelinin 2006 yılı Ekim ayında kendisini Hacı isimli bir şahısla tanıştırdığını, Hacı isimli şahsın aslında Hüseyin Yelki isimli Zirve Yayınevinde çalışan ayağı sakat olan şahıs olduğunu, bu ismi bildiği halde söylememesinin nedeninin; Varol Bülent Aral'dan korkması, kendisine ve ailesine zarar verebileceğini düşünmesi olduğunu..., Varol Bülent Aral'ın 2006 yılı Ekim ayında Malatya ilinden ayrılmasından sonra şüpheli Hüseyin Yelki ile bir çok kez buluştuğunu, buluşmaları çeşitli yerlerde yaptıklarını... Cinayet olayından yaklaşık 1,5 ay önce yani Ozan Dağhan Çobanoğlu ile internet aracılığı ile tanıştığı tarihten bir kaç gün önce Hüseyin Yelki 'nin kendisine "sen Necati ve Zirve Yayınevinde çalışanlarla tanışmanın başka bir yolunu bul benim aracılık etmem doğru olmaz, bu olayın benimle kesinlikle bir bağlantısının olmaması gerekir" dediğini, Hüseyin Yelki'nin misyonerlerin ülkeyi yıkmak istediklerini. Varol Bülent Aral'ı kastederek "Bülent abinin bunlarla bir mücadelesi var" şeklinde sözler söyler söylediğini.. .olaydan bir kaç gün önce Hüseyin Yelki'ye kendisinin niçin devreye sokulduğunu, Zirve Yayınevinin anahtarının kendisinde olduğunu, rahatlıkla buradaki bilgileri alıp Varol Bülent Aral'a verebileceğini, niçin kendisini bu amaçla kullanmak istediklerini sorduğunu, Hüseyin Yelki'nin "o gün orada kim varsa hiçbir delil bırakmayacaksınız" dediğini, daha sonra kendisine "vaz mı geçmek istiyorsun Emre" diye sorduğunu, "aslında vazgeçmek istemiyor da değilim" 4/56 dediğini, ayrıca "üniversitede iyi bir bölüm kazanmakta gözüm yok ancak beden eğitimi bölümünü kazanabilirim" dediğini, bunun üzerine Hüseyin Yelki'nin "Onu zamanında Bülent abine söyleyecektin dönüşü yok artık" dediğini. Varol Bülent Aral'ın Malatya'dan ayrılırken "bu işin sana havale edildiğini biliyorlar"dediğini, bu nedenle Hüseyin Yelki'nin bu şekilde konuştuğunu, tam olarak hatırlamamakla birlikte Nisan ayının ilk günlerinde Hüseyin Yelki'nin kardeşi olduğunu zannettiği şahsın kendisine "işin ayın 16'sından 18'ine alındığını" söylediğini, nedenini sormadığım, bu şahısla bu konuları kesinlikle konuşmadığını, bu şahsın sadece Hüseyin Yelki 'nin yerini söyleyip buluşmalarını sağladığını bu şahsı görse kesinlikle teşhis edebileceğini... Olay yerinden kaçtıktan sonra polisin kendilerini araması durumunda Hüseyin Yelki 'nin kendilerini bir kısım para ile firar ettireceğini, yakalandıkları takdirde ise Varol Bülent Aral'ın "Bülent abinin" devlet desteğini bekleyeceklerini, kendilerini olaya azmettirenlerin Varol Bülent Aral ile Hüseyin Yelki olduğu ¦ ¦¦" şeklinde beyanlarda bulunduğu, Tanık Orhan Kartal vermiş olduğu ifadesinde; "... Ben 2008 yılı 11 ve 12. aylarında Adıyaman E Tipi Kapalı Ceza E/l Koğuşunda yatıyordum. Bülent isimli bir tutuklu geldi. Belli bir süre geçtikten sonra kendisi ile arkadaş olduk ve konuştuk dertleştik kendisi bu sohbet esnasında Ergenekon adına çalıştığını Veli Küçük'e saygı duyduğunu, Devletin arkasında olduğunu Malatya'da Zirve Yayınevi diye geçen katliamı kendisinin yönlendirdiğini ve çocukların bir tavuğu bile öldürme cesaretinin olmadığını ve buna benzer katliamların yapılmasını uygun olacağını ve bunun için çaba harcayacağını Türkiye'de yalnızca Türklerin yaşaması gerektiğini diğer azınlıkların ise lerketmesini, terketmeyenlerin ise öldürülmesi gerektiğini söylüyordu. Ben de doğru olmadığını ve bunun Türklere zarar vereceğini söyledim. Kendisinin kaldığı koğuşta ... Fikrini onaylayan kimse olmadığı için bana fiziki herhangi bir tepki göstermedi. Ancak bu fikirler senin hayatını tehlikeye düşürür dedi. Kendisinin kültür düzeyi yüksekti ve gençleri etkileme kabiliyeti vardı. Ben bu kişi ile epey tartıştım ... kendisi ... Zirve Yayınevi katliamı yapan gençleri fikir ve ruh olarak yetiştirdiğini ve kendisiyle bağlantı kurdurmamak için keleş yakalatıp ceza evine girdiğini ve kendisi ceza evindeyken olayın yapıldığını söyledi. Hatırladığım kadarıyla bu şahısın soy ismi Varol veya Aral olabilir..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın 18/05/2007 tarihinde Malatya Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "... Hristiyanlıkla ilgili araştırmalarımda ... Ozan bana Malatya'da yönlendireceği kişi olacağını, ayrıca Kocaeli ilinde Wolfgang isimli şahsın bulunduğunu ... söyledi ... Ozana cep telefonumu da verdim, birkaç gün sonra benim cep telefonuma "Emre, ben Necati'yim. fVolfgang'ııt bacanağıyım, bizim yerimiz Zirve Yayıncılık" diye mesaj geldi, ben bir hafta sonra Zirve Yaymağa giderek, Necati isimli şahıs ile tanıştım ... Wolfgang'm Amerika ve İsrail'in görevlendirdiği önemli bir kişi olduğunu, bunun da bir misyonerlik faaliyeti yürüttüğünü, Malatya'daki ayağının ise Necati olduğunu, Uğur söylüyordu ... ayrıca olay yerinde bilgileri alıp sorgulama yaptıktan sonra IVolfgang'ın da adresini bulsaydım Kocaeli'ne gidecektim, ona da hesap sorup arkasını öğrenmeyi düşünüyordum ..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Hamit Çeker 21/04/2007 tarihli Emniyet 4/57 Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "... Yaklaşık olarak 4 ay kadar önce Emre Günaydın'ın kaldıkları yurtta bulunan sigara içme odasında... 'Ülkemizde misyonerlik faaliyetlerinin çok arttığını ... misyonerlerin İzmit ilinden yönetildiğini ve başlarında VOSVANG olduğunu, asıl amacının Malatya'daki misyonerleri öldürdükten sonra gidip gerekirse tek başına bu şahsı da öldürmek olduğunu, .. söylediği ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. HTS kayıtlarının incelemesinde; "10/02/2007 - 15/03/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulundukları, —İlker Çınar'ın; 10/02/2007 günü Tarsus ilçesinde bulunduğu, akşam saat:22.00 sıralarında Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, 11/02/2007 günü sabah saat:06.15'te Malatya iline indiği, 12/02/2007 günü akşam saat:20.30'a kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra Malatya otogarından otobüs ile Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı, 13/02/2007 günü Tarsus ilçesine ulaştığı, bu tarihten 15/03/2007 tarihinde kadar Tarsus ilçesinde kaldığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, sadece 15/02/2007 günü Sivas üzerinden Kayseri iline gittiği, 18/02/2007 tarihine kadar burada kaldıktan sonra bu tarihte akşam saatlerinde Malatya iline döndüğü, 15/03/2007 tarihine kadarda Malatya ilinde kaldığı, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ilinde bulunduğu, —Adil Akçay'ın; Artvin ilinde bulunduğu, —Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Hüseyin Yelki'nin: Malatya ilinde bulundukları tespit edilmiştir. "10/02/2007 - 15/03/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -10/02/2007 günü; 11 kez İlker Çınar, 3 kez Haydar Yeşil, 5 kez Mehmet Ülger, 1 kez de Adem Gedik ile, 4/58 -11/02/2007 günü; Saat:Ü6.12,06.26,07.19'da 3 kez Adem Gedik, Saat:06.15,06.25,06.29.13,06.29.34'de 4 kez İlker Çınar, Saat: 10.33, 12.27'den 2 kez Haydar Yeşil, Saat: 12.11,15.09 ve 17.08'de 3 kez Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, -12/02/2007 günü; Saat:07.28, 09.24, 09.51, 10.09, 19.06, 20.18'de 6 kez Haydar Yeşil ile görüştüğü, Saat:17.26'da Adem Gedik'e mesaj attığı, Saat:17.48'de bir kez İlker Çınar, Saat:22.05 ve 22.14'de 2 kez Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, -13/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; 137 kez İlker Çınar, Birçok kez de Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Adem Gedik, Abdullah Atılgan ile görüşmeler yaptığı, —İlker Çınar'ın; -10/02/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:11.29, 15.14, 15.23, 15.36, 15.39, 15.56, 15.58, 16.03, 16.31 ve 21.30'da 10 kez Ruhi Abat ile, -11/02/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:06.15,06.25,06.29.13, 06.29.34'de 3 kez Ruhi Abat ile, -12/02/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:12.12'de 1 kez Hakan Çevikoğlu, Saat: 16.14 ve 20.12'de 2 kez Murat Göktürk, Saat:17.48'de Ruhi Abat ile, -13/02/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:13.02,13.58, 20.38, 22.21, 22.57, 23.53'te 6 kez Ruhi Abat, Saat:15.05'te 1 kez Hakan Çevikoğlu ile, -14/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; 137 kez Ruhi Abat, Birçok kez de Abdullah Atılgan, Murat Göktürk, Hakan Çevikoğlu, Sinan Yorulmaz, Kadir Albayrak, Zekeriya Beyaz ile görüşmeler yaptığı, 4/59 —Mehmet Ülger'in; -10/02/2007 günü; 6 kez Ruhi Abat, 1 kez'de Mehmet Çolak ile, -11/02/2007 günü; Saat:12.11, 15.09 ve 17.18'de 3 kez Ruhi Abat, Saat:12.14 ve 14.09'da 2 kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:18.12'de 1 kez Mehmet Çolak ile, -12/02/2007 günü; Saat:11.22'de 1 kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Saat:11.27'de 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat: 16.30, 20.16 ve 23.21'de 3 kez Haydar Yeşil, Saat:22.05 ve 22.14'de 2 kez Ruhi Abat ile, -13/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Ruhi Abat, Aykut Saka, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve İnönü Üniversitesi Santralı ile birçok kez görüşmeler yaptığı, -15/02/2007-18/02/2007 tarihleri arasında; Saat: 15.00 sıralarında Malatya ilinden çıkarak Kayseri iline gittiği, 18/02/2007 günü saat: 15.00 sıralarında yola çıkarak tekrar akşam Malatya iline döndüğü, Kayseri iline gidip gelmesi sırasında kullanmakta olduğu 2 telefonuda yanında götürdüğü, —Haydar Yeşil'in; -10/02/2007 günü; 3 kez Ruhi Abat, 5 kez'de Adem Gedik ile, -11/02/2007 günü; Saat:10.03,10.35'te 1 kez Ruhi Abat, Saat:10.35, 22.24'te 2 kez Adem Gedik, Saat:20.38, 22.55'te 2 kez Mehmet Çolak, Saat:22.19'da Murat Göktürk ile, -12/02/2007 günü; Saat:07.28, 09.24, 09.51, 10.09, 19.05, 20.18'de 6 kez Ruhi Abat, Saat:12.33, 14.44'de 2 kez Abdülkadir Öztoksoy, Saat:16.15, 17.51 2 kez Adem Gedik, Saat:16.18, 16.31, 16.32'de3 kez Murat Göktürk, 4/60 Saat:16.30, 20.16, 23.21'de 3 kez Mehmet Ülger ile, -13/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Aykut Saka, Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -11/02/2007 günü; Saat:22.19'da 1 kez Haydar Yeşil, Saat:22.20'de 1 kez Adem Gedik ile, -12/02/2007 günü; Saat: 10.07,16.21,16.44, 20.27, 20.07'de 5 kez Adem Gedik, Saat:16.18,16.31,16.32'de 3 kez Haydar Yeşil, Saat:16.41, 16.47, 16.55'de 3 kez Abdullah Atılgan ile, -13/02/2007-14/03/2007 tarihleri arasında; Haydar Yeşil, Adem Gedik, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak ile birçok kez, -15/03/2007 günü; Saat:16.32,17.04'de 2 kez Altın Kaysı Oteli, Saat:16.52,18.40, 19.33'te 3 kez Haydar Yeşil, Saat:17.52'de 1 kez Adem Gedik ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; -10/02/2007 günü; Saat:21.43'te 1 kez Mehmet Ülger ile, -11/02/2007 günü; Saat:18.12'de 1 kez Mehmet Ülger, Saat:20.38, 22.55'te 2 kez Haydar Yeşil ile, -12/02/2007 günü; Saat:12.11'de 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:19.08, 19.09,19.33'te 3 kez Haydar Yeşil ile, -13/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Suat Er, Ruhi Polat ve İl Jandarma Genel Komutanlığı ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Mersin ilinde bulunduğu sırada birçok kez Murat Göktürk, Ruhi Abat, İlker Çınar ile 4/61 görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; -10/02/2007 günü; Saat:14.12, 21.50,22.36,23.02,23.1 l'de 5 kez Haydar Yeşil, Saat:21.46'da 1 kez Ruhi Abat ile, -11/02/2007 günü; Saat:06.12,06.26,07.19'da 3 kez Ruhi Abat, Saat: 11.35, 22.24'de 2 kez Haydar Yeşil, Saat:22.22'de 1 kez Murat Göktürk ile, -12/02/2007 günü; Saat:10.07, 16.21, 16.44, 20.07, 20.08'de 5 kez Murat Göktürk, Saat:16.15,17.51'de2 kez Haydar Yeşil, Saat: 17.26.32, 17.26.34'de 2 kez Ruhi Abat ile, -13/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; l'er kez Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, —Emre Günaydın'ın; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Kürşat Kocadağ, Hamit Çeker ile bir çok kez, -13/03/2007 günü; 3 kez Ruhi Abat'ın görev yaptığı İnönü Üniversitesi santralı ile, -15/03/2007 günü; 5 kez Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Limited Şirketi, 1 kez babası Mustafa Günaydın, 3 kez de Mehmet Çolak ile irtibatlı olan Ruhi Polat ile görüşmeler yaptığı, —Abuzer Yıldırım'ın; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Emre Günaydın, 1 kez de Salih Gürler ile görüşmeler yaptığı, 4/62 —Salih Gürler'in; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Emre Günaydın, Kürşat Kocadağ, 1 kez de Abuzer Yıldırım ile görüşmeler yaptığı, —Cuma Özdemir'in; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Emre Günaydın ile görüşmeler yaptığı, —Hamit Çeker'in; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Emre Günaydın, 1 kez de Kürşat Kocadağ ile görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; -10/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında; Maktuller Uğur Yüksel, Necati Aydın, Angus VVilliam Raid, Gökhan Talaş ve Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, teslim ettiği Haslı bellekteki belgeler, ihbar mektubundaki bilgiler ve 10/02/2007 tarihinden 15/03/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, İlker Çınar, Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtildiği gibi yoğun telefon görüşmelerinin olduğu, 10/02/2007 günü; Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Ülger ve Adem Gedik arasında gerçekleşen yoğun telefon görüşmeleri sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın gece saat:22.00 sıralarında Tarsus ilçesinden otobüs ile yola çıkarak 11/02/2007 günü saat: 06.15 sıralarında Malatya iline geldiği, Malatya iline gelir gelmez Ruhi Abat'ı aradığı, bu aramanın hemen akabinde Ruhi Abat'ın Adem Gedik'i aradığı ve Adem Gedik'le buluşarak Murat Göktürk ile birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan aldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 11/02/2007 gününden 12/02/2007 günü saat:20.30'a kadar Malatya ilinde kaldığı, kaldığı bu süre zarfında Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasında düzenlenen ve ifadesinde belirttiği 2. Çalıştay toplantısının yapıldığı, Bu toplantıya yine Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker 4/63 Çınar)'ın katıldığı, toplantı öncesi Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Kayra ve Zirve Yayınevleri ile ilgili hazırladığı dosyayı Mehmet Ülger'e teslim ettiği, daha sonra toplantıda Mehmet Ülger'in teklifi üzerine Misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıkları, Toplantı sırasında Murat Göktürk'ün toplantı salonuna gelerek Mehmet Ülger'e Varol Bülent Aral'ın geldiğini belirtmesi üzerine Mehmet Ülger'in toplantı salonunun dışına çıkarak ayrı bir yerde Varol Bülent Aral ile yaklaşık 45 dakikalık bir görüşme yaptığı, Varol Bülent Aral'ın, Mehmet Ülger ile yaptığı bu görüşmeden bir kaç gün sonra 13/02/2007 gününü 14/02/2007 gününe bağlayan gece yarısı saat:01.30 sıralarında Adıyaman ilinde güvenlik güçlerince şüphe üzerine durdurulduğu, yapılan üst aramasında bir adet ruhsatsız kaleşnikof tüfek ve bu tüfeğe ait mermiler ile birlikte yakalanarak gözaltına alındığı, daha sonra da 15/02/2007 tarihinde tutuklanarak Adıyaman Ceza İnfaz Kurumuna konulduğu, Varol Bülent Aral bu olayla ilgili yaptığı savunmasında, 13/02/2007 günü saat: 19.00-19.30 sıralarında Göle Batmaz caddesi üzerinde 10 yaşlarında bir erkek çocuğunun elinde silah gördüğünü, çocuğa durmasını söylemesi üzerine çocuğun kaçarken silahı düşürdüğünü, kendisininde bu silahı alarak kontrol ettiğinde silahın kaleşnikof silah olduğunu gördüğünü, bu silahı ne yapması gerektiğini düşünerek şehir merkezinde dolaştığı sırada güvenlik güçlerince yakalandığını belirttiği, Cumhuriyet Başsavcılığımıza ifade veren tanık Adıyaman beyanında, Mehmet Ülger'in Fatih Hilmioğlu'na yönelik gerçekleştirilmesi planlanan suikast eylemi ile ilgili temin edilecek olan kaleşnikof silahı Mehmet Çolak veya kendisinin Adıyaman ilinden getirebileceğini belirttiği, Varol Bülent Aral'ın 2. Çalıştay toplantısına gelerek Mehmet Ülger'le özel olarak görüşmesi, tanık Adıyaman'ın Mehmet Ülger'in Adıyaman ilinden kaleşnikof silah temin edebileceğine ilişkin beyanı ve Varol Bülent Aral'ın 2. Çalıştay toplantısının hemen akabinde 13/02/2007 gününü 14/02/2007 gününe bağlayan gece yarısı saat:01.30 sıralarında Adıyaman ilinde güvenlik güçlerince kaleşnikof silah ile birlikte yakalanması hususları birlikte değerlendirildiğinde; Zirve Yayınevi cinayetinden dolayı azmettirici olarak yargılaması devam eden Varol Bülent Aral'ın, 12/02/2007 tarihinde 2. Çalıştay toplantısı esnasında Mehmet Ülger ile ayrı bir yerde özel olarak yaptığı görüşme sırasında Mehmet Ülger'den aldığı talimat doğrultusunda Adıyaman iline gittiği, Mehmet Ülger'in silah temin edebileceği bir yerden kaleşnikof silahı teslim aldığı, daha sonra yine aynı talimat doğrultusunda kendisini bilerek güvenlik güçlerine yakalatmak için bir kimsenin kaleşnikof bir silahla dolaşmaması gereken muhit ve saatlerde dolaşarak üzerine şüphe çekmek suretiyle güvenlik güçlerine özellikle kendisini yakalattığı ve daha sonra cezaevine konulduğu, Bundaki amacın ise Zirve Yayınevi cinayeti sanığı Emre Günaydın ile irtibatı olan 4/64 Varol Bülent Aral'ın, Emre Günaydın'ı Zirve Yayınevi cinayeti hususunda ikna ve motive ettikten sonra kendisinin cinayetle olan irtibatını perdelemek, gizlemek ve ilerde cinayetle ilgisine ilişkin iddiaları çürütmek amacıyla Mehmet Ülger'in talimatı doğrultusunda bilinçli bir şekilde cezaevine girmesinin sağlanması olduğu, Varol Bülent Aral'ın yakalatmış olduğu kaleşnikof silahla ilgili olarak savunmasında belirttiği 10 yaşındaki bir çocuktan saat: 19.00-19.30 sıralarında silahı alması ile yakalanması arasında 6-6,5 saatlik bir süre farkının bulunması, bu hususun hayatın olağan akışına ters düşmesi, bu süre zarfında rahatlıkla kaleşnikof silahı güvenlik güçlerine teslim edebilmesi, Varol Bülent Aral'ın söz konusu silah nedeniyle Adıyaman 2 Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılaması neticesi mahkemece bu savunmaya itibar edilmeyerek mahkumiyeti cihetine gidilmesi, verilen bu kararın sanık tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmesi hususları dikkate alındığında yapmış olduğu savunmasının inandırıcı olmadığı, bilinçli olarak kendisini güvenlik güçlerine yakalatarak cezaevine girdiği hususunu desteklediği, Bu hususu destekleyen başka bir delilin de 17/03/2007 tarihinde yapılan toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorması üzerine Ruhi Abat'ın, "EMRE GÜNAYDININ EYLEM İÇİN HAZIR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPILACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KA YISI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDININ DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" şeklinde söylemesi olduğu, bu durumun Ruhi Abat ile Varol Bülent Aral'ın birlikte Zirve Yayınevi cinayeti için Emre Günaydın'ı ikna ve motive ettiklerini, Varol Bülent Aral'ın cezaevine girmesinden sonra da Emre Günaydın ile olan irtibatı Ruhi Abat'ın devam ettirdiğini gösterdiği, ayrıca Ruhi Abat'ın 03/02/2007 günü Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile telefonla ve yüzyüze görüşmesinin de bu hususu doğruladığı, Varol Bülent Aral'ın, Emre Günaydın'ı Hüseyin Yelki ile tanıştırdığı, Emre Günaydın'ın Hüseyin Yelki ile tanışması sonrası bu kişiyle birçok kez görüştüğü, Hüseyin Yelki, cinayetteki bağlantısının ortaya çıkmasını istememesi nedeniyle Emre Günaydın'dan Zirve Yayınevi ve burada çalışanlarla tanışmasının başka bir yolunu bulmasını istediği, bunun üzerine Emre Günaydın'ın İnternetten Ozan takma isimli bir şahısla irtibata geçtiği, bu kişinin yönlendirmesi ile Zirve Yayınevinde çalışan maktul Necati Aydın ile tanıştığı ve bu sayede Zirve Yayınevine gidip gelmeye başladığı, bu hususları Emre Günaydın'ın da ayrıca kabul ettiği, Hüseyin Yelki'nin, Emre Günaydın'a misyonerlerin ülkeyi yıkmak istediklerini belirterek Varol Bülent Aral'ın misyonerlerle mücadelesinin olduğunu söylediği, Emre Günaydın'ın Hüseyin Yelki'ye olaydan kısa bir süre önce Zirve Yayınevinin anahtarının kendisinde olduğunu, Zirve Yayınevindeki belgelerin rahatlıkla kendisi tarafından alınarak Varol Bülent Aral'a verebileceğini, buna rağmen kendisinden neden böyle bir talepte 4/65 bulunulduğunu sorduğu, Hüseyin Yelki'nin de kendisine amaçlarının yalnızca belgeleri almak olmadığını, asıl amaçlarının Zirve Yayınevinde bulunan kişilere bir eylem yapmak olduğunu ve geride hiçbir delilin bırakılmaması gerektiğini söylediği, Emre Günaydın'ın eylemi yapma konusunda tereddüt göstermesi üzerine Hüseyin Yelki'nin, Varol Bülent Aral'ın Malatya ilinden ayrılırken eylemi kendisine havale ettiğini, artık vazgeçmesinin mümkün olmadığını ve bu durumu azmettiricilerin de bildiğini söylediği, daha sonra da Hüseyin Yelki'nin kardeşi olarak bildiği kişi tarafından Emre Günaydın'a azmettiriciler tarafından eylemin ayın 16'sından 18'ine alındığının söylendiği, ayrıca eylem sonrası olay yerinden kaçmaları halinde Hüseyin Yelki'nin asli failleri firar ettireceği, yakalanmaları halinde ise Varol Bülent Aral'ın bu kişilere diğer gerçek azmettiriciler aracılığıyla devlet desteği sağlayacağını belirterek olayı azmettirenlerin Varol Bülent Aral ile Hüseyin Yelki olduğunu söylediği, Tanık Orhan Kartal'ın Adıyaman E-Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı dönemde Varol Bülent Aral'ın kendisine, bir sohbet esnasında kendisinin Ergenekon adına çalıştığını, Veli Küçük'e saygı duyduğunu, Devletin arkasında olduğunu, Malatya Zirve Yayınevi katliamını kendisinin yönlendirdiğini, çocukların bir tavuğu bile öldürme cesaretlerinin olmadığını, buna benzer katliamların yapılmasının uygun olacağını, bunun için çaba harcayacağını, Türkiye'de yalnızca Türklerin yaşaması gerektiğini, diğer azınlıkların terketmesini, terketmeyenlerin ise öldürülmesi gerektiğini söylediğini, kendisinin de bu fikri onaylamaması üzerine Varol Bülent Aral'ın bu fikirlerin kendisinin hayatını tehlikeye düşüreceğini, Zirve Yayınevi katliamını yapan gençleri fikir ve ruh olarak yetiştirdiğini, kendisiyle bağlantı kurdurmamak için keleş yakalatıp cezaevine girdiğini ve kendisi cezaevindeyken olayın yapıldığını söylediği, ayrıca tanığın Varol Bülent Aral'ın kültür düzeyinin yüksek olduğunu, gençleri etkileme kabiliyetinin bulunduğunu belirttiği, Tanık Burak Doğan'ın Mahkeme aşamasında ki beyanlarından, Varol Bülent Aral'ın Zirve Yayınevine yönelik eylemi Emre Günaydın'dan önce tanık Burak Doğan'a teklif ettiği, ancak bu kişinin yapılan bu teklifi kabul etmediğinin anlaşıldığı, Emre Günaydın, tanıklar Burak Doğan ve Orhan Kartal'ın beyanları bir arada değerlendirildiğinde; Zirve Yayınevi cinayetinin Ergenekon Terör Örgütünün planlı bir eylemi olduğu, bu eylemin Varol Bülent Aral tarafından öncelikle Burak Doğan'a teklif edildiği, ancak bu kişinin teklifi kabul etmediği, bunun üzerine Varol Bülent Aral'ın bu eylem için Emre Günaydın ve arkadaşlarını fikir ve ruh olarak hazırladığı, bu hazırlığı tamamlandıktan sonra daha önce de ispatlandığı üzere olayın asıl azmettiricileri arasında yer alan Mehmet Ülger'in, Varol Bülent Aral'a 12/02/2007 tarihinde verdiği talimat doğrultusunda, Varol Bülent Aral'ın 13/02/2007 tarihinde Adıyaman iline giderek Mehmet Ülger'in belirttiği yerden kaleşnikof marka silahı aldığı, daha sonra kendisini bilerek ve isteyerek güvenlik güçlerine yakalatıp cezaevine girdiği, böylelikle eylem tarihinde cezaevinde bulunarak eylemin azmettiricileri arasında olduğuna dair şüpheleri ortadan kaldırmayı hedeflediği, aynı zamanda da bu yolla kendisi üzerinden diğer gerçek azmettiricilere ulaşılmasını engellediği, Yine iddianamenin ilgili bölümlerinde ispatlandığı üzere Hüseyin Yelki'nin 4/66 Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Zirve Yayınevine haber elemanı olarak yerleştirildiği, Hüseyin Yelki ile olan irtibatın Murat Göktürk üzerinden sağlandığı, Varol Bülent Aral cezaevine girdikten sonra Emre Günaydın ile olan irtibatı Hüseyin Yelki'nin devam ettirdiği, hatta Emre Günaydın'ın eylemi gerçekleştirme yolunda dönem dönem bozulan motivasyonunun Hüseyin Yelki tarafından tekrar yerine getirildiği, Zirve Yayınevine yönelik eylem tarihinin 16/04/2007 tarihinden 18/04/2007 tarihine alınmasından bilgi sahibi olan Hüseyin Yelki'nin de, Varol Bülent Aral gibi olayın azmettiricileri içerisindeki rolünün ortaya çıkmasının engellenmesi için, Hüseyin Yelki'nin Emre Günaydın'dan Zirve Yayınevi ve bu yayınevinde çalışan Necati Aydın ile irtibat kurulmasının kendisi üzerinden değil, başka yoldan sağlamasını istediği, ayrıca olması gereken bir ameliyatın tarihini de özellikle cinayet tarihine yakın tarihlere alarak olaydan 3 gün önce 15/04/2007 tarihinde Pegasus hava yollarına ait uçakla İstanbul iline gittiği, cinayet gününden bir gün önce Murat Göktürk, maktul Uğur Yüksel ve Zirve Yayınevi ile telefonla görüşmeler yaptığı ve mesajlaşmalarda bulunduğu, cinayetin olduğu 18/04/2007 tarihinde ise sabah saatlerinde Malatya iline döndüğü, döndükten sonra eylemin yapılacağı hususunda bilgisinin olması nedeniyle evinden akşam saatlerine kadar ayrılmadığı, böylelikle eylem tarihi öncesi İstanbul ilinde bulunarak eylemin azmettiricileri arasında olduğuna dair şüpheleri ortadan kaldırmayı hedeflediği, aynı zamanda da bu yolla kendisi üzerinden diğer gerçek azmettiricilere ulaşılmasını engellediği, 12/02/2007 günü yapılan Çalıştay toplantısı sırasında ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, maktullerden Tilman Geske'yi tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Abdülkadir Öztoksoy isimli kişiden bu kişi ile ilgili bilgi alabileceğini belirterek telefonunu biraz ileride bulunan çantasından almak için yerinden kalktığı sırada Haydar Yeşil'in, masanın üzerinde bulunan ve kendisine ait olan 5053470289 hatlı telefonunu Deniz Uygar (İlker Çınar)'a vererek bu telefondan arayabileceğini söylediği, bunun üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Haydar Yeşil'e ait bu telefon ile saat: 12.33 sıralarında Abdülkadir Öztoksoy'u arayarak Tilman Geske hakkında aldığı bilgiyi toplantıda bulunanlara aktardığı, bu sırada telefonun Jandarma Komutanlığının eski binasının bulunduğu Fırat Mahallesinden sinyal verdiği, Toplantının devamında toplantıya katılanların yemek yemek için dışarıya çıktıklarında Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Kocaeli'nde bulunan Volfgang isimli Alman Misyoneri olan bir şahısı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Deniz Uygar (İlker (ınar)'ın saat: 14.44 sıralarında yine Haydar Yeşil'e ait telefonla ikinci kez Abdülkadir Öztoksoy'u aradığı, Volfgang hakkında almış olduğu bilgileri de diğerlerine aktardığı, Haydar Yeşil'e ait telefondan Abdülkadir Öztoksoy ile yapılan bu 2 görüşme dışında başka bir görüşmenin bulunmadığı, bu durumun 12/02/2007 tarihinde Haydar Yeşil'in telefonundan Abdülkadir Öztoksoy ile yapılan bu 2 görüşmenin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği gibi kendisi ile Abdülkadir Öztoksoy arasında gerçekleştiğini, Haydar Yeşil ile Abdülkadir Öztoksoy arasında bir tanışıklığın bulunmadığını herhangi bir tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya koyduğu, 4/67 Emre Günaydın'ın Kocaeli ilinde VVolfgang isimli şahısla ilgili verdiği beyanlar ile Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Wolfgang hakkında sorular sorması hususu birlikte düşünüldüğünde, gerçek azmettiricilerin Emre Günaydın üzerinden VVolfgang içinde bir eylem planlarının olduğunu ve Emre Günaydın ile Ruhi Abat arasında irtibat olduğunu gösterdiği, 12/02/2007 günü Çalıştay Toplantısı tamamlandıktan sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın saat:20.30 sıralarında tekrar Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı, 13/02/2007 günü de Tarsus ilçesine ulaştığı, 13/02/2007-15/03/2007 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'m Ruhi Abat ile 137 kez görüşme yaptığı, aynı zamanda bu süre zarfında Abdullah Atılgan, Murat Göktürk, Kadir Albayrak ve Zekeriya Beyaz ile sürekli irtibat hallinde olduğu, bir ay gibi kısa bir süre zarfında bu kişiler arasında bu kadar yoğun görüşme yapılmasının oldukça dikkat çekici olduğu, Mehmet Ülger'in 2. Çalıştay toplantısından sonra 15/02/2007 günü saat: 15.00 sıralarında Malatya ilinden yola çıkarak Kayseri iline gittiği, 18/02/2007 günü saat: 15.00 sıralarına kadar bu ilde kaldığı, bu süre zarfında misyonerlik konusunda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında geçen ve ihbar mektubunda da aynı konuya değinilen brifing verme olayının gerçekleştirildiğinin değerlendirildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği "Team 2GB" ibareleri bulunan flashdiskİ içerisinde bulunan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI.doc" isimli word dosyasında ve ihbar ekinde gönderilen CD'de yer alan belgelerde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği brifing ile ilgili Misyonerlerin Bölücü Terör Örgütü Üyeleriyle birlikte hareket ettiği, onlara destek verdiği, GOKAP'ın amacının Kürdistan'ın kurulması olduğu, Misyonerlerin de Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ne hizmet ettiği konularında belgelerin bulunduğunun belirlendiği, Bu dönemde Mehmet Çolak'ın, Zirve Yayınevi cinayetinin sanıklarından Emre Günaydın'ın irtibat halinde olduğu Suat Er ve Ruhi Polat ile irtibat halinde olması, Murat Göktürk'ün, Zirve Yayınevinde çalışanların ve maktullerin bazı programları ile 2006 yılbaşında Noel kutlamalarını düzenledikleri Altın Kayısı Oteli ile saat: 16.32, 17.04'de 2 kez irtibat kurduktan sonra saat: 16.52, 18.40, 19.33'te 3 kez Haydar Yeşil ve 1 kez de saat:17.52'de Adem Gedik ile görüşmesinin bulunmasının ayrıca dikkat çekici olduğu, Deniz Uygar (İker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği gibi Mehmet Ülger'in, 15/02/2007 tarihinde Kayseri ilinde verdiği brifingten yaklaşık 2 ay sonra 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevine yönelik eylemin gerçekleştirildiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde brifing verdiğine ilişkin ihbarda yer alan bilgiler ve ihbar ekinde yer alan CD'de bulunan brifing ile ilgili belgeler doğrulanmıştır. 4/68 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden önce Murat Göktürk, dolmuşta gittiğim sırada beni ... telefonla aradı ... 1. Çalıştay toplantısı sırasında bana teslim edilen, ancak numarasını hatırlayamadığım telefon numarasını... aramış olabilir... Dolmuşda olduğum için ... kendisini ... arayacağımı söyleyerek telefonu kapattım Eve gittikten sonra akşam saatlerinde yapmış olduğumuz görüşmede, Ruhi Abat hakkında bazı hoş olmayan sözler söyledi, beni dikkatli olmam konusunda uyardı. Ben de Murat Göktürk'ün bu beyanlarını telefonda Ruhi Abat ile paylaşınca, Ruhi Abat bana Malatya iline gelerek aynı sözleri birde Mehmet Ülger'e anlatmamı istedi... Görüşme tarihinden yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra toplantı için Malatya'ya gittiğimde II Jandarma Komutanlığında Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil'in ve benim katılmış olduğum toplantıda, Ruhi Abat bana, "MURAT'IN SANA SÖYLEDİĞİNİ AĞA'YA DA SÖYLESENE SANA NE DEDİ" dedi, bende ... Murat'ın bana söylediklerini Mehmet Ülger'e anlattım... Malatya iline gidişim 17/03/2007 tarihi olması kuvvetle muhtemeldir... Ayrıca yapılması planlanan toplantıyı da gerçekleştirdik. Bu gelişimde... Malatya'da yapılacak sansasyonel eylemin ne olacağı, bu yapmış olduğumuz çalışmaların ne için kullanılacağını sordum. Mehmet Ülger'de bana, "TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ÖNLENMESİ VE MİSYONERLERE BİR GÖZDAĞI VERMEK İÇİN ZİRVE YAYINEVİ İLE İLGİLİ NECATİ AYDIN, TİLMAN GESKE, UĞUR YÜKSEL'E YÖNELİK BİR KORKUTMA YAPACAKLARINI, BUNUN DA YUKARIDAN GELEN BİR TALİMAT OLDUĞUNU, BELİRTTİĞİM ŞAHISLARA YÖNELİK YAPILACAK KORKUTMA FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ ALT YAPI ÇALIŞMALARININ DEVAM ETTİĞİNİ, YİNE HAZIRLANAN PROJENİN TASLAĞI İLE İLGİLİ OLARAK ÜST MAKAMLARA DA BRİFİNG ADI ALTINDA BİLGİ VERECEĞİNİ" söyledi. Yapılan toplantı esnasında Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorduğumda Ruhi Abat, "EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZIR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPILACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KA YISI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" söyledi Ayrıca Emre Günaydın'ın eyleme kadar ki süreçte Zirve Yayınevinde çalıştığını bildiğim, toplantıda da ismi geçen Hüseyin Yelki aracılığıyla oradaki şahıslarla ilgili bilgilendirildiğini düşünüyorum ... Hüseyin Yelki ile ilgili cinayet öncesinde Mehmet Ülger ile yapmış olduğumuz bir görüşmede bana, "HÜSEYİN YELKİ'Yİ TANIYOR MUŞSUN, VAFTİZİNDE BULUNMUŞSUN, VAFTİZ BELGESİNDE SENİN İMZAN VAR" dedi Ben kendisine onun gibi birçok insanın vaftizinde bulunduğumu ve dolayısıyla şahısla tanışmış olabileceğimi söyledim. 4/69 Mehmet Ülger'in sorularından Hüseyin Yelki'yi tanıdığını, Mehmet Ülger ve ekibine hizmet ettiğini ... haber elemanı olarak çalıştığını biliyorum. Bu kişiyi Zirve Yayınevine yerleştirenlerin Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu düşünüyorum ... Murat Göktürk'ün olay sonrası Hüseyin Yelki ile hiç irtibat kurmaması ise amaçlarına ulaşmış olmaları nedeni ile dikkat çekmemek için olduğunu düşünmekteyim... Yapacağımız görüşmelerin deşifre olmaması ve gizli kalması amacıyla ... bana, 17/03/2007 tarihindeki toplantı sırasında 5435917614 numaralı hattın ve Nokia marka bir telefon verilmiş olması imkan dahilindedir. Aldığım hatları ve telefonları fazla gecikmeden 3-4 gün içerisinde kullanmaya başlıyordum ... Daha sonra toplantı bitimi Tarsus ilçesine döndükten sonra Ruhi ABAT beni telefonla aradığında Mehmet Ülger'i kastederek Murat için "ALTINA İŞETTİ, İŞETTİ ONU" dedi... Murat Göktürk, Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden sonra da kısa bir süre çalıştay toplantılarına katılmış daha sonra ekipten çıkartılmıştı ... Murat Göktürk gittikten sonra Ruhi Abat ile yapmış olduğumuz görüşmelerde Murat Göktürk'ü eleştirmek babında kendisinin Arap ve Alevi olduğu, uyumsuz olduğu, bu tip insanlarda milli ve manevi duyguların gelişmemiş olduğu şeklinde beyanlarda bulunuyordu. Murat Göktürk'de cinayet öncesinde ve sonrasında faaliyetlerde bulunmuş biridir. Ruhi Abat hoşlanmadığı kimseler hakkında ya milliyeti ya da inancı ile ilgili aşağılayıcı sözler kullanıyordu. Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda yaptığımız laboratuar çalışmalarına o dönemde bu karakolda görevli 2005/332 sicil numaralı Ahmet Büyük çıı Ilı a isimli uzman çavuş tanık olmuştur. Kendisi... 05056711475 numaralı telefon hattını kullanmaktadır ... Malatya iline gelişlerimde ... 5357460093 numaralı telefonu yanımda getirmediğim zamanlar olduğu gibi özel hattı dahi getirmediğim olmuştur... Ruhi Abat ile ... 2009 Hazirandan sonra da bazen oğlunun kullandığı 5394388602 nolu telefon numarasından bazen de ... karısı Kevser Abat'ın adına kayıtlı... 5056313181 nolu telefon numarasından görüşmelerimiz olmuştur... Ayrıca boşandığım eşim Nergis Uzuçar adına kayıtlı 05059243122, 05059243123, 05072218434 numaralı telefon hatları ile de belirttiğim şahıslarla görüşmelerim olmuştur. Ben, Mehmet Ülger'in, Kayseri iline iki kez gittiğini hatırlıyorum. Bu gidişlerden birisi brifing amaçlıydı. İkincisi ise bilgilendirme amaçlıydı ... Mehmet Ülger'in ... 15/02/2007 tarihindeki Kayseri iline gidiş amacı brifing amaçlı idi. HTS kayıtlarından tespit edilen 05/04/2007 tarihli Kayseri'ye gidiş amacının ... bilgilendirme amaçlı olması kuvvetle muhtemeldir..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 4/70 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Cuma Özdemir ile Salih Gürler 21/04/2007 tarihli Emniyet ifadelerinde; "... Emre Zirve Yayıncılığa gireceğimizi orada Misyoner faaliyeti yapan kişilere baskın yapıp onları korkutacağımızı ve ne şekilde hareket edeceğimizi bize anlattı..." şeklinde beyanlarda bulundukları, Abuzer Yıldırım 21.04.2007 tarihli Emniyet ifadesinde; "... Emre'nin daha önceden emaneten Kürşat'a verdiği bir silahı olduğunu Emre bize söyledi. Evin önüne vardığımızda Emre araçtan inerek binaya girdi, bir süre sonrada geri geldi. Geldiğinde beraberinde parlak gri renkli küçük bir kurusıkı tabanca getirdi. Bizlere bu tabancanın aslında arızalı olduğunu ama korkutmak amacıyla işimize yarayacağını söyledi ..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Hamit Çeker 21.04.2007 tarihli Emniyet ifadesinde; "... Yaklaşık olarak 4 ay kadar önce Emre Günaydın'ın kaldıkları yurtta bulunan sigara içme odasında Salih Gürler, Cuma Özdemir ve kendisine hitaben 'Ülkemizde misyonerlik faaliyetlerinin çok arttığını, bu hareket çok tehlikeli ve çok büyük olduğunu, uluslararası bağlantılarının olduğunu, illerinde 39 veya 49 tane kilise açtıklarını, amaçlarının insanlarımızın dinin değiştirmek, bacılarımızı,kızlarımızıyoldan çıkartmak olduğunu, birilerinin mutlaka bunların durdurulması gerektiğini, kendisinin bu işe gönüllü olduğunu, bu konuda kendisine yardım etmelerini istediğini, misyonerlerin İzmit ilinden yönetildiğini ve başlarında VOSVANG olduğunu, asıl amacının Malatya 'daki misyonerleri öldürdükten sonra gidip gerekirse tek başına bu şahsı da öldürmek olduğunu, bu işleri yapmaları durumunda maddi olarak da büyük ganimet kazanacaklarını' söylediği..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Cuma Özdemir 21/04/2007 tarihli Emniyet ifadesinde; "... Yaklaşık olarak 3 ay kadar önce Emre Günaydın'ın kaldıkları yurtta bulunan sigara içme odasında Salih Gürler, Hamit Çeker ve kendisine hitaben 'Ülkemizde ve illerinde birtakım insanların Misyonerlik faaliyetleri yürüttüğünü, bu şekilde kendi beyanlarına göre Misyonerlerin çok güçlü bir hale geleceklerini, bunların yüzünden eşlerimizin, bacılarımızın, kardeşlerimizin dinlerini ve namuslarını kaybedeceklerini, Türklerin soyunu kurutmaya çalıştıklarını, hatta kendilerine inanmayanların çocuklarını dahi öldürmeyi planladıklarını, bu sebeple vatanını, milletini, dinini seven herkesin bunlarla mücadele etmesi gerektiğini, kendisinin de bunu başarabilmek için de Misyonerlerin içine sızmayı düşündüğünü bu konuda kendisine yardım etmelerini istediği' söylediğini, daha sonraki görüşmelerinde ise 'Misyonerlik faaliyeti yürüten kişilerle görüşmeye başladığını, içlerine girdiğini ve güvenlerini kazandığını' söylediği..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Salih Gürler 21.04.2007 tarihli Emniyet ifadesinde; "... Yaklaşık olarak 3 ay kadar önce Emre Günaydın'ın kaldıkları yurtta bulunan sigara içme odasında Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve kendisine hitaben'Ülkemizde ve illerinde birtakım insanların Misyonerlik faaliyetleri yürüttüğünü, bu şekilde kendi beyanlarına göre 4/71 Misyonerlerin çok güçlü bir hale geleceklerini, bunların yüzünden eşlerimizin, bacılarımızın, kardeşlerimizin dinlerini ve namuslarını kaybedeceklerini, hatta kendilerine inanmayanların çocuklarını dahi öldürmeyi planladıklarını, bu sebeple vatanını, milletini, dinini seven herkesin bunlarla mücadele etmesi gerektiğini, kendisinin de bunu başarabilmek için de Misyonerlerin içine sızmayı düşündüğünü, bu şekilde onları iyice tanıyarak nasıl bir hareket tarzı yürüteceklerine karar vereceğim, 2 ay kadar misyonerlerin etkinlik ve toplantılarım takip ederek onlar hakkında bilgi topladığım ve diğer grup üyelerini de tanımaya çalıştığını' söylediğini, daha sonraki süreçte ise 'Misyonerlik faaliyeti yürüten kişilerle görüşmeye başladığım, içlerine girdiğini ve güvenlerini kazandığını' söylediği..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Abuzer Yıldırım 21.04.2007 tarihli Emniyet ifadesinde; "... Yaklaşık 2 ay kadar önce ismini hatırlamadığı postane binasının yakınında bulunan bir kahvehanede Emre Günaydın'ın, kendisine ve beraberlerinde bulunan, soyismini Kocadağ olarak hatırladığı Kürşat isimli şahsa hitaben 'Misyonerlerin ülkemizdeki faaliyetlerinin çok fazla ve tehlikeli olduğunu, sadece Malatya'da 50 tane ev şeklinde kilise olduğunu, hatta bizim iki camimizi de satın alarak kilise yaptıklarını, eğer bunların önüne geçmezsek dinimizi kaybedeceğimiz, çocuklarımızı öldüreceklerini, Malatya ve Ülkemizde misyonerlik yapan şahısları yok etme niyetinde olduğunu, bunu daha çok kendi başına yapacağını' daha sonralarda ise 'Konya ilinde yaşayan misyonerlerin başı Wasfong isimli şahsı öldürmeye gideceğini, bunu tek başına yapacağını' söylediğini..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Onur Dulkadir isimli şahsın 19/04/2007 tarihli, Erkan Yılmaz isimli şahsın 20/04/2007 tarihli Emniyette yapılan bilgi almalarında; "... Emre Günaydın ile birlikte Kaysı Otel'de düzenlenen toplantıya katıldıkları ..." şeklinde beyanlarda bulundukları, Emre Günaydın 18/05/2007 tarihli Emniyet İfadesinde; "... 08.04.2007 günü Altın Kaysı Oteli'nde düzenlenen ve gerçekleşen "Diriliş Bayramı'na Necati'nin daveti üzerine arkadaşları Erkan ve Onur ile birlikle gittiğini, arkadaşlarının nereye gittiklerini bilmediklerini, oraya kimlerin geldiğini görmek ve ne konuştukların öğrenmek amacıyla gittiğini..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, Hüseyin Yelki 05/02/2009 tarihli ifadesinde; "XXX isimli şahıs ile 2002 yılının Haziran ayı içerisinde vaftiz olduğu esnada tanıştığı, bu zamana kadar kendisi ile özel bir sohbeti olmadığı, sonraki senelerde toplam üç defa görüşmüşlüğü olduğu. 2004 yılından sonra kendisi ile hiç görüşmediği" şeklinde beyanlarda bulunduğu, HTS kayıtlarının incelemesinde; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat'ın; 4/72 13/04/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihte Osmaniye Pozantı üzerinden, Konya'nın Ereğli ilçesine gittiği, 15/04/2007 tarihine kadar burada kaldığı, daha sonra Malatya iline döndüğü ve 17/04/2007 tarihine kadar bu ilde kaldığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 16/03/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde bulunduğu, akşam saat: 22.00 sıralarında Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, 17/03/2007 günü sabah saat:06.53 sıralarında Malatya iline ulaştığı, akşam saat:20.30 sıralarına kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra tekrar Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı, 18/03/2007 günü sabah saatlerinde Tarsus ilçesine ulaştığı, bu tarihten 17/04/2007 tarihine kadar da Tarsus ilçesinde kaldığı, —Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulundukları, sadece 05/04/2007 günü öğlen saatlerinde Kayseri iline gitmek üzere birlikte yola çıktıkları, akşam saatlerinde Kayseri iline ulaştıkları, 06/04/2007 günü akşam saatlerine kadar bu ilde kaldıktan sonra tekrar aynı gün akşam saat:21.22 sıralarında Malatya iline döndükleri ve bu tarihten itibaren 17/04/2007 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldıkları, —Murat Göktürk'ün; 13/04/2007 gününe kadar Malatya ilinde kaldığı, bu tarihte öğlen sıralarında Elbistan ilçesine günü birlik gidip tekrar Malatya iline döndüğü ve 17/04/2007 gününe kadar da Malatya ilinde kaldığı, —Mehmet Çolak'ın; 16/03/2007 gününe kadar Malatya ilinde kaldığı, bu tarihte sabah saat:09.00 sıralarında yola çıkarak Mersin iline gittiği, 18/03/2007 tarihine kadar bu ilde kaldıktan sonra sabah saatlerinde tekrar yola çıkarak öğleden sonra saat: 13.00 sıralarında Malatya iline döndüğü ve bu tarihten itibaren de Malatya ilinde kaldığı, —Adem Gedik ve Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulunduğu, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ilinde bulunduğu, —Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker'in; Malatya ilinde bulundukları, —Hüseyin Yelki'nin; 16/03/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihte öğleden sonra yola çıkarak Adana iline gittiği, 17/03/2007 günü akşam saat:21.00 sıralarında tekrar yola çıkarak 18/03/2007 günü Malatya iline döndüğü, bu tarihten itibaren 14/04/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, 15/04/2007 tarihinde İstanbul iline gittiği, 17/04/2007 gününe kadar bu ilde kaldığı tespit edilmiştir. 4/73 "¦16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -16/03/2007 günü; Saat:()9.52'de Mehmet Ülger ile görüştükten sonra, Saat:10.42, 14.06, 14.12, 14.22, 14.23, 15.05, 15.04, 17.23, 17.24 ve 21.56'da 10 kez İlker Çınar, Saat: 12.40, 18.20 ve 19.19'da 3 kez Haydar Yeşil, Saat: 13.26 da da 1 kez Adem Gedik, Saat:20.14'dede 1 kez Abdullah Atılgan ile, -17/03/2007 günü; Saat:06.55 ve 09.46'de 2 kez Adem Gedik, Saat:10.30,18.40,18.47 ve 19.03'de 4 kez Haydar Yeşil ile, -18/03/2007 günü; Saat:l 1.56'da 1 kez İlker Çınar, Saat: 18.24 ve 20.56" da 2 kez Haydar Yeşil ile, -19/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; İlker Çınar, Haydar Yeşil, Mehmet Ülger, Adem Gedik, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak ve Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -16/03/2007 günü; Mersin ilinde bulunduğu sırada, Saat:09.18, 14.17, 14.53, 17.19, 19.36, 19.57, 20.04'te 7 kez Mersin Jandarma Genel Komutanlığı (Abdullah Atılgan), Saat:10.42, 14.06, 14.12, 14.23, 15.05, 15.14, 17.24 ve 21.56'da 8 kez Ruhi Abat ile, -17/03/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:06.53'de 1 kez Adem Gedik, Saat: 11.12'de 1 kez Mersin Jandarma Genel Komutanlığı (Abdullah Atılgan), Saat: 14.5l'de 1 kez Abdulkadir Öztoksoy ile, -18/03/2007 günü; Mersin ilinde bulunduğu sırada, Saat: 11.56'da 1 kez Ruhi Abat ile, -19/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Murat Göktürk, Adem Gedik, Hakan Çevikoğlu, Abdulkadir Öztoksoy, 4/74 Abdullah Atdğan, Mehmet Aydın ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; -16/03/2007 günü; Saat:08.22, 11.29,12.44 ve 18.34'de Murat Göktürk, Saat: 12.42, 13.22, 15.02, 15.24, 16.47 ve 21.53'de 6 kez Haydar Yeşil, Saat: 13.26'da 1 kez Ruhi Abat ile, -17/03/2007 günü; Saat:06.52, 06.55,09.46'da 3 kez Ruhi Abat, Saat:06.53'de 1 kez İlker Çınar, Saat:18.39'da 1 kez Haydar Yeşil ile, -18/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, İlker Çınar, Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -16/03/2007 günü; Saat:09.52'de 1 kez Ruhi Abat, Saat:20.38'de 1 kez Haydar Yeşil ile, -17/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Haydar Yeşil. Mehmet Çolak, Aykut Saka ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Murat Göktürk, Hakan Çevikoğlu, Aykut Saka ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Adem Gedik, Murat Göktürk ve Abdullah Atılgan ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Suat Er, İlker Çınar, Ruhi Polat, Adem Gedik, Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Haydar Yeşil, 4/75 1 kez Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk, İlker Çınar, Hakan Çelikoğlu, jandarma Genel Komutanlığı ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Murat Göktürk ile ayrıca mesajlaştığı, —Emre Günaydın'ın; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Abuzer Yıldırım ile birçok kez telefon görüşmeleri yaptığı ve mesajlaştığı, Ayrıca birçok kez Salih Gürler, Hamit Çeker, Kürşat Kocadağ, Ruhi Polat ile de görüşmeler yaptığı, —Abuzer Yıldırım'ın; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Emre Günaydın ile birçok kez görüşmeler yaptığı ve mesajlaştığı, —Salih Gürler'in; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Emre Günaydın ile birçok kez görüşmeler yaptığı ve mesajlaştığı, 1 kez de Hamit Çeker ile görüştüğü, —Cuma Özdemir'in; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Emre Günaydın ve Hamit Çeker ile birçok kez görüşmeler yaptığı ve mesajlaştığı, —Hamit Çeker'in; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Emre Günaydın ve Cuma Özdemir ile birçok kez görüşmeler yaptığı ve mesajlaştığı, —Hüseyin Yelki'nin; -16/03/2007-17/04/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk, maktuller Uğur Yüksel ve Necati Aydın, Angus VVıllıam Reıd, Gökhan Talaş, Zirve Yayıncılık Dağıtım ve Ticaret Ltd. Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar), Onur Dulkadir, Erkan Yılmaz ile cinayet sanıklarının yukarıdaki beyanları, ödeme fişleri, ihbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'deki bilgi ve belgeler, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen belgeler ve 16/03/2007 tarihinden 17/04/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; 4/76 Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, İlker Çınar, Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtildiği gibi yoğun telefon görüşmelerinin bulunduğu ve bazı mesajlaşmalarının olduğu, Murat Göktürk, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2007 yılı Mart ayının 2. haftası başlarında 11/01/2007 tarihindeki I. Çalıştay toplantısı sırasında verilen özel hattan arayarak Ruhi Abat hakkında bazı sözler söyleyerek bu kişiyi kötülemesi ve kişiyle ilgili dikkatli olması gerektiği konusunda uyarması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın durumu Ruhi Abat'a bildirdiği, Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Murat Göktürk'ün kendisi hakkında söylediği bu sözleri Malatya iline gelerek Mehmet Ülger'e de anlatmasını istediği, Bu istek üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem toplantıya katılmak hem de Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediklerini Mehmet Ülger'e anlatmak için 16/03/2007 günü akşam saat:22.00 sıralarında otobüs ile Malatya iline gelmek üzere Tarsus ilçesinden yola çıktığı, 17/03/2007 günü sabah saatlerinde Malatya otogarına indiği, bu arada Adem Gedik'in saat:06.52'de Ruhi Abat'ı aradıktan sonra 06.53'de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı aradığı, daha sonra da Ruhi Abat'ın saat:06.55'de Adem Gedik'i arayarak buluştukları ve daha sonra birlikte otogara giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan aldıkları, Aynı gün düzenlenen toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediği sözleri Mehmet Ülger'e anlattığı, ayrıca aralarında yapmak istedikleri toplantıyı da gerçekleştirdikleri, Bu toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar), ifadesinde belirttiği üzere Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'a bazı sorular sorması sonrası bu kişilerin verdikleri açık beyanlar ile cinayet sanıklarının verdiği ifadeler birlikte düşünüldüğünde; Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan eylemin öncelikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'a tepkisini çekmemek için korkutmak amacıyla planlandığının söylendiği, bu hususu Emre Günaydın'ın diğer sanıklara söylediği sözlerin ayrıca ispatladığı, eylemdeki asıl amacın öldürmek olduğu, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik çalışmaların çok önceden başladığı, Emre Günaydın'ın yapılması planlanan eyleme yönelik olarak düşünce alt yapısının hazır hale getirildiği, bu sayede Emre Günaydın'ın eylemi gerçekleştirecek kararlılığa ulaştırıldığı, bu hususun Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylediği sözlerin doğruluğunu gösterdiği gibi, aynı zamanda da Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve kendileri ile birlikte hareket eden ekibin, cinayet sanıkları Emre Günaydın ve arkadaşlarını 4/77 azmettirdiğinin bir nevi ikrarı niteliğinde bulunduğu, Emre Günaydın'ın, misyonerler tarafından 24/12/2006 tarihinde Altın Kaysı otelde düzenlenen noel kutlamalarına ve toplantıya katıldığı, bu programın takibi için 25/12/2006 tarihinde bu programı takip eden haber elemanına Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat ödeneğinden 250 YTL ödemenin yapıldığı, ayrıca yine aynı yerde 08/04/2007 tarihinde düzenlenen Diriliş Bayramı programına da Emre Günaydın ve arkadaşlarının katıldığı, Hüseyin Yelki'nin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı tanıdığı, bu tanışmanın kendisinin vaftizi esnasında gerçekleştiği, Ayrıca toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Hüseyin Yelki'yi tanıyıp tanımadığını sorması, Murat Göktürk'ün bu dönemde bu kişi ile yoğun irtibat halinde bulunması, en son cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihinde bu kişi ile telefonla görüşüp cinayet sonrası hiç irtibat kurmaması, Zirve Yayınevinde çalışan Hüseyin Yelki'nin buraya Mehmet Ülger ve ekibi tarafından haber elemanı olarak özellikle yerleştirildiğini gösterdiği, aynı zamanda Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünce sanki misyonerlerin bütün toplantılarında bulunulmuşçasına her şeyin bilinmesi ve bu bilgilerin İl Güvenlik Kurulu Toplantılarında Jandarma ile ilgili bölümlerinde ayrıntılı bir şekilde gündeme getirilmesi hususları Hüseyin Yelki'nin haber elemanı olarak Zirve Yayınevi'ne yerleştirildiğini ayrıca kanıtladığı, Yine toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, bundan sonraki görüşmelerde kullanmak üzere 5435937614 numaralı hat ile Nokia marka cep telefonunun verildiği, toplantı sonrası İlker Çınar'ın Tarsus ilçesine dönmek üzere saat:20.30 sıralarında yola çıktığı ve 18/03/2007 günü Tarsus ilçesine ulaştığı, Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ayrılması sonrası Murat Göktürk'ü çağırarak Ruhi Abat hakkında söylediği sözlerden dolayı ciddi şekilde azarladığı, daha sonra Ruhi Abat'ın, Tarsus ilçesine dönen İlker Çınar'ı 18/03/2007 günü saat:11.56'da arayarak Murat Göktürk'ü kastederek bu kişi hakkında "ALTINA İŞETTİ, İŞETTİ ONU" şeklinde söyleyerek Mehmet Ülger'in Murat Göktürk'e ne derece kızdığını dile getirdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Mehmet Ülger ve Murat Göktürk arasında gerçekleşen bu olay sonrası; daha önce sıkı bir şekilde irtibat halinde olan, 20-21/11/2006 tarihinde birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Tarsus ilçesine dahi giden, Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün arasının ciddi şekilde bozulduğu, bu dönemde ve daha sonraki süreçte HTS kayıtlarında bu ikili arasında hiçbir görüşmenin kaydedilmediği, zaten Murat Göktürk'ün Zirve Yayınevi Cinayetinden sonra düzenlenen Ses kayıtlarının 2008 yılı Ocak ayında düzenlenen 3. Ses kaydı sonrası toplantılara muhtemelen katılmadığı, bu süreçte Murat Göktürk'ün yerine Artvin ilinden Malatya iline atanarak göreve başlayan Adil Akçay'ın özellikle cinayet sonrası yapılan dezenformasyon faaliyetlerinde aktif şekilde rol aldığı, Ayrıca Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen ve Murat 4/78 Göktürk ile ilgili olan fişleme mahiyetindeki şahsi bilgi notunda yer alan "...MURAT GÖKTÜRK-MALA TYA:HA TA YLI, ARAP MUHTEMELEN O YÖREDEKİ ARAP ALEVİLERİNDEN. ÇOK TEHLİKELİ VE KOMPLO KOKAN SÖYLEMLERİ VAR...." şeklindeki bilgilerin bizzat Ruhi Abat tarafından dile getirildiğinin ve Mehmet Ülger tarafından üst komutanlıklara iletildiğinin değerlendirildiği, aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın daha önceki beyanlarında geçen ve Murat Göktürk'ün, Ruhi Abat'ın yanında sanki komutanıymış gibi davranması, yeri geldiğinde çantasını dahi taşıması hakkındaki bilgiler ile yaşanan bu olay birlikte düşünüldüğünde, Ruhi Abat'ın bu olayda ki rolünü ve Mehmet Ülger'in yanındaki değerini açıkça ortaya koyduğu, Murat Göktürk'ün, bu dönemde özellikle Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile yoğun şekilde irtibat halinde olduğu, olaydan bir gün önce 17/04/2007 günü Murat Göktürk'ün Adem Gedik ile 4 kez görüşme yapmasının ayrıca dikkat çekici bulunduğu, Adem Gedik'in, 22/03/2007 tarihinde 2 kez Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayarak görüşme yaptığı, bu görüşmeler sonrasında Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile de görüştüğü, olaydan bir gün önce 17/04/2007 günü Murat Göktürk ile 4 kez görüşmesinin dikkat çekici olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar), 17/03/2007 günü 5435917614 numaralı telefon hattını ve Nokia marka cep telefonunu Malatya ilinde aldıktan sonra 23/03/2007 günü bu telefona gelen servis mesajı sonrası muhtemelen deneme amaçlı olarak kendi kullandığı 5357460093 numaralı telefonu aradıktan sonra saat:19.45'de Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in müşterek olarak kullandığı 5435917615 numaralı özel telefonu ilk kez aradığı, bu şekilde bu iki özel hat arasındaki görüşmelerin başladığı, bu tarihten itibaren de bu iki hat arasındaki görüşmelerin ileride ayrıca anlatılacağı üzere, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 5435917614 numaralı hattı Malatya iline gelerek teslim ettiği 29/02/2008 tarihine kadar geçen süre zarfında karşılıklı olarak yoğun şekilde devam ettiği, Zirve Yayınevi cinayetinden 13 gün önce Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in, 05/04/2007 günü öğlen saatlerinde Kayseri iline gitmek üzere birlikte yola çıktıkları, akşam saatlerinde Kayseri iline ulaştıkları, 06/04/2007 günü akşam saatlerine kadar bu ilde kaldıktan sonra tekrar aynı gün akşam saat:21.22 sıralarında Malatya iline döndükleri, Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde kaldığı bu süre zarfında muhtemelen Kayseri Bölge Komutanlığında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde geçen misyonerlik konusu ile ilgili brifing verdiği veya bilgilendirme yaptığı, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in, bu dönem içerisinde hakkında Fethullah Gülen grubu ile irtibatlı olduğuna ilişkin soruşturma başlattıkları Aykut Saka ile de yoğun şekilde telefon görüşmelerinin bulunduğu, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in hakkında soruşturma başlattıkları birisi ile bu derece yoğun şekilde görüşme içerisinde olmalarının aralarında karşılıklı anlaşmalı bir durumun olduğunu gösterdiği, Mehmet Çolak'ın, 16-18/03/2007 tarihleri arasında Mersin iline gittiği, bu gidişinde Abdullah Atılgan ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile de görüşmüş olabileceğinin 4/79 değerlendirildiği, ayrıca bu dönem içerisinde daha önceden de anlatıldığı üzere Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın irtibat halinde olduğu Suat Er ve Ruhi Polat ile birçok kez görüşmeler yaptığı, bu görüşmelerin olay tarihine yakın zamanlarda özellikle artış gösterdiği, Emre Günaydın'ın, bu dönem içerisinde yukarıda belirtildiği üzere yoğun telefon görüşmelerinin ve mesajlaşmalarının bulunduğu, Mehmet Çolak'ın irtibat halinde olduğu Ruhi Polat ile olay tarihlerine yakın zamanda yoğun şekilde görüşmeler yaptığı, hem Mehmet Çolak'ın hem de Emre Günaydın'ın bu dönemde Ruhi Polat ile yoğun irtibat halinde olması hususunun düşündürücü olduğu, Abdullah Atılğan'ın olay tarihinden kısa bir süre önce Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yoğun görüşmeler yaptığı, bu hususun da ayrıca dikkate değer olduğu, Hüseyin Yelki'nin olay tarihinden önce 21/03/2007 günü saat: 17.39, 23/03/2007 günü saat: 13.48 ve 13.50 ile olaydan bir gün önce 17/04/2007 günü saat:15.13'de toplam 4 kez Murat Göktürk ile görüşme yaptığı, bu görüşmelerin tamamında Murat Göktürk'ün Hüseyin Yelki'yi aradığı ve muhtemelen Zirve Yayınevinde bulunan maktuller hakkında yayınevinde olup olmadıkları veya başka hususlarda bilgiler almış olabileceğinin değerlendirildiği, Haydar Yeşil'in kullandığı 5053470289 numaralı telefonu ile Aydın-Söke-Kaygılı nüfusuna kayıtlı 08/05/1983 Söke doğumlu Ahmet Büyükçulha adına kayıtlı 5056711475 numaralı telefon hattı ile 29/04/2008 tarihinde 1 kez görüşme yaptığı, bu görüşme esnasında Ahmet Büyükçulha adına kayıtlı 5056711475 numaralı telefon hattının Malatya ili Organize Sanayi 5.cad. Ayka Bulgurdan sinyal verdiği, bu hatttın adres bilgisinin de Organize Sanayi Jandarma Karakol K.lığı olarak geçtiği, aynı şekilde Mehmet Ülger'in de kendi kullandığı 5052562440 numaralı telefonu ile, Ahmet Büyükçulha'nın kullandığı 5056711475 numaralı telefon hattı ile 13/06/2007 ve 14/08/2007 tarihleri arasında (5) adet görüşme yaptığı, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Ahmet Büyükçulha hakkında söylediklerinin doğruluğunu açıkça gösterdiği, Kasa Ödeme defterleri ve ödeme fişlerinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 24/05/2008 ve 17/06/2008 tarihlerinde ödenen fişlerdeki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzemesi, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı telefonların Malatya ve diğer illerden sinyal vermemesi ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline bu tarihlerdeki geliş nedenleri bir arada düşünüldüğünde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihlerde Malatya iline telefonsuz olarak geldiğini açıkça gösterdiği, HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Ruhi Abat ile ifadesinde belirttiği gibi 5394388602 ve 5056313181 numaralı hatlar ile görüşme yaptığı, aynı şekilde boşandığı eşi Nergis Uzuçar adına kayıtlı 05059243122, 05059243123, 05072218434 numaralı telefon hatları ile de hem Haydar Yeşil hem de Ruhi Abat ile görüşmeler yaptığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 4/80 yukarıda ki beyanları, Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde brifing verdiğine ilişkin ihbarda yer alan bilgiler ile ihbar ekinde yer alan CD'de ki belgeler ve Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçen belgeler bir kez daha doğrulanmıştır. >Deniz uygar (İlker Çınar); "... Nisan 2007'de Tarsus'tayken Malatya'da yapdan cinayet haberini medyadan öğrendim. Faillerden birinin isminin Emre olduğunu gördüm ... bu şekilde ... bahsettiğim toplantıdaki eylem planının gerçekleştiğini anladım ... Eylemin gerçekleştiği olay gecesi Ruhi Abat beni arayarak, Malatya'da Zirve Yayınevinde planlanan eylemin meydana geldiğini... ve ... ayrıca 'ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER' şeklindeki sözü ... söyledi Bu sözü ... 5435917614 numaralı hattı arayarak söyledi ... Ben de bu aşamadan sonra ne yapacağımızı sordum. O da bana ortalığın çok karışık olduğunu, beni tekrar arayacağını ve kendisinden haber beklememi söyledi... Bu sözü söylemesindeki amacın benim cinayete tepki gösterebileceğimi düşünmesinden olduğunu düşünüyorum ... aynı gün içerisinde tekrar görüştüğümde bana Malatya iline gelirken dezenformasyon faaliyetlerine yönelik hazırladığım ne kadar bilgi ve belge varsa hepsini yanımda getirmemi söyledi Bu görüşmelerden kısa bir süre sonra Malatya iline elimdeki bilgi ve belgelerle birlikte gittim... 26/04/2007 tarihi... olması kuvvetle muhtemeldir ... Malatya Jandarma Alay komutanlığının eski binasında aynı toplantı salonunda ben, Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil toplantıya geçtik. Burada bana planlanan eylemin umdukları gibi olmadığını, bu saflıaya geleceğini tahmin etmediklerini, fakat bunu aşacaklarını söylediler. Ancak ... cinayete gösterdiğim tepki sonrası Mehmet Ülger bana tehditvari sözler söyledi Ayrıca 'BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU, BU YAPTIĞIMIZ SAHTE İSTİHBARAT BELGELERİ İLE BURADAKİ ZİRVE YAYINEVİ OLAYINI AKP VE GÜLEN CEMAATİ ÜZERİNE YIKACAĞIZ, ZATEN HRANT'TA RAMAZAN AKYÜREK'E YIKILACAK ... HRANT RAMAZAN AKYÜREK'İN ÜZERİNE YIKILACAK, YIKILMAZSA GEREKEN DE KENDİSİNE YAPILACAK ... BU BASİT BİRŞEY, GEREKENİ YAPARIZ, DEFTERİNİ DÜRERİZ ...' şeklinde beyanlarda bulundu... Mehmet Ülger'in... söylediği bu sözlerden sonra, 2005 yılı Aralık ayında ve 2006 yılı Ocak ayı başlarında beni Trabzon'dan arayan ve kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan kişinin sözleri ile, yine Mehmet Ülger'in 1. Çalıştay toplantısında Ramazan Akyürek ile ilgili söylediği sözlerin ne anlama geldiğini o an anladım. Aynı zamanda ... bu üç cinayetin bir bütünün parçaları olduğu ... 2005 yılı Ocak ayından itibaren başlattığım saha çalışmalarının sadece Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik çalışmalar olmadığı, bu çalışmaların Zirve Yayınevi Cinayeti ile birlikte hem Rahip Santoro hem de Hrant Dink Cinayetlerine yönelik 4/81 çalışmalar olduğu ... Zirve Yayınevi Cinayetinden elde edilmek asıl amacın sadece korkutmak değil öldürmek amaçlı olduğu ... sonucuna kesin olarak vardırdı ... Ramazan Akyürek'in üzerine yıkılmak istenmesindeki kasıt, bu kişi üzerinden Hrant Dink cinayetinin Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmeye çalışılmasıdır ... fakat ... yapılan tehditlerden dolayı çalışmalara devam etmek zorunda kaldım... Zirve Yayınevi Cinayetini ... AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak için benimde içinde bizzat bulunduğum grup tarafından cinayet sonrası ... misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkması amacıyla ... dezenformasyon faaliyetleri... başlatıldı. Yapılan çalışmalar misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlamaktı. Zaten hazırlanan belgeler de Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Mahkemeye savunma amaçlı olarak gönderiliyordu. Yeni istihbarat raporları birilerini kurtarma ve birilerini karalama şeklinde hazırlanıyondu. Birilerini kurtarmadan kastım cinayeti işleyen ve azmettiren şahısların kurtarılması, birilerinin karalanması da cinayetin AK Parti ve bir Cemaatin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulması anlamındadır... Misyonerlikle AKP hükümetini bağdaştırmak amacıyla Mehmet Ülger'in yaptırdığı farklı çalışmaların olduğunu hatırlıyorum. Bunlardan bir tanesi Hıristiyan camiasında sözü geçen biri olarak ismini duyduğum Emanuel Bağış isimli şahısın AKP milletvekili Egemen Bağış ile ilişkilendirilmesidir. Egemen Bağış misyonerler tarafından seçilmiş, Full Briglıt Vakfı tarafından okutulmuş, desteklenmiş hazırlandıktan sonra bürokrat olarak AKP içerisine yerleştirilmiş birisi olduğu hakkında sahte istihbarat raporu düzenlenmiştir... Mehmet Ülger, cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada yaralanan ve Malatya Turgut Özal Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gitti Ziyarete gitmeden önce kendisiyle beraberdik. Hastaneden döndüğünde hastane kamera kayıtlarının silindiğini, daha önce Emre Günaydın 'a verdikleri sim kartı değiştirdiklerini ve diğer gerekli tedbirlerin alındığını konuştuk... Hat teslimi yaptım ... bana verilen numaralardan muhtemelen 1. Çalıştay toplantısı sırasında ilk olarak verilen ve numarasını hatırlayamadığım hattı teslim etmiş olabilirim... Bendeki özel hatlarla arama yaptığımda karşı taraftaki özel hattı, genelde Ruhi Abat veya Haydar Yeşil açıyordu. Bu telefonları Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ortak kullanıyordu. Telefonlar bazen birinde, bazen de diğerinde duruyordu. Mehmet Ülger'in, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in yanında bulunduğu sıralarda da onunla görüşmeler yapıyordum ..." Şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -18/04/2007 - 27/04/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; 4/82 —Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Hüseyin Yelki'nin; Malatya ilinde bulundukları, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 25/04/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde bulunduğu, akşam saat: 22.00 sıralarında Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, 26/04/2007 günü sabah saatlerinde Malatya iline ulaştığı, öğlen saatlerine kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra, tekrar Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı ve akşam saatlerinde Tarsus ilçesine ulaştığı, bu tarihten 27/04/2007 tarihine kadar da Tarsus ilçesinde kaldığı, —Haydar Yeşil'in; 26/04/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, 27/04/2007 günü öğlen saatlerinde Kırşehir iline gittiği, —Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'in; Malatya ilinde bulundukları, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ilinde bulunduğu tespit edilmiştir. -18/04/2007 - 27/04/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -18/04/2007 günü; Saat: 13.01'de 1 kez Adem Gedik, Saat:23.12'de 1 kez Haydar Yeşil, Saat:23.13'te 1 kez Mehmet Ülger ile, -19/04/2007 günü; Saat:00.15, 13.44, 22.03'te 3 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:08.45, 09.26,11.35, 13.32, 14.13, 14.15, 17.33, 18.50,21.06, 21.37 ve21.40'ta 11 kez Haydar Yeşil, Saat:17.41'de 1 kez Mehmet Ülger, Saat:13.04'te 1 kez Salim Cöhce ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Mehmet Ülger, Abdullah Atılgan, Salim Cöhce ile birçok kez, 4/83 -26/04/2007 günü; Saat:08.46.02,08.46.41 ve 20.03.55'te 3 kez Haydar Yeşil, Saat: 08.47 ve 09.05'te 2 kez Adem Gedik ile, -27/04/2007 günü; Saat:21.21, 21.23 ve 21.52'de 3 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:15.03'te 1 kez Adem Gedik, Saat:17.28'de 1 kez Haydar Yeşil, Saat:19.59'da 1 kez Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -18/04/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, 2 kez Abdülkadir Öztoksoy, 1 kez Hakan Çevikoğlu, 1 kez de Sinan Yorulmaz ile, -19/04/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:00.15, 13.44,22.03'te 3 kez Ruhi Abat, Saat:14.45, 14.49, 15.30, 15.54, 16.05 ve 16.53'de 6 kez Mersin Jandarma Genel Komutanlığı (Abdullah Atılgan), Saat:17.33'de 1 kez Hakan Çevikoğlu ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Ruhi Abat, Hakan Çevikoğlu, Haydar Yeşil, Mersin Jandarma Genel Komutanlığı (Abdullah Atılgan) ile birçok kez, -26/04/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:08.45.21, 08.45.26'da 2 kez Adem Gedik ile, -27/04/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:21.21, 21.23 ve 21.52'de 3 kez Ruhi Abat, Saat:19.40'da 1 kez Hakan Çevikoğlu ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -18/04/2007 günü; Saat:13.56 ve 14.25'de 2 kez Haydar Yeşil, Saat:14.05'de 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı Satın Alma Komisyon Başkanlığı, 4/84 Saat:14.10, 14.12,14.44, 14.56, 15.01, 15.07, 15.42, 15.44 ve 20.28'de 9 kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:15.38, 17.18'de2kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Saat:22.57'de 1 kez İl Jandarma Alay Komutanlığı, Saat:23.13'de 1 kez Ruhi Abat ile, -19/04/2007 günü; Saat:16.35 ve 17.58'de 2 kez İl Jandarma Alay Komutanlığı, Saat:17.41'de 1 kez Ruhi Abat, Saat:17.51,18.10'da 2 kez Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:18.11'de 1 kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Saat:19.18, 19.21, 20.40, 20.44 ve 20.49'da 5 kez Mehmet Çolak, Saat:21.58'de 1 kez Haydar Yeşil ile, -20/04/2007-27/04/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Jandarma Genel Komutanlığı ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -18/04/2007 günü; Saat:13.53, 13.59, 14.05, 20.21, 20.27, 20.53, 22.37, 22.41, 22.59'da 9 kez Murat Göktürk, Saat: 13.56 ve 14.25'de 2 kez Mehmet Ülger, Saat:14.07,14.37, 15.41, 15.49, 16.00'da5 kez Mehmet Çolak, Saat:14.31, 14.46, 14.58, 15.22, 15.54, 16.15, 16.26,17.22, 17.38 ve 17.42'de 10 kez Adem Gedik, Saat:23.12'de 1 kez Ruhi Abat ile, -19/04/2007 günü; Saat:08.45, 09.26,11.35, 13.32, 14.13, 14.15, 17.33,18.50, 21.06'da9kez Ruhi Abat, Saat:14.01,14.32, 14.38, 18.02'de 4 kez Mehmet Çolak, Saat:14.33'de 1 kez Adem Gedik, Saat: 17.36 ve 17.43'de 2 kez Murat Göktürk ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Murat Göktürk ile birçok kez, -26/04/2007 günü; Saat:07.58'de 1 kez Murat Göktürk, Saat:08.46.02, 08.46.41, 20.00, 20.03'de 4 kez Ruhi Abat, Saat:09.25'de 1 kez Mehmet Ülger, Saat:09.27, 12.11, 15.02, 15.04, 20.20 ve 20.34'de 6 kez Adem Gedik ile, 4/85 -27/04/2007 günü; Kırşehir ilinde bulunduğu sırada, Saat:17.28'de 1 kez Ruhi Abat ile görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk; -18/04/2007 günü; Saat:13.53, 13.59, 14.05, 20.21, 20.25, 20.27, 20.53, 22.37, 22.41, 22.59'da 10 kez Haydar Yeşil, Saat:13.56, 14.15, 20.28, 22.17'de 4 kez Adem Gedik, Saat:17.34'de 1 kez Abdullah Atılgan ile, -19/04/2007 günü; Saat:12.24, 15.08'de 2 kez Abdullah Atılgan, Saat:17.36, 17.43te 2 kez Haydar Yeşil, Saat:17.51, 17.55,18.02, 18.47, 18.48 ve 19.25'de 6 kez Adem Gedik ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Adem Gedik, Abdullah Atılgan, Haydar Yeşil ile birçok kez, -26/04/2007 günü; Saat:07.58'de 1 kez Haydar Yeşil, Saat:11.37'de 1 kez Abdullah Atılgan, Saat:l 1.53 ve 19.29'de 2 kez Adem Gedik ile, -27/04/2007 günü; Saat:15.36'da 1 kez Adem Gedik ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; -18/04/2007 günü; Saat: 13.01'de 1 kez jandarma Genel Komutanlığı, Saat:14.07,14.37, 15.41, 15.49,16.00'da5 kez Haydar Yeşil ile, -19/04/2007 günü; Saat:14.01,14.32, 14.38,18.02'de4 kez Haydar Yeşil, Saat:19.18, 19.21, 20.40, 20.44 ve 20.49'da 5 kez Mehmet Ülger, Saat:19.19'da 1 kez İl jandarma Alay Santrali ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Jandarma Genel Komutanlığı ile birçok kez, 4/86 -26/04/2007 günü; Saat:08.15'de Adem Gedik, Saat:l 1.05'de Jandarma Genel Komutanlığı, Saat:18.55 ve 19.22'de 2 kez Mehmet Ülger ile, -27/04/2007 günü; Saat:l 1.24 ve 12.10'da 2 kez Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; -18/04/2007 günü; Saat:13.01'de 1 kez Ruhi Abat; Saat:13.56 ve 14.15, 20.28, 22.17'de 4 kez Murat Göktürk; Saat:14.31, 14.46, 14.58, 15.22, 15.54, 16.15, 16.26, 17.22, 17.38, 17.42'de 10 kez Haydar Yeşil ile, -19/04/2007 günü; Saat:14.33'te 1 kez Haydar Yeşil; Saat: 17.51,17.55,18.02, 18.48, 19.24 ve 19.25'de 6 kez Haydar Yeşil ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Ruhi Abat ile birçok kez, -26/04/2007 günü; Saat:08.15'de 1 kez Mehmet Çolak, Saat:08.47 ve 09.05'de 2 kez Ruhi Abat, Saat:09.27, 12.11, 15.02, 15.04, 20.20, 20.34'de 6 kez Haydar Yeşil, Saat:l 1.53 ve 19.29'da 2 kez Murat Göktürk ile, -27/04/2007 günü; Saat:15.03'de 1 kez Ruhi Abat, Saat:15.36'da 1 kez Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -18/04/2007 günü; Saat:17.34'de 1 kez Murat Göktürk; Saat:15.11,16.00 da 2 kez Hakan Çevikoğlu; Saat: 14.58,16.22 de 2 kez Jandarma Genel Komutanlığı ile, -19/04/2007 günü; Saat: 12.24.27, 12.24.43, 14.06, 14.07, 15.08'de5 kez Murat Göktürk; Saat:14.45, 14.49, 15.30, 15.54, 16.05,16.53'de 6 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, 4/87 -20/04/2007 günü; Saat:15.10 ve 16.35'de 2 kez Murat Göktürk; Saat:16.53'te 1 kez Ruhi Abat; Saat:18.13'te 1 kez Jandarma Genel Komutanlığı ile görüşmeler yaptığı, -23/04/2007 günü; Saat:08.1 l'de Ruhi Abat'ın Abdullah Atılğan'a mesaj attığı, bu mesaj sonrası, Saat:12.33'de Ruhi Abat'ın Abdullah Atılğan'ı arayarak görüştüğü, -24/04/2007 günü; Saat:13.23 ve 22.14'de 2 kez Ruhi Abat, Saat:17.17'de 1 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat:18.20'de 1 kez Hakan Çevikoğlu ile, 25/04/2007 günü; Saat:0.51'de 1 kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Saat: 12.03 ve 14.0l'de 2 kez Hakan Çevikoğlu ile görüşmeler yaptığı, 26/04/2007 günü; Saat:l 1.37'de Deniz Uygar (İlker Çınar) Malatya ilinde bulunduğu sırada Murat Göktürk'ün Abdullah Atılğan'ı arayarak görüştüğü, —Emre Günaydın'ın; -17/04/2007 günü; Saat:l 1.22.02'de 25 saniye ve 11.23.00'da 22 saniye Şahin Karadağ 01 Nolu Telekom Bayisinden aranarak görüşüldüğü, (Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi, Malatya) Saat: 16.5l'de Bülent Coşkun tarafından arandığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Malatya) Saat:18.59'de Bülent Coşkun tarafından arandığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Malatya) Saat:19.22'de Bülent Coşkun tarafından arandığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) Saat:19.27'de Bülent Coşkun tarafından arandığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Malatya) Saat:20.12'de İhsan Çırağ 15 Nolu Telekom Bayii tarafından 1 kez arandığı, (Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi, Malatya) Gün içerisinde Turna Işıklı ile Ali Özdemir isimli kişinin adına kayıtlı telefonları kullanan kişiler ile değişik saatlerde birçok kere mesajlaştığı, ayrıca Turna Işıklı ile telefonla görüşmeler yaptığı, özellikle saat:23.12'de ki görüşmenen 414 saniye gibi uzun bir görüşme olduğu, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:23.52'de Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:23.55'te Ali Özdemir'e mesaj attığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) 4/88 Malatya) Malatya) Saat:23.58'de Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) -18/04/2007 günü; Saat:00.02'de Ali Özdemir'e mesaj attığı, 00.06'da mesaj aldığı, (TT Bas Müdürlüğü, Saat:06.26'da Salih Gürler'i aradığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:06.34'te Turna Işıklı'ya mesaj attığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:06.36'da Salih Gürler'i aradığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:06.40'ta Ali Özdemir'e mesaj attığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:06.52'de Salih Gürler'i aradığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:06.54'te Abuzer Yıldırım'a mesaj attığı,(TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:07.00'da Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:07.01'de Ali Özdemir'e mesaj attığı, (Hasanbey cd.Derinkök apt.No:86/l, Malatya) Saat:07.03'te Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:07.04.14'te Ali Özdemir'e mesaj attığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt. No: 106, Saat:07.05'te Nihat Yıldırım tarafından arandığı, (İnönü Stadyumu yanı, Malatya) Saat:07.07'de Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (TT Melekbaba Santral binası, Malatya) Saat:07.10'da Ali Özdemir'e mesaj attığı, (TT Baş Müdürlüğü, Malatya) Saat:07.14'te Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Saat:07.15'te Ali Özdemir'e mesaj attığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Saat:07.20'de Ali Özdemir'den mesaj aldığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Saat:08.44'te Bülent Çoşkun'dan mesaj aldığı, (Turgut Temelli cad. Yalçın apt No: 106, Saat:09.17'de Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:09.18'de Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:09.23'te Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:09.42'de Turna Işıklı'dan mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:09.49.17'de Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı,(İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:09.49.58'de Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, 4/89 Saat:11.01.38'de Salih Gürler'e mesaj attığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:11.03'te Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:l 1.19'da Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Saat:l 1.20'de Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, —Abuzer Yıldırım'ın; -17/04/2007 günü; Saat:11.23.39'da 42 sn. Şahin Karadağ 01 Nolu Telekom Bayii'den aranarak görüşüldüğü, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) Saat:11.34'te Turna Işıklı'dan mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) -18/04/2007 tarihinde, saat; Saat:07.04.50'de Emre Günaydın'dan mesaj aldığı, (TT Melekbaba Santral binası, Malatya) —Salih Gürler'in; -17/04/2007 günü; Saat:11.49'da Turna Işıklı tarafından arandığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) Saat:12.10'da Turna Işıklı tarafından arandığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) -18/4/2007 günü; Saat:06.26.36'da Emre Günaydın tarafından arandığı, (Posta Müd. Binası, Malatya) Saat:06.36'da Emre Günaydın tarafından arandığı, (Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi, Malatya) Saat:06.45'te Emre Günaydın'dan mesaj aldığı, Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi, Malatya) Saat:06.52'de Emre Günaydın tarafından arandığı, (Posta Müd. Binası, Malatya) Saat:10.50'de Emre Günaydın'dan mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) Saat:l 1.01'de Emre Günaydın'dan mesaj aldığı, (İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B, Malatya) —Mehmet Gökçe'nin; -18/04/2007 günü; 4/90 Saat:09.17'de Emre Günaydın'dan mesaj aldığı, (Zafıye mah. Tevfık Fikret cad. lO.Sok. Özalpler, Malatya) Saat:09.18'de Emre Günaydın'a mesaj attığı, (Çukurdere mah. Hamamcı sok. No:41 ihsan apt, Malatya) Saat:09.49'da Emre Günaydın'a mesaj attığı, (Zafıye mah. Tevfık Fikret cad. lO.Sok. Özalpler, Malatya) Saat:09.50'de Emre Günaydın'dan mesaj aldığı, (Zafıye mah. Tevfık Fikret cad. lO.Sok. Özalpler, Malatya) Saat:11.03'te Emre Günaydın'a mesaj attığı, (Zafıye mah. Tevfık Fikret cad. lO.Sok. Özalpler, Malatya) Saat:11.20'de Emre Günaydın'a mesaj attığı, (Zafıye mah. Tevfık Fikret cad. lO.Sok. Özalpler, Malatya) —Hüseyin Yelki'nin; -17/04/2007 günü; Saat:08.09'da Gökhan Talas'dan mesaj aldığı, Saat:13.52'de Angus VVilliam Reid'ı aradığı, (Gazipaşa caddesi, No:l, Pendik merkez ve çevresi (Pendik çarşı), İstanbul) Saat: 15.06'da Gökhan Talas'ı aradığı, (Bahçelievler Aydınlı cad. No:5 Pendik, İstanbul) Saat:15.08'de Uğur Yüksel'i aradığı, (Bahçelievler Aydınlı cad. No:5 Pendik, İstanbul) Saat:15.13'te Murat Göktürk tarafından arandığı, (Bahçelievler Aydınlı cad. No:5 Pendik, İstanbul) Saat:16.52'de Uğur Yüksel'den mesaj aldığı, (Bahçelievler Aydınlı cad. No:5 Pendik, İstanbul) Saat:19.32'de Angus William Reid'ı aradığı, (Bahçelievler Aydınlı cad. No:5 Pendik (Pendik Sehıt Fethi Caddesi), İstanbul) Saat:19.36' da Angus William Reid'den mesaj aldığı, Saat:19.37'de Angus VVilliam Reid'e mesaj attığı, Saat:23.46'da Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti.'den 2 kez mesaj aldığı, -18/4/2007 günü; Saat:10.44'te Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti. tarafından arandığı, (İstasyon cad. Öğretmenevi, Malatya) Saat:12.20'de Angus VVilliam Reid tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah., Malatya) Saat:12.21'de Malatya İplik Sanayi ve Tic. A.Ş. tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah., Malatya) Saat:14.00'da Hüseyin Günhar tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah., Malatya) Saat:14.05'te Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti. tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah. Malatya) Saat:14.18'de Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti.'yi aradığı, (Sanayi cad. No:24 4/91 İlyas Mah., Malatya) Saat:14.18'de Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti. tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah., Malatya) Saat: 14.4l'de Kayra Yayıncılık Dağ. P. Tic. Ltd. Şti. tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah., Malatya) Saat:16.59'da ABD Konsolosluğu tarafından arandığı, (Sanayi cad. No:24 İlyas Mah., Malatya) -19/04/2007 günü; Saat:10.18'de 1 kez Angus VVıllıam Reid, Saat:10.36'da 1 kez Gökhan Talaş ile, -20/04/2007-25/04/2007 tarihleri arasında; Gökhan Talaş, Angus VVıllıam Reid ve Zirve Yayıncılık Dağıtım Tic. Ltd Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mustafa Güaydın'ın; -18/04/2007 günü; Saat:15.27'de Ruhi Polat tarafından arandığı, (Turgut Özal Araştırma Hast, Malatya) —Ruhi Polat'ın; -18/04/2007 günü; Saat:15.27'de Mustafa Günaydın'ı aradığı, (Mehmet Buyruk cad. Turgut Özal Cami Zafer mah. Malatya) tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, Mehmet Ülger'in olay günü olay mahalline gitmesine ilişkin ihbar tutanağı, Ses kayıtlarına ilişkin ihbar tutanağı ve ekindeki CD, ele geçirilen belgeler, açık kaynak araştırmaları ve 18/04/2007 tarihinden 27/04/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Cinayet işlendiği ve işlendikten kısa bir süre sonra özellikle Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik ve sanıklar arasında yoğun görüşmeler olduğu, Zirve Yayınevi cinayetinden bir gün önce 17/04/2007 günü sanıklardan Emre Günaydın'ı Malatya Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi civarında bulunduğu sırada Da haklı a ne mahallesi Temelli caddesi PTT yanı no:17'de bulunan Şahin Karadağ 01 Nolu Telekom Bayisinde bulunan 422 3232587 numaralı hattan saat:l 1.22.02'de 25 saniye ve 11.23.00'de de 22 saniye süre olmak üzere 2 kez ardı ardına bir kişi arayarak görüştükten hemen sonra aynı kişi aynı bayiiden ve aynı telefondan bu kez Abuzer Yıldırım'ı 4/92 saat: 11.23.39'(la arayarak 42 saniyelik bir görüşme yaptığı, Yine Emre Günaydın, Malatya Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi civarında bulunduğu sırada bu kez Şık Şık mahallesi Halep caddesi No:66'da bulunan İhsan Çırağ 15 Nolu Telekom Bayisindeki 422 3241274 numaralı hattan saat:20.12'de 19 saniye süre ile bir kişinin arayarak görüştüğü, her iki telefon bayisinin isimleri farklı olmakla beraber aynı civarda birbirlerine yakın iş yerleri oldukları, dolayısıyla olaydan bir gün önce farklı telekom bayisinden Emre Günaydın'ı 3 kez, Abuzer Yıldırım'ı ise 1 kez arayarak görüşen kişinin aynı kişi olduğu, olaydan bir gün önce gerçekleşen bu görüşmeler dışında bilindiği gibi Emre Günaydın'ın birçok kez bu tarz telefonlardan arandığı, Bu aramaları yapan kişinin bu sanıkları cinayete azmettiren grup içerisinde yer aldığının kuvvetle ihtimal dahilinde olduğu, gizliliğe azami dikkat gösterdiği, bu sanıkları arayan kişinin HTS kayıtlarından aranma saatlerinde bu telekom bayiilerine yakın yerde bulunduğu anlaşılan Murat Göktürk'ün olabileceği, öğle öncesi hem Emre Günaydın hem de Abuzer Yıldırım ile aynı telekom bayisinden yapılan bu görüşmeler sonrası Murat Göktürk'ün saat: 11.59'da Fırat mahallesinde bulunan eski Jandarma Alayına gittiği, muhtemelen burada Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'e bilgi aktarımında bulunduğu, Bu iddianın doğruluğunu kuvvetlendiren bir diğer husus da, Murat Göktürk'ün aynı gün o sırada İstanbul ili Pendik ilçesinde bulunan Hüseyin Yelki'yi saat:15.13'te arayarak görüşmüş olması olduğu, zira Zirve Yayınevi cinayeti azmettiricisi olarak halen yargılaması devam eden bu kişinin aynı zamanda Zirve Yayınevine Mehmet Ülger ve ekibi tarafından haber elemanı olarak yerleştirilmiş olması dikkate alındığında, Murat Göktürk'ün Mehmet Ülger ile görüşmesi sonrası ertesi gün gerçekleştirilecek olan cinayet konusunda bu kişiye bilgi aktarımında bulunmuş olabileceği ve İstanbul ilinden Malarya iline gelmesi konusunda talimat verdiği ihtimalinin hiç te uzak olmadığı, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıkları Emre Günaydın ve arkadaşlarının olaydan bir gün önce ilk iddianamede anlatıldığı gibi planlanan eylem için gerekli malzemeleri hazırladıkları, Clio marka bir araç kiraladıkları, Zirve Yayınevinin bulunduğu yerde keşif icra ettikleri, bu sırada telefonlardan bazılarının Zirve Yayınevinin bulunduğu yerden sinyal verdiği, Bu arada İstanbul ilinde bulunan Hüseyin Yelki'nin cinayeti ihbar eden Gökhan Talaş, maktul Uğur Yüksel ile hem mesajlaştığı, hem de telefonla görüşme yaptığı, en son saat:23.46'da Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti.'den kendisine 2 kez mesaj gönderildiği, Emre Günaydın'ın, 17/04/2007 günü Turna Işıklı ile karşılıklı olarak çok sayıda mesajlaştığı, ayrıca telefonla görüşmeler yaptığı, özellikle saat:23.12'de ki görüşmesi 414 saniyelik uzun bir görüşme olduğu, bu sırada TT Baş Müdürlüğünden sinyal verdiği, aynı zamanda Ali Özdemir adına kayıtlı telefonu kullanan (Yıldız Özdemir) kişi ile de çok sayıda mesajlaşmalarının bulunduğu, 4/93 Emre Günaydın, 17/04/2007 gününü 18/04/2007 gününe bağlayan gece saat:00.02'de Ali Özdemir (Yıldız Özdemir)'e mesaj attıktan sonra saat:00.06'da bu kişiden mesaj aldıktan sonra uyuduğu, cinayet günü sabahı erkenden uyanır uyanmaz saat:06.26'da Salih Gürler'i arayarak görüştüğü, bu aramadan yaklaşık 2 dakika sonra saat:06.34'te Turna Işıklı'ya mesaj attığı, Salih Gürler'i aramasından yaklaşık 10 dakika sonra saat:06.36'da Salih Gürler'i tekrar aradığı, bu aramadan yaklaşık 4 dakika sonra s ii a t :()6.4(1' t a Ali Özdemir (Yıldız Özdeni i ı )'c mesaj attığı, bu masajı attıktan yaklaşık 12 dakika sonra saat:06.52'de Salih Gürler'i bir kez daha aradığı, bu aramadan sonra da saat:06.54'te Abuzer Yıldırım'a mesaj attığı, saat:07.00'da Ali Özdemir (Yıldız Özdemir)'den mesaj aldığı, Emre Günaydın'ın bu süreçteki tüm görüşme ve mesajlaşmaları sırasında telefonun TT Baş Müdürlüğünden sinyal verdiği, Bu arada Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi civarında bulunan İhlas yurdunda kalan Salih Gürler, Emre Günaydın'ın kendisini saat:06.26'da telefonla arayarak uyandırmasından sonra kendisi gibi İhlas Yurdunda kalmakta olan diğer sanıklar Hamit Çeker ve Cuma Özdemir'i de uyandırıp gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra, bir gün önce kiraladıkları Clio marka araç ile Emre Günaydın'ı bulunduğu TT Baş Müdürlüğü civarında ki kaldığı yerden almak için yola çıktığı, saat:07.00 sıralarında Emre Günaydın'ı buradan aldıkları, Daha sonra dördü birlikte araç ile Turgut Temelli caddesini takip ederek o sırada TT Melekbaba Santral binası civarında bulunan Abuzer Yıldırım'ı almaya gittikleri, bu arada Emre Günaydın'ın saat:07.01'den saat:07.04.14'de kadar Ali Özdemir (Yıldız Özdemir)'e 2 kez daha mesaj attığı, 1 kez de bu kişiden mesaj aldıktan sonra Abuzer Yıldırım'a saat:07.04.S0'de bir kez daha mesaj attığı, bu mesajdan hemen sonra Abuzer Yıldırım ile buluştukları, Abuzer Yıldırım'ı da araca aldıktan sonra yine Turgut Temelli caddesini takip ederek dönüşe geçtikleri, Zirve Yayıncılığın yakınında bulunan bir çay ocağında saat:07.15 sıralarından yaklaşık saat:08.45'e kadar sabah kahvaltılarını yaptıkları, bu arada Emre Günaydın'ın Abuzer Yıldırım'ı araca aldıktan itibaren saat:07.07 den saat:07.20'ye kadar 3 kez mesaj aldığı 2 kez de mesaj attığı, kahvaltı yerinde bulundukları sırada son olarak saat:08.44'te Bülent Çoşkun'dan mesaj aldıktan sonra Zirve Yayıncılığın bulunduğu binanın olduğu yere gittikleri ve Zirve Yayıncılığın kapısını çalarak kontrol ettikleri, Ancak kimsenin açmaması üzerine Emre Günaydın ve diğer sanıkların beyanlarında belirttikleri gibi Emre Günaydın'ın babasına ait spor salonuna gittikleri, spor salonunun bulunduğu yerin Zirve Yayıncılığa yakın yerde olması nedeniyle Emre Günaydın'ın telefonunun saat:09.17'den saat:l 1.20'ye kadar Zirve Yayıncılığın da sinyal aldığı İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B'deki bazdan sinyal verdiği, Bu arada Emre Günaydın'ın; saat:09.17'de Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, saat:09.18'de Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, saat:09.23'te Mehmet Gökçe'den tekrar mesaj aldığı, bu kez saat:09.42'de Turna Işıklı'dan mesaj aldığı, daha sonra saat:09.49.17'de 4/94 Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, saat:09.49.58'de de Mehmet Gökçe'ye hemen mesaj attığı, saat:09.52'de Ali Özdemir (Yıldız Özdemir)'den 2 kez mesaj aldığı, bu karşılıklı mesajlaşmaların olduğu saatlerde Emre Günaydın ve arkadaşlarının spor salonunda bulunduklarının değerlendirildiği, Spor salonunda yaklaşık 1 saat 15 dakika kadar kaldıkları, bazı notlar hazırladıkları, daha sonra saat: 10.30 sıralarında tekrar Zirve Yayıncılığın bulunduğu yere gittikleri, plan gereği önce Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım'ın Zirve Yayıncılığa çıktıkları, kapıyı Emre Günaydın'ın çaldığı, daha sonra kapının maktul Uğur Yüksel tarafından açıldığı, Zirve yayıncılıkta o sırada maktul Uğur Yüksel ile birlikte diğer maktuller Necati Aydın ve Tilman E. Geske'nin bulunduğu, Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım içeri girdikten sonra, bir süre içeridekilerle sohbet ettikleri, bu arada saat:10.44'te Zirve Yayıncılıktan birisinin azmettirici olarak yargılanan ve sabah uçağı ile İstanbul ilinden Malatya iline dönen Hüseyin Yelki'yi arayarak 85 saniye süren bir görüşme yaptığı, bu sırada Hüseyin Yelki'nin İstasyon cad. Öğretmenevi civarında bulunduğu, Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırm'ın Zirve Yayıncılığa girmesinden yaklaşık 20 dakika, Zirve Yayıncılıktan birisinin telefonla Hüseyin Yelki'yi aramasından ise yaklaşık 6 dakika sonra Emre Günaydın lavaboya giderek yine plan gereği önce saat:10.50.05'de, daha sonrada saat: 11.01.38'de Salih Gürler'e 2 kez mesaj attığı, bu mesajlarda yukarısının müsait olduğunu, 3 kişinin bulunduğunu belirterek diğerlerini de alıp yukarıya gelmesini istediği, Bu mesajlardan sonra Salih Gürler'in, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'i de alarak birlikte Zirve Yayıncılığa çıktıkları ve kapıyı çaldıkları, kapıyı yine maktul Uğur Yüksel'in açtığı, Emre Günaydın'ın kapıya gelerek bunlar bizim arkadaşlarımız diyerek içeriye aldırdıktan sonra, gelen arkadaşlarını maktuller ile tanıştırdığı, Daha sonra sanıkların tamamının maktuller ile yaklaşık 1 saat sohbet ettikleri, bu arada Emre Günaydın'ın saat: 11.03'te Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, saat:l 1.19'da Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, saat:l 1.20'de de Mehmet Gökçe'den tekrar mesaj aldığı, Emre Günaydın ve diğer sanıkların saat:12.00'den itibaren cinayet eylemini gerçekleştirmeye başladıkları, önce Necati Aydın ve Tilman Geske'nin öldürüldüğü, bu sırada Uğur Yüksel henüz öldürülmeden önce saat: 12.15 sıralarında tanıklar Gökhan Talaş ve eşi Özge Talas'ın Zirve Yayıncılığa geldikleri, kapıyı çalmalarına rağmen kapının açılmadığı, bu kez yanlarında bulunan yedek anahtar ile kapıyı açmaya çalıştıkları, ancak kapının arkasında başka bir anahtarın takılı olması nedeniyle açamadıkları, bunun üzerine maktullerin telefonlarını aradıkları, ancak aranan telefonları açanın olmadığı, ikinci kez maktul Uğur Yüksel'i aradığında ise Uğur Yüksel'in telefonu açtığı, ancak Emre Günaydın'ın baskısı ve yönlendirmesi ile "ALTIN KAYISI OTELİNDE TOPLANTIDAYIZ, ORAYA GELİN' şeklinde konuşabildiği, Ancak maktul Uğur Yüksel'in sesinin çok kötü gelmesinden şüphelenen tanık 4/95 Gökhan Talaş binadan aşağıya indikten sonra önce Agnus Villiam Reid'i arayarak durumu bildirdiği, bu kişinin hemen polisi aramasını söylemesi üzerine bu kez de polisi aradığı, bu arada Zirve Yayıncılığın içerisinde Uğur Yüksel'in de başta Emre Günaydın olmak üzere diğer sanıklar tarafından etkisiz hale getirildiği, Gökhan Talaş tarafından yapılan ihbardan kısa bir süre sonra saat: 13.00 sıralarında polisin olay yerine geldiği, gelen polislerin Gökhan Talaş ile birlikte yukarıya çıktıkları, Gökhan Talas'ın yanında bulunan yedek anahtar ile tekrar kapıyı açmaya çalıştığı, bu sırada önce Abuzer Yıldırım balkondan bir alt katın balkonuna inerek buraya saklandığı, Emre Günaydın'ın ise inmek isterken aşağıya düştüğü, içeriden inilti seslerinin gelmesi ve bu sırada aşağıdan birilerinin bağırarak balkondan birisinin atladığını söylemeleri üzerine polis memurlarından ikisinin hızlıca aşağıya indikleri, yerde yatan kişinin daha sonra Emre Günaydın olduğunun anlaşıldığı, Zirve Yayıncılıkta kalan diğer sanıkların ise kapıyı açarak gelen güvenlik güçlerine teslim olduğu, Abuzer Yıldırım'ın da saklandığı bir alt katın balkonunda yakalandığı, maktuller Necati Aydın ve Tilman Geske'nin olay yerinde, maktul Uğur Yüksel'in de kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, Gökhan Talas'ın, Angus Villiam Reid'i arayarak durumu bildirmesinden hemen sonra saat:12.21'de Angus Villiam Reid'in, Hüseyin Yelki'yi aradığı, bu sırada ise Hüseyin Yelki'nin İlyas mahallesi Sanayi caddesinde bulunan evinde olduğu, akşam saat:16.59'a kadar da evinde kalmaya devam ettiği, bu durumun Hüseyin Yelki'nin cinayet ile ilişkisinin bulunduğunu, kendisinin cinayetlerdeki rolünü gizlemek, perdelemek ve şüphe çekmemek maksadıyla evden ayrılmadığını, ileride cinayetler ile olan ilgisinin ortaya çıkması halinde ise bu durumu savunma amaçlı olarak kullanmak olduğu hususlarını gösterdiği Bu arada olay olup sanıklar yakalandıktan sonra saat: 14.05, 14.18.13 ve 14.18.48'de olmak üzere 3 kez Zirve Yayıncılıktan, saat: 14.4l'de Kayra Yayıncılıktan, saat:16.59'da ise ABD Konsolosluğundan arandığı, cinayet sonrası yapılan bu görüşmelerin dikkat çekici olduğu, Hüseyin Yelki'nin devam eden süreçte cinayeti ihbar eden Gökhan Talaş, Angus VVilliam Reid ve Zirve Yayıncılık Dağıtım Tic. Ltd Şirketi ile birçok kez daha görüşmeler yaptığı, Cinayet sonrası saat:15.27'de Ruhi Polat tarafından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın'ın aranarak görüşme yapıldığı, bu sırada oğlu gözaltında olan Mustafa Günaydın'ın Turgut Özal Araştırma Hastanesinde, Ruhi Polat'ın ise Zafer Mahallesi Mehmet Buyruk Cad. Turgut Özal Camii civarında bulunduğu, Olay sabahı saat:09.17'den saat: 11.2(1 arasında birçok kez karşılıklı mesajlaşan Mehmet Gökçe'nin bu sırada Özalper 10. Sokak civarında olduğu, Mehmet Ülger'in, Zirve Yayınevi cinayeti işlendiği sırada cinayet mahalline yakın bir bölgede mobilyacıda olduğu, kendisini jandarma Genel Komutanlığı Satın Alma Komisyon Başkanlığından aradıkları, ihbar mektubu ve ifadelerden Mehmet Ülger'in 4/96 olaydan kısa bir süre sonra olay yerine gittiği, Olay günü cinayet sonrasına ilişkin HTS kayıtlarından Mehmet Ülger'in özellikle Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak ve jandarma Genel Komutanlığı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığı, Zirve Yayınevi Cinayeti işlendiği sırada, yani 18/04/2007 günü saat: 13.01 sıralarında Ruhi Abat'ın, Adem Gedik ile görüştüğü, gece yarısı ise önce Haydar Yeşil, daha sonra Mehmet Ülger ile görüştükten sonra 18/04/2007 gününü 19/04/2007 gününe bağlayan gcceyarısı saat:00.15 sıralarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı, bu kişiye 17/03/2007 günü Malatya iline geldiği sırada güvenli irtibatı sağlamak için verdikleri 5435917614 numaralı hattı, kendisinde bulunan 5435917615 numaralı hattan arayarak, tepkisini çekmemek için "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği, bu sözleri ile bir nevi Zirve Yayınevi Cinayeti eylemini kendisinin de içinde bulunduğu ekibin bizzat azmettirdiğini ikrar ettiği, aynı gün Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı öğlen ve akşama doğru olmak üzere 2 kez daha arayarak kendisinden olay sonrası yapacakları dezenformasyon faaliyetleri için misyonerlik konusunda elinde bulunan tüm bilgi ve belgeleri Malatya iline getirmesini istediği, Ruhi Abat'ın gün içerisinde ayrıca Haydar Yeşil ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığı, Mehmet Ülger ile de sürekli irtibat halinde olduğu, 25/04/2007 gününe kadar da bu görüşmelere devam ettiği, Mersin ilinde bulunan Abdullah Atılgan ile de görüşmeler yaparak muhtemelen olaya ilişkin bilgilendirmeler yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Ruhi Abat ile yaptığı görüşmelerin kendisinin Malarya iline geleceği 26/04/2007 tarihi öncesi aşırı derecede arttığı, muhtemelen Mehmet Ülger'in Ruhi Abat'a, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bir an önce Malatya iline gelmesini sağlamak için talimat verdiği, bu talimat üzerine Ruhi Abat'ın da 25/04/2007 tarihinde yapmış olduğu çok sayıdaki görüşmeler sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Malatya iline bir an önce gelmesi hususunda ikaz ve ısrarlarda bulunduğunun değerlendirildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, olay sonrası aynı şekilde özellikle Ruhi Abat, Abdullah Atılgan ve Haydar Yeşil ile yoğun irtibat halinde olduğu, gelişmeleri sürekli takip ettiği, Ruhi Abat'ın kendisinden elindeki bilgi ve belgeleri getirmesini istemesi nedeni ile 25/04/2007 günü Tarsus ilçesinden Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, Malatya iline gelirken hem irtibat için kendisine teslim edilen 5435917614 hem de kendisinin kullandığı 5357460093 numaralı telefonlarını da yanında getirdiği, Sabah saatlerinde Malatya iline ulaştığında kendisini almaları için saat:08.45.21' de Adem Gedik'i aradığı, hemen akabinde ise saat:08.45.26'da Adem Gcdik'in de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı aradığı, bu arada saat:08.46'da Haydar Yeşil'in Ruhi Abat'ı arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'m Malatya iline gelip gelmediğini sorduğu, bu arama üzerine Ruhi Abat'ın da saat:08.47'de Adem Gedik'i arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline gelip gelmediği hususunda bilgi aldığı, daha sonra saat:09.05'de tekrar Adem Gedik'i arayarak muhtemelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan alıp almadığını sorduğu, 4/97 Deniz Uygar (İlker Çınarj'ın bu gelişinde akşam saatlerine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında Jandarma Alay komutanlığının eski binasında Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in de katılımıyla yapılan toplantıya katıldığı, toplantı sırasında Tarsus ilçesinden gelirken yanında getirmiş olduğu olay sonrası yapacakları dezenformasyon faaliyetleri için misyonerlik konusundaki bilgi ve belgeleri teslim ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın cinayete tepki göstermesi üzerine Mehmet Ülger'in, Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin arasında irtibatı gösterir ve ifadesinde ayrıntılı olarak belirtilen beyanlarda bulunduğu, bu beyanlar sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bazı gerçekleri anlamaya başladığı, Ancak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın tehdite maruz kalması nedeniyle toplantı da dezenformasyon faaliyetlerine ilişkin çalışmalara devam ettiği, bu kapsamda işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerini ön plana çıkarmak için Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine, cinayetin AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaatinin faaliyetleri yüzünden meydana geldiğine ilişkin sahte istihbarat raporları hazırlanmaya başlandığı, Hatta misyonerlikle AKP hükümetini bağdaştırmak amacıyla Mehmet Ülger'in Hıristiyan camiasında sözü geçen Emanuel Bağış isimli şahsın, AKP milletvekili Egemen Bağış ile ilişkilendirilmesi çerçevesinde Egemen Bağış'ın misyonerler tarafından seçilmiş, Full Bright Vakfı tarafından okutularak hazırlandıktan sonra bürokrat olarak AKP içerisine yerleştirilmiş birisi olduğu hakkında sahte istihbarat raporu düzenlendiği, bu hususun ileride ayrıca bahsedilecek olunan ihbar mektubunda gönderilen CD'de yer alan Ses kayıtları ile de ayrıca doğrulandığı, Fulbright Vakfı ile ilgili olarak açık kaynaklarda; http://www.fulbright.Org.tr/ isimli sitenin, 60 yıldır Türk ve Amerikalı öğrenci, akademisyen, öğretmen ve profesyonellere kültürel değişime katkıda bulunmak amacıyla burslar sağladığı belirtilen "Fulbright Eğitim Komisyonu" nun tanıtıcı sitesi olduğu, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Veli Küçük'ün ikametinde yapılan aramada elde edilen "GEORGE VVALKER BUSH" başlıklı dokümanda, "...MERKEZİ VİRGİNİA'DA BULUNAN ARE, AYNI ZAMANDA YURTDIŞI BAĞLANTILARI KUVVETLİ BİR KURULUŞ. FULBRİGHT BURSLARI VB. AYARLAYARAK ÜÇÜNCÜ DÜNYA'DAN GELECEK VAAT EDEN KİŞİLERİ ABD'YE GETİRİP EZOTERİK GİZLİ ÖRGÜTLERE ALIYOR VE BU BAĞLANTILARI KULLANARAK. CFR' NİN AVRUPA 'DAKİ UZANTISI BİLDERBERG KURULUŞU ÜZERİNDEN YÖNLENDİRİYOR. TÜRKİYE'DE DE DEVLETİN EN ÜST MAKAMLARINA DEĞİN TIRMANMIŞ ÖNEMLİ POLİTİKACILARIN FULBRİGHT BURSLARI İLE BAŞLAYAN İLİŞKİLERİ BİLDERBERG KLÜBÜNE ÜYELİKLE SONUÇLANDIRILMIŞTIR..." şeklinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'» ifadesinde Fulbright burslarının veriliş gayesine yüklemiş oldukları misyona benzer söylemin genel ifadelerle yer aldığı, 4/98 Ayrıca bu konu ile ilgili olarak Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçirilen belgeler arasında 11 nolu DVD içerisinde yer alan Misyonerlik Faaliyetleri konulu Mehmet Ülger tarafından imzalanmış "Faks Mesaj Formu" başlıklı belge ile, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği planlı ilişkilendirme çalışmasına yönelik belgenin hazırlanıp imzalı bir şekilde üst makamlara gönderilerek gerçekliği olmayan bir bilgiye resmiyet kazandırılmaya çalışıldığı, Mehmet Ülger'in cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada yaralanan ve Malatya Turgut Özal Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gittiği, Hastaneden döndüğünde hastane kamera kayıtlarının silindiğini, daha önce Emre Günaydın'a verdikleri sim kartı değiştirdiklerini ve diğer gerekli tedbirlerin alındığını konuştukları, bu hususu açık kaynak bilgilerinin de teyit ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ayrıca kendisine 1. Çalıştay toplantısı sırasında irtibatı sağlamak için verilen ve numarasını hatırlayamadığı hattı teslim ettiği, özel hatlarla Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın genellikle Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, Mehmet Ülger'in bu kişilerin yanında bulunduğu sıralarda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bazen Mehmet Ülger ile de görüştüğü, toplantı bitiminde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın tekrar Tarsus ilçesine döndüğü, Olay günü ve sonrası Haydar Yeşil'in özellikle Adem Gedik ile yoğun telefon görüşmelerinde bulunduğu, bu hususun da dikkat çekici olduğu, Abdullah Atılğan'ın ise olay günü Murat Göktürk, olaydan sonraki günlerde ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'ya gideceği 26/04/2007 tarihine kadar Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Ruhi Abat ile sürekli irtibat halinde olduğu, Murat Göktürk'ün cinayet işlendiği gün Mersin ilinde bulunan Abdullah Atılgan ile görüştüğü, devam eden günlerde de Abdullah Atılgan ile sürekli irtibat halinde olduğu, muhtemelen Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili bilgi alış verişinde bulundukları, Murat Göktürk'ün aynı zamanda cinayet işlendiği sırada ve sonrasında da Adem Gedik ve Haydar Yeşil ile yoğun irtibat halinde olduğu, bu dönemde ve devam eden süreçte Ruhi Abat ile herhangi bir görüşmesinin bulunmadığı, bu durumun yukarıda izah edildiği üzere Murat Göktürk'ün Deniz Uygar (İlker Çınar)'a daha önce Ruhi Abat hakkında söylemiş olduğu bazı sözlerden dolayı Mehmet Ülger'in kendisine kızması nedeni ile olduğu ihtimalini bir kez daha kuvvetlendirdiği, Ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiği gün olan 26/04/2007 günü Murat Göktürk, Abdullah Atdğan'ı arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiği konusunda bilgi verdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları, Mehmet Ülger'in olay günü olay yerine gittiğine ilişkin ihbar mektubu ile Ses kayıtlarına ilişkin ihbar tutanağı ve ekindeki CD'de ki bilgiler doğrulanmıştır. 4/99 > Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Mehmet Ülger, Zirve Yayınevi Cinayeti olayından kısa bir süre sonra Tarsus'a benim yanıma geldi Gelmeden önce telefon ile görüşmeler yapmıştık. Söz konusu bu tarihin 05/05/2007 tarihi olması kuvvetle muhtemeldir. Kendisi ile Tarsus'ta buluşarak yüz yüze görüştük ... misyonerlik konusunda dezenformasyon faaliyetlerinin yürütülmesinde durmaksızın devam etmek gerektiğini de anlattı ... Ben, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in birlikte dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamak amacıyla Taşucu mevkiinde bir pansiyonda yürüttüğümüz çalışmaların tarihi ... 09-10/06/2007 tarihi olması ihtimali yüksektir ... Haydar Yeşil ve Ruhi Abat birlikte, Malatya ilinden otobüs ile Mersin il merkezindeki otogara gelmişlerdi. Ben de Tarsus'tan Mersin otogarına gittim ve onlarla buluştum. Daha sonra da başka bir araç ile Taşucu mevkiine giderek pansiyona yerleştik ... Biz bu çalışmayı yanımızda Haydar Yeşil'e ait Toshiba marka laptobu götürerek yaptık. Bu çalışmanın yapılması için Mehmet Ülger'in talimatı vardı ... burada ... özellikle emperyalizm ve misyonerlik konusunda çalışmalar yaptık... Ruhi Abat, geçmiş yıllarda bu pansiyona ailecek gelip gittiğini söylemişti Bu pansiyon deniz kenarında eski bakımsız bir binaydı. İsmini şu an tam olarak hatırlayamıyorum. Pansiyonu bir bayan işletiyordu. Bulunduğumuz yerde başka pansiyonlarda vardı. Kaldığımız pansiyon eğer yıkılmamış ise, gittiğim takdirde elimle koymuş gibi bulurum. Bu pansiyondaki çalışmalarımız bittikten sonra da birlikte yine otobüs ile Tarsus ilçesine döndük ... Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile birlikte yapmış olduğumuz bu çalışma ... Teslim etmiş olduğum flashbellek içerisinde yer alan 'MİSYONERLİK PLAN PROJE TASLAK.DOC isimli belge içerisinde mevcuttur... teslim etmiş olduğum (1) nolu CD içerisinde bu belgeler mevcuttur. Ruhi Abat'ın... Taşucu'ndayapmış olduğumuz Misyonerlik ve Emperyalizm ile ilgili çalışmalar esnasında Mustafa Günaydın ile aynı serviste gelip gitmelerinden dolayı onu tanıdığını ve Mustafa Günaydın'ın sahibi olduğunu söylediği spor salonundan bahsettiğini hatırlıyorum Ruhi Abat ...bana; cinayet sonrasında kendilerine baskınlar olabileceğini bu nedenle birlikte misyonerlik faaliyetleri ve cinayet ile ilgili manipülasyon ve dezenformasyon yapmak amacıyla hazırladığımız evrakları ... Konya Ereğli'de kaynanasına ait olduğunu söylediği bir bahçe evi ile kendi köyü olan Karaman 'a bağlı babasına ait başka bir köy evinde sakladığını zaman zaman bu evlere gidip dinlendiğini söyledi... Bir keresinde Mehmet Çolak beni aradığında kendisinin Erdemli tarafında tatilde olduğunu söylemişti O dönemde aramızda çok sayıda telefon görüşmeleri oldu. Ancak yüz yüze görüşmemiz olmadı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 4/100 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -28/04/2007 - 09/07/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat'ın; 08/06/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, 09-10/06/2007 tarihleri arasında Tarsus ilçesi ile Silifke ilçesinin Taşucu mevkiine gittiği, 11/06/2007 tarihinden 09/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 08/06/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde bulunduğu, 09-10/06/2007 tarihleri arasında Silifke ilçesinin Taşucu mevkiine gittiği, 11/06/2007 tarihinden 09/07/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldığı, —Haydar Yeşil'in; 08/06/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, 09-10/06/2007 tarihleri arasında Tarsus ilçesi ile Silifke ilçesinin Taşucu mevkiine gittiği, 11/06/2007 tarihinden 09/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, —Mehmet Ülger'in; 28/04/2007 gününe kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihte saat: 17.30 sıralarında yola çıkarak Gölbaşı, Gaziantep üzerinden Osmaniye ve Kadirli tarafına gittiği, 05/05/2007 tarihine kadar bu bölgede kaldığı, bu tarihte Tarsus ilçesine geçtiği, bilahare Mersin iline gittiği, 06/05/2007 tarihinde Adana, Osmaniye, Gaziantep, Pazarcık, Gölbaşı üzerinden akşam saat 21.00 sıralarında Malatya iline döndüğü, 01/07/2007 gününe kadar Malatya ilinde kaldığı, 02/07/2007 günü Osmaniye, Kadirli, Adana tarafına gittiği, 06/07/2007 tarihinde buradan İstanbul'a geçtiği ve 09/07/2007 tarihine kadar İstanbul ilinde kaldığı, —Mehmet Çolak'ın; 04/05/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, 05/05/2007 günü sabah saatlerinde Malatya ilinden yola çıkarak Gölbaşı, Pazarcık üzerinden Mersin iline gittiği, 06/05/2007 tarihine kadar burada kaldıktan sonra akşam saat 21.00 sıralarında Malatya iline döndüğü, bu tarihten itibaren 03/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra bu tarihte öğleden sonra yola çıkarak tekrar Gölbaşı Pazarcık üzerinden Mersin iline gittiği, 08/07/2007 tarihine kadar burada kaldıktan sonra 09/07/2007 tarihinde Malatya iline döndüğü, —Murat Göktürk'ün; 22/06/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, 23/06/2007 tarihinde Hatay iline gittiği, 25/06/2007 tarihine kadar bu ilde kaldıktan sonra 26/06/2007 tarihinde Malatya iline döndüğü ve 09/07/2007 tarihine kadarda bu ilde kaldığı, 5/1 —Adem Gedik ve Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulundukları, —Adil Akçay'ın; Artvin ilinde bulunduğu, —Abdullah Atdğan'ın; 20/06/2007 tarihine kadar Mersin ilinde bulunduğu, bu tarihte Adana, Osmaniye, Pazarcık üzerinden Adıyaman'a geçtiği, 21/06/2007 tarihinde Mersin iline döndüğü ve 09/07/2007 tarihine kadar bu ilde kaldığı, —Hüseyin Yelki'nin; 29/04/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihten sonra Adıyaman iline gittiği, 23/05/2007 tarihine kadar bu ilde kaldıktan sonra tekrar aynı gün Malatya iline döndüğü, 24/05/2007 günü Ankara iline gittiği, 05/06/2007 tarihine kadar bu ilde kaldıktan sonra 06/06/2007 tarihinde Malatya iline döndüğü, 09/06/2007 gününe kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra bu tarihte Adıyaman, Kahramanmaraş, Adana, Mersin tarafına gittiği ve 26/06/2007 tarihinde Malatya iline döndüğü, 30/06/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra 01/07/2007 tarihinde Kayseri iline gittiği, 02/07/2007 tarihine kadar bu ilde kaldıktan sonra tekrar bu tarihte Malatya iline döndüğü, 04/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra bu tarihte Mersin iline gittiği, —Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'in; Olay günü olan 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde bulundukları, güvenlik güçlerince olay yerinde yakalanarak gözaltına alındıkları, daha sonrada çıkarıldıkları Mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldukları tespit edilmiştir. -28/04/2007 - 09/07/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -28/04/2007-07/06/2007 tarihleri arasında; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Birçok kez Haydar Yeşil, Adem Gedik, Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger ve Salim Cöhce ile görüşmeler yaptığı, -08/06/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Saat:21.51'de Haydar Yeşil'den mesaj aldığı, 5/2 -09/06/2007 günü; Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, Saat:21.09'da 1 kez Mehmet Ülger ile, -10/06/2007 günü; Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, Saat:21.19'da 1 kez Mehmet Ülger ile, -11/06/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Malatya ilinde bulunduğu sırada, Birçok kez Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -28/04/2007-07/06/2007 tarihleri arasında; Malatya ilinde bulunduğu sırada Birçok kez Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Murat Göktürk, Adem Gedik ve Aykut Saka ile görüşmeler yaptığı, -08/06/2007 günü; Malatya ilinde bulunduğu sırada, saat:19.00'da Murat Göktürk ile görüştüğü; saat:21.51'de Ruhi Abat'a mesaj attığı, -09/06/2007 günü; Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, saat: 10.33, 14.52'de 2 kez Murat Göktürk; saat: 15.21 ve 16.26'da 2 kez Mehmet Ülger ile görüştüğü, -10/06/2007 günü; Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, saat:21.19'da 1 kez Mehmet Ülger ile görüştüğü, -11/06/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Malatya ilinde bulunduğu sırada birçok kez Mehmet Ülger, Mehmet Çolak, Ruhi Abat, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -28/04/2007-04/05/2007 tarihleri arasında; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Birçok kez Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Hakan Çevikoğlu, Abdulkadir Öztoksoy ile, -05/05/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:13.05, 13.46, 15.07 ve 17.15'te 4 kez Hakan Çevikoğlu, Saat:17.52'de 1 kez Abdulkadir Öztoksoy, Saat:18.39, 18.49, 18.57, 19.04 ve 19.05'te 5 kez Mehmet Ülger ile, -06/05/2007-07/06/2007 tarihleri arasında; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Birçok kez Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Hakan Çevikoğlu, Abdulkadir Öztoksoy, Sinan 5/3 Yorulmaz ve Behnan Konutgan ile, -08/06/2007 günü; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat:14.37'de 1 kez Hakan Çevikoğlu, Saat:16.19'da 1 kez Abdulkadir Öztoksoy, Saat:16.06 ve 17.09'da 2 kez özel hattan Ruhi Abat veya Haydar Yeşil ile, -09/06/2007 günü; Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, 4 kez Abdulkadir Öztoksoy, 1 kez de Hakan Çevikoğlu ile, -10/06/2007 günü; Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, Saat: 10.45 ve 14.36'da 2 kez Abdulkadir Öztoksoy, Saat:19.36, 20.13 ve 20.24'te 3 kez özel hattan Ruhi Abat veya Haydar Yeşil ile, -11/06/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Birçok kez Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Hakan Çevikoğlu ve Abdulkadir Öztoksoy ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -28/04/2007-04/05/2007 tarihleri arasında; Malatya ili ile Osmaniye taraflarında bulunduğu sırada, Birçok kez Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Haydar Yeşil, İnönü Üniversitesi Rektörlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı ile, -05/05/2007 günü; Osmaniye, Adana ve Tarsus ilçesinde bulunduğu sırada, Saat: 15.27,18.52,18.55,20.03, 20.45, 21.11 ve 21.21'de 7 kez Mehmet Çolak, Saat:17.45, 18.35 ve 18.47'de 3 kez Haydar Yeşil, saat: 18.39,18.50,18.57,19.05.06 ve 19.05.57'de 5 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, -06/05/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Malatya, Osmaniye ve İstanbul'da bulunduğu sırada, Birçok kez Mehmet Çolak, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Jandarma Genel Komutanlığı ile görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; -28/04/2007-04/05/2007 tarihleri arasında; 5/4 Malatya ilinde bulunduğu sırada, Birçok kez Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil ile, -05/05/2007 günü; Gölbaşı, Nurdağı ve Mersin'de bulunduğu sırada, Saat:15.27, 18.53, 18.55, 20.03, 20.45, 21.11 ve 21.21'de 7 kez Mehmet Ülger ile, -06/05/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Malatya ve Mersin illerinde bulunduğu sırada, Birçok kez Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Ruhi Abat ile görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -28/04/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Malatya ve Hatay illerinde bulunduğu sırada, Birçok kez Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Adem Gedik, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Altın Kaysı oteli ile görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; -28/04/2007-09/07/2007 tarihleri arasında Birçok kez Murat Göktürk, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak ile görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; -28/04/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Birçok kez Haydar Yeşil, 1 kez Mehmet Ülger ile görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; -28/04/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Artvin ilinde bulunduğu sırada birçok kez Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -28/04/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Mersin ve Adıyaman illerinde bulunduğu sırada, Birçok kez Deniz Uygar (İlker Çınar), Hakan Çevikoğlu, Murat Göktürk ve Jandarma Genel Komutanlığı ile görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; -28/04/2007-09/07/2007 tarihleri arasında; Malatya, Adıyaman, Ankara, Kayseri ve Mersin illerinde bulunduğu sırada, Birçok kez Gökhan Talaş, Angus William Reid, Ahmet Güvener, Susanne Geske, Zirve Yayıncılık Ltd.şirketi, Beyhan Konutgan ve Muhammet Naim Akşam ile görüşmeler yaptığı, 5/5 Ayrıca Ruhi Abat'ın kullandığı telefon hatlarının iletişim dökümlerinde 2006, 2007 ve 2008 yıllarında değişik tarihlerde hattın Konya ve Karaman illeri ile Ereğli ilçesinden baz verdiği tespit edilmiştir. ¦"Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, teslim edilen flash bellek, CD, otel kayıtları, fotoğraf teşhis tutanağı, ödeme fişleri ve 28/04/2007 tarihinden 09/07/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Adil Akçay ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtilen yoğun görüşmelerin olduğu, Mehmet Ülger'in, 28/04/2007 günü saat: 17.30 sıralarında yola çıkarak memleketi olan Osmaniye tarafına gittiği, 05/05/2007 tarihinde buradan akşam üzeri Tarsus ilçesine geçtiği, Tarsus ilçesinde iken 5 kez Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla aradığı ve daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'la buluşarak yüzyüze görüştüğü, bu görüşmede Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan yoğun şekilde misyonerlik konusundaki dezenformasyon faaliyetlerine devam etmesini istediği, Bu arada Mehmet Çolak'ın da 05/05/2007 tarihinde Mersin iline gittiği, bu tarihte Mehmet Ülgerde arasında yoğun telefon görüşmelerinin bulunduğu, Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştükten sonra gece Mersin il merkezine gelerek Mehmet Çolak ile de buluşarak görüştüğü ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile arasındaki görüşmeyi anlatmış olabileceğinin değerlendirildiği, Mehmet Ülger'in bu görüşmeleri tamamladıktan sonra ertesi gün 06/05/2007 tarihinde Mersin ilinden ayrılarak Malatya iline akşam saatlerinde döndüğü, Mehmet Çolak'ın ise aynı gün Mersin ilinden akşam saatlerinde ayrılarak saat:21.00 sıralarında Malatya iline geldiği, 08/06/2007 tarihinde Ruhi Abat veya Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefon ile görüştükten sonra birlikte aynı gün akşam saatlerinde Malatya ilinden otobüsle Mersin iline gittikleri, otogarda Tarsus ilçesinden Mersin iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar) ile buluştukları, her üçünün birlikte başka bir araç ile Silifke ilçesi Taşucu mevkine geçtikleri, Taşucu mevkinde Ruhi Abat'ın daha önce eşi ile birlikte yazları gelerek kaldığı Taşucu Pansiyona yerleştikleri, bu pansiyonun eski bir bina olması nedeniyle 2010 yılında yıkıldığı, ancak bu pansiyonu işleten kişinin bayan olduğu, Ruhi Abat'ı da fotoğraftan teşhis ettiği, ileri ki bölümlerde ispatlandığı üzere Haydar Yeşil'in Malatya ilinden ayrılmadan önce 5/6 İstihbarat ödeneğinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasını benzeterek çektiği 400.00 YTL parayı burada kendisine verdiği, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar), bu pansiyonda 2 gün süre ile kalarak, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamaya çalıştıkları, her üçünün de telefonlarının aynı anda Taşucu mevkinden sinyal verdiği, söz konusu çalışmaları yaparken Haydar Yeşil'e ait Toshiba marka labtobu kullandıkları, Haydar Yeşil savunmasında bu marka labtobu olduğunu ve kullanıcı adının iklim-8 olduğunu kabul ettiği, Zaten Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu Haslı bellek içerisinde yer alan "Misyonerlik Plan Proje Taslak.doc* isimli belge içerisinde ki "Küresel Emperyalizmin Yayılma Politikaları Bağlamında Misyonerlik Faaliyetleri" başlıklı bu belgede yer alan konu başlıkları esas alınarak Ruhi Abat tarafından kapsamlı bir çalışma haline dönüştürüldüğü, bu word dosyasının ilk oluşturulma tarihinin 10.09.2007 ve belgenin yazarının da Ruhi Abat'ın görev yaptığı İnönü Üniversitesinin adı "İnönü" olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in birlikte yaptıkları bu çalışmanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flashbellek içerisinde yer alan "MİSYONERLİK PLAN PROJE TASLAK.DOC" isimli belge içerisinde ve ayrıca aynı belgenin 18/01/2012 tarihinde alınan ifade sırasında teslim edilen CD içerisinde de bulunduğu, bu belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat ve Haydar Yeşil tarafından Taşucu mevkiinde pansiyonda yapılan çalışmayı ayrıca ispatladığı, Malatya Vali Yardımcısı Erdinç Filiz adına gönderilen ihbar mektubu ve ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'nin içerisinde ki oluşturulan belgelerin yazan, son yazan veya her ikisinde Haydar Yeşil'in adının kayıtlı olduğu, ihbar mektubunun ekinde gönderilen CD'de yer alan belgelerin ise kullanıcı isimlerinin iklim-8 olduğu ve bazı belgelerin oluşturulma tarihlerinin Taşucu mevkinde bulunulan tarihlere denk geldiği, diğerlerinin de bu tarihe yakın olduğu, ancak sonradan bu labtobun harddiskinin Haydar Yeşil tarafından değiştirilmiş olduğu, bu hususun kendisi tarafından da kabul edildiği, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in, Taşucu mevkiinde yaptıkları bu çalışmalar hakkında zaman zaman Mehmet Ülger'i arayarak bilgilendirmede bulundukları, burada bulundukları sırada Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Emre Günaydın'ın babasının spor salonuna gidip geldiğini belirttiği, Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın'ın spor salonunun bulunduğu hususunu hem Mustafa Günaydın'ın hem de Emre Günaydın'ın doğruladığı, Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat ve Haydar Yeşil, pansiyondaki çalışmaları tamalandıktan sonra birlikte yine otobüs ile Tarsus ilçesine geçtikleri, burada kısa bir süre kalan Ruhi Abat ve Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bir belge aldıktan sonra otobüsle Malarya iline döndükleri, Ruhi Abat'ın, Konya Ereğli'de kayınvalidesine ait bir bahçe evi ile kendi köyü 5/7 olan Karaman'a bağlı babasına ait başka bir köyde köyevinin bulunduğu, Ruhi Abat'ın cinayet sonrasında kendilerine baskınlar olabileceğinden dolayı misyonerlik faaliyetleri ve cinayet ile ilgili manipülasyon ve dezenformasyon yapmak amacıyla hazırladıkları belgeleri muhtemelen buralarda sakladığı, zaman zaman bu evlere gidip kaldığı, bu hususu süreç içerisindeki HTS kayıtlarının da ayrıca doğruladığı, Bu dönemde Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile olan irtibatı çoğunlukla ortak olarak kullandıkları 5435917615 numaralı hat üzerinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'da bulunan 5435917614 numaralı telefonu aramak suretiyle sağladıkları, bundaki amacın ise yapılan çalışmalarda gizliliği sağlamak olduğu, Mehmet Çolak'ın, 03/07/2007 tarihinde öğleden sonra yola çıkarak Mersin Erdemli ilçesine gittiği, burada Yıldız Pansiyonda 08/07/2007 tarihine kadar kaldığı, bu seferki gidişinin büyük olasılıkla tatil amacı ile olduğu, ancak bu süre zarfında Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez telefonla görüşmeler yaptığı, ancak yüzyüze görüşme yapmadığı, Haydar Yeşil'in bu dönemde Aykut Saka ile birçok kez görüşmeler yaparak irtibat kurduğu, Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğundan bahisle hakkında Mehmet Ülger ile birlikte soruşturma başlattıkları ve bu nedenle bizzat ifadesini aldıkları Aykut Saka ile bu dönemde kurulan bu yoğun irtibatın özellikle dikkat çekici olduğu, Murat Göktürk'ün bu dönemde de yine Ruhi Abat ile hiç görüşmediği, 2007 yılı Mart ayı ortalarında Murat Göktürk ile Ruhi Abat arasında meydana gelen soğukluğun bu dönemde ve daha sonraki süreçte devam ettiğinin birkez daha ispatlandığı, Adil Akçay'ın ise Artvin ilinde bulunduğu sırada birçok kez Murat Göktürk ile görüşmeler yaptığı, Hüseyin Yelki'nin bu dönemde Zirve yayınevi cinayetini güvenlik güçlerine ihbar eden Gökhan Talaş, maktullerden Tilman E. Geske'nin eşi Susanne Geske ve cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında Zirve Yayınevi cinayetinin dış güçler tarafından planlanarak gerçekleştirildiği hususunu temellendirmek amacıyla ses kayıtlarında ismi geçen Muhammet Naim Akşam ile irtibat halinde olduğu, bu hususların da ayrıca dikkat çekici olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları, teslim edilen flashbellck ve CD'deki belgeler doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Ruhi Abat'ın kayın validesinin Ereğli ilçesindeki bahçe diye tabir edilen yazlık evinde Ruhi Abat ile görüşmek amacıyla Ereğli ilçesine gittim. Gittiğim ... tarih ... 07/08/2007 tarihi olma ihtimali yüksektir. Gitmemdeki amaç yapmış olduğumuz dezenformasyon faaliyetleri kapsamında eksik kalan bazı hususları Ruhi Abat ile birlikte tamamlamaktı ... Ruhi Abat bir gece bu evde misafir etti... İhbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtları ... olay sonrası 5/8 dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenlediğimiz ses kayıtlarıdır ... düzenlenme tarihlerinin 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 olma ihtimali yüksektir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -10/07/2007 - 24/08/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler; —Ruhi Abat'ın; 19/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu, bu tarihte Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, 30/07/2007 tarihine kadar burada kaldığı, bu tarihte Silifke ilçesi Taşucu mevkine geçtiği, 04/08/2007 tarihine kadar burada kaldığı, bu tarihte tekrar Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, 18/08/2007 tarihine kadar burada kaldıktan sonra 19/08/2007 tarihinde Malatya iline döndüğü, 24/08/2007 tarihine kadarda Malatya ilinde kaldığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; 17/07/2007 tarihine kadar Tarsus ilçesinde bulunduğu, 18/07/2007 günü Mersin il merkezine gelerek, 19/07/2007 günü Tarsus ilçesine döndüğü, 06/08/2007 gününe kadar Tarsus ilçesinde kaldıktan sonra 07/08/2007 günü Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, 08/08/2007 günü Tarsus ilçesine döndüğü, 22/08/2007 tarihine kadar burada kaldıktan sonra gece saat:22.30 sıralarında Tarsus ilçesinden otobüs ile yola çıkarak Malatya iline gittiği, 23/08/2007 günü gecesi tekrar yola çıkarak Tarsus ilçesine döndüğü, —Mehmet Ülger'in; 17/07/2007 tarihine kadar İstanbul ve Osmaniye illerinde bulunduğu, bu tarihte Malatya iline döndüğü, 20/08/2007 günü günübirlik Kayseri iline giderek döndüğü ve 24/08/2007 tarihine kadarda Malatya ilinde kaldığı, —Haydar Yeşil'in; 23/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı bu tarihten 13/08/2007 tarihine kadar Kırşehir, Antalya tarafına gittiği, 13/08/2007 tarihinde tekrar Malatya iline döndüğü ve 24/08/2007 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, —Mehmet Çolak'ın; 18/07/2007 tarihine kadar Malatya ilinde bulunduğu bu tarihte Mersin iline gittiği, 19/07/2007 tarihinde tekrar Malatya iline döndüğü, 08/08/2007 tarihine kadar burada kaldığı, daha sonra 14/08/2007 tarihine kadar Diyarbakır iline gittiği, bu tarihte Malatya iline döndüğü, 16/08/2007 tarihinde tekrar Diyarbakır iline gittiği ve 24/08/2007 tarihine kadar bu ilde kaldığı, —Murat Göktürk'ün; 5/9 Malatya ve Hatay illerinde bulunduğu, —Abdullah Atdğan'ın; Genelde Mersin ilinde bulunduğu, Güneydoğu ve doğu illerinde dolaştığı, Konya ve Denizli, Manisa taraflarına gittiği, —Adem Gedik'in; Malatya ve Ankara illerinde bulunduğu, —Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulunduğu, —Adil Akçay'ın; 17/08/2007 tarihine kadar Artvin ilinde, bu tarihten sonra Malatya ilinde bulunduğu, —Hüseyin Yelki'nin; Malatya, Adana, Mersin, Tarsus illerinde bulunduğu, —Levent Ercan Gelegen'in; Mersin ilinde bulunduğu, -10/07/2007 - 24/08/2007 tarihleri arasındaki süreçte yer alan bazı önemli görüşmeler; —Ruhi Abat'ın; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Malatya, Konya ili Ereğli ilçesi ve Silifke Taşucu mevkinde bulunduğu sırada Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Tarsus ve Konya Ereğli ilçelerinde bulunduğu sırada, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Hakan Çevikoğlu ve Abdülkadir Öztoksoy ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Murat Göktürk, Adem Gedik, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, 5/10 —Mehmet Çolak'ın; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Adem Gedik, Adil Akçay, Abdullah Atılgan, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Artvin ve Malatya illerinde bulunduğu sırada Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Murat Göktürk, Hakan Çevikoğlu ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 30/07/2007 tarihinde 1 adet mesaj attığı, —Hüseyin Yelki'nin; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Zirve Yayıncılık ve dağıtım, Angus Wiliam Reid, Levent Ercan Geleğen ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Susanne Geske ile mesajlaştığı, —Levent Ercan Gelegen'in; -10/07/2007-24/08/2007 tarihleri arasında; Hüseyin Yelki ile birçok kez görüştüğü ve mesajlaştığı tespit edilmiştir. ¦¦Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, ihbar ekinde yer alan CD de bulunan 1. Ses kaydı ve 10/07/2007 tarihinden 24/08/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz 5/11 Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Adil Akçay, Hüseyin Yelki ve Levent Ercan Geleğen arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Ruhi Abat'ın, 19/07/2007 tarihinde Konya Ereğli ilçesine eşi ile birlikte gittiği, 30/07/2007 tarihine kadar burada kaldıktan sonra tatil amaçlı olarak Silifke ilçesi Taşucu mevkine geçtiği, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile sık sık telefon ile görüştüğü, 04/08/2007 tarihinde tekrar Konya ili Ereğli ilçesine döndüğü, 07/08/2007 günü ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tarsus ilçesinden Pozantı üzeri Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, burada Ruhi Abat ile buluştuğu, birlikte dezenformasyon faaliyetlerine ilişkin çalışmaları tamalamaya çalıştıkları, Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yaptıkları bu çalışmalar hakkında Mehmet Ülger'e telefon ile bilgi aktardığı, burada bir gece kalan Deniz Uygar (İlker Çınar)'m 08/08/2007 tarihinde tekrar Tarsus ilçesine döndüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 22/08/2007 günü gece saat:22.30 sıralarında Tarsus ilçesinden otobüs ile yola çıkarak 23/08/2007 günü sabah saatlerinde Malatya iline geldiği, gelirken de hem kendisinin kullandığı 5357460093 hem de kendisine irtibat için teslim edilen 5435917614 nolu telefonları yanında getirdiği, burada bulunduğu süre zarfında Zirve Yayınevi cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtlarından birincisinin kaydını Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile yaptıkları, bu kayıt işlemi tamamlandıktan sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın akşam saat:20.00 sıralarında Malatya otogarından otobüs ile yola çıkarak Tarsus ilçesine döndüğü, bu Ses kayıtlarının yapıldığını Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Adem Gedik'in kısmen kabul ettiği, Ruhi Abat'ın bu dönemde de yine Murat Göktürk ile hiç görüşmediği, 2007 yılı Mart ayı ortalarında Murat Göktürk ile Ruhi Abat arasında oluşan anlaşmazlığın bu dönemde de devam ettiği, Adil Akçay'ın bu dönemde artık Malatya iline geldiği, dezenformasyon faaliyetleri kapsamında oluşturulan ve ihbar mektubunda yer alan Ses kayıtlarının kaydedilmesi aşamasında görev almaya başladığı, zaten kendisi de bu sırada yazıcı olarak görev yaptığını kabul ettiği, bu arada Murat Göktürk ile de birçok kez telefonla görüşmeler yaptığı, Bu dönemde Levent Ercan Geleğen ile Hüseyin Yelki arasında yoğun görüşmelerin olduğu, Hüseyin Yelki'nin Susanne Geske ile olan irtibatını aynı şekilde devam ettirdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları ve ihbar mektubu ekinde gönderilen CD de yer alan 1. Ses kaydı doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... İhbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtları... olay sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenlediğimiz ses kayıtlarıdır ... düzenlenme tarihlerinin 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 olma ihtimali yüksektir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 5/12 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -25/08/2007 - 01/11/2007 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya, Mersin illeri ile Konya Ereğli ilçesinde bulunduğu, Mersin iline gittiği dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefonla görüştüğü, ancak buluşarak yüzyüze görüşmediği, bu dönemde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Adem Gedik, Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'m; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 29/09/2007 günü gece saat:21.00 sıralarında Tarsus ilçesinden yola çıkarak sabah saat:05.30 sıralarında Malatya iline geldiği, gelir gelmez Ruhi Abat'ı aradığı ayrıca bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdullan Atılgan, Zekeriya Beyaz, Abdulkadir Öztoksoy, Hakan Çevikoğlu ve Behnan Konutgan ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, bir ara Osmaniye ve Kayseri illerine gittiği, bu dönemde Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Haydar Yeşil, Aykut Saka ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Aykut Saka, Adil Akçay, Adem Gedik, Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'm; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, bazı tarihlerde Diyarbakır ve Osmaniye illerine gittiği, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Mehmet Ülger, Adem Gedik, Suat Er ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Adil Akçay, Mehmet Çolak, Abdullah Atılgan ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Ruhi Abat, Murat Göktürk, Adem Gedik, Haydar Yeşil, Adil Akçay, Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile birçok kez 5/13 görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Murat Göktürk, Adem Gedik ve Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atdğan'ın; Genelde Mersin ilinde bulunduğu, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Hakan Çevikoğlu ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; Genelde Malatya ve Adıyaman illerinde bulunduğu, bu dönemde Levent Ercan Geleğen, Zirve Yayıncılık Limited Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Levent Ercan Gelegen'in; Tarsus ilçesinde olduğu, bu dönemde Hüseyin Yelki ile bir kez görüşme yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, ihbar ekinde gönderilen CD'de ki 2. Ses kaydı ve 25/08/2007 tarihinden 01/11/2007 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Adil Akçay, Hüseyin Yelki ve Levent Ercan Geleğen arasında yukarıda belirtilen yoğun görüşmelerin olduğu, Ruhi Abat'ın, bu dönemde de yine Murat Göktürk ile hiç görüşmediği, 2007 yılı Mart ayı ortalarında Murat Göktürk ile Ruhi Abat arasında oluşan anlaşmazlığın bu dönemde de devam ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 29/09/2007 günü gece saat:21.00 sıralarında Tarsus ilçesinden otobüs ile yola çıkarak sabah saat:05.30 sıralarında Malatya iline geldiği, gelir gelmez Ruhi Abat'ı arayarak buluştuğu, daha sonra ifadesinde belirttiği ve ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan ve Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın katılımıyla 2. Ses kaydının kayıt işlemini gerçekleştirdikleri, bu kayıt işlemi bittikten sonra gece saat:21.00 sıralarında tekrar otobüs ile Tarsus ilçesine döndüğü, Malatya iline gelirken kendisine irtibat için verilen 5435917614 numaralı telefonu bu kez yanında getirmediği, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in, bu dönemde de Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma açtıkları Aykut Saka ile birçok kez 5/14 görüşmelerinin bulunduğu, bu hususun yine dikkat çekici olduğu ve soruşturma yapmaları hususunun tamamen karşılıklı anlaşmalı bir durum olduğunu gösterdiği, Mehmet Çolak'ın, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın ile irtibatlı olan Suat Er ile irtibatını sürdürdüğü, Murat Göktürk'ün, bu dönemde özellikle Adil Akçay ve Adem Gedik ile çok sayıda görüşmeler yaptığı, Adil Akçay'ın da aynı şekilde bu dönemde Murat Göktürk, Adem Gedik ve Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Abdullah Atılğan'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez telefon görüşmeleri yaptığı, ayrıca 04/10/2007 ve 10/10/2007 tarihlerinde Tarsus ilçesine giderek Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yüzyüze görüştüğü hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlkerÇınar)'ın yukarıdaki beyanları ile ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de bulunan 2. Ses kaydı doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... İhbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtları... olay sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenlediğimiz ses kayıtlarıdır ... düzenlenme Tarihlerinin 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 olma ihtimali yüksektir... Çantamın en dip köşesinde bir adet otobüs bileti buldum ... bu otobüs biletinin 25/01/2008 tarihli... Malatya'ya geldiğime dair ... otobüs bileti olduğunu gördüm ... teslim etmek üzere yanımda getirdim ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -02/11/2007 - 29/01/2008 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Adem Gedik ve Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 25/01/2008 gecesi Tarsus ilçesinden yola çıkarak sabah saatlerinde Malatya iline geldiği, Malatya ilinde 2 gün kaldıktan sonra 27/01/2008 gecesi tekrar yola çıkarak Tarsus ilçesine döndüğü, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan, Zekeriya Beyaz, Abdulkadir Öztoksoy, Hakan Çevikoğlu ile birçok kez görüşmeler yaptığı, 5/15 —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 18-23/12/2007 tarihleri arasında Osmaniye ilçesine giderek geldiği, bu dönemde Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Ruhi Abat ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulunduğu, bu Dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Aykut Saka, Adil Akçay, Adem Gedik, Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'm: Malatya, Diyarbakır ve Mersin illerinde bulunduğu, bu dönemde, Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Haydar Yeşil ve Suat Er ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Adil Akçay, Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 15-23/12/2007 tarihleri arasında Adana, Osmaniye illerine; 06-29/01/2007 tarihleri arasında da Ankara iline gittiği, bu dönemde Ruhi Abat, Murat Göktürk, Adil Akçay, Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay' ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile birçok görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; Genelde Mersin ilinde bulunduğu, 25/01/2008 tarihinde günübirlik Tarsus ilçesine gittiği, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, bu görüşmelerin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geleceği tarih olan 26/01/2008 gününden bir gün önce 25/01/2008 tarihinde yoğunlaştığı, —Hüseyin Yelki'nin; Genelde Malatya, Adıyaman, Adana, Osmaniye ve İstanbul illerinde bulunduğu, bu dönemde Levent Ercan Geleğen, Muhammet Naim Akşam ve Zirve Yayıncılık Limited Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; 5/16 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, ihbar ekinde gönderilen CD'de ki 3. Ses kaydı ve 02/11/2007 tarihinden 29/01/2008 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Adil Akçay, Hüseyin Yelki ve Levent Ercan Geleğen arasında yukarıda belirtilen yoğun görüşmelerin olduğu, Abdullah Atılgan, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline 3. Ses kaydını düzenlemeye geldiği 26/01/2008 tarihinden bir gün önce 25/01/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefonla görüşerek Tarsus ilçesine gittiği ve burada Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yüzyüze görüştüğü, daha sonra Malatya ilinde bulunan Murat Göktürk'ü arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yapmış olduğu görüşme hakkında bilgi verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, yapmış olduğu bu görüşmeler sonrası Malatya iline gelmek üzere 25/01/2008 gecesi yola çıkarak 26/01/2008 sabahı Malatya iline geldiği, Malatya iline gelirken 5357460093 ve 5435917614 numaralı telefon hatlarını da yanında getirdiği, 27/01/2008 akşamına kadar Malatya ilinde kaldığı, kaldığı bu süre zarfında ifadesinde belirttiği ve ihbar ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydını Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün katılımıyla yaptıkları, bu kayıt işlemi tamamlandıktan sonra 27/01/2008 akşamı Malatya ilinden Tarsus ilçesine dönmek üzere yola çıktığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu tarihte Malatya iline geldiğini ispatlayan bir diğer hususunda 05/02/2012 tarihinde alınan ifadesi sırasında teslim ettiği 25/01/2008 tarihli kendi adına tanzim edilmiş, Tarsus - Malatya güzergahına ait otobüs bileti olduğu, ayrıca Ses kaydının içerisinde geçen bazı konuşmalarında bu ses kaydının tarihinin 26-27/01/2008 tarihi olduğunu ispatladığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu dönemde Abdullah Atılgan ile yapmış olduğu görüşmelerin özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geleceği 26/01/2008 tarihinin hemen öncesi yoğunlaştığı, bu hususun ise dikkat çekici olduğu, Haydar Yeşil'in, bu dönemde de Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma açtıkları Aykut Saka ile birçok kez görüşmelerinin bulunduğu, bu hususun bu kişi ile Aykut Saka arasında karşılıklı anlaşmalı bir durum olduğunu bir kez daha açıkça gösterdiği, Mehmet Çolak'ın, bu dönemde de Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın irtibat halinde olduğu Suat Er ile de yine birçok kez görüşmeler yapmaya devam ettiği, Murat Göktürk'ün, bu dönemde özellikle Adil Akçay ve Adem Gedik ile çok sayıda görüşmeler yaptığı, 5/17 Ruhi Abat'ın, bu dönemde de yine Murat Göktürk ile hiç görüşmediği, 2007 yılı Mart ayı ortalarında Murat Göktürk ile Ruhi Abat arasında oluşan anlaşmazlığın bu dönemde de sürdüğü, Adil Akçay'ın bu dönemde Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Hüseyin Yelki'nin, Zirve yayınevi cinayetinin dış güçler tarafından planlanarak gerçekleştirildiği hususunu temellendirmek amacıyla oluşturulan ses kayıtlarında ismi geçen Muhammet Naim Akşam ile yine irtibat halinde olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları ile ihbar ekinde gönderilen CD'de bulunan 3. Ses kaydı doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Muhammet Naim Akşam ... Adana ilinde ikamet etmektedir. Kendisi misyonerdir. Aynı zamanda Arap Alevisidir. Güney baptistçidir. Hanımı Helen isimli Amerikalı bir bayandır. Bu şahıs sürekli olarak İncirlik Üssü'ne gidip gelmektedir ... Ses kayıtlarında Muhammet Naim Akşam'ın isminin geçmesindeki amaç misyonerlerin Kürt Kiliselerini kurmakla bölücülük yaptığını ve PKK'ya destek verdiğini göstermek amacıyla bu kişinin ismi kullanılmıştır. Aslında böyle bir durum yoktu ... Hüseyin Yelki, Muhammet Naim Akşam'ı ... Adana'da bulunduğu dönemlerde tanıdı. ... Bu nedenle Muhammet Naim Akşam ... ile irtibatlı olduğunu tahmin ediyorum ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler arasında yer alan "Certificate of Ordination" isimli belgenin İlker Çınar adına 29/01/2000 tarihinde tanzim edilmiş, Adana Baptist kilisesince Pastor Naim Akşam ve Sec. Helen Akşam tarafından imzalanmış diploma tarzı bir belge olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "Bana daha önce 17/03/2007 tarihinde verildiğini belirttiğim 5435917614 numaralı telefon hattını 29/02/2008 tarihinde Malatya iline geldiğimde Haydar Yeşil'e teslim etmiştim ... teslim ettiğim bu hattın yerine bana yeni bir telefon hattı verildi Ancak ben bu hattın numarasını hatırlamıyorum" şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -30/01/2008 - 03/03/2008 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları 5/18 yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 29/02/2008 günü sabah: 10.30 sıralarında Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, akşam üzeri saat: 17.00 sıralarında Malatya iline geldiği, 02/03/2008 tarihinde kadar Malatya ilinde kaldığı, bu tarihte saat: 10.00 sıralarında tekrar Tarsus ilçesine gitmek üzere yola çıktığı ve akşam saat: 16.00 sıralarında Tarsus ilçesine ulaştığı, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan, Abdülkadir Öztoksoy, Hakan Çevikoğlu, Sinan Yorulmaz ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 21-23/02/2008 tarihlerinde Kayseri ve Adana illerine gittiği, bu dönemde Haydar Yeşil, Aykut Saka, Ruhi Abat ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 21-23/02/2008 tarihlerinde Kayseri ve Adana illerine gittiği, bu dönemde Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Aykut Saka, Adil Akçay, Murat Göktürk, Mehmet Çolak ve Ali Oral ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Diyarbakır ve Malatya illerinde bulunduğu, bu dönemde, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Dicle Üniversitesinde öğretim görevlisi olan ve Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan Abdurrahim Doğru ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Adil Akçay, Mehmet Çolak, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Ali Oral ve Altın Kaysı Oteli ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 15/02/2008 tarihine kadar Ankara, Kayseri ve Sivas illerine gittiği, bu dönemde Ruhi Abat, Murat Göktürk, Adil Akçay ve Ali Oral ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; 5/19 Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; Genelde Mersin ili ile Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Zirve Yayıncılık Limited Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları ve 3070T/2008 tarihinden 03/03/2008 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Adil Akçay, Hüseyin Yelki ve Levent Ercan Geleğen arasında yukarıda belirtilen şekilde yoğun görüşmelerin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 29/02/2008 günü öğleden önce saat: 10.30 sıralarında Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, akşam üzeri saat: 17.00 sıralarında Malatya iline geldiği, gelirken 5357460093 ve 5435917614 numaralı telefon hatlarını da yanında getirdiği, 02/03/2008 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında özellikle Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yüzyüze görüşmeler yaptığı, kendisine 17/03/2007 tarihinde aralarındaki irtibatı ve gizliliği sağlamak için teslim edilen 5435917614 numaralı telefon hattını teslim ettiği, yerine numarası tespit edilemeyen başka bir telefon hattı aldığı, daha sonra 02/03/2008 günü saat: 10.00 sıralarında tekrar Tarsus ilçesine gelmek üzere yola çıktığı ve akşam saat: 16.00 sıralarında Tarsus ilçesine ulaştığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği 5435917614 numaralı telefonun 08/03/2008 tarihine kadar kapalı kaldığı ve sinyal vermediği, bu tarihten itibaren tekrar açılan telefonun Malatya ilinden sinyal vermeye başladığı, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Adem Gedik'in, yine Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma açtıkları Aykut Saka ile birçok kez görüşmelerinin bulunduğu, ayrıca Haydar Yeşil'in yine ele geçen belgelerden ve Aykut Saka'nın beyanlarında ismi geçen Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğu belirtilen Ali Oral ile telefon görüşmelerinin olduğu, Ruhi Abat'ın bu dönemde de Murat Göktürk ile hiç görüşmediği, 2007 yılı Mart ayı ortalarında Murat Göktürk ile Ruhi Abat arasında oluşan anlaşmazlığın bu dönemde de 5/20 devam ettiği, ayrıca Murat Göktürk'ün, Altın Kaysı Oteli ile irtibatını devam ettirdiği, Mehmet Çolak'ın tayininin Diyarbakır iline çıktığı, burada Dicle Üniversitesinde öğretim görevlisi olan ve Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan Abdurrahim Doğru ile birçok kez görüşmeler yapmaya başladığı, bu hususun ayrıca dikkat çekici olduğu, Adil Akçay'ın bu dönemde Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2008 yılının Mart ayında Malatya'ya tekrar gittim. Bu gidişimde Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldik... 28-29/03/2008 tarihlerinin... Olması ihtimali yüksektir. Kendilerine artık çalışmak istemediğimi, yorulduğumu ve ... ayrılmak istediğimi söyledim... bu şekil söylediğimde... teklifimi çok sert karşıladılar... Mehmet Ülger... bu çıkışımı yukarıya bildireceğini söyledi... ben kendisine Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili bildiklerimi ve yapılan çalışmaları sır olarak saklayacağımı söylememe rağmen beni "SEN BİR GÖREV ADAMISIN, SEN BU GÖREV İÇİN ATANDIN, YANLIŞ YAPMA, SAĞLIKLI DÜŞÜN, HERŞEY DEVLETİN ÜNİTER YAPISI VE BAKA ASI İÇİN, BAK BİZ TUSHAD OLARAK GENİŞ BİR AİLEYİZ, YANLIŞ YAPAN YANAR, SIRRI VEREN YOK OLUR" şeklinde tehdit etti Bunun üzerine ... çalışmalara devam etmek zorunda kaldım. O tarihlerde Ümraniye'de bombalar bulunmuş, Ergenekon soruşturması yapılıyordu. Basından da izlediğim kadarıyla bunun yasa dışı bir oluşum olduğunu anlamaya başlamıştım ... Burada kaldığım süre içerisinde andıç çalışmamıza devam ettik ... bahsettiğim hususlar ... Jlashbellek içerisinde yer alan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI.doc" isimli belgede mevcuttur... 18/04/2008 tarihinde de... Malatya iline geldim. Cinayetin 1. Yıl dönümü olduğu için dikkat çekmemek amacıyla otogarda otobüsten inmedim. Bu kez... Organize Sanayii kavşağının yakınlarında indim. ... buradan beni Haydar Yeşil ve Ruhi Abat birlikte gelerek aldılar. Daha sonra düzenlenen toplantıya katıldım ... toplantıya Mehmet Çolak'ta katılmıştı ... o tarihte Diyarbakır ilinden gelmişti Bu tarihteki toplantıların amacı çoğunlukla Mahkemede görülmekte olan davayı etkilemek, cinayetten çok misyonerliğin yargılanmasını sağlamaktı. Bu tarihin cinayetin yıl dönümü olması nedeniyle, Mehmet Ülger ve diğerleri işlenen cinayeti kastederek genelde memnun görünüyorlardı. Kendi aralarında dalga geçiyorlardı... Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptığımız görüşmede, Mehmet Ülger, Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkında bir proje olduğunu, şahısla ilgili bir çalışma yapılacağını belirtti Şahısla ilgili projenin nasıl bir 5/21 proje olduğunu sorduğumda Kürt kökenli birisi tarafından Behnan 'm öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı beyanlarında Behnan Konutgan 'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan 'ı vurduğunu söyleyecekti... Malatya iline ... bazen yanımda telefon ... getirmiyordum. Mehmet Ülger'in, Behnan Konutgan 'a yönelik projeyi söylediği tarihin ... 2008 yılı Mayıs tarihi... olabilir... 2008 yılının Haziran ayında ... Malatya'ya gittim. Malatya'ya ... gitme sebebim medyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir personeli olduğum, emekli sandığında aktif iştirakçi olduğum, primlerimin düzenli olarak yattığı şeklinde haberlerin yer alması ve benim deşifre olmamla ile ilgiliydi... O tarihlerde geldiğimde Mehmet Ülger henüz Malatya'dan ayrılmamıştı. Ancak tayininin çıkacağını söylüyordu. Kendisi Ankara'ya tayin olacağını bekliyordu. Daha sonra başkalarından duyduğuma göre Mehmet Ülger, tayininin Giresun iline çıktığını öğrendiğinde ciddi şekilde üzüldüğünü öğrendim. Zaten bu nedenle de daha sonra emekliliğini istemişti... Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldik ... Mehmet Ülger bana "MERAK ETME BİZ İLGİLİ YERLERLE GÖRÜŞEREK BUNU ÇÖZERİZ' dedi Burada benim üzerinde çalıştığım, tamamlaması gereken Büyük Orta Doğu Projesi ile ilgili çalışmalarımın sahte istihbari alt yapısını birlikte hazırladık ... Teslim ettiğim flash bellek içerisinde yer alan 'OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE' isimli klasördeki slaytlarda ve 'OM-CIA' isimli klasörde bulunan belgelerde bahsettiğim çalışmalarıma ait hususlar ile ilgili bilgiler mevcuttur. Yaptığımız bu çalışma sonunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil'e "BU BELGELERİ İYİ SAKLA" dedi Bu çalışma Mehmet Ülger ile yapmış olduğumuz son çalışmaydı." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -04/03/2008 - 30/06/2008 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Adem Gedik ve Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 28/03/2008 günü sabah erken saatlerde Tarsus 5/22 ilçesinden Malatya iline gitmek üzere yola çıktığı, öğleden sonra Malatya iline ulaştığı, 29/03/2008 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, gece Malatya ilinden tekrar yola çıkarak 30/03/2008 günü sabah saatlerinde Tarsus ilçesine ulaştığı, 17/04/2008 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldıktan sonra ya bu tarihte gece, ya da 18/04/2008 sabahı erken saatlerde yola çıkarak Malatya iline geldiği, 20/04/2008 tarihine kadar Malatya ilinde kaldıktan sonra bu tarihte gece yola çıkarak 21/04/2008 sabahı Tarsus ilçesine gittiği ve 30/06/2008 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldığı, bu dönemde Ruhi Abat, Mersin İl Jandarma Komutanlığı (Abdullah Atılgan), Hakan Çevikoğlu, Kadir Abayrak, Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz, Behnan Konutgan, Sinan Yorulmaz ve Hilal Radyo ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 13-14/03/2008 ve 04-05/05/2008 tarihlerinde Kayseri iline gittiği, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 13-14/03/2008 ve 02-05/05/2008 tarihlerinde Kayseri iline gittiği, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Adil Akçay, Aykut Saka, Murat Göktürk ve Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Genelde Diyarbakır ilinde bulunduğu, 14-16/03/2008, 18-19/04/2008, 29/04/2008-11/05/2008, 06-08/05/2008 tarihlerinde Malatya iline gelip gittiği, bu dönemde, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Dicle Üniversitesinde öğretim görevlisi olan ve Ergenekon soruşturması kapsamında hakkında yasal işlem yapılan Abdurrahim Doğru ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Adil Akçay, Adem Gedik, Haydar Yeşil, Abdullah Atılgan, Mehmet Çolak ve Altın Kaysı Oteli ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Adil Akçay, Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Aykut Saka'nın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'm: Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; 5/23 Genelde Mersin ili ile Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu dönemde özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 21/03/2008 tarihinde Erciş ilçesine gidip geldiği, bu dönemde Zirve Yayıncılık Limited Şirketi ve Hakan Çevikoğlu ile ikişer kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın "Team 2GB" ibareleri bulunan flashdiskin yapılan incelemesinde, "OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE" ve "OM-CIA" isimli klasörlerin olduğu, "OM-CIA" isimli klasör içerisinde; "OM-C" isimli klasör ve "OM-A" ile "TÜRKİYE-B KATEGORİ" isimli vvord dosyalarının bulunduğu, "OM-A" isimli vvord dosyasının ilk sayfasında "GİZLİ", ikinci sayfasında "OPERASYON VERİLERİ A (TÜRKİYE)- KATEGORİ" ibareleri bulunan, "AMERİKAN ULUSAL DEMOKRASİ FONU/EVANGELİST OPERASYONLAR KURULUŞU ve AVRUPA HRİSTİYAN BİRLİĞİ" konusunda "BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ KAPSAMINDA "TÜRKİYE PERFORMANSI" ÇALIŞMALARI" başlığı altında "Operatıon Mobılızatıon" ile "Europe Chrıstıan Union" ünitelerine bağlı olarak 1991 yılında ortak hizmet verme amaçlı kurulmuş olan 9 eşgüdüm ana organizasyonlar ve bu ana organizasyonların yönetiminde bulunan alt birimlerin isimlerinin ve Ankara, Antalya, Amasaya, Trabzon gibi il başlıkları altında bu ana organizasyonlar ile ana organizasyonların yönetiminde bulunan alt birimlerde aktif çalışma yapan operasyon elemanlarının gönderildikleri ülkelere göre sayısal performans dağılımlarının verildiği (468) sayfadan ibaret belgenin bulunduğu, "TÜRKİYE-B KATEGORİ" isimli word dosyasında, "OM-A" isimli word dosyasında ismi geçen organizasyonların ve bu organizasyonların alt birimlerinin isimlerinin bulunduğu (4) sayfadan ibaret belgenin olduğu, "OM-C" isimli klasörde "ECUECU, Yeni Microsoft Word Belgesi, Yeni Microsoft Word Belgesi (2), Yeni Microsoft VVord Belgesi (3)" isimli vvord dosyalarının bulunduğu, "ECUECU" isimli vvord dosyasında, "AVRUPA HRİSTİYAN BİRLİĞİ (ECU) ve MOBİL PERSONEL SAYISI" başlıkları altında, aralarında Türkiye'nin de isminin bulunduğu dünyanın değişik kıtalarından (60) ülkenin isminin ve karşılarında "mobil personel sayısı" olarak tanımlanan personel sayısını bildirir rakamların bulunduğu (2) sayfadan ibaret belgenin olduğu, "Yeni Microsoft VVord Belgesi" isimli vvord dosyasının ilk sayfasında "GİZLİ", ikinci sayfasında "OPERASYON VERİLERİ C- KATEGORİ" ibareleri bulunan, AMERİKAN ULUSAL DEMOKRASİ FONU ve EVANGELİST OPERASYONLAR KURULUŞU tarafından 5/24 hazırlandığı belirtilen ve içeriğinde BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ KAPSAMINDA OLAN ÜLKELER, İSLAM İNANCI BULUNAN ÜLKELER ve KÖPRÜ ÜLKELER olarak (3) ana gruba ayrılan ülkelerde OM desteği ile hizmet veren organizasyonların şematik projeksiyonlarının, müjdecilerin ve operasyon elemanlarının sistematik olarak organizasyonlarına ve ülkelerine göre sayısal dağılım verilerinin bulunduğu bir belgenin (5) sayfadan ibaret giriş bölümünün olduğu, "Yeni Microsoft VVord Belgesi (2)" isimli word dosyasında, "İÇİNDEKİLER" başlığı altında aralarında Türkiye'nin de bulunduğu (3) gruba ayrılan ülkelerin isimlerinin, ana belgede bulundukları sayfa aralıklarının belirtildiği, "Yeni Microsoft VVord Belgesi (3)" isimli word dosyasında, "Yeni Microsoft VVord Belgesi"nde giriş bölümü, "Yeni Microsoft VVord Belgesi (2)"de içindekiler bölümü verilen, (238) sayfadan ibaret ana belgenin olduğu, "OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE" isimli klasör içerisinde; "AZERBAIJAN, GEORGIA, IRAN, IRAQ, KOSOVA, MACEDONIA, SYRIA, TURKEY, UKRAINIA" isimli "ppt" dosyalarının olduğu, bu dosyaların içeriğinde dosyanın ismini taşıdığı ülke hakkında hazırlanmış istatiski bilgiler içeren şematik sunumların olduğu, bu sunumların "Yeni Microsoft VVord Belgesi" isimli vvord dosyasında belirtilen OM desteği ile hizmet veren organizasyonların şematik projeksiyonları olduğu tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, teslim ettiği Haslı bellekte yer alan belgeler, açık kaynak araştırmaları, Kasa Defteri, ödeme fişleri ve 04/03/2008 tarihinden 30/06/2008 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Aykut Saka, Adil Akçay ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtilen yoğun görüşmelerin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 28/03/2008 günü sabah erken saatlerde Tarsus ilçesinden Malatya iline gitmek üzere yola çıktığı, öğleden sonra Malatya iline ulaştığı, 29/03/2008 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldiği, bu kişilere ait telefonların bu sırada Malatya organize sanayi bölgesinden sinyal verdiği, Bu görüşmede Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini, yorulduğunu ve bu tür çalışmalardan ayrılmak istediğini söylediği, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu sözlerini çok sert karşıladıkları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mehmet Ülger'e Zirve Yayınevi cinayeti 5/25 ile ilgili bildiklerini ve yapdan çalışmaları sır olarak saklayacağını söylemesine rağmen, Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; "SEN BİR GÖREV ADAMISIN, SEN BU GÖREV İÇİN ATANDIN, YANLIŞ YAPMA, SAĞLIKLI DÜŞÜN, HERŞEY DEVLETİN ÜNİTER YAPISI VE BAKAASI İÇİN, BAK BİZ TUSHAD OLARAK GENİŞ BİR AİLEYİZ, YANLIŞ YAPAN YANAR, SIRRI VEREN YOK OLUR" şeklinde sözler söyleyerek kendisinin de içerisinde yer aldığı yapılanmanın gücünü ve büyüklüğünü kastedip tehdit ettiği, ayrıca bu sözlerle Mehmet Ülger'in TUSHAD isimli yasadışı yapılanmayı kabul ettiği, aynı zamanda da kendisi ile birlikte ekibinin TUSHAD içerisinde faaliyet yürüttüğünü adeta ikrar ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yasadışı bir oluşum içerisinde olduğunu anlamasına rağmen maruz kaldığı bu tehdit karşısında çalışmalarını devam ettirmek zorunda kaldığı ve andıç çalışmalarına devam ettikleri, bu hususu flash bellek içerisinde yer alan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI.doc" isimli belgenin de ayrıca doğruladığı, çalışmaları tamamladıktan sonra 29/03/2008 gecesi Malatya ilinden tekrar yola çıkarak 30/03/2008 günü sabah saatlerinde Tarsus ilçesine döndüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar), 17/04/2008 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kaldıktan sonra bu tarihte yola çıkarak Zirve Yayınevi Cinayetinin birinci yıl dönümü olması nedeniyle 18/04/2008 tarihinde Malatya iline geldiği, Cinayetin yıl dönümü olması nedeniyle dikkat çekmemek için Organize Sanayi kavşağının yakınında otobüsten indiği, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın gelerek kendisini buradan aldıkları, 20/04/2008 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında yine Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya gelerek toplantı yaptıkları, bu toplantıya o tarihte Diyarbakır ilinden gelen Mehmet Çolak'ın da katıldığı, şahısların kullandıkları telefonların bu tarihte de aynı anda Organize Sanayi bölgesinden sinyal verdiği, toplantının Cinayetin yıl dönümüne denk getirilmesinin özellikle ayarlanmış olabileceğinin değerlendirildiği, toplantı tamamlandıktan sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'m 20/04/2008 akşamı Malatya ilinden yola çıkarak ertesi gün sabaha karşı Tarsus ilçesine döndüğü, 22/05/2008 tarihine kadar Tarsus ilçesinde kalan Deniz Uygar (İlker Çınar), bu tarihte gece tekrar yola çıkarak Malatya iline geldiği, yalnız bu gelişi sırasında yanında telefon getirmediğinden telefonlarının Malatya ilinden sinyal vermediği, ancak ileride ayrıca anlatılacağı üzere Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı telefonların hiç birisinin 23-24/05/2008 tarihlcrindp her hsınoi hir veı rlrn hio «invstl vprmprlik Jandarma İstihbara! Şubesine ait ödeme fişlerinin arasında bulunan 24/05/2008 tarihli S00.00 VII. tutarındaki 7294 numaralı ödeme (işindeki im/anın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın im/asına tamamen benzediği, her iki bilgi üst üste konulduğunda Deni/ Uygar (İlker Çınar)'ın 23-24/05/2008 tarihlerinde Malatya ilinde bulunduğu hususunda herhangi bir tereddüdün kalmadığı, ayrılırken de kendisine yaptığı çalışmalardan dolayı istihbara! ödeneğinden 800.00 YIL paranın ödendiği, 23-24/05/2008 tarihlerinde Malatya iline »elen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yapılan toplantıya katıldığı, İni toplantı sırasında .Mehmet Ülger'in ilk kez,Türkiye Protestan 5/26 Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkında bir proje olduğunu, bu şahısla ilgili bir çalışma yapılacağını belirttiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu şahısla ilgili projenin nasıl bir proje olduğunu sorması üzerine Mehmet Ülger'in, Kürt kökenli birisi tarafından Behnan'ın öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı savunmasında Behnan Konutgan'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde tahrik olarak Behnan Konutgan'ı vurduğunu söyleyeceği, projenin bu şekilde olabileceğinden bahsettiği, toplantı bitimi Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tarsus ilçesine döndüğü, 2008 yılı Haziran ayına gelindiğinde açık kaynaklardan www.bugun.com.tr isimli internet sitesinde 11/06/2008 tarihinde, www.yenisafak.com.tr isimli internet sitesinde 12-06/2008 tarihinde, "...Eski papaz XXX'm sigorta kayıtları ilginç veriler içeriyor. Emekli Sandığı Mersin Bölge Müdürlüğü'nden i6.8.1992 tarihinde 706661XX sicil numarası ile 'uzman çavuş' olarak kayıt olan XXX'ın sigorta primleri düzenli olarak yatırılmış. Sosyal Güvenlik uzmanları Emekli Sandığı'na bireysel prim yatırılamayacağını yani bir kurum tarafından düzenli olarak prim/erinin yatırılması gerektiğine dikkat çekiyorlar..." içerikli Deniz Uygar (İlker Çınar) hakkında TSK personeli olduğuna ve primlerinin düzenli olarak yatırıldığına dair haberlerin yayımlandığı, Bu haberler üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın vakit kaybetmeden 16/06/2008 tarihinde gece yola çıkarak 17/06/2008 günü Malatya iline tekrar geldiği, bu gelişi sırasında da yanında telefon getirmediği, ancak yine ileride anlatılacağı üzere Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı telefonların 17/06/2008 tarihinde Malatya ilinden ve başka bir yerden hiç sinyal vermediği, Malatya Jandarma İstihbarat Şubesine ait ödeme fişlerinin arasında bulunan 17/06/2008 tarihli 800.00 YTL tutarındaki 7299 numaralı ödeme fışindeki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, bu tarihte Mehmet Ülger'in tayin olma durumunun bulunduğu ve henüz Malatya ilinden ayrılmamış olduğu, her üç bilgi üst üste konulduğunda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 17/06/2008 tarihinde Malatya ilinde bulunduğu hususunda herhangi bir tereddütün kalmadığı, ayrılırken de kendisine yaptığı çalışmalardan dolayı istihbarat ödeneğinden 800.00 YTL paranın ödendiği, Mehmet Ülger'in esasen Ankara'ya tayin olmayı beklediği, ancak Giresun iline tayin olunca emekliliğini isteyerek emekli olduğu, bu hususu HTS kayıtlarının da ayrıca ortaya koyduğu, zira Mehmet Ülger'in Malatya ilinden tayini çıktıktan sonra kullandığı telefonun Giresun ili yerine sürekli olarak Ankara ilinden sinyal verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu gelişinde Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya gelerek toplantı yaptıkları, bu toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar) kendisi hakkında çıkan haberlerden bahsedince, Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "MERAK ETME BİZ İLGİLİ YERLERLE GÖRÜŞEREK BUNU ÇÖZERİZ" şeklinde cevap verdiği, Ayrıca bu toplantıda, Büyük Orta Doğu Projesi ile ilgili sahte istihbarı alt yapıyı hazırladıkları, Orta Doğu Projesi ile ilgili hazırlanan bu sahte raporlardan elde edilmek 5/27 istenen amacın, CIA'nın Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu'da bulunan ülkelere gönderdiği misyonerler aracılığıyla Türkiye'de ve diğer Orta Doğu ülkelerinde operasyonlar yapılıyormuş gibi göstermek olduğu, hazırlanan belgelerde işlenen diğer temaların CIA'nın Büyük Ortadoğu Projesini uygulamaya koymak ve Kürdistan'ın kurulmasına hizmet için Operation Mobilization isimli bir kuruluş ve misyonerler aracılığıyla bahsi geçen misyonerlik faaliyetlerini yürüttüğü ve organize ettiği, CIA'nın gönderdiği Misyonerler aracılığıyla BOP'un amacı olan emperyalizmin çıkarlarına hizmet için misyonerlik faaliyetlerini hızlandırdığı şeklinde olduğu, böylece dış güçlerin Türkiye üzerinde jeopolitik beklentileri olduğu anlatılmak suretiyle misyonerlikle ba«daştırılmıı\ a çalışıldığı, Bu çalışmanın varlığını, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellek içerisinde yer alan "OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE" isimli klasördeki slaytlar ve "OM-CIA" isimli klasörde bulunan belgelerin ayrıca doğruladığı, yapılan bu çalışma sonunda Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil'den bu belgeleri iyi saklamasını istediği, bu çalışmanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mehmet Ülger ile yapmış olduğu son çalışma olduğu, Haydar Yeşil'in, bu dönemde de Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma açtıkları Aykut Saka ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Ruhi Abat'ın, yine Murat Göktürk ile görüşmemeye devam ettiği, Mehmet Çolak'ın, Dicle Üniversitesinde öğretim görevlisi olan ve Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan Abdurrahim Doğru ile bu dönemde de birçok kez görüşmeler yaparak irtibatını sürdürdüğü, Murat Göktürk'ün, bu dönemde özellikle Adil Akçay ile yoğun irtibat halinde olduğu, Abdullah Atılgan ve Altın Kaysı Oteli ile olan irtibatını yine devam ettirdiği, Murat Göktürk'ün telefonunun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline gelerek Organize Sanayinde bulunan Jandarma Karakolunda yapılan görüşmeler sırasında organize sanayiden sinyal verdiği, bu durumun Murat Göktürk'ün de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem Mart sonunda hem de Zirve Yayınevi cinayetinin 1. yıl dönümünde yaptıkları görüşmelere katılmış olabileceğini gösterdiği, Adem Gedik'in ise bu dönemde özellikle Adil Akçay ile yoğun görüşmeler yaptığı ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile 22/04/2008 tarihinde 1 kez görüşme yaptığı, Adil Akçay'ın bu dönemde Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Abdullah Atılğan'ın, birçok kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştüğü, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bulunduğu Tarsus ilçesine gittiği, Tarsus ilçesine gittiği zamanlarda Deniz Uygar (İlker Çınar) ile aynı zamanda yüzyüze de görüşmüş olabileceğinin 5/28 değerlendirildiği, Hüseyin Yelki'nin, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Abdullah Atılğan'ın da yoğun şekilde irtibat halinde olduğu Hakan Çevikoğlu'nu 2 kez arayarak görüştüğü, bu durumun da Hüseyin Yelki'nin hem Abdullah Atılgan hem de Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat içinde olabileceğini gösterdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları ile teslim ettiği flaşlı bellekteki belgeler doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 15/08/2008 tarihinde Tarsus Emniyet Müdürlüğü Güvenlik bürosundan beni aradılar ve benimle ilgili bir tebligat olduğunu söyleyerek beni çağırdılar. Aynı gün Tarsus Adliyesine gittik. Adliyedeki katip bana tebligatı okudu. Gizli olarak Adliyeye ulaşan bu evrakta bazı şahısların isimlerinin bulunduğu bir liste olduğunu, listede ismi geçenlerin de öldürüleceklerinin belirtildiği, bu öldürülecekler listesinde benim ismimin de bulunduğunu öğrendim ... tebligatı almak üzere Savcılığa gittiğim gün Savcılığa gidiş aşamamda ve Savcılıkta bulunduğum esnada cep telefonumun ses kaydını açarak tüm sesleri kaydettim... Ayrıca ... ifadem alındı ... Malatya Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili ... Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığım soruldu. Ben de müsaade isteyerek kayıt yaptığım telefonun dışında başka bir telefon ile koridorda Haydar Yeşil'i aradım. Kendisine durumu anlattım. Bana Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığımı soruyorlar ne cevap vereyim dedim. Haydar Yeşil'de bana "TANIMADIĞIMI" söylemem şeklinde talimat verdi Ben de tanımadığını söyledim... Haydar Yeşil ile yaptığım bu görüşmeyi ben muhtemelen ... 29/02/2008 tarihinde Malatya dine geldiğim sırada teslim edilen yeni hattan yaptım... Benim de ismimin yer aldığı böyle bir ölüm listesinin Ankara'dan gelen Gizli İstihbarat Belgesi şeklinde gönderilmesinin de farklı bir plan olduğunu düşünüyorum. Amaç, kanımca hedef saptırmaktır ... 2008 yılının Eylül ayı içerisinde primlerim ile ilgili internette yaptığım sorgulamada emekli sandığında pasif iştirakçi yazısını ve primlerimin yatırılmadığını gördüm. Konuyla ilgili Haydar Yeşil ile yaptığım telefon görüşmesinde bana "BU AYRINTIYI ÇÖZECEĞİNİ, EMEKLİ SANDIĞINDAN DA YAZIYLA BİLGİ ALMAMI" söyledi... Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrasını kapsayan yaklaşık iki senelik süre zarfında yaptığım çalışmalar, verdiğim bilgiler, hazırladığım belgeler nedeniyle Jandarma İstihbarata ait örtülü ödenekten ve TUSHAD'tan tarafıma yapılan ödemeler yaklaşık yüz (100) milyarı bulmuştur. Ruhi Abat ve Mehmet Ülger'in de bu ödenekten faydalandığını biliyorum... Bana gelen talimatlardan 15/04/2008 tarihli belgede bahsedilen Malatya için yapılan çalışmalardan kasıt, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi yapılan brifing ve sonrasındaki dezenformasyon çalışmalarından dolayı yaptığım istihbari çalışmalar ve 5/29 harcamalara ilişkin ödemelerdir... Mektubumda da belirtmiş olduğum Hiirriyet.com haber sitesinde"KOMUTAN ASAF MİSYONER PEŞİNDE" başlıklı yayımlanan haberde, benim Silahlı Kuvvetlerden almış olduğum para makbuzlarının resmi vardır. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili olarak savcılığa, cinayetten önce misyonerlerin takibi için 2594326 sicil numaralı ASAF isimli bir komutana 10.315 TL paranın verildiğine dair imzalı bir belgenin gönderildiği belirtilmiştir. Haberde bahsedilen ASAF Komutan diye geçen benim. 2594326 sicil numarası ve imza bana aittir. Ancak ismim olarak lanse edilen ASAF kelimesi benim ismim olmayıp Aşırı Sağ Faaliyetlerinin açılımıdır. Ayrıca şahsıma yapıldığı belirtilen 10.315 TL parayı aldığım doğrudur. Fakat bu parayı cinayette öldürülen şahısların takibi için değil, Malatya 'da çalıştayda yürütülen proje kapsamında yapılan masraflarla ilgili ödemelere ilişkindir... 1993 yılından sonraki özlük haklarımın TUSHAD tarafından bana saklı kaldığı, herhangi bir hak mahrumiyetine yol açılmayacağı söylenmişti. Bu husus bana ... yazılı olarak bildirilmişti ... 2008 yılında medyada haber çıkana kadar benim sigortalılık durumum aktif olarak görünüyordu ... aktif olarak göründüğü için herhangi bir sorun olmadığını düşünüyordum. Bu nedenle keseneklerin yatıp yatmadığı hususunda bir bilgim bulunmamaktadır. Ben bu hususta daha sonra Mersin 2. İş Mahkemesine 2011/1080 esas sayılı dosya üzerinden durum tespiti için dava açtım... 2008 yılında çalışmalara yönelik yapmış olduğum itiraz sonucu TUSHAD'dan aldığım 2000 TL. 'ye yakın maaşım kesildi Maaşımı direkt kuryeler aracılığıyla elden alıyordum. Aldığıma dair bir makbuz imzalıyordum. Ama bana herhangi bir belge vermiyorlardı ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: "Malatya Kitabevi Cinayetinin Gerçek Yüzü " başlıklı (5) sayfalık ihbar mektubunda; "Kriptonun Ölüm Listesinde Yer Alanlar" başlığı altında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ve ifadesinde kendisi ile birlikte listede isminin bulunduğunu belirttiği şahısların adlarının yer aldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ait Voice-0014 isimli ses dosyasının kayıtlı bulunduğu CD'nin incelenmesi sonucu düzenlenen 12/01/2011 tarihli Çözüm Tutanağında geçen hususların ihbar mektubunda geçen hususlarla aynı olduğu, Murat Göktürk, 20/03/2011 tarihli Savcılık İfadesinde özetle; "... Ruhi Abat'ın kendisinde kayıtlı haber elemanı olmadığını, ancak kendisine yapılan ödemeleri duyduğunu, bizzat Alay Komutanı ve Haydar Yeşil ile yaptığı görüşmeler sonucu kendisine para verildiğini duyduğunu, bir ara bunun kaydedilmesi gerektiğini kendisine söylediklerini, kendisinin de Ruhi Abat 'ın Devlet Memuru olduğunu, kaydetmeye gerek olmadığını söylediğini, Komutanın kategorik olarak istihbarat kaynaklarına da para verme yetkisi olduğunu, mutemet, ajan ve muhbir olarak 3 kategori olduğunu ve Mutemet olarak görülen kişilere isim 5/30 kaydedilmeksizin ödeme yapılabildiğini, herkesin limitine göre ödeme yaptığını, bunun da yönerge ile belirlendiğini, Adil Başçavuş'un da bu Ruhi Abat'a para ödendiğini kendisine söylediğini. Ruhi Abat'la Mersin'e gittikleri zaman Alay Komutanının yol masraflarını karşılaması amacıyla kendisine 500 TL verdiğini..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/07/2008 - 30/09/2008 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları —Ruhi Abat'ın; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde 12/07/2008-21/08/2008 tarihleri arasında Erdemli, Ereğli ve Karaman'a giderek geldiği, 29/09/2008 tarihine kadar Malatya ilinde kaldığı, 30/09/2008 tarihinde ise tekrar Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, bu dönemde Haydar Yeşil, Salim Cöhce ve Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu dönemde, Zekeriya Beyaz, Kadir Albayrak, Abdulkadir Öztoksoy, Hakan Çevikoğlu, Behnan Konutgan, Gökhan Çinkılıç ve Abdullah Atılgan ile bir çok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Malatya, Osmaniye, Konya, Antalya, Hatay, Adana, Ankara illerine, 17/07/2008 tarihinde Ereğli ilçesine, 26/09/2008 tarihinde de Tarsus ilçesine gittiği, bu dönemde Haydar Yeşil ve Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 01-22/08/2008 tarihleri arasında Sivas, Tokat, Samsun, Kırşehir, Kayseri, Aksaray illerine gittiği, 22/08/2008 tarihinden 30/09/2008 tarihine kadar da Malatya ilinde kaldığı, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Mehmet Çolak, Adil Akçay ve Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Genelde Diyarbakır ilinde bulunduğu, 08-16/08/2008 tarihlerinde Malatya iline geldiği, bu dönemde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Tuncay Çınar ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Suat Er isimli şahıs ile de bir kez görüştüğü, —Murat Göktürk'ün; Genelde Malatya, Hatay, Gaziantep, Diyarbakır, Batman, Siirt, İğdır illerinde bulunduğu, bu dönemde Abdullah Atılgan ile birçok kez, Mehmet Çolak ile birkez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; 5/31 Genelde Malatya, Denizli, Muğla, Batman, Diyarbakır, Siirt illerinde bulunduğu, bu dönemde Ruhi Abat, Adil Akçay ve Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; Genelde Mersin ili bulunduğu, 18-27/07/2008 tarihleri arasında Antalya, Konya illerine gittiği, bu dönemde Murat Göktürk ile birçok kez, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile bir kez görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 08-12/07/2008 tarihlerinde Adana iline gittiği, bu dönemde Behnan Konutgan ile birçok kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. —Levent Ercan Gelegen'in; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu dönemde 7. Ana Jet üssü Komutanlığı ile 3 kez görüşme yaptığı tespit edilmiştir. ¦¦Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ve Murat Göktürk'ün yukarıdaki beyanları, ihbar mektubu, cep telefon kaydının çözüm tutanağı, Kasa Defterleri, ödeme fişleri, Hürriyet.com haber sitesinde yer alan "KOMUTAN ASAF MİSYONER PEŞİNDE" başlıklı haber, TUSHAD tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen 15/04/2008 tarihli belge ve 01/07/2008 tarihinden 30/09/2008 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adem Gedik, Adil Akçay, Hüseyin Yelki ve Levent Ercan Geleğen arasında yukarıda belirtilen yoğun görüşmelerin olduğu, İhbar mektubunda bulunan ölüm listesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da isminin geçmesinden dolayı CMK 250. Madde ile Malatya Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen talimat nedeni ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 15/08/2008 tarihinde Tarsus Adliyesine giderek ifade verdiği, ifade sırasında kendisine Martin Dalange'yi tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 29/02/2008 tarihinde aldığı, ancak numarası tarafımızca tespit edilemeyen özel hattan Haydar Yeşil'i arayarak Martin Dalange'yi tanıyıp tanımadığı hususunda ne diyeceğini sorduğu, bu kişinin verdiği cevap üzerine tanımadığını söylediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın vermiş olduğu bu ifadeyi ve yaşanan süreci cep telefonuna kaydettiği, kaydettiği bu kaydı Deniz Uygar farklı ismi ile ifade verdiği sırada 5/32 CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği, bu kaydın içeriğinin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu beyanlarını ayrıca doğruladığı, Bu şekilde bir ölüm listesinin gönderilmesindeki asıl amacın hedef saptırmak, manipülasyon yapmak, kafa karışıklığına yol açıp, asıl faillerin ortaya çıkmasını engellemek ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gözdağı vermek olduğunun değerlendirildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar), bu dönemde ayrıca akademisyenler Zekeriya Beyaz, Kadir Albayrak ile Abdullah Atılgan ve Behnan Konutgan'la olan görüşmelerini devam ettirdiği, Mehmet Ülger'in, 2008 yılı Temmuz ayında Malatya ilindeki görevi sona ererek Giresun iline atanması nedeniyle daha önce kendisi tarafından kullanılan 5324155477 numaralı İl Jandarma Komutanlığına ait makam telefonunu bu dönemde kullanmadığı, bu nedenle söz konusu bu telefonun bu tarihlerde sürekli olarak Malatya ilinden sinyal verdiği, Mehmet Ülger'in, 17/07/2008 tarihinde Konya ili Ereğli ilçesine gittiği, Ruhi Abat'ın da bu tarihte eşinin memleketi olan Konya ili Ereğli ilçesi Hacımutahhir mahallesinde bulunduğu, Mehmet Ülger ile Ruhi Abat'ın bu tarihte burada buluşarak görüştükleri, Mehmet Ülger'in, 26/09/2008 tarihinde de Tarsus ilçesine gittiği, bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar) ile daha önce 05/05/2007 tarihinde olduğu gibi tekrar görüşmüş olabileceğinin değerlendirildiği, 2008 yılı Eylül ayı başlarında Deniz Uygar (İlker Çınar), primleri ile ilgili internette yaptığı sorgulamada emekli sandığında pasif iştirakçi yazması ve primlerinin yatırılmadığını görmesi üzerine kendisine 29/02/2008 tarihinde teslim edilen ancak numarası tespit edilemeyen özel hattan Haydar Yeşil'i arayarak bu konuyu görüştüğü, Haydar Yeşil'in de kendisine bu ayrıntıyı çözeceğini kendisinin de emekli sandığından bir yazıyla bilgi almasını istemesi üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğünün 31/01/2012 tarihli cevabi yazısının ekinde bulunan evraklar arasındaki Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne hitaben yazılmış 05/09/2008 tarihli dilekçe ile hizmet süresinin hesaplanarak tarafına bilgi verilmesini istediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hazırladığı belgeler ve yaptığı çalışmalar nedeniyle ileride ayrıntılı olarak anlatılacağı üzere kendisine Jandarma İstihbaratına ait örtülü ödenekten paralar ödendiği, bu ödenekten aynı zamanda Ruhi Abat'ın da faydalandığı, Murat Göktürk'ün bu hususu ikrar ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 1993 yılından beri yaptığı çalışmalar kapsamında kazandığı özlük haklarının kaybolmayacağına dair TUSHAD'dan yazılı olarak 15/04/2008 tarihinde bildirimde bulunulduğu, Ancak 2008 yılında yapılan çalışmalara itiraz etmesinden dolayı, maaşının kesilmesi ve bazı haklarını kaybetmiş olmasından dolayı Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mersin 2. İş Mahkemesine 2011/1080 esas sayılı dosya üzerinden durum tespiti için dava açtığı, 5/33 Mehmet Çolak'ın, bu dönemde Zirve yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın ile irtibat halinde olan Suat Er ile de irtibatını devam ettirdiği, Adil Akçay'ın bu dönemde özellikle Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Hüseyin Yelki'nin, bu dönemde hakkında suikast planı bulunan Behnan Konutgan ile birçok kez, Levent Ercan Gelegen'in de 7. Ana Jet Üssü ile 3 kez görüşme yapmış olmasının dikkat çekici olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ve Murat Göktürk'ün yukarıda ki beyanları ve teslim etmiş olduğu cep telefonu kayıtları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2007 yılında ... Abdullah Atılgan vasıtasıyla Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığında görevli... Şükrü Üsteğmen ve Uzman Çavuş Mehmet Çalışkan... ile tanıştım ... Mehmet Çalışkan ... kullandığı 05057993984 nolu telefon ile çok defa görüştüğüm olmuştur. Mehmet Çalışkan 'ın Tarsus 'taki görevi Misyonerlik faaliyetlerini takip etmek olması nedeniyle Malatya için hazırladığımız ... belgelerin birer örneğini Mehmet Çalışkan 'a da veriyordum... Mehmet Çalışkan ... beni Tarsus 'ta ... bilgisayar firması sahibi Gökhan Çin kılıç ile tanıştırdı. Gökhan Çinkılıç Tarsus İlçe Jandarma'nın bilgisayar işlerini yapıyordu.... Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptığımız görüşmede, Mehmet Ülger Malatya Zirve Yayınevi cinayetine benzer bir çalışmanın Türkiye 'de Bıble House 'n papazı ve Türkiye Protestan Kiliseler başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan için de yapılabileceğini dile getirdi... Ben bu projeyi duyduğumda kendisine karşı çıkmıştım. Bu proje kapsamında Mehmet Ülger'in 2008 yılında, Behnan Konutgan'ı takibe aldırdığını biliyorum. Hatta o dönemde Amerika'dan gelen akademisyenlerle geziler düzenleyen Behnan Konutgan'ın bu gezilerini Mehmet Ülger takip ettiriyordu.... Mehmet Ülger'in daha önce belirttiği Behnan Konutgan'a yönelik eylem planının 15-25/10/2008 tarihleri arasında Tarsus ilçesine geldiği sırada gerçekleşeceğini biliyordum ... Ayrıca Hakan Çevikoğlu'da bana hatırladığım kadarıyla 2008 yılı Haziran ayı içerisinde tarihsiz bir mektup gönderdi Bu mektupta Behnan Konutgan'a yönelik Tarsus'ta bir eylem yapılacağı hususunda bilgi veriyordu ... kendisi ... bu mektup geldikten sonra ortalıktan kayboldu ... görüşmem mümkün olmadı. Daha sonra da... öldüğünü duydum... Behnan Konutgan Tarsus'a gelmeden önce Gökhan Çinkılıç isimli şahsın ofisinde Mehmet Çalışkan ve soy ismini hatırlamadığım Mahmut isimli şahısla oturduğumuz esnada Mahmut ile birlikte ofisten dışarı çıktığımızda Mahmut bana Mehmet Çalışkan ve Gökhan Çinkılıç ile ilgili olarak "BU ADAMLARIN BİR POREJESİ VAR. BURAYA (TARSUS) GELECEK BİR YABANCIYI ORTADAN PATLATACAKLARMIŞ. ADAM ARİYORLAR" 5/34 şeklinde bir ifade kullandı. Benim de aklıma Mehmet Ülger'in daha önce bana söylediği Behnan Konutgan ile ilgili projesi geldi ve Tarsus 'a gelecek Behnan Konutgan 'a karşı bir eylem planlandığını anladım. Bunun üzerine ... Behnan Konutgan'ı aradım. Tarsus'a geldiğinde kendisini karşılayacağımı, gezisi süresince kendisine eşlik edeceğimi söyledim. Kendiside bunu reddetmedi Behnan Konutgan Amerika'dan 35-40 kişilik bir akademisyen grupla Tarsus'a geldiğinde görüştük. Ben medyayı da çağırdım. Çağırmamdaki amaçta medyanın olduğu yerde suikastın olmayacağını düşünmemdir ... Tarsus'taki gezi ve programı boyunca Behnan Konutgan 'ın yanından hiç ayrılmayarak kendisine düzenlenecek eylemi engellemeye çalıştım ... ve bunu da başardım... suikast eylemi... Gerçekleşemeyince bana duyulan öfke daha da arttı... Daha sonra Gökhan Çinkılıç ... Bana 'SEN OYUNU BOZDUN'şeklinde bir ifade kullandı... İçerisinde Behnan Konutgan'ın Tarsus'a düzenlediği gezi ile ilgili fotoğrafların bulunduğu CD'yi, ayrıca o tarihteki programa ilişkin video kaydı CD'sinin incelenmesi halinde bu görüntüler ve resimler görülecektir. Ben bu fotoğrafları ve video çekimini daha sonra basın mensuplarının çekmiş olduğu fotoğraflar ve video görüntülerinden aldım..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/10/2008 - 31/10/2008 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu dönemde, Behnan Konutgan, Abdulkadir Öztoksoy, Hakan Çevikoğlu ile birçok kez, Zekeriya Beyaz ile bir kez görüşmeler yaptığı, —Behnan Konutgan'ın; Genelde İstanbul ilinde bulunduğu, 15/10/2008-25/10/2008 tarihleri arasında İstanbul -Adana - Hatay - Adana - Tarsus - Adana - Hatay - Adana - Tarsus - Pozantı - Nevşehir - Aksaray -Konya - İsparta - Denizli - Manisa - İzmir - Kuşadası - Söke - Selçuk - Kuşadası - İzmir Havalimanı - İstanbul Atatürk Havalimanı güzergahını takip ederek gezi yaptığı, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez, Ahmet Güvener isimli şahıs ile de 2 kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; 5/35 Ankara ve Osmaniye illerinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ve Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Adil Akçay ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Diyarbakır ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger ile birçok kez, Tuncay Çınar ve Adem Gedik ile de birer kez görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Siirt ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Çolak ve Adil Akçay ile birer kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ile birçok kez Adem Gedik ile bir kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ilinde bulunduğu bu dönemde önemli sayılabilecek görüşmelerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker ('ınar)'ın verdiği beyanlar, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Hakan Çevikoğlu tarafından gönderilen Behnan Konutgan'a ilişkin suikast ihbarı mektubu, Behnan Konutgan'ın Amerikalı kişiler ile yaptığı gezi programına ilişkin fotoğraflar ve video görüntülerine dair bilirkişi raporu ve 01/10/2008 tarihinden 31/10/2008 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Behnan Konutgan, Adil Akçay, Adem Gedik ve Abdullah Atılgan arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Abdullah Atılğan'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı daha önce 2007 yılı içerisinde Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığında görevli Şükrü Üsteğmen ve Uzman Çavuş Mehmet Çalışkan isimli şahıslarla tanıştırdığı, Abdullah Atılğan'ın kullandığı 5395199178 numaralı telefon hattının iletişim dökümlerinden Şükrü Üsteğmen'in, Konya - Beyşehir - Doğanbey/Yenice nüfusuna kayıtlı, 15/02/1980 İzmir doğumlu, .Mustafa-Hatice oğlu Şükrü Oymak isimli şahıs olduğu, bu kişi ile gerçekten de irtibat içerisinde olduğu, irtibat kurduğu 5335139929 numaralı telefon hattının 5/36 adres bilgisinin "İLÇE JANDARMA KOMUTANLIĞI İSMETPAŞA MH. İSMET PAŞA BLV. CD NO:2/4 \TARSUS, MERSİN" olduğunun anlaşıldığı, Mehmet Çalışkan isimli şahsın yine Abdullah Atılğan'ın kullandığı 53515968 numaralı telefon hattının iletişim dökümlerinden, Hatay-Kırıkhan-Attutan nüfusuna kayıtlı, 10.09.1973 Kırıkhan doğumlu, Mustafa-Ayşe oğlu Mehmet Çalışkan olduğu, bu kişi ile irtibat halinde olduğu, bu kişinin kullandığı 5072266726 numaralı telefon hattının adres bilgisinin "İLÇE JANDARMA KOMT. NO:33000 TARSUS-İÇEL" olduğu, 5057593984 numaralı telefon hattının adres bilgisinin 19.04.2007 den 26/01/2009 tarihine kadar "İLÇE JANDARMA KOMUTANLIĞI MERKEZ JAND. KARAKOLU 33000 TARSUS-MERSİN" olduğu, 29/06/2009 tarihinden itibaren ise "İL JANDARMA KOMUTANLIĞI AKŞEMSETTİN MH. TARSUS, MERSİN" olarak değiştiği, Mehmet Çalışkan'ın kullandığı 5057593984 numaralı hat ile Deniz Uygar'ın kullandığı 5357460093 numaralı hat arasında 19/04/2007 - 10/05/2010 tarihleri arasında 76 kez; yine Mehmet Çalışkan'ın kullandığı 5363412599 numaralı hat ile Deniz Uygar'ın kullandığı aynı hat arasında da 05/09/2008 - 14/04/2010 tarihleri arasında 12 kez adet görüşme kaydının bulunduğu, Abdullah Atılgan 20/03/2011 tarihli ifadesinde, Şükrü üstteğmen ve Mehmet Çalışkan'ın Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığında görevli jandarma personeli olduğunu ve bu kişilerin Deniz Uygar (İlker Çınar) ile tanıştıklarını bildiğini, ancak kendisinin tanıştırmadığını belirttiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı 5357460093 numaralı telefon hattının iletişim dökümlerinde, Mersin-Tarsus-Eskiömerli nüfusuna kayıtlı, 06/07/1975 Tarsus doğumlu, Mehmet-Müzehher oğlu Gökhan Çınkılıç'ın adına kayıtlı, 5337222297 numaralı telefon hattı ile 02/07/2009 - 18/09/2009 tarihleri arasında 22 kez; 3246255820 numaralı telefon hattı ile 02/08/2008 tarihinde 1 kez; 5322061451 numaralı telefon hattı ile 06/08/2008 - 17/09/2009 tarihleri arasında 28 kez; 5337134285 numaralı telefon hattı ile 07/06/2009 -08/10/2010 tarihleri arasında 11 kez; 5337121410 numaralı telefon hattı ile 14/08/2009 -10/02/2010 tarihleri arasında 15 kez iletişim kaydının bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı 5363412599 numaralı telefon hattının iletişim dökümlerinde; Gökhan Çınkılıç adına kayıtlı, 5337222297 numaralı telefon hattı ile 07/09/2009 tarihinde 1 kez; 5322061451 numaralı telefon hattı ile 10/10/2008 - 27/08/2009 tarihleri arasında 4 kez; 5337121410 numaralı telefon hattı ile 08/09/2009 - 15/09/2009 tarihleri arasında 3 kez iletişim kaydının olduğu, Açık kaynaklarda yapılan çalışmalarda da http://www.myro.net/bayilistesi.php? il=Mersin uzantılı sitede; "Mersin ilinde bulunan bayilerimiz" başlığı altında yer alan firmalar arasında "Mersin - Tarsus - BİLGİSER BÜRO CİHAZLARI GÖKHAN ÇINKILIÇ - GÖKHAN ÇİNKILIÇ - 0324 625 58 20" şeklinde Gökhan Çınkılıç isimli şahıs adına kayıtlı bilgisayar firmasının bulunduğunun belirlendiği, 5/37 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Mehmet Ülger'den Behnan Konutgan'a yönelik olarak Mersin iline geldiği sırada bir suikast olabileceğini duyduğundan, bu kişiyi özellikle takip ettirdiğini bildiğinden ve Hakan Çevikoğlu'nun Behnan Konutgan'a yönelik bir eylem olacağına dair gönderdiği ihbar mektubundan dolayı Behnan Konutgan'ı, bu geziye başlamadan önce özellikle 10/10/2008 tarihinde 2 kez, 13/10/2008 tarihinde de 2 kez olmak üzere toplam 4 kez arayarak görüşme yaptığı, bu görüşmeler sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'a Mersin ve Tarsus ilçesine geldiklerinde gezi sırasında kendilerinin yanında olmak istediğini söylediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu talebini Behnan Konutgan'ın da kabul ettiği, Bu görüşmelerden sonra Behnan Konutgan'ın 2008 - 2009 yılı arasını Aziz Paulus yılı ilan edilmiş olması nedeniyle 15/10/2008-25/10/2008 tarihleri arasında yaklaşık 35 kişiden oluşan Amerikalı bir grupla birlikte İstanbul - Adana - Hatay - Adana - Tarsus - Adana -Hatay - Adana - Tarsus - Pozantı - Nevşehir - Aksaray - Konya - İsparta - Denizli - Manisa -İzmir - Kuşadası - Söke - Selçuk - Kuşadası - İzmir Havalimanı - İstanbul Atatürk Havalimanı güzergahını takip ederek bir gezi yaptığı, Gezi programı çerçevesinde Behnan Konutgan ve gezi grubunun 17 ve 18 Ekim 2008 tarihlerinde Tarsus ilçesine geldikleri, Behnan Konutgan'ın gezi grubu ile birlikte Tarsus ilçesine geldiği sırada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayarak görüşüp buluştuğu, bu tarihlerde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mehmet Çalışkan ve Gökhan Çinkılıç ile de görüşmelerinin bulunduğu, Behnan Konutgan ve gezi grubunun Tarsus ilçesinde bulunduğu zaman diliminde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan ve yanındaki grubun gezi programına yardımcı olduğu, suikastı engellemek için basın mensuplarını çağırdığı, zaten teslim ettiği fotoğraflar ile video görüntülerini bu basın mensuplarından aldığı, bu fotoğraflar ve videonun teknik özelliklerinin de gezi programının tarihini teyit ettiği, Yine Behnan Konutgan'ın Aziz Paulus'un isminin yazılı olduğu bir panonun önünde çektirmiş olduğu resimden grubun Aziz Paulus'un yaşamış veya bulunmuş olduğu yerlerden birini ziyaret ettiğini ve yukarıda belirtilen tarih aralığının Aziz Paulus yılı olarak ilan edildiğini gösterdiği, Behnan Konutgan'a yönelik Suikast olabileceğini gösteren diğer delillerinde ileride ilgili bölümlerde ayrıntılı şekilde analatılacağı üzere; Ses kayıtlarında Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Behnan Konutgan hakkında bilgi alması, bu kişinin İstanbul ilinde yaşamasına rağmen telefonunun, başında Haydar Yeşil'in bulunduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi tarafından Malarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan karar doğrultusunda teknik takibe alınarak izlenmesi, bu kişinin isminin Ergenekon Terör Örgütünün azınlıklar ve misyonerlere yönelik olarak hazırladığı Kafes Operasyonu Eylem planı içerisinde geçmesi ve Haydar Yeşil'in işyerinde yapılan aramalarda elde edilen ve içeriğinde İstanbul, Trabzon ve Malatya'da yapılan eylemlere benzer şekilde Mersin'de de eylem yapılacağına ilişkin bilgiler bulunan "Mersin'de Dağıtılan 5/38 Yardım Malzemeleri" konulu Faks Mesaj Formunun bulunması olduğu, Bahse konu dokümanda yer alan Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'in bilgisine sahip oldukları ve gerçekleştirileceği öngörülen eylemin şekli, yeri ve eylemi gerçekleştirecek şahsın nüfus kayıt bilgileri ile Behnan Konutgan'a yönelik gerçekleştirilmesi planlanan eyVenı ve ey'ıcıııı •gerçe,k,ıeşVnece,k şa'iısnı 'ku'kciii Vıe itgiiı ı>enız "Uygar (Tfker Çını ifadesinde belirttiği hususlar arasındaki benzerlikler Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'a yönelik düzenlenecek eylem şüphesini destekler mahiyette olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın gezi süresince Behnan Konutgan ve grubunun sürekli yanında bulunduğu, yanlarından hiç ayrılmadığı, bu sayede Behnan Konutgan'a yönelik yapılması ihtimali bulunan suikast planının gerçekleşemediği, bu nedenle Deniz Uygar (İlker Çınar)'a duyulan öfkenin daha da arttığı, Ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği ve Hakan Çevikoğlu tarafından kendisine gönderilen ve içeriğinde Behnan Konutgan'a yönelik eylem planından söz edilen ihbar mektubunun, hem Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği CD içerisinde hem de bu kişiye ait mail adresinin incelemesi neticesi görüldüğü, Hakan Çevikoğlu'nun bu mektubu Deniz Uygar (İlker Ç'ınar)'a gönderdikten sonra ortadan kaybolduğu, 2010 yılı içerisinde de İspanya'da öldüğü hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın verdiği beyanlar, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Hakan Çevikoğlu tarafından gönderilen Behnan Konutgan'a ilişkin suikast ihbarı, bu gezi programına ilişkin fotoğraflar ve görüntüler ile Behnan Konutgan'a yönelik eylem planları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2008yılının Kasım ayında ... primimin, maaşımın kesilmesi ve ... ölüm tehdidi ile ilgili görüşmek üzere Haydar Yeşil'in yanına gittim. Bu tarihte Mehmet Ülger'in tayini Giresun Jandarma Komutanlığı'na çıkmıştı... Haydar Yeşil ile Malatya'ya girmeden Kayseri yol ayrımında sabaha karşı 03.00 sıralarında buluştuk. Yanında Ruhi Abat'da vardı ... onlara yaşadığım sıkıntıları anlatıp yardımcı olmalarını söylediğimde bana 'İŞLERİN KARIŞTIĞINI, YAPABİLECEKLERİ BİR ŞEYİN OLMADIĞINI, KENDİLERİNİN DE ZOR DURUMDA OLDUKLARINI' söylediler ... 29/11/2008 tarihinin olması ihtimali yüksektir... Haydar Yeşil ... Malatya'da işlenen cinayeti ve yapmış olduğumuz çalışmaları kastederek 'BU KONUDA KESİNLİKLE HİÇBİR YERDE KONUŞMA, SENİN İÇİN KÖTÜ OLUR' diyerek beni tehdit etti İrtibatı sağlamak amacıyla ... Yeni bir telefon hattı verildi... Haydar Yeşil tarafından verilen 5438547513 nolu telefon numarası ile de 5438547567 numaralı telefon ile görüşmelerim mevcuttur... numarasını belirttiğim ... bu hat incelendiğinde, içerisinde 'BEN-05438547513' ve 'O-05438547567' şeklinde yalnızca iki numaranın kayıtlı olduğu görülecektir ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 5/39 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/11/2008 - 30/11/2008 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, Mehmet Ülger ile 2 kez mesajlaştığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 29/11/2008 tarihinde Malatya iline günübirlik gelerek Tarsus ilçesine döndüğü, bu dönemde Behnan Konutgan, Abdulkadir Öztoksoy, Sinan Yorulmaz ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 28/11/2008 tarihinde Tokat iline gidip geldiği, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Adil Akçay ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Ankara ve İstanbul illerinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Çolak ile 2 kez, Haydar Yeşil ile 1 kez görüşme yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Diyarbakır ilinde bulunduğu, bu dönemde birer kez Mehmet Ülger, Tuncay Çınar ve Abdurrahim Doğru ile görüşme yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu sırada Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ilinde bulunduğu bu dönemde önemli bir görüşmesinin bulunmadığı tespit edilmiştir. —Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, ifadesi sırasında teslim ettiği cep telefonunun inceleme raporu ve 01/11/2008 tarihinden 30/11/2008 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; 5/40 Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Abdullah Atılgan, Adil Akçay ve Adem Gedik arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'m 29/11/2008 tarihinde priminin yatırılmaması ve maaşının kesilmesi, ayrıca ölüm tehdidi hakkında görüşmek üzere günübirlik sabahın çok erken saatlerinde Malatya iline geldiği, bu gelişinde Mehmet Ülger'in tayininin Giresun iline çıkması nedeniyle Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile görüştüğü, bu görüşmede onlara yaşadığı sıkıntıları anlattığı ve yardımcı olmalarını istediği, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, "İŞLERİN KARIŞTIĞINI, YAPABİLECEKLERİ BİR ŞEYİN OLMADIĞINI, KENDİLERİNİN DE ZOR DURUMDA OLDUKLARINT belirttikleri ve telidir.vari nitelikte bazı sözler söyledikleri, Ayrıca aralarında irtibatı sağlamak için Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, daha sonra bu kişinin incelenmek üzere CMK 250. Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği 5438547513 nolu özel hattı verdikleri, Deniz Uygar (İlker Çınar), bu gelişinde çok erken gelmesi nedeniyle görüşmelerini aynı gün içerisinde öğleye kadarki zamanda tamamladıktan sonra öğlen saat:12.00 - 13.00 sıralarında Tarsus ilçesine dönmek üzere otobüsle yola çıktığı, akşam saat: 19.30 sıralarında Tarsus ilçesine ulaştığı, Haydar Yeşil'den aldığı özel hattın bu saatte Tarsus ilçesinden sinyal vermeye başladığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği cep telefonunun incelenmesi neticesi ifadesinde bahsettiği gibi telefonun rehber bölümünde yalnızca "BEN-05438547513" ve "O-05438547567" şeklinde iki numaranın kayıtlı bulunduğu, bu iki hattın da Abdulhamit Mete isimli şahıs adına kayıtlı olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'da bulunan 5438547513 numaralı bu özel hat ile Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in ortak olarak kullandıkları 5438547567 numaralı özel hat arasında bu tarihten sonraki süreçte devamlı olarak karşılıklı çok sayıda görüşmelerin yapılmış olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları ile telefon inceleme raporu doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2009 yılı içerisinde Mayıs ayına kadar olan süreçte Malatya iline toplam üç kez geldiğimi hatırlıyorum. Son olarak Mayıs ayında gelmiştim ... 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihleri Malatya iline geliş tarihlerim olması ihtimali yüksektir. Bu gelişlerimde de yine Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmalar yapılmıştı. Bu dönemde Mehmet Ülger'in tayini çıktığından o yoktu. Onun yerini Haydar Yeşil devralmıştı. Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte bu çalışmaları yürütüyorlardı. Bu gelişlerimizde Maşti'nin karşısında bulunan bir yoldan yukarı doğru Yeşilyurt tarafına gidildiğinde bahçe içerisinde yazlık ev diye tabir edilen bir yerde toplanıyorduk... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 5/41 TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/12/2008 - 31/01/2009 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Salim Cöhce ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 10/01/2009 tarihinde Malatya iline günübirlik gelerek Tarsus ilçesine döndüğü, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Kadir Albayrak, Behnan Konutgan, Sinan Yorulmaz ile birçok kez; Abdulkadir Öztoksoy ve Hakan Çevikoğlu ile birer kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 03-12/12/2008 tarihleri arasında Kayseri, Kırşehir, Ankara illerine gidip geldiği, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Adil Akçay, Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Ankara ilinde bulunduğu, 08-18/12/2008 tarihleri arasında Osmaniye iline gidip geldiği, bu dönemde Haydar Yeşil ve Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Genelde Diyarbakır ilinde bulunduğu, 08-10/12/2008 tarihleri arasında Kahramanmaraş iline gittiği ve tekrar Diyarbakır iline döndüğü, bu dönemde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Abdurrahim Doğru ve Suat Er ile görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; İğdır ilinde bulunduğu, bu dönemde 4 kez Abdullah Atılgan, 1 kez de Altın Kaysı Oteli ile görüşmeler yaptığı, —Adem Gedik'in; Siirt ilinde bulunduğu, bu dönemde l'er kez Adil Akçay ve Haydar Yeşil ile görüşme yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ile 1 kez de Adem Gedik ile görüşmeler yaptığı, 5/42 —Hüseyin Yelki'nin; Malatya ve Adıyaman illerinde bulunduğu, bu dönemde Behnan Konutgan ve Muhammet Naim Akşam ile birçok kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de ki Ses kayıtları ve 01/12/2008 tarihinden 31/01/2009 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar), Adem Gedik, Murat Göktürk ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Haydar Yeşil'in, 04/12/2008 tarihinde Ankara iline gittiği, Ankara iline giderken Ruhi Abat ile ortak olarak ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı sağlamak amacıyla kullandıkları 5438547567 numaralı telefon hattını da yanında götürdüğü, burada Mehmet Ülger ile bir araya gelerek görüştüğü, bu görüşme sırasında Haydar Yeşil'in ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 04/12/2008 günü saat:16.35.57'de telefon ile arayarak görüşme yaptığı, bu durumun Mehmet Ülger'in Malatya ilinden ayrılmış olmasına rağmen halen Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat halinde olduğunu açıkça gösterdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 10/01/2009 günü günübirlik Malatya iline gelerek tekrar Tarsus ilçesine döndüğü, bu gelişi sırasında Yeşilyurt tarafında bir bahçede bulunan yazlık evde Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmalar yaptıkları, Haydar Yeşil'in bu süreçte ki rolüne bakıldığında ise Mehmet Ülger'in görevini üstlendiğinin görüldüğü, Mehmet Çolak'ın, bu dönemde de Zirve Yayınevi cinayet sanıklarından Emre Günaydın'ın olay öncesi irtibat halinde olduğu Suat Er ile irtibatını sürdürdüğü, Murat Göktürk'ün, bu dönemde İğdır ilinde bulunmasına rağmen Abdullah Atılgan ve Altın Kaysı Oteli ile irtibatını devam ettirmesinin dikkat çekici olduğu, Adil Akçay'ın bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ile 1 kez de Adem Gedik ile görüştüğü, Hüseyin Yelki'nin, bu dönemde hakkında suikast eylemi planı bulunan Behnan Konutgan ile ihbar mektubu ekinde CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen CD'de yer alan ses kayıtlarında ismi geçen Muhammet Naim Akşam ile sürekli irtibat halinde olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları ile ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de ki ses kayıtları doğrulanmıştır. 5/43 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2009 yılı içerisinde Mayıs ayına kadar olan süreçte Malatya iline toplam üç kez geldiğimi hatırlıyorum. Son olarak Mayıs ayında gelmiştim ... 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihleri Malatya iline geliş tarihlerim olması ihtimali yüksektir. Bu gelişlerimde de yine Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmalar yapılmıştı. Bu dönemde Mehmet Ülger'in tayini çıktığından o yoktu. Onun yerini Haydar Yeşil devralmıştı. Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte bu çalışmaları yürütüyorlardı. Bu gelişlerimizde Maşti'nin karşısında bulunan bir yoldan yukarı doğru Yeşilyurt tarafına gidildiğinde bahçe içerisinde yazlık ev diye tabir edilen bir yerde toplanıyorduk... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/02/2009 - 31/03/2009 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları: —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Haydar Yeşil ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 07/02/2009 tarihinde Malatya iline günübirlik gelerek Tarsus ilçesine döndüğü, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdulkadir Öztoksoy ile bir çok kez, Behnan Konutgan ve Hakan Çevikoğlu ile birer kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Çolak, Adil Akçay ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Genelde Ankara bulunduğu, 19-22/02/2009 tarihileri arasında Malatya iline gelerek tekrar Ankara iline döndüğü, bu dönemde Haydar Yeşil ve Mehmet Çolak ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Çolak'ın; Genelde Diyarbakır ilinde bulunduğu, 21-22/02/2009 tarihlerinde Malatya iline gelerek Diyarbakır iline döndüğü, bu dönemde Mehmet Ülger ve Tuncay Çınar ile birçok kez, Haydar Yeşil ile bir kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; İğdır ilinde bulunduğu, bu dönemde Abdullah Atılgan ile 2 kez görüşme yaptığı, 5/44 —Adem Gedik'in; Siirt ilinde bulunduğu, bu dönemde Adil Akçay ile 4 kez görüşme yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile görüşmeler yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; Mersin ve Tarsus'ta bulunduğu, bu dönemde Murat Göktürk ile 2 kez görüşme yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları ve 01/02/2009 tarihinden 31/03/2009 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, İlker Çınar, Murat Göktürk, Abdullah Atılgan, Adil Akçay ve Adem Gedik arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 07/02/2009 günü yanında 5357460093 ve 5438547513 numaralı telefon hatları olduğu halde günübirlik Malatya iline geldiği, sabah saat:05.43'te otogara indiğinde Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in ortak kullandığı 5438547567 numaralı hattı arayarak geldiğini bildirdiği akşam üzeri tekrar Tarsus ilçesine döndüğü, bu gelişi sırasında Yeşilyurt tarafında bir bahçede içebuiunan yazlık evde Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmalara devam ettikleri, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı 5357460093 numaralı telefonunun saat:l 1.32'de, Haydar Yeşil'in kullandığı 5053470289 numaralı telefonun saat:(16.43'ten saat: I 5.40'a kadar Yeşilyurt'tan sinyal verdiği, Adil Akçay'ın telefonunun bu arada sinyal vermediği, ancak Haydar Yeşil ile buluştukları ve birlikte olduklarının rahatlıkla anlaşıldığı, Adil Akçay'ın bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile görüşme yaptığı, Zirve Yayınevi Cinayeti nedeniyle haklarında cinayetin azmettiricileri olduklarına dair bazı bilgiler çıkması üzerine Mehmet Ülger ve Mehmet Çolak'ın Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1007/125 esas sayılı dava dosyasının 20/02/2009 tarihinde yapılan 15. duruşmasında Mahkemece tanık olarak dinlenmesine karar verilmesi sonucu karardan 1 gün sonra Mehmet Ülger'in 19-22/02/2009 tarihleri arasında Ankara ilinden, Mehmet Çolak'ın ise 21-22/02/2009 tarihleri arasında Diyarbakır ilinden Malatya iline geldikleri, bu tarihlerde Malatya ilinde bulundukları sırada telefonla ve bir araya gelerek yüzyüze görüştükleri, bu görüşmelerde tanık olarak 5/45 dinlenecekleri 13/04/2007 tarihindeki 16. duruşmada verecekleri ifadelerde çelişkiye düşmemek için ortak fikir alışverişinde bulundukları, nasıl ve ne şekilde ifade vereceklerini kararlaştırdıkları, hatta aynı duruşmada ifade vermeleri halinde kendilerini zora sokabilecek bazı ifadeler kullanma ihtimaline binaen Mehmet Çolak'ın 13/04/2007 tarihindeki 16. duruşmaya kasıtlı olarak katılmadığı, bu nedenle Mahkemece kendisi hakkında zorla getirme kararının verildiği, bundaki amacın ise 16. duruşmada ifade veren Mehmet Ülger'in ifadesini inceleyip bir sonraki 21/05/2009 tarihinde yapılacak olan 17. duruşmada buna göre çelişkiye düşmeyecek tarzda ifade vermek olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2009 yılı içerisinde Mayıs ayına kadar olan süreçte Malatya iline toplam üç kez geldiğimi hatırlıyorum. Son olarak Mayıs ayında gelmiştim ... 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihleri Malatya iline geliş tarihlerim olması ihtimali yüksektir. Bu gelişlerimde de yine Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmalar yapılmıştı. Bu dönemde Mehmet Ülger'in tayini çıktığından o yoktu. Onun yerini Haydar Yeşil devralmıştı. Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte bu çalışmaları yürütüyorlardı. Bu gelişlerimizde Maşti'nin karşısında bulunan bir yoldan yukarı doğru Yeşilyurt tarafına gidildiğinde bahçe içerisinde yazlık ev diye tabir edilen bir yerde toplanıyorduk... " şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/04/2009 - 31/05/2009 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'m: Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 01/05/2009 tarihinde Malatya iline günübirlik gelerek Tarsus ilçesine döndüğü, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Abdülkadir Öztoksoy ile birçok kez, Behnan Konutgan ile de 1 kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Adil Akçay ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, 5/46 —Mehmet Ülger'in; Ankara ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ile 3 kez görüşme yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanları ve 01/04/2009 tarihinden 31/05/2009 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Adil Akçay ve Deniz Uygar (İlker Çınar) arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 01/05/2009 günü sabah saat:05.27'de telefonunun Doğanşehir sapağı mevkiinde sinyal verdiği ve bu saatten yaklaşık 40 dakika sonra günübirlik Malatya iline geldiği, bu gelişi sırasında Yeşilyurt tarafında bir bahçe içerisindeki yazlık evde Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte Mahkemeyi etkileyecek tarzda çalışmaları devam ettirdiği ve daha sonra Tarsus ilçesine döndüğü hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... 2009 yılı Ağustos ayı içersinde 25-30/08/2009 tarihleri arasında Behnan Konutgan bana Adana taraflarına geleceğini telefonda söylemişti Geldikten sonra ... Bir kez beni telefonla aradı. Ancak ... bir araya gelerek yüz yüze görüşme yapmadım ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/06/2009 - 30/09/2009 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı sağlamak amacıyla kullandıkları 5438547567 numaralı telefon ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Tarsus ve Erdemli ilçelerinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın ortak kullandığı 5438547567 numaralı telefon hattını kendisinde bulunan 5438547513 numaralı hat ile birçok kez arayarak görüştüğü, ayrıca kendisinin kullandığı 5357460093 numaralı telefon ile Zekeriya Beyaz, Abdulkadir Öztoksoy, Behnan Konutgan, Hakan Çevikoğlu ve Sinan Yorulmaz ile birçok kez görüşmeler yaptığı, 5/47 —Haydar Yeşil'in; Malatya ilinde bulunduğu, 01-21/08/2009 tarihleri arasında Ankara ve Kırşehir illerine gidip geri geldiği, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Adil Akçay, ve Aykut Saka ile birçok kez; Adem Gedik ile bir kez görüşmeler yaptığı, —Behnan Konutgan'nın; Genelde İstanbul ilinde bulunduğu, 01-21/08/2009 tarihleri arasında Ankara ve Kırşehir illerine gidip geri geldiği, bu dönemde 16-18/06/2009 tarihleri arasında Şırnak ve Mardin illerine 25-30/08/2009 tarihleri arasında İstanbul - Adana - Mersin - Anamur - Adana - İstanbul güzergahını takip ederek gezi yaptığı, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar), Behnan Konutgan, Hüseyin Yelki, Ahmet Güvener ve Zirve Yayıncılık Ltd. Şirketi ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Mehmet Ülger'in; Ankara ilinde bulunduğu, bu dönemde Haydar Yeşil ile 1 kez görüştüğü, —Murat Göktürk'ün; İğdır ilinde bulunduğu, bu dönemde l'er kez Haydar Yeşil ve Abdullah Atılgan ile görüştüğü, —Adem Gedik'in; Siirt ve Muğla illerinde bulunduğu, bu dönemde 2 kez Ruhi Abat l'er kez de Haydar Yeşil ve Adil Akçay ile görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, —Hüseyin Yelki'nin; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde 5 kez Behnan Konutgan ile görüşme yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'in yukarıdaki beyanları ve 01/06/2009 tarihinden 30/09/2009 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Behnan Konutgan, Murat Göktürk, Adem Gedik, Adil Akçay ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, 25-30/08/2009 tarihleri arasında Behnan Konutgan'ın İstanbul - Adana - Mersin -Anamur - Adana - İstanbul güzergahını takip ederek muhtemelen bir gezi yaptığı, bu gezi 5/48 sırasında Mersin iline geldiğinde 28/08/2009 tarihinde 1 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefonla görüştüğü, bunun haricinde yüzyüze görüşmenin olmadığı, bu nedenle Behnan Konutgan'a yönelik Mersin ilinde yapılması planlanan eylemin bu tarihte olmasının mümkün olmadığı, Adil Akçay'ın bu dönemde birçok kez Haydar Yeşil ile görüşme yaptığı, Haydar Yeşil'in bu dönemde de hakkında Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğu gerekçesi ile soruşturma açtıkları Aykut Saka ile olan irtibatını devam ettirdiği hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... İstanbul'a gitmeden önce Behnan Konutgan 'ı telefonla arayarak kendisi ile görüşmek istediğimi ve kendisine bazı önemli hususlar söyleyeceğimi belirttim ... 05/08/2010 tarihinin bu görüşme tarihi olma ihtimali yüksektir. Kendisi ile Taksim'de buluştuktan sonra İstiklal Caddesinde bulunan ofisine geçtik. Burada kendisine hakkında alınmış bir karar bulunduğunu, bu kararın Kürt kökenli birisi tarafından öldürüleceği, bunun gerekçesinin ise incili empoze ettiği ve etniğini kullanarak kışkırttığı gerekçesiyle gerçekleştireceğini söyledim ve bu şekilde kendisini uyardım Kendisine dikkat etmesini istedim... 17/10/2010 tarihinde Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin perde arkasında kimlerin olduğunu ve bu cinayetin hangi amaçlar doğrultusunda gerçekleştirildiğine ilişkin 11 sayfalık bir ihbar mektubunu bizzat kendi ad ve adresim olduğu halde Başbakanlık Özel Kalem Müdürüne faks çektim. Ayrıca BİMER üzerinden Başbakanlık İletişim Merkezine mail olarak bizzat Başbakana hitaben yazdım. Bunu yeterli bulmayınca da vakit geçirmeden bir gün sonra Tarsus Cumhuriyet Başsavcısına giderek Başbakanlığa gönderdiğim 11 sayfalık dilekçemi Başsavcı beye verdim. O da ... Verdiğim dilekçeyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndereceğini belirtti 2010 yılı Aralık ayı içerisinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünden bir telefon geldi ve bir dilekçem olduğu söylenerek İstanbul'a davet edildim. Ben de bu amaçla İstanbul iline gittim, istanbul'a ikinci kez gidiş amacım budur. Bu gidişimde tanık Deniz Uygar olarak Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili ayrıntılı beyanlarda bulundum ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Behnan Konutgan 09.03.2011 tarihinde müşteki olarak alınan ifadesinde; " ...Deniz Uygar isimli kişi bu eylem planları ile ilgili bu tarihten yaklaşık 6-7 ay önce beni telefonla arayarak benimle konuşacağı şeyler olduğunu ve yanıma gelmek istediğini söyledi. Yanıma geldiğinde bana bu olaydan bahsetti bir dost olarak benim kendime dikkat etmem yönünde uyarıda bulundu. Özellikle Kürtler ile ilgili dikkatli olmamı söylemişti. Bende bir dost olarak o gün onunla görüştüm ve anlattıkları konusunda dikkatli olacağımı söyledim..." şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. 5/49 HTS kayıtlarının incelemesinde; -01/10/2009 - 17/03/2011 tarihleri arasındaki süreçte şahısların bulundukları yerler ve irtibatları; —Ruhi Abat'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı sağlamak amacıyla kullandıkları 5438547567 numaralı telefon ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; Genelde Tarsus ilçesinde bulunduğu, 05/08/2010 tarihinde ve 22-30/12/2010 tarihleri arasında İstanbul iline gittiği, bu dönemde Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın ortak kullandığı 5438547567 numaralı telefon hattı ile kendisinde bulunan 5438547513 numaralı hat arasında birçok kez görüşme yaptığı, ayrıca kendisinin kullandığı 5357460093 numaralı telefon ile Behnan Konutgan, Zekeriye Beyaz, Abdülkadir Öztoksoy ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Haydar Yeşil'in; Genelde Malatya ilinde bulunduğu, 13-14/08/2009 tarihleri arasında Sivas ve Tokat illerine gidip geldiği, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar), Adil Akçay, Murat Göktürk ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Behnan Konutgan'nın; Genelde İstanbul ilinde bulunduğu, 01-18/11/2010 tarihleri arasında Manisa, Çanakkale ve Yalova illerine, 01/12/2010 tarihinde de Sivas iline gidip geldiği, bu dönemde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Murat Göktürk'ün; Genelde İğdır ilinde bulunduğu, 03-16/10/2009 tarihlerinde Malatya iline gelip gittiği, —Mehmet Çolak'ın; Genelde İzmir ve Aydın illerinde bulunduğu, bu dönemde 24/12/2010 tarihinden itibaren Haydar Yeşil ile 3 kez görüşme yaptığı ve mesajlaştığı, —Adem Gedik'in; Siirt ilinde bulunduğu, bu dönemde Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Adil Akçay ile birçok kez görüşmeler yaptığı, —Adil Akçay'ın; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde bir kez Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile görüşme yaptığı, —Abdullah Atılğan'ın; 5/50 Mersin ilinde bulunduğu, bu dönemde 1 kez Murat Göktürk ile görüştüğü, —Hüseyin Yelki'nin; Malatya ilinde bulunduğu, bu dönemde Behnan Konutgan, Muhammet Naim Akşam ile birçok kez, Haydar Çevikoğlu ile de 1 kez görüşmeler yaptığı tespit edilmiştir. "Sonuç Olarak; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın verdiği beyanlar, Behnan Konutgan'ın ifadesi, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan Ses kaydı ve 01/10/2009 tarihinden 17/03/2011 tarihine kadarki süreçte yer alan HTS kayıtlarının analizleri ile tüm dosya kapsamı bir arada düşünüldüğünde; Bu dönemde; Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Behnan Konutgan, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Abdullah Atılgan, Adil Akçay ve Hüseyin Yelki arasında yukarıda belirtilen görüşmelerin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 05/08/2010 tarihinde günübirlik İstanbul iline gittiği, Behnan Konutgan ile İstanbul ilinde bulunduğu sırada telefon ile görüştüğü ve bu kişi ile buluşarak yüz yüze görüşme yaptığı, yapmış olduğu bu görüşme sırasında üstü kapalı olarak Behnan Konutgan'a kendisi hakkında bir suikast planı olabileceği hususunda uyarıda bulunduğu, bu hususu Behnan Konutgan'ın da ifadesinde ayrıca doğruladığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, ayrıca 22-30/12/2010 tarihleri arasında İstanbul iline 2. kez gittiği, İstanbul iline bu gidişindeki amacının ise Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak Deniz Uygar farklı ismi altında ayrıntılı beyanlarda bulunması olduğu, İstanbul ilinde kaldığı süre zarfında verdiği ifadeler ve teslim ettiği belgeler ile 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin hangi amaç ve hedefler doğrultusunda gerçekleştirildiği ve asli faillerin kimler tarafından nasıl azmettirildiğine ilişkin ayrıntılı beyanlarda bulunduğu, ayrıca bu hususta bazı bilgi ve belgeleri teslim ettiği, Adil Akçay'ın bu dönemde Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile birer kez görüşme yaptığı, Hüseyin Yelki'nin, bu dönemde hakkında suikast eylemi planı bulunan Behnan Konutgan ile ihbar mektubu ekinde CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen CD'de yer alan Ses kayıtlarında ismi geçen Muhammet Naim Akşam ile sürekli irtibat halinde olduğunun bir kez daha ispatlandığı, ayrca Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Abdullah Atılğan'ın sürekli irtibat halinde oldukları Hakan Çevikoğlu ile de irtibat halinde olmasının ayrı bir dikkat çekici nokta olduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları, Behnan Konutgan'ın alınan ifadesi ile ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de ki Ses kayıtları doğrulanmıştır. 5/51 >Deniz Uygar (İlker Çınar); "... Zirve Yayınevi Cinayeti öncesinde yapılan faaliyetlerin yanlış olduğunu söyleyip tepki gösteriyordum ... benim bu düşüncelerimden dolayı ve bana yeterince güven duymamalarından dolayı bu yola girilmiş olabilir. Ayrıca benim hakkımda mahkemeden kararlar alınırken gerekçe olarak ileri sürülen suçlarla uzaktan veya yakından bir ilgim yoktur ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. TESPİT VE DEĞERLENDİRME: Malarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden gönderilen teknik takip kararlarının incelemesi neticesi; başında Haydar Yeşil'in bulunduğu Jandarma İstihbarat Şubesi tarafından Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan önleme dinlemesi kararları ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullanmakta olduğu telefonlarının Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 03/04/2007 tarihinden başlamak suretiyle 2008 yılı sonlarına kadar olan süreçte organize suç örgütü kurarak uyuşturucu madde kaçakçılığı yapmak, haksız ekonomik çıkar sağlayarak devleti zarara uğratmak gibi suçlar nedeniyle dinlediği, Mahkemeden karar alınma sırasında Mahkemeye sunulan taleplerin birçoğunda Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'in imzalarının bulunduğu hususları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıda ki beyanları doğrulanmıştır. Sonuç olarak; Yukarıda ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere dosya kapsamındaki deliller ile HTS kayıtlarının analizinden iddianamenin 11. Bölümünde; Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik ayrıntılı beyanlarda bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları, bu kişinin teslim etmiş olduğu belge ve dijital veriler, bu olaya ilişkin olarak gönderilen ihbar mektupları ve bu mektupların eklerinde bulunan CD'Ier de ki belgeler ile Ses kayıtlarında yer alan hususların neredeyse tamamının doğruluğu ispatlanmıştır. 12. BÖLÜM DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR) VE ABUZER YILDIRIM'DAN ELDE EDİLEN FLASH BELLEKTE, İHBAR MEKTUPLARI EKİNDE GÖNDERİLEN CD'LER İLE HAYDAR YEŞİL'İN İŞ YERİ ARAMASINDA ELE GEÇİRİLEN MEHMET ÜLGER İMZALI FAKS FORMUNDAKİ BELGELERE İLİŞKİN TESPİTLER > Deniz Uygar (İlker Çınar) vermiş olduğu ifadesinde; "... Toplantıda çalıştay olarak isimlendirdiğimiz ikinci Çalıştay toplantısında; ben, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi A bat'tan oluşan toplantı grubu ile birlikte Misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladık Bu konudaki teklif de Mehmet Ülger'den gelmişti. Zaten ilk toplantı sonunda da Mehmet Ülger bana bu konuda bir ön hazırlık yapmamı söylemişti. Ben de bu hazırlığı yapmıştım. PKK ile Misyonerlik arasında bağlantı olduğu ile ilgili istihbari bilgiler varmış gibi gösterilen belgeler hazırlandı. PKK ve Misyonerlik arasındaki bağlantıyı gösteren istihbari bilgileri temellendirmek amacıyla misyonerlik faaliyeti 5/52 yürüten kişilerin isimleri belirtilmek suretiyle sanki bu bilgiler onlardan alınmış gibi düzmece ses kaydı düzenleniyordu. Bunlar kanıtsal bir argüman olarak kayda geçmesi ve sorulduğu zaman kanılsal dayanak gösterilmesi amacıyla yapılan bir kolektif çalışmaydı... Zirve Yayınevi Cinayetini de AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemali üzerine yıkmak için benimde içinde bizzat bulunduğum grup tarafından cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetleri yapıldı. Bu durumun aşılması, kendilerinin bu durumdan soyutlanması ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkması amacıyla tekrar çalışmalar başlatıldı. Yapılan çalışmalar Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlamaktı. Zaten hazırlanan belgeler de Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Mahkemeye savunma amaçlı olarak gönderiliyordu. Yeni istihbarat raporları birilerini kurtarma ve birilerini karalama şeklinde hazırlanıyondu. Birilerini kurtarmadan kastım cinayeti işleyen ve azmettiren şahısların kurtarılması, birilerinin karalanması da cinayetin AK Parti ve bir Cemaatin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulması anlamındadır ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flashdisk, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flashdisk, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'ler ve Haydar Yeşil'in iş yeri aramasında ele geçirilen Mehmet Ülger imzalı belgeler arasında büyük benzerlikler olduğu görülmüş olup, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konuya ilişkin vermiş olduğu ifadeleri doğrulanmıştır. 12.1-DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)TN TESLİM ETTİĞİ FLASH BELLEKTE YER ALAN BELGELER CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma kapsamında tanık sıfatıyla ifadesi alınan Deniz Uygar'ın teslim ettiği ve ifadesinde anlattığı hususlarla alakalı bilgi ve belgelerin bulunduğu "Team 2GB" ibareli flash diskin yapılan incelemesinde; > ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI isimli bir klasörün bulunduğu, bu klasörün içerisinde ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI isimli word belgesinin olduğu, bu belgenin içeriğinde özetle; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadelerinde belirttiği hususlara paralel olarak, Misyonerlerin ve misyonerlik faaliyetlerinin amacının Türkiye'yi bölmek ve parçalamak, Kuzey Kürdistan'ın kurulmasına öncülük etmek olduğu, Misyonerlerin ve Misyonerlik faaliyetlerinin önündeki bütün engellerin AKP tarafından kaldırılmasıyla misyonerlik faaliyetlerinin hız kazandığı, Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, amacının ise Kürdistanı kurmak olduğu, Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşmesi için misyonerlerin çalışma yaptığı, Malatya'daki cinayeti dış servislerin planladığı, cinayetin AKP desteği ve Gülen Cemaati aracılığı ile taşeronlara yaptırıldığı, bu cinayetlerin Gülen Cemaatinin aracılığı ile gerçekleştirilmesinin nedeninin ise cinayetler aracılığı ile misyonerlik faaliyetlerini mağdur göstererek yasal bir zemine oturtup, BOP'un amacı olan Kuzey Kürdistan'ın kurulması için hizmet 5/53 eden misyonerlik faaliyetlerinin önlerini açmak ve süreci hızlandırmak olduğu, Dinlerarası diyalog medeniyetler arası ittifak gibi oluşumların dış güçler tarafından organize edildiği, AKP ve Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü, asıl amacın misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması için devletin ve toplumun etkisiz ve tepkisizleştirilmesi amacıyla uygulanan sosyo psikolojik bir program olduğu şeklinde bilgilerin yer aldığı belirlenmiştir. —Flash disk içerisinde yer alan diğer belgelere genel olarak bakıldığında; Misyon ve Kilise Uygulamaları Faaliyet Bildirgesi Başlıklı yazıda; "Operation Mobilization Kürt etnik kökenli azınlığın Türkiye'deki göç sirkülasyon nedenlerini incelemeye almıştır. OM, 188 yerleşim biriminde göç sirkülasyon nedenlerini hipotetik yapılanmayla araştırması için 'Gateway Educational Services'organizasyonunu görevlendirmiştir. GESyaptığı çalışmalar sonucu analitik tespitlerini rapor etmiştir..." ibareleri ile başlayan yazı ile Operation Mobilization faaliyetlerinden ve Türkiye'deki Kürtlerin güç sirkülasyonundan bahsederek analitik tespitlerin rapor haline getirildiği, 06/08/2007 tarihli Behnan Konutgan 'ın isminin yer aldığı Topluluklararası Anlaşma Başlıklı yazının; "Bu anlaşma Türkiye 'de ve Kuzey Kürdistan 'da hizmette bulunan topluluklar ve kardeşler arası pozitif ve proaktif bir anlaşma olarak işlev vermek üzere tasarlanmıştır..." ibareleri ile başladığı, 2007 tarihli Mersin İleri Vizyon Kodifikasyonu Toplantısı Başlıklı belgede; 31/10/2007 tarihinde Mersin ilinde İleri Vizyon Kodifikasyonu Toplantısının yapıldığı, devamında da organizasyonun içeriği ile ilgili bilgi verilerek Kürtçülük ve Kürdistan konularının vurgulandığı, Tek Aktivite Raporu Başlıklı belgede;b Yine 31/10/2007 tarihinde yapılan toplantının içeriğinin anlatıldığı, bölgesel yönetimler olarak "Ortak İnanç Bildirgesi" kapsamında 31/10/2007 tarihinde yapılan "İleri Vizyon Kodifikasyonu Toplantısında" bütün katılımcıların alınan kararların uygulanması için konsensüs sağladığının belirtildiği, Kürdistan Anayasası Başlıklı belgede;b "Kürdistan Anayasası: 2002 tarihinde kurulan Kürdistan bölge devletinin 2007 tarihinde kuzey ve güney kürdistan olarak iki bölüme ayrilmasindan sonra tekrar düzenlenerek oluşturulan ortak eşgüdüm ve entegrasyon anayasası' ibaresi ile Başlayıp, "toplantı sonucu bütün katılımcılar ve organizasyonlar konsensüs sağlamıştır Kürdistan Hristiyan Birliği" ibaresi ile son bulan Kürdistan Hıristiyan Birliği Başkanlığında Kuzey ve Güney Kürdistanın birleştirildiği, bu çerçevede 76 maddeden ibaret bir Kürdistan anayasasıın oluşturulduğu, 19 Nisan 2008 Tek Bilgilendirme Sunusu Başlıklı belgede; Tüm Müjdeci Konsorsiyumu üyeleri olarak 12.04.2008 tarihinde Adana'da yapılan "Genel Görüş ve Sunum Birlikteliği" toplantısında, komite üyelerinin yapmış oldukları sondaj 5/54 çalışma ve görüş bildirgelerinin değerlendirildiği ve karara bağlanarak rapor haline getirildiği, "OM-TÜRK BULUNAN ÜLKELERDE"isimli klasör içerisinde; Azerbaycan, Gürcistan, İran, Irak, Kosova, Makedonya, Suriye, Türkiye ve Ukrayna gibi ülkelerin isimlerinin yazılı olduğu Power Point belgelerinin olduğu, belgelerin içeriğinde bu ülkeler ile alakalı yıllara göre misyoner sayıları dağılımını gösterdiği değerlendirilen grafiklerin bulunduğu, Misyonerlerin yöntemleri" slayt isimli power point belgesinin içeriğinin; Misyonerlik üzerine yapılan çalışmalarda ve misyonerlerin önder yetiştirmede uyguladıkları stratejiler ve dikkat edilmesi gereken hususlar ile alakalı hazırlanmış slayt olduğu görülmüştür. Unallocated Clusters-Offset 154206208 isimli belgenin; "Sevgili kardeşlerim" ibaresi ile başlayıp, "Esen kalın 12.04.2008 İhsan Özbek" ibaresi ile son bulan mektup mahiyetinde bir yazı olduğu, Unallocated Clusters-Offset 296124416 isimli belgenin; GÖK-DOĞU VE GÜNEYDOĞU EK RAPORU Başlıklı Malatya'da faaliyet yürütülen misyonerlik faaliyetleri ile incil dağıtımı konusunda hazırlanmış 93 sayfalık bir belge olduğu, Sakız adası Konsültasyonunda 2007 Gök Vizyonu ibaresi ile Başlayıp, "o kitap ilahi kitap olmaktan çıkar ve insanların uydurduğu hayali bir eser haline gelir" ibaresi ile sona erdiği, içeriğinde; GÖK- DOĞU VE GÜNEYDOĞU EK RAPORU Başlığı altında; "MALATYA: Yeni temasa geçilen ve ilgilenen kişilerle Alfa kursu yapılıyor. Mektuplaşma ve Zirve ile ilgilenenler temasa geçiyorlar ve bunlara ziyaretler düzenleniyor. Malatya kitap piyasasında İncil pazarlamaya çalışılıyor... "şeklinde başlayan ibarelerin yer aldığı, Unallocated Clusters-Offset 303104000 isimli belgede; Malatya Zirve Cinayeti ile alakalı internetten alındığı değerlendirilen haber yazılarının olduğu, Unallocated Clusters-Offset 293339136 isimli belgenin; Malatya'da toplantıda şu kararlar alınmştır ibaresi ile Başlayıp, Mezopoptamya İşbirliği Kurulu (Ermeni, Rum, Yahudi İş Adamları Birliği) 2 ibaresi son bulan, Malatya'da yapılan toplantıda alınan kararlara ilişkin belge olduğu, Unallocated Clusters-Offset 638418944 isimli Word Belgesinin içeriğinde; Türkiye Protestan Kiliseler Birliği 1. Dönem Değerlendirme Toplantısı Bostancı Kilisesi Müjdesel Operasyonlar Duyurusu Başlığı ile başlayan belgenin yer aldığı, —Silinmiş dosyalar arasında yer alan belgelerde; 5/55 \Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\JPG\l isimli klasörde; Sol tarafına haçın yerleştirilmiş olduğu çeşitli özelliklerde sözde Kürdistan haritalarının olduğu, ayrıca sözde Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Bayrağının önünde Hz. İsa figürünün yer aldığı resimlerin olduğu ve bu resimlerin Deniz Uygar isimli şahsın ifadesinde yapmış oldukları çalışmaların amaçlarından biri olarak bahsettiği Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlama kapsamında kullandıkları, "ABCD\KÜRDİSTAN İLAHİ MÜZİK' klasörü içerisinde; 18 adet vvma uzantılı parçaların ve 1 adet "KUDISTAN.AVI" isimli video parçasının bulunduğu, KUDISTANAVI isimli video açıldığında sözde Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Bayrağının önünde Hz. İsa figürünün yer aldığı, bahse konu KUDISTAN.AVI isimli Kürtçe parçasında ise, "Kardeşlerim, bacüarım İsa Mesihin yanına gelin. O biz kürtleri seviyor, keşke bizi de özgürleştirse, O biz kürtleri seviyor, keşke bizi de özgürleştirse, evet İsa seni seviyor keşke seni de özgürleştirse, Yeter artık onun yanına gel. Tövbe et, İmana gel.Yeter artık onun yanına gel. Tövbe et, imana gel" şeklinde olduğu, Unallocated Clusters-Offset 638517248 isimli Word Belgesinin içeriğinin; ORTADOĞU HRİSTİYAN BİRLİĞİ Başlığı altında, NOT:GİZLİ "Sevgili kardeşlerimiz, Ortadoğu Hristiyan Birliği "2. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısını" 16-17 Ağustos 2008 tarihlerinde Antakya'da gerçekleştirmiştir..." şeklinde Başlayan belgenin içeriğinde, "GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ" başlıklı bölümde; "Malatya'da gladyo tarafından hunharca bir şekilde işlenen cinayette şehit edilen kardeşlerimizin kanları Rab İsa Mesih'in kanı ve ruhuyla birleşmiştir. İşlenen bu cinayetin araştırılması ve incelenmesi için oluşturulan bağımsız komisyon raporunu açıklamıştır. Bu raporda cinayetlerin perde arkası taranmış ve sonuç olarak bilgimize sunulmuştur. Elde edilen verilerde en dikkat çeki olanı bu cinayetlerin sadece Türk gladyosu ile gerçekleştiğidir. Geniş bir skalanın ürünü olarak ortada bırakılmaya ve karartılmaya çalışılan bu cinayetler uluslararası bir örgüt olan ve Ergenekon adı da verilen ayrıca misyonunu tamamlamış çetenin ürünüdür. Bu çetede görev yapan kişilerin özlükleri belirlenmiş olup isim listesi ekte verilmiştir. Bu katliamın aydınlatılmasında emeği geçen Tarsus'ta çalışmalarda bulunan Levent Ercan Geleğene ve Malatya'da partneri olarak ortak çalışmalarda bulunduğu arkadaşı Mehmet Ali Badak'a teşekkür ederiz. Levent Ercan Geleğen ve Mehmet Ali Badak (Bilgisayar öğretmeni) bu cinayetlerin aydınlatılmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Onların yaptığı çalışmalarda bu cinayetlerin tek sorumlusu halen görev yapmakta olan ve Ergenekon ile bağlantısı bulunan gladyonun memurlarıdır. Bu memurlar Mersin'de planladıkları senaryoyu Malatya gladyosu ile sahneye koymuşlardır. Bu cinayetlerin aydınlatılması için gladyodan gelebilecek tüm tehdit ve tehlikelere karşı direnmişlerdir. Levent E. Geleğen Mersin gladyosu tarafından tehdit edildiğini ve susturulmak istendiğini ses kayıtları ve görüntülerle belgelemiştir. Levent Ercan Gelegen'in gladyonun içinde olarak görünmesi veya onlara hizmet ediyor gibi bir görüntünün olması sizler tarafından düşündürücü olarak algılanmamalıdır, bu sadece Mersin ve Malatya gladyosu için sofistike bir projeksiyondur. Levent Ercan Gelegen'in bağımsız araştırma komisyonuna verdiği destek ve cinayetlerin aydınlanmasındaki katkıları onun önceki olumsuz durumunu da ortadan kaldırmış olup onun korunma hakkını vermiştir..." şeklinde Malatya'da işlenen cinayetlerin Türk 5/56 gladyosu tarafından işlendiği Mersin gladyosu ile işbirliği içinde oldukları, cinayetlerin üstünün örtülmeye çalışıldığı ancak Levent Ercan Geleğen ve Mehmet Ali Badak'ın katkılarıyla bu cinayetlerin üzerindeki perdenin kaldırıldığı ve cinayetlerde rol oynayanların listesinin eklendiğinin belirtildiği, Unallocated Clusters-Offset 6387J3856 isimli, Aykut Saka'mn ifadesinde ismi geçen şahıslardan ibaresi ile Başlayan word belgesinin içeriğinde; Aykut Saka'nın ifadesi ve ifadesinde geçen Mehmet Ali Badak ve Özgür Birdal hakkında bilgileri yazılı olan belge olduğu tespit edilmiştir. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Haslı belleğinden çıkan belgelerin teknik özelliklerine bakıldığında; "Unallocated Clusters-Offset 292519936.DOC" isimli belgenin; oluşturma tarihinin 23/04/2007, son kaydetme tarihinin 23/04/2007, belgeyi yazanın "Scott B" isimli kullanıcı olduğu, "Unallocated Clusters-Offset 291700736.DOC" isimli belgenin; oluşturma tarihinin 23/04/2007, son kaydetme tarihinin 23/04/2007, belgeyi yazanın "Scott B" isimli kullanıcı olduğu, "Unallocated Clusters-Offset 296124416.DOC" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 12/03/2008, son kaydetme tarihinin 12/03/2008, belgeyi yazanın ve son kaydedenin "Administrator" isimli kullanıcı, "Unallocated Clusters-Offset 1595932672.DOC" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 05/06/2007, son kaydetme tarihinin 26/11/2007, belgeyi yazanın "İlker", son kaydedenin "administrator" isimli kullanıcılar olduğu, "Unallocated Clusters-Offset 1206714368.DOC" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 14/03/2008, son kaydetme tarihinin 14/03/2008, belgeyi yazanın ve son kaydedenin "elektrocell" isimli kullanıcı olduğu, "JESUS PROJECT" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 05/09/2007, son kaydetme tarihinin 05/09/2007, son kaydedenin "ilker" isimli kullanıcı olduğu tespit edilmiştir. 12.2-ABUZER YILDIRIM'IN YAPILAN ÜST ARAMASINDAN ELDE EDİLEN "THE JESUS FİLM PROJECKT" 1 GB KAPASİTELİ FLASH BELLEKTE YER ALAN BELGELER >Abuzer Yıldırım'ın İfadesinde Zirve Yayınevinden almış olabilirim dediği 1 adet flashdiskin yapılan incelemesinde; Önderin notları isimli üçüncü, dördüncü ve beşinci toplantıda yapılan etkinlikler 5/57 konusunda hazırlanmış, müjdecilerin, izleyecekleri yol ve metodlarla ilgili belge olduğu, hedefler, notlar ve tavsiyeler ile açıklamalara ilişkin doküman olduğu, Martin Bucer Seminar amblemli, seminer programı, seminer esnasında işlenecek konuların listesi ile aidatın ödenme şekline ilişkin altında İhsan Özbek yazılı 20 Eylül 2006 tarihli doküman, referans mektubu, değerlendirme formu, kitap raporuna ilişkin dokümanlar olduğu, TOPLULUK OLUŞTURMA HAREKETLERİ (Hızla Çoğalan Kiliseler) (kucuk-topluluk-aglarini-ortaklari) isimli bir çalışma olduğu; değişik ülkelerde mesih inananlarının nasıl gittiği ve ne kadar hızlı çoğaldığıyla ilgili örneklerin istatistikleri ile birlikte verildikten sonra bu bilgilerden yapılan çıkarımların sıralandığı, çekirdek ya da ev toplulukları (kiliseleri) başlığı altında, grupların kilise binası olmayan yerlerdeki ağları ve yapısının şekille verdiği, daha sonra ise Etken Faktörler, Engelleyen Faktörler ve Pratik Öneriler başlıklarıda işlendikten sonra sıkça sorulan sorular ve cevaplarıyla biten doküman olduğu, HomeBuilders İlkesi ibaresi ile başlayan Tanrı'yı onurlandıran bir evlilik, ebeveynlerinizi bıraktığınız ve eşinize bağlanıp onunla bir olduğunuz zaman olur ve yaşanır açıklaması yapıldıktan sonra çift olarak yapılması gerekenler gibi husuların işlendiği, ilkeyle hareket edecek inanlılar tabi tutulduğu çeşitli sınıflardan oluşan sorulardan ibaret bir alıştırma olduğu, arkasından beşinci, altıncı, yedinci toplantılarda yapılan etkinliklere ilişkin katılan şahısların kendilerinin anladıklarını yazma hususu ve her etkinlik için verilen zamanın yazılı olduğu forum olduğu, MESİHTE BİRLİKTE BÜYÜMEK isimli Boşuna Didinmek Yerine, Rab'bin Evi Yapmasına İzin Vermenin Yolu başlıklı; HomeBuilders Couples Series (Yuva Kuranlar Çiftler Serisi), ailenizi Tanrı'nın olmasını istediği hale getirmeye adanmış ve küçük gruplar için düzenlenmiş bir Kutsal Kitap çalışmasıdır ibaresi ile başlayan, toplantıda yapılacaklara ilişkin alıştırmalar ve sürelerin olduğu alıştırma bölümünün olduğu, yazar hakkında bilgiler verildikten sonra içindekiler kısmının olduğu, önsöz ve giriş kısmından sonra HomeBuilders Couples Series (Yuva Kuranlar Çiftler Serisi)'in ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı 128 sayfadan ibaret eser olduğu, içinde; birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı toplantılarıda işlenen ve yerine getirilmesi gereken hususlar sıralandıktan sonra, bu noktadan sonra yapılacakların sıralandığı, kendilerininin soracağı sorulara tanrının vereceği yanıtların yazıldığı, arkasından ise önderin notları, dua günlüğü ve öneriler bölümlerinden oluşan çalışma olduğu, >KÜÇÜK TOPLULUKLARI AĞI GELİŞTİRME başlıklı dokümanda; Tanrının küçük topluluk ağlarını oluşturmak amaçlı toplantıya davet için hazırlanmış olduğu, Hıristiyanlık konusunda yapılmış toplantılarda katılanlar ile isim ve odalarının kayıtlı olduğu, 5/58 KUÇUK TOPLULUKLAR AGI GELİŞTİRMEK Akzaray, Turkey ibaresi ile başlayan 8, 9, 10 Nisan 2005 tarihlerinde yapdacak olan program taslağının olduğu, küçük grupların başarabilecekleri ile özelliklerinin anlatıldığı, Malatya Ev Toplulukları Birliğinin eğitim kursu davetiyesi ile Altın Kayısı Otelinde 18 Aralık 2005 tarihinde yapılacak Doğuş (noel) bayramı kutlama davetiyesi olduğu, GÖK başkanlığına ve yönetim kuruluna hitaben yazılmış Malatya Ev Toplulukları olan isimlerinin Malatya Kurtuluş Topluluğu olarak değiştirildiğini belirten altında Necati Aydın, Angus Reid ile Tilman Geske isimlerinin yazılı olduğu, Malatya Kurtuluş Topluluğu logolu, adres, telefon ve e-posta adreslerinin yazılı olduğu, Altın Kayısı Otelinde 16 Nisan Pazar günü yapılacak olan Diriş Bayramı kutlamasına ilişkin Malatya Ev Toplulukları tarafından hazırlanmış davetiyeler olduğu, ayrıca Diyarbakır Kilisesinde 4. Gençlik Randevusu tanıtım broşürü ve Malatya Ev Topluluğu davetiyelerinin bulunduğu, Ziyaret edilen, ziyaretçi ve ziyaretin maksadı ile ilgili düzenlenmiş ziyaretçi formları, Aile Hayatı-Ders-1, Aile Hayatı-Ders-2, Aile Hayatı-Ders-3, Aile Hayatı-Ders-4, Aile Hayatı-Ders-5, Aile Hayatı-Ders-6, Aile Hayatı-Ders-7 başlıklı aile içinde yapılması gereken ve dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, EVLİLİK ve AİLE YAŞAMI SEMİNERİ "MUTLU AİLELİRİN BEŞ İŞARETİ" başlıklı Adana Protestan Topluluğu tarafından yapılacak çalışmanın tanıtım broşürü ve seminer planı olduğu, Kişisel Müjdeleme Üzerine başlıklı müjdelemecilerin özellikleri ile vizyonlarının anlatıldığı, 28 HAZİRAN 06 tarihli KONU: RABBİN SOFRASI MALATYA EV TOPLULUĞU EĞİİTİM PROGRAMI başlıklı doküman olduğu, KURTULUŞ KİLİSESİ İNANÇ BİLDİRGESİ; İmanın açıklaması yapıldıktan sonra baba-oğul-kutsal ruh sıfatlarınının kutsal kitabın ayetleri ile açıklandığı, ardından kutsal kitabın tanımı yapıldıktan sonra inançlarındaki bütün dini ritüellerin anlatıldığı, Malatya Ev Topluluğu başlıklı Malatya Ev Topluluğu ile Kurtuluş Kilisesinin birleşmesine ilişkin bildirge kararı olduğu, altında ise karar alanlar olarak Necati Aydın, Angus Reid, Martin de Lange ve Tilman Geske'nin isimlerinin bulunduğu, Diriliş Bayramı 2006 - Tiyotro başlıklı 3 perdeden oluşan Hıristiyanlıkla ilgili bir 5/59 gösteri metninin yazılı olduğu, Malatya Ev Toplulukları Birliği-Müfredat Programı başlıklı Vaftiz'in anlatıldığı, sonunda müjdelemenin nasıl yapılacağının belirtildiği, AZINLIKLARA AİT FAALİYETTE BULUNAN DİNİ VE KÜLTÜREL VAKIFLAR LİSTESİ başlıklı 160 tane vakfın isiminin yazılı olduğu liste olduğu, Güneydoğu Anadolu Kadınlar Konferansı 2005 - Davetiye başlıklı konferansın verileceği yer, tarih ve ücreti gibi bilgilerin yazılı olduğu, Antakya Bayanlar Konferansı 12-14 Mayıs ibaresi ile başlayan ve konferansta yapılacaklara ilişkin planların olduğu, GÜNEY ÖNDERLER KURULU TEMSİLCİLER KURULU TÜZÜĞÜ başlıklı GÖK'ün kuruluş şekli, amaç, üyelik, yönetim ve toplantıda alınan kararın yazıldığı, GÖK 15 Temmuz 2006 Toplantı notları başlıklı, katılanlar ve gündemden sonra Elazığ ili Sivrice'de yapılan kampın plan ve değerlendirmesinin olduğu, ayrıca Mersin ili Erdemli ilçesi Limonlu Kasabasında yapılacak kampın yerinin belirlenmesi aşaması, kampın çeşitli yerlerden çekilmiş fotoğrafları ile kamp esnasında çekilmiş fotoğraflar ve tanıtıma ilişkin slaytlar olduğu, GENÇLİK TATİLİ 2006 katılım formu, formun altında ve üstünde bulunan resimleri ile tatil programının tanıtımına ilişkin broşür olduğu, Yılın 12 ayına ait fuar bilgilerinin yazılı olduğu, fuar festivallerin düzenlendiği şehir ve tarihi ile ilitişim bilgilerinin olduğu, Türkiye'nin Adana-Diyarbakır arasındaki alfabetik olarak olarak şehirler, ilçeleri ve köylerinin uydu verilerindeki isimleri ve kodlarının yazılı olduğu, Birinci sayfasında; Başlarına Mail Çözümleri Malatya, Tunceli, K.Maraş, Osmaniye, Siirt, Diyarbakır, Şırnak, Muş, Elazığ, Hakkari, Ş.Urfa, Mardin ve Bitlis şehirleri başlıklarının yazıldığı, ekinde gönderilen maillerin metinleri ile irtibat kurulan kişilerin isim, soyisim, adres, telefon ve e-mail bilgilerinin kayıtlı olduğu liste ve yapılan görüşme sonuçlarının kaydedildiği liste olduğu, Zirve Takımları Proje Önerisi başlıklı, Türkiye ve komşu ülkelerinin isimlerinin yazılı olduğu, sadece Türkiye'nin farklı renkte olduğu harita, çeşitli yerlerde proje çalışanlarının çekilmiş resimleri, dağıtılan eser ve filmlerin resimleri, yapılan etkinliklerin resimlerle birlikte anlatıldığı dokümanlar olduğu, "Merhaba Necati" ibaresi ile başlayan "öğrencilerimizle ilgili bilgileri aşağıda belirtim..." ibareleri ile devam eden farklı illerdeki faaliyetlerin anlatıldığı ve 9-11 Haziran 2004 / 16-18 Haziran Eğitim Semineri Programının içeriğinin yazılı olduğu, Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Tic. LTD. ŞTİ.nin farklı illerdeki şubelerinin değişik 5/60 yıllardaki demirbaş dökümleri, stok sayım tablosu, satış kontrol listeleri, masraf listelerinin yazılı olduğu, Müjdecilik faaliyetleri kapsamında tebliğ ve eser dağıtımı ile ilgili Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Hatay, Adıyaman, Muş, Tunceli, Van ve Bingöl illerine yapılan seyahat raporları ile ABD'den 20 öğrencinin katıldığı okul restorasyon projesine ilişkin rapor olduğu, Sabanla sürmek, Ekmek, Sulamak, Biçmek ve Ortak sütunlarından oluşan çeşitli kişilerin iman etme konusunda ulaştıkları noktalarla ilgili bilgilerin yazılı olduğu tablo şeklindeki dokümanlar olduğu, Müjdecilik faaliyetleri kapsamında tebliğ ve eser dağıtımı ile ilgili "DOĞU KARDENİZ SEYAHATİ İZLENİMLERİMİZ" başlıklı yapılan seyahat raporunun yazılı olduğu belirlenmiştir. >Belgelerin teknik özelliklerine bakıldığında; Abuzer Yıldırım'ın üst aramasından elde edilen flash diskin içinde bulunan "kucuk-topluluk-aglarini-ortaklari.doc" isimli belgenin teknik özelliklerine bakıldığında; oluşturma tarihinin 25/05/2006, son kaydetme tarihinin 25/05/2006, belgeyi yazanın "Scott B" isimli kullanıcı olduğu tespit edilmiştir. 12.3-MALATYA VALİLİĞİNE İSİMSİZ VE İMZASIZ İHBAR MEKTUBUNUN EKİNDE GÖNDERİLEN BİR ADET CD İÇİNDE YER ALAN BELGELER >Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekinde bir adet cd içinde yer alan belgeler "BOP.doc" isimli belge içeriğinde; Tevrattan bir ayetle "Tanrı Krallığı Büyük Ortadoğu Projesidir" başlayan metinde Mısır nehrinden Fırat'a kadar olan toprakların kutsal ve vadedilen topraklar olduğu, Misyonerlerin dış odaklı gizli servislerce desteklendiği ve organik bağlarının olduğunun artık bilinen bir gerçek olduğu, siyasal amaçlı evangelist misyonerlik olduğu, misyonerliğin din kisvesi altında bölücü ve yıkıcı bir faaliyet olduğu, BOP (Sömürmek) Evanjelistlerin rüyası olduğunun anlatıldığı belge olduğu, "bord çalışmasudoc" isimli belge içeriğinde; misyonerlerin karanlık bir siyasi savaş içerisinde olduğu, misyonerlerin ülkemizde alevi ve kürt vatandaşları üzerinde bir soykırımın yürütüldüğü fikrini besledikleri ve kendini yıkıcı faaliyetlere adadıklarının belirtildiği, (OM) Operation Mobilization organizasyonu ve destek verenlerin isimlerinin yazıldığı ve kullandıkları arfümanların listelendiği, GÖK'ün faaliyetleri ile bu kapsamda faaliyet yürüten din adamlarının gerçek meslekleri ve yaptıkları faaliyetlerinin anlatıldığı doküman olduğu ayrıca arkasından Misyonerlerin yaptıkları ve hedeflerine ilişkin Sakız Adası Konsültasyonunda 2007 GÖK Vizyonu, 5/61 Orhan Kemal Cengiz Raporları, Ekspedisyon değerlendirme ve bilgi notu, Tiranus İncil Akademisi Okulunun yapısı bölücü ve yıkıcı faaliyetlerinin yazıldığı doküman olduğu, misyonerlerin zararları, yıkıcı ve bölücü olduğu ile kullandıkları metodlara ilişkin çeşitli belgelelerin sıralandığı, değişik ortamlarda farklı kişilerin çektikleri resimlerinde olduğu, Kuzey Kürdistan illüstrasyon Konsültasyonu belgesi ile arkasından Avrupada faaliyet yürüten kürtlerle ilintili dernek, kuruluşlarının ve şahıs adlarının sıralandığı, Ev Kilise Bağlantı Modeli, Ev Kilise Ağları, Kilise Oluşturma Grupları, Sonuç Bağlantı, faaliyetlerinin tablolar ve şekillerle verildiği dokümanlar olduğu, Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran-ı Kerim arasında benzerlikler kurulmaya çalıştığı hatta bu kitaplardan ayetler verilerek benzerliklerin açıklanmaya çalışıldığı, "ev kiliseleridoc" isimli belge içeriğinde; Ev Kiliseleri Ağı Kurulmasında Organizasyonlar-Arası Ortaklık İçin Bir Protokol başlıklı Ev Kilise Bağlantı Modeli, Ev Kilise Ağları Kilise Oluşturma Grupları, Sonuç Bağlantı, faaliyetlerinin tablolar ve şekillerle verildiği ve ağları kurma ile genişletmenin anlatıldığı, "İzmir Protestan Kilisesinden Evrensel Kiliselere Bir MWord BelgesLdoc" isimli belge içeriğinde; Malatya'da Zirve Yayınevinde öldürülenlerin nasıl hedef haline getirildiği ve öldürülmelerine ilişkin doküman olduğu, "JESUS PROJECppt" isimli belge içeriğinin; 18 slayttan oluştuğu, her slaytta Türkiye nüfusunun etnik yapısı yazılı olan sunu olduğu. "Küresel Evanjalizm Konferans.ppt" isimli belge içeriğinin; Yrd. Doç. Dr. Şükrü Uslu ismi ile başlayan evanjelist misyonerliğin tarihinin anlatıldığı, evanjelist grup oluşturma şekillerinin verildiği, Operation Mobilisation'un Misyonerlik Faaliyetlerinde kullandığı gemiler, Jeopolitik Açıdan misyonerlik ve bölücülük başlığı altında Türkiye'nin doğusunun Kürdistan diye isimlendirildiği haritalar olduğu, 45 adet slayttan oluşan dokümanın en altında ise Türkiye haritası, Türk bayrağı üzerinde Atatürk resminin konulduğu, "Kürtlerle Misyoner Raporu (çeviri internet).doc" isimli belge içeriğinde; Kürtlerle Hristiyanlıkla ilintilendirildiği, Türkiye nüfusunun etnik yapısının oranları ve dinlere göre dağılımının verildiği, "Misyonerlik Mit Raporu.doc" isimli belge içeriğinde; 24 Nisan 2001 tarihinde Milli Güvenlik Kuruluna sunulacak MİT raporu ile ilgili doküman olduğu, Türkan Saylan'ın annesinin hristiyan kökenli olduğu, Bord teşkilatının ülksemizdeki eğitim kurumlarıyla ilişkisinin irdelendiği, misyoner kuruluşların şüphe çeken faaliyetlerinin sıralandığı, Misyonerler, ilk önderleri Aziz Pavlus'a atfedilen iki temel yöntemi uygulanmasına ilişkin bilgilerin verildiği, "Osmanlı-Tc Misyoner Okullarudoc" isimli belge içeriğinde; Misyonerlerin Osmanlıda ve Cumhuriyet Türkiyesindeki faaliyetlerinin anlatıldığı, misyonerlere karşı tedbir alınması gerektiği hususlarının işlendiği doküman olduğu, 5/62 "Protestan Misyoner Örgütlerin Türkiye Operasyonu.doc" isimli belge içeriğinde; Araştırmacı yazar Ali Rıza Bayzan tarafından Türkiyede Protestan vakıflarının kuruluşu ve tarihçesi ile Protestan misyonerlerin ülkemize sızma yöntemlerinin anlatıldığı, "Protestan Kiliseler.doc" isimli belge içeriğinde; Ülkemizde faaliyet yürüten kiliseler, adres ve özelliklerinin yazıldığı, çoğu Amerika merkezli Protestan misyoner örgüt ve kuruluşları sıralandığı, "Trkiyedehangialtkimliktennekadarinsanvar.pps" isimli belge içeriğinde; Türkiye'de yaşayan nüfusun etnik-mezhepsel kökenlerine ilişkin hazılanmış 18 slaytın olduğu belirlenmiştir. >Malarya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan belgelerin teknik özelliklerine bakıldığında; "JESÜS PROJECT" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 05/09/2007, son kaydetme tarihinin 05/09/2007, son kaydedenin "ilker" isimli kullanıcı olduğu, "BOP.doc" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 24/04/2007, son kaydetme tarihinin 24/04/2007, belgeyi yazanın "haydar yeşil", son kaydedenin "haydar yeşil" isimli kullanıcı olduğu, "bord çalışmasudoc" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 04/06/2007, son kaydetme tarihinin 13/06/2007, belgeyi yazanın "ilker" isimli kullanıcı, son kaydedenin "haydar yeşil" isimli kullanıcı olduğu, "Proestan Misyoner Örgütlerin Türkiye Operasyon u.doc" isimli belgenin; oluşturulma tarihinin 29/06/2007, son kaydetme tarihinin 29/06/2007 olduğu, belgeyi yazanın ve son kaydedenin "haydar yeşil" isimli kullanıcı olduğu, "ey kiliselerldoc" isimli 1. belgenin; oluşturulma tarihinin 05/05/2007, son kaydetme tarihinin 05/05/2007, belgeyi yazanın ve son kaydedenin "haydar yeşil" isimli kullanıcı olduğu, "evkiliselerLdoc" isimli 2. belgenin; oluşturma tarihinin 05/05/2007, son kaydetme tarihinin 10/05/2007, belgeyi yazanın ve en son kaydedenin "haydar yeşil" isimli kullanıcı olduğu belirlenmiştir. 12.4-CMK 250. MADDE İLE YETKİLİ İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İSİMSİZ VE İMZASIZ İHBAR MEKTUBU EKİNDE GÖNDERİLEN CD İÇİNDEKİ BELGELER >CMK 250 Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 5/63 isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve bu mektup ekinde Malatya İl J.K.J.Kur.Albay Mehmet Ülger tarafından Kayseri J.BIg.K. ve J.Gn.K.lığı Denetleme Başkanına verildiği belirtilen brifingin yer aldığı CD içindeki belgelerin yapılan incelemesinde; —İhbar mektubu içeriğinde; ismini vermek istemeyen ve Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalıştığını belirten ihbarcı, Malatya'da Zirve Yayınevinde işlenen cinayet ile ilgili bildiklerini anlatacağını belirterek mektupta bahse konu cinayetin gerçekleştirilmesinde kimlerin ne şekilde rol aldığı ile ilgili hususlara değindiği, ayrıca 2007 yılında misyonerlik ile ilgili Malatya İl Jandarma Komutanlığında verilen brifing CD'sini ve 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere ait listeleri ihbar ekinde gönderdiği anlaşılmıştır. —Brifing CD'sinin yapılan incelemesinde; "BRF" isimli klasörden ibaret olduğu, "BRF" isimli klasör içerisinde, "BRF. 12.03.2007 (YANSI).PPT" isimli PowerPoint belge ve "BRF.12.03.2007 (METİN).doc" olmak üzere iki adet belge bulunduğu görülmüştür. "BRF. 12.03.2007 (METİN).doc" isimli belgenin; "Malatya İl Jandarma Komutanlığı Brifingi" başlıklı, "GİZLİ" ibareli, "İl Jandarma Komutanı, J.Kurmay Albay Mehmet Ülger" adına imza açılmış, toplam 21 sayfadan oluştuğu, "BRF.12.03.2007 (METİN).doc" isimli belgenin "BRF.12.03.2007 (YANSI).PPT" isimli sunumu yapacak kişi tarafından sunum esnasında kullanılmak üzere hazırlandığı, Mevcut Durum, İcra Edilmekte Olan Faaliyetler, Planlanan Faaliyetler, Önceki Denetleme Döneminde Eksik Görülen Hususlara Yapılan İşlemler ve Sonuç ve Teklifler olmak üzere 5 ana Başlık altında düzenlendiği, "BRF.12.03.2007 (YANSI).PPT" isimli belgenin; İlk slaytta Jandarma armasının altında Malatya İl Jandarma Komutanlığı ibaresinin, sol alt köşesinde GİZLİ ibaresinin olduğu, son slaytın da ilk slayt ile aynı olduğu ve sunumun toplam 239 slayttan oluştuğu, sunumun 67. slaytında Misyonerlik İl Yapılanması Başlığı altında Zirve Yayıncılık sorumlularının şematik olarak anlatıldığı ve Necati Aydın, Tilman GESKE ve Ronald Grand LOGAL isimli şahıslara ait resimlerin bulunduğu, Deniz Uygar tarafından teslim edilen flash diskte bulunan "\Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\PNG\l" isimli klasör içerisinde yer alan fotoğraftan kesilmek suretiyle sunumdaki şemaya yerleştirildiği, "BRF.12.03.2007 (METİN).doc' isimli belgenin 9. sayfasında ve "BRF.12.03.2007 (YANSI).PPT" isimli sunumun 74. Slaytında; "Etnik kimliğin Mesih inancıyla biçimlenerek yeni kültürel bir bölüntü oluşmasını sağlamak maksadıyla ibadetlerde ilahilerin folklorik müzik ve yöresel enstrümanlarla anadilin de desteklenmesi" şeklinde ibarelerin bulunduğu tespit edilmiştir. > Hu belgelerin teknik özelliklerine bakıldığında; "BRF.12.03.2007 (METİN).doc" isimli belgenin oluşturma tarihinin 14.03.2007, son kaydetme tarihinin 21.06.2007, belgeyi oluşturanın "Bılbıs" isimli kullanıcı, şirket isminin 5/64 "Jandarma" olduğu, "BRF.12.03.2007 (YANSI).PPT" isimli belgenin oluşturma tarihinin 02.01.2000, son kaydetme tarihinin 13.03.2003, belgeyi oluşturanın "jandarma" isimli kullanıcı, şirket isminin muhabere olduğu, Deniz Uygar tarafından teslim edilen flash diskin alınan imajında bulunan "\Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\PNG\l" isimli klasör içerisinde yer alan fotoğraftan kesilmek suretiyle sunumdaki şemaya yerleştirildiği tespit edilmiştir. 12.5-HAYDAR YEŞİL'İN İŞ YERİ ARAMASINDA ELDE EDİLEN MEHMET ÜLGER İMZALI 07/06/2007 TARİHLİ FAKS MESAJ FORMU Haydar Yeşil'in Malarya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğündeki odasında yapılan aramada 07/06/2007 tarihli "GİZLİ" Gizlilik dereceli, İSTH=3590-33207/(17608) mesaj nolu JanGenKom/Ankara ve JanBölKom/Kayseri dağıtımlı, İkiOrKom/Malatya bilgisine tanzim edilmiş, "İzmir Protestan Kilisesinden Diğer Kiliselere Mektup" konulu, DÖK.KS.A.J.BÇVŞ. M.YÜCEL ve İSTH.Ş.MD.J.BNB.H.Yeşil paraflı, İL J.KOMUTANI J.KUR.ALBAY MEHMET ÜLGER imzalı "Faks Mesaj Formu"nda özetle; Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinden sonra İzmir Protestan Kilisesi'nden diğer kiliselere elektronik ortamda gönderildiği belirtilen mektup ve bu mektubun içeriği hakkında bilgiler verildikten sonra; "Bu mektupla; Türkiye'de Hıristiyan'lara yönelik baskı, şiddet olduğu, misyonerlerin terör örgütüyle aynı kategoride değerlendirildiği, halkın misyonerlere karşı kışkırtıldığı, bu kışkırtmayı devlet görevlileri ile bazı siyasetçi ve yazarların yaptığı, bu kışkırtmalar sonucu Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve olayının meydana geldiği propagandasının yapıldığı, ismi ve resmi yer alan kişilerin hedef gösterilmek suretiyle misyonerlik aleyhinde faaliyet yürüten şahısların sindirilmeye çalışıldığının değerlendirildiğini." şeklinde değerlendirmelerde bulunulduğu, bahse konu mesaj formunun özet bilgilerinin yer aldığı Faks Gönderme Formunda da "KALEME ALANIN İMZASI" bölümünde imzalı olarak "HAYDAR YEŞİL J.BİNBAŞI İSTH.Ş.MÜDÜRÜ" ibarelerinin; "MÜSAADE EDENİN İMZASI" bölümünde imzalı olarak "MEHMET ÜLGER J.KUR.ALBAY İL..I.KOMUTANI" ibarelerinin yer aldığı görülmüştür. 12.6-DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)'IN TESLİM ETTİĞİ FLASH BELLEKTE, ABUZER YILDIRIM'IN YAPILAN ÜST ARAMASINDAN ELDE EDİLEN FLASH BELLEKTE, MALATYA VALİLİĞİNE VE CMK 250. MADDE İLE YETKİLİ İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İHBAR MEKTUPLARI EKİNDE GÖNDERİLEN CD'LERDE, HAYDAR YEŞİL'İN İŞ YERİ ARAMASINDA ELDE EDİLEN MEHMET ÜLGER İMZALI 07/06/2007 TARİHLİ FAKS MESAJ FORMUNDA YER ALAN BELGELER ARASINDAKİ BENZERLİKLER Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde 5/65 "\Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\Office97+ Compound Document Type (DOC, XLS, PPT)\1" isimli klasörde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 292519936.DOC" isimli İngilizce belgede, "A Protocol for Inter-Organizational Partnerships for The Planting of House-Church Networks" başlığı altında ev kilisesi ağlarından bahsedildiği, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flash bellek içinde yer alan "kucuk-topluluk-aglarini-ortaklari.doc" isimli belge ile Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunda yer alan "evkiliseleri. Doc" isimli belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen İngilizce belgenin TÜRKÇE yazılmış hali olduğu ve içerik olarak aynı oldukları, ancak iki çevirinin aynı manaya gelmekle birlikte farklı kelimelerden oluşturuldukları, bu haliyle bu iki belgenin Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen İngilizce metnin iki farklı çevirisi görünümünde olduğu değerlendirilmiştir. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde "\Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49 bellek içinde yer alan "kucuk-topluluk-aglarini-ortaklari.doc" isimli belge ile Abuzer Yıldırım'dan elde edilen "kucuk-topluluk-aglarini-ortaklari.doc" belgenin içerik olarak birebir aynı olduğu, belgeler arasındaki tek farkın 1. sayfasındaki şema ile 3. sayfasındaki şemanın yerlerinin değiştirilmiş olduğu, Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan "ev kiliseleri.doc" isimli word belgesi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flash bellek ve Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flaş bellek içerisindeki "kucuk-topIuluk-aglarini-ortaklari.doc" isimli belgelerin aynı olduğu, Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan "JESUS PROJECT.ppt" isimli Povverpoint belgesi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ait flash disk içinde "ABCD" klasöründe yer alan "JESUS PROJECT.ppt" isimli belgelerin aynı olduğu, Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan "İZMİR PROTESTAN KİLİSESİNDEN BİR MEKTUP Word Belgesi.doc" isimli word belgesi ile Haydar Yeşil'in iş yeri aramasında ele geçirilen Mehmet Ülger imzalı 07/06/2007 tarihli "GİZLİ" ibareli Faks Mesaj Formunda "İZMİR PROTESTAN KİLİSESİNDEN BİR MEKTUP Word Belgesi.doc" isimli belgelerin aynı olduğu, Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan "BOP.doc" isimli 12 sayfalık word belgesi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ait flash disk içinde "Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\Office97+ Compound Document Type (DOC, XLS, PPT)\1" klasörü içinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 296124416.DOC" isimli 93 sayfadan oluşan belgenin benzer içeriğe sahip olduğu, Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan "bord çalışması.doc" isimli word belgesi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ait flash disk içinde "Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\Office97+ Compound Document Type (DOC, XLS, PPT)\1" klasörü içinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 1595932672.DOC" isimli belgenin 5/66 benzer içeriğe sahip olduğu, Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubunun ekindeki CD içerisinde yer alan "PROESTAN MİSYONER ÖRGÜTLERİN TÜRKİYE OPERASYONU.doc" isimli vvord belgesi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ait flash disk içinde "Team_2GB\File Finder 12-22-10 03-26-49\Office97+Compound Document Type (DOC, XLS, PPT)\l" klasörü içinde yer alan "Unallocated Clusters-Offset 1206714368.DOC" isimli belgenin benzer içeriğe sahip olduğu tespit edilmiştir. 12. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flashdisk, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flashdisk, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'ler ve Haydar Yeşil'in iş yeri aramasında ele geçirilen Mehmet Ülger imzalı belgeler arasında büyük benzerlikler olduğu görülmüş olup; Malatya Valiliğine isimsiz ve imzasız gönderilen ihbar mektubunun ekinde bulunan CD içinde yer alan ve İstihbarat Şube Müdürü Haydar Yeşil'in, Malatya misyoner cinayeti öncesi ve sonrasında yaptığı çalışmalar olduğu belirtilen belgelerin 9 adet vvord belgesi, 3 adet povver point belgesi olmak üzere toplam 12 belgeden oluştuğu, belgelerin tamamını son kaydeden kişinin Haydar Yeşil olduğu, ihbar mektubunu gönderen kişinin, Jandarma İstihbarat biriminde uzman çavuş olarak görev yapan Mehmet Çolak isimli şahsın kullanmış olduğu izinleri de ayrıntılı bir şekilde göndermiş olduğu, bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, ihbarcının Jandarma görevlisi olduğu, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger hakkında bilgisinin bulunduğu, bu kişilerin yaptığı misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışmalarından haberinin olduğu anlaşılmıştır. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek ve Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD içinde yer alan belgelerden özellikle "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli belgede; misyoner ve misyonerlik faaliyetlerinin PKK ile ilintilendirildiği, amaçlarının Türkiye'yi bölmek, parçalamak ve Kuzey Kürdistan'ın kurulmasına öncülük etmek olduğu belirtilerek Misyoner ve misyonerlik faaliyetlerinin önünün AKP ve BOP eş başkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından açıldığını, yine AKP'yi destekleyen Gülen hareketinin ise bunlarla işbirliği içinde olduğunu işleme yoluyla mevcut yürütme organı ve destekçileri üzerinde pisikolojik bir harekat yürütüldüğü ve bu şekilde mevcut yürütme organının işlevsizleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmıştır. İhbar mektubu ekinde gönderilen belgelerden bazılarının Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi bazılarının ise cinayet sonrası kaydedilmiş olması hususu, Zirve Yayınevi Cinayetinde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve diğer suç ortaklarının rollerinin bulunduğunu ortaya koyduğu gibi Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadelerinde belirttiği cinayetler sonrası eylemi AKP ve Gülen Cemaati üzerine yıkma faaliyetleri için sahte belgelerin hazırlandığı hususunu da bir kez daha teyit etmiştir. 5/67 İhbar mektupları, ihbar mektuplarının ekindeki CD içerisinde ki belgeler, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flaş bellek içerisindeki belgeler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler ve ifadeleri bir arada düşünüldüğünde, bütün bu belgelerin, içerisinde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve diğer suç ortaklarının olduğu örgütsel yapı tarafından hazırlandığı hususunda herhangi bir tereddütc yer bırakmayacak şekilde kolaylıkla anlaşılacaktır. CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen iki sayfadan ibaret ihbar mektubu ve bu ihbarın ekinde yer alan "Malatya İl J.K.J.Kur.Albay Mehmet Ülger tarafından Kayseri J.Blg.K. ve J.Gn.K.lığı Denetleme Başkanına 2007 yılında verildiği söylenen" brifingin yer aldığı 1 adet CD içinde yer alan "BRF.12.03.2007 (METİN).doc" isimli belgenin; "Malatya İl Jandarma Komutanlığı Brifingi" Başlıklı, "GİZLİ" ibareli, "İl Jandarma Komutanı, J.Kurmay Albay Mehmet Ülger" adına imzaya açılmış olması, teknik özelliklerinden kaydetme tarihinin 14/03/2007 olması, ihbarcının bu CD ile beraber Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından Organize suç örgütleri, terör örgütleri ve radikal dini gruplara karşı yapılan adli ve önleme dinlemelerini içerdiği anlaşılan toplam 22 sayfa doküman göndermiş olması husuları birlikte düşünüldüğünde, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın; "... Mehmet Ülger, Kayseri iline giderek misyonerlik konusunda yapdacak olan sansasyonel eyleme yönelik hazırlanan proje ve hu projenin alt yapısını oluşturan argümanlar ile ilgili Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında brifing verdi ... Brifingin içeriğinde Misyonerlik faaliyet/eri ile ilgili Misyonerlerin, Bölücü Terör Örgütü Üyeleriyle birlikte hareket ettiği, misyonerlerin onlara destek verdiği, GOKAP'ın amacının Kürdistan'ın kurulması olduğu, Misyonerlerin de Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ne hizmet ettiği hususları yer almaktadır ..." şeklindeki beyanlarını ve ihbarı doğrular nitelikte olduğu, Mehmet Ülger'in söz konusu bu belgeleri Kayseri iline ikinci kez gittiği 05/04/2007 tarihinde verdiği brifing veya bilgilendirme sırasında kullandığı değerlendirilmiştir. Bu durumun ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde; Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile birlikte çalıştay adı altında toplantılar yaptıklarını ve yukarıda açıklanan sebeplerle gerçek dışı belgeler oluşturduklarını, amaçlarından birisinin de Mehmet Ülger'in yapacağı brifinge dayanak oluşturmak olduğunu şeklindeki beyanlarını doğruladığı gibi eylemin içerisinde bizzat Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın da yer aldığı suç örgütünün azmettirmesiyle asli failler tarafından işlendiğini göstermiştir. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellekteki belgeler, Mehmet Ülger'in verdiği brifinge ait görüntüler, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD içerisinde bulunan ve Haydar Yeşil tarafından oluşturulduğu tespit edilen belgeler yan yana konulduğunda, aralarındaki benzerliğin oldukça dikkat çekici olduğu, bazılarının birbirilerinin aynısı olduğu, bazılarının bir birini destekler mahiyette bilgiler içerdiği, bazıları da talimat olarak değerlendirildiğinde başka belgelerin bu talimatlar doğrultusunda hazırlanmış belgeler olduğu kolaylıkla görülecektir. İstanbul CMK 250. Madde ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup, mektup ekinde gönderilen ve 5/68 Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger tarafından Kayseri J. Blg. K ve J.Gn.K. lığı Denetleme Başkanına verilen brifinge ilişkin belgelerin yer aldığı CD içeriğindeki BRF. 12/03/2007 (METİN) ve BRF. 12.03.2007 (YANSI) isimli belgelerde yer alan hususlar, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler arasında yer alan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli 114 sayfalık çalışma içeriğinde yer alan hususlar ve cinayeti işleyen şahısların beyanları birlikte değerlendirildiğinde; Olay öncesinde PKK ile misyonerlik faaliyetlerinin somut veriler olmadan ilişkilendirilmeye çalışıldığı, bu yönde belge hazırlandığı, hazırlanan kin ve düşmanlığa tahrik edici nitelikteki bilgi ve belgelerin sanık Emre Günaydın'ın ifadesine göre, spor salonunda görüştüğü kişi tarafından kendisine ulaştırıldığı ve sanık Emre Günaydın'ın da bu konuyu diğer sanıklar Cuma Özdemir, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Hamit Çeker'e anlattığı, olay gerçekleştikten sonra ise dikkati başka yöne çekecek şekilde bilgi ve belge hazırlandığı, bu yönde propaganda yaparak kamuoyunda cinayet sebebinin misyonerlik faaliyeti olduğu şeklinde faaliyetler yürütüldüğü anlaşılmıştır. İhbar mektubu ekinde gönderilen Mehmet Ülger'in verdiği birifingde geçen "Etnik kimliğin Mesih inancıyla biçimlenerek yeni kültürel bir bölüntü oluşmasını sağlamak maksadıyla ibadetlerde ilahilerin folklorik müzik ve yöresel enstrümanlarla anadilin de desteklenmesi" ibareleri ile, Deniz Uygar (İlker Çımar)'ın teslim ettiği flaş bellek içerisinde yer alan "ABCD\KÜRDİSTAN İLAHİ MÜZİK" klasöründeki Kürtçe şarkı birlikte düşünüldüğünde, belgelere konu ettikleri mevzular için sahte olarak belge ve doküman hazırladıklarının bir kez daha ortaya çıkmaktadır. İlker Çınar (Deniz Uygar)'ın teslim ettiği flaş bellek, Abuzer Yıldırım'ın üst aramasında elde edilen flaş bellek ile Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD içerisinde bulunan ve Haydar Yeşil tarafından hazırlandığı anlaşılan belgeler arasında bulunan ve ev kilisesi ağlarından bahsedilen belgelerin aynı olduğu, bu durumun söz konusu bu üç belgenenin aynı odak tarafından hazırlandığını, bu odağın İlker Çınar (Deniz Uygar)'ın da içinde bulunduğu Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve diğer suç ortaklarının olduğunu, bu kişiler tarafından belgelerin bulundukları yerlerden çıkmasının sağlandığını gösterdiği, Ayrıca Abuzer Yıldırım ifadesinde üst aramasında elde edilen flaş belleği Zirve Yayınevinden aldığını, Emre Günaydın'ın kendisine ve arkadaşlarına misyonerlerin bölücü ve yıkıcı bir faaliyet olduğunu belirttiği, ülkemizdeki kızları fuhuşta kullanarak kazanç elde ettiklerini, Türk erkeklerini ise öldüreceklerini, Malatya ilinde 49 adet ev kilisenin olduğunu söylediği, bununla ilgili kanıtların yayınevinde olduğunu belirttiği, Abuzer Yıldırım'ın bu nedenle cinayetlerden sonra yayınevinin içinde bu konulara ilişkin belgeler aradığı, üstünde çıkan flaş belleği de bu şekilde bulduğu, bu bilgilerin yanına Jandarma haber elemanı olduğu değerlendirilen Hüseyin Yelki'in Zirve Yayınevinde çalışması, belgenin teknik özelliklerinden belgeyi oluşturan ve son kaydedenin Haydar Yeşil olduğu bilgileri de konulduğunda, bu belgelerin içerisinde İlker Çınar (Deniz Uygar), Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'in bulunduğu suç örgütü tarafından hazırlandığı, Emre Günaydın'ın bu belgelerdeki bilgilere inandırıldığı ve bir örneğinin Hüseyin Yelki tarafından Zirve Yayınevine bırakılarak bulunmasının sağlandığı anlaşılmıştır. 5/69 13. BÖLÜM ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ SANIĞI EMRE GÜNAYDIN'IN İRTİBATLARI Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "Yapılan toplantı esnasında Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorduğumda Ruhi Abat, 'EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZIR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPILACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KA YISI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ' söyledi" şeklinde beyanda bulunmuştur. İfadede Ruhi Abat'ın, özellikle Emre Günaydın'ın yapılacak eylem için hazır olduğunu, bu kişiye gerekli talimatların verildiğinin belirtilmesi karşısında, Emre Günaydın'ın irtibatlarının neler olduğunun incelenmesi gerektiğinden şüphelilerin eylem ve irtibatlarına ilişkin konular aşağıda belirtilmiştir. 13.1-EMRE GÜNAYDIN - MEHMET ÜLGER - MURAT GÖKTÜRK - KAYISI OTEL - HÜSEYİN YELKİ - VAROL BÜLENT ARAL İRTİBATI Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yukarıdaki beyanlarından, cinayeti gerçekleştiren sanıklar arasında yer alan Emre Günaydın'ın, olay öncesinde yönlendirildiği ve eylem için hazırlandığı açıkça anlaşılmıştır. Cinayet öncesinde Emre Günaydın'ın yönlendirildiği ve eyleme hazırlandığına ilişkin delillere bakıldığında; >Haydar Yeşil'in Malarya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat şubesindeki odasında yapılan arama neticesinde elde edilen KASA ÖDEME DEFTERİ, ÖDEME FİŞLERİ ve ÖDENEK KAYIT DEFTERİ'nin karşılaştırmalı olarak yapılan incelemesinde; KASA ÖDEME DEFTERİ'nin 153. sayfasında; 6244675 (ASAF) kodlu M.C isimli haber elemanına, 25.12.2006 tarihinde, 250.00 YTL ödendiği, ödeme gerekçesi faaliyet olarak, "44000940 NOLU HKBF İLE BİLDİRİLEN MALATYA İLİNDE FAALİYET GÖSTEREN MİSYONER GRUPLARIN 24.12.2006 GÜNÜ SÖZDE DOĞUŞ BAYRAMI ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA ALTIN KAYISI OTELİNDEKİ TOPLANTININ TAKİBİ İÇİN ÖDENMİŞTİR"peklinde ibarelerin yer aldığı görülmüştür. Kasa ödeme fiş no'sunun 21660 olduğu, aramada elde edilen ödeme fişleri içerisinde 21660 fiş nolu bu ödemeye ait ödeme fişinin de olduğu, ödemeyi verenin ASAF Tim Kom. J.Bçvş 5/70 Murat Göktürk, hazır bulunanın Uzm. J. ASAF Tim Elemanı Cemil Göçer olduğu ve ödemeyi alanın 6244675 kodlu haber elemanı olduğu, ödeme fişi ve defter kayıtlarında yer alan diğer hususların ise birbiri ile örtüştüğü belirlenmiştir. 21660 fiş nolu bu Ödemeye ilişkin bilgilerin Ödenek Kayıt Defterinin 247. Sayfasında da yer aldığı, ödeme tarihi, miktarı, ödenen ve ödeyen kişi, ödemede hazır bulunan ve ödeme gerekçesi bilgilerinin aynı olduğu, tanzim edenin J.Bnb Haydar Yeşil, onaylayanın ise J.Kur.Alb. Mehmet Ülger olduğu, bu durumdan ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği gibi 2006 yılının son haftalarında Kayısı Otelde düzenlenen toplantının Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk tarafından özellikle takibe aldırıldığı açıkça anlaşılmıştır. >Emre Günaydın 19/05/2007 günü Malarya Cumhuriyet Başsavcılığında alman ifadesinde; 08.04.2007 tarihinde ALTIN KAYSI otelinde düzenlenen "Diriliş Bayramı" isimli etkinlik ile ilgili olarak, " ...YİNE NİSAN AYI BAŞINDA DA MALATYA ALTİN KAYSI OTELİNDE DÜZENLENEN 'İSA MESİH'İN YIL DÖNÜMÜ TOPLANTISINA KATILDIM ..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde, istihbaratçı olması nedeniyle bilgi toplama, bağlantı kurma faaliyetlerini yürüttüğünden bahsettiği Murat Göktürk'ün adına kayıtlı olan telefon numaralarına ait HTS dökümleri incelendiğinde, "ALTIN KAYSI İSTANBUL OTELCİLİK VE TURİZM" adına kayıtlı telefon numarası ile bahse konu toplantı öncesinde ve sonrasında (15.03.2007-08.12.2008) çok sayıda iletişim kaydının bulunduğu görüldüğü, Murat Göktürk'ün Kayısı Otelde düzenlenecek toplantıdan kısa bir süre önce 15.03.2007 tarihinde Kaysı Otel adına kayıtlı telefon ile irtibat kurduğu ve bu irtibatı uzun süre eylem sonrası da devam ettirdiği, bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, görevi bilgi toplayıp bağlantı kurmak olan Murat Göktürk'ün istihbari anlamda Kaysı Otelde özellikle misyonerlikle ilgili yapılan programları buraya yerleştirilen bir haber elemanı vasıtasıyla takip ettirdiği, ayrıca sanık Emre Günaydın'ın da düzenlenen bu programlara katılımı sağlanarak kontrol altında tutulduğu değerlendirilmiştir. >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEME KADAR Kİ SÜREÇTE ZİRVE YAYINEVİNDE ÇALIŞTIĞINI BİLDİĞİM, TOPLANTIDA DA İSMİ GEÇEN HÜSEYİN YELKİ ARACILIĞIYLA ORADAKİ ŞAHISLARLA İLGİLİ BİLGİLENDİRİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. İŞLENEN CİNAYETTE İSMİ GEÇEN, MEDYADAN TAKİP ETTİĞİ KADARIYLA ZİRVE YA YINEVİ'NDE ÇALIŞTIĞINI VE BENİ TANIDIĞI YÖNÜNDE AÇIKLAMALARININ OLDUĞUNU ÖĞRENDİĞİM HÜSEYİN YELKİ İLE İLGİLİ CİNAYET ÖNCESİNDE MEHMET ÜLGER İLE YAPMIŞ OLDUĞUMUZ BİR GÖRÜŞMEDE BANA, "HÜSEYİN YELKİ'Yİ TANIYOR MUŞSUN, VAFTİZİNDE BULUNMUŞSUN, VAFTİZ BELGESİNDE SENİN İMZAN VAR" DEDİ. BEN KENDİSİNE ONUN GİBİ BİRÇOK İNSANIN VAFTİZİNDE BULUNDUĞUMU VE DOLAYISIYLA ŞAHISLA TANIŞMIŞ OLABİLECEĞİMİ SÖYLEDİM. MEHMET ÜLGER'İN SORULARINDAN HÜSEYİN YELKİ'Yİ TANIDIĞINI, MEHMET ÜLGER VE EKİBİNE HİZMET ETTİĞİNİ, HABER ELEMANI OLARAK ÇALIŞTIĞINI BİLİYORUM. BU KİŞİYİ ZİRVE YAYINEVİNE YERLEŞTİRENLERİN MEHMET ÜLGER VE EKİBİ OLDUĞUNU 5/71 DÜŞÜNÜYORUM..." şeklinde, Yine Deniz Uygar (İlker Çınar), "TOPLANTI ESNASINDA MURAT GÖKTÜRK, TOPLANTI SALONUNA GELEREK "ARAL" İSİMLİ BİR ŞAHSİN GELDİĞİNİ HABER VERDİ. BUNUN ÜZERİNE MEHMET ÜLGER, MURAT GÖKTÜRK'E "VAROL BÜLENT ARAL MI?" DİYE SORDU. O DA, "EVET KOMUTANIM, BÜLENT VAROL ARAL" DİYE CEVAP VERDİ. BUNUN ÜZERİNE MEHMET ÜLGER OTURDUĞU YERDEN KALKARAK GELEN ŞAHSI KARŞILADI. ANCAK TOPLANTI SALONUNA ALMADI. ODANIN GİRİŞİNİN SAĞ TARAFINDA BİR ÇAY OCAĞI VARDI. YA BURAYA GİDEREK YA DA BAŞKA BİR ODAYA GEÇEREK YAKLAŞIK YARIM SAAT VEYA 45 DAKİKA KADAR GÖRÜŞTÜKTEN SONRA BİZİM YANIMIZA GELDİ. YAPILAN BU KONUŞMALARDAN MEDYADAN CİNAYETLE İLGİLİ SANIK OLDUĞUNU ÖĞRENDİĞİM BÜLENT VAROL ARAL'I TANIDIKLARINI ANLADIM. ANCAK BEN BU ŞAHSI HİÇ GÖRMEDİM. BU NEDENLE KENDİSİNİ TEŞHİS ETMEM MÜMKÜN DEĞİLDİR. BEN VAROL BÜLENT ARAL'I İNTERNETTE RESMİNİ GÖRMEM ÜZERİNE TANIDIM. BU ŞAHSIN DA CİNAYETLE İLGİSİ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Murat GÖKTÜRK alınan savunmasında; Bülent Aral'ı tanımadığını, kendisinin Alaydaki ikinci toplantıda olmadığını, ancak toplantı salonuna gidip Bülent diye biri geldi demiş olduğunu hatırladığını, Mehmet Ülger'in de kendisine bu şahsın "ARAL'MI" diye sorduğunu, kendisinin de evet dediğini, ancak bu şahsı kendisinin tanımadığını, cinayetten sonra ismini basından duyduğunu beyan etmiştir. Sanık Emre Günaydın alınan ilk beyanlarında; Hüseyin Yelki ile ilgili olarak, ilk tanıştıklarında ismini bilmediğini, Varol Bülent Aral'ın tanıştırma sırasında "BU HACI ABİN" şeklinde Hüseyin Yelki ile kendisini tanıştırdığını, bu nedenle Hüseyin Yelki ile buluşmalarında bazen kendisine "HACI ABİ" şeklinde, bazende "HÜSEYİN ABİ" şeklinde hitap ettiğini, Varol Bülent Aral'ın 2006 yılı Ekim ayında Malatya ilinden ayrılmasından sonra da Hüseyin Yelki ile bir çok kez buluştuğunu beyan etmiştir. Hüseyin Yelki'ye duruşmada Murat Göktürk ile irtibatı konusunda yöneltilen sorulara bu şahsın; Murat Göktürk'ü İncil talebi ile ilgili olarak tanıdığını beyan etmiştir. Murat Göktürk'ün HTS kayıtları incelendiğinde ise; Hüseyin Yelki ile ilk kez 13/12/2005 tarihinde irtibat kurduğu, daha sonra 03/01/2006 - 23/03/2007 tarihleri arasında görüşmelerini sürdürdüğü, bu süreçte toplam 15 kez görüşme yaptığı, en son ise Zirve Yayınevi cinayetinden bir gün önce 17/04/2007 günü saat:15.13'te görüştüğü, cinayet sonrası Hüseyin Yelki ile bir daha görüşme yapmadığı, Hüseyin Yelki'nin 17/04/2007 tarihindeki bu son görüşmeden çok kısa bir süre önce de sırasıyla Angus VVıllıam, Gökhan Talaş ve Uğur Yüksel ile görüştüğü, bu hususların da ayrıca dikkat çekici olduğu tespit edilmiştir. 13.2-EMRE GÜNAYDIN - RUHİ ABAT - MUSTAFA GÜNAYDIN İRTİBATI 5/72 Ruhi Abat'ın hem Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın hem de bu kişinin babası Mustafa Günaydın ile irtibat halinde olduğu değerlendirilmiş olup; >Şahısların bu konu ile ilgili beyanlarına bakıldığında; "Abuzer Yıldırım ifade ve sorgularında; "Hatırladığım kadarıyla Mart ayının başında yine ben Emre ve Kürşat birlikte otururken bir ara Kürşat yanımızdan kalktı, biz yine misyonerlik hakkında konuşuyorduk daha doğrusu Emre anlatıyor ben dinliyordum. Emre bu bilgileri babasının spor salonuna gidip gelen ve ülkedeki Alevilik, Misyonerlik ve Hristiyanlık gibi bilgileri toplayarak devlete rapor yazan bir şahıslan aldığından bahsetti ve adını da daha sonra Ruhi olarak söyledi. ...Ben Ruhi l'olat'ı şahsen tanımıyorum. Kürşat Nezarethanede iken Emre'nin Ruhi ahi diye birisinden bahsettiğini söylemişti. Emre kendisine arada soru soruyormuş ama ne sorduğunu ve kim olduğunu bilmiyorum dedi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. "Emre Günaydın ifade ve sorgularında; "...Tahminen 2006 yılı sonu 2007 yılı başlarında babamın spor Salonunda bulunurken ismini bilmediğim fakat kendisini araştırmacı olarak tanıtan bir kişi. sohbet sırasında Hristiyanlık ve Misyonerlik konularından bahsetti. Malatya ilinde kiliselerin olduğunu, parasal güçlerinin olduğunu söylemişti. Ben bu şahsı tanımıyorum, fakat babam belki bilebilir..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. -04/07/2008 tarihli duruşmada (8. Celse) Emre Günaydın alınan ifadesinde; "Babama ait spor salonunda tarihini hatırlayamıyorum, olaydan 6 ay ya da bir yıl kadar önce görsem tanıyabileceğim saçı dökülmüş bir şahıs önce alevilikten daha sonra da Malatya'daki kilise evlerden bahsetti" şeklinde beyanlarda bulunmuştur. "Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. Maddesi ile görevli) 2007/125 sayılı dava dosyasının 13/04/2009 tarihli 16. celsesinde tanık olarak beyanı alınan Ruhi Abat; "Türkiye genelinde yapılan misyonerlik faaliyetlerini her ilahiyat fakültesinin kendi bölgesini tarayarak çalışma yapması olduğunu, o projeye bağlı olarak bir ekip çalışması yaptıklarını, kendilerinin Malatya ve Adıyaman bölgesinde misyonerlik faaliyetlerinin ne olduğunu anlamaya çalıştıklarını, Mehmet Ülger, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Abdullah Atılgan isimli şahısları tanıdığını, 2. Jandarma Alay binasında rütbeli personele bu konuda konferans verdiğini" beyan etmiştir. "Sanık Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın 01/06/2007 tarihli ifadesinde; "...Ben üniversitede görev yapmam sebebiyle orada pek çok tanıdığım var, müşterilerimin arasında da çoğunluğu üniversite hocalarından ve çalışanlarından oluşmaktadır, bunlar arasında her hangi bir şekilde Misyonerlik ve Hıristiyanlık konusunda konuştuklarına şahit olmadım...", "...bana sormuş olduğunuz araştırmacı olarak tanıdığım herhangi bir kimsede yoktur..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 5/73 -Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin dava dosyasının 13.04.2009 tarihli 16. celsesinde tanık olarak beyanı alınan Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın; " ...üniversitenin yüzde yetmişini tanırım. Hepsi ile samimiyetim vardır. Spor salonuna gidip gelenler Ruhi Abat. Heybet Hoca..." "...Ruhi Abat 2003yılında 1.5 ay kadar kendisi, daha sonra iki çocuğunu getirdi. Çocuklarını kaydettirdikten sonra kendisi hiç gelmedi-" şeklinde beyanlarda bulunmuşutur. Ayrıca yukarıdaki bölümlerde anlatıldığı üzere Ruhi Abat, kullanmakta olduğu 5389341342 numaralı telefon hattı ile Mustafa Günaydın'ın kullandığı 5362144184 numaralı telefon hattını 03/02/2007 tarihinde, yani cinayetten yaklaşık 2 ay önce 3 kez aradığı, son aramada telefonların aynı yerden sinyal verdiği, bu durumun bu görüşme sonrası bir araya gelerek yüz yüze de görüştüklerini gösterdiği, aynı zamanda Ruhi Abat'ın, Mustafa Günaydın ile görüşmeden önce ve sonra, o sırada Tarsus'ta bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştüğü, ayrıca aynı gün Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile de görüşmeler yaptığı, bu hususun dikkat çekici olduğu, -Yine Mustafa Günaydın, mahkemede tanık olarak verdiği ifadesinde; Ruhi Abat ile oğlu Emre Günaydın'ın salonda hiç görüşmediğini belirtmesine rağmen, sanık Emre Günaydın, babasının spor salonuna gelen ve misyonerlik konusunda araştırmaları olan bir şahıstan bahsettiği, bu kişinin eşgalini verdiği, bu eşgalin de Ruhi Abat ile uyumlu olduğu belirlenmiştir. 13.3-EMRE GÜNAYDININ CİNAYET ÖNCESİ ZİRVE YAYINEVİ İLE İRTİBAT KURMASI > Sanık Emre Günaydın, 18/05/2007 tarihinde Malatya Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde verdiği ifadesinde; "...misyonerlik ile ilgili internette araştırma yaparken Malatya'daki misyonerlik faaliyetlerini araştırdığını, bu şekilde misyonerlerin zararlı faaliyetler yürüttüğünü iddia eden pek çok siteye girdiğini. MSN vasıtasıyla Ozan isminde bir şahsın, kendisini öldürülmesi olayına karıştığı Necati Aydın isimli şahsa yönlendirdiği, olayda öldürülen Necati Aydın isimli şahısla bu şekilde tanıştığını" beyan etmiştir. Emre Günaydın'dan ele geçirilen dijital verilerde, ifadesinde bahsettiği bahse konu mail ve içeriğinin tespit edildiği, mail alışverişinin yapıldığı tarih olan 13 Mart 2007 günü Emre Günaydın'ın mail göndermeden önce ve mail gönderdikten sonra İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SANTRALİ üzerine kayıtlı numaralardan arandığı, yine İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SANTRALİ'ne kayıtlı bu numaralar ile daha sonra Haydar Yeşil ve Adem Gedik'in irtibatının bulunduğu, Ruhi Abat'ın İnönü Üniversitesinde görevli olduğu düşünüldüğünde bu durumun şüphe arzeden bir husus olduğu değerlendirilmiştir. 13.4-EMRE GÜNAYDIN - MEHMET ÇOLAK - HAYDAR YEŞİL İRTİBATI >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde Mehmet Çolak ile ilgili olarak; 5/74 "...MEHMET ÇOLAK İSİMLİ ŞAHIS MEHMET ÜLGER'İN EN YAKININDAKİ KİŞİLERDEN BİRİYDİ. MALATYA JANDARMA İSTİHBARAT BİRİMİNDE UZMAN ÇAVUŞ OLARAK GÖREV YARIYORDU. ÇALIŞTAY TOPLANTILARINA DOĞRUDAN KATILMASA DA İSTİHBARİ ANLAMDA MEHMET ÜLGER'E BAĞLI OLARAK ÇALIŞMALAR YAPIYORDU. MİSYONERLİK İLE İLGİLİ YAPTIĞIMIZ ÇALIŞTAY TOPLANTILARINDA MEHMET ÜLGER'İN YANINA SÜREKLİ GELİP GİDERDİ. MEHMET ÇOLAK'IN, MEHMET ÜLGER İLE AST ÜST İLİŞKİSİNDEN FARKLI BİR DİYALOGU VARDI. BENİ, MEHMET ÇOLAK İLE TANIŞTIRAN RUHİ ABAT OLDU. ARAMIZDA SÜREKLİ KENDİSİNE ŞEYHMUZ OLARAK HİTAP EDİYORDUK..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Ayrıca cinayet ile ilgili gönderilen ihbarlarda Mehmet Çolak'ın cinayeti azmettiren ve planlayan şahıslardan olduğu yönünde iddiaların yer aldığı görülmüştür. >Konu ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda Mehmet Çolak'ın cinayet sanığı Emre Günaydın ile ortak irtibatlarının olduğu tespit edilmiş olup, ortak irtibat kurdukları kişilerin Ruhi Polat ve Suat Er isimli şahıslar olduğu belirlenmiştir. —Mehmet Çolak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, Ruhi Polat ile ilgili olarak şahsı tanıdığını ve birkaç kez görüştüğünü beyan etmesine rağmen, Mehmet Çolak ile Ruhi Polat'ın kullandıkları telefon numaralarına ait iletişim dökümleri incelendiğinde; Adı geçen şahısların ilk görüşme kayıtlarının cinayetten yaklaşık 3 ay önce olduğu ve cinayet işlenmeden 2 gün öncesine kadar görüşmelerin devam ettiği, cinayetin işlendiği 2007 yılında 11 adet görüşme kayıtlarının olduğu, cinayet işlendikten sonra 2008 yılında ise Ruhi Polat'ın farklı bir numarası ile 2 adet görüşme kayıtlarının olduğu görülmüştür. Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın ise, cinayet ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Ruhi Polat ile arasında, cinayetin işlendiği 2007 yılı Nisan ayında toplam 16 adet iletişim kaydının olduğu, Emre Günaydın (5465780892) ile Ruhi Polat'ın (5376775951) irtibatlı olduğu telefon numaralarının cinayetin işlendiği Nisan ayı dışında irtibatının olmadığı, şahısların bahse konu numaralarla sadece cinayetin işlendiği Nisan ayında görüştükleri belirlenmiştir. —Mehmet Çolak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, Suat ER isimli şahsı tanımadığını beyan etmesine rağmen, Mehmet Çolak ile Suat Er isimli şahsın kullandıkları telefon numaralarına ait iletişim dökümleri incelendiğinde; Adı geçen şahısların cinayet işlenmeden yaklaşık 5 ay önce görüşme kayıtlarının başladığı ve cinayetten 15 gün öncesine kadar devam ettiği, cinayet işlenmeden önce 20 adet görüşme kayıtlarının olduğu, cinayet işlendikten sonra 10 adet görüşme kaydının olduğu 5/75 görülmüştür. Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın ile Suat Er isimli şahsın ise cinayet işlenmeden önceki tarihlerde 32 adet görüşme kayıtlarının olduğu belirlenmiştir. >Haydar Yeşil'in Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat şubesindeki odasında yapılan arama neticesinde elde edilen KASA ÖDEME DEFTERİ, ÖDEME FİŞLERİ ve ÖDENEK KAYIT DEFTERİ'nin karşılaştırmalı olarak yapılan incelemesinde; Suat ER isimli şahsa haber elemanı olarak "Gerçeğe aykırı evrak" konusu ile ilgili ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Malatya Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın ile irtibatlı olan Ruhi Polat ve Suat Er isimli şahısların, aynı zamanda Mehmet Çolak ile de irtibatlı oldukları, Mehmet Çolak'ın cinayetten 3 gün önce 14/04/2007 tarihinde Ruhi Polat'ı aradığı, ardından 15/04/2007 tarihinde Ruhi Abat'ı aradığı ve tekrar Ruhi Polat'ı cinayetten 2 gün önce 16/04/2007 tarihinde aradığı tespit edilmiştir. 13.5-EMRE GÜNAYDIN'IN CİNAYET ÖNCESİ BİRÇOK KEZ ANKESÖRLÜ TELEFONDAN ARANMASI Cinayet sanığı Emre Günaydın'ın kullandığı 5465780892 nolu telefon numarasının HTS dökümleri incelendiğinde; Emre Günaydın'ın, 03/01/2007 tarihinden başlamak üzere farklı tarihlerde çeşitli Telekom bayilerinden cinayetten bir gün önce yani 17/04/2007 tarihine kadar 29 kez arandığı, Telekom bayilerinden yapılan aramaların cinayet tarihine yakın tarihlerde özellikle yoğunlaştığı, 17/04/2007 tarihinde Şahin Karadağ 01 Nolu Telekom Bayiinden arayan bir kişinin Emre Günaydın'ı 2 kez saat: 11.22.02'de 25 sn. ve 11.23.00'da 22 sn. arayarak görüşme yaptıktan sonra hemen aynı Telekom Bayiinden saat:11.23.39'da diğer cinayet sanığı Abuzer Yıldırım'ı arayarak 42 sn. süre ile görüşme yaptığı belirlenmiştir. HTS kayıtlarının incelenmesinde Emre Günaydın'ın diğer sanıklardan özellikle Abuzer Yıldırım ile yoğun irtibat halinde olduğu, Varol Bülent Aral'ın ise genelde cep telefonu kullanmadığı, ankesörlü telefonlar kullandığı, bu hususu da kendisinin kabul ettiği belirlenmiştir. 13.6-EMRE GÜNAYDIN'IN CİNAYET SONRASI KONTROL ALTINDA TUTULMASI Cinayet mahallinden kaçmak isterken yaralanan sanık Emre Günaydın, yakalandıktan sonra Jandarma sorumluluk bölgesinde bulunan Turgut Özal Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesine kaldırılarak burada tedavi altına alınmış daha sonra da tutulanarak cezaevine konulmuştur. >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; 'CİNAYETTEN SONRA MEHMET ÜLGER 5/76 İLE GÖRÜŞMEK ÜZERE MALATYA'YA GİTTİĞİMDE MEHMET ÜLGER, CİNAYETİ İŞLEDİKTEN SONRA KAÇMAYA ÇALIŞTIĞI ESNADA YARALANAN VE MALATYA TURGUT ÖZAL DEVLET HASTANESİ'NE KALDIRILAN EMRE GÜNA YDIN'I ZİYARETE GİTTİ. ZİYARETE GİTMEDEN ÖNCE KENDİSİYLE BERABERDİK. HASTANEDEN DÖNDÜĞÜNDE HASTANE KAMERA KA YITLARININ SİLİNDİĞİNİ, DAHA ÖNCE EMRE GÜNAYDIN'A VERDİKLERİ SİM KARTI DEĞİŞTİRDİKLERİNİ VE DİĞER GEREKLİ TEDBİRLERİN ALINDIĞINI KONUŞTUK." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. >Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalarda; -Mehmet Ülger 13/03/2009 tarihinde CMK 250. Madde ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde; "Hüseyin Aslanpençesi jandarma olarak üniversitede jandarma mıntıkasında olduğundan Emre Günaydın'ın hastanede yattığı sırada görevlendirilmiş olabilir, ben bu çocuğu karı kız olayları nedeniyle bölük komutanına takip etmesi için söylemiştim kendisinin bir çok yere borcu vardı bu nedenle bir şikayet dilekçesi verdi içeriğini hatırlamıyorum daha sonra dilekçeyi tayin için verdiğini anladım, Hastanede Emre Günaydın ile alakalı medyaya yansıyan bazı görüntülerin silindiği konusu ile alakalı ben herhangi bir soruşturma açmadım hastane jandarma mıntıkasında olmasına rağmen güvenlik işlerine emniyet müdürlüğü bakıyordu" şeklinde beyanlarda bulunmuş olup, Hüseyin Aslanpençesi isimli şahısla alakalı olarak açık kaynaklarda yapılan araştırmada, Emre Günaydın'ın hastanede yattığı sıralarda Hüseyin Aslanpençesi tarafından düzenlenen tutanakta, "YANINA GELİP NE OLDUĞUNU SORDUĞUMDA 'BEN GEÇEN HAFTA MALATYA'DA 3 MİSYONER TESPİT ETTİM. ADAMLARI EKMEK BIÇAĞIYLA HATIR HUTUR KESTİM. UYUYAMIYORUM, BUNU SANA SÖYLEDİM RAHATLADIM' DEDİ. İKİNCİ DEFA ÇAĞIRDIĞINDA AMCAMIN OĞLU ABUZER, BİR DE MEHMET DİYE BİRİYLE KESTİK, YERİ DE ZİRVE YAYINEVİ' ŞEKLİNDE KONUŞTU. BİR DE ABİ BENİ BURADAN KAÇIR SENİ YAŞATIRIM" şeklinde ibarelerin bulunduğu tespit edilmiştir. — CMK 250. Madde ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde bulunan Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından 2007-2008 ydında yapılan telefon dinlemelerine ait listelerin incelenmesi neticesinde; Hüseyin Aslanpençesi'nin telefonunun Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2007 tarih ve 2007/2844; 27/02/2008 tarih ve 2008/460; 27/03/2008 tarih ve 2008/594 sayılı kararları ile Malatya Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından Tarihi Eser, Uyuşturucu ve Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı gibi çeşitli nedenlerle uzun süre dinleme altına alındığı görülmüştür. Bu kişinin Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Malatya Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından alakası olmayan suçlardan dolayı teknik takibe aldırılmış olmasını, ancak sanık Emre Günaydın'ın hastanede kaldığı sırada bu kişiye yukarıda söylediği belirtilen sözlerden dolayı ne bilip bilmediğini öğrenerek kontrol altında tutmak ve istenilmeyen bir durumun 5/77 sözkonusu olması halinde ise gerekli tedbirleri almak amacıyla olduğu şeklinde açıklanabilir. —Yine CMK 250 Saydı Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 14.07.2009 tarihli, isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde bulunan evrakların yapılan incelemesinde; "...olaydan sonra cezaevine aldan sanıklardan birinin üzerinde bulunan cep telefonu simkartı bizzat Mehmet ÜLGER tarafından cezaevine gidilerek mahkumdan alınmış, cezaevi idaresine bu kart alınırken olayın aydınlatılması için kartın içindeki bilgilere ihtiyaç duyulduğu bildirilmiştir. Ertesi gün aynı numaraya yeni bir simkart çıkartılarak cezaevi idaresine bu kart teslim edilmiştir. Bu konu o zamanki Cezaevi J.Bl.K.nı J.Yzb. Abdulkadir SERİ ve şu anki Bl.K.J.Utğm ismail Sert ile cezaevinde görevli J.Bçvş.lar Aytekin Kut, Kamil Coşkun ve Hüseyin Karakuş tarafından da bilinmektedir Bu olay polis bölgesinde olmasına rağmen Mehmet Ülger İl J.K. olarak bizzat kendisi ve İst.Ş.Md.lüğünde görevli Ş.Md.J.Bnb.Haydar Yeşil ve bazı astsubaylar ve uzman jandarmalarla niçin bu kadar yakından ilgilenmiştir? Herhalde olayı çözmek için olsa gerek!..." şeklinde ibarelerin geçtiği görülmüştür. —Ayrıca açık kaynak araştırmalarında hastane kamera kayıtlarının silindiğine dair birçok bilginin bulunduğu görülmüş olup, Bazıları şunlardır; -www.yenisafak.com.tr isimli internet sitesinde 06 Aralık 2007 tarihinde yayımlanan "Yoğun bakım servisindeki dokuz günlük görüntüler kayıp " başlıklı haberde; "Emre Günaydın hastaneye kaldırıldığı andan itibaren, kaldığı odalara, savcılık kararıyla kamera yerleştirildi, iki ayrı kamera, 24 saat kayıt yaptı. Kameralardan birinin kayıtlarının polisler tarafından imha edildiği anlaşılırken diğerinin akıbeti bugüne kadar anlaşılamadı..... Kameraların sadece görüntü kaydı yaptığı, ses kaydı özelliği bulunmadığı .... Ancak daha önce tutulan ve korunması gereken tüm kamera kayıtları, silinerek imha edildi. Savcı Sarıömeroğlu soruşturmanın ardından Ankara Asliye Mahkemesi'ne tayin edildi" şeklinde, -www.radikal.comtr isimli internet sitesinde 06/12/2007 tarihinde yayımlanan "Müdür haberi, evrak müdürü yalanlıyor" başlıklı haberde; "Malatya Emniyet Müdürü .... 18 Nisan günü Zirve Yayınevi'nde üç kişinin öldürülmesi olayının baş faili Emre Günaydın'ın, hastanedeki kayıtlarının silindiğine yönelik çıkan haberleri yalanladı. Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi ... kayıtları hastane olarak Savcılığa verdiklerini söyledi... Ancak Malatya Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü ise 6 Haziran 2007 tarihli yazısında Cumhuriyet Başsavcılığına kayıtların imha edildiğini şöyle bildiriyor: Şahsın yaralı olarak tedavi gördüğü Malatya İnönü Üniversitesi Araştırma Hastanesi'nde yattığı odada kurulu Güvenlik Kamera Kayıtları, mevcut teknik imkânlarla Media formatına kopyalamadığından kayıtların bulunduğu HDD (Hard DiskJ'lerin içerisinde bulunan görüntüler imha edilmiş, HDD'ler fabrika ayarlarına çevrilerek tekrar Araştırma Hastanesi görevlilerine teslim edilmiştir." şeklinde haberin yayınlandığı belirlenmiştir. 5/78 13. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk tarafından 25/12/2006 tarihinde misyonerlerin Altın Kayısı otelinde yaptıkları noel kutlamalarını özellikle takip ettirdikleri, bunun için 6244675 kod numaralı haber elemanına 250 YTL ödeme yaptıkları, Sanık Emre Günaydın'ın hem bu noel kutlamasına hem de aynı otelde 08/04/2007 tarihinde düzenlenen "Diriliş Bayramı" isimli etkinliğine katıldığı, Murat Göktürk'ün adına kayıtlı olan telefon numaralarına ait HTS dökümlerinin incelemesinde, cinayet öncesi ve sonrası Altın Kayısı oteli ile sürekli irtibat halinde olduğu, Zirve Yayınevinde faaliyetlerde bulunan kişilerin etkinliklerde genellikle Altın Kayısı otelini kullandıkları, Bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün, misyonerlerin etkinlikleri düzenledikleri Altın Kayısı otelindeki misyonerlikle ilgili yapılan programları ve buradaki programlara katılan Emre Günaydın'ı, haber elemanı vasıtasıyla takip ettirerek kontrol altında tutmaya çalıştıkları, bu amaçla bu haber elemanına bazı ödemeler yaptıkları, ayrıca sanık Emre Günaydın'ın bu etkinliklere katılması sağlanarak misyonerler ve Zirve Yayınevi çalışanları arasında kendisine güven duyulmasını ve bu sayede ileride gerçekleştirilmesi planlanan eylemin rahatlıkla yapılması için uygun zemin oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılmıştır. > Hüseyin Yelki savunmalarında Murat Göktürk'ü, İncil talebi ile ilgili olarak tanıdığını beyan etmiş ise de, Murat Göktürk ile Hüseyin Yelki'nin birbirleri ile uzun süreden beri irtibat halinde olduğu, Murat Göktürk'ün HTS kayıtlarının incelenmesinde; Hüseyin Yelki ile ilk kez 13/12/2005 tarihinde irtibat kurduğu, daha sonra 03/01/2006 -23/03/2007 tarihleri arasında toplam 15 kez görüşme yaptığı, en son ise Zirve Yayınevi cinayetinden bir gün önce 17/04/2007 günü saat:15.13'te görüştüğü, cinayet sonrası Hüseyin Yelki ile bir daha görüşme yapmadığı, Hüseyin Yelki'nin 17/04/2007 tarihindeki bu son görüşmeden çok kısa bir süre önce de sırasıyla Angus Wıllıam, Gökhan Talaş ve Uğur Yüksel ile görüştüğü, bu hususların da ayrıca dikkat çekici olduğu görülmüştür. Bu durumun ayrıca Hüseyin Yelki'nin, Mehmet Ülger ve ekibi tarafından eylem öncesi haber elemanı olarak Zirve Yayınevine yerleştirildiğini, burada çalıştığını, bu şekilde Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin yakın takibe alındığını ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Hüseyin Yelki hakkında ki haber elemanı olduğuna ilişkin beyanlarının doğru olduğunu ispatlamıştır. >Mehmet Ülger'in, Hüseyin Yelki ve Varol Bülent Aral'ı tanıdığı ve bu kişiler ile irtibat halinde olduğu anlaşılmıştır. 5/79 Eylem öncesi eylem kararının alındığı toplantıya Varol Bülent Aral'ın da gelerek Mehmet Ülger ile ayrı bir yerde 45 dakika kadar görüştüğü, ayrıca bu hususu Murat Göktürk'ün de bir nevi doğruladığı belirlenmiştir. Sanık Emre Günaydın'ın, eylem öncesi Varol Bülent Aral'ı tanıdığı ve bu kişi aracılığıyla da Hüseyin Yelki ile tanıştığı, tanışma sonrası Hüseyin Yelki ile irtibatını devam ettirdiği anlaşılmıştır. >Ruhi Abat'ın, 03/02/2007 tarihinde Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile cinayet öncesi telefonla 3 kez irtibat kurduğu, son görüşme sonrası bu kişi ile bir araya gelerek yüzyüze görüştüğü, bu görüşmeler öncesi ve sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, aynı gün Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil ile görüşmeler yaptığı, bu görüşmeler bu kişiler arasında örgütsel bir bağın varlığını açıkça ortaya koymuştur. Ruhi Abat'ın, Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın'ın işlettiği spor salonuna zaman zaman gittiği, bu gidişlerinde Emre Günaydın ile görüştüğü ve Emre Günaydın'a misyonerlik konusunda bilgiler verdiği, Ruhi Abat'ın misyonerlik konusunda çalışmalar yapması, bilgi veren kişinin Emre Günaydın'a devlet kurumlarında misyonerlik ile ilgili bir takım konferanslar verdiğini söylemesi, ayrıca Emre Günaydın'ın mahkeme sorgusunda kendisine misyonerlik konusunda bilgi veren bu kişinin fiziki görünümü ile ilgili verdiği tariflerin Ruhi Abat'a uyması, Abuzer Yıldırım'ın, Emre Günaydın'ın misyonerlik ile ilgili bilgileri ülkedeki Alevilik, Misyonerlik ve Hristiyanlık gibi bilgileri toplayarak devlete rapor yazan bir şahıstan aldığı şeklindeki beyanlarının Emre Günaydın'ın beyanları ile paralellik arzetmesi hususları birlikte düşünüldüğünde bilgi veren kişinin Ruhi Abat olduğu anlaşılmıştır. Sanık Emre Günaydın'ın, cinayet öncesi MSN vasıtasıyla Ozan isminde bir şahsın yardımı ile Zirve Yayınevinden maktul Necati Aydın ile irtibata geçtiği ve Zirve Yayınevine gidip geldiği, bu kişi ile birlikte Zirve Yayınevinde bulunan diğer kişilerin güvenini kazandığı, bu mail alışverişinin yapıldığı tarih olan 13 Mart 2007 günü Emre Günaydın'ın mail göndermeden önce ve mail gönderdikten sonra İnönü Üniversitesi santrali üzerine kayıtlı numaralardan arandığı, yine İnönü Üniversitesi santraline kayıtlı bu numaralar ile daha sonra Haydar Yeşil ve Adem Gedik'in irtibatının bulunduğu, Ruhi Abat'ın İnönü Üniversitesinde görevli olduğu düşünüldüğünde Emre Günaydın'ın Ruhi Abat ile görüştüğü sonucuna ulaşılmıştır. >Mehmet Ülger ile Mehmet Çolak arasında sıkı bir ilişki bulunduğu, Mehmet Çolak'ın cinayet sanığı Emre Günaydın ile doğrudan bir irtibatının tespit edilemediği, ancak buna rağmen hem Mehmet Çolak'ın hem de Emre Günaydın'ın, Ruhi Polat ve Suat Er isimli şahıslarla ortak irtibatlarının bulunduğu, sözkonusu bu irtibatların tarihleri göz önüne alındığında ise Mehmet Çolak ile Emre Günaydın arasındaki irtibatın bu şahıslar üzerinden sağlanmış olabileceği değerlendirilmiştir. Mehmet Çolak ifadelerinde Ruhi Polat'ı tanıdığını, sadece birkaç kez 5/80 görüştüğünü, Suat Er'i ise tanımadığını beyan etmesine rağmen, Mehmet Çolak'ın Ruhi Polat ile ilk kez cinayetten yaklaşık 3 ay önce görüşmeye başladığı, cinayet işlenmeden 2 gün öncesine kadar bu görüşmelerin devam ettiği, cinayetin işlendiği 2007 yılında toplam 11 adet görüşme kayıtlarının bulunduğu, 2008 yılında ise Ruhi Polat'ın farklı bir numarası ile 2 adet görüşme kayıtlarının olduğu tespit edilmiştir. Mehmet Çolak'ın, Suat Er ile de cinayet işlenmeden yaklaşık 5 ay önce görüşmeye başladığı, cinayetten 15 gün öncesine kadar bu görüşmelerin devam ettiği, bu süreçte toplam 20 adet görüşme kayıtlarının bulunduğu, cinayet işlendikten sonra da toplam 10 adet görüşme kaydının olduğu görülmüştür. Cinayet sanığı Emre Günaydın'ın ise Ruhi Polat ile 5465780892 ve 5376775951 numaraları arasında, 2007 yılı Nisan ayında, cinayetin işlendiği tarihe kadar toplam 16 adet iletişim kaydının bulunduğu, bunun dışında herhangi bir iletişim kaydının bulunmadığı; Suat Er isimli şahıs ile de cinayet işlenmeden önceki tarihlerde 32 adet görüşme kaydının olduğu belirlenmiştir. Bu tespitler doğrultusunda; Mehmet Çolak'ın, Ruhi Polat ve Suat Er ile ilgili beyanlarının gerçeği yansıtmadığı, bu kişiler ile özellikle cinayet öncesi yoğun bir şekilde irtibat halinde olduğu, Mehmet Ülger'in en güvendiği kişilerden olan Mehmet Çolak'ın, Emre Günaydın'ın özellikle cinayet tarihine yakın dönemlerde yoğun irtibat halinde olduğu Ruhi Polat ve Suat Er ile yoğun irtibat kurması, Mehmet Çolak ile Emre Günaydın arasında dolaylı bir irtibatın olduğunu ve Mehmet Çolak tarafından da Emre Günaydın'ın eylem için yönlendirildiğini göstermiştir. >Emre Günaydın'ın, 03/01/2007 tarihinden başlamak kaydı ile çeşitli Telekom bayilerinden cinayetten bir gün önce yani 17/04/2007 tarihine kadar toplam 29 kez arandığı, bu aramaların özellikle cinayet tarihine yakın tarihlerde yoğunlaştığı, bu durumun Emre Günaydın ve arkadaşlarını azmettiren örgütsel yapının deşifre olmamak için gizliliğe büyük ölçüde riayet ettiğini, iletişim kurmak için özellikle cinayet tarihine yakın dönemlerde umuma açık olan Telekom bayilerini kullanarak kamufle olmaya çalıştığını, cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihinde aynı Telekom bayiinden 2 kez Emre Günaydın'ı arayan kişinin, akabinde diğer cinayet sanığı Abuzer Yıldırım'ı aramasının cinayet sanıklarını aynı kişinin yönlendirdiğini, bunu yaparken de gizliliğe azami derecede riayet ettiğini gösterdiği, aramaları yapan bu kişinin ise daha önce de bahsedildiği üzere aramaların yapıldığı saatlerde telefonu söz konusu telekom bayisinin hemen yakınında sinyal veren Murat Göktürk olabileceği değerlendirilmiştir. >Cinayet sonrası yaralı olarak Turgut Özal Tıp Fakültesi Araştırma hastanesine kaldırılan Emre Günaydın'ın, hastanede kaldığı süre zarfında özellikle Mehmet Ülger tarafından kontrol altında tutulmaya çalışıldığı, hastane kamera kayıtlarının silindiğine dair açık kaynaklarda birçok bilginin bulunduğu, Mehmet Ülger'in bu hususu Deniz Uygar (İlker Çınar)'a da bir görüşme sırasında özellikle belirttiği, ayrıca hastanenin Jandarmanın sorumluluk alanında bulunması nedeniyle Emre Günaydın'dan sorumlu olan 5/81 Jandarma görevlisi Hüseyin Aslanpençesi'ne Emre Günaydın'ın cinayet hakkında söylediği sözlerden dolayı, Mehmet Ülger ve ekibi tarafından bu kişinin telefonunun alakası olmayan suçlar gösterilerek alınan kararlar doğrultusunda uzun süre dinlendiği, bu tespitler Emre Günaydın'ın olay sonrası hastanede kaldığı süre zarfında kontrol altında tutulmaya çalışıldığını, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanları ile ihbar mektuplarında bu konuda geçen hususların doğru olduğunu ispatlamıştır. 14. BÖLÜM CİNAYETİ İŞLEYEN SANIKLARIN BEYANLARINDA AZMETTİREN ŞAHISLARI İŞARET EDEN HUSUSLAR Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleştiği 18 Nisan 2007 günü olay yerinde yakalanan Emre Günaydın, Hamit Çeker, Cuma Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım verdikleri ifadelerde; yaptıkları eylemin amacının ne olduğu ve eylemi hangi nedenlerle gerçekleştirdikleri konusunda azmettiren şahıslan işaret edecek nitelikte bazı bilgiler verdikleri belirlenmiş olup; Bunlar şunlardır; 14.1-KORKUTMA EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRME > Deniz Uygar (İlker Çınar) verdiği ifadesinde; "....MEHMET ÜLGER'D E BANA, TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ÖNLENMESİ VE MİSYONERLERE BİR GÖZDAĞI VERMEK İÇİN ZİRVE YAYINEVİ İLE İLGİLİ NECATİ AYDIN, TİLMANN GESKE, UĞUR YÜKSEL'E YÖNELİK BİR KORKUTMA YAPACAKLARINI, BUNUN DA YUKARIDAN GELEN BİR TALİMAT OLDUĞUNU, BELİRTTİĞİM ŞAHISLARA YÖNELİK YAPILACAK KORKUTMA FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ ALT YAPI ÇALIŞMALARININ DEVAM ETTİĞİNİ,...' SÖYLEDİ." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu beyanlarına paralel olarak; —Cinayet sanıklarından Cuma Özdemir ve Salih Gürler alınan savunmalarında; "...Emre, Zirve Yayıncılığa gireceğimizi orada Misyoner faaliyeti yapan kişilere baskın yapıp onları korkutacağımızı ve ne şekilde hareket edeceğimizi bize anlattı...." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Sanık Abuzer Yıldırım alınan savunmasında; "....Emre'nin daha önceden emaneten Kürşat'a verdiği bir silahı olduğunu Emre bize söyledi. Evin önüne vardığımızda Emre araçtan inerek binaya girdi, bir süre sonrada geri geldi. Geldiğinde beraberinde parlak gri renkli küçük bir kurusıkı tabanca getirdi. Bizlere bu tabancanın aslında arızalı olduğunu ama korkutmak amacıyla işimize yarayacağını söyledi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 5/82 14.2-MİSYONERLİK-PKK BAĞLANTISI > Deniz Uygar (İlker Çınar) verdiği ifadesinde; "...İKİNCİ ÇALIŞTAY TOPLANTISINDA; BEN, MEHMET ÜLGER, HAYDAR YEŞİL VE RUHİ ABATTAN OLUŞAN TOPLANTI GRUBU İLE BİRLİKTE MİSYONERLERİN PKK İLE OLAN BAĞLANTILARINI GÖSTERİR BELGELER DÜZENLEMEYE BAŞLADIK. BU KONUDAKİ TEKLİF DE MEHMET ÜLGER'DEN GELMİŞTİ...." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu beyanlarına paralel olarak; ~Santk Emre Günaydın, hakkında hazırlanan iddianamedeki savunmasında; "..meraklı biri olduğu için Hıristiyanlık ve Misyonerlik konularında bilgi sahibi olmak istediğini, yine bunların Malatya'da faaliyet gösterdiğini düşündüğünü, ayrıca edindiği bilgilerden de misyonerler ile PKK'nin ilişki içerisinde olduğunu tahmin ettiğini..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. - Yine sanık Emre Günaydın, diğer ifade ve sorgularındaki savunmasında; "...misyonerler ülkemizde ve Malatya'da faaliyet göstermektedir. Amaçları da hem bizim insanlarımızın dinini değiştirip Hıristiyan yapmak, hem de devletimize karşı düşman durumuna getirmektir. Hatta ben bu faaliyetlerde misyonerlerin PKK ile ilişkisi olduğunu da inanıyorum..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. ~Sanık Salih Gürler savunmasında; " ...Emre 'nin bir gün misyonerlerin yerini bulduğunu, Malatya idarecisinin Necati adında biri olduğunu söylediğini, bunların engellenmesi gerekliğini, engellenmez ise analarının, bacılarının namusunun elden gideceğini söylediğini, nedenini soramadığını, bunların amacının vatanı bölmek olduğunu söylediğini, bunların PKK ile işbirliği yaptıklarını, engellenmeleri gerektiğini söylediğini" şeklinde beyanlarda bulunmuştur. ~Sanık Hamit Çeker savunmasında; "...Eınre'nin gazetede yazın çalıştığı sırada Hizbullah militanı olduğunu söyleyen bir kişi ile tanıştığını, bu kişinin de o gazetede çalıştığını ancak hatırladığı kadarıyla işten atıldığını ya da çıktığını, bu şahsın kendisini evine götürdüğünü evinde bazı raporlar gösterdiğini bu raporların PKK ve Hizbullah'a ait bilgiler içerdiğini uluslararası bağlantılarını anlattığım söylediğini, daha sonra konuyu kapattığını..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. ~Sanık Abuzer Yıldırım mahkemedeki savunmasında; "...Emre ile olay günü sabahı konuştuklarında 2006 yılı yaz aylarında Malatya birlik gazetesinde çalıştığı sırada kendisinden daha sonra buraya işe giren ve bir süre birlikte çalıştıkları, aklında Mehmet olarak ismi kalan ancak net olarak hatırlayamadığı şahısla tanıştığım bir gün Ankara veya Adana 'dan bazı şahısların gazeteye gelerek bu şahsın bu şahsın misyonerlik, PKK, hizbullah ile içice olduğunu söylemeleri nedeni ile işten çıkarıldığını, aynı gün bu şahsın Emre'yi çay ocağına götürerek sana her türlü devlet güvencesi sen benle çalış, benle gel, dendiği 5/83 ve bunun üzerine bu şahsın evine gittiği evin nerede olduğunu kendilerine söylemediği evde bir başkasının daha olduğunu, bu şahsın evinde mühürlü Ankara Konseyine şeklinde hazırlanmış bir belge gördüğünü, bu belgede misyonerlik, alevdik, pkk ve hizbuUahın birlikte devlet aleyhim' çalıştığını bildiğini söylediği..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. ^Sanık Cuma Özdemir savunmasında; "...Olay günü sabahı Emre 'itin babasının spor salonuna gittiklerini, orada Emre 'nin kendilerine Malatya da yazın yerel bir gazetede çalışırken burada sakallı bir kişi ile tanıştığını, bu şahsın daha sonra gazeteden çıkartıldığını misyonerlikle ile ilgili edindiği bilgilerin bir kısmını bu şahıstan bir kısmını internetten öğrendiğini bu şahsın kendisini bir yere götürdüğünü orada değişik sakallı, değişik kıyafette kişilerin olduğunu, bunların bir kısmının alevi, bir kısmının PKK, bir kısmının Hizbııllalıçı olduğunu söylediği..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 14.3-MALATYA'DA BULUNAN KİLİSE EV SAYISI > Deniz Uygar (İlker Çınar) verdiği ifadesinde; "...BRİFİNGLE ALAKALI OLARAK MEHMET ÜLGER'E KULLANMASI İÇİN ÇOK SAYIDA RESİM VE YVORD BELGELERİNDEN OLUŞAN DİJİTALLERİ VERDİM. BRİFİNG ÖNCESİNDE VE SONRASINDA OLUŞTURDUĞUMUZ BİRÇOK BELGEDE ÜLKEMİZDE HIRİSTİYANLAŞTIRILMIŞ KİŞİ SAYISI VE KİLİSE SAYISI İLLERDEKİ NÜFUSUN YÜZDE ONUNU KAPSAYACAK ŞEKİLDE SAYISAL VERİ OLARAK BELİRLENİYORDU. ÖRNEĞİN, MALATYA İLE İLGİLİ OLARAK 2004 YILINA KADAR BENİMDE İÇİNDE BULUNDUĞUM SAHA ÇALIŞMALARINDA MİSYONERLERİN YAKLAŞIK (5) EVDE TOPLANTI YAPTIĞINI, BU TOPLANTIYA HIRİSTİYANLAŞTIRILMIŞ YAKLAŞIK (47) KİŞİNİN KATILDIĞINI BELİRTEN BELGELERİN HAZIRLAMIŞTIK. BU SA YILARIN BELİRLENMESİNDE O DÖNEMDE MALATYA'DA BULUNAN HER BİR HIRİSTİYAN VATANDAŞI (1) KİLİSE KABUL EDİP BUNA BAĞLI OLARAK MİSYONER SAYILARINI ABARTILI BİR ŞEKİLDE VERİYORDUK. ÇALIŞTAY TOPLANTILARDA HAZIRLADIĞIMIZ BELGELERDE DE 2004'TEN 2007 YILINA KADAR GEÇEN (3) YILLIK SÜRE ZARFINDA AKP VE GÜLEN CEMAATİNİN DESTEĞİ İLE TOPLANTI YAPILAN BU EVLERİN SAYISININ 40 VEYA 50'YE, HIRİSTİYANLAŞTIRILMIŞ KİŞİ SA YISININ DA YAKLAŞIK 2500'E YÜKSELDİĞİ ŞEKLİNDE GERÇEK DIŞI SAYILARI KULLANIYORDUK. BUNU YAPMAMIZIN AMACI MİSYONERLİK KONUSUNDA TOPLUMDA BİR HASSASİYET OLUŞTURMAKTI..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu beyanlarına paralel olarak; ~Sanık Emre Günaydın Emniyet Müdürlüğündeki savunmasında; "...bir kere babamın spor salonunda kim olduğunu ismen hatırlayamadığım, fakat araştırmacı olarak bildiğim bir abi ile normal bir konuda sohbet ederken, misyonerlik konusunda da konuştuğumuzu o şahsın da benim gibi misyonerlik konusunda benzer düşündüğünü yani misyonerlerin ülkemiz için zararlı olduğunu hatta onun beyanı ile Malatya 'da 49-50 kadar kilise olduğunu buna bağlı olarak bunların parasal olarak güçlü olduklarını doğal olarak bir yerden 5/84 kuvvet aldıklarını konuştuk..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. - Sanık Emre Günaydın Cumhuriyet Savctlığındaki savunmasında; "...Necati (Necati AYDIN) Malatya'da kilise evlerinin olduğunu söylüyordu ben oralara gitmek istedim fakat o bana faaliyetlerimiz yasal fakat herkese açık değil deyip göndermedi, yine Malatya'da 49-50 tane kilise evlerinin olduğunu söylüyordu..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. - Yine sanık Emre Günaydın Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 04/07/2008 tarihli duruşmadaki savunmasında; " ...Babama ait spor salonunda tarihini hatırlayamıyorum, olaydan 6 ay ya da bir yıl kadar önce görsem tanıyabileceğim saçı dökülmüş bir şahıs önce alenilikten daha sonra da Malatya'daki kilise evlerden bahsetti..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Sanık Hamit Çeker Emniyet Müdürlüğündeki savunmasında; "...Emre Günaydın; Salih Gürler, Cuma Özdemir ve beni toplayarak burada bizlere ülkemizde MİSYONERLİK faaliyetlerinin çok arttığını, bu hareketin çok tehlikeli ve çok büyük olduğunu, uluslar arası bağlantılarının olduğunu, ilimizde 39 veya 49 tane kilise açtıklarını söyledi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Sanık Salih Gürler savunmasında; "...Emre'nin (2) ay misyonerlerin etkinlik ve toplantılarını takip ederek onlar hakkında bilgi topladığını ve diğer grup üyelerini de tanımaya çalıştığını bize anlattı. Ayrıca Malatya'da kırk dokuz kilise evin ve papazın olduğunu da söylemişti..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Sanık Abuzer Yıldırım savunmasında; " ...Emre bize misyonerlerin ülkemizdeki faaliyetlerinin çok fazla ve tehlikeli olduğunu, sadece Malatya da 50 (elli) tane ev şeklinde kiliselerinin olduğunu söyledi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 14. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >Zirve Yayınevi Cinayeti sanıkları Cuma Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım'ın Emre Günaydın'ın kendilerine maktulleri korkutacaklarını söylediğine ilişkin beyanları ile, Mehmet Ülger'in toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylediği maktullere yönelik olarak korkutma maksatlı eylem yapılacağına ilişkin beyanlarının tamamen örtüştüğü, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi ayrıca cinayetin azmettiricilerinin de kimler olduğunu göstermiştir. Mehmet Ülger ve ekibi ile irtibatlı olduğu değerlendirilen Emre Günaydın'ın, aldığı talimatlar doğrultusunda maktullere yönelik özellikle korkutma yapılacağını söylediği, bu nedenle sanıkların bu şekilde beyanda bulundukları, Mehmet Ülger'in de Deniz Uygar 5/85 (İlker Çınar)'a amaçlarının maktulleri öldürmek yerine korkutmak olduğunu söylemesinin bu kişinin tepki gösterebileceği ihtimalini düşünmesinden dolayı olabileceği şeklinde değerlendirilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarına ilişkin beyanları ile, Mehmet Ülger'in teklifi üzerine Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıklarına ilişkin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarının tamamen örtüştüğü, Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen delillerde de misyonerlerin PKK terör örgütü ile ilişkili olduğu tezinin özellikle işlendiğinin belirlendiği, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi ayrıca cinayetin azmettiricilerinin de kimler olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. > Xir\ t Yayınevi Cinayeti sanıklarının Malatya ilinde bulunan Kilise Ev sayısı hakkındaki beyanları ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında Mehmet Ülger ve ekibi ile birlikte hazırladıkları belgelerde Malatya ilindeki Kilise Ev sayıları ile ilgili verdikleri rakamların tamamen örtüştüğü, bu durumun ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi ayrıca cinayetin azmettiricilerinin de kimler olduğu hususunu tekrar ispatlamıştır. >Sonuç olarak; Mehmet Ülger ve ekibi ile Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının maktullere yönelik korkutma yapılacağı, misyonerler ile PKK arasında irtibat bulunduğu ve Malatya ilindeki Kilise Ev sayısı hususlarında birebir örtüşen beyanlarda bulunmaları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarının doğruluğu ile cinayeti azmettirenlerin kimler olduğunu göstermiştir. 15. BÖLÜM BEHNAN KONUTGAN'A YÖNELİK EYLEM PLANI Mehmet Ülger ve ekibi tarafından geçmişte Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Bıble House'n papazı Behnan Konutgan'a yönelik eylem planlandığına ilişkin delillere ulaşılmış olup, Bunlar şunlardır; > Deniz Uygar (İlker Çınar)' ın ifadesinde özetle; "...Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptığımız görüşmede, Mehmet Ülger Malatya Zirve Yayınevi cinayetine benzer bir çalışmanın Türkiye 'de Bıble House 'n papazı ve Türkiye Protestan Kiliseler başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan için de yapılabileceğini, bir proje olduğunu, şahısla ilgili bir çalışma yapılacağını dile getirdi Şahısla ilgili projenin nasıl bir proje olduğunu sorduğumda Kürt kökenli birisi tarafından Behnan 'ın öldürüleceğini, cinayet sonrası bu şahsın yapacağı beyanlarında Behnan Konutgan 'ın kendisine etnik kökeni ile ilgili vurgulamalar yaparak kışkırtıcılık yaptığını, bunu yaparken de aynı zamanda kendisine İncil'i empoze etmeye çalıştığını, bu şekilde ısrarlı girişimleri neticesinde 5/86 tahrik olarak Behnan Konutgan 'ı vurduğunu söyleyecekti. Projenin bu şekilde olabileceğinden bahsedildi. AKP Hükümeti zamanında misyoner katliamları yapılıyormuş gibi gösterip batı ülkelerinde iktidarın gözden düşürülmesi sağlanacaktı... Mehmet Ülger'in, Behnan Konutgan'a yönelik projeyi söylediği tarihin, 2008 yılı Mayıs tarihi olabileceği gibi 18-19/04/2008 tarihlerinde geldiğim sırada da söylemiş olabilir... 2007 yılında... Abdullah Atılgan vasıtasıyla Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığında görevli soy ismini hatırlamadığım Şükrü Üsteğmen ve Uzman Çavuş Mehmet Çalışkan isimli şahıslar ile tanıştım..Mehmet Çalışkan 'm Tarsus 'takı görevi Misyonerlik faaliyetlerini takip etmek olması nedeniyle Malatya için hazırladığımız .... Belgelerin birer örneğini Mehmet Çalışkan 'a da veriyordum.... Mehmet Çalışkan .... beni Tarsus 'ta beraber faaliyet yürüttüğü bilgisayar firması sahibi Gökhan Çinkılıç ile tanıştırdı. Gökhan Çinkılıç Tarsus İlçe Jandarma'tun bilgisayar işlerini yapıyordu... Ayrıca Gökhan Çinkılıç kendi ekibiyle Tarsus 'ta bulunan Misyonerlerin bakım, servis gibi yollarla bilgisayarlarındaki bilgileri alıyordu. Aldığı bu bilgi ve belgeleri Mehmet Çalışkan 'a iletiyordu. Ben bu projeyi duyduğumda kendisine karşı çıkmıştım. Bu proje kapsamında Mehmet Ülger'in 2008 yılında, Behnan Konutgan'ı takibe aldırdığını biliyorum Hatta o dönemde Amerika'dan gelen akademisyenlerle geziler düzenleyen Behnan Kongutgan'ın bu gezilerini Mehmet Ülger takip ettiriyordu. Zaman zaman Behnan Konutgan'ın hangi ilde olduğu ile ilgili bilgileri Haydar Yeşil benimle paylaşıyordu. Bende de bu takip meselesini teyit etmek amacıyla Behnan Konutgan 'ı aradığımda kendisi bana geziler düzenlediğini söylediğinde takip edildiğini anladım. Mehmet Ülger'in daha önce belirttiği Behnan Konutgan'a yönelik eylem planının 15-25/10/2008 tarihleri arasında Tarsus ilçesine geldiği sırada gerçekleşeceğini biliyordum... Ayrıca Hakan Çevikoğlu'da bana hatırladığım kadarıyla 2008 yılı Haziran ayı içerisinde tarihsiz bir mektup gönderdi Bu mektupta Behnan Konutgan'a yönelik Tarsus'ta bir eylem yapılacağı hususunda bilgi veriyordu. Zaten benim böyle bir bilgiden haberim vardı. Bu nedenle Hakan Çevikoğlu'na herhangi birşey söylemedim. Kendisi de bu mektup geldikten sonra ortalıktan kayboldu. ... Hakan Çevikoğlu'ndan gelen mektubu renkli taramasını yaptıktan sonra mail adresime yakın bir zamanda koydum Halen orada durmaktadır... 2008 yılının Haziran ayından 2009 yılının Haziran ayı arasındaki süre dünya genelinde Aziz Pauls yılı ilan edildi. Tarsus 'ta bu konuyla ilgili para kazanmak amacıyla birçok proje hazırlanıyordu. Kız Meslek Lisesi'nin Müdürü Hatice Kılıç'da benden Aziz Pauls yılı ile ilgili olarak hazırladıkları projelerinde yardımcı olmamı istedi Bende kendisine bu konuda arkadaşım Behnan Konutgan 'm kendisine daha çok yardımcı olabileceğini, gezi için Tarsus 'a gelecek olan Behnan Konutgan ile kendisini tanıştırabileceğimi söyledim. Daha sonra Behnan Konutgan 'a telefonla durumu anlattığımda Tarsus 'a geldiğinde seve seve yardımcı olacağını belirtti Ben Behnan Konutgan'a yönelik eylemden haberim olduğu için, Tarsus civarına geldiğinde kendisi ile görüşmek istediğimi söyledim.... 5/87 Behnan Konutgan Tarsus 'a gelmeden önce Gökhan Çinkılıç isimli şahsın ofisinde Mehmet Çalışkan ve soy ismini hatırlamadığım Mahmut isimli şahısla oturduğumuz esnada Mahmut ile birlikte ofisten dışarı çıktığımızda Mahmut bana Mehmet Çalışkan ve Gökhan Çinkılıç ile ilgili olarak "BU ADAMLARIN BİR POREJESİ VAR. BURAYA (TARSUS) GELECEK BİR YABANCIYI ORTADAN PATLATACAKLARMIŞ. ADAM ARIYORLAR" şeklinde bir ifade kullandı. Benim de aklıma Mehmet Ülger'in daha önce bana söylediği Behnan Konutgan ile ilgili projesi geldi ve Tarsus 'a gelecek Behnan Konutgan 'a karşı bir eylem planlandığını anladım Bunun üzerine oradan ayrılarak Behnan Konutgan 't aradım. Tarsus 'a geldiğinde kendisini karşılayacağımı, gezisi süresince kendisine eşlik edeceğimi söyledim. Kendiside bunu reddetmedi Behnan Konutgan Amerika'dan 35-40 kişilik bir akademisyen grupla Tarsus'a geldiğinde görüştük. Bu gezi sırasında suikastı engellemek maksadıyla basın mensuplarını da gezi programına çağırdım. Çağırmamdaki amaç medyanın olduğu yerde suikastın olmayacağını düşünmemdir. .... Tarsus'taki gezi ve programı boyunca Behnan Konutgan'ın yanından hiç ayrılmayarak kendisine düzenlenecek eylemi engellemeye çalıştım.... Bu çabam sonucunda suikast eylemi gerçekleşemedi. Gerçekleşemeyince bana duyulan öfke daha da arttı.....Daha sonra Gökhan Çinkılıç ile bir araya geldiğimizde kendisi bana "SEN OYUNU BOZDUN" şeklinde bir ifade kullandı. Aramızda geçen bu konuşmamızdan sonra da şahısla olan irtibatım koptu. Ben bu kişilerin bu olayın içerisinde de olabileceğini düşündüm. Ancak ne kadar içerisine girdiklerini tam olarak bilemiyorum... İçerisinde Behnan Konutgan 'ın Tarsus 'a düzenlediği gezi ile ilgili fotoğrafların bulunduğu CD'yi, ayrıca o tarihteki programa ilişkin video kaydı CD'sinin incelenmesi halinde bu görüntüler ve resimler görülecektir.... İstanbul'a kendisinin daveti üzerine gittim. Bu olay hatırladığım kadarıyla 2010 yılı Ağustos ayında olmuştu. Kendisi ile Taksim'de buluştuktan sonra istiklal Caddesinde bulunan ofisine geçtik. Burada kendisine hakkında alınmış bir karar bulunduğunu, bu kararın Kürt kökenli birisi tarafından öldürüleceği, bunun gerekçesinin ise İncili empoze ettiği ve etniğini kullanarak kışkırttığı gerekçesiyle gerçekleştireceğini söyledim ve bu şekilde kendisini uyardım. Kendisine dikkat etmesini istedim.... Temmuz ayı içerisinde ... Hakan Çevikoğlu imzalı Behnan Konutgan'a yönelik düzenlenecek suikaste ilişkin bilgi notunu buldum. TUSHAD'dan bana gelen bu belgeler ile Hakan Çevikoğlu imzalı Behnan Konutgan'a yönelik düzenlenecek suikaste ilişkin bilgi notunu tarayarak mail adresime attım..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 18/01/2012 tarihindeki ifadesi sırasında teslim ettiği CD'nin yapılan incelemesi neticesinde tanzim edilen 31/01/2012 tarihli bilirkişi raporunda; 5/88 Bahse konu CD içerisinde 10 adet resim ve 1 adet video görüntüsü olduğu, açık kaynaklarda yapılan çalışmalar sonucunda içerisinde yabancı uyruklu şahıslarında oldukları anlaşılan 30-35 kişilik bir grubun Mersin İli Tarsus İlçesinde bulunan Aziz Paulus Saint Paul kuyusu ziyaretleri esnasında çekilen fotoğraf ve video görüntülerinin olduğu, fotoğrafların çekim tarihinin 17/10/2008, video görüntülerinin çekim tarihinin ise 18/10/2008 tarihi olabileceğinin değerlendirildiği belirtilmiştir. > Haydar Yeşil'in Malatya İstihbarat Şube Müdürlüğündeki odasında yapılan aramada elde edilen 14/05/2007 tarihli, Faks Gönderme Formu başlıklı, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, Mersin İl Jandarma Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen "Mersinde Dağıtılan Yardım Malzemeleri" konulu, şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in isimlerinin ve imzalarının olduğu resmi yazışmaların içeriğinde; Gatevvay Educational Services tarafından Mersin Limanına konteynırlarla yardım malzemelerinin getirildiği, bunların Göç-Der Akdeniz şubesinde depolandığı, bu yardım malzemelerinin göçe tabi tutulan aileler, çatışmada öldürülen terörist yakınlarına dağıtılacağı, yardım paketleri içerisinde Kürtçe İncil, müzik, bir miktar para, giyecek olacağı, yardım malzemesi verilen ailelere Hıristiyanlık propagandasının yapılacağı, ayrıca İstanbul, Trabzon ve Malatya'da yapılan eylemlere benzer şekilde Mersin de eylem yapılacağı yönünde bilgilerin alındığı, bu konuda silah ve mühimmatların Ferman Çelik isimli şahsın evinde bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca belgenin ekinde "SÜREKLİ YARDIM YAPİLAN EVLER LİSTESİ" olarak isimlendirilen listede Ferman Çelik isimli şahıs ile ilgili olarak; "Ferman Bey ve eşi Fatma hanım Siirt'ten bölgemize göç ermişlerdir. Çok yaşlı olduklarından dolayı hayatlarını yardımla devam ettirmeye çalışıyorlar şeklinde bilgilerin yer aldığı tespit olunmuştur. > CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve mektup ekinde bulunan evrak incelendiğinde; Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünce 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere ait listelerin ihbar ekinde gönderildiği, ihbar ekinde gönderilen telefon dinlemelerine ilişkin listede kendisine suikast yapılması yönünde karar alınan Behnan Konutgan isimli şahsın telefonunun da teknik takip altında olduğu görülmüştür. > ( M K 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar yolu ile gönderilen çalıştay toplantılarına ilişkin ses kayıtları incelendiğinde şüpheli Mehmet Ülger ile Deniz Uygar (İlker Çınar) arasında geçen konuşmanın içeriğinin; Mehmet Ülger: Eskiden Behnan Konutgan ile çok şey söylerdin şimdi hiç birşey söylemiyorsun Behnan Konutgan ne oldu ha ha ha pasifizemi oldu 5/89 İlker Çınar : Konuşmadık ki daha yok pasifize olmadı Mehmet Ülger: Söyle bakalım Behnan Konutgan ne iş yapar görevi ne İlker Çınar : Behnan Konutgan CD işi yapar Bible Security var bu CD lerin hazırlanmasında onun müdürüdür Bible Security Red Hause'da çıkartan firmadır aynı zamanda Mehmet Ülger: Onunlamı uğraşıyor şimdi İlker Çınar : Bununla uğraşıyor aynı zamanda şeyin bütün misyonerler geldikleri zaman bununla bağlantı kurarlar bir şekilde bu değerlendirmeyi yapar yabancı misyonerlere ökeyi verir birde eğer yeni bir oluşum var ise Mehmet Ülger : o nerde kalıyor genelde şey İlker Çınar : İstanbulda Rıza Paşa yokuşunda Eminönünde eğer bir oluşum bir mesela Kürdistan Hristiyan Birliği veya bir GÖK bir örgüt bir teşkilat kurulacaksa bundan onay alınır... şeklinde olduğu, Mehmet Ülger'in Behnan Konutgan ile ilgili olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bilgiler aldığı anlaşılmıştır. > Ayrıca Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Levent Bektaş'tan elde edilen azınlıklara yönelik bir dizi eylemi içeren Kafes Operasyonu Eylem Planının eklerinde yer alan ve hedef olarak belirlenen azınlıklara mensup şahıslara ait adres bilgilerinin arasında bir dönem Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Başkanlığı yapmış olan Behnan Konutgan'ın da isminin yer aldığı belirlenmiştir. 15. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ Behnan Konutgan hakkındaki tüm beyan, bilgi ve belgeler bir araya getirildiğinde; Mehmet Ülger'in, Behnan Konutgan'ın telefonunu teknik takibe aldırdığı, bu şahısla ilgili Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bazı bilgiler aldığı, yapılan yazışmalarda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarına paralel olarak Mersin ilinde de Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro ve Hrant Dink eylemlerine benzer bir eylemin gerçekleştirileceğinin ve buna ilişkin silahların temin edildiğinin belirtildiği, Ergenekon Terör örgütü sanığı Levent Bektaş'tan elde edilen Kafes Operasyonu Eylem Planında da bu şahsın bilgilerinin yer aldığı, Behnan Konutgan isimli şahısla ilgili Ergenekon Terör örgütünün bir eylem hazırlığı içerisinde olduğu, bu hususun Behnan Konutgan'a yönelik Mehmet Ülger ve diğer bazı şüpheliler tarafından yapılması planlanan eylemin Ergenekon Terör Örgütünün eylem planları içerisinde yer alan Kafes Operasyonu Eylem Planı çerçevesinde hazırlandığını gösterdiği, ayrıca Mehmet Ülger ve bazı şüphelilerin Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Ergenekon Terör Örgütüne bağlı olarak örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ederek yeni bir eylem hazırlığı içerisinde oldukları anlaşılmıştır. 16. BÖLÜM MEHMET ÜLGER VE MEHMET ÇOLAK'IN İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ FATİH HİLMİOĞLU'NA YÖNELİK HAZIRLADIKLARI EYLEM PLANI 5/90 / Mehmet Ülger ve Mehmet Çolak'ın Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'na yönelik eylem planı hazırladıkları, bu eylem için gizli tanık Adıyaman ile, planla ilgili görüşmeler yaptıkları, bu amaçla kaleşnikof silah temin ettikleri, bu silahın daha sonra tanığın yer göstermesi sonucu yapılan aramada ele geçirildiği belirlenmiştir. 16.1-TANIK ADIYAMAN'IN BEYANLARI Cumhuriyet Başsavcılığımıza Adıyaman farklı ismi ile 07/06/2011 tarihinde ifade veren gizli tanık Mehmet Ülger ve Mehmet Çolak hakkında; "—Ben 2006 yılı ile 2008 yılı arasında Malatya'da İl Jandarma Alay Komutanlığı yapan Mehmet Ülger'i yakı nen tanırım. Kendisi ile mesai arkadaşlığımız olmuştur. Kendisi bana sonsuz şekilde güvenir... Malatya ilinde yapmak istediği araştırmalar ile ilgili olarak benimle birçok olayı paylaşmıştır. Mehmet Ülger bütün işlerini Şehnıuz Kod ismini kullanan ve sağ kolu olan Mehmet Çolak isimli uzman çavuş marifeti ile yapmakta idi... Mehmet Ülger'den 2007 yılı başlarında Malatya ilinde misyoner faaliyetlerle ilgili bazı çalışmalar yaptığını duydum Kendisi misyonerlerin dış güçlerin uluslararası gizli servislerin adamları olduklarını tehlikeli olduklarını ve alınıp sorgulanmaları gerektiğini bana söylemişti. Ben kendisine gerekirse sorgulanabileceklerini söylemiştim ama bu konuda herhangi bir faaliyetim olmamıştır. Mehmet Ülger misyoner faaliyetleri ile ilgili bilgileri o zaman 2. Ordu Komutam olan Hasan Iğsız paşa ile paylaşıyordu. Hasan Iğsız paşa 2. Orduda bulunan İstihbarat Şube Müdürü olan ismini bilmediğim bir yüzbaşı vasıtasıyla misyonerlerle ilgili bilgileri Mehmet Ülger ve zaman zaman da Mehmet Çoluk 'tan alıyordu. Bu bilgiler kesinlikle telefon ve benzeri haberleşme araçları ile değil, gizliliğe riayet edilerek yüz yüze şekilde görüşme suretiyle oluyordu. Mehmet Ülger'in bana dediğine göre misyonerler yani Zirve Yayınevinde çalışanlar alınıp ıssız bir yerde sorgulanacaklardı. Ellerindeki bilgi ve belgeler alınıp gerekirse infaz edileceklerdi... Zirve Yayınevi ile ilgili olarak Mehmet Ülger ve Mehmet Çolak'ın yakın çalışmalar ve araştırmalar yaptıklarını biliyorum ancak olaya karışan diğer çocukları ve kişileri olay olduktan sonra medya aracılığı ile tanıdım.... Benim asıl anlatmak istediğim Mehmet Ülger'in 2007 yılı sonlarında İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'nu öldürmem konusunda bana teklifte bulunmasıdır. Olay şu şekilde gelişti 5/91 2007 yılında çeşitli tarihlerde İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioglu AKP hükümeti ve başörtüsü konusu ile ilgili olarak sürekli Türkiye'de gündem yapan açıklamalarda bulunuyordu. Örneğin AKP'nin başörtüsü konusunda yasal düzenlemeler yapsa bile başörtülü öğrencileri üniversiteye sokmayacağı, AKP'nin islediği kadar oy alsın, iktidara gelemeyeceği şeklinde açıklamalar yapmıştı ve gündeme oturmuştu. Mehmet Ülger ve ben sadece ikimiz olduğu halde Malatya-Sivas karayolu üzerinde bulunun Özka isimli restaurantta birlikte bulunuyorduk. Ben oraya gitmeden önce Fatih Hilmioglu oradaymış. Ben oraya gittiğimde kendisi kalkıyordu. Mehmet Ülger ile birlikte sohbet etmeye başladık. Tarih olarak 2007yılının Ekim ayı oluduğunu sanıyorum. Mehmet Ülger ile gece saat 22-23:00 sıralarında sohbet yaptık Ben Ülger'e Fatih Hilmioğlu'nun bu açıklamaları niçin yaptığını, toplumu geren açıklamalar olduğunu, neden böyle konuştuğunu sordum. Arkasında herhangi bir kimse olup olmadığını, birilerine güvenip güvenmediğini Mehmet ülger'e sordum. O da bana arkasında 2. Ordu olduğunu, Hasan Iğsız Paşaya güvendiğini bu şekilde açıklamalar yaptığını, oysa ki gerçekten böyle somut bir desteğinde olmadığım bana söyledi. Ben öyle ise bu adamın yani Fatih Hilmioğlu'nun hedef haline gelebileceğini söyledim. Bunun üzerine gerekirse öldürülebilir. Daha önce sana bir iş teklif etmiştik. Ancak bu konuda sana güveniyorum dedi. Daha önce teklif ettiği iş olarak Zirve Yayınevi çalışanlarının kaçırılıp sorgulanmaları olayını kastettiğini anladım. Bu şekilde konuşma ile neyi kastettiğini kendisine sordum. Ortalığı açıklamaları ile geren Fatih Hilmioğlu'nun öldürülmesi gerektiğini bana söyledi Nasıl olacağını sorunca, örneğin biniz önce buruyu geldi, çıktı gitti, yol güzergahında istediğin yerde düşürebilirsin dedi. Ben tabanca ile böyle bir olayın olamayacağını söyleyince istersen sana kaleşnikof getirteyim dedi Ben kendisine kaleşnikofu nerden getirteceğini sordum. Kendisi Adıyaman ilinden getirteceğini söyledi. Ya kendim giderim ya da Mehmet Çolak't kastederek Mehmet'i gönderirim dedi Ben o aşamada teklifi kabul ettim. Kendisi bana her konuda maddi ve manevi destekte bulunacağını söyledi. Ben ikinci ordu komutanı ile arasının iyi olması nedeniyle kendisine sahip çıkılıp çıkılmayacağını bunun bana zarar verip vermeyeceğini sordum. O kısmını sen bana bırak ben hallederim dedi. Bunları söylerken Hasan İğsız'ın da böyle bir olayın gerçekleştirileceğinden haberdar olduğunu düşünüyorum. Bana olayın Jandarma bölgesinde olması gerektiğini, çünkü tahkikatın Jandarma tarafından yapılması durumunda olayın örtbas edilebileceğini bana ulaşılamayacağını söyledi. Ben kendisine olumlu cevap verince hakim ve savcılarında kendi emrinde olduğunu bir sıkıntı olmayacağını söyledi. Aradan bir hafta kadar süre geçti. Zaten görüşmeleri benimle hafta sonları genelde eski il jandarma binasında vali konağının üstündeki yerde oluyordu. Kanalboyunda buluşup oraya gidiyorduk. Mehmet Ülger bana silahın getirtildiğini, hazır olduğunu, Mehmet Çolak ile gidip bana teslim edilmesi gerektiğini söyledi. Kendilerinin daha önce birkaç kez gittiğimiz ve başka olaylar nedeniyle önceki tarihlerde bulunduğumuz Beydağının arkasındaki Adıyaman yolu üzerindeki bir mağarada olduğunu söyledi O bölgede zaten başkaca büyük bir mağara yoklu. 5/92 Zirve yayınevi çalışanları tarafımdan alınsaydı oraya götürülüp sorgulanacaktı. Ben olayı Sivas yolu üzerinde yapacaktım, Mehmet ülger Fatih Hilmioğlu'nu Özka tesislerine çağıracaktı. Gece Fatih Hilmioğlu dönüşe geçtiği sırada tesisten çıkışta kaleşnikof ile tarayıp öldürecektim. Ben kesinlikle yaya olarak eylem yapıp olay yerinden uzaklaşacaktım. Yolun kenarı ıssız bir yerdir ve kaçmaya müsaittir. Yaya olarak kaçacak ve silahı sonradan ya parçalayıp atacak, ya da Yazıhan köprüsünden suya fırlatacaktım. Ben bu arada durumu Ankara'da bulunan jandarmadan yetkili subaya anlattım. Ankara'da yüz yüze görüşerek kendisine doğru yapıp yapmadığımı danıştım. Bunlar ortalığı karıştırıp kaos çıkarmaya çalışıyorlar. Böyle bir şeye kesinlikle kalkışma, aynı duruma seni de düşürürler ya da harcarlar, cezaevine attırırlar veya öldürürler, hu işten kurtulamazsın, sakın böyle bir işe kalkışma şeklinde beni uyardı. Ben Malatya'ya dönünce tesadüfen Mehmet Ülger eski CHP il başkanı Celal Bektaş'ı Narin isimli mağazadan çıkarken gördüm. Bu mağaza Emeksiz alt geçidinin üst tarafındadır. Ben o tarihe kadar Mehmet Ülger'in başörtüsü açıklamaları nedeniyle üzüldüğünü ve rektöre bu nedenle kırgın olduğunu düşünüyordum. Mağaza sahibi ile Mehmet Ülger hakkında sohbet ettim. CHP il başkanı ile birlikte samimi olduğunu görünce şaşırmıştım. Mağaza sahibi bana Mehmet Ülger'in benim zannettiğim gibi kimse olmadığını, başörtüsü ile ilgisinin olamayacağını, böyle bir şeye üzüldüğünü zannetmediğini,başörtünün serbest bırakılması durumunda bile Mehmet Ülger'in karşı çıkacağını, öğrencilerin bu şekilde üniversiteye girmelerine engel olacak bir yapıda olduğunu bana hissettirdi. Ben de bunun üzerine olayı gerçekleştirmekten vazgeçtim. O zamana kadar Ergenekon Terör Örgütü faaliyetleri deşifre olmamıştı. Ben olayı şimdi düşündüğümde Ergenekon Terör Örgütü faaliyetleri çerçevesinde bir eylem yapacağımı bana böyle bir eylem yaptırmak istendiğini bu şekilde hükümetin yıpratılacağım asıl amacın bu olduğunu anladım. Ben olayı yapamayacağımı, Mehmet Ülger'e söylediğimde o zaman büyük mağarada silah olduğunu, onu çıkarıp getirmem gerektiğini söyledi. Ben silahın yerini bilmediğimden Mehmet Çolak'ın giderek getirmesini söyledim. Mehmet Çolak'ın Diyarbakır'da görevli olduğunu söyledi. Ben de hafta sonları gidip getirebileceğimi söyledim. Ben silahın yerini bilmediğimden ve bir şekilde silahı bulunduğu yerden almam halinde beni silahla yakalatıp cezaevine koyduracağından korktuğumdan silahın bulunduğu söylenen yere o tarihten itibaren hiç gitmedim. Zaten o tarihlerde kar yağdığı için o kısımlara yolun kapalı olması nedeniyle ulaşılamıyordu. Ben silahı hiç görmedim. Sadece mağaranın yerini biliyorum. Eğer Mehmet Çolak ve Mehmet Ülger silahı buradan almamış iseler silah halen orda olabilir. Mağarayı size gösterebilirim. Benim silahı Adıyaman'dan getirilmesi ve saklanması hususunda herhangi bir iştirakim olmamıştır. Sadece bana bu silahın bulunduğu yer bir mağara olarak söylendi. Bugüne kadar oraya da hiç gitmedim. Silahın mağarada olup olmadığını da bilmiyorum dedi. Benim bu olayla ilgili açıklamak istediklerim bundan ibarettir, isterseniz kast edilen mağarayı tarafınıza gösterebilirim. Ben herhangi bir suç işlemedim. Sadece adaletin yerini bulması için size açıklamalarda bulundum. Bu güne kadar açıklama yapmamamın nedeni Mehmet Ülger'in ve Mehmet Çolak'ın dışarıda ve serbest olmaları ve henüz tutuklanmamış olmaları 5/93 nedeniyle açıklama yaptığım takdirde adliyedeki ikili ilişkilerini de kullanarak bana zarar verebileceklerini düşünmüş olmam ve korkmam nedeni iledir. Bu açıklamayı yapmakta herhangi bir maddi çıkarım olmamıştır. Sadece gerçek suçluların oraya çıkarılmasını istiyorum..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 16.2-TANIK ADIYAMAN'IN İFADESİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ARAMA Tanık Adıyaman'ın ifadesinde belirttiği silahın saklandığını iddia ettiği Malatya iline 35 km mesafede Ulu köy Arı Hoca Mezrası mevkiinde Mehmet Derin isimli şahsa ait eve 300 metre mesafede tepenin kuzey yamacındaki mağarada teknik aletler ile yapılan aramada, mağaranın 10-12 metre ilerisinde çukur bir alan içerisinde 50 cm. derinliğe gömülü vaziyette siyah bir poşet içerisinde sarılı vaziyette 1 adet 58-1-27106587 seri numaralı seyyar dipçikli kaleşnikof marka piyade tüfeği, bu tüfeğe ait 1 adet şarjör ve şarjöre basılı vaziyette 10 adet mermi ele geçirilmiştir. Bahse konu Kaleşnikof silah üzerinde Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarından alınan 30.06.2011 tarih ve BLS-2011/2580 sayılı ekspertiz raporuna göre, silahın çalışır vaziyette olduğu, 6136 sayılı yasa kapsamında kaldığı ve aynı yasanın 12/4 maddesindeki silahlardan olduğu tespit edilmiştir. 16.3-TANIK ADIYAMAN'IN BEYANLARINA İLİŞKİN YAPILAN TESPİTLER Tanık Adıyaman'ın beyanlarında geçen hususlar ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda, tanığın beyanlarının doğruluğuna ilişkin bazı tespitlere ulaşılmış olup, Bunlar şunlardır; 1-Tanık Adıyaman ifadesinde; "...Malatya ilinde yapmak istediği araştırmalar ile ilgili olarak benimle birçok olayı paylaşmıştır. Mehmet Ülger bütün işlerini Şehmuz Kod ismini kullanan ve sağ kolu olan Mehmet Çolak isimli uzman çavuş marifeti ile yapmakta idi..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Tanığın bu beyanlarında ismi geçen Mehmet Çolak'ın dosyamız şüphelisi Mehmet Çolak olduğu belirlenmiştir. - Mehmet Çolak Savcılık ifadesinde Mehmet Ülger ile ilgili olarak; "Mehmet Ülger'in Malatya ilinde iken Alay Komutanı olduğunu, kendisine branşı ile ilgili verdiği görevleri yaptığını, bir kaç operasyon ile sınırlı kalmak kaydı ile Şeyhmus KOD ismini kullandığını, bu KOD ismini de Haydar Binbaşının ve Adnan Uzman çavuşun bildiğini..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. - Mehmet Ülger Savcılık ifadesinde Mehmet Çolak ile ilgili olarak; "Mehmet Çolak kendisi istihbarattaydı. Ancak kaçakçılık ile ilgili suçlara bakıyordu-" Şeklinde beyanlarda bulunmuştur. 5/94 2-1 anık Adıyaman ifadesinde; "...Benim asıl anlatmak istediğim Mehmet Ülger'in 2007 yüı sonlarında İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioğlu'nu öldürmem konusunda bana teklifte bulunmasıdır. Olay şu şekilde gelişti 2007 yılında çeşitli tarihlerde İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioğlu, AKP hükümeti ve başörtüsü konusu ile ilgili olarak sürekli Türkiye'de gündem yapan açıklamalarda bulunuyordu. Örneğin AKP'nin başörtüsü konusunda yasal düzenlemeler yapsa bile başörtülü öğrencileri Üniversiteye sokmayacağını, AKP'nin istediği kadar oy alsın iktidara gelemeyeceği şeklinde açıklamalar yapmış ve gündeme oturmuştur..." şeklindeki beyanlarda bulunmuştur. Bu beyanlar ile ilgili olarak açık kaynaklarda yapılan araştırmada; - Http://www. h aberler. com/inon u-un iversitesi-rektoru-h ilmioglu-14-Nisan-da-h a beri/ adlı internet sitesinde; "İnönü Üniversitesi rektörü Hilmioğlu: 14 Nisanda yapılacak mitinge öğrenci ve akademik personelimiz ile katılacağız İnönü Üniversitesi (İ. ÜJ Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, laik Cumhuriyete yönelik tehditlerin AKP hükümeti döneminde tepe noktaya ulaştığım ileri sürerek bu siyasal anlayışın Cumhurbaşkanlığı makamına oturması ile tehditlerin bu tepe noktadan da ileriye gideceğini iddia etti. Rektör Hilmioğlu, 14 Nisanda yapılacak mitinge öğrencileri ve akademik personeli ile katılacağını yineleyerek. Bu Cumhuriyeti sevenleri, Atatürk'ü sevenleri, bu coğrafyada, laik bir Cumhuriyette çağdaş bir birey olarak yaşamak isteyen insanları ben Ankara'ya, Tandoğan'a, Cumhuriyete sahip çıkmaya devam ediyorum, dedi." şeklinde haber yazısının olduğu görülmüştür. - Http://www.haberler.com/ogrencileri-eyleme-goturmek için-sinavlari-2-haberi/adlı internet sitesinde; " I.Ü rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Genelkurmay başkanlığına internet sitesinde gece yarısında yayınlanan bildirinin sonuna kadar arkasında olduğunu açıkladı. Fatih Hilmioğlu hükümetin bir an önce onuru ile erken seçime gitmesini aksi takdirde onursuzsa indirilebileceğini ileri sürdü " şeklinde haber yazısının olduğu belirlenmiştir. - Http://forumshiftdelete.net/gundem-dunya-turkiye/40369-iste-sezerin-rektörlerinin-kurnesi.html adlı internet sitesinde; "Başörtülüler, karşısında hep onu buldu, inönü Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu başörtüsü ile ilgili her gelişme karşısında Fatih Hilmioğlu'nu buldu. ÜAK toplantılarında Mustafa Akaydın'm yanında sürekli boy gösteren Hilmioğlu, türban diye bir sorun yoktur. Türbandan dolayı karışmış üniversite var mı? ama bu konuyu gündeme getirdiğiniz zaman kamplaşma, klikleşme olacak sözleriyle yasakçı listesindeki yerini sağlama alan rektörlerden biri oldu." şeklinde haber yazısının olduğu görülmüştür. 5/95 -http://www.habereditor.com/news detail.php?id=29468 adlı internet sitesinde; "Başörtüsü Türk Kültüründe Yok Rektör Hilmioğlu: Başörtüsü Türk Kültüründe Yok 17 Ocak 2008 /18:00 Öğrencileri eyleme götürmek için sınavları erteleyen Rektör HİLMİOGLU'ndan Tuhaj Açıklama: "Türban Türk Kültüründe Yok" Cumhuriyet Mitingine öğrencileri götürmek için sınavları erteleten ve her fırsatta Hükümete yönelik eleştirileri ile gündeme gelen İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, türban denilen giysi Türk insanının kültüründe yoktur dedi. Kendisinin de Anadoluda büyüdüğünü belirten Hilmioğlu, kendi öğrencilik zamanında veya ondan önce böyle bir giysi olmadığını ileri sürdü. Rektör Hilmioğlu türbanın son 20-25 yıldır bazı siyasiler tarafından oluşturulduğunu savundu. Türbanın siyasi olarak kullanıldığını ve istismar edildiğini iddia eden Hilmioğlu "Anayasa mahkemesi 1989 yılında bu konu ile ilgili kararını vermiştir. Bu siyasal bir simgedir, laikliğe aykırıdır, dolayısıyla da üniversitelere girişi de olmaz demiştir. Dedi" şeklinde haber yazısının olduğu belirlenmiştir. 3-1 anık Adıyaman ifadesinde; "...Mehmet Ülger ve ben sadece ikimiz olduğu halde Malatya-Sivas Karayolu üzerinde Özka Tesisleri isimli restaorantta beraber bulunuyorduk. Ben oraya gitmeden önce Fatih Hilmioğlu oradaymış. Ben oraya gittiğimde kendisi kalkıyordu. Mehmet Ülger ile birlikte sohbet etmeye başladık. Tarih olarak 2007 yılının Ekim ayı olduğunu sanıyordum... Ben olayı Sivas yolu üzerinde yapacaktım. Mehmet Ülger, Fatih Hilmioğlu'mı Özka Petrole çağıracaktı. Gece Fatih Hilmioğlu dönüşe geçtiği sırada tarayıp öldürecektim. Ben kesinlikle yaya olarak eylem yapıp olay yerinden uzaklaşacaktım. Yolun kenarı ıssız bir yerdir kaçmaya müsaittir. Yaya olarak kaçacak ve silahı sonrada parçalayıp atacak ya da Yazıhan Köprüsünden suya fırlatacaktım.." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Tanık Adıyaman'ın ifadesinde ismi geçen Malatya-Sivas Karoyolu üzerindeki Özka Tesisleri isimli restaurantın "www.ozkatesislen.com" isimli internet sitesinin bulunduğu, internet sitesindeki iletişim bölümünde bulunan adres bilgisinde; Sivas Karayolu 4. Km Malatya/Türkiye olarak geçtiği, tesisin bulunduğu ilçenin Yazıhan ilçesi olduğu, Yazıhan ilçesinin de Malatya iline bağlı, Malatya'ya 40 km uzaklıkta 900 rakımında bir ilçe olduğu, doğusunda Fırat nehrinin kolu (Kuruçay) ve Elazığ il sınırı, batısında Hekimhan, kuzeyinde Arguvan, Hekimhan, güneyinde Malatya il merkezi ile Akçadağ ilçesinin bulunduğu tespit edilmiştir. 5/96 4-Tanık Adıyaman ifadesinde; "...Kendisi misyonerlerin dış güçlerin uluslararası gizli servislerin adamları olduklarını tehlikeli olduklarını ve alınıp sorgulanmaları gerektiğini bana söylemiştL.Mehmat Ülger'in bana dediğine göre misyonerler yani Zirve Yayınevinde çalışanlar alınıp ıssız bir yerde sorgulanacaklardı ellerindeki bilgi ve belgeler alınıp gerekirse infaz edileceklerdL.Zirve Yayınevi ile ilgili olarak Mehmet Ülger ve Mehmet Çolak'ın yakın çalışmalar ve araştırmalar yaptıklarını biliyorum ancak olaya karışan diğer çocukları ve kişileri olay olduktan sonra medya aracılığı ile tanıdım..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. - Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "Genelkurmay Başkanlığındaki zirve toplantılarında ülkede misyonerlik faaliyetlerinin tehdit oluşturduğu, ülkenin bekasının tehlikede olduğu anlatıldı... Malatya'daki cinayeti dış servislerin planladığı, cinayetin AKP desteği ve Gülen Cemaati aracılığı ile taşeronlara yaptırıldığı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Zirve Yayınevi Cinayeti sanıkları soruşturma ve yargılama sürecinde yaptıkları savunmalarında, sürekli olarak misyonerlerin Ülkemiz için tehdit oluşturdukları, kilise evler açtıkları, insanları Hristiyanlaştırdıkları, bu nedenle korkutmak amacıyla alıp sorgulamak istedikleri, bilgisayarlarında bulunan bilgi ve belgeleri almak istedikleri, bunun için olay öncesi bilgisayar inceleyecek kişileri bile ayarladıkları, sanıkların bu beyanları ile eylem öncesi ve eylem sırasında yaptıkları faaliyetlerin, tanık Adıyaman ve Deniz Uygar (ilker Çınar)'ın beyanları ile paralellik arzettiği görülmüştür. 5-Tanık Adıyaman ifadesinde; "...Mehmet Ülger misyoner faaliyetleri ile ilgili bilgileri o zaman 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız paşa ile paylaşıyordu. Hasan Iğsız paşa 2. Orduda bulunan İstihbarat Şube Müdürü olan ismini bilmediğim bir yüzbaşı vasıtasıyla misyonerlerle ilgili bilgileri Mehmet Ülger ve zaman zaman da Mehmet Çolak'tan alıyordu. Bu bilgiler kesinlikle telefon ve benzeri haberleşme araçları ile değil gizliliğe riayet edilerek yüz yüze şeklinde görüşme sureti ile oluyordu..." şeklinde, - Tanık Deniz Uygar ifadesinde; "...TUSHAD'da talimatlar Hurşit Tolon tarafından veriliyordu. Hurşit Tolon o dönemde emekli olsa da TUSHAD'da ki etkinliği devam etmekteydi. Bu talimatın da Hurşit Tolon tarafından verildiğini düşünüyorum. Zaten Hurşit Tolon'da 2006 veya 2007 tarihinde Malatya Cinayeti öncesi Malatya da ziyaretlerde bulunmuş, dönemin 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız kendisinin emekli olmasına rağmen törenle karşılamıştı..... Komutanlık içerisinde toplantı salonu olduğunu düşündüğüm bir salonda ben, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger, ilk toplantımızı yaptık Toplantı başlamadan önce Mehmet Ülger bir telefon görüşmesi yaparak "KOMUTANIM" diye hitap ettiği kişiye beni kastederek "BEKLENEN MİSAFİRİMİZ GELDİ" şeklinde bilgi verdi. Aramış olduğu kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Ama onun bir üstü 2. Ordu Komutanı Hasan Iğsız olabileceğini düşündüm..." şeklinde beyanlarda bulundukları görülmüştür. 5/97 16. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >Tanık Adıyaman'ın beyanlarından; Mehmet Ülger'in bütün işlerini Şehmuz(kod) Mehmet Çolak aracılığı ile yaptığı, Mehmet Ülger'in tanık Adıyaman'a 211(17 yılı başlarında, Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleriyle ilgili bazı çalışmalar yaptığını, misyonerlerin tehlikeli, dış güçlerin ve uluslararası gizli servislerin adamları olduğunu, Zirve Yayınevinde çalışanların alınıp ıssız bir yerde sorgulanacağını, ellerindeki bilgi ve belgelerin alınarak gerekirse infaz edileceğini, bu konuda Mehmet Çolak ile çalışma yaptığını söylediği, Mehmet Ülger'in, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bilgileri 2. Ordu Komutanı olan Hasan Iğsız ile paylaştığını, gizliliğe azami dikkat edildiğini belirttiği, Mehmet Ülger'in, tanık Adıyaman'a 2007 yılı Ekim ayında, İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioğlu'nun özellikle 2007 yılında başörtülü öğrenciler hakkında söylediği sözlerden dolayı öldürülmesi halinde AKP hükümetinin zor durumda kalacağından dolayı eylem teklifinde bulunduğu, tanığa planın ne şekilde işleyeceğini anlattığı, eylemde kullanılacak olan kaleşnikof marka silahın Adıyaman ilinden kendisinin ya da Mehmet Çolak'ın getirebileceğini, olayın Jandarma bölgesinde olması gerektiğini, zira tahkikatın Jandarma tarafından yapılması durumunda olayın örtbas edilebileceğini, yakalanması halinde ise hakim ve savcıların kendi emrinde olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisinin de bu teklifi kabul ettiği, Bir hafta sonra Mehmet Ülger'in, tanık Adıyaman'a silahın getirtildiğini, hazır olduğunu, Mehmet Çolak ile gidip kendisine teslim edilmesi gerektiğini, silahın kendilerinin daha önceki tarihlerde başka olaylar nedeniyle gittikleri Beydağı'nın arkasında Adıyaman yolu üzerindeki bir mağarada olduğunu söylediğini, o bölgede başka büyük mağaranın bulunmadığını, Zirve yayınevi çalışanlarının tanık tarafından alınması olayının gerçekleşmesi durumunda da bu kişilerin oraya götürülüp sorgulanacağı, Olayın, plan gereği Sivas yolu üzerinde bulunan Özka tesislerine Fatih Hilmioğlu'nun Mehmet Ülger tarafından çağrılması sonrası, Fatih Hilmioğlu'nun tesisten çıkışında tanık Adıyaman tarafından kaleşnikof marka silah ile taranmak suretiyle gerçekleşeceği, eylem sonrası yaya olarak olay yerinden uzaklaşacağı, silahı sonradan ya parçalayıp atacağı ya da Yazıhan köprüsünden suya fırlatacağı, Ancak tanık Adıyaman'ın daha sonra eylemi yapmaktan vazgeçtiği, durumu Mehmet Ülger'e söylediğinde ise Mehmet Ülger'in büyük mağarada silah olduğunu, onu çıkarıp getirmesini istediği, kendisinin de silahın yerini bilmediğini Mehmet Çolak'ın giderek getirmesini söylediği, Mehmet Ülger'in de Mehmet Çolak'ın Diyarbakır'da görevli olduğunu belirttiği, tanık Adıyaman, silahın yerini bilmediğinden ve silahı bulunduğu yerden alması halinde Mehmet Ülger'in kendisini silahla yakalatıp cezaevine koyduracağından korkması 5/98 nedeniyle silahın bulunduğu yere gitmediği, eğer silah halen bulunduğu yerde duruyorsa mağaranın yerini gösterebileceğini belirtmiştir. >Tanık Adıyaman'ın ifadesinde belirttiği silahın saklandığı yeri göstermesi sonucu, Malatya iline 35 km. mesafede Ulu köy Arı Hoca Mezrası mevkiinde Mehmet Derin isimli şahsa ait eve 300 metre uzaklıkta tepenin kuzey yamacındaki mağarada teknik aletler ile yapılan aramada, mağaranın 10-12 metre ilerisinde çukur bir alan içerisinde 50 cm. derinliğe gömülü vaziyette siyah bir poşet içerisinde sarılı vaziyette 1 adet 58-1-27106587 seri numaralı seyyar dipçikti kaleşnikof marka piyade tüfeği, bu tüfeğe ait 1 adet şarjör ve şarjöre basılı vaziyette 10 adet merminin ele geçirildiği, bahse konu Kaleşnikof marka silah üzerinde Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarından alınan ekspertiz raporuna göre, silahın çalışır vaziyette olduğu, 6136 sayılı yasa kapsamında kaldığı ve aynı yasanın 12/4 maddesindeki silahlardan olduğu belirlenmiştir. >Tanık Adıyaman'ın beyanlarının doğruluğuna ilişkin yapılan araştırmalarda bu beyanları doğrular nitelikte aşağıda belirtilen tespitlere ulaşılmıştır. Tanık Adıyaman'ın, şüpheli Mehmet Ülger ve Mehmet Çolak hakkında söylediği beyanlarının doğru olduğu, bu kişilerin birbirlerini tanıdıkları, Mehmet Çolak'ın Şeyhmus kod ismini kullandığı ve Mehmet Ülger ile birlikte hareket ettiği belirlenmiştir. Tanık Adıyaman'ın İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'nun, AKP hükümeti ve başörtüsü konusu ile ilgili olarak Türkiye'de gündem yapan açıklamalarda bulunduğuna ilişkin beyanlarına yönelik açık kaynaklarda yapılan araştırmalarda, İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'nun özellikle AKP Hükümeti ve başörtüsü hakkında yaptığı açıklamalar dikkate alındığında, Fatih Hilmioğlu'nun sürekli olarak gündem oluşturan beyanlarda bulunduğu, bu kişiye yönelik yapılabilecek bir suikast eyleminin, yapılacak propaganda ve yönlendirmeler ile farklı noktalara çekilmeye ve Hükümeti zor duruma sokmaya müsait olduğu, bu durumun ise Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine hizmet eder nitelikte bulunduğu, her nekadar hakkında suikast planı yapılan Fatih Hilmioğlu'nun Ergenekon Terör Örgütü davasında sanık konumunda bulunması, örgütün kendi üyelerine eylem yapabilmesi ile çelişiyor gibi görünse de, bunun gayet normal olduğu, çünkü daha önce de açıklandığı üzere bu tür örgütlerin yeri ve zamanı geldiğinde gerektiğinde amaç ve hedeflerine ulaşabilmek için her yolu mubah gördükleri, kendilerine hizmet eden üyelerini dahi öldürme hususunda hiçbir zaman tereddüte düşmedikleri bilinmektedir. Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapılacak eylem sonrası tanık Adıyaman'ın silahı atabileceğini belirttiği Yazıhan köprüsünün Özka Tesislerine yakın bir konumda bulunduğu bilgisi ve söz konusu eylem birlikte düşünüldüğünde, tanık Adıyaman'ın beyanlarında belirttiği eylem planının, eylemin oluş şekline uygun düşeceği anlaşılmıştır. Tanık Adıyaman vermiş olduğu beyanları ile, aynı zamanda Zirve Yayınevi Cinayeti hakkında ayrıntılı beyanlarda bulunan Deniz Uygar (ilker Çınar)'ın beyanlarını; 5/99 Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarının ise yapmış oldukları savunmaları ile, hem tanık Adıyaman'ın hem de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarını doğrulamıştır. Ayrıca tanık Adıyaman ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Hasan Iğsız ile ilgili olarak söyledikleri beyanlarının birbiri ile paralellik arzettiği görülmüştür. >Sonuç olarak; tanık Adıyaman'ın beyanlarına yönelik yapılan bu tespitlerden, hem tanık Adıyaman'ın hem de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarının doğruluğu anlaşılmıştır. 17. BÖLÜM ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ SONRASI İŞLENEN CİNAYETİ ÖZELLİKLE AKP (ADALET VE KALKINMA PARTİSİ) VE FETHULLAH GÜLEN CEMAATİNE YIKMAYA YÖNELİK YÜRÜTÜLEN DEZENFORMASYON FAALİYETLERİ Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası eylemin başta AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ile Fethullah Gülen Cemaatine yıkmaya yönelik olarak eylemin dezenformasyonu ve yönlendirilmesi için ciddi faaliyetlerde bulunulduğu tespit edilmiş olup, Bunlar şunlardır; 17.1-İHBAR MEKTUPLARINDA YER ALAN DEZENFORMASYON VE YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ CMK 250. Madde ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde bulunan evrakların yapılan incelemesinde; İsmini vermek istemeyen ve Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalıştığını belirten ihbarcı, Malatya'da Zirve Yayınevinde işlenen cinayet ile ilgili bildiklerini anlatacağını belirttiği, bahse konu cinayetin gerçekleştirilmesinde kimlerin ne şekilde rol aldığı ile ilgili hususlara değindiği, ayrıca 2007 yılında misyonerlik ile ilgili Malatya İl Jandarma Komutanlığında verilen brifing CD'si ve 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere ait listeleri ihbar ekinde gönderdiği tespit edilmiştir. Malatya ili Merkez PTT Karakaş Şubesinden isimsiz ve imzasız olarak Malatya Vali Yardımcısı Erdinç Filiz adına gönderilen ihbar mektubu ve bu mektubun ekinde bir adet CD gönderildiği, mektup içeriğinde; •...HAYDAR YEŞİL MİSYONER CİNAYETİNİ MEHMET ÜLGER, RUHİ ABAT VE MEHMET ÇOLAK'LA BERABER PLANLAMIŞTIR. CİNAYET ÖNCESİNDEKİ TELEFON DİNLEMELERİN ELDE EDİLEN BİLGİLER ÇOK DİKKATLİ BİR ŞEKİLDE KULLANILMIŞ, SONRASINDAKİ TELEFON DİNLEMELERİYLE DE OLAY YÖNLENDİRİLMİŞTİR..." şeklinde hususların yer aldığı belirlenmiştir. 5/100 İhbar içeriğinde yer alan konular ile ilgili yapılan çalışmalarda; >CMK 250. Madde ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 06/10/2010 günü Gölcük Donanma Komutanlığı-İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramada el konulan 11 nolu DVD içerisinde (1) M_KOC_OZEL\CÇG-BELGELER isimli sıralı klasörlerde yer alan "ÖZEL ASAF KURSU" isimli "BİLGİ NOTU" başlıklı, "8-12 OCAK 2007 TARİHLERİ ARASINDA J.OKULLAR K.LIĞ1NDA DÜZENLENEN " ÖZEL ASAF KURSU" İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER" konulu word belgesi içeriğinde; Yapılan çalışmalarda, illegal olarak dinleme alınması konusunda düzenlenen kursta konuşulan konuların yer aldığı, Malatya İl Jandarma Komutanlığının ise "... MALATYA BU KONU İLE İLGİLİ İNANDIRICI OLSUN DİYE TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE BAĞLANTILI SAHTE BİR MEKTUP YAZDIRIYORLAR VE BİR DOĞU İLİNDEN DİNLEMEK İSTEDİĞİ ŞAHSIN ADRESİNE POSTALIYORLAR. BUNU HAKİME DELİL OLARAK SUNUYOLAR..." şeklinde diğer Jandarma Komutanlıklarına örnek gösterildiği, belgede bu kısmın sarı ile renklendirildiği görülmüştür. —Belgenin "Kurstaki personel hakkındaki kişisel Fikirler" başlıklı kısmında ise; "...MURAT GÖKTÜRK-MALA TYA:HA TA YLI, ARAP MUHTEMELEN O YÖREDEKİ ARAP ALEVİLERİNDEN. ÇOK TEHLİKELİ VE KOMPLO KOKAN SÖYLEMLERİ VAR. ÖRNEĞİN MALATYADAKİ CEMAATLER İLE İLGİLİ TEKNİK DİNLEME VERMEYİNCE DİĞER İLLERDEN DİNLEMEK İSTEDİKLERİ ŞAHSA TERÖR İÇERİKLİ MEKTUP YOLLAYIP SAVCI VE HAKİME DELİL OLARAK SUNUYORLAR..." şeklinde Murat Göktürk ile ilgili kişisel bilgilerin yanı sıra yaptığı illegal faaliyetlerin belirtildiği, belgede Murat Göktürk ile ilgili verilen kişisel bilgilerin doğru olduğu anlaşılmıştır. Bu belgeden anlaşılacağı üzere, Ankara ilinde bulunan Jandarma Okullar Komutanlığında düzenlenen bu kursun belgede belirtilen tarihi dikkate alınarak Murat Göktürk'ün kullandığı telefon numarasına ait HTS kayıtları incelendiğinde, şüphelinin telefonunun 7-12 Ocak 2007 tarih aralığında Ankara ilinden sinyal verdiği belirlenmiş, bu tarihlerde Malatya ilinde ise Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik 1. Çalıştay toplantısının gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. ¦Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili gönderilen ihbar mektuplarından ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarından, Malatya'da meydana gelen olayın eylemi planlayanların istediği şekilde olmaması, eylem sonrası faillerin yakalanması, bir kısım hususların medyada konuşulmaya başlanılması gibi nedenlerden dolayı, bu aşamadan sonra bir takım çalışmalar yaptıkları ve bu durumu aşacakları hususunun belirtildiği görülmüştür. > İhbar ekinde gönderilen 22 sayfadan ibaret, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca Teknik Takibi Yapılan GSM numaralan başlıklı 725 adet iletişimi dinlenen telefon numaraları, bu numaraları kullanan kişi, dinleme süre ve tarihleri, sonuç, adli/önleme bilgisi, karar özeti, dinlemeyi yapan aidiyet numaraları ve Planlı İstihbari Faaliyet bilgisini (PİF) gösterir liste 6/1 doğrultusunda, kararların alındığı Malatya 3. Ağır Ceza mahkemesinden dosyamızla ilgili olabileceği değerlendirilen bazı kararların istendiği, söz konusu bu liste ile Mahkemeden temin edilen kararlar incelendiğinde; ¦Öncelikle Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada oda zeminine gizlenmiş vaziyette bulunan dijitaller içerisinde bulunan "ÖZEL ASAF KURSU" isimli belgede geçen ve ayrıntısı yukarıda belirtilen Malatya İl Jandarma Komutalığının dinleme kararlarında izlediği yol ile Murat Göktürk hakkındaki bilgiler dikkate alındığında, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 08-12 Ocak 2007 tarihinde düzenlenen ve illerde bulunan ASAF birimlerinin katıldığı kursta katılımcılara, belgeye dayalı dosya hazırlanması, misyonerlik faaliyetlerinin ciddi bir şekilde takip ve kontrol altında bulundurulması konularında eğitim verildiği, verilen eğitimde özellikle Malatya ili örnek verilerek, "...DİNLEME TALEP ETTİKLERİ ŞAHISLAR İLE İLGİLİ SAHTE İHBAR DÜZENLEDİKLERİ..." konusunun işlendiği anlaşılmıştır. Jandarma Okullar Komutanlığında düzenlenen ASAF kursunun akabinde Malatya İl Jandarma komutanlığı tarafından misyoner gruplar ile ilgili PİF (Planlı İstihbarat Faaliyetleri) kapsamında Yaşam-01 adıyla 16.01.2007 tarihinde bir çalışma başlatıldığı, bu çalışmanın Mehmet Ülger tarafından Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında yaptığı brifingle kullanıldığı belirlenmiştir. İhbar ekinde gönderilen listede 18/04/2007 tarihli eylem öncesi ve sonrasına ait, cinayet eylemini planlayan grup içerisinde bulunan kişiler ve Malatya'da hazırlanan dava dosyası kapsamında isimleri geçen birçok şahsın iletişim takiplerinin yapıldığı, iletişim takipleri yapılan kişilerin Yaşam 01, Dönüş 01 KOD adlı istihbari plan çerçevesinde değerlendirildiği görülmüştür. — Bu liste ile Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden temin edilen kararlarda dikkat çeken hususlardan bazıları şunlardır; —Diyarbakır ilinde misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü ile ilgili hakkında açık kaynak bilgisi bulunan ve aynı zamanda Mehmet Ülger tarafından hazırlandığı iddia edilen misyonerlik konusu ile ilgili slaytlara ait metin belgesinde ismi geçen Ahmet Güvener'in telefonunun, Mahkemenin 01/10/2007 tarih ve 2007/2020; 25.12.2007 tarih ve 2007/2788 sayılı kararları ile uzun süre takip altına alındığı, —Dosyada bulunan ses kayıtlarında ismi geçen Angus VVilliam'ın telefonunun, Mahkemenin 15/02/2007 tarih ve 2007/253; 15.05.2007 tarih ve 2007/882 sayılı kararları ile uzun süre takip altına alındığı, —Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası hakkında suikast yapılması yönünde karar alınan Behnan Konutgan'ın telefonunun, Mahkemenin 16/05/2007 tarih ve 2007/900 sayılı kararı ile takip altına alındığı, 6/2 —Zirve Yayınevi cinayeti dosyası kapsamında müşteki olarak ifadesi alınan Yılmaz Çakar'ın telefonunun, Mahkemenin 11/07/2007 tarih ve 2007/1336; 19/03/2008 tarih ve 2008/561; 18/06/2008 tarih ve 2008/1005 sayılı kararları ile uzun süre takip altına alındığı, —Zirve Yayınevi cinayetini gerçekleştiren sanıklardan Emre Günaydın'ın hastanede yattığı dönemde görevli olan Jandarma görevlisi Hüseyin Aslanpcnçcsi'nin telefonunun, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2007 tarih ve 2007/2844; 27/02/2008 tarih ve 2008/460; 27/03/2008 tarih ve 2008/594 sayılı kararları ile çok uzun süre takip altına alındığı, —Sanık Emre Günaydın ve şüpheli Mehmet Çolak ile irtibatlı olan Ruhi Polat'ın telefonunun, Mahkemenin 08/10/2007 tarih ve 2007/2115 sayılı kararı ile takip altına alındığı, —Zirve yayınevi cinayeti ile ilgili ifadesi alınan Veysel Şahin'iıı telefonunun, Mahkemenin 31/12/2007 tarih ve 2007/2848; 31/03/2008 tarih ve 2008/612 sayılı kararları ile uzun süre takip altına alındığı, —Zirve Yayınevi Cinayetinde hayatını kaybeden maktul Necati Aydın'ın telefonunun, olaydan kısa bir süre önce Mahkemenin 12/04/2007 tarih ve 2007/617 sayılı kararı ile takip altına alındığı, —Maktullerden Tilman E. Geske'nin eşi Suzanne Geske'nin telefonunun, Mahkemenin 11/07/2007 tarih ve 2007/1336; 09/10/2007 tarih ve 2007/2126; 27/12/2007 tarih ve 2007/2187; 27/03/2008 tarih ve 2008/595; 24/06/2008 tarih ve 2008/1030 sayılı kararları ile çok uzun süre takip altına alındığı, —Zirve Yayınevi Cinayetini ihbar eden Gökhan Talaş'ın telefonunun, Mahkemenin 15/02/2007 tarih ve 2007/253; 16/05/2007 tarih ve 2007/900 sayılı kararları ile uzun süre takip altına alındığı, —Zirve Yayınevinde çalışan şahıslardan biri olan ve yine cinayet ile ilgili sanık olarak yargılanan Hüseyin Yelki'nin telefonunun, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2007 tarih ve 2007/617; 12/07/2007 tarih ve 2007/1351; 09/10/2007 tarih ve 2007/2127; 09/01/2008 tarih ve 2008/86 sayılı kararları ile çok uzun süre takip altına alındığı, (2007/2127 ve 2008/86 sayılı kararlarda alınan kararın ilgilisinin İhsan İnal Özbek olduğu belirtilmesine rağmen listede ilgili kişinin Hüseyin Yelki olduğu anlaşılmıştır.) —Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili özellikle azmettirenler hakkında ayrıntılı bilgi ve belgeler veren Deniz Uygar (İlker Çınar)'» telefonunun, Mahkemenin 03/04/2007 tarih ve 2007/576; 03/07/2007 tarih ve 2007/1287; 03/10/2007 tarih ve 2007/2054; 03/01/2008 tarih ve 2008/12; 17/04/2008 tarih ve 2008/696; 16/07/2008 tarih ve 2008/1123 sayılı kararları ile çok uzun süre takip altına alındığı, 6/3 Başta Deniz Uygar (İlker Çınar) olmak üzere telefonları takip edilen kişilerin genellikle Organize Suç Örgütü, Tarihi Eser, Uyuşturucu, DHKP/C, PKK/KONGRA GEL, SİLAH gibi ilgileri olmayan suçlar nedeniyle dinlenildikleri, dinlemeyi yapan makamların dahi dinlenen kişiler ile irtibatlı olduğu, yapılan dinlemelerin hepsinin ÖNLEME dinlemesi olduğu, talep yazılarında genellikle Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in imzalarının bulunduğu tespit edilmiştir. ¦Ancak Mehmet Ülger'in, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. Maddesi ile görevli) 2007/125 sayılı dava dosyasının 13.04.2009 tarihli 16. Celsesinde tanık olarak verdiği ifadesinde; "...MALATYA JANDARMA İSTİHBARATIN ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR DUYUMU YOKTU. BU NEDENLE BİLGİ PAYLAŞIMI OLMADI..." şeklinde beyanlarda bulunduğu, yine CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadesinde de Zirve Yayınevi ile ilgili çalışmasının olup olmadığı konusundaki soruya "...ZİRVE YAYINEVİ İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR ÇALIŞMAM OLMADI..." şeklinde cevap verdiği görülmüş olmasına rağmen; Yukarıda Mahkeme tarih ve karar numaraları belirtilen telefon dinlemelerinden, belirtilen tarihlerde Malatya İl Jandarma Komutanlığının en üst sorumlusu olarak görev yapan Mehmet Ülger'in, Zirve Yayınevi ile ilgili bir çalışmasının ve haberinin olmadığına ilişkin beyanlarının gerçeklikle herhangi bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. ¦Zirve Yayınevi Cinayetinin işlendiği sırada Zirve Yayınevinin kapısına giderek olayı ihbar eden Gökhan Talas'ın telefonunun, Zirve Yayınevi Cinayetinin öncesi 15/02/2007 tarihinden itibaren 6 ay süresince dinlendiği, dolayısıyla olayın olduğu 18/04/2007 tarihinde de dinleme altında olduğu, Gökhan Talaş ile ilgili bu bilgi ile, daha önce ayrıntılı şekilde anlatılan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektupta yer alan, Mehmet Ülger'in olay günü ve saatinde Malatya şehir merkezinde büro mobilyaları satan bir işyerinde İl J.K.lığı rütbeli gazinosu için masa ve sandalye baktığı sırada cep telefonunun çalması üzerine telefondaki kişiye, "EMRET KOMUTANIM1' diyerek cevap verdikten sonra arayan kişiye, "EMREDERSİNİZ KOMUTANIM, BEN ŞİMDİ OLA Y YERİNE GİDİP SİZE BİLGİ VERECEĞİM" şeklinde söyleyerek, apar topar kendi makam aracı ile olay yerine ilk gelen polis ekipleri ile birlikte gelmesi bilgisi birbiri ile örtüştürüldüğünde; Olay işlendiği sırada Gökhan Talaş tarafından olayın polise ihbar edildiğinin dinleme kararı sırasında öğrenilmesi sonrası olayın olduğunun Mehmet Ülger'e üstleri tarafından bildirildiği ve bunun üzerine de Mehmet Ülger'in zaman kaybetmeksizin olay yerine gittiği anlaşılmıştır. Ayrıca olayın polis mıntıkasında meydana gelmesine rağmen, olay nedeniyle herhangi bir sorumluluğu veya soruşturma yetkisi bulunmayan Mehmet Ülger'in, olayın akabinde olay yerine giderek olayı takip etmesinin de dikkat çekici bir husus olduğu değerlendirilmiştir. 6/4 Söz konusu bu tespitlerin aynı zamanda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubundaki bilgilerin doğruluğunu göstermiştir. ¦Zirve Yayınevinde çalışan şahıslardan biri olan ve hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca 09/04/2009 tarihli iddianame ile hakkında kamu davası açılan Hüseyin Yelki'nin telefonunun olayın olmasından çok kısa bir süre önce 12/04/2007 tarihinden itibaren 12 ay boyunca; aynı şekilde dosyamızda şüpheli konumunda olan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın telefonunun da Hüseyin Yelki gibi olaydan çok kısa bir süre önce 03/04/2007 tarihinden itibaren yaklaşık 18 ay boyunca asılsız iddialardan dolayı dinlenilmiş olması, olay nedeniyle sanık ve şüpheli konumunda olan bu kişilere eylemi planlayanlar tarafından tam olarak güvenilmediğini, bu nedenle sürekli olarak kontrol altında tutulmaya çalışıldığını, bu kişilerin kendi bilgileri haricinde hareket etmeleri halinde gerekli tedbirlerin alınacağını göstermiştir. ¦Aynı şekilde maktullerden Tilman Geske'nin eşi Suzanne Geske'nin telefonunun, olaydan sonra 11/07/2007 tarihinden itibaren yaklaşık 16 ay boyunca; görülmekte olan davada müşteki konumunda bulunan Yılmaz Çakar'ın telefonunun ise olaydan sonra 11/07/2007 tarihinden itibaren aralıklarla toplam 9 ay boyunca aslı olmayan iddialar nedeniyle dinlenilmesi, eşinin öldürülmesinden dolayı Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davada müdahil konumunda olan Suzanne Geske ve müşteki konumundaki Yılmaz Çakar'ı takip ederek dava süresince kontrol altında tutmak ve ne bildiğini öğrenip, buna göre strateji geliştirme olarak değerlendirmek hiçte yanlış olmayacaktır. ¦Cinayet sanığı Emre Günaydın'ın olay sonrası tedavi gördüğü Turgut Özal Tıp Fakültesi Hastanesinde bulunan jandarma karakolunda uzman çavuş olarak görev yapan Hüseyin Aslanpenccsi'nin telefonunun dinlenmesi ile ilgili tespit, daha önce Emre Günaydın'ın hastanede yattığı sırada kontrol altında tutulması kısmında ayrıntılı olarak yapılmış olup, Emre Günaydın'ın olay sonrası bu kişiye söylediği bazı sözlerin kamuoyuna yansıması nedeniyle bu kişinin de kontrol altında tutulması amacıyla dinlemenin yapıldığı değerlendirilmiştir. Tüm bu dinlemelerin özellikle Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in görev yaptığı tarihlere denk gelmesi de ayrıca dikkat çekici başka bir husus olarak ön plana çıkmıştır. 17.2-DENİZ UYGAR (İLKER ÇINAR)'IN BEYANLARINDA YER ALAN DEZENFORMASYON VE YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde dezenformasyon faaliyetleri hakkında; "...26/04/2007 tarihi, benim olay sonrası elimdeki bilgi ve belgelerle Malatya iline gittiğim tarih olması kuvvetle muhtemeldir.... Malatya'da yine Malatya Jandarma Alay komutanlığının eski binasında aynı toplantı salonunda ben, Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil toplantıya geçtik. Burada bana planlanan eylemin umdukları gibi olmadığını, bu safhaya geleceğini tahmin etmediklerini, fakat bunu aşacaklarını söylediler.... 6/5 Ancak, benim cinayete gösterdiğim tepki sonrası Mehmet Ülger bana tehditvari sözler söyledi. Ayrıca "BU BİR OPERASYONDU. SANTORO'DA, HRANT'TA, ZİRVE'DE BİR OPERASYONDU, BU YAPTIĞIMIZ SAHTE İSTİHBARAT BELGELERİ İLE BURADAKİ ZİRVE YAYINEVİ OLAYINI AKP VE GÜLEN CEMAATİ ÜZERİNE YIKACAĞIZ, ZATEN HRANT'TA RAMAZAN AKYÜREK'E YIKILACAK" şeklinde beyanlarda bulundu. Bu beyanları bana bizzat Mehmet Ülger kendinden emin ve mağrur bir şekilde söyledi.... Hatta bu sözleri söylerken .... elinde kalın bir tespihi vardı. Bu tespihi sallarken "HRANT RAMAZAN AKYÜREK'İN ÜZERİNE YIKILACAK, YIKILMAZSA GEREKEN DE KENDİSİNE YAPILACAK" şeklinde sözler söylemişti. ... bu cinayetin Ramazan Akyürek'in üzerine yıkılmak istenmesindeki kasıt, bu kişi üzerinden Hranl Dink cinayetinin Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmeye çalışılmasıdır.... Zirve Yayınevi Cinayetini de AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemali üzerine yıkmak için benimde içinde bizzat bulunduğum grup tarafından cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetleri yapıldı. Bu durumun aşılması, kendilerinin bu durumdan soyutlanması ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkması amacıyla tekrar çalışmalar başlatıldı. Yapılan çalışmalar Misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine yönelik belge hazırlamaktı. Zaten hazırlanan belgeler de Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Mahkemeye savunma amaçlı olarak gönderiliyordu. Yeni istihbarat raporları birilerini kurtarma ve birilerini karalama şeklinde hazırlanıyondu. Birilerini kurtarmadan kastım cinayeti işleyen ve azmettiren şahısların kurtarılması, birilerinin karalanması da cinayetin AK Parti ve bir Cemaatin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulması anlamındadır. Cinayetle ilgili olarak bu doğrultuda içinde benim, Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil'in ve Ruhi Abat'ın bulunduğu çalıştay tarafından (3) rapor hazırladı. 1-Mahkemeye cinayetle ilgili olarak Misyonerlik faaliyetlerinin metotları ve beklentilerini içeren istihbari bilgilerin sunulduğu sade rapor. 2-Milli Güvenlik Kuruluna Misyonerlik faaliyetlerinin metotları, beklentileri, ülkede ulaştığı boyutlar ve tehlikeleri ile ilgili sunulan rapor. 3-JİTEM arşivine girmek üzere hazırlanan istihbari bilgileri açıklayıcı bilgi notu ve dipnotlar düşülerek hazırlanmış fişleme niteliğinde olan andıçlanmış rapor. Üçüncü olarak ve yazmış olduğu mektubun içeriğinde belirttiği raporda özellikle; Misyonerlik faaliyetlerinin AKP iktidarı döneminde hız kazandığı. Misyonerlik faaliyetlerinin bölücü bir hareket olduğu. Misyonerlik faaliyetlerinin amacının Türkiye'yi bölmek ve parçalamak olduğu. Misyonerlik faaliyetlerinin amacının Kuzey Kürdistan'ın kurulmasına öncülük etmek olduğu, Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanı Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN olduğu. Büyük Ortadoğu Projesinin amacının Kürdistan'ı kurmak olduğu, Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşmesi için misyonerlerin çalışma yaptığı. Misyonerlerin önündeki bütün engellerin AKP tarafından kaldırıldığı, Malatya'daki cinayeti dış servislerin planladığı, cinayetin AKP desteği ve Gülen Cemaati aracılığı ile taşeronlara yaptırıldığı, Bu cinayetlerin sözde Gülen Cemaatinin aracılığı ile gerçekleştirilmesinin nedeninin ise cinayetler aracılığı ile misyonerlik faaliyetlerini mağdur göstererek yasal bir zemine 6/6 oturtup, BOP'un amacı olan Kuzey Kürdistan'ın kurulması için hizmet eden misyonerlik faaliyetlerinin önlerini açmak ve süreci hızlandırmak olduğu, Dinler ar ası diyalog medeniyetler arası ittifak gibi oluşumların dış güçler tarafından organize edildiği, AKP ve Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü, asıl amacın misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması için devletin ve toplumun etkisiz ve tepkisizleştirilmesi amacıyla uygulanan sosyopsikolojik bir program olduğu şeklinde bilgiler bulunmaktadır..." Şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, ifadesinde bahsettiği çalışmalardan bir kısmının yer aldığı dijital belgeleri teslim ettiği, veriler arasında, hazırlanan bu rapora dayanak oluşturan "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli çalışma içeriğinin daha önce anlatıldığı üzere yukarıda maddeler halinde belirtilen konuları içerdiği, bu durumun ise hem Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarını teyit ettiği, hem de Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Mehmet Ülger ve ekibi tarafından ciddi anlamda dezenformasyon ve yönlendirme faaliyetlerinde bulunulduğunu ispatladığı, Mehmet Ülger ve ekibi tarafından 26/04/2007 tarihinde yapılan bu toplantı sonrası da değişik zamanlarda bir araya gelinerek uzun süre dezenformasyon faaliyetlerinin devam ettirildiği, bu çerçevede özellikle 09-10/06/2007 tarihleri arasında Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar) dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamak amacı ile Silfke ilçesi Taşucu mevkindeki bir pansiyonda bir araya gelerek çalışmalarda bulundukları, 07/08/2007 tarihinde ise yine Deniz Uygar (İlker Çınar) Konya ili Ereğli ilçesine giderek o tarihte burada bulunan Ruhi Abat ile dezenformasyon faaliyetlerini sürdürdüğü anlaşılmış, bu hususu daha önce de anlatıldığı üzere, hem Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları, hem HTS kayıtları hem de ele geçen bilgi ve belgeler doğrulamıştır. 17.3-ARAM AL AR NETİCESİNDE MİSYONERLİK FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ ELDE EDİLEN BELGE VE DOKÜMANLARDA YER ALAN DEZENFORMASYON VE YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ Haydar Yeşil'in Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğündeki odasında yapılan aramada, misyonerlik faaliyetlerinin yoğun bir şekilde takip altına alındığını gösteren birçok resmi yazışma, doküman ve belge elde edildiği, bahse konu belge ve dokümanlar arasında; Zirve Cinayeti Davası ile ilgili Malatya Yerel Gazetelerinde çıkan haberlerin fotokopilerinin olduğu, Zirve yayınevi cinayeti sonrasında da gelişmelerin yakından izlenerek raporlar hazırlandığı ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgili çalışmaların devam ettiği tespit edilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti işlendikten sonra hazırlanan belgelere bakıldığında; ¦ 19.04.2007 tarihli, Faks Gönderme Formu başlıklı, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen "Protesto Maksatlı Yürüyüş ve Basın Açıklaması'' konulu Faks Formu içeriğinde; Zirve Cinayeti sonrasında Malatya'ya taziye ve ziyaret için gelen şahısların takibe alınarak faaliyetlerinin izlendiği, Malatya 6/7 da yapdan basın açıklamaları ve eylemlere dair bilgilerin verildiği, yazı ekinde ise basın açıklamaları metninin bulunduğu, "26.04.2007 tarihli, Faks Gönderme Formu başlıklı, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen "Misyonerlik Faaliyetleri" konulu, şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in isimlerinin ve imzalarının olduğu belge içeriğinde; Misyonerler tarafından kültürasyon faaliyetlerinde bulunmak ve gezilen yerlerde bulunan halkın demografik yapısını incelemek ve alan çalışması yapmak üzere gezi düzenleneceğinin belirtildiği, gezi program ve güzergahı hakkında bilgilere yer verildiği, ¦ 14.05.2007 tarihli, Faks Gönderme Formu başlıklı, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, Mersin İl Jandarma Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen "Mersinde Dağıtılan Yardım Malzemleri" konulu, şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in isimlerinin ve imzalarının olduğu belge içeriğinde; Gatevvay Educational Services tarafından Mersin Limanına konteynırlarla yardım malzemelerinin getirildiği, bunların Göç-Der Akdeniz şubesinde depolandığı, bu yardım malzemelerinin göçe tabi tutulan aileler, çatışmada öldürülen terörist yakınlarına dağıtılacağı, yardım paketleri içerisinde Kürtçe İncil, müzik, bir miktar para, giyecek olacağı, yardım malzemesi verilen ailelere hırıstiyanlık propagandasının yapılacağı, ayrıca İstanbul, Trabzon ve Malatya'da yapılan eylemlere benzer şekilde Mersin'de eylem yapılacağı yönünde bilgilerin alındığı, bu konuda silah ve mühimmatların Ferman Çelik isimli şahsın evinde bulunduğunun belirtildiği, "07/06/2007 tarihli, Jandarma Genel Komutanlığı, Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı, 2 nci Ordu Komutanlığına gönderilen, "izmir Protestan Kilisesinden Diğer Kiliselere Mektup"konulu, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in isimlerinin ve imzalarının olduğu Faks Formu içeriğinde; 18.04.2(K)7 günü gerçekleşen Zirve Yayınevi cinayeti sonrasında İzmir Protestan Kilisesinden Diğer Kiliselere elektronik ortamda gönderilen mektup içeriğinin belirtildiği, mektup içeriğinde; Olay yerinin tarif edildiği, burasının Malatya Evangelist Kilisesi ofisi olduğu, eylemi gerçekleştiren kişileri İslami tarikat mensubu olarak tarif ettikleri, tarikat üyeliğinin Türkiye'de çok saygın olduğu, hatta tarikat üyesi olunmadan devlet memuru olunamayacağının belirtildiği, olayın sebebinin 2001 yılında misyonerliğin MGK da tehdit olarak gösterilmesi ve siyasetçilerin, köşe yazarlarının ve yorumcuların bu çerçevede misyonerlere karşı nefret uyandıran söylemleri olarak belirtildiği tespit edilmiştir. >Ayrıca Haydar Yeşil'in iş yeri araması neticesinde elde edilen kasa ödeme defterlerinde misyonerlik faaliyetleri ve Zirve yayınevinin faaliyetlerinin takibi ile ilgili yapılan ödemeler ve bu konuda cinayet öncesi tarihlerde kaydedilen bilgiler yukarıda daha önce açıklanmıştı. Cinayet sonrası ile ilgili olarak ta kasa ödeme defterlerinde yer alan hususlara bakıldığında; "04.05.2007 tarihinde; Malatya H J. K.lığının 21.04.2007 gün ve İSTH: 3590-214-07/12257 sayılı mesajı ile belirtilen; Malatya'daki misyoner grupların yaptıkları toplantı 6/8 ve alınan kararlar ile elde edilen bilgiler nedeniyle haber elemanına ödendiği, "07.05.2007 tarihinde; Malatya'da 18 Nisan 2007 tarihinde meydana gelen olaylardan sonra Misyonerlerin Malatya'daki faaliyetlerinin takibi maksadıyla DEĞİŞİM-01 Pif kapsamında çekilen 44001034 nolu duyuma istinaden 6244673 nolu H.E. ödendiği, "17.05.2007 tarihinde; Malatya ve civar illerdeki misyoner gruplarda faaliyet gösteren şahıslar ve faaliyetleri hakkında bilgi toplanması amacıyla ödendiği, "09.06.2007 tarihinde; İnönü üniversitesinde misyonerlik faaliyeti yürüten çekirdek misyon kadrosunun tespitine yönelik çalışmaları ve grup içerisinde faaliyet gösteren şahısların kimliklerinin tespiti nedeniyle ödendiği, "13.06.2007 tarihinde; Malatya'da yabancı misyoner ve yerli işbirlikçileri tarafından 05 Haziran 2007 tarihinde yapılan piknik faaliyetine katılanların tespiti amacıyla çekilen 44000990 nolu haber sonuç formunda adı geçen şahısların tespiti nedeniyle ödendiği, "27.08.2007 tarihinde; Misyonerlik faaliyeti çerçevesinde kullanılan haber elemanına (2594326) 27 Ağustos 2007 gün ve İSTH: 3590-522-07/Asaf (26404) ve 27 Ağustos 2007 gün ve İSTH: 3590-528-07/Asaf (26413) sayılı mesajlarda belirtilen bilirkişilere istinaden ödeme yapıldığı, "19.09.2007 tarihinde; Malatya'da meydana gelen misyonerlik olayından sonra yeni gelen yabancı ve yerli misyonerlerin tespiti ve faaliyetleri ile 44000990 HKJ3F ile ilgili çalışma karşılığında ödendiği, "01.10.2007 tarihinde; Türkiye genelinde faaliyet gösteren yerli ve yabancı misyoner grupların faaliyetleri ile ilgili olarak 27 Eylül 2007 gün ve İSTH: 3590-613-07/ASAF (30532) - 1 Ekim 2007 gün ve İSTH: 3590-640-07/ASAF (31193) sayılı faks mesaj tarafından gönderilen bilgilere istinaden ödendiği, "16.10.2007 tarihinde; Misyonerlik faaliyetlerinin takibinde kullanılan H.E'nına Zirve yayıncılık şirketinin DÖNÜŞ-01 PİF kapsamındaki faaliyetlerinin takibi ve 44001184 numaralı HKBF' ndaki bilgiler karşılığında ödendiği, "25.01.2008 tarihinde; Malatya Merkez Doğanşehir ve Akçadağ ilçelerinde misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi ve bilgi toplanması için ödendiği, "27.01.2008 tarihinde; Malatya'da Misyonerlik faaliyetlerinin takibi, PİF-DÖNÜŞ-01 ile ilgili ödeme yapıldığı, "03.03.2008 tarihinde; Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Malatya il J. K.lığınca elde edilen ve 5.03.2008 gün ve İSTH: 2210-10220/ASAF sayılı yazı ile Jn. Gn. K.lığınca aynı tarih ve 6/9 İSTH: 2210-10218 sayılı yazı ile de Kayseri J. Blg. K.lığına arz edilen bilgilerin toplanmasındaki katkılarından dolayı 2594326 nolu H.E. ödendiği, "07.04.2008 tarihinde; Misyonerlik faaliyetlerinin takibi için açılan PİF-Dönüş-01 Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi (GOKAP) ile ilgili bilgi toplanması ve el. nasın zorunlu masraflarının karşılanması için ödendiği, "15.04.2008 tarihinde; Misyonerlik faaliyetlerinin takibi maksadıyla devam eden DÖNÜŞ-01 Pif kapsamında araştırma takip ve illegal faaliyetlerin takibi maksadıyla ödendiği, "19.04.2008 tarihinde; 44001385 nolu HKBF ile ve 44001282 nolu H.F belirtilen Türkiye genelinde misyonerlik faaliyetleri yöneten şahıslar ile ilgili ödeme yapıldığı, "24.05.2008 tarihinde; Türkiye genelinde faaliyet gösteren misyoner kuruluşların tamamını aynı çatı altında toplamak maksadıyla 'Ortadoğu Hıristiyan Birliği' adı altında yeni bir organizasyon kurdukları bu yeni organizasyonun ve atlas çalışma grubu altındaki misyoner organizasyonun Türkiye'deki Romen (Çingene) nüfusun tespitine yönelik yaptıkları çalışmaların takibi için ödendiği, "17.06.2008 tarihinde; Malatya'da faaliyet gösteren misyoner organizasyonlar ile ilgili çalışma yapmak üzere görevlendirildiği çalışmalarda kullanılmak üzere ödendiği, "25.08.2008 tarihinde; PİF-Dönüş-01 kapsamında Malatya ve Türkiye'de ki misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bilgi toplanması için ödendiği, "01.09.2008 tarihinde; PİF Dönüş 01 ile ilgili bilgi toplaması ve diğer illerdeki misyonerlik faaliyetlerinin takibini yapmak maksadıyla elemana ödeme yapıldığı, "29.11.2008 tarihinde; Misyonerlik faaliyetlerini takip ederek Dönüş 01 planlı İstihbarat Faaliyetine bilgi ve belge getirmesi için elemana ödendiği, "30.11.2008 tarihinde; Misyonerlik faaliyetlerinin tespiti için getirmiş olduğu bilgiler ve belgeler karşılığında elemana ödendiği, Malatya ve Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerini takip ederek, bu konuda yürütülen DÖNÜŞ 01 kod nolu planlı istihbarat faaliyeti için getirmiş olduğu OM'un 17.11.2008 tarihinde yapmış olduğu toplantıda alınan kararlar ve rapor için 400.00 YTL verildiği şeklinde yapılan ödemelere ilişkin bilgilerin yer aldığı tespit edilmiştir. Kasa ödeme defterlerinden, 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Zirve Yayınevi cinayeti sonrasında misyonerlik faaliyetleri ve Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili gelişmelerin haber elemanları vasıtası ile takip altına alındığını gösteren birçok bilginin yer aldığı, misyonerlik faalyetlerinin takibine cinayet sonrasında da devam edildiği, Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili gelişmeler ve Zirve Yayıncılık şirketinin faaliyetlerine yönelik DEĞİŞİM-01 PİF ve DÖNÜŞ-01 6/10 PİF olarak isimlendirilen Planlı İstihbarat Faaliyetlerinin yürütüldüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği sahte içerikli belgeler ile ilgili şahıslara ödemeler yapıldığı belirlenmiştir. 17.4-CMK 250. MADDE İLE YETKİLİ İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLEN DİĞER SORUŞTURMALARDA YER ALAN DEZENFORMASYON VE YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2010/1003 sayılı soruşturma kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramalarda el konulan doküman ve dijital veriler içerisinde CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan birçok soruşturma ve kovuşturma aşamasında bulunan davalar ile ilgili bilgi ve belgeler bulunduğu tespit edilmiştir. >Söz konusu bu belgeler içerisinde bulunan 1 l_Nolu\export\(l) M_KOC_OZEL\ CÇG-BELGELER isimli klasörde yer alan MİSYONERLİK FAALİYETLERİ konulu GİZLİ Gizlilik Dereceli "FAKS MESAJ FORMU" başlıklı MEHMET ÜLGER J. KUR. ALB. İL J. KOMUTANI imzalı belgede; " l-Fehullah Gülen grubundan ayrdunlar A-AKP Kayseri milletvekili Salih Kapusuz'un yeğeni olduğu ifade edilen İbrahim Kapusuz'un Ankara-Oran'da Kurtuluş kilisesi'ne bağlı olarak misyonerlik faaliyetlerini koordine ettiği, B-Turgay Üçal'ın merkezi İstanbul'da bulunan Türk dünyası Prespiteryan kiliseleri başpapazı olduğu, Türk dünyası Prespiteyan kiliselerine yönelik ABD-Miami Üniversitesi tarafından internet üzerinden Türkçe teoloji eğiliminin verilmesini koordine etliği, Amerika 'daki Prespiteryan kiliselerine bağlı olarak çalıştığı, C-Prespileryan misyoner organizasyonu ile Fethullah Gülen grubundan bir ekibin birlikte hazırlattığı www.protestandislum.net wep sitesinde ingilizce olarak ılımlı islam tezinin işlendiği, Fetullah Gülen grubunca bu sayfaya kur'an-kerim ve islami konularda bilgi desteği sağlandığı, Ç-Cüneyt Aleşman'ın İstanbul-Bahçeşehir'de ikamet etliği ve halende 'alo dua' misyoner organizasyonunun müdürü olduğu, geçmiş dönemde Fethullah Gülen grubu içerisinde faaliyet gösterdiği, daha sonra bu gruptan ayrılarak aktif misyonerlik faaliyetlerine katıldığı, 2-İstanbul da misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Imanuel Bağışın Başbakanlık danışmanlığı görevinde bulunan Egemen Bağış ile akraba olduğu, Imanuel Bağışın İstanbul-Eliler 'deki işyerinde gazeteci-yazar Mehmet Allan ile zaman zaman görüşerek fikir alışverişinde bulunduklarına ilişkin bilgiler alındığını, 3-Türkiye de faaliyet gösteren misyonerlerin Fethullah Gülen grubu ile birlikle hareket 6/11 ettiği ve cıa tarafından yönlendiğinin değerlendirildiğini" şeklinde bilgilerin olduğu belirlenmiştir. >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; ...Yine bu andıç çalışmasının içeriği yukarıda da ayrıntılı olarak belirttiğim gibi Misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek şeklindeydi... şeklindeki beyanlarda bulunmuştur. Yukarıda belirtilen ve şüpheli Mehmet Ülger imzalı AK Parti ve Fethullah Gülen cemaati ile ilgili hususların yer aldığı belge ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları birlikte değerlendirildiğinde; Zirve Yayınevi Cinayeti ile AKP ve Fetullah Gülen cemaatinin ilişkilendirilmeye çalışıldığı, Mehmet Ülger imzalı bu belgenin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını da destekler mahiyette olduğu açıkça görülmektedir. >Yine yukarıda belirtilen Mehmet Ülger imzalı belgede yer alan; "... İstanbul da misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Imanuel Bağışın Başbakanlık danışmanlığı görevinde bulunan Egemen Bağış ile akraba olduğu, Imanuel Bağışın İstanbul-Etiler 'deki işyerinde gazeteci-yazar Mehmet Allan ile zaman zaman görüşerek fikir alışverişinde bulunduklarına ilişkin bilgiler alındığını..." şeklindeki hususlara paralel olarak; >Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...Misyonerlikle AKP hükümetini bağdaştırmak amacıyla Mehmet Ülger'in yaptırdığı farklı çalışmaların olduğunu hatırlıyorum. Bunlardan bir tanesi Hıristiyan camiasında sözü geçen biri olarak ismini duyduğum Emanuel BAĞIŞ isimli şahısın AKP milletvekili Egemen BAĞIŞ ile ilişkilendirilmesidir. Egemen BAĞIŞ misyonerler tarafından seçilmiş, Full Bright Vakfı tarafından okutulmuş, desteklenmiş hazırlandıktan sonra bürokrat olarak AKP içerisine yerleştirilmiş birisi olduğu hakkında sahte istihbarat raporu düzenlenmiştik..." şeklindeki beyanları dikkate alındığında; Mehmet Ülger imzalı belgede yer alan "...İSTANBUL DA MİSYONERLİK FAALİYETLERİNDE BULUNAN IMANUEL BAĞIŞIN BAŞBAKANLIK DANIŞMANLIĞI GÖREVİNDE BULUNAN EGEMEN BAĞIŞ İLE AKRABA OLDUĞU..." şeklindeki mevcut iktidar partisi mensubu bir misyonerlik faaliyetleri ile ilişkilendirildiği bilgisi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)ın belirttiği "...MİSYONERLİKLE AKP HÜKÜMETİNİ BAĞDAŞTIRMAK AMACIYLA MEHMET ÜLGER'İN YAPTIRDIĞI..... EMANUEL BAĞIŞ İSİMLİ ŞAHIS AKP MİLLETVEKİLİ EGEMEN BAĞIŞ İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ..." şeklinde tasarlanan bir planın uygulamaya konulduğu bilgisi birlikte düşünüldüğünde, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarının bu hususta da doğru olduğu ve misyonerlik faaliyetlerinin mevcut iktidara yönlendirilmeye çalışıldığı sonucuna ulaşılmıştır. 17.5-MİSYONERLİK ÇALIŞTAYINA İLİŞKİN SES KAYITLARI 11/03/2011 tarihinde CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 6/12 posta yoluyla gelen zarfın içerisinden çıkan (1) sayfa ihbar mektubu ile ekinde gönderilen ve içeriğinde 3 adet ses kaydı bulunan CD ile ilgili İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da bilgisi alınarak yapılan çalışmalar neticesinde; CD içinde yer alan 3 adet ses dosyasının toplam 96 dakikalık olduğu, bilinçli olarak yapılmış bir ortam dinlemesinden ibaret olduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası yapıldığının anlaşıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde yer alan ve Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger başkanlığında oluşturulan Misyonerlik Çalıştayı toplantılarından birisi olduğu, ses kayıtlarından birisinin 26-27 Ocak 2008 tarihlerinde yapıldığı, diğerlerinin tarihlerinin de tarafımızca tespit edildiği, toplantıya katılanların Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Uzman Çavuş Adil Akçay, Adem Gedik, Murat Göktürk ile Deniz Uygar (İlker Çınar) olduğu belirlenmiştir. >Ses kayıtları ile ilgili Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde; "...ihbar mektubu ve ekinde gönderilen CD'de yer alan.ses kayıtları 14/03/2011 tarihli ifademde ayrıntılı olarak anlattığım üzere olay sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenlediğimiz ses kayıtlarıdır. Biz bu ses kayıtlarının dışında olay öncesi de bazı ses kayıtları hazırlamıştık. Bu ses kayıtları Mehmet Ülger tarafından verilecek olan brifinge ve bilgilendirmelere yönelikti. Bu ses kayıtlarında haber elemanlarından gelen misyonerlik konusundaki bilgiler mevcuttur. Benim veya Mehmet Ülger, Ruhi Abat veya bir başkasının yer aldığı ses kayıtları değildir. Olayın hemen akabinde Malatya'ya ilk gittiğim 26/04/2007 tarihinde de deneme amaçlı olarak bir ses kaydı hazırlamıştık. Ancak Mehmet Ülger bu ses kaydını beğenmedi ve Haydar Yeşil'den daha kapsamlı bir çalışma yaparak, ses kaydı yapılabilecek yeni bir sistem kurmasını istedi. Daha sonraki görüşmelerimizde de bu ses kaydı sistemi kullanılarak kayıtlar yapıldı. İhbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan ses kayıtlarının düzenlenme tarihlerinin 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 olma ihtimali yüksektir.....Olay sonrasında ihbar mektubu ekinde gönderilen bu ses kayıtları dışında, başka ses kayıtları da düzenlemiştik.... Mehmet Ülger gittikten sonra herhangi bir ses kaydı düzenlenmedi.... Bu ses kayıtlarının hazırlanması aşamasında başta Mehmet Ülger olmak üzere Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve ben yer aldım. Zaman zaman da Adil Akçay ve Murat Göktürk'te katıldı. Bu ses kayıtlarındaki konuların içeriği genelde misyonerlerin PKK ile ilişki içinde olduğunu, Fethullah Gülen Cemaatinden destek gördüğünü, hükümetin çıkardığı uyum yasalarının aslında ülkeyi bölmeye yönelik faaliyetler olduğunu ortaya koyarak, özellikle hükümeti ve Gülen Cemaatini yıpratıp, dünya kamuoyunun AKP hükümetine ve Gülen Cemaatine, bunlar üzerinden de Türkiye Cumhuriyeti Devletine bakış açısını değiştirmeye dönük kayıtlardı. Aynı zamanda bu kayıtlar Zirve Yayınevi Cinayeti yolu ile yürütülen davada cinayetin değil, misyonerliğin yargılanmasını sağlamaktı... 6/13 Ses kaydı esnasında yapılan işlemlerin inandırıcı olması açısıdan ben bir haber elemanı gibi konuşmaya başlıyordum. Bana daha önce birlikle hazırlamış olduğumuz belgelerdeki konular sorularak bu konuların muhbir tarafından alınmış gibi gösterilmesi sağlanıyordu. Ses kayıtları genelde soru cevap şeklinde hazırlanıyordu. Soruları daha çok Ruhi Abat ve Mehmet Ülger, bazen de Haydar Yeşil soruyordu. Bu kayıtlar dijital bir ses kayıt cihazıyla kayıl altına almıyordu. Kayıl esnasında yanlışlıkla birbirimize ismimizle hitap ettiğimizde, kaydın yanlışlık yapılan kısmı silinip tekrar kayda devam ediliyordu. Kısaca bu işlemlerin profesyonelce olmasına azami dikkat ediliyordu. Kayıtlarda ben "HAMİT", Haydar Yeşil "HALİL", Ruhi Abat "HALİT", Mehmet Ülger'in de "ERCÜMENT" veya "CENK" Kod isimlerini kullanıyordu. Bana dinletmiş olduğunuz ilk ses kaydı Ben, Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konuların bir kısmı gerçek konular olup bir kısmı da ifademde daha önce belirttiğim gibi hazırlamış olduğumuz sahte raporlara dayanak teşkil edecek benim muhbir rolünde vermiş olduğum ifadelerimde geçen hususlardır. Yine konuşma içeriklerinde Abdullah olarak ismi geçen şahıs Abdullah Atılgan; Hakan olarak ismi geçen şahıs Hakan Çevikoğlu; Beden Eğitimi Öğretmeni Murat olarak ismi geçen şahıs da Murat Göktürk; HOCA olarak ismi geçen Ruhi Abat isimli şahıslardır. Bana dinletmiş olduğunuz ikinci ses kaydı ben, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konular benim yine muhbir olarak rol yaparak sahte istihbarat raporları için yaptığımız görüşmeye ilişkin ses kaydıdır. Ses kaydında Ruhi Abat'ın "KAYITTA MIYIZ" şeklinde sormasından da anlaşılacağı üzere zaman zaman ses kaydını durdurarak gerçek konular ile ilgili konuştuğumuz oluyordu. Bu konuşmalarımızdan ses kaydına yansıyan kısımların ise daha sonra çıkartılıyordu. Görüşmelerde Kürşat Tüzmen ile ilgili belirttiğim bilgiler tamamen kurgudan ibarettir, gerçeklikle bir alakası yoktur. Ses kaydı alınmadan önce konuşacağımız konular ile ilgili notlar alarak hazırlanıyorduk. Bana dinletilmiş olduğunuz üçüncü ses kaydı ben, Mehmet Ülger, Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk arasında geçen görüşmelerdir. Bu görüşmelerde geçen konuların bir kısmı Misyonerlikle PKK Terör Örgütü arasında ilişki kurulması amacıyla çalıştayda toplantı yaparak belirlediğimiz senaryoyu tiatiral (Tiyatro gibi) olarak ses kaydı haline getirdiğimiz konuşmalardır. Görüşmelerde HAMİT olarak ismi geçen şahıs benim. HAMİT daha önce de belirttiğim gibi benim Kod ismimdi. Ayrıca görüşmelerde Rahip Sanlaro cinayetinde Gülen Cemaatinin rolü olduğu, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti maktullerinden Tilman Geske 'nin Malatya'da misyonerlik faaliyetlerinin başındaki kişi olduğu ile ilgili hususlara ait konuşmalar geçmiştir. Daha önce bu kayıtlar esnasında aramızda gerçek konuların da geçtiğini belirtmiştim. Bu kayıtta da Sevgi Erenerol ile ilgili Adil Akçay'ın Hürriyet gazetesinde "I RGENEKONUN KARARGAHI RUM PATRİKHANESİ DEMİŞ" beyanlarına karşılık Ruhi Abat'ın "ŞUANDA SAĞLAM DURAN BİRİSİ..." şeklinde geçen beyanlarının bu konuşmalardan birisi olduğu düşüncesindeyim. Yine bu ses kaydı Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden sonra çalıştay toplantılarının birinde hazırlanan ses kaydıdır. Bu ses kaydında "MERHABA KARDEŞİM BENİM... NUMARAM ÇIKMADI MI 6/14 NUMARAM ÇIKMADIM/SENDE HAA KAFA DAĞINIKMI ÇIKACAZ ÇIKACAZ BİLİNÇLİ YAPIYORLAR ONU SENİN DERNEK BA ŞKA NINI DA ALDILAR ALBAYIDA SEN YEMİN ETMEDİN DEMİ ÖLMEYE ÖLDÜRMEYE AMAN HA" şeklinde geçen beyanlarım ses kaydı esnasında yapmış olduğum bir telefon görüşmesinde geçen hususlar olduğunu düşünüyorum. Burada bahsettiğim şahıs o tarihlerde Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar neticesinde yakalanan Fikri Karadağ'dır. Alınan bu ses kaydının 2008 yılının Ocak ayının sonlarına denk geldiği düşüncesindeyim. Muhammet Naim Akşam isimli şahıs. Adana ilinde ikamet etmektedir. Kendisi misyonerdir. Aynı zamanda Arap Alevisidir. Güney baplislçidir. Hanımı Helen isimli Amerikalı bir bayandır. Bu şahıs sürekli olarak İncirlik Üssü'ne gidip gelmektedir. Bura ile bağlantıları vardır. Adana'da kitabevi açtığını ve bazı kiliseleri kurduğunu biliyorum. Ses kayıtlarında Muhammet Naim Akşam'ın isminin geçmesindeki amaç misyonerlerin Kürt Kiliselerini kurmakla bölücülük yaptığını ve PKK'ya destek verdiğini göstermek amacıyla bu kişinin ismi kullanılmıştır. Aslında böyle bir durum yoktu. Ama dezenformasyon amaçlı olduğu için bu çalışma yapıldı. Bu da zaten Mehmet Ülger'in fikriydi. Hüseyin Yelki, Muhammet Naim Akşam'ı bildiğim kadarıyla Adana'da bulunduğu dönemlerde tanıdı. Kendisinin bu ilden Malatya iline geldiğini düşünüyorum. Bu nedenle Muhammet Naim Akşam'ı bu şekilde tanıdığını ve bu kişi ile irtibatlı olduğunu tahmin ediyorum..." şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. >23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 tarihlerinde düzenlenen Ses kayıtlarının içeriğinin bir kısmının; Mehmet ÜLGER konusuyla ilgili... İlker ÇINAR :Yok Mehmet ÜLGER :Sana görev vermişlerdi ya onlar İlker ÇINAR :Yok Mehmet ÜLGER :Projeye devammı İlker ÇINAR : Yok hepsi bitti onların Mehmet ÜLGER :Kendi adamları İlker ÇINAR : Kendi adamları Mehmet ÜLGER :Kendi adamları projeyi ona vermişler onlar..ya..şimdi..şeye veriyorlar kiliseye İlker ÇINAR :Dünkü bu konuyla ilgiliydi Adıyaman'dan Hatay'dan İskenderun'dan İstanbul'dan hayıkten ...(hafif) ortadokslar ruhani liderleri Mehmet ÜLGER .Nereye İlker ÇINAR :Tarsusa geldiler orda bir kilise var... (hakik kilisesi) kilisesi şu anda müze konumunda orda ibadet yaptılar ayin yaptılar bende gittim oraya uzaktan ne yapıyorlar ne ediyorlar diye orda bulunan kişiler olayın ne olduğunu anlamazlar bir toplantı şöyle açtılar basına yansımışlarını, ekümenik toplantımıza hoş geldiniz... başpapaz açılışta onlar gülüyor filan Mehmet ÜLGER :İlk şey .. Hatay tarafındamı başlamışlar teşkilatlanmaya Haytı Ceym, ... Cey istenilen şeyleri, şeyine Hatay'a vermiş sonra İstanbul filan metropal büyükşehir... 6/15 Adil AKÇAY İlker ÇINAR :Evet evet :Toplanüyı o şekilde açtdar bugün medyada vardır ekümenik toplantıya hoş geldiniz der orda ekümenik değiller bi kere ekümenizim oldukları zaman hudut toprak talebinde bulunabilirler orda bulanan şahıslar gayet normal birşeymiş gibi izlediler Mehmet ÜLGER :Ne gibi.. gibi olması gerekiyor bu bir yannlış yani siyasi litaretürede yanlış yani bu Ekümenik değiller bunlar olamazlarda Haydar YEŞİL :Komutanım bu çok fazla toprak mevzu çok fazla gündeme gelmiyor Ekümenik deyince kamuoyunda çok gündeme gelen birşey değil bu yönü vurgulanması gerekiyor Mehmet ÜLGER diyor ..eger ... göçebe olur kendi içerisinde eger... kendi içerisinde eğer türkiyede göçebe olsaydı... İlker ÇINAR :Üç başlıkta toplanır birincisi Ekümelikti ikincisi dinler diyaloguydu dinler arası diyalogdu, hep orda vurguyu dinler arası diyalogu yaptı dinler arası diyalogu yaptı üçüncüsü Hristiyanların kardeşliği konuşma yaptı dedelerin yani Ortadoks Katolik ve protestan işin enterasan tarafı Mehmet ÜLGER :Bütün Hristiyanlar aradaki şeyleri birleştirmeye çalışıyor İlker ÇINAR :Evet üç başlıkta yaptı Protestanlar yoktu orda Mehmet ÜLGER :Ne Protestanları İlker ÇINAR :Ben bekledim yani orda kim gelecek hangi misyoner gelecek diye bir kafeterya var İlker ÇINAR :Hiç biri gelmedi biri geldi oda uzaktan baktı geri gitti Avusturalyalı meğer onlarda o anda başka bir yerde toplanmışlar tepki çekmemek için gelmişler oraya Mehmet ÜLGER :Ha İlker ÇINAR :Dinler Arası Diyaloga Ekümenizme önce bi otursun bunlar bir hazırlasın sonra Mehmet ÜLGER :Sonra bizde katılırız diye İlker ÇINAR :Bizde katılırız diye Abdullah filan var onlar Tarsusta... dolaşıyorlardı onlar dedim yardımcı olim bari size istediler onlara bir kişi vermiştim Hakan diye Mehmet ÜLGER :Abdullah'a verdinmi Abdullah seni sıkıştırır sonra haberi olsun toplantılardan İlker ÇINAR :Yok yok. lüksçü olmam yani fakat geçen gün geldiler bazı görüşme yaptım hatalarının farkındalar, anladılar Mehmet ÜLGER rAnladılar İlker ÇINAR :Dedim yani bu konuda yanlış yaptınız ben özellikle dünde bunu söyledim dün bir pastahanede buluştuk kendi birde orda üstteğmeni vardı ona hocamı çekiştirdi ondan İlker ÇINAR :Bilmiyorum yani o kelime başpapazın ağzından çıkan kelime çok papaz vardı orda Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Nerde :Kilisede papaz vardı medya yırtıldı varya medya zaten giremez : Medya :Ulusal medyada vardı bugün internette ulusal medyada çıkmıştır :01ay :Ekümenik olmaları için topraklarının olması gerekiyor din devleti Vatikan 6/16 kaynaklandı çok duygular yaptı dedim sen hatalısın sen yanlış yapıyorsun bana yaptığın yanlışın aynısını Hocama yapıyorsun Mehmet ÜLGER :Kim İlker ÇINAR :Abdullah sana özel birşey söylicem dedim Hocam hakkında böyle konuşma onun senin üzerindeki kanaatları böyle değil dedim Mehmet ÜLGER :Abdullah mı öyle diyo... İlker ÇINAR :Herkesi seviyor dedim Mehmet ÜLGER :Tam olarak ne söyledin İlker ÇINAR :Şimdi benim üzerimde bir kuşkuları vardı ya komutanım diyor işte diyor komutanım diyor İlker Hocayla birlikte oldu diyor hocaya diyor yardımcı oldu tezleri konusunda diyor tez olarak sanıyor fakat diyor İlker'in bize yardımcı olmamasındaki en büyük etken diyor.... diyor Mehmet ÜLGER :Karakol komutanı ne demiş İlker ÇINAR :Yok... harbiden böyle söylemler vardı, konuşuyorlardı şimdi o bi baktım o söylem şimdi bıçak gibi kesilmiş Mehmet ÜLGER :Hangi söylem İlker ÇINAR :Bu bizim bana dediki sen dedi Murat'ıda biliyorsun daha önceden kimdir ben bilmiyorum ben beden eğitim öğretmeni olarak ondan sonra sizden kaynaklanan bir sebeple benim onlar ile ilişiğinin kesildiğini dedim bak arkadaşım ben sana yardımcı olacak birinide veririm Mehmet ÜLGER :. • Onuda yapmam İlker ÇINAR :Evet şu anda aktif görevdede aktif papaz bu kişi evet yardımcı olmasam olmam, olmam ama size karşı yardımcı oldum fakat siz bana karşı yanlış haraketlerde bulundunuz söylemleriniz ile ama ben ne yaptım sizin üzerinize hiç gelmedim ben savcılığada gidebilirdim başka bir yerede gidebilirdim hiçbirini yapmadım biz sizide seviyorum hocam hakkında bu tür spekülasyonlarıda kınıyorrum Hocam kimseye baskı yapmamıştır artı sizide seven birisi bunuda söylüyorum kendileri o konuda giremediler oraya toplantıya ben kendilerine yardımcı oldum muma varana kadar götürdüm ayinde kullanılan muma varana kadar yani bunu kim yapar abdullaha bu şekilde yardımcı oldum ve abdullah gil zaten hatalarının farkındadırlar bunları o noktaya getiren neydi bilmiyorum ama haklıdırlar önemli olan hatalarının Mehmet ÜLGER :Diğerlerinin... İlker ÇINAR :Mutlaka yani ha ha yani benim dayanamadığını tek şey Hocam hakkında abuk sabuk kelimeler türetmesi ve bunuda komutanına sırf Mehmet ÜLGER :Hoş görünmek için İlker ÇINAR :Hoş görünmek için bunun üzerinden lafını kullanmak benim yanımdada gerçekleşmedi hemen bıçak gibi kesildi dedim yok duymak bile istemiyorum kesinlikle bunlar yanlış söylemler ondan sonra gerçeklere dönünce biz hata yaptık biz yanlış yaptık dediler, ya sen bana bunu, bunu yaptın telefon açtın bunu yaptın tehdit ettin bunları haketmedim bunlarda doğru değil dedim boynunu eğdi benim bir sözüm yok yani devletimize yardımcı oluyoruz. Mehmet ÜLGER :Yarın buna birşey olursa bunun sorumlusu sensin İlker ÇINAR :Tabi ben Mit'i de verrim senide veririm başkasınıda veririm mahkemeye neden vermeyeyim eğer ben tehdit ediliyorsam Mehmet ÜLGER .-Tehdit ediliyorsan tabi 6/17 İlker ÇINAR unsani olarak yardımcı olacam amirlerimden Allah razı olsun, burada gereken herşeyi yapttım tamam burada inanın... bu kadar bilgi uçurmadım bütün kanalları tıkamışlar askeriyeye karşı birşeyleri vardı onların yani hoşlanmıyorlar onlardan hoşlanmıyorlar ama ben ne yaptım bu önceki dönem size dedim yardımcı olacam Adil AKÇAY :0 nasıl ifadeleri şeye karşı Ruhi ABAT :Emniyet karşı... hengi gerekçe... İlker ÇINAR cÖnceki bu iki yıl önceki Ruhi ABAT :Tamam yani İlker ÇINAR :Askeriyeye karşı şeyleri yokki zaten... bu istihbaratlar arasındaki bilgiye ulaşmada bir yarış bir rekabet var her yerde birinin adamı çalmaya veya başkasını çalışmaya çalışıyorlar Mehmet ÜLGER :Çalmaya çalışırlar poliste daha çok .. .elemanlarını.. İlker ÇINAR :Polisten daha çok teknik donanım olduğu için Mit te direk o kişiyi alma yolunada gidiyor... doğrumudur.. yani bu nasıl desek mesela Mehmet ÜLGER :•• .Getir lan gel şöyle gel (içeriye birisi geldi) Murat GÖKTÜRK: Ney açık açık İlker ÇINAR :••¦ Polisler arasından ve Mit'ten alamıyorlar Mehmet ÜLGER :Alamıyorlar İlker ÇINAR :Alamıyorlar inanın o kadar zor durumdaki Abdullah gil Ruhi ABAT :0 Mit'e verdiğiniz belgeler ile ilgili çalışma varmı İlker ÇINAR :Yok abi zaten hafta sonu geldi ..burası benim hakkımda Mitten bilgi istemiş be onu düşünüyorum sizde istemiş olun Murat GÖKTÜRK :..Nasıl bilgi yani İlker ÇINAR :Bu mahkeme istemiş bu mahkemeye gidecek burdaki mahkemeye Murat GÖKTÜRK :Savcılıkmı istemiş İlker ÇINAR :Şey istemiş benim hakkımda istemiş ben .. söyledim bunu Murat GÖKTÜRK:Ne zaman yenimi bu İlker ÇINAR :Bu iki ay oluyor iki ay evet evet haberin olsun beni çağırdılar onların büroları var Mehmet ÜLGER :Kimdedi İlker ÇINAR :Mit dedi onlar... adam değil devlet memuru gibi kültür merkezinde yakın memur gibi ama başka işlere bakıyorlar İş iş yeri... Benim hakkımda burası şey istemiş bilgi istemiş ben dedimki yani... Ne yapacakmış O istiyorsa dedim sizde biliyorsunuz dedim sizdende talep etmiş olabilir diye Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR düşündüm Mehmet ÜLGER :Yok yok onlar o zaman Adil AKÇAY :Tarih olarak ne zaman olduğu bellimi İlker ÇINAR :2 Ay oldu bu olay Ruhi ABAT :Tam olarak ne söylüyor mahkemeden mi? Mehmet ÜLGER :Neyse mahkemedenmi istemişler şeyden mi istemişler 6/18 İlker ÇINAR :Mahkeme kararıyla benim bulunduğum... bu adam hakkında bilgi gerek böyle bir talepleri olmuş Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Ne yönden adam yani tehdit ediliyor diyemi Yani bir ilişki kurmaya çalışıyorlar Neye Bu olan olay ile ilgili olarak Hı Bu benimle ilgili olan direk yapılan bir iştir yani bunda, bu resmi olan bir iştir ben şunu düşündüm bu resmi ise eğer Mit'ten istiyorsa askeriyedende isteyebilir Mehmet ÜLGER :Mit'ten istiyorsa diyorki o zaman bu olay ile irtibatlandırmayamı çalışıyorlar Evet evet bu Emre Günaydın'la ve kuzenleri ile ilgili olarak Bilgi onu düzeltirsen tabi ne dedi Bunlar beni çağırdı Ne söylediler En başından anlatim direk bana şey olarak demedi yani senin bağlantın var mı var mı demiyorum mu kelimesini bile sormadı Mehmet ÜLGER :Ama onu anlatmaya çalışıyor İlker ÇINAR :Beni çağırdılar ben gittim bana dediki İlker seni seviyoruz böyle katkıların var en çok kişi senin çalışmalarınla şeyi misyonerleri tanıdığı yani ortak bir nokta buluyor Mehmet ÜLGER :Bulmaya çalışıyor İlker ÇINAR :Ha ondan sonra dediki İlker dedi senin hakkında Malataya savcılık mahkeme dedi bilgi istedi dedi bizdende istedi dedi bunu söyledi Mehmet ÜLGER :Bu kadar İlker ÇINAR :Mı soru kelimesi Mehmet ÜLGER :Ne dedi yav tamam sen misyoner ile ilgili devlet yardımcı oldun veya şey yaptın ne diyor onun şeyi neydi yani bu önemli yani ne demek .. İlker ÇINAR :Evet onlarda biliyorlarki benim bir alakam bir icratım yok yani ya ben onuda düşündüm aslında sonra kafamdan şöyle kurguladım yani bu adam istemişse savcı istemişse eğer Mehmet ÜLGER :Jandarmadanda istemiştir böyle bir talep varsa İlker ÇINAR :Jandarmadanda istemiştir ben ona diyemiyorum tabi onda sonra o bağlamasını yapıyor tabi biz biliyoruz senin hiç bir bağlantın olmadığını tabi Ney ile bağlantın olmadığını oğlum Malatya, Malatya olayı ile Ha ...Komutanım bence... hiçbir zaman mahkemeden bize yazı gelmedi bizde Ben bunu ben bunu düşündüm dedimki Mitten istiyorsa Jandarmadanda ister Jandarmadanda ister Jandarmadan istedi, çünkü mahkemelerin Mit dinlemez Mit yazmaz Mit muhatap olmaz Mit değil Emnniyet cevap Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Haydar YEŞİL cevap vermedik İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER veremez çünkü burda Mit dedinmi biter yani... 6/19 Haydar YEŞİL :Mitçiye tanık olarak çağırır çünkü İlker ÇINAR :Birde bunlarda şöyle var Mit sen Mitsin ben seni biliyorum Mit kardeşim çok samimi olsan bile diyemiyorsun Mehmet ÜLGER :Ama olmaz yani devletimizin işi :Açıp birşey söylemediler :Yok söylemediler :Olmazsa... şantaj yaptılar :Başka ne gelişme oldu o bak... nasıl gelişme oldu bu olayın öncesinde şeyi ne Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER önü bir defa bu duruşmadan önce başladı senin işte Hakan ile görüşüyormusun İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Hakanla görüşüyorum Kaç defa görüştün Üç defa görüştüm Nİye hiç görüşmüyorsunuz irtibatınız yokmu Kopmadı Hakan ne yapıyor Hakan bir Sırbistana gitti geldi Bu Hakan veya şey Yani bütün misyonerler ona yakın Fakat birinci derecede en güvendiği adamlar kim Zekayi Tanyar yakındır Behnan Konutgan yakındır Ahmet Güven... Behnan Konutgan hiç ses yok nerelerde Behnan Konutgan nerede Adanadaydı Onunla görüştünmü 17,18,19 Evet görüştüm :Eskiden Behnan Konutgan ile çok şey söylerdin şimdi hiç birşey söylemiyorsun Behnan Konutgan ne oldu ha ha ha pasifizemi oldu İlker ÇINAR : Konuşmadık ki daha yok pasifize olmadı Mehmet ÜLGER :Söyle bakalım Behnan Konutgan ne iş yapar görevi ne İlker ÇINAR :Behnan Konutgan yapar Bible Securuty var bu CD lerin hazırlanmasında onun müdürüdür Bible Securuty Red Hause da çıkartan firmadır aynı zamanda Mehmet ÜLGER :Onunlamı uğraşıyor şimdi İlker ÇINAR :Bununla uğraşıyor aynı zamanda şeyin bütün misyonerler geldikleri zaman bununla bağlantı kururlar bir şekilde bu değerlendirmeyi yapar yabancı misyonerlere ökeyi verir birde eğer yeni bir oluşum var ise Mehmet ÜLGER :0 nerde kalıyor genelde şey İlker ÇINAR :İstanbulda Rıza Paşa yokuşunda Eminönünde eger bir oluşum bir mesela Kürdistan Hristiyan Birliği veya Bir Gök Bir Örgüt Bir Teşkilat kurulacaksa bundan onay alınır Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER GÖK şeyi ne oldu GÖK şey oldu GÖK tasfiye oluyor tasfiya oluyor Mersin'in batısı doğusu dediler sonradan Tasfiye oldu Tasfiye oldumu neden tasfiye oldu 6/20 ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Son bir iki toplantısı olabilir onuda değerlendirme olarak yaparlar bitti yani :Niye bitti... bu konuda :Kürdistan Hristiyan Birliği girdi devreye :Onun şeyi ne onun yönetici ne şeyi ne :Yönetim bunlardan oluşuyor kişilerden : Merkezi nere :Merkezi yok GÖK gibi bu GÖK'ünde merkezi yok Mehmet ÜLGER :Yoktu ama bir sorumlusu vardı bunun Kürdistan Hristiyan Birliğinin esas sorumlusu kim bir proje gibi bunu yürüten olağan... desteği veren birde bunu bu projeyi asli yürüten birisi var İlker ÇINAR :Bunlar bütün oluşumlar Behnan'dan sorulur yani Behnan ile görüşmem devam ediyor şöyleki devam ediyor Behnan'ında olduğunu biliyorum şimdi bu CD 1er geldiği zaman birazdan bakarız bu CD leri Tarsusta Belediye Derneği çalışlar belediye başkanı Mehmet ÜLGER :Belediye ne yapacak İlker ÇINAR Festivalinde dağıtacaklar ben belediye başkanı aradım dedimki böyle böyle yani bu gelen kişi MHP li değil MHP li olabilir ama Behnan larla ilgili dağtıyorlar Mehmet ÜLGER :Bunu bil İlker ÇINAR :Evet bu konuda belediye bu CD leri almadı ben onlara dedimki sizin Misyoner olduğunuzu biliyoruz yani ben biliyorum siz bu CDyide siz buraya kanalize edeceksiniz ben buna karşıyım ben buna müsaade etmem dedim Behnan'a söyledim bunu ben buna müsaade etmem burda uyandırırım herkesi ve bunuda yaptım neticede fakat Kürşat Tüzmen'e yapamadım ben bunu :0 zaman Behnan sana gıcık gider sana bilgi vermez bundan sonra :Yani ben Behnan dan direk bilgi alamamki :Ha :0 lüksüm yok benim Behnan dediki bana ben gönderiyorum dedi Nurettin'i gönderiyorum dedi bana Nurettin burada bana dediki bak kardeşim sen dedi karışma sana % 20 verecem dedi Mehmet ÜLGER :% 20 Ha İlker ÇINAR :Bundan yüz bintane bende dedim Nurettin'i dedim tamam gönder ben paradan vazgeçtim başkanı aradım böyle böyle bilgin olsun adamlar geliyorlar bunlar Misyonerler bu Cd yi Poulovsu MHP liler aracılığıyla Mehmet ÜLGER :MHP nin içindede var içinde İlker ÇINAR :Hem aracı oluyorlar ve almadılar yani ben uyardım onları istesem uyarmam ondan dolayı yani Behnan ile olan diyalogum bu şekilde oldu Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Şeyden Hakan Hakan senin durumunu biliyor demi oda biliyor Hangisinin Hakan Hakanın bunlardan haberi yok bilmez yani ulaşamaz bile Şimdi Hakan tam olarak ne iş yapıyor Hakanın görevi ne İldeki... 6/21 Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT :Hakan nerde şimdi İzmir tarafında değilmi :Yok Mersin'de :Hakan... var İzmir'e gidip gelen... o başka Hakan mı :Hakan var Cüneyt var :İstanbuldaki Cüneyt :Cüneyt var Ekrem var İbrahim var :İşte o Hakan ne yapıyor :Ben bu o Hakanı şeye verdim işte Abdullah'a verdim :Abdullah'a verdin :Abdullah halen çalışıyormu Murat GÖKTÜRK:Çalışıyor Mehmet ÜLGER Hakan ne iş yapıyor rHakan şu anda Güney Önderler Birliğinde yeni kurulan oluşum vardı ya :Ha GÖB den ayrılan :GÖB den ayrılan, vaaz :Oğlum sonra gel ya, sonra getirirsin ya (içeriye birisi geldi ) kapıyı kapat Güney Akdeniz Önderler Birliğinin Başkanlığını kim yapıyor İlker ÇINAR :Naim yapıyor Naim AKŞAM Mehmet ÜLGER :Naim AKŞAM şurayı çizelgeleştiriver... İlker ÇINAR rFakat Hakan'ın şeyi yok yani böyle vaaz etme buna benzer şeyi yok yani Hakan'da da bazı kıpırdanmalar oldu onuda söylim yani İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Adil AKÇAY İlker ÇINAR Adil AKÇAY İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER •.Başkanı kimdi neydi :Şimdiden birkaç defa rBaşkanın ismi neydi :Naim, Muhammed Naim AKŞAM, Arap kökenli :Şurayagel, surdan şunu şöyle yap... :Şimdi Abdullah'lan biraz soğuklar :Onuda mı papaz etti ha ha geçinirler :Onunla geçinemezler siz biliyorsunuz bir ara... :Şimdi Güney Önderler Birliği'nin alt şeyleri yönetim kurulu, Önderler Kurulu Başkanı kim demiştin başkanı yazalım Muhammed Naim AKŞAM Muhammed Naim AKŞAM Adanada Baktis Kiliseler Sorumlusu Güney Batı Kiliseler sorumlusu Adanada Baktisler Baktis Bölge Sorumlusu Baktis,Güney Baktis Güney Baktis Sorumlusu ondan sonra kim var bu kurulda GÖK' ün içinde Güney Akdeniz Önderler Kurulu İlker ÇINAR :Şimdi tek Hakan Naimle geziyor şuanda Naim'in yanında takılıyor destek Mehmet ÜLGER :Başka kim var İlker ÇINAR :Bunun içerisinde Adana'davar Adana'da ki kilisede var Vedat var Kamil var Ramazan var daha geçen hani... o benim öğrencim işte ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER 6/22 Gazetede onunla ilgili röportaj vardı O bir gerçek bir olayda değil yani Hayali mi? Hayali bir olay yani şarapçının biri yani Ya benim kafam şuraya takıldı ya... gerçek Ruhi'lerin bu şeyi kim getirdi... o Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER nasıl oldu internet... İlker ÇINAR :Yo yo onu Cüneytlerden aldığı rapordu o Mehmet ÜLGER :Neyde Cüneyt Ateş... Cüneyt Ateş getirdi ne zaman getirdi Adil AKÇAY :Geçen sene yazın, yazın Mehmet ÜLGER :Niye internet ortamından gönderdiyse IP numarası yokmu Adil AKÇAY :IP numarası var Mehmet ÜLGER :Gönderdiği şeyi ıp numarası var... çünkü onun gönderdiği şeyi bulmamız lazım, ne dedi sana İlker ÇINAR :akecman34@yahoo.com Adil AKÇAY :Şifre miifre .. Murat GÖKTÜRKrŞifre vermesine gerek yok ya bulurum ben Adil AKÇAY :akecman İlker ÇINAR :akecman34@yahoo.com.tr Mehmet ÜLGER :Bunu nasıl şey yaptınız onu sen nasıl yorumluyorsun bu bir hedef göstermiş yani o adamın burdaki şeyini bunu kim yönlendirdi kim yaptırdı... Ruhi ABAT :Hı hı üstad afedersiniz kültür...islam şekil olarak nasıl cerayan etmiş ..o konuşma o diyalog nasıl geçmiş İlker ÇINAR :Şimdi bu Ruhi Polater Ruhi Polat ve bir isim zikrediliyor du Ruhi POLAT fakat burada o Ruhinin o zamanki Ruhi'nin olmadığı başka Ruhi'nin olduğu Mehmet ÜLGER :Başka Ruhi nerde var İlker ÇINAR :Başka Ruhiler de var diye şimdi burda benim dikkatimi çekti bu başka Ruhiler de lafı Mehmet ÜLGER :Hayır ben şunu söylim bu adam dikkati başka yere çekmek için bir oyun oynamış İlker ÇINAR :Elbet Mehmet ÜLGER :Ruhi Polat, Ruhi Polat var MHP nin içindeki bir eleman MHP ye sızıyor gruplara onlarda... o adam hedefi başka tarafa çekmek için aynı şey nasıl olsa benim üstümeden sayın işte alay komutanımız işte hocanın yönlendirmesiyle Mehmet Ülger alay komutanımız bu mektubu yazanda bu değil ne yazıyor Haydar YEŞİL :Yani İlker ÇINAR : Yani bir kaynaktan Mehmet ÜLGER :Yani tabi hepsini birbirine birleştirerek... sırasıyla geliyor ilk önce o var bak mektup geldi arkasından ikinci bir mektup geldi İlker ÇINAR :Hatta ben telefon numarası şeyi vardı telefon numarasından sonra aynı belki numaradamı bilemiyor bir hafta önce çıkmış bu mektup gönderilmiş yani aynı zamanda gerçekleşiyor bu Mehmet ÜLGER :0 şeyinen mektuplaşıyor yani 6/23 İlker ÇINAR :0 numara ordada geçiyor mektuptaki numara ama önce ben söyledim ona dedimki bu numarayı söylüyorlar dedim Ruhi ABAT rBenimle ilgil numara yok orda İlker ÇINAR :Benim kanaatim o yani Ruhi ABAT :Ruhi Polat'ın numarası İlker ÇINAR :Hatırlarsanız Ruhi Polat işte ben onu bilmiyorum bana dendiğinde böyle böyle diye ama sizin telefon numaranızdı bendede halen duruyor Mehmet ÜLGER : ¦ ¦ • Benim telefonum yok. hiç bi yede geçmiyor. İlker ÇINAR :Ben onu görmedim duydum ve o zaman dedimki hocam bakın bu nummara söyleniyor dedim o gün akşam söyledim size daha sonra böyle bir telefon ve numara çıktı ben onu diyorum gündeme geldi medyada böyle bir mektup gönderilmiş telefon numarası varmış ben diyorumki ogün bana o numara ben görmedim numarayı değilmi ya ben varsayım... peki, o zaman benim anlamadığım şu neden o zaman sizi ilişkilendiriyorlar Mehmet ÜLGER :llk baştan niye yaptın şimdi ben onu anlamaya... Ruhi ABAT :Bir neden bu işin içine neden karıştırılmak ihtiyacı hissedildi iki ncisi bu görüşmenin dönemi ile ilgili daha henüz hiçbirşey yok ortada hiçbirşey yoktur dolayısıyla burada size resim olayı vardır şu vardır bu vardır orada o resmi önünüze koyan kim ilker ÇINAR yani resim vardı Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER :Resmi ilk... Cüneytlerden duydum yılmazdan duydum İstanbulda duydum : Resmi sen hı hı :Resmi gördüm ben internette :Emanuel Başaran'ın yanına gittin dedinki Emanuel Başaran Bağış bu ismi bana gösterdi tanıyormusun dedi İlker ÇINAR :Bende tanımıyorum dedim :Tanımıyorum dedin :0 resmi ilk orda gördüm ondan sonra mektup muhabbeti başladı :İlk senin resmin koyulmuş internetteki resmin :Evet :Önünüze koyan Emanuel Başaran mı? :E.(Emanuel olabilir) Başaran :Emanuel Başaran ondan sonra süreç nasıl gelişti orda :Ben bunu tanımıyorum dedim ama tanıyorum gördüm :Yani tam olarak o resim ile ilgili ne söylersiniz :Bu olayları Malatya olayını azmettiren ve içerisinde olan biri olarak gösterdi : Tamam :Tamam o zaman onuda söylerler :İnternette olup olmadığını bilmiyorum :Hayır hayır neyi :0 resmin internette : Benim gösterdiği resmi mi ? :Evet daha sonra ben gördüm o resmi gördüm bu dedim :İnternette görme şansım olmadı çünkü ordan kaldırılmıştı ordan internete hiç Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR İlker ÇINAR 6/24 bakmadım Mehmet ÜLGER :Anladım İlker ÇINAR :Ondan sonra mektup olayı çıktı Ruhi ABAT :Hayır hayır orda biraz duralım Emanuel Başaran bu resmi benim resmimi ortaya koydu İlker ÇINAR :Sizin resminnizi ortaya koydu vesikalık resimi koydu ortaya bu fotoğrafçıda yapılmış bir resim gibi gösterdi Ruhi ABAT :Sonra ordaki diyalog nasıl geçti İlker ÇINAR :Bana o resmi gösterdiğinde ben dedim tanmıyorum sadece bu azmettirmiş bu yapmış bunuda tanıyormusun diye ortaya koymuş Mehmet ÜLGER :Neye dayandırdı bunu bu hangi argümanlara yaptırmış derken hangi argümanları kullandı sebepleri kullandı neye dayandırdı İlker ÇINAR : Misyonerlerin öldürülmesinden bu şahıs birinci dereceden suçludur gibidir o şeyle ..koydu Mehmet ÜLGER :Daha sonra şeydede bir konuşmanız vardı yanlış hatırlamıyorsam bu Cüneytler ile öbür bir yanınızda bi arkadaş daha söylediniz İlker ÇINAR :Ekrem var Mehmet ÜLGER :Ha Ekrem onlar ilede konuşmamız var dediniz onu tam olarak bir daha tekrar edebilirmisin İlker ÇINAR :Ekrem dediki ya bunlar dedi birilerinin üzerine yıkmaya çalışıyorlar acizane bir duygu ile söylüyor Mehmet ÜLGER :Hı İlker ÇINAR :Birilerinin üzerine yıkmaya çalışıyor Mehmet ÜLGER :Ha sen onu bildiğinden haberi yok dedin zaten... bunu yapan şey diyemedim o meşhur... hı hı neydi onun ismi Hasan Karakol... bilmem ney bilmem ney neydi herif ya birşey söyledin sen İlker ÇINAR :Hüseyin Kara Mehmet ÜLGER :Kaya değil Hüseyin Kaya'nın ismi zaten biliyoruz şeyin ismini bilmiyoruz dedin ... İlker ÇINAR :Bu olayı mesela Kripto And Kaos bunu anlat Mehmet ÜLGER :Anlatmıştın ..şey Yavuz şey .. İlker ÇINAR :Nizammış ney geliyor buraya bu Lübnan asıllı Mehmet ÜLGER :Lübnan asıllı İlker ÇINAR :Lübnan asıllı Arap kökenli ve Amerikan vatandaşı olan birisi, bu bölgede çalışma yapıyor bu konuyla ilgili olarak bütün bu argümanlara Cüneytlerden, Ekremlerden ulaştı Mehmet ÜLGER :Cüneyt mi söyledi sana Ekrem mi İlker ÇINAR :Ekremde bilgi verdi bana Cüneytte verdi Mehmet ÜLGER :Hım hım Ekrem in soy ismi ne İlker ÇINAR :Çelik Mehmet ÜLGER :Ekrem Çelik Cüneyt neydi adı Murat GÖKTÜRK: Ateş Mehmet ÜLGER :Ateş ha 6/25 İlker ÇINAR rBiitün bu belgelere bunlardan ulaştı ha Hakan'dan ulaşması imkansız Hakan hayatta Mehmet ÜLGER :Ondan sonra ondan sonra bir yorum yaptımı o adam nereye gitti şimdi İlker ÇINAR :Bu adam bu adam bu adam. Salam isminde ıraklı muhalif askeri kanattan birtane yüzbaşı var Mehmet ÜLGKR :Irak muhalifi İlker ÇINAR :Irak muhalifi bir yüzbaşı İncirlik hava üstünde bağlantıları var Mehmet ÜLGKR :Salam İlker ÇINAR :Salam hatta o zamanda gündeme geldi bu bununla birlikte çalışma yaptılar bu Salamın üzerine Salam mersinde görüldü Nusayri köyleri var arap Mehmet ÜLGER :Nusaybi köyleri İlker ÇINAR rOralarda görüldü oradaki işte istihbarat Mehmet ÜLGER :Bu Mersin'demi görüldü İlker ÇINAR :Mersinde görüldü onun üzerine gittiler fakat bulamıdalar onu tespit edemediler Nizamlan Nizam biş..en salamın bağlantısını ben İstanbul'dan aldım Mehmet ÜLGER :Öğrendin nerden İlker ÇINAR :İstanbuldan Mehmet ÜLGER :Kim var İstanbul'da İlker ÇINAR :Ekrem'den öğrendim Mehmet ÜLGER :Ha Ekrem şey İlker ÇINAR :Bunlar dediki bunlar bağlantılı dedi bu işi yürüten Kripto End Kaos'a çalışıyor Kripto End Kaos Dia ye bağlı bir örgüt dedi Mehmet ÜLGER :HaCİA İlker ÇINAR :CİA Mehmet ÜLGER :Dış istihbarat tamam ha İlker ÇINAR :Dia yeye bağlı dedi ve bunlar Hristiyan Evangelist Mehmet ÜLGER :Evangelist İlker ÇINAR :Bu kişiler daha sonra sizin .... kayboldular olaydan sonra yokoldular Mehmet ÜLGKR :Hayır biz o çalışmayı şey yaptıktan sonra bunlar isimle kayboldular ..hiçbir yere .. İlker ÇINAR :İstihbaratta bana geldi yani istihbarat burayla ilişkilendiripte Mehmet ÜLGER :Şeyi araştırmaya başlayınca İlker ÇINAR rİstihbarat burayla bir bağlantı kurupta bana sormadı hani bana Abdullah... sordu bunu yani bana dediki bir... Salam var dedi nerde dedi Murat GÖKTÜRK:Salam dükkânda... Mehmet ÜLGER :Ha ha İlker ÇINAR : Yani burayla bağlantılı olarak sormadı Mehmet ÜLGER :Ama istihbarat şeylerine gelmiş İlker ÇINAR :Gelmiş bilgi gelmiş onlara Salam dedi nerde ellerinde resimleride var Salam'ın resmide var Abdullah gilde salamın resmi var yani o kaynaklara bak o eğer ortak bir alışveriş olsaydı salamın resmine ulaşabilirdiniz Salamın resmi bende yok Nizamın resmi vardı bende 6/26 Mehmet ÜLGER : Verdin zaten bana İlker ÇINAR :Bu kişiyi bunlar tespit etti fakat bunlar şunu bilmiyordu bunlar dia yeye çalışan Kripto End Kaosa çalışan Malatya ile ilişiği olan bir yürütme yapmadılar soruşturma yapmadılar Mehmet ÜLGER :Sen şeyi biliyormusun burda birtanesi sanıklardan birtanesi herhalde sanıkmı tanıkmıydı emniyet müdürlüğüne işte ..düşüp kalktığını biliyordum diye şeyden bahssetti onunla ilgili emniyet bağlantısı ile ilgili birşey söyledilermi ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Yok hiç bilmiyorum :Fetullahçılar veya Saidi Nursi tarikatı şey bağlantısı :Yok yani burdaki olan bağlantıları saidi Nursi'nin kitaplarını okuyor filan bu olayları filan biliyorumda bu olaylar sadece benimle medyadan onlar duyduğum şeyler söylersem medyayı söylemiş olurum. Mehmet ÜLGER :Tabi tabi bende onu diyorum İlker ÇINAR :Ben onun üzerinde durmuyorum bu şeyler Mehmet ÜLGER :Medya bağlantısı olabilirmi medyayla daha önce işte hani emniyette çalışan birisi varmı ondan sonra buraya gelmiş bahsetmiştin sen ismini adam ın hatırlarsan neydi o adamın ismi ordanda buraya gelmiş O.Kayra'nin ilk kuruluş zamanında Martin Delyange zamanında. İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR işte ben burda Dolandıran çocuğu diyor şeyi dolandıran... Levent miydi neydi Ha Levent önemsiz ya o şeyede çalıştı ya Abdullah gilde çalıştı onunla Emniyette çalıştı onunla Şimdi onun emniyetle çalışmış Abdullah ile çalıştı biz onu emniyet olarak biliyorduk daha sonra Abdullah ile görüşmelerimizde Abddullah benimle o grubun Antakya toplantısında bi çekilmiş resmimiz var bu resmi Levent çekti daha sonra böyle böyle daha farklı kaynaklardan öğrendimki Levent hem oraya çalışmış hem oraya çalışmış onlara çalışmış yani şu anda aktif değil Levent hem çalışmıyor fakat bu konuyu araştırması için Naim Aksam görevlendirmiş onuda ifade edin yani ben onu anladım Naim Aksam görevlendirmiş fakat burda bir kişi daha var Emin mıhi Mehmet ÜLGER :Emin Mıhi ne Emin Mıhi görevi ney Emin Mıhi burdaki bu olaylarda tanık olarak gösterilmeye çalışıldı Haydar YEŞİL :Adam ogün hurdaydı zaten... İlker ÇINAR :Emin Mıhi'yi .. Muhammed Naim Aksam Mehmet ÜLGER :Emin Mıhi hurdaydı zatende Emin Mıhi'nin şeyini anlamadık İlker ÇINAR :Yalnız burda emin mıhiye bugünlerde Mit'te arıyor yani bugünlerde Emin Mıhi'yi MİT'te arıyor Mehmet ÜLGER :Emniyette mi arıyor İlker ÇINAR :Hepsi arıyor Mıhı'n üzerinde yoğunlaşıyorlar yani bu bir haftalık son bir haftalık konu Mehmet ÜLGER :Emin Mıhi yok şu an Adana'da demi İlker ÇINAR :Adanada kayıp Mehmet ÜLGER :Buraya gelmişti hurdanda kayıp oldu gitti hurdanda Adanaya gitti herhalde 6/27 öylemi İlker ÇINAR :Adanada kayıp Emin Mıhı'nın burada biz Emin Mıhı'nın Mehmet ÜLGER :Çözülse sorun yok İlker ÇINAR :Çözülse bu bir haftalık belki bir haftada değil Emin Mıhı'yı Hakan gilde sordu bana Emin'i görüyormusun filan diye daha sonra dolaylı yoldan ..direk gelip soramıyor Mehmet ÜLGER :Soramıyor İlker ÇINAR :Soramıyor ben o konuları kapattım yani onları o .. hatta şeyde soramıyor Abdullah bile bu konuları soramıyor yani yeni sordu bana bende yardımcı oldum fakat burda Emin MIHI çözüldüğü zaman Nizam'da çözülecek Salam'da çözülecek Emin Mıhı Yenicede oturuyor Mehmet ÜLGER :Yenice'de... İlker ÇINAR :Mersine bağlı Yenice Kasabası var Adanaya sınır yakın Emin Mıhı burda birşey tür... Mehmet ÜLGER :Muamma İlker ÇINAR :Bu işte ben % 100 ben onu düşünüyorum Mehmet ÜLGER :Parmağı var İlker ÇINAR ;Parmağı var Nizam ile bağlantılı olarak çalışan Salam'ıda bizzat yönlendiren kişi olarak düşünüyorum Ruhi ABAT :Peki bu Nizam ile Salam'ı yönlendiren diyebilirmiyiz İlker ÇINAR : Yardımcı olan yani rehber olan Nizama rehber olan Salam'a rehber olan Mehmet ÜLGER :Yani Emin Mıhı Adana nüfusuna kayıtlı Mersin nüfûsuna kayıtlımı yani ora yabancı değil buralı demi Türk Vatandaşı yani İlker ÇINAR :Türk Vatandaşı da aslı Suriye'ye dayanıyor Mehmet ÜLGER :Aslı Suriye Ruhi ABAT :Size göre bu olayı işleyen Nizam bi... mi? Mehmet ÜLGER :Nizam Ladin İlker ÇINAR :Abi bu iş nasıl oldu ben anlatayım bu işi temelinden alırsak satır aralarından kaçırdığımız şeylerde olabilir şimdi burada bu işin yapılacağını belilediler Mehmet ÜLGER :Burayı hedef gösterdiler İlker ÇINAR :Burayı hedef gösterdiler misyonerler hedef seçmeden önce burda bir fizibilite yaptılar Mehmet ÜLGER :Alt yapı çalışması yaptılar İlker ÇINAR edin İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Alt yapı çalışması yaptılar burda kim rol onayladı biliyormusunuz tahmin :...Ilk kurucusu kim : Martin De Lange mi? :Martin Martin Martinin kökeni nereye dayanıyor :Güney Afrikalı... :l nuili/. kökenli bir polis teşkilatından gelme denir değilmi :Evet evet :İşte burda burdaki çalışmayı yapan Martin gitti bütün çalışmayı burda şeyi dağıttı Leventleri filan bunlar hep birlikte çalıştı Mehmet ÜLGER :Martin alt yapıyı hazırladı diyorsun 6/28 İlker ÇINAR :Martin hazırladı işte bunu bu üçüncüsü ayın 12 de olacak olan mahkememdede sunuyorum burdaki olaylarda cinayetlerin işlenmesinde bu şekilde geliştiğini benim tehdit almamıda buna bağlayarak söylüyorum ben 200 sayfa iddianame sundum Mehmet ÜLGER :Öylemi İİker ÇINAR :Tabi canım burda Mehmet ÜLGER :Keşke getrseydin onları İlker ÇINAR ;Getirdim o belge var burda hep belge yani şimdi abi şunu söylim ben Mehmet ÜLGER :Teşkilatın buraya gelmesininmi yoksa cinayetle ilgili olarak Martin neyi... İlker ÇINAR -.Martin misyoner gibi geldi Martin misyoner değildi Mehmet ÜLGER :Nedir istihbarat elemanı İlker ÇINAR rİstihbarat elemanı tabi bizzat Mehmet ÜLGER :Amerikanın istihbarat elemanı İlker ÇINAR :Amerikaya bağlı istihbarat elemanı bunu kim gönderdi bunu OM gönderdi OM Kanalıyla geldi buraya Mehmet ÜLGER :OM.. şeyi İlker ÇINAR :OM... kanalıyla misyoner olarak geldi buraya Mersin'e geldi Mersin'de Kastındılar ile çalıştı Mehmet ÜLGER :Kastım lar İlker ÇINAR :Kastım şimdi Alman Martin Güney Afrikalı burda öldürülen Alman iş arkadaşı Kastım, Kastım nerede şu anda Kapadokyada Mersinde Kastımlar ile beraber çalıştı Mehmet ÜLGER :Martin İlker ÇINAR :Martin .. Bakın üç kişilerdi bunlar biri Trabzona gitti Rahip SANTORA cinayeti ben size anlatim bunlar ekipti bunlar dağıldı Mehmet ÜLGER :Ha oraya giden kim İlker ÇINAR :İsveç asıllı Magnus Person'du Mehmet ÜLGER :Magnus Person şey bir dakika İlker ÇINAR : Veneka (gibi bir şey diyor).. .Hanımın ismi Mehmet ÜLGER :Bir dakika yavaş yavaş git dur adam anlatıyor (Ruhi ile Mehmet aralarında tartışıyor dur adam konuşuyor diyor A4 kağıdı istiyor Ruhi) ilker ÇINAR Magnus nereye gitti Trabzon'a gitti Mehmet ÜLGER Mersin için Mersinin oraya üç tane şey koy İlker ÇINAR Bunların hepsi Mersindeydi Mehmet ÜLGER Önce Martini koy ortaya Martinin yanına Ruhi ABAT Şimdi Martin Kastım İlker ÇINAR Martın Kastım ve Magnus Mehmet ÜLGER Magnus kaç... İlker ÇINAR Bunların üçü misyoner olarak denk seviyede fakat geldikleri nokta ayrı Mehmet ÜLGER Nerden görevlendirildi bunlar on .. İlker ÇINAR On.. Mehmet ÜLGER Magnus Person İlker ÇINAR Ercson gibi Ruhi ABAT Bunlar Mersinde demi 6/29 :Bunların üçü Mersine geldi :Neresi kaç yd burda : 1993 senesinde Kastım geldiğinde Alman Alman yazalım KASTIM Alman :Kastım Alman, Alman yazalım hı :Hepsi köylü kurnazı bunların hepsi yani cin gibi :Magnus Magnus :İsveç İsveçli... Diyorki basına çıktıktan sonra diyorki :Magnus Almanmı değilmi :İngiliz kökenli :Eminmisiniz :Hepimizöyle biliyoruz :Adamda çok İngiliz tipi yokta :Amerikan vatandaşı... Güney Afrika kökenli Amerikan vatandaşı :Amerikan vatandaşı olduğuna dair bilgi yok elimizde :Önemli değil neyse evet :Mersinde 1993 yılında bu üçü geldi tamam :Nerden geldiler :Üçü ayrı ayrı noktalardan geldi hepsi kendi ülkesinden geldi :Güney Afrikadan mı Amerikadan mı :Abi olay çok farklı Magnus Magnusu anlatacam önce : Magnus :Magnusu anlatim Magnus 1994 senesinde 94 senesinde polis tarafından ofisi : Nerde :Mersinde kaçak yayınlar ele geçirildi Kürtçe propaganda :Kürtçe propaganda yayınlanıyor : Kürtçe propaganda yayınları ele geçti Magnus tutuklandı yurt dışına Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Ne zaman geldi :1995 de geldi :95 De tekrar Türkiye döndü Mersine :Şimdi Magnusun önünde hatırlarsanız birşey anlatmıştım bu PKK ya dolar çuvalın içerisinde oturmuş Peşmerge elbisesiyle bir resmini gösterdi bana demiştim hatırladınızmı bunu hocam :Hangı yıl demiştiniz 1994 demi :1994 De gitti 1995 geri geldi :Aynı yıl içerisinde geldiği yılmı bu baskın oldu :Aynı aynı yıl ofiside Mersinde neyse o önemli değil o zamanki ofis şimdi :1995 Hangi pasaport ile geldi :1991 de : 1995 Hangi pasaport ile geldi :Hayır hayır ben Ogün onun pasaportunu değerlendiremiyorum yani nedir diye Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR 6/30 bakamıyorduk 1991 senesinde harekat olduydu ya Kuzey İrak'a bu adam Haydar YEŞİL :..Komutanım aldıralım gelelim Mehmet ÜLGER :..Yarın akşam üzeri göndeririz bilgisayarda yazılacak ya İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Haydar YEŞİL İlker ÇINAR :Bu adam bakın bana bir resim gösterdi o zaman : Magnus :Magnus bunu ben hatırlarsanız size anlattım :Adem burdamı :Adem kursta komutanım :Birleşmiş Milletlerin parasını Mehmet ÜLGER :Kaçırdım ben ya Magnus ha İlker ÇINAR :Gitti geri geldi 1994 gitti 1995 geri geldi ofisinde kaçak yayınlar ele geçirildi Mehmet ÜLGER : 1995 geri geldi İlker ÇINAR :Fakat Magnus 91 senesinde bana ait bir resim gösterdi o dönemde ben bağlantıları söylüyorum resimde Magnus Peşmerge elbisesi giymişti Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Peşmerge Peşmerge Kamil MUSA'nın Hanımı Kati o dönem Resmi varmı sende Bende yok Kamil MUSA incil okulunun müdürü Tiranus'ta Nerde Tiranus'ta şu anda şeyi yapan İncil Okulu nerde Kapatıldı ya benden sonra Mersin zmir ben söyledim ya çıktım Ruhban Okulu...okulu açtılar diye diplomasıda yasak vermeye hakkı yok Milli Eğitim Bakanlığından onaylı değil şimdi Kamil'in hanımı Kati Magnus nerdeler Irakın Kuzeyindeler Mehmet ÜLGER :Kuzey Iraka gittiler ne zaman gittiler İlker ÇINAR : 1991 de harekat olduğu dönem Mehmet ÜLGER : 1991 de harekat olduğu dönem oraya gittiler İlker ÇINAR : Ve bunlar Mehmet ÜLGER :Ama 1995 de geldiler dedin İlker ÇINAR :Resim gösterdi bana Mehmet ÜLGER :0 zaman gitmiş 1991 de gitmiş Ruhi ABAT :Bak hele bu 1994 yılındamı Mehmet ÜLGER : 1991 Yılında gitti ıraka harekat yaptı ya şey 1991 yılında körfez krizinde :Bana 1991 de gittiğini anlyatıyor : 1991 de hocam anlatıyor :Anladım abi 1994 demi anlattı bunları sana :1994 de anlattı Mehmet ÜLGER :1994 de diyorki 1991 diyorki Kamil'in işte kimse o karısı kendisi şeye gitmişler Kuzey Irak'a İlker ÇINAR :Kuzey Irak'a gidiyorlar hatta başka... var İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT İlker ÇINAR 6/31 Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLCER İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Magnus Kamil, Kamil'in Hanımı Katye Kamil'in hanımı Katye Katy Kuzey Irak'a gitti Hemşire olarak gidiyor hemşire olarak gidiyor Hemşire olarak oraya gidiyor Harekatı kime yaptık peşmergeyemi yaptık yok Peşmergeye yapmadık PKK ya yaptık 1991 Bizim yaptığımız harekat değil o 1991 de çünkü... körfez harekatı yaptı Biz o dönem sınır ötesi bir harekat yapmışız o askeri şeyi bilmiyorum eee Fakat bu kişiler bu misyonerler orada görev almışlar biri hemşire olmuş biri başka birşey olmuş benim bildiğim Mehmet ÜLGER :Irakta görev alan misyoner İlker ÇINAR :Misyoner MAGNUS ne yapmış şimdi MAGNUS'un rolüne bakıyoruz bunların üçü bir arada MAGNUS bana anlattıyor diyorki bak diyor bu resim ajandasının arasından bir resim çıkıyor ogün MAGNUS ile biz ders çalışıyoruz aynı zamanda SAİ.. Ünüversitesi var açık öğretim orda Dona'dan ders alıyorum Dona Helista'dan, Dona'dan özel ders alıyorumki diplomayı açıköğretim gibi oraya gönderecek bunun yüzünden o ders yarım kalmıştı ünüversitedeki eğitim yarım kalmıştı daha sonra aldım ayrı... sonra ajandasından arasından resim gösterdi dediki bir baktım bu kim dedim dedi sensin bu peşmerge elbisesi puşiyi bağlamış şalvarı Barzaninin resmi nasıl aynı o resimde Mehmet ÜLGER :Evet İlker ÇINAR :Ve önünde bir çuval var bizim Mehmet ÜLGER :Dolarmı dağıtıyor İlker ÇINAR :Şeker fabrikasının çuvalı varya şeker çuvalı aynı onun inanın içinde balyalarınan para var yani ben gözlerimle gördüm bunu şimdi bu Mehmet ÜLGER rlrakta dolar dağıtmış yani İlker ÇINAR :Bu dedim ney bu dedi birleşmiş milletlerin parasıdır bunu dedi orda bulunan şeylere veriyoruz Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Hristiyanlaramı Kürtleremi veriyor :Hrristiyanlara değil PKK lılara veriyorlar. PKK lı üç tane PKK lı geldi o dönem MAGNUS'un evinde kaldı nerden geldi biliyormusunuz Tunceli Ovacıktan geldi Mehmet ÜLGER rOvacıktan :Evet :Üç tane PKK lı ne zaman o dönemde geldi :Hakan ile ben :Kimin evine geldiler :Hı şeyin evine geldiler Magnus'un evine geldiler Tarsus'ta mı ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER 6/32 :Mersin'de :Mersin'de ha :...Kastım falan ordalar... ben misyoner diyorum o zaman :Bilmiyorsun :Martin geldi : Martinde geldi oraya :Tabi :Martin Delange var Kastım var :Kamil var :Kamil var birde o üç tane PKK lı var Tunceli Ovacıktan gelen üç PKKlı :Üç tane PKK Iı bizzat PKK lı bizim toplantılara katılıyor Hakan ile biz müdehale ettik dedik ki bu biraz benim kanıma dokundu dedim ki PKK linin ne işi var dedim İstanbula gitmişler bunlar İstanbul buraya göndermiş bunlar bir hatta birşey daha söylicem o dönem PKK linin birini Yunanistandaki kampa gönderdiler Yunanistandaki bir kampa gönderdiler onuda anlatacam o ayrı bir PKK lı bu o dönemde gelişen birşey şimdi bu resim ne dedim bu dedi Birlleşmiş Milletlerin parası işte PKK lılara veriyorum ..PKK lılarda şeyin evinde kalıyor Magnus'un evinde kalıyor o evde Dinkhu Hangda var şimdi Denizli'de bu şahıs ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER dijital getirin İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR DİNK hu oda varmıydı orda Oda vardı He Bunu direk girelim abi Yav onları yazacam hocam Kaçırdık abi... Bende sana onu söylüyorum Oturalım Burda yani koyun çobanı gibi dinlemenin bir mantığı yok ki hocam ya da boş :Şimdi Magnus'u konuşuyoruz :Yok ben size anlatırım :Mehmet Altıntaş ben size anlattım Mehmet Altıntaş bugün Kürdistan Hristiyan Birliği'nin... Mehmet ÜLGER :Hocam onun başına şey yazıyoruz :Dur abi dur abi :Bir Malatya Katliyamı öncesi meydana gelen gelişmeler yazıyorsun :Dur abi aklım karıştı şimdi Magnus'u yazıyoruz •Sırasıyla yazıyoruz :Bir Hakan'ı arayabilirmiyiz Hakan'ı :Bana gelecekti bu... Mehmet ÜLGER :Telefonları çıkartalım telefonu üzerinde bulundurmayın oğlum asker Şeklinde görüşmelerin geçtiği, Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR İlker ÇINAR İlker ÇINAR :Hazırlayan Behnan Konutgan Nurettin Bülbül 6/33 Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR devlete verdiler Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER Haydar YEŞİL Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Haydar YEŞİL Ruhi ABAT :Bizim adamlar :Evet Prodüksüyon 5 yıl önce kurulmuş şimdi hayata geçiriliyor bu CD yi :Devlete verdiler satmışlar :Evet evet 1 milyon 800 liraya sattılar :Kaç tane demiştiniz :100 bin tane :100 bin tane :Hazırlayan Bible Security :Bakanın ismi neydi :Kürşat Tüzmen : Valla p... peki ha Pavulous adına :Pavulous yılı Pavulous Festivali yapılacak devlette :Finansmanını biz sağlıyoruz yani biz sağlıyoruz demi : ..Allah selamet versin :Dayanışmaya bak sözün bittiği yer derler ya :Ya bize ne ya :Adamın birisi şey yapmış kayıttamı şu an :Ha :Kapat şimdi boş yere zaman kaybetmeyelim şey yapmayalım şimdi Şeklinde görüşmelerin geçtiği, Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT :.. Yöneticisi ile ile :Birlikte :Toplantı yapılmış :1le :Birlikte değil :Ortak harrekat planı Mehmet ÜLGER :Yok bak Mersin'de ... bulunan... birlikte kaldığı evde şu virgülü sil ya Tunceli Ovacıktan gelen örgüt mensubu ve yöneticininde katıldığı bir toplantı yapılmış Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER Örgüt mensuplarını evindede misafir etmiş Yav onu sil bir toplantı yapmış Allah Allah Toplantıyı Hamit Beyin söylediği gibi şey yaparsak yapılmıştır Bu evde bir süre barındırırlmıştır. Ovacıktan gelen yapılmış ayrıca şunu sil bu evde bir süre barındırılmıştır buraya yazıyorsun ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Burda şeyin resimede var Hakan'ın :Aşağı geç şimdi burdan başka Magnus ne oldu Magnus oraya şey... :MAGNUS bunları İstanbul'a gönderdi ama biz itiraz ettik yani o zaman hani bizde iyi niyetli Hristiyanlar da olduk ya o dönem Mehmet ÜLGER :Şurdan bir yastık ver bakim hı hı İlker ÇINAR :İyi niyetli Hristiyan olduk ya 6/34 Ruhi ABAT :Şimdi misyonerlerin.. yerli misyonerlerin Mehmet ÜLGER :.. Şeyi yapacaz ya hocam bir saniye İlker ÇINAR : 11 Maddelik bir Mehmet ÜLGER :Kimi gönderdi 3 PKK lıyı İstanbul'amı gönderdiler İlker ÇINAR :Bunlar sadece onu göndermediler şeye de gönderdiler Yunanistanada Mehmet ALTUNTAŞ'ı gönderdiler Urfalı Mehmet ÜLGER :Dur dur barındırılmıştır daha sonra satır başı aşağıya in daha sonra bir boşluk bırak İlker ÇINAR :Alt yapıyı hazırladılar oraya gönderdiler Mehmet ÜLGER :Daha sonra Angus İlker ÇINAR rMagnus Mehmet ÜLGER :Magnus Angus diye yazdırıyoruz ha ha Magnus Ruhi ABAT ;Magnus ve beraberindekiler Mehmet ÜLGER :Yok yok beni dinle bir saniye daha sonra Magnus bu üç PKK lıyı bu üç teröristi İstanbul'a niye gönderdi İlker ÇINAR istanbul'a niye gönderdi bilemiyorum Mehmet ÜLGER :İstanbula :Ama şu oldu :Ne :Biz itiraz ettik 11 madde hazırladık ve Magnusa Kamil'e o dönem toplandık biz bir araya geldik ben dedim ki hatta lider olarak bendim söz hakkımız yoktu ama sadece onların terörist olmasından dolayı Hakanda var bu işin içerisinde Hakan o zaman evli ben bekarım Hakanı Hakanla gidiyorum kalıyorum evinde diyorum yani bunlar gelmemeli yani Haydar YEŞİL :Şöyle diyelim komutanım toplantıya katılan bazı misyonerlerin PKK İdarin toplantılarına katılmalarından rahatsız olman üzerine Mehmet ÜLGER :Üzerine diyelim bir saniye daha sonra Magnus toplantıya katılan üç teröristi şey toplantıya katılan yerel Hristiyan temsilcileri nin yerel Hristiyan temsilcilerinin itirazları üzerine üzerine üzerine İstanbula İstanbula İlker ÇINAR tGönderdi Mehmet ÜLGER :İstanbula gönderdi :İsa Karataş'ın yanına gönderdi :İsa mı :İsa Karataş : İstanbula İsa Karataş'ın İsa Karataş'ın görevi ne :İsa Karataş Behnan Konutgan'ın köylüsü aynı zamanda bu .... Mehmet ÜLGER :îsa Karataş'ın yanına gönderilmiş aç parantez İsa Karataş'ın yanına gönderilmiş dedin ya parentez aç ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mardinli Dur dur bir saniye aç parantez aç Mardinli olan Mardinli Behnan Konutgan'ın köylüsü Mardinli olup Bahnan Konnutgan'ın köylüsü Aynı zamanda Kapsam Gazetesini çıkartıyorlar 6/35 Haydar YEŞİL :İstanbulda Kapsam Gazetesi İlker ÇINAR :Kapsam Gazetesi Hristiyanlar ile ilgili hatta o dönem bende muhabiri oldum bana sarı basın kartı Mehmet ÜLGER :Halen Kapsam Dergisi çıkıyormu :HaIen çıkıyor : Gazete : Kapsam Gazetesi'nin :Çukurova muhabirliğini yaptım :Gazetesini çıkarmaktadır :Hı hı hı :Bir tarafı Süryani bir tarafı Ermeniymiş : Kapat kapat yanına göndermiş Ermeni Süryani kökenli :Behnanmı şey... :Bir tarafı Ermeni bir tarafı Süryani :Ulan burdada Karataş var :Şimdi Behnan Süryani :Behnan Süryani Karataş :Karataş ise kırma melez :Bir dakika hocam Konutgan varya surda hocam gerek yok ya rBehnanı niye diyorsun :Onun yanına gönderildi fakat onun yanına bir kişi daha gönderilecek bir adam ilker ÇINAR Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Haydar YEŞİL Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT İlker ÇINAR onuda söylicem Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR :Göndermiş daha sonra bu şahsın yanına bir PKK lı daha :Mehmet Altuntaş bugün PKK nin içerisinde olan evraklarını ben gönderdim Mahmur diyorum şey Haydar YEŞİL :Yunanistan İlker ÇINAR :Yunanistan'da ki kampa ben o zaman internet filan yoktu faksı ben çektim Yunanistan'a PKK kampına Mehmet ÜLGER :Yanına göndermiştir İlker ÇINAR îisâ Karataş'ı göndermiş bende gerekli evrakları Tarsus'tan Kürt., diye bir sendika vardı Mehmet ÜLGER :Göndermiş göndermiştir de göndermiştir de Haydar YEŞİL :Orayı kapat İsa Kartaş Mehmet ÜLGER rGöndermiştir de yav dur altta boşluk bırak hocam boşluk bırak bir daha ha aynı yer Ruhi ABAT :Aynı yermi Mehmet ÜLGER :Aynı yer halen terör örgütü mensubu dağ kadrosunda, dağ kadrosundamı şeydemi Bu İngiltereye geçti şey oldu bi Afrika Bi Afrika aynı yıl halen de hocam PKK sil hele aynı yıl aynı yıl 1994 de Aynı yıl ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER 6/36 Aynı yıl Urfa nüfûsuna kayıtlı Mehmet Altıntaş Urfa nüfûsuna kayıtlı Mehmet Altıntaş'ı gönderdi Nüfusuna kayıtlı bekle Mehmet Altuntaşı Yunanistana örgütün Yunanistan ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER kampına İlker ÇINAR :Kuşadasından Mehmet ÜLGER :Altuntaş'ı Kuşadası üzerinden Kuşadası üzerinden Yunanistandaki eğitim kampına Gönderdi Üzerinden Yunanistandaki eğitim kampına göndermiştir Magnus gönderdi Magnus Magnus İsaya gönderdi onuda İsa gönderdi Yunanistandaki Eğitim kapına göndermiş eğitim kampına göndermiştir de Eğitim kampına göndermiştir İsmide Mavro,Mavro ,Mavro Mavro diye ben duymadımki Eğitim kampına göndermiştir parantezi içerisinde Lavrinmi lan lavrinmi Öyle bir kampa göndermiş Bilmiyor ya birşey o şey yarın başka bir kamp olur, olmaz .. kamp Kayıtlı PKK nin siyasi kanadı Boşver ya onuda bilirler kardeşim boşver sen onu şey etme .. ... Mehmet Altuntaş Nasıl İngiltereye geçecek ben evraklarını gönderecem Yenimi şimdi mi? Yok yok o dönem bana telefon açarsa Neyse geç bundan başka birşey varmı bununla ilgili birşey Şimdi bir Kapsam Gazetesinin muhabiride Hı :Kapsam Gazetesinin Çukurova Muhabirliğimde yapıyorum aynı zamanda ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet Altuntaş'ı TİKA'nın yanına gönderdik TİKA bunu şeye gönderdi Yunanistana gönderdi Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Mehmet ÜLGER X3 Adil AKÇAY Murat GÖKTÜRK Mehmet ÜLGER Adil AKÇAY Sunuda ekleyelim Neden PKK lı üzerine benzin döküp kendini yakıyordu Şimdi sıra neye geldi şu şeyde Komutanım bununla ilgili yazı yazacağımız var Trabzon'a Kürtçe değilmi Hı hı Ofisi kapatılmış ofisi kapatılarak kendisi sınır dışı edilmiş Tutuklanmış sınır dışı edilmiş 6/37 ilker ÇINAR Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Adil AKÇAY Mehmet ÜLGER Adil AKÇAY Mehmet ÜLGER İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Ruhi ABAT Mehmet ÜLGER Adil AKÇAY Mehmet ÜLGER Adil AKÇAY Mehmet ÜLGER Adil AKÇAY X3 Adil AKÇAY X3 Adil AKÇAY Haydar YEŞİL Adil AKÇAY Haydar YEŞİL Adil AKÇAY X2 İlker ÇINAR :Ofisine şey geçti daha sonra Kayraca :Martin : Martin geçti :Onun .... :Dur tamam :Tespit edilmiş .. yakalanarak tutuklanmış sınır dışı edilmiş :Fakat :0 şeyi düzeltte :Dosya kağıdında .... :Onların hepsi işte .... :Zaptı fazla biraz benim evdeki :Tak tak daktilo gibi vurduğunuz için diyorum :Ha :Şeyi şu şeyi bir kaydır sen :Tamam bunu aşağı ...alalımmı komutanım götürümmü..... İstiyorsan flash verim Flash.....iptal edin komutanım şeyi yukarı koyabilirsin yetişirmi : Kabloları, yeteşiyorsa sorun değil :Sen onları köşeye koy ben çıkarınca alırım... o köşeye... al lan... :...1983... :19 83 doğru komutanım :Tamam ..çaylarımızı getir... :Geleceğini söyledi :Sen anlatta biz ona göre yazdıralım :Kastım, Magnus Martin bu grupta yarım kalan işlerini tamamlamak için o amaçlı gelerek yaptığı söylediler Ruhi ABAT :Şu anda geliş sebebini söylediği ha oraya geliş sebebini Alman asıllı Kasten Alman asıllı Kasten Martin Delangel De Lange yarım kalmış işlerini yarım kalmış işlerini... geldiğini ifade etmiştir kasten'den sonra virgül atabilirmisin evet Adil AKÇAY Ruhi ABAT Adil AKÇAY Ruhi ABAT Adil AKÇAY İlker ÇINAR :Pardon ikisi bir arada olursa daha iyi olur hocam :Birleştiririz onu :Yer değiştirimi gitmiş gelmiş olur : Birde şu 1999 199 onu :994 :Bu Altuntaş vardı PKK lı onun evrakları vardı kişi aynı zamanda Hristiyan Misyonerle tanışmışlığı var bir Misyonerlik Hristiyanlık temeli almış bu kişi, kişinin evrakları o kampa gönderildi fakslandı o dönem Adil AKÇAY :...Mardin'e gelelim X 2 :Bu şeyi Urfa'lı dediğiniz Ruhi ABAT :Urfa nüfusuna kayıtlı Mehmet Altuntaş şuraya girelim abi kayıtlı oraya girelim kayıtlı Misyoner eğitiminden geçmiş ha tamam... üzerinden Yunanistana geçmiş ha... 6/38 PKK nin siyasi kanat sorumlusu olmuş .. gönderilmiştir X2 İlker ÇINAR Ruhi ABAT Adil AKÇAY Ruhi ABAT Yunanistanamı gönderildi evrakları Yunanistana gönderildi Noktayı atla abi Tamam :Efendim öngörülmüştür Mehmet Altuntaş'ın evrakları Yunanistan'a gönderilmiş daha sonra Magnus tarafından X2 İlker ÇINAR Ruhi ABAT Haydar YEŞİL Ruhi ABAT İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR :Evraklardan kastınız ne :Evraklardan bu bir çanta bıraktı bana çantanın içerisinde :Daha sonra :Mersin'den Yunanistan'a faksla :Mersin'den Yunanistan'a faksla gönderildi :Bu belgeler içerisinde kendi biyografisi vardı gazete kupürü vardı :İçerik :Kendisini yakmak istediği benzin döktü üzerine bu Altuntaş yakmak istedi kendisini gazete kupürleri kendisinin ajandasını bana bıraktı çantasının içerisinde X2 İlker ÇINAR verdim .... Adil AKÇAY X2 İlker ÇINAR Ruhi ABAT :Burda baskı gördüğünü ispat delil maksatlımı mülteci olarak sığınmak için :Gazeteden kesilmiş bazı notlar vardı işte bazı notlar onuda sendika başkanına isterseniz o şeyin arasına parentez açıp onları yazabiliriz Belgeler olarak Belgeler olarak Resmi evrak olarak açıklarsanız daha iyi şuraya geçilim abi ondan sonrası şimdi Altıntaşı tamaladık, Magnusuda tamamladık, Magnus kimde... İlker ÇINAR :0 dönem Mersindeki gelişmeleride takip edelim şimdi PKK lılarınan bir ilişkimiz kalmadı gördük hatta itiraz ettik hatta Kilisede PKK linin olması Ruhi ABAT :Onuda yazdık İlker ÇINAR :Daha sonra bizim bu çıkışımızdan sonra ne oldu dağıldı Kamil İzmir'e gitti... İzmir'e gitti şimdi Denizli'de Ruhi ABAT :Bir saniye abi İlker ÇINAR :Kim kaldı orda Ruhi ABAT :Mersin Protestan Kilisesinde, Mersin Protestan Kilisesinde PKK lılarınan olan ilişkiden PKK lılar ile olan ilişkiden rahatsız olunması sonucu Haydar YEŞİL :Ekip dağılmıştır :Ekip dağılmış ekip dağılmış, bu ekip dağılmıştır :Ekipten :Bu ekipten bu ekipten :İsa kendi bünyesine aldı beni :İsa Karataş :Ben onun ağzından anlatıyorum ya :İsa Karataş nereye gönderildi :Kimi Ruhi ABAT Haydar YEŞİL Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR 6/39 Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT X2 Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Ruhi ABAT birlikte Adil AKÇAY Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Haydar YEŞİL Adil AKÇAY Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Haydar YEŞİL İlker ÇINAR İsa Kartaş nereye dağıldı İsa Kartaş İstanbulda Hayır anladık Mersindeki ekip dağıldı Evet Bu ekip nereye gitti Amerikaya Kamil Musaoğlu İstanbul İstanbula bir dakika İzmire Kamil Musa nereye Musaoğlu değil lan Musa Hatta Musaoğlunuda kullanıyor Kamil Musa Hatta belgelerinde Musa olarak geçiyor Nereye gönderildi İzmire Korili ile beraber Korrilinin ismi neydi ZİNK HO ZİNK HO Musa ve ZİNK HO ZİNK HO ZİNK HU ile birlikte çift O ZİNKHOO ile : O zaman... : Tabi tabi birlikte birlikte ha evet : Bende :Cep telefonu... :Gönderildi :Gönderildimi gittimi •İSa Karakaşı yazacazmı •Isa Karakaş Dursun abi :İsa Karakaş... İzmire :Onlar diyerleri :İki tane kızı ... Cornelia ve İrem o dönem onların yerine geldi :Ha gönderildi yerlerine de :İkiside Cornelia İsviçre :Tamam Cornelia ve :İrem rCornelia nereli :İsviçreli :İsviçreli Cornelia İsviçreli İren neydi :İren :İren :N ile yazılıyor Türkçedede İrem olarak var :Çakmadır muhtemelen bu isim :Şimdi isa İsa Karataş o nedenle Mersinde yardımcı olan kişiyi Sarı Basın 6/40 Kartı Gönderdi bölge muhabiri olaraktan bundan sonra sen dedi bizdensin dedi, girişim daha çok askeriyeden ayrılmışım varya onlarda etken oldu dedi bizdensin güven aldı oda çünkü benim o faksı PKK kampına fakslamam yardımcı olmam bir şekilde itirazın onlar için iyi olmadığı benim için iyi olmadığı... da daha sonra yardımcı olmam onların hoşuna gitti Anladım bura tamam Bura tamam şimdi burdan şeye geçelim orda kim kaldı Katsın ile Delange var Martin var Kayra/yı kurdu abi bunlar 1993 yılında... Hayır hayır ileriki dönemlerde 1995 İkinci söylediği giriş ama Kayrayı ileriki bir tarihte kurdular Kayra diye bir şirket oluştu Misyonerlik faaliyetleri devam ediyor Ruhi ABAT :Bu süreci müteakiben : Martin Delange ile kim : Kastım : Kastım kurdu :0 değil ya Mersin de onun kurulumda... var iki üç kişi var Kayranın Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT X2 İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR X2 İlker ÇINAR X2 Adil AKÇAY İlker ÇINAR Ruhi ABAT kuruluşunda X3 Ruhi ABAT X3 Ruhi ABAT :Ben onu bir ara şey yaptımda :Bu süreci müteakiben Mersinde Kayra şirketi kuruldu :Yani yani :Mersinde. Mersinde Martinin Martinin öncülüğünde Kayra şirketi kuruldu şirketini kurdular şirketini kurdular evet abi İlker ÇINAR :Daha sonra bu Kayra şeye Kinvangettiye yol arkadaşlığı etti onun şirket kurmasında yardımcı oldu Kayra, Kayranın kurucuları Martin... Ruhi ABAT İlker ÇINAR kurdular Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Adil AKÇAY İlker ÇINAR :Şirketi ordamı kurdular burdamı kurdular :Adanada Adanada kurdular...Tarsustada kurdular burdada Kayra şirketini :Ondan sonra :Kayra, Kayaraya bağlı olarak Kayradan ayrı değil :Tamam biliyorum :Tikvası kurdular danışmanlık dil danışmanlık merkezi :Bir yan kurul niteliğindemi diyelim ona ne diyelim :Kayranın yan kolu diyelim :Yan kuruluşu olarak :Tikvas (tam olarak anlaşılmıyor) :Kayranın bir tür yan kuruluşu olarak Tikvası Tikvası kurdular evet abicim :Thilman Geske Tikvasda hizmet etti :Şunu yazarsak daha uygun olmazmı o şunun ne iş yaptığını öğren diyor ya :Dİ1 6/41 Haydar YEŞİL :Dil tercüme bürosu İlker ÇINAR :Dil tercüme bürosu Ruhi ABAT :Dil danışmanlık İlker ÇINAR :Danışmanlık tercüme bürosu Adana, Mersin ve Malatya Adil AKÇAY : Malatya Ruhi ABAT :Malatyaya gelme... Adil AKÇAY :Dil yabancı dil şeyi değilmi Ruhi ABAT :Dil tercüme ve danışmanlık İlker ÇINAR :Dil öğrenmek isteyen gençler pratik amaçlı gidiyor tercüme yapmak... Ruhi ABAT :İşlerinin Haydar YEŞİL :Zekayinin kızının adı İlker ÇINAR :Zaten Zekayinin kızının ve oğlunun adı ordan geliyor aslında ordan gelmiyor Kayra İncilde şeysiz karşdıksız sevgi Kayra Kayrasıyla sizi seviyor Haydar YEŞİL :Aşk İlker ÇINAR :1960 larda çok kullanılan bir kelimeymiş Türkçede Türkçe bir kelime karşdıksız anlamında X2 :Abi şimdi bak olay .. şey yapmayalım İlker ÇINAR :Evet Yok gelecez daha bu Trabzona gidecek daha bu adam orda Santo X2 :Tilman GESKEmiydi bu şeyin başındaki... adam İlker ÇINAR :Tilman GESKE getirildi X2 :Başınada Tilman GESKE getirildi İlker ÇINAR :Başınada Tilman GESKE getirildi rahmetli (ha ha ha hah ha gülüyorlar) ama tezgahı yapan Martin, Martin... kendi adamlarını kullanıyor... oluşturuyor zemini hazırılıyor şimdi bu Magnusu Trabzona gönderelim yoksa unutacaz X 2 :Gönderelim abi İlker ÇINAR :Şu andada orda Haydar YEŞİL :Şuraya not alırmısın alacaz diye X 2 : Tamam abi İlker ÇINAR : Magnus şey Magnus 1999-2000 yılları arası kayıp Magnusun nerde olduğunu bilmiyoruz fakat Magnusu 2000 senesinde ben Akademide gördüm. Akademideyken evlenmiş çocukları olmuş iki tane çocuk İzmire geldi ben Trabzona Haydar YEŞİL :Hocam bir ara onların içinde bulundu Adil AKÇAY :Evet belli zaten Haydar YEŞİL :Ha ha ha İlker ÇINAR rTrabzondayım dedi Trabzondayım 2000 senesinde Ruhi ABAT :Başa gelelim abi bu arada sırra kadem basan Magnus bir süre izini kaybettirdi izini kaybettirdi daha sonra daha sonra İlker ÇINAR :Trabzona yerleşti Ruhi ABAT :Trabzona yerleşti Trabzona yerleşti evet abim İlker ÇINAR :2 Sene önce Trabzon Of tan bir binbaşı aradı dedi bu Magnusu söyledi burda misyonerlik faaliyetleri çok bir zemin hazırlayalım konferanslar filan o dönem hızlıydı konferanslar vardı ya halen orda yani 6/42 Ruhi ABAT :Trabzona yerleşti Haydar YEŞİL :Kurduğu şirket şey varmı orda. bunun İlker ÇINAR :Yok bilmiyorum da ama şey kültür merkezi Ruhi ABAT :Güvenlik Kuvvetlerinin Güvenlik Kuvvetlerinin dikkatini çeken Magnus dikkatini çeken Magnusun Magnusun misyonerlik yaptığı anlaşıldı büyük yazıyorsun Adil AKÇAY :Anladım İlker ÇINAR :Maili var bizde Ruhi ABAT :Yaptığı anlaşıldı yaptığı ortaya çıktı yaz İlker ÇINAR :0 toplum M., varya onunu içinde mailide var mail adresi Ruhi ABAT :Ortaya çıktı tamam evet abi halen Trabzonda İlker ÇINAR :Trabzonda Ruhi ABAT :Halen Trabzon'da bulunan Magnus İlker ÇINAR : Yalnız Magnusun bir özelliği vardı ooo islam üzerine araştırma yapıyordu yani bu... X2 :Aynı zamanda İslam üzerine Ruhi ABAT :Türkiyeye geldiği günden itibaren Türkiyeye İlker ÇINAR :İleriki bir dönemde Santora cinayeti Fetullahçı bir Ruhi ABAT :Türkiyeye geldiğinden itibaren Adil AKÇAY tGeldiğinden itibaren Ruhi ABAT :Ha geldiğinden itibaren diyorsun İlker ÇINAR :Ben onu oluşturulmuş gözüyle bakıyorum ona yani ordaki bağlantıları o kurmuş Ruhi ABAT :...Kültürasyona... Kültürasyona... Kültürasyona zemin hazırlamak amacıyla Haydar YEŞİL :Şeyde muhafazakar birileri Rahip Santorayı öldürüyor bu adamda İslam üzerine araştırmalar yapıyor Adil AKÇAY :Bugün Hürriyet Gazetesini okudunuzmu Haydar YEŞİL :Evet Adil AKÇAY :Ergenekonun karargahı şey demiş Rum Patrikhanesi demiş Haydar YEŞİL :Şey bilir o zaman Türk Adil AKÇAY :Patrikhanenin içinde İlker ÇINAR :Neyin karargahı Adil AKÇAY :Ergenekonun İlker ÇINAR :Bu hangi Patrikhane Türk Ortadoksunmu Adil AKÇAY :Türk Ortadoksun Haydar YEŞİL :Sevgi Erenerolun İlker ÇINAR :Sevgi hanımda çok görüştüğüm birisi Ruhi ABAT :Şuanda sağlam duran birisi, hazırlamak amacıyla Haydar YEŞİL :İslam üzerine araştırmalara başladı Ruhi ABAT :Dur... abi... zemin hazırlamak amacıyla İslami Cemaatler İslami Cemaatler hep İlker ÇINAR :Bu özellik... Ruhi ABAT :İslam İlahiyatçısı İslam İlahiyatı hakkında hakkında araştırmalar yaptığı 6/43 görülmektedir görülmektedir tamam... bulunan Magnusun Adil AKÇAY Ruhi ABAT Haydar YEŞİL İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR oyuncak fabrikası Adil AKÇAY Ruhi ABAT İlker ÇINAR Hamit İlker ÇINAR Hamit İlker ÇINAR Hamit : Üsteki dursun mu abi :Hı Magnusun devam ediyoruz üstadım :Şey diyebiliriz işte burda Rahip Santoranında :Onu ordan son işte son iki yılda olan olaylar üzerinde :Peki bu adamın şeyi İstikbali Formasyonu nasıl :Magnusunmu :Hı hı çok eğitimlimi adamın bıranşı :Bu Antrapolog asıl mesleği Antrapolog sanat İsveçte oyuncak fabrikası :Ayakta duracaksan şöyle çevireyim... :Yok yok hayır hayır :İsveçte bu ahşap oyuncaklar var ahşap oyuncaklar onun... : ... Süsüdür onlar :Zaten... gelecez birazdan :Aslen aslen :Şimdi niye geldim şeye biliyormusunuz :Aslen Antropolog a büyük ha Antropolog olan Magnus bir toplum mühendisi gibi bir toplum mühendisi gibi İlker ÇINAR :Babadan kalma bir fabrikası var Hamit :Bir toplum mühendisi gibi çalışmış Karadeniz Bölgesinin, Karadeniz Bölgesinin en iyi en iyi İlker ÇINAR Hamit Haydar YEŞİL Hamit Haydar YEŞİL 27(K) kişi aynı zamanda Yunanistana gönderildi En iyi etnik 2000 yılları hatırlarsan Etnik Siyasi Komplo Teorilerini uygulamıştır... :Karadenize örgütün PKK nin için ha ondan sonra Trabzonda bir takım eylemler şeyi halkı tahrik etmeye yönelik Adil AKÇAY Hamit Adil AKÇAY Haydar YEŞİL Adil AKÇAY Haydar YEŞİL gibi Ruhi ABAT Adil AKÇAY Ruhi ABAT olaylar esnasında Adil AKÇAY Ruhi ABAT vardı .. .Şey yüksek olunca... Peki bu Karadenizde Yunanlı... Başkanlığındaki yapılan Papaz ziyaretleri... ...O 2003 de filan olmuştu Yıllar olarak 2000 den sonrası şimdi şeyin söylediği Hamitin söyledi Trabzona ..Hopaya geçti Trabzon vakıası Ha ordar bencede bunların Yunanistana gönderilmesi lazım... Rahip Santora :2(KK) li yıllarda cereyan eden rDevammı hocam :Devam ediyoruz abi 2000 li yıllarda... cereyan eden bu olaylar esnasında bu :Hocam bi bakabilirmisiniz :Olaylar esnasında olaylar esnasında o Yunanistandan gelen o papaz gezileri 6/44 Hı hı Trabzon Karadeniz bölgesi Ha İşte o bu dönemde oldu Magnus ile birlikte gelişti Daha önce yerine koyamadığımız şeyler vardı ya işte bu altları doldurulacak ilker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR Ruhi ABAT İlker ÇINAR olanlar Ruhi ABAT :Bu dönemde onu nasıl adlandıralım İlker ÇINAR :Bu dönemde rum köylerine Adil AKÇAY :Eski Rum köylerine İlker ÇINAR :Rumca konuşan Ruhi ABAT :Eski Rum köyleri cereyan eden bu olaylar esnasında Hadim Rum köylerine evet abi devam ediyorsun İlker ÇINAR :Rum Köylerine gidildi ordaki gençler oradaki gençler bulundu ve bunlar İstikbal vaadiyle işte kendi orjinlerinin Rum olduğu Pontus olduğu dönemleriyle bunlar şeye gönderildi Yunanistana ve burdaki gençlerin birçoğu işkence gördü orda Ruhi ABAT :Kaç tane genç gönderildi İlker ÇINAR :Bu 1998, 1999, 2000 tarihleri arasında Ruhi ABAT :Tamam 2000 li yıllar İlker ÇINAR :2000 li yıllar yani bu dönemler Ruhi ABAT :Rum köylerine giderek bi saniye üzerine... eğitim kökeni üzerinde ajitasyon merkezli örgütleme faaliyetleri yapıldı daha sonra daha sonra Antrapoloji uzmanı olan Magnus ...dini ve siyasi konuların içerisinde grupların içerisine sızdırma yoluyla nüfuz etmiş nüfuz etmiş bir KAOS ORTAMI için gereken zemini hazırlamıştır burada yapılan protestolardan yapılan protestolardan azınlıklara yönelik azınlıklara yönelik şiddet eylemleri şiddet eylemleri şeklinde ..(OVME) başta olmak üzere emperyalist ülkelerin emperyalist ülkelerin ...... rapor etmiştir Magnus, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kaçtane genç gönderdi İlker ÇINAR :2700 Ruhi ABAT :Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan vatandaşı olan 3000 civarında Yunanistan'a mı gönderildi İlker ÇINAR :Yunanistana gönderildi Ruhi ABAT :3000 Bin civarındaki genci rum asıllı oldukları gerekçesiyle ve istikbal vaad ederek bir takım vaadlerde bulunarak gerekçesi ve vaadler ile kandırarak umut tüccarlığı yaparak Yunanistana göndermişlerdir NOT: İlker isimli şahıs 00.40.18 ile 00.42.51 dakikalar arasında telefon görüşmesi yaptığı için karşı ses alınamamıştır. İlker ÇINAR :Merhaba kardeşim benim... numaram çıkmadımı numaram çıkmadımı sende (gülüyorlar)... kardeşim naptın ya kafa dağınıkmı... çıkacaz kafanı yorma çıkacaz çıkacaz o bu bilinçli yapıyorlar hee senin dernek başkanımda aldılar albayıda sen yemin etmedin demi ölmeye öldürmeye aman ha baksana sana birşey soracam şu bizim CORNELYA vardı ya... bunun ikisimi sınırdışı edilmişti yoksa birimi hangisi cezası neydi... CORNELYA alındı İREN sınır dışı edilmişti 6/45 bende öyle hatırılıyorum ikisimi birisimi terörmü ben ya her neyse biliyorumda biliyorumda ha şey yapamadım hangi yıldı sınır dışı edilişi sınırdışı edilişinden bahsediyorum. 1996 da demi yani Magnustan iki yıl sonramıydı Magnustan iki yıl sonra oda sınır dışı edildi iyi zaten biz hurdayız hocayı... hı hı hı iren İsveçli CORNELYA yok aklıma geldide yazı yazıyordumda notlarıma onu tam hatırlayamadım onu sordum ha Dünya Sağlık Örgütünden oluşuyor değilmi o anladım, anladım tamam aman ha... sonra ben seni tutmayayaım bak kardeş şeyi soracam EMİN MIHI Yenicede oturuyor EMİN MIHI bunu bir şey yapıver ya EMİN MIHI ile MIHI EMİN MIHI Yenicede kayıp bu tamam mı kayıp ama şey gil varya şu kızın ismi neydi ya Hristiyan Martin gile Kastım gile Takılan onunla komşular o civarda önada bir bakıver ye tamam... tamam oldu hadi görüşürüz hadi öptüm hadi kolay gelsin sağol Ruhi ABAT :Şimdi bu Yunanistana gönderilmiş Yunanistana gönderilen gençlerden işkence görenler Haydar YEŞİL :Deşifre programlarına çıkartacan İlker ÇINAR rBirkaçını çıkarttılar bu olay daha sonra medyaya yansıdı Misyonerler alıp götürüyor diye Yunanistana götürüyorlar fakat Yunanistanda zor şartlar altında, şuna dikkat çekmediler bunlar egitelerek buraya gönderiliyor gönderilecekler denmedi oraya götürülüp medya bu yönünü ele aldı işkence görüyorlar zor şartlar altındalar bir yere gitmelerine izin verilmiyor çıldırıyorlar kampa sokuldular gibi ele alındı değerlendirildi asıl konu onların kimler tarafından ne amaçlı götürüldüğüydü konuşma yapan çocuk genç onu buna dikkat etti bunu gündeme getirdi ogün fakat devamı gelmedi kestiler programı Ruhi ABAT :Problem neydi abi onu bir anlayalım İlker ÇİNAR :Problem ordan kaçanların bir kısmı demişki bizi serbest bırakmıyorlar burdaki sosyal yaşam şartlarımız hiçbirşeyimiz yok çok ağır bize işte Hristiyanlık ile ilgili ve siyasal olarak verdikleri eğitimlerde baskı var yani o baskılara dayanamayan kişiler biraz daha duygusal olan insanlar tepki vermiş kaçmayı göze almış kaçmış Ruhi ABAT :Ancak büyük umutlar ile umutlar ile gönderdikleri gençler orada zorla eğitilmeye Haydar YEŞİL :Değiştirilmeye zorlandılar Ruhi ABAT :Zorla eğitilmeye zorlandığı İşkencelere mağruz kaldığı Haydar YEŞİL :İşkence derken Ruhi ABAT :İşkencelere mağruz kalmış derken Adil AKÇAY :Onları sorğulamışlardır Ruhi ABAT :Tabi tabi maruz kaldığı Sosyal Tecride tutulduğu kısaca uygulanan, uygulanan Sivil Harbin Sivil Harbin bir kısmı oradan kaçmayı başarmıştır kaçmayı başararak... Şeklinde görüşmelerin geçtiği tespit edilmiştir. > Bahse konu ses kayıtlarında bahsedilen hususlar ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flash bellek içinde yer alan belgelerin birçok noktada benzerlik arz ettiği, hatta bazı noktalarda birebir örtüştüğü tespit edilmiş olup, —Özet olarak bu benzerliklere bakılacak olursa; 6/46 Belgelerde; Behnan Konutgan isimli şahıstan çıbanbaşı olarak bahsedildiği, Tek, Silas, Bitinya, Gök, Kürdistan Hristiyan Birliği, Bağımsız Misyonerler Gurubu, Güney Akdeniz Önderler Birliği isimli yapılar arasında konsensusa varıldığı belirtilmiş ve Konsensüs Yönetim Kurulu ibaresinin altına Behnan Konutgan'ın adı yazıldığı, Ses kayıtlarında da; Behnan Konutgan ile ilgili olarak; Türkiye'ye gelen tüm misyonerlerin kendisinden onay aldığı, yeni bir yapılanmaya gidilmesi için de kendisinden onay alınması gerektiği şeklinde beyanların bulunduğu, dolayısı ile belgeler ile ses kaydının benzer nitelikte olduğu belirlenmiştir. Belgelerde;Na\m Akşam isimli şahsın misyoner olduğu, Zirve Yayınevi cinayetinin istihbaratını topladığı, eşinin Amerikalı olduğu, İncirlik hava üssünden hiç çıkmadığını, Alevi Arabi olup Kürt Kilise Programında da yer aldığı şeklinde hususlara yer verildiği, Ses kayıtlarında CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı ihbar mektubu içeriğinde; "...Misyoner cinayetinden sonra basında Mehmet Ülger ve yanında bu olayla ilgili isth. Ş.Md. J.Bnb. Haydar Yeşil ile ilgili olarak medyada (İnternet, Gazete vb.) bu olayın azmettiricisi olduklarına dair haberler çıktıktan sonra Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil kendilerini J.Gn. K.lığına karşı temize çıkarmak için II J.K.lığında görevli bazı personeli Fettullah Gülen grubu üyesi gibi gösterip bu haberlerin bu personeller tarafından basına verildiği ve kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığına dair raporlar tanzim ederek J.Gn. K.lığına göndermişlerdir. Bu konu ile ilgili olarak Yeşilyurt İlçe J.K.lığında görevli Uzm. J.Çvş. Aykut Saka'nin bizzat II J.K.nının makam odasında Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından ifadesi alınmış ve bu uzman çavuşa kendisinin Fettuhlahçı olduğu söyletilmiş ancak kendisinin bu grupla olan ilişkilerinden dolayı pişman olduğuna dair ifadesi alınmıştır. İfadenin devamında ise J.Per. Kd. Bçvş. Mehmet Ali Tanrıöven, J.Kd. Bçvş. Müjdat Onur, J.Bçvş. Murat Göktürk, J.Bçvş. Hüseyin Karakuş. J.MIy. Üçvş. Recep Çırak. J.Kd. Çvş. Engin Suiçmez ve Uzm. J.III. Kad. Çvş. Alpaslan Ünal'ın Fettulah Gülen grubu ile ilgili bağlantılı oldukları halen bu personellerin Malatya ilinde bulunan bu gruba ait çeşitli evlerde yapılan toplantılara katıldıkları konusunda sayfalarca ifadesi alınmıştır. Bu ifade J.Gn. K.lığına gönderilmiş ve bu ifadede İsmi geçen personeller ifadeyi veren Aykut Saka hariç tamamı J.Gn. K.lığı tarafından Şüpheli/Sakıncalı kategorisine alınmışlardır. Bu personellerin çoğu bunu bilmektedir. Bunların ifadeleri alındığında bunu herhalde söylerler. Hatta Aykut Saka hakkında vermiş olduğu bu ifadeyle ilgili olarak J.Gn. K.lığı Askeri savcılığınca ifadesi alınmış ancak kendisi ile ilgili bölümü her ne hikmetse kapatılmış bu personel hakkında hiçbir yasal işlem yapılmamış ve Şüpheli/Sakıncalı kategorisine bu personel alınmamıştır. Aykut Saka J.Gn. K.lığı Askeri Savcılığına ifade vermeye 6/48 gideceği zaman Mehmet Ülger tarafından IIJ.K.lığına çağrılmış ve odasında Ruhi Abat, Haydar Yeşil'inde bulunduğu bir ortamda yaklaşık iki saate yakın konuşmuşlar ve bundan sonra Aykut Saka J.Gn. K.lığı Askeri Savcılığına ifade vermek üzere Ankara iline gitmiştir..." şeklinde Aykut Saka üzerinden yapdan faaliyetlere ilişkin Ayrıntdı iddiaların yer aldığı görülmüştür. Soruşturma kapsamında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları ve teslim ettiği belgeler ile ihbar mektubu içerisinde yer alan hususlar birlikte değerlendirildiğinde, yapılan faaliyetlerin yukarıda ayrıntılı olarak izah olunan örgütsel faaliyetlerin bir parçası olduğu sonucuna ulaştırmıştır. > Konuya ilişkin belgeler incelendiğinde; ~Dini/ Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellek içersinde yer alan dijital belgeler arasında yer alan Unallocated Clusters-Offset 638713856 isimli Aykut Saka'nın ifadesinde ismi geçen şahıslardan ibaresi ile başlayan word belgesinin içeriğinde; Özgür Birdal (Ömer oğlu 1979 İstanbul-Beyoğlu doğumlu, Kayseri-Kocasinan-Erkilet Hastek Mh. Nüfusuna kayıtlı)'ın 2(K)7 yılı atamalarıyla Muğla' ya atandığına ilişkin bilgiler bulunmuştur. Mehmet Ali Badak (Abdullah oğlu 1981 Sarıcakaya doğumlu Eskişehir-Mihailgazi-Sarıcakaya ky. Nüfusuna kayıtlı)'ın Malatya-Merkez-Yeşiltepe Ahmet Parlak İlk Öğretim Okulu'nda bilgisayar öğretmeni iken 2008 yılı Ocak ayında istifa ettiği, kendi adına pasaport (Eskişehir'den 22 Ocak2008 tarihinde TR-U 351255 numaralı pasaport) aldığı, yurt dışına (İngiltere) çıkacağı, babası Abdullah Badak'ın Eskişehir (Vişnelik Mahallesi Taşköprü Caddesi no:3 Tlf: 02222260059)'de ikamet ettiği, SSK dan emekli maaşı aldığı, su deposu tamir işleri yaptığı öğrenilmiştir. 27 ŞUBAT 2008 Ali Oral şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmüştür. Belgenin teknik özelliklerine bakıldığında; son kaydeden kısmında "IKLIM-8-" ibaresinin olduğu, belgenin oluşturma tarihinin belge içeriğinde belirtilen tarih olan 27/02/2008, son kaydetme tarihinin ise 25/08/2008 olduğu tespit edilmiştir. ""Bahse konu belge ile ilgili olarak Deniz Uygar (İlker Çınar) 14.03.2011 tarihinde verdiği ifadede; "...Bu belgeyi hatırladım. Belgenin hazırlanışı esnasında ben yoktum. Belgenin teknik özeliklerinde belgenin yazarı olarak geçen 'user' isimli kullanıcı hakkında bilgim yoktur. Belgeyi son kaydeden 'IKLIM-8-' isimli kullanıcı ile ilgili olarak ise yukarıda detaylı olarak bilgi vermiştim. Ben belgeyi yapmış olduğumuz bir çalıştay toplantısı esnasında Haydar Yeşil'in Mehmet Ali Badak ile ilgili yapmış olduğumuz görüşmeler sırasında gösterdiğinde gördüm. Belgede ismi geçen Aykut Saka'nın 2005 veya 2006 girişli, göreve yeni başlamış bir uzman çavuştu. Aykut Saka hakkında gece geç saatlerde evine yabancı kadınların gelip gitmesi ile ilgili çevrenin şikayeti üzerine disiplin soruşturması açıldığı için ifadesi alınmış. Toplantı 6/49 esnasında Aykut Saka'nın ifade alma tutanağını da görmüştüm. Orda da bu belgede ismi geçen şahısların adlarının yazılıydı. Aynı zamanda Aykut Saka ile ilgili olarak Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil bana 'AYKUT SAKA'NIN FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ İLE İLİŞKİLİ OLDUĞUNU' söylediler. Bir önceki belgede ve yine Aykut Saka'nın ifadesinde Mehmet Ali Badak'm isminin geçmesi. Aykut Saka'nın da bana Fethullahçı olarak tanıtılması yapılan bu çalışmanın yine Misyonerlerin Gülen Cemaati ile ilişki içerisinde bulunduğunu göstermek amacıyla yapıldığını düşündürdü. Belgede ismi geçen Özgür Birdal isimli şahsı tanımıyorum. Fakat bu şahsın da isminin Aykut Saka'nın ifadesinde geçtiğini gördüğümü hatırlıyorum. Belgede ismi geçen Ali Oral isimli şahıs da Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbaratta Şube Müdürlüğünde Teknik Astsubay olarak görev yapmaktaydı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. —Haydar Yeşil Savcılık ifadesinde belgelerin teknik özelliklerinde yer alan "IKLIM-8-" isimli kullanıcı isimi ile ilgili olarak; "IKLIM-8-" kullanıcı isminin bilgisayarının adı olup olmadığını hatırlamadığını, şahsi bilgisayarının Toshiba olduğunu, bilgisayarın isminin de "IKLIM-8-" olabileceğini, ancak laptobunun harddiski bozulduğu için harddiskini değiştirdiğini, kapasitesini arttırdığını beyan etmiştir. —Malatya 2 nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından 04.04.2011 tarihinde CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen Uzm. J. Çvş. Aykut Saka hakkında "Siyasi Faaliyette Bulunmak" suçundan 19 Aralık 2008 tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara ilişkin soruşturma evrakları incelendiğinde; Bahse konu evrak arasında Aykut Saka'nın, Haydar Yeşil tarafından 31/03/2(X)8 tarihinde ifadesinin alındığı, ifade tutanağında ifadeyi yazan şahsın Ali Oral olarak belirtildiği, ifade tutanağının başlangıcında Aykut Saka'nın 11/02/2008 tarihinde verdiği ifadeye ek olarak ifadesinin alındığının belirtildiği görülmüştür. Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen Unallocated Clusters-Offset 638713856 isimli Aykut SAKA'nın ifadesinde ismi geçen şahıslardan ibaresi ile başlayan vvord belgesinin oluşturma tarihinin Aykut Saka'nın ilk olarak ifade verdiği tarih olarak belirtilen 11/02/2008 tarihinden sonraki bir tarih olduğu, yine belgede ismi geçen Ali Oral'ın Aykut Saka isimli şahsın ifadesinin yazılmasında görev aldığı, Malatya 2 nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığınca hazırlanan 31/10/2008 tarihli Aykut Saka isimli şahısla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, Aykut Saka'nın ifade özetinin verildiği kısımda Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen belge içeriğinde ismi geçen Mehmet Ali Badak ve Özgür Birdal isimli şahısların isimlerinin yer aldığı belirlenmiştir. —Yine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellek içersinde yer alan dijital belgeler arasında yer alan Unallocated Clusters-Offset 638517248 isimli vvord belgesinin içeriğinde bulunan ORTADOĞU HRİSTİYAN BİRLİĞİ başlığı altında; "NOT: GİZLİ 'Sevgili kardeşlerimiz. Ortadoğu Hristiyan Birliği 2. Olağanüstü Genel 6/50 Kurul Toplantısını' 16-17 Ağustos 2008 tarihlerinde Antakya'da gerçekleştirmiştir. Toplantıda katılımın yüksek olması birliğe olan güveni ve bağlılığı ortaya koymuştur. Bu nedenle katılımcı olarak bulunan veya brifing sunusu göndererek katılımı bereketleyen tüm kardeşlere teşekkür ederiz. Çalıştay olarak gerçekleştirilen toplantı iki ana antet olarak değerlendirilmiştir. Bu antetler 'Teşkilatlanma ve Genel Değerlendirme' hususundaki öngörülerdir. TEŞKİLATLANMA ANTEDİ:Tüm pitoresk birimler (Lokal kiliseler, mobil kiliseler vb) İçtüzüklerini Ortadoğu Hristiyan Birliği içtihadına göre belirleyecektir. Alacakları kararlar yönetimsel yapı açısından TEK'i bağlamayacaktır. TEK sadece hukuksal yürütmeyi sürdürecektir. Bu yürütme Ortadoğu Hristiyan Birliği yönetimine bağlı olarak gerçekleşecektir. Mevcut yapılarını ve organizasyonlarını yenilerken Ortadoğu Hristiyan Birliğinin danışmanlığına başvurulacaktır. Birlik her türlü desteği verecektir. Kürdistan Hristiyan Birliği 'nin yapılanmasında ve teşkilatlanmasında görev almak isteyen kişilerde aranan özellikler; Ortadoğu Hristiyan Birliği'nin belirlediği kriterlerde belirtilmiştir. Bu birlikte aktif görev almak isteyen kişilerin veya grupların 9 Kasım 2008 tarihinde yapılacak toplantıdan önce başvurmaları gerekmektedir. GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ: Malatya'da gladyo tarafından hunharca bir şekilde işlenen cinayette şehit edilen kardeşlerimizin kanları Rab İsa Mesih 'in kanı ve ruhuyla birleşmiştir. İşlenen bu cinayetin araştırılması ve incelenmesi için oluşturulan bağımsız komisyon raporunu açıklamıştır. Bu raporda cinayetlerin perde arkası taranmış ve sonuç olarak bilgimize sunulmuştur. Elde edilen verilerde en dikkat çekici olanı bu cinayetlerin sadece Türk gladyosu ile gerçekleştiğidir. Geniş bir skalanın ürünü olarak ortada bırakılmaya ve karartılmaya çalışılan bu cinayetler uluslararası bir örgüt olan ve Ergenekon adı da verilen ayrıca misyonunu tamamlamış çetenin ürünüdür. Bu çetede görev yapan kişilerin özlükleri belirlenmiş olup isim listesi ekte verilmiştir. Bu katliamın aydınlatılmasında emeği geçen Tarsus'ta çalışmalarda bulunan Levent Ercan Geleğen 'e ve Malatya 'da partneri olarak ortak çalışmalarda bulunduğu arkadaşı Mehmet Ali Badak'a teşekkür ederiz. Levent Ercan Geleğen ve Mehmet Ali Badak (Bilgisayar öğretmeni) bu cinayetlerin aydınlatılmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Onların yaptığı çalışmalarda bu cinayetlerin tek sorumlusu halen görev yapmakta olan ve Ergenekon ile bağlantısı bulunan gladyonun memurlarıdır. Bu memurlar Mersin'de planladıkları senaryoyu Malatya gladyosu ile sahneye koymuşlardır. Bu cinayetlerin aydınlatılması için gladyodan gelebilecek tüm tehdit ve tehlikelere karşı direnmişlerdir. Levent E. Geleğen Mersin gladyosu tarafından tehdit edildiğini ve susturulmak istendiğini ses kayıtları ve görüntülerle belgelemiştir. Levent Ercan Gelegen'in gladyonun içinde olarak görünmesi veya onlara hizmet ediyor gibi bir görüntünün olması sizler tarafından düşündürücü olarak algılanmamalıdır, bu sadece Mersin ve Malatya gladyosu için sofistike bir projeksiyondur. Levent Ercan Geleğen 'in bağımsız araştırma komisyonuna verdiği destek ve cinayetlerin aydınlanmasındaki katkıları onun önceki olumsuz durumunu da ortadan kaldırmış olup onun korunma hakkını vermiştir. Rab İsa Mesih'in yüce lütuf ve esenliği sizinle olsun. Ortadoğu Hristiyan Birliği Yönetim Kurulu Adına" 6/51 şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir. Belgede dosyamız şüphelisi Levent Ercan Geleğen ve şüpheli Aykut Saka'nın ifadesinde geçtiği belirtilen Mehmet Ali Badak isimlerinin bulunduğu, şüpheli Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından sahte olarak hazırlandığı belirtilen belgenin içeriğinde Mehmet Ali Badak isimli şahsın misyonerler ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı belirlenmiştir. "Bahse konu belge ile ilgili olarak Deniz Uygar (İlker Çınar) 14.03.2011 tarihinde verdiği ifadede; "Bana göstermiş olduğunuz belgeyi hatırladım. Belgenin teknik özelliklerinde yazan ve son kaydeden kısmında yer alan "IKLIM-8-" kullanıcı ismi, Malatya İUandarma Komutanlığında yapmış olduğumuz laboratuar çalışmaları esnasında Haydar Yeşil'in kullanmış olduğu sedef kaplama Toshiba marka dizüstü bilgisayarda oluşturulan belgelerin teknik özelliklerinde geçen kullanıcı ismidir. Bu belge sözde misyonerlerin düşüncelerini ve yapmış oldukları çalışmalarla ilgili düzenledikleri raporları yansıtmaktır. Aslında böyle bir belgede rapor da yoktur. Bu belge istihbarata karşı koymak amacıyla düzenlenmiş sahte bir belgedir. Ayrıca belgenin bir özelliği de Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan Zirve Yayınevi davasında maktullerin avukatlarının da gündeme getirmiş olduğu cinayetin Ergenekon Örgütü tarafından işlendiği tezine paralel olarak Misyonerlerin de bu düşünceyi taşıyanlarla aynı kanaatte olduğunu gösteren bir belge olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bu manipülasyon amaçlı istihbarata karşı koyma tekniğidir. Belge Malatya Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Jandarma Karakolunda yapmış olduğumuz laboratuar çalışması esnasında hazırlanmış bir belgedir. Belge içeriğinde geçen ORTADOĞU HIRİSTİYAN BİRLİĞİ, KÜRDİSTAN HIRİSTİYAN BİRLİĞİ adında herhangi bir yapılanma veya teşkilatlanma yoktur. Bu tamamen laboratuar çalışmaları esnasında ortaya koyduğumuz gerçekliği olmayan yapılardır. Yine belgede ismi geçen Mehmet Ali Badak isimli şahsı tanımıyorum; ancak bu şahsın Misyonerlere bilgi aktardığı ile ilgili istihbarat raporu düzenledik. Belgede Levent Ercan Gelegen'in isminin geçmesinin nedeni ise bu şahsın Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili ifade vermiş olması ve isminin aynı zamanda Jandarma ile birlikte anılıyor olmasını temizlemektir..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur. -Konu ile ilgili şüpheli Haydar Yeşil'e CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadede "IKLIM-8-" kullanıcı isminin kendisinin bilgisayarına ait olup olmadığı, bu belgeyi ne amaçla hazırladığı, nerelerde kullandığı, Mehmet Ali Badak'ın kim olduğu sorulduğunda; "...'IKLIM-8- kullanıcı ismini bilgisayarının adı olup olmadığını hatırlamadığını, ancak düzenlenen belgenin tamamının İlker Çınar tarafından kendisine getirildiğini ve kendisinin bilgisayarına atıldığını, düzenlemesini de kendisinin bilgisayarında yaptığını, çünkü şahsi bilgisayarının toshiha olduğunu, bilgisayarın isminin de 'IKLIM-8- olabileceğini, hatırlamadığını ..." beyan ettiği tespit edilmiştir. —Konu ile ilgili Haydar Yeşil'e CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadede, aynı flash bellek içerisinde bulunan "Unallocated 6/52 Clusters-Offset 638713856" isimli belge incelendiğinde belgenin oluşturulma tarihinin 27.02.2008, son kaydetme tarihinin 25.08.2008, yazanın "user" ve son kaydedenin "IKLIM-8-" isimli kullanıcı olduğu, bu vvord dosyasındaki "Aykut Saka'nın ifadesinde geçen şahıslardan" ibaresi ile başlayıp "Ali Oral" ibaresi ile son bulan içeriğinde "Özgür Birdal" ve "Mehmet Ali Badak" isimli şahısların da adının geçtiği tek sayfadan ibaret belge ile ilgili Aykut Saka isimli şahsın ifadesinde yönlendirme maksatlı sivil şahısların isminin geçip geçmediği, bu ifadelerin kim tarafından ne amaçla alındığı, Aykut Saka'nın ifadesinde geçen isimlerin tarafından hazırlanan belgede geçmesinin özel bir anlamının bulunup bulunmadığı sorulduğunda; "Başla okunan metnin bir kısmının İlker Çınar'ın getirdiği bilgilerden yapıldığını, ilker Çınar'ın bilmemesi gerektiği halde kendilerinin de İlker Çınar'dan şüphelendiğini, bu isimleri buna vermiş olabileceği diye düşündüklerini, Mehmet Ali Badak'ın Aykut Saka'nın görüştüğü öğretmen olduğunu, İlker Çınar'ın bunu dahi bildiğini, işkillendiklerini, Aykut Saka ile ilgili ihbarda Aykut Saka 'nın bekar evinde kalan biri olduğunu, evine hırsız girdiğini, laptobunu aldığını, laptobunda da bazı kız arkadaşlarıyla evinde yaptığı çekimlerin olduğunu, çekimlerin kızların bilgisi dahilinde yapıldığı anlaşıldığını, hırsızın evinden sadece laptobunu aldığını ve daha sonra Aykut Saka ile alakalı bu çekimleri DVD'ye kaydedip, şikayette bulunduğunu, o dönem itibariyle Namık Kemal Boran Albay'ın görevli olduğunu, bu soruşturmayı da kendisine verdiğini, soruşturmanın sonucunda fiillerin suç olmadığının anlaşıldığını, konunun kapatıldığını" beyan ettiği belirlenmiştir. Malatya 2 nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığının Aykut Saka ile ilgili CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği evrak arasında yukarıda Haydar Yeşil'in ifadesinde belirttiği Aykut Saka hakkında evinde uygunsuz davranışlarda bulunduğu ve çevreyi rahatsız ettiği ile ilgili açılan disiplinsizlik soruşturmasına ilişkin evrakın yer aldığı, bu konuda Haydar Yeşil'in ifadesinde belirttiği gibi Aykut Saka'ya herhangi bir ceza verilmediği, ancak soruşturmanın bizzat Haydar Yeşil tarafından yürütüldüğü, bahse konu bu soruşturmanın, Aykut Saka hakkında açılan diğer bir soruşturma olan "siyasifaaliyette bulunmak" suçu ile ilgili yürütülen soruşturma ile aynı döneme denk geldiği tespit edilmiştir. —Aykut Saka hakkında açılan Siyasi Faaliyette Bulunmak suçu ile ilgili askeri savcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınan Mehmet Ali Tanrıöven isimli şahsın 15/10/2008 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2 nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığında alınan ifadesinde; "Aykut Saka 'nın dönemin İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger'in yönlendirmesi ile, kendisi ve birkaç arkadaşı hakkında yalan bilgiler verdiğini, Mehmet Ülger'in sevmediği personeli karalamak için Aykut Saka 'yı kullandığım, Aykut Saka ile bir kez olsun oturup konuşmuşluğunun olmadığını, bu olaylar yaşandıktan sonra Aykut Saka 'yı kendi odasına çağırdığını, yanında bir de bu olaya şahit olan personel olduğu bir ortamda Aykut Saka 'ya kendisini tanıyıp tanımadığını sorduğunu, Aykut Saka 'nın da kendisini tanımadığını beyan ettiğini, bunun üzerine Aykut Saka'ya neden tanımamasına rağmen kendisi aleyhine mektup yazdığını ve iftira attığını sorduğunu, Aykut Saka'nın da 'konuyu alay komutanımız biliyor, 6/53 onunla görüşün' diyerek hızlıca yanlarından uzaklaştığını" beyan ettiği belirlenmiştir. ""Aynı soruşturma ile ilgili ifadesi alınan İsmail Ayduslu isimli şahıs 14.10.2008 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2 nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığında alınan ifadesinde; "// Jandarma Komutanlığı bünyesinde aşırı sağ veya sol grupları takip eden ve onlar hakkında istihbari çalışmalar yapan ASAI' adında bir birimin bulunmakta olduğunu, bu birimde çalışanların genellikle sivil olarak çalıştıklarını, böyle bir birim olmasına rağmen Aykut Saka 'nin neden bu tür bir görevde çalıştırıldığına bir anlam veremediğini, Mehmet Ülger'in Fethullah Gülen grubuyla ilgili olarak elde ettiği bilgileri üstlerine aktarmak yerine içtima alanında alakasız askerlere bağırarak anlattığını, Mehmet Ülger'in mesleki geleceği ile ilgili olarak bazı avantajlar elde etme düşüncesi ile bu şekilde davrandığını, Mehmet Ali isimli öğretmenin Aykut Saka 'dan Mehmet Ülger'i Zirve yayınevi cinayeti ile irtibatlandıracak isimsiz bir mektup yazmasını istemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, isimsiz bir mektubun herkes tarafından yazılabileceğini" beyan ettiği tespit edilmiştir. 17. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili gönderilen ihbar mektupları, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları, aramalar neticesi şüphelilerden elde edilen belge ve dijitaller, Gölcük Donanama Komutanlığında ele geçen belgeler, düzenlenen ses kayıtları ve diğer delillerden, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Mehmet Ülger ve ekibi tarafından söz konusu eylemin, başta AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) olmak üzere Fethullah Gülen Cemaatine yıkmak suretiyle davanın görüldüğü Mahkemede davadan ziyade misyonerliğin yargılanmasının sağlanması için ciddi şekilde faaliyetlerde bulunulduğu tespit edilmiş olup, bu faaliyetler kapsamında; > Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından bazıları olay öncesinden başlamak suretiyle olay sonrası da birçok kişiyi yasal olmayan gerekçelerle önleme dinlemesine aldırarak dinledikleri, hatta bu konuda 8-12 Ocak 2007 tarihleri arasında Jandarma Okullar Komutanlığında düzenlenen, Murat Göktürk ile Adem Gedik'in de katıldığı değerlendirilen Özel ASAF kursunda, Malarya ilinde yapılan bu yasal olmayan dinlemelerin ve Murat Göktürk'ün bu konudaki faaliyetlerinin örnek çalışma olarak gösterildiği, Zaten bu kursun akabinde de Malatya İl Jandarma komutanlığı tarafından misyoner gruplar ile ilgili PİF (Planlı İstihbarat Faaliyetleri) kapsamında Yaşam-01 adıyla 16/01/2007 tarihinde bir çalışma başlatıldığı, bu çalışmanın daha sonra Mehmet Ülger'in Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında verdiği brifingte kullandığı, İhbar mektubu ekinde gönderilen listede iletişim tespitleri yapılan kişilerin Yaşam 01, Dönüş 01 KOD adlı istihbari plan çerçevesinde değerlendirilerek telefonlarının dinleme altına alındığı, 6/54 Bu çerçevede dinlenenlerden özellikle Ahmet Güvener, Angus William, Behnan Konutgan, Yılmaz Çakar, Hüseyin Aslanpençesi, Ruhi Polat, Veysel Şahin, maktul Necati Aydın, Tilman E. Geske'nin eşi Suzanne Geske, Gökhan Talaş, Hüseyin Yelki, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın telefonlarının genellikle Organize Suç Örgütü, Tarihi Eser, Uyuşturucu, DHKP/C, PKK/KONGRA GEL, Silah gibi bu kişilerin ilgileri olmayan suçlar nedeniyle dinlenilmesinin dikkat çekici olduğu, bu dinlemeyi yapan makamların dahi dinlenen kişilerin bazıları ile iltisaktı olduğu, yapılan dinlemelerin tamamının önleme dinlemesi olduğu, talep yazılarında genellikle Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in imzalarının bulunduğu, tüm bu yasal olmayan dinlemelerin özellikle Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in görev yaptığı tarihlere denk gelmesinin de ayrıca dikkat çektiği, Dinlenen kişilerden özellikle, sanık konumunda bulunan Hüseyin Yelki ile şüpheli konumunda bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın telefonlarının bu kişilere tam olarak güvenilmemesi; müdahil Suzanne Geske, müşteki Yılmaz Çakar, Gökhan Talaş ve Uzm Çvş. Hüseyin Aslanpençesi'nin ise olayla ilgili ne bildiklerini öğrenmek ve şahısları kontrol altında tutmak, bu kişilerin kendi bilgileri haricinde hareket etmeleri halinde gerekli tedbirleri almak ve gerektiğinde müdahale etmek amacıyla dinlenildiğinin değerlendirildiği, Bu yasal olmayan dinlemeler ile, olay sonrası Örgütlü olarak yürütülen faaliyetlerde devletin imkan ve kabiliyetleri kullanılarak dinlemelerin yapıldığı, bu vasıtayla da olayın yönlendirildiği ve olayın aydınlatılmasının engellenmeye çalışıldığı anlaşılmıştır. >Aynı şekilde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarından da, Mehmet Olger ve ekibi tarafından Zirve Yayınevi Cinayetini özellikle AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak, kendilerini bu durumdan soyutlamak ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkmasını sağlamak amacıyla dezenformasyon faaliyetleri kapsamında, değişik zamanlarda başta Malatya ili Merkez ve Yeşilyurt ilçesinde olmak üzere Mersin ili Silifke ilçesi Taşucu mevkii ve Konya ili Ereğli ilçesinde birçok kez bir araya gelinerek sahte raporlar, belgeler ve ses kayıtlarının hazırlandığı, hazırlanan bu rapor ve belgelerin bir kısmının Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Mahkemeye savunma amaçlı olarak gönderildiği, bu istihbarat raporlarıyla cinayeti işleyen ve azmettiren şahısları kurtarmaya, cinayetin AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaatinin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği izleniminin oluşturulmaya çalışıldığı, bu çalışmalarla adeta yargılamanın devam ettiği Mahkemede cinayetten ziyade misyonerliğin yargılanmasının hedeflendiği, bunda da oldukça başarılı olunduğu görülmüştür. >Yine yukarıda belirtilen resmi yazışmalar, ihbarda Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger tarafından Kayseri J. Blg. K. ve J.Gn.K. lığı Denetleme Başkanına verildiği belirtilen brifing, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın çalıştay toplantıları sonucunda hazırlandığını belirttiği ve incelenmek üzere teslim ettiği "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli belge, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında elde edilen belgeler ve dosyamız kapsamında Zekeriya Beyaz, Abdurrahman Küçük, Şahin Filiz, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak, Salim Cöhce, Mustafa Hulki Cevizoğlu, Hakan Kalyoncuoğlu ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın misyonerlik konusundaki propaganda faaliyetlerinde kullandıkları argümanlar birlikte değerlendirildiğinde ise; 6/55 Misyonerlik faaliyetlerinin hedefinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımız olduğu, bu faaliyetlerin yürütülmesinde halkın maddi imkânsızlıklarından faydalanılarak istismar edildiği, ülkemizin misyonerlik faaliyetlerinin hedefi olurken bunun AB-ABD-BOP çerçevesinde cereyan ettiği, Osmanlı Devletinin gücünün zayıflamasında misyonerlik faaliyetlerinin önemli etkisinin bulunduğu, Malatya Zirve Yayınevinde meydana gelen olayın sonuçları açısından hedefin TSK olduğu, misyonerlerin PKK ile ilişki içerisinde bulunduğu, Alevi ve Kürt vatandaşlarımızın misyonerlerin hedefinde olduğu, bazı cemaatlerin misyonerlik faaliyetlerine destek verdiği gibi temalar kullanılarak toplumun yönlendirilmeye çalışıldığı, Bu hususlarda; Kuvva-i Milliye Derneğinden elde edilen "T.DOC" isimli belgede bulunan bilgilerin içerik açısından, Sevgi Erenerol'un konferansta yapmış olduğu konuşma ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli word belgesindeki ibarelerle büyük ölçüde benzerlik taşıdığı, uyum halinde olduğu ve bütünlük arz ettiği, bu nedenle belge ve konuşmaların hazırlanması sırasında Ergenekon Terör Örgütünün genel stratejisinin esas alındığı ve belgelerin aynı kaynaklardan esinlenerek hazırlandığı tespit edilmiştir. Kasa ödeme defterlerinde, 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Zirve Yayınevi cinayeti sonrasında misyonerlik faaliyetleri ve Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili gelişmelerin haber elemanları vasıtası ile takip altına alındığını gösteren birçok bilginin yer aldığı, misyonerlik faaliyetlerinin takibine cinayet sonrasında da devam edildiği, Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili gelişmeler ve Zirve Yayıncılık şirketinin faaliyetlerine yönelik DKGİŞİM-()I PİF ve DÖNÜŞ-01 PİF olarak isimlendirilen Planlı İstihbarat Faaliyetlerinin yürütüldüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği sahte içerikli belgeler ile, ilgili şahıslara ödemeler yapıldığı, Soruşturma kapsamında yapılan aramalar neticesi Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları çerçevesinde cinayet sonrasına ilişkin bir takım bilgi ve belgelerin bulunduğu, bu bilgi ve belgelerin resmi yazı haline dönüştürülerek bağlı bulundukları üst birimlere aktarıldığı, bu belgelerin daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen ve kendilerinin hazırladığı masabaşı manipülatif belge olduğu belirtilen belgeler ile içerik itibariyle aynı olduğu, hatta bir kısım belgelerin tamamen aynı olduğu, dolayısıyla cinayet sonrasında da Mehmet Ülger yönetimindeki çalıştay olarak belirtilen örgütsel yapı tarafından Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili gelişmelerin yakından takip edildiği, misyonerlik faaliyetleri konusundaki çalışmalara devam edildiği, hatta Malarya ili dışındaki misyonerlik faaliyetleri ile ilgili de bilgi toplanarak üst makamlara bilgilendirme yapıldığı, Yürütülen bu faaliyetler kapsamında Ergenekon Terör Örgütünün amaçları arasında yer alan devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlandığı, bu şekilde mevcut yürütme organının işlev göremez hale gelmesinin amaçlandığı belirlenmiştir. >CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 6/56 soruşturma kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramalarda ele geçirilen doküman ve dijital veriler içerisinde Mehmet Ülger imzalı belgede AK Parti ve Fethullah Gülen cemaati ile ilgili hususların yer aldığı, bu belge ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları birlikte değerlendirildiğinde, özellikle Zirve Yayınevi Cinayeti ile AKP ve Fetullah Gülen cemaatinin ilişkilendirilmeye çalışıldığı, ayrıca aynı belgede mevcut iktidar partisi mensubu olan Egemen Bağış'ın isminin misyonerlik faaliyetleri ile ilişkilendirilmesi bilgisinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde bu konudaki beyanları ile tamamen örtüştüğü, aynı konunun yukarıda belirtilen ses kayıtlarında da bir kez daha işlendiği, bu şekilde misyonerlik faaliyetlerinin mevcut iktidara ve Fethullah Gülen Cemaatine yönlendirilmeye çalışıldığı, bu hususların Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı görülmüştür. >Yine CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar mektubu ekinde gönderilen CD içinde yer alan 3 adet ses dosyasının Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 tarihlerinde toplam 96 dakikalık, bilinçli olarak yapılan ortam dinlemesi olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde de belirttiği gibi kendisi ile birlikte Mehmet Ülger başkanlığında Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Adil Akçay, Adem Gedik ve Murat Göktürk'ten oluşturulan bir ekip tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. Söz konusu ses kayıtlarında genel olarak bahsedilen hususlar ile, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu Haslı bellek içinde yer alan belgelerin birçok noktada benzerlik arzettiği, hatta bazı noktalarda birebir örtüştüğü, yapılan görüşmelerde cinayet sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde de belirttiği gibi, misyoner cinayetlerine meşru bir zemin oluşturmak ve cinayetin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde, Misyonerler — PKK ilişkisi, Misyonerler — Gülen Grubu ilişkisi ve Hükümetin Misyonerleri desteklediğini ortaya koyacak şekilde hazırlayacakları raporlara dayanak oluşturması amacıyla bilinçli olarak bizzat kendileri tarafından kayıt edildiği, 3 no'lu ses kaydında maktullerden Tilman E. Geske'nin ismi geçtiğinde toplantıda bulunanların kahkahalarla gülüştüğü, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Sevgi Erenerol için sağlam bir duruş sergilediğinden bahsedildiği, sanık Mehmet Fikri Karadağ'ın da ölmeye ve öldürmeye yemin ettirdiğinden dolayı yakalandığının belirtildiği görülmüştür. >Hazırlanan sahte belgeler, sahte istihbarat raporları, bu belge ve raporlara dayanak oluşturması maksadıyla yapılan düzmece ses kayıtları birlikte değerlendirildiğinde ise; —Ülkemizde misyonerler tarafından yoğun olarak misyonerlik faaliyetlerinin yürütüldüğü, Türk toplumunun Hıristiyanlaştırılmaya çalışıldığı, misyonerlik faaliyeti yürüten şahısların illegal örgütler ya da bazı gruplar ile bağlantılı olduğu izleniminin oluşturulmaya çalışıldığı, —Misyonerlik faaliyeti yürüttüğü ve bir takım bağlantılarının olduğu iddiası ile azınlık durumundaki şahısların hedef haline getirilerek, halkın bu şahıslara karşı kin ve düşmanlık beslemesine neden olacak propaganda faaliyetlerinin yürütüldüğü, ayrıca devletin imkan ve kabiliyetleri kullanılarak bu şahıslar hakkında sahte istihbarat raporları ve ses 6/57 kayıtlarının hazırlandığı, —Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etnik yapısı kullanılarak Kürt ve Alevi vatandaşların misyonerlik faaliyetlerinin hedefi olduğu temasının, oluşturulan belgelerde ve ses kayıtlarında kullanıldığı, —Mevcut yürütme organının misyonerler ile bağlantılı olduğu ya da misyonerlik faaliyetlerine destek verdiği temaları kullanılarak kara propoganda faaliyetlerinin yürütüldüğü ve bu konuda resmi belgeler hazırlanarak üst makamları yönlendirecek şekilde yanlış bilgilendirmelerin yapıldığı, —Misyonerlik üzerinden yürütülen faaliyetlerin örgütsel gizlilik içerisinde, özellikle ülkemizin belirli yerlerinde Misyonerlik çalışmalarını ön planda ve gündemde tutularak yapıldığı, —Yapılan bu faaliyetlerin misyonerlik yaptığı iddia edilen şahıslara yönelik gerçekleştirilen veya gerçekleştirilmesi muhtemel eylemler öncesinde ve sonrasında zemin hazırlamak, ülkeyi koas ve kargaşa ortamına sürüklemek amacında olduğu, bu bağlamda sahte belgeler ve ses kayıtlarının düzenlendiği anlaşılmıştır. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in olayın azmettiricisi olduklarına dair bazı haberlerin çıkması sonrası, bu şahısların Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili yaptıkları faaliyetlerin ortaya çıkmasını engellemek amacıyla olayı farklı kesimlerle irtibatlandırmak, kendilerini Jandarma Genel Komutanlığına karşı temize çıkarmak için Aykut Saka hakkında yürütülen disiplinsizlik soruşturmasının takipsizlik ile sonuçlandırılması karşılığında, bu kişinin içerisinde bulunduğu durumdan da yararlanılarak bu kişi hakkında siyasi faaliyette bulunmak suçundan yeni bir soruşturmanın açıldığı, soruşturmaların aynı döneme denk geldiği, İl Jandarma Komutanlığında görevli bazı personeli Fettullah Gülen grubu üyesi gibi gösterip bu haberlerin bu personeller tarafından basına verildiği ve kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığına dair raporlar tanzim edildiği, bu konu ile ilgili olarak Aykut Saka'nın Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından ifadesinin alındığı, Aykut Saka'ya kendisinin özellikle Fethullahçı olduğu söyletilerek bir çeşit itirafta bulundurulduğu, bazı Jandarma görevlilerinin Fettulah Gülen grubu ile bağlantılı olduklarına dair beyanlarının alındığı, bu kişiler ile yönlendirilerek ifadesi alındığı değerlendirilen şüpheli Aykut Saka'nın ifadesinde geçen Jandarma personeli şahısların Gülen cemaati ile ilişkilendirildiği, isimleri belirtilen bu kişilerden Aykut Saka haricindekilerin Jandarma Genel Komutanlığı tarafından şüpheli sakıncalı personel kategorisine alındığı, bu personeller arasında Murat Göktürk'ün de isminin yer aldığı, bu kişinin isminin yer almasının özellikle Ruhi Abat ile arasında 17/03/2007 tarihinde yaşadığı sorundan kaynaklandığı, belirtilen bu tarihten sonra Murat Göktürk'ün Ruhi Abat ile mevcut telefonları üzerinden bir daha görüşmediği, dezanformasyon faaliyetlerine yönelik Ses kayıtlarının düzenlenmesinden sonra da yapılan çalışmalara pek katılmadığı, bu hususların Murat Göktürk'ün isminin şüpheli/sakıncalı personeller kategorisi içerisinde yer alması sebebini de açıkladığı, 6/58 Aykut Saka'nın Memuriyet ahlakına yakışmayacak hareketlede bulunduğu, bu hareketler nedeniyle Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger tarafından kendisine bir soruşturmanın açıldığı, Aykut Saka'nın zaafları kullanılarak soruşturmanın kapatılması karşılığında kendisinden istedikleri şahısların Fethullah Gülen grubuna mensup olduğu konusunda ifade aldıkları, Aykut Saka'nın ifadelerini inkar etmemesi için kapattıkları soruşturmanın akabinde hemen başka bir soruşturma açtıkları, bu vesileyle hem istemedikleri kişileri Fethullahçı diye sakıncalı personel sınıfına aldırdıkları hemde sürekli olarak Aykut Saka'yı kontrol altında tuttuklarının anlaşıldığı, bu durumun Mehmet Ülger'den elde edilen el yazması ve Malatya Jandarma İstihbarat Şubesinde görevli subay tarafından gönderildiği belirlenen mektupta da açıkça belirtilerek teyid edildiği, Yine Aykut Saka'nın ifadesinde geçen ve Gülen cemaatinden olduğu belirtilen Mehmet Ali Badak ve Özgür Birdal isimli şahıslar hakkında sahte belgeler hazırlanarak misyonerler ile irtibatlandırılmaya çalışıldığı, HTS kayıtlarının incelemesinde, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in hakkında soruşturma açtıkları Aykut Saka ile yoğun telefon görüşmelerinin bulunduğu, bu durumdan da şüpheliler Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Aykut Saka arasında, anlaşmalı bir durumun olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellek içerisinde dijital belgeler arasında yer alan Unallocated Clusters-Offset 638517248 isimli word belgesinin içeriğinde bulunan ORTADOĞU HRİSTİYAN BİRLİĞİ başlığı altında; Levent Ercan Geleğen ve Aykut Saka'nın ifadesinde geçtiği belirtilen Mehmet Ali Badak isminin bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından sahte olarak hazırlandığı belirtilen belgenin içeriğinde Mehmet Ali Badak isimli şahsın misyonerler ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı belirlenmiştir. >Malatya 2 nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığının Aykut Saka ile ilgili CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği evrak arasında yukarıda Haydar Yeşil'in ifadesinde belirttiği Aykut Saka hakkında evinde uygunsuz davranışlarda bulunduğu ve çevreyi rahatsız ettiği ile ilgili açılan disiplinsizlik soruşturmasına ilişkin evrakın yer aldığı, bu konuda Haydar Yeşil'in ifadesinde belirttiği gibi Aykut Saka'ya herhangi bir ceza verilmediği, ancak soruşturmanın bizzat Haydar Yeşil tarafından yürütüldüğü, bahse konu bu soruşturmanın Aykut Saka hakkında açılan diğer bir soruşturma olan "SİYASİ FAALİYETTE BULUNMAK" suçu ile ilgili yürütülen soruşturma ile aynı döneme denk geldiği tespit edilmiş olup, bu tespitler aynı zamanda Aykut Saka hakkındaki iddiaları doğrulamıştır. Ayrıca Aykut Saka'nın kendisi hakkında ifade verdiğini, Mehmet Ali Tanrıöven'in de doğruladığı anlaşılmıştır. 6/59 18. bolum ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETİ ilk ilgili ele geçen diğer belgeler Soruşturma kapsamında elde edilen belgelerde, Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili olarak bir kısmından daha önce de kısaca bahsedilen birçok bilgi ve belgeye ulaşılmış olup, Bunlar şunlardır; 18.1-GÖLCÜK DONANMA KOMUTANLIĞINDA YAPILAN ARAMADA ELE GEÇEN BELGELER İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca Gölcük Donanma Komutanlığı-İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramada el konulan deliler arasında Malatya ili ve Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak bazı bilgi ve belgeler ele geçilmiştir. >Söz konusu bu belgeler arasında yer alan 11 nolu DVD içerisinde (1) M_KOC_OZEL\CÇG- BELGELER isimli sıralı klasörlerde bulunan "ÖZEL ASAF KURSU" isimli, "BİLGİ NOTU" başlıklı ve "8-12 OCAK 2007 TARİHLERİ ARASINDA J.OKULLAR K.LIĞINDA DÜZENLENEN ÖZEL ASAF KURSU İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER" konulu, 6 (altı) sayfadan ibaret belgenin "AÇIKLAMALAR" başlığı altında; "J.GN. K.LIĞI İSTİHBARAT BAŞKANI TUĞGENERAL M. Ç., ASAF ŞUBE MÜDÜRÜ J.KUR. BNB. S. G. VE İSTH. DAİRE BŞK. İ. C. TARAFINDAN ANLATILAN KONULAR" şeklinde düzenlenen kursta anlatılan hususların maddeler halinde yer aldığı, Belgede belirtilen 13. maddede; "...ÜLKEMİZİ TEHDİT EDEN BİR DİĞER TEHLİKENİN İSE MİSYONERLİK OLDUĞUNU, MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN HIZLA YA YILDIĞINI, ASIL DİNİ BUDİZM OLAN VE MİLİ DEĞERLERE VERDİKLERİ ÖNEM İLE BİLİNEN GÜNEY KORENİN ŞU AN % 60 NİN HIRİSTİYANLAŞTIRILDIĞ1NI, BÖLGEMİZDEKİ MİSYONER ŞAHISLARI VE FAALİYETLERİNİ ÇOK İYİ TAKİP ETMEMİZİN GEREKTİĞİ HUSUSLARININ BELİRTİLDİĞİNİ ARZ EDERİM..." şeklinde misyonerlik konusu ile ilgili direktiflerin yer aldığı görülmüştür. Ayrıca belgede Jandarma Komutanlıklarının yaptığı bir takım çalışmalar ve bazı konular ile ilgili istihbari nitelikte bilgiler, kursa katılan personel hakkında Fişleme niteliğinde bilgiler ve kursta üzerinde durulan hususlara ilişkin bilgilerin bulunduğu, bu bilgiler arasında; "...8-12 OCAK 2007 TARİHLERİ ARASİNDA GENEL KOMUTANLIK İSI OK.DA ÖZEL ASAF İSTH. KURSU DÜZENLENDİ. KURSA 40 İLİN ASAF Ç1S1 KATİLDİ. GERİ KALANLAR İÇİNDE AYRICA KURS DÜZENLENECEK. BU KURSA 15 E YAKIN SUBAYDA KATILACAK. KURS GENEL KURMAY BAŞKANLIĞININ İSTEĞİ ÜZERİNE DÜZENLEDİ. DÜZENLENME SEBEBİ İSE EN SON İSTENEN ÇİZELGELERİN VE DOSYALARIN YETERLİ GÖRÜLMEDİĞİ ... BU KONU İLE İLGİLİ OLARAK DAHA 6/60 ÖNCEDE BÖLGE KOMUTANLARI VE İL JANDARMA KOMUTANLIKLARI DA TOPLANMIŞ, KONU İZAH EDİLMİŞ VE İSTENİLEN SONUÇ ALINAMAMIŞ. KURSUN İLK 2 GÜNÜNDE İSTH OK ÖĞR. M ENLERİ SONRAKİ 3 GÜNÜNDE İSTH. BAŞK.LIĞI DERS VERDİ. KURSUN İLK GÜNÜ TUĞGNR. M. Ç. GELDİ. ASA FİN ŞU AN İSTH. İÇİNDE EN ZAYIF HALKA OLDUĞUNU, 'BÖLGE VE ALAY KOMUTANLARINA O KADAR ANLATMAMIZA RAĞMEN DERDİMİZ ANLATAMADIK. GÖNDERDİĞİNİZ DOSYALAR ÇOK YETERSİZ. ÇOĞU ŞEYİ AFAKİ YAZMIŞSINIZ. BELGE VE DOKÜMANA DAYALI DOSYALAR YAPIP GÖNDERİN' DEDİ..." şeklinde Jandarma Komutanlıklarınca gönderilen dosyaların, belge ve doküman yönünden yetersiz olduğu, kursun düzenlenme sebebinin de bu nedenle olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Belirtilen bu hususlar ile ilgili belgenin devamında; "... MALATYA BU KONU İLE İLGİLİ İNANDIRICI OLSUN DİYE TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE BAĞLANTILI SAHTE BİR MEKTUP YAZDIRIYORLAR VE BİR DOĞU İLİNDEN DİLEMEK İSTEDİĞİ ŞAHSIN ADRESİNE POSTALIYORLAR. BUNU HAKİME DELİL OLARAK SUNUYOLAR..." şeklinde ibarelerin yer aldığı, belgede bu kısmın sarı ile renklendirildiği görülmüştür. Yine belgenin devamında; "KURSTAKİ PERSONEL HAKKINDAKİ KİŞİSEL FİKİRLER" başlıklı kısımda "MURAT GÖKTÜRK" hakkında; "...MURAT GÖKTÜ RK-MALA TYA:HA TA YLI, ARAP MUHTEMELEN O YÖREDEKİ ARAP ALEVİLERİNDEN. ÇOK TEHLİKELİ VE KOMPLO KOKAN SÖYLEMLERİ VAR. ÖRNEĞİN MALATYADAKİ CEMAATLER İLE İLGİLİ TEKNİK DİNLEME VERMEYİNCE DİĞER İLLERDEN DİNLEMEK İSTEDİKLERİ ŞAHSA TERÖR İÇERİKLİ MEKTUP YOLLAYIP SAVCI VE HAKİME DELİL OLARAK SUNUYORLAR..." şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmüştür. Belgenin teknik özelliklerine bakıldığında oluşturma tarihinin 15.01.2007, son kaydetme tarihinin ise 17.02.2007 olduğu, bahse konu belgenin teknik özelliklerinde yer alan tarihten anlaşılacağı üzere belgenin 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinden önce hazırlandığı ve yine bahse konu kursun Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinden önce düzenlendiği açıkça anlaşılmıştır. HTS kayıtlarının yapılan incelemesinde, Murat Göktürk ve Adem Gedik'in telefonlarının ÖZEL ASAF KURSUNUN düzenlendiği tarihlerde Ankara ilinden sinyal verdiği belirlenmiştir. -Malarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. Maddesi ile görevli) 2007/125 sayılı dava dosyasının 13/04/2009 tarihli 16. celsesinde tanık olarak ifadesi alınan Mehmet Ülger; " ...Misyonerlik konusu ile ilgili konferansın seçilme sebebinin o dönemde şimdi 6/61 Ergenekon nasıl gündemde ise misyonerlikte gündemde olması ve üst komutanlıkların bu konuda emirleri bulunması nedeni ile personelin bu konuda aydınlatılması amacı ile konferans verdirildiğini, Jandarma olarak genel belirlemelere göre misyonerlik faaliyetlerinin aşırı sağ olarak değerlendirildiği, bir suç olarak nitelendirilmediği. Jandarmanın misyonerlik ile ilgisi aşırt İslami akımlarda olduğu gibi yapılan çalışmaların bilinmesi olduğunu, İç güvenlik asayiş konulan ile ilgili seminer düzenlenmesinde karar mercii sorulduğunda: Yetkili Genel Komutanlık olup; yetkiyi bölge komutanlıklarına devredebildiğim, Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili seminerler bu konu hangi bölgeyi ilgilendiriyor ise orada yapıldığını..." beyan etmiştir. > ll_Nolu CD/DVD/export/(l) M_KOC_OZEL\CÇG-BELGELER sıralı klasöründe bulunan "CIMG2459" ve "CIMG2460" isimli MİSYONERLİK FAALİYETLERİ konulu Mehmet Ülger tarafından imzalanmış "FAKS MESAJ FORMU" başlıklı belgenin yapılan incelemesinde; Daha önce de ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere, "FETHULLAH GÜLEN GRUBUNDAN AYRILANLAR" başlığı altında ülkemizdeki misyonerlik faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Fethullah Gülen grubu tarafından organize edildiği, bu faaliyetlerin ayrıca CIA tarafından yönlendirildiği yönünde değerlendirmeleri içerir resmi yazının bulunduğu tespit edilmiştir. 18.2-İHBAR MEKTUPLARI EKİNDE GÖNDERİLEN CD'LER DE YER ALAN DİĞER BELGELER Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleşmesinin ardından bahse konu olayın öncesi ve sonrasında kimler tarafından hangi faaliyetlerin yürütüldüğü ile ilgili İstanbul ve Malatya Cumhuriyet Başsavcılıklarına bazı ihbar mektuplarının gönderildiği, bu ihbar mektuplarından birinde olay öncesi ile ilgili birtakım çalışmaların yapıldığı belirtilerek ihbar eklindeki CD'de delil niteliğinde bazı belgelerin gönderildiği belirlenmiştir. —Belirtilen ihbar mektubu ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda; İstanbul CMK 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve mektup ekinde bulunan evrak incelendiğinde; ismini vermek istemeyen ve Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalıştığını belirten ihbarcı, Malatya'da Zirve Yayınevinde işlenen cinayet ile ilgili bildiklerini anlatacağını belirterek mektupta bahse konu cinayetin gerçekleştirilmesinde kimlerin ne şekilde rol aldığı ile ilgili hususlara değinmiş, ayrıca 2007 yılı Mart ayında Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger tarafından Kayseri J. Blg. K ve J.Gn.K. lığı Denetleme Başkanına verilen brifinge ilişkin belgelerin yer aldığı CD ve 2007-2008 yılında telefonları dinlenen kişilere 6/62 ait listeleri ihbar ekinde gönderdiği tespit edilmiştir. —Bahse konu ihbar ekinde gönderilen CD içeriğindeki "BRF" isimli klasör içerisinde yer alan belgelerden, BRF. 12.03.2007 (METİN) isimli belgenin; "GİZLİ" ibareli 21 sayfadan ibaret "MALATYA İL JANDARMA KOMUTANLIĞI BRİFİNGİ" başlıklı "Sayın Komutanını, İl J. K. lığı brifingini "GİZLİ" gizlilik derecesinde (60) dakikalık süre içerisinde perdede sunulan başlıklar altında arz edeceğim" şeklindeki ibarelerle başlayan "İl Jandarma Komutanı J.Kurmay Albay Mehmet Ülger" adına imzaya açılmış bir belge olduğu belirlenmiştir. —Bahse konu belgede misyonerlik ile ilgili yer alan konulara bakıldığında; - "Bölgenin Emniyet ve Asayiş Hizmetleri üzerine etkileri" başlığı altında; "¦¦¦Malatya'nın; İrticai unsurlar ve misyonerler için Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ana üs konumunda bulunması..." "¦¦¦Bölge halkının etnik yapı farklılıklarının ve halkın dini duygularının yıkıcı, bölücü, irticai unsurlar ile misyonerlerin istismarına açık olması bölgenin hassasiyetini arttırmaktadır-" şeklinde hususların yer aldığı tespit edilmiştir. -"Terör Durumu" başlığı altında belirtilen "Misyonerlik Faaliyetleri"başlığı altında; Malatya'da Misyonerlik faaliyetleri merkezi İstanbul'da bulunan Zirve Yayıncılık Ltd.Şti nin irtibat bürosu tarafından yürütülmektedir. Misyonerler; başta İl Merkez (Turgut Özal, Çavuşoğlu, Salköprü, Çöşnük, Fırat ve Kiltepemah), Doğanşehir; Çığlık ve Polatdere köyleri, Arapgir, Darende, Yazıhan, Akçadağ ve Yeşilyurt ilçelerinde mevcut alt yapıdan da istifade ile taban oluşturmaya yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. Misyonerler Malatya'yı; Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Karadeniz'e açılım noktası olarak görmektedirler. Misyonerlerin; etnik ayrımcılık ve inkültürasyon yapmak maksadıyla İncil ve Hz. İsa'nın hayatını konu alan çocuklara yönelik film Cd.lerinin dağıtılması, kilise ev toplantıları ile diriliş bayramı etkinliklerinin düzenlenmesi faaliyetleri ile amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları görülmektedir. -Misyonerlerin bir kısım kazanımlar elde etmek maksadıyla; Malatya şehir merkezi Çavuşoğlu mh.deki Taşhoron Kilisesi, 6/63 İl Merkez-Çamurlu Köyündeki Venk Kilisesinin restore edilerek ibadete açdması, Türkiye'de yaşayan Gayri Müslimlerinde Diyanet İşleri Başkanlığında temsil edilmelerine yönelik çalışmalar içerisinde bulundukları görülmektedir. -Misyonerlik faaliyetleri ABD Dış istihbarat örgütleri tarafından yönlendirilmektedir. Bu kapsamda; 196()'lı yıllarda Barış Gönüllüleri adı altında gönderilen 2700 kişilik grup tarafından özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinin demografik yapısı ortaya çıkarılmıştır. Halen; ABD Adana konsolosu VVilson'un organizesinde yerel bölge sorumlusu Ahmet Güvener (Diyarbakır kilisesi pastörü)'in başkanlık yaptığı Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK) tarafından yürütülmektedir. -Güneydoğu Önderler Kurulu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki misyonerlik faaliyetleri GÖK yapılanması içerisinde yer alan yabancı ve yerli işbirlikçileri vasıtasıyla yürütülmektedir. -GÖK'ün 2007 vizyonunda; 11 İlde (Urfa, Antakya, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Antep, Maraş, Elazığ, Adana, Mersin ve Kilis) vakıflaşmak maksadıyla araştırma yapılması ve bu illerde Hıristiyan topluluğunun ibadet ve eğitim amacıyla kullandığı kültürel ve dini mirasın tespitinin yapılması, Günümüzde cami olarak kullanılan kiliselerin veya harabe olarak atıl durumdaki kiliselerin resmedilerek kroki ve paftalarının oluşturulması, "Kültürel Miras'a Kavuşma" kapsamında kurulacak vakıf ve müjdecilik faaliyetlerinin bu yerlerden yürütülmesi, AB projesi kapsamında Mezopotamya Kültürleri ve Dil Eğitim Merkezlerinin açılmasının açıktan desteklenmesi, (Diyarbakır Örneğinde olduğu gibi bölge insanının her türlü faaliyetlerde anadilini kullanması konusunda teşvik edilmesi) Askere gidecek olan üniversite mezunu inanlıların; yedek subay olarak askerliklerini yapmaları konusunda teşvik edilmesi, Etnik kimliğin Mesih inancıyla biçimlenerek yeni kültürel bir bölüntü oluşmasını sağlamak maksadıyla ibadetlerde ilahilerin folklorik müzik ve yöresel enstrümanlarla anadilin de desteklenmesi, 6/64 Sosyal ve kültürel hizmetlerde bulunan NGO'lar ile doğrudan irtibat kurularak ortak çalışmaların başlatılması, -Sonuç olarak bölücü unsurların ve misyonerlerin; "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Irak'ın kuzeyinin entegrasyonunu hedefledikleri görülmektedir ¦ ¦" şeklinde ibarelerin yer aldığı, -Belgenin "İCRA EDİLMEKTE OLAN FAALİYETLER" başlığı altında ise; Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi (Yaşam-()1 16 Ocak 2007 tarihinde açılmıştır.)..." şeklinde hususların yer aldığı belirlenmiştir. "BRF. 12.03.2007 (METİN)" isimli word belgesinin teknik özelliklerine bakıldığında; yazan kısmında "jandarma" son kaydeden kısmında "Administrator" kullanıcı isimlerinin, şirket kısmında "muhabere" ibaresinin bulunduğu, belgenin oluşturma tarihinin 12/03/2007, son kaydetme tarihinin ise 13/03/2007 olduğu görülmüştür. Belgelerin içeriği incelendiğinde, bölücü terör örgütü PKK ile misyonerlerin birlikte hareket ettiğine dair verilerin hazırlandığı ve Mehmet Ülger adına imzaya açılmış olan brifing belgesinde de, bu hususa yer verildiği ve her iki belgede de, PKK ile misyoner faaliyetlerinin aynı amaç çerçevesinde geliştiğine dair ibarelerin mevcut olduğu tespit edilmiştir. Mehmet Ülger'in imzasına açılmış olan "BRF. 12.03.2007 (METİN)" isimli belgede bulunan ibarelerin, tanık Deniz Uygar'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli word belgesindeki ibarelerle karşılaştırıldığında; Her iki belge de yer alan kavramların benzerliği, cümlenin kuruluş şekilleri, anlatılmak istenen hususların ifade tarzı ve belgelerin içeriğinden de anlaşılacağı üzere, Mehmet Ülger'in imzasına açılmış olan "BRF. 12.03.2007 (METİN)" isimli belgede ve Deniz Uygar'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli belgede bulunan, başta "SAKIZ ADASI KONSÜLTASYONU, 2007 VİZYONU" başlığı altında bulunan ibareler olmak üzere, bu belgelerin hazırlanması esnasında birbirlerinden veya her iki belgenin hazırlanmasında aynı kaynaklardan faydalanıldığı belirlenmiştir. —Aynı CD içerisinde yer alan, "BRF. 12.03.2007 (METİN)" isimli word belgesinin sunum olarak hazırlanmış hali olan ve aynı hususların yer aldığı "BRF.12.03.2007 (YANSI)" isimli ppt belgesinin içeriğine bakıldığında; -Belgenin toplam 239 adet slayttan oluştuğu "Misyonerlik Faaliyetleri" başlığı ile verilen kısımda; Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti olayında öldürülen "Tilman Geske, Necati Aydın" isimli şahıslar ile bahse konu cinayet ile ilgili yürütülen kovuşturmada sanık konumunda olan 6/65 Hüseyin Yelki'nin fotoğrafının bulunduğu belirlenmiştir. BRF.12.03.2007 (METİN)" isimli vvord belgesinin teknik özelliklerine bakıldığında; yazan kısmında "BILSIS" son kaydeden kısmında "Administrator" kullanıcı isimlerinin yer aldığı, şirket kısmında "JANDARMA" ibaresinin bulunduğu, belgenin oluşturma tarihinin 14/03/2007 son kaydetme tarihinin ise 21/06/2007 olduğu görülmüştür. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen BRF.12.03.2007 (METİN) ve BRF.12.03.2007 (YANSI) isimli belgelerin, 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden yaklaşık 1-1,5 ay önce hazırlandığı tespit edilmiştir. 18.3-BAZI ŞÜPHELİLERDEN ELE GEÇEN DİĞER BELGELER Soruşturma kapsamında şüphelilerden de bazı belgeler ele geçirilmiş olup, bunlar şunlardır; >Mehmet Ülger'in ikametinde ele geçirilen ve l'den 2'ye kadar numaralandırdan "Mehmet ülger" ibaresi ile başlayan ve "Mehmet Ülger" ibaresi ile sona eren elyazması dokümanın; Mehmet Ülger; Gördün mü Malatya sana da kalmadı. Bu dünyada tüm makam ve mevkilerin geçici olduğunu eline kırmızı terhis belgesini vereceklerinde anladın mı? Ama sen bunu anlayamayacak kadar beyinsiz bir adamsın. Senin bana attığın veya attırdığın iftira ben şüpheli/sakıncalı personel kategorisine alındım. Elbette attığın bu iftiranın hesabını inşallah hem bu dünyada hem öbür dünyada vereceksin. Sen burada yaptığın son konuşmada kimseye hakkını helal etmediğini söylemiştin. Sanki sana hakkını helal eden var mı? Sen bu kadar kişinin hakkını nasıl ödeyeceksin. Sadece personel olsa iyi Fettuhlahçı diye fişlettiğin ve bu yüzden ailesi ve çocukları da mağdur olan personelin haklarını nasıl ödeyeceksin. Senin Fettuhlahçı diye iftira atarak fişlettiğin 6 kişinin uzaktan yakından bu grup ile alakası olmadığını sen çok iyi biliyorsun. Ama sırf kendi menfaatlerin ve çıkarların için böyle bir iftira attın ama o iftira inşallah senin ve ailenin boynuna dolanır. Bizlere her fırsatta seni Ankara'daki tanıdıklarımıza sattığımızı söylüyordun. Ben şahsım adına hiçbir zaman böyle bir şey yapmadım ama sana kendi arkadaşlarını satanlar ve senin yanında bulunan üç beş kişi nasıl başkalarını sana sattılar ise mutlaka senide başkalarına satmışlardır. Senin yanında bulunan o kişiler burada hiç kimsenin yüzüne bakamıyor, ama ben hala alnım açık başım dik görevimin başında gururla çalışıyorum. Bir zamanlar senin özel isteklerini yapmadığım için Fettuhlahçı olduk ama olsun şimdi arkadaşlarımın karşısında boynum eğik gezmiyorum. 6/66 Bizim Askeri Okuldayken bir bölük komutanımız vardı. Bizlere çocuklar bazı komutanlar vardır anılarıyla anılır, bazıları ise analarıyla anılır siz sakın analarıyla anılanlardan olmayın daima görev yapıp ayrıldığınız yerlerden anılarınız ile ayrılın derdi. Herhalde senin burada boğazlarını kestirdiğin kişiler ve iftira atığın personelin dışında hiçbir anın yoktur. Senide burada seninle çalışan personelden anılarınla anan hiç yok. Her fırsatta başka türlü anıyorlar. Senin iftira attığın herkes hatta giderayak görev yerlerini değiştirdiğin ve haksızlık yaptığın herkes görev yerine sen ilişik kestikten bir ay sonra geri döndü. Ama senin yanında olanlar bir bir gidiyor. İşte Organize karakol komutanı Vedat KAYAN beraber fabrika sahiplerinden topladığınız paralar ortaya çıkınca hakkında yasal işlem yapılacağını anlayınca emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Tıpkı senin gibi. Sen bu boğazlarını keserek öldürttüğün insanlar gibi bağıra bağıra son nefesini verirsin mutlaka. Her içtimada Fettuhlahçi dediğin Emniyet Müdürüne buradan ayrılırken veda ziyaretine gittin de Merkez Komutanı olan Recep Albaya ona attığın iftiranın utancından dolayımı gidemedin. Recep Albay her yerde anlatıyor Mehmet Ülger benim hakkımda ben Elazığlıyım aczmendi grubu ile ilişkim var diye rapor tutup Ordu K.lığı İstihbarat Başkanlığına raporu vermiş. Sen gitmeden daha senin bu raporunu Recep Albaya senin o güvendiğin ve seni kukla gibi kullanalar göstermişler. Daha yazacak çok şey var. Ben son 6 ay beni Fettuhlahçi diye fişlettiğin için uyuyamamıştım. İnşallah sen bir ömür boyu uyuyama, son nefesini o boğazlarını kestirdiğin insanlar gibi ver. Seninle bu dünyada hesaplaşamıyoruz ama sana zerre kadar hakkım var ise helal etmiyorum öbür dünyada herkesin eşit olduğu gerçek dünyada seninle hesaplaşacağız Mehmet Ülger." yazılı el yazması dokümanların olduğu tespit edilmiştir. > Mehmet Ülger'in ikametinde yapılan aramada elde edilen CD'lerin yapılan incelemesinde; 1 ile numaralandırılan ve üzerinde "Ergenekon" ibaresi bulunan Verbatim marka NT28MD091D811258C1 seri numaralı CD'nin içerisinde yer alan "0908Ergenekon.pdf" isimli belge içeriğinde Gareth H. Jenkins isimli şahıs tarafından yazıldığı değerlendirilen Ergenekon Soruşturması ile ilgili kitabın İngilizce ve PDF şeklinde bir örneğinin olduğu tespit olunmuştur. > Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından Mehmet Ülger'e bağlı ilçe jandarma komutanlıklarına hitaben yazılan "misyonerlik faaliyetleri" konulu faks formu metinlerinin içeriklerinde meydana gelen mevzuat değişiklikleri (imar kanunu, dernekler kanunu, nüfus kanunu gibi) sonrasında misyonerlik faaliyetleri ile ilgili ortaya çıkan durum ve bu konuda yapılacak işlemlerin anlatıldığı belirlenmiştir. 6/67 > 16/06/2006 tarihli, "GİZLİ" Gizlilik dereceli, İSTH:3590-59-04/ASAF(5425) mesaj nolu, JanGenKom/Ankara ve JanBölKom/Kayseri dağıtımlı, İkiOrKom/Malatya bilgisine tanzim edilmiş, "Misyonerlik Faaliyetleri" konulu, İL J.KOMUTANI J.KUR.ALBAY MEHMET ÜLGER imzalı "Faks Mesaj Formu"nda özetle; Zirve Yayıncılık ve Dağıtım Şirketi mensuplarının 07 Haziran 2006 tarihinde Doğanşehir-Polatdere ve Çığlık Köylerindeki ilköğretimi okullarının bakım ve onarımı yapma kisvesi altında misyonerlik faaliyetlerinde bulunacağı duyumunun alındığı, bunun üzerine anılan tarihte İl J.K.lığınca bölgeye araştırma ve inceleme yapmak üzere bir istihbarat timinin görevlendirildiği ve bu timin kontrol ve incelemelerinin neticesini belirtir bilgilerin yer aldığı görülmüştür. >26/03/2007 tarihli, "GİZLİ" Gizlilik dereceli, İSTH:3590-137-07/(9327) mesaj nolu, JanGenKom/Ankara ve JanBölKom/Kayseri'ye dağıtımlı, İkiOrKom/Malatya bilgisine tanzim edilmiş, "Misyonerlik Faaliyetleri" konulu, DÖK.KS.A.J.BÇVŞ.C.Gürbüz ve İSTH.Ş.MD.J.YZB.H.YEŞİI. paraflı, İL J.KOMUTANI J.KUR.ALBAY MEHMET ÜLGER imzalı "Faks Mesaj Formu"nda ; "09-10 Haziran 2007 tarihlerinde Belçika-Bürüksel'de yapılacak olan Kürdistan Hıristiyan Birliği toplantısı ile ilgili hazırlıkların koordinasyonu maksadıyla 13 Mart 2007 tarihinde Irak-Erbil'de ABD'nin Irak siyasi/askeri polika sorumlusu "Steven Oliver" organizesinde; ABD Dışişleri temsilcisi Abert Ferguson, ABD'nin Türkiye'deki elçiliklerini temsilen Marcos Jhonson, America Bible Board Temsilcisi, ABD ve Fransa Kürt Enstütüleri temsilcilerininde aralarında bulunduğu 16 kişinin katılımıyla Kürdistan Hıristiyan Birliği 4'ncü Konsorsiyumunun yapıldığını, Söz konusu toplantıda varılan uzlaşma metninin ekte sunulduğunu, Kürdistan Hıristiyan Birliği-GÖK Kuzey Kürdistan Memorandumu (Mart 2007)'nun Türkiye'de faaliyet gösteren GÖK İl Koordinatörleri, Saha Operatörleri ve Misyoner Mentor (Kanaat Önderleri)'lere etnik ayrımcı unsurların siyasal alanda yönlendirmesi ve desteklemesi maksadıyla gönderildiğini, Kürdistan Hristiyan Birliğinin bugüne kadar; 1 nci toplantısını Eylül (Kasım ibaresinin üstü çizilerek el yazısı ile Eylül yazılmıştır.) 2006'da ABD'de, 2 nci toplantısını Kasım (Eylül ibaresinin üstü çizilerek el yazısı ile Kasım yazılmıştır.) 2006'da Güney Kıbrıs Rum kesiminde, 3 ncü toplantısını Ocak 2007'de Süleymaniye'de yaptığına ilişkin bilgiler alındığını, Gelişmelerden ayrıca bilgi verileceğini" şeklinde ibarelerin yer aldığı, yazının ekinde sunulan "KÜRDİSTAN HIRİSTİYAN BİRLİĞİ - GÖK KUZEY KÜRDİSTAN 4. KONSORSİYUM MEMORANDUMU (MART 2007)" başlıklı 2 sayfadan ibaret dokümanda ise; 6/68 "Soykırımcı Türkler geçmişte acımasız yok etme egolarını; sırf dini ve etnik farklılığından dolayı Ermeni ulusunun varlığını, kanla ortadan kaldırarak tatmin etmişlerdir. T.C. Devleti günümüzde aynı vahşeti, kardeş Kürt ulusuna karşı gerçekleştirmektedir. Kürt ulusunu toptan ortadan kaldırmak için; askeri, sivil bütün gücünü kullanmaktadır. Bu 'yok etme" politikası uzun yıllardan beri sürmektedir. Kürt ulusu bu yok etme politikasına karşı onurlu bir direnç göstermiştir. Kısıtlı olanaklarıyla direnmiş ve direnmeye de devam etmektedir. Gösterilen bu direnç, onurlu Kürt ulusunun genlerinden gelen "özgürlük arayış" olgusudur. Geçmişte de bu özgürlük arayışı gen kardeşlerinde gözlenmiştir. Sefuerdi Yahudileri ve Kürtler, binlerce yıl öncesinden baba tarafından gen akrabası olup aynı soydan gelmektedir... Kürt ulusu bazı zamanlar tarihi başkaldırılar göstermiş ve bu vahşete karşı sınırlı, meşru konvansiyonel imkanlara başvurmuştur. TC devleti, bu onurlu direnmeye karşı daha çok kontrgerilla ile Kuzey Kürdistan'ı biçmiştir. 15 ağustos 1984 tarihinde onurlu kardeş Kürt ulusu kesintisiz silahlı direniş ile Kürt ulusunun dayanma noktasını ve azminin sınırlarını göstermiştir meşru bir savunma hareketi olarak silahlı direniş gösteren ulusal Kürt organizasyonu PKK "terörizm" olarak adlandırılmıştır. Ağustos 1999 tarihinde silahlı Kürt ulusal direnişinde; Kuzey Kürdistan ulusal kurtuluş davasına öncülük eden meşru PKK; T.C devleti adına Kuzey Kürdistan'ı işgal eden TSK ile diyalog kurma fırsatını tanıdı. İşgalci TSK bu davranışı; terörist olarak gördüğü meşru PKK'nın ezilmesi ve geri kaçması olarak tanımlayıp, imha gücünü savunmasız Kurtuluşunun üzerinde devam ettirdi. Meşru PKK sessizliğini bozmak zorunda kaldı ve Haziran 2004 tarihinde şerefli mücadelesine devam etme kararı aldı...AB'ye ve ABD'ye karşı verilen sözlerdeki "demokratik hak ve özgürlükler" kürt ulusuna tanınıyor gibi gösterilmiştir. Sınırlı ve kontrollü verilen sözlerden birkaç tane demokratik hak ve özgürlük bile; T.C. Devleti'nin işgalci TSK tarafından pratikte işlem göremez hale getirilmiştir. AB sürecinde dayatmayla geliştirilmeye çalışılan T.C. Devleti ile demokratik ilişkiler, yolun başındayken işgalci TSK tarafından engellenmiştir... TSK, düşman olarak tanımlayıp uzak durduğu sosyalist ve sol NGO'ların; Kürt ulusunun meşru direnişine karşı tavır almaları konusunda propaganda başlattı. Tavır almayanları ise kontrgerillalarına hedef yaptı. Kürt ulusunun milli mücadelesinde etkin saha performansı gösteren NGO'LAR da hedef haline gelmişlerdir. İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD), MAZLUM DER, DTP, TUAD, GÖÇ DER, M KM, KÜRT ENSTİTÜSÜ, BARIŞ GURUBU İNSİYATİFİ, SİNE SEN, TESEV, TEMEL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER DERNEĞİ gibi NGO'LARIN çalışmaları; Operation Mobilization desteğiyle devam edecektir. TSK, Kürt ulusunu acımasızca katletti ve katletmeye de devam etmektedir... T.C. Devleti politik otoritesinin "Kürt sorunu" olarak getirdiği tanımlama yaşanan acı tablonun realitesini yansıtan ve dışa vurumun bir parçası olan kısıtlı kabullenmenin göstergesidir. İşgalci TSK Kürt ulusunun dayanışmasını hazmedememekte ve çeşitli yollardan da saldırmaktadır. PKK kuzey Kürdistan'ın ulusal kurtuluş savaşını vermektedir ve asla terörizm değildir. Kürdistan Hıristiyan birliği olarak bu mücadelenin; sivil alanda olduğu gibi silahlı savunma alanında 6/69 yürütülen me şru bir hareket olduğuna kanaat getirilerek uluslar arası platformlarda desteği olmasına dair görüş bildirilmiştir. PKK'nın terör örgütü olduğu yönündeki yanıltıcı sözler bu konseptte çürütülecektir. T.C. Devletinin Kürdistan ve Kürt ulus sorununa modern dünya konjektöründe kalıcı çözümler bulamayacağı kesinleşmiştir. Modern devletler problemleri etnik toplumun liderleriyle görüşüp çözüm aramaktadır. T.C. Devleti bu yaklaşımı göstermeyip TSK'Nİ çözüm yolu olarak görmüş ve katliamlar yapmıştır. 40 milyon nüfusuna sahip Kürdistan coğrafyasının 30 milyon nüfusu, kuzey Kürdistan'da yaşamaktadır. 30 milyon Kürt ulusunun savunma hareketi asla terörizm olarak adlandırılamaz. T.C. Devleti'nin Kürt ulusu karşısında sergilediği yol politik sömürgeci devlet politikasıdır. T.C. Devleti faşist, konservatif tavır sergilemektedir. Kürt ulusundan kendi varlık değeri olan orijininden uzaklaşması isteniyor. Bu orijin, bizim ortak paydamız olan ve sosyokültürel yapımızı oluşturan realitedir. Kürt ulusunun yaşamsal hak ve özgürlükleri; otonomi olarak demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde şekillenmelidir. Kürt ulusu TC. Devleti'nin kalıbı içinde şekillenmeyecektir. 9-10 Haziran 2007 Brüksel Konsorsiyumunda statü ve haklara ilişkin görüşlerin alınması ve uluslararası skalaya taşınması programa alınmıştır. Kürdistan Hıristiyan Birliği-Gök Konsorsiyum Direktörlüğü Dr. David Hunter" şeklinde ibarelerin yer aldığı, TUAD, Göç Der, Sine Sen, Temel haklar ve Özgürlükler Derneği bölümlerinin altının kırmızı kalem ile çizildiği, belge içeriğinde yer alan ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında laboratuar çalışması sonucunda sahte raporlarda yer aldığını belirttiği Kürdistan Hıristiyan Birliği, GÖK gibi terimlerle ilgili Mehmet Ülger'in savcılık ifadesinde bilmediğini beyan etmesine rağmen bu konuda üst makamlarla resmi yazışma yaparak bahse konu belgelere resmi bir hüviyet kazandırdığı tespit edilmiştir, tespit edilmiştir. >Nisan 2007 tarihli, "GİZLİ" Gizlilik dereceli, T.C. Jandarma Genel Komutanlığına İl Alay Komutanlığı Malatya başlıklı, İSTH:3590- -06/ASAF sayılı, "Misyonerlik Faaliyetlerine Yönelik Alınabilecek Tedbirler" konulu, ısth. Ş. Müd. Bnb. II. Yeşil parafına, Mehmet Ülger (.1. Krm. Alb. İl J. Kmt.) imzasına açılmış, dosyasına konulmak ve bilgi olarak da Kayseri J.Bölge K.lığına sunulmak üzere tanzim edilmiş Rapor olduğu değerlendirilen dokümanda özetle; Türkiye'deki Misyonerlik faaliyetlerinin tarihi serüveni, ulusal ve uluslararası dayandığı yasal mevzuatlar ve Misyoner unsurların Türkiye genelinde devam eden faaliyetlerine yönelik alınacak tedbirler ile ilgili hususların yer aldığı, bahse konu dokümanda — Türk Silahlı Kuvvetleri Tarafından Alınacak Tedbirler başlığı altında; 1-Erbaş ve erlere misyonerlik faaliyetleri hakkında konferanslar verilmeli, misyonerliğin amacı ve insanlara yaklaşma yöntemleri öğretilmeli, 6/70 2-Milli Güvenlik Bilgisi öğretmenlerine misyonerlik faaliyetleri ve misyonerliğin amaçları hakkında konferanslar verilmeli, doküman ve broşürler temin edilmeli, öğretmenler de elde ettikleri bilgiler doğrultusunda, derslerde öğrencilere misyonerlik faaliyetleri hakkında bilgi vermeli, 3-Mehmetçik Dersaneleri'nde öğrencilerin konu ile ilgili dikkatleri çekilerek, misyonerlik faaliyetlerinin bölgeye ve ülkeye getireceği zararlar hakkında bilgi verilmeli, 4-Birlikler tarafından yürütülmekte olan köy destek uygulamalarında hedef kitle misyonerlik faaliyetleri konusunda bilgilendirilmeli, 5-Birliklerin sorumluluk bölgelerinin öncelikle demografik yapı incelenmeli ve analizi yapılmalı, misyonerler tarafından istismar edilebilecek ekonomik, sosyal ve dini inanç konularında ayrıntılar tespit edilmeli, 6-Hrıstiyan dünyasının, sorumluluk bölgemizdeki tarihi, değer verdikleri hassasiyetleri, jeopolitik ve jeostratejik açılardan önemli gördükleri noktalar ile zayıflatmaya çalışacakları kendilerince tespit edilmiş manevi güç unsurları ortaya çıkartılmalıdır. Şeklinde maddelerin sıralandığı görülmüştür. —Sonuç ve Teklifler başlığı altında; a)Hedef bölge olarak seçilen yerleşim yerleri psikolojik çalışmalarla kontrol altına alınmalı, bölge halkı konu ile ilgili uzmanlar tarafından yapılacak seminer ve toplantılarla Aydınlatılmalı ve konu güncel tutulmalıdır, b)Yabancı hükümet dışı orgnazasyonların faaliyetleri ile bölgeye ziyaret amacıyla gelen yabancı heyet, iş adamı ve din adamlarının faaliyetleri yakından izlenmelidir. c)Ülkemizde bulunan çeşitli mezheplere ait kiliselerdeki görevlilerin faaliyetlerini takip etmeli, masum görünen isteklerin arkasındaki gerçek amaçlar her fırsatta vurgulanmalıdır. d)Ülkemizdeki değişik isimler altında kurulan ve yurtdışı bağlantılı faaliyet gösteren vakıf, şirket, dernek vb. kuruluşların yürüttükleri faaliyetler ülke güvenliği ve çıkarları açısından hassasiyetle takip edilmelidir. f)Bu tehditle mücadele edebilecek tecrübeli personel yetiştirilmeli ve özellikle hedef illerde bilgi havuzu oluşturulmalıdır. g)Hıristiyan Misyonerler Bahai, Yehova şahitleri gibi unsurlar tarafından özellikle Alevi ve Kürt vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli olarak yürütülen faaliyetlere karşı duyarlı bulunmalı ve vatandaşlarımız bu konularda bilinçlendirilmelidir. 6/71 h)Misyonerlik faaliyetlerinin şehirlerde özellikle Anadolu liseleri, özel kolejlerde ve üniversitelerde yoğunlaştığı değerlendirilen, Milli Eğim Bakanlığı ve YÖK kendilerine bağlı eğitim-öğretim kurumlarını bu yıkıcı ve bölücü aktiviteler konusunda uyarmalı, eğitim kurumları idarecilerini ve okullardaki rehber öğretmenleri bilgilendirmelidir. ı)Misyonerlik faaliyetleri sonucu din değiştiren vatandaşlarımızın birçoğunun maddi sıkıntılarından dolayı din değiştirdikleri tespit edilmiş ve aynı zamanda PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütü ile birlikte hareket ettiği bilgileri de alınmaktadır. Bu kapsamda; (l)Kırsal kesimden üniversite eğitim için gelen ve burada barınma sorunu bulunan fakir öğrencilere ev temin etmek ve maddi destek sağlamak vaadinde bulunarak, bu öğrencileri kendi kontrollerindeki evlere yerleştirmek suretiyle öğrencilerin barınma sorununu çözmeye çalıştıkları ve yeni elemanları temin ettikleri bilinmektedir. (2)Bu unsurların çalışmalarını boşa çıkarmak maksadıyla fakir olan ve barınma sorunu olan öğrencilerin misyonerlerin ve yasadışı örgütlerin ağına düşmememsi için devlet denetiminde olan yut sayısının arttırılması uygun olacaktır. p)Misyonerlik faaliyetlerin yürütenlerin özellikle Alevi vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli olarak sürdürdükleri faaliyetlere karşı duyarlı bulunulmalı ve vatandaşlarımız bu konularda görevlendirilecek personelce Aydınlatılmalıdır. s)Misyonerlerin kendi dinlerini yükseltmek için kullandıkları yönteme karşı Kur'an da İncil, Kur'an da Hz Meryem, İslam ve Barış, Kur'an da Hz İsa, "İslamda Şiddet ve Terör ve Dinler Arası Diyalog ve Misyonerlik" konularında broşürler bastırılıp halka dağıtılmalıdır. Şeklinde maddelerin sıralandığı görülmüştür. >26/04/2007 tarihli, "GİZLİ" Gizlilik dereceli, İSTH:3590-225-07/( 12883) mesaj nolu, JanGenKom/Ankara ve JanBölKom/Kayseri dağıtımlı, İkiOrKom/Malatya bilgisine tanzim edilmiş, "Misyonerlik Faaliyetleri" konulu, DÖK.KS.A.J. BÇVŞ.M.YÜCEL paraflı, İL J.KOMUTANI J.KUR.ALBAY MEHMET ÜLGER imzalı "Faks Mesaj Formu"nda özetle; Misyonerler tarafından 14 Mayıs-30 Haziran 2007 tarihleri arasında icra edilecek gezi ile ilgili olarak bilgilerin yer aldığı, bahse konu gezinin amacı ile ilgili olarak da; "Gezi güzergahı üzerindeki bölgelerde yaşayan vatandaşlar demografik yapısının ortaya çıkarılarak inkültürasyon faaliyetlerini gerçekleştirmek ve alan çalışması yapmak olduğunun değerlendirildiği" şeklinde değerlendirmelerde bulunulduğu, bahse konu mesaj formunun özet bilgilerinin yer aldığı Faks Gönderme Formunda da "KALEME ALANIN İMZASI" bölümünde yerine imzalı "HAYDAR YEŞİL .1.BİNBAŞI İSTH.Ş.MÜDÜRÜ" ibarelerinin; "MÜSAADE 6/72 EDENİN İMZASI" bölümünde imzalı "MEHMET ÜLGER J.Kl R.ALBAY İL..I.KOMUTANI" ibarelerinin yer aldığı belirlenmiştir. >Haydar Yeşil'in işyerindeki odasında yapılan aramada elde edilen 122 adet CD/DVD'nin yapılan incelemesinde; —30 nolu DVD'de; "malatya bülent astsb'V'BRİFİNG" isimli klasör içerisinden çıkan "Misyonerlik Semineri 11 Haziran 2008.doc" isimli vvord belgenin yapılan incelemesinde; Türkiye'de ki Misyonerlik Faaliyetleri başlıklı 5 sayfadan oluştuğu, Misyonerliğin Tanımı, Amacı, Tarihçesi, Dünya'da Yayılma Stratejisi, Devletlerle İlişkisi, Anadolu'da Misyonerlik Faaliyetleri, Misyonerlik Faaliyetinde Hedef Alınan Kitleler, Misyonerlerin Türkiye'deki Faaliyetleri, Değerlendirme ve Sonuç başlıkları altında Misyonerlik ile ilgili sunum olduğu, İmza kısmında Haydar Yeşil J.Binbaşı İsth.Ş.Müdürü şeklinde isminin olduğu, —43 nolu CD'de; "AVSEQ01.DAT" isimli dosya incelendiğinde, 2. Bölüm Dinler arası Diyalog: Fethullah Gülen ile gelen Hıristiyanlık Aşısı başlıklı video da Dinlerarası diyalog, Fethullah Gülen ve PAPA buluşması ile ilgili video görüntüleri olduğu, —44 nolu CD'de; "AVSEQ01.DAT" isimli dosya incelendiğinde, Fethullah Gülen, Zaman gazetesi, Nur Cemaati, Ahmet Şahin, Said Nursi, Diyalog ile alakalı, Hristiyanlığın Truva Atı isimli video olduğu, —18 adet ses dosyasının incelemesinde; Kürtçe Hıristiyanlık dini ile alakalı ilahiler olduğu, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği "TEAM 2" ibareli flash bellekte de "ABCD/KÜRDİSTAN İLAHİ MÜZİK" sıralı klasöründe 18 adet Kürtçe Hıristiyanlık dini ile alakalı ilahiler olduğu ve bunların birbirinin aynısı olduğu, —46 nolu CD'de; F_/asaf (internet) sıralı klasörleri dosyalar halinde çeşitli tarikatlar, Cemaatler, dini gruplar, terör örgütleri, Misyonerlik faaliyetleri, Ergenekon Terör Örgütü hakkında internetten indirilmiş belgeler olduğu, bu belgelerden; -"f. Gülen/Asker papaz"sıralı klasörü içerisinde "bugün gazetesidoc" isimli belgenin yapılan incelemesinde; İlker Çınar'ın "Asker Papaz: Konuşursam çok kötü olur!, ABD'nin ölüm listesindeyim" şeklindeki açıklamalarının yer aldığı gazete haberinin olduğu, -F_/asaf (internet) sıralı klasörleri içerisinde; MİSYONERLİK isimli klasörün olduğu, bahse konu klasör içerisinde Zirve Yayınevi davası ve misyonerlik konulu bir çok yazı ve haberin yer aldığı görülmüşün >Haydar Yeşil'in ikamet adresinde (Askeri Lojman) yapılan aramada elde edilen Toshiba marka harddisk kutusunun içerisinden çıkan Samsung marka 500 GB kapasiteli S/N:S1WFJDQZ600987 seri numaralı harddiskin incelenmesi neticesinde; 6/73 — "EXPORT/VIDEO/Hırant Dink Olayı 01210437.mpg" isimli belgenin; Ulusal Kanalda yayınlanan ve sunuculuğunu Ergenekon soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan Emcet Olcaytu'nun yaptığı Günün İçinden programında Emniyet Teşkilatında C1A bağlantılı Fethullah örgütlenmesi ve Hırant Dink suikastı konularının tartışıldığı ve Ergenekon soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan Adil Serdar Saçan'ın da konuk olarak katıldığı program olduğu, —EXPORT/OFFICE isimli klasörde yer alan "ali dağlar şikayetdoc", "Ruhi Abatdoc", "TANlKLlK.doc", "Tekzip.doc" isimli belgelerin; Ruhi Abat'ın kendisi hakkında yayınlanan haberlere ilişkin şikayet ve tekzip dilekçeleri olduğu, ayrıca teknik özellikleri incelendiğinde yazan bölümünde "ruhi" ,"inonu" şeklinde görevli olduğu üniversite ve isminin yazılı olduğu görülmüştür. >Haydar Yeşil'in ikametinde yapılan aramada elde edilen Toshiba marka labtop bilgisayar içerisinden çıkan Seagete marka 160 GB kapasiteli S/N:5MACF5LG seri numaralı harddiskin yapılan incelenmesi neticesiinde; Elde edilen belgelerin bir kısmının teknik özellikleri incelendiğinde; yazan bölümünde "inonu" "hy" ve "Kevser Abat" ibarelerinin yazılı bulunduğu, "inönü" ve "Kevser Abat" ibarelerinin bulunduğu belgelerin Ruhi Abat, "hy" ibaresinin bulunduğu belgelerin ise Haydar Yeşil tarafından oluşturulduğu değerlendirilmiş olup, belgelerin içerisinde Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili birçok haberin bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca ele geçen belgelerde basında şüphelilerden Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil bazılarının isimlerinin Zirve Yayınevi cinayetinde geçmesinden dolayı bu kişiler tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılmış şikayet dilekçeleri olduğu belirlenmiştir. > Haydar Yeşil'in işyerindeki odasında yapılan aramada elde edilen 1 adet numarasız klasörün yapılan incelemesinde; —1-15 arası numaralandırılan dokümanlarda; Zirve yayınevi cinayeti davası ile ilgili olarak Malatya yerel gazetelerinde çıkan haberlerin fotokopilerinin bulunduğu, —28-43 arası numaralandırılan dokümanlarda; Kürdistan Hristiyan Birliği Başkanlığında 09/06/2007 tarihinde Brüksel'de yapılan toplantıda alınan kararların belirtildiği, 2007 Brüksel Kürdistan Hristiyan Birliği Rekonstürüksöyon Deklarasyonu başlıklı bilgisayar çıktısı olduğu, Kuzey Kürdistan Enformasyon ve Karşı Blokaj temaları başlığı altında; Kürdistan'ın güney ve kuzey olarak iki kısımdan oluştuğu ve genel itibari ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin baskısı altında olduğunu, Kürdistan Hristiyan Birliğinin Kuzey Kürdistan da özgürlük ve demokratik eşitliğin savunucusu olduğu, Kürdistan Hristiyan Birliğinin misyonu başlığı altında; Kuzey Kürdistan'da kutsal kitap öğretilerinin yaygınlaştırılması olarak belirtildiği, Kuzey 6/74 Kürdistan kapsamında olan yerler başlığı altında; kürdistan anayasası başlıklı 76 maddelik anayasa maddelerinin sıralandığı, —40 ve 41 ile numaralandırılan dokümanlarda; Toplantı sonucu bütün katılımcılar ve organizasyonlar konsensüs sağlamıştır, Kürdistan Hristiyan Birliği şeklinde ibarenin olduğu, —42-43 ile numaralandırılan dokümanlarda; Kürdistan olarak tabir ettikleri bölgede saha operatörleri kurulacağından ve bu sahalarda evangelist misyon ekiplerinin bulunacağınım belirtildiği, sakız adası konsültasyonu 2007 gök vizyonu başlığı altında; 14 maddelik kararlarda cami olarak kullanılan kiliselerin krokilerinin oluşturulması, halen kamu alanı olarak kullanılan özel mülkiyete ait kültürel dini mirasların tespitinin yapılması ve askere gidecek inananların yedek subay olarak askerlik yapmalarının sağlanması maddelerinin bulunduğu, —56-58 arası numaralandırılan dokümanlarda; Türkiye Protestan Kiliseler Birliği 1. Dönem Değerlendirme Toplantısı Bostancı Kilisesi Müjdesel Operasyonlar Duyurusu başlığı altında; 09/07/2008 tarihinde yönetim kurulu ulusalcı tehditlere rağmen olağanüstü olarak toplanmış ve gündemi mentoral etüt olarak sonuçlandırmıştır. Bostancı Kilisesi'nde gerçekleştirilen bu toplantı 2 ana başlıkta değerlendirilmiştir. >içerisinde 1-130 Arası numaralandırılan çeşitli doküman ve gazete nüshalarının bulunduğu 1 adet mavi şeffaf dosyanın içeriğinde; —24-38 arası numaralandırılan dokümanlarda; Daha önce de bahsedildiği üzere "Tek Bir Ev Kilisesi" ve "Ağlar Şebekesi" isimli şekillerin bulunduğu, bu ev kiliseleri ile ilgili şekillerin ve belgelerin Deniz Uygar isimli şahsın teslim etmiş olduğu flash disk, zirve cinayeti sanıklarından Abuzer Yıldırım'ın olay yerinde üzerinde yapılan üst aramasında elde edilen flash disk ve 25/04/2008 tarihinde Malatya Valiliğine isimsiz ve imzasız ihbar mektubunun ekinde gönderilen bir adet CD içerisinde ve Mehmet Ülger'den elde edilen 23 nolu CD'de de aynı şekilde bulunduğu, —103-113 arası numaralandırılan dokümanlarda; İçişleri Bakanlığı tarafından Jandarma Genel Komutanlığına yazılan 27/11/2010 tarihli İlker Çınar tarafından Başbakanlık Müşavirliğine gönderilen dilekçenin gönderildiğine dair yazı ve ekinde bahse konu dilekçenin bulunduğu, dilekçenin içeriği incelendiğinde, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın çeşitli tarihlerde verdiği ifadelerin özeti mahiyetinde bulunduğu, uzman çavuş olarak göreve başlaması, TUSHAD'a katılımı devamında yaşadığı olaylar, pastör olması ve Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili bilgilerin verildiği, cinayetin öncesi ve sonrasında hazırlanan raporlar ile gündem oluşturma çalışmalarının anlatıldığı, —Export 3.jpg, 6.jpg,8.jpg isimli belgelerin yapılan incelemesinde; "VUR DEDİK ÖLDÜRDÜLER" "Zir Vadisi'nde aramalar niçin gece yapıldı?" ve " BİZ 'VURUN' DEMİŞTİK ŞEREFSİZLER ÖLDÜRDÜ" manşetli ulusal basında Malatya Zirve Yayınevi cinayeti ve iddia 6/75 olunan Ergenekon soruşturması hakkında çıkmış haberlerin taranmış olduğu anlaşılmıştır. > Ruhi Abat'ın ikamet adresinde yapılan aramada elde edilen Samsung marka 640 GB kapasiteli HX-MU064DA/G22 seri numaralı siyah renkli harici harddiskin yapılan incelemesinde "basın haberleri" isimli klasörün içerisinde; —Malatya ilinde gerçekleştirilen Zirve Yayınevi Katliamı, Ergenekon, Misyonerlik, Balyoz Darbe Planı, Kafes Eylem Planı davası, İrticayla Mücadele Eylem Planı davası, Erzincan davası, Hanefi Avcı'nin yazdığı Haliçte Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat isimli kitap, PKK terör örgütü ve İlker Çınar isimli şahıs ile ilgili açık kaynaklardan alındığı değerlendirilen çok sayıda haberlerin olduğu görülmüştür. —"ali dağlar şikayet" isimli word belgesinin içeriğinin; Hürriyet Gazetesi internet sitesinde "Katliam gecesi komutana telefon" başlıklı haber ile ilgili şikâyet dilekçesinin olduğu, > Ruhi Abat'ın İnönü Üniversitesi Merkez Kampusu yerleşkesi İlahiyat Fakültesinde bulunan kendisinin kullanmakta olduğu odada yapılan aramada elde edilen; —Western Digital marka WD200BB-00 CFCO model WMA9L1014536 seri nolu 20 GB kapasiteli hard diskinin içindeki "o/fice" isimli klasördeki "Önemli Mesaj1" isimli Word belgesi içerisinde; "Kürdistan Hıristiyan Birliği'nin Merkezi Washington ama Türkiyedeki GÖK Bölge Koordinatörleri Erbil, Duhok ve Süleymaniye'deki misyonerler bu örgüte yön ve destek veriyorlar" şeklinde alt başlığın bulunduğu ve devamında "Doğu Perinçek Sorgu Metnil" isimli belge içeriğinin açık kaynaklarda da bulunduğu görülmüştür. —"ojjftce" isimli klasör içerisinde; "Zirve Yayınevi, Ergenekon, PKK, Misyonerlik, Kürtlük ve Kürdistan ile ilgili çok sayıda Word dosyasının mevcut olduğu ve bu dosyaların internet açık haber kaynaklarından olduğu tespit edilmiştir. > Ruhi Abat'ın ikamet adresindeki aramalarda elde edilen -Exper marka 0043527846806 seri nolu bilgisayar kasasının içerisinde bulunan SEAGATE marka 9RAAOPER seri numaralı ST3160815A ibareli 160 GB kapasiteli harddiskin "D" bölümünde "D\yedek eylul\yedek\masaüstü\ruhi" dosya yolunda bulunan "STRATEJİK ALANA İLİŞKİN ÇALIŞMALARIN LİSTESİ" isimli belgenin içeriğinde "STRATEJİK ALANA İLİŞKİN ÇALIŞMALAR A. YAYINLANMIŞ ÇALIŞMALAR başlığı altında; "Müslüman ve Hıristiyan dünyasının tarihi karşılaşmalarının konu edinildiği çalışmada 21. y.y. itibariyle dünyadaki egemen güçlerin pragmatik din anlayışları irdelenmiştir. Bu yönüyle dinlerarası diyalog çalışmalarının ciddi tarihi, kültürel ve epistemik hazırlıklar gerektirdiği vurgulanırken öncelikle iç diyalog faaliyetlerine önem verilmesi işlenmektedir. Aksi halde mevcut haliyle bu faaliyetlerin emperyalist güçlerin işlerini kolaylaştıracağı, ülkemiz sınırları içerisinde yaptıkları atomizasyon faaliyetlerinin meşruiyet zemini içerisinde yürütülmesine zemin hazırlayacağı kanaati belirtilmektedir. Ayrıca makalede, dinlerarası diyalog-Vatikan ilişkisine dikkat çekilerek bu faaliyetin Hıristiyan kanaat önderlerinin önemli bir 6/76 kesimince küreselleşme politikalarına paralel seyrettiği tespiti yapılmıştır. Dolayısıyla meselenin dini bağlamından daha ziyade sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel bağlamı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. 2. Küreselleşme ve Din Faktörü (2002) Küreselleşmenin bütün kutsal değerlerde olduğu gibi dini değerleri de nasıl metalaştırdığına işaret edilen çalışma şu başlıklar altında incelenmektedir.-Küreselleşmenin Tanımı -Küreselleşmenin Epistemik Arkaplanı -Küreselleşmeye Farklı Yaklaşımlar -Küreselleşme-Din İlişkisi -Küresel Ölçekli Din İstismarı -Dinlerarası Diyalog 3.. Misyonerlerin, 'İslamın Allah İnancına Yönelik Yaydıkları İddialar (2005) Makalede Türk toplumunun kimliksizleştirilmesi sürecinde inançların sarsılmasının tehlikelerine dikkat çekilmektedir. Zira kendi değer yargılarında ve inançlarında boşluğa düşen toplumlar asimilasyona açık hale gelirler. İnanç coğrafyasındaki değişiklikler beşeri coğrafyadaki değişiklikler kadar önemli sonuçlar doğurur. Makalenin amacı dinlerarası çatışmaları beslemek değildir. Sadece Kur'an ayetlerine yönelik bilinçli bir çarpıtma girişimine karşı milletimizi doğru bilgi ile bilgilendirmektir. Türk toplumunun inanç değerlerinin korunmasına ilişkin kanaatlerin vurgulandığı çalışmada ana başlıklar şöyledir: -Tek Tanrı İnancına Yönelik İddialar -Kur'an a Yönelik İddialar -Tanrının Mahiyetine İlişkin İddialar -Değerlendirme ve Sonuç 4. Misyonerlerin Yöneldiği Hedef Kitle: Malatya Örneği Malatya'nın tarihi ve jeo-politik yapısını eksen alarak yapılan çalışma alan araştırması ve mülakat yöntemleriyle incelenmiştir. Malatya'da Türk toplumunun dokusunu zedeleyip sosyal çözülme riskleri dikkate alınarak din maskeli bölücülük yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca çocuklara ve gençlere yönelik bu faaliyetlerin Türk toplumunun aile yapısına da ciddi zararlar verdiği gözlemlenmiştir. Yapılan tespitler doğrultusunda alınacak tedbirler sunulmak suretiyle çalışma tamamlanmıştır. 5.. Malatya ve Adıyaman Bölgesinde Misyonerlik Faaliyetleri Konuyla ilgili daha önce Malatya eksenli yapılan ekip çalışması ilçe ve köyleri de içerecek şekilde genişletilmiş, Adıyaman ve çevresi de dahil edilerek araştırma derinleştirilmiştir. Mülakat yöntemi kullanılmış, görsel ve yazılı basın da taranmıştır. Malatya 'da faaliyet yürüten yabancı kurum ve kuruluşların isimleri tespit edilerek ulusal ve uluslararası bağlantıları üzerinde durulmuştur." Şeklinde belirtildiği görülmüştür. > Ruhi Abat, Adil Akçay'dan elde edilen dijital malzemeler, belge ve dokümanlar arasında misyonerlik ile ilgili birçok bilgi ve belgenin, ulusal medyada ve yerel basında çıkan Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin gazete ve internet haberlerinin bulunduğu, bu konuda yoğun çalışmalar yapıldığı anlaşılmıştır. >Adil Akçay'ın iş yerinde masasında yapılan aramalarda elde edilen 5 sayfa muhtelif evraklardan 3 ile numaralandırılan dokümanın önyüzünde; "Seminer, Konferans, Panel ve Kermes konulu yazıların olduğu, dokümanın arka yüzünde ise, "Kürtleri kontrol altında tutmayan bir AKP'yi ABD'nin de, ordununda gözden çıkaracağı çok iyi biliyor. AKP'nin Diyarbakır ısrarı da bu yüzdendir. ŞİMDİDEN BAŞBAKAN'A GEÇMİŞ OLSUN -Ama şimdiden sayın Başbakan'a geçmiş olsun diyelim. Siz tercihinizi çözümden yana koyarak halkın desteğini almak yerine statükocu güçleri arkanıza alarak güçlü olacağını sandınız. Ancak yanıldınız. -Hükümet bu savaşı isterse bir günde durdurabilir. -Yine Erdoğan'ın ırkçı bir sloganı, Hakkariden söylemeden çekinmeyerek 'ya sev ya 6/77 terket' diye ifade ettiği cümleler tam anlamıyla bir pervasızlık örneğidir. -Bu ülke ve elbette ki bayrak bu değerleri yaratan Kürtlerin ve Türklerin ortak değeridir. Bu ortak değerler hiç kimsenin tekelinde değildir. Ancak Erdoğan'ın ırkçı yaklaşımları tam bir aymazlık örneğidir. 'BAŞBAKAN KİMİ NERDEN KOVUYOR' -Bu vatan hepimizin ortak vatanı değilmi? Kim kimi, kimin vatanından kovuyor? Başbakan tahrik etmeye halkın değerlerine hakaret etmeye devam ediyor. ABD'nin icat ettiği bir Başbakan'ın bu halkı kendi anavatanından kovma çağrısı, trajikomik bir durumdur. Kimlerin Başbakanı olduğu artık anlaşılmıştır. -Bölmeyi ve ayrılığı derinleştirmeye çalışan uluslararsı sermayenin hizmetinde olduğu ortaya çıkmıştır. 'BAŞBAKAN ÖZÜR DİLEMELİ' -İmralı sistemine artık son verilmesi Gerekir. İmralı çözüm için en etkin diyalog kapısı olarak görünmelidir. Yeni bir demokratik anayasa ihtiyacının net bir şekilde ortaya çıkması karşısında bunun Gerekleri yapılmalıdır. -Türkiye daha modern, daha demokratik ve sivil bir anayasaya kavuşmalıdır. Anayasal vatandaşlık tanımı içerisinde çok kültürlülüğü kabul eden bir düzenleme yapılmalıdır. Vatandaşların kendi ana dillerinde yayın ve eğitim yapmaları önündeki engeller kaldırılmalıdır. 'DEMOKRATİK ÖZERKLİK PROJESİ' -Yine demokratik özerklik projesi tartışmaya açılmalı ve Türkiye için en uygun çözüm modelinede ortak bir yaklaşım gerçekleştirilmelidir." şeklinde ibarelerin olduğu görülmüştür. > Abdullah Atılğan'ın iş yerinde yapdan aramalarda elde edilen 797 ve 822 sayfadan ibaret Kasa Ödeme Defterine ait sayfalar incelendiğinde Haydar Yeşil ve Adil Akçay'dan elde edilen Kasa Ödeme Defterlerinde olduğu gibi misyonerlik faaliyetlerinin yanında Fethullah Gülen cemaati ve cemaat mensuplarımda takip ettirdiği, bu konuda istihbarat elemanları tuttuğu, getirilen istihbarat karşılığında ise bu kişilere çok sayıda yüksek meblağlarda paralar ödediği belirlenmiştir. —Ayrıca Abdullah Atılğan'ın kartvizit defteri içerisinden çıkan kartvizitlerin yapılan incelemelerinde; -Ön yüzünde Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği ve Mersin İl Başkanı Genel Başkan Yrd. Mesut Sezer ismi yazan, arkası boş kartvizitin olduğu, -Ön yüzünde Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği ve V.K.G.V. Başkanı Kemal Canay ismi yazan, arkası boş kartvizitin olduğu, -Ön yüzünde MUSTAZAF-DER Mustazaflar İle Dayanışma Derneği ve "Siyonist İsrail Rejiminin Zulmü Altında Bulunan Müslümanlara Yardım Kampanyası İçin..." yazan, arkası boş kartvizitin olduğu görülmüştür. > Haydar Yeşil ve Adil Akçay'ın işyerleri olan Malatya İl Jandarma Alay 6/78 Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğündeki odasında yapılan aramada elde edilen İl Jandarma Komutanlığı Kasa Ödeme Defterleri ile İstihbarat Ödeneği Kayıt Defteri Fotokopilerinin karşılaştırmalı olarak yapılan incelemesinde; —8 sıra numaralı 18/10/2005 tarih ve 21707fış numaralı sarf kaydında; 1/02/2005 gün ve (44000607) sayılı HKBF ile bildirilen misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Kayra Kitabevinin Kürtçe ve Arapça İncili ücretsiz olarak dağıttığı ile bu İndileri getirmesi ve 18/10/2005 gün ve (44000684) sayılı HKBF ile misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Kayra Kitabenvinin faaliyetlerini etkinleştirmek için " Hizmet ve Hareket Planı" yaptığı ve bu planı temin ederek getirmesi karşılığında (2864712) sayılı haber elemanına verildi ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında ise Murat (iöktürk isminin yazılı olduğu belirlenmiştir. —2 sıra numaralı 05/12/2005 tarih ve 21712 fış numaralı sarf kaydında; Türkiye genelinde faaliyet gösteren misyoner unsurlar tarafından Türkiye'de hazırlanan ve Türk kilise pastörleri ve yabancı uyruklu şahıslara internet ortamında şifreli olarak gönderilen "Emanet" isimli hristiyanlık propagandası içeren dergiyi temin faaliyetinde göstediği başarıya karşılık (9104792) ye verildi ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında ise Murat Göktürk isminin yazılı olduğu anlaşılmıştır. —5 sıra numaralı 06/02/2006 tarih ve 21725fış numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetinde bulunan Kayra Kitap Dağıtım Ltd. Şii'nin 2006-2007 yılları arasındaki faaliyetleri ile ilgili hazırlamış olduğu "Kayra'nm hizmet alanları ve yönetim planı" nı temin ederek getirmesi karşılığında 2864712'ye verildi ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında ise Murat Göktürk isminin yazılı olduğu görülmüştür. —31 sıra numaralı 20/04/2006 tarih ve 21748fış numaralı sarf kaydında; Malatya ilinde misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Kayra Kitap dağıtım şirketinin 16/04/2006 tarihinde Paskalya bayramı nedeniyle şehir merkezinde gerçekleştirdiği "Diriliş Bayramı" ile ilgili olarak hazırlanan 44000717 nolu HSF'ndaki bilgiler karşılığında 4134258 nolu haber elemanına verilmiştir ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında ise Murat (iöktürk isminin yazılı olduğu belirlenmiştir. —86 sıra numaralı 22/08/2006 tarih ve 21806fiş numaralı sarf kaydında; Malatya ilinde misynerlik faaliyetlerinde bulunan Kayra Dağıtım Ltd. Şti. Faaliyetlerini daha geniş bir yelpazeyle yayan çalışmaları kapsamında ismini ZİRVE yayıncılık Ltd. Şti olarak değiştirdiği bilgisinin üzerine 44000837 sayılı HKDF formu ile bildirilen bilgilere istinaden 6654308 (ASAF) kodlu, M.K. isimli haber elemanına 75.00 YT1. ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Murat Göktürk, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isimlerinin yer aldığı anlaşılmıştır. —117 sıra numaralı 27/11/2006 tarih ve 21837fış numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetlerinin takibi amacıyla il dışına Z. A. isimli, 2864712 kodlu, görevlendirilen haber elemanının kişisel giderleri ile; 6/79 a)Misyonerler tarafından dağıtılan kitap ve CD leri, b)Misyonerlerin özellikle doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinde yaşayan vatandaşlara yönelik hazırladıkları planlar, c)Türkçe ve arapça dilleriyle yazılmış inciller, d)Misyonerler tarafından Türkiye'de toplantı ve tatil geçirdikleri motel ve otellere ait çizelgeleri getirmesi karşılığında 4(10.00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Murat Göktürk, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isimlerinin yer aldığı görülmüştür. —125 sıra numaralı 11/12/2006 tarih ve 21846 fiş numaralı sarf kaydında; Malatya'da faaliyet gösteren misyonerlerin 10/12/2006 tarihinde Doğanşehir Çığlık Köyü'nde yaptıkları toplantının takibi, içeriğinin öğrenilmesi toplantıda verilen materyallerin temin edilmesinde 6244675 numaralı haber elemanına ödenmiştir ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında ise Murat Göktürk, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isimlerinin yer aldığı belirlenmiştir. —132 sıra numaralı 21/12/2006 tarih ve 21659 fiş numaralı sarf kaydında; Türkiye'de faaliyet gösteren misyonerler için İstanbul'da bulunan Kitabı Mukaddes şirketi taraından hazırlatılan "Mesih inananlarının Türkiye'deki haklan" konulu raporun temini karşılığında 6244675 (ASAF) kodlu M.C isimli haber elemanına 150,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Murat Göktürk, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isimlerinin yer aldığı anlaşılmıştır. —Kasa Ödeme Defterinde; 9024989 kodlu B.Y. isimli haber elemanına haber elemanına 21/12/2006 tarihinde, 185,00 YTL ödendiği, ödeme Gerekçesi faaliyet olarak "Türkiye'de faaliyet gösteren misyonerler için İstanbul'da bulunan kitabı Mukaddes şirketi tarafından hazırlatılan CIMesih inananlarının Türkiye'deki halleri konulu raporun temini karşılığında ödenmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 21659 olduğu, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu görülmüştür. —133 sıra numaralı 25/12/2006 tarih ve 21660fiş numaralı sarf kaydında; 444000940 nolu haber kayıt ve bildirim formu ile bildirilen Malatya ilinde faaliyet gösteren misyoner grupların 24/12/2006 günü sözde doğuş bayramı etkinlikleri kapsamında Altın Kayısı Oteli'ndeki toplantının takibi için 6244675 numaralı haber elemanına 250,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Murat Cöktürk, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet İ'lger isimlerinin yer aldığı belirlenmiştir. —6 sıra numaralı 29/01/2007 tarih ve 21666fiş numaralı sarf kaydında; Malatya'daki misyonerlik faaliyetlerinin takibi ve ortaya çıkartılmasına yönelik başlatılan YAŞAM-01 Pif kapsamında yaptığı çalışmalar ile pastör seviyesinde görevli misyonerlere yönelik hazırlanan hukuki rapor temin etmesinde gösterdiği başarı karşılığında 714416 kodlu Y.Ç isimli haber elemanına 100,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında 6/80 Murat Göktürk, hazır bulunan kısmında Adcın Gedik, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isimlerinin yer aldığı anlaşılmıştır. —20 sıra numaralı 22/03/2007 tarih ve 21681 fiş numaralı sarf kaydında; Malatya ve çevre illerde faaliyet gösteren misyoner grupların faaliyetleri ve yaptıkları toplantıların takibi ve toplantılarda alınan kararların takibi ve tespiti amacıyla 2594326 (KOMUTAN ASAF) (Deniz Uygar - İlker Çınar) numaralı haber elemanına 900,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Mehmet Ülger, tastik eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise yine Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına 04/05/2007 tarihinde 500,(1(1 YTL ödendiği, ödeme Gerekçesi faaliyet olarak "Malatya H J. K.hğının 21.04.2007 gün ve İSTH: 3590-214-07/12257 sayılı mesajı ile belirtilen; Malatya'daki misyoner grupların yaptıkları toplantı ve alınan kararlar ile elde edilen bilgiler nedeniyle haber elemanına ödenmiştir." Şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 21686 olduğu, tanzim edenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adem dedik, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —27 sıra numaralı 07/05/2007 tarih ve 21688 fiş numaralı sarf kaydında; Malatya'da 18 Nisan 2007 tarihinde meydana gelen olaylardan sonra misyonerlerin Malatya'daki faaliyetlerinin takibi maksadıyla devam eden DEĞİŞİM-01 Pif kapsamında çekilen 44001034 nolu duyuma istinaden 6244675 nolu haber elemanına 100,00 YTL ödendiği, ödemeyi verenin Murat Göktürk, hazır bulunanın Adem (.edik, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu belirlenmiştir. —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz l'ygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına 17/05/2007 tarihinde 300,00 YTL ödendiği, ödeme gerekçesi faaliyet olarak "Malatya ve civar illerdeki misyoner gruplarda faaliyet gösteren şahıslar ve faaliyetleri hakkında bilgi toplanması amacıyla ödenmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 21689, ödemeyi verenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adem Gedik, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber 6/81 elemanına 09/06/2007 tarihinde 400,00 YTL ödendiği, ödeme gerekçesi faaliyet olarak "İnönü üniversitesinde misyonerlik faaliyeti yürüten çekirdek misyon kadrosunun tespitine yönelik çalışmaları ve grup içerisinde faaliyet gösteren şahısların kimliklerinin tespiti nedeniyle ödenmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 21693, ödemeyi verenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adem Çedik olduğu, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Silifke ilçesi Taşucu mevkiinde bulunduğu, burada bulunma gerekçesi ise daha önce ispatlandığı üzere Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte cinayet sonrası yürütülen dezenformasyon faaliyetlerini sürdürmek için bir pansiyonda bir araya gelmeleri olduğu, Haydar Yeşil'in bu tarihte ödendiği anlaşılan 400 YTL parayı Malatya ilinden ayrılmadan yanına aldığı, Taşucu mevkiine geçtikten sonra burada Deniz Uygar (İlker Çınar)'a teslim ettiği, ödeme fişindeki söz konusu imzanın da sahte olarak atıldığı şeklinde değerlendirilmiştir. —34 sıra numaralı 13/06/2007 tarih ve 21695fiş numaralı sarf kaydında; Malatya'da yabancı misyonerler ve yerli işbirlikçiler tarafından 09 Haziran 2007 tarihinde yapılan piknik faaliyetine katılanların tespiti amacıyla çekilen 44000990 nolu HSF de adı geçen şahısların tespiti nedeniyle 6244675 nolu haber elemanına 100,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Murat Göktürk, hazır bulunanın Adem Gedik, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı görülmüştür. —50 sıra numaralı 27/08/2007 tarih ve 21861 fiş numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyeti çerçevesinde kullanılan haber elemanına (2594326) 27 Ağustos 2007 günü İSTN:3590-522-07/Asaf (26404) ve 27 Ağustos 2007 günü ve İsth:3590-528-07/ASAF (26419) sayılı mesajında belirtilen bilgilere istinaden 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına 1.000,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Mehmet Ülger, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —52 sıra numaralı 19/09/2007 tarih ve 21865fiş numaralı sarf kaydında; Malatya'da meydana gelen misyonerlik olayından sonra yeni gelen yabancı ve yerli misyonerlerin takibi ve faaliyetleri ile ilgili 44000990 sayılı HKBF ile ilgili çalışması karşılığında 6244675 nolu haber elemanına 20(1,(10 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Adil Akçay, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına, 01/10/2007 tarihinde 1.100,00 YTL ödendiği, ödeme gerekçesi faaliyet olarak "Türkiye genelinde faaliyet gösteren yerli ve yabancı misyoner grupların faaliyetleri ile ilgili olarak 27 Eylül 2007 gün ve İSTH: 3590-613-07/ASAF (30532) - 1 Ekim 2007 gün ve İSTH: 3590-640-07/ASAF (31193) sayılı faks mesaj tarafından gönderilen bilgilere istinaden ödenmiştir." şeklinde ibarelerin 6/82 yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 21868, ödemeyi verenin Mehmet Ülger, hazır bulunanın Haydar Yeşil olduğu, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —61 sıra numaralı 16/10/2007 tarih ve 21874fış numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetlerinin takibinde kullanılan 6244675 nola haber elemanı Zirve Yayıncılık şirketinin DÖNÜŞ-01 PİF katpasımndaki faaliyetlerinin takibi ve 44001184 numaralı HKBF ndaki bilgiler karşılığında haber elemanına 200,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Adil Akçay, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı anlaşılmıştır. —Kasa Ödeme Defterinin 39. Sayfasında; 9024989 kodlu B.Y.isimli haber elemanına 23/10/2007 tarihinde 130.00 YTL ödendiği, ödeme Gerekçesi faaliyet olarak "Nurcu Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerinin takibinde 44001198 numaralı HKBF'na istinaden grubun bayan görevlileri tarafından kermes düzenleneceğine dair bilgiler karşılığında ödeme yapılmıştır." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 21875, ödemeyi verenin Adil Akçay, hazır bulunanın Adem Gedik, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu belirlenmiştir. —/ sıra numaralı 13/01/2008 tarih ve 21890fış numaralı sarf kaydında; 444001274 nolu H.K.B.F ile bildirilen Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in ölüm yıldönümü etkinlikleri, TAKTİK-02 PİB kapsamında takibi yapılan İHÖD'ün başlattığı "Ortak düşman ABD" konulu kampanyanın takibi ve kampanya ile ilgili yapılacak etkinliklerin tespiti amacıyla 9644822 numaralı haber elemanına ödenmiştir ibaresi, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı görülmüştür. —6 sıra numaralı 25/01/2008 tarih ve 21895fiş numaralı sarf kaydında; Malatya Merkez, Dğanşehir ve Akçadağ ilçelerinde misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi ve bilgi toplaması için 26143444 nolu haber elemanına 329.69 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Adil Akçay, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı anlaşılmıştır. —10 sıra numaralı 27/01/2008 tarih ve 21894fiş numaralı sarf kaydında; Malatya'da misyonerlik faaliyetlerinin takibi, PİF. DÖNÜŞ-01 ile ilgili 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına 850,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Mehmet Ülger, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte 3. Ses kaydını düzenlemek için Malatya iline geldiğinin daha önce ispatlandığı, bu nedenle Deniz Uygar (İlker 6/83 Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi imza karşdığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. —26 sıra numaralı 03/03/2008 tarih ve 7262fış numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Malatya İl J.K.lığınca elde edilen ve 5 Mart 2008 gün ve İSTH:2210-102201 Asaf sayılı yazı ile J.G.K lığına aynı tarih ve isth:2210-10218 sayılı yazı ile de Kayseri J. Bölge K.lığına arz edilen bilgilerin toplanmasında 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına ödenmiştir ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında Mehmet Ülger, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —9794014 kodlu O.K. isimli haber elemanına 03.03.2008 tarihinde 100.00 YTL ödendiği, ödeme Gerekçesi olarak "Köprü 01 PİF Kapsamında Akçadağ ve İl Mrk. Sorumluluk bölgesinde faaliyet gösteren Dini grup ve tarikatların illegal faaliyetlerinin tespitine yönelik ödenmiştir." Şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 7263, ödemeyi verenin Adil Akçay, tanzim edenin Haydar Yeşil, onaylayanın Mehmet Ülger olduğu görülmüştür. —43 sıra numaralı 07/04/2008 tarih ve 7279fiş numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetlerinin takibi için açılan PİF DÖNÜŞ-01 ile Türkiye'nin de içinde bulunduğu Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) ile ilgili bilgi toplanması ve (Elemanın zorunlu masraflarının) karşılınması için 2594326 (ASAF KOM) (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına 865.00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Mehmet Ülger, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —47 sıra numaralı 15/04/2008 tarih ve 7284fış numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetlerinin takibi maksadıyla devam eden Dönüş-01 Pif kapsamında araştırma takip ve illegal faaliyetlerin takibi maksadıyla 6244675 nolu haber elemanına 150,0(1 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Murat Göktürk, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı görülmüştür. —50 sıra numaralı 19/04/2008 tarih ve 7290fış numaralı sarf kaydında; 44001385 nolu HKBF ve 44001282 nolu HSF belirtilen Türkiye genelinde misyonerlik faaliyet yürüten şahıslar ile ilgili 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına 550,00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adem Gedik, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen 6/84 benzediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Zirve Yayınevi cinayetinin 1. Yıldönümü için 18/04/2007 günü Malatya iline geldiğinin daha önce ispatlandığı, bu nedenle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. —47 sıra numaralı 15/04/2008 tarih ve 7284fış numaralı sarf kaydında; Misyonerlik faaliyetlerinin takibi maksaydıyla devam eden DÖNÜŞ-01 PİF kapsamında araştırma takip ve illegal faaliyetlerin takibi maksadıyla 6244675 nolu haber elemanına ödenmiştir ibaresi, kim tarafından verildiği kısmında Murat Göktürk ve Mehmet Ülger, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı belirlenmiştir. —56 sıra numaralı 24/05/2008 tarih ve 7294fiş numaralı sarf kaydında; Türkiye genelinde faaliyet gösteren misyoner kuruluşların tamamını aynı çatı altında toplamak maksadıyla "Ortadoğu Hristiyan Birliği" adı altında yeni bir organizasyon kurdukları, bu yeni organizasyonun ve Atlas Çalışma Grubu adındaki misyoner organizasyonun Türkiye'deki Roman (Çingene) nüfusunun tespitine yönelik yaptıkları çalışmaların takibine yönelik 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına 800.00 YTL ödendiği, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, her nekadar HTS kayıtlarında adı geçen şahsın bu tarihte Malatya ilinde bulunduğu net bir şekilde ortaya konulamamış ise de, yine HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı hatların 23-24/05/2008 tarihlerinde hiç sinyal vermediği, daha önce ispatlandığı üzere adı geçen şahsın ifadesinde zaman zaman telefonsuz olarak Malatya iline geldiğini, 2008 yılı Mayıs ayı içerisinde de yine telefonsuz olarak gelmiş olabileceğini, bu tarihte geldiğinde Mehmet Ülger'in Behnan Konutgan'a yönelik eylemi ilk kez söylediğini beyan etmesi karşısında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi de imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. —60 sıra numaralı 17/06/2008 tarih ve 7299fış numaralı sarf kaydında; Malatya'da faaliyet gösteren misyoner organizasyonlar ile ilgili çalışma yapmak üzere görevlendirildiği çalışmalarında kullanmak üzere 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) nolu haber elemanına 800.00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Mehmet Ülger, tanzim eden kısmında Haydar Yeşil, onay kısmında ise Mehmet Ülger isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, her nekadar HTS kayıtlarında adı geçen şahsın bu tarihte de Malatya ilinde bulunduğu net bir şekilde ortaya konulamamış ise de, yine HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı hatların 17/06/2008 tarihinde hiç sinyal vermediği, adı geçen şahsın ifadesinde zaman zaman telefonsuz olarak Malatya iline geldiğini, 2008 yılı Haziran ayı içerisinde medyada deşifre olması nedeniyle Malatya iline geldiğini ve Mehmet Ülger ile son çalışmayı yaptığını beyan etmesi karşısında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi de imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. 6/85 — 78 sıra numaralı 25/08/2008 tarih ve 7304fış numaralı sarf kaydında; PİF DÖNÜŞ-01 kapsamında Malatya ve Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bilgi toplaması için 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına 600.00 YTL ödendiği, kim tarafından verildiği kısmında Haydar Yeşil, hazır bulunan kısmında Adil Akçay, tanzim eden kısmında yine Haydar Yeşil isminin yer aldığı, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına, 01/09/2008 tarihinde 600.00 YTL ödendiği, ödeme gerekçesi faaliyet olarak "PİF Dönüş 01 ile ilgili bilgi toplaması ve diğer illerdeki misyonerlik faaliyetlerinin takibini yapmak maksadıyla elemana ödeme yapılmıştır." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 7322, ödemeyi verenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adil Akçay olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —Adil Akçay'ın masasında çıkan 25 ile numaralandırılan dokümanın içeriğinde; Üzerinde ödeme fişi ibaresi bulunan (Malatya ve diğer illerdeki misyonerlik faaliyetlerinin takibi ve takip tekniklerinin öğrenmesi için 2554326 nolu haber elemanına 600 YTL verilmiş, 01/09/2008; Adil Akçay Jandarma Kıdemli Başçavuş Asıf Tim Komutanı imzalı 600-400 YTL ödeme makbuzu fotokopisinin olduğu görülmüştür —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına, 02/11/2008 tarihinde 600.00 YTL ödendiği,ödeme gerekçesi faaliyet olarak "44001544 numaralı HKBF ile bildirilen bilgi ve belgelerin temini için haber elemanına ödeme yapılmıştır." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 7342, ödemeyi verenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adil Akçay olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu bu imzanın benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış bir imza olarak değerlendirilmesi gerekmiştir. —Kasa Ödeme Defterinde; 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kod numaralı haber elemanına, 29/11/2008 tarihinde, 500.00 YTL ödendiği, ödeme gerekçesi faaliyet olarak "Misyonerlik faaliyetlerini takip ederek Dönüş 01 planlı İstihbarat Faaliyetine bilgi ve belge getirmesi için elemana ödenmiştir." şeklinde ibarelerin yer aldığı, kasa ödeme fiş nosunun 7350, ödemeyi verenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adil Akçay olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına büyük oranda benzediği, zaten HTS 6/86 kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Malatya ilinde olduğu, bu gelişinde priminin ve maaşının kesilmesi ile aldığı ölüm tehdidi hakkında Haydar Yeşil'le görüştüğü, daha sonra da irtibat için 5438547513 nolu telefon hattını alarak aynı gün akşamı Tarsus ilçesine döndüğü, bu durum karşısında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. —Aramada elde edilen ödeme fişleri içerisinde; 07351 fiş nolu ödeme fişinin de olduğu, ödemeye gerekçe faaliyetin defterde belirtilenden farklı olarak; "Malatya ve Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerini takip ederek, bu konuda yürütülen DÖNÜŞ 01 kod nolu planlı istihbarat faaliyeti için getirmiş olduğu OM'un 17/11/2008 tarihinde yapmış olduğu toplantıda alınan kararlar ve rapor için 400.00 YTL verilmiştir. 30/11/2008" şeklinde olduğu, ödemeyi verenin Haydar Yeşil, hazır bulunanın Adil Âkça]. ödemeyi alanın 2594326 (Deniz Uygar - İlker Çınar) kodlu haber elemanı olduğu, ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına büyük oranda benzediği, ancak HTS kayıtlarından adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu, buna rağmen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bir gün önce Malatya ilinde bulunması karşısında bu tarihteki ödemeyi imza karşılığı 29/11/2008 tarihinde bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. 18. BÖLÜMÜN DEĞERLENDİRMESİ >Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada 11 nolu DVD içerisinden elde edilen "ÖZEL ASAF KURSU" isimli belgenin oluşturma tarihinin 15/01/2007, son kaydetme tarihinin ise 17/02/2007 olduğu, söz konusu belgenin ve kursun Zirve Yayınevi Cinayetinden önce hazırlandığı ve düzenlendiği görülmüştür. Özel Asaf Kursunun isminden de anlaşılacağı üzere özel bir kurs olduğu, misyonerlerin aşırı sağ faaliyetler içinde değerlendirildiği, kursta "MİSYONERLİK FAALİYETLERİ" ile ilgili yapılacak çalışmaların özellikle dile getirildiği, kursa katılanların misyonerler konusunda yapacakları ve dikkat edecekleri hususlar konusunda eğitildikleri, Jandarma Komutanlıklarmca gönderilen dosyaların, belge ve doküman yönünden yetersiz olduğu, kursun düzenlenme sebebinin de bu olduğu belirtilmiştir. Kursta illegal bir takım hususların da konuşulduğu, konuşulan konuların özellikle bu belgeye yansıtıldığı, Malatya İl Jandarma Komutanlığı ve bu birimde görevli Murat Göktürk hakkında bazı şahsi bilgilere yer verildiği, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca yapılan illegal dinlemelerde izlenen yöntemin nasıl olduğu açıkça belirtilerek, Malatya İl Jandarma Komutanlığının izlediği bu illegal yöntemin adeta övüldüğü ve ders niteliğinde örnek olarak gösterildiği görülmüştür. Bu bilgilerin aynı zamanda daha önce ayrıntılı olarak anlatılan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektup ve ekinde gönderilen 22 sayfadan ibaret, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca Teknik Takibi Yapılan GSM Numaraları başlıklı 725 adet iletişimi dinlenen telefon 6/87 numaraları, bu numaraları kullanan kişi, dinleme süre ve tarihleri, sonuç, adli/önleme bilgisi, karar özeti, dinlemeyi yapan aidiyet numaraları ve Planlı İstihbari Faaliyet bilgisini gösterir liste içeriğinde yer alan bazı kararların Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesinden temin edilmesi neticesi yapılan incelemesinde, genellikle Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in imzaları bulunan ve doğru gerekçelere dayanmayan illegal dinlemeleri de doğrulamıştır. HTS kayıtlarının yapılan incelemesinde adı geçen kursa Malatya İl Jandarma Komutanlığı adına Murat Göktürk ve Adem Gedik'in katıldığı anlaşılmıştır. Mehmet Ülger'in Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki 16. celsede tanık olarak verdiği beyanlarında, "ÖZEL ASAF KURSU" isimli vvord belgesinde yer alan hususları teyit eder mahiyette bilgiler verdiği, misyonerlik konusu ile ilgili çalışmalar yapılması şeklinde direktiflerin yer aldığı 8-12 Ocak 2007 tarihinde düzenlendiği belirtilen "ÖZEL ASAF KURSUNUN" ardından Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından "YAŞAM-01" adıyla 16 Ocak 2007 tarihinde Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi kapsamında bir dosyanın açıldığı, her ne kadar Mehmet Ülger ifadelerinde Zirve Yayınevi ile ilgili bir çalışma yaptırdığını kabul etmese de, bu bilgilerin Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi ve misyonerlik konusunda çalışma yaptırdığı hususlarını açıkça ortaya koymuştur. Aynı DVD içerisinde Mehmet Ülger tarafından imzalanmış Faks Mesaj Formu başlıklı belgede, ülkemizdeki misyonerlik faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Fethullah Gülen grubu tarafından organize edildiği, bu faaliyetlerin ayrıca CIA tarafından yönlendirildiği yönünde değerlendirmeleri içerir resmi yazının bulunduğu görülmüştür. >İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen isimsiz ve imzasız iki sayfadan ibaret bilgisayar çıktısı mektubun ekinde bulunan CD içeriğinde yer alan "BRF. 12.03.2007 (METİN)" isimli vvord belgesinin Mehmet Ülger adına imzaya açılmış bir belge olduğu, bu belgede bölücü terör örgütü PKK ile misyonerlerin birlikte hareket ettiğine dair verilerin hazırlandığı, Mehmet Ülger adına imzaya açılmış olan brifing belgesinde de bu hususa ayrıca yer verildiği, her iki belgede PKK ile misyonerlik faaliyetlerinin aynı amaç çerçevesinde geliştiğine dair ibarelerin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Mehmet Ülger'in imzasına açılmış olan bu belgede yer alan ibareler ile tanık Deniz Uygar'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKÂT PLANI" isimli word belgesindeki ibarelerin karşılaştırılması neticesi, her iki belgede yer alan kavramların benzerliği, cümlelerin kuruluş şekilleri, anlatılmak istenen hususların ifade tarzı ve belgelerin içeriğinden, bu belgelerin hazırlanması esnasında birbirlerinden veya her iki belgenin hazırlanmasında aynı kaynaklardan faydalanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Belgenin içeriğinden; Malatya Bölgesinde misyonerlik faaliyetlerinin Emniyet ve Asayiş Hizmetleri üzerine etkilerinden söz edildiği, Malatya'da Misyonerlik faaliyetlerinin merkezi İstanbul'da bulunan Zirve Yayıncılık Ltd.Şti.nin irtibat bürosu tarafından yürütüldüğü, Misyonerlerin başta İl Merkezi olmak üzere Doğanşehir, Çığlık ve Polatdere köyleri, Arapgir, Darende, Yazıhan, Akçadağ ve Yeşilyurt ilçelerinde mevcut alt yapıdan da 6/88 istifade ederek taban oluşturmaya yönelik çalışmalarını sürdürdürdüğü, Misyonerlerin Malatya'yı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Karadeniz'e açılım noktası olarak gördüğü, Misyonerlerin İncil ve Hz. İsa'nın hayatını konu alan çocuklara yönelik film CD'lerinin dağıtılması, kilise ev toplantıları ile diriliş bayramı düzenlenmesi faaliyetleri yolu ile amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları, Misyonerlik faaliyetlerinin ABD Dış istihbarat örgütleri tarafından yönlendirildiği, Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK) tarafından yürütüldüğü, misyonerlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Irak'ın kuzeyinin entegrasyonunu hedefledikleri gibi konuların işlendiği, Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya İrtibat Bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takibi için Yaşam-01 adı altında 16 Ocak 2007 tarihinde açıldığı belirlenmiştir. Bu belgenin teknik özelliklerine bakıldığında yazan kısmında "jandarma", son kaydeden kısmında "Administrator" kullanıcı isimlerinin, şirket kısmında ise "muhabere" ibaresinin bulunduğu, belgenin oluşturma tarihinin 12/03/2007, son kaydetme tarihinin ise 13/03/2007 olduğu görülmüştür. Aynı CD içerisinde yer alan "BRF. 12.03.2007 (YANSI)" isimli belgenin 239 adet slayttan oluştuğu, içeriğinde Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti maktulleri ile sanık konumunda olan Hüseyin Yelki'nin fotoğraflarının bulunduğu, bu belgenin teknik özelliklerine bakıldığında ise yazan kısmında "Bılsıs", son kaydeden kısmında "Administrator" kullanıcı isimlerinin, şirket kısmında ise "jandarma" ibaresinin bulunduğu, belgenin oluşturma tarihinin 14/03/2007, son kaydetme tarihinin ise 21/06/2007 olduğu belirlenmiştir. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği konuları içerir her iki belgenin de 18 Nisan 2007 tarihinde gerçekleşen Malarya Zirve Yayınevi cinayetinden yaklaşık 1-1,5 ay önce hazırlandığı, bu belgeleri Mehmet Ülger'in 05/04/2007 tarihinde bilgilendirme veya brifing amaçlı olarak Haydar Yeşil ile birlikte gittiği Kayseri İl Jandarma Bölge Komutanlığında kullandığı değerlendirilmiştir. >Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil hakkında Zirve Yayınevi Cinayetinin azmettiricileri olduklarına ilişkin bazı bilgilerin gün yüzüne çıkması nedeniyle, bu kişilerin kendilerini temize çıkarmak amacıyla Aykut Saka'yı yönlendirerek aldıkları beyanlar ile kendisiyle birlikte 6 kişinin Fethullah Gülen cemati ile irtibatlı olduklarını belirtip, üst komutanlıklara ilettikleri, bu bilgiler doğrultusunda Aykut Saka dışındakilerin Şüpheli/Sakıncalı personel grubuna alındıkları, Yapılan bu tespit ile Mehmet Ülger'in ikametinde yapılan aramada elde edilen el yazması Malatya'dan gönderildiği anlaşılan mektubun içeriği birlikte değerlendirildiğinde; bu mektubun Mehmet Ülger'e, Aykut Saka'nın ifadesinde Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğuna dair ismi geçen askeri personellerden birisi tarafından gönderildiği, bu kişinin aynı zamanda Mehmet Ülger'i yakından tanıdığı ve Zirve yayınevi Cinayetindeki rolünü de bildiği, Mehmet Ülger'in bu cinayetin azmettiricilerinden olduğunu kastederek, kendisine bu cinayeti hatırlatıp, uğramış olduğunu söylediği haksızlıktan dolayı "HERHALDE SENİN BURADA BOĞAZLARINI KESTİRDİĞİN KİŞİLER VE İFTİRA 6/89 ATIĞIN PERSONELİN DIŞINDA HİÇBİR ANIN YOKTUR .... SEN BU BOĞAZLARINI KESEREK ÖLDÜRTTÜĞÜN İNSANLAR GİBİ BAĞIRA BAĞIRA SON NEFESİNİ VERİRSİN MUTLAKA .... SEN BİR ÖMÜR BOYU UYU YAMA, SON NEFESİNİ O BOĞAZLARINI KESTİRDİĞİN İNSANLAR GİBİ VE ..." şeklinde Mehmet Ülger'in de cinayete kurban giden kişiler gibi olması temennisiyle bir kimseye söylenemeyecek derecede ağır sözlerle sitem ettiği ve hakkını helal etmediği, bu durumun ise dosyadaki diğer deliller ile birlikte düşünüldüğünde olayın oluş şekline uygun olduğu ve Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayeti azmettiricisi olarak önemli rol almış olduğunu göstermiştir. >Mehmet Ülger'in Ergenekon soruşturmasını ve davasını yakından takip ettiği, kendisine bağlı İlçe Jandarma Komutanlıklarına talimat göndererek özellikle Zirve Yayıncılığın yürüttüğü faaliyetler olmak üzere bütün misyonerlik faaliyetlerinin yakın takibe alınmasını istediği belirlenmiştir. >26/03/2007 tarihli belgenin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında laboratuar çalışması sonucunda sahte raporlarda yer aldığını belirttiği Kürdistan Hıristiyan Birliği, GÖK gibi terimlerle ilgili olduğu, bu belgenin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konulardaki beyanlarını doğruladığı, Mehmet Ülger'in Savcılık ifadesinde belirttiği Kürdistan Hıristiyan Birliği, GÖK gibi terimler hakkında herhangi bir bilgisinin bulunmadığı şeklinde ki savunmasını sözkonusu bu belgenin çürüttüğü, aksine Mehmet Ülger'in bu konularda üst makamlarla resmi yazışmalar yaparak bu konulara resmi bir hüviyet kazandırdığı görülmüştür. >Nisan 2007 tarihli Haydar Yeşil adına paraf ve Mehmet Ülger adına imzaya açılmış resmi yazı formatındaki belgenin bilgi olarak da Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığına yazıldığı, yazılan bu belge içeriğinde özetle; ülkemizde misyonerlik faaliyetleri, dayandığı mevzuat, tarihi süreç, sonuç ve teklifler gibi konuların bulunduğu, bazı bölümlerin fosforlu kalem ile işaretlendiği, belgede misyonerlik faaliyetleri ile ilgili alınması gereken tedbirlerin ayrıntılı bir şekilde yazıldığı, bu tedbirler kapsamında Erbaş ve erlere misyonerlik faaliyetleri hakkında konferanslar verilmesi, misyonerliğin amacı ve insanlara yaklaşma yöntemlerinin öğretilmesi, Milli Güvenlik Bilgisi öğretmenlerine misyonerlik faaliyetleri ve misyonerliğin amaçları hakkında konferansların verilmesi, Mehmetçik Dersanelerinde öğrencilere misyonerlik faaliyetlerinin bölgeye ve ülkeye getireceği zararlar hakkında bilgi verilmesi, Birlikler tarafından yürütülen köy destek uygulamalarında hedef kitlenin misyonerlik faaliyetleri konusunda bilgilendirilmesi, misyonerler tarafından istismar edilebilecek ekonomik, sosyal ve dini inanç konularında ayrıntıların tespit edilmesi gibi hususların belirtildiği, daha sonra çeşitli önerilerde bulunulduğu, özellikle de ülkemizde bulunan çeşitli mezheplere ait kiliselerdeki görevlilerin faaliyetlerinin takip edilmesi, masum görünen isteklerin arkasındaki gerçek amaçların her fırsatta vurgulanması, ülkemizdeki değişik isimler altında kurulan ve yurtdışı bağlantılı faaliyet gösteren vakıf, şirket, dernek vb. kuruluşların yürüttükleri faaliyetlerinin ülke güvenliği ve çıkarları açısından hassasiyetle takip edilmesi gibi hususların vurgulandığı görülmüştür. Bahse konu belgede maddeler halinde belirtilen bu konuların, AB uyum yasaları 6/90 ile birlikte misyonerlik faaliyetlerinin belirgin bir artış gösterdiği, Hıristiyan misyonerler, Bahai, Yehova Şahitleri gibi unsurların Alevi ve Kürt vatandaşlarımıza yönelik planlı ve bilinçli faaliyetler yürüttüğü, misyonerlik faaliyeti sonucu din değiştiren vatandaşlarımızın birçoğunun maddi sıkıntılardan dolayı din değiştirdiği ve aynı zamanda PKK/KONGRA-GEL Terör Örgütü ile birlikte hareket ettiği, kilise evi olarak kullanılan yerlerin olduğu, İnanç Turizmi adı altında ülkemize turist kisveli kişilerin geldiği şeklinde konulardan oluştuğu, belirtilen konuların bir kısmının Deniz Uygar (İlker Çınar)*ın sahte raporlar hazırladıklarını beyan ettiği konular ve Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde bahsedilen konular ile paralellik arzettiği, bu durumun da Mehmet Ülger'in ekip olarak birlikte hazırladıkları bu belgeyi Zirve Yayınevi Cinayetinden yaklaşık iki hafta önce 05/04/2007 tarihinde Kayseri iline bilgilendirme amaçlı olarak gittiğinde sunmak ve yapılması planlanan eylemin alt yapısının hazırlamak amacıyla olduğunu açıkça göstermiştir. >26/04/2007 tarihli Mehmet Ülger imzalı Jandarma Genel Komutanlığı/Ankara ve Jandarma Bölge Komutanlığı/Kayseri dağıtımlı, 2. Ordu Komutanlığı/Malatya bilgisine tanzim edilmiş belgenin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Zirve Yayınevi Cinayetinden yaklaşık bir hafta sonra cinayete ilişkin dezenformasyon faaliyetlerinde bulunmak için geldiği 26/04/2007 tarihinde tanzim edildiği, yani belge tarihi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline dezenformasyon faaliyetleri için geliş tarihinin aynı olduğu, bu durumun da sözkonusu bu belgenin o tarihte yapılan toplantı sırasında tanzim edilmiş olduğunu açıkça gösterdiği, faks gönderme formunda M.Yücel adına paraf açılmasına rağmen bu kısmın Haydar Yeşil tarafından imzalandığı, bu hususun da ayrıca dikkat çektiği, yapılan tüm bu tespitlerden çalışmaların planlı ve organize olarak yapıldığı anlaşılmıştır. >Dosya kapsamında bulunan ve şüphelilerden ele geçen tüm bilgi ve belgelerin genel itibariyle Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Hükümetin zor durumda kalmasını sağlamak için yürütülen dezenformasyon ve yönlendirme faaliyetleri çerçevesinde hazırlanan belgeler olarak değerlendirilmesi gerektiği, zira düzenleme tarihlerinin genelde Zirve Yayınevi Cinayetinin sonrası olduğu, belgeleri imzalayanların Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil olduğu, belgelerin içerik itibariyle Ülkemizde misyonerler tarafından yoğun olarak misyonerlik faaliyeti yürütüldüğü, Türk toplumunun Hıristiyanlaştırılmaya çalışıldığı, misyonerlik faaliyeti yürüten şahısların illegal örgütler ya da bazı gruplar ile bağlantılı olduğu, misyonerlik faaliyetlerinin Fethullah Gülen grubu tarafından organize edildiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etnik yapısı kullanılarak Kürt ve Alevi vatandaşların misyonerlik faaliyetlerinin hedefi haline getirildiği, misyonerlerin PKK/KONGRE-GEL terör örgütü ile irtibat halinde bulunduğu, Mevcut yürütme organının misyonerler ile bağlantılı olduğu ya da misyonerlik faaliyetlerine destek verdiği gibi temalar işlenerek kara propoganda faaliyetlerinin yürütüldüğü anlaşılmıştır. Belgelerin bir kısmının daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde kendilerinin hazırladığı masabaşı manifülatif belge olduğu belirtilen belgeler ile tamamen aynı olduğu, diğer belgelerin ise genel itibari ile flash bellek içerisinde bulunan belgeler ile içerik itibari ile benzer konuları içerdiği, dolayısıyla bu belgelerin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellekte yer alan bilgileri de doğruladığı, örtüşen bu bilgi ve belgelerin resmi yazı niteliğinde bağlı 6/91 bulundukları üst birimlere aktarıldığı belirlenmiştir. Elde edilen belgelerin bir kısmının teknik özellikleri incelendiğinde, yazan bölümünde "inönü" "hy" ve "Kevser Abat" ibarelerinin yazılı bulunduğu, "inönü" ve "Kevser Abat" ibarelerinin bulunduğu belgelerin Ruhi Abat, "hy" ibaresinin bulunduğu belgelerin ise Haydar Yeşil tarafından oluşturulduğu, bu belgelerin içerisinde Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili birçok haberin bulunduğu anlaşılmıştır. Elde edilen dijital malzemeler, belge ve dokümanlar arasında misyonerlik ile ilgili birçok bilgi ve belgenin, ulusal medyada ve yerel basında çıkan Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin gazete ve internet haberlerinin bulunduğu, bu konuda yoğun çalışmalar yapıldığı, ele geçen belgeler arasında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay'ın isimlerinin Zirve Yayınevi Cinayetinden dolayı basında geçmesi nedeniyle bu kişiler tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarına hitaben yazılmış şikayet dilekçeleri bulunduğu, bunda ki amacın ise soruşturmanın hedefini saptırarak kendilerine ulaşılmasını engellemek olduğu belirlenmiştir. Haydar Yeşil'in Ergenekon Terör örgütü soruşturması, Zirve Yayınevi cinayetleri, Hırant Dink ve misyonerlerle ilgili açık kaynaktan elde ettiği haber ve programlara ilişkin görüntüleri arşivlemesi hususu bu konulara kendi görevlerinin dışında aşırı bir ilgilerinin olduğunu gösterdiği, aynı zamanda dosyamız şüphelilerinin Zirve Yayınevi cinayetlerinde oynadıkları rolün gün yüzüne çıkması durumunda hedef saptırma, dezanformasyon ve cinayetleri AKP ile Gülen hareketinin üstüne yıkma çabası için hazırlanacak belgelerde izlenecek yolun belirlenmesi amacıyla toplandığını göstermiştir. Haydar Yeşil'in iş yeri aramasında ele geçirilen Haydar Yeşil paraflı ve Mehmet Ülger imzalı faks mesaj formlarında; güya misyonerler tarafından bütün kiliselere gönderilen mektupta, TUrkiyede devlet görevlileri ve siyatçilerin kışkırtmaları sonucu misyonerlerin terör örgütü ile aynı kategoride değerlendirildiği, Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin bu kışkırtma sonucu işlendiğinin yazıldığı, diğer bir faks formunda ise buna benzer eylemlerin Mersin ilinde de işleneceği, yardım amaçlı getirilen malzemelerin Mersin ilinde bulunan Göç-Der tarafından çocukları kırsal alanda öldürülen ailelere dağıtıldığı, bu şekilde bu aileleri hristiyanlaştırılmaya çalışıldığı, PKK ile işbirliği içinde olunduğu, bu amaç doğrultusunda alevi ve Kürt vatandaşların kullanıldığının belirtildiği, bir başka faks formunda Kürdistan Hristiyan Birliği ve GÖK tarafından Bürüksel'de bir toplantı yapıldığı belirtilerek bu toplantının içeriğine ilişkin bilgiler yazıldığı, Kürtlerin kurtuluşunun Hristiyanlıkta olduğu, Türkiye Cumhuriyetinin Kürtlere karşı jenosit bir faaliyet içinde olduğu, PKK'nın mücadele tarihinden övgüyle bahsedildiğinin belirtilmiş, ayrıca bu mesaj formları Jandarma Genel Komutanlığı ile Kayseri Jandarma Bölge komutanlığına gönderilmiştir. Bu formlar ve içerikleri ile gönderildiği yerler birlikte değerlendirildiğinde; misyonerlerin PKK ile işbirliği içinde bölücü ve yıkıcı bir faaliyet olduğu, cinayetlerin bu nedenle milli ve maneviyatı güçlü insanlar tarafından bu örgütlerin kışkırtması sonucu işlendiğine ilişkin belgelerin üst komutanlıklarda arşive girecek şekilde belge haline 6/92 getirildiği, bu cinayetlerin mevcut yürütme organı ve onun destekçisi Gülen Cemaati tarafından yada en azından onların göz yumması ve kışkırtması sonucu oluştuğu intibası yaratılmak maksatlı hazırlandığı ortaya çıkmaktadır. Ruhi Abat'ın ikametinde ve işyerinde yapılan aramalarda, dosyamızın diğer şüphelilerinde olduğu gibi, Zirve Yayınevi cinayetleri yada cinayetlerin arkasındaki gerçek faillere ilişkin haber ve programları takip ettikleri, bu konularda yazılmış kitap, makale, yazı ve açık kaynaklardan elde ettikleri bilgileri depoladıkları, daha sonra yönlendirme ve hedef saptırma maksatlı olarak bütün haber ve programlar hakkında diğer şüphelilerle birlikte ayrı ayrı şikayet dilekçeleri vererek birbirlerinden bağımsız hareket etmeye çalıştıkları izlenimi vermeye çalıştığı anlaşılmıştır. Ruhi Abat'ın misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgili özel çalışmalar yaptığı, İl Müftülüğü bünyesinde konferanslar verdiği, çeşitli yazılar ve eserler yazdığı, misyonerleri özelliklede Malatya'da ki misyonerlik faaliyetlerini işlediği, yaptığı bütün bu faaliyetlerde misyonerlerliğin yıkıcı ve bölücü bir faaliyet olduğu temaları üstünde durarak misyonerleri özellikle hedef tahtasına oturtacak ve halkı bunlara karşı örgütsel faaliyet çerçevesinde kışkırtacak bir tavır sergilediği görülmüştür. Ruhi Abat, misyonerlere karşı kışkırtma temalarını işlerken Gülen cemaati, dinlerarası diyalog ile AKP hükümetinin Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde çıkardığı yasaların bölücü ve yıkıcı olan misyonerlik faaliyetlerinin önünü açtığı, aslında AKP ve Gülen hareketinin misyonerlik faaliyetlerini yürütmek üzere görevlendirildiği gibi kendisine ait olan bu tezleri güçlendirmek ve söylem birlikteliği içinde olduğu kanısı yaratmak için özellikle 11uİki Cevizoğlunun programına çıkan ve kendisi gibi düşünen kişilerin görüşlerini not aldığı belirlenmiştir. Abdullah Atılğan'ın iş yerinde yapılan aramalarda elde edilen belgelerde; misyonerlik üzerine özel olarak çalışmalar yaptığı, belgelerde anlatıldığı üzere Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat halinde olduğu, karşılıklı belge paylaşımı içerisinde oldukları, kendisinin de aldığı bilgileri üstlerine raporlar haline getirerek ilettiği, örgüt faaliyeti kapsamında misyonerleri hedef gösterme faaliyetlerine iştirak ettiği, bunun yanında da misyonerliğin terör örgütü olduğu ile ilgili belgeler düzenleyerek arşivlere girmesi için üstlerine ilettiği anlaşılmıştır. Abdullah Atılğan'ın iş yerinde yapılan aramada elde edilen kasa ödeme fişlerinden anlaşılacağı üzere adı geçen şahsın, terör örgütü olmamamalarına rağmen azınlıkları, misyonerleri ve misyonerlik faaliyetlerini takip ettirdiği, ayrıca takip işlemlerini yaptırdığı kişilere istihbarat ödeneğinden yüksek meblağlarda para ödediği, aynı şeylerin Malatya ilinde yapıldığı, buradaki amacın cinayetlere ortam hazırlama, dezanformasyon sürecinde kullanılacak belgelerin hazırlanması, bunun yanında Fethullah Gülen cemaatini de takip ederek iki grubu birbiriyle irtibatlandırma olduğu belirlenmiştir. Ayrıca Abdullah Atılğan'ın kartvizit defteri içerisinden çıkan kartvizitlerin yapılan incelemelerinde Abdullah Atılğan'ın Ergenekon Terör Örgütü kapsamında aramalar 6/93 yapılan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği ile de irtibat halinde olduğu anlaşılmıştır. >Haydar Yeşil ve Adil Akçay'ın işyerleri olan istihbarat şube müdürlüğünde yapılan aramalarda el konulan iki adet Kasa Ödeme Defteri ibareli defter ve Ödeme Fişlerinin karşılaştırmalı olarak yapılan incelemesinde; Kasa Ödeme Defterlerinin Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından geçmiş yılları da kapsayacak şekilde istihbarat elemanlarına faaliyetleri ve getirdikleri bilgiler karşılığında yapılan ödemelere ilişkin kayıtların tutulduğu defterler olduğu, istihbarat elemanlarına yapılan ödemelerin genel olarak sağ-sol ve bölücü örgütler ile kaçakçılıkla mücadele faaliyetlerine yönelik yapılan çalışmaları karşılığında ödenen bedeller ile birlikte misyonerlik faaliyetlerine karşı yürütülen çalışmalar kapsamında bazı istihbarat elemanlarına yapılan çeşitli ödemeler olduğu, kasa ödeme defterleri detaylı incelendiğinde Mehmet Ülger'in İl Jandarma Komutanlığı görevini yürüttüğü 2006-2007 ve 2008 yıllarında Misyonerlik faaliyetlerine karşı yürütülen çalışmalarda ödenen kalem ve bedellerde gözle görülür derecede bir artışın görüldüğü, geçmiş dönemlere ait kayıtlar incelendiğinde ise 2005 yılı Ekim ve Aralık aylarında Murat Göktürk tarafından yapılan iki kalem ödeme hariç Misyonerlik faaliyetlerinin takibi kapsamında başkaca ödemenin yapılmadığı, bu durumdan özellikle Mehmet Ülger'in bulunduğu dönemde bu tür faaliyetler için yapılan harcamaların hem sayı hem de miktar olarak arttığı görülmüştür. Kasa Ödeme Defteri ve Ödeme Fişlerinin bir istisna dışında içerik olarak birebir aynı oldukları, Ödeme Defterinde belirtilmeyen "ödemeyi veren", "ödemede hazır bulanan" ve "ödemeyi alan" kişi isimlerinin ve imzalarının ödeme fişinde belirtildiği, bunların yanı sıra yine aramada elde edilen Ödenek Kayıt Defteri incelendiğinde fişler ve kasa ödeme defterinde yer alan hususların bir arada düzenlenerek bu deftere kaydedildiği, defterlerde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Adem Gedik, Adil Akçay ile Murat Göktürk'ün isim ve imzalarının olduğu, bu durumun yapılan ödemelerden istihbarat şubede çalışan diğer askeri personellerin haberinin olmaması sağlanarak yasadışı yapılan misyonerlikle ilgili bilgi toplama faaliyetlerinin örgütsel bir gizlilik içinde yapıldığını gösterdiği anlaşılmıştır. Ödeme defterlerinde hangi konularda kime ödemeler yapıldığına ilişkin bilgilerin yer aldığı, Mehmet Ülger'in Malatya İl Jandarma Komutanlığına atanmasından önce 2005 yılından itibaren misyonerlik faaliyetlerinin takibe alındığı ve bu konuda haber elemanlarına getirdikleri bilgiler karşılığında ödemeler yapıldığı, Mehmet Ülger döneminde de misyonerlik faaliyetlerinin takibine devam edildiği, YAŞ.A M-01 adı ile misyonerlik faaliyetlerine yönelik planlı istihbarat faaliyeti başlatıldığı, önceden Kayra dağıtım Ltd. Şti. olarak faaliyet yürüten ve daha sonra isim değişikliği ile Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. olarak faaliyetlerine devam eden Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin uzun süredir takip altında olduğu belirlenmiştir. Zirve Yayınevi Cinayeti sonrasında da bu yayınevinin faaliyetleri ile misyonerlik faaliyetlerinin yakından takibine devam edildiği, DEĞİŞİM-1 ve DOM sı isimleri altında yürütülen Planlı İstihbarat Faaliyetleri kapsamında haber elemanlarına ciddi miktarlarda 6/94 ödemelere devam edildiği görülmüştür. Bu ödemelerden faydalanan haber elemanları arasında Tarsus'ta faaliyetlerde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da bulunduğu, 2594326 sicil numaralı Deniz Uygar (İlker Çınar)'a resmi olarak ilk kez 22/03/2007 tarihinde 900,00; daha sonra 04/05/2007 tarihinde 500,00; 17/05/2007 tarihinde 300,00; 09/06/2007 tarihinde 400,00; 27/08/2007 tarihinde 1.000,00; 01/10/2007 tarihinde 1.100,00; 27/01/2008 tarihinde 850,00; 03/03/2008 tarihinde miktarı belirlenemeyen bir ödemenin; 07/04/2008 tarihinde 865.00; 19/04/2008 tarihinde 550,00; 24/05/2008 tarihinde 800.00; 17/06/2008 tarihinde 800.00; 25/08/2008 tarihinde 600.00; 01/09/2008 tarihinde 600.00; 02/11/2008 tarihinde 600.00; 29/11/2008 tarihinde 500.00; 30/11/2008 tarihinde 400.00 YTL olmak üzere toplam 10.765.00 YTL ödeme ile miktarı belirlenemeyen başka ödemelerin de yapıldığı anlaşılmıştır. Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yapılan bu ödemelerin yapılma gerekçelerinin, misyonerlik faaliyetleri kapsamında yaptığı çalışmalar nedeniyle olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yapılan ödemelerdeki miktarların diğer ödemelerle karşılaştırıldığında çok ciddi şekilde fazla olduğu görülmüştür. >Ödeme fişlerindeki ödemeyi alan kısımdaki imzalar incelendiğinde ise; -22/03/2007, 04/05/2007, 17/05/2007 ve 27/08/2007 tarihli ödeme fişlerinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, HTS kayıtlarında adı geçen şahsın belirtilen tarihlerde Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu nedenle söz konusu bu imzaların sahte olarak atılmış imzalar olduğu anlaşılmıştır. -01/10/2007, 03/03/2008,07/04/2008, 25/08/2008, 01/09/2008 ve 02/11/2008 tarihli ödeme fişlerinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına biraz benzediği, ancak HTS kayıtlarından adı geçen şahsın bu tarihlerde yine Tarsus ilçesinde bulunduğu, bu nedenle söz konusu bu imzaların şahsın imzasına benzetilmeye çalışılmak suretiyle sahte olarak atılmış imzalar olduğu belirlenmiştir. -09/06/2007 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına hiç benzemediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın Mersin ili Taşucu mevkiinde olduğu, Malatya ilinden gelen Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile Mersin ili otogarında buluştukları ve daha sonra birlikte Taşucu mevkiine geçtikleri, burada Haydar Yeşil'in Malatya ilinden ayrılmadan önce sahte imza ile çekerek yanına aldığı 400 YTL parayı Taşucu mevkiine ulaşıldığında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a teslim ettiği değerlendirilmiştir. -27/01/2008 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte 3. Ses kaydını düzenlemek için Malatya iline geldiğinin daha önce ispatlandığı, bu nedenle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. 6/95 -19/04/2008 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, zaten HTS kayıtlarından da adı geçen şahsın bu tarihte Zirve Yayınevi cinayetinin 1. Yıldönümü için 18/04/2007 günü Malatya iline geldiğinin daha önce ispatlandığı, bu nedenle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihteki ödemeyi imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. -24/05/2008 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına tamamen benzediği, her nekadar HTS kayıtlarında adı geçen şahsın bu tarihte Malatya ilinde bulunduğu net bir şekilde ortaya konulamamış ise de, yine HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı telefon hatlarının hiç birisi 23-24/05/2008 tarihlerinde herhangi bir yerden sinyal vermediği, daha önce de ispatlandığı üzere adı geçen şahıs ifadesinde, zaman zaman telefonsuz olarak Malatya iline geldiğini, 2008 yılı Mayıs ayı içerisinde de yine telefonsuz olarak gelmiş olabileceğini, bu tarihte geldiğinde Mehmet Ülger'in Behnan Konutgan'a yönelik eylemi ilk kez söylediğini beyan etmesi karşısında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu nedenden dolayı bu tarihte Malatya iline telefonsuz gelerek ödemeyi imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. -17/06/2008 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'m imzasına tamamen benzediği, her nekadar HTS kayıtlarında adı geçen şahsın bu tarihte de Malarya ilinde bulunduğu net bir şekilde ortaya konulamamış ise de, yine HTS kayıtlarının incelemesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı telefon hatlarının hiç birisi 17/06/2008 tarihinde herhangi bir yerden sinyal vermediği, adı geçen şahsın ifadesinde zaman zaman telefonsuz olarak Malatya iline geldiğini, 2008 yılı Haziran ayı içerisinde medyada deşifre olması nedeniyle Malatya iline geldiğini ve Mehmet Ülger ile son çalışmayı yaptığını beyan etmesi karşısında, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu nedenden dolayı bu tarihte Malatya iline telefonsuz gelerek ödemeyi imza karşılığı bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. -29/11/2008 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın imzasına büyük oranda benzediği, zaten HTS kayıtlarından da anlaşılacağı üzere adı geçenin priminin yatırılmaması, maaşının kesilmesi ile aldığı ölüm tehdidi hakkında Haydar Yeşil'le görüşmek üzere Malatya iline geldiği, daha sonra da irtibat için 5438547513 nolu telefon hattını alarak aynı gün akşamı Tarsus ilçesine döndüğü, bu durum karşısında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu nedenden dolayı bu tarihte Malatya iline geldiğinde bu ödemeyi bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. -30/11/2008 tarihli ödeme fişinde ödemeyi alan kısımdaki imzanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'m imzasına büyük oranda benzediği, ancak HTS kayıtlarından adı geçen şahsın bu tarihte Tarsus ilçesinde bulunduğu, buna rağmen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bir gün önce Malarya ilinde bulunması nedeniyle 29/11/2008 tarihinde bizzat aldığı şeklinde değerlendirilmesi gerekmiştir. Kasa Ödeme Defterleri ve Ödeme Fişlerindeki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD tarafından 15/04/2008 tarihinde gönderilen ve Malatya ilindeki 6/96 çalışmalarından dolayı kendisine yapıldığı belirtilen 55.000.00 TL tutarındaki ödemeye ilişkin bilgi ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde kendisine resmi ödemeler dışında yapıldığını belirttiği gayri resmi ödemelere ilişkin bilgi birlikte düşünüldüğünde; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde katıldığı toplantılar sonrası bazı ödemeler aldığı, bazı ödemelerin ise kendisinin yerine imza atılmak suretiyle çekildiği, Malatya ilinde Zirve Yayınevine yönelik yaptığı çalışmalardan dolayı kendisine hem TUSHAD'dan, hem Malatya İl Jandarma Komutanlığının örtülü ödeneğinden, hem de herhangi bir kayda girilmeden bazı ödemelerin yapıldığı, yapılan bu ödemelerin toplamının ifadesinde de belirttiği gibi 100.000.00 TL'yi geçtiği tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlanmıştır. Ayrıca Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın da katıldığı ve Malatya ilinde faaliyet gösteren misyoner grupların 24/12/2006 günü sözde doğuş bayramı etkinlikleri kapsamında Altın Kayısı Oteli'nde düzenledikleri toplantının takibi için 6244675 numaralı haber elemanına 250.00 TL ödendiği bilgisinin de dikkat çekici bulunmuştur. Aynı şekilde Abdullah Atılğan'ın işyerinde yapılan aramalarda elde edilen 797 ve 822 sayfadan ibaret Kasa Ödeme Defterine ait sayfalar incelendiğinde de Haydar Yeşil ve Adil Akçay'dan elde edilen Kasa Ödeme Defterlerinde olduğu gibi misyonerlik faaliyetlerinin takibi için çok sayıda ve yüksek miktarlarda ödemelerin yapıldığı tespit edilmiştir. 19. BÖLÜM ŞÜPHELİLER HAKKINDAKİ HUKUKİ TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER Bu bölümde Zirve Yayınevi Cinayeti kapsamında şüpheli konumunda olan şüphelilerin savunmaları da dikkate alınarak sırasıyla hukuki durumları değerlendirilmiştir. 19.1-ŞÜPHELİ AHMET HURŞİT TOLON: Yukarıda iddianamenin ilk 18 (onsekiz) bölümde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller, şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ile tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un; > Türk Silahlı Kuvvetlerinde değişik yerlerde ve rütbelerde görev aldığı, Orgeneral rütbesine kadar yükseldiği, Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini iki ayrı tarihler arasında iki değişik rütbe ile yaptığı, birincisinin 1989-1992 Ağustos tarihleri arasında Tuğgeneral rütbesiyle, ikincisinin ise 1993-1995 Ağustos ayları arasında olduğu, 1. Ordu Komutanlığını yürütürken 30 Ağustos 2005 tarihinde TSK'dan emekli olduğu, kamuoyunda Ergenekon Terör Örgütü davası olarak bilinen dava kapsamında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamasının devam ettiği belirlenmiştir. > Şüphelinin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü 1993 6/97 yılında TSK içerisinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli gizli bir yapılanmayı Ergenekon Terör Örgütünün talimadarı doğrultusunda bu örgüte bağlı kurarak faaliyete geçirdiği, bu birimin Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK içerisinde gizli bir şekilde kurulmuş olmasından dolayı Genelkurmay Başkanlığının bu birimden haberinin olmadığı, bu yapılanmada diğer bir Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Levent Ersöz'e eğitmen olarak görev verdiği, uzun yıllar bu birimin başında görev yaptığı, Şüphelinin, TUSHAD'ı 1954 yılında kurulan ve daha sonra Özel Harp Dairesi, 1990 yılında da Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini alan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisindeki bazı birim ve yapıları Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler adı altında kurumsallaştırarak kurduğu, Beyaz Kuvvetlerin, TUSHAD içerisinde Beyaz Kuvvetler Komutanlığı üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığına doğrudan hizmet ettiği, bu birime ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, bu birimde görev yapanların her kesimden kişiler olduğu ve askeri bağlantıları özellikle gizlenmek suretiyle siviller arasında görev yaptığı, görevlerinin teknik ve istihbari anlamda alt yapı oluşturarak destek sağlamak olduğu, operasyonel bir birim olmayıp kontrespiyonaj (karşı casusluk) birimi olduğu, Siyah Kuvvetlerin, Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı bir birim olduğu, bu birimde görev yapan kişilerin de halkın içerisinde görev yaptığı, görevleri arasında ayrıca halk içerisinde farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek ve karıştırmak olduğu, bu birim kurulmadan önce bu birimin görevlerini yürüten yapılar ile kurulduktan sonra bu birimin, daha önce ülkede meydana gelen birçok toplumsal olayda farklı grupları karşı karşıya getirerek aktif rol oynadığı, aynı zamanda da operasyonel bir birim olması nedeniyle özellikle 1990'lı yıllarda işlenen siyasi cinayetleri bu birimin gerçekleştirdiği, JİTEM'in ise 1990'lı yılların başlarında özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde faaliyetlerde bulunmak üzere Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Jandarma istihbarat personeli arasından seçilmiş kişilerden oluşan operasyonel bir birim olduğu, TUSHAD'ın JİTEM ile koordinasyon halinde çalıştığı, JİTEM'in ismi her ne kadar istihbarat olarak geçse de istihbarat yerine daha çok infaz yaptığı, idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığına, operasyonların yürütülmesi ve talimatın alınması bakımından şüphelinin kurduğu TUSHAD'a bağlı olduğu, bu birimin de Siyah Kuvvetler gibi silahlı bir birim olduğu ve halkın arasında görev yaptığı, Siyah Kuvvetlerden farkının ise sadece infaz yapması olduğu, geniş çaplı toplumsal olayları çıkaracak bir kabiliyete sahip olmadığı, bu durumu 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayının ispatladığı, Hiyerarşik açıdan; Beyaz Kuvvetlerin, Siyah Kuvvetlerin üzerinde; Siyah Kuvvetlerin ise JİTEM'in üzerinde yer aldığı, ancak JİTEM'in bu hiyerarşi içerisinde doğrudan yer almayıp idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığına, operasyonların yürütülmesi ve talimatların alınarak yerine getirilmesi yönünden TUSHAD'a bağlı olduğu, 6/98 Bu nedenle bu birimleri koordine etmek amacıyla şüpheli Ahmet Hurşit Tolon tarafından Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde TUSHAD'ın kurulduğu, dolayısıyla TUSHAD'ın idari bir birim ve koordinasyon merkezi fonksiyonu görevini gördüğü, gönderilen talimatların altına "K.B., Koordinasyon Başkanlığı, TUSHAD K.B." yani Koordinasyon Birimi ibaresi yazılmasının da bu hususu açıkça teyit ettiği, Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon TUSHAD'ı, bölgeler arası kültürel farklılıkları da dikkate alarak Türkiye'yi toplam 4 bölgeye ayırdığı, bu bölgelerden; 1. Bölgenin Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgeleri; 2. Bölgenin İç Anadolu Bölgesi; 3. Bölgenin Malatya ilinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri; 4. Bölgenin ise Karadeniz Bölgesi olduğu, Şüphelinin, TUSHAD içerisinde çeşitli departmanlar oluşturduğu, bu departmanlardan birisinin de misyonerlik olduğu, TUSHAD'ın devamlılığını ve gizliliğini sağlamak için daha sonra 1995, 1999 ve 2004 yıllarında 3 kez revize ettiği belirlenmiştir. > Şüpheli, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı da misyonerlik faaliyetleri konusunda görevlendirmek için 23/11/1993 tarihinde TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığının misyonerlik departmanına aldığı, misyonerlik departmanının asıl amacının Likidasyon, yani girdiği yerde homojenize olmak ve emir geldiğinde sızılan yapıyı tasfiye etmek olduğu, bu kişiyi alırken önceki görev yerinden ilişiğini disiplinsizlik nedeniyle fesh edilmiş gibi göstererek kesilmesini ve daha sonra da Kara Kuvvetleri Komutanlığından kadrosunu alarak Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde bulunan TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığına "3276" Kod numarası ile verilmesini sağladığı, Şüphelinin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz aracılığıyla misyonerlik konusunda bir süre eğitim verdirdikten sonra misyonerlik faaliyetlerinin merkez üssü olarak seçtiği Mersin ilinin Tarsus ilçesine gönderdiği, Memleketi olan Tarsus ilçesine giden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın burada Kamil Musaoğlu ile tanışarak misyonerler arasına katıldığı, Hristiyanlık dinine geçtiği, zaman içerisinde Başpapazlığa kadar yükseldiği, Tarsus ilçesinde Uluslararası Protestan Kilisesini kurduğu, bu sayede misyonerler arasında tamamen homojenize olarak kendisinden istenen Likidasyon faaliyetlerini 2005 yılı Ocak ayına kadar sürdürdüğü, bu süre zarfında elde ettiği tüm istihbari bilgi ve belgeleri kendisine gelen kuryeler aracılığı ile TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler'e ilettiği anlaşılmıştır. > 2005 yılı Ocak ayına gelindiğinde şüphelinin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kurye aracılığıyla Likidasyon faaliyetlerini 08/01/2005 tarihine kadar tamamlayıp, bu tarihten sonra Saha Çalışmalarına başlayacağına dair 05/01/2005 tarihli Yeni Görev konulu 1 sayfalık ve bu Saha Çalışmalarını kimlerle ve nasıl yürüteceğine dair ayrıntılı 10/01/2005 tarihli Geribildirim konulu 3 sayfalık iki ayrı talimatı gönderdiği, 6/99 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 10/01/2005 tarihli talimat geldiğinde yeni görevi sırasında bir sorunla karşılaşması halinde irtibat kurabilmek için gelen kuryeden şüphelinin telefon numarasını alarak talimatın son sayfasına adı ile birlikte yazdığı, ancak şüpheli tarafından gönderilen talimatların açık ve anlaşılır olması nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yürüttüğü Saha çalışmaları sürecinde şüpheliyi arama ihtiyacı duymadığı, HTS kayıtlarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli ile bir irtibatının bulunmaması hususunun ayrıca bu durumu doğruladığı, Başında şüphelinin bulunduğu TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen bu talimatlar doğrultusunda, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2005 yılı Ocak ayından başlayarak 2006 yılı Temmuz ayına kadar Saha Çalışmaları yürüttüğü, yürüttüğü bu Saha Çalışmaları kapsamında; Başpapaz olarak görev yaptığı Tarsus Protestan Kilisesini tasfiye amaçlı kapatarak tekrar İslam dinine geçtiği, Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli, JİTEM çalışanı olduğunu belirttiği Abdullah Atılgan ile Saha çalışmalarını yürütmek üzere tanıştığı, 28/02/2005 tarihinde Flaş TV'de yayınlanan ve Mustafa Hulki Cevizoğlu' nun sunduğu Cevizkabuğu isimli programa Zekeriya Beyaz ile birlikte katıldığı, bu programda misyonerlerin yapmış olduğu faaliyetlerin zararlarından bahsettiği, bazı akademisyenler ile irtibata geçerek Üniversitelerde misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri konulu konferans, sempozyum ve panellere, aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde İl ve ilçe Müftülüklerince Misyonerlik konusunda düzenlenen birçok panel ve konferanslara katıldığı, misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı yönünde yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde geniş kitlelere ulaşabilmek amacıyla sivil toplum örgütlerinden faydalandığı, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bazı kitaplar yazdığı, bu konuda yazılı ve görsel medyayı tam anlamıyla kullandığı, bu şekilde toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yaratarak toplumda misyonerlere ve misyonerlik faaliyetlerine yönelik bir tür olumsuz algının oluşmasını sağlamaya çalıştığı, böylelikle de toplumsal bir hareketlilik oluşturmayı hedeflediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Saha Çalışması yürüttüğü süreç içerisinde misyonerlik konusunda yaptığı tüm çalışmaları ve propaganda faaliyetlerini, şüphelinin başında bulunduğu TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı tarafından kendisine gönderilen 05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihli talimatlar doğrultusunda tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiği, gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin tamamının talimatlarda kendisinden yapılması istenen hususlarla birebir örtüştüğü, Şüphelinin kurduğu TUSHAD Beyaz Kuvvetlerin sivil bir unsur olması nedeniyle yazışmalarda askeri yazışma kural ve usullerine riayet edilmediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen talimatların da Beyaz Kuvvetlerin konseptine uygun bir yazışma şekli olduğu, bu nedenle şüphelinin başında bulunduğu TUSHAD tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen talimatların birebir askeri yazışma kural ve usullerine uymadığı, 6/100 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın TUSHAD Beyaz Kuvvetlerdeki görevinin çok gizli olması nedeniyle şüpheli tarafından bu kişinin 1993 yılı sonrası özlük haklarının Beyaz Kuvvetler Komutanlığında muhafaza edilmesini, kendisine TUSHAD tarafından düzenli olarak maaş ödenmesini, kendisinin ve ailesinin tedavi giderlerinin herhangi bir resmi kurum üzerinden yapılmaması için tüm tedavi giderlerinin nakit olarak ödenmesini, 2005 yılında alabilecek koşulları taşımamasına rağmen kendisine Yeşil Kartın verilmesini, 2008 yılında ise Mehmet Ülger eliyle TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı kimlik kartının gönderilmesini sağladığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yürüttüğü Saha çalışmaları sonucu toplumda oluşturulan algıdan faydalanılarak 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde Rahip Andrea Santoro'nun öldürüldüğü, bu eylemin gerçekleşmesinden yaklaşık 1,5 ay önce 20/12/2005 ve yaklaşık 1 ay önce de 08/01/2006 tarihlerinde olmak üzere toplam 2 kez Trabzon'dan aradığını belirten ve Hopa'lı olduğunu söyleyip kendisini Binbaşı (YYYY YYYY) ve (ZZZZ) olarak tanıtan bir kişinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Trabzon ilinde misyonerlere yönelik yapacakları çalışma için yardım istediği, ancak bu konuda Deniz Uygar (İlker Çınar)'a şüpheli ve TUSHAD Beyaz Kuvvetlerden bir talimat gönderilmemesi nedeniyle bu kişi ile yaptığı ikinci görüşmede mazeret ileri sürerek teklifi kabul etmediği, bu görüşmeden yaklaşık bir ay sonra da Rahip Santoro'nun öldürüldüğü anlaşılmıştır. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un TUSHAD aracılığıyla Malatya ilinde "KURMAYALBAY MEHMET ÜLGER İLE BİR ÇALIŞMA YAPACAKSINIZ, TENSİP VE BİLGİLERİNİZE ARZ OLUNUR" şeklinde bir talimat gönderdiği, aynı talimatın bir benzerini de Mehmet Ülger'e göndermiş olabileceğinin değerlendirildiği, bu tarihte şüphelinin emekli olmasına rağmen TUSHAD içerisindeki görevinin ve etkinliğinin devam ettiği, zira şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un 2005 yılında resmi görevinden emekli olduğu, TUSHAD'da ki görevinden ise emekli olmadığı, zaten bu yapının resmi olmayan gizli bir yapı olması nedeniyle emeklilik gibi bir durumun sözkonusu olması hayatın olağan akışına ters düştüğü, bu tür yapılarda görevlerden ancak ya ölümle ya da ciddi sağlık sorunlarının yaşanması halinde ayrılmanın mümkün olduğu, bu hususun ayrıca daha önce de ilgili kısımlarda ispatlandığı, Şüphelinin TUSHAD'ın yöneticisi olarak gönderdiği bu talimat doğrultusunda Deniz Uygar (İlker Çınar), TUSHAD 3. Bölge yöneticisi Mehmet Ülger ve ekibi ile, ilgili bölümlerde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere birlikte Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik kapsamlı çalışmalara başladıkları, Aynı zamanda Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında kamu davası açılan Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen misyonerlik konulu çalışmalarda Malatya ilinin misyonerlik yönünden hedef olarak seçildiğinin belirtildiği, bu belgelerin kaydetme tarihlerinin Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden 3-4 yıl önceki bir zamana tekabül etmesi bu konuda planlı ve örgütlü bir çalışmanın uzun süre önce planlanarak aşama aşama hayata geçirildiği tezini kuvvetlendirdiği, 7/1 Bu çalışmalar sonucu özellikle Malatya ilinde cinayet için gerekli ortamın hazırlandığı, bu hazırlıklar kapsamında 11/01/2007 tarihinde düzenlenen 1. Çalıştay toplantısına başlamadan önce Mehmet Ülger'in bir üst komutan ile telefon görüşmesi yaparak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın geldiğine ilişkin bilgilendirme yaptığı üst komutanın, şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un olduğunun değerlendirildiği, Yine Zirve Yayınevi Cinayeti asli faillerinin eylemi 16 Nisan 2007 günü yapmaya karar vermelerine rağmen daha sonra 18 Nisan 2007 gününe almalarında, o tarihte Malatya iline konferans verme bahanesiyle gelecek olan şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un Mehmet Ülger ve ekibine ulaştırmış olabileceği talimatın etkisinin bulunduğunun değerlendirildiği, Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un TUSHAD yöneticisi olarak verdiği talimatlar sonrası Zirve Yayınevi Cinayetinin asli failleri, Mehmet Ülger ve ekibi tarafından özellikle Emre Günaydın kullanılmak suretiyle azmettirilerek cinayet eyleminin hayata geçirildiği, Zirve Yayınevi cinayetinin asli failler tarafından işlenmesi sırasında cinayet mahalline yakın bölgede bir mobilyacıda olan Mehmet Ülger'i örgütsel gizliliği korumak amacıyla sadece örgütsel amaçlar için kullandıkları özel hattan arayarak olay yerine gidip kendisine bilgi aktarması için talimat veren üst komutanın da yine cinayetin işlendiği sırada Malatya ilinde bulunan şüpheli Ahmet Hurşit Tolon olabileceğinin değerlendirildiği, Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un talimatları doğrultusunda işlenen bu cinayet sonrası yine şüphelinin talimatlarıyla misyonerlik faaliyetlerini ön plana çıkarmak için misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmesine, cinayetin AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaatinin faaliyetleri yüzünden meydana geldiğine ilişkin birçok sahte istihbarat raporlarının hazırlandığı, Şüphelinin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 15/04/2008 tarihli, "3. BÖLGE MALATYA İÇİN YAPTIĞINIZ ÇALIŞMADA GERİYE DÖNÜK ÖDENMEMİŞ EK GİDERLERİNİZİN OLDUĞU VE BU GİDERLERİNİZİN ÖDENMESİNE YÖNELİK TALEBİNİZİN BULUNDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR. 3. BÖLGE-MALATYA'YA AİT OLAN ÖDEME FİŞLERİ İNCELENDİĞİNDE 01.10.2006-01.04.2008 TARİHLERİ ARASINDA 3. BÖLGE-MALATYA' DA YAPMIŞ OLDUĞUNUZ HİZMET İÇİ GÖREVLENDİRME VE GİDERLERİNİZİN KARŞILIĞI OLARAK 55000 TL TUTARIN 2594326 KOD NUMARANIZLA TARAFINIZA ÖDENDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. 3. BÖLGE-MALATYA'DA ÇALIŞMALARINIZA DEVAM EDE ...GÖREVLENDİRME GİDERLERİNİZ BURASI TARAFINDAN KARŞILANACAKTIR. BEYAN EDİLMEMİŞ GERİYE DÖNÜK EK GİDERLERİNİZ VARSA BUNU TUSHAD KOORDİNASYON BAŞKANLIĞINA BEYAN ETMENİZ HALİNDE MAAŞINIZLA BİRLİKTE SİZE GÖNDERİLECEKTİR. 15/04/2008" içerikli bir yazı ile, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yürüttüğü faaliyetlerden dolayı 11/06/2008 tarihinde medyada deşifre olması nedeniyle TUSHAD tarafından özlük bilgilerinin gizlendiğine ve 7/2 korunduğuna dair 25/07/2008 tarihli, "11/06/2008 TARİHİNDE ULUSAL MEDYADA ÇIKAN HABERLER SONRASINDA ÇALIŞMALARIMIZ TEHLİKE ALTINA GİRMİŞTİR. ÇALIŞMALARINIZA İKİNCİ BİR BİLDİRİME KADAR GEÇİCİ OLARAK ARA VERİLDİĞİNİ BİLDİRİRİZ. YASAL HAKLARINIZ SAKLI KALMAK ÜZERE KORUMA ALTINA ALINDIĞINDAN DOLAYI ÖZLÜK BİLGİLERİNİZ GİZLENECEK VE KORUNACAKTIR. 3. BÖLGEDE DEVAM EDEN ÇALIŞMANIZ BURADA BULUNAN MERKEZİ YÖNETİM SORUMLULUĞUNDA OLACAKTIR." içerikli bir talimat gönderdiği, ayrıca aynı talimatın bir benzerini de TUSHAD Beyaz Kuvvetler çalışanlarının tamamına göndererek yaptıkları çalışmaların ikinci bir emre kadar geçici olarak durdurulduğunu bildirdiği belirlenmiştir. >Ayrıca Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Behnan Konutgan'a yönelik yapılması planlanan eylem talimatının da yine şüpheli Ahmet Hurşit Tolon tarafından bu kişilere verilmiş olabileceği hususu değerlendirilmiştir. >Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon savunmasında; —Ergenekon Terör Örgülünün Ülkemizde yaşayan azınlıklar ve misyonerlik faaliyetleri yürüten şahıslara yönelik hazırladığı eylemler ve planları hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını, kendisine kimsenin bu konuyla ilgili ne soru sorduğunu ne de böyle bir çalışma içerisine girdiğini, Malatya ilindeki misyonerlik faaliyetleri ve kilise evleri konusunda, kendisinden elde edilen misyonerliğe ilişkin belgeler ile soruşturma kapsamında haklarında işlem yapılan diğer şahıslardan elde edilen belgeler ve söz konusu şahısların beyanlarının paralellik arz ettiği konularında belgeleri kabul etmediğini ve belirtilen konularda herhangi bir çalışmasının bulunmadığını beyan etmiş ise de; Daha önce hakkında yürütülen Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında kendisinden elde edilen misyonerlik konulu çalışmalarda Malatya ilinin misyonerlik yönünden hedef olarak seçildiğinin belirtilmesi, sözkonusu bu belgelerin kaydetme tarihlerinin Malatya Zirve Yayınevi cinayetinden önceki bir zamana tekabül etmesi dikkate alındığında bu konuda şüphelinin uzun süreden beri planlı ve örgütlü bir çalışmanın içerisinde olduğu, eylemi planlayarak aşama aşama hayata geçirdiği, adresinden elde edilen ve misyonerlik ile ilgili kapsamlı çalışmaların yer aldığı belgeleri kabul etmemesinin yürüttüğü faaliyetler konusundaki örgütsel tavrını koruduğunu ve kendisini bu faaliyetlerin dışında göstermeye çalıştığını ortaya koyduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —TUSHAD isimli yapılanmanın başında olmadığını, böyle bir dairenin varlığından haberinin bulunmadığını beyan etmiş ise de; Bilindiği gibi TUSHAD isimli bir yapılanmanın şüpheli tarafından kurulduğunun ve uzun yıllar bu yapılanmanın başında bulunduğunun daha önce ilgili bölümlerde ispatlandığı, aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kendisine 10/01/2005 tarihinde gelen talimatın altına yapacağı yeni görev sırasında bir sorunla karşılaşması halinde irtibat kurabilmek için gelen 7/3 kuryeden şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un telefon numarasını alarak talimatın son sayfasına adı ile birlikte yazdığı, Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından bu bilginin kuryeden alınarak yazılması şüphelinin gerçekten de TUSHAD'la herhangi bir ilgisinin ve bilgisinin bulunmaması halinde hayatın olağan akışına ters düşeceği, bu hususlar bir bütün olarak düşünüldüğünde ise şüphelinin TUSHAD isimli bir yapılanmadan haberinin olmadığını söylemesinin pek inandırıcı olmadığı anlaşılmış olup, bu tespitlerden şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Emekli olduktan sonra Malatya iline bir kez geldiğini, bu tarihinde Zirve Yayınevi cinayetinin işlendiği güne tesadüfen denk geldiğini beyan etmiş ise de; Kendisinden elde edilen CD içerisinde bulunan fotoğraflardan şüphelinin 25-27 Mart 2006 tarihlerinde de Malatya iline geldiği ve Darende ilçesinde gezi yaptığı, ayrıca eylemin gerçekleştiği gün Malatya iline tesadüfen gelmediğinin daha önceki bölümlerde ispatlandığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı hususları tespit edilmiştir. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un; 1993 yılında TSK içerisinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli gizli bir yapılanmayı Ergenekon Terör Örgütünün talimatları doğrultusunda kurarak faaliyete geçirdiği, Seferberlik Tetkik Kurulu içerisindeki bazı birim ve yapıları Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler adı altında kurumsallaştırdığı, uzun yıllar bu birimin başında görev yaptığı, TUSHAD içerisinde oluşturduğu departmanlardan misyonerlik departmanına Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı alarak eğittikten sonra misyonerlik faaliyetlerinin merkez üssü olarak seçtiği Mersin ilinin Tarsus ilçesine gönderdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yürüttüğü Likidasyon faaliyetlerine 2005 yılı Ocak ayında gönderdiği talimatlar sonrası, ileride yapılması planlanan eylemler için uygun ortam oluşturmak amacıyla Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Saha Çalışmasına başlattığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yürüttüğü Saha Çalışmaları sonucu oluşturulan uygun ortamdan faydalanılarak Rahip Santoro ve Hrant Dink Cinayetlerinin işlendiği, Malatya ilindeki Zirve Yayınevi Cinayetine yönelikte 2006 yılı Temmuz ayında hem TUSHAD 1. Bölgede bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'a hem de TUSHAD 3. Bölgede bulunan Mehmet Ülger'e talimatlar gönderdiği, Gizli ve hücresel yapılanmaları içinde barındıran Ergenekon Terör örgütü içerisinde faaliyetlerde bulunan ve örgüt yöneticisi olarak yargılanan şüphelinin yukarıda ayrıntılı olarak bahsedilen faaliyetleri yönlendirdiği, misyonerlik faaliyetleri konusunda oluşturulacak korku ortamı ve devamındaki eylemsel faaliyetlerin üst düzeyde koordine edilmesi noktasında 7/4 uygulanacak politikaları belirlediği, TUSHAD yöneticisi şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un Zirve Yayınevi Cinayetinin planlanması ve işlenmesi huşunda verdiği talimatlar doğrultusunda Mehmet Ülger'in yönetiminde ki Malatya TUSHAD 3. Bölge hücre yapılanması tarafından 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevinde Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleri eyleminin asli faillerinin özellikle Emre Günaydın kullanılmak suretiyle azmettirilerek gerçekleşmesini sağladığı, Eylem sonrasında ise yine verdiği talimatlar doğrultusunda sahte belgeler ve resmi yazışmalar yolu ile dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girilmesini, bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturulmasını, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlanmasını işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerini bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesine hizmet ettiği, Kendisi hakkındaki tüm bilgi, belge ve beyanların aynı anda birkaç noktadan teyit edilmesine, aynı zamanda bu beyan ve bilgilerin birbirleriyle tamamen uyum içerisinde ve olayın oluş şekline uygun düşmesine rağmen, şüpheli Ahmet Hurşit Tolon savunma ve beyanlarında sürekli inkar yoluna giderek kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket ettiği, bu nedenle yapmış olduğu savunmalarının inandırıcı bir yanının bulunmadığı hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütünü Kurma ve Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Azmettirme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Azmettirme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Azmettirme, Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Azmettirme " suçlarını işlemiştir. 19.2-ŞÜPHELİ MEHMET ÜLGER: Yukarıda iddianamenin ilk 18 (onsekiz) bölümde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller, şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ile tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Mehmet Ülger'in; > 1984 yılında Kara Harp Okulundan mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde görev yaptığı, 2006 yılı Ocak ayı ile 2008 yılı Temmuz ayları arasında Malatya İl Jandarma Alay 7/5 Komutanlığı görevini yürüttüğü, daha sonra Giresun Jandarma Bölge Kurmay Başkanlığına tayin olduktan sonra Kurmay Albay rütbesiyle emekli olmuştur. > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen ve diğer bir Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Levent Ersöz'ün de eğitmen olarak görev yaptığı TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının yöneticisi olduğu, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara liderlik ettiği, kendi yönetiminde ki bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı belirlenmiştir. > Ergenekon Terör Örgütü Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 1993 yılında misyonerlik ve azınlıklar konusunu kendi amaç ve hedefleri doğrultusunda kullanmak üzere TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığına aldığı, bu kişiyi misyonerlik konusunda özellikle Levent Ersöz tarafından eğittikten sonra merkez üs olarak seçilen Mersin ili Tarsus ilçesine gönderdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın burada misyonerler arasına gizlice girerek tamamen homojenize olduğu, bu sayede 08/01/2005 tarihine kadar Likidasyon faaliyetlerini yürüttüğü, 05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihlerinde TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığından kendisine gönderilen talimatlar doğrultusunda Saha Çalışmalarına başladığı ve bu Saha Çalışmalarını 2006 yılı Temmuz ayına kadar sürdürdüğü, Ergenekon Terör Örgütünün, TUSHAD ve Deniz Uygar (İlker Çınar) eliyle yürüttüğü Saha Çalışmaları sonucu misyonerlere ve azınlıklara yönelik gerçekleştirmeyi planladığı eylemler için meşru zemin oluşturmak amacıyla basın ve yayın yolunu kullandığı, bazı akademik çalışmalar yaptırdığı, bu çalışmalar sonucu oluşturulan ortamdan faydalanarak misyonerlere ve azınlıklara yönelik bazı eylem planlarını hayata geçirdiği, bu eylem planları kapsamında 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde Rahip Andrea Santora'nın, 19/01/2007 tarihinde ise İstanbul ilinde Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant Dink'in öldürüldüğü anlaşılmıştır. > Ergenekon Terör Örgütü, Malatya Zirve Yayınevinde gerçekleştirmeyi planladığı eylem kapsamında ise Saha çalışmaları sırasında 01-02 Ekim 2005 tarihinde Ankara ilinde düzenlenen sempozyumda Abdurrahman Küçük, Mehmet Aydın, Kadir Albayrak ve Deniz Uygar (İlker Çınar) aracılığıyla, özellikle Zirve Yayınevi cinayeti maktullerinden Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in isimlerini zikretmek suretiyle bu kişileri açık hedef haline getirdiği, ayrıca bu doğrultuda şüpheli Mehmet Ülger'in 2006 yılı Ocak ayında Malatya İl Jandarma Komutanlığı görevine atandığı belirlenmiştir. > Malatya iline, Mehmet Çolak'ın Abdullah Atılğan'ın da görev yaptığı Mersin ilinden 2003 yılında, Murat Göktürk'ün 2004 yılında, Haydar Yeşil'in ise 2006 yılında atandıkları; şüpheli 7/6 Mehmet Ülger'in Malatya ilinde göreve başlamadan önce 24/09/2003 tarihinden itibaren Mehmet Çolak ile, 29/06/2004 tarihinden itibaren Murat Göktürk ile; Malatya ilinde göreve başladıktan sonra ise 09/08/2006 tarihinden itibaren Haydar Yeşil ile, 2006 yılı başından itibaren de Ruhi Abat ile irtibat halinde olduğu, Malatya ilinde göreve başladıktan sonra şüpheli Mehmet Ülger, örgütsel nitelikteki bütün yasadışı işlerini ŞEHMUZ (KOD) Mehmet Çolak aracılığı ve eliyle yürüttüğü, Mehmet Çolak'ın cinayet sonrası tayininin Diyarbakır iline çıkmasına rağmen şüphelinin bu kişiyle olan irtibatını kesmeyerek örgütsel bağını devam ettirdiği, Şüpheli Mehmet Ülger'in talimatı doğrultusunda Ruhi Abat'ın, örgüt içindeki ve cinayetteki rolünün gizlenmesi amacıyla cinayet öncesi ve sonrası Malatya İl Jandarma Komutanlığına giriş çıkışlarının kayıt altına alınmadığı, istihbarat ödeneğinden Ruhi Abat'a para aktararak ortam hazırlama faaliyetlerinde ve asli faillerin azmettirilmesinde kullanılmasını sağladığı, Şüpheli Mehmet Ülger'in aynı zamanda Zirve Yayınevi cinayeti azmettiricileri olarak yargılamaları devam eden Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki'yi tanıdığı, Varol Bülent Aral ile doğrudan, Hüseyin Yelki ile de diğer şüpheliler üzerinden dolaylı olarak irtibat halinde olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger Malatya iline atanmadan önce İl Emniyet Komisyonu toplantılarına İl Jandarma Komutanlığı adına katılan görevlilerin Malatya ilindeki misyonerlik faaliyetlerine neredeyse hiç değinmediği, şüpheli Mehmet Ülger'in ise göreve başlamasının akabinde Malatya il merkezinin Jandarma sorumluluk alanında olmamasına rağmen şehir merkezindeki misyonerlik faaliyetlerini yoğun şekilde gündeme getirerek ayrıntılı bilgiler verdiği, özellikle Zirve Yayınevinin faaliyetlerini takibe aldırdığı, Kayra ve Zirve Yayıncılık ile Zirve Yayınevi Cinayetinde öldürülen maktullerin isimlerini zikretmek suretiyle Malatya ilinde misyonerlik faaliyetlerinin arttığından bahsedip misyonerlik faaliyetlerini kamu imkanlarını da kullanarak örgütsel amaçları doğrultusunda sürekli olarak gündemde tutmaya çalıştığı, bu toplantılarda sunduğu raporlarda Zirve Yayınevi ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdiği, Şüpheli Mehmet Ülger'in sunduğu raporlarda ki Zirve Yayınevi ile ilgili ayrıntılı bu bilgileri, kendilerinin haber elemanı olarak Zirve Yayınevine yerleştirdikleri Hüseyin Yelki aracılığıyla temin ettikleri, bu hususu; şüpheli Mehmet Ülger tarafından sunulan raporlarda Zirve Yayınevi ile ilgili sanki misyonerlerin bütün toplantılarında bulunulmuş gibi her şeyin bilinerek ayrıntılı bir şekilde yer almasının, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Hüseyin Yelki hakkındaki beyanlarının, şüpheli Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi düzenlenen toplantı sırasında Hüseyin Yelki'yi tanıyıp tanımadığını sormasının, Murat Göktürk'ün cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihine kadar bu kişi ile yoğun irtibat halinde olmasına rağmen cinayet sonrası hiç irtibat kurmamasının açıkça ispatladığı, 7/7 Malatya ilinde İncil dağıtım işini kontrol altında tutmak amacıyla şüpheli Mehmet Ülger'in, Veysel Şahin ve bu kişinin sahibi olduğu yayınevini kullandığı, bu kişinin yanına Mehmet Çolak'ı da vererek tüm yayınevlerini dolaştırıp bu yayınevlerini İncil işine bakmamaları için tehdit ettirdiği, bu şekilde İncil dağıtımını tamamen kendi kontrolü altına alarak İncil alan kişilerin kimlik ve adres bilgilerine sahip olduğu, elde ettiği bu bilgileri eylem yapılması planlanan şahıslara yönelik ortam hazırlama faaliyetleri ve diğer örgütsel amaçları doğrultusunda kullandığı, gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin, sonradan hazırlanan Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Bektaş'tan elde edilen 3 nolu CD içerisine gizlenmiş "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" isimli belgede ki talimatların içeriğiyle örtüştüğü görülmüştür. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, şüpheli Mehmet Ülger ile birlikte Malatya iline dönük bir çalışma yapacağı hususunda TUSHAD tarafından "KURMAYALBAY MEHMET ÜLGER İLE BİR ÇALIŞMA YAPACAKSINIZ, TENSİP VE BİLGİLERİNİZE ARZ OLUNUR" şeklinde bir talimatın gönderildiği, bu talimatla Deniz Uygar (İlker Çınar)m, Ahmet Hurşit Tolon'un talimatı ile şüpheli Mehmet Ülger'e yönlendirildiği, TUSHAD tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen bu talimatın hemen akabinde, şüpheli Mehmet Ülger'in Ruhi Abat'a Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmesi için 22/07/2006 tarihinde talimat verdiği, Mersin ili Taşucu mevkiine giden Ruhi Abat'ın, aldığı bu talimat gereği Deniz Uygar (İlker Çınar)'la irtibatı sağlamak için o anda Doğu Karadeniz bölgesinde olan Abdullah Atılğan'ı arayarak hemen Mersin iline dönmesini istediği, bunun üzerine Abdullah Atılğan'ın da hemen yola çıkarak 23/07/2006 tarihinde gece geç saatlerde Mersin iline döndüğü, Abdullah Atılğan'ın Ruhi Abat ile 24/07/2006 tarihinde görüştükten sonra, Ruhi Abat'ı Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırdığı, Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a şüpheli Mehmet Ülger'in selamı ile geldiğini belirterek misyonerlik konusunda bazı görüşmeler yaptığı, ayrılırken irtibat için kendisinin kullandığı 05389341342 numarasını Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) Ruhi Abat ile yaptığı görüşme sonrası bu kişinin isteği üzerine misyonerlik konusunda bilgi ve belge toplamaya başladığı, yaptığı çalışmalar hakkında Ruhi Abat'a 12/10/2006 tarihinden itibaren bilgi aktardığı, Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan aldığı bu bilgileri şüpheli Mehmet Ülger'e ilettiği belirlenmiştir. > Yine şüpheli Mehmet Ülger'in talimatıyla, 20/11/2006 günü bu kez Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tekrar görüşmek üzere Malatya ilinden Tarsus ilçesine gittikleri, aynı gün Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Tarsus ilçesinde buluşarak Malatya ilinde misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalar hakkında görüştükten sonra, Mersin il merkezine geçerek geceyi Abdullah Atılğan'ın evinde geçirdikleri, ertesi gün Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün tekrar Tarsus ilçesine giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yapılacak misyonerlik çalışması konusunda ikinci kez görüştükten sonra, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kendisini telefonla 7/8 arayacaklarını söyleyerek Malatya iline dönüşe geçtikleri, Ruhi Abat'ın yol boyunca ve Malatya iline ulaştığında şüpheli Mehmet Ülger'i birçok kez arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yaptıkları görüşmeler hakkında bilgileri ilettiği anlaşılmıştır. > Ruhi Abat'ın, Murat Göktürk ile birlikte Tarsus ilçesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüştükten bir hafta sonra 27/11/2006 günü telefonla arayarak yaptıkları görüşmenin kendileri açısından faydalı olduğunu ve kendisini Malatya iline davet edeceklerini söylediği belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline ilk kez geleceği 16/12/2006 tarihinden yaklaşık bir hafta önce, Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayarak Malatya iline davet ettiği ve kendisini otogarda karşılayacaklarını söylediği, Bu davetten sonra 15/12/2006 günü Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün ya Ruhi Abat'ın görev yaptığı İnönü Üniversitesindeki odasında ya da Mehmet Ülger'in Üniversiteyle aynı bölgede bulunan İl Jandarma Alay Komutanlığı binasındaki odasında bir araya gelerek toplantı yaptıkları, yaptıkları bu toplantı sonrası Ruhi Abat'ın Tarsus'ta bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'! 2 kez arayarak bazı görüşmeler yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16/12/2006 tarihinde Malatya iline geldiği, Murat Göktürk ve Ruhi Abat'ın kendisini sabah saatlerinde otogardan aldıkları, şüpheli Mehmet Ülger'in talimatıyla Jandarma bölgesindeki GAP Royal Otele götürerek herhangi bir kimlik vermeden ve kayıt yaptırmadan yerleştirdikleri, buraya yerleştirdikten sonra Ruhi Abat'ın şüpheli Mehmet Ülger'i arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiğini bildirdiği, bu görüşmeden hemen sonra şüpheli Mehmet Ülger'in uçakla Ankara iline gittiği, giderken yanında hem makam hem de kendi adına kayıtlı olan telefonu götürdüğü, Aynı gün öğle saatlerinde Haydar Yeşil'in, Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile birlikte GAP Royal otele giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16-17/12/2006 tarihlerinde Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile bir araya gelerek misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalara ön hazırlık yaptıkları, herhangi bir Çalıştay veya toplantı adı altında çalışma yapmadıkları, şüpheli Mehmet Ülger'in Ankara iline gitmesi nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu gelişi sırasında Mehmet Ülger ile tanışıp görüşemediği, Bu sırada Ankara ilinde bulunan şüpheli Mehmet Ülger'in ise 19/12/2006 günü akşam saatlerinde uçakla tekrar Malatya iline döndüğü, döndükten hemen sonra da diğer şüpheliler ile yoğun şekilde görüşmeler yaparak Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yaptıkları çalışma hakkında bilgi aldığı anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi çalışanlarının düzenledikleri etkinliklerde genellikle Altın Kayısı otelini kullanmaları nedeniyle şüpheli Mehmet Ülger'in, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk aracılığıyla buradaki tüm faaliyetleri takip ettirdiği, bu doğrultuda 25/12/2006 tarihinde düzenlenen 7/9 noel kutlamalarının takibi için burada görevlendirdikleri haber elemanına istihbarat ödeneğinden ödeme yaptıkları, bu şekilde Altın Kayısı otelinde misyonerlikle ilgili yapılan programları ve programlara katılan Emre Günaydın'ı haber elemanı aracılığıyla takip ettirerek kontrol altında tutmaya çalıştıkları, ayrıca Emre Günaydın'ın da bu etkinliklere katılmasını sağlayarak misyonerler ve Zirve Yayınevi çalışanları arasında kendisine güven duyulmasının ve ileride gerçekleştirilmesi planlanan eylem için uygun zemin oluşturulmasının hedeflendiği belirlenmiştir. >08/01/2007 günü Mersin ili ve Tarsus ilçesine giden Mehmet Çolak'ın 10/01/2007 günü Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı da yanına alarak Malatya iline döndüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yol boyunca ve Malatya iline geldiğinde özellikle Ruhi Abat ve Abdullah Atılğan'ı arayarak bilgi verdiği, daha sonra GAP Royal otele yerleşerek geceyi bu otelde geçirdiği, 11/01/2007 günü Mehmet Çolak, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı GAP Royal otelden alarak 1. Çalıştay Toplantısının yapılacağı Malatya Organize Sanayide bulunan İl Jandarma Komutanlığının eski binasına götürdüğü, burada kendilerini şüpheli Mehmet Ülger'in karşıladığı, toplantıya başlamadan önce bir üst komutan ile telefon görüşmesi yaparak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın geldiğine ilişkin bilgilendirme yaptığı, daha sonra şüpheli Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bir çalıştay oluşturulduğunu, bu çalıştayın misyonerlik faaliyetleri üzerine bir laboratuar çalışması yapacağını, bu çalışmada kendisine de görev verildiğini belirttikten sonra, şüpheli Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in katılımıyla misyonerlik konusundaki 1. Çalıştay toplantısının gerçekleştirildiği, Bu Çalıştay Toplantısı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanında getirdiği bazı belgeleri şüpheli Mehmet Ülger ve ekibine teslim ettiği, toplantı sırasında Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a çantasından çıkardığı Kayra Kitapevine ait broşürleri ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın fotoğrafını göstererek bu kişi hakkında bazı sorular sorduğu, gösterilen fotoğraflar arasında Levent Ercan Geleğen ile Tilman Geske'nin de resminin olduğu, Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş olduğu ve Emre Günaydın'ın Levent Ercan Gelegen'e ait evde bazen kaldığının konuşulduğu, Daha sonra Zirve Yayınevine yönelik eylem planı kapsamında görev dağılımının yapıldığı, şüpheli Mehmet Ülger tarafından; Deniz Uygar (İlker Çınar)'a toplumsal infial yaratmak için provakasyon amaçlı hazırlanacak raporlara katkıda bulunma, Ruhi Abat'a akademik sonlandırma ve yapılan çalışmanın daha düzenli olmasını sağlama, Haydar Yeşil'e koordinasyon konusunda kullanılacak araçları ve uygulanacak yöntemleri belirleme gibi tüm aktiveyi yönlendirme, Murat Göktürk'e istihbaratçı olması nedeniyle bilgi toplama ve bağlantı kurma faaliyetlerini yürütme görevlerinin verildiği, örgütsel gizliliği sağlamak için kod isimlerin belirlendiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı güvenli şekilde sağlamak için kendisine numarası tespit edilemeyen özel bir hattın verildiği, bu kişiye yapacağı çalışmalar için bir ödenek ayrıldığı ve kendisine maaşının haricinde bazı ödemelerin yapılacağının bildirildiği, ayrıca şüpheli Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yapılan çalışmanın çok gizli olduğunu, bu çalışmanın herhangi bir şekilde açığa çıkması durumunda mutlaka bunun hesabının sorulacağını söyleyerek 7/10 gözdağı verdiği, 1. Çalıştay Toplantısı sırasında şüpheli Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Ramazan Akyürek hakkında, Haydar Yeşil'e ise Zirve Yayıncılığın faaliyetlerinin takibine yönelik YAŞAM-1 isimli dosyayı açıp açmadığına ilişkin sorular sorduğu, Çalıştay Toplantısının yapıldığı tarihlerde Ankara ilinde 8-12 Ocak 2007 tarihleri arası "ÖZEL ASAF KURSU" adı altında bir kurs düzenlendiği, bu kursa Malatya İl Jandarma Komutanlığı adına Murat Göktürk ve Adem Gedik'in katıldığı, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada 11 nolu DVD içerisinden elde edilen "ÖZEL ASAF KURSU" isimli belgenin oluşturma tarihinin 15/01/2007, son kaydetme tarihinin 17/02/2007 olduğu, söz konusu bu belgenin ve kursun Zirve Yayınevi Cinayetinden önce düzenlendiği, bu kurs sonrası 16/01/2007 tarihinde Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinin takibi için "YA.ŞAM-I" adında bir çalışmanın başlatıldığı, bu çalışmanın başlatılma tarihinin kursun düzenlendiği tarihle uyumlu olduğu, bu Durumun şüpheli Mehmet Ülger'in Çalıştay Toplantısı sırasında Haydar Yeşil'e YAŞAM-1 ile ilgili neden soru sorduğunu ve bu soruyu sorduğunun doğruluğunu açıkça ortaya koyduğu, Düzenlenen Özel Asaf Kursunda Malatya İl Jandarma Komutanlığınca yapılan illegal dinlemelerde izlenen yöntemin nasıl olduğu açıkça belirtilerek, bu illegal yöntemin adeta övülüp örnek olarak gösterildiği, bu bilgileri, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca teknik takibi yapılan bazı numaralara ilişkin Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesinden alınan kararların teyit ettiği anlaşılmış, kararların talep yazılarında genellikle şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in imzalarının bulunduğu görülmüştür. > 03/02/2007 günü Ruhi Abat'ın, Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüştükten sonra, Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile 3 kez görüştüğü, daha sonra da Mustafa Günaydın ile bir araya gelerek yüz yüze görüşme yaptığı, bu görüşme sonrası Ruhi Abat'ın 2 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, l'er kez de Haydar Yeşil ve şüpheli Mehmet Ülger ile görüşme yaparak bilgi aktarımında bulunduğu anlaşılmıştır. > 10/02/2007 günü Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Tarsus ilçesinden otobüsle yola çıkarak 11/02/2007 günü Malatya iline geldiği, Ruhi Abat'ın Adem Gedik'le birlikte Deniz Uygar (İlker ÇınarVı otogardan aldığı, bu gelişinde 11-12/02/2007 tarihleri arasında Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasında şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın da katılımı ile 2. Çalıştay toplantısının gerçekleştirildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantı öncesi Kayra ve Zirve Yayınevleri ile ilgili hazırladığı dosyayı şüpheli Mehmet Ülger'e teslim ettiği, daha sonra toplantıda şüpheli Mehmet Ülger'in teklifi üzerine Misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıkları, 7/11 Toplantı sırasında şüpheli Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın maktul Tilman E. Geske hakkında bilgi sormaları üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, bu kişi hakkında bilgi almak için Abdulkadir Öztoksoy'u Haydar Yeşil'in telefonundan arayarak aldığı bilgileri toplantıda bulunanlara aktardığı, yine aynı şekilde toplantıya ara vererek yemek yemeye gidildiği sırada da bu kez Emre Günaydın'ın da ifadesinde ismi geçen Wolfgang isimli şahıs hakkında bilgi sorulması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2. kez Abdulkadir Öztoksoy'u yine Haydar Yeşil'in telefonundan arayarak bu kişi hakkında da aldığı bilgileri şüpheli Mehmet Ülger ve diğerlerine aktardığı, Yine toplantı sırasında Murat Göktürk'ün toplantı salonuna gelerek şüpheli Mehmet Ülger'e Varol Bülent Aral'ın geldiğini bildirmesi üzerine, şüpheli Mehmet Ülger'in toplantı salonunun dışına çıkarak ayrı bir yerde Varol Bülent Aral ile yaklaşık 45 dakikalık bir görüşme yaptığı, bu hususu Murat Göktürk'ün de ayrıca doğruladığı, Varol Bülent Aral, şüpheli Mehmet Ülger ile yaptığı bu görüşme sırasında aldığı talimat doğrultusunda Adıyaman iline giderek şüpheli Mehmet Ülger'in silah temin edebileceğini söylediği bir yerden kaleşnikof marka silahı teslim aldığı, daha sonra yine aynı talimat doğrultusunda kendisini bilerek güvenlik güçlerine yakalatmak için 13/02/2007 gününü 14/02/2007 gününe bağlayan gece yarısı saat:01.30'da bir kimsenin kaleşnikof marka silahla dolaşmaması gereken muhit ve saatlerde dolaşarak üzerine şüphe çekmek suretiyle güvenlik güçlerine kendisini özellikle yakalatarak cezaevine girdiği, bundaki amacın ise Zirve Yayınevi cinayeti sanığı Emre Günaydın ile irtibatı olan Varol Bülent Aral'ın, Emre Günaydın'ı Zirve Yayınevi cinayeti hususunda ikna ve motive ettikten sonra kendisinin cinayetle olan irtibatını perdelemek, gizlemek ve ilerde cinayetle ilgisine ilişkin iddiaları çürütmek amacıyla şüpheli Mehmet Ülger'in talimatı doğrultusunda bilinçli bir şekilde cezaevine girmesinin sağlanması olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında ve ihbar mektuplarında da belirtildiği üzere 2. Çalıştay toplantısında şüpheli Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifing veya bilgilendirme ile ilgili çalışmaların tamamlandığı, şüphelinin 15-18/02/2007 tarihleri arasında Kayseri iline gittiği, burada verdiği brifing veya bilgilendirme sırasında maktuller ile ilgili hazırladıkları ayrıntılı raporları bizzat üstlerine sunduğu, bu brifing veya bilgilendirme tarihinden yaklaşık iki ay sonra da Zirve Yayınevine yönelik eylemin gerçekleştirildiği belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 11/01/2007 tarihindeki 1. Çalıştay toplantısı sırasında verilen özel hattan Murat Göktürk'ün Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2007 yılı Mart ayının 2. haftası başlarında arayarak Ruhi Abat hakkında bazı sözler söyleyip bu kişiyi kötülediği, kendisini bu kişi hakkında dikkatli olması gerektiği hususunda uyardığı, bunun üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın durumu Ruhi Abat'a bildirdiği, Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Murat Göktürk'ün kendisi hakkında söylediği bu sözleri Malatya iline gelerek şüpheli Mehmet Ülger'e de anlatmasını istediği, 7/12 Bu istek üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem yapacakları toplantıya katılmak hem de Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediklerini Mehmet Ülger'e anlatmak için 16/03/2007 günü Tarsus ilçesinden otobüsle yola çıkarak 17/03/2007 günü Malatya otogarına geldiği, Ruhi Abat ve Adem Gedik'in birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan aldıkları, Aynı gün şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katılımıyla bir toplantı yapıldığı, bu toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Mehmet Ülger'e, Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediği sözleri anlattığı, Ayrıca bu toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'da yapılacak sansasyonel eylemin ne olacağı, bu yapmış oldukları çalışmaların ne için kullanılacağını sorması üzerine şüpheli Mehmet Ülger'in "TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ÖNLENMESİ VE MİSYONERLERE BİR GÖZDAĞI VERMEK İÇİN ZİRVE YA Yİ NEVİ İLE İLGİLİ NECATİ AYDIN, TİLMANN GESKE, UĞUR YÜKSEL'E YÖNELİK BİR KORKUTMA YAPACAKLARINI, BUNUN DA YUKARIDAN GELEN BİR TALİMAT OLDUĞUNU, BELİRTTİĞİM ŞAHISLARA YÖNELİK YAPILACAK KORKUTMA FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ ALT YAPİ ÇALIŞMALARININ DEVAM ETTİĞİNİ, YİNE HAZIRLANAN PROJENİN TASLAĞI İLE İLGİLİ OLARAK ÜST MAKAMLARA DA BRİFİNG ADİ ALTINDA BİLGİ VERECEĞİNİ" şeklinde, Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorması üzerine de Ruhi Abat'ın, "EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZİR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPİLACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KAYISI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASİNA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" şeklinde söyleyerek Zirve Yayınevine yönelik gerçekleştirilecek eylemin kendileri tarafından planlandığını ve cinayetin asli faillerinin bizzat kendileri tarafından azmettirildiğini ikrar ettikleri, Her ne kadar bu beyanlardan Zirve Yayınevine yönelik yapılacak eylemin korkutma amacıyla yapılacağı anlaşılmakta ise de, daha önce ispatlandığı üzere eylemdeki asıl amacın korkutmak değil öldürmek olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a tepkisini çekmemek için bu şekilde söylendiği, Toplantıdan ayrılırken şüpheli Mehmet Ülger'in bilgisi dahilinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a irtibat için 05435917614 numaralı ikinci bir hattın verildiği, bu hattın karşılığında ise Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in ortak kullandığı 05435917615 numaralı hattın bulunduğu, Şüpheli Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantıdan ayrılması sonrası Murat Göktürk'ü çağırarak Ruhi Abat hakkında söylediği sözlerden dolayı ciddi şekilde azarladığı, 7/13 Ayrıca Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen ve Murat Göktürk ile ilgili olan fişleme mahiyetindeki şahsi bilgi notunda yer alan bilgilerin bizzat Ruhi Abat tarafından dile getirildiği, şüpheli Mehmet Ülger'in de bu bilgileri üst komutanlıklara ilettiği, aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında geçen Murat Göktürk'ün, Ruhi Abat'ın yanında sanki komutanıymış gibi davranması, yeri geldiğinde bu kişinin çantasını dahi taşıması hakkındaki bilgiler ile yaşanan bu olay birlikte düşünüldüğünde, Ruhi Abat'ın bu olayda ki rolünü ve şüpheli Mehmet Ülger'in yanındaki değerini açıkça ortaya koymuştur. > 05/04/2007 tarihinde şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in birlikte Kayseri iline giderek Kayseri Bölge Komutanlığında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde geçen misyonerlik konusu ile ilgili ikinci kez brifing verdiği veya bilgilendirme yaptığı, bu sırada maktuller ile ilgili hazırladıkları ayrıntılı raporları bizzat üstlerine sunduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in, Murat Göktürk ve Altın Kayısı otelindeki haber elemanı vasıtasıyla Zirve Yayınevi çalışanlarının 08/04/2007 tarihinde bu otelde düzenlediği ve Emre Günaydın'ın da katıldığı "Diriliş Bayramı" isimli etkinliği takip ettirdiği belirlenmiştir. > Murat Göktürk'ün Cinayet gününden bir gün önce 17/04/2007 tarihinde aynı telekom bayisinden arka arkaya hem Emre Günaydın'ı hem de Abuzer Yıldırım'ı arayıp görüştükten sonra Fırat mahallesinde bulunan eski Jandarma Alayına giderek burada bulunan şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'e bu kişiler ile yaptığı görüşmeler hakkında bilgi aktarımında bulunduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in Malatya ilinde göreve başladığı 2006 yılı Ocak ayından itibaren misyonerlik faaliyetlerine yönelik olarak özellikle Zirve Yayınevinin faaliyetlerini takibe aldırdığı, bu konu ile ilgili hazırladığı sahte belgeleri üst makamlara göndererek bu belgelere resmi hüviyet kazandırdığı, hazınladığı bu belgeleri kullanarak üst birimlere brifing verdiği veya bilgilendirme yaptığı, böylelikle Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik olan örgütsel faaliyetlerini perdelediği, bu çalışmaları yaparken de toplantı yeri olarak özellikle farklı mekanlar kullandığı, Bu çalışmalarla öncelikle şüpheli Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Malatya ilinde cinayet için gerekli ortamın hazırlandığı, daha sonra Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak tarafından özellikle Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki kullanılmak suretiyle Emre Günaydın'ın eylem için hazırlanarak azmettirildiği, Emre Günaydın'ın da diğer asli failleri misyonerlere karşı kışkırtıp bu kişiler ile birlikte cinayetleri işlediği, şüpheli Mehmet Ülger'in asli faillerin azmettirilmesi hususunda doğrudan irtibat kurmamaya azami dikkat gösterdiği, Bu hususu; şüpheli Mehmet Ülger ile Ruhi Abat'ın yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere 17/03/2007 tarihli toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söyledikleri sözlerle açıkça ikrar etmeleri, şüpheli Mehmet Ülger ve ekibi ile, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının maktullere yönelik korkutma yapılacağı, misyonerler ile PKK arasında irtibat bulunduğu ve Malatya ilindeki Kilise Ev sayısı hususlarında birebir örtüşen beyanlarda bulunmaları, cinayeti azmettirenlerin başta 7/14 şüpheli Mehmet Ülger olmak üzere bu kişinin oluşturduğu ekip olduğunu bir kez daha ispatladığı, Yapılan bu tespitler ile, şüpheli Mehmet Ülger'in ikametinde yapılan aramada ele geçirilen el yazması, Malatya'dan gönderildiği anlaşılan ve içeriğinde, "HERHALDE SENİN BURADA BOĞAZLARINI KESTİRDİĞİN KİŞİLER VE İFTİRA ATIĞIN PERSONELİN DIŞINDA HİÇBİR ANIN YOKTUR .... SEN BU BOĞAZLARINI KESEREK ÖLDÜRTTÜĞÜN İNSANLAR GİBİ BAĞIRA BAĞIRA SON NEFESİNİ VERİRSİN MUTLAKA .... SEN BİR ÖMÜR BOYU UYUYAMA, SON NEFESİNİ O BOĞAZLARINI KESTİRDİĞİN İNSANLAR GİBİ VER ..." şeklinde ifadeler bulunan mektup dikkate alındığında, mektup içeriğinin olayın oluş şekline uygun olduğu ve şüpheli Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayeti azmettiricisi olarak önemli rol aldığını bir kez daha teyit ettiği, Ayrıca şüpheli Mehmet Ülger'in tanık Adıyaman'a 2007 yılı başlarında Zirve Yayınevinde çalışanların alınıp ıssız bir yerde sorgulanacağını, ellerindeki bilgi ve belgelerin alınarak gerekirse infaz edileceğini, bu konuda Mehmet Çolak ile çalışma yaptığını söylediği, bu beyanları ile şüpheli Mehmet Ülger'in bir nevi Zirve Yayınevi Cinayetini kendisinin ve ekibinin planlayarak azmettirdiğini ve asıl amacının korkutmak değil öldürmek olduğunu bir kez daha ikrar ettiği, Tüm bu tespitlerden Malatya Zirve Yayınevi cinayetinin; Ergenekon Terör Örgütü tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla TUSHAD 3. Bölgede faaliyet yürüten ve başta şüpheli Mehmet Ülger olmak üzere Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak'ın içinde bulunduğu Malatya hücre yapılanmasının planlaması ve TUSHAD 1. Bölgede faaliyet yürüten Abdullah Atılğan'ın da iştirakiyle özellikle Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki aracılığıyla asli faillerin azmettirilmesi sonucu 18/04/2007 tarihinde hayata geçirildiği belirlenmiştir. > Zirve Yayınevi cinayetinin asli failler tarafından işlenmesi sırasında şüpheli Mehmet Ülger'in cinayet mahalline yakın bölgede bir mobilyacıda olduğu, bu sırada kendisini numarası tespit edilemeyen bir numaradan bir üst komutanın aradığı ve bu kişinin emri üzerine eylemden hemen sonra olay yerine gittiği, bu hususu şüpheli Mehmet Ülger'in de ayrıca doğruladığı, Şüpheli Mehmet Ülger'in, olay sonrası özellikle Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Mehmet Çolak ve jandarma Genel Komutanlığı ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığı, Ruhi Abat ile yaptığı görüşme sonrası verdiği talimatla Ruhi Abat'ın 18/04/2007 gününü 19/04/2007 gününe bağlayan geceyarısı saat:00.15 sıralarında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı güvenli hattan arayarak, bu kişinin tepkisini çekmemek için " ŞEREFSİZİ.İRE VURUN DEDİK ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söyledikten sonra dezenformasyon faaliyetlerinde kullanılmak üzere, elinde bulunan misyonerlik konusundaki tüm bilgi ve belgeleri Malatya iline getirmesini istediği, cinayetin işlendiği geceyarısı Ruhi Abat tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylenen bu sözlerin; Zirve Yayınevi Cinayeti eylemini gerçekleştiren asli faillerin, içinde kendisinin de bulunduğu şüpheli Mehmet Ülger ve ekibi tarafından bizzat azmettirildiğinin bir kez daha açık ikrarı anlamına geldiği, her ne kadar bu 7/15 sözlerden ayrıca eylemdeki amacın öldürmek olmadığına ilişkin bir anlam çıkmakta ise de, eylemdeki asıl amacın öldürmek olduğu hususu daha önce ispatlanmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in cinayet sonrası da Ruhi Abat ile sürekli irtibat halinde olduğu, Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yaptığı görüşmelerin Malatya iline geleceği 26/04/2007 tarihinin hemen öncesi aşırı derecede arttığı, bu artışta şüpheli Mehmet Ülger'in Ruhi Abat'a Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bir an önce Malatya iline gelmesini sağlamak için talimat vermiş olduğunun değerlendirildiği, bu talimat üzerine Ruhi Abat'ın da 25/04/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yapmış olduğu çok sayıdaki görüşmeler sırasında Malatya iline bir an önce gelmesi hususunda ikaz ve ısrarlarda bulunduğunun anlaşıldığı, Bu yoğun görüşmeler sonrası 25/04/2007 günü Deniz Uygar (İlker Çınar), misyonerlik konusunda ki tüm bilgi ve belgeleri de yanına alarak Tarsus ilçesinden Malatya iline gelmek üzere yola çıktığı, 26/04/2007 günü Malatya iline geldiği, bu gelişinde akşam saaderine kadar Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında Jandarma Alay komutanlığının eski binasında şüpheli Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile birlikte düzenlenen toplantıya katıldığı ve dezenformasyon faaliyetlerinde kullanılmak üzere yanında getirdiği misyonerlik konusundaki bilgi ve belgeleri teslim ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın cinayete tepki göstermesi üzerine şüpheli Mehmet Ülger'in, Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin arasında irtibat bulunduğunu, bu cinayetlerin belirli bir plan çerçevesinde işlendiğini ve Ergenekon Terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyan bazı sözler söylediği, bu sözler sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bazı gerçekleri anlamaya başladığı, ancak şüpheli Mehmet Ülger tarafından tehdite maruz kalması nedeniyle dezenformasyon faaliyetlerine yönelik çalışmalara devam etmek zorunda kaldığı, Eylemden sonra yapılan bu toplantıda dezenformasyon faaliyetlerine yönelik planlı bir çalışmanın başlatıldığı, bu planlı çalışmalar kapsamında Zirve Yayınevi Cinayetinde misyonerlik faaliyetlerini ön plana çıkarmak amacıyla; misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, misyonerliğin amacının ülkeyi bölmek olduğu, buna aracılık eden bir iktidar ve cemaatin bulunduğu, işlenen cinayetin buna kanıt olduğu, cinayetin AK Parti ile Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği, Misyonerlerin önündeki bütün engellerin AKP tarafından kaldırıldığı hususları işlenerek özellikle AKP ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik kollektif bir çalışmanın yürütüldüğü, bu doğrultuda sahte istihbarat raporlarının hazırlanmaya başlandığı, bu istihbarat raporlarındaki amacın birilerini kurtarmak ve birilerini de karalamak olduğu, bu şekilde bir planın yapılmasındaki asıl amacın ise, ileride yapılacak olan bir darbede misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ve bu faaliyetlere yardımcı olduğunu belirttikleri AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik yapılacak operasyonlara dayanak oluşturmak, ayrıca Zirve Yayınevi Cinayeti yargılamasının yapıldığı Mahkemede cinayetten çok misyonerlik faaliyetlerinin yargılanmasını sağlamak olduğu, 7/16 Misyonerlikle AKP hükümetini bağdaştırmak amacıyla şüpheli Mehmet Ülger'in talimatı ile Hıristiyan camiasında sözü geçen Emanuel Bağış isimli şahsın, AKP milletvekili Egemen Bağış ile ilişkilendirilmesi çerçevesinde Egemen Bağış'ın misyonerler tarafından seçilmiş, Full Bright Vakfı tarafından okutularak hazırlandıktan sonra bürokrat olarak AKP içerisine yerleştirilmiş birisi olduğu hakkında sahte istihbarat raporu düzenlendiği, bu konu ile ilgili olarak Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçirilen şüpheli Mehmet Ülger tarafından imzalanmış belgenin de bu hususu doğruladığı, Toplantı sırasında şüpheli Mehmet Ülger'in, cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada düşerek yaralanan ve Malatya Turgut Özal Araştırma Hastanesine kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gittiği, hastane kamera kayıtlarının silindiği, daha önce Emre Günaydın'a verdikleri sim kartın değiştirildiği ve diğer gerekli tedbirlerin alındığı hususlarının konuşulduğu, bu hususu açık kaynak bilgilerinin de ayrıca teyit ettiği, Şüpheli Mehmet Ülger tarafından Haydar Yeşil'e, dezanformasyon faaliyetlerinde kullanmak üzere iyi ve kaliteli Ses kaydı yapabilecek yeni bir sistem kurması talimatının verildiği, Ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1. Çalıştay toplantısı sırasında kendisiyle irtibatı sağlamak için kendisine verilen ve numarasını hatırlayamadığı hattı teslim ettiği, bu özel hatlarla Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın genellikle Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile görüştüğü, bu kişilerin yanında bulunduğu sıralarda bu hatlarla şüpheli Mehmet Ülger ile de bazen görüştüğü, Şüpheli Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Emre Günaydın'ın hastanede kaldığı süre zarfında özellikle kontrol altında tutulmaya çalışıldığı, Jandarma sorumluluk alanında bulunan hastanede Emre Günaydın'dan sorumlu olan Jandarma görevlisi Hüseyin Aslanpençesi'ne Emre Günaydın'ın cinayet hakkında söylediği bazı bilgiler nedeniyle bu kişinin telefonu, alakası olmayan suçlar gösterilerek alınan Mahkeme kararlan doğrultusunda uzun süre illegal olarak dinlendiği, Olay sonrası cezaevine konulan sanıklardan birinin üzerinde bulunan cep telefonu sim kartı bizzat şüpheli Mehmet Ülger tarafından cezaevine gidilerek tutukludan alınmış, daha sonra yeni bir sim kart çıkartılarak bu sim kart cezaevi idaresine teslim edilmiştir. > Şüpheli Mehmet Ülger'in, 28/04/2007 günü Osmaniye iline gittiği, 05/05/2007 tarihinde buradan Tarsus ilçesine geçtiği, Tarsus ilçesinde iken 5 kez Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla aradığı, daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Tarsus ilçesinde buluşarak görüştüğü, bu görüşme sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında misyonerliğe yönelik yürütülen faaliyetlere yoğun şekilde devam etmesini istediği, Bu arada Mehmet Çolak'ın da aynı tarihte Mersin iline geldiği, bu tarihte şüpheli Mehmet Ülger ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığı, bu görüşmeler sonrası şüpheli Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanından ayrılarak gece Mersin il merkezine geçerek Mehmet Çolak ile buluştuğu, bu buluşmada Deniz Uygar (İlker Çınar) ile arasındaki görüşmeyi Mehmet Çolak'a 7/17 da anlatmış olabileceğinin değerlendirildiği, şüpheli Mehmet Ülger ile Mehmet Çolak görüştükten sonra ertesi gün 06/05/2007 tarihinde Mersin ilinden ayrılarak ayrı araçlarla arka arkaya Malatya iline döndükleri belirlenmiştir. > Şüpheli Mehmet Ülger'in talimatı ile, 08/06/2007 tarihinde ortak kullandıkları özel hat ile Ruhi Abat ve Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar)la görüştükten sonra birlikte Malatya ilinden otobüsle Mersin iline gittikleri, otogarda Tarsus ilçesinden Mersin iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)1a buluştukları, daha sonra başka bir araçla birlikte Silifke ilçesi Taşucu mevkine geçtikleri, burada Ruhi Abat'ın daha önce eşi ile birlikte yazları gelerek kaldığı Taşucu Pansiyona yerleştikleri, her üçünün de telefonlarının aynı anda Taşucu mevkinden sinyal verdiği, burada Haydar Yeşil'in Malatya ilinden ayrılmadan önce İstihbarat ödeneğinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verilmek üzere imzasını benzeterek çektiği 400.00 YTL parayı teslim ettiği, 09-10/06/2007 tarihleri arasında bu pansiyonda 2 gün kalarak Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamaya çalıştıkları, söz konusu çalışmaları yaparken Haydar Yeşil'e ait Toshiba marka labtobu kullandıkları, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in Taşucu mevkiinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte yaptıkları bu çalışmalar hakkında zaman zaman Mehmet Ülger'i de arayarak bilgi verdiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in daha önce 26/04/2007 tarihinde Haydar Yeşil'e verdiği talimat doğrultusunda Haydar Yeşil tarafından iyi ve kaliteli Ses kaydı yapabilecek yeni bir sistemin kurulduğu, Bu Ses kayıt sistemini kullanarak şüpheli Mehmet Ülger'in, 23/08/2007 günü Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Adil Akçay ile birlikte Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 1. Ses kaydını gerçekleştirdiği, 29/09/2007 günü tekrar Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 2. Ses kaydını gerçekleştirdiği, Aynı şekilde 26-27/01/2008 günlerinde Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Adil Akçay ve Murat Göktürk ile birlikte bu kez, Zirve Yayınevi cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydını gerçekleştirdiği, Bu Ses kayıtlarını hazırlarken daha önceden belirledikleri kod isimleri kullandıkları, Ses kayıtlarında; Zirve Yayınevi Cinayetine kılıf bulmaya ve sahte olarak düzenledikleri raporlarda geçen hususlarla ilgili bilgileri sanki bir muhbir tarafından verilmiş gibi kayıt yaparak raporlara yasal bir zemin oluşturmaya çalıştıkları, zaten bu Ses kayıtlarının yapıldığını Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Adem Gedik'in de kısmen kabul ettiği, Ses kayıtlarında misyonerlik ile ilgili geçen 7/18 konuşmaların Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla birebir örtüşmüştür. >Şüpheli Mehmet Ülger'in, 2007 yılı Ekim ayında tanık Adıyaman'a İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioğlu'nun başörtülü öğrenciler hakkında söylediği sözlerden dolayı öldürülmesi halinde AKP hükümetinin zor durumda kalacağını belirterek eylem teklifinde bulunduğu, tanığa planın ne şekilde işleyeceğini anlattığı, eylemde kullanılacak olan kaleşnikof marka silahın Adıyaman ilinden kendisinin ya da Mehmet Çolak'ın getirebileceğini, olayın Jandarma bölgesinde olması gerektiğini, zira tahkikatın Jandarma tarafından yapılması durumunda olayın örtbas edileceğini, yakalanması halinde ise hakim ve savcıların kendi emrinde olduğunu söylemesi üzerine tanık Adıyaman'ın da bu teklifi kabul ettiği, Bu görüşmeden bir hafta sonra şüpheli Mehmet Ülger'in tanık Adıyaman'a silahın getirtildiğini, Mehmet Çolak ile gidip kendisine teslim edilmesi gerektiğini, silahın kendilerinin daha önceki tarihlerde başka olaylar nedeniyle gittikleri Beydağı'nın arkasında Adıyaman yolu üzerindeki bir mağarada olduğunu söylediği, Ancak daha sonra tanık Adıyaman'ın eylemi yapmaktan vazgeçtiği, durumu şüpheli Mehmet Ülger'e söylediğinde şüpheli Mehmet Ülger'in kendisinden mağaradaki silahı çıkarıp getirmesini istediği, kendisinin de Mehmet Çolak'ın getirmesini söylemesi üzerine şüpheli Mehmet Ülger'in, Mehmet Çolak'ın Diyarbakır'da görevli olduğunu belirttiği, tanık Adıyaman'ın ise silahı bulunduğu yerden alması halinde, şüpheli Mehmet Ülger'in kendisini silahla birlikte yakalatarak cezaevine girmesine sebebiyet vereceği korkusundan silahın bulunduğu yere gitmediği, Daha sonra tanık Adıyaman'ın, ifadesinde belirttiği silahın saklandığı yeri göstermesi sonucu kaleşnikof marka piyade tüfeğin, bu tüfeğe ait 1 adet şarjörün ve şarjöre basılı vaziyette 10 adet merminin ele geçirildiği, bahse konu silahın 6136 sayılı yasa kapsamında kaldığı ve aynı yasanın 12/4 maddesindeki silahlardan olduğu belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası olayın azmettiricileri olduklarına dair medyada bazı haberlerin çıkması üzerine şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in, Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili faaliyetlerinin ortaya çıkmasını engellemek, olayı farklı kesimlerle irtibatlandırmak, kendilerini Jandarma Genel Komutanlığına karşı temize çıkarmak için Aykut Saka hakkında yürütülen disiplinsizlik soruşturmasının takipsizlikle sonuçlandırılması karşılığında, bu kişinin içerisinde bulunduğu durumdan da faydalanarak bu kişi hakkında siyasi faaliyette bulunmak suçundan dolayı yeni bir soruşturmanın açıldığı, her iki soruşturmanın aynı döneme denk geldiği, Bu soruşturmada İl Jandarma Komutanlığında görevli bazı personellerin Fettullah Gülen grubu üyesi gibi gösterildiği, kendi haklarında çıkan haberlerin bu personeller tarafından basına verildiği, bu yolla kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığı, konu ile ilgili Aykut Saka'nın bizzat şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından ifadesinin alındığı, ifadesinde Aykut Saka'ya kendisinin Fethullahçı olduğu söyletilerek bir çeşit itirafta bulundurulduğu, bazı Jandarma görevlilerinin Fethullah Gülen grubu ile bağlantılı olduğu ve Malatya ilinde bulunan bu gruba ait 7/19 çeşitli evlerde yapılan toplantılara katıldığı şeklinde raporlar hazırlayarak beyanlar aldıkları, böylelikle bu kişiler ile isimleri geçen Jandarma personellerinin Gülen cemaati ile ilişkilendirildiği, bu şekilde hazırlanan raporlar ile ifadeleri Jandarma Genel Komutanlığına göndererek isimleri geçen bu personellerden Aykut Saka dışındakilerin Jandarma Genel Komutanlığı tarafından "şüpheli sakıncalı personel" kategorisine alınmasını sağladıkları, Aykut Saka'nın vermiş olduğu savunmasında, şüpheli Mehmet Ülger'in Haydar Yeşil'le birlikte kendisi hakkında el yazısı bilgi notları düzenlediklerini, bazılarını kendisine dahi okutmadan tehditle imzalattıklarını, kendisi hakkında soruşturma açtırdıklarını, şüpheli Mehmet Ülger'in kendisine Mehmet Ali Badak ile irtibat kurmasını, bu irtibatını soruşturma süresince devam ettirmesini istediğini, bu konuda Askeri Savcılıkta ifade vermeye gittiğinde Mehmet Ali Badak'ın kendisine Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayetini azmettirdiği şeklinde ifade vermesi yada ihbar mektubu yazması konusunda baskı yaptığı şeklinde ifade vermesini söylediğini, kendisinin de bu şekilde ifade verdiğini, ifadesinde Fethullah Gülen Cemaati ile bağlantılı olduğuna ilişkin isimleri geçen şahısları da aslında tanımadığını, kendisinin de imzaladığı bu bilgi notlarında ki isimleri şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in yazdıklarını belirtmesi, şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in bu şekilde hakkında Fethullah Gülen grubu ile irtibatlı olduğuna ilişkin soruşturma başlattıkları Aykut Saka ile Zirve Yayınevi cinayetinden yaklaşık bir ay önce başlattıkları görüşmelere cinayetten sonra uzun süre devam ettirmesi, bu konuda gönderilen ihbar mektubu da dikkate alındığında her üçü arasında karşılıklı anlaşmalı bir durumun olduğunun açık bir şekilde ortaya çıktığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek içerisinde bulunan "GİZLİ" ibareli, "ORTADOĞU HRİSTİYAN BİRLİĞİ" ve "GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ" başlıkları altında Mehmet Ali Badak isimli şahısla ilgili bu kişinin Misyonerlere bilgi aktardığı ve misyonerlerlerle işbirliği içinde olduğunun belirtildiği, belgenin teknik özelliklerinde yazan ve son kaydeden kısmında yer alan "IKL1M-8-" kullanıcı isminin Malatya İl Jandarma Komutanlığında yapılan laboratuar çalışmaları esnasında Haydar Yeşil'in kullanmış olduğu Sedef kaplama Toshiba marka cüzümü bilgisayarda oluşturulan belgelerin teknik özelliklerinde geçen kullanıcı ismi olduğu, bu bilgilerinde belirtilen bu hususları teyit ettiği, Ayrıca şüpheli Mehmet Ülger'in evinde yapılan aramada ele geçirilen ve kendisinin cinayetteki rolünü ortaya koyan mektubun da, Aykut Saka'nın ifadesinde ismi geçirtilerek "şüpheli sakıncalı personel" kategorisine alınan ve şüpheli Mehmet Ülger'in cinayetteki rolünü tam olarak bilen personellerden biri tarafından gönderildiği anlaşılmıştır. > 29/02/2(X)8- 02/03/2008 tarihleri arasında Malatya ilinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu süre zarfında özellikle şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile cinayetin dezenformasyonu kapsamında düzenlenen toplantılara katıldığı, bu toplantılardan birisinde kendisine 17/03/2007 tarihinde teslim edilen ve cinayetin işlendiği gece Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği 05435917614 numaralı hattı teslim ederek yerine irtibatı sağlamak için numarası tespit edilemeyen 7/20 başka özel bir hat aldığı belirlenmiştir. > 28-29/03/2008 tarihleri arasında Malatya ilinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte cinayetin dezenformasyonu kapsamında düzenlenen toplantıya katıldığı, bu kişilere ait telefonların bu sırada Malatya organize sanayi bölgesinden sinyal verdiği, Bu toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, şüpheli Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini, yorulduğunu ve bu tür çalışmalardan ayrılmak istediğini söylemesi üzerine şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın çok sert tepki gösterdikleri, bu tepki karşısında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Mehmet Ülger'e, Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili bildiklerini ve yapılan çalışmaları sır olarak saklayacağını söylediği, ancak şüpheli Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a; "SEN BİR GÖREV ADAMISIN, SEN BU GÖREV İÇİN ATANDIN, YANLIŞ YAPMA, SAĞLIKLI DÜŞÜN, HERŞEY DEVLETİN ÜNİTER YAPISI VE BAKAASI İÇİN, BAK BİZ TUSHAD OLARAK GENİŞ BİR AİLEYİZ, YANLİŞ YAPAN YANAR, SIRRI VEREN YOK OLUR" şeklinde sözler söyleyerek kendisinin de içerisinde yer aldığı yapılanmanın gücünü ve büyüklüğünü kastederek tehdit ettiği, ayrıca TUSHAD isimli yasadışı yapılanmayı kabul ettiği, aynı zamanda da kendisiyle birlikte ekibinin TUSHAD içerisinde faaliyet yürüttüğünü adeta ikrar ettiği, Şüpheli Mehmet Ülger'in bu tehditleri nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yasadışı bir oluşum içerisinde olduğunu anlamasına rağmen çalışmalara devam etmek zorunda kaldığı, yine misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek amacıyla andıç çalışmalarını sürdürdükleri, cinayet sonrası sanki sanıklar yargılanmıyor da misyonerlik yargılanıyormuş gibi misyonerliğin zararlarına ilişkin sahte raporlar düzenlemeye devam ettikleri anlaşılmıştır. > 18-20/04/2008 tarihleri arasında Zirve Yayınevi Cinayetinin birinci yıl dönümü olması nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde bulunduğu, cinayetin yıl dönümü olması nedeniyle Malatya iline geldiğinde dikkat çekmemek için otobüsten Organize Sanayi kavşağının yakınında indiği, buradan Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın kendisini aldığı, Malatya ilinde kaldığı süre zarfında yine Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte cinayetin dezenformasyonu kapsamında düzenlenen toplantıya katıldığı, bu toplantıya o tarihte Diyarbakır ilinden gelen Mehmet Çolak'ın da iştirak ettiği, bu tarihte de şahısların kullandıkları telefonların aynı anda Organize Sanayi bölgesinden sinyal verdiği, şüpheli Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayetinin yıldönümü olması nedeniyle mezarlıkta düzenlenen programı özellikle takip ettirerek programa ilişkin çok sayıda resim ve fotoğraf çektirdiği belirlenmiştir. >23-24/05/2008 tarihleri arasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu süre zarfında şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile cinayetin dezenformasyonu kapsamında düzenlenen toplantıya katıldığı, bu toplantı sırasında şüpheli Mehmet Ülger'in ilk kez daha önce ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere Türkiye 7/21 Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkındaki eylem planından bahsettiği anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar), kendisi hakkında 11/06/2008 tarihinde açık kaynaklarda TSK personeli olduğuna ve primlerinin düzenli olarak yatırıldığına ilişkin haberlerin yayımlanması nedeniyle 16/06/2008 tarihinde yola çıkarak 17/06/2008 günü Malatya iline geldiği, bu tarihte şüpheli Mehmet Ülger'in tayin beklediği, ancak Malatya ilinden henüz ayrılmadığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu gelişinde Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile yaptıkları toplantı sırasında kendisi hakkında çıkan haberlerden bahsetmesi üzerine şüpheli Mehmet Ülger'in, "MERAK ETME BİZ İLGİLİ YERLERLE GÖRÜŞEREK BUNU ÇÖZERİZ" şeklinde cevap vererek kendisini rahatlatmaya çalıştığı, daha sonra da cinayetin dezenformasyonu kapsamında yeni belgeler hazırlamaya devam ettikleri, Ortak Akıl Platformu adı altında sivil toplum örgütleri ile misyonerlerin ortak faaliyetler yürüttüğü izlenimi vermek amacıyla yeni bir Ses kaydının düzenlendiği, yapılan bu çalışma sonunda şüpheli Mehmet Ülger'in Haydar Yeşil'den bu belgeleri iyi saklamasını istediği, bu çalışmanın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Mehmet Ülger'le yapmış olduğu son çalışma olduğu, şüpheli Mehmet Ülger'in esasen Ankara'ya tayin olmayı beklediği, ancak Giresun iline tayin olunca emekli olduğu belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, isminin ölüm listesinde geçmesi nedeniyle CMK 250. Madde ile Malatya Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği talimat doğrultusunda 15/08/2008 tarihinde Tarsus Adliyesine giderek ifade verdiği, ifade sürecinde yaşananları cep telefonu ile kayda aldığı, bu şekilde bir ölüm listesinin gönderilmiş olmasındaki asıl amacın başta şüpheli Mehmet Ülger olmak üzere Haydar Yeşil ve diğer şüpheliler tarafından hedef saptırmak, manipülasyon yapmak, kafa karışıklığına yol açıp, kendilerinin cinayetteki rollerinin ortaya çıkmasını engellemek ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gözdağı vermek olduğu değerlendirilmiştir. >Şüpheli Mehmet Ülger'in, Konya ili Ereğli ilçesi Hacımutahhir mahallesinde bulunan Ruhi Abat ile görüşmek için 17/07/2008 tarihinde buraya gittiği, bu buluşmada cinayete yönelik dezenformasyon faaliyetleri hakkında görüşme yaptıkları değerlendirilmiştir. > Şüpheli Mehmet Ülger'in 26/09/2008 tarihinde Tarsus ilçesine gittiği, burada 05/05/2007 tarihinde olduğu gibi Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tekrar görüşmüş olabileceğinin ve kendisinden dezenformasyon faaliyetlerine devam etmesini istediği değerlendirilmiştir. > Şüpheli Mehmet Ülger'in daha önce 24/05/2008 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylemiş olduğu Behnan Konutgan'a yönelik eylem planı kapsamında; bu kişiyi özellikle takip ettirdiği, telefonlarını illegal olarak dinlemeye aldırdığı, bu şahısla ilgili Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bazı bilgiler aldığı, yapılan yazışmalarda Mersin ilinde de Malatya Zirve Yayınevi, Rahip Santoro ve Hrant Dink eylemlerine benzer bir eylemin gerçekleştirileceğinin ve buna ilişkin 7/22 silahların temin edildiğinin belirtildiği, Levent Bektaş'tan elde edilen Kafes Operasyonu Eylem Planında bu şahsın bilgilerinin yer aldığı, bu durumun Behnan Konutgan'la ilgili Ergenekon Terör örgütünün bir eylem hazırlığı içerisinde olduğunu, bu eylemin Ergenekon Terör Örgütünün eylem planları içerisinde yer alan Kafes Operasyonu Eylem Planı çerçevesinde hazırlandığını ve şüpheli Mehmet Ülger ile bazı şüphelilerin de Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda yeni bir eylem hazırlığı içerisine girdiğini gösterdiği, Behnan Konutgan'ın 15-25/10/2008 tarihleri arasında Aziz Pauls yılı nedeniyle Amerika'dan gelen 35-40 kişilik akademisyen bir grupla Tarsus ilçesine geldiği, şüpheli Mehmet Ülger'in 24/05/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylediği Behnan Konutgan'a yönelik eylem planını gerçekleştirme ihtimaline binaen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'la buluştuğu, gezi süresince yanından ayrılmayarak gerçekleşme ihtimali olan eylem planını engellediği, bu nedenle şüpheli Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a duyulan öfke daha da arttığı anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in 04/12/2008 tarihinde Ankara iline gelen Haydar Yeşil ile bir araya geldiği, Haydar Yeşil'in bu görüşme sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla arayarak görüşme yaptığı, bu durumun şüpheli Mehmet Ülger'in Malatya ilinden ayrılmış olmasına rağmen halen Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat halinde olduğunu ve dezenformasyon faaliyetlerini takip ederek yönlendirdiğini açıkça ortaya koymuştur. > Tayinleri çıkmasına rağmen şüpheli Mehmet Ülger'in 19-22/02/2009 tarihleri arasında Ankara ilinden, Mehmet Çolak'ın ise 21-22/02/2009 tarihleri arasında Diyarbakır ilinden Malatya iline gelerek buluşup görüştükleri, bu durumun şüpheli Mehmet Ülger ile Mehmet Çolak arasında ki irtibatın boyutunu gösterdiği gibi Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili son durumları aralarında görüştükleri değerlendirilmiştir. >Zirve Yayınevi cinayetine yönelik süreç içerisinde yapılan çalıştay ve diğer toplantılara başta şüpheli Mehmet Ülger olmak üzere, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı, bunların yanında Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Murat Göktürk'ün de zaman zaman katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulundukları anlaşılmıştır. > Kasa Ödeme Defterleri ve Ödeme Fişlerinin yapılan incelemesinde; şüpheli Mehmet Ülger'in İl Jandarma Komutanlığı görevini yürüttüğü dönemde misyonerlik faaliyetlerine karşı yürütülen çalışmalar için haber elemanlarına yapılan harcamaların hem sayı hem de miktar olarak aşırı derecede artış gösterdiği, ödeme fişlerinde şüpheli Mehmet Ülger ile birlikte Haydar Yeşil, Adem Gedik, Adil Akçay ve Murat Göktürk'ün isim ve imzalarının bulunduğu, bu durumun şüpheliler tarafından istihbarat şubede çalışan diğer askeri personellerin yapılan ödemelerden haberinin olmamasının ve misyonerlikle ilgili yapılan yasadışı faaliyetlerin örgütsel gizlilik içinde 7/23 yürütülmesinin hedeflendiğini gösterdiği, Şüpheli Mehmet Ülger tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrası yaklaşık iki senelik süre zarfında Zirve Yayınevi cinayeti nedeniyle hazırladığı belgeler ve yaptığı çalışmalar için Jandarma İstihbaratına ait örtülü ödenekten paralar ödediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yaptığı ödemelerdeki miktarların diğer ödemelerden ciddi şekilde fazla olduğu, ödemelerin sadece bir kısmının kayıtlarda bulunduğu, büyük bir kısmının ise bulunmadığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yapılan ödeme fişlerinin bir çoğunda bu kişinin imzasının sahte olarak atıldığı, bazılarında ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline Çalıştay ve toplantılar için geldiği tarihlerde bizzat imza atarak ödemeyi aldığı, Şüpheli Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin takibi için YAŞAM-01 adı ile başlatılan Planlı İstihbarat Faaliyetleri çerçevesinde haber elemanlarına paralar ödediği, yine Zirve Yayınevi Cinayeti sonrasında da DEĞİŞİM-1 ve DÖNÜŞ-1 isimleri altında yürütülen Planlı İstihbarat Faaliyetleri kapsamında haber elemanlarına ciddi miktarlarda ödemeler yaptığı, Ayrıca Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın da katıldığı ve Malatya ilinde faaliyet gösteren misyoner grupların 24/12/2006 günü doğuş bayramı etkinlikleri kapsamında Altın Kayısı Oteli'nde düzenledikleri toplantının takibi için de haber elemanına ödemede bulunduğu, Şüpheli Mehmet Ülger'in başında olduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat ödeneğinden misyonerlik faaliyetlerinin takibi için bu derece yüksek harcamalar yapılmasına rağmen herhangi bir suç örgütünün çökertilmediği, bu harcamaların tamamının Zirve Yayınevi Cinayetine hazırlık ile bu cinayetin dezenformasyonu kapsamında illegal amaçlar için kullanılmıştır. > Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan dinleme kararlarının yapılan incelemesinde; Şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından Zirve Yayınevi Cinayetini azmettirenler hakkında ayrıntılı bilgi ve belgeler veren Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası hakkında suikast yapılması yönünde karar alınan Behnan Konutgan'ın, dosyada bulunan ses kayıtlarında ismi geçen Angus VVilliam'ın, Zirve Yayınevi cinayeti davasında müşteki olarak ifadesi alınan Yılmaz Çakar'ın, Emre Günaydın ve Mehmet Çolak ile irtibatlı olan Ruhi Polat'ın, Emre Günaydın'ın hastanede yattığı dönemde görevli Jandarma personeli Hüseyin Aslanpençesi'nin, Zirve yayınevi cinayeti ile ilgili ifadesi alınan Veysel Şahin'in, maktullerden Necati Aydın'ın, maktul Tilman E. Geske'nin eşi Suzanne Geske'nin, Zirve Yayınevi Cinayetini ihbar eden Gökhan Talas'ın, Zirve Yayınevinde çalışan ve cinayet nedeniyle hakkında dava açılan Hüseyin Yelki'nin telefonlarının Organize Suç Örgütü, Tarihi Eser, Uyuşturucu, Silah, DHKP/C, PKK/KONGRA GEL gibi illegal bir şekilde ilgilerinin bulunmadığı suçlar nedeniyle kendileriyle irtibatlı olan kişilerin bile uzun süreli dinlediği, yapılan dinlemelerin hepsinin ÖNLEME dinlemesi olduğu, talep yazılarında genellikle şüpheli Mehmet Ülger ile Haydar Yeşil'in imzalarının bulunduğu, tüm bu yasal olmayan dinlemelerin özellikle şüpheli Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in 7/24 görev yaptığı tarihlere denk geldiği, yasadışı bu dinlemelerin Özel Asaf Kursunda da örnek çalışma olarak gösterilip övüldüğü, Şüpheli Mehmet Ülger ile Haydar Yeşil tarafından telefonları dinlenen bu kişilerden sanık Hüseyin Yelki ve şüpheli Deniz Uygar (İlker Çınar)'a güvenilmemesi nedeniyle; müdahil Suzanne Geske, müşteki Yılmaz Çakar, tanık Gökhan Talaş ve Uzm.Çvş.Hüseyin Aslanpençesi'nin ise olayla ilgili ne bildiklerini öğrenmek, şahısları kontrol altında tutmak, bu kişilerin kendi bilgileri haricinde hareket etmeleri halinde gerekli tedbirleri alarak gerektiğinde müdahale etmek amacıyla dinlendiğinin değerlendirildiği, yasal olmayan bu dinlemeler yoluyla devletin imkan ve kabiliyetleri kullanılmak suretiyle olayın yönlendirilerek aydınlatılmasının engellendiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in bizzat ve ekibine verdiği talimatlar doğrultusunda Zirve Yayınevi Cinayetinin AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak, kendilerini bu durumdan soyutlamak ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkmasını sağlamak amacıyla dezenformasyon faaliyetleri kapsamında; Malatya ilinin Merkez ve Yeşilyurt ilçesi, Mersin ilinin Silifke ilçesi Taşucu mevkii ve Konya ili Ereğli ilçesinde birçok kez bir araya gelinerek sahte raporların, belgelerin ve ses kayıtlarının hazırlandığı, Şüpheli Mehmet Ülger ve ekibinin hazırladığı bu belgelerin, Kuvva-i Milliye Derneğinden elde edilen "T.DOC" isimli belgede bulunan bilgilerin içeriğinin, Sevgi Erenerol'un konferansta yapmış olduğu konuşmanın ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan elde edilen "ASİMETRİK PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI" isimli word belgesindeki ibarelerle büyük oranda benzerlik taşıdığı, uyum halinde olduğu ve bütünlük arz ettiği, bu durumun belgelerin hazırlanması sırasında şüpheli Mehmet Ülger'in Ergenekon Terör Örgütünün genel stratejisini esas aldığını ve bu belgeleri aynı kaynaklardan esinlenerek hazırladığını gösterdiği, Şüpheli Mehmet Ülger tarafından, aramalar sonucu elde edilen misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgili belgelerin resmi yazı haline dönüştürülerek bağlı bulundukları üst birimlere aktarıldığı, bu belgelerin daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen ve kendilerinin hazırladığı masabaşı manipülatif belge olduğunu belirttiği belgeler ve Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından elde edilen belgelerde geçen konularla içerik itibariyle aynı olduğu, bir birleriyle paralellik arzettiği, yine Ses kayıtlarında genel olarak bahsedilen hususlar ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flash bellek içinde yer alan belgelerin birçok noktada benzerlik arzettiği, hatta bazı noktalarda birebir örtüştüğü, İhbar mektupları, ihbar mektuplarının ekindeki CD içerisinde ki belgeler, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flaş bellek içerisindeki belgeler ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerin benzer olduğu, içerik olarak aynı oldukları, bu konuya ilişkin ifadeler de dikkate alındığında bütün bu belgelerin, içerisinde şüpheli Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve diğer suç ortaklarının bulunduğu örgütsel yapının hazırladığı hususunda herhangi bir tereddütün kalmadığı, 7/25 CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubu ekinde ki CD içinde yer alan şüpheli Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde 2007 yılında verdiği "Malatya İl Jandarma Komutanlığı Brifingi" Başlıklı, "GİZLİ" ibareli, "İl Jandarma Komutanı, J.Kurmay Albay Mehmet Ülger" adına imzaya açılan "BRF.12.03.2007 (METİN).doc" isimli belgenin, ihbar mektubu ekinde gönderilen ve Haydar Yeşil tarafından oluşturulduğu tespit edilen belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerle içerik olarak aynı oldukları, hatta bazı belgelerin birbiriyle aynı olduğu, İhbar mektuplarının ekinde gönderilen CD'ler de yer alan belgeler, şüpheli Mehmet Ülger'in resmi hüvviyet kazandırdığı belgeler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerle ifadesi ve HTS kayıtları bir arada düşünüldüğünde, bir birinden ilgisiz gibi görünen bu belgelerin aslında Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek için hazırlanmış, mevcut yürütme organını devirmeye ve ıskata yönelik ortam hazırlama faaliyetlerine ilişkin belgeler olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in 19-22/02/2009 tarihleri arasında Ankara ilinden, Mehmet Çolak'ın ise 21-22/02/2009 tarihleri arasında Diyarbakır ilinden Malatya iline gelerek yüzyüze görüştükleri, Zirve Yayınevi Cinayeti nedeniyle haklarında, cinayetin azmettiricileri olduklarına dair bazı bilgiler çıkması üzerine Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/125 esas sayılı dava dosyasının 20/02/2009 tarihinde yapılan 15. duruşmasında, Mahkemece her ikisinin de tanık olarak dinlenmesine karar verildiği, bu karardan 1 gün sonra şüpheli Mehmet Ülger ile Mehmet Çolak'ın Malatya ilinden tayinlerinin çıkmış olmasına rağmen Malatya ilinde bir araya gelerek görüştükleri, bu görüşmelerde tanık olarak dinlenecekleri 13/04/2007 tarihindeki 16. duruşmada verecekleri ifadelerde çelişkiye düşmemek için fikir alışverişinde bulundukları, nasıl ve ne şekilde ifade vereceklerini kararlaştırdıkları, hatta aynı duruşmada ifade vermeleri halinde kendilerini zora sokabilecek bazı ifadeler kullanma ihtimaline binaen Mehmet Çolak'ın 13/04/2007 tarihindeki 16. duruşmaya kasıtlı olarak katılmadığı, bu nedenle Mahkemece kendisi hakkında zorla getirme kararının verildiği, bundaki amacın ise 16. duruşmada ifade veren şüpheli Mehmet Ülger'in ifadesini inceleyip bir sonraki 21/05/2009 tarihinde yapılacak olan 17. duruşmada buna göre çelişkiye düşülmeyecek tarzda ifade vermek olduğu, bu nedenle şüphelinin 13/04/2007 tarihinde ki duruşmaya gelerek ifadesini verdiği açıkça anlaşılmıştır. >Şüpheli Mehmet Ülger savunmasında; —Deniz Uygar (İlker Çınar)'la olan irtibatı hakkında, kendilerinin haber elemanı olduğunu, zaman zaman bilgisine başvurulduğunu, ancak telefon irtibatının bulunmadığını beyan etmiş ise de; Haydar Yeşil vermiş olduğu savunmasında, şüpheli Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefon irtibatı kurduğunu açıkça ikrar ettiği, aynı şekilde şüphelinin 05/05/2007 7/26 tarihinde Tarsus ilçesine giderek burada Deniz Uygar (İlker Çınar)'la kendi kullandığı telefonla 5 (beş) kez görüşme yaptığı, dosyada mevcut Ses kayıtlarında şüpheli Mehmet Ülger ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın karşılıklı olarak sürekli konuştukları ve sahte istihbarat raporu hazırlamaya yönelik faaliyetlerde bulundukları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Malatya Zirve yayınevi cinayeti maktullerinden Tilman E. Geske'yi tanımadığını beyan etmiş ise de; İhbar mektubu ekinde gönderilen ve şüpheli Mehmet Ülger'in imzasına açılmış brifinglere ilişkin dokümanda, Tilman E. Geske'nin fotoğrafının yer aldığı, bu şahsın misyoner olduğunun belirtildiği, ayrıca dosyada ki mevcut Ses kayıtlarında maktul Tilman E. Geske'nin isminin zikredilmek suretiyle geçtiği, bu maktulun ismi geçtiğinde şüphelinin de bulunduğu ortamda bulunan kişilerin karşılıklı gülüştükleri, dolayısıyla şüphelinin Tilman E. Geske'nin kim olduğunu ve ne tür faaliyetlerde bulunduğunu bildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Varol Bülent Aral'ı tanıyıp tanımadığı ile ilgili soruya bu şahsın tutuklandığını basından duyduğunu beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, yapılan toplantı esnasında Murat Göktürk'ün toplantı salonuna geldiğini ve şüpheli Mehmet Ülger'e Bülent Aral'ın geldiğini söylediğini beyan ettiği, aynı şekilde Murat Göktürk'ün de, toplantı sırasında kendisini "Bülent" olarak tanıtan bir kişinin geldiğini, kendisinin de şüpheli Mehmet Ülger'e haber verdiğini, bu kişinin şüpheli Mehmet Ülgerle görüştüğünü, daha sonra bu şahsın Varol Bülen Aral olduğunu öğrendiğini beyan ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Muhammet Naim Akşam ve Behnan Konutgan isimli şahısları tanımadığını beyan etmiş ise de; Dosyada ki mevcut Ses kayıtlarından şüpheli Mehmet Ülger'in bu şahıslarla ilgili sahte istihbarat raporları hazırlattığı, bu kişiler hakkında bilgi topladığı, Behnan Konutgan'a yönelik suikast planları yaptığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve yayınevi ile ilgili herhangi bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen 8-12 Ocak 2007 tarihinde Ankara ilinde düzenlendiği belirtilen "ÖZEL ASAF KURSU" isimli belgede, misyonerlik faaliyetleri üzerinde önemle durulması gerektiğinin vurgulandığı, bu kursun ardından Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından 16 Ocak 2007 tarihinde "YAŞAM-01" adıyla Zirve Yayıncılık 7/27 Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi kapsamında bir dosyanın açıldığı, planlı istibarat faaliyetlerini yürüttüğü, maktullerden Necati Aydın'ın telefonunu teknik takibe aldırdığı, misyonerlik konusunda takip için haber elemanlarına birçok kez ödemeler yaptığı, ödemelerin özellikle eylem tarihine yakın tarihlerde yoğunlaştığı, bu durumun şüpheli tarafından Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında yaptığı brifingte anlatıldığı, belirtilen bu konularda resmi ve imzalı belgeler olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Misyonerlik faaliyetleri, Malatya ilinde kaç misyonerin bulunduğu ve bunlara ait olduğu belirtilen kilise evlerin sayısı hakkında herhangi bir çalışma yapıp yapmadığı, bu doğrultuda hazırladığı bir rapor olup olmadığı, misyonerlerin özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bölücü terör örgütü ile işbirliği faaliyetlerinin olup olmadığı hakkında bilgisi ve herhangi bir tespitinin olmadığını beyan etmiş ise de; Şüphelinin özellikle misyonerlik faaliyetlerini yakından takip ettirdiği, bu konuda haber elemanlarına birçok ödemeler yaptığı, bazı ödemelerde bizzat imzasının bulunduğu, ayrıca Malatya ilinde kaç misyonerin ve kilise evinin olduğu, misyonerlerin PKK ile irtibatlı olduğuna dair sahte belgeler ve raporlar hazırlattığı, ses kayıtları düzenlettiği, üst makamlara brifing verdiği, belirtilen konularda resmi yazışmalar yaparak olaya resmi bir boyut kazandırdığının daha önce ispatlandığı, bu hususu Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK), Güney Önderler Birliği, Güney Akdeniz Önderler Birliği, Kürdistan Hıristiyan Birliği, Ortadoğu Hıristiyan Birliği, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) şeklinde isimlendirilen oluşumlar konusunda herhangi bir bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Kendi imzası bulunan resmi yazışmalarda bu kavramların yer aldığı belgelerin üst makamlara sunulduğu, hazırlanan brifinglerde bahse konu ibarelerin bir kısmının kullanıldığı, Malatya İl Jandarma Komutanlığında Haydar Yeşil ve Adil Akçay ile ilgili yapılan aramalarda yukarıda belirtilen kavramların yer aldığı belgelerin ele geçirldiği, Ses kayıüannda şüpheli Mehmet Ülger ve diğer şüpheliler tarafından bu kavramların sürekli olarak dile getirildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Kayra Kitapevi ile ilgili herhangi bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat şubesinde yapılan aramalarda bu konuda çalışmalar yapıldığı ve resmi nitelikte belgeler hazırlandığına ilişkin belgelerin elde edildiği, ayrıca yukarıda anlatıldığı üzere yapılan 1. Çalıştay toplantısı sırasında şüpheli Mehmet Ülger'in de bulunduğu ortamda Ruhi Abat'ın çantasından çıkardığı Kayra Kitapevine ait broşürleri gösterdiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 7/28 —Kendisinde yasadışı PKK Terör Örgütünün misyonerlerle bağlantılı olduğuna dair hiçbir bilgi ve belge olmadığını, bu konu ile ilgili Ses kaydı veya herhangi bir belge kayıt altına almadığını beyan etmiş ise de; Dosyadaki mevcut ses kayıtlarının şüpheli Mehmet Ülger'in bizzat katılımıyla hazırlandığı, bu kayıtlarda PKK ile misyonerlerin bağlantılı olduğunun belirtildiği, bu hususların yer aldığı belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde de bulunduğu, Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramada şüpheli Mehmet Ülger adına imzaya açılmış Nisan 2007 tarihli "Misyonerlik Faaliyetlerine yönelik Alınabilecek Tedbirler" konulu resmi nitelikteki belgede, misyonerlerin PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ile irtibatlı olduğuna dair bilgilerin olduğunun belirtildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınarfın, "... GAP Royal Otele Ruhi Abat ve Murat Göktürk tarafından götürüldüğümde ... öğle saatlerinde yanıma Ruhi Abat, Murat Göktürk ve ilaha sonra adını Haydar Yeşil olarak öğrendiğim Malatya Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesinde görevli Binbaşı Haydar Yeşil geldi... 10/01/2007 günü geceyi otelde geçirdim. Ertesi gün Mehmet Ülger'in, sivil kıyafetle benimle görüşmek için otele geldiğini ancak geri Malatya İl Alay Komutanlığının eski binası olan Alaya döndüğünü öğrendim. Aynı gün Mehmet Çolak beni otelden alarak birlikte Jandarma Komutanlığının eski binasına ... götürdü. Buruda bizi Mehmet Ülger sivil kıyafetlerle karşıladı ... Mehmet Ülger'in yanında Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'da vardı. Murat Göktürk ve Adem Gedik'i bu gelişimde görmemiştim ... Komutanlık içerisinde toplantı salonu olduğunu düşündüğüm bir salonda ben, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger, ilk toplantımızı yaptık ..." şeklinde belirttiği beyanları hakkında şüpheli Mehmet Ülger'in anlatılan şekilde herhangi bir olayın olmadığını beyan ederek tamamen inkar etmiş ise de; Haydar Yeşil ifadesinde, yukarıda anlatılan olayın doğru olduğunu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'ya ilk geldiğinde kendisiyle görüştüğünü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Alay Komutanı ile karşılaştığını, herhangi bir karşılama merasiminin olmadığını, daha sonra Mehmet Ülger'in de katıldığını, geldiğinde Mehmet Çolak'ı da görmüş olabileceğini, görüşmenin yapıldığı yerin eski il hizmet binası olduğunu, burada boş bir oda olduğunu, burada bir görüşme yaptıklarını, Ruhi Abat'ın da bu görüşmede olduğunu, Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı daha önceden tanıdığını, yanlış hatırlamıyorsa telefon irtibatlarının bulunduğunu belirttiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Herhangi bir Çalıştayın yapılmadığını, Kod isim kullanmadığını, kimseye özel cep telefonu vermediğini, haber elemanı ile telefonda konuşmadığını, birebir hat kullanmadığını. Haydar Yeşil 'in kendisini haber elemanlarıyla görüştürdüğünü hatırlamadığını beyan etmiş ise de; Bilindiği üzere yukarıdaki bölümlerde şüpheli Mehmet Ülger'in de içinde bulunduğu ekip tarafından birçok kez Çalıştay ve toplantının yapıldığı, bu Çalıştay ve toplantı sırasında 7/29 gizliliği sağlamak için Kod isimlerin verildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı güvenli şekilde sağlamak için birçok kez özel hat verildiği, şüpheli Mehmet Ülger'in Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın yanında olduğu sırada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Mehmet Ülger ile de görüştüğü hususlarının tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlandığı, Aynı konularda Haydar Yeşil'in de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarına paralel olarak misyonerlerle alakalı bilgiler verdiği için karşılıklı iki hat alarak telefon ile bir hattı Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verdiklerini, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kendisine "halil", şüpheli Mehmet Ülger'e "CENK" demiş olabileceğini, kendisinin de Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "hamit" diye hitap ettiğini, Ruhi Abat'a herhangi bir isim verilmediğini, Adem Uzman Çavuş'a da bir isim verdiklerini hatırladığını, telefonun kendisinde durduğunu, Ruhi Abat'ın kendisinde olan bu telefonla bazen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı aradığını, bazen de Mehmet Ülger yanında bulunduğu sırada soracağı bir şey olduğunda bizzat aynı telefondan Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşme yaptığını belirttiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Herhangi bir Çalıştaya katılmadığını, kimseden talimat almadığını ve kimyese talimat vermediğini beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, şüpheli Mehmet Ülger'in Türkiye'de ki Misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesi ve misyonerlere bir gözdağı vermek için Zirve Yayınevi ile ilgili Necati Aydın, Tilman Geske, Uğur Yüksel'e yönelik bir korkutma yapılacağını, bunun da yukarıdan gelen bir talimat olduğunu, belirtilen şahıslara yönelik yapılacak korkutma faaliyetleri ile ilgili alt yapı çalışmalarının devam ettiğini, yine hazırlanan projenin taslağı ile ilgili olarak üst makamlara da brifing vereceğini söylediğini belirttiği, Haydar Yeşil'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la İl Jandarma Komutanlığının Ek Hizmet binasında toplantı yaptıklarını kabul ettiği, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde bulunduğu tarihlerde kendisi ile birlikte şüpheli Mehmet Ülger ve toplantıya katılan diğer kişilerin telefonlarının İl Jandarma Komutanlığının eski binasının bulunduğu yerden aynı anda sinyal verdiği, korkutma eylemi ile ilgili olarak cinayetin asli faillerinin ifadeleri, şüpheli Mehmet Ülger'in brifing vermesi ile ilgili olarak dosyada mevcut ihbar mektupları ve eklerinde gönderilen belgeler ve CD'ler ile yapılan aramalar neticesinde elde edilen belgeler dikkate alındığında şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında ve Jandarma Denetleme Başkanlığında brifing düzenlediği hususu ile ilgili olarak herhangi bir brifing vermediğini beyan etmiş ise de; Şüpheli Mehmet Ülger'in telefonlarının 15-18/02/2007 ve 05/04/2007 tarihlerinde Kayseri ilinden sinyal verdiği, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de misyonerlik faaliyetlerinin anlatıldığı sunum ve metinlerin bulunduğu, bu belgelerde Zirve Yaynevi ile ilgili planlı istihbarat faaliyeti başlatıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu hususu doğruladığı, yine Zirve Yayıneviyle 7/30 ilgili yürütülen planlı istihbarat faaliyetleri kapsamında haber elemanlarına çok sayıda ödemelerin yapıldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ve dosyada mevcut olan isimsiz, imzasız ihbar mektubu ekindeki misyonerlik ile ilgili konuların da yer aldığı sunumların Çalıştayla bir alakasının olmadığı, Çalıştayda yapılmadığını beyan etmiş ise de; Bahse konu sunumların Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesi ve bu ifade sırasında teslim ettiği flash bellek içerisinde bulunan belgelerin içeriği ile örtüştüğü, benzer olduğu, hatta birebir aynı olan kısımlarının bulunduğu, bütün bu benzerlikler dikkate alındığında ihbar mektubu ekinde gönderilen sunumlar ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın flaş bellek içerisinde teslim ettiği belgelerin aynı kişiler tarafından ve aynı argümanlar kullanılarak hazırlandığının açık olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, "... 2007 yılında Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinden önce Murat Göktürk ... beni ... telefonla aradı ... yapmış olduğumuz görüşmede. Ruhi Abat hakkında bazı hoş olmayan sözler söyledi, beni dikkatli olmam konusunda uyardı. Ben de Murat Göktürk'ün bu beyanlarını telefonda Ruhi Abat ile paylaşınca. Ruhi Abat bana Malatya iline gelerek aynı sözleri birde Mehmet Ülger'e anlatmamı istedi. Malatya'ya gittiğimde İl Jandarma Komutanlığında Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil'in ve benim katılmış olduğum toplantıda. Ruhi Abat bana, "MURAT'IN SANA SÖYLEDİĞİNİ AĞA'YA DA SÖYLESENE SANA NE DEDİ" dedi, bende neler olup bittiğini öğrenmek açısından Murat'ın bana söylediklerini Mehmet Ülger'e anlattım. Ruhi Abat'ın benim gelmemi istemesi üzerine Malatya iline gidişim 17/03/2007 tarihi olması kuvvetle muhtemeldir ... Dha sonra toplantı bitimi Tarsus ilçesine döndükten sonra Ruhi Abat beni telefonla aradığında Mehmet Ülger'i kastederek Murat için "ALTINA İŞETTİ, IŞETTI ONU" dedi..." şeklindeki beyanları hakkında böyle bir olay olmadığını beyan emiş ise de; Murat Göktürk'ün yaşanan olayla ilgili olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarını tamamen doğruladığı, şüpheli Mehmet Ülger'in bu konuda kendisini tehdit ettiğini belirttiği, ayrıca HTS kayıtlarından Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konu ve yapılacak olan toplantı için Malatya iline geldiğini belirttiği 17/03/2007 tarihinden önce Murat Göktürk ile Ruhi Abat'ın sürekli olarak irtibat halinde olmaları ve birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Tarsus ilçesine gitmelerine rağmen bu tarihten itibaren bir kez dahi telefonla görüşme yapmadıklarının anlaşıldığı, bu tarihten sonra görüşme yapmamalarının yaşanan bu olay nedeniyle olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya Zirve Yayınevi cinayetinin olduğu gün Malatya'da olduğu ve İnönü Üniversitesinde konferans verdiği ile ilgili herhangi bir bilgisinin olmadığını, aynı şekilde Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde tanık olarak verdiği beyanlarında Fatih Hilmioglu ile. Ruhi Abat'ın talebi üzerine bir kez görüştüğünü beyan etmiş ise de; 7/31 Şüpheli Mehmet Ülger'in makam telefonu olan 05324155477 nolu telefonu ile o dönem İnönü Üniversitesi Rektörü olan Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Fatih Hilmioğlu'nun kullandığı İnönü Üniversitesi Rektörlüğüne kayıtlı 05324240106 nolu numara ile 23/07/2006-12/06/2008 tarihleri arasında 11 adet görüşmesinin bulunduğu, ayrıca İnönü Üniversitesinin kendisinin başında bulunduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığının sorumluluk bölgesinde bulunması, Üniversitede kendisine bağlı Jandarma Karakolunun görev yapıyor olması, aynı zamanda Zirve Yayınevi Cinayetinin işlendiği gün İnönü Üniversitesinde konferans vermek için gelen Ahmet Hurşit Tolon'un en üst rütbede bir asker olması ve bu kişinin kendisinin de bağlı olduğu TUSHAD isimli yapılanmanın başında bulunması hususları bir arada düşünüldüğünde, Ahmet Hurşit Tolon'un Malatya Zirve Yayınevi cinayetinin olduğu gün Malatya'da olduğu ve İnönü Üniversitesinde konferans verdiği ile ilgili bilgisinin bulunduğu ispatlanmış olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubu ekinde gönderilen "Malatya İl Jandarma Komutanlığınca Teknik Takibi Yapılan GSM Numaraları" başlıklı iletişimi dinlenen telefon numaraları bilgisini gösterir listede ismi yer alan şahıslar ile ilgili olarak sorulan soruya, bu kişilerin niçin dinlendiğini bilmediğini, kimseyi dinlettirmediğini, istihbaratın dinlemiş olduğu kişilerden kendisinin haberinin olmadığını, ancak kendisine sonuç raporu olarak bir rapor verilmiş olabileceğini beyan etmiş ise de; İhbar mektubu ekinde gönderilen liste doğrultusunda, kararların alındığı Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden temin edilen kararlarda ki talep yazılarında genellikle şüpheliler Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in imzalarının bulunduğu, ayrıca kendisinin Malatya ilindeki en üst Jandarma yetkilisi olarak görev yapması ve Jandarma İstihbaratının kendisine bağlı bir birim olması hususları dikkate alındığında Jandarma İstihbaratın dinlemiş olduğu kişilerden bilgisinin bulunduğu ispatlanmış olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Malatya Jandarma İstihbaratın Zİrve Yayınevi Cinayeti ile ilgili herhangi bir duyumunun bulunmadığını, bu nedenle bilgi paylaşımının olmadığını, Zirve Yayınevi ile ilgili herhangi bir çalışma yapmadığını beyan etmiş ise de; Daha önce ayrıntılı şekilde anlatığı üzere Jandarma İstihbaratı tarafından yapılan telefon dinlemeleri, bu dinlemeler çerçevesinde teknik takibi yapılan kişiler, dinleme yapılan tarihlerde kendisinin İl Jandarma Komutanı olması ve Zirve Yayınevine yönelik 16/01/2007 tarihinde açmış olduğu YAŞAM-1 isimli dosya dikkate alındığında Malatya Jandarma İstihbaratın Zİrve Yayınevi Cinayeti ile ilgili duyumunun bulunduğu ve Zirve Yayınevi ile ilgili bir çalışma yaptığı tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispatlanmış olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, "... 2008 yılının Mart ayında Malatya'ya ... Gidişimde 7/32 Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Huydur Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldik ... 28-29/03/2008 tarihlerinin ... olması ihtimali yüksektir ... burada kaldığım süre içerisinde andıç çalışmamıza devam ettik ... Misyonerlik faaliyet/eri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek şeklindeydi ..." şeklindeki beyanlarına ilişkin olarak, cinayetle alakalı bu kişilerle hiçbir toplantı yapmadığını, AKP ve Gülen Cemaatinin misyonerlik faaliyetleriyle ilişkilendirilmesi yönünde hiçbir bilgisinin ve faaliyetinin olmadığını, herhangi bir rapor da yazmadığını ve hazırlamadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu beyanlarına paralel olarak bu kişilere ait telefonların 28-29/03/2008 tarihleri arasında Malatya organize sanayi bölgesinden sinyal verdiği, ayrıca Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramalarda elde edilen belgeler arasında şüpheli Mehmet Ülger imzalı bir belgenin de bulunduğu, bu belge içeriğinde misyonerlerin mevcut yürütme organı ve Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkili olduğu, ülkemizdeki misyonerlik faaliyetlerinin Fethullah Gülen grubu tarafından organize edildiği, bu faaliyetlerin ayrıca CIA tarafından yönlendirildiği yönünde değerlendirmelerin yapıldığı, aynı zamanda 2. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığının Aykut Saka hakkında gönderdiği tahkikat evrakları da dikkate alındığında, şüphelinin Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili toplantı yaptığı, AKP ve Gülen Cemaatinin misyonerlik faaliyetleriyle ilişkilendirilmesi yönünde bilgisinin ve faaliyetinin bulunduğu, bu konuda rapor yazarak üst makamlara ilettiği, net bir şekilde ispatlanmış olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar mektubu ekinde gönderilen ve Zirve Yayınevi cinayeti sonrasında yapılan faaliyetlere ilişkin olduğu belirtilen ses kayıtları ile ilgili olarak sorulan soruya, bu konunun kendisinin ilgi alanına girmediğini, herhangi bir ses kaydı işlemine katılmadığını, ses kayıtlarından haberinin olmadığını beyan etmiş ise de; Söz konusu Ses kayıtlarının yapılan incelemesinde konuşan şahıslar arasında Deniz Uygar (İlker Çınar), Adil Akçay, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile birlikte şüpheli Mehmet Ülger'in de bulunduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Behnan Konutgan'a yönelik yapılması planlanan eylem hakkında Behnan Konutgan'ı tanımadığını, bununla alakalı herhangi bir planı olmadığını, eylem yapmadığını beyan etmiş ise de; Daha önce iddianamenin 15. Bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere şüpheli Mehmet Ülger ve diğer bazı şüphelilerin Behnan Konutgan'a yönelik eylem hazırlığı içerisinde bulundukları ve bu kapsamda bazı çalışmalar yaptıkları ispatlanmış olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Ülger'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı hususları tespit edilmiştir. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Mehmet Ülger'in; 7/33 Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının yöneticisi olduğu, kendi yönetiminde ki bu hücre yapılanması ile birlikte Ahmet Hurşit Tolon'un talimatı üzerine, 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevinde Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleri eyleminin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, cinayet öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerin tamamında yer alarak diğer bazı şüpheliler ile birlikte eylemi planlayıp, eylemin alt yapısını ve hazırlığını yaptığı, misyonerlik konusunda yapılan bu çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, cinayet sanıkları ile doğrudan irtibat kurmadan örgütsel gizlilik içerisinde asli failleri diğer bazı şüpheliler ile birlikte, özellikle de Emre Günaydın'ı kullanmak suretiyle azmettirip eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, Eylem sonrasında ise sahte belgeler ve resmi yazışmalar yolu ile dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde kendisinin de içerisinde yer aldığı cinayetin asıl planlayıcılanna ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, yürüttüğü bu örgütsel faaliyetlerde devletin imkan ve kabiliyetlerini emri altındaki personelden de faydalanarak sonuna kadar kullandığı, Bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak istendiğini işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler, tanık Adıyaman'ın beyanları ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, ancak buna rağmen şüpheli Mehmet Ülger'in ise savunma ve beyanlarında sürekli olarak inkar yoluna giderek kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket ettiği, bu nedenle bu savunmalarının inandırıcı olmadığı hususları tespit edilmiş olup; 7/34 Sonuç olarak; Şüpheli Mehmet Ülger tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütünü Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Azmettirme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Azmettirme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Azmettirme, Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Azmettirme, Resmi Belgede Sahtecilik, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal ve 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet" suçlarını işlemiştir. 19.3-ŞÜPHELİ HAYDAR YEŞİL İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin ikrara yönelik ve kısmen çelişkili savunmaları ile tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Haydar Yeşil'in; > 1991 yılında Kara Harp Okulundan mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde görev . yaptığı, 2006 yılı Ağustos ayından itibaren de Malatya İl Jandarma Alay Komutanlığında İstihbarat Şube Müdürlüğü görevini yürüttüğü belirlenmiştir. > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, TUSHAD 3. Bölge Malatya Hücre yapılanması yöneticisi olan Mehmet Ülger'in 2008 yılı Temmuz ayında Giresun iline tayininin çıkması üzerine bu kişinin yerine geçerek yapı içerisinde yönetici konumunu aldığı, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara katılan çekirdek yapı içerisinde yer aldığı, Mehmet Ülger'in yerini aldıktan sonra da yapılan toplantılara liderlik ettiği, bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev almıştır. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Mehmet Ülger'e TUSHAD tarafından Malatya iline yönelik yapılacak çalışmaya ilişkin gönderilen talimat sonrası, Zirve Yayınevine yönelik başlatılan çalışmalar için oluşturulan ekibe, şüpheli Haydar Yeşil'in de Malatya ilinde ki görevine başladığı 2006 yılı Ağustos ayından itibaren dahil olduğu, >Zirve Yayınevine yönelik çalışmalar kapsamında şüpheli Haydar Yeşil, Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün, 15/12/2006 günü bir araya gelerek toplantı yaptıkları, 7/35 yaptıkları bu toplantı sonrası Ruhi Abat'ın Tarsus'ta bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2 kez arayarak bazı görüşmeler yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16/12/2006 tarihinde Malatya iline geldiği, Murat Göktürk ve Ruhi Abat'ın kendisini sabah saatlerinde otogardan aldıkları, Mehmet Ülger'in talimatıyla Jandarma bölgesindeki GAP Royal Otele götürerek herhangi bir kimlik vermeden ve kayıt yaptırmadan yerleştirdikleri, buraya yerleştirdikleri, aynı gün öğle saatlerinde şüpheli Haydar Yeşil'in, Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile birlikte GAP Royal otele giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16-17/12/2006 tarihlerinde Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında şüpheli Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile bir araya gelerek misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalara ön hazırlık yaptıkları belirlenmiştir. > Zirve Yayınevi çalışanlarının düzenledikleri etkinliklerde genellikle Altın Kayısı otelini kullanmaları nedeniyle şüphelinin, Murat Göktürk aracılığıyla buradaki tüm faaliyetleri takip ettirdiği, bu doğrultuda 25/12/2006 tarihinde düzenlenen noel kutlamalarının takibi için burada görevlendirdikleri haber elemanına istihbarat ödeneğinden ödeme yaptığı, bu şekilde Altın Kayısı otelinde misyonerlikle ilgili yapılan programları ve bu programlara katılan Emre Günaydın'ı takip ettirerek kontrol altında tutmaya çalıştığı, ayrıca Emre Günaydın'ın da bu etkinliklere katılmasını sağlayarak misyonerler ve Zirve Yayınevi çalışanları arasında kendisine güven duyulmasını ve ileride gerçekleştirilmesi planlanan eylem için uygun zemin oluşturulmasını hedeflediği anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik laboratuar çalışması yapmak üzere 11/01/2007 tarihinde Malatya Organize Sanayi Bölgesinde bulunan İl Jandarma Komutanlığının eski binasında yapılan 1. Çalıştay toplantısına Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Ruhi Abat ile birlikte katıldığı, Bu Çalıştay Toplantısı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanında getirdiği belgeleri teslim ettiği, toplantı sırasında Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a çantasından çıkardığı Kayra Kitapevine ait broşürleri ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın fotoğrafını göstererek bu kişi hakkında bazı sorular sorduğu, gösterilen fotoğraflar arasında Levent Ercan Geleğen ile Tilman Geske'nin de resminin olduğu, Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş olduğu ve Emre Günaydın'ın Levent Ercan Gelegen'e ait evde bazen kaldığının konuşulduğu, Daha sonra Zirve Yayınevine yönelik eylem planı kapsamında görev dağılımının yapıldığı, Mehmet Ülger tarafından; şüpheli Haydar Yeşil'e koordinasyon konusunda kullanılacak teknik araçları ve uygulanacak yöntemleri belirleme gibi tüm aktiveyi yönlendirme görevlerinin verildiği, örgütsel gizliliği sağlamak için kod isimlerin belirlendiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile güvenli irtibat sağlamak için kendisine numarası tespit edilemeyen özel bir hattı verdiği, bu kişiye maaşının haricinde bazı ödemelerin yapılacağının bildirildiği, ayrıca yapılan bu çalışmanın çok gizli olduğu, herhangi bir şekilde açığa çıkması durumunda mutlaka bunun hesabının sorulacağı 7/36 belirtilerek bu kişiye gözdağı verdikleri, Toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, Zirve Yayıncılığın faaliyetlerinin takibine yönelik YAŞAM-1 isimli dosyayı açıp açmadığını şüpheliye sorması üzerine şüphelinin de bu konuda Mehmet Ülger'e bilgi verdiği, Ankara ilinde 8-12 Ocak 2007 tarihleri arası düzenlenen ve Murat Göktürk ile Adem Gedik'in de katıldığı, "ÖZEL ASAF KURSU" sonrası 16/01/2007 tarihinde Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinin takibi için "YAŞAM-1" adında bir çalışmanın başlatıldığı, bu çalışmanın başlatılma tarihinin kursun düzenlendiği tarihle uyumlu olduğu, bu durumun da şüpheli Haydar Yeşil tarafından YAŞAM-1 adı altında Zirve Yayınevine yönelik bir çalışma başlattığını açıkça ortaya koyduğu, Özel Asaf Kursunda Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan illegal dinlemelerde izlenen yöntemin nasıl olduğunun açıkça belirtildiği, bu illegal yöntemin adeta övülüp örnek olarak gösterildiği, bu bilgileri, Malatya İl Jandarma Komutanlığınca teknik takibi yapılan bazı numaralara ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan kararların teyit ettiği, bu illegal dinlemelere ilişkin kararlarda genellikle şüpheli Haydar Yeşil'in de imzasının bulunduğu görülmüştür. >03/02/2007 günü Ruhi Abat'ın, Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüştükten sonra, Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile 3 kez görüştüğü, daha sonra da Mustafa Günaydın ile bir araya gelerek yüz yüze görüşme yaptığı, bu görüşme sonrası Ruhi Abat'ın 2 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, l'er kez de şüpheli Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile görüşme yaparak bilgi aktarımında bulunduğu belirlenmiştir. > Kayra Kitapevi ve Zirve Yayıncılığın aynı ofisi kullandıkları, Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü adına haber elemanlığı yapan ve bu yayınevlerinde çalışan Levent Ercan Geleğen ve Hüseyin Yelki tarafından bu kişilerin çalıştıkları dönemlerde elde ettikleri bilgi ve belgeleri irtibatlı oldukları şüpheli Haydar Yeşil'in başında bulunduğu, Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne aktardıkları anlaşılmıştır. > Şüpheli Haydar Yeşil'in, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik laboratuar çalışması yapmak üzere 11-12/02/2007 tarihleri arasında, Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasında yapılan 2. Çalıştay toplantısına Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte katıldığı, bu toplantıda, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantı öncesi Kayra ve Zirve Yayınevleri ile ilgili hazırladığı dosyayı Mehmet Ülger'e teslim ettiği, daha sonra Mehmet Ülger'in teklifi üzerine Misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıkları, Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın toplantı sırasında maktul Tilman E. Geske hakkında Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bilgi sormaları üzerine, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Abdülkadir Öztoksoy'u aramak için kendi telefonunu almak için teşebbüs ettiği sırada şüpheli Haydar Yeşil'in 7/37 masa üzerinde bulunan kendi telefonunu Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da bu telefondan Abdulkadir Öztoksoy'a arayarak bu kişiden Tilman E. Geske hakkında aldığı bilgileri toplantıda bulunanlara aktardığı, yine aynı şekilde toplantıya ara vererek yemek yemeye gidildiği sırada da bu kez Emre Günaydın'ın da ifadesinde ismi geçen VVolfgang isimli şahıs hakkında bilgi sorulması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2. kez Abdulkadir Öztoksoy'u yine şüpheli Haydar Yeşil'in kendi telefonunu vermesi üzerine bu telefonundan arayarak bu kişi hakkında aldığı bilgileri yanında bulunan diğer kişilere aktardığı belirlenmiştir. > Şüphelinin, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte 17/03/2007 tarihinde gerçekleştirilen toplantıya katıldığı, Bu toplantıda yukarıdan gelen talimat doğrultusunda Necati Aydın, Tilman E. Geske ve Uğur Yüksel'e yapılacak eylem için Emre Günaydın'ın hazır olduğu, gerekli talimatların verildiği, bu kişinin homojenize olmak için düzenlenen noel kutlamasına katıldığı, misyonerlerin arasına karıştığı, yapılacak eylem ile ilgili alt yapı çalışmalarının devam ettiği ve üst makamlara bu konularda gerekli brifingin verildiği hususlarının konuşulduğu, toplantıdan ayrılırken Deniz Uygar (İlker Çınar)'a şüpheli tarafından güvenli irtibat için 05435917614 numaralı ikinci bir hattın verildiği, kendilerinde ise 05435917615 numaralı hattın bulunduğu anlaşılmıştır. > Şüphelinin, Mehmet Ülger ile birlikte 05/04/2007 tarihinde Kayseri iline giderek Kayseri Bölge Komutanlığında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde geçen misyonerlik konusu ile ilgili brifing verdikleri veya bilgilendirme yaptıkları, bu sırada maktuller ile ilgili hazırladıkları ayrıntılı raporları bizzat üstlerine sundukları belirlenmiştir. > Şüphelinin, Zirve Yayınevi çalışanlarının Altın Kayısı otelde 08/04/2007 tarihinde düzenledikleri ve Emre Günaydın'ın da katıldığı "Diriliş Bayramı" isimli etkinliği Murat Göktürk ve Altın Kayısı otelindeki haber elemanı vasıtasıyla takip ettirdiği anlaşılmıştır. > Murat Göktürk'ün, cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihinde aynı telekom bayisinden arka arkaya hem Emre Günaydın'ı hem de Abuzer Yıldırım'ı arayıp görüştükten sonra Fırat mahallesinde bulunan eski İl Jandarma Alayına giderek burada bulunan şüpheli Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'e bu kişiler ile yaptığı görüşmeler hakkında bilgi aktarımında bulunduğu belirlenmiştir. > Şüpheli Haydar Yeşil'in, Malatya ilinde göreve başladığı tarihten itibaren Mehmet Ülger'in bilgisi ve kontrolü dahilinde misyonerlik faaliyetlerine yönelik olarak özellikle Zirve Yayınevinin faaliyetlerini takip ettiği, bu konu ile ilgili hazırladıkları sahte belgeleri üst makamlara göndererek bu belgelere resmi hüviyet kazandırdığı, böylelikle Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik olan örgütsel faaliyetlerini perdelediği, bu çalışmalar yapılırken toplantı yeri olarak özellikle farklı mekanları kullandığı, Bu çalışmalarla, öncelikle şüphelinin de içerisinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Malatya ilinde cinayet için gerekli ortamın hazırlandığı, daha sonra şüpheli Haydar 7/38 Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak tarafından özellikle Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki kullanılmak suretiyle Emre Günaydın'ın eylem için hazırlanarak azmettirildiği, Emre Günaydın'ın da diğer asli failleri misyonerlere karşı kışkırtıp bu kişiler ile birlikte cinayetleri işlediği, bu süreçte şüphelinin asli faillerle doğrudan irtibat kurmamaya azami dikkat gösterdiği anlaşılmıştır. >Zirve Yayınevi cinayetinin işlendiği gün, cinayetin hemen sonrası ve devam eden günlerde şüphelinin, Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Adem Gedik ve Mehmet Çolak ile yoğun şekilde görüşmeler yaparak cinayetle ilgili gelişmeleri takip ettiği ve aralarında durum değerlendirmesi yaptığı belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayetini şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekibin planlayarak azmettirdiği ve asıl amacının korkutmak değil öldürmek olduğu tanık Adıyaman'ın beyanlarından bir kez daha anlaşılmıştır. > 26/04/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetinin dezanformasyonu kapsamında Malatya İl Jandarma Alay komutanlığının eski binasında düzenlenen ve Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte şüpheli Haydar Yeşil'in de katıldığı, toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın cinayete tepki göstermesi üzerine bu kişinin Mehmet Ülger ve ekibi tarafından tehdite maruz kalması nedeniyle dezenformasyon faaliyetlerine yönelik çalışmalara devam etmek zorunda kaldığı, Bu toplantıda dezenformasyon faaliyetlerine yönelik planlı bir çalışmanın başlatıldığı, bu planlı çalışmalar kapsamında Zirve Yayınevi Cinayetinde misyonerlik faaliyetlerini ön plana çıkarmak amacıyla; misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, misyonerliğin amacının ülkeyi bölmek olduğu, buna aracılık eden bir iktidar ve cemaatin bulunduğu, işlenen cinayetin buna kanıt olduğu, cinayetin AK Parti ile Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği, Misyonerlerin önündeki bütün engellerin AKP tarafından kaldırıldığı hususları işlenerek özellikle AKP ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik kollektif bir çalışmanın yürütüldüğü, bu doğrultuda sahte istihbarat raporlarının hazırlanmaya başlandığı, bu istihbarat raporlarındaki amacın birilerini kurtarmak ve birilerini de karalamak olduğu, bu şekilde bir planın yapılmasındaki asıl amacın ise, ileride yapılacak olan bir darbede misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ve bu faaliyetlere yardımcı olduğunu belirttikleri AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik yapılacak operasyonlara dayanak oluşturmak, ayrıca Zirve Yayınevi Cinayeti yargılamasının yapıldığı Mahkemede cinayetten çok misyonerlik faaliyetlerinin yargılanmasını sağlamak olduğu, Toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada düşerek yaralanan ve Malatya Turgut Özal Araştırma Hastanesine kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gittiği, hastane kamera kayıtlarının silindiği, daha önce Emre Günaydın'a verdikleri sim kartın değiştirildiği ve diğer gerekli tedbirlerin alındığı hususlarının konuşulduğu, 7/39 Ayrıca Mehmet Ülger tarafından şüpheliye dezanformasyon faaliyetlerinde kullanılmak üzere yeni bir sistem kurması talimatının verildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da 1. Çalıştay toplantısında irtibat için kendisine verilen özel hattı şüpheliye teslim ettiği belirlenmiştir. > Şüpheli Haydar Yeşil'in de içerisinde bulunduğu ekip tarafından Emre Günaydın'ın hastanede kaldığı süre zarfında kontrol altında tutulmaya çalışıldığı, hastanede Emre Günaydın'dan sorumlu olan Jandarma görevlisi Hüseyin Aslanpençesi'ne Emre Günaydın'ın cinayet hakkında söylediği bazı bilgiler nedeniyle bu kişinin telefonunun, kendisinin başında bulunduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünce alakası olmayan suçlar gösterilerek aldığı Mahkeme kararları doğrultusunda uzun süre illegal olarak dinlediği anlaşılmıştır. > Şüpheli Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın, Mehmet Ülger'in talimatı ile 08/06/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la telefonla görüştükten sonra birlikte otobüsle Malatya ilinden Mersin iline gittikleri, otogarda Tarsus ilçesinden Mersin iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'la buluştukları, daha sonra başka bir araçla Silifke ilçesi Taşucu mevkine geçerek Taşucu Pansiyona yerleştikleri, bu tarihlerde her üçünün de telefonlarının aynı anda Taşucu mevkinden sinyal verdiği, şüphelinin burada Malatya ilinden ayrılmadan önce Deniz Uygar (İlker Çınar)'a vermek üzere İstihbarat ödeneğinden bu kişinin imzasını benzeterek çektiği 400.00 YTL parayı teslim ettiği, diğerleri ile birlikte 09-10/06/2007 tarihleri arasında 2 gün boyunca Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamaya çalıştığı, söz konusu bu çalışmaları yaparken kendisine ait Toshiba marka labtob bilgisayarını kullandığı, zaman zaman Mehmet Ülger'i arayarak çalışmalar hakkında bilgi verdikleri belirlenmiştir. > Şüpheli Haydar Yeşil, Mehmet Ülger'in kendisine 26/04/2007 tarihinde verdiği talimat doğrultusunda Ses kaydı yapabilecek yeni bir sistemi kurduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında bu ses kayıt sistemi kullanılarak gerçekleştirilen; 23/08/2007 günü Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk ve Adil Akçay'la birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 1. Ses kaydını, 29/09/2007 günü Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 2. Ses kaydını, 26-27/01/2008 günlerinde ise Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar), Adil Akçay ve Murat Göktürk'le birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydının gerçekleştirilmesi faaliyetlerine şüphelinin de katıldığı, kayıtları hazırlarken daha önceden belirlediği kod ismini kullandığı, bu Ses kayıtlarında misyonerlik ile ilgili geçen konuşmaların, Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla birebir örtüştüğü, zaten Ses kayıtları yaptığını kendisinin de ikrar ettiği anlaşılmıştır. >Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte 29/02/2008 - 02/03/2008 tarihleri arasında düzenlenen toplantıya şüphelinin de katıldığı, bu toplantıda cinayetin işlendiği gece yarısı Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği 05435917614 numaralı hattı Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan teslim alarak yerine numarası tespit edilemeyen başka bir özel hat verdiği belirlenmiştir. 7/40 > Yine Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte 28-29/03/2008 tarihleri arasında Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda düzenlenen toplantıya şüphelinin de katıldığı, bu sırada bu kişilere ait telefonların Malatya organize sanayi bölgesinden sinyal verdiği, bu toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini, yorulduğunu ve bu tür çalışmalardan ayrılmak istediğini söylemesi üzerine şüpheli Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Mehmet Ülger tarafından tepki gösterilerek bu kişinin tehdit edildiği, daha sonra şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekip tarafından misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek amacıyla yapılan andıç çalışmalarını sürdürdükleri anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi Cinayetinin birinci yıl dönümü nedeniyle 18-20/04/2008 tarihleri arasında Ruhi Abat ile birlikte şüpheli, Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otobüsten indiği yerden alarak Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakoluna götürdüğü, cinayetin dezenformasyonu çalışmaları kapsamında bu tarihlerde yapılan toplantıya Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte katıldığı, yine bu tarihte de bu şahısların kullandıkları telefonların aynı anda Malatya Organize Sanayi bölgesinden sinyal verdiği belirlenmiştir. > Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonu kapsamında şüphelinin, 23-24/05/2008 tarihleri arasında Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte düzenlenen toplantıya katıldığı, toplantı sırasında Mehmet Ülger'in ilk kez Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkındaki eylem planından bahsettiği anlaşılmıştır. >Şüphelinin, hakkında TSK personeli olduğuna ve primlerinin düzenli olarak yatırıldığına ilişkin haberlerin yayımlanması üzerine 17/06/2008 günü Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'la birlikte yaptıkları toplantı sırasında bu kişiye sorunlarını çözeceklerini söyleyerek rahatlattıktan sonra cinayetin dezenformasyonu kapsamında yeni belgeler hazırladıkları, sivil toplum örgütleri ile misyonerlerin ortak faaliyetler yürüttüğü izlenimini vermek amacıyla Ortak Akıl Platformu adı altında yeni bir Ses kaydı düzenledikleri, yapılan bu çalışmanın Mehmet Ülgerde yaptığı son çalışma olduğu, çalışmanın sonunda Mehmet Ülger'in şüpheliden bu belgeleri iyi saklamasını istediği belirlenmiştir. > 2008 yılı Temmuz ayında Mehmet Ülger'in tayininin Giresun iline çıkması üzerine TUSHAD tarafından şüpheli Haydar Yeşil'in 3. Bölge Malatya ili Hücre yapılanması yöneticiliğine getirilmiştir. > CMK 250. Madde ile Malatya Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın isminin ölüm listesinde geçmesi nedeniyle gönderdiği talimat doğrultusunda 15/08/2008 tarihinde Tarsus Adliyesine giderek ifade veren 7/41 Deniz Uygar (İlker Çınar) şüpheliyi arayarak kendisine Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığının sorulduğunu ve ne şekilde cevap vermesi gerektiğini sorduğu, şüphelinin de Deniz Uygar (İlker Çınar)'a tanımadığını söylemesi yönünde talimat verdiği, bu talimat doğrultusunda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde bu kişiyi tanımadığını söylediği, şüphelinin de içinde bulunduğu ekip tarafından gönderildiği değerlendirilen bu ölüm listesinde ki asıl amacın hedef saptırmak, manipülasyon yapmak, kafa karışıklığına yol açıp, kendilerinin cinayetteki rollerinin ortaya çıkmasını engellemek ve gözdağı vermek olduğu anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın primleri ile ilgili internette yaptığı sorgulamada emekli sandığında pasif iştirakçi yazması ve primlerinin yatırılmadığını görmesi üzerine 2008 yılı Eylül ayı başlarında şüpheli Haydar Yeşil'i özel hattan arayarak görüştüğü, şüphelinin de bu sorunu çözeceklerini, kendisinin Emekli Sandığından bir yazıyla bilgi sormasını söylediği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da şüphelinin bu önerisi üzerine SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğününe gönderdiği 05/09/2008 tarihli dilekçeyle hizmet sürelerinin hesaplanarak tarafına bilgi verilmesini istediği belirlenmiştir. > Şüpheli Haydar Yeşil'in, Mehmet Ülger'in talimatıyla Behnan Konutgan'a yönelik eylem planı kapsamında kendisinin başında bulunduğu istihbarat birimi tarafından bu kişinin telefonlarını illegal olarak dinlemeye aldırarak takip ettirdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'a yönelik eylem planını engellemek için gezi süresince bu kişinin yanından ayrılmayarak gerçekleşme ihtimali olan eylem planını engellediği, bu nedenle içerisinde şüpheli Haydar Yeşil'in de bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a duyulan öfkenin daha da arttığı, bu durumun ise içerisinde şüpheli Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Mehmet Ülger ile bazı şüphelilerin bulunduğu ekip tarafından Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda yeni bir eylem hazırlığı içerisinde olduğunu gösterdiği anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 29/11/2008 tarihinde priminin yatırılmaması, maaşının kesilmesi ve ölüm tehdidi hakkında görüşmek üzere Malatya iline geldiği, bu gelişinde Mehmet Ülger'in tayininin çıkması ve TUSHAD 3. Bölge yöneticisinin şüpheli Haydar Yeşil olması nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, şüpheli ve Ruhi Abat ile görüştüğü, bu görüşmede kendilerine yaşadığı sıkıntıları anlatarak yardımcı olmalarını istediği, şüpheli Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın ise "İŞLERİN KARIŞTIĞINI, YAPABİLECEKLERİ BİR ŞEYİN OLMADIĞINI, KENDİLERİNİN DE ZOR DURUMDA OLDUKLARINI" belirtip, tehditvari nitelikte bazı sözler söyledikten sonra şüphelinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, daha sonra bu kişinin incelenmek üzere CMK 250. Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği 5438547513 nolu özel hattı verdiği belirlenmiştir. > 04/12/2008 tarihinde Ankara iline giden Şüpheli Haydar Yeşil'in Mehmet Ülger ile bir araya gelerek görüştüğü, Mehmet Ülger ile yaptığı bu görüşme sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla aradığı, bu durumdan şüpheli Haydar Yeşil'in Malatya ilinden ayrılmış olmasına rağmen Mehmet Ülger'le irtibat halinde olduğunu ve dezenformasyon faaliyetlerini birlikte 7/42 yürüttükleri anlaşılmıştır. > Şüpheli Haydar Yeşil'in, 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihlerinde Yeşilyurt tarafında bahçe içerisinde bulunan yazlık bir evde Ruhi Abat, Adil Akçay ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte Mahkemeyi etkileyecek tarzda dezenformasyon çalışmaları yaptıkları, özellikle 07/02/2009 tarihinde bu kişilerin telefonlarının Yeşilyurt ilçesinden sinyal verdiği belirlenmiştir. > Şüpheli Haydar Yeşil'in başında olduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat Şube Müdürlüğüne ait Kasa Ödeme Defterleri ve Ödeme Fişlerinin yapılan incelemesinde; Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin takibi için YAŞAM-01, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrasında ise DEĞİŞİM-1 ve DÖNÜŞ-1 adı altında yürütülen Planlı İstihbarat Faaliyetleri kapsamında misyonerlik faaliyetlerine yönelik çalışmalar için haber elemanlarına sayı ve miktar olarak aşırı derecede ödemeler yaptığı, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın da katıldığı Malatya ilinde faaliyet gösteren misyoner grupların 24/12/2006 günü Altın Kayısı Oteli'nde düzenledikleri doğuş bayramı etkinliklerinin takibi kapsamında haber elemanına ödeme yaptığı, bu ödeme fişlerinde kendi imzasının bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrası yaklaşık iki senelik süre zarfında hazırladığı belgeler ve yaptığı çalışmalar için yüklü miktarlarda paralar ödediği, bu paraların miktar olarak diğer ödemelerden çok fazla olduğu, ödeme fişlerinin bir çoğunda bu kişinin imzasını sahte olarak attığı, bu ödemelerin sadece bir kısmını kayıtlara işlediği, büyük bir kısmını da işlemediği anlaşılmıştır. > Başında şüphelinin bulunduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünce bir çok kişinin telefonlarının gerçek olmayan belge ve gerekçelerle Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan dinleme kararları doğrultusunda uzun süre önleme dinlemesi adı altında dinlendiği, talep yazılarında genellikle Mehmet Ülger ile birlikte kendisinin imzasının bulunduğu, telefonları dinlenen bu kişilerden sanık Hüseyin Yelki ve şüpheli Deniz Uygar (İlker Çınar)'a güvenilmemesi nedeniyle; müdahil Suzanne Geske, müşteki Yılmaz Çakar, tanık Gökhan Talaş ve Uzm.Çvş.Hüseyin Aslanpençesi'nin ise olayla ilgili ne bildiklerini öğrenmek, bu şahısları kontrol altında tutmak, bu kişilerin kendi bilgileri haricinde hareket etmeleri halinde gerekli tedbirleri alarak, gerektiğinde müdahale etmek amacıyla dinlendiği, yasal olmayan bu dinlemeler yoluyla devletin imkan ve kabiliyetleri kullanmak suretiyle olayı yönlendirerek aydınlatılmasını engellediği belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası olayın azmettiricileri olduklarına dair bazı haberlerin çıkması üzerine şüpheli Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'in, Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili faaliyetlerinin ortaya çıkmasını engellemek, olayı farklı kesimlerle irtibatlandırmak, kendilerini Jandarma Genel Komutanlığına karşı temize çıkarmak için, Aykut Saka hakkında yürütülen disiplinsizlik soruşturmasının takipsizlikle sonuçlandırılması karşılığında, bu kişinin içerisinde bulunduğu durumdan da faydalanarak hakkında siyasi faaliyette bulunmak suçundan dolayı yeni bir soruşturmayı açtıkları, bu soruşturmada İl Jandarma Komutanlığında görevli bazı personelleri Fettullah Gülen grubu üyesi gibi gösterdikleri, kendi haklarında çıkan haberlerin bu personeller 7/43 tarafından basına verilerek kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığı, konu ile ilgili Aykut Saka'nın ifadesini bizzat kendisinin aldığı, hazırladıkları raporlar ile ifadeleri Jandarma Genel Komutanlığına göndererek Aykut Saka dışındaki diğer personellerin "şüpheli sakıncalı personel" kategorisine alınmasını sağladıkları, yine Aykut Saka'nın ifadeleriyle Mehmet Ali Badak'ın Fethullah Gülen cemaatine mensup misyonerlerle işbirliği yaptığı huşunda belgeler düzenledikleri, hazırlanan bu belgelerin teknik özelliklerinden hazırlayanın şüpheli Haydar Yeşil olduğu, bu konuda gönderilen ihbar mektubu da dikkate alındığında her üçü arasında karşılıklı anlaşmalı bir durumun olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Haydar Yeşil'in de içerisinde bulunduğu ekip tarafından Zirve Yayınevi Cinayetinin AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak, kendilerini bu durumdan soyutlamak ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkmasını sağlamak amacıyla dezenformasyon faaliyetleri kapsamında; Malatya ilinin Merkez ve Yeşilyurt ilçesi, Mersin ilinin Silifke ilçesi Taşucu mevkii ve Konya ili Ereğli ilçesinde birçok kez bir araya gelinerek sahte raporların, belgelerin ve ses kayıtlarının hazırlandığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flashdisk, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flashdisk, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'ler ve şüpheli Haydar Yeşil'in iş yeri aramasında ele geçirilen Mehmet Ülger imzalı belgeler arasında büyük benzerlikler olduğu, Malatya Valiliğine isimsiz ve imzasız gönderilen ihbar mektubunun ekinde bulunan CD içinde yer alan şüpheli Haydar Yeşil'in, Malatya misyoner cinayeti öncesi ve sonrasında yaptığı çalışmalar olduğu belirtilen toplam 12 belgeden oluştuğu, belgelerin tamamını son kaydeden kişinin şüpheli Haydar Yeşil olduğu, bu ihbar mektubu ekindeki CD ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerden özellikle misyoner ve misyonerlik faaliyetlerinin PKK ile ilintilendirildiği, amaçlarının Türkiye'yi bölmek, parçalamak ve Kuzey Kürdistan'ın kurulmasına öncülük etmek olduğu, Misyoner ve misyonerlik faaliyetlerinin önünün AKP ve BOP eş başkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından açıldığı, yine AKP'yi destekleyen Gülen hareketinin ise bunlarla işbirliği içinde olduğu hususlarını işlemek suretiyle sahte belgeler hazırlandığı, bu şekilde mevcut yürütme organı ve destekçileri üzerinde pisikolojik bir harekat yürütülerek mevcut yürütme organının işlevsizleştirilmeye çalışıldığı, Belgelerin bir kısmının daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde kendilerinin hazırladığı masabaşı manifülatif belge olduğu belirtilen belgeler ile tamamen aynı olduğu, diğer belgelerin ise genel itibari ile flash bellek içerisinde bulunan belgeler ile içerik itibari ile benzer konuları içerdiği, dolayısıyla bu belgelerin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellekte yer alan bilgileri de doğruladığı, örtüşen bu bilgi ve belgelerin resmi yazı niteliğinde bağlı bulundukları üst birimlere aktarıldığı belirlenmiştir. Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarına ilişkin beyanları ile, Mehmet Ülger'in teklifi üzerine şüpheli Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile birlikte misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıklarına ilişkin 7/44 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarının tamamen örtüştüğü, Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen delillerde de misyonerlerin PKK terör örgütü ile ilişkili olduğu tezinin özellikle işlendiğinin belirlendiği, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi ayrıca cinayetin azmettiricileri arasında şüphelinin de bulunduğunu ve bu eylemin Ergenekon Terör Örgütü adına yapıldığını bir kez daha ortaya koymuştur. Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek, Abuzer Yıldırım'ın üst aramasında elde edilen flaş bellek ile Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD içerisinde bulunan ve şüpheli Haydar Yeşil tarafından hazırlandığı anlaşılan belgeler arasında bulunan ve ev kilisesi ağlarından bahsedilen belgelerin aynı olduğu, bu durumun söz konusu bu üç belgenenin aynı odak tarafından hazırlandığını, bu odağın şüpheli Haydar Yeşil, Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ve diğer suç ortaklarının olduğunu gösterdiği, Ayrıca Abuzer Yıldırım ifadesinde, üst aramasında elde edilen flaş belleği Zirve Yayınevinden aldığını, Emre Günaydın'ın kendisine ve arkadaşlarına misyonerlerin bölücü ve yıkıcı bir faaliyet olduğunu belirttiğini, ülkemizdeki kızları fuhuşta kullanarak kazanç elde ettiklerini, Türk erkeklerini öldüreceklerini, Malatya ilinde 49 adet ev kilisenin olduğunu, bununla ilgili kanıtların yayınevinde bulunduğunu belirttiğini söylediği, bu nedenle Abuzer Yıldırım'ın cinayetlerden sonra yayınevinin içinde bu konulara ilişkin belgeler aradığı, üstünde çıkan flaş belleği de bu şekilde bulduğu, bu bilgilerin yanına şüpheli Haydar Yeşil'in başında bulunduğu Jandarma İstihbaratının haber elemanı olan Hüseyin Yelki'in Zirve Yayınevinde çalışması, belgenin teknik özelliklerinden belgeyi oluşturan ve son kaydedenin şüpheli Haydar Yeşil olması bilgileri de konulduğunda bu belgelerin, içerisinde şüpheli Haydar Yeşil'in de yer aldığı suç örgütü tarafından hazırlandığı, Emre Günaydın'ın bu belgelerdeki bilgilere inandırıldığı ve bir örneğinin Hüseyin Yelki tarafından Zirve Yayınevine bırakılarak bulunmasının sağlandığı rahatlıkla anlaşılacaktır. Nisan 2007 tarihli şüpheli Haydar Yeşil adına paraf ve Mehmet Ülger adına imzaya açılmış resmi yazı formatındaki belgenin bilgi olarak Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığına yazıldığı, yazılan bu belge içeriğinden şüphelinin Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik eylemin alt yapısının hazırlanması ve bu eylemin gerekçesinin oluşturulması için bazı faaliyetleri yürüttüğü anlaşılmıştır. İhbar mektupları, ihbar mektuplarının ekindeki CD içerisinde ki belgeler, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flaş bellek içerisindeki belgeler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgeler ve ifadeleri bir arada düşünüldüğünde, bütün bu belgelerin, içerisinde şüpheli Haydar Yeşil, Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve diğer suç ortaklarının olduğu örgütsel yapı tarafından hazırlandığı hususunda herhangi bir tereddüte yer bırakmayacak şekilde kolaylıkla anlaşılacaktır. >Şüpheli Haydar Yeşil savunmasında; Şüphelinin itiraf niteliğinde beyanlarının olduğu, bu beyanlarında Deniz Uygar 7/45 (ilker Çınar) 'ın beyanlarında ve ihbar mektuplarında geçen birçok olayı doğruladığı görülmüş olup, bu kapsamda; —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı tanıdığını, tanışmasının 2006'nın son ayı 2007'nin Ocak ayı gibi olduğunu, 2 yıl kadar görüşmeye devam ettiğini, Mersin'de görevli Abdullah Atılgan vasıtasıyla Murat Göktürk'ün tanışarak Malatya'ya çağırdığını, daha sonra kendisinden bilgi almaya başladıklarını, bu kişiye misyonerlikle ilgili getirdiği bilgiler sebebiyle değişik zaman dilimlerinde ödemeler yaptığını, misyonerlerin çalışma teknikleri ve adam kazanma metodları hakkında kendisinden bilgiler aldıklarını, —Kayra Kitapevi ile ilgili Malatya'da misyonerlik faaliyeti yaptığı bilinen bir yayınevi olduğu için bölgedeki faaliyetleriyle ilgili öğrendikleri bilgileri toparladıklarını, bu yayınevinin Martin Delange isimli Güney Afrika'lı şahıs tarafından kurulduğunu, kendisine Kriminal Polis olduğunun söylendiğini, kendisi geldikten 1-2 ay sonra Kayra Yayınevinin kapandığını, Martin Delange'nin ayrıldığını, yerine Zirve Yayınevinin kurulduğunu duyduklarını, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen ölüm tehdidi içeren mektup ile ilgili ifade verirken Martin Dalenge'yi tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kendisini telefonla arayıp bu konuyu sormuş olabileceğini, kendisinin de Martin Delange'yi tanımadığını söylediğini, —Misyonerlik konusunda görev gereği Planlı İstihbarat Faaliyeti (PİF) çalışmalarının olduğunu, 2001 yılında Başbakanlığın genelgesinde yer alan tüm irticai ve bölücü faaliyetlerin takip edilmesiyle ilgili zaman zaman bu konuları da takip ettiklerini, bunun da Aşırı Sağ Faaliyetler (ASAF) kapsamında takip edilen konulardan bir tanesi olduğunu, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'ya ilk geldiğinde kendisiyle görüştüğünü, Ruhi Abat'ın da bu görüşmede olduğunu, Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı daha önceden tanıdığını, yanlış hatırlamıyorsa telefon irtibatlarının bulunduğunu, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Alay Komutanı ile de karşılaştığını, Mehmet Çolak'ı da görmüş olabileceğini, görüşmenin yapıldığı yerin eski il hizmet binası olduğunu, burada boş bir oda olduğunu, burada bir görüşme yaptıklarını, Mehmet Ülger'in de katıldığını, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'la kendi aralarında özel hat kullandıkları ve kod isimler kullandıklarını, özel hatlardan Ruhi Abat ve Mehmet Ülger'in de görüşmeler yaptıklarını, —Kasa ödeme defter ve fişlerinde ödemeyi alanlardan 2594326 kod numaralı kişinin Deniz Uygar (İlker Çınar) olabileceğini, —Kendilerinin cinayet anını öğrendikleri anda olayla ilgili bilgileri bilgi notları şeklinde üst komutanlıklara gönderdiklerini, gönderdikleri bilgi notlarında da Deniz Uygar (İlker 7/46 Çınar)'ın kendilerine vermiş olduğu bilgileri de kullandıklarını, kendilerinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan gelen bilgileri rapor şeklinde Genel Komutanlığa gönderdiklerini, içeriğinde hangi illerde misyonerlik faaliyetlerinin hangi isim altında faaliyette bulunduklarını belirten raporu gönderdiklerini, buradan da MGK'ya gitmiş olabileceğini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'dan bahsettiğini, kendilerinin de öğrenme amacıyla detayını sormuş olabileceklerini, ne iş yaptığı ve nerede kaldığı gibi detay sormuş olabileceklerini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı, iki ayda en fazla üç ayda bir Malatya'ya çağırdıklarını, en fazla iki ayda bir Malatya'da görüştüklerini, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kendilerine PKK'nın misyonerlerle bağlantısına ilişkin daha önce belirttiği Yardım Derneği dışında herhangi bir bilgi getirmediğini, getirdiği şeylerden misyonerlerin Kürtlere ilişkin çalışmalara yönelik bilgiler Kürdistan Hristiyan Birliği gibi çalışmaları olduğunu, —Telefon baz bilgilerinin doğru olduğunu, Malatya Organize Sanayisinde bulunan Jandarma Karakolunda zaman zaman buluşup konuşma yaptıklarını, —Bazı kişilerin PKK'lı olduğuna ilişkin görüşmeler yapmış olabileceklerini, cinayetten önce ve sonra da bir araya geldiklerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın anlattıklarını çözümlemek için kayıt yaptıklarını, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği Mersin Taşucu'nda deniz kenarındaki bir pansiyona Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Ruhi Abat ile birlikte 1 kez gittiklerini, Misyonerlik konusuyla alakalı çalışmanın bitirilmesine yönelik orada kendisi, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte kaldıklarını ve bu işin örgütsel konumunu Amerika'dan ve en üst seviyeden belgelendirmek ve rapora bağlamak, bağlantı şemasını yapmak ve belirgin bir rapor haline getirip Ankara'ya göndermek için uğraştıklarını, ancak bitiremediklerini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bilgileri aldığını, kafasına takılan hususları Ruhi Abat'a sorduğunu, daha sonra kendisinin bu raporları alarak Mehmet Ülger'e götürdüğünü, son şeklini Mehmet Ülger'le birlikte hazırlayarak gerekli resmi kurumlara gönderdiklerini, —"GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ" başlığı altındaki belgenin tamamının bizzat Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından kendisine getirilerek bilgisayarına atıldığını, belgenin düzenlemesini de kendi bilgisayarında yaptıklarını, çünkü şahsi bilgisayarının Toshiba marka olduğunu, bilgisayarının isminin ise "IKLIM-8-" olabileceğini, hatırlamadığını, ancak laptobunun hard diski bozulduğu için hard diskini değiştirerek kapasitesini arttırdığını, —İhbar mektubu ekinde gönderilen ve "Malatya İl Jandarma Komutanlığınca Teknik Takibi Yapılan GSM Numaraları" başlıklı iletişimi dinlenen telefon numaraları, bu numaraları kullanan kişi, dinleme süre ve tarihleri, sonuç, adli/önleme bilgisi, karar özeti, dinlemeyi yapan 7/47 aidiyet numaralan ve Planlı İstihbari Faaliyet bilgisini gösterir liste ile ilgili olarak kendisinin birçok dinleme kararına imza attığını, kendisinin altındaki görevlilerin kendi konularına göre evraklarını yaptıklarını, kendisinin uygun gördüğünü imzalayarak Mahkeme'den talep ettiğini, hepsini isim isim bilmesine imkan olmadığını, Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan da şüphelenmeye başladıklarını, kendisini bir süre istihbari olarak takip ettiklerini, —Behnan Konutgan isimli şahsın Misyonerlik faaliyeti çerçevesinde dinlenmiş olabileceğini, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kendilerine söylediğini, kendilerinin de o kapsamda dinleme kararı almış olabileceklerini açıkça kabul ettiği anlaşılmıştır. Şüphelinin savunmasında ikrar ettiği bu hususlar dışında ayrıca kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik inkar ettiği bazı hususlar da bulunduğu anlaşılmış olup, bu kapsamda; —Herhangi bir lakabının, takma adının, kod adı veya kullandığı ikinci bir isminin olmadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar) vermiş olduğu ifadesinde Haydar Yeşil'in "HALİL" kod ismini kullandığını belirttiği, bu kod ismini kullandığını kendisinin de kısmen kabul ettiği, ayrıca ses kayıtları düzenlenirken Ses kayıtlarında bu kod ismini kullandığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ergenekon terör örgütü üyesi olmadığını, bu kişilerden her hangi birisi ile arasında bir irtibat olmadığını, Ergenekon Terör Örgütünün herhangi bir faaliyetine iştirak etmediğini, Ergenekon Terör Örgütünün azınlık vatandaşlarımıza yönelik eylemleri ve planları ilgili hususları basından takip ettiğini, TUSHAD isimli oluşumu Ocak ayında hakkındaki iddialarla alakalı çıkan kitaptan duyduğunu beyan etmiş ise de; Ergenekon Terör Örgütünün TUSHAD 3. Bölge Malatya hücre yapılanmasının başındaki Mehmet Ülger ve aynı hücre yapılanması içerisindeki diğer kişilerle olan irtibatı ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde faaliyet yüreten Ergenekon Terör Örgütü Hücre yapılanmasına ilişkin beyanları, diğer Ergenekon Terör Örgütü üyeleriyle söylem birlikteliği içinde misyoner ve misyonerliğin bölücü, yıkıcı, PKK ile işbirliği içinde olduğuna ilişkin sahte ve resmi belgeler düzenlediği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Misyonerlerin özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bölücü terör örgütü PKK ile işbirliği içerisinde faaliyetlerinin olup olmadığı, Güney Önderler Birliği, Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK), Güney Akdeniz Önderler Birliği, Kürdistan Hıristiyan Birliği, Ortadoğu Hıristiyan Birliği, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) isimli yapılanmaları İlker Çınar'ın getirdiği bilgiler olduğunu beyan etmiş ise de; Bizzat kendisinin de yer aldığı ekip tarafından ismi belirtilen yapılar ve misyonerlerin 7/48 PKK ile birlikte hareket ettiğine dair birçok sahte istihbarat belgelerinin hazırlandığı, bu Belgelerin kendisiyle birlikte Mehmet Ülger'in imzasıyla üst makamlara sunulduğu, hazırlanan brifinglerde bahse konu ibarelerin bir kısmının kullanıldığı, Malatya İl Jandarma Komutanlığında yapılan aramada şüpheli Haydar Yeşil ve Adil Akçay'dan yukarıda belirtilen kavramların yer aldığı belgelerin ele geçirildiği, şüphelinin de bulunduğu Ses kayıtlarında Mehmet Ülger ve diğer şüpheliler tarafından bu kavramların sürekli olarak dile getirildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Emre Günaydın isimli şahısı hasından bildiğini beyan etmiş ise de; Zirve Yayınevi çalışanlarının Altın Kayısı Otelinde düzenledikleri ve Emre Günaydın'ın da katıldığı programları buraya yerleştirdikleri haber elemanı vasıtasıyla takip ettirdiği, bu haber elemanına istihbarat ödeneğinden para ödediği, ayrıca kendisinin de katıldığı 17/03/2007 tarihindeki toplantı sırasında Emre Günaydın'ın Zirve Yayınevine yönelik eylem için hazır olduğu ve gerekli talimatların bu kişiye verildiğine dair görüşmelere bizzat tanık olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve Yayınevi ile ilgili doğrudan herhangi bir çalışmasının olmadığını, misyonerlikle alakalı çalışmasının olduğunu, Zirve Yayınevi çalışanlarının misyonerlik yaptığı şeklinde duyumlarının olduğunu beyan etmiş ise de; 11/01/1007 tarihinde yapılan 1. Çalıştay Toplantısı sırasında Mehmet Ülger'in şüpheliden Zirve Yayınevinin faaliyetlerine yönelik YAŞAM-1 isimli dosyayı açıp açmadığı hususunda bilgi aldığı, bu çalıştay toplantısının yapıldığı sırada 8-12 Ocak 2007 tarihleri arasında Murat Göktürk ve Adem Gedik'in de katıldığı Ankara ilinde düzenlenen Özel Asaf Kursunda misyonerlik faaliyetleri üzerinde önemle durulması gerektiğinin vurgulandığı, bu kursun ardından Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından 16 Ocak 2007 tarihinde "YAŞAM-01" adıyla Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun misyonerlik faaliyetlerinin takip edilmesi kapsamında bir dosyanın açıldığı, açılan bu dosya kapsamında başında kendisinin bulunduğu Malatya İstihbarat Şube Müdürlüğünce Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin takibine yönelik planlı istibarat faaliyetlerini yürüttüğü, maktullerden Necati Aydın'ın telefonunu teknik takibe aldırdığı, misyonerlik konusunda takip için haber elemanlarına birçok kez ödemeler yaptığı, ödemelerin özellikle eylem tarihine yakın tarihlerde yoğunlaştığı, belirtilen bu konularda resmi ve imzalı belgeler olduğu, ihbar yolu ile gönderilen sunum ve belgelerde Zirve yayınevi ile ilgili planlı istihbarat faailyeti yapıldığının belirtildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ruhi Abat'ın kendisi göreve başlamadan 6 ay kadar önce misyonerlikle alakalı İl Jandarmada bir sunum yaptığını, daha sonra kendisi gelince bu vesileyle tanıştırdıklarını, misyonerlik konusunda zaman zaman konuştuklarını, misyonerlik konularını bilmediği için ondan bilgi aldığını beyan etmiş ise de; 7/49 HTS kayıtlarının yapılan incelemesinde şüpheli ile Ruhi Abat arasında uzun süre çok sayıda telefon görüşmelerinin bulunduğu, ayrıca ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de cinayetin dezenformasyonuna yönelik birlikte çalışmalar yaptıkları, bu görüşme sayıları ve dezenformasyonuna yönelik Ses kayıtları düzenlemeleri birlikte düşünüldüğünde, aralarındaki irtibatın zaman zaman gerçekleştirilen basit düzeyde kalan bir irtibat olmayıp, yoğun ve özel bir irtibat olduğu, basit bir irtibat için bu kadar uzun ve sık görüşmenin hayatın olağan akışına ters düşeceği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Varol Bülent Aral'ı tanımadığını, basından ismi geçtiği için tanıdığını beyan etmiş ise de; Hem Murat Göktürk hem de Deniz Uygar (İlker Çınar) verdikleri ifadelerinde, 12/02/2007 tarihinde Eski Alayda yapılan toplantı sırasında Murat Göktürk'ün toplantı salonuna gelerek Varol Bülent Aral'ın geldiğini Mehmet Ülger'e ilettiği, bu sırada toplantı salonununda bulunan şüphelinin de buna tanık olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Hüseyin Yelki'yi Malatya'da Zirve Yayınevi ile ilgili olduğu için ismen bildiğini, bu şahsın Zirve Yayınevinde çalıştığını beyan etmiş ise de; Hüseyin Yelki'nin başında kendisinin bulunduğu İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube adına haber elemanı olarak çalıştığının daha önce ispatlandığı, ayrıca HTS kayıtlarının incelemesinde bir istihbarat elemanı olan ve kendi emri altında bulunan Murat Göktürk'ün Zirve Yayınevi Cinayetinin 1 gün öncesine kadar Hüseyin Yelki ile irtibat halinde olduğu, kendi emrinde olan birisinin kendisine Hüseyin Yelki hakkında bilgi aktarımında bulunmamasının hayatın olağan akışına ters düşeceği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Behnan Konutgan'ı Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bildiğini, İstanbul'da İncil Bilgilendirme Merkezinde çalışan biri olarak Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın anlattığını beyan etmiş ise de; İhbar ekinde gönderilen CD'de bulunan ve bizzat kendisinin de yer aldığı Ses kayıtlarında Behnan Konutgan hakkında bazı görüşmelerin yapıldığı, bu görüşmelerde bu kişi hakkında bazı bilgiler almaya çalıştıkları, bu kişiye ilgisinin bulunmadığı suçlar isnat ederek hazırladığı belgelerle alınan kararlar doğrultusunda yasadışı olarak dinlediği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Muhammet Naim Akşam'ı da Naim Akşam olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mersin 'den irtibatlı olduğu kişi olarak tanıdığım beyan etmiş ise de; 7/50 İhbar ekinde gönderilen CD'de bulunan ve bizzat kendisinin de yer aldığı Ses kayıtlarında Muhammet Naim Akşam hakkında bazı görüşmelerin yapıldığı, bu kişinin ismi üzerinden bazı sahte belgeler hazırlamaya çalıştıkları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Hıristiyanlığın Truva atı isimli bir çalışma ve dağıtımı yapılan CD'ler hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Adreslerinde yapılan aramalarda bahse konu video görüntülerinin elde edildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —AKP, misyonerler ve misyonerlik arasında bir irtibat kurmaya çalışmadıklarını beyan etmiş ise de; Misyonerlikle AKP hükümetini bağdaştırmak amacıyla Mehmet Ülger'in talimatı ile içerisinde şüpheli Haydar Yeşil'in de bulunduğu ekip tarafından bir çok sahte belgeler hazırladıkları, örnek olarak Hıristiyan camiasında sözü geçen Emanuel Bağış isimli şahsın, AKP milletvekili Egemen Bağış ile ilişkilendirilmesi çerçevesinde Egemen Bağış'ın misyonerler tarafından seçilmiş, Full Bright Vakfı tarafından okutularak hazırlandıktan sonra bürokrat olarak AKP içerisine yerleştirilmiş birisi olduğu hakkında sahte istihbarat raporu düzenlendiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Misyonerlik faaliyetleri, Malatya ilinde kaç misyonerin bulunduğu ve bunlara ait olduğu belirtilen kilise evlerin sayısı hakkında herhangi bir çalışma yapmadığını, Malatya'da ev kiliselerinin kaç tane olduğunu tam olarak bilmediğini beyan etmiş ise de; Şüphelinin özellikle misyonerlik faaliyetlerini yakından takip ettirdiği, bu konuda haber elemanlarına birçok ödemeler yaptığı, bazı ödemelerde bizzat imzasının bulunduğu, ayrıca şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekip tarafından Malatya ilinde kaç misyonerin ve kilise evinin olduğu, misyonerlerin PKK ile irtibatlı olduğuna dair sahte belgeler ve raporlar hazırladıkları, Ses kayıtları düzenledikleri, bu konularda üst makamlara bilgi verdiği, belirtilen konularda resmi yazışmalar yaparak olaya resmi bir boyut kazandırdığı, ayrıca ihbar mektubu ekinde gönderilen CD içindeki bu konuya ilişkin belgeyi kaydeden kişinin şüpheli olduğu, bu hususu Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Haydar Yeşil'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Haydar Yeşil'in; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde 7/51 kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapdanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi iken daha sonra yapı içerisinde yönetici konumuna yükseldiği, kendi yönetiminde ki bu hücre yapılanması ile birlikte Ahmet Hurşit Tolon'un talimatı üzerine 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevinde Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleri eyleminin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, cinayet öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerin tamamında yer alarak diğer bazı şüpheliler ile birlikte eylemi planlayıp, eylemin alt yapısını ve hazırlığını yaptığı, misyonerlik konusunda yapılan bu çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, cinayet sanıkları ile doğrudan irtibat kurmadan örgütsel gizlilik içerisinde asli failleri diğer bazı şüpheliler ile birlikte, özellikle de Emre Günaydın'ı kullanmak suretiyle azmettirip eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, Eylem sonrasında ise sahte belgeler ve resmi yazışmalar yolu ile dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde kendisinin de içerisinde yer aldığı cinayetin asıl planlayıcılarına ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, yürüttüğü bu örgütsel faaliyetlerde devletin imkan ve kabiliyetlerini emri altındaki personelden de faydalanarak sonuna kadar kullandığı, Bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak istendiğini işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, zaten bu beyan ve bilgilerden birçoğunun doğruluğunu şüpheli Haydar Yeşil'in de kabul ettiği, şüpheli bazı hususlar da inkar yoluna gitmiş ise de bunların doğru olmadığının ayrıca ispatlandığı, inkara yönelik bu beyanların kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket olarak görülmesi gerektiği hususları tespit edilmiş olup; 7/52 Sonuç olarak; Şüpheli Haydar Yeşil tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütünü Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Azmettirme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kdmaya Azmettirme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Azmettirme, Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Azmettirme, Resmi Belgede Sahtecilik ve Haberleşmenin Gizliliğini İhlal" suçlarını işlemiştir. 19.4-ŞÜPHELİ RUHİ ABAT: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Ruhi Abat'ın; > Malatya İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde araştırma görevlisi olarak görev yaptığı, Hadis Ana Bilim dalı görevlisi olduğu, ayrıca Harran Üniversitesinde Kelam Ana Bilim Dalında doktora yapmaya devam ettiği belirlenmiştir. > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara katılan çekirdek yapı içerisinde yer aldığı, bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı anlaşılmıştır. > Şüpheli Ruhi Abat'ın akademisyen kisvesi altında ilahiyatçı öğretim üyesi olarak özellikle Malatya ili başta olmak çevre iller ve ülkemizde misyonerlik faaliyetleri üzerinde çeşitli araştırmalar yaptığı, bu araştırmalarında misyoner ve misyonerliğin zararlı olduğunu işlediği, bu faaliyetlerin bölücü ve yıkıcı olduğu hususlarını ön plana çıkardığı, bu konuda akademisyen kimliğini de ön plana çıkararak bazı çalışmalar yaptığı, söylem birlikteliği olan diğer bazı akademisyenlerin çalışmalarından faydalandığı, halk içerisinde misyonerlere karşı belirli bir kin ve düşmanlık oluşturulması maksadıyla çeşitli konferanslar verdiği, bu konferansların birisine Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Sevgi Erenerol ile birlikte katıldığı, > 2006 yılı başından itibaren de Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması yöneticisi Mehmet Ülger ile irtibata geçtiği, örgüt içindeki ve 7/53 cinayetteki rolünün gizlenmesi amacıyla cinayet öncesi ve sonrası Malatya İl Jandarma Komutanlığına giriş çıkışlarının Mehmet Ülger'in talimatı doğrultusunda kayıt altına alınmadığı, istihbarat ödeneğinden kendisine para aktarıldığı, bu hususu Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün de doğruladığı, Zirve Yayınevi cinayeti azmettiricileri olarak yargılamaları devam eden Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki ile Emre Günaydın'ı tanıdığı, Emre Günaydın ile doğrudan, Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki ile de diğer şüpheliler üzerinden dolaylı olarak irtibat kurduğu belirlenmiştir. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Mehmet Ülger'e TUSHAD tarafından Malatya iline yönelik bir çalışma yapılması için talimat gönderilmesi sonrası, şüpheli Ruhi Abat 22/07/2006 tarihinde Mersin ili Taşucu mevkiinde bulunduğu sırada, Mehmet Ülger'den aldığı talimat doğrultusunda, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la irtibatı sağlamak için o anda Doğu Karadeniz bölgesinde olan Abdullah Atılğan'ı arayarak hemen Mersin iline dönmesini istediği, bunun üzerine Abdullah Atılğan'ın da hemen yola çıkarak 23/07/2006 tarihinde gece geç saatlerde Mersin iline döndüğü, 24/07/2006 tarihinde Abdullah Atılgan ile görüştükten sonra, bu kişinin kendisini Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırdığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Mehmet Ülger'in selamı ile geldiğini belirterek misyonerlik konusunda bazı görüşmeler yaptığı, ayrılırken irtibat için kendisinin kullandığı 05389341342 numarasını Deniz Uygar (İlker Çınar)'a verdiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Ruhi Abat ile yaptığı görüşme sonrası bu kişinin isteği üzerine misyonerlik konusunda bilgi ve belge toplamaya başladığı, yaptığı çalışmalar hakkında şüpheliye 12/10/2006 tarihinden itibaren bilgi aktardığı, şüphelinin de bu bilgileri Mehmet Ülger'e ilettiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Ruhi Abat ve Murat Göktürk'ün, Mehmet Ülger'in talimatıyla 20/11/2006 günü Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tekrar görüşmek üzere Tarsus ilçesine gittikleri, aynı gün Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Tarsus ilçesinde buluşarak Malatya ilinde misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalar hakkında görüştükten sonra, Mersin il merkezinde geceyi Abdullah Atılğan'ın evinde geçirdikleri, ertesi gün şüpheli Ruhi Abat'ın Murat Göktürk ile birlikte tekrar Tarsus ilçesine giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la misyonerlik konusunda yapılacak çalışma için ikinci kez görüştüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kendisini telefonla arayacağını söyleyerek Malatya iline dönüşe geçtikleri, şüpheli Ruhi Abat'ın yol boyunca ve Malatya iline ulaştığında Malatya hücre yapılanmasının başındaki Mehmet Ülger'i birçok kez arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yaptıkları görüşmeler hakkında bilgileri aktardığı belirlenmiştir. > Şüpheli Ruhi Abat, Murat Göktürk ile birlikte Tarsus ilçesinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüştükten bir hafta sonra 27/11/2006 günü telefonla arayarak yaptıkları görüşmenin kendileri açısından faydalı olduğunu ve kendisini Malatya iline davet edeceklerini söylediği anlaşılmıştır. 7/54 > Şüpheli Ruhi Abat'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline ilk kez geleceği 16/12/2006 tarihinden yaklaşık bir hafta önce arayarak Malatya iline davet ettiği, 15/12/2006 günü şüpheli Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün bir araya gelerek toplantı yaptıkları, yaptıkları bu toplantı sonrası şüphelinin Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2 kez arayarak bazı görüşmeler yaptığı, Şüpheli Ruhi Abat'ın Murat Göktürk ile birlikte 16/12/2006 tarihinde Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı sabah saatlerinde otogardan aldıkları, Mehmet Ülger'in talimatıyla Jandarma bölgesindeki GAP Royal Otele götürerek herhangi bir kimlik vermeden ve kayıt yaptırmadan yerleştirdikten sonra, Mehmet Ülger'e Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiğini bildirdiği, aynı gün Haydar Yeşil'in şüpheli Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile birlikte GAP Royal otele giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16-17/12/2006 tarihlerinde Malatya ilinde kaldığı, bu süre zarfında şüpheli Ruhi Abat Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile bir araya gelerek misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalara ön hazırlık yaptıkları belirlenmiştir. > Şüphelinin, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik laboratuar çalışması yapmak üzere 11/01/2007 tarihinde Malatya Organize Sanayi Bölgesinde bulunan İl Jandarma Komutanlığının eski binasında yapılan 1. Çalıştay toplantısına Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Haydar Yeşil ile birlikte katıldığı, Bu Çalıştay Toplantısı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanında getirdiği belgeleri teslim ettiği, toplantı sırasında şüpheli Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a çantasından çıkardığı Kayra Kitapevine ait broşürleri ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın fotoğrafını göstererek bu kişi hakkında bazı sorular sorduğu, gösterilen fotoğraflar arasında Levent Ercan Geleğen ile Tilman Geske'nin de resminin olduğu, Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş olduğu ve Emre Günaydın'ın Levent Ercan Gelegen'e ait evde bazen kaldığının konuşulduğu, Daha sonra Zirve Yayınevine yönelik eylem planı kapsamında görev dağılımının yapıldığı, Mehmet Ülger tarafından; şüpheli Ruhi Abat'a akademik sonlandırma ve yapılan çalışmanın daha düzenli olmasını sağlama görevinin verildiği, örgütsel gizliliği sağlamak için kod isimleri belirledikleri, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile güvenli irtibat sağlamak için numarası tespit edilemeyen özel bir hattı verdikleri, bu kişiye maaşının haricinde bazı ödemelerin yapılacağının bildirildiği, ayrıca yapılan bu çalışmanın çok gizli olduğu, herhangi bir şekilde açığa çıkması durumunda mutlaka bunun hesabının sorulacağı belirtilerek bu kişiye gözdağı verdikleri, Toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, Zirve Yayıncılığın faaliyetlerinin takibine yönelik YAŞAM-1 isimli dosyayı açıp açmadığını sorması üzerine Haydar Yeşil'in bu konuda Mehmet Ülger'e bilgi verdiği, Ankara ilinde 8-12 Ocak 2007 tarihleri arası düzenlenen ve Murat Göktürk ile Adem Gedik'in de katıldığı, "ÖZEL ASAF KURSU" sonrası 16/01/2007 tarihinde Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinin takibi için 7/55 "YAŞAM-1" adında bir çalışmanın başlatıldığı, bu çalışmanın başlatılma tarihinin kursun düzenlendiği tarihle uyumlu olduğu, bu durumun da şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekip tarafından YAŞAM-1 adı altında Zirve Yayınevine yönelik bir çalışma başlattığını açıkça ortaya koyduğu, aynı ekibin bu doğrultuda yasa dışı dinlemeler yaptıkları anlaşılmıştır. > 03/02/2007 günü şüpheli Ruhi Abat'ın, Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüştükten sonra, Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile 3 kez görüştüğü, daha sonra da Mustafa Günaydın ile bir araya gelerek yüz yüze görüşme yaptığı, bu görüşme sonrası şüphelinin 2 kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile, l'er kez de Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile görüşme yaparak bilgi verdiği belirlenmiştir. > Şüpheli Ruhi Abat'ın Adem Gedik'le birlikte 11/02/2007 tarihinde Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan aldığı, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik laboratuar çalışması yapmak üzere 11-12/02/2tX)7 tarihleri arasında Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasında yapılan 2. Çalıştay toplantısına Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte katıldığı, bu toplantıda, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantı öncesi Kayra ve Zirve Yayınevleri ile ilgili hazırladığı dosyayı Mehmet Ülger'e teslim ettiği, daha sonra Mehmet Ülger'in teklifi üzerine Misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıkları, Şüpheli Ruhi Abat ve Mehmet Ülger'in toplantı sırasında maktul Tilman E. Geske hakkında Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan bilgi sormaları üzerine, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Haydar Yeşil'in masa üzerinde bulunan telefonundan Abdülkadir Öztoksoy'a arayarak bu kişiden Tilman E. Geske hakkında aldığı bilgileri şüpheli ve toplantıda bulunanlara aktardığı, yine aynı şekilde toplantıya ara vererek yemek yemeye gidildiği sırada da bu kez Emre Günaydın'ın da ifadesinde ismi geçen Wolfgang isimli şahıs hakkında bilgi sorulması üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2. kez Abdülkadir Öztoksoy'u yine Haydar Yeşil'in telefonundan arayarak bu kişi hakkında aldığı bilgileri şüpheli ve yanında bulunan diğer kişilere aktardığı belirlenmiştir. > Murat Göktürk'ün 11/01/2007 tarihindeki 1. Çalıştay toplantısı sırasında verilen özel hattan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2007 yılı Mart ayının 2. haftası başlarında arayarak şüpheli Ruhi Abat hakkında bazı sözler söyleyip bu kişiyi kötülediği, kendisini bu kişi hakkında dikkatli olması gerektiği hususunda uyardığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın durumu şüpheliye bildirdiği, şüphelinin de Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Murat Göktürk'ün kendisi hakkında söylediği bu sözleri Malatya iline gelerek Mehmet Ülger'e de anlatmasını istediği, Bu istek üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem yapacakları toplantıya katılmak hem de Murat Göktürk'ün şüpheli Ruhi Abat hakkında söylediklerini Mehmet Ülger'e anlatmak için 16/03/2007 günü Tarsus ilçesinden otobüsle yola çıkarak 17/03/2007 günü Malatya otogarına geldiği, şüpheli Ruhi Abat ve Adem Gedik'in birlikte kendisini otogardan aldıkları, Aynı gün şüpheli Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, ve Deniz Uygar (İlker 7/56 Çınar)'ın katılımıyla bir toplantı yapıldığı, bu toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mehmet Ülger'e, Murat Göktürk'ün şüpheli Ruhi Abat hakkında söylediği sözleri anlattığı, Ayrıca bu toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'da yapılacak sansasyonel eylemin ne olacağı, bu yapmış oldukları çalışmaların ne için kullanılacağını sorması üzerine Mehmet Ülger'in "TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN ÖNLENMESİ VE MİSYONERLERE BİR GÖZDAĞI VERMEK İÇİN ZİRVE YAYINEVİ İLE İLGİLİ NECATİ AYDIN, TİLMANN GESKE, UĞUR YÜKSEL'E YÖNELİK BİR KORKUTMA YAPACAKLARINI, BUNUN DA YUKARIDAN GELEN BİR TALİMAT OLDUĞUNU, BELİRTTİĞİM ŞAHISLARA YÖNELİK YAPILACAK KORKUTMA FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ ALT YAPI ÇALIŞMALARININ DEVAM ETTİĞİNİ, YİNE HAZIRLANAN PROJENİN TASLAĞI İLE İLGİLİ OLARAK ÜST MAKAMLARA DA BRİFİNG ADI ALTINDA BİLGİ VERECEĞİNİ" şeklinde, Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorması üzerine de şüpheli Ruhi Abat'ın, "EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZİR OLDUĞUNU, EMREGÜNA YDIN'A YAPILACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KAYISI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" şeklinde söyleyerek Zirve Yayınevine yönelik gerçekleştirilecek eylemin kendileri tarafından planlandığını ve cinayetin asli faillerinin bizzat kendileri tarafından azmettirildiğini ikrar ettikleri, Her ne kadar bu beyanlardan Zirve Yayınevine yönelik yapılacak eylemin korkutma amacıyla yapılacağı anlaşılmakta ise de, daha önce ispatlandığı üzere eylemdeki asıl amacın korkutmak değil öldürmek olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a tepkisini çekmemek için bu şekilde söylendiği, Toplantıdan ayrılırken Deniz Uygar (İlker Çınar)'a irtibat için 05435917614 numaralı ikinci bir hattın verildiği, bu hattın karşılığında ise şüpheli Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in ortak kullandığı 05435917615 numaralı hattın bulunduğu, Mehmet Ülger, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantıdan ayrılması sonrası Murat Göktürk'ü çağırarak şüpheli Ruhi Abat hakkında söylediği sözlerden dolayı ciddi şekilde azarladığı, Ayrıca Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen ve Murat Göktürk ile ilgili olan fişleme mahiyetindeki şahsi bilgi notunda yer alan bilgilerin bizzat şüpheli Ruhi Abat tarafından dile getirildiği, Mehmet Ülger'in de bu bilgileri üst komutanlıklara ilettiği, aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında geçen Murat Göktürk'ün, şüpheli Ruhi Abat'ın yanında sanki komutanıymış gibi davranması, yeri geldiğinde bu kişinin çantasını dahi taşıması hakkındaki bilgiler ile yaşanan bu olay birlikte düşünüldüğünde, şüpheli Ruhi Abat'ın bu olayda ki rolünü ve 7/57 Mehmet Ülger'in yanındaki değerini açıkça ortaya koymuştur. > 05/04/2007 tarihinde Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in birlikte Kayseri iline giderek Kayseri Bölge Komutanlığında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde geçen ve içerisinde şüpheli Ruhi Abat'ın olduğu ekip tarafından hazırlanan misyonerlik hususları ile ilgili ikinci kez brifing verdiği veya bilgilendirme yaptığı, bu sırada yine içerisinde şüphelinin olduğu ekip tarafından hazırlanan maktuller ile ilgili ayrıntılı raporları bizzat üstlerine sunduğu anlaşılmıştır. > Mehmet Ülger'in Malatya ilinde göreve başladığı tarihten itibaren bilgisi ve kontrolü dahilinde misyonerlik faaliyetlerine yönelik olarak özellikle Zirve Yayınevinin faaliyetlerini kendisinin de içinde bulunduğu ekiple birlikte takip ettiği, bu konu ile ilgili birlikte hazırladıkları sahte belgeleri üst makamlara göndererek belgelere resmi hüviyet kazandırıldığı, Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik olan örgütsel faaliyetleri perdelemek için bu çalışmalar yapılırken toplantı yeri olarak özellikle farklı mekanları kullandıkları, Bu çalışmalarla, öncelikle şüphelinin de içerisinde bulunduğu TUSHAD 3. Bölgede faaliyet yürüten Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Malatya ilinde cinayet için gerekli ortamın hazırlandığı, daha sonra şüpheli Ruhi Abat, Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak tarafından özellikle Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki kullanılmak suretiyle Emre Günaydın'ın eylem için hazırlanarak azmettirildiği, Emre Günaydın'ın da diğer asli failleri misyonerlere karşı kışkırtıp bu kişiler ile birlikte cinayetleri işlediği belirlenmiştir. > Şüpheli Ruhi Abat'ın cinayet işlendikten hemen sonra kendi kullandığı 05389341342 numaralı hat üzerinden saat: 13.01'de Adem Gedik ile görüştüğü, aynı gün geceyarısı ise yine aynı hat üzerinden saat:23.12'de Haydar Yeşil, saat:23:13'de de Mehmet Ülger ile arka arkaya görüştükten sonra bu kişilerin verdiği talimatla, bu kez Deniz Uygar (İlker Çınar) ile güvenli irtibatı sağlamak için kullandığı 05435917615 numaralı özel hat üzerinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın kullandığı 05435917614 numaralı özel hattı saat:(X).15 sıralarında arayarak, bu kişinin tepkisini çekmemek için "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söyleyerek eylemi azmettirdiklerini ikrar ettikten sonra dezenformasyon faaliyetlerinde kullanılmak üzere, elinde bulunan misyonerlik konusundaki tüm bilgi ve belgeleri Malatya iline getirmesini istediği anlaşılmıştır. > Şüpheli Ruhi Abat'ın cinayet sonrası da özellikle Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil ile kendi kullandığı 05389341342 numaralı hat üzerinden yoğun olarak görüşmelere devam ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile de 19/04/2007 tarihinden 26/04/2007 tarihine kadar 34 kez toplam 8808 saniyelik görüşme yaptığı, 8 kez de mesajlaştığı, bu görüşmelerin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geleceği tarihe yakın zamanlarda artış gösterdiği, bu artışta Mehmet Ülger'in şüpheli Ruhi Abat'a Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bir an önce Malatya iline gelmesini sağlamak verdiği talimat üzerine şüpheli Ruhi Abat'ın da 25/04/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yapmış olduğu çok sayıdaki görüşmeler sırasında Malatya iline bir an önce gelmesi hususunda ikaz ve ısrarlarda bulunduğu, 7/58 Bu görüşmeler sonrası 26/04/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiği, Malatya İl Jandarma Alay komutanlığının eski binasında Zirve Yayınevi Cinayetinin dezanformasyonu kapsamında düzenlenen ve Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı toplantıya şüpheli Ruhi Abat'ın da iştirak ettiği, toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın cinayete tepki göstermesi üzerine şüphelinin de içinde bulunduğu ekip tarafından tehdite maruz kaldığı, bu nedenle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın dezenformasyon faaliyetlerine yönelik çalışmalara devam etmek zorunda kaldığı, Daha sonra dezenformasyon faaliyetlerine yönelik planlı bir çalışmanın başlatıldığı, bu planlı çalışmalar kapsamında Zirve Yayınevi Cinayetinde misyonerlik faaliyetlerini ön plana çıkarmak amacıyla; misyonerlerin PKK Terör Örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, misyonerliğin amacının ülkeyi bölmek olduğu, buna aracılık eden bir iktidar ve cemaatin bulunduğu, işlenen cinayetin buna kanıt olduğu, cinayetin AK Parti ile Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetleri yüzünden meydana geldiği, Misyonerlerin önündeki bütün engellerin AKP tarafından kaldırıldığı hususları işlenerek, özellikle AKP ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik kollektif bir çalışmanın yürütüldüğü, bu doğrultuda sahte istihbarat raporlarının hazırlanmaya başlandığı, bu istihbarat raporlarındaki amacın birilerini kurtarmak ve birilerini de karalamak olduğu, bu şekilde bir planın yapılmasındaki asıl amacın ise ileride yapılacak olan bir darbede misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ve bu faaliyetlere yardımcı olduğunu belirttikleri AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaatine yönelik yapılacak operasyonlara dayanak oluşturmak, ayrıca Zirve Yayınevi Cinayeti yargılamasının yapıldığı Mahkemede cinayetten çok misyonerlik faaliyetlerinin yargılanmasını sağlamak olduğu, Toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada düşerek yaralanan ve Malatya Turgut Özal Araştırma Hastanesine kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gittiği, hastane kamera kayıtlarının silindiği, daha önce Emre Günaydın'a verdikleri sim kartın değiştirildiği ve diğer gerekli tedbirlerin alındığı hususlarının konuşulduğu, Ayrıca içinde şüpheli Ruhi Abat'ında bulunduğu ekip tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 1. Çalıştay toplantısı sırasında kendisiyle irtibatı sağlamak için verilen ve numarasını hatırlayamadığı hattı teslim ettiği, bu özel hatlarla Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın genellikle şüpheli Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile görüştüğü belirlenmiştir. > Şüpheli Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in, Mehmet Ülger'in talimatı ile 08/06/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la telefonla görüştükten sonra birlikte otobüsle Malatya ilinden Mersin iline gittikleri, otogarda Tarsus ilçesinden Mersin iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'la buluştukları, daha sonra başka bir araçla Silifke ilçesi Taşucu mevkine geçerek Taşucu Pansiyona yerleştikleri, bu tarihlerde her üçünün de telefonlarının aynı anda Taşucu mevkinden sinyal verdiği, burada Malatya ilinden ayrılmadan önce Deniz Uygar (İlker Çınar)'a vermek üzere İstihbarat ödeneğinden çektikleri 400.00 YTL parayı teslim ettikleri, daha sonra 09-10/06/2007 tarihleri arasında 2 gün boyunca Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili dezenformasyon faaliyetlerini 7/59 tamamlamaya çalıştıkları, söz konusu bu çalışmaları yaparken Haydar Yeşil'e ait Toshiba marka labtob bilgisayarı kullandıkları, zaman zaman Mehmet Ülger'i arayarak çalışmalar hakkında bilgi verdikleri anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında şüpheli Ruhi Abat'ın; 23/08/2007 günü Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Murat Göktürk ve Adil Akçay'la birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 1. Ses kaydını, 29/09/2007 günü Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 2. Ses kaydını, 26-27/01/2008 günlerinde ise Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar), Adil Akçay ve Murat Göktürk'le birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydının gerçekleştirilmesi faaliyetlerine katıldığı, kayıtları hazırlarken daha önceden belirlediği kod ismini kullandığı, bu Ses kayıtlarında misyonerlik ile ilgili geçen konuşmaların, Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla birebir örtüştüğü, zaten Ses kayıtları yaptıklarını Haydar Yeşil'in de ikrar ettiği anlaşılmıştır. > Şüphelinin, Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte 29/02/2008 - 02/03/2008 tarihleri arasında düzenlenen toplantıya katıldığı, bu toplantıda cinayetin işlendiği gece yarısı kendisinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayarak "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği 05435917614 numaralı hattı Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği ve yerine numarası tespit edilemeyen başka bir özel hattı aldığı belirlenmiştir. >Yine Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte 28-29/03/2008 tarihleri arasında Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda düzenlenen toplantıya şüphelinin de katıldığı, bu sırada bu kişilere ait telefonların Malatya organize sanayi bölgesinden sinyal verdiği, bu toplantıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini, yorulduğunu ve bu tür çalışmalardan ayrılmak istediğini söylemesi üzerine şüpheli Ruhi Abat Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a tepki gösterilerek bu kişinin tehdit edildiği, daha sonra şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekip tarafından misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek amacıyla yapılan andıç çalışmalarına devam ettikleri anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi Cinayetinin birinci yıl dönümü nedeniyle 18-20/04/2008 tarihleri arasında Haydar Yeşil ile birlikte şüpheli Ruhi Abat, Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otobüsten indiği yerden alarak Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakoluna götürdüğü, cinayetin dezenformasyonu çalışmaları kapsamında bu tarihlerde yapılan toplantıya Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte katıldığı, yine bu tarihte de bu şahısların kullandıkları telefonların aynı anda Malatya Organize Sanayi bölgesinden sinyal verdiği belirlenmiştir. > Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonu kapsamında şüphelinin, 23-24/05/2008 7/60 tarihleri arasında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte düzenlenen toplantıya katıldığı, toplantı sırasında Mehmet Ülger'in ilk kez Türkiye Protestan Kiliseler Birliğinin Başkanlığını yapmış olan Behnan Konutgan hakkındaki eylem planından bahsettiği anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar), kendisi hakkında TSK personeli olduğuna ve primlerinin düzenli olarak yatırıldığına ilişkin haberlerin yayımlanması üzerine 17/06/2008 günü Malatya iline geldiği, bu tarihte şüphelinin Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda düzenlenen toplantıya Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte katıldığı, yapılan bu toplantı sırasında şüpheli ile birlikte diğerlerinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a sorunlarını çözeceklerini söylenerek rahatlattıktan sonra cinayetin dezenformasyonu kapsamında yeni belgeler hazırlamaya devam ettikleri, bu kapsamda sivil toplum örgütleri ile misyonerlerin ortak faaliyetler yürüttüğü izlenimini vermek amacıyla Ortak Akıl Platformu adı altında yeni bir Ses kaydı düzenledikleri belirlenmiştir. > Şüpheli Ruhi Abat'ın Konya ili Ereğli ilçesi Hacımutahhir mahallesinde bulunduğu sırada Mehmet Ülger'in kendisi ile görüşmek için 17/07/2008 tarihinde buraya geldiği, bu buluşmada cinayete yönelik dezenformasyon faaliyetleri hakkında görüşmeler yaptıkları anlaşılmıştır. > Yine şüphelinin Konya ili Ereğli ilçesine bulunduğu sırada bu kez Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 07/08/2007 tarihinde buraya gittiği, şüphelinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı bir gece evinde misafir ettiği, bu süre zarfında birlikte Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamaya çalıştıkları belirlenmiştir. > CMK 250. Madde ile Malatya Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın isminin ölüm listesinde geçmesi nedeniyle gönderdiği talimat doğrultusunda 15/08/2008 tarihinde Tarsus Adliyesine giderek ifade verdiği, bu ölüm listesinin şüphelinin de içinde bulunduğu ekip tarafından hedef saptırmak, manipülasyon yapmak, kafa karışıklığına yol açıp, kendilerinin cinayetteki rollerinin ortaya çıkmasını engellemek ve gözdağı vermek amacıyla olduğu anlaşılmıştır. > Mehmet Ülger'in talimatıyla Behnan Konutgan'a yönelik eylem planı kapsamında bu kişinin telefonlarının dinlenerek özellikle takip ettirildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'a yönelik eylem planını engellemek için Tarsus ilçesine yaptığı gezi süresince bu kişinin yanından ayrılmayarak gerçekleşme ihtimali olan eylem planını engellediği, bu nedenle içerisinde şüpheli Ruhi Abat'ın de bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a duyulan öfkenin daha da arttığı, bu durumdan ise içerisinde şüpheli Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger ile bazı şüphelilerin bulunduğu ekip tarafından Zirve Yayınevi Cinayetinde olduğu gibi Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda yeni bir eylem hazırlığı içerisinde olunduğu belirlenmiştir. 7/61 > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 29/11/2008 tarihinde priminin yatırılmaması, maaşının kesilmesi ve ölüm tehdidi hakkında görüşmek üzere Malatya iline geldiği, bu gelişinde Mehmet Ülger'in tayininin çıkması ve TUSHAD 3. Bölge yöneticisinin Haydar Yeşil olması nedeniyle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, şüpheli Ruhi Abat ve Haydar Yeşille görüştüğü, bu görüşmede kendilerine yaşadığı sıkıntıları anlatarak yardımcı olmalarını istediği, şüpheli Ruhi Abat ve Haydar Yeşilin ise "İŞLERİN KARIŞTIĞINI, YAPABİLECEKLERİ BİR ŞEYİN OLMADIĞINI, KENDİLERİNİN DE ZOR DURUMDA OLDUKLARINI" belirtip, tehditvari nitelikte bazı sözler söyledikten sonra şüpheli ile birlikte Haydar Yeşil'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a, daha sonra bu kişinin incelenmek üzere CMK 250. Madde İle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği 5438547513 nolu özel hattı verdikleri belirlenmiştir. >04/12/2008 tarihinde Ankara iline giden Haydar Yeşil'in Mehmet Ülger ile bir araya gelerek görüştüğü, Mehmet Ülger ile yaptığı bu görüşme sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla aradığı, bu durumdan şüphelin de içerisinde bulunduğu ekibin, Malatya ilinden ayrılmış olmasına rağmen Mehmet Ülger'le irtibat halinde oldukları ve dezenformasyon faaliyetlerini birlikte yürüttükleri anlaşılmıştır. > Şüpheli Ruhi Abat'ın, 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihlerinde Yeşilyurt tarafında bahçe içerisinde bulunan yazlık bir evde Haydar Yeşil, Adil Akçay ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte Mahkemeyi etkileyecek tarzda dezenformasyon çalışmaları yaptıkları, bu kişilere ait telefonların 07/02/2009 tarihinde Yeşilyurt ilçesinden sinyal vermesinin de bu durumu ayrıca teyit ettiği belirlenmiştir. > Kasa Ödeme Defteri ve Ödeme Fişlerinin yapılan incelemesinde; hangi konularda kime ödemeler yapıldığına ilişkin bilgilerin yer aldığı, 2005 yılından itibaren misyonerlik faaliyetlerinin takibe alındığı ve bu konuda haber elemanlarına getirdikleri bilgiler karşılığında ödemeler yapıldığı, YAŞAM-01 adı ile misyonerlik faaliyetlerine yönelik planlı istihbarat faaliyeti başlatıldığı, önceden Kayra dağıtım Ltd. Şti. olarak faaliyet yürüten ve daha sonra isim değişikliği ile Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. olarak faaliyetlerine devam eden Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin uzun süredir takip altında olduğu, Zirve Yayınevi Cinayeti sonrasında da bu yayınevinin faaliyetleri ile misyonerlik faaliyetlerinin yakından takibine devam edildiği, DEĞİŞİM-1 ve DÖNÜŞ-1 isimleri altında yürütülen Planlı İstihbarat Faaliyetleri kapsamında haber elemanlarına ciddi miktarlarda ödemelere devam edildiği, şüpheli Ruhi Abat'a da bu kapsamda ödemelerin yapıldığı, bu hususu Murat Göktürk ve Haydar Yeşil'in de kabul ettiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Ruhi Abat'ın da içerisinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibinin yine Mehmet Ülger'in verdiği talimatlar doğrultusunda Zirve Yayınevi Cinayetinin AKP hükümeti ve Fethullah Gülen Cemati üzerine yıkmak, kendilerini bu durumdan soyutlamak ve işlenen cinayette misyonerlik faaliyetlerinin ön plana çıkmasını sağlamak amacıyla dezenformasyon faaliyetleri kapsamında; Malatya ilinin Merkez ve Yeşilyurt ilçesi, Mersin ilinin Silifke ilçesi Taşucu mevkii ve Konya ili Ereğli ilçesinde birçok kez bir araya gelinerek sahte raporların, belgelerin ve ses kayıtlarının hazırlandığı, 7/62 Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flashdisk, Abuzer Yıldırım'dan elde edilen flashdisk, ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'ler ve şüpheli Haydar Yeşil'in iş yeri aramasında ele geçirilen Mehmet Ülger imzalı belgeler arasında büyük benzerlikler olduğu, Malatya Valiliğine isimsiz ve imzasız gönderilen ihbar mektubunun ekinde bulunan CD ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerden özellikle misyoner ve misyonerlik faaliyetlerinin PKK ile ilintilendirildiği, amaçlarının Türkiye'yi bölmek, parçalamak ve Kuzey Kürdistan'ın kurulmasına öncülük etmek olduğu, Misyoner ve misyonerlik faaliyetlerinin önünün AKP ve BOP eş başkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından açıldığı, yine AKP'yi destekleyen Gülen hareketinin ise bunlarla işbirliği içinde olduğu hususlarını işlemek suretiyle sahte belgeler hazırlandığı, bu şekilde mevcut yürütme organı ve destekçileri üzerinde pisikolojik bir harekat yürütülerek mevcut yürütme organının işlevsizleştirilmeye çalışıldığı, Belgelerin bir kısmının daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde kendilerinin hazırladığı masabaşı manifülatif belge olduğu belirtilen belgeler ile tamamen aynı olduğu, diğer belgelerin ise genel itibari ile flash bellek içerisinde bulunan belgeler ile içerik itibari ile benzer konuları içerdiği, dolayısıyla bu belgelerin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellekte yer alan bilgileri de doğruladığı, örtüşen bu bilgi ve belgelerin ayrıca resmi yazı niteliğinde üst birimlere aktarıldığı, Zirve Yayınevi Cinayeti sanıklarının misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarına ilişkin beyanları ile, Mehmet Ülger'in teklifi üzerine şüpheli Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile birlikte misyonerlerin PKK ile olan bağlantılarını gösterir belgeler düzenlemeye başladıklarına ilişkin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarının tamamen örtüştüğü, Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen delillerde de misyonerlerin PKK terör örgütü ile ilişkili olduğu tezinin özellikle işlendiğinin belirlendiği, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi ayrıca cinayetin azmettiricileri arasında şüphelinin de bulunduğunu ve bu eylemin Ergenekon Terör Örgütü adına yapıldığını bir kez daha ortaya koyduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek, Abuzer Yıldırım'ın üst aramasında elde edilen flaş bellek ile Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD içerisinde bulunan ve şüpheli Haydar Yeşil tarafından hazırlandığı anlaşılan belgeler arasında bulunan ve ev kilisesi ağlarından bahsedilen belgelerin aynı olduğu, bu durumun söz konusu bu üç belgenenin aynı odak tarafından hazırlandığını, bu odağın da şüpheli Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ve diğer suç ortakları olduğunu gösterdiği, Ayrıca Abuzer Yıldırım ifadesinde, üst aramasında elde edilen flaş belleği Zirve Yayınevinden aldığını, Emre Günaydın'ın kendisine ve arkadaşlarına misyonerlerin bölücü ve yıkıcı bir faaliyet olduğunu belirttiğini, ülkemizdeki kızları fuhuşta kullanarak kazanç elde ettiklerini, Türk erkeklerini öldüreceklerini, Malatya ilinde 49 adet ev kilisenin olduğunu, bununla ilgili kanıtların yayınevinde bulunduğunu belirttiğini söylediği, bu nedenle Abuzer Yıldırım'ın 7/63 cinayetlerden sonra yayınevinin içinde bu konulara ilişkin belgeler aradığı, üstünde çıkan flaş belleği de bu şekilde bulduğu, bu bilgilerin yanına Haydar Yeşil'in başında bulunduğu Jandarma İstihbaratının haber elemanı olan Hüseyin Yelki'in Zirve Yayınevinde çalışması, belgenin teknik özelliklerinden belgeyi oluşturan ve son kaydedenin Haydar Yeşil olması bilgileri de konulduğunda bu belgelerin, içerisinde şüpheli Ruhi Abat'ın de yer aldığı suç örgütü tarafından hazırlandığı, Emre Günaydın'ın bu belgelerdeki bilgilere inandırıldığı ve bir örneğinin Hüseyin Yelki tarafından Zirve Yayınevine bırakılarak bulunmasının sağlandığı, İhbar mektuplarının ekinde gönderilen CD'ler de yer alan belgeler, şüpheli Mehmet Ülger'in resmi hüvviyet kazandırdığı belgeler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği belgelerle ifadesi ve HTS kayıtları bir arada düşünüldüğünde, bir birinden ilgisiz gibi görünen bu belgelerin aslında Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek için hazırlanmış, mevcut yürütme organını devirmeye ve ıskata yönelik ortam hazırlama faaliyetlerine ilişkin belgeler olduğu açıkça anlaşılmıştır. >Şüpheli Ruhi Abat savunmasında; —Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmadığını, bu suçlama ile yargılanan kişileri basından takip ettiğini ve bildiğini beyan etmiş ise de; Ergenekon Terör Örgütünün TUSHAD 3. Bölge Malatya hücre yapılanmasının başındaki Mehmet Ülger ve aynı hücre yapılanması içerisindeki diğer kişilerle olan irtibatı ile şüpheli Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde faaliyet yüreten Ergenekon Terör Örgütü Hücre yapılanmasına ilişkin beyanları, 11/01/2007 tarihinde yapılan 1. Çalıştay toplantısı sırasında şüphelinin kod isim alması, Mehmet Ülger'in kendisine görev vermesi, şüphelinin akademik olarak nitelendirdiği diğer Ergenekon Terör Örgütü üyeleriyle misyoner ve misyonerliğin bölücü, yıkıcı, PKK ile işbirliği içinde olduğuna ilişkin söylem birlikteliği içerisinde hareket ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Levent Ercan Geleğen, Hüseyin Yelki ve Ruhi Polat isimli şahısları tanımadığını beyan etmiş ise de; Dosya içerisindeki mevcut ses kayıtlarından şüphelinin Ruhi Polat'ı tanıdığı, hatta mektup yazması için kendisi tarafından yönlendirildiği, 11/01/2007 tarihinde yapılan ve şüphelinin de bulunduğu 1. Çalıştay toplantısı sırasında Hüseyin Yelki hakkında görüşme yaptıkları, ayrıca kendi çantasından Levent Ercan Gelegen'nin de olduğu bazı resimleri çıkartarak bu kişi hakkında bazı konuşmalar yaptıkları, aynı zamanda Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş oldukları, Emre Günaydın'ın zaman zaman bu kişiye ait bekar evinde kaldığının konuşulduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ı Ceviz Kabuğu isimli TV. Programında gördükten sonra 7/64 Murat Göktürk vesilesiyle tanıdığını, bu kişinin Malatya'ya geldiğinde kendisininde onunla yapılan toplantılara çağırıldığını, bildiği kadarıyla bu toplantıların resmi bir tutanağa bağlanmadığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarından şüphelinin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la ilk tanışmasının Mehmet Ülger'in talimatı üzerine Abdullah Atılgan aracılığıyla 24/07/2006 tarihinde olduğu, bu tarihten sonra Murat Göktürk ile birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Tarsus ilçesine gittikleri 20-21/11/2006 tarihine kadar birçok kez telefonla da görüştükleri, devam eden süreçte bu kişiyle yaptığı görüşme sayısı ve süresi birlikte düşünüldüğünde, şüphelinin Murat Göktürk'ten önce de Deniz Uygar (İlker Çınar)'la irtibat halinde olduğu, bu hususu Abdullah Atılgan ile Murat Göktürk'ün de ayrıca teyit ettiği, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte katıldığı toplantıları kabul ettiği, bu toplantılarda değişik zaman ve mekanlarda hazırladıkları sahte belgeleri üst yazıyla üst makamlara ileterek bu belgelere resmi hüviyet kazandırdıkları, aynı zamanda dezanformasyon faaliyetleri kapsamında hazırlanan belgelerin bazılarında belgenin yazarının kendisinin görev yaptığı İnönü Üniversitesinin adı "İnönü" olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Misyoner kuruluşları olduğu iddia edilen Kürdistan Hristiyan Birliği, açılımını bilmediği SİLAS, Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK) isimli oluşumlar hakkında bilgileri Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Murat Göktürk'e verdiği dokümanlarda geçtiğini ve kendisininde böyle öğrendiğini beyan etmiş ise de; Dosyada ki mevcut ses kayıtlarında şüphelinin de olduğu ortamda bu kavramların geçtiği, bu kavramlarla ilgili tartışıldığı, ayrıca şüphelinin de içinde bulunduğu ekip tarafından bu kavramlarında kullanıldığı masabaşı manüpilatif belgelerin hazırlandığı, bu durumu Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Muhammet Naim Akşam, Behnan Konutgan isimli şahısları tanımadığını, Misyonerlerin özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bölücü terör örgütü ile işbirliği içerisinde faaliyetlerinin olup olmadığını bilmediğini, Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK), Güney Önderler Birliği, Güney Akdeniz Önderler Birliği, Kürdistan Hıristiyan Birliği ve Ortadoğu Hıristiyan Birliği isimli yapılanmalar hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Dosyada ki mevcut ses kayıtlarında şüphelinin de olduğu ortamda bu kişiler ile bu kuruluşların isimlerinin geçtiği, bu kişilerin gösterdikleri faaliyetler ve yaptıkları işler hususunda ayrıntılı bilgilerin verildiği, bu kişiler ile ismi geçen kurumların bir biriyle ilişkilendirildirilerek bu kurumların yasadışı silahlı örgütlerle irtibatlandırıldığı, bunun yanında ortam hazırlama ve dezanformasyon kapsamında hazırladıkları belgelerde ismi geçen kurumların isimlerinin kullanıldığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'a yönelik yapılması planlanan eylemi şüpheli Ruhi Abat'ın da katıldığı 23-24/05/2008 tarihlerinde Malatya ilinde yapılan toplantı sırasında duyduğu, bu amaç doğrultusunda Behnan Konutgan'ın şüphelinin de içinde bulunduğu 7/65 ekip tarafından takibe alındığı, Deniz Uygar (îlker Çınar)'ın Behnan Konutgan'a yapılması planlanan eylemi engellemesi üzerine şüphelinin de içinde bulunduğu ekibin Deniz Uygar (İlker Çınar)'a öfkelendikleri tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Kayra Kitapevi ile ilgili herhangi bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat şubesinde yapılan aramalarda bu konuda çalışmalar yapıldığı ve resmi nitelikte belgeler hazırlandığına ilişkin belgelerin elde edildiği, ayrıca yukarıda anlatıldığı üzere yapılan 1. Çalıştay toplantısı sırasında şüpheli Ruhi Abat'ın çantasından çıkardığı Kayra Kitapevine ait broşürleri gösterdiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak herhangi bir çalışma grubu, çalıştay vb. bir yapılanma içesinde olmadığını, Mehmet Ülger'in misyonerlik konusu ile ilgili yaptığı çalışmalardan bu kişinin de katıldığı Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte yaptıkları toplantı dışında bilgisi olmadığını, bu konuda kendisinden herhangi bir destek almadığını, Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayetinden önce 2007yılında Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında ve Jandarma Denetleme Başkanlığında misyonerlik ile ilgili verdiği brifingden haberdar olmadığını, bu brifinge ait sunumun hazırlanması konusunda şahsa yardımcı olmadığını beyan etmiş ise de; Misyonerlikle ilgili 1. Çalıştay Toplantısının yapıldığı 11/01/2007 günü şüpheli Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a çantasından çıkardığı Kayra Kitapevine ait broşürleri ve Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın fotoğrafını göstererek bu kişi hakkında bazı sorular sorduğu, gösterilen fotoğraflar arasında Levent Ercan Geleğen ile Tilman Geske'nin de resminin olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında ve ihbar mektuplarında da belirtildiği üzere 2. Çalıştay toplantısında şüpheli Ruhi Abat'ın da bulunduğu ekip tarafından Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifing veya bilgilendirme ile ilgili çalışmaların tamamlandığı, Mehmet Ülger'in 15-18/02/2007 tarihleri arasında Kayseri ilinde brifing veya bilgilendirme yaptığı, ihbar mektubu ekinde gönderilen brifinge ilişkin dokümanlarda Tilman Geske'ninde resminin olduğu, zaten şüpheli Ruhi Abat'ın hem 24/07/2006 hem de 20-21/11/2006 tarihlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Mersin iline gittiğinde Mehmet Ülger'in vereceği brifing yada bilgilendirmeyi kast ederek Mehmet Ülger'in bir çalışması olduğunu söylediği, bu kişinin selamı ile geldiğini belirttiği, bu hususları Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Kendisinin Jandarmanın haber elemanı olmadığını hiçbir isim altında jandarma ödeneğinden kendisinin en ufak bir para almadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadelerinde, Malatya İl Jandarma komutanlığına ait istihbarat ödeneğinden kendinisine ve şüpheliye paralar ödendiğini belirterek şüpheliye 'X' haber 7/66 elemanı koduyla ödemelerin yapıldığını söylediği, ayrıca bu hususu Murat Göktürk ve Haydar Yeşil'de kabul ederek doğruladıkları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubundaki iddiaların doğru olmadığını, cinayete azmettirmediğini, bu olaya zemin hazırlama çalışmaları yapmadığını beyan etmiş ise de; Şüphelinin Zirve Yayınevi Cinayetine ortam hazırmala faaliyetleri ve misyonerlere karşı söylem birlikteliği kapsamında konferans ve seminerler düzenlediği, akdemik çalışmalar adı altında maktulleri hedef gösterdiği, şüphelinin 11/01/2007 günü yapılan 1. Çalıştay toplantısı sırasında Emre Günaydın'ın fotoğrafını çıkartarak söylediği sözler, 17/03/2007 günü yapılan toplantıda Emre Günaydın'ın cinayet için hazır olduğu, gerekli talimatların verildiği, bu kişinin 2006 yılında Altın Kaysı otelinde yapılan Noel kutlamasına da katılarak misyonerlerin arasına karıştığı, eylemi gerçekleştirecek kapasiteye ulaştığına dair sözler ve Emre Günaydın'ın Altın Kayısı Otelinde yapılan toplantıya katıldığına ilişkin beyanlar ile dosyada mevcut ihbar mektubu ekinde gönderilen ses kayıtlarından Emre Günaydın'ı tanıması hususları dikkate alındığında şüphelinin Zirve Yayınevi cinayetinin azmettiricileri arasında bulunduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Diyarbakır iline tayini çıktıktan sonra Mehmet Çolak ile görüşmediğini beyan etmiş ise de; Zirve Yayınevi cinayetinin 1. Yıldönümü nedeniyle 18-19/04/2008 tarihinde düzenlenen toplantıya Diyarbakır ilinden Mehmet Çolak'ın da gelerek katıldığı, bu toplantıda şüphelinin de bulunduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Kendisinin Mersin iline kimsenin talimatı ile gitmediğini, sadece Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı ziyaret maksadı ile gittiğini, daha sonra Malatya iline davet ettiğini hatırlamadığını, Malatya ilinde otogarda karşılamadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanları ile HTS kayıtlarının bir biriyle tamamen örtüştüğü, daha önce de ispatlandığı gibi şüpheli Ruhi Abat'ın Mehmet Ülger'in talimatı veselamıyla Mersin iline gittiği, daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline davet ederek otogarda birçok kez karşıladığı, bu hususları Murat Göktürk ve Haydar Yeşil'in de kabul ederek doğruladıkları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Çalıştay adı altında bir çalışmanın yapılmadığını. Kod isim kullanmadığını, Üniversitede çalışması nedeniyle kendisine 'HOCA' dendiğini bunun kod isim olmadığını, 'ZAHİT diye bir kod adının hiç olmadığını, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a özel hat verildiğini görmediğini ve duymadığını beyan etmiş ise de; 7/67 Bilindiği üzere yukarıdaki bölümlerde Ruhi Abat'ın de içinde bulunduğu ekip tarafından birçok kez Çalıştay ve toplantının yapıldığı, bu hususu Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı, bu Çalıştay ve toplantı sırasında gizliliği sağlamak için Kod isimlerin verildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatı güvenli şekilde sağlamak için birçok kez özel hat verildiği ve iletişimin bu hatlar üzerinden sağlandığı, kendisinde bulunan özel hatlarla çok sayıda Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmeler yaptığı hususları tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlandığı, bu hususları Haydar Yeşil'in de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Kendisinin de içinde olduğu ekip tarafından yasadışı PKK Terör Örgütünün misyonerlerle bağlantılı olduğuna dair hiçbir bilgi ve belge hazırlamadığını, bu konu ile ilgili Ses kaydı veya herhangi bir belge kayıt altına almadığını beyan etmiş ise de; Dosyadaki mevcut ses kayıtlarının şüpheli Ruhi Abat'ın bizzat katılımıyla hazırlandığı, bu kayıtlarda PKK ile misyonerlerin bağlantılı olduğunun belirtildiği, bu hususların yer aldığı belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde de yer aldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Varol Bülent Aral'ı tanımadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 12/02/2007 tarihinde yapılan 2. Çalıştay Toplantısı sırasında toplantı salonuna gelen Murat Göktürk'ün şüpheli Ruhi Abat'ın da bulunduğu ortamda Mehmet Ülger'e Bülent Aral'ın geldiğini söylediği, bu hususu Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleştiği gün Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmediğini, özel bir hattının olmadığını beyan etmiş ise de; Haydar Yeşil'in de güvenli irtibat sağlamak amacıyla Deniz Uygar (İlker Çınar)'a güvenli hat verildiğini, bu hattan şüphelinin de zaman zaman telefon görüşmeleri yaptığını kabul ettiği, ayrıca cinayetin işlendiği geceyarısı ve devam eden günlerde şüphelinin özel hattan Deniz Uygar (İlker Çınar)'la çok sayıda uzun görüşmeler yaptığı hususunun daha önce tereddüde yer bırakmayacak şekilde ispatlandığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Cinayetten sonra yaralanarak Turgut Özal Araştırma Hastanesi kaldırılan Emre Günaydın'a ilişkin kamera kayıtlarının silindiğine dair herhangi bir bilgi ve duyumunun olmadığını beyan etmiş ise de; 7/68 Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadelerinde, şüphelininde içinde bulunduğu 26/04/2007 tarihinde yapılan toplantı sırasında, Mehmet Ülger'in cinayeti işledikten sonra kaçmaya çalıştığı esnada düşerek yaralanan ve Malatya Turgut Özal Araştırma Hastanesine kaldırılan Emre Günaydın'ı ziyarete gittiği, hastane kamera kayıtlarının silindiği, daha önce Emre Günaydın'a verdikleri sim kartın değiştirildiği ve diğer gerekli tedbirlerin alındığı hususlarının konuşulduğu, bu hususu açık kaynak bilgilerinin de ayrıca teyit ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Cinayetten sonra Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte Mersin Taşucu mevkiinde deniz kenarında bir pansiyonda çalışmalar yürütmediklerini, buraya yalnızca tatil için gittiğini, herhangi bir taslağı kapsamlı bir çalışma haline getirmediğini beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Haydar Yeşil'in ifadelerinde Taşucu mevkiinde yapılan çalışmaları doğruladıkları, bu çalışmaları Haydar Yeşil'in bilgisayarı ile yaptıkları, teknik bilgilerinde bu hususu ayrıca doğruladığı, 09-10/06/2007 tarihlerinde her üçünün de telefonlarının aynı anda Taşucu mevkinden sinyal verdiği, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde yer alan "Misyonerlik Plan Proje Taslak.doc" isimli belge içerisinde ki "Küresel Emperyalizmin Yayılma Politikaları Bağlamında Misyonerlik Faaliyetleri" başlıklı belgede yer alan konu başlıkları esas alınarak şüpheli Ruhi Abat tarafından kapsamlı bir çalışma haline dönüştürüldüğü, bu word dosyasının ilk oluşturulma tarihinin 10/09/2007, yazarının da şüpheli Ruhi Abat'ın görev yaptığı İnönü Üniversitesinin adı "İnönü" olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —2008 yılı Mart ayı içerisinde Malatya Organize Sanayi içindeki Karakolda iki gün üst üste toplantı yapmadığını, andıç çalışmalarına katılmadığını, cinayeti AKP ve Gülen Cemaati ile ilişkilendirmek için çalışmalarda bulunmadığını, ayrıca Mehmet Ülger'in gruptan ayrılmak isteyenleri tehdit ettiğni duymadığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının incelenmesinde 28-29/03/2008 tarihleri arasında Malatya ilinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda şüpheli Ruhi Abat'ın, diğer kişilerle birlikte cinayetin dezenformasyonu kapsamında düzenlenen toplantıya katıldığı, bu kişilere ait telefonların bu sırada Malatya Organize Sanayi bölgesinden sinyal verdiği, toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın artık çalışmak istemediğini, yorulduğunu ve bu tür çalışmalardan ayrılmak istediğini söylemesi üzerine şüpheli Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger'in çok sert tepki gösterdikleri, özellikle Mehmet Ülger'in kendisini "Sırrı veren yok olur" şeklinde sözler söyleyerek tehdit ettiğini belirttiği, ekip olarak misyonerlik faaliyetleri ile AKP ve Gülen Cemaatini ilişkilendirmek amacıyla andıç çalışmalarını sürdürdüklerini belirttiği, ayrıca dosya kapsamında ki diğer delillerden misyonerliğin, AKP ve Gülen Cemaati ile irtibatlandırılmasına ilişkin sahte belgelerin oluşturulduğunun tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispatlandığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 7/69 —Operation Mobilization isimli bir misyoner kuruluş olduğunu duyduğunu, ancak bununla ilgili bir çalışma yapmadığını beyan etmiş ise de; Dosyada mevcut olan şüphelinin içerisinde olduğu ekip tarafından hazırlandığı tespit edilen ses kayıtlarında Operation Mobilization (OM) isimli bir kuruluştan bahsedildiği, faaliyetleri ile ilgili konuşmaların yapıldığı, bu hususu Murat Göktürk'ün de kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —2008 yılı Kasım ayında sabahın 3'ün de kimseyle yol üstünde ibr araya gelmediğini beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 29/11/2008 tarihinde maaş ve priminin kesilmesi ile aldığı tehdit hakkında görüşmek üzere günübirlik sabahın çok erken saatlerinde Malatya iline geldiği, Mehmet Ülger'in tayinin çıkması nedeniyle şüphelinin Haydar Yeşil ile birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı yolda karşıladığı, yaptıkları görüşmede kendilerininde zor durumda olduklarını ve bu konularda yapacakları bir şeyin olmadığını belirttikleri, ayrıca istihbarat ödeneğinden Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 2 ayrı ödeme fişiyle para ödedikleri, irtibat için kendisine 5438547513 nolu özel hattı verdikleri, bu numaranın aynı gün 19.30 civarında Tarsus ilçesinden sinyal verdiği, bu telefonun bu saatte Tarsus ilçesinden sinyal vermesi, Tarsus ilçesinin Malatya iline olan mesafesi ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın otobüs ile gelip gitmesi ile, Malatya ilinde kaldığı süre birlikte dikkate alındığında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline çok erken saatlerde gelmiş olması gerektiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ortak Akıl Platformu ve bu platform içerisinde yer alan Sivil Toplum Kuruluşları hakkında bilgisi olmadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadelerinden Ortak Akıl Platformu adı altında sivil toplum örgütleri ile misyonerlerin ortak faaliyetler yürüttüğü izlenimini vermek amacıyla yeni bir Ses kaydının düzenlediklerini belirttiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, "... 2007 yılında Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinden önce Murat Göktürk ... beni ... telefonla aradı ... yapmış olduğumuz görüşmede. Ruhi Abat hakkında bazı hoş olmayan sözler söyledi, beni dikkatli olmam konusunda uyardı. Ben de Murat Göktürk'ün bu beyanlarını telefonda Ruhi Abat ile paylaşınca, Ruhi Abat bana Malatya iline gelerek aynı sözleri birde Mehmet Ülger'e anlatmamı istedi. Malatya'ya gittiğimde İl Jandarma Komutanlığında Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil'in ve benim katılmış olduğum toplantıda, Ruhi Abat bana, 'MURAT'IN SANA SÖYLEDİĞİNİ AĞA'YA DA SÖYLESENE SANA NE DEDİ' dedi, bende neler olup bittiğini öğrenmek açısından Murat'ın bana söylediklerini Mehmet Ülger'e anlattım. Ruhi Abat'ın benim gelmemi istemesi üzerine Malatya iline gidişim 17/03/2007 7/70 tarihi olması kuvvetle muhtemeldir ... Dha sonra toplantı bitimi Tarsus ilçesine döndükten sonra Ruhi Abat beni telefonla aradığında Mehmet Ülger'i kastederek Murat için 'ALTINA İŞETTİ. İŞETTİ ONU'dedi... "şeklindeki beyanları hakkında böyle bir olay olmadığını beyan emiş ise de; Murat Göktürk'ün yaşanan olayla ilgili olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarını tamamen doğruladığı, Mehmet Ülger'in bu konuda kendisini tehdit ettiğini belirttiği, ayrıca HTS kayıtlarından bu olayın yaşandığı 17/03/2007 tarihinden önce Murat Göktürk ile şüpheli Ruhi Abat'ın sürekli irtibat halinde olmaları, birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Tarsus ilçesine gitmelerine rağmen, bu tarihten itibaren bu ikilinin bir kez dahi telefonla görüşme yapmamaları, yaşanan bu olayın doğruluğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —İhbar mektubu ekinde gönderilen dosyada ki mevcut 3 adet ses kaydının ne amaçla hazırlandığını ve kimlerin katıldığını bilmediğini beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar), Zirve Yayınevi Cinayetinden önce ve sonra çalıştay adı altında toplantılar yaptıklarını, ikinci toplantıda Mehmet Ülger'in teklifi ile misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduğunu gösterir belgeler düzenlemeye başladıklarını, PKK ve Misyonerlik arasındaki bağlantıyı gösteren istihbari bilgileri temellendirmek amacıyla misyonerlik faaliyeti yürüten kişilerin isimleri belirtilmek suretiyle sanki bu bilgiler onlardan alınmış gibi düzmece ses kaydı düzenlediklerini, bunları kanıtsal bir argüman olarak kayda geçmesi ve sorulduğu zaman kanıtsal dayanak gösterilmesi amacıyla yaptıklarını beyan ettiği, bu durumu dosya içerisinde bulunan Ses kayıtlarının içeğinin de teyit ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Ruhi Abat'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı tespit edilmiştir. > Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Ruhi Abat'ın; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, bu hücre yapılanması ile birlikte Ahmet Hurşit Tolon'un talimatı üzerine, 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevinde Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleri eyleminin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, cinayet öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerin tamamında yer alarak diğer bazı şüpheliler ile birlikte eylemi planlayıp, eylemin alt yapısını ve hazırlığını yaptığı, misyonerlik konusunda yapılan bu çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, cinayet sanıklarından sadece Emre Günaydın ile örgütsel gizlilik içerisinde irtibat kurarak asli failleri diğer 7/71 bazı şüpheliler ile birlikte, özellikle de Emre Günaydın'ı kullanmak suretiyle azmettirip eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, Eylem sonrasında ise sahte belgeler ve resmi yazışmalar yolu ile dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde kendisinin de içerisinde yer aldığı cinayetin asıl planlayıcılarına ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, yürüttükleri bu örgütsel faaliyetlerde devletin imkan ve kabiliyetlerini sonuna kadar kullandıkları, Bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak istendiğini işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgelerin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, buna rağmen şüpheli Ruhi Abat'ın ise savunma ve beyanlarında sürekli olarak inkar yoluna giderek kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket ettiği, söz konusu bu savunmalarının doğru olmadığı bir çok noktadan ispatlanmış olup; Sonuy olarak; Şüpheli Ruhi Abat tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Azmettirme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Azmettirme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Azmettirme ve Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Azmettirme" suçlarını işlemiştir. 19.5-ŞÜPHELİ MURAT GÖKTÜRK: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde ikrara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Murat Göktürk'ün; > 1992 yılında Afyon'da göreve başladıktan sonra 1994 yılında Astsubaylık Okulunu 7/72 kazandığı, 1995-1996 yılarında Bingöl Karlıova Komando Bölüğünde, 1997-2000 yılları arasında Sakarya İstihbarat Şube Müdürlüğünde İdari İşler Astsubayı, 2000-2004 yılları arasında Van İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde, 2004-2008 yıllan arasında Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde, 2008-2010 yılları arasında İğdır İl Merkez Bölük Komutanlığında, 2010 yılından itibaren de Muğla İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yaptığı belirlenmiştir. > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara zaman zaman katıldığı, üyesi olduğu bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve uygulamaya geçirilmesi aşamasında asli failleri azmettirici olarak aktif görev aldığı anlaşılmıştır. > Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne 2004 yılında atanmasının hemen sonrası o tarihlerde Malatya ilinde görevli olmayan Mehmet Ülger ile irtibata geçtiği, Mehmet Ülger'in 2006 yılı Ocak ayında göreve başlaması sonrası ise irtibatını yoğun bir şekilde devam ettirdiği belirlenmiştir. > Malatya ilinde göreve başladıktan sonra özellikle misyonerlik faaliyetleri ile ilgili istihbari çalışmalar içerisinde olduğu, bu faaliyetler kapsamında bizzat kendisinin imzaladığı ödeme fişleri ile haber elemanlarına bazı ödemeler yaptığı, Şüpheli Murat Göktürk'ün, Malatya şehir merkezinde herhangi bir sorumluluğu bulunmayan İl Jandarma Komutanlığı adına Mehmet Ülger'in Malatya ilinde göreve başlama öncesi ve sonrası İl Güvenlik Kurulu toplantılarının ügili bölümlerinde Zirve Yayınevinin faaliyetleri ile ilgili buraya yerleştirdikleri haber elemanı Hüseyin Yelki aracılığıyla temin ettiği bilgileri vererek bu konuyu gündemde tutmasını sağladığı, aynı şekilde aynı ofisi kullanan Kayra Kitapevi ve Zirve Yayınevi hakkında bir dönem de Levent Ercan Geleğen aracılığıyla bilgi elde ederek aktarımda bulunduğu, Cinayetin azmettiricilerinden olan Varol Bülent Aral'ın cezaevine girmesi sonrası Emre Günaydın ile olan irtibatı Hüseyin Yelki'nin devam ettirdiği, Emre Günaydın'ın dönem dönem bozulan motivasyonunun Hüseyin Yelki tarafından tekrar yerine getirildiği, Hüseyin Yelki ile olan irtibatın şüpheli Murat Göktürk üzerinden sağlandığı, HTS kayıtlarının da bu hususu ayrıca teyit ettiği, şüpheli Murat Göktürk'ün Hüseyin Yelki ile ilk kez 13/12/2005 tarihinde irtibat kurduğu, daha sonra 03/01/2006 - 23/03/2007 tarihleri arasında toplam 15 kez görüşme yaptığı, 21/03/2007 günü 1 kez, 23/03/2007 günü 2 kez, olaydan bir gün önce 17/04/2007 günü de 1 kez olmak üzere toplam 4 kez görüşme yaptığı, bu görüşmelerin tamamında şüpheli Murat Göktürk'ün Hüseyin 7/73 Yelki'yi aradığı ve Zirve Yayınevinde bulunan maktuller ve yayınevi hakkında bilgiler aldığı, en son Zirve Yayınevi cinayetinden bir gün önce yaptığı görüşme sonrası cinayetin gerçekleştiği, Hüseyin Yelki'nin Emre Günaydın ile olan irtibatı dikkate alındığında şüpheli Murat Göktürk'ün haber elemanları olan Hüseyin Yelki aracılığı ile Emre Günaydın'ı yönlendirerek kontrol altında tuttuğu, cinayet sonrası Hüseyin Yelki ile bir daha görüşme yapmayarak ve cinayetten 3 gün önce Hüseyin Yelki'yi ameliyat gerekçesi ile İstanbul iline göndererek kendisinin de içinde bulunduğu ekibin bu kişiyle olan irtibatı ve cinayetteki rolünün ortaya çıkmasını engellemeye çalıştığı anlaşılmıştır. >Ahmet Hurşit Tolon'un, Mehmet Ülger'e Zirve Yayınevine yönelik yapılacak eylem kapsamında verdiği talimat sonrası Mehmet Ülger'in eyleme hazırlık için verdiği talimat ile şüpheli Murat Göktürk'ün Ruhi Abat ile birlikte 20/11/2006 günü Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Malatya ilinden Tarsus ilçesine gittikleri, aynı gün Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Tarsus ilçesinde buluşarak Malatya ilinde misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalar hakkında görüştükten sonra, Mersin il merkezine geçerek geceyi Abdullah Atılğan'ın evinde geçirdikleri, ertesi gün tekrar Tarsus ilçesine giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yapılacak misyonerlik çalışması konusunda ikinci kez görüşerek Deniz Uygar (İlker Çınar)'a kendisini telefonla arayacaklarını söyleyerek Malatya iline dönüşe geçtikleri, yol boyunca ve Malatya iline ulaştıklarında Mehmet Ülger'i birçok kez arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'la yaptıkları görüşmeler hakkında bilgiler aktardıkları belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline ilk kez geleceği 16/12/2006 tarihinden 1 gün önce 15/12/2006 günü Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve şüpheli Murat Göktürk'ün toplantı yaptıkları, yaptıkları bu toplantı sonrası Ruhi Abat'ın Tarsus'ta bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2 kez arayarak görüşmeler yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16/12/2006 tarihinde Ruhi Abat'ın daveti üzerine Malatya iline geldiği, şüpheli Murat Göktürk ve Ruhi Abat'ın kendisini sabah erken saatlerde otogardan aldıkları, Mehmet Ülger'in talimatıyla Jandarma bölgesindeki GAP Royal Otele götürerek herhangi bir kimlik vermeden ve kayıt yaptırmadan yerleştirdikten sonra Ruhi Abat'ın Mehmet Ülger'i arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiğini bildirdiği, bu görüşmeden hemen sonra şüpheli Mehmet Ülger'in uçakla Ankara iline gittiği, Aynı gün öğle saatlerinde Haydar Yeşil'in, Ruhi Abat ve şüpheli Murat Göktürk ile birlikte GAP Royal otele giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 16-17/12/2006 tarihlerinde Malatya ilinde kaldığı süre zarfında Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve şüpheli Murat Göktürk ile bir araya gelerek misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalara ön hazırlık yaptıkları anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi çalışanlarının etkinliklerini genellikle Altın Kayısı otelinde yapmaları nedeniyle şüpheli Murat Göktürk'ün, buraya yerleştirdikleri haber elemanı aracılığıyla buradaki tüm faaliyetleri takip ettirdiği, bu doğrultuda 25/12/2006 tarihinde düzenlenen noel kutlamaları ve 7/74 08/04/2007 tarihinde düzenlenen "Diriliş Bayramı" isimli etkinlik hakkında getirdiği bilgiler karşılığında haber elemanına istihbarat ödeneğinden bazı ödemeler yaptıkları, bu şekilde Altın Kayısı oteli ile sürekli irtibat halinde olarak misyonerlikle ilgili yapılan programları ve bu programlara katılan Emre Günaydın'ı haber elemanı aracılığıyla takip ettirip kontrol altında tuttuğu, aynı zamanda Emre Günaydın'ın bu etkinliklere katılmasını sağlayarak misyonerler ve Zirve Yayınevi çalışanları arasında kendisine güven duyulmasını ve ileride gerçekleştirilmesi planlanan eylem için uygun zemin oluşturulmasını hedeflediği belirlenmiştir. > Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik 11/01/2007 günü yapılan 1. Çalıştay toplantısının yapıldığı tarihlerde şüpheli Murat Göktürk'ün Adem Gedik ile birlikte 08-12/01/2007 tarihleri arasında Ankara ilinde düzenlenen ÖZEL ASAF KURSUNA katıldığı, bu nedenle 11/01/2007 günü düzenlenen 1. Çalıştay toplantısına katılamadığı, HTS kayıtlarının da bu durumu ayrıca teyit ettiği, Düzenlenen Özel Asaf Kursunda misyonerlerin aşırı sağ faaliyetler içinde değerlendirildiği, kursta misyonerlik faaliyetleri ile ilgili yapılacak çalışmaların özellikle dile getirildiği, kursa katılanların misyonerler konusunda yapacakları ve dikkat edecekleri hususlar konusunda eğitildiği, şüphelinin görev yaptığı Malatya İl Jandarma Komutanlığınca yapılan illegal dinlemelerde izlenen yasadışı yöntemin nasıl olduğu açıkça belirtilerek, kendi ismi de belirtilmek suretiyle adeta övülüp örnek olarak gösterildiği, bu bilgileri hem kendisi hem de Malatya İl Jandarma Komutanlığınca teknik takibi yapılan bazı numaralara ilişkin Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesinden alınan kararların da teyit ettiği, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada 11 nolu DVD içerisinden elde edilen "ÖZEL ASAF KURSU" isimli belgenin oluşturma tarihinin 15/01/2007, son kaydetme tarihinin 17/02/2007 olduğu, söz konusu bu belgenin ve kursun Zirve Yayınevi Cinayetinden önce düzenlendiği, ayrıca örgütsel nitelikli bu belgede şüpheli Murat Göktürk ile ilgili bazı şahsi bilgilerin de yer aldığı, Şüphelinin kurs sonrası Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'e aktardığı bilgiler doğrultusunda 16/01/2007 tarihinde Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinin takibi için "YAŞAM-1" adında bir çalışmanın başlatıldığı, bu çalışmanın başlatılma tarihinin kursun düzenlendiği tarihle uyumlu olduğu, Bu arada 1.Çalıştay toplantısında yapılan görev taksimatı sırasında Mehmet Ülger tarafından şüpheli Murat Göktürk'e İstihbaratçı olması nedeniyle bilgi toplama ve bağlantı kurma faaliyetlerini yürütme görevlerinin verildiği, zaten bu görevleri kapsamında Levent Ercan Geleğen, Emre Günaydın, Hüseyin Yelki, Altın Kayısı oteli ile irtibat halinde olduğu, Altın Kayısı oteli ile olan irtibatını cinayet sonrası 2008 yılı yazında tayin olduktan sonra da sürdürdüğü anlaşılmıştır. > Şüpheli Murat Göktürk'ün, Zirve Yayınevi cinayeti sonrası Artvin ilinden Malatya iline tayini çıkan ve geldikten sonra Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube de göreve 7/75 başlayan, daha sonra da Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonu kapsamında düzenlenen Ses kayıtlarında görev alan Adil Akçay ile 15/01/2007 tarihinden itibaren görüşmelere başladığı, Cinayet sonrası da uzun süre görüşmelere devam ettiği belirlenmiştir. > 12/02/2007 tarihinde düzenlenen 2. Çalıştay toplantısı sırasında şüpheli Murat Göktürk'ün toplantı salonuna gelerek Mehmet Ülger'e Varol Bülent Aral'ın geldiğini haber verdiği, bunun üzerine Mehmet Ülger'in toplantı salonunun dışına çıkarak ayrı bir yerde Varol Bülent Aral ile yaklaşık 45 dakikalık bir görüşme yaptığı, bu hususu şüpheli Murat Göktürk'ün de kabul ettiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Murat Göktürk'ün Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 2007 yılı Mart ayının 2. haftası başlarında arayarak Ruhi Abat hakkında bazı sözler söyleyerek bu kişiyi kötülediği, kendisini bu kişi hakkında dikkatli olması gerektiği hususunda uyardığı, bunun üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın durumu Ruhi Abat'a bildirdiği, Ruhi Abat'ın da Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Murat Göktürk'ün kendisi hakkında söylediği bu sözleri Malatya iline gelerek Mehmet Ülger'e de anlatmasını istediği, bu istek üzerine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 17/03/2007 günü Malatya iline geldiği ve yapılan toplantı sırasında Mehmet Ülger'e Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediği sözleri anlattığı, Mehmet Ülger'in de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantıdan ayrılması sonrası şüpheli Murat Göktürk'ü çağırarak Ruhi Abat hakkında söylediği sözlerden dolayı ciddi şekilde azarladığı, Yaşanan bu olay sonrası daha önce araları iyi olan, hatta Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek için birlikte Tarsus ilçesine giden Ruhi Abat ve şüpheli Murat Göktürk'ün arasının ciddi şekilde bozulduğu, şüpheli Murat Göktürk'ün mevcut hatları ile bu tarihten sonra bir daha Ruhi Abat'la telefon görüşmesi yapmadığı, Bu olay nedeniyle Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen ve Murat Göktürk ile ilgili olan fişleme mahiyetindeki şahsi bilgi notunda yer alan "...MURAT GÖKTÜRK-MALA TYA:HA TA YLJ, ARAP MUHTEMELEN O YÖREDEKİ ARAP ALEV İLERİN D EN. ÇOK TEHLİKELİ VE KOMPLO KOKAN SÖYLEMLERİ VAR...." şeklindeki bilgilerin bizzat Ruhi Abat tarafından dile getirildiği ve Mehmet Ülger tarafından üst komutanlıklara iletildiğinin değerlendirildiği, ileride bahsedilecek olan Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in kendilerini temize çıkartmak için Aykut Saka'yı kullanarak Fethullah Gülen Cemaati ile irtibatlı olduklarına dair aldıkları beyanlarda isimleri geçen sakıncalı askeri personeller arasında şüpheli Murat Göktürk'ün de ismini geçirdikleri, yine Mehmet Ülger'in evinde yapılan aramada ele geçirilen ve bu kişinin eylemdeki rolünü açık bir şekilde ortaya koyan mektubu Zirve Yayınevi cinayetinde kendisiyle birlikte aynı ekip içinde yer alan Mehmet Ülger ve ekibinin faaliyetlerini en iyi şekilde bilen şüpheli Murat Göktürk tarafından gönderildiği değerlendirilmiştir. > Şüphelinin, Zirve Yayınevi Cinayeti asli faillerinden Emre Günaydın'ı 03/01/2007 tarihinden başlamak kaydı ile gizliliğe azami derecede riayet ederek çeşitli Telekom bayilerinden cinayetten bir gün öncesi 17/04/2007 tarihine kadar toplam 29 kez aradığı, bu aramaları özellikle 7/76 cinayet tarihine yakın tarihlerde yoğunlaştırdığı, en son cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihinde aynı Telekom bayisinden 2 kez Emre Günaydın'ı, akabinde de cinayetin diğer sanığı Abuzer Yıldırım'ı arayarak eylem için cinayet sanıklarıyla görüştüğü, öğle öncesi hem Emre Günaydın hem de Abuzer Yıldırım ile aynı telekom bayisinden yaptığı bu görüşmeler sonrası şüpheli Murat Göktürk'ün Fırat mahallesinde bulunan eski Jandarma Alayına giderek burada bulunan Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'e bilgi aktarımında bulunduğu, bu görüşme sonrası o sırada İstanbul ilinde bulunan Hüseyin Yelki'yi arayarak görüşme yaptığı, ayrıca bu tarihte Adem Gedik ile de 4 kez görüşme yapmasının dikkat çekici olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Murat Göktürk'ün Ergenekon Terör Örgütü adına faaliyetlerde bulunan ve başında Mehmet Ülger'in bulunduğu TUSHAD 3. Bölge Malatya Hücre yapılanması içerisinde yer alarak bu örgütün amaç ve hedeflerini gerçekleştirmesi için Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik hazırların başlatıldığı andan itibaren Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleşeceğine dair bilgi sahibi olduğu, bu eyleme yönelik yapılan kamuoyu oluşturma, eyleme hazırlık ve eylem sonrası eylemin dezenformasyonu faaliyetlerine bizzat katılarak önemli görevler yaptığı, bu kapsamda düzenlenen toplantılara da katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunduğu, ayrıca hem doğrudan hem de dolaylı olarak özellikle Hüseyin Yelki üzerinden cinayetin asli faillerini azmettirmek suretiyle Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik eylemin 18/04/2007 günü gerçekleşmesini sağladığı belirlenmiştir. > Şüpheli Murat Göktürk'ün cinayetin işlendiği gün Mersin ilinde bulunan Abdullah Atılgan ile görüştüğü, devam eden günlerde de Abdullah Atılgan ile sürekli irtibat halinde olduğu, bu görüşmelerde Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili bilgi alış verişinde bulundukları, şüpheli Murat Göktürk'ün aynı zamanda cinayet işlendiği sırada ve sonrasında Adem Gedik ve Haydar Yeşil ile de yoğun irtibat halinde olduğu anlaşılmıştır. > Şüphelinin, Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında cinayeti AKP ve Fethullah Gülen Cemaatine üzerine yıkmak için 26/04/2007 günü Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın geldiğini Abdullah Atılğan'a bildirdiği belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası olayın azmettiricileri olduklarına dair medyada bazı haberlerin çıkması üzerine Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili faaliyetlerinin ortaya çıkmasını engellemek, olayı farklı kesimlerle irtibatlandırmak, kendilerini Jandarma Genel Komutanlığına karşı temize çıkarmak için Aykut Saka'yı yönlendirerek ifadesinin alındığı, bu ifade de Aykut Saka'ya kendisinin Fethullahçı olduğu, bazı Jandarma görevlilerinin Fethullah Gülen grubu ile bağlantılı olduğu ve Malatya ilinde bulunan bu gruba ait çeşitli evlerde yapılan toplantılara katıldığı söyletilerek sözde itirafta bulundurulduğu, daha sonra da kendileri haklarında çıkan haberlerin bu personeller tarafından basına verildiği, bu yolla kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığı şeklinde hazırlanan raporlar ile ifadeleri Jandarma Genel Komutanlığına göndererek hem kendilerini temize çıkardıkları hem de isimleri geçen bu personellerden Aykut Saka dışındakilerin Jandarma Genel Komutanlığı tarafından "şüpheli sakıncalı personel" kategorisine alınmasını sağladıkları, isimleri bildirilen bu personellerin arasında şüpheli Murat 7/77 Göktürk'ün de bulunduğu, Mehmet Ülger'in kendi ekibinde bulunan şüpheli Murat Göktürk'ün ismini dahil ettiği, bunun şüphelinin daha önce Ruhi Abat hakkında söylediği sözlerden dolayı kendisine 17/03/2007 tarihinde kızmasından dolayı olduğu, bu nedenle yukarıda da belirtildiği gibi Mehmet Ülger'in cinayetteki rolünü en iyi şekilde ortaya koyan mektubun şüpheli Murat Göktürk tarafından gönderildiği anlaşılmıştır. >Şüpheli Murat Göktürk'ün 23/08/2007 günü Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 1. Ses kaydını gerçekleştirdiği, Abdullah Atılğan'ın 25/01/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la önce telefonla sonra da Tarsus ilçesinde yüzyüze görüştüğü, daha sonra da Malatya ilinde bulunan şüpheliyi arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yapmış olduğu görüşme hakkında bilgi verdiği, Abdullah Atılgan ile görüştükten sonra yola çıkarak 26-27/01/2008 günlerinde Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar), Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Adil Akçay ve şüpheli Murat Göktürk'ün birlikte Zirve Yayınevi cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydını gerçekleştirdikleri, Bu Ses kayıtlarını hazırlarken daha önceden belirledikleri kod isimlerini kullandıkları, Ses kayıtlarında; Zirve Yayınevi Cinayetine kılıf bulmaya ve sahte olarak düzenledikleri raporlarda geçen hususlarla ilgili bilgileri sanki bir muhbir tarafından verilmiş gibi kayıt yaparak raporlara yasal bir dayanak oluşturmaya çalıştıkları, bu Ses kayıtlarının yapıldığını Haydar Yeşil ile birlikte kendisi ve Adem Gedik'in de kısmen kabul ettiği, Ses kayıtlarında misyonerlik konusunda geçen konuşmaların Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla birebir örtüştüğü belirlenmiştir. > Şüpheli Murat Göktürk'ün 28-29/03/2008 tarihleri ve Zirve Yayınevi Cinayetinin birinci yıl dönümü nedeniyle 18/04/2008 tarihinde dezenformasyon faaliyetleri kapsamında Organize Sanayinde bulunan Jandarma Karakolunda yapılan görüşmelere katıldığı, bu sırada telefonunun buradan sinyal verdiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Murat Göktürk'ün süreç içerisinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'la sürekli irtibat halinde olduğu, sürekli telefon görüşmeleri yaptığı, bu kişiyle irtibatı sağlayan Abdullah Atılgan ile yoğun telefon irtibatının bulunduğu, Adil Akçay ve Haydar Yeşil ile de çok sayıda görüşmeler yaptığı, 2008 yılı yaz tayin döneminde İğdır iline gittiği, ancak tayin olmasına rağmen Abdullah Atılgan ve Altın Kayısı oteli ile olan irtibatını kesmeyerek devam ettirdiği belirlenmiştir > Malatya ilinde görev yaptığı süreçte kendisinin de görevli olduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat ödeneğinden misyonerlik faaliyetlerinin takibi için haber 7/78 elemanlarına bazı ödemeler yaptığı, bu ödemelerde kendisinin de imzasının bulunduğu, misyonerlik faaliyetlerinin takibi için yüksek harcamalar yapılmasına rağmen herhangi bir suç örgütünün çökertilmediği, bu harcamaların tamamının Zirve Yayınevi Cinayetine hazırlık ile bu cinayetin dezenformasyonu kapsamında illegal amaçlar için kullanıldığı, şüphelinin de bu hususu ikrar ettiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Murat Göktürk'ün Şamil Raffet Erkişi isimli şahısla 18/01/2011 günü saat:l l:40'ta yaptığı görüşmenin; Ş.Raffet Erkişi Murat Göktürk Ş.Raffet Erkişi Murat Göktürk Ş.Raffet Erkişi Murat Göktürk Ş.Raffet Erkişi Murat Göktürk Ş.Raffet Erkişi İnternet haberde yine bu şeyle ilgili haberler çıkmış, Neyle ilgili Şu şey varya Malatya'daki olay Ne haberi çıkmış Şu Zirve ile ilgili Hehe Bi tane itirafçının haberleri çıkmış istersen bir oku Nerde hangi sitede Bu şey internet haber var komutanım son dakika diye yaz Şeklinde olduğu, bu görüşmede Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin azmettircileri ile ilgili 24/12/2010 ve 28/12/2010 tarihlerinde ayrıntılı beyanlarda bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifade verdiği hususunun basına yansıması üzerine astı konumunda bulunan Ş. Raffet Erkişi isimli kişinin şüpheli Murat Göktürk'e internete girerek habere bakması için bilgi verdiği belirlenmiştir. >Şüpheli Murat Göktürk savunmasında; Şüphelinin savunmasında itiraf niteliğinde beyanlarının olduğu, bu beyanları ile hem Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın beyanlarında hem de ihbar mektuplarında geçen birçok olayı doğruladığı görülmüş olup, bu kapsamda; —Misyonerlik ile ilgili çalışma yaptıklarını, Mehmet Ülger'in misyonerlik konusu ile ilgili yaptığı çalışmalarından bilgisinin olduğunu, genelde Mehmet Ülger, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in birlikte çalıştıklarını, zaman zaman kendisine de görevler verildiğini, kendisine misyonerlikle alakalı verilen görevlerin istihbaratçı olması sebebiyle Haydar Yeşil, zaman zaman da Mehmet Ülger tarafından verildiğini, Zirve Yayınevi çalışanlarının kim olduğuna dair kendisinden bilgi istediklerini, kendisinin de yazıp verdiğini, —Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)'ni Ruhi Abat'ın evraklarından hatırladığını, Ruhi Abat'ın bazı yazılar getirdiğini, Mehmet Ülger ile konuşup bazı raporlar yazdığını, İstihbarat ödeneğinden bizzat Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından kendisine para verildiğini duyduğunu, hatta Deniz Uygar (İlker Çınar)'la 7/79 görüşmek için Ruhi Abat ile Mersin'e giderken Mehmet Ülger'in yol masraflarını karşılaması için Ruhi Abat'a 500 TL para verdiğini, bir ara bunun kaydedilmesi gerektiğini söylediğin de kendisine Ruhi Abat'ın da zaten devlet memuru olduğunun ve kaydetmeye gerek olmadığını, Komutanın istihbarat kaynaklarından para verme yetkisinin olduğunu, Adil Başçavuşun da bizzat Ruhi Abat'a para ödendiğini söylediğini, Ruhi Abat'ın Mehmet Ülger ile çok samimi olduğu ve Ruhi Abat'ın sık sık Alay Komutanlığına geldiğini, —Ruhi Abat ile birlikte Tarsus ilçesine Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmeye gittiğini, gittiklerinde Abdullah Atılgan ile de görüştüklerini, kendisini bizzat Mehmet Ülger'in görevlendirdiğini, bu görüşmeden bir hafta sonra Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline davet ettiğini, Ruhi Abat'la birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogara karşılamaya gittiklerini, —Eski İl Jandarma binasında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Adem Gedik ve Mehmet Çolak ile birlikte bir toplantı yaptıklarını, kendisinin bu toplantıya girmediğini ve Adem Gedik'in de girip girmediğini hatırlamadığını, Mehmet Ülger'in Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ayrı bir özen gösterdiğini, her geldiğinde bizzat Mehmet Ülger'in üst düzey görüştüğünü, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'ya geldiğinde eski İl Jandarma Komutanlığı binası içerisinde Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile bir araya geldiğini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın zaman zaman toplantılara Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Murat Göktürk'ün katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunduğu hususu ile ilgili olarak zaman zaman GÖK (Güneydoğu Önderler Kurulu) ve BOP gibi konularla alakalı kendilerine dokümanlar verildiğini, Ruhi Abat'ın hangileri önemli hangileri önemsiz diye bunları ayırdığını, daha sonra bunlarla alakalı yapılan bilgi ve belgelerin Mehmet Ülger'in imzasıyla üst Komutanlığa gönderildiğini, —Malatya ilinde misyonerlere ait kilise evlere yönelik bir araştırma yaptıklarını, rakamsal bir rapor yazdıklarını hatırladığını, daha sonra da Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in bu raporu imzaladığını, —Ruhi Abat ile samimi olduktan sonraki süreçte kendisini görevlerden soğuttuklarını, Adil Akçay'ın Ağustos 2007'de göreve geldiğinde kendisinden kıdemli olduğu için sonraki süreçte Adil Akçay'ın da misyonerlik konusu ile ilgilenmeye başladığını, —Mehmet Çolak'ın evinin kendisinin mahallesinde olduğunu, Mehmet Çolak'ın eşinin hastanede hemşire olduğunu, evini Diyarbakır'a götürmediğini, sık sık Malatya iline geldiğini, kaza geçirip uzun süre Malatya'da kaldığını, Mehmet Çolak'ın ASAF'la alakalı bir görevi olmamasına rağmen Ruhi Abat ile sık, Mehmet Ülgerle de çok sık görüştüğünü, devamlı birlikte olduklarını, 7/80 —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yapılan toplantı esnasında Murat Göktürk'ün geldiğini ve Mehmet Ülger'e hitaben Bülent Aral'ın geldiğini söylemesi ile ilgili olarak; Kendisinin Bülent Aral'ı tanımadığını, Alaydaki ikinci toplantıya katılmadığını, Bülent diye bir şahsın eski İl Jandarmada nizamiyede olduğunu, komutanla görüşeceğini söylediğini, kendisinin de kim olduğunu sorması üzerine, şahsın Komutana Bülent dersin o bilir dediğini, Alay Komutanının eski makam odasında toplantı yaptığı yere gittiğini, içeride Deniz Uygar (İlker Çınar), Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Mehmet Ülger'in olduğunu, kendisi komutanın yanına girmeden Bülent diye biri geldi dediğini, komutanın da ARAL'mı diye sorduğunu, kendisinin kapıyı açtığında komutanın şahsı gördüğünü ve içeri çağırdığını, kendisinin içeri girmediğini, içeride ne konuştuklarını bilmediğini, daha sonra bu kişinin Varol Bülent Aral olduğunu öğrendiğini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Ruhi Abat hakkında söylediği sözlerden dolayı 17/03/2007 tarihinde Mehmet Ülger'in kendisini çağırarak kızmasıyla ilgili olarak; kendisinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı arayıp Ruhi Abat konusunda uyardığını, kendisine çok dikkatli olması gerektiğini söylediğini, çünkü Ruhi Abat'ın Mehmet Ülger ile çok sık görüştüğünü, daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın konuyu Ruhi Abat'a söylemiş olmasından dolayı Mehmet Ülger'in kendisini çağırıp tehdit ettiğini, Mehmet Ülger'in kendisine "SEN ÇALİŞMAK İSTEMİYORSAN SENİ İSTİHBARATTAN ÇIKARIRIM" dediğini, kendisinin de Mehmet Ülger'e "HAKKARİ ÖZEL HAREKATA GİTMEYE RAZIYIM. NEDEN BÖYLE DAVRANDIĞINIZI DA BİLMİYORUM" dediğini, kendisinin de olaydan sonra Ruhi Abat ile daha iyi geçinip daha fazla saygı göstermeye başladığını, bu kişinin komutanla arası iyi olduğu için komutana kendisi aleyhinde birşey söyleyebilir diye çekindiğini, o dönem Ruhi Abat'ın kendisi hakkında Alevi diye sağda solda konuştuğunu, bunun da kendi kulağına geldiğini, kendisinin bu laftan ötürü kırıldığını, çünkü Alevi de olabileceğini, ilahiyatçı bir insanın böyle düşünmesinin kendisine ters geldiğini, —Ahmet Hurşit Tolon'un cinayet günü seminer dolayısıyla İnönü Üniversitesinde olduğunu duyduğunu, Ahmet Hurşit Tolon'un Fatih Hilmioğlu ile zaman zaman görüştüğünü, Mehmet Ülger'in de Fatih Hilmioğlu ile çok samimi olduğunu, birbirlerini ziyaret ettiklerini, ayrıca Fatih Hilmioğlu'nun Ordu Komutanı Hasan Iğsız ile de sık sık görüştüğünü, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Çalıştay toplantısında Mehmet Ülger'in yaptığı görevlendirmede Murat Göktürk'e istihbaratçı olması sebebiyle bilgi toplama ve bağlantı kurma görevinin verildiği şeklindeki beyanı ile ilgili olarak kendisine bu görev verildiği sırada toplantıda olmadığını beyan ederek doğru söylediği, zira Mehmet Ülger tarafından Zirve Yayınevine yönelik yapılacak çalışmayla ilgili görev dağılımının 11/01/2007 tarihinde gerçekleştirilen 1. Çalıştay Toplantısı sırasında yapıldığı, şüpheli Murat Göktürk'ün ise bu tarihte Adem Gedik ile birlikte Ankara ilinde olduğu ve Astsubaylara yönelik yapılan Özel Asaf Kursuna katıldığı, bu nedenle görev dağılımının yapıldığı 1. Çalıştay Toplantısına katılmasının mümkün olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, 2008 Haziran ayında Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'la bir araya geldiklerini, Büyük Orta Doğu Projesi ile ilgili çalışmaların sahte istihbari alt yapısını birlikte hazırladıklarını, Orta Doğu Projesi ile ilgili bu sahte raporlardaki amacın 7/81 CIA'nın Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu'da bulunan ülkelere gönderdiği misyonerler aracılığıyla Türkiye'de ve diğer Orta Doğu ülkelerinde operasyonlar yapılıyormuş gibi göstermek olduğunu, hazırlanan belgelerde ayrıca işlenen temaların CIA'nın Büyük Ortadoğu Projesini uygulamaya koymak ve Kürdistanın kurulmasına hizmet için Operation Mobilization isimli bir kuruluş ve misyonerler aracılığıyla bahsi geçen misyonerlik faaliyetlerini yürüttüğü ve organize ettiği, CIA'nın gönderdiği Misyonerler aracılığıyla BOP'un amacı olan emperyalizmin çıkarlarına hizmet için misyonerlik faaliyetlerini hızlandırdığı şeklinde olduğunu beyan ettiği ile ilgili olarak, Operation Mobilization isimli bir kuruluşu Ruhi Abat'tan duyduğunu, konunun ne olduğunu bilmediğini fakat bunların bu konularda çalıştığını bildiğini belirttiği anlaşılmıştır. Şüphelinin savunmasında bu samimi ikrarların yanında kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik inkar ettiği bazı hususların da bulunduğu anlaşılmış olup, bu kapsamda; —Kendisinin görüşmelere katılmadığını. Ağustos 2007'den sonra misyonerlik konusuna hiç bakmadığını beyan etmiş ise de; Şüpheli Murat Göktürk'ün Zirve Yayınevi cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında 23/08/2007 tarihinde düzenlenen ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 1. Ses kaydının, 26-27/01/2008 tarihlerinde düzenlenen ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydının gerçekleştirilmesine aktif olarak katıldığı, ayrıca 28-29/03/2008 tarihleri ile Zirve Yayınevi Cinayetinin birinci yıl dönümü nedeniyle 18/04/2008 tarihinde yine dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenlenen toplantılara da iştirak ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Hüseyin Yelki ile olan irtibatının sadece bu kişiden İncil talep etmesiyle ilgili olduğunu beyan etmiş ise de; Hüseyin Yelki ile olan irtibatının sadece bu gibi basit bir gerekçeden olmadığı hususu hem yukarıda hem de ilgili bölümlerde daha önce ispatlanmış olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve Yayınevi ile ilgili herhangi bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Zirve Yayınevi ile alakalı olarak kimlerin çalıştığı, sahiplerinin kimler olduğu gibi bilgileri toplayıp Mehmet Ülger ve ekibine verdiğini kabul ettiği, ayrıca 08-12/01/2007 tarihinde kendisinin de katıldığı Özel Asaf Kursu sonrası Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin takibine yönelik 16/01/2007 tarihinde YAŞAM-1 adı altında bir dosyanın açıldığı, Zirve Yayınevinde çalışan Hüseyin Yelki ile olan irtibatı da dikkate alındığında Zirve Yayınevi ile ilgili çalışma yaptığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 7/82 —Kayra Kitapevi ile ilgili herhangi bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Kasa ödeme defterleri ile ödeme fişlerinde Kayra Kitapevinin takibi için bizzat kendi imzası ile haber elemanlarına bazı ödemeler yaptığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Abdullah Atılgan 'ı Mersin 'den kurslardan tanıdığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarından Abdullah Atılgan ile olan irtibatının yoğunluğu ve Malatya ilinden ayrılması sonrası dahi bu kişi ile olan irtibatını sürdürmesi dikkate alındığında, şüphelinin Abdullah Atılgan ile olan irtibatının çok daha ileri düzeyde olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —08-12 Ocak 2007 tarihleri arasında Ankara ilinde Astsubaylara yönelik olarak düzenlenen Özel Asaf Kursuna katılmadığını beyan etmiş ise de; Yine HTS kayıtlarında kursun düzenlendiği tarih aralığında Ankara ilinde olduğu, kendisinin Astsubay olduğu ve görev yaptığı İstihbarat şubesinde Asaf kısmına baktığı, kursun Astsubaylara ve illerdeki Asaf görevlilerine yönelik verildiği hususları bir arada düşünüldüğünde, şüphelinin Ankara ilinde Astsubaylara yönelik olarak düzenlenen Özel Asaf Kursuna katıldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Dezenformasyon faaliyetleri kapsamında düzenelenen Ses kayıtları hakkında bilgisinin bulunmadığını, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in kayıt yapmış olabileceğini beyan etmiş ise de; İhbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonuna yönelik hazırlanan Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in de görev aldığı 23/08/2007 tarihinde kaydedilen 1. Ses kaydı ile 26-27/01/2008 tarihlerinde kaydedilen 3. Ses kaydında bizzat kendisinin de görev aldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve yayınevine yönelik saldırının gerçekleştiği gün çalıştay grubunda yer alan şahıslar ile görüşüp görüşmediği ile ilgili o gün Şube Müdürünü (Haydar Yeşil) aradığını ve bir cinayet olduğunu bildirdiğini beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının incelemesinde cinayetin olduğu 18/04/2007 günü şüpheli Murat Göktürk'ün; saat:13.53, 13.59, 14.05, 20.21, 20.25, 20.27, 20.53, 22.37, 22.41, 22.59'da 10 kez Haydar Yeşil; saat:13.56, 14.15, 20.28, 22.17'de 4 kez Adem Gedik; saat:17.34'de de 1 kez Abdullah Atılgan ile görüşme yaptığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 7/83 —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın olaydan bir hafta sonra 26/04/2007 tarihinde Malatya iline gelmesi ile ilgili bilgisinin bulunmadığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının incelemesinde 26/04/2007 günü şüpheli Murat Göktürk'ün; Saat:07.58'de 1 kez Haydar Yeşil; saat:11.37'de 1 kez Abdullah Atılgan; saat:11.53 ve 19.29'de 2 kez Adem Gedik ile görüşmeler yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu tarihte Malatya iline gideceği hususnda bilgi sahibi olan Abdullah Atılgan ile, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Malatya iline geldiğinde otogardan alan Adem Gedik ile, düzenlenen toplantıya katılan Haydar Yeşil ile görüşmeler yapmış olmasına rağmen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın olaydan bir hafta sonra 26/04/2007 tarihinde Malatya iline gelmesi ile ilgili bilgisinin bulunmaması hayatın olağan akışına ters düştüğü tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Cinayetin AK Parti ve Fethullah Gülen cemaatinin üzerine yıkmak için yapılan faaliyetler hakkında bilgisinin olmadığını, kendisinin o dönemde Deniz Uygar (İlker ÇınarJ'ın geldiğini duyduğunu, ancak kendisini çağırmadıklarını beyan etmiş ise de; İhbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonuna yönelik hazırlanan 23/08/2007 tarihinde kaydedilen 1. Ses kaydı ile 26-27/01/2008 tarihlerinde kaydedilen 3. Ses kaydında bizzat kendisinin de görev yaptığı, bu Ses kayıtlarının cinayeti özellikle AK Parti ve Fethullah Gülen cemaatine yıkmak için düzenlendiği, ayrıca yine dezenformasyon faaliyetleri kapsamında 28-29/03/2008 ve cinayetin 1. Yıl dönümü olan 18/04/2008 tarihinde yapılan toplantılara katıldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —2008 yılı Mart ayı içerisinde Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Deniz Uygar (İlker Çınarfla bir araya gelmediğini beyan etmiş ise de; Dezenformasyon faaliyetleri kapsamında 28-29/03/2008 tarihinde Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda düzenlenen toplantıya şüpheli Murat Göktürk'ün de katıldığı, zira HTS kayıtlarında toplantıya katılan kişiler ile birlikte kendisinin de telefonunun aynı anda buradan sinyal verdiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Murat Göktürk'ün bu konuda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Murat Göktürk'ün; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, bu hücre yapılanması ile birlikte Ahmet Hurşit Tolon'un talimatı üzerine, 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevinde Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Ekkehart Geske'nin 7/84 öldürülmeleri eyleminin işlenmesinde istihbaratçı olması nedeniyle bilgi toplama ve asli faillerle bağlantı kurma görevinin verilmesi sonrası asli faillerle gizli irtibat kurup eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, cinayet öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerin tamamında yer alarak diğer bazı şüpheliler ile birlikte eylemi planlayıp, eylemin alt yapısını ve hazırlığını yaptığı, misyonerlik konusunda yapılan bu çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, cinayet sanıklarından sadece Emre Günaydın ile örgütsel gizlilik içerisinde irtibat kurarak asli failleri diğer bazı şüpheliler ile birlikte, özellikle de Emre Günaydın'ı kullanmak suretiyle azmettirip eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, Eylem sonrasında ise sahte belgeler ve resmi yazışmalar yolu ile dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde kendisinin de içerisinde yer aldığı cinayetin asıl planlayıcılarına ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, yürüttükleri bu örgütsel faaliyetlerde devletin imkan ve kabiliyetlerini sonuna kadar kullandıkları, Bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak istendiğini işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, zaten bu beyan ve bilgilerden birçoğunun doğruluğunu şüpheli Murat Göktürk'ün de kabul ettiği, şüpheli bazı hususlar da inkar yoluna gitmiş ise de bunların doğru olmadığının ayrıca ispatlandığı, bazılarını inkar etmesinin kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket olarak görülmesi gerektiği hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Murat Göktürk tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını 7/85 Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Azmettirme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kdmaya Azmettirme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Azmettirme ve Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Azmettirme" suçlarını işlemiştir. 19.6-ŞÜPHELİ MEHMET ÇOLAK: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Mehmet Çolak'ın; > Şüphelinin Malatya iline Abdullah Atılğan'ın da görev yaptığı Mersin ilinden 2003 yılında atandıktan sonra 2007 yılı yazına kadar Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesinde görev yaptığı, daha sonra Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesinde çalıştığı, halen İzmir İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubede uzman çavuş olarak görev yaptığı belirlenmiştir. > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili Hücre yapılanmasının üyesi olduğu, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara zaman zaman katıldığı, üyesi olduğu bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması sonrası özellikle uygulamaya geçirilmesi ve eylemin gerçekleştirilmesi aşamalarında azmettirici olarak aktif görev aldığı, ŞEHMUZ(Kod) ismini kullandığı anlaşılmıştır. > Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne 2003 yılında atanmasının hemen sonrası kendisi uzman çavuş olmasına rağmen o tarihlerde Malatya ilinde görevli olmayan Albay Mehmet Ülger ile irtibata geçtiği, bu kişinin 2006 yılı Ocak ayında göreve başlaması sonrası da yoğun şekilde irtibat halinde olduğu, Mehmet Ülger'in Malatya ilinde göreve başlaması sonrası örgütsel nitelikteki bütün yasadışı işlerini şüpheli ŞEHMUZ (Kod) Mehmet Çolak aracılığı ve eliyle yürüttüğü, şüphelinin cinayet sonrası tayininin Diyarbakır iline çıkmasına rağmen Mehmet Ülger'in bu kişiyle olan irtibatını kesmeyerek örgütsel bağını devam ettirdiği belirlenmiştir. > Malatya Zirve Yayınevi Cinayetinin planlamasında görev aldığı, olayın meşru zeminini oluşturmak amacıyla yapılan çalışmalara katıldığı, bu çalışmalar yapılırken toplantı yeri olarak farklı yerlerin kullanıldığı anlaşılmıştır. 7/86 > Zirve Yayınevi Cinayetine ortam hazırlama faaliyetleri kapsamında Malatya ilinde İncil dağıtım işini kontrol altında tutmak amacıyla Mehmet Ülger'in, Veysel Şahin'in sahibi olduğu yayınevini kullanarak bu kişinin yanına şüpheli Mehmet Çolak'ı da verip tüm yayınevlerini dolaştırdığı, bu yayınevlerini İncil işine bakmamaları için tehdit ettirdiği, bu şekilde İncil dağıtımını tamamen kendi kontrolleri altına alarak İncil alan kişilerin kimlik ve adres bilgilerine sahip oldukları, elde edilen bu bilgilerin eylem yapılması planlanan şahıslara yönelik ortam hazırlama faaliyetleri ve diğer örgütsel amaçları doğrultusunda kullanıldığı, şüphelinin gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin sonradan hazırlanan Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Bektaş'tan elde edilen 3 nolu CD içerisine gizlenmiş "KAFES OPERASYONU EYLEM PLANI" isimli belgedeki talimatların içeriğiyle örtüştüğü belirlenmiştir. > Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Ruhi Abat telefonla arayarak şüpheli Mehmet Çolak'ın tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili yanına geleceğini ve bu kişiye yardımcı olmasını söylemesi üzerine şüpheli Mehmet Çolak'ın önce 29/12/2006, daha sonra da 09-10/01/2007 tarihlerinde Tarsus ilçesine gittiği, burada Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüştüğü, Tarsus ilçesine son gidişinde Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı da yanına alarak 11/01/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik düzenlenecek 1. Çalıştay toplantısına katılması için Malatya iline getirdiği, Şüpheli Mehmet Çolak'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı 10/01/2007 tarihinde Malatya iline getirdikten sonra geceyi geçirmesi için GAP Royal otele yerleştirdiği, ertesi gün 11/01/2007 günü sabah saatlerinde tekrar Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı GAP Royal otelden alarak Malatya Organize Sanayide bulunan İl Jandarma Komutanlığının eski binasında düzenlenen 1. Çalıştay Toplantısına katılması için buraya götürdüğü, burada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı Mehmet Ülger'in karşıladığı, daha sonra Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katılımıyla 1. Çalıştay toplantısının gerçekleştirildiği, toplantı bitimi Tarsus ilçesine dönen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın vakit geçirmeksizin şüpheli Mehmet Çolak'ı arayarak Tarsus ilçesine geldiğini bildirdiği anlaşılmıştır. > 16-18/03/2007 tarihleri arasında şüpheli Mehmet Çolak'ın, Mersin iline giderek burada Abdullah Atılgan ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmüş olabileceği belirlenmiştir. > Süreç içerisinde yapılan çalıştay ve diğer toplantılara Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanında şüpheli Mehmet Çolak'ın da zaman zaman katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunduğu, Mehmet Ülger'e bağlı olarak kendi çalışma alanı olmamasına rağmen misyonerlik ile ilgili istihbari faaliyet yürüttüğü, şüphelinin Mehmet Ülger ile arasındaki irtibat göz önüne alındığında bunun aksini iddia etmenin imkansız olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Çolak'ın, Zirve Yayınevi cinayeti sanıklarından Emre Günaydın'ın irtibat halinde olduğu Suat Er ve Ruhi Polat ile cinayet öncesi ve sonrası uzun süre yoğun irtibat 7/87 halinde olduğu, bu kişilerle yaptığı görüşmelerin olay tarihine yakın zamanlarda özellikle artış gösterdiği, Emre Günaydın'ın da irtibat halinde olduğu bu kişiler aracılığıyla dolaylı olarak Emre Günaydın'ın eylem için yönlendirmiş olabileceğinin değerlendirildiği, İhbar mektuplarında Malatya Zirve Yayınevi Cinayetini Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Mehmet Çolak'ın beraber planladığının, cinayet için gerekli ortam hazırlandıktan sonra Emre Günaydın ve arkadaşlarının kışkırtılıp bu cinayetlerin işlendiğinin açıkça belirtildiği, Ayrıca Mehmet Ülger'in tanık Adıyaman'a 2007 yılı başlarında Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleriyle ilgili bazı çalışmalar yaptığını, misyonerlerin tehlikeli, dış güçlerin ve uluslararası gizli servislerin adamları olduğunu, Zirve Yayınevinde çalışanların alınıp ıssız bir yerde sorgulanacağını, ellerindeki bilgi ve belgelerin alınarak gerekirse infaz edileceğini, bu konuda şüpheli Mehmet Çolak ile çalışma yaptığını söylemesi, şüpheli Mehmet Çolak'ın da Zirve Yayınevi Cinayetinden bilgi sahibi olduğunu, bu olayın başından beri içinde olduğunu, asli faillerin azmettirilmesinde aktif görev yaptığını bir kez daha teyit ettiği, Zaten şüpheli Mehmet Çolak'ın, TUSHAD 3. Bölge Malatya Hücre yapılanmasının yöneticisi Mehmet Ülger ile olan arasındaki sıkı irtibat dikkate alındığında, şüpheli Mehmet Çolak'ın Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik eylemden herhangi bir bilgisinin ve ilgisinin bulunmadığını söylemenin hayatın olağan akışına ters düştüğü anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Çolak'ın HTS kayıtlarından olay günü ve sonrası özellikle Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Adem Gedik ile yoğun görüşmeler yaparak irtibat içerisinde olduğu belirlenmiştir. >04-08/07/2007 tarihleri arasında şüpheli Mehmet Çolak'ın, Mersin ilinin Erdemli ilçesine giderek burada Yıldız Pansiyonda kaldığı, bu süre zarfında Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez telefonla görüşmeler yaptığı, bu görüşmelerde Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonu faaliyetleri kapsamında yapılan çalışmalar hakkında bilgi alışverişinde bulunduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Ülger'in, 28/04/2007 günü Osmaniye iline gittiği, 05/05/2007 tarihinde buradan Tarsus ilçesine geçtiği, Tarsus ilçesinde iken 5 kez Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı telefonla aradığı, daha sonra Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Tarsus ilçesinde buluşarak görüştüğü, bu görüşme sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan Zirve Yayınevi cinayetinin dezenformasyonu kapsamında misyonerliğe yönelik yürütülen faaliyetlere yoğun şekilde devam etmesini istediği, Şüpheli Mehmet Çolak'ın da 05/05/2007 tarihinde Mersin iline giderek buradayken Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonu konusunda yüzyüze görüşmek için Tarsus ilçesine gelen Mehmet Ülger ile yoğun telefon görüşmeleri yaptığı, bu görüşmeler sonrası Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın yanından ayrılarak Mersin il merkezine geçip Mehmet Çolak ile buluştuğu, bu buluşmada Mehmet Ülger'den Deniz Uygar 7/88 (İlker Çınar) ile yaptığı görüşme hakkında bilgi alış verişinde bulundukları, şüpheli Mehmet Çolak ve Mehmet Ülger'in bu görüşmeden sonra ertesi gün 06/05/2007 tarihinde Mersin ilinden ayrılarak ayrı araçlarla arka arkaya Malatya iline döndükleri belirlenmiştir. > Şüpheli Mehmet Çolak'ın, 03/07/2007 tarihinde öğleden sonra yola çıkarak yine Mersin Erdemli ilçesine gittiği, burada Yıldız Pansiyonda 08/07/2007 tarihine kadar kaldığı, bu süre zarfında Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birçok kez telefonla görüşmeler yaptığı, bu görüşmeler sırasında Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyonu faaliyetleri kapsamında yapılan çalışmalar hakkında bilgi alışverişinde bulunduğu anlaşılmıştır. >2007 yılı Ağustos ayında Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına tayin olan şüpheli Mehmet Çolak'ın buraya gider gitmez Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hakkında adli işlem yapılan Dicle Üniversitesi öğretim görevlisi Abdurrahim Doğru ile irtibata geçtiği, bu hususun ayrıca dikkat çekici olduğu belirlenmiştir. > Mehmet Ülger'in, 2007 yılı Ekim ayında tanık Adıyaman'a İnönü Üniversitesi rektörü Fatih Hilmioğlu'nun başörtülü öğrenciler hakkında söylediği sözlerden dolayı öldürülmesi halinde AKP hükümetinin zor durumda kalacağını belirterek eylem teklifinde bulunduğu, tanığa planın ne şekilde işleyeceğini anlattığı, eylemde kullanılacak olan kaleşnikof marka silahın Adıyaman ilinden kendisinin ya da şüpheli Mehmet Çolak'ın getirebileceğini, olayın Jandarma bölgesinde olması gerektiğini, zira tahkikatın Jandarma tarafından yapılması durumunda olayın örtbas edileceğini, yakalanması halinde ise hakim ve savcıların kendi emrinde olduğunu söylemesi üzerine tanık Adıyaman'ın da bu teklifi kabul ettiği, Bu görüşmeden bir hafta sonra Mehmet Ülger'in tanık Adıyaman'a silahın getirtildiğini, şüpheli Mehmet Çolak ile gidip kendisine teslim edilmesi gerektiğini, silahın kendilerinin daha önceki tarihlerde başka olaylar nedeniyle gittikleri Beydağı'nın arkasında Adıyaman yolu üzerindeki bir mağarada olduğunu söylediği, Ancak daha sonra tanık Adıyaman'ın eylemi yapmaktan vazgeçtiği, durumu Mehmet Ülger'e söylediğinde Mehmet Ülger'in kendisinden mağaradaki silahı çıkarıp getirmesini istediği, kendisinin de şüpheli Mehmet Çolak'ın getirmesini söylemesi üzerine Mehmet Ülger'in, şüpheli Mehmet Çolak'ın Diyarbakır'da görevli olduğunu belirttiği, tanık Adıyaman'ın ise silahı bulunduğu yerden alması halinde, şüpheli Mehmet Ülger'in kendisini silahla birlikte yakalatarak cezaevine girmesine sebebiyet vereceği korkusundan silahın bulunduğu yere gitmediği, Daha sonra tanık Adıyaman'ın, ifadesinde belirttiği silahın saklandığı yeri göstermesi sonucu kaleşnikof marka piyade tüfeğin, bu tüfeğe ait 1 adet şarjörün ve şarjöre basılı vaziyette 10 adet merminin ele geçirildiği, bahse konu silahın 6136 sayılı yasa kapsamında kaldığı ve aynı yasanın 12/4 maddesindeki silahlardan olduğu, Mehmet Ülger'in bütün illegal işlerini şüpheli Mehmet Çolak eliyle yaptığı bilgisini bu 7/89 beyanla birlikte değerlendirdiğimizde mağarada ele geçirilen bu silahtan şüpheli Mehmet Çolak'ın da bilgisinin bulunduğu, bu silahı belirtilen yere şüpheli Mehmet Çolak'ın Diyarbakır iline tayin olmadan önce bıraktığı anlaşılmıştır. > Şüpheli Mehmet Çolak'ın Zirve Yayınevi Cinayetinin 1. Yıldönümü olması nedeniyle düzenlenecek toplantıya katılmak amacıyla 18-19/04/2008 tarihleri arasında Diyarbakır ilinden Malatya iline geldiği, bu süre zarfında Malatya Organize Sanayi Sitesinde bulunan Jandarma Karakolunda Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katılımıyla yapılan toplantıya iştirak ettiği, toplantıya katılan şahısların kullandıkları telefonların bu tarihte aynı anda Organize Sanayi bölgesinden sinyal verdiği belirlenmiştir. > Şüpheli Mehmet Çolak'ın 21-22/02/2009 tarihleri arasında Diyarbakır ilinden, Mehmet Ülger'in ise 19-22/02/2009 tarihleri arasında Ankara ilinden Malatya iline gelerek yüzyüze görüştükleri, Zirve Yayınevi Cinayeti nedeniyle haklarında cinayetin azmettiricileri olduklarına dair bazı bilgiler çıkması üzerine, Zirve Yayınevi Cinayetinin görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/125 esas sayılı dava dosyasının 20/02/2009 tarihinde yapılan 15. duruşmasında Mahkemece her ikisinin de tanık olarak dinlenmesine karar verildiği, bu karardan 1 gün sonra şüpheli Mehmet Çolak ile Mehmet Ülger'in Malatya ilinden tayinlerinin çıkmış olmasına rağmen Malatya ilinde bir araya gelerek görüştükleri, bu görüşmelerde tanık olarak dinlenecekleri 13/04/2007 tarihindeki 16. duruşmada verecekleri ifadelerde çelişkiye düşmemek için fikir alışverişinde bulundukları, nasıl ve ne şekilde ifade vereceklerini kararlaştırdıkları, hatta aynı duruşmada ifade vermeleri halinde kendilerini zora sokabilecek bazı ifadeler kullanma ihtimaline binaen şüpheli Mehmet Çolak'ın 13/04/2007 tarihindeki 16. duruşmaya kasıtlı olarak katılmadığı, bu nedenle Mahkemece kendisi hakkında zorla getirme kararının verildiği, bundaki amacın ise 16. duruşmada ifade veren Mehmet Ülger'in ifadesini inceleyip bir sonraki 21/05/2009 tarihinde yapılacak olan 17. duruşmada buna göre çelişkiye düşülmeyecek tarzda ifade vermek olduğu, bu nedenle şüphelinin 21/05/2009 tarihinde ki duruşmaya gelerek ifadesini verdiği açıkça anlaşılmıştır. >Şüpheli Mehmet Çolak savunmasında; —Sürekli kullandığı takma bir isminin olmadığını, görev gereği ŞEHMUS (kod) ismini birkaç operasyon ile sınırlı kalmak kaydıyla kullandığını beyan etmiş ise de; Tanıklar Veysel Şahin, Adıyaman ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları dikkate alındığında şüpheli Mehmet Çolak'ın kod isim olarak ŞEHMUS ismini sürekli olarak kullandığı, zaten Zirve Yayınevi Cinayetinin de kendisininde mensubu olduğu Ergenekon Terör Örgütü tarafından operasyon olarak nitelendirildiği, aynı zamanda bu eylemin bizzat Mehmet Ülger ve ekibi tarafından da bir operasyon olarak görüldüğü tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (ilker Çınar)'la 15 -20 günlük süre zarfında tarihi eser olayı ile ilgili olarak görüştüğünü, bunun dışında herhangi bir bağlantısının olmadığını, bu şahsı bir kez eski 7/90 Alay binasında istihbaratçı bir arkadaşının yanında gördüğünü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın başka bir pozisyonunun olup olmadığını bilmediğini, kendisi ile bu konu dışında başka bir konuda görüşmelerinin olmadığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının yapılan incelenmesinde şüphelinin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la çok sayıda görüşmelerinin bulunduğu, bu görüşmelerin uzun zamana yayıldığı, irtibatlarının sadece tarihi eser olayı ile ilgili olmayıp, bunun dışında başka amaç ve hedefler içerdiğinin daha önce de ispatlandığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Yine Ruhi Abat ile olan irtibatı hakkında bir kez konferans vermesi nedeni ile tanıdığını, Ruhi Abat'ın konferans verdiğini bilmediğini, sadece arkadaşlarından duyduğunu, tarihi eser olay için Mersin Tarsus'a gittiklerinde kendisini Ruhi Abat'ın telefonla arayarak kendisinden bulamadığı bir kitap ismi verip Mersin'den almasını istediğini, hatta istediği kitap için Mersin'e gittiğini, ancak kitabı bulamadığını, bundan sonra da Ruhi Abat'ı bir kez de Alay binasında gördüğünü, bunun dışında Ruhi Abat ile herhangi bir irtibatının olmadığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtları incelendiğinde şüpheli Mehmet Çolak'ın Ruhi Abat ile iki farklı numaradan çok sayıda görüşme yaptığı, Ruhi Abat ile olan bu görüşmelerin cinayetten yaklaşık 5 ay önce başladığı, cinayet işlenmeden 3 gün öncesine kadar da devam ettiği, cinayet işlenmeden önce toplam 39 adet görüşme kayıtlarının olduğu, cinayet sonrasında ise şahısların 1 adet görüşme kayıtlarının bulunduğu, Ruhi Abat ile Mersin ilinde iken görüşme yapmadığı, görüşmelerini "MALATYA, DİYARBAKIR, ANKARA, KAHRAMANMARAŞ, OSMANİYE" illerinde bulunduğu sıralarda yaptığı, bu görüşmelerin geniş bir zamana yayıldığı, basit bir kitap isteme konusu ile ilgili 40 adet görüşme yapılması, bu sayıdaki görüşmelere rağmen kitabın isminin ve konusunun şüpheli tarafından hatırlanmaması, görüşmelerin geniş zaman dilimine yayılması dikkate alındığında bu durumun hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiği, ayrıca aynı konu ile ilgili Murat Göktürk'ün de şüpheli Mehmet Çolak'ın ASAF ile ilişkisinin olmamasına rağmen Ruhi Abat ile sık sık görüştüğünü kabul ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Mehmet Ülger ile ilişkisinin alay komutanı - uzman çavuş ilişkisi ne ise o şekilde olduğunu, sınırlı bir ilişkisinin bulunduğunu, kaza yaptığında ailesi ile birlikte kendisine geçmiş olsuna geldiklerini beyan etmiş ise de; Tanıklar Veysel Şahin, Adıyaman, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanları ve ihbar mektupları ve Murat Göktürk'ün şüpheli Mehmet Çolak'ın Alay Komutanı Mehmet Ülger ile çok sık görüştüğü, devamlı birlikte olduğu şeklindeki beyanları dikkate alındığında, şüpheli Mehmet Çolak ile Mehmet Ülger arasındaki irtibatın ast üst ilişkisinden öte daha yakın bir ilişki olduğu, bunun da aralarında ki örgütsel birlikteliğin hangi boyutta olduğunu açıkça ortaya koyduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 7/91 —Deniz Uygar (İlker Çınarj'ın anlattığı tarihi eser olayının tamamen doğru olduğunu, Çalıştay toplantılarından haberinin olmadığını, misyonerlik konusunda herhangi bir çalışma yapmadığını, kendisinin konusu olmadığını, Mehmet Ülger 'in misyonerlik konusu ile ilgili yaptığı çalışmalarından bilgisinin olmadığını, Mehmet Ülger 'in kendisine misyonerlik ile ilgili her hangi bir görev vermediğini, zaten görev alanı olmadığını, kendi branşı ile ilgili verdiği görevleri yaptığını, herhangi bir toplantıya da katılmadığını, herhangi bir belge hazırlamadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Mehmet Çolak ile 29/12/2006 ve 09-10/01/2007 tarihlerinde Tarsus ilçesinde tarihi eser olayı nedeniyle yaptığı görüşmelerin doğruluğunu kabul ettiği, ancak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı alarak 10/01/2007 tarihinde Malatya iline getirdiği ertesi gün 11/01/2007 günü yapılan 1. Çalıştay Toplantısına bizzat kendisinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı GAP Royal otelinden alarak götürmesi karşısında Çalıştay toplantılarından haberinin olmadığına ilişkin beyanının hayatın olağan akışına ters düştüğü, ayrıca şüphelinin yapılan toplantılardan bazılarına katıldığı, Murat Göktürk'ün şüpheli Mehmet Çolak'ın, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte toplantı yaptıklarını, misyonerlik ile ilgili konuların görüşüldüğü gizli toplantılara şüpheli Mehmet Çolak'ın da iştirak ettiğini, şüpheli Mehmet Çolak'ın ASAF ile ilişkisinin olmamasına rağmen Ruhi Abat ile sık sık görüştüğünü belirttiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ruhi Polat isimli şahsı tanıdığını, bu kişiyle ile birkaç kez görüşmelerinin olduğunu, irtibatının bu şekilde olduğunu beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının incelemesinde Mehmet Çolak'ın Ruhi Polat ile cinayetten çok önce yoğun şekilde görüşmelere başladığı, bu görüşmelerin özellikle cinayet tarihine yakın zamanlarda yoğunlaştığı, cinayet sonrası da irtibatını koparmayarak uzun süre devam ettirdiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Suat Er isimli şahısı tanımadığını beyan etmiş ise de; Yine HTS kayıtlarının incelemesinde Mehmet Çolak'ın, Suat Er ile aynı şekilde cinayetten önce görüşmelere başladığı, bu görüşmelerin özellikle cinayet tarihine yakın zamanlarda yoğunlaştığı, cinayet sonrası da irtibatını koparmayarak uzun süre devam ettirdiği, ayrıca Haydar Yeşil ile ilgili yapılan aramalarda elde edilen kasa ödeme defterlerinde Suat Er isimli şahsın haber elemanı olarak kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, kendisi de istihbaratçı olan şüphelinin kendilerinin haber elemanı olan birisini tanımamasının hayatın olağan akışına ters düştüğü tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve yayınevine yönelik saldırıyı gerçekleştiren şahısların hiç birini tanımadığını beyan etmiş ise de; 7/92 Bunun gayet normal olduğu, zira hücre yapılanmalarında özellikle asli faillerle doğrudan irtibat kurmamaya çalışılması prensibi, cinayet sanığı Emre Günaydın'ın cinayet sonrası cezaevine gireceği tarihe kadar şüpheli Mehmet Çolak'ın da yukarıda belirtildiği gibi yoğun irtibat halinde olduğu Ruhi Polat ve Suat Er'le olan yoğun irtibatı dikkate alındığında şüpheli Mehmet Çolak'ın diğer şüphelilerden farklı olarak dava sanığı Emre Günaydın ile doğrudan değil dolaylı olduğu, irtibatın her ikisinin ortak irtibatlarının bulunduğu Ruhi Polat ve Suat Er isimli şahıslar üzerinden sağlandığı değerlendirilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Mehmet Çolak'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. > Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Mehmet Çolak'ın; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, bu hücre yapılanması ile birlikte Ahmet Hurşit Tolon'un talimatı üzerine, 18/04/2007 tarihinde Malatya Zirve Yayınevinde Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleri eyleminin işlenmesinde asli faillerle gizli irtibat kurup eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda kendisine verilen görevleri kabul ettiği, Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, cinayet öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen örgütsel faaliyetlerin tamamında yer alarak diğer bazı şüpheliler ile birlikte eylemi planlayıp, eylemin alt yapısını ve hazırlığını yaptığı, misyonerlik konusunda yapılan bu çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, cinayet sanıklarından sadece Emre Günaydın ile örgütsel gizlilik içerisinde dolaylı olarak irtibat kurarak asli failleri diğer bazı şüpheliler ile birlikte, özellikle de Emre Günaydın'ı kullanmak suretiyle azmettirip eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, Eylem sonrasında ise sahte belgeler ve resmi yazışmalar yolu ile dezenformasyon faaliyetleri yürüterek hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde kendisinin de içerisinde yer aldığı cinayetin asıl planlayıcılarına ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, yürüttükleri bu örgütsel faaliyetlerde devletin imkan ve kabiliyetlerini sonuna kadar kullandıkları, Bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak istendiğini işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, 7/93 bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler, tanık Adıyaman'ın beyanları, aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, buna rağmen şüpheli Mehmet Çolak'ın kendisini suçtan kurtarmaya yönelik savunmaları ile diğer şüpheli ve tanık beyanları arasında ciddi çelişki bulunduğu, bu durumun kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket olarak görülmesi gerektiği, Şüphelinin, Zirve Yayınevi cinayetine yönelik bu faliyetleri dışında ayrıca Malatya ilinden tayini çıkmadan önce Mehmet Ülger'in talimatı ile Fatih Hilmioğlu'na yönelik yapılması plalanan eylemde tanık Adıyaman tarafından kullanılacak olan kaleşnikof marka silahı Adıyaman ilinden temin ettikten sonra aramanın yapıldığı mağaraya sakladığı hususları tespit edilmiş olup; ¦Sonuç olarak; Şüpheli Mehmet Çolak tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Azmettirme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Azmettirme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Azmettirme, Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Azmettirme ve 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet" suçlarını işlemiştir. 19.7-ŞÜPHELİ ABDULLAH ATILGAN: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ¦Şüpheli Abdullah Atılğan'ın; >jandarma Komutanlığının değişik birliklerinde görev aldıktan sonra Diyarbakır ve Tekirdağ İl jandarma Komutanlıkları istihbarat Şube Müdürlüklerinde görev yaptığı, uzun süreden beri Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Terör Olayları Kısım Amirliğinde Jandarma Başçavuş olarak (ASAF) görev yürüttüğü belirlenmiştir. > Ahmet Hurşit Tolon'un Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü 1993 yılında TSK içerisinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli gizli bir yapılanmayı Ergenekon Terör Örgütünün talimatları doğrultusunda bu örgüte bağlı kurarak faaliyete geçirdiği, bu yapılanmada diğer bir Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Levent 7/94 Ersöz'ün de eğitmen olarak görev yaptığı, Ahmet Hurşit Tolon'un uzun yıllar bu birimin başında yer aldığı, Ahmet Hurşit Tolon TUSHAD'ı kurarken 1954 yılında kurulan ve daha sonra Özel Harp Dairesi, 1990 yılında da Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini alan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisindeki bazı birim ve yapıları Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler adı altında kurumsallaştırmak suretiyle gerçekleştirdiği, Bu birimlerden; Beyaz Kuvvetlerin, TUSHAD içerisinde Beyaz Kuvvetler Komutanlığı üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığına doğrudan hizmet ettiği, bu birime ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, bu birimde görev yapanların her kesimden kişiler olduğu, bu kişilerin askeri bağlantıları gizlenmek suretiyle siviller arasında görev yaptığı, görevlerinin teknik ve istihbari anlamda alt yapı oluşturarak destek sağlamak olduğu, operasyonel bir birim olmayıp kontrespiyonaj (karşı casusluk) birimi olduğu, Siyah Kuvvetlerin, Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı bir birim olduğu, bu birimde görev yapan kişilerin de halkın içerisinde görev yaptığı, görevleri arasında ayrıca halk içerisinde farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek ve karıştırmak olduğu, bu birim kurulmadan önce bu birimin görevlerini yürüten yapılar ile kurulduktan sonra bu birimin, ülkemizde daha önce meydana gelen birçok toplumsal olayda farklı grupların karşı karşıya getirilmesinde aktif rol aldığı, aynı zamanda da operasyonel bir birim olması nedeniyle özellikle 1990'lı yıllarda işlenen siyasi cinayetlerin bu birim tarafından gerçekleştirdiği, JİTEM'in ise 1990'lı yılların başlarında özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde faaliyetlerde bulunmak üzere Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde özellikle Jandarma İstihbarat Biriminde görev yapan personeller arasından seçilen kişilerden oluşturulan operasyonel bir birim olduğu, tetikçilerinin ise bölgesel kültüre hakim olan genelde kürtçe bilen itirafçılar arasından seçildiği, zaten Genelkurmay Başkanlığının 2011 yılında JİTEM'in varlığını da kabul ettiği, JİTEM'in ismi her ne kadar istihbarat olarak geçse de bu birimin istihbarat yerine daha çok infazlar gerçekleştirdiği, bunu yaparken kişilerin alınıp sorguladıktan sonra özelikle kafasına sıkılarak infaz edildiği, JİTEM'in idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığına, operasyonların yürütülmesi ve talimatların alınması bakımından Ahmet Hurşit Tolon'un kurduğu TUSHAD'a bağlı olduğu, TUSHAD'ın JİTEM'i de koordine ederek koordinasyon halinde çalıştığı, bu birimin de Siyah Kuvvetler gibi silahlı olarak halkın arasında görev yaptığı, JİTEM'in Siyah Kuvvetlerden farkının ise sadece infaz yapmak olduğu, Siyah Kuvvetler gibi geniş çaplı toplumsal olaylar çıkartacak eğitim almamaları ve bu konuda uzman ve profesyonel olmamaları nedeniyle büyük çaplı toplumsal olayları çıkaramadıkları, buna en iyi örneğin ise 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayı olduğu, 7/95 Bu nedenle Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM arasındaki kordinasyonu sağlamak amacıyla Ahmet Hurşit Tolon tarafından TUSHAD'ın kurulduğu, TUSHAD'ın idari bir birim ve koordinasyon merkezi fonksiyonu görevi gördüğü, gönderilen talimatların altına "K.B., Koordinasyon Başkanlığı, TUSHAD K.B." yani Koordinasyon Birimi ibaresi yazılmasının da bu hususu açıkça teyit ettiği, JİTEM ile Beyaz Kuvvetlerin birbirleriyle de bağlantılı olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın JİTEM mensubu şüpheli Abdullah Atılgan ile yaptığı görüşmeler ve çalışmaların buna iyi bir örnek teşkil ettiği, Beyaz Kuvvetler içerisinde yer elen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın JİTEM içerisinde faaliyet yürüten Abdullah Atılğan'ın üstü konumunda olduğu, Hiyerarşik açıdan Beyaz Kuvvetlerin Siyah Kuvvetler, Siyah Kuvvetlerin de JİTEM'in üstü konumunda olduğu, JİTEM'in bu hiyerarşi içerisinde doğrudan yer almadığı, idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olmakla birlikte operasyonel anlamda TUSHAD'tan emir ve talimat aldığı, operasyonların yapılması hususunda Ergenekon Terör Örgütünün kurdurduğu TUSHAD'dan emir ve talimat alıyor olması, TUSHAD'ın ise Ergenekon Terör Örgütüne bağlı olması hususları bir arada düşünüldüğünde, JİTEM'in de Ergenekon Terör Örgütünün kontrolünde olan, bu örgüte bağlı, örgütün amaç ve hedeflerine hizmet eden bir yapı olduğu açıkça belirlenmiştir. > Şüpheli Abdullah Atılğan'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile 31/01/2005 tarihinden itibaren yoğun irtibat halinde olduğu, Ruhi Abat'la 2006 yılı Temmuz ayında tanıştığı, Murat Göktürk ile de uzun süredir irtibat içinde olduğu, Levent Ercan Gelegen'in Mersin ilinde ki Kayra Kitapevinde çalıştığı dönemlerde şüpheli Abdullah Atdğan'a haber elemanı olarak bilgi aktardığı, daha sonra Martin Delange'nin Kayra Kitapevini Malatya iline taşıması üzerine Levent Ercan Gelegen'in de Martin Delange ile birlikte Malatya iline geldiği, Levent Ercan Geleğen Malatya iline geldikten sonra şüpheli Abdullah Atılgan tarafından Levent Ercan Gelegen'in Malatya Jandarma İstihbarat birimi ile irtibat kurmasını ve buraya bilgi toplamasını sağladığı, böylelikle şüphelinin cinayete ortam hazırlama faaliyetleri kapsamında kendi haber elemanını Malatya iline göndererek Malatya ili Hücre yapılanması ile irtibata geçirdiği anlaşılmıştır. >JİTEM mensubu olan şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanma tarafından Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 1. Bölgede Beyaz Kuvvetler mensubu olarak faaliyetlerde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte ortak faaliyetlerde bulunmak üzere bu kişinin bulunduğu Mersin iline gönderildiği, Şüpheli Abdullah Atdğan TUSHAD tarafından Mersin iline gönderildikten sonra kendisine talimat gelene kadar Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat kurmadığı, Deniz Uygar (İlker 7/96 Çınar)'a 05/01/2005 ve 10/01/2005 tarihlerinde gelen talimatlar sonrası kendisine de aynı doğrultuda geldiği anlaşılan talimat gereğince Deniz Uygar (İlker Çınar)'la ilk kez 31/01/2005 tarihinde irtibata geçtiği, bu tarihten itibaren de hem telefonla hem de yüzyüze olmak üzere yoğun şekilde görüşmelere devam ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a misyonerlere ve azınlıklara yönelik yapılacak eylemler için ortam oluşturmak amacıyla yürüttüğü Saha Çalışmaları adı altındaki faaliyetleri sırasında bu kişiyle beraber hareket ederek irtibatları kurmasına ve bazı konferans ile programların düzenlenmesine yardımcı olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile birlikte yaptıkları ortam hazırlama faaliyetleri sonucu misyonerlere ve azınlıklara yönelik oluşturulan olumsuz algıdan faydalanılarak bu arada Rahip Santoro cinayetinin gerçekleştirildiği belirlenmiştir. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Mehmet Ülger'e TUSHAD tarafından gönderilen talimatlar sonrası yine kendisine de aynı paralellikte gönderildiği anlaşılan talimat doğrultusunda, şüphelinin Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüştüğü, bu görüşmede Deniz Uygar (İlkerÇınar)'a Malatya İnönü Üniversitesinde akademisyen olan ve Mehmet Ülgerde birlikte çalışan Ruhi Abat isimli bir şahsın kendisiyle görüşüp tanışmak üzere geleceğini, TUSHAD'ın Malatya Jandarma İl Komutanı Mehmet Ülger aracılığıyla misyonerlikle ilgili ileriye dönük bir çalışma yapacağını, bunun için bir kadro oluşturduğunu, kendisinin de bu kadro içerisinde çalışması gerektiğini, Mehmet Ülger'in çok önemli bir brifing vereceğini, bu brifingin hazırlanması aşamasında Mehmet Ülger'e yardım etmesi gerektiği hususunda TUSHAD'ın talimatı olduğunu söylediği, Şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu görüşmeden 3-4 gün sonra 19/07/2006 tarihinde Doğu Karadeniz bölgesine gittiği, 22/07/2006 tarihinde Ruhi Abat'ın Mehmet Ülger ile yaptığı görüşme sonrası şüpheli Abdullah Atılğan'ı arayarak acilen Mersin iline dönmesini istemesi üzerine şüphelinin Mersin iline dönerek Ruhi Abat'ı Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırdığı, Bu görüşmede şüphelinin de bulunduğu bir ortamda Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Mehmet Ülger'in selamı olduğunu söyleyerek misyonerlik konusunda çeşitli kurumlarda ve Malatya Müftülüğünde vermiş olduğu konferanslardan söz ettiği, ayrıca misyonerlerin emperyalizmin bir kolu olduğunu, bu misyonerlik faaliyetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini, devletin tüm kurum ve kuruluşlarının buna hassasiyet gösterdiğini gördüğünü anlattığı, ayrılırken irtibat için 538 934 13 42 nolu telefon numarasını bıraktığı anlaşılmıştır. > Bu görüşme sonrası 20/11/2006 tarihinde Ruhi Abat ve Murat Göktürk, birlikte Tarsus ilçesine giderek Deniz Uygar (İlker Çınar)'la Malatya ilinde yapılacak misyonerlik konusundaki çalışmalar hakkında yüz yüze görüştükten sonra Mersin il merkezine dönerek geceyi şüpheli Abdullah Atılğan'ın evinde geçirdikleri, Deniz Uygar (İlker Çınar)'la ertesi gün de görüştükten sonra Malatya iline döndükleri, Bu arada Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın, şüpheli Abdullah Atılğan'a bir görüşme sırasında Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile yaptığı görüşme hakkında bilgi aktardığı ve kendilerine yardım edeceğini söylediği belirlenmiştir. 7/97 > Deniz Uygar (İlker Çınar), 10/01/2007 günü Mehmet Çolak ile birlikte 1. Çalıştay Toplantısına katılmak için Malatya iline geldiği sırada yol boyunca ve Malatya iline geldiği sırada, şüpheli Abdullah Atılğan'ı arayarak görüştüğü, Çalıştay Toplantısının bitiminde Tarsus ilçesine döndüğünde yine vakit geçirmeksizin şüpheli Abdullah Atılğan'ı arayarak bilgi aktarımında bulunduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Abdullah Atılğan'ın olay tarihinden kısa bir süre önce Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yoğun görüşmeler yaptığı, şüphelinin olay günü Murat Göktürk, olaydan sonraki günlerde ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya'ya gideceği 26/04/2007 tarihine kadar Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Ruhi Abat ile sürekli irtibat halinde olduğu, ayrıca Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiği gün olan 26/04/2007 günü Murat Göktürk'ün, şüpheli Abdullah Atılğan'ı arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geldiği konusunda bilgi verdiği, Ruhi Abat'ın 25/04/2007 gününe kadar Mersin ilinde bulunan şüpheli Abdullah Atılgan ile görüşmeler yaparak olaya ilişkin bilgilendirmeler yaptığı, cinayet sonrası da şüpheli Abdullah Atılğan'ın Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yoğun irtibat halinde olduğu, bu görüşmelerinde yürütülen dezenformasyon faaliyetleri kapsamında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı sürekli olarak teşvik ettiği anlaşılmıştır. > Şüpheli Abdullah Atılgan, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline 3. Ses kaydını düzenlemeye geldiği 26/01/2008 tarihinden bir gün önce 25/01/2008 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ile telefonla görüşerek Tarsus ilçesine gittiği ve burada Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yüzyüze görüşme yaptıktan sonra Malatya ilinde bulunan Murat Göktürk'ü arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar) ile yapmış olduğu görüşme hakkında bilgi aktardığı, Abdullah Atılgan ile yapmış olduğu görüşmelerin özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline geleceği 26/01/2008 tarihinin hemen öncesi yoğunlaştığı, bu hususun ise ayrıca dikkat çekici olduğu belirlenmiştir. > Şüpheli Abdullah Atılgan, Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından kendisine verilen Hakan Çevikoğlu'nu haber elemanı olarak kullandığı, Hüseyin Yelki'nin de şüpheli Abdullah Atılğan'ın irtibat halinde olduğu haber elemanları Hakan Çevikoğlu ve Levent Ercan Geleğen ile irtibat halinde bulunduğu, bu durum şüpheli Abdullah Atılğan'ın aynı zamanda Hüseyin Yelki ile de irtibat içinde olduğunu gösterdiği anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi Cinayetinin Ergenekon Terör Örgütü tarafından kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD 3. Bölge, 1. Bölge ve JİTEM'in koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar sonucu gerçekleştirildiği, şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu eylemde JİTEM ayağında görev aldığı belirlenmiştir. > Şüpheli Abdullah Atılğan'ın iş yerinde yapılan aramalarda elde edilen belgelerde; misyonerlik üzerine özel olarak çalışmalar yaptığı, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibat halinde olduğu, karşılıklı belge paylaşımı içerisinde oldukları, kendisinin de aldığı bilgileri üstlerine 7/98 raporlar haline getirerek ilettiği, örgüt faaliyeti kapsamında misyonerleri hedef gösterme faaliyetlerine iştirak ettiği, bunun yanında da misyonerliğin terör örgütü olduğu ile ilgili belgeler düzenleyerek arşivlere girmesi için üstlerine ilettiği, Yine şüpheli Abdullah Atılğan'ın iş yerinde yapılan aramada elde edilen kasa ödeme fişlerinden terör örgütü olmamamalarına rağmen azınlıkları, misyonerleri ve misyonerlik faaliyetlerini takip ettirdiği, takip işlemlerini yaptırdığı kişilere istihbarat ödeneğinden yüksek meblağlarda para ödediği, aynı şeylerin Malatya ilinde yapıldığı, buradaki amacın cinayetlere ortam hazırlama, dezanformasyon sürecinde kullanılacak belgelerin hazırlandığı, bunun yanında Fethullah Gülen cemaatini de takip ederek iki grubu birbiriyle irtibatlandırmaya yönelik çalışmalar yaptığı, Ayrıca şüpheli Abdullah Atılğan'ın kartvizit defteri içerisinden çıkan kartvizitlerin yapılan incelemelerinde şüphelinin Ergenekon Terör Örgütü kapsamında aramalar yapılan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği ile de irtibat halinde olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Abdullah Atılğan'ın sürekli Murat Göktürk, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile irtibatlı olarak elde ettiği bilgileri Malatya hücresi ile paylaşarak Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik ortam hazırlama ve cinayetin dezenformasyonuna katkıda bulunduğu, Murat Göktürk ile olan irtibatını bu kişinin 2008 yılında Malatya ilinden tayininin çıkmasından sonra da uzun süre devam ettirdiği, cinayet sonrası süreçte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı cinayete tepki göstermesi nedeniyle sürekli tehdit ettiği belirlenmiştir. >Şüpheli Abdullah Atılgan savunmasında; Şüphelinin savunmasında bazı hususları kabul ederek özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar) 'ın beyanlarında geçen olayları doğruladığı görülmüş olup, bu kapsamda; —Levenet Ercan Geleğen ile görüşmesinin ve irtibatının bulunduğunu, —Ruhi Abat'ı 2006 yılı içinde tanıdığını, bu kişinin kendisinden Zirve Yayınevinin önceki adı olan Kayra Yayıncılık hakkında bilgi aldığını, bu kişiyi Deniz Uygar (İlker Çınar) ile tanıştırdığını, —Murat Göktürk ile sürekli irtibat halinde olduğunu, —Murat Göktürk ile Ruhi Abat' ı evinde misafir ettiğini, —Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile çok sayıda yaptığı görüşmelerin doğru olduğunu, —Zirve Yayınevi hakkında Murat Göktürk ve Ruhi Abat'a bilgi aktarımında 7/99 bulunduğunu, bu kişilerin Tarsus ilçesinde birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmesinden sonra sık sık Malatya iline gidip geldiğini, —Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK) isimli bir yapılanmanın ismini duyduğunu, Diyarbakır'da çalıştığı sırada misyonerlik faaliyetleri içerisinde olduğu söylenen Ahmet Güvener isimli kişinin Güneydoğu Önderler Kurulunun başkanı olduğunun söylendiğini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan misyonerler hakkında yazılı olarak aldığı bilgi ve dokümanları hiyerarşik üstlerine rapor ettiğini, —Kadir Albayrak'ı tanıdığını, bu kişiyi Deniz Uygar (İlker Çınar)'la da tanıştırdığım, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Hakan Çevikoğlu'nu kendisiyle tanıştırdığını, bu kişiyi misyonerlik konusunda haber elemanı olarak kullandığını, kayıtlı haber elemanı olduğunu, —Deniz Uygar (İlker Çmar)'ın ifadesinde belirttiği 05377930612, 05053515968, 03242373336, 03242385993, 03242386769 (Dahili:8030, 8414, 5993) numaralı telefon hatlarının doğru olduğunu, kendisinin kullandığını ikrar ettiği anlaşılmıştır. Şüphelinin savunmasında ikrar ettiği bu hususlar dışında ayrıca kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik inkar ettiği bazı hususlar da bulunduğu anlaşılmış olup, bu kapsamda; —Deniz Uygar (İlker Çınar) ile ilk tanışmasının bu kişinin televizyona çıkıp gündem oluşturan konularla ilgili bilgi vermesi sonrası hakkında bilgi toplamak amacıyla tanıştığını beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının incelemesinde şüphelinin, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile ilk görüşmesinin 31/01/2005 tarihinde gerçekleştiği, oysa Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın televizyona çıkma tarihinin 28/02/2005 tarihi olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 7/100 —Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile bir süre ortak görüşmelerinin devam ettiğini, sonradan Ruhi Abat ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın doğrudan görüşmeye başlaması üzerine kendisinin devreden çıktığını, Ruhi Abat ile görüşmelerine son verdiğini beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarının incelemesinde şüpheli Abdullah Atılğan'ın, Deniz Uygar (İlker Çınar) ile 31/01/2005 tarihinde başlattığı irtibatını, bu kişinin deşifre olması sonrası 16/09/2008 tarihine kadar hem telefonla hem de yüzyüze görüşerek devam ettirdiği, bu kişiyle olan irtibatını bu kişinin 11/06/2008 tarihinde basında deşifre olması ve TUSHAD'dan bu kişiye gönderilen 25/07/2008 tarihli talimatta faaliyetlerinin geçici olarak durdurması nedeniyle kestiği, Ruhi Abat ile 22/07/2006 tarihinde başlattığı irtibatını ise Zirve Yayınevi Cinayetinden 6 gün sonrası olan 24/04/2007 tarihine kadar sürdürdüğü, bu tarihte irtibatını kesmesinin cinayetteki rolünün ortaya çıkmasını engellemek amacıyla olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —2006 yılının Haziran ayında İstihbarat Şube müdürünün Malatya'dan iki kişinin ziyarete gelerek Mersin ilindeki misyonerlik faaliyetleri konusunda bilgi alacağını ve Deniz Uygar (İlker Çınar) ile görüşmek istediklerini söyleyerek yardımcı olmasını istediğini, Malatya'dan geleceklerden birisinin Murat Göktürk, diğerinin ise üniversitede görevli Ruhi Abat olduğunu, bu kişilerin gelerek kendisi ile görüştüklerini beyan etmiş ise de; HTS kayıtlarından 2006 yılı Haziran ayında Murat Göktürk ile Ruhi Abat'ın birlikte Mersin iline giderek şüpheli ile görüşmedikleri, daha önce ispatlandığı üzere bu görüşmenin 20/11/2006 tarihini 21/11/2006 tarihine bağlayan gece olduğu, hatta bu kişilerin geceyi şüpheli Abdullah Atılğan'ın misafiri olarak geçirdikleri, Ruhi Abat ile tanışmasının 22/07/2006 tarihinde yaptığı telefon görüşmesi ve 24/07/2007 tarihinde yaptığı yüzyüze görüşme ile yalnız olarak gerçekleştiği, bu tanışma sonrası Ruhi Abat'ı Deniz Uygar (İlker Çınar) ile tanıştırdığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı haber elemanı olarak 2 yıl süre ile kullandığını, bu kişiyi haber elemanı yaptıktan sonra beklediği seviyede bir bilgi vermediğini. Ruhi Abat ile tanıştırdıktan sonra da hiç bilgi vermemeye başladığını, haber elemanı kriterlerine uymadığını düşündüğü için haber elamanlığına son verdiğini beyan etmiş ise de; Öncelikle Deniz Uygar (İlker Çınar) ile olan irtibatının 31/01/2005 - 16/09/2008 tarihleri arasında 2 yıldan çok daha fazla bir süre olduğu, hatta telefonla irtibatını kestikten sonra da yüzyüze görüşmelerine devam ettiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın TUSHAD Beyaz Kuvvetler mensubu şüphelinin ise JİTEM mensubu olduğu, hiyerarşide Beyaz Kuvvetlerin JİTEM'in çok üstünde yer aldığı, üstü konumunda bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüphelinin emri altında haber elemanı olarak çalışmasının hayatın olağan akışına ters düştüğü, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Hakan Çevikoğlu'nu haber elemanı olarak şüpheliye vermesi sonucu şüphelinin Hakan Çevikoğlu'nu haber elemanı olarak kullandığı, HTS kayıtlarının da bu durumu teyit ettiği tespit 8/1 edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Abdullah Atdğan'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ruhi Abat ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı tanıştırdıktan sonra Ruhi Abat ile olan görüşmelerinin kesildiğini, Ruhi Abat'ın kendisini aramaz olduğunu, telefon kayıtları incelendiğinde bunun görüleceğini beyan etmiş ise de; Gerçekten de HTS kayıtları incelendiğinde Ruhi Abat ile olan irtibatının 22/07/2006 -24/04/2007 tarihleri arasında olduğu, Ruhi Abat'ı ise Deniz Uygar (İlker Çınar)'la 24/07/2006 tarihinde tanıştırdığı, Ruhi Abat ile ilk görüşmesi ve bu kişiyi Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırması arasında sadece 2 günlük bir farkın olduğu, yani Ruhi Abat ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı tanıştırdıktan sonra Ruhi Abat ile olan görüşmelerinin kesilmeyip 24/04/2007 tarihine kadar uzun bir süre devam ettiği, bu tarihte niçin kesildiğinin yukarıda ayrıca belirtildiği, şüphelinin belirttiği gibi HTS kayıtları incelendiğinde kendisinin doğruyu söylemediği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —TUSHAD isimli bir oluşum hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Mehmet Ülger'e TUSHAD tarafından gönderilen talimatlar sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar) ile kendisine de gönderildiği anlaşılan talimat doğrultusunda görüştüğü, bu görüşmede Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Malatya İnönü Üniversitesinde akademisyen olan ve Mehmet Ülger ile birlikte çalışan Ruhi Abat isimli bir şahsın kendisiyle görüşüp tanışmak üzere geleceğini, TUSHAD'ın Malatya Jandarma İl Komutanı Mehmet Ülger aracılığıyla misyonerlikle ilgili ileriye dönük bir çalışma yapacağını, bunun için bir kadro oluşturduğunu, kendisinin de bu kadro içerisinde çalışması gerektiğini, Mehmet Ülger'in çok önemli bir brifing vereceğini, bu brifingin hazırlanması aşamasında Mehmet Ülger'e yardım etmesi gerektiği hususunda TUSHAD'ın talimatı olduğunu söylediği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Abdullah Atılğan'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Abdullah Atılğan'ın; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmaya operasyonların yapılması açısından bağlı faaliyetler yürüten JİTEM mensubu olduğu, JİTEM'in Ergenekon Terör Örgütünün kontrolünde olması nedeniyle de şüphelinin aynı zamanada Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu, TUSHAD tarafından Deniz Uygar (İlker Çınar)'a ileride yapılması planlanan örgütsel faaliyetlerde yardımcı olması için özellikle Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın görev yaptığı Mersin iline gönderildiği, Mersin iline ilk geldiği sıralarda Deniz Uygar (İlker Çınar)'la 2005 yılı Ocak ayına 8/2 kadar irtibata geçmediği, 2005 ydı Ocak ayında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a gönderilen talimatlar sonrası kendisine de bu kişiyle irtibata geçmesi yönünde gönderildiği anlaşılan talimat gereği Deniz Uygar (İlker Çınar)'la 31/01/2005 tarihinde irtibata geçtiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın özellikle Misyonerlik ve azınlıklara yönelik ortam hazırlama faaliyetleri kapsamında yaptığı saha çalışmaları sürecinde çeşitli organizeleri yaparak Deniz Uygar (İlker Çınar)'a yardımcı olduğu, bu sayede Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri için gerekli olan ortamın hazırlanmasına katkıda bulunarak yardım ettiği, 2006 yılı Temmuz ayında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a TUSHAD'dan gelen talimat sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşerek geri bildirimde bulunduğu, bu geri bildirimde Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Malatya İnönü Üniversitesinde akademisyen olan ve Mehmet Ülger ile birlikte çalışan Ruhi Abat isimli bir şahsın kendisiyle görüşüp tanışmak üzere geleceğini, TUSHAD'ın Malatya Jandarma İl Komutanı Mehmet Ülger aracılığıyla misyonerlikle ilgili ileriye dönük bir çalışma yapacağını, bunun için bir kadro oluşturduğunu, kendisinin de bu kadro içerisinde çalışması gerektiğini, Mehmet Ülger'in çok önemli bir brifing vereceğini, bu brifingin hazırlanması aşamasında Mehmet Ülger'e yardım etmesi gerektiği hususunda TUSHAD'ın talimatı olduğunu söyleyerek canlı geri bildirimde bulunduğu, gerçekleştirilmesi planlanan eylemden herhangi bir ilgisi ve bilgisi olmasaydı TUSHAD'ın kendisine böyle bir görev vermesinin kesinlikle sözkonusu olamayacağı, 22/07/2006 tarihinde Ruhi Abat'ın kendisini Doğu Karadeniz bölgesinde bulunduğu sırada arayarak gelmesini istemesi üzerine Mersin iline döndüğü, Ruhi Abat'la görüştüğü ve daha sonra Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan çalışmalarda görüşme yapmak üzere Ruhi Abat'ı Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırdığı, Ruhi Abat'ı Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırdıktan sonra Zirve Yayınevi cinayetine yönelik yapılan çalışmalar sürecinde Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la sürekli irtibat halinde olduğu, bilgi alışverişinde bulunduğu, 20-21/11/2006 tarihinde Ruhi Abat ve Murat Göktürk birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'la görüşmek üzere Tarsus ilçesine gittiklerinde bu kişileri gece evinde misafir ettiği, Ergenekon Terör örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması tarafından 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve eylem kararının verilmesi sonrası özellikle eylemin uygulamaya geçirilmesi aşamasında Mehmet Ülger'in yönetimindeki TUSHAD Malatya 3. Bölge Hücre yapılanmasının Zirve Yayınevi cinayetine yönelik oluşturduğu ekipte yer alan Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile TUSHAD 1. Bölgede Beyaz Kuvvetler mensubu olarak görev yapan Deniz Uygar (İlker Çınar) arasındaki irtibatı kendisine gönderilen talimat çerçevesinde sağlayarak Zirve Yayınevi cinayetinde JİTEM ayağını oluşturduğu ve bu şekilde aktif görev yaptığı, Zirve Yayınevi cinayetine yönelik eylemden eylem kararının verildiği 2006 yılı Temmuz ayından itibaren bilgi sahibi olduğu, süreci sonuna kadar takip ederek gelişmelerden haberdar 8/3 olduğu, böylelikle eylem öncesi ortamın hazırlanması ve irtibatların kurulması yönünde yardımlarda bulunarak Zirve Yayınevi cinayetine iştirak ettiği, Bu eylemle toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak istendiğini işleyerek mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Şüphelinin, Ruhi Abat ile olan irtibatını Zirve Yayınevi cinayetinden sonra 24/04/2007 tarihine kadar sürdürdüğü, cinayet sonrası cinayetteki rolünün ortaya çıkmaması için bu tarihte Ruhi Abat ile olan irtibatını kestiği, aynı şekilde 31/01/2005 tarihinden beri yoğun irtibat içerisinde olduğu Deniz Uygar (İlker Çınar)'la olan irtibatını da bu kişinin 11/06/2008 tarihinde medyada deşifre olması ve bu kişiye 25/07/2008 tarihinde TUSHAD tarafından çalışmalarının geçici olarak durdurulduğuna ilişkin talimat gelmesi sonrası 16/09/2008 tarihinde kestiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler, tanık Adıyaman'ın beyanları ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, bu beyan ve bilgilerden bazılarının doğruluğunu şüphelinin de kabul ettiği, şüpheli Abdullah Atılgan beyanlarında genellikle inkar yoluna gitmiş ise de bunların doğru olmadığının ayrıca ispatlandığı, inkara yönelik bu beyanların kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket olarak görülmesi gerektiği hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Abdullah Atılgan tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tasarlayarak Kasten Öldürmeye Yardım Etme, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Yardım Etme, Konut Dokunulmazlığını İhlale Yardım Etme ve Nitelikli Yağmaya Teşebbüse Yardım Etme" suçlarını işlemiştir. 19.8-ŞÜPHELİ İLKER ÇINAR: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin samimi şekilde verdiği tamamen ikrara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 8/4 ¦Şüpheli İlker Çınar'ın; > Ergenekon Terör Örgütü sanığı Ahmet Hurşit Tolon'un Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü 1993 yılında TSK içerisinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli gizli bir yapılanmayı Ergenekon Terör Örgütünün talimatları doğrultusunda bu örgüte bağlı şekilde kurarak faaliyete geçirdiği ve uzun yıllar bu birimin başında bulunduğu, diğer bir Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz'ün de eğitmen olarak bu yapıda görev aldığı, Ahmet Hurşit Tolon TUSHAD'ı kurarken 1954 yılında kurulan ve daha sonra Özel Harp Dairesi, 1990 yılında da Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini alan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisindeki bazı birim ve yapıları Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler adı altında kurumsallaştırmak suretiyle teşekkül ettirdiği, Bu birimlerden; Beyaz Kuvvetlerin, TUSHAD içerisinde Beyaz Kuvvetler Komutanlığı üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığına doğrudan hizmet ettiği, bu birime ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, bu birimde görev yapanların her kesimden kişiler olduğu ve askeri bağlantıları özellikle gizlenmek suretiyle siviller arasında görev yaptığı, görevlerinin teknik ve istihbari anlamda alt yapı oluşturarak destek sağlamak olduğu, operasyonel bir birim olmayıp kontrespiyonaj (karşı casusluk) birimi olduğu, Siyah Kuvvetlerin, Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı operasyonel nitelikte silahlı bir birim olduğu, bu birimde görev yapan kişilerin de halkın içerisinde görev yaptığı, görevleri arasında ayrıca halkın içerisinde ki farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek ve karıştırmak faaliyetlerinin de bulunduğu, JİTEM'in ise 1990'lı yılların başlarında özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde faaliyetlerde bulunmak üzere Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde özellikle Jandarma İstihbarat Biriminde görev yapan personeller arasından seçilen kişilerden oluşturulan operasyonel bir birim olduğu, tetikçilerinin bölgesel kültüre hakim olan genelde kürtçe bilen itirafçılar arasından seçildiği, idari açıdan Jandarma Genel Komutanlığına, operasyonların yürütülmesi ve talimatların alınması bakımından ise Ahmet Hurşit Tolon'un kurduğu ve yönettiği TUSHAD'a bağlı faaliyet yürüttüğü, Zaten, bu nedenle Ahmet Hurşit Tolon tarafından Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM arasındaki kordinasyonu sağlamak amacıyla TUSHAD'ın kurulduğu, TUSHAD'ın idari bir birim ve koordinasyon merkezi görevi gördüğü, Hiyerarşik açıdan Beyaz Kuvvetlerin Siyah Kuvvetler, Siyah Kuvvetlerin de JİTEM'in üstü konumunda olduğu, JİTEM'in bu hiyerarşi içerisinde doğrudan yer almadığı, idari açıdan 8/5 Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olmakla birlikte, operasyonel anlamda TUSHAD'tan emir ve talimat aldığı, Beyaz Kuvvetler mensubu olan şüpheli İlker Çınar'ın JİTEM mensubu olan Abdullah Atılğan'ın üstü konumunda bulunduğu, > Şüpheli İlker Çınar'ın 1992 yılında uzman erbaş olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Babaeski 10. Zırhlı Piyade Komutanlığında göreve başladığı, 1993 yılı sonlarında Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Ahmet Hurşit Tolon tarafından TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığına katıldığı, katılırken önceki görev yerinden ilişiğinin disiplinsizlik nedeniyle fesh edilmiş gösterilerek kesildiği, "3276" kod numarasını kullandığı, emekli sicil numarasının "70666197" olduğu, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz'den misyonerlik konusunda bir süre eğitim aldığı, daha sonra TUSHAD tarafından misyoner ve misyonerlik faaliyetlerine karşı Likidasyon amaçlı sızarak Homojenize olduktan sonra emir geldiğinde tasfiyesi için merkez üs olarak seçilen TUSHAD 1. Bölgede yer alan Mersin ilinin Tarsus ilçesine gönderildiği, TUSHAD'dan aldığı emir doğrultusunda Tarsus ilçesine giden şüpheli İlker Çınar'ın burada Kamil Musaoğlu ile tanışarak misyonerler arasına katıldığı, Hristiyanlık dinine geçtiği, zaman içerisinde Başpapazlığa kadar yükseldiği, Tarsus ilçesinde Uluslararası Protestan Kilisesini kurduğu, bu sayede misyonerler arasında tamamen homojenize olarak kendisinden istenen Likidasyon faaliyetlerini 2005 yılı Ocak ayına kadar sürdürdüğü, bu süre zarfında elde ettiği tüm istihbari bilgi ve belgeleri kendisine gelen kuryeler aracılığı ile TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler'e ilettiği, > 2005 yılı Ocak ayına gelindiğinde şüpheliye, sızılan yapıyı tasfiye etmesi için TUSHAD'dan Likidasyon faaliyetlerini 08/01/2005 tarihine kadar tamamlayıp, bu tarihten sonra tasfiye amaçlı Saha Çalışmalarına başlayacağına dair 05/01/2005 tarihli Yeni Görev konulu ve 10/01/2005 tarihli Saha Çalışmalarını kimlerle ve nasıl yürüteceğine dair Geribildirim konulu iki ayrı talimatın gönderildiği, Gönderilen bu talimatlar doğrultusunda şüphelinin 2005 yılı Ocak ayından başlayarak 2006 yılı Temmuz ayına kadar tasfiyeye yönelik Saha Çalışmaları yürüttüğü, yürüttüğü bu Saha Çalışmaları kapsamında; Başpapaz olarak görev yaptığı Tarsus Protestan Kilisesini kapatarak tekrar İslam dinine geçtiği, Mersin İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli JİTEM çalışanı olduğunu belirttiği Abdullah Atılgan ile Saha çalışmalarını yürütmek üzere tanıştığı, 28/02/2005 tarihinde Flaş TV'de yayınlanan ve Mustafa Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Cevizkabuğu isimli programa Zekeriya Beyaz ile birlikte katıldığı, bu programda misyonerlerin yapmış olduğu faaliyetlerin zararlarından bahsettiği, bazı akademisyenler ile irtibata geçerek Üniversitelerde misyonerler ve misyonerlik faaliyetleri konulu konferans, sempozyum ve panellere, aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde de İl ve ilçe Müftülüklerince Misyonerlik konusunda düzenlenen birçok panel ve konferanslara katıldığı, misyonerlik faaliyetlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı yönünde yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde geniş kitlelere ulaşabilmek amacıyla sivil toplum örgütlerinden faydalandığı, misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bazı kitaplar yazdığı, bu konuda yazılı ve görsel medyayı tam anlamıyla kullandığı, bu 8/6 şekilde toplumun misyonerlere olan bakış açısında etki yaratarak toplumda misyonerlere ve misyonerlik faaliyetlerine yönelik bir tür olumsuz algının oluşmasını sağlamaya çalıştığı, böylelikle de toplumsal bir hareketlilik oluşturmayı hedeflediği, Gerçekleştirdiği bu faaliyetlerin tamamının talimatlarda kendisinden yapılması istenen faaliyetlerle birebir örtüştüğü, bu durumun TUSHAD Beyaz Kuvvetler Komutanlığı tarafından şüphelinin kendisine gönderilen talimatları tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini gösterdiği, Saha çalışması yaptığı dönemde TUSHAD'dan gelen talimat doğrultusunda Yeşil Karta müracaat ettiği, 05/02/2006 tarihinde Trabzon ilinde Rahip Santaro öldürülmeden önce 20/12/2005 ve 08/01/2006 tarihlerinde olmak üzere toplam iki kez Trabzon'dan arayarak Trabzon ilinde misyonerlere yönelik yapılacak çalışmada kendisine TUSHAD Beyaz Kuvvetler'den talimat gelmemesi nedeniyle kabul etmediği, bu görüşmelerden yaklaşık bir ay sonra Trabzon ilinde Rahip Santoro'nun öldürüldüğü, Şüpheli İlker Çınar'a 2006 yılı Temmuz ayında TUSHAD'dan Malatya ilinde Mehmet Ülger ile birlikte bir çalışma yapacağı hususunda talimat geldiği, bu talimat sonrası Abdullah Atılğan'ın Ruhi Abat'ı 24/07/2006 tarihinde kendisiyle tanıştırdığı, bu tanışma sırasında misyonerlik konusunda konuşmalar yaptığı, Ruhi Abat'ın irtibatı sağlamak için telefonunu bıraktığı, Ruhi Abat ile tanışması sonrası çalışmalara başladığı ve yaptığı çalışmalar hakkında sürekli Ruhi Abat'a bilgi aktardığı, 20-21/11/2006 tarihlerinde Tarsus ilçesine gelen Ruhi Abat ve Murat Göktürk ile görüştüğü, Ruhi Abat'ın şüpheliyi Malatya iline davet etmesi üzerine 16-17/12/2006 tarihleri arasında Malatya iline giderek Haydar Yeşil ile de tanıştığı, daha sonra Murat Göktürk, Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile misyonerlik konusunda yapılacak çalışmalar hakkında görüşmelerde bulunduğu, 10/01/2007 tarihinde Tarsus ilçesine gelen Mehmet Çolak ile birlikte 11/01/2007 tarihinde yapılacak olan 1. Çalıştay Toplantısına katılmak üzere Malatya iline geldiği ve bu toplantıya katıldığı, bu toplantıda Mehmet Ülger'in de bulunduğu, toplantıda görev taksimatının yapıldığı, örgütsel gizliliği sağlamak için kod isimlerin belirlendiği, kendisiyle güvenli şekilde irtibatı sağlamak için numarası tespit edilemeyen özel bir hattın verildiği, 11-12/02/2007 tarihlerinde düzenlenen 2. Çalıştay toplantısına katılmak üzere Malatya iline gelerek toplantıya katıldığı, 2. Çalıştay toplantısında Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifingle ilgili çalışmaların tamamlandığı, 17/03/2007 tarihinde ise tekrar Malatya iline geldiğinde düzenlenen toplantıda Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkındaki olumsuz sözlerini Mehmet Ülger'e anlattığı, toplantıdan ayrılırken kendisine irtibat için 5435917614 numaralı ikinci bir özel hat daha verildiği, bu hattın karşılığında ise Ruhi Abat ve Haydar Yeşil'in ortak kullandığı 5435917615 numaralı hattın bulunduğu, Süreç içerisinde yapılan çalıştay ve diğer toplantılara şüpheli ile birlikte Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın yanında Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Murat Göktürk'ün de katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulundukları, 8/7 18/04/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetinin gerçekleşmesi sonrası Ruhi Abat, şüpheli İlker Çınar'ı 18/04/2007 gününü 19/04/2007 gününe bağlayan geceyarısı saat:00.15.39 da arayarak şüpheliye "ŞEREFSİZLERE VURUN DEDİK, ÖLDÜRMÜŞLER" şeklinde sözler söylediği ve kendisinden cinayetin dezenformasyonu kapsamında elinde bulunan tüm bilgi ve belgeleri en kısa sürede Malatya iline getirmesini istediği, 26/04/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetinin dezenformasyon faaliyetleri için yapılan toplantıya katılmak amacıyla Malatya iline geldiği, bu toplantıda işlenen cinayete tepki gösterdiği için tehdite maruz kalması nedeniyle çalışmaları devam ettirdiği, cinayeti özellikle AKP ve Fethullah Gülen Cemaatinin üzerine yıkmak için kapsamlı dezenformasyon faaliyetlerine başlandığı, toplantı bitimi 11/01/2007 tarihinde 1. Çalıştay Toplantısı sırasında kendisine verilen özel hattı teslim ettiği, Şüphelinin, 05/05/2007 tarihinde Mehmet Ülger ile Tarsus ilçesinde hem telefonla hem de yüzyüze görüştüğü, 09-10/06/2007 tarihleri arasında Ruhi Abat ve Haydar Yeşil ile birlikte Mehmet Ülger'in talimatıyla dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamak amacı ile Silifke ilçesi Taşucu mevkindeki bir pansiyonda bir araya gelerek çalışmalar yaptığı, 04-08/07/2007 tarihleri arasında Mersin ili Erdemli ilçesine gelen Mehmet Çolak ile birçok kez telefonla görüşme yaptığı, 07/08/2007 tarihinde Konya ili Ereğli ilçesine giderek o tarihte burada bulunan Ruhi Abat ile Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik dezenformasyon faaliyetlerini tamamlamaya çalıştığı, 23/08/2007, 30/09/2007 ve 26-27/01/2008 tarihlerinde CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD'de bulunan Dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ki ses kayıtlarını düzenlemek amacıyla Malatya iline gelerek kayıt çalışmalarına katıldığı, 29/02/2008 tarihinde tekrar Malatya iline gelerek kendisine Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi 17/03/2007 tarihinde teslim edilen 05435917614 numaralı hattı teslim ederek yerine irtibatı sağlamak için numarası tespit edilemeyen başka özel bir hat aldığı, 28-29/03/2008 tarihleri arasında Malatya iline geldiğinde yapılan toplantı sırasında Mehmet Ülger ve ekibine artık çalışmak istemediğini ve yorulduğunu söylemesi üzerine Mehmet Ülger tarafından bir kez daha tehdit edildiği, bu tehdit nedeniyle çalışmalara yine devam etmek zorunda kaldığı, 18-19/04/2008 tarihleri arasında Zirve Yayınevi Cinayetinin 1. Yıldönümü olması nedeniyle düzenlenen toplantıya katılmak amacıyla Malatya iline geldiği ve toplantıya katıldığı, 15/04/2008 tarihinde TUSHAD'dan kendisine Malatya ilinde yaptığı çalışmalar için ne kadar para ödendiğine dair yazının ve aynı yıl içerisinde kendisinin TUSHAD Beyaz Kuvvetler mensubu olduğunu ispatlayan TUSHAD kimliğinin gönderildiği, 8/8 24/05/2008 tarihli toplantıda kendisine Mehmet Ülger tarafından Behnan Konutgan'a yönelik eylem projesinin ilk kez söylendiği, 17/06/2008 tarihinde medyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir personeli olduğu, emekli sandığında aktif iştirakçi olduğu, primlerinin düzenli olarak yattığı şeklinde ki haberlerin yer alması neticesi deşifre olması nedeniyle Malatya iline geldiği ve toplantıda bu konuyu dile getirdiği, ayrıca Mehmet Ülger ile son çalışmayı yaptığı, 25/07/2008 tarihinde deşifre olması üzerine kendisine TUSHAD tarafından bu kez özlük bilgilerinin gizlenmesi ve korunması konulu talimatın gönderildiği, 15/08/2008 tarihinde kendisinin isminin de yer aldığı ölüm listesi şeklinde bir ihbar mektubunun gelmesi suretiyle tehdit edilmesinden dolayı CMK 250. Madde ile Yetkili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına giderek ifade verdiği, bu ifade sırasında yaşananları cep telefonu ile kayıt altına aldığı, daha sonra bu kaydı ifade verdiği sırada CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği, ayrıca ifade sırasında kendisine Martin Delange'yi tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine müsade isteyip Haydar Yeşil ile görüşme yaptığı ve bu kişinin verdiği talimat doğrultusunda tanımadığını söylediği, 2008 yılı Eylül ayı içerisinde emekli sandığında pasif iştirakçi olduğunu görmesi nedeniyle Haydar Yeşil ile görüşme yaparak durumu anlattığı, 15-25/10/2008 tarihleri arasında Aziz Pauls yılı nedeniyle Behnan Konutgan'ın Amerika'dan gelen grupla birlikte Tarsus ilçesine yaptığı gezi sırasında Behnan Konutgan'a yönelik eylem planının gerçekleştirilebileceği ihtimaline binaen Behnan Konutgan ile Tarsus'a geldiğinde buluştuğu, gezi süresince Behnan Konutgan'ın yanından ayrılmayarak gerçekleşme ihtimali olan eylem planını engellediği, 29/11/2008 tarihinde priminin yatırılmaması, maaşının kesilmesi ve ölüm tehdidi ile ilgili olarak Haydar Yeşil'le görüşmek üzere Malatya iline gelerek Haydar Yeşil ve Ruhi Abat ile görüştüğü, ayrılırken irtibatı sağlamak için 5438547513 nolu özel telefon hattını aldığı, bu hattı daha sonra ifade verdiği sırada CMK 250. Madde ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği, 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihlerinde üç kez daha Malatya iline gelerek Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Adil Akçay ile birlikte Yeşilyurt tarafında yazlık ev diye tabir edilen bir yerde çalışmaları yürüttüğü, 05/08/2010 tarihinde İstanbul iline giderek Behnan Konutgan ile Taksim İstiklal Caddesinde bulunan ofisinde yaptığı görüşmede hakkındaki suikast projesinden bahsederek 8/9 dikkatli olması yönünde kendisini uyardığı, Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi ve sonrasını kapsayan yaklaşık iki senelik süre zarfında yaptığı çalışmalar nedeniyle Malatya İstihbarat Şubesi örtülü ödenekten ve TUSHAD'tan kendisine 2594326 sicil numarayla yaklaşık 100.000 - 110.000 TL ödemenin yapıldığı, bu ödemelerin sadece bir kısmının kayıtlarda bulunduğu, büyük bir kısmının ise bulunmadığı, bu hususları Haydar Yeşil'in de kısmen kabul ederek doğruladığı, Şüpheliye tam olarak güvenilmemesi nedeniyle 03/04/2007 tarihinden itibaren şüphelinin telefonlarının ilgisi olmayan suçlar nedeniyle Mehmet Ülger ve ekibi tarafından dinlemeye alındığı tespit edilmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası özellikle Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar yapılıp, örgütün eylem planları deşifre olunca ifadesinde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere şüphelinin; —Kendisinin de bir örgütün içerisinde bulunduğunu, yürütülen faaliyetlerin örgütsel bir faaliyet olduğunu, hayatı boyunca kendisinin devlet sandığı yapının aslında Ergenekon Terör Örgütü, içinde bulunduğu birimin de Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir birim olduğunu anladığı, —TUSHAD'ın, Ergenekon Terör Örgütünün faaliyetlerinin bir yansıması olduğunu, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in de Ergenekon Terör Örgütü içerisinde yer alarak bu örgütün tamamen kontrolü altında faaliyet yürüttüğünü gördüğü, —Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinin Ergenekon Terör Örgütünün yürüttüğü operasyonlar olduğunu, bu operasyonların TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile JİTEM'in ortak koordinasyonu ile yürütülen çalışmalar neticesi yapıldığını, Beyaz Kuvvetler ayağında kendisinin özellikle 2005 yılı sonrasında yürüttüğü Saha çalışmalarının büyük etkisinin bulunduğunu, bu Saha çalışmaları yoluyla oluşturulan etkiden faydalanılarak 2006 Şubat ayından itibaren devam eden süreçte peş peşe cinayetlerin işlendiği sonucuna ulaştığı, —Malatya Zirve Yayınevi katliamının da, tamamen Ergenekon Terör Örgütü tarafından hayata geçirilen, Örgütün Projeli bir eylem planı olduğunu anladığı, —Ergenekon Terör Örgütünün, Rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetlerinden elde etmek istediği asıl amacın, AKP'nin 2002 yılında halkın iradesiyle iktidara gelmesi sonrası iktidarın gücünü yurtiçinde zayıflatmak, yurtdışında ise gerçekleştirdiği cinayetleri AKP iktidarı üzerine yıkmak suretiyle AKP iktidarını sanki Hristiyan düşmanlığı ve katliamı yapıyor, ileri demokrasi istemiyormuş gibi göstererek dış ülkelerdeki güvenirliğini ortadan kaldırmak, bu suretle halk nezdindeki toplumsal desteğini hedef alarak AKP iktidarını bitirmek, Dünya Af Örgütünü harekete geçirmek suretiyle de Türkiye'de Azınlıklara yönelik suikastlar ve jenosit (soykırım) yapılıyor izlenimi vermek olduğu, aynı zamanda bu cinayetleri Fethullah Gülen 8/10 Cemaatinin üzerine yıkmak suretiyle de makkarticilik (iftira) yaparak toplumsal bir dezenformasyon çalışması yürütmeyi hedeflediğini anladığı, —Şüpheli İlker Çınar'ın aslında gizli ve derin bir gücün kanlı emellerine hizmet ettiğini farketmesi sonrası, Devlet diye bildiği ve hizmet ettiği kişilerin Ergenekon Terör Örgütüyle irtibatlı olduklarını, kendisinin ise bu amaç doğrultusunda kullanıldığını anladığı, bunun üzerine de tüm bildiklerini anlatmaya karar verdiği, bu doğrultuda bizzat kendisi ilgili makamlara müracaat ederek bütün bildiklerini samimi bir şekilde anlatarak elindeki tüm belgeleri de teslim ettiği anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli İlker Çınar'ın; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada TUSHAD 1. Bölgede Beyaz Kuvvetler mensubu olduğu, Şüphelinin yıllarca görev yaptığı ve mensubu olduğu Beyaz Kuvvetlerin bağlı bulunduğu TUSHAD'ın aslında Ergenekon Terör Örgütüne bağlı bir yapı olduğunu, kendisinin de farkında olmadan yıllarca Ergenekon Terör Örgütüne hizmet ettiğini ve Zirve Yayınevine yönelik hazırlanan belgelerdeki asıl amacın Mehmet Ülger'in vereceği brifinge yönelik olmayıp cinayete yönelik alt yapı çalışmaları olduğunu anlaması üzerine duyduğu pişmanlık nedeniyle ilgili resmi makamlara kendiliğinden müracaat ederek başta Zirve Yayınevi Cinayetinin perde arkasında kimlerin olduğu, asli faillerin kimler tarafından nasıl azmettirildiği, eylemin hangi amaçlar doğrultusunda gerçekleştirildiği olmak üzere, Ergenekon Terör Örgütü ve bu örgütün kurdurduğu TUSHAD, TUSHAD'a doğrudan bağlı Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler ile TUSHAD'a operasyonların yapılması yönünden bağlı olan JİTEM hakkında tüm bildiklerini samimi bir şekilde anlatarak pişmanlığını dile getirip tanıklık yaptığı, kimiliğinin deşifre olması üzerine de bu kez gerçek kimliği ile şüpheli sıfatıyla verdiği bilgileri tekrar ederek verdiği beyanların arkasında durduğu, Zirve Yayınevi cinayetinde yaşanan süreci ve cinayeti aydınlatabilecek elindeki tüm bilgi ve belgeleri ilgili makamlara teslim ettiği, Şüphelinin verdiği bu tüm beyan, bilgi ve belgenin doğruluğu aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, aynı zamanda bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, zaten bu beyan ve bilgilerden birçoğunun doğruluğunu dosyamızın diğer bazı şüphelilerinin de ikrar ettiği, diğer şüphelilerin inkar ettikleri hususların ise tamamen kendilerini suçlamadan kurtarmak için inkara yönelik savunmalar olduğunun ispatlandığı, Şüpheli İlker Çınar'ın, Zirve Yayınevi cinayeti öncesi yaptığı çalışmaların tamamını brifing amacıyla yapıldığını sandığı, Zirve Yayınevi cinayetine yönelik olduğuna dair herhangi bir bilgisinin bulunmadığı, zaten cinayet nedeniyle tepki göstermesi ve artık çalışmak istemediğini söylemesinden dolayı Mehmet Ülger ve ekibi ile olan ilişkilerinin bozulduğu, sürekli olarak 8/11 Mehmet Ülger ve ekibi tarafından tehdite maruz kaldığı, bu nedenle istemeyerek de olsa cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetlerine bir süre devam etmek zorunda kaldığı, dolayısıyla dosyada şüphelinin cinayete iştirak ettiğine ve asli failleri azmettirdiğine dair herhangi bir delilin bulunmadığı, bu nedenle eyleminin Ergenekon Terör Örgütü Üyeliği kapsamında kaldığı hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli İlker Çınar'ın tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçunu işlediği, ancak kendisinin Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine hizmet ettiğini anlaması üzerine duyduğu pişmanlıkla gönüllü olarak örgütten ayrılarak ilgili makamlara müracaat edip, örgütün yapısı, faaliyetleri ve Zirve Yayınevi Cinayetinin azmettiricilerine yönelik ayrıntılı beyan, bilgi ve belge vererek gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladığından hakkında 5237 sayılı TCK'nun 221/2 ve 5. maddelerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. 19.9-ŞÜPHELİ ADİL AKÇAY: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Adil Akçay'ın; > 1982 yılında Uzman Çavuş olarak göreve başladığı, 1993 yılında Astsubay okulunu kazandığı, daha sonra değişik illerde astsubay olarak görev yaptığı, 2007 yılı tayin döneminde Malatya İl Jandarma Komutanlığına atanarak İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Tim Komutanı olarak görev yaptığı belirlenmiştir. > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması üyesi olduğu, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara zaman zaman katıldığı, bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin sonrasında yapılan dezenformasyon faaliyetlerinde özellikle düzenlenen toplantılarda konuşulan konuları belge ve doküman haline getirmek suretiyle aktif görev aldığı anlaşılmıştır. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Mehmet Ülger'e TUSHAD tarafından Malatya iline yönelik olarak yapılacak çalışmaya ilişkin gönderilen talimat sonrası Mehmet Ülger'in kendisine bağlı diğer örgüt üyeleri vasıtasıyla Mersin ili Tarsus ilçesinde 8/12 bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar), TUSHAD 3. Bölge yöneticisi Mehmet Ülger ve ekibi ile ilgili bölümlerde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere birlikte Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik kapsamlı çalışmalara başladıkları, Şüpheli Adil Akçay'ın henüz Malatya iline tayini çıkmadan önce 15/01/2007 tarihinden itibaren TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması ile Murat Göktürk üzerinden irtibata geçtiği, Malatya iline tayini çıktıktan sonra da bu yapı içerisinde faaliyet yürüten Haydar Yeşil, Adem Gedik ve Murat Göktürk ile yoğun şekilde irtibatını devam ettirerek Mehmet Ülger ve ekibi ile birlikte faaliyet yürütmeye başladığı, Malatya ilinde göreve başladığı tarihten sonra neredeyse bütün yasadışı faaliyetler için maske olarak kullandıkları başında Haydar Yeşil'in bulunduğu Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü ASAF Tim Komutanlığına getirildiği belirlenmiştir. > Mehmet Ülger'in daha önce 26/04/2007 tarihinde Haydar Yeşil'e verdiği talimat doğrultusunda Haydar Yeşil tarafından içinde şüpheli Adil Akçay'ında bulunduğu ekip tarafından kullanılmak üzere iyi ve kaliteli Ses kaydı yapabilecek yeni bir sistemin kurulduğu, Bu Ses kayıt sistemi kullanılarak Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında şüpheli Adil Akçay'ın 23/08/2007 günü Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'le birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 1. Ses kaydını ve 26-27/01/2008 günlerinde Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'le birlikte ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan 3. Ses kaydını gerçekleştirdikleri, Bu Ses kayıtlarını hazırlarken daha önceden belirledikleri kod isimleri kullandıkları, Ses kayıtlarında; Zirve Yayınevi Cinayetine kılıf bulmaya ve sahte olarak düzenledikleri raporlarda geçen hususlarla ilgili bilgileri sanki bir muhbir tarafından verilmiş gibi kayıt yaparak raporlara yasal bir zemin oluşturmaya çalıştıkları, zaten bu Ses kayıtlarının yapıldığını Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Adem Gedik'in de kısmen kabul ettiği, Ses kayıtlarında misyonerlik ile ilgili geçen konuşmaların Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla birebir örtüştüğü anlaşılmıştır. > Şüpheli Adil Akçay'ın, 10/01/2009, 07/02/2009 ve 01/05/2009 tarihlerinde Yeşilyurt tarafında bahçe içerisinde bulunan yazlık bir evde Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte Mahkemeyi etkileyecek tarzda dezenformasyon çalışmaları yaptıkları, özellikle 07/02/2009 tarihinde bu kişilerin telefonlarının Yeşilyurt ilçesinden sinyal verdiği belirlenmiştir. > Kasa Ödeme Defterleri ve Ödeme Fişlerinin yapılan incelemesinde Mehmet Ülger'in İl Jandarma Komutanlığı görevini yürüttüğü dönemde misyonerlik faaliyetlerine karşı yürütülen çalışmalar için haber elemanlarına yapılan harcamaların hem sayı hem de miktar olarak aşırı derecede artış gösterdiği, bu ödeme fişlerinde şüpheli Adil Akçay'ın da imzasının bulunduğu, bizzat kendisi tarafından Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası misyonerlik faaliyetlerinin takibi ile 8/13 yürütülen dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ödemeler yaptığı anlaşılmıştır. > Dosya kapsamında bulunan ve şüphelilerden ele geçen tüm bilgi ve belgelerin genel itibariyle Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Hükümetin zor durumda kalmasını sağlamak için yürütülen dezenformasyon ve yönlendirme faaliyetleri çerçevesinde hazırlandığı, düzenleme tarihlerinin genelde Zirve Yayınevi Cinayetinin sonrası olduğu, şüphelinin de içinde faaliyette bulunduğu ekip tarafından hazırlanan belgeleri imzalayanların Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil olduğu, belgelerin içerik itibariyle Ülkemizde yoğun olarak misyonerlik faaliyetleri yürütüldüğü, misyonerlik faaliyeti yürüten şahısların illegal örgütler ya da bazı gruplar ile bağlantılı olduğu, misyonerlik faaliyetlerinin Fethullah Gülen grubu tarafından organize edildiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etnik yapısı kullanılarak Kürt ve Alevi vatandaşların misyonerlik faaliyetlerinin hedefi haline getirildiği, misyonerlerin PKK/KONGRE-GEL terör örgütü ile irtibat halinde bulunduğu, Mevcut yürütme organının misyonerler ile bağlantılı olduğu ya da misyonerlik faaliyetlerine destek verdiği gibi temalar işlenerek kara propoganda faaliyetleri yürüttükleri, Belgelerin bir kısmının daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde kendilerinin hazırladığı masabaşı manifülatif belge olduğu belirtilen belgeler ile tamamen aynı olduğu, diğer belgelerin ise genel itibari ile flash bellek içerisinde bulunan belgeler ile içerik itibari ile benzer konuları içerdiği, dolayısıyla bu belgelerin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellekte yer alan bilgileri de doğruladığı, şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekip tarafından hazırlanan bu bilgi ve belgelerin resmi yazı niteliğinde bağlı bulundukları üst birimlere aktarıldığı belirlenmiştir. > Elde edilen dijital malzemeler, belge ve dokümanlar arasında misyonerlik ile ilgili birçok bilgi ve belgenin, ulusal medyada ve yerel basında çıkan Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin gazete ve internet haberlerinin bulunduğu, bu konuda yoğun çalışmalar yapıldığı, ele geçen belgeler arasında şüpheli Adil Akçay, Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat'ın isimlerinin Zirve Yayınevi Cinayetinden dolayı basında geçmesi nedeniyle bu kişiler tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarına hitaben yazılmış şikayet dilekçeleri bulunduğu, bundaki amacın ise soruşturmanın hedefini saptırarak kendilerine ulaşılmasını engellemek olduğu anlaşılmıştır. >Şüpheli Adil Akçay savunmasında; Şüphelinin kabule yönelik beyanlarının bulunduğu, bu beyanlarında Deniz Uygar (ilker Çınar) 'ın beyanlarında ve ihbar mektuplarında geçen bazı olayları doğruladığı görülmüş olup, bu kapsamda; —Kürdistan Hıristiyan Birliği isimli yapılanmadan bilgisinin olduğunu, bu yapılanmayı Deniz Uygar (İlker Çınar)'dan duyduğunu, bu konuyu Kürdistan-Hristiyan Anayasası olarak raporlara yazdıklarını, —Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK), Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika 8/14 Projesi (GOKAP) isimli yapılanmaları hatırladığını, bu konuda da resmi raporlar yazıp, üstlerine verdiklerini, —Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Haydar Yeşil'in haber elemanı olduğunu, toplantı yaparken kendisini de çağırdıklarını, toplantıda kendisi, Haydar Yeşil, Mehmet Ülger ve Ruhi Abat'ın bulunduğunu, kendisinin 3 kere bu toplantılara katıldığını, kendisinden önce Adem Gedik'in birkaç kere getirip götürme olarak katıldığını açıkça kabul ettiği anlaşılmıştır. Şüphelinin savunmasında ikrar ettiği bu hususlar dışında ayrıca kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik inkar ettiği bazı hususlar da bulunduğu anlaşılmış olup, bu kapsamda; —Ergenekon terör örgütü üyesi olmadığını ve TUSHAD isimli bir yapılanmadan bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütünün TUSHAD 3. Bölge Malatya hücre yapılanmasının başındaki Mehmet Ülger ve aynı hücre yapılanması içerisindeki diğer kişilerle olan irtibatı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde faaliyet yüreten Ergenekon Terör Örgütü Hücre yapılanmasına ilişkin beyanları, diğer Ergenekon Terör Örgütü üyeleri ile birlikte söylem birlikteliği içinde misyoner ve misyonerliğin bölücü, yıkıcı, PKK ile işbirliği içinde olduğuna ilişkin söylemler geliştirdiği, bu konuda belgeler hazırladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Ruhi Abat'ı Öğretim Görevlisi olmasından dolayı, İlker Çınar'ı ise komutanının haber elemanı olarak tanıdığını beyan etmiş ise de; Şüpheli Adil Akçay'ın Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'la birlikte Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ihbar mektubu ekinde gönderilen CD'de yer alan Ses kayıtlarını gerçekleştirdikleri ve toplantılara katıldıkları, ayrıca şüphelinin bu kişilerle birlikte Zirve Yayınevi cinayetinin dezanformasyonu kapsamında belgeler hazırladıkları tespit edilmiş olup bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Malatya Zirve yayınevi cinayeti maktullerinden Tilman E. Geske'yi tanımadığını beyan etmiş ise de; Dosyada ki mevcut Ses kayıtlarında maktul Tilman E. Geske'nin isminin zikredilmek suretiyle geçtiği, bu maktulun ismi geçtiğinde şüphelinin de bulunduğu ortamda bulunan kişilerin karşılıklı gülüştükleri, dolayısıyla şüphelinin Tilman E. Geske'nin kim olduğunu ve ne tür faaliyetlerde bulunduğunu bildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Muhammet Naim Akşam ve Behnan Konutgan isimli şahısları tanımadığını beyan 8/15 etmiş ise de; Şüphelinin de katdımı ile hazırlanan dosyada ki mevcut Ses kayıtlarından bu şahıslarla ilgili sahte istihbarat raporları hazırladıkları, bu kişiler hakkında bilgi topladıkları tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Misyonerlerin Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ile işbirliği içerisinde faaliyetlerinin olduğu hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Şüpheli Adil Akçay'ın bizzat katılımıyla hazırlanan dosyadaki mevcut Ses kayıtlarında PKK ile misyonerlerin bağlantılı olduğunun belirtildiği, bu hususların yer aldığı belgelerin Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde de yer aldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve Yayınevi ile ilgili herhangi bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası da kendisinin de ASAF tim komutanı olarak görev yaptığı Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından misyonerlik ve Zirve Yayınevi faaliyetlerinin takibi için DÖNÜŞ-1 ve DEGİŞİM-1 adı altında planlı istihbarat faaliyetleri gerçekleştirdikleri, bu isimler adı altında bilgi getiren haber elemanlarına istihbarat ödeneğinden ödemeler yaptığı, bu hususu Murat Göktürk'ün da kabul ederek doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Güney Önderler Birliği, Güney Akdeniz Önderler Birliği ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) şeklinde isimlendirilen oluşumlar konusunda herhangi bir bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Şüpheli Adil Akçay ve Haydar Yeşil'in Malatya İl Jandarma Komutanlığındaki odalarında yapılan aramalarda yukarıda belirtilen kavramların yer aldığı belgelerin ele geçirildiği, ayrıca şüphelinin de katılımı ile gerçekleştirilen Ses kayıtlarında bu kavramların sürekli olarak dile getirildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adil Akçay'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Adil Akçay'ın; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması içerisinde örgüt üyesi olarak faaliyet yürüttüğü, 8/16 Zirve Yayınevi Cinayeti sonrasında cinayet için oluşturulan kadroya dahil olarak cinayetin dezenformasyonu kapsamında sahte belgelerin düzenlenmesi, ses kayıtlarının yapılması faaliyetlerine bizzat iştirak ettiği, yapılan çalışmalar sırasında konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunduğu, yürüttüğü bu faaliyetlerle hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde cinayetin asıl planlayıcılanna ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, bu örgütsel faaliyetler sırasında devletin imkan ve kabiliyetlerini sonuna kadar kullandığı, Bu eylem sonrası yürüttüğü faaliyetlerle mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, zaten bu beyan ve bilgilerden bazılarının doğruluğunu şüphelinin de kabul ettiği, şüpheli Adil Akçay beyanlarında genellikle inkar yoluna gitmiş ise de bunların doğru olmadığının ayrıca ispatlandığı, inkara yönelik bu beyanların kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket olarak görülmesi gerektiği hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Adil Akçay tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçunu işlemiştir. 19.10-ŞÜPHELİ ADEM GEDİK: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Adem Gedik'in; > 1997 yılında Ankara Uzman Çavuş Okulundan mezun olduğu, daha sonra değişik illerde görev yaptığı, 2004 yılında Malatya İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne tayin olduğu ve 2004-2008 yılları arasında Malatya ilinde çalıştıktan sonra 2008 yılında Siirt İl Jandarma Komutanlığına tayin olduğu belirlenmiştir. 8/17 > Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması üyesi olduğu, belirli yerlerde yapılan örgütsel toplantılara zaman zaman katıldığı, bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde aktif görev almıştır. > 2006 yılı Temmuz ayına gelindiğinde Deniz Uygar (İlker Çınar) ve Mehmet Ülger'e TUSHAD tarafından Malatya iline yönelik olarak yapılacak çalışmaya ilişkin gönderilen talimat sonrası Mehmet Ülger'in kendisine bağlı diğer örgüt üyeleri vasıtasıyla Mersin ili Tarsus ilçesinde bulunan Deniz Uygar (İlker Çınar), TUSHAD 3. Bölge yöneticisi Mehmet Ülger ve ekibi ile ilgili bölümlerde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere birlikte Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik kapsamlı çalışmalara başladıkları, 1. Çalıştay Toplantısının yapıldığı tarihlerde Ankara ilinde 8-12 Ocak 2007 tarihleri arası "ÖZEL ASAF KURSU" adı altında bir kurs düzenlendiği, bu kursa Malatya İl Jandarma Komutanlığı adına şüpheli Adem Gedik ve Murat Göktürk'ün katıldığı, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada 11 nolu DVD içerisinden elde edilen "ÖZEL ASAF KURSU" isimli belgenin oluşturma tarihinin 15/01/2007, son kaydetme tarihinin 17/02/2007 olduğu, söz konusu bu belgenin ve kursun Zirve Yayınevi Cinayetinden önce düzenlendiği, bu kurs sonrası 16/01/2007 tarihinde Zirve Yayıncılık Ltd. Şti. Malatya irtibat bürosunun yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinin takibi için şüphelininde içinde bulunduğu ekip tarafından "YAŞAM-1" adı altında bir çalışmanın başlatıldığı, Düzenlenen Özel Asaf Kursunda Malatya İl Jandarma Komutanlığınca yapılan illegal dinlemelerde izlenen yöntemin nasıl olduğu açıkça belirtilerek, bu illegal yöntemin adeta övülüp örnek olarak gösterildiği, bu bilgileri Malatya İl Jandarma Komutanlığınca teknik takibi yapılan bazı numaralara ilişkin Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesinden alınan kararların da teyit ettiği, ayrıca övülerek örnek gösterilen faaliyetlerin şüphelinin içinde bulunduğu ekip tarafından gerçekleştirildiği belirlenmiştir. > 11/02/2007 günü 2. Çalıştay toplantısına katılmak üzere Tarsus ilçesinden Malatya iline gelen Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı şüpheli Adem Gedik'in Ruhi Abat'la birlikte otogardan alarak Malatya Jandarma Komutanlığının şehir merkezinde bulunan eski binasına götürdükleri, 11-12/02/2007 tarihleri arasında 2. Çalıştay toplantısının gerçekleştirildiği, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın toplantı öncesi Kayra ve Zirve Yayınevleri ile ilgili hazırladığı dosyayı şüphelininde içerisinde bulunduğu Mehmet Ülger ve ekibine teslim ettiği, daha sonra toplantıda Mehmet Ülger'in teklifi üzerine Misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduklarını 8/18 gösterir belgeler düzenlemeye başladıkları, ayrıca şüphelinin de içinde bulunduğu ekip tarafından Mehmet Ülger'in Kayseri ilinde vereceği brifing veya bilgilendirme ile ilgili çalışmaların tamamlandığı anlaşılmıştır. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın hem yapacakları toplantıya katılmak hem de Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediklerini Mehmet Ülger'e anlatmak için 16/03/2007 günü Tarsus ilçesinden otobüsle yola çıkarak 17/03/2007 günü Malatya otogarına geldiği, şüpheli Adem Gedik'in Ruhi Abat'la birlikte Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan alarak toplantı yerine götürdüğü, aynı gün Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katılımıyla bir toplantı yapıldığı, bu toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Mehmet Ülger'e, Murat Göktürk'ün Ruhi Abat hakkında söylediği sözleri anlattığı belirlenmiştir. > Zirve Yayınevi Cinayeti işlendiği sırada yani 18/04/2007 günü saat:13.01'de şüpheli Adem Gedik'in Ruhi Abat ile görüştüğü, bu hususun telefonu Malatya İl Jandarma Komutanlığı tarafından yasadışı olarak dinlenen Gökhan Talaş tarafından Zirve Yayınevi Cinayetinin güvenlik güçlerine ihbar etme saati ile aynı olmasının ayrıca dikkat çekici olduğu değerlendirilmiştir. >Zirve Yayınevi cinayetine yönelik süreç içerisinde yapılan çalıştay ve diğer toplantılara başta Mehmet Ülger olmak üzere, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı, bunların yanında şüpheli Adem Gedik, Mehmet Çolak ve Murat Göktürk'ün de zaman zaman katılarak konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulundukları belirlenmiştir. > Ruhi Abat'ın Zirve Yayınevi cinayeti sonrası Deniz Uygar (İlker Çınar)'a elindeki bilgi ve belgeleri getirmesini istemesi nedeni ile 25/04/2007 günü Tarsus ilçesinden yola çıkarak 26/04/2007 günü Malatya iline 5435917614 nolu özel hat ve 5357460093 numaralı telefonlarıyla birlikte geldiği, sabah saatlerinde Malatya iline ulaştığında kendisini almaları için saat:08.45.21'de şüpheli Adem Gedik'i aradığı, hemen akabinde ise saat:08.45.26'da şüpheli Adem Gedik'in de Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı aradığı, Ruhi Abat'ın da saat:08.47'de şüpheli Adem Gedik'i arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya iline gelip gelmediği hususunda bilgi aldığı, daha sonra saat:09.05'de tekrar şüpheli Adem Gedik'i arayarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı otogardan alıp almadığını sorduğu, şüphelininde otogardan Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı alarak toplantı yerine götürdüğü anlaşılmıştır. > Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında 23/08/2007, 29/09/2007 ve 26-27/01/2008 tarihlerinde düzenlenen Ses kayıtlarının yapıldığı ortamda bulunarak yapılan çalışmalara katkı sunduğu belirlenmiştir. > Kasa Ödeme Defterleri ve Ödeme Fişlerinin yapılan incelemesinde Mehmet Ülger'in İl Jandarma Komutanlığı görevini yürüttüğü dönemde misyonerlik faaliyetlerine karşı yürütülen çalışmalar için haber elemanlarına yapılan harcamaların hem sayı hem de miktar olarak aşırı derecede artış gösterdiği, bu ödeme fişlerinde şüpheli Adem Gedik'in de imzasının bulunduğu, 8/19 bizzat kendisi tarafından Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi ve sonrası misyonerlik faaliyetlerinin takibi ile yürütülen dezenformasyon faaliyetleri kapsamında ödemeler yaptığı anlaşılmıştır. > Dosya kapsamında bulunan ve şüphelilerden ele geçen tüm bilgi ve belgelerin genel itibariyle Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası Hükümetin zor durumda kalmasını sağlamak için yürütülen dezenformasyon ve yönlendirme faaliyetleri çerçevesinde hazırlandığı, düzenleme tarihlerinin genelde Zirve Yayınevi Cinayetinin sonrası olduğu, şüphelinin de içinde faaliyette bulunduğu ekip tarafından hazırlanan belgeleri imzalayanların Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil olduğu, belgelerin içerik itibariyle Ülkemizde yoğun olarak misyonerlik faaliyetleri yürütüldüğü, misyonerlik faaliyeti yürüten şahısların illegal örgütler ya da bazı gruplar ile bağlantılı olduğu, misyonerlik faaliyetlerinin Fethullah Gülen grubu tarafından organize edildiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etnik yapısı kullanılarak Kürt ve Alevi vatandaşların misyonerlik faaliyetlerinin hedefi haline getirildiği, misyonerlerin PKK/KONGRE-GEL terör örgütü ile irtibat halinde bulunduğu, Mevcut yürütme organının misyonerler ile bağlantılı olduğu ya da misyonerlik faaliyetlerine destek verdiği gibi temalar işlenerek kara propoganda faaliyetleri yürüttükleri, Belgelerin bir kısmının daha önce Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından teslim edilen flash bellek içerisinde kendilerinin hazırladığı masabaşı manifülatif belge olduğu belirtilen belgeler ile tamamen aynı olduğu, diğer belgelerin ise genel itibari ile flash bellek içerisinde bulunan belgeler ile içerik itibari ile benzer konuları içerdiği, dolayısıyla bu belgelerin aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellekte yer alan bilgileri de doğruladığı, şüphelinin de içerisinde bulunduğu ekip tarafından hazırlanan bu bilgi ve belgelerin resmi yazı niteliğinde bağlı bulundukları üst birimlere aktarıldığı belirlenmiştir. >Şüpheli Adem Gedik savunmasında; Şüphelinin kabule yönelik beyanlarının bulunduğu, bu beyanlarında Deniz Uygar (ilker Çınar) 'ın beyanlarında ve ihbar mektuplarında geçen bazı olayları doğruladığı görülmüş olup, bu kapsamda; —Kendisinin ASAF'ta çalışması nedeni ile Zirve Yayınevi olarak değil, ancak genel olarak görev gereği misyonerlikle alakalıda çalışmalarda bulunduğunu, yalnız başına bu görevlerde bulunmadığını, amirlerinin emir ve talimatlarına uygun olarak raporlar yazdığını, —Güneydoğu Önderler Kurulu (GÖK) isimli bir yapılanmayı duyduğunu Diyarbakır'da olduğunu bildiğini, ancak bu konuda herhangi bir rapor yazmadığını, —Ruhi Abat'ı Jandarma bölgesinde bulunan Üniversitede Araştırma Görevlisi olması sebebiyle tanıdığını, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı da Malatya'dayken bir yurt dışı görevinden döndüğü esnada haber elemanı olarak Deniz Uygar (İlker Çınar)'la tanıştırıldığını, kendi bölümüyle irtibatlı olduğu için birkaç defa kendisiyle aynı ortamda bulunduğunu, ancak bu şahısla kendisinin görüşmediğini, görüşmeleri Alay Komutanının ve Şube Müdürünün yaptığını, 8/20 kendisinin gördüğü zamanlarda Ruhi Abat'ın da bu görüşmelere katıldığını, o arada onlar görüşürken bazen görüşmede geçen konuları not alma gibi veya lazım olan malzemelerin temini gibi konularda kendisine görevler verildiğini, kendisinin sadece 2 görüşmeyi bu şekilde bildiğini, diğerlerinden haberinin olmadığını açıkça kabul ettiği anlaşılmıştır. Şüphelinin savunmasında ikrar ettiği bu hususlar dışında ayrıca kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik inkar ettiği bazı hususlar da bulunduğu anlaşılmış olup, bu kapsamda; —Ergenekon terör örgütü üyesi olmadığını ve TUSHAD isimli bir yapılanmadan bilgisinin olmadığını beyan etmiş ise de; Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütünün TUSHAD 3. Bölge Malatya hücre yapılanmasının başındaki Mehmet Ülger ve aynı hücre yapılanması içerisindeki diğer kişilerle olan irtibatı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Malatya ilinde faaliyet yüreten Ergenekon Terör Örgütü Hücre yapılanmasına ilişkin beyanları, diğer Ergenekon Terör Örgütü üyeleri ile birlikte söylem birlikteliği içinde misyoner ve misyonerliğin bölücü, yıkıcı, PKK ile işbirliği içinde olduğuna ilişkin söylemler geliştirdiği, bu konuda belgeler hazırladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adem Gedik'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Zirve Yayınevine yönelik saldırıda öldürülen Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilman Geske isimli şahıslar ile saldırıyı gerçekleştiren ve yargılanmaları devam eden Emre Günaydın, Hamit Çeker, Cuma Özdemir, Salih Güler ve Abuzer Yıldırım isimli şahısları tanımadığını beyan etmiş ise de; İhbar mektubu ekinde gönderilen ve şüpheli Adem Gedik'in bağlı bulunduğu Mehmet Ülger'in imzasına açılmış brifinglere ilişkin dokümanda, Tilman E. Geske'nin fotoğrafının yer aldığı, bu şahsın misyoner olduğunun belirtildiği, ayrıca dosyada ki mevcut Ses kayıtlarında maktul Tilman E. Geske'nin isminin zikredilmek suretiyle geçtiği, bu maktulun ismi geçtiğinde şüphelinin de bulunduğu ortamda bulunan kişilerin karşılıklı gülüştükleri, dolayısıyla şüphelinin Tilman E. Geske'nin kim olduğunu ve ne tür faaliyetlerde bulunduğunu bildiği, İl Güvenlik Kurulunda Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından elde edilen bilgiler ışığında maktullerin isimlerinin geçtiği, şüphelininde bağlı bulunduğu Malatya İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından bu konularla ilgili çok sayıda ve miktarda ödemelerin yapıldığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adem Gedik'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Muhammet Naim Akşam, Behnan Konutgan isimli şahısları tanımadığını beyan etmiş ise de; İhbar mektubu ekinde gönderilen dosyadaki mevcut ses kayıtlarının hazırlanması aşamasında ve konuşulanların belge haline getirilmesinde kendisinin de ortamda bulunduğu, ayrıca 8/21 Behnan Konutgan'ın ilgisi olmayan suçlardan dolayı yasadışı olarak mahkemeden alınan kararlar doğrultusunda Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından dinlenmesi, şüphelinin de bu birimde görev yapması dikkate alındığında Muhammet Naim Akşam ve Behnan Konutgan isimli şahısların kim olduğunu bildiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adem Gedik'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Yasadışı olarak dinlemek istedikleri kişiler hakkında mektuplar göndererek bu mektupları delil olarak kullannıp dinleme kararları almadıklarını beyan etmiş ise de; İddianamenin ilgili bölümlerinde anlatıldığı üzere Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan kararların tetkikinde şüphelinin de görev yaptığı dönem içerisinde Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından dinlenmek istenen şahısların kendileri ile ilgisi olmayan suçlar nedeniyle yasadışı olarak alınan kararlar doğrultusunda dinledikleri, bütün bu dinlemelerin yapıldığı dönemde şüphelinin de Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde personeli olarak görev yaptığı, bu nedenle yapılan bu işlemlerle ilgisi ve bilgisinin olmamasının imkansız olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Adem Gedik'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Malatya ilinde kaç misyonerin bulunduğu ve bunlara ait olduğu belirtilen kilise evlerin sayısı ile ilgili rapor yazmadığını, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bölücü terör örgütü ile işbirliği faaliyetlerinin olup olmadığı hakkında çalıştıklarını, kaç ev ve şahıs olduğu konusunda bir rapor yazmadıklarını beyan etmiş ise de; Şüphelinin özellikle misyonerlik faaliyetlerini yakından takip ettiği, bu konuda haber elemanlarına birçok ödemeler yaptığı, bazı ödemelerde bizzat imzasının bulunduğu, ayrıca kendisininde içerisinde bulunduğu yapı tarafından Malatya ilinde kaç misyonerin ve kilise evinin olduğu, misyonerlerin PKK ile irtibatlı olduğuna dair sahte belgeler ve raporlar hazırlanıldığı, Ses kayıtları düzenlendiği, üst makamlara brifing verildiği, belirtilen konularda resmi yazışmalar yapılarak olaya resmi bir boyut kazandırıldığı daha önce ispatlandığı anlaşılmış olup, bu tespitlerden şüpheli Adem Gedik'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Adem Gedik'in; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması içerisinde örgüt üyesi olarak faaliyet yürüttüğü, Zirve Yayınevi Cinayeti öncesi ve sonrasında cinayet için oluşturulan kadro içerisinde cinayet öncesi ortam hazırlama kapsamında, cinayet sonrası ise cinayetin dezenformasyonu kapsamında sahte belgelerin düzenlenmesi, ses kayıtlarının yapılması faaliyetlerine iştirak ettiği, 8/22 yapılan çalışmalar sırasında konuşulan konuların belge ve sunum haline getirilmesine katkıda bulunduğu, yürüttüğü bu faaliyetlerle hedef saptırma ve yönlendirme çabası içerisine girdiği, bu şekilde cinayetin asıl planlayıcılarına ulaşılmasını engellemeye çalıştığı, bu örgütsel faaliyetler sırasında devletin imkan ve kabiliyetlerini kullandığı, Bu eylem sonrası yürüttüğü faaliyetlerle mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, zaten bu beyan ve bilgilerden bazılarının doğruluğunu şüphelinin de kabul ettiği, şüpheli Adem Gedik, beyanlarında genellikle inkar yoluna gitmiş ise de bunların doğru olmadığının ayrıca ispatlandığı, inkara yönelik bu beyanların kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket olarak görülmesi gerektiği hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Adem Gedik tüm bu faaliyetleriyle, "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçunu işlemiştir. 19.11-ŞÜPHELİ LEVENT ERCAN GELEĞEN: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Levent Ercan Gelegen'in; > 1978 yılında Mersin ili Tarsus ilçesinde doğduğu, Askerden sonra Mayıs 2002'ye kadar Mersin, Tarsus, Antakya'da bulunan kiliselere gittiği, yaptığı araştırmalar sonucunda Hıristiyanlığı seçmeye karar verdiği, daha sonra Tarsus'ta Protestan ev kilisesi olduğunu öğrendiği ve onlarla görüşmeye başladığı, 2003 yılında Kayra Yayıncılık ile tanıştırılarak burada işe başladığı, Kayra Yayıncılığın Martin Dalenge tarafından Malatya iline taşınması üzerine kendisinin de Malatya iline geldiği, daha sonra Kayra Yayıncılıktan ayrıldığı belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli Levent Ercan Gelegen'i 2002 yılından beri 8/23 tanıdığı, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in o tarihlerde işsiz olması nedeniyle Eric Oosterbroke'den rica etmesi sonucu bu kişinin de Martin Delange ile görüşerek Mersin ilindeki Kayra Kitapevinde iş bulmasına yardımcı olduğu, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Mersin ilinde Kayra Kitapevinde çalıştığı dönemlerde Mersin İl Jandarma Komutanlığına bağlı haber elemanı olarak faaliyet yürüttüğü, Abdullah Atılğan'ın Mersin iline gönderilmesi sonrasında bu kişiye bağlı haber elemanı olarak bilgi aktarmaya devam ettiği, bu hususu Abdullah Atılğan'ın da doğruladığı, Daha sonra Martin Delange'nin Kayra Kitapevini Malatya iline taşıdığı, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in de Martin Delange ile birlikte Malatya iline geldiği, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Malatya iline geldikten sonra Abdullah Atılgan şüphelinin Malatya Jandarma İstihbarat birimi ve TUSHAD 3. Bölge Malatya ili Hücre yapılanması ile irtibat kurmasını ve buraya bilgi toplamasını sağladığı, bu kişinin haber elemanı olduğunu Ruhi Abat'ın da bildiği, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in burada Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünün haber elemanı Hüseyin Yelki ile birlikte çalışmalar yaptığı, Hüseyin Yelki'nin Kayra Kitapevinin şubesinin Malatya ilinde açılmasında Martin Delange'ye yardımcı olduğu anlaşılmıştır. > Kayra Kitapevinin daha sonra Zirve Yayıncılık ismini aldığı, zaten her iki yayınevinin aynı ofisi kullandıkları, şüpheli Levent Ercan Geleğen ve Hüseyin Yelki tarafından elde edilen bilgi ve belgelerin Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne ulaştırıldığı, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Malatya İl Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı özellikle Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile irtibat halinde olduğu, Şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Malatya dindeyken kaldığı bekar evine Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın Varol Bülent Aral tarafından götürüldüğü, Malatya Zirve Yayınevi cinayeti öncesi Martin Delange ile şüpheli Levent Ercan Geleğen arasında problem çıkması nedeniyle şüpheli Levent Ercan Gelegen'in tekrar Mersin iline döndüğü, bu hususu Abdullah Atılğan'ın da ayrıca doğruladığı belirlenmiştir. > 11/01/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik düzenlenen 1. Çalıştay toplantısında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a bazı fotoğraflar gösterildiği, bu fotoğraflar arasında Emre Günaydın ile birlikte şüpheli Levent Ercan Geleğen ve Tilman Geske'nin de resimlerinin bulunduğu, ayrıca toplantı sırasında şüpheli Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş oldukları, Emre Günaydın'ın bazen şüpheli Levent Ercan Gelegen'e ait bekar evinde kaldığının konuşulduğu, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Malatya Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı bu şahıs ile Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün örgütsel ilişki içerisinde olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Levent Ercan Gelegen'in, TUSHAD'dan gelen talimatlar doğrultusunda TUSHAD 3. Bölge Malatya Hücre yapılanması tarafından planlanarak gerçekleştirilen Zirve Yayınevi Cinayetinde TUSHAD 1. Bölge elemanı olarak Malatya ilinde bulunduğu süreçte özellikle Hüseyin Yelki, Varol Bülent Aral, Emre Günaydın, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'le irtibat içerisinde faaliyetler yürüterek cinayetin işlenmesinde örgüt üyesi olarak rol oynadığı 8/24 belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flash bellek içerisinde dijital belgeler arasında yer alan ve masabaşı hazırlanan laboratuvar çalışması olduğunu belirttiği Unallocated Clusters-Offset 638517248 isimli word belgesinin içeriğinde bulunan Ortadoğu Hristiyan Birliği başlığı altında; şüpheli Levent Ercan Geleğen ve Aykut Saka'nın ifadesinde geçtiği belirtilen Mehmet Ali Badak isminin bulunduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar) tarafından sahte olarak hazırlandığı belirtilen belgenin içeriğinde Mehmet Ali Badak isimli şahsın misyonerler ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, aynı belgede şüpheli Levent Ercan Gelegen'in hristiyan ve misyoner olarak gösterildiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili katkılarından bahsedilerek şüpheli Levent Ercan Gelegen'in örgüt içerisindeki konumu ve faaliyetlerinin gizlendiği, ORTADOĞU HIRİSTİYAN BİRLİĞİ isimli bu belgede şüpheli Levent Ercan Gelegen'in isminin geçtiği, bu şahsın Zirve Yayınevi cinayetinin yargılanması ile ilgili katkılarından dolayı teşekkür ettikleri, şüphelinin ismi belirtilen belgelerde geçirtilerek bu yolla Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili ifade vermiş olan ve Jandarmanın haber elemanı olan şüpheli Levent Ercan Gelegen'in ismini temize çıkardıkları, belgeyi son kaydeden 'IKLIM-8-' isimli kullanıcının ise Haydar Yeşil olduğu belirlenmiştir. >Zirve Yayınevi Cinayeti sonrası da şüpheli Levent Ercan Geleğen ile Hüseyin Yelki arasında yoğun görüşmelerin olduğu, ayrıca şüpheli Levent Ercan Gelegen'in 7. Ana Jet Üssü ile 3 kez görüşme yapmış olmasının dikkat çekici olduğu anlaşılmıştır. > Abdullah Atılğan'ın iş yerinde yapılan aramada elde edilen kasa ödeme fişlerinden anlaşılacağı üzere adı geçen şahsın, terör örgütü olmamamalarına rağmen azınlıkları, misyonerleri ve misyonerlik faaliyetlerini takip ettirdiği, bunun yanında Fethullah Gülen cemaatini de takip ederek iki grubu birbiriyle irtibatlandırma olduğu, bu kapsamda kendisine bağlı haber elemanı olarak faaliyette bulunan şüpheli Levent Ercan Gelegen'e ödemeler yaptığı, bu hususu Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da ayrıca doğruladığı belirlenmiştir. > Deniz Uygar (İlker Çınar), cinayet işlendikten sonra şüpheli Levent Ercan Gelegen'in yanına giderek cinayetle ilgili kendisinin cinayette nasıl bir konumu olduğunu öğrenebilmek maksadıyla çok yanlış yaptığını söylediğimde şüpheli Levent Ercan Gelegen'in kendisine "BENİMLE UĞRAŞMA, BEN KONUŞURSAM YER YERİNDEN OYNAR" şeklinde söyleyerek cinayetle olan irtibatını bir nevi ikrar ettiği belirlenmiştir. >Şüpheli Levent Ercan Geleğen ifadesinde; —Ortadoğu Hristiyan Birliği isimli belgede isminin geçmesi hususunda hiç bir bilgisinin bulunmadığını beyan etmiş ise de; Tüm dosya kapsamı birlikte düşünüldüğünde, şüphelinin örgüt içindeki bağlantıları, örgüt içindeki konumu, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüpheli hakkındaki ifadeleri birlikte 8/25 değerlendirildiğinde, şüphelinin dezanformasyon kapsamında hazırlanan bu belgeden haberinin olmamasının mümkün olmadığı, ayrıca hakkında Jandarma ile olan irtibatının, cinayetteki rolüne ilişkin medyada haberlerin çıkması sebebiyle, son kaydedenin Haydar Yeşil olması hususuda gözönüne alındığında yine kendisinin bilgisi dahilinde ismini temize çıkarmak maksadıyla, aslında hristiyan ve misyoner olduğu hususunda bu belgenin tanzim edildiği, dosyada mevcut ses kayıtlarında isminin geçmesi huşunun da bunu ayrıca doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Levent Ercan Gelegen'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Emre Günaydın'la Malatya ilinde aynı evde hiç kalmadığını beyan etmiş ise de; Yukarıda da açıklandığı üzere 11/01/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik düzenlenen 1. Çalıştay toplantısında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a bazı fotoğraflar gösterildiği, bu fotoğraflar arasında Emre Günaydın ile birlikte şüpheli Levent Ercan Geleğen ve Tilman Geske'nin de resimlerinin bulunduğu, ayrıca toplantı sırasında şüpheli Levent Ercan Geleğen ile Emre Günaydın'ın arkadaş oldukları, Emre Günaydın'ın bazen şüpheli Levent Ercan Gelegen'e ait bekar evinde kaldığının konuşulduğu, Emre Günaydın'ın da bu hususu kısmen doğruladığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Levent Ercan Gelegen'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Abdullah Atılğan'ın kendisinden incil istediğini, bir kaç soru sorduğunu, bu konu ile alakalı sadece bir kaç kez görüştüğünü bunun dışında hiçbir şekilde görüşmesinin olmadığı beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar) ifadesinde şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Abdullah Atılğan'a bağlı JİTEM elemanı olduğunu bildiği, şüpheli Levent Ercan Gelegen'in Malatya Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı bu şahıs ile Mehmet Ülger, Ruhi Abat, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün örgütsel ilişki içerisinde olduğu şeklindeki beyanları, yine Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesinde belirttiği, şüphelinin cinayette nasıl bir konumu olduğunu öğrenebilmek maksadıyla çok yanlış yaptığını söylediğinde şüphelinin kendisine "BENİMLE UĞRAŞMA, BEN KONUŞURSAM YER YERİNDEN OYNAR" şeklinde ifadeler kullanması, ayrıca şüphelinin Mersin Kayra Yayınevinde çalışıyor olması, Abdullah Atılğan'ın Mersin ilinde misyonerlere yönelik yaptırdığı çalışmalar, bu çalışmalar için istihbarat ödeneklerinden şüpheliye verdiği paralar, şüphelinin Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüyle irtibata geçmesini Abdullah Atılğan'ın sağlamış olması hususları ile HTS kayıtlarından şüphelinin diğer örgüt üyeleri ile irtibatları dikkate alındığında şüphelinin Abdullah Atılgan ile olan irtibatını gizlemeye çalıştığı, zaten bu hususu da Abdullah Atılğan'ın kabul ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Levent Ercan Gelegen'in bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Levent Ercan Gelegen'in; Ergenekon Terör Örgütünce Ahmet Hurşit Tolon'a TSK içerisinde gizli bir şekilde 8/26 kurdurularak faaliyete geçirtilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapdanmada TUSHAD 1. Bölge Mersin ili hücre yapdanması içerisinde Abdullah Atığan'a bağlı olarak faaliyet yürüttüğü, kendisine verilen talimatlar doğrultusunda hristiyanların arasına girerek homojenize olduğu, Deniz Uygar (İlker Çınar) aracılığıyla Mersin ilindeki Kayra kitapevine işe girdiği, Kayra Kitapevinin Malatya ilinde şube açması üzerine yine örgüt talimatları doğrultusunda Malatya iline gelerek burada faaliyetlerine devam ettiği, bu arada Abdullah Atılgan aracılığıyla TUSHAD 3. Bölge Malatya hücre yapılanması ile irtibatı kurarak Mehmet Ülger ve ekibine bilgi akışı sağladığı, TUSHAD'dan gelen talimatlar doğrultusunda TUSHAD 3. Bölge Malatya Hücre yapılanması tarafından planlanarak gerçekleştirilen Zirve Yayınevi Cinayetinde TUSHAD 1. Bölge elemanı olarak Malatya ilinde bulunduğu süreçte özellikle Hüseyin Yelki, Varol Bülent Aral, Emre Günaydın, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'le irtibat içerisinde faaliyetler yürüterek cinayetin işlenmesinde örgüt üyesi olarak rol oynadığı, Şüpheli Levent Ercan Geleğen bir süre Hüseyin Yelki ile birlikte Malatya hücre yapılanması adına faaliyet yürüttükten sonra Malatya Kayra yayınevindeki çalışmalarına son vererek yine Mersin iline döndüğü, Abdullah Atılğan'a bağlı olarak ortam hazırlama faaliyetlerine kapsamında Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet etmeye devam ettiği, Şüpheli Levent Ercan Geleğen yaptığı savunmasında sürekli olarak cinayet içinde rolünü ortaya çıkartacak hususları inkar yoluna giderek kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket ettiği, bu nedenle savunmalarının inandırıcı olmadığı hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Levent Ercan Geleğen tüm bu faaliyetleriyle; "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçunu işlemiştir. 19.12-ŞÜPHELİ AYKUT SAKA: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin ikrara yönelik savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Aykut Saka'nın; > 2005-2011 Şubat ayı ortalarına kadar Jandarma Uzman Çavuş olarak görev yaptıktan sonra 2005-2008 yılları arasında Malatya İl Jandarma Komutanlığına bağlı olarak 6 ay süreyle Yazıhan İlçe Jandarma Komutanlığında, 2,5 yılda Yeşilyurt İlçe Jandarma Komutanlığında Asayiş Tim Elemanı olarak görev yaptığı belirlenmiştir. 8/27 >Şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK içerisinde Ahmet Hurşit Tolon tarafından gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in yöneticileri olduğu Ergenekon Terör Örgütüne bağlı TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasına bilerek ve isteyerek yardım etmek suretiyle örgüte üye olduğu anlaşılmıştır. > Şüphelinin memuriyet ahlakına yakışmayacak hareketlerde bulunduğunun tespit edilmesi ve medyada Mehmet Ülger ile Haydar Yeşil'in Zirve Yayınevi Cinayeti azmettiricileri olduklarına ilişkin haberlerin çıkması üzerine, bu kişiler Zirve Yayınevi cinayeti ile ilgili faaliyetlerinin ortaya çıkmasını engellemek, olayı farklı kesimlerle irtibatlandırmak, kendilerini Jandarma Genel Komutanlığına karşı temize çıkarmak için şüpheli Aykut Saka'nın içerisinde bulunduğu bu durumdan faydalanılarak hakkında disiplinsizlik nedeniyle bir soruşturmanın açıldığı, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in, şüpheli Aykut Saka'nın bu zaaflarını kullanarak soruşturmanın kapatılması karşılığında kendisinden istedikleri şahısların Fethullah Gülen grubuna mensup olduğu konusunda ifadesini aldıkları, şüpheli Aykut Saka'nın ifadelerini inkar etmemesi için kapattıkları soruşturmanın akabinde hemen siyasi faaliyette bulunmak suçundan başka bir soruşturma açtıkları, bu vesileyle hem istemedikleri kişileri Fethullahçı diye sakıncalı personel sınıfına aldırdıkları hem de sürekli olarak şüpheli Aykut Saka'yı kontrol altında tuttukları belirlenmiştir. > Bu soruşturmada İl Jandarma Komutanlığında görevli bazı personellerin Fettullah Gülen grubu üyesi gibi gösterildiği, kendi haklarında çıkan haberlerin de bu personeller tarafından basına verildiği, bu yolla kendilerinin yıpratılmaya çalışıldığı, konu ile ilgili şüpheli Aykut Saka'nın ifadesini bizzat kendileri tarafından alındığı, şüpheli Aykut Saka'ya ifadesinde kendisinin de Fethullahçı olduğu söyletilerek bir çeşit itirafta bulundurulduğu, bazı Jandarma görevlilerinin Fethullah Gülen grubu ile bağlantılı olduğu ve Malatya ilinde bulunan bu gruba ait çeşitli evlerde yapılan toplantılara katıldığı şeklinde raporlar hazırlayarak beyanlar aldıkları, böylelikle bu kişiler ile isimleri geçen Jandarma personellerinin Gülen cemaati ile şüpheli Aykut Saka üzerinden ilişkilendirildiği, bu şekilde hazırlanan raporlar ile ifadeleri Jandarma Genel Komutanlığına göndererek isimleri geçen bu personellerden şüpheli Aykut Saka dışındakilerin "şüpheli sakıncalı personel" kategorisine alınmasını sağladıkları, Şüpheli Aykut Saka'nın vermiş olduğu savunmasında; Mehmet Ülger'in Haydar Yeşil'le birlikte kendisi hakkında el yazısı bilgi notları düzenlediklerini, bazılarını kendisine dahi okutmadan tehditle imzalattıklarını, kendisi hakkında soruşturma açtırdıklarını, Mehmet Ülger'in kendisine Mehmet Ali Badak ile irtibat kurmasını, bu irtibatını soruşturma süresince devam ettirmesini istediğini, bu konuda Askeri Savcılıkta ifade vermeye gittiğinde Mehmet Ali Badak'ın kendisine Mehmet Ülger'in Zirve Yayınevi Cinayetini azmettirdiği şeklinde ifade vermesi yada ihbar mektubu yazması konusunda baskı yaptığı şeklinde ifade vermesini söylediğini, kendisinin 8/28 de bu şekilde ifade verdiğini, Fethullah Gülen Cemaati ile bağlantdı olduğuna ilişkin isimleri geçen şahısları da aslında tanımadığını, kendisinin de imzaladığı bu bilgi notlarında ki isimleri Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in yazdıklarını beyan ederek kendisi ile bu kişiler arasında karşılıklı anlaşmalı bir durumun olduğunu açıkça ikrar ettiği, hakkında ifade verdiği Mehmet Ali Tannöven'in de bu hususu ayrıca doğruladığı, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek içerisinde bulunan "GİZLİ" ibareli, "ORTADOĞU HRİSTİYAN BİRLİĞİ" ve "GENEL DEĞERLENDİRME ANTEDİ" başlıkları altında Mehmet Ali Badak isimli şahısla ilgili bu kişinin Misyonerlere bilgi aktardığı ve misyonerlerlerle işbirliği içinde olduğunun belirtildiği, belgenin teknik özelliklerinde yazan ve son kaydeden kısmında yer alan "IKLIM-8-" kullanıcı isminin Malatya İl Jandarma Komutanlığında yapılan laboratuar çalışmaları esnasında Haydar Yeşil'in kullanmış olduğu Sedef kaplama Toshiba marka dizüstü bilgisayarda oluşturulan belgelerin teknik özelliklerinde geçen kullanıcı ismi olması, "Unallocated Clusters-Offset 638713856" isimli word dosyasında Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından şüpheli Aykut Saka'yı kullanarak Fethullah Gülen cemaati ile ilişkili olduklarını belirttikleri bazı kişilerin isimlerini bu kişinin ifadelerinde belirterek oluşturdukları "Aykut Saka'nın ifadesinde geçen şahıslardan" ibaresi ile başlayıp "Ali Oral" ibaresi ile son bulan ve içeriğinde "Özgür Birdal" ve "Mehmet Ali Badak" isimli şahısların da adının geçtiği tek sayfadan ibaret sahte belgenin bu hususu teyit ettiği, Şüpheli Aykut Saka, Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil arasında, Zirve Yayınevi cinayetinden yaklaşık bir ay önce başlayan görüşmelerin, cinayetten sonra uzun süre de devam etmesi ve bu konuda gönderilen ihbar mektubu birlikte düşünüldüğünde, her üçü arasında bulunan anlaşmalı durum rahatlıkla anlaşılacaktır. > Şüphelinin ikrara yönelik savunması ile dosyadaki mevcut diğer bilgiler birlikte düşünüldüğünde şüphelinin, Ergenekon Terör Örgütüne bağlı TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasına bilerek ve isteyerek yardım ettiği hususları tespit edilmiş olup, Sonuç olarak; Şüpheli Aykut Saka tüm bu faaliyetleriyle; "Örgüt İçindeki Hiyerarşik Yapıya Dahil Olmamakla Birlikte Örgüte Bilerek ve İsteyerek Yardım Etmek Suretiyle Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçunu işlemiştir. 19.13-ŞÜPHELİLER EMRE GÜNAYDIN, ABUZER YILDIRIM, SALİH GÜRLER, CUMA ÖZDEMİR VE HAMİT ÇEKER: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelilerin önceki savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 8/29 ¦Şüpheliler Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'in; > Şüphelilerin, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının yöneticisi olan Mehmet Ülger koordinesinde ki ekip tarafından oluşturulan ortamdan faydalanılarak, bu ekibin azmettirmesiyle 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin asli failleri olarak aktif görev aldıkları belirlenmiştir. > Mehmet Ülger ve ekibinin Zirve Yayınevi Cinayeti faillerinden öncelikle şüpheli Emre Günaydın'ı azmettirdiği, bunu gerçekleştirirken mensubu oldukları Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün hücre tipi yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olması ve tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırması özelliklerine riayet ettikleri, cinayetin asli failleri ile doğrudan temas kurmamaya azami özen gösterdikleri, ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı, bu kapsamda cinayetin asli failleri ile Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'in doğrudan irtibat kurmadığı, irtibatı emri altındaki diğer bazı şüpheliler aracılığıyla bazı asli failler üzerinden gerçekleştirdikleri, zaten diğer faillerinde cinayetin azmettiricileri hakkında doğrudan herhangi bir bilgilerinin bulunmaması da bunu doğruladığı anlaşılmıştır. >Asli failler ile doğrudan irtibat kuranların başında Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki'nin geldiği, Mehmet Ülger'in Varol Bülent Aral'ı tanıdığı ve bu kişiyle doğrudan irtibat halinde olarak bizzat görüştüğü, Hüseyin Yelki'nin ise İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne bağlı haber elemanı olduğu, bu kişinin Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Zirve Yayınevinin faaliyetlerinin takibi için özellikle bu yayınevine yerleştirildiği, Varol Bülent Aral ile şüpheli Emre Günaydın'la tanıştıktan sonra şüpheli Emre Günaydın'ı Levent Ercan Gelegen'in Malatya ilinde bulunduğu sırada bu kişinin kaldığı bekar evine götürdüğü, şüpheli Emre Günaydın'ı Hüseyin Yelki ile tanıştıran kişinin de Varol Bülent Aral olduğu, Varol Bülent Aral tarafından şüpheli Emre Günaydın cinayet için psikolojik açıdan fikir ve ruh olarak hazır hale getirildikten sonra şüpheli Emre Günaydın'ı Hüseyin Yelki'ye teslim ettiği, daha sonra da cinayetteki rolünün ortaya çıkmasını engellemek için 12/02/2007 tarihinde bizzat Mehmet Ülger'den aldığı talimatla Adıyaman iline giderek burada Mehmet Ülger'in belirttiği yerden kaleşnikof marka silahı aldığı, daha sonra da kendisini bilerek ve isteyerek güvenlik güçlerine yakalatıp cezaevine girdiği, böylelikle eylem tarihinde cezaevinde bulunarak eylemin azmettiricileri arasında olduğuna dair şüpheleri ortadan kaldırmayı ve kendisi üzerinden diğer 8/30 gerçek azmettiricilere ulaşılmamasını hedeflediği belirlenmiştir. > Varol Bülent Aral'ın cezaevine girmesinden sonra da şüpheli Emre Günaydın ile olan irtibatı Hüseyin Yelki'nin devam ettirdiği, Hüseyin Yelki'de Varol Bülent Aral gibi cinayetteki bağlantısının ortaya çıkmasını istememesi nedeniyle şüpheli Emre Günaydın'dan Zirve Yayınevi ve burada çalışanlarla tanışmasının başka bir yolunu bulmasını istediği, bunun üzerine şüpheli Emre Günaydın'ın da İnternetten Ozan takma isimli bir şahısla irtibata geçtiği, bu kişinin yönlendirmesi ile Zirve Yayınevinde çalışan maktul Necati Aydın ile tanıştığı, bu sayede Zirve Yayınevine gidip gelmeye başladığı, bu hususları şüpheli Emre Günaydın'ın da ayrıca kabul ettiği, Ayrıca Hüseyin Yelki'nin, şüpheli Emre Günaydın'a misyonerlerin ülkeyi yıkmak istediklerini belirterek Varol Bülent Aral'ın misyonerlerle mücadelesinin olduğunu söylediği, şüpheli Emre Günaydın'ın ise Hüseyin Yelki'ye olaydan kısa bir süre önce Zirve Yayınevinin anahtarının kendisinde olduğunu, Zirve Yayınevindeki belgelerin rahatlıkla kendisi tarafından alınarak Varol Bülent Aral'a verebileceğini, buna rağmen kendisinden neden böyle bir talepte bulunulduğunu sorması üzerine, Hüseyin Yelki'nin de amaçlarının yalnızca belgeleri almak olmadığını, asıl amaçlarının Zirve Yayınevinde bulunan kişilere bir eylem yapmak olduğunu ve geride hiçbir delilin bırakılmaması gerektiğini söylediği, şüpheli Emre Günaydın'ın eylemi yapma konusunda tereddüt göstermesi üzerine de Hüseyin Yelki'nin, Varol Bülent Aral'ın Malatya ilinden ayrılırken eylemi kendisine havale ettiğini, artık vazgeçmesinin mümkün olmadığını ve bu durumu azmettiricilerin de bildiğini söylediği, daha sonra da Hüseyin Yelki'nin kardeşi olarak bildiği kişi tarafından şüpheli Emre Günaydın'a azmettiriciler tarafından eylemin ayın 16'sından 18'ine alındığının söylendiği, ayrıca eylem sonrası olay yerinden kaçmaları halinde Hüseyin Yelki'nin asli failleri diğer gerçek azmettiriciler aracılığıyla firar ettireceği, yakalanmaları halinde ise Varol Bülent Aral'ın bu kişilere diğer gerçek azmettiriciler aracılığıyla devlet desteği sağlayacağını belirttiği, Zirve Yayınevine yönelik eylem tarihinin 16/04/2007 tarihinden 18/04/2007 tarihine alınmasından bilgi sahibi olan Hüseyin Yelki'nin de, Varol Bülent Aral gibi olayın azmettiricileri içerisindeki rolünün ortaya çıkmasını engellemek için şüpheli Emre Günaydın'dan Zirve Yayınevi ve bu yayınevinde çalışan Necati Aydın ile irtibat kurulmasının kendisi üzerinden değil, başka yoldan sağlamasını istediği, ayrıca olması gereken bir ameliyatın tarihini de özellikle cinayet tarihine yakın tarihlere alarak olaydan 3 gün önce 15/04/2007 tarihinde Pegasus hava yollarına ait uçakla İstanbul iline gittiği, cinayet gününden bir gün önce Murat Göktürk, maktul Uğur Yüksel ve Zirve Yayınevi ile telefonla görüşmeler yaptığı ve mesajlaşmalarda bulunduğu, cinayetin olduğu 18/04/2007 tarihinde ise sabah saatlerinde Malatya iline döndüğü, döndükten sonra eylemin yapılacağı hususunda bilgisinin olması nedeniyle cinayeti öğrenmesine rağmen evinden akşam saatlerine kadar ayrılmadığı, böylelikle eylem tarihi öncesi İstanbul ilinde bulunarak eylemin azmettiricileri arasında olduğuna dair şüpheleri ortadan kaldırmayı hedeflediği, aynı zamanda da bu yolla kendisi üzerinden diğer gerçek azmettiricilere ulaşılmasını da engellediği anlaşılmıştır. > Bu arada Ruhi Abat'ın da şüpheli Emre Günaydın ile sürekli irtibat halinde olduğu, 8/31 bu kişinin babası Mustafa Günaydın ile telefonla ve yüzyüze görüşmelerinin olduğu, özellikle 03/02/2007 tarihinde Deniz Uygar (İlker Çınar), Ruhi Abat, Mustafa Günaydın, Haydar Yeşil ve Mehmet Ülger arasında gerçekleşen görüşme trafiğinin oldukça dikkat çekici olduğu, Ruhi Abat'ın, Zirve Yayınevinin hemen yakınında bulunan şüpheli Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın'ın işlettiği spor salonuna zaman zaman gittiği, bu gidişlerinde şüpheli Emre Günaydın ile görüştüğü ve şüpheli Emre Günaydın'a misyonerlik konusunda bilgiler verdiği, Ruhi Abat'ın misyonerlik konusunda çalışmalar yapması, bilgi veren kişinin şüpheli Emre Günaydın'a devlet kurumlarında misyonerlik ile ilgili bir takım konferanslar verdiğini söylemesi, ayrıca şüpheli Emre Günaydın'ın mahkeme sorgusunda kendisine misyonerlik konusunda bilgi veren bu kişinin fiziki görünümü ile ilgili verdiği tariflerin Ruhi Abat'a uyması, şüpheli Abuzer Yıldırım'ın, şüpheli Emre Günaydın'ın misyonerlik ile ilgili bilgileri ülkedeki Alevilik, Misyonerlik ve Hristiyanlık gibi bilgileri toplayarak devlete rapor yazan bir şahıstan aldığı şeklindeki beyanlarının şüpheli Emre Günaydın'ın beyanları ile paralellik arzetmesi hususları birlikte düşünüldüğünde şüpheli Emre Günaydın'a bilgi veren kişinin Ruhi Abat olduğu, Sanık Emre Günaydın'ın, cinayet öncesi MSN vasıtasıyla Ozan isimli bir şahsın yardımı ile Zirve Yayınevinden maktul Necati Aydın ile irtibata geçtiği ve Zirve Yayınevine gidip geldiği, bu kişi ile birlikte Zirve Yayınevinde bulunan diğer kişilerin güvenini kazandığı, bu mail alışverişinin yapıldığı tarih olan 13 Mart 2007 günü Emre Günaydın'ın mail göndermeden önce ve mail gönderdikten sonra İnönü Üniversitesi santrali üzerine kayıtlı numaralardan arandığı, yine İnönü Üniversitesi santraline kayıtlı bu numaralar ile daha sonra Haydar Yeşil ve Adem Gedik'in irtibatının bulunduğu, Ruhi Abat'ın İnönü Üniversitesinde görevli olduğu düşünüldüğünde Emre Günaydın'ın Ruhi Abat ile görüşerek hem bilgi alışverişinde bulunduğu hem de talimat aldığı, Ayrıca şüpheli Emre Günaydın'ın ifadesinde Kocaeli ilinde VVolfgang isimli şahısla ilgili verdiği beyanlar ile Ruhi Abat'ın Deniz Uygar (İlker Çınar)'a 2. Çalıştay toplantısının yapıldığı 12/02/2007 tarihinde Wolfgang hakkında sorular sorması hususu birlikte düşünüldüğünde, gerçek azmettiricilerin şüpheli Emre Günaydın üzerinden Wolfgang için de bir eylem planlarını olduğu ve şüpheli Emre Günaydın ile Ruhi Abat arasında irtibat bulunduğu bir kez daha anlaşılmıştır. > Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Murat Göktürk'ün, misyonerlerin etkinliklerini düzenledikleri Altın Kayısı otelindeki misyonerlikle ilgili yapılan programları ve buradaki programlara katılan şüpheli Emre Günaydın'ı kullandıkları bir haber elemanı vasıtasıyla takip ettirerek kontrol altında tutmaya çalıştıkları, bu amaçla haber elemanına bazı ödemeler yaptıkları, ayrıca şüpheli Emre Günaydın'ın bu etkinliklere katılması sağlanarak misyonerler ve Zirve Yayınevi çalışanları arasında kendisine güven duyulmasını ve bu sayede ileride gerçekleştirilmesi planlanan eylemin rahatlıkla yapılması için uygun zemin oluşturuldukları belirlenmiştir. > Mehmet Ülger ile Mehmet Çolak arasında sıkı bir ilişki bulunduğu, Mehmet Çolak'ın şüpheli Emre Günaydın ile doğrudan bir irtibatının tespit edilemediği, ancak hem Mehmet Çolak'ın 8/32 hem de şüpheli Emre Günaydın'ın, Ruhi Polat ve Suat Er isimli şahıslarla ortak irtibatlarının bulunduğu, Suat Er isimli şahsın aynı zamanda Malatya İl Jandarma Komutanlığına bağlı haber elemanı olarak faaliyet yürüttüğü, sözkonusu bu irtibatların özellikle cinayet tarihine yakın dönemlerde artış gösterdiği, bu durum Mehmet Ülger'in en güvendiği kişilerden olan Mehmet Çolak ile şüpheli Emre Günaydın arasında bu şahıslar üzerinden de dolaylı bir irtibatın bulunduğunu ve Mehmet Çolak tarafından da şüpheli Emre Günaydın'ın eylem için yönlendirildiğini göstermiştir. >Şüpheli Emre Günaydın'ın, 03/01/2007 tarihinden başlamak kaydı ile çeşitli Telekom bayilerinden cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihine kadar toplam 29 kez arandığı, bu aramaların özellikle cinayet tarihine yakın tarihlerde yoğunlaştığı, bu durumun şüpheli Emre Günaydın ve arkadaşlarını azmettiren örgütsel yapının deşifre olmamak için gizliliğe büyük ölçüde riayet ettiğini, iletişim kurmak için özellikle cinayet tarihine yakın dönemlerde umuma açık olan Telekom bayilerini kullanarak kamufle olmaya çalıştığını, cinayetten bir gün önce 17/04/2007 tarihinde aynı Telekom bayiinden 2 kez şüpheli Emre Günaydın'ı arayan kişinin, akabinde diğer şüpheli Abuzer Yıldırım'ı aramasının asli failleri aynı kişinin yönlendirdiğini, bunu yaparken de gizliliğe azami derecede riayet ettiğini gösterdiği, aramaları yapan bu kişinin ise daha önce de bahsedildiği üzere aramaların yapıldığı saatlerde telefonu söz konusu telekom bayisinin hemen yakınında sinyal veren Murat Göktürk olduğu, bu görüşmeler sonrası Murat Göktürk'ün Fırat mahallesinde bulunan eski Jandarma Alayına gittiği, burada Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil'e bilgi aktarımında bulunduğu, bu şekilde şüpheli Emre Günaydın ile olan irtibatı Murat Göktürk'ün de sağladığı anlaşılmıştır. > 11/01/2007 tarihinde Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik yapılan 1. Çalıştay toplantısı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a Mehmet Ülger ve ekibi tarafından şüpheli Emre Günaydın'ın resmi gösterilerek kilise cemaati içerisinde aktif biri olup olmadığının sorularak bilgi alındığı, şüpheli Emre Günaydın'ın Levent Ercan Gelegen'e ait evde bazen kaldığının konuşulduğu, ayrıca 17/03/2007 tarihinde gerçekleştirilen toplantıda yukarıdan gelen talimat doğrultusunda Necati Aydın, Tilman E. Geske ve Uğur Yüksel'e yapılacak eylem için şüpheli Emre Günaydın'ın hazır olduğu, kendisine gerekli talimatların verildiği, bu kişinin homojenize olmak için düzenlenen noel kutlamasına katıldığı, misyonerlerin arasına karıştığı, yapılacak eylem ile ilgili alt yapı çalışmalarının devam ettiği ve üst makamlara bu konularda gerekli brifingin verildiği hususlarının konuşulduğu belirlenmiştir. >Mehmet Ülger ve ekibi tarafından olay öncesinde PKK ile misyonerlik faaliyetlerini somut verilere dayanmaksızın ilişkilendirdikleri, Zirve Yayınevinde misyonerlik faaliyetlerinin yürütüldüğü ve misyonerlerin bölücü, yıkıcı ve silahlı örgütlerle işbirliği içinde olduğu belirtilerek bu yönde belge hazırladıkları, belgelere konu ettikleri bu bilgilerin Ruhi Abat tarafından şüpheli Emre Günaydın'a babasına ait spor salonunda bu kişiyi kin ve düşmanlığa tahrik edecek nitelikte anlatıldığı, şüpheli Emre Günaydın'ın da bu bilgileri kullanarak diğer şüpheliler Cuma Özdemir, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler ve Hamit Çeker'i misyonerlere karşı kışkırttığı, Mehmet Ülger ve ekibinin cinayet sonrası kaydettikleri ve ihbar mektubu ekinde gönderilen Ses kayıtlarında geçen 8/33 misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduğuna ilişkin konuşmaların şüpheli Emre Günaydın'ın savunmalarında belirttiği hususlarla da birebir örtüşmesinin de bu hususu ayrıca doğruladığı anlaşılmıştır. >Şüpheliler Cuma Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım'ın şüpheli Emre Günaydın'ın kendilerine maktulleri korkutacaklarını söylediğine ilişkin beyanları ile, Mehmet Ülger'in 17/03/2007 tarihinde ki toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'a söylediği maktullere yönelik korkutma maksatlı eylem yapılacağına ilişkin beyanlarının tamamen örtüştüğü, bu durumun Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi ayrıca cinayetin azmettiricilerinin Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu bir kez daha gösterdiği belirlenmiştir. >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek ve Abuzer Yıldırım'ın üst aramasında elde edilen flaş bellekte yer alan belgeler ile Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD içerisinde bulunan Haydar Yeşil tarafından hazırlandığı anlaşılan belgeler arasında büyük benzerlikler bulunduğu, bu belgeler arasında bulunan ve ev kilisesi ağlarından bahsedilen belgelerin aynı olduğu, bu durumun söz konusu bu üç belgenenin aynı odak tarafından hazırlandığını, bu odağın da Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu gösterdiği, aynı zamanda bu kişiler tarafından belgelerin bir örneğinin Hüseyin Yelki tarafından Zirve Yayınevine bırakılarak burada da bulunmasının sağlandığı, şüpheli Abuzer Yıldırım'ın işlenen cinayetlerden sonra yayınevinin içinde misyonerlerin zararlı faaliyetlerine ilişkin belgeler aradığı, bu kişinin üstünde çıkan flaş belleği de bu şekilde bulduğu, Ayrıca Zirve Yayınevi Cinayeti asli faillerinin Malatya ilinde bulunan Kilise Ev sayısı hakkındaki beyanları ile Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın beyanlarında, Mehmet Ülger ve ekibi ile birlikte hazırladıkları belgelerde, Malatya ilindeki Kilise Ev sayılarıyla ilgili verdikleri rakamların tamamen örtüştüğü, bu durumun da Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın bu konudaki beyanlarını doğruladığı gibi cinayetin azmettiricilerinin Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu tekrar ispatlamıştır. > Görüldüğü gibi Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Zirve Yayınevi Cinayetine yönelik çalışmaların çok önceden başlatıldığı, öncelikle cinayet için gerekli ortamın hazırlandığı, özellikle şüpheli Emre Günaydın'ın yapılması planlanan eyleme yönelik olarak düşünce alt yapısının hazır hale getirildiği, bu sayede Emre Günaydın'ın eylemi gerçekleştirecek kararlılığa ulaştırıldığı, şüpheli Emre Günaydın'ın da diğer asli failleri kışkırtması sonucu asli faillerinin ilk iddianamede anlatıldığı gibi olaydan bir gün önce planlanan eylem için gerekli malzemeleri hazırladıkları, Clio marka bir araç kiraladıkları, Zirve Yayınevinin bulunduğu yerde keşif icra ettikleri, bu sırada telefonlardan bazılarının Zirve Yayınevinin bulunduğu yerden sinyal verdiği belirlenmiştir. > Şüpheli Emre Günaydın'ın, 17/04/2007 günü Turna Işıklı'yla telefonda karşılıklı olarak çok sayıda mesajlaşarak görüşmeler yaptığı, özellikle saat:23.12'de ki görüşmesinin 414 saniyelik uzun bir görüşme olduğu, bu sırada telefonunun TT Baş Müdürlüğünden sinyal verdiği, aynı zamanda Ali Özdemir adına kayıtlı telefonu kullanan Yıldız Özdemir isimli kişi ile de çok sayıda mesajlaşmalarının bulunduğu, 8/34 Şüpheli Emre Günaydın, 17/04/2007 gününü 18/04/2007 gününe bağlayan geceyarısı saat:00.02'de Yıldız Özdemir'e mesaj atıp saat:00.06'da bu kişiden mesaj aldıktan sonra uyuduğu, cinayet günü sabah erkenden saat:06.26'da şüpheli Salih Gürler'i arayarak görüştüğü, bu aramadan yaklaşık 2 dakika sonra saat:06.34'te Turna Işıklı'ya mesaj attığı, şüpheli Salih Gürler'i aramasından yaklaşık 10 dakika sonra saat:06.36'da şüpheli Salih Gürler'i tekrar aradığı, bu aramadan yaklaşık 4 dakika sonra saat:06.40'ta Yıldız Özdemir'e mesaj attığı, bu masajı attıktan yaklaşık 12 dakika sonra saat:06.52'de şüpheli Salih Gürler'i bir kez daha aradığı, bu aramadan sonra da saat:06.54'te şüpheli Abuzer Yıldırım'a mesaj atarak diğer asli faillerle planlanan eylem için koordinasyonu sağladığı, saat:07.00'de Yıldız Özdemir'den mesaj aldığı, şüpheli Emre Günaydın'ın bu süreçteki tüm görüşme ve mesajlaşmaları sırasında telefonunun TT Baş Müdürlüğünden sinyal verdiği, Bu arada Kışla caddesi No:53 Göçmez İş Merkezi civarında bulunan İhlas yurdunda kalan şüpheli Salih Gürler, şüpheli Emre Günaydın'ın kendisini saat:06.26'da telefonla arayarak uyandırmasından sonra kendisi gibi İhlas Yurdunda kalmakta olan diğer şüpheliler Hamit Çeker ve Cuma Özdemir'i de uyandırıp gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra, bir gün önce kiraladıkları Clio marka araç ile şüpheli Emre Günaydın'ı TT Baş Müdürlüğü civarında kaldığı yerden almak için yola çıktıkları, saat:07.00 sıralarında şüpheli Emre Günaydın'ı buradan aldıkları, Daha sonra dört şüphelinin birlikte araç ile Turgut Temelli caddesini takip ederek o sırada TT Melekbaba Santral binası civarında bulunan şüpheli Abuzer Yıldırım'ı almaya gittikleri, bu arada şüpheli Emre Günaydın araçtayken saat:07.01'den saat:07.04.14'de kadar Yıldız Özdemir'e 2 kez daha mesaj atıp, 1 kez de bu kişiden mesaj aldıktan sonra şüpheli Abuzer Yıldırım'a saat:07.04.50'de bir kez daha mesaj attığı, bu mesajdan hemen sonra şüpheli Abuzer Yıldırım ile buluştukları, şüpheli Abuzer Yıldırım'ı da araca aldıktan sonra yine Turgut Temelli caddesini takip ederek eylemi gerçekleştirecekleri Zirve Yayıncılığa doğru dönüşe geçtikleri, bu arada şüpheli Emre Günaydın'ın saat:07.07 den saat:07.20'ye kadar Yıldız Özdemir'den 3 kez mesaj aldığı, 2 kez de bu kişiye mesaj attığı, Beş şüphelinin Zirve Yayıncılığın yakınında bulunan bir çay ocağında saat:07.15 sıralarından saat:08.45'e kadar sabah kahvaltılarını yaptıkları, kahvaltı yerinde bulundukları sırada şüpheli Emre Günaydın son olarak saat:08.44'te Bülent Çoşkun'dan mesaj aldıktan sonra birlikte Zirve Yayıncılığın bulunduğu binaya gittikleri, Zirve Yayıncılığın kapısını çalarak kontrol ettikleri, ancak kimsenin açmaması üzerine şüpheli Emre Günaydın ve diğer şüpheliler beyanlarında belirttikleri gibi şüpheli Emre Günaydın'ın babasına ait spor salonuna gittikleri, spor salonunun bulunduğu yerin Zirve Yayıncılığa yakın yerde olması nedeniyle şüpheli Emre Günaydın'ın telefonunun saat:09.17'den saat:l 1.20'ye kadar Zirve Yayıncılığın da sinyal aldığı İnönü Caddesi Sarıçıoğlu apt. 137/B'deki bazdan sinyal verdiği, Bu arada şüpheli Emre Günaydın'ın; saat:09.17'de Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, saat:09.18 ve saat:09.23'te Mehmet Gökçe'den iki kez mesaj aldığı, saat:09.42'de Turna Işıklı'dan 8/35 mesaj aldığı, daha sonra saat:09.49.17'de Mehmet Gökçe'den tekrar mesaj aldığı, saat:09.49.58'de de Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, saat:09.52'de Yıldız Özdemir'den 2 kez mesaj aldığı, bu karşılıklı mesajlaşmaların olduğu saatlerde şüpheli Emre Günaydın ve arkadaşlarının spor salonunda bulundukları, Şüphelilerin spor salonunda yaklaşık 1 saat 15 dakika kadar kaldıkları, bazı notlar hazırladıkları, daha sonra saat: 10.30 sıralarında tekrar Zirve Yayıncılığın bulunduğu yere gittikleri, plan gereği önce şüpheliler Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım'ın Zirve Yayıncılığa çıktıkları, kapıyı şüpheli Emre Günaydın'ın çaldığı ve kapının maktul Uğur Yüksel tarafından açıldığı, Zirve yayıncılıkta o sırada maktul Uğur Yüksel ile birlikte diğer maktuller Necati Aydın ve Tilman E. Geske'nin de bulunduğu, Şüpheliler Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırım'ın içeri girerek bir süre maktullerle sohbet ettikleri, bu arada saat: 10.44'te Zirve Yayıncılıktan birisinin azmettirici olarak yargılanan ve sabah uçağı ile İstanbul ilinden Malatya iline dönen Hüseyin Yelki'yi arayarak 85 saniye süren bir görüşme yaptığı, bu sırada Hüseyin Yelki'nin İstasyon cad. Öğretmenevi civarında bulunduğu, Şüpheliler Emre Günaydın ve Abuzer Yıldırm'ın Zirve Yayıncılığa girmesinden yaklaşık 20 dakika, Zirve Yayıncılıktan Hüseyin Yelki'yi birisinin telefonla aramasından yaklaşık 6 dakika sonra, şüpheli Emre Günaydın lavaboya giderek yine plan gereği önce saat:10.50.05'de, daha sonra da saat:11.01.38'de dışarıda diğer şüpheliler ile bekleyen şüpheli Salih Gürler'e 2 kez mesaj attığı, bu mesajlarda yukarısının müsait olduğunu, 3 kişinin bulunduğunu belirterek diğerlerini de alıp yukarıya gelmesini istediği, Bu mesajlardan sonra şüpheli Salih Gürler, diğer şüpheliler Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'i de yanına alarak birlikte Zirve Yayıncılığa çıkıp kapıyı çaldıkları, kapıyı yine maktul Uğur Yüksel'in açtığı, bu sırada şüpheli Emre Günaydın da kapıya gelerek bunlar bizim arkadaşlarımız şeklinde söyleyip diğer şüphelileri içeriye aldırdırdığı, daha sonra gelen arkadaşlarını maktullerle tanıştırdığı, şüphelilerin tamamının maktuller ile yaklaşık 1 saat sohbet ettikleri, bu arada şüpheli Emre Günaydın'ın Zirve Yayıncılığın içerisinde bulunduğu sırada saat: 11.03'te Mehmet Gökçe'den mesaj aldığı, saat:l 1.19'da Mehmet Gökçe'ye mesaj attığı, saat:11.20'de de Mehmet Gökçe'den tekrar mesaj aldığı, Şüpheli Emre Günaydın ve diğer şüphelilerin saat:12.00'den itibaren ayrıntısı ilk iddianamede anlatılan cinayet eylemini gerçekleştirmeye başladıkları, önce Necati Aydın ve Tilman E. Geske'nin öldürüldüğü, bu arada Uğur Yüksel henüz öldürülmeden önce saat: 12.15 sıralarında tanıklar Gökhan Talaş ve eşi Özge Talas'ın Zirve Yayıncılığa geldikleri, kapıyı çalmalarına rağmen kapının açılmadığı, bu kez yanlarında bulunan yedek anahtar ile kapıyı açmaya çalıştıkları, ancak kapının arkasında başka bir anahtarın takılı olması nedeniyle kapıyı açamadıkları, bunun üzerine maktullerin telefonlarını aradıkları, ancak aranan telefonları açanın olmadığı, ikinci kez maktul Uğur Yüksel'i aradığında ise maktul Uğur Yüksel'in telefonu açtığı, ancak şüpheli Emre Günaydın'ın tehdit ve yönlendirmesi ile maktul Uğur Yüksel'in sadece 8/36 "ALTIN KA YISI OTELİNDE TOPLANTIDA YIZ, ORA YA GELİN" şeklinde konuşabildiği, Ancak maktul Uğur Yüksel'in sesinin çok kötü gelmesinden şüphelenen tanık Gökhan Talaş, binadan aşağıya indikten sonra önce Angus Villiam Reid'i arayarak durumu bildirdiği, bu kişinin hemen polisi aramasını söylemesi üzerine bu kez polisi aradığı, Gökhan Talas'ın bu görüşmeleri yaptığı sırada kullandığı bu telefonun, Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından yasadışı olarak dinlendiği ve teknik takip altında olduğu, bu arada Zirve Yayıncılığın içerisinde maktul Uğur Yüksel'in de başta şüpheli Emre Günaydın olmak üzere diğer şüpheliler tarafından etkisiz hale getirildiği, Gökhan Talaş tarafından yapılan ihbardan kısa bir süre sonra saat: 13.00 sıralarında polisin olay yerine geldiği, gelen polislerin Gökhan Talaş ile birlikte yukarıya çıktıkları, Gökhan Talas'ın yanında bulunan yedek anahtar ile tekrar kapıyı açmaya çalıştığı, bu sırada önce şüpheli Abuzer Yıldırım'ın balkondan bir alt katın balkonuna inerek buraya saklandığı, şüpheli Emre Günaydın'ın ise inmek isterken aşağıya düştüğü, içeriden inilti seslerinin gelmesi ve bu sırada aşağıdan birilerinin bağırarak balkondan birisinin atladığını söylemesi üzerine, polis memurlarından ikisinin hızlıca aşağıya indikleri, yerde yatan kişinin daha sonra şüpheli Emre Günaydın olduğunun anlaşıldığı, Zirve Yayıncılıkta kalan diğer şüphelilerin ise kapıyı açarak gelen güvenlik güçlerine teslim olduğu, şüpheli Abuzer Yıldırım'ın da saklandığı bir alt katın balkonunda yakalandığı, maktuller Necati Aydın ve Tilman E. Geske'nin olay yerinde, maktul Uğur Yüksel'in de kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, Gökhan Talas'ın, Angus Villiam Reid'i arayarak durumu bildirmesinden hemen sonra saat:12.21'de Angus Villiam Reid'in, Hüseyin Yelki'yi aradığı, bu sırada ise Hüseyin Yelki'nin İlyas mahallesi Sanayi caddesinde bulunan evinde olduğu, akşam saat:16.59'a kadar da evinde kalmaya devam ettiği, cinayet sonrası saat:15.27'de Ruhi Polat tarafından Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın'ın aranarak görüşme yapıldığı, bu sırada Mustafa Günaydın'ın Turgut Özal Araştırma Hastanesinde, Ruhi Polat'ın ise Zafer Mahallesi Mehmet Buyruk Cad. Turgut Özal Camii civarında bulunduğu, olay sabahı saat:09.17'den saat: 11.20 arasında şüpheli Emre Günaydın ile birçok kez karşılıklı mesajlaşan Mehmet Gökçe'nin de bu sırada Özalper 10. Sokak civarında olduğu belirlenmiştir. >Cinayet sonrası yaralı olarak Turgut Özal Tıp Fakültesi Araştırma hastanesine kaldırılan şüpheli Emre Günaydın'ın, hastanede kaldığı süre zarfında Mehmet Ülger ve ekibi tarafından kontrol altında tutulduğu, hastane kamera kayıtlarının silindiği, Mehmet Ülger'in cezaevine giderek tutuklunun üzerinde çıkan sim kartın alındığı, daha sonra yeni bir sim kart çıkartılarak cezaevi idaresine teslim edildiğine dair açık kaynaklarda birçok bilginin bulunduğu, Mehmet Ülger'in bu hususu Deniz Uygar (İlker Çınar)'a da bir görüşme sırasında özellikle belirttiği, ayrıca hastanenin Jandarmanın sorumluluk alanında bulunması nedeniyle şüpheli Emre Günaydın'dan sorumlu olan Jandarma görevlisi Hüseyin Aslanpençesi'ne şüpheli Emre 8/37 Günaydın'ın cinayet hakkında söylediği sözlerden dolayı Mehmet Ülger ve ekibi tarafından bu kişinin telefonunun alakası olmayan suçlar gösterilerek alınan kararlar doğrultusunda uzun süre dinlendiği anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheliler Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'in; Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının yöneticisi olan Mehmet Ülger koordinesinde ki ekip tarafından oluşturulan ortamdan faydalanılarak, bu ekibin azmettirmesiyle 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemi, Ergenekon Terör Örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, örgütsel gizlilik içerisinde, özellikle de Emre Günaydın kullanılmak suretiyle, diğer şüpheliler Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker'de azmettirilerek eylemin hayata geçirilmesinde asli fail olarak önemli bir görevi üstlendikleri, Asli faillerin işlediği bu cinayetler, eylem sonrası Mehmet Ülger ve ekibi tarafından kullanılarak, toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak için işlendiği, böylelikle mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettikleri, şüpheliler gerçekleştirmiş oldukları bu eylemle, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye sebebiyet verdikleri, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, Şüphelilerden bazılarının gerçek azmettiriciler hakkında herhangi bir bilgilerinin bulunmadığı, bunun hücre tipi yapılanmaya haiz örgütlerde ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden, hatta kendilerini azmettiren ve yönlendiren şahıslardan bile haberlerinin olmadığı prensibi gözönüne alındığında gayet normal olduğu, ancak buna rağmen bu şüphelilerin 8/38 vermiş oldukları savunmalarında yukarıda da anlatıldığı üzere kendilerini azmettirenlerin kimler olduğunu dolaylı olarak işaret ettikleri, gerçek azmettiriciler hakkında bilgi sahibi olan Emre Günaydın'ın ise yine dolaylı olarak azmettiricileri işaret etmesine rağmen inkar etme yoluna gitmiş ise de bu hususun doğru olmadığı yukarıda ispatlanmış olup; Sonuç olarak; Şüpheliler Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker tüm bu faaliyetleriyle ayrıca; "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme" suçunu işlemişlerdir. 19.14-ŞÜPHELİ VAROL BÜLENT ARAL: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Varol Bülent Aral'ın; > Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması üyesi olduğu, bu hücre yapılanması içerisinde bizzat Mehmet Ülger'in talimatlarıyla hareket ettiği, bu talimatlar doğrultusunda bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı belirlenmiştir. > İhbar mektuplarında da belirtildiği üzere Malatya Zirve Yayınevi Cinayetini Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat ve Mehmet Çolak'ın beraber planladığı, cinayet için gerekli ortam hazırlandıktan sonra Emre Günaydın ve arkadaşlarının şüpheli Varol Bülent Aral aracılığıyla kışkırtılıp bu cinayetlerin işlettirildiği, cinayetin azmettiricisinin şüpheli Varol Bülent Aral'ın içinde bulunduğu TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması olduğu, bu ihbar mektubu ekinde gönderilen Ses kayıtlarında da işlenen bu cinayete kılıf bulunmaya çalışıldığı anlaşılmıştır. > Şüpheli Varol Bülent Aral'ın Zirve Yayınevi Cinayeti sanığı Emre Günaydın'ın yine Malatya İl Jandarma Komutanlığına bağlı haber elemanı olan ve Zirve Yayınevi ile aynı büroyu kullanan Kayra yayıncılıkta çalışan Levent Ercan Gelegen'in Malatya dindeyken kaldığı bekar evine götürdüğü belirlenmiştir. > 11-12/02/2007 tarihleri arasında Malatya ilinde yapılan 2. Çalıştay toplantısı sırasında 8/39 Murat Göktürk'ün toplantı salonuna gelerek Mehmet Ülger'e şüpheli Varol Bülent Aral'ın geldiğini bildirmesi üzerine, Mehmet Ülger'in toplantı salonunun dışına çıkarak ayrı bir yerde şüpheli ile yaklaşık 45 dakikalık özel bir görüşme yaptığı, bu hususu Murat Göktürk'ün de ayrıca doğruladığı, Şüpheli Varol Bülent Aral'ın, Mehmet Ülger ile yaptığı bu görüşmeden bir kaç gün sonra 13/02/2007 gününü 14/02/2007 gününe bağlayan gece yarısı saat:01.30 sıralarında Adıyaman ilinde güvenlik güçlerince şüphe üzerine durdurulduğu, yapılan üst aramasında bir adet ruhsatsız kaleşnikof tüfek ve bu tüfeğe ait mermiler ile birlikte yakalanarak gözaltına alındığı, daha sonra da 15/02/2007 tarihinde tutuklanarak Adıyaman Ceza İnfaz Kurumuna konulduğu, Şüpheli Varol Bülent Aral bu olayla ilgili yaptığı savunmasında, 13/02/2007 günü saat: 19.00-19.30 sıralarında Göle Batmaz caddesi üzerinde 10 yaşlarında bir erkek çocuğunun elinde silah gördüğünü, çocuğa durmasını söylemesi üzerine çocuğun kaçarken silahı düşürdüğünü, kendisininde bu silahı alarak kontrol ettiğinde silahın kaleşnikof silah olduğunu gördüğünü, bu silahı ne yapması gerektiğini düşünerek şehir merkezinde dolaştığı sırada güvenlik güçlerince yakalandığını belirttiği, Cumhuriyet Başsavcılığımıza ifade veren tanık Adıyaman beyanında, Mehmet Ülger'in Fatih Hilmioğlu'na yönelik gerçekleştirilmesi planlanan suikast eylemi ile ilgili temin edilecek olan kaleşnikof silahı Mehmet Çolak veya kendisinin Adıyaman ilinden getirebileceğini belirttiği, Şüpheli Varol Bülent Aral'ın 2. Çalıştay toplantısına gelerek Mehmet Ülger'le özel olarak görüşmesi, tanık Adıyaman'ın Mehmet Ülger'in Adıyaman ilinden kaleşnikof silah temin edebileceğine ilişkin beyanı ve şüphelinin 2. Çalıştay toplantısının hemen akabinde 13/02/2007 gününü 14/02/2007 gününe bağlayan gece yarısı saat:01.30 sıralarında Adıyaman ilinde güvenlik güçlerince kaleşnikof silah ile birlikte yakalanması hususları birlikte değerlendirildiğinde; Zirve Yayınevi cinayetinden dolayı azmettirici olarak yargılaması devam eden şüpheli Varol Bülent Aral'ın, 12/02/2007 tarihinde 2. Çalıştay toplantısı esnasında Mehmet Ülger ile ayrı bir yerde özel olarak yaptığı görüşme sırasında bu kişiden aldığı talimat doğrultusunda Adıyaman iline giderek Mehmet Ülger'in silahı temin ettiği yerden kaleşnikof marka silahı teslim aldığı, daha sonra yine aynı talimat doğrultusunda kendisini bilerek güvenlik güçlerine yakalatmak için 13/02/2007 gününü 14/02/2007 gününe bağlayan gece yarısı saat:01.30'da bir kimsenin kaleşnikof marka silahla dolaşmaması gereken muhit ve saatlerde dolaşarak üzerine şüphe çekmek suretiyle güvenlik güçlerine kendisini özellikle yakalatarak cezaevine girdiği, bundaki amacın ise Zirve Yayınevi cinayeti sanığı Emre Günaydın ile irtibatı olan şüphelinin, Emre Günaydın'ı Zirve Yayınevi cinayeti hususunda ikna ve motive ettikten sonra kendisinin cinayetle olan irtibatını perdelemek, gizlemek ve ilerde cinayetle ilgisine ilişkin iddiaları çürütmek amacıyla Mehmet Ülger'in talimatı doğrultusunda bilinçli bir şekilde cezaevine girmesinin sağlanması olduğu, Şüphelinin, yakalatmış olduğu kaleşnikof silahla ilgili olarak savunmasında belirttiği 10 yaşındaki bir çocuktan saat:19.00-19.30 sıralarında silahı alması ile yakalanması arasında 6-6,5 8/40 saatlik bir süre farkının bulunması, bu hususun hayatın olağan akışına ters düşmesi, bu süre zarfında rahatlıkla kaleşnikof silahı güvenlik güçlerine teslim edebilmesi, Varol Bülent Aral'ın söz konusu silah nedeniyle Adıyaman 2 Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılaması neticesi mahkemece bu savunmaya itibar edilmeyerek mahkumiyeti cihetine gidilmesi, verilen bu kararın sanık tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmesi hususları dikkate alındığında yapmış olduğu savunmasının inandırıcı olmadığı, bilinçli olarak kendisini güvenlik güçlerine yakalatarak cezaevine girdiği hususunu desteklediği, Bu hususu destekleyen başka bir delilin de 17/03/2(X)7 tarihinde yapılan toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorması üzerine Ruhi Abat'ın, "EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZIR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPİLACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KA YISI OTEL 'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" şeklinde söylediği sözler olduğu, bu durumun Ruhi Abat ile şüpheli Varol Bülent Aral'ın birlikte Zirve Yayınevi cinayeti için Emre Günaydın'ı ikna ve motive ettiklerini, şüphelinin cezaevine girmesinden sonra da Emre Günaydın ile olan irtibatı Ruhi Abat'ın devam ettirdiğini gösterdiği, ayrıca Ruhi Abat'ın 03/02/2007 günü Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın ile telefonla ve yüzyüze görüşmesinin de bu hususu doğruladığı, Ayrıca şüpheli Varol Bülent Aral, cezaevine girmeden önce Emre Günaydın'ı Hüseyin Yelki ile de tanıştırdığı, Hüseyin Yelki'nin, Emre Günaydın'a misyonerlerin ülkeyi yıkmak istediklerini belirterek şüpheli Varol Bülent Aral'ın misyonerlerle mücadelesinin olduğunu söylediği, Emre Günaydın'ın Hüseyin Yelki'ye olaydan kısa bir süre önce Zirve Yayınevinin anahtarının kendisinde olduğunu, Zirve Yayınevindeki belgelerin rahatlıkla kendisi tarafından alınarak şüpheli Varol Bülent Aral'a verebileceğini, buna rağmen kendisinden neden böyle bir talepte bulunulduğunu sorduğu, Hüseyin Yelki'nin de kendisine amaçlarının yalnızca belgeleri almak olmadığını, asıl amaçlarının Zirve Yayınevinde bulunan kişilere bir eylem yapmak olduğunu ve geride hiçbir delilin bırakılmaması gerektiğini söylediği, Emre Günaydın'ın eylemi yapma konusunda tereddüt göstermesi üzerine Hüseyin Yelki'nin, şüpheli Varol Bülent Aral'ın Malatya ilinden ayrılırken eylemi kendisine havale ettiğini, artık vazgeçmesinin mümkün olmadığını ve bu durumu azmettiricilerin de bildiğini söylediği, Emre Günaydın'a azmettiriciler tarafından eylemin ayın 16'sından 18'ine alındığının bildirildiği, ayrıca eylem sonrası olay yerinden kaçmaları halinde Hüseyin Yelki'nin asli failleri firar ettireceği, yakalanmaları halinde ise şüpheli Varol Bülent Aral'ın bu kişilere diğer gerçek azmettiriciler aracılığıyla devlet desteği sağlayacağını belirterek olayı azmettirenlerin şüpheli Varol Bülent Aral ile Hüseyin Yelki olduğunu söylediği, Tanık Orhan Kartal'ın Adıyaman E-Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı dönemde şüpheli Varol Bülent Aral'ın kendisine, bir sohbet esnasında kendisinin Ergenekon adına 8/41 çalıştığını, Veli Küçük'e saygı duyduğunu, Devletin kendisinin arkasında olduğunu, Malatya Zirve Yayınevi katliamını kendisinin yönlendirdiğini, çocukların bir tavuğu bile öldürme cesaretlerinin olmadığını, buna benzer katliamların yapılmasının uygun olacağını, bunun için çaba harcayacağını, Türkiye'de yalnızca Türklerin yaşaması gerektiğini, diğer azınlıkların terketmesini, terketmeyenlerin ise öldürülmesi gerektiğini söylediğini, kendisinin de bu fikri onaylamaması üzerine şüphelinin, Orhan Kartal'a fikirlerin kendisinin hayatını tehlikeye düşüreceğini, Zirve Yayınevi katliamını yapan gençleri fikir ve ruh olarak yetiştirdiğini, kendisiyle bağlantı kurdurmamak için keleş yakalatıp cezaevine girdiğini ve kendisi cezaevindeyken olayın yapıldığını söylediği, ayrıca tanığın şüpheli Varol Bülent Aral'ın kültür düzeyinin yüksek olduğunu, gençleri etkileme kabiliyetinin bulunduğunu belirttiği, Tanık Burak Doğan'ın Mahkeme aşamasında ki beyanlarından, şüpheli Varol Bülent Aral'ın Zirve Yayınevine yönelik eylemi Emre Günaydın'dan önce tanık Burak Doğan'a teklif ettiği, ancak bu kişinin yapılan bu teklifi kabul etmediğinin anlaşıldığı, Emre Günaydın, tanıklar Burak Doğan ve Orhan Kartal'ın beyanları bir arada değerlendirildiğinde; Zirve Yayınevi cinayetinin Ergenekon Terör Örgütünün planlı bir eylemi olduğu, bu eylemin Varol Bülent Aral tarafından öncelikle Burak Doğan'a teklif edildiği, ancak bu kişinin teklifi kabul etmediği, bunun üzerine Varol Bülent Aral'ın bu eylem için Emre Günaydın ve arkadaşlarını fikir ve ruh olarak hazırladığı, bu hazırlığı tamamlandıktan sonra daha önce de ispatlandığı üzere olayın asıl azmettiricileri arasında yer alan Mehmet Ülger'in, şüpheli Varol Bülent Aral'a 12/02/2007 tarihinde verdiği talimat doğrultusunda, şüphelinin 13/02/2007 tarihinde Adıyaman iline giderek Mehmet Ülger'in belirttiği yerden kaleşnikof marka silahı aldığı, daha sonra kendisini bilerek ve isteyerek güvenlik güçlerine yakalatıp cezaevine girdiği, böylelikle eylem tarihinde cezaevinde bulunarak eylemin azmettiricileri arasında olduğuna dair şüpheleri ortadan kaldırmayı hedeflediği, aynı zamanda da bu yolla kendisi üzerinden diğer gerçek azmettiricilere ulaşılmasını engellediği, Yine iddianamenin ilgili bölümlerinde ispatlandığı üzere Hüseyin Yelki'nin Mehmet Ülger ve ekibi tarafından Zirve Yayınevine haber elemanı olarak yerleştirildiği, Hüseyin Yelki ile olan irtibatın Murat Göktürk üzerinden sağlandığı, şüpheli Varol Bülent Aral cezaevine girdikten sonra Emre Günaydın ile olan irtibatı Hüseyin Yelki'nin devam ettirdiği, hatta Emre Günaydın'ın eylemi gerçekleştirme yolunda dönem dönem bozulan motivasyonunun Hüseyin Yelki tarafından tekrar yerine getirildiği anlaşılmıştır. >Şüpheli Varol Bülent Aral savunmasında; —Emre Günaydın'ın kendisi tarafından azmettirilmediğini, kendisinin örgütsel bir yapı içerisinde olmadığını, örgütsel bir yapının olması için hiyarerşik bir yapının olması gerektiğini ve böyle bir yapının olmadığını beyan etmiş ise de; Emre Günaydın ifadesinde kendilerini bu eylem için şüphelinin azmettirdiğini, 8/42 şüphelinin cezaevine girmeden önce kendisini Hacı lakaplı biriyle tanıştırdığını, bu kişinin de Hüseyin Yelki olduğunu belirttiği, şüpheli ile birlikte çeşitli tarihlerde farklı cezaevlerinde birlikte kalan Ercan Gelni ve Orhan Kartal tanık olarak verdikleri ifadelerinde, şüphelinin kendilerine cinayetin asli faillerinin kendisi tarafından azmettirildiğini, ayrıca kendisinin Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olarak İstanbul ilinde yargılamaları devam eden kişilere bağlı olarak faaliyet yürüttüğünü söylediğini belirttikleri, Aynı zamanda Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın 2. Çalıştay toplantısı sırasında Varol Bülent Aral'ın toplantının yapıldığı yere gelerek Mehmet Ülger ile özel bir görüşme yaptığını belirttiği, bu hususu Murat Göktürk'ün de doğraladığı, Mehmet Ülger ve ekibi arasındaki örgütsel hiyarşi ve yapının önceki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanarak ispatlanması dikkate alındığında Emre Günaydın'ın kendisi tarafından azmettirildiği, kendisinin örgütsel hiyarerşik bir yapı içerisinde bulunduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Varol Bülent Aral'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —Emre Günaydın de Paşaköşkü Mahallesinde herhangi bir eve gitmediğini, kendisinin bu kişi ile misyonerlerin PKK ile irtibatlı olduğuna dair konuşmalar yapmadığını beyan etmiş ise de; Emre Günaydın'ın bu konudaki ifadesi, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın katıldığı 11/01/2007 tarihli 1. Çalıştay toplantısı sırasında Mehmet Ülger ve ekibinin bu konuda söyledikleri sözler, dosyada tanık olarak dinlenen diğer kişilerin şüpheli ile asli failler arasındaki ilişkiler hakkındaki beyanları, daha önce ispatlandığı üzere şüphelinin Emre Günaydın'ı cinayet için piskolojik olarak hazırlaması hususları dikkate alındığında Emre Günaydın şüpheli tarafından bir bekar evine götürüldüğü, Emre Günaydın'ı eylem için ikna ederken misyonerlerin PKK ile irtibatlı olduğuna dair konuşmalar yaptığı tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Varol Bülent Aral'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, —2006 yılında gittiği Adıyaman ilinden cinayetin işlendiği zamana kadar Malatya iline hiç gelmediğini, zaten cinayet tarihinde de cezaevinde olduğunu, kendisinin misyonerlik konusunda bir çalışmasının olmadığını beyan etmiş ise de; Cinayet eylemi gerçekleştiren asli faillerin azmettiriciler hakkındaki beyanları, Emre Günaydın'ın şüpheli hakkındaki beyanları, 12/02/2007 tarihindeki 2. Çalıştay toplantısı sırasında şüphelinin Malatya ilinde olduğu ve Mehmet Ülger ile görüştüğü konusundaki Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın ifadesi, Murat Göktürk'ün bu konuya ilişkin ifadeleri doğrulaması, ayrıca iddianamenin önceki bölümlerinde ispatlandığı üzere şüphelinin cinayetteki rolünün ortaya çıkmaması için kendisini bilerek ve isteyerek güvenlik güçlerine yakalalatarak cezaevine girmesi hususları bir arada düşünüldüğünde, şüphelinin 2007 yılında da Malatya ilinde bulunduğu, cinayet tarihinde kasıtlı olarak cezaevine girdiği, misyonerlik konusunda bir çalışma içerisinde olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Varol Bülent Aral'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı, 8/43 —Kendisinin bir istihbarat birimi ile birlikte faaliyette bulunmadığını ve bağlantısının olmadığını beyan etmiş ise de; Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın şüphelinin Malatya İl Jandarma Komutanlığı ile olan ilişkileri hakkındaki beyanları, asli faillerin şüpheli hakkındaki beyanları ve Malatya İl Jandarma Komutanlığının istihbarat ödeneğinden misyonerlik faaliyetleri için harcadıkları paralar ile şüphelinin Mehmet Ülger'in talimatı ile kendini Adıyaman ilinde kaleşnikof silahla bilerek yakalattığı hususları birlikte düşünüldüğünde, şüphelinin Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü ile irtibat içerisinde olduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlerden şüpheli Varol Bülent Aral'ın bu konularda yaptığı savunmasının doğru olmadığı anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Varol Bülent Aral'ın; Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması üyesi olarak bizzat Mehmet Ülger'in talimatlarıyla hareket edip, aldığı talimatlar doğrultusunda bu hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, eylemin alt yapısını ve hazırlığı kapsamında, misyonerlik konusunda yapılan çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, örgütsel gizlilik içerisinde asli faillerden Emre Günaydın'ı kullanmak suretiyle azmettirip eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, Şüphelinin azmettirmesi suretiyle gerçekleştirilen bu cinayetler sonrası Mehmet Ülger ve ekibinin bu cinayetleri toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak amacıyla işlediği, böylelikle mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettikleri, şüpheli Varol Bülent Aral azmettirerek hayata geçirdiği bu eylemle, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye sebebiyet verdiği, 8/44 Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler, tanık Adıyaman'ın beyanları ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, ancak buna rağmen şüpheli Varol Bülent Aral'ın ise savunma ve beyanlarında sürekli olarak inkar yoluna giderek kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket ettiği, bu nedenle bu savunmalarının inandırıcı olmadığı hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Varol Bülent Aral tüm bu faaliyetleriyle ayrıca; "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme" suçunu işlemiştir. 19.15-ŞÜPHELİ HÜSEYİN YELKİ: İddianamenin yukarıdaki ilk 18 (onsekiz) bölümünde ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere soruşturma kapsamında elde edilen deliller ile şüphelinin genelde inkara yönelik çelişkili savunmaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Şüpheli Hüseyin Yelki'nin; > Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanmasının üyesi olduğu, Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı belirlenmiştir. > Martin Delange'nin Kayra Kitapevini Malatya iline taşıdığı, Levent Ercan Gelegen'in de Martin Delange ile birlikte Malatya iline geldiği, Levent Ercan Geleğen Malatya iline geldikten sonra Abdullah Atılğan'ın Levent Ercan Gelegen'in Malatya Jandarma İstihbarat birimi ile irtibat kurmasını ve buraya bilgi toplamasını sağladığı, Levent Ercan Gelegen'in burada Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünün haber elemanı olan şüpheli Hüseyin Yelki ile birlikte çalışmalar yaptığı, Hüseyin Yelki'nin Kayra Kitapevinin Malatya ilinde açılmasında Martin Delange'ye yardımcı olduğu, 8/45 Kayra Kitapevinin daha sonra Zirve Yayıncılık ismini aldığı, zaten her iki yayınevinin aynı ofisi kullandıkları, şüpheli Hüseyin Yelki ve Levent Ercan Geleğen tarafından elde edilen bilgi ve belgelerin Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne ulaştırıldığı, şüpheli Hüseyin Yelki'nin Malatya İl Jandarma İstihbaratına bilgi aktarmasından dolayı özellikle Haydar Yeşil ve Murat Göktürk ile irtibat halinde olduğu, bu hususu Murat Göktürk'ün şüpheli ile olan telefon irtibatının da ayrıca doğruladığı, Şüpheli Hüseyin Yelki'nin örgüt talimatları doğrultusunda Malatya Zirve Yayınevine girerek homojenize olduktan sonra yaptığı bilgi akışı sayesinde İl Güvenlik Kurulu Toplantı Tutanaklarının Jandarma ile ilgili kısmına "Misyonerlik Faaliyetleri" adı altında bir başlığın açıldığı İl Jandarma Komutanlığı adına toplantılara katılan Mehmet Ülger'in katıldığı bu toplantılarda Misyonerlik Faaliyetlerinin zararlarını sürekli gündemde tutmaya çalıştığı, yine şüpheli aracılığıyla elde ettikleri bilgileri bu toplantılarda kullandığı, İl Emniyet Komisyonu Toplantılarına sunulan Raporların ilgili kısımlarına bakıldığında; Zirve Yayınevi cinayeti öncesi Malatya ilinde bulunan misyonerlerin isimleri ve adreslerinin tam ve eksiksiz olarak bilindiği, bu şahısların Malatya ve diğer illerde uğradıkları mekanlarla, katıldıkları toplantılar, ayinler, geziler ile diğer faaliyetlerin tamamının takip edildiği, hatta misyonerlerin yapacakları faaliyetlerin önceden bilindiği, gizli toplantılarda alınan kararların bile toplantıda bulunulmuş gibi raporlara yansıtıldığı, bu durumdan da Zirve Yayınevinde çalışan şüpheli Hüseyin Yelki'nin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın da ifadesinde belirttiği üzere Mehmet Ülger ve ekibi tarafından haber elemanı olarak Zirve Yayınevine bu yayınevinin faaliyetlerini takip etmek amacıyla yerleştirildiği, bazı raporlarda bu kişinin isminin zikredilmesi ise bu kişinin deşifre olmasını engellemek amacıyla, maksatlı olarak yapılan bir perdeleme faaliyeti olduğu anlaşılmıştır. > Malatya Zirve Yayınevine yerleştirdikleri haber elemanı şüpheli Hüseyin Yelki aracılığıyla elde ettikleri bilgiler ile maktullerin resimleri Mehmet Ülger tarafından Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığında verilen bilgilendirme yada brifingde kullanıldığı, ayrıca bu bilgiler kullanılarak yayınevi ve maktuller ile ilgili hazırladıkları ayrıntılı raporların bizzat Mehmet Ülger tarafından üstlerine sunulduğu, İhbar mektubu ekinde gönderilen CD içerisinde yer alan "BRF.12.03.2007 (YANSI)" isimli belgenin 239 adet slayttan oluştuğu, içeriğinde Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti maktulleri ile şüpheli Hüseyin Yelki'nin fotoğraflarının bulunduğu, bu belgenin teknik özelliklerine bakıldığında ise yazan kısmında "Bılsıs", son kaydeden kısmında "Administrator" kullanıcı isimlerinin, şirket kısmında ise "jandarma" ibaresinin bulunduğu, belgenin oluşturma tarihinin 14/03/2007, son kaydetme tarihinin ise 21/06/2007 olduğu belirlenmiş olup, şüpheli Hüseyin Yelki'nin isminin örgüt faaliyeti çerçevesindeki rolünün gizlenmesi için Malatya Hücre yapılanması tarafından bilerek kullanıldığı hususunun bir kez daha ispatladığı gibi Mehmet Ülger'in, şüpheli Hüseyin Yelki'yi tanıdığı ve bu kişi ile dosyadaki diğer şüpheliler üzerinden irtibat halinde olduğu anlaşılmıştır. 8/46 > Şüpheli Hüseyin Yelki'nin, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ı tanıdığı, bu tanışmanın şüphelinin vaftizi esnasında gerçekleştiği, yapılan toplantı sırasında Mehmet Ülger'in, Deniz Uygar (İlker Çınar)'a şüpheli Hüseyin Yelki'yi tanıyıp tanımadığını sorarak bu kişi tarafından şüphelinin haber elemanları olduğunu bilip bilmediğini anlamaya çalıştığı, Ayrıca HTS kayıtlarının analizinde şüpheli Hüseyin Yelki ile Murat Göktürk'ün, cinayetin işlendiği tarihten önce uzun süreden beri irtibat halinde olduğu, şüphelinin en son Zirve Yayınevi cinayetinden bir gün önce 17/04/2007 günü Murat Göktürk ile görüştüğü, şüphelinin bu görüşmeden çok kısa bir süre önce de sırasıyla Angus NVıllıam, Gökhan Talaş ve Uğur Yüksel'i arayarak görüştüğü, şüphelinin yapmış olduğu bu görüşmeler sırasında Zirve Yayınevindeki maktuller hakkında aldığı bilgileri Murat Göktürk'e aktardığı, cinayetten sonra da şüphelinin Murat Göktürk ile bir daha görüşme yapmadığı, şüphelinin cinayet sonrası görüşme yapmayarak gerçek azmettiriciler ile kendi arasındaki irtibatı gizlediği belirlenmiştir. > Şüpheli Hüseyin Yelki'nin asli faail Emre Günaydın ile cinayet öncesi kurduğu irtibatı ile cinayet sonrası yürütülecek soruşturmada azmettirici olarak rolünün ortaya çıkmasını engellemek amacıyla Emre Günaydın'ı kendi üzerinden değilde MSN vasıtasıyla tanışmasını istediği Ozan isminde bir şahsın yardımı ile Zirve Yayınevinden maktul Necati Aydın ile irtibata geçirerek Zirve Yayınevine gidip gelmesini ve kendisinin de yardımıyla Zirve Yayınevinde bulunan diğer kişilerin güvenini kazanmasını sağladığı, bu mail alışverişinin yapıldığı tarih olan 13 Mart 2007 günü Emre Günaydın'ın mail göndermeden önce ve mail gönderdikten sonra Ruhi Abat'ın çalıştığı İnönü Üniversitesi santrali üzerine kayıtlı numaralardan aranması hususu da bu kişiler arasındaki örgütsel bağlantıları ortaya koyduğu, Bu hususu destekleyen başka bir delilin de 17/03/2007 tarihinde yapılan toplantı sırasında Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın Zirve Yayınevine yönelik yapılacak olan korkutma eyleminin kimler tarafından ne şekilde gerçekleştirileceğini sorması üzerine Ruhi Abat'ın, "EMRE GÜNAYDIN'IN EYLEM İÇİN HAZIR OLDUĞUNU, EMRE GÜNAYDIN'A YAPILACAK EYLEM İLE İLGİLİ GEREKLİ TALİMATLARIN VERİLDİĞİNİ, BU EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN DE PSİKOLOJİK OLARAK HAZIRLANDIĞINI, HATTA 2006 YILININ SON HAFTALARINDA KA Y1SI OTEL'DE DÜZENLENEN NOEL KUTLAMASINA EMRE GÜNAYDIN'IN DA KATILDIĞINI VE MİSYONERLERİN ARASINA KARIŞTIĞINI, EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRECEK KAPASİTEYE GELDİĞİNİ" şeklinde söylediği sözler olduğu, bu durumdan da Emre Günaydın'ın şüpheli Hüseyin Yelki aracılığı ve yönlendirmesi ile maktullerle tanıştığı, Zirve Yayınevi çalışanlarının düzenledikleri etkinliklere katılarak homojenize olduğu anlaşılmıştır. > Şüpheli Hüseyin Yelki'nin, Emre Günaydın'a misyonerlerin ülkeyi yıkmak istediklerini belirterek Varol Bülent Aral'ın misyonerlerle mücadelesinin olduğunu söylediği, Emre Günaydın'ın şüpheli Hüseyin Yelki'ye olaydan kısa bir süre önce Zirve Yayınevinin anahtarının kendisinde olduğunu, Zirve Yayınevindeki belgelerin rahatlıkla kendisi tarafından alınarak Varol Bülent Aral'a verebileceğini, buna rağmen kendisinden neden böyle bir talepte bulunulduğunu 8/47 sorduğu, şüpheli Hüseyin Yelki'nin de kendisine amaçlarının yalnızca belgeleri almak olmadığını, asıl amaçlarının Zirve Yayınevinde bulunan kişilere bir eylem yapmak olduğunu ve geride hiçbir delilin bırakılmaması gerektiğini söylediği, Emre Günaydın'ın eylemi yapma konusunda tereddüt göstermesi üzerine şüpheli Hüseyin Yelki'nin, Varol Bülent Aral'ın Malatya ilinden ayrılırken eylemi kendisine havale ettiğini, artık vazgeçmesinin mümkün olmadığını ve bu durumu azmettiricilerin de bildiğini söylediği, ayrıca eylem sonrası olay yerinden kaçmaları halinde Hüseyin Yelki'nin asli failleri firar ettireceği, yakalanmaları halinde ise Varol Bülent Aral'ın bu kişilere diğer gerçek azmettiriciler aracılığıyla devlet desteği sağlayacağını belirterek olayı azmettirenlerin Varol Bülent Aral ile şüpheli Hüseyin Yelki olduğunu söylediği, Ayrıca iddianamenin ilgili bölümlerinde daha önce ispatlandığı üzere şüpheli Hüseyin Yelki'nin Zirve Yayınevine haber elemanı olarak yerleştirildiği, şüpheli ile olan irtibatın Murat Göktürk üzerinden sağlandığı, Varol Bülent Aral cezaevine girdikten sonra Emre Günaydın ile olan irtibatı şüphelinin devam ettirdiği, hatta Emre Günaydın'ın eylemi gerçekleştirme yolunda dönem dönem bozulan motivasyonunun yine şüpheli tarafından tekrar yerine getirildiği belirlenmiştir. > Zirve Yayınevine yönelik eylem tarihinin 16/04/2007 tarihinden 18/04/2007 tarihine alınmasından bilgi sahibi olan şüpheli Hüseyin Yelki'nin olayın azmettiricileri içerisindeki rolünün ortaya çıkmasının engellek için, olması gereken bir ameliyatın tarihini özellikle cinayet tarihine yakın tarihe alarak olaydan 3 gün önce 15/04/2007 tarihinde İstanbul iline gittiği, cinayet gününden bir gün önce Murat Göktürk, maktul Uğur Yüksel ve Zirve Yayınevi ile telefonla görüşmeler yaptığı ve mesajlaşmalarda bulunduğu, cinayetin olduğu 18/04/2007 tarihinde ise sabah saatlerinde Malatya iline döndüğü, döndükten sonra eylemin yapılacağı hususunda bilgisinin olması nedeniyle cinayetlerin işlendiğinden haberdar olmasına rağmen evinden akşam saatlerine kadar ayrılmadığı, böylelikle eylem tarihi öncesi İstanbul ilinde bulunarak eylemin azmettiricileri arasında olduğuna dair şüpheleri ortadan kaldırmayı hedeflediği, aynı zamanda da bu yolla kendisi üzerinden diğer gerçek azmettiricilere ulaşılmasını engellediği anlaşılmıştır. > Cinayetin işlenmesinden hemen önce cinayetin asli faillerinin Zirve Yayınevinde bulunduğu sırada şüpheli Hüseyin Yelki'nin buradan arandığı, olaydan sonra Angus Villiam Reid'in Hüseyin Yelki'yi arayarak Zirve Yayınevinde olanlar hakkında bilgi vermesine ve şüpheliler yakalandıktan sonra Zirve Yayıncılık, Kayra Yayıncılık ve ABD Konsolosluğundan aranmasına rağmen şüphelinin akşam saat:16.59'a kadar evinde kalmaya devam ettiği, böylelikle kendisinin cinayetlerdeki rolünü gizlemeye, perdelemeye ve şüphe çekmemeye çalıştığı, aynı zamanda da bu yolla ileride cinayetler ile olan ilgisinin ortaya çıkması halinde bu durumu savunma amaçlı olarak kullanmayı hedeflediği belirlenmiştir. >Şüpheli Hüseyin Yelki'nin cinayet sonrası devam eden süreçte Zirve yayınevi cinayetini güvenlik güçlerine ihbar eden Gökhan Talaş, maktullerden Tilman E. Geske'nin eşi Susanne Geske ve cinayet sonrası dezenformasyon faaliyetleri kapsamında Zirve Yayınevi cinayetinin dış güçler tarafından planlanarak gerçekleştirildiği hususunu temellendirmek amacıyla 8/48 ses kayıtlarında ismi geçen Muhammet Naim Akşam, hakkında suikast planı bulunan Behnan Konutgan, Abudullah Atılğan'a haber elemanlığı yapan Hakan Çevikoğlu ile irtibat halinde olduğu, >Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın teslim ettiği flaş bellek ve Abuzer Yıldırım'ın üst aramasında elde edilen flaş bellekte yer alan belgeler ile Malatya Valiliğine gönderilen ihbar mektubu ekindeki CD içerisinde bulunan Haydar Yeşil tarafından hazırlandığı anlaşılan belgeler arasında büyük benzerlikler bulunduğu, bu belgeler arasında bulunan ve ev kilisesi ağlarından bahsedilen belgelerin aynı olduğu, bu durumun söz konusu bu üç belgenenin aynı odak tarafından hazırlandığını, bu odağın da Mehmet Ülger ve ekibi olduğunu gösterdiği, aynı zamanda bu kişiler tarafından belgelerin bir örneğinin şüpheli Hüseyin Yelki tarafından Zirve Yayınevine bırakılarak burada da bulunmasının sağlandığı, Abuzer Yıldırım'ın işlenen cinayetlerden sonra yayınevinin içinde misyonerlerin zararlı faaliyetlerine ilişkin belgeler aradığı, bu kişinin üstünde çıkan flaş belleği de bu şekilde bulduğu, > Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil tarafından ilgileri olmayan suçlar nedeniyle yasadışı olarak alınan kararlar doğrultusunda dinleme yapılan kişiler arasında şüpheli Hüseyin Yelki'nin de bulunduğu, bu kişinin telefonunun cinayetten kısa bir süre önce 12/04/2007 tarihinden itibaren uzun süre dinlendiği, bundaki amacın kendilerinin haber elemanı olan ve eylemin azmettiricileri arasında yer alan şüpheli Hüseyin Yelki'yi cinayet olayı ilgili kontrol altında tutmak, bu kişilerin kendi bilgileri haricinde hareket etmeleri halinde gerekli tedbirleri almak ve gerektiğinde müdahale etmek olduğu anlaşılmıştır. >Yapılan tüm bu tespit ve değerlendirmelerden şüpheli Hüseyin Yelki'nin; Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından olan Ahmet Hurşit Tolon tarafından TSK içerisinde Ergenekon Terör Örgütünce gizli bir şekilde kurularak faaliyete geçirilen TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli yapılanmada, Ergenekon Terör Örgütü adına TUSHAD 3. Bölge Malatya ili hücre yapılanması üyesi olarak faaliyet yürüttüğü, Malatya ili hücre yapılanması tarafından Ahmet Hurşit Tolon'un talimatıyla 18/04/2007 tarihinde Malatya ilinde meydana gelen ve Necati Aydın, Uğur Yüksel, Tilman Ekkehart Geske'nin öldürülmeleriyle sonuçlanan, kamuoyunda Zirve Yayınevi Cinayeti olarak bilinen eylemin planlanması ve işlenmesinde azmettirici olarak aktif görev aldığı, Bu görev doğrultusunda Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedefleri ile, örgütün misyonerlere ve azınlıklara yönelik hazırladığı planları çerçevesinde, eylemin alt yapısını ve hazırlığı kapsamında, misyonerlik konusunda yapılan çalışmalar sonucu oluşturulan genel hava ve tehdit algısından da faydalanarak Ergenekon terör örgütünün özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırma prensibine de uygun olarak, örgütsel gizlilik içerisinde asli faillerden özellikle Emre Günaydın'ı Varol Bülent Aral'ın hazırlayarak cezaevine girmesi sonrası, bu kişi ile olan irtibatı devam ettirerek Emre Günaydın'ı azmettirerek eylemin hayata geçirilmesini sağladığı, 8/49 Şüphelinin azmettirmesi suretiyle gerçekleştirilen bu cinayetler sonrası Mehmet Ülger ve ekibinin bu cinayetleri toplumda ve Ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamak amacıyla işlediği, böylelikle mevcut yürütme organının icraatlarının bahse konu cinayetlerin işlenmesinde en büyük etken olduğu tezini ortaya koyup, eylemi olayla herhangi bir ilgisi bulunmayan kesimlere yüklemek suretiyle Ergenekon Terör Örgütünün amaç ve hedeflerine bilerek ve isteyerek hizmet ettikleri, şüpheli Hüseyin Yelki'de azmettirerek hayata geçirdiği bu eylemle, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye sebebiyet verdiği, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili olarak çeşitli zamanlarda gönderilen ihbar mektupları, bu ihbar mektuplarının eklerinde yer alan belge ve CD'lerde ki bilgiler, Deniz Uygar (İlker Çınar)'ın değişik tarihlerde verdiği beyanları ile teslim etmiş olduğu dijital malzemelerde ki bilgiler, tanık Adıyaman'ın beyanları ve aramalar sonucu elde edilen belge ve dokümanlardan elde edilen bilgiler arasında, doğru olmadığını söyleyebileceğimiz herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, neredeyse tüm beyan, bilgi ve belgenin aynı anda birkaç noktadan teyit edildiği, bu beyan ve bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile uyum içerisinde olduğu, yani anlatımların olayın oluş şekline uygun düştüğü, ancak buna rağmen şüpheli Hüseyin Yelki'nin ise yargılama sürecindeki beyanlarında inkar yoluna giderek kendisini suçlamadan kurtarmaya yönelik hareket ettiği hususları tespit edilmiş olup; Sonuç olarak; Şüpheli Hüseyin Yelki tüm bu faaliyetleriyle ayrıca, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme" suçunu işlemiştir. 20. BÖLÜM SONUÇ VE İM EM >Yukarıda ayrı ayrı 19 (ondokuz) bölüm halinde ve geniş şekilde açıklanan deliller ışığında, iddianamede ismi geçen şüphelilerden bazıları hakkında aynı eylemden dolayı Mahkemenize daha önce kamu davası açılmış olması, açılan bu davanın yargılamasının Mahkemenizin 2(X)7/125 esas sayılı dava dosyası üzerinden halen devam ediyor olması, her iki dosya arasında fiili ve hukuki irtibat bulunması nedenleriyle dosyaların birleştirilerek yargılamanın yapılması gerektiği anlaşıldığından öncelikle şüpheliler hakkında açılan bu kamu davasının 5271 Sayılı CMK'nun 10 ve devamı maddeleri gereğince Mahkemenizin 2007/125 esas sayılı dava dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE; > Şüphelilerin isnat edilen suçlardan dolayı yargılamalarının CMK 250 Madde ile Yetkili 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılarak, suçlarının sübutu halinde eylemlerine uyan; 8/50 1-Şüphcli Ahmet Hurşit Tolon'un; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/1, 3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 53/1, 58/9, 63/1 maddeleri, 2-Şüpheli Mehmet Ülger'in; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/1,3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 saydı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 204/2, 43/1, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 132/1, 137/1-a, 43/1; 6136 sayılı yasanın 13/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-b maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1, 58/9,63/1 maddeleri, 3-.Şüpheli Haydar Yeşil'in; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/1,3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 204/2, 43/1, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/2 maddesi yollaması ile aynı yasanın 132/1,137/1-a, 43/1; 5237 saydı TCK'nun 53/1,54/1,58/9, 63/1 maddeleri, 4-Şflpheli Uuhi Abat'ın; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2,3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla 8/51 aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1, 58/9,63/1 maddeleri, 5-Şupheli Murat Göktürk'ün; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1, 58/9,63/1 maddeleri, 6-Şüpheli Mehmet Çolak'ın; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 6136 sayılı yasanın 13/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-b maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1-4, 58/9,63/1 maddeleri, 7-Şüpheli Abdullah Atılğan'ın; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 3713 sayılı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 109/2, 109/3-a-b, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1 (3 kez); 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 116/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 149/1-a-c-d-g, 35/2, 3713 sayılı yasanın 4/1-a maddesi yollamasıyla aynı yasanın 5/1; 5237 sayılı TCK'nun 53/1,54/1,58/9, 63/1 maddeleri, 8/52 8-Şüphcli İlker Çınar'ın; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 221/2 ve 5,53/1,58/9, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri, 9-Şüpheli Adil Akçay'ın; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2,53/1, 54/1,58/9,63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri, 10-Şüpheli Adem Gedik'in; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2,53/1, 54/1,58/9,63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri, 11-Şüpheli Levent Ercan Gelegen'in; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 314/2, 53/1,54/1,58/9, 63/1,3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri, 12-Şüphcli Aykut Saka'ın; 3713 sayılı yasanın 1 ve 7/1 maddeleri ile 5237 sayılı TCK'nun 220/7 ve 314/3 maddeleri yollaması ile aynı yasanın 314/2,53/1, 54/1, 58/9, 63/1, 3713 sayılı yasanın 5/1 maddeleri, 13-Şüpheli Emre Günaydın'ın; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri, 14-Şüpheli Abuzer Yıldırım'ın; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri, 15-Şüpheli Salih Gürler'in; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri, 16-Süphcli Cuma Özdemir'in; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri, 17-ŞüpheIİ Hamit Çeker'in; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri, 18-Şüpheli Varol Bülent Aral'ın; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri, 19-Şüpheli Hüseyin Yelki'nin; 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 53/1, 58/9, 3713 sayılı yasanın 3/1 maddesi yollaması ile aynı yasanın 5/1 maddeleri uyarınca ayrı ayrı CEZALANDIRILMALARINA; Ancak şüphelilerden İlker Çınar'ın, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını belirterek Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar dilekçesi ile başvurup daha sonra Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili tüm bildiklerini samimi şekilde pişmanlık duyarak anlatması nedeniyle hakkında 5237 sayılı 8/53 TCK'nun 221/2 ve 5. maddelerinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin UYGULANMASINA; > Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon'un 5237 sayılı TCK'nun 314/1, 312/1, 38/1, 220/5 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, Şüpheliler Murat Göktürk ve Mehmet Çolak'ın 5237 sayılı TCK'nun 38/1 ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 5237 sayılı TCK'nun 312/1, Şüpheli Abdullah Atılğan'ın 5237 sayılı TCK'nun 39/2-c ve 312/2 maddeleri yollamasıyla aynı yasanın 82/1-a, 5237 sayılı TCK'nun 312/1, 2007/125 esas sayılı dava dosyasında yargılamaları devam eden şüpheliler Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker, Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki'nin 5237 sayılı TCK'nun 312/1, Şüpheli Adem Gedik'in 5237 sayılı TCK'nun 314/2 maddelerinde belirtilen suçlardan dolayı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve şüphelilere isnat edilen suçların 5271 sayılı CMK' nun 100/3-a maddesinde sayılı olan katalog suçlardan olması hususları dikkate alınarak 5271 sayılı CMK'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca TENSİPLE BİRLİKTE AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA; > Şüphelilerden; —Mehmet Ülger'e ait; -Adli emanetin 2011/65 sırasında kayıtlı dijital verilerin imajlarının bulunduğu harddisk, mühürlü torba içerisinde bulunan 1 adet S13TJ9AS105813 seri nolu Samsung marka bilgisayar harddiskin (İçerisinde olan bilgiler 13 disket, Hitachi RBR5KE7A 250 GB, Toshiba 6101L90585FM8H3 2GB), -Adli emanetin 2011/115 sırasında kayıtlı 1 adet silahın bırakıldığı naylon poşetin, 1 adet 56-1 27106587 numaralı 7.62x39 mm.çap ve tipinde fişek atan Çin yapısı kaleşnikof marka tüfeğin, bu tüfeğe ait 1 adet şarjörün, 7 adet fişeğin, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet SEAGATE marka 160 GB kapasiteli 5RA9K2ZP seri nolu harddiskin, 1 adet SAMSUNG E250 marka 355853/01/122119/0 IMEI numaralı cep telefonu, bu cep telefonuna takılı vaziyette 0807250166907 Türkcell sim plus sim kartın, 7100370 seri nolu Kingsmax 512 MB MİCRO SD hafıza kartının imajlarının bulunduğu SEAGATE marka 5VY10V52 seri numaralı 250 GB harddiskin, —Haydar Yeşil'e ait: 8/54 -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı SEAGATE marka 160 GB kapasiteli S/N:5MACF5LG seri numaralı harddiskin, SAMSUNG marka 500 GB kapasiteli S/N:S1WFJDQZ 600987 seri numaralı harddiskin, 1 adet KİNGSTON marka 30572-001A00LF2017559 SK4112-919A00LF seri nolu 256 MB kapasiteli hafıza kartının, 1 adet CANON marka SDC-8MBJ5BC080618 seri numaralı SD MEMORY kartının, SAMSUNG marka fotoğraf makinesi içerisinden çıkartılan 1 adet KİNGSTON marka 1080VVF8693G seri numaralı 4 GB kapasiteli hafıza kartının, iş yerindeki aramada elde edilen; 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 ve 19 numaralı disketlerin imajlarının bulunduğu SEAGATE marta S/N:6VP55WCJ seri numaralı 1 TB kapasiteli harddiskin, 32 MB 0631150 hafıza kartının imajlarının bulunduğu SEAGATE marka 1 TB kapasiteli 5VP5XTRLseri nolu harddiskin, 1 adet NOKİA X2 marka 355937/04/746970/9 IMEI numaralı cep telefonu içerisinde elde edilen bir adet imajının alınmadığı belirtilen 512 MB. MMS hafıza kartının, —Ruhi Abat'a ait; -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı SAMSUNG marka S0V3J90SB03819 seri numaralı 160 GB kapasiteli sata model harddiskin, TOSHIBA marka HDDR160E03X model X8F7FKL6SCD8 seri nolu 160 GB kapasiteli siyah renkli ve üzerinde yeşil çizgiler bulunan harici harddiskin, 4 GB kapasiteli BH10100EVVN seri nolu kırmızı/siyah renkli üzerinde SANDİSK yazılı flash belleğin, Bilgisayar kasasına (027483000082 seri nolu) takılı vaziyette SAMSUNG marka 640 GB kapasiteli HX-MU064DA/G22 seri nolu siyah renkli harici harddisk içindeki SAMSUNG PORTABLE marka E0BKJ10Z110316 seri nolu 640 GB harddiskin imajının bulunduğu SEAGATE marka 9VS4A8FB seri numaralı harddiskin, Exper marka 0043527846806 seri nolu bilgisayar kasasının içerisinde monteli vaziyette SEAGATE marka 9RAAOPER seri numaralı ST3160815A ibareli 160 GB.kapasiteli harddiskin imajının bulunduğu, SEAGATE marka SN/:5VMG1725 seri numaralı 500 GB. kapasiteli harddiskin, iş yerindeki aramada elde edilen; VVESTERN DİGİTAL marka VVD200BB-00CFCO model VVMA9L1014536 seri nolu 20 GB kapasiteli hard diskin imajlarının bulunduğu SEAGATE marka 5VMG042V seri numaralı 500 GB kapasiteli harddiskin, —Murat Göktürk'e ait; -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı Kodak marka KCGVG95007592 seri nolu fotoğraf makinesi içindeki 4 GB mavi renkli BH0922614168G nolu SANDİSK yazan hafıza kartının, 1 adet bilgisayar kasası içerisinde bulunan SAMSUNG marka S/N:S2D4J90Z805223 seri numaralı harddiskin imajlarının bulunduğu VESTERN DİJİTAL marka S/N:WCAV5M836333 seri nolu harddiskin, —Mehmet Çolak'a ait; -Adli emanetin 2010/4 sırasında kayıtlı 1 adet samsung marka çift seri numaralı cep telefonu, 2 adet sim kartı, 1 adet hafıza kartının, 8/55 -Adli emanetin2010/10 sırasında kayıtlı 1 adet bilgisayar kasasının, -Adli emanetin2011/65 sırasında kayıtlı Dijital Verilerin imajlarının bulunduğu harddisk mühürlü torba içerisinde; 1 adet Samsung marka S0MQJ9BQ301085 seri nolu harddiskin (içerisinde olan bilgiler Disketler 10, Everest Seagate 3JX1S6GM 40GB, Kingmax Flash 1GB), -Adli emanetin 2011/67 sırasında kayıtlı 1 adet şüpheliye ait malzemelerin imajının bulunduğu SEAGATE marka 9VY9FXNOseri nolu 160 GB. lik harddiskin, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet telefona takılı vaziyette 2 GB MICRO SD yazılı hafıza kartının (GF3GC9204809321 seri numaralı harddiskin), Everest marka bilgisayar kasasına takılı bulunan SAMSUNG marka 320 GB kapasiteli S1KOJ90S70037 seri nolu harddiskin imajlarının bulunduğu SEAGATE marka SN:5VMG7AKS seri nolu 500 GB harddiskin, —Abdullah Atılğan'a ait; -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet TOSHIBA marka HDD2D91 model 120 GB Y7EDT2YAT seri numaralı harddiskin, 1 adet TOSHIBA marka HDD2D91 model 120 GB kapasiteli Z7DKFMVVS seri numaralı harddiskin, SAMSUNG marka HT251JI model 250 GB kapasiteli S19CJD05437059 seri numaralı harddiskin, iş yerindeki aramada elde edilen; 1 GB.lik Micro SD hafıza kartının imajlarının bulunduğu SAMSUNG marka S246J90B133062 seri numaralı 1000 GB harddiskin, —Adil Akçay'a ait; -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet üzerinde 32 MB.ibaresi yazılı 0631150 seri numaralı hafıza kartının, 1 adet üzerinde TOSHİBA ibaresi yazılı 4 GB. lık 1029BA0890J2IMH seri numaralı flaş belleğin, 1 adet MİCRO SD ibareli 1 GB kapasiteli hafıza kartının imajlarının bulunduğu SEAGATE marka 9V54A06S seri numaralı 1500 GB.harddiskin, —Adem Gedik'e ait; -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı WESTERN DİGİTAL marka WD1600 model 160 GB kapasiteli WD1600BB-OOGUCO seri nolu WCAL98338983 seri numaraları bulunan harddiskin, 1 GB kapasiteli MİCRO SD marka hafıza kartın, iş yerinde ki aramada elde edilen 1 adet WESTERN DİGİTAL VVD200 200 GB WMA6Y5510522 seri nolu hard diskin imajlarının bulunduğu WESTERN DİGİTAL marka S/N:WCAV9A426012 seri nolu 500 GB harddiskin, —Levent Ercan Gelegen'e ait; 8/56 -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet Sony marka "6184673" ibareli gri renkli dijital fotoğraf makinesi içerisinde bulunan Sandisk marka 2 GB kapasiteli "CF0380D00035TIVVAN" ibareli mavi renkli SD kartın, 1 adet siyah renkli üzerinde "0925BA0445K2FMG" ibaresi bulunan flaş belleğin, 1 adet HP marka PAVİLİON DV6 model 00194-395-880-291 ibareli gri renkli laptop içerisinde çıkarılan HITACHI marka "S/N100815PCK404VLK1T5SJ" numaralı 500 GB hard diskin imajlarının bulunduğu SEAGATE marka 9VPARTL7 seri numaralı 1 TB harddiskin, —Aykut Saka'ya ait; -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı LENOVO marka CBG3425463 seri numaralı laptop bilgisayarın içerisindeki VVESTERN DİGİTAL marka WXE1A60X5365 seri numaralı 500 GB harddiskin imajının bulunduğu SEAGATE marka 5YDORSVVN seri numaralı 500 GB.harddiskin, KINGSTON marka 0706U58849U-SD-C512 seri nolu 512 MB. MİCRO SD hafıza kartın, EMACHİNES marka LXN280Y0249211FB291601 seri numaralı laptop içerisindeki TOSHIBA marka 49PAF3DKS seri numaralı 250 GB.kapasiteli harddiskin, AGFAPHOTO marka 0691500409016870 seri numaralı fotoğraf makinesi içerisinde KINGSTON marka 0915TV2667C seri numaralı 2 GB kapasiteli hafıza kartının, NOKİA marka 6500 model 354837024488493 IMEI numaralı cep telefonunun, AVEA marka 89902860375395731330 ICCID numaralı sim kartının, VODOFONE marka 8990029667661403664 ICCID numaralı sim kartın, Sandiks marka 08256034495738 seri numaralı 1 GB MİCRO SD hafıza kartının, SANDİKS marka 512 MB. MİCRO SD hafıza kartının imajlarının bulunduğu SEAGATE marka 6VMTEHVVZ seri numaralı 500 GB.kapasiteli hardddiskin, TOSHİBA marka 18089738R seri numaralı laptop içerisindeki TOSHIBA marka 18A0CMP8T Seri numaralı 160 GB.kapasiteli hardddiskin imajının bulunduğu SEAGATE marka 9VM4NXCH seri numaralı 500 GB kapasiteli harddiskin, 1 adet Nokia marka 6500 model 354837024488493 IMEI numaralı telefona takılı vaziyette SANDİSK marka 512 MB kapasiteli Micro SD hafıza kartının 5237 Sayılı TCK' nun 54/1, 4 maddeleri uyarınca MÜSADERESİNE, > .Şüphelilerden; —Mehmet Ülgeri ait; -Adli emanetin 2010/10 sırasında kayıtlı ağzı mühürlü torba içerisinde olduğu belirtilen 1-2-3 zarfların, -Adli emanetin 2011/113 sırasında kayıtlı şüpheliye ait tüm görüşme kayıtlarının bulunduğu (2) adet DVD'nin, Ankara ili Çankaya ilçesindeki ikametinde ve üst aramasında yapılan aramada elde edilen dokümanların, — Haydar Yeşil'e ait; 8/57 -Adli emanetin 2011/113 sırasında kayıtlı şüphelinin iş yerinde ki odasında yapılan arama görüntülerinin kaydedildiği (2) adet sony marka Mini DV. marka video kasetin, işyerinde ki odasından ele geçirilen 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 yıllarına ait İstihbarat ödeneği dokümanlarının, (3) adet ödenek kayıt defterinin, Ajandanın, El yazılı belgelerin, Not kağıtlarının, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı şüphelinin ikametinde elde edilen 70 ile numaralandırılan disketin, Haydar Yeşil ve Adil Akçay'dan elde edilen CD/DVD'lerin, 41 adet CD/DVD.den (l'den 41'e kadar numaralandırılan) 27 numaralı CD/DVD.nin, iş yerindeki aramada ele geçirilen arama tutanağı ekinde dökümü bulunan toplam 122 adet CD/DVD.den 3, 4, 8, 15, 16, 18, 21, 28, 30, 33, 34, 37, 38, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 50, 53, 54, 56, 62, 64, 65, 68, 75, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 97, 98, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108,109, 110, 111,112,113, 114,115,116, 117,118,119,120, 121 ve 122 numaralı CD/DVD.lerin, —Ruhi Abat'a ait; -Adli emanetin 2008/106 sırasında kayıtlı Telekominikasyon İletişim Başkanlığından gelen 1 adet CD.nin, -Adli emanetin 2011/113 sırasında kayıtlı şüphelinin ve ikametindeki aramada elde edilen dokümanların, ajandanın, el yazması dokümanların, bilgisayar çıktısı dokümanların, blok notun, fotokopi dokümanların, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 7 - 75'den 208'e kadar numaralandırılan 134 adet CD/DVD.'den 86 ve 111 numaralı CD. nin, — Mehmet Çolak'a ait; -Adli emanetin 2010/10 sırasında kayıtlı olan 3 - 7 nolu zarfın içerisindeki dokümanların, 6 nolu zarfın içerisindeki 1 adet DVD.nin, 5 nolu zarfın içerisinde l'den 19'a kadar numara verilmiş CD. ve DVD.'lerin, 45'den 52'ye kadar numaralandırılmış CD. ve DVD.'lerin, l'den 10'a kadar numaralandırılmış disketlerin, 4-5-6-7-8 nolu kapalı zarfların, 8 nolu zarfın içerisinde 1 adet T735-TELEPLUS yazılı USB, 1 adet micro SD transflash yazılı flash kartın, 4 nolu kapalı zarftan içerisinden alınan 53 nolu CD ile 1 adet Micro SD TransFlash yazılı hafıza kartının, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet 4 nolu yazılı CD.nin, -Adli emanetin 2011/113 sırasında kayıtlı şüphelinin İzmir-Buca ilçesindeki İzmir İl Jandarma Komutanlığı Kışlası misafirhanesi 307 nolu odasında yapılan aramada elde edilen ajandaların, telefon kağıdı ve arama görüntülerinin kayıtlı olduğu (3) adet HİS FUJİFİLM P5-90 İbareli kamera kasetinin, 8/58 —Abdullah Atılğan'a ait; -Adli emanetin 2011/116 sırasında kayıtlı iş yerindeki odasında ki aramada elde edilen yazı fotokopilerinin,spralli defterin, deri kaplı ajandanın, kartvizitlerin, arama görüntülerinin bulunduğu 1 adet Video kasetinin, 1 adet sony marka albüm MP120 ibareli Video kasetinin, 4 adet üzerlerinde Mini DV FUJI 60 DVM 60 ibareleri bulunan video kasetinin, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı ikametindeki aramada elde edilen CD/DVD'ler den 249 ve 251 numaralı CD/DVD'lerin, 1 adet kırık 1 GB Kingston marka hafıza kartının, —Adil Akçay'a ait; -Adli emanetin 2011/113 sırasında kayıtlı not kağıdının, gazete kupürünün, telefon defterinin, dokümanların, not defterinin, arama görüntülerinin kayıtlı olduğu (2) adet Sony marka Mini DV.nin, video kasetinin, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı şüphelinin ikametindeki aramada elde edelin 3 adet CD.nin, masasında çıkan C04731611 16 maksimum PLM marka 1 nolu CD.nin, P40904111011101Y1 dilekçeler isimli PİRİNCO marka 3 nolu CD.nin, U104D35020308580A4 Jandarma Genel Komutanlığı başlıklı gizli ibareli seri 09 No: 124752 15/05/2009 yazılı 4 nolu CD.nin, —Adem Gedik'e ait; -Adli emanetin 2011/113 sırasında ikametde ve üst aramasında elde edilen dokümanların, kimlik fotokopilerinin, banka dekontlarının, ajandanın -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı şüphelinin adresindeki aramalarda elde edilen 1 adet NOKİ ibareli disketin, —Levent Ercan Gelegen'e ait; -Adli emanetin 2011/113 sırasında kayıtlı ajandaların, not defterlerinin, telefon fihristlerinin, bilgisayar çıktısının, el yazması not kağıtlarının, -Adli emanetin 2011/211 sırasında kayıtlı 1 adet Sony marka "6184673" ibareli gri renkli dijital fotoğraf makinesinin imajının bulunduğu 1 adet DVD.nin, —Emre Günaydın'a ait; -Adli emanetin 2009/7 sırasında kayıtlı kayıtlı 1 adet DVD.nin 8/59 —Abuzer Yıldırım'a ait; -Adli emanetin 2009/7 sırasında kayıtlı 1 ade DVD.nin —Salih Gürler'e ait; -Adli emanetin 2009/7 sırasında kayıtlı 1 ade DVD.nin —Cuma Özdemir'e ait; -Adli emanetin 2009/7 sırasında kayıtlı 1 ade DVD.nin — Hamit Çeker'e ait; -Adli emanetin 2009/7 sırasında kayıtlı 1 ade DVD.nin —Varol Bülent Aral'a ait; -Adli emanetin 2008/28 sırasında kayıtlı 1 adet siyah renkli ajandanın, 7 sayfa el yazması dokümanın, 3 sayfa bilgisayar çıktısı dokümanın, -Adli emanetin 2009/20 sırasında kayıtlı 3 sayfalık her iki yüzü yazılı mektubun, — Hüseyin Yelki'ye ait; -Adli emanetin 2009/7 sırasında kayıtlı 1 adet 2007/383 numaralı dosya kapsamında Hüseyin Yelki isimli şahıslara ait resimlerin olduğu CD'nin, -Adli emanetin 2011/190 sırasında kayıtlı 2 adet HTS bilgilerinin ve Ses kayıtlarının bulunduğu DVD.lerin, —Dosya içerisinden çıkarılarak Adli emanetin 2008/106 ek sırasında kayıtlı CD/DVD'lerin, —Yine Adli emanetin 2008/106 ek sırasında kayıtlı belgeler, raporlar, diplomalar ve kimlik kartının, —Malatya Emniyet Müdürlüğü tarafından elde edilen ve Adli emanetin 2008/67 sırasında kayıtlı 1 adet mini CD. ile 1 adet üzeri yazılı beyaz zarfın, 8/60 —Adli emanetin 2010/53 sırasında kayıtlı 2007-2008 yıllarında Mahkeme karan ile önleme dilmesi kapsamında dinlenen kişilere ait listenin, —Adli emanetin 2010/94 sırasında kayıtlı 1 adet ihbar mektubu ekindeki CD. (Nl 1800815 01211 12 no yazılı CD.) nin, —Adli emanetin 2010/197 sırasında kayıtlı Malatya Emniyet Müdürlüğünce ağzı kapalı 1 adet 2010/5-1474 yazılı içerisinde parmak izi bulunduğu belirtilen delil zarfının DELİL OLARAK DOSYADA SAKLANMASINA, Karar verilmesi kamu adına İDDİA ve TALEP olunur. MALATYA-08/06/2012 İsmail AKSOY-38177 (CMK 250 Madde ile Yetkili) Malatya Cumhuriyet Savcısı E K İ : 129 Klasör NOT:ŞüpheliIer Mustafa Günaydın, Zekeriya Beyaz, Abdurrahman Küçük, Salim Cöhce, Kadir Albayrak, Mehmet Aydın, Şahin Filiz, Sinan Aydın Aygün, Mustafa Hulki Cevizoğlu, Hakan Kalyoncuoğlu, Hasan Iğsız, Ruhi Polat, Adil Göksel, Burhan Coşkun, Cafer Ergüney, Gökhan Salar, Sinan Ertan, Namık Hakan Durhan, Ömer Adıyaman, Ömer Ekici, Ömer Taner Çelik, Öznur Çelik, Raşit Kısacık ve Taner Güneş hakkında tefrik kararının verildiği, ayrıca iddianamenin bitim aşamasında elde edilen ve yeni delilleri içerdiği anlaşılan harddisk ile ilgili gerekli inceleme ve soruşturma devam etmekte olup, tamamlandığında ek delil olarak dosyaya sunulacaktır. 8/61