Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın öldürülmesi konusunda şimdilik 3 kişiye suçlama yöneltildi. 56 sayfa gibi oldukça kısa ilk iddianamede ise tek sanık yer alıyor. Soruşturma devam ediyor. Yeterli delil edilmesi durumunda başka isimlerin de iddianameye girmesi bekleniyor. İşte hakkında soruşturma yürütülen o isimler..
29.04.2013 13:35 8´nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümüne dair soruşturmada iddianame hazırlanarak mahkemeye sunuldu. Mahkemenin de kabul etmesiyle dava açıldı. 56 sayfalık iddianamede, Özal´ın Ergenekon tutuklusu emekli tuğgeneral Levent Ersöz tarafından organize bir cinayetle öldürüldüğü iddia ediliyor.
Görevi başında bir cumhurbaşkanının organize bir cinayetle öldürüldüğü iddiasını yargılayacak dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli davalarından birisi olma niteliği taşıyor. ABD Başkanı Kennedy suikastini andıran Özal suikasti davası şimdilik tek sanıklı. 20 yıllık zaman aşımından kapanmasına sadece 1 gün kala açılan dava devletin bu cinayeti aydınlatmak için gereken irade ve isteğe sahip olduğunu gösterdi. Bu iradenin sürüp sürmeyeceği ilerleyen süreçte görülecek. İddianameden de anlaşılacağı gibi suikastin ardındaki asıl güç olarak Özel Harp Dairesi´nin adı geçiyor. Tushad ve Özal´ı indiren güçle konuştuğunuz unutmayın ibareleri ile diğer bulgular, soruşturma ve davanın bu yönde gelişeceğini gösteriyor.
Özal davası tek sanıklı olarak açıldı. Ancak iddianamede Ersöz´e yardım etmekle suçlanan ikinci bir isim daha var. Yarbay Savaş Korkmaz. Bu isim, bir kod isim olması ve gerçek kimliğin bilinmemesi nedeniyle iddianamede sanık olarak yer almadı. Kimliği tespit etme çalışması sürüyor. Bittiğinde ikinci bir iddianame daha hazırlanacak.
ÖZAL SORUŞTURMASINDAKİ DİĞER İSİMLER
Levent Ersöz ile Savaş Korkmaz dışında soruşturmada başka isimler de geçiyor. Bilinen bazı isimlerin dışında sürpriz bir isim daha konuşuluyor. Savcılığın izini sürdüğü bu isimlerle ilgili yeterli delil elde edilmesi durumunda bu kişilerin yeni iddianameye girebileceği belirtiliyor.
HURŞİT TOLON
Levent Ersöz ile Savaş Korkmaz dışında en somut 3. şüpheli Ergenekon sanığı emekli orgeneral Hurşit Tolon. Soruşturma kapsamında Tolon´un ´şüpheli´ sıfatıyla ifadesi alındı. Ancak savcılık sorgusu sonrasında serbest bırakıldı. Burada dikkati çeken bir ayrıntı, Savcı Kemal Çetin´in Levent Ersöz´e sorgu sırasında yönelttiği suikaste karışma suçlamasını aynen Tolon´a da yöneltmesiydi. Savcı Çetin, şüpheliler Tolon ve Ersöz´e, İstanbul CMK 250. Madde ile yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılanıyor olmanız birlikte değerlendirildiğinde, içerisinde faaliyet gösterdiğiniz yasadışı silahlı terör örgütünün faaliyeti kapsamında 17 Nisan 1993 tarihinde Türkiye´nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın zehirlenmek suretiyle öldürülmesi suçuna iştirak ettiğiniz sonucunu varılmıştır. Bu suçlama ile ilgili ifade veriniz? sorusunu yöneltti. Suçlamaları reddeden Ersöz ve Tolon savcılıkça serbest bırakıldı. Ersöz iddianameye sanık olarak girerken, Tolon girmedi.
Ancak burada bir gariplik var. Savcı Kemal Çetin´in Özal´ın ölümünden sorumlu tuttuğu TUSHAD yapılanması, kamuoyuna ilk kez Malatya Zirve katliamının ek iddianamesiyle 2012 Haziran ayında yansıdı. Malatya savcılığının hazırladığı iddianamede Tushad´ın 1993 yılı içinde Ergenekon talimatları doğrultusunda TSK içinde Hurşit Tolon tarafından yapılandırıldığı, ilerleyen yıllarda bir kaç revize edildiği çeşitli belgelere dayanarak ileri sürüldü. Eğer Özal´ın ölümü savcının da dile getirdiği gibi Tushad yapılanmasının işi ise o hücre yapılanmasında en üst düzeyde yer alan Tolon´un, Özal gibi en üst düzey makamda yer alan bir şahsa yönelik suikastten habersiz olması akla ve mantığa aykırı. Muhtemelen Tolon´u suçlamak için henüz yeterli delil elde edilemedi. Devam eden soruşturmada Tolon´un şüpheli sıfatı devam ediyor. Yeterli delil elde edilmesi durumunda onun da yeni iddianameye girmesi bekleniyor.
SABRİ YİRMİBEŞOĞLU, NASRULLAH AYAN
Özal´a yönelik suikastte adı geçen diğer iki isim Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) eski komutanlarından emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu ile MİT görevlisi Nasrullah Ayan. Yirmibeşoğlu´nun ismi özellikle çok önemli. Bu isimler Özal iddianamesinde Ergenekon iddianamelerine atıf yapılarak geçiyor. Özal iddianamesinin 51. sayfasında, 2008/623 sayılı Birinci Ergenekon iddianamesine atıfla şu bölüm yer almakta:
e. İddianamenin 1480 ve 1481 sayfalarında, İşçi Partisinin İl Örgütünün bulunduğu Beyoğlu İstiklal Cad. Devaçıkmazı No:7 sayılı binasında yapılan aramada “Soner, Özal suikastı ile başlayan dokümanda Turgut Özal´ın kendisine yönelik olarak gerçekleştirilen suikast girişimi olayının üzerine gittiğinin, Üruğ-Öztorun tasfiyesinin intikamının alınması için suikastın Sabri YİRMİBEŞOĞLU isimli kişinin emriyle gerçekleştirildiğinin Özal suikastının soruşturulmasının MİT ajanı Nasrullah AYAN tarafından engellendiğini not alındığı, Soner YALÇIN´a iletilmiş notlardan müteşekkil dokümanlar olduğu...” belirtilmiştir.
Sabri Yirmibeşoğlu ile ilgili Özal iddianamesine girmeyen çarpıcı başka bilgiler de var aslında. Bu bilgiler Özal´a yönelik 1988´deki suikast girişimini soruşturan bir başka savcıya ait ifadelerle de teyit edildi. O soruşturmayı yürüten Savcı Uğur Tönük´ün o yıllarda basında dile getirilen iddiaları, Özal soruşturmasını yürüten Savcı Kemal Çetin´e de tekrar ettiği söyleniyor. Bu ayrıntılar Özal iddianamesinde yer almıyor. Muhtemelen soruşturma devam ettiği için henüz yer almıyor.
ÖZAL SUİKASTİ ÖZEL HARP OPERASYONU
İddiaya göre Özal´ın öldürülmesi bir Özel Harp operasyonu. Özel Harp hücresi Tushad´ın suikastin ardında olduğu dile getiriliyor. Özal iddianamesinde savcının tespiti de bu yönde. Özal´ın öldüğü yıl içinde meydana gelen diğer bazı ölüm olaylarından da iddianamede bahsediliyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve ona bağlı -yani terörü ve ardındaki güçleri bitirme projesinde ona doğrudan ya da dolaylı destek veren- çok sayıda asker ve sivil yetkilinin ölümlerinin birbiriyle bağlantılı olduğu ima ediliyor.
Bu tespitler çok önemli. Özal´ın ölümünün bir Özel Harp Dairesi (ÖHD) operasyonu olduğuna dair daha önce dile getirilen iddiaların savcı tarafından da paylaşıldığı görülüyor. Bu operasyonun en tepesinde ise Sabri Yirmibeşoğlu´nun adı geçiyor. Özal cumhurbaşkanı idi. Makamında öldürüldü. Özal´la birlikte başka isimler de öldürüldü. Özal terör sorununu günümüzde bir benzeri uygulanmaya çalışılan demokratik açılım projesiyle bitirmek istiyordu. Özal ve onun politikasını paylaşan sivil ve askeri yetkililerin peşpeşe ölümleri sonrası devletin yönetimi, ardından da terör politikası değişti. Kontrgerilla yöntemlerine dayanan politikaya geçildi. Faili meçhuller patlama yaptı. Yargısız infaz listeleri MGK´ya sunulacak kadar ileri gidildi. Tüm bulgular emir komuta zinciri içerisinde bir Özel Harp operasyonu yürütüldüğünü gösteriyor.
´ÖZEL HARP´İN ÖZAL´I İNDİREN GÜÇ OLDUĞUNU UNUTMAYIN´
Özel Harp Dairesi´nin diğer adı Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK). Özal´a suikast iddianamesinin 50. sayfasında, Özal´ın ölümünde Özel Harp bağlantısına dair bir delil Ergenekon iddianamesinden şu şekilde aktarılıyor:
c. İddianamenin 282. sayfasında bahsedilen şüphelilerden Hikmet ÇİÇEK´in flash diskinde ve İşçi Partisi Basın Bürosundan elde edilen bilgisayar harddiski içerisinde “Prov mekt oğuz” isimli word sayfası içerisinde 2 ayrı şahsın konuşma çözümünün olduğu, söz konusu word sayfasının yapılan incelemesinde; yazı metninin başında “Provokasyon Mektubu” yazdığı, devamında “Avukat” ve “Oğuz” olarak belirtilen 2 kişinin konuşma çözümü olduğu, metin içeriğinde Avukatın Abdullah ÖCALAN´ın Avukatı olduğu, Oğuz´un ise Özel Kuvvetlerde görevli birisi olduğunun belirtildiği, söz konusu konuşma metninin “Dosyanın 5. Sayfasında” olarak belirtilen bölümde 285. sayfada Avukatla konuşan Oğuz´un “Biz sizi protokolden sonra ÖKK´nin 2. Başkanına götüreceğiz. Karargahta görüşeceksiniz. Onunla böyle rahat konuşmazsınız. Özal´dan iyi bir şekilde söz edemezsiniz. Özal´ı indiren güçle konuştuğunuzu unutmayacaksınız. Özal için ´Ermeni köpeği´ , ´Kürt eşeği´ gibi laflar duyabilirsiniz” şeklinde ifadeler kullandığı anlaşılmıştır.
Özal, kendisine başbakanken düzenlenen suikast soruşturmasında Özel Harp Dairesi´ne ulaşılması üzerine dosyanın kapatılmasını istedi. Sabri Yirmibeşoğlu o dönem MGK genel sekreteriydi. Özal, suikastin ardında olduğunu öğrenince cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanarak onu re´sen emekliye sevk etti.
KEMAL YAMAK, ASLAN GÜNER
Özal´ın ölümünde başka isimler de geçiyor. Özel Harp Dairesi´nin bir başka komutanı orgeneral Kemal Yamak bunlardan birisi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın genel sekreterliği görevini yürüten Yamak, Özal´ın ölümü üzerine o gün görevinden istifa etti.
Diğer bir isim, o dönem Cumhurbaşkanı Özal´ın yaverliğini yapan Kurmay Albay Aslan Güner. Güner, fenalaşan Özal´ın hastaneye götürülmesinde yarı yolda arabanın güzergahının değiştirilerek başka hastaneye gidilmesi talimatını veren kişi idi. Özal´ın durumundaki bir kişi için saniyeler ve dakikalar hayati önem arz ettiğinden güzergah değişikliğinin ve daha yakın bir hastanenin tercih edilmemesinin şüpheli olduğu kabul edilmektedir. Bu şüphe DDK raporunda incelendi. Ancak yetersiz ve çelişkili olduğu belirtilen bilgilerden hareketle Aslan Güner´e bir suçlama yöneltilmedi.
Ergenekon gizli tanığı Selçuk´un ifadesinde ise bu iki isme açık bir suçlama yöneltiliyor: Savaş Albay, Özal´ın kanının değiştirilmesi ve suikastin yapılmasında da yardımcı tim olarak yer almış. O dönem yaşanan paniği, Deniz Tabip Kemal Yamak, Aslan Güner gibi komutanlar önlemiş. Savaş Albay, tüm ilk yardım olanaklarını, Özal´ın ölmesi için saydığım isimlerin ayarlamış olduğunu söyledi.
DEMİREL, CİNDORUK, ÇÖLAŞAN
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile gazeteci Emin Çölaşan´ın isimleri de soruşturmada geçiyor. Demirel ile Cindoruk´un Özal´ın öleceğini bir kaç ay öncesinden bildiklerini gösteren ilginç bir konuşma Çölaşan tarafından köşe yazısında aktarıldı. Emin Çölaşan´ın, 1 Mayıs 2002 tarihli Hürriyet´teki köşe yazısında şu bölüm yer alıyordu:
“Yaza çıkmaz, ölür!.. 1993 yılının sanırım ocak ayı... Halamın oğlu, o sırada Meclis Başkanı olan Hüsamettin Cindoruk´la, Özal´dan söz ediyoruz... Kulağıma eğiliyor ve şu sözleri söylüyor: “Bu gidici. Yakında ölecek.” İnanmıyorum, şaşırıyorum ve aynen; “Ne gidicisi abi, o hepimizi götürür” diyorum... Cindoruk ısrar ediyor: “Haberin kaynağı Baba´dır. Bu devlet bilgisi. Sadece sen bil ve ağzını sıkı tut. Önümüzdeki yaz aylarını çıkaramayacak. Baba sağlamcıdır. Bunu diyorsa, bir bildiği vardır.” Birkaç gün sonra, Baba´nın bu bilgiyi Cavit Çağlar´a da verdiğini birinci elden öğreniyorum. Bu devlet sırrını kimseye açamıyorum. Aradan kısa bir süre geçiyor ve Özal 17 Nisan´da ölüyor. Cumhurbaşkanlığına soyunan Baba, bizim gazetenin bazı yazarlarını 24 Nisan günü Konut´ta öğle yemeğine çağırıyor. Öğrenmiş olduğum bu olayı kendisine aktarıyorum ve açıkça soruyorum: “Özal´ın öleceğini gerçekten biliyor muydunuz?..” Bazı şeylerin bana söylenmiş olduğunu anlıyor... Verdiği yanıtı 25 Nisan 1993 tarihli yazımdan aktarıyorum: “Hükümetler cumhurbaşkanının sağlığından da sorumludur. İki ay önce ABD kaynaklı bir yerden (tedavi gördüğü, ameliyat geçirdiği Houston Hastanesi´nden) sağlığının iyi olmadığı konusunda bize bilgi geldi. Bunu duyunca kendisine sağlığının nasıl olduğunu sordum. İyi olduğunu söyledi. Ben daha başka bir şey söyleyemezdim. Ancak bizim bilgimiz kalbiyle değil, prostatla ilgiliydi. Durumunun iyi olmadığını biliyordum ama öleceğini nasıl bilirdim. Kimin ne zaman öleceğini sadece Allah bilir.”
Demirel´i yalanlayan çok önemli bir gelişme yıllar sonra DDK raporuyla ortaya çıktı. Demirel´in kendisini savunurken ABD hastanesine dayandırarak ileri sürdüğü iddianın doğru olmadığı, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu´nun çalışmasıyla ortaya çıktı. DDK raporunun 21. maddesinde, ölümünden 2,5 ay önce ABD´nin Texas eyaleti Houston şehrindeki Methodist Hastanesi´nde detaylı bir sağlık kontrolünden geçen Özal´ın kalp sağlığının iyi olduğu belirtiliyor. Yine raporun aynı maddesinde prostat sorununa da değiniliyor. Özal´ın kanser nedeniyle geçirmiş olduğu prostat cerrahisinin ani ölüm açısından belirgin bir risk oluşturmayacağı, Düzen Laboratuvarı tarafından yapılan takiplerinde son dönemde PSA değerlerinde bir miktar artış olsa da ani ölüm açısından bir risk teşkil etmeyeceği belirtiliyor. Ayrıca yine Demirel´in yukarıdaki sözlerine bakıldığında ´öleceğini nasıl bilirdim´ kısmının ´önümüzdeki yaz aylarını çıkaramayacak´ açıklamasıyla çeliştiği görülüyor. Demirel´in konuşmasında ilginç bir ayrıntı daha var. Hükümetler cumhurbaşkanının sağlığından da sorumludur diyor Demirel. Oysa Özal´a ölürken bir cumhurbaşkanı muamelesinin yapılmadığı çok açık. Fenalaşmasından hastaneye götürülmesi anına kadar yaşananlar onun adeta ölmesi için uğraşıldığını düşündürüyor. Cumhurbaşkanlığı köşkünde görevli bir doktor ile ambulansın olmamasından hastaneye karga tulumba bir taksi içinde götürülmesine, otopsi yapılmamasına kadar tüm ayrıntılar, dönemin hükümeti ve Başbakan Demirel´in Cumhurbaşkanı Özal´ın sağlığıyla hiç ilgilenmediğini gösteriyor.
Çölaşan, bu yazısı nedeniyle Savcı Kemal Çetin´e ifade verdi. Savcının incelediği diğer iddia ise, Başbakan Demirel´in Özal´ın ölümünden önce smokin siparişi vermesi oldu. Bu sipariş, Demirel´in Özal´ın yakında öleceğini ve onun yerine cumhurbaşkanlığına hazırlandığı iddiasını da güçlendiriyor.
BEDRETTİN DALAN
Özal suikastinde adı geçen bir başka isim Bedrettin Dalan. Özal´ı öldürmekle suçlanan Levent Ersöz, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından. Bedrettin Dalan da Ergenekon davasının firari sanıklarından. Bu ikilinin aralarında yaptığı bir görüşmedeki Özal´la ilgili bölüm Özal iddianamesine alınmış. Özal iddianamesinin 52. sayfasında, 2009/188 sayılı İkinci Ergenekon iddianamesine atıfla şu bölüm yer almakta:
2. İstanbul CMK 250. Maddesi İle Görevli ve Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/511 sayılı soruşturması üzerinden düzenlenen 2009/188 sayılı, 08/03/2009 tarihli iddianamede yapılan tespitler: ...b. İddianamenin 236 ve 237. sayfasında yer alan Levent ERSÖZ, Bedrettin DALAN görüşmesi başlıklı bölümde, Bedrettin DALAN´ın Türkiye´de Turgut ÖZAL´ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısına polisi dikme projesi başlattığını, bu proje kapsamında polise ağır silahlar verildiğini, bu projenin halen devam ettiğini söylediğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
Hatırlanacağı gibi, Turgut Özal´ın darbeci kesimleri en çok rahatsız eden icraatlarından ikisi, MİT kurumunu askerlerin hakimiyetinden kurtarmak için sivilleştirmeye çalışması ile polis istihbaratını güçlendirmeye çalışmasıydı. Askeri darbe girişimlerini haberalma ve gerektiğinde ağır silahlarla karşı koyabilme olasılığı nedeniyle ikisi de çok kritik olan bu icraatlardan ilki, Özal´ın MİT´in başına getirdiği çok güvendiği bir isim olan Hiram Abas´a yönelik profesyonel bir suikastle başarısızlığa uğratıldı. Diğeri olan emniyet istihbaratını güçlendirme çabaları da ilerleyen yıllarda 1996´da Susurluk kazasında görüldüğü gibi açık bir karşı operasyonla çökertilmeye çalışıldı. 28 Şubat sürecinin o günlerinde polisin elindeki ağır silahlar askerlerin baskısıyla toplatıldı.
Ergenekon iddianameleri incelendiği zaman Bedrettin Dalan´ın Levent Ersöz´le yaptığı o görüşmenin aslında çok uzun olduğu ve çok ilginç başka bilgileri de içerdiği görülmekte. İkinci Ergenekon iddianamesinin 750-752 arası sayfalarında Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Bedrettin Dalan ve Kıvanç Değirmenci (İsmail Yıldız) arasında geçen bir görüşmenin çözümüne yer veriliyor. 2003 ya da 2004 yılı içerisinde yapıldığı sanılan bu görüşmenin içeriği, Bedrettin Dalan´ın Ergenekon´un en üst düzey yöneticilerinden olduğu ve uluslararası bağlantıları sağladığı iddiasını da güçlendirmekte. Dalan, Fransa cumhurbaşkanının kendisinin yardımcısı olduğundan, Almanya eyalet başkanını ile yakın dostluğundan bahsediyor. Hatırlanacağı gibi Dalan halen firari konumunda. Rusya, Belarus, ABD ve Almanya gibi ülkelerde firari olarak bulunduğu ileri sürüldü. Diğer bazı firari Ergenekon sanıklarının da onun himayesinde olduğu iddia edildi. Dalan´ın son olarak Almanya´da bulunduğu, ona Almanya tarafından sahte pasaport verildiği de kanıtlandı. Türkiye´nin başvurularına karşın, Almanya onu Türkiye´ye iade etmeyi reddediyor. Yine bu ülkenin etkin olduğu Uluslararası Polis Teşkilatı Interpol de çeşitli bahaneleri ileri sürerek o ve diğer firari sanıklar için uluslararası kırmızı bülten çıkarmaya yanaşmıyor.
İddianamedeki o görüşmeden aşağıya aktaracağımız bölümde ise, jandarma karargahında Levent Ersöz ve diğer askerlerle görüşmeler yapan Dalan´ın, demokrasiye ve Kennedy´in öldürülmesine bakışı yer alıyor. Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanı Turgut Özal´a yönelik suikast, ABD Başkanı Kennedy´ye yönelik suikaste benzetilmekte. O görüşmede Dalan´ın demokrasiye karşı gerektiğinde güç kullanılacağına yönelik sözleri de ilginç:
Görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, demokrasiden bahsettikleri, Levent Ersöz´ün “Asker demokrat olamaz mı başkanım.” dediği, Bedrettin Dalan´ın da “Olamaz, olmaması da lazım” “Olay şu, demokrasi denilen olayda dünyada öyle bir demokrasi falan yok” “Demokrasi bir game, oyun, gösteriş, şov. Yoksa gerçek demokrasi yok. Kennedy niye öldürüldü? Çünkü Kennedy Amerikan demokrasisinin patronu olan Amerikan burjuvasının işini bozmak, soğuk savaşı kaldırmaya kalktı, ihtar edildi, devam etti, alnına kurşunu yedi. Böyle bir demokrasi falan yok, bunlar normal halkın demokrasi var diye oyalandığı bir oyundur. Türkiye de bizim şanssızlığımız Osmanlının bir burjuvayı yetiştirip de Türkiye´yi o sivil burjuvaya teslim etmedi. Askerlerde demokrasiyi kutsal bir tabu zannediyor, kenarda kalınca işte bu şekilde ayakta duruyor, olay bu. Bugün keşke benim elimde bir güç olsaydı, demokrasi nasıl olurdu, gösterirdim.... Güç kullanılır, zamanı geldiği zaman kullanılır. Kullanılmadığı zaman kafana çuval geçirilir” dediği...
SADİYE KÜRSÜLÜ, NESRİN FİDAN BLACKWOOD
Özal´ın ölümünde adı geçen diğer iki isim, Köşk çalışanları Sadiye Kürsülü ile Nesrin Fidan Blackwood. Devlet Denetleme Kurulu´nun talebi üzerine Emniyet İstihbarat Dairesi, Özal´ın şüpheli ölümüyle ilgili 20 kişinin ifadesini aldı. Bu ifadeler daha sonra rapor haline getirilerek DDK´ya sunuldu. Raporda, o dönemde Köşk´te çalışan Sadiye Kürsülü ve Nesrin Fidan Blackwood isimli iki kadın görevlinin, ´en ciddi şüpheli pozisyonu´nda olduğu şöyle dile getiriliyor:
“Bu kişilerden Sadiye Kürsülü halen Semra Özal´ın yanında çalışmaktadır ve en ciddi şüpheli konumundadır. Sadiye Kürsülü, olay günü Köşk´te olmasına rağmen ifadesinde Köşk´te olduğunu kabul etmemektedir. Diğer görevli Nesrin Fidan Blackwood, 1996 yılına kadar Semra Hanım´ın yanında çalışmıştır. Şu an bir İskoçya vatandaşı ile evlidir ve yurtdışında yaşamaktadır. Türkiye´ye sık sık giriş çıkış yapmaktadır.”
SEMRA ÖZAL
Ve son olarak Özal´a suikast düzenlediği iddia edilen isimlerin arasına gündemi sarsan bir isim eklendi: Eşi Semra Özal.. Ergenekon gizli tanığı Selçuk´un ifadesine göre ´Özal, Ergenekon örgütünün şantaja maruz bıraktığı eşi Semra Özal tarafından zehirlendi.´
Selçuk´un Ergenekon savcılarına verdiği ifadesi şu şekilde: Savaş isimli şahıs, bana Turgut Özal´ın zehirlenerek öldürüldüğünü söyledi. Semra Özal´a, birtakım uygunsuz beraberlikleri, bilgi ve görüntüleri kullanılarak şantaj yapıldığını anlattı. Bunu 2004 yılında Levent Ersöz´den de duydum. Ersöz, ´Bizler Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi koynundaki kişiye zehirletiriz. Turgut Özal´ı, karısı Semra Özal´a zehirlettik. Ona iki seçenek bıraktık. Ya rezil rüsva olup her şeyini kaybedecek ya da bizim istediğimizi yapacaktı´ dedi. Savaş Yarbay, suikastin CIA ve MOSSAD´ın katkılarıyla yapıldığını açıkladı.
Yine Selçuk´un Ergenekon davasına bakan mahkemeye 14 Aralık 2012 tarihinde gönderdiği 4 sayfalık ek ifadesinde ise şunları da iddia ettiği ortaya çıktı: O dönem Savaş Albay´ın anlattığından emin olduğum diğer bir husus da; Özal´ın ölümünün ardından zehirlenme ortaya çıkmasın diye Semra Özal´a, zehirlenmeden önce Turgut Özal´dan temin edilen saç tellerinin verildiği. Zaman kazanmak için saç tellerini verebilirsin denilip riskin olmayacağını söylemiş, bu işin kendi kaderini de oluşturacak bir durum olduğu için sakin ve panik olmadan gelebilecek tüm sorulara soğukkanlılıkla cevap vermesi tavsiye edilerek Semra Özal ikna edilmiş.
Kafaları karıştıran bu iddiaya Semra ve Ahmet Özal sert tepki gösterdi. İddiayı güçlendiren bazı ayrıntıların varlığı dikkatleri çekmekle birlikte, iddiayı zayıflatan çok güçlü bulgular var.
İDDİAYI GÜÇLENDİREN BULGULAR
Tanık Selçuk´un dile getirdiği şok iddiayı güçlendiren bulgulardan ilki, bu iddianın savcılık iddianamesinde ilginç şekilde yer alması. Tanık Selçuk´un ifadesi Özal iddianamesinde çok kısıtlı şekilde yer alıyor. Ergenekon iddianamesinden aktarılan o kısım da bir kelime eksiğiyle aktarılmış. Özal iddianamesinin 14. sayfasında Biz gerektiğinde Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişiyi de zehirletiriz cümlesi yer alırken, ifadenin aslı Ergenekon davasında Gerektiğinde bir cumhurbaşkanını bile karısına zehirletebiliriz´ şeklinde yer alıyor.
Görüldüğü gibi Selçuk´un ifadesinde yer alan ´karısına´ ibaresi Özal iddianamesine alınmamış. Bir tanığın ifadesinin çok hassas bir kelime çıkarılarak iddianameye alınması bir görüşe göre, Semra Özal´ın soruşturmada şüpheli olduğunun göstergesi.
Yine iddianameden hareketle ikinci bulgu olarak da Özal iddianamesinde Selçuk´un Semra Özal´a yönelik ağır suçlamalarının yer almaması söylenebilir. Bir ihtimal Ergenekon davasındaki bu geniş ifadeden Özal savcısının haberi olmadı. İlk bulgu ışığında çok daha güçlü olasılık ise, Semra Özal devam eden soruşturmada şüpheli konumunda. Savcılık o ifadeyi bu nedenle iddianameye almadı.
Üçüncü bir bulgu olarak, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, çok sayıda tanık ifadesine başvurdu. Sonuçta, Turgut Özal´a otopsi yapılması işleminin Semra Özal´ın karşı çıkması nedeniyle gerçekleşmediği tespit edildi.
Diğer bulgular olarak, Semra Özal ile Ahmet Özal´ın ellerinde olduğunu iddia ettikleri saç tellerini uzun süre savcılığa vermedikleri de biliniyor. Yine Ahmet Özal´ın elinde olduğunu açıkladığı Turgut Özal´ın ses kasetlerini savcılığa vermediği de malum. Savcılık bu nedenlerle fethi kabir kararı aldı. Semra Özal ile Ahmet Özal, 19 yıl sonra yapılan fethi kabir, yani mezarın açılarak otopsi yapılması işlemine de karşı çıktı.
İDDİAYI ZAYIFLATAN BULGULAR
Ancak bunların Semra Özal´ı zan altında bırakmak için çok yetersiz olduğu açık. Aksine, tanık iddiasını zayıflatan çok güçlü bir bulgu var. Semra Özal katil olamaz, çünkü suikastin aydınlatılması için çabalamıştır. İki örnek aktarmakla yetinelim. 2006 ve 2010 yılından aktaracağımız örnekler Semra Özal´ın bu çabasını net ve açık şekilde göstermektedir.
Özal´ın şüpheli ölümüne dair Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu´nun yaptığı ve 2012´de açıklanan incelemenin raporunda 23. maddenin e şıkkı şu şekildedir:
23.e) 22. Dönem İstanbul Milletvekili Emin Şirin tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 31.01.2006 tarihinde, 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut ÖZAL´ın öldürüldüğü iddiasını içeren suç duyurusunda bulunulduğu tespit edilmiştir. Söz konusu suç duyurusunu içeren dilekçenin talep kısmında, Sayın Semra Özal´ın röportajında Cumhurbaşkanı Sayın Turgut ÖZAL´ın öldürüldüğüne kesinlikle inanması, delillerin yok edilmesi, Hacettepe Üniversitesinde kan örneğinin yok edilmesi, Sayın Özal´ın zorla resepsiyona götürülmesi, kendisine özel limonata içirilmesi, Sayın Özal´ın zehirlendiği formülün yazılıp bırakılması ve Sayın Süleyman Demirel´in Sayın Özal´ın öleceğini önceden beyan etmesi gibi önemli iddiaları da kapsayan ifadelerinin ihbar kabul edilerek, gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılması keyfiyetini arz ederim şeklinde iddiaların dile getirildiği, ancak herhangi bir somut bilgi ve belge verilmediği görülmüştür. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 2006/39285 numaralı soruşturma neticesinde, 02.03.2006 tarih ve 2006/21921 karar numarasıyla; (...) Suç duyuru dilekçesinde ve Sayın Semra Özal´ın Sabah Gazetesinde yayınlanan söyleşisinde yaptığı açıklamaların herhangi bir belgeye dayanmadığı, mevcut Hacettepe Hastanelerince düzenlenen raporların aksine Sayın Cumhurbaşkanımız Turgut ÖZAL´ın ölümünün zehirlenme ile ilgisinin olmadığı, kalp yetmezliğinden meydana geldiği anlaşıldığından, herhangi bir kişi veya kişiler hakkında kamu davası açılmasına yer olmadığına. şeklinde takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
Yine Semra Özal´ın 30 Eylül 2010 tarihinde ANKA ajansınca yansıtılan açıklamaları da önemli. Eşi Turgut Özal´ın 1993 yılında ´zehirlenerek´ öldürüldüğünü söyleyen Semra Özal, Zehirlendiğine dair ellerinde bulunan belgeleri yetkili kurumlara vermelerine rağmen bu belgelerin yok edildiğini söyledi. Semra Özal; Biz hala bu işin takipçisiyiz ancak ne yaparsak yapalım o belgeleri ortadan yok ediyorlar. Ama biz bu işin peşini bırakmayacağız ve bir gün hedefimize ulaşacağız. Oğlum milletvekili olduğu dönemde konuyu araştırmakla yükümlü meclis araştırma komisyonundan bu işi takip etmelerini istedi ancak hiçbir sonuç alınamadı şeklinde konuştu.
Görüldüğü üzere, eğer iddia edildiği gibi Semra Özal suikastte rol almış ise, bu şekilde açıklamalar yapmak ve çabalamak yerine sessiz kalması ya da olayı kısaca geçiştirmesi mantıklı olurdu. Çünkü suça karışan konuşmaktan ve hata yapmaktan korkar. Çok konuşan da hata yapar. Açık verir.
DİĞER BULGULARLA DESTEKLENMEYEN İFADELER DİKKATE ALINMAZ
Tanık Selçuk´un iddiası gerçekten de son derece sarsıcı. Ahmet ve Semra Özal bu iddiaya sert tepki gösterdiler. Tanığı iftira atmakla suçladılar. Sadece duyuma dayalı bir iddia olduğunu dile getirdiler. Bilinmesi gereken önemli bir ayrıntı, sadece bir tanığın duyumuna dayanan ve başka bulgularla desteklenmeyen iddiaların mahkemelerde delil olarak kabul edilmediği. Hüküm verirken dikkate alınmıyorlar. Velev ki dikkate alınıp karar verilse dahi bunun Yargıtay´dan döneceği açıktır.
Tanık Selçuk´un iddialarının dosyadaki diğer delillerle desteklenip desteklenmediğini henüz bilemiyoruz. Soruşturma devam ediyor. İddiayı güçlendiren bazı bulguların varlığı dikkatleri çekmekle birlikte, bunların zayıf olduğu görülüyor. İddiayı zayıflatan bulgular ise çok güçlü.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(29 Nisan 2013, 13:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Tanık: Özal´ı eşine zehirlettiler
Semra Özal´dan sert tepki
Ersöz´den HSYK´ya Özal şikayeti
Özal´ın sırrını açıklayın artık
Yarbay Savaş´ın izi sürülüyor
Özal soruşturması genişliyor
Özal´ı Meclis de araştırmalı
Flaş!!! Özal iddianamesine kabul
Özal iddianamesinde arama yap
TURGUT ÖZAL SUİKASTİ VE ŞÜPHELİ ÖLÜMÜYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Tanık: Özal´ı Tushad zehirledi
TUSHAD ile ilgili manşetlerimiz
Zehirlenme örtbas mı edilecek?
Özal´ın zehirlendiği iddiası ve adli tıp incelemesi manşetlerimiz
Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad
Özal ve komutan cinayetleri bağlantılı
Özal: Dertleri beni tasfiye etmek
DDK: Özal´ın mezarı açılmalı
DDK raporunun tam metni
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini Cumhurbaşkanlığı sitesinden indirmek için tıklayın
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini sitemizden indirmek için tıklayın
DDK Özal´ın ölümüne yoğunlaştı
Özal suikastinde çember daralıyor
Özal suikasti muhteşem bir Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı
Korkut Özal: Kardeşimi Ergenekoncular öldürdü
Kaynak: Özal´ın o dönem ölmesi birilerince uygundu
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap