Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
![]() ![]() ![]() |
29.09.2018 13:40 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
17.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan sanık eski binbaşı Okan Kurt, darbe girişimi sırasında Genelkurmay karargahı nöbetçi amir yardımcısı olduğunu, o gece nöbetçi amir olarak da eski yarbay Murat Mala'nın görev yaptığını söyledi.
Kurt, saat 21.30 civarında karargahta bağrışma sesleri duyduğunu, nöbetçi odasından çıktığında ise kimsenin olmadığını, tekrar odaya girdikten 1-2 dakika sonra silah seslerinin geldiğini anlattı.
Seslerin geldiği tarafa baktığını, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığına bağlandığı tarafta maskeli, kamuflajlı ve uzun namlulu silah taşıyan kişilerin bir astsubayı derdest ettiğini gördüğünü belirten Kurt, oradaki kişilere neler olduğunu sorduğunda "tatbikat" yanıtını aldığını savundu.
Kurt, karargah nöbetçisi olduğunu söylemesine rağmen oradaki kişilerce yere yatırılıp ellerinin plastik kelepçeyle bağlandığını, bir süre sonra bu kişilerin yanından uzaklaşmasıyla kelepçelerden kurtulup nöbetçi amir odasına geçtiğini iddia etti.
Karargah nöbetçi amiri Murat Mala'ya durumu anlattığını, durumu üstlerine rapor etmesini söylediğini dile getiren Kurt, Mala'nın da harekat merkezini arayıp rapor ettiğini, daha sonra televizyondan Genelkurmay civarındaki gelişmelerle ilgili bir haber olup olmadığına baktıklarını, sadece Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını gördüğünü ancak buna da bir anlam veremediğini savundu.
Murat Mala ile uçakların geçişini gördüklerini, televizyondan Başbakan'ın kalkışma olabileceğini söylediğini dinlediklerini anlatan Kurt, başka bir tarafta nöbetçi olan yüzbaşı Ümit Keskin'i arayıp onu da bilgilendirdiğini belirtti.
Kurt, savunmasına şöyle devam etti:
"Daha sonra saygı nöbetçilerini içeri alıp ışıkları söndürdüm. Uçakların geçişini duyduk. O sıra silah sesleri arttı. Harekat merkezini aramama rağmen cevap verilmedi. Daha sonra Görüntü İzleme Merkezi'nin güvenli olduğu ve girebileceğimiz söylendi. Kameraları takip ettiğim sırada halkın toplandığını gördüm. Milli Savunma Bakanlığı tarafından vatandaşlar girerek iki kişinin vurulduğunu gördüm. Yarbay Gökhan Eski, odaya gelerek içeridekileri çıkardı. Biz de kendimizi korumak için silah aldık. Odadan çıktığımızda korgeneral İlhan Talu'nun etrafı kontrol ederek gezindiğini göründük.
Karargahın dışına çıktığımızda polis ekiplerince gözaltına alındık."
Tutuksuz sanık eski astsubay Yusuf Yalçın da savcının beraati yönündeki mütalaasına katıldığını söyleyerek, o gece darbecilere karşı mücadele ettiğinin ortaya çıktığını savundu.
2 tahliye
Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, sanıklar binbaşı Okan Kurt ve astsubay Veysel Tokmak, savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yaptı.
Savunmaların ardından Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, mahkemenin ara karara gideceğini söyledi.
Duruşmaya verilen aranın ardından kararını açıklayan heyet, sanıklar Kurt ve Tokmak'ı adli kontrol şartıyla tahliye etti.
Cumhuriyet savcısı, 9 Mayıs'ta açıkladığı esas hakkındaki mütalaasında, söz konusu sanıklar için "anayasal düzeni ihlal" suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.
18.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski kurmay binbaşı Yalçın Toker, Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliğinde plan subayı olarak çalıştığını, FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını ve darbe girişiminde yer almadığını öne sürdü.
FETÖ'nün ürettiği bir belge yüzünden 26 aydır tutuklu olduğunu savunan Toker, "Asılsız bir iftira yüzünden tutukluyum. Çatı davasında lüzumsuz yer işgal ediyorum. Dosyamın ayrılmasını, tahliyeme karar verilmesini istiyorum." diye konuştu.
Sanık eski kurmay binbaşı Veysel Özmen de iddia makamının mütalaasına katılmadığını beyan ederek, savunmasına başladı.
Özmen, savcının müebbet hapis istemesinin sebebinin darbe girişimi sırasında mesaiye devam etmesi ve olaylar başladıktan sonra silahlı şekilde görünmesi olduğunu belirtti. Bu durumdaki birçok sanığın tahliye edildiğini savunan Özmen, mesaiye kalmasının özel bir nedeni bulunmadığını, karargaha bir saldırı olacağının söylenmesi üzerine silah aldığını iddia etti.
İdari tahkikat raporunun gerçeği yansıtmadığını savunan Özmen, kimseden yasa dışı emir ve talimat almadığını savunarak, tahliyesini talep etti.
Tutuksuz sanık Ümit Keskin de mahkeme huzurunda ve kollukta vermiş olduğu ifadeleri kabul ettiğini bildirerek, iddia makamının verdiği beraat yönündeki mütalaaya katıldığını söyledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunma yapan eski yüzbaşı Yalçın Gür, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı plan subayı olarak görev yaptığını anlattı. Darbe girişiminden 10 gün önce göreve başladığını belirten Gür, "Yeni görev yerimde mesai saatlerim belli değildi. O gün YAŞ hazırlıkları nedeniyle çıkışlar daha geç oldu. Binbaşı Mustafa Duygulu, YAŞ toplantı provaları olduğunu belirterek, bana albayların emeklilik ve uzatılması ile ilgili YAŞ programına dahil edilen albayların bilgilerini ivedilikle hazırlanmasını istedi." diye konuştu.
26 Nolu kapı tarafında darbecilerce yüzüstü yere yatırılıp derdest edildiğini ileri süren Gür, savunmasına şöyle devam etti:
"O olayın şokuyla korku ve bir şaşkınlık yaşadım, olaya bir türlü anlam veremedim. Daha sonra arkamdan 2. Başkan Yaşar Güler'i götürdüler. Beni Yaşar Güler'i götürmelerine engel olacağım için, kısa zamanda yetkili makamlara haber verme ihtimalim olduğu için beni derdest ettiler. Darbeciler gittikten sonra odama çıktım. Genelkurmaydan dışarı çıkmaya çalıştım ancak çıkamadım. Sabah saatlerinde kışlaya gelen polislere yardım ettim."
Darbe girişimine ilişkin herhangi bir olaya karışmadığını ileri süren Gür, tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
19.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski binbaşı Ahmet Albayrak, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Plan Yönetim Daire Başkanlığı Hukuk İşlerinde proje takip subayı olarak görev yaptığını söyledi.
Albayrak, 15 Temmuz günü rutin mesaisine devam ettiğini, YAŞ toplantısı hazırlıkları sebebiyle akşam saatlerinde toplantı yapılacağını, toplantı hazırlıklarına katılacak personel için servis saatinin 23.30'a ayarlandığını, kendisinin de bu servisle evine dönmeyi planladığını anlattı.
Toplantı saatine kadar odasında bulunduğunu öne süren Albayrak, savunmasına şöyle devam etti:
"Akşam saat 19.50 sularında Personel Başkanlığı katında bulunan Çakmak Salonu'na gittim. İçeride proje subayları vardı. Daha sonra eski Albay Cemil Turhan gelerek Proje Yönetim Daire Başkanlığına gitmemizi söyledi. Burada eski albay Doğan Öztürk, Genelkurmay Karargahına saldırı olacağını ve silah alarak, karargahı koruma emrini verdi. Emri olağan karşılamadığım için silah almadım. Odada Yarbay Mesut Ürkmez ile kaldık."
Mesut Ürkmez'i derdest ettiğine ilişkin tespiti reddettiğini bildiren Albayrak, darbe girişimine destek vermediğini ve darbe girişimi gecesi sabaha kadar odasında beklediğini ileri sürdü.
Bu sırada dönemin Başbakanı'nın (Binali Yıldırım) açıklamasını televizyondan izlediğini anlatan Albayrak, "Sabah saat 10'da televizyonlardan polisin Genelkurmay Karargahına operasyon yapacağını duydum. Bunun ardından gözaltına alınabileceğim korkusuyla eşimi aradım. Bir süre sonra kapım çalındı, açtığımda Özel Kuvvetler personeli, bana 'Burada ne arıyorsun? Hemen burayı terk et.' diye çıkıştı. Ben de bunun üzerine sivil kıyafetlerimi giyerek odamdan ayrıldım." ifadelerini kullandı.
Albayrak, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunma yapan eski binbaşı Yusuf Akdemir, olay tarihinde Genelkurmay Personel Başkanlığı Atama Şubesinde görev yaptığını söyledi.
O dönem ağustosta yapılacak Yüksek Askeri Şura'ya kısa bir zaman kaldığı için sürekli mesaiye kaldığını ifade eden Akdemir, 15 Temmuz akşamı da bu kapsamda Çakmak Toplantı Salonu'nda şube müdürü Cemil Turhan'ın da katıldığı bir toplantı gerçekleştirdiklerini belirtti.
Toplantının ardından odasında çalışmaya devam ettiğini, bu esnada dışarıdan sesler geldiğini anlatan sanık Akdemir, bunun üzerine televizyonu açtığını ve darbe girişimi olduğuna dair haberler gördüğünü iddia etti.
Akdemir, darbe girişimine ilişkin herhangi bir olaya karışmadığını, karargahta da darbeye ilişkin bir olaya şahit olmadığını savundu.
FETÖ üyesi olmadığını savunan Akdemir, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
20.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, esasa ilişkin savunma yapan eski yüzbaşı Murat Ertaş, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında plan subayı olarak görev yaptığını söyledi.
Eski albay Doğan Öztürk'ün Genelkurmay Başkanlığına saldırı olabileceğini ve nizamiyelerin takviye edilmesini istediğini belirten Ertaş, silah dağıtıldığını ve kendisinin de bir silah alarak nizamiye bölgesine geçtiğini anlattı.
Nizamiyeye çevre güvenliğinin sağlanmasına destek için gittiğini öne süren Ertaş, savunmasına şöyle devam etti:
"Nizamiyeye gittiğimde iki asker nöbetine devam ediyordu. Orada olmamı kimse yadırgamadı. En büyük gayretim ne olduğunu anlamaktı. Bir süre sonra halk slogan atmaya başladı. Halkı emniyetli durmaları için ikna etmeye çalıştım. Kimseye ateş etmedim."
Cumhuriyet savcısının nizamiyenin kontrol altına alınmasına yardım ettiği yönündeki tespitini reddettiğini belirten Ertaş, sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanlığına gelen polis ekipleriyle irtibata geçtiğini daha sonra silahını nizamiyeye bırakıp kaldığı misafirhaneye gittiğini söyledi.
Yaklaşık bir hafta süresince çalışmaya devam ettiğini bildiren Ertaş, daha sonra gözaltına alınarak tutuklandığını ve iki yıldır tutuklu olduğunu belirtti.
Ertaş, beraat ve tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunma yapan sanık eski teğmen Ali Feyyaz Beydağ, darbe girişiminden bir gün önce Özel Kuvvetler Komutanlığındaki kurs eğitimini tamamladığını, birkaç gün içinde görev yerine gitmesi gerektiğini söyledi.
Eski albay Murat Korkmaz'ın kendisinin de aralarında bulunduğu bir grup teğmene, bir tatbikata katılacaklarının bilgisini verdiğini anlatan Beydağ, 15 Temmuz'da misafirhanede bulundukları sırada Mustafa Demir'in tatbikatın Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda yapılacağını söylediğini belirterek, "Tatbikat için geldiğimizi söyleyerek Muhafız Alayı'ndan içeri girdik, silah ve teçhizatlarımızı aldıktan sonra Genelkurmay nizamiyesine takviye için gideceğimiz söylendi. Araç bulamadığımız için sivil araçlarla gittik." dedi.
Genelkurmay nizamiyesine yaklaştıkları sırada polislerin kendilerine ateş ettiğini aktaran Beydağ, albay Korkmaz'ın resmi görevli olduklarını ifade etmesi üzerine polislerin geçişlerine izin verdiğini iddia etti.
Karargaha girdikleri sırada güney nizamiyenin emniyetini almakla görevlendirildiğini belirten Beydağ, sabaha kadar dönüşümlü olarak burada nöbet tuttuklarını, bu süre zarfında kanunsuz bir eylem içinde olmadığını öne sürdü.
Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasını kabul etmediğini bildiren Beydağ, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanık eski astsubay Osman Aktaş da darbe girişiminden kısa süre önce tim komutan yardımcısı Hasan Sevim'in aradığını, 15 Temmuz akşamı Fırat Alakuş'un emriyle Genelkurmay'da koruma ve güvenlik tatbikatı olacağını söylediğini iddia etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gün emir üzerine öğlen Eskişehir'den Ankara'ya geldiğini anlatan Aktaş, Sevim'in kendisini Akıncı Üssü'ne çağırması üzerine buraya gittiğini söyledi. Aktaş, savunmasına şöyle devam etti:
"Fırat Alakuş albay telefonlarımızı kapatıp Akıncı'da bırakmamızı emretti. Oradan otobüslere binerek Genelkurmay'a geçtik. Orada emniyet alacağımız söylendi. Bir süre sonra silah ve uçak sesleri gelmeye başlayınca endişelendim. Ne olduğunu öğrenmek için bulunduğum yerden ayrıldım. Üzerimde telsiz ya da telefon olmadığı için kimseye ulaşamadım."
Sabaha kadar emniyet aldığı yerde beklediğini daha sonra güney nizamiyeye gittiğini ve daha sonra emniyet güçlerine teslim olduğunu söyleyen Aktaş, darbeci ve FETÖ'cü olmadığını savunarak tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
21.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Muhammet Yılmaz, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğu söyledi.
Yılmaz, 1 Temmuz 2016'da izne ayrıldığını, izindeyken her an göreve gidecek gibi hazır olmaları gerektiğinin emredildiğini belirtti.
Sanık Yılmaz, aynı taburda görev yaptığı ve aynı evde kaldığı Mahmut Tuncer'i arayan eski albay Murat Korkmaz'ın, komutanlarının bilgisi dahilinde, eski kurmay albay Fırat Alakuş'un emriyle bir faaliyet yapılacağını bildirdiğini öne sürdü.
İzmir'den otobüsle Ankara'ya geldiğini ve Tuncer'in yanına geçtiğini anlatan Yılmaz, akşam saatlerinde dinlendiği esnada Korkmaz'ın telefon etmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiklerini kaydetti.
Kimlik göstererek ve araç kartı alarak alaya girdiklerini, burada çok sayıda özel kuvvet personeli bulunduğunu ve bu nedenle tatbikatın kapsamlı olduğunu düşündüğünü savunan Yılmaz, silah ve teçhizat aldıktan sonra Korkmaz'ın, Genelkurmay'a saldırı olacağını, emniyeti takviyeyle görevlendirildiklerini söylediğini bildirdi.
Askeri araç gelmeyince 6 sivil araçla Genelkurmay'a gittiklerini belirten Yılmaz, Genelkurmay kavşağında polisin durdurduğunu, bu nedenle gerçek bir saldırı olduğunu düşündüğünü iddia etti.
Yılmaz, Güney nizamiyesinden Genelkurmay'a girdiklerinde anormal bir durumla karşılaşmadığını, karargah binasının içinde birkaç kişinin ellerinin bağlı olduğunu, bu kişileri söylenen yerde bir odaya bırakıp geri döndüklerini anlattı.
Emniyet tedbirlerini alıp kapalı bir ortamda bulunduğunu, sadece uçak ve helikopter seslerini duyduğunu ileri süren Yılmaz, sabah saatlerinde eski albay Murat Korkmaz'ın, "Bir olayın içine çekildik, birazdan savcılar ve emniyet güçleri bizi buradan alacak." dediğini aktardı.
Kimseye karşı silah kullanmadığını öne süren Yılmaz, beraat talebinde bulundu.
Eski yarbay Mustafa Çakmaktaşı da mütalaadaki suçlamaları reddederek savunmasına başladı. Çakmaktaşı, 15 Temmuz'da YAŞ toplantısı hazırlıkları sebebiyle akşam saatlerinde toplantı yapılacağını, bu nedenle mesaiye kaldığını ve saat 20.00 sularında personel başkanlığı katındaki Çakmak Salonu'na gittiğini beyan etti.
Cemil Turhan'ın toplantıyı sonlandırdığını ve odadaki personele de bir güvenlik ihlali olduğunu söylediğini savunan Çakmaktaşı, daha sonra bahçeye çıktığını söyledi.
Genelkurmay bahçesinde olayları anlamaya çalıştığı sırada özel kuvvetler personeli tarafından yere yatırıldığını iddia eden Çakmaktaşı, "Kuzey nizamiye tarafından silah sesleri gelmeye başladı. Bir süre sonra tam teçhizatlı özel kuvvetçi geldi. 'Sizin güvenliğiniz için geldik. Havadaki uçaklara bakarak, bunlar bizimkiler emniyet uçuşu olarak geldi. Yoksa Suriye'den gelen jetler Ankara'yı bombalayacaktı.' dedi." diye konuştu.
Çakmaktaşı, daha sonra odasına geçtiğinde televizyondan yaşananları takip ettiği, ailesini dahili telefondan aradığı, dışarı çıkıp kaçmak istediği ancak başaramadığı iddiasını dile getirdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunma yapan sanık eski kurmay yarbay Serkan Kılıç, darbe girişiminin yaşandığı gece Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezinin (SKKHM) olduğu bölgede bulunduğunu, orada bir askeri hareketliliğe şahit olmadığını söyledi.
Gece boyunca yasadışı faaliyette bulunmadığını, silah teçhizat almayıp çatışmaya katılmadığını öne süren Kılıç, "Şahsi tabancam yanımda değildi evdeydi. Bulunduğum yerde anormal bir durum yoktu." diye konuştu.
"O gece karargahın içerisinde olmam darbeye katıldığım anlamına gelmez." diyen Kılıç, darbe girişimini gece yarısı odasına geçtiğinde televizyondan öğrendiğini iddia etti.
Sabah olduğunda kendi şubesine geçip orada beklediğini öne süren Kılıç, darbeden sonra da mesaisine devam ettiğini 18 Temmuz günü gözaltına alınıp tutuklandığını söyledi.
Kılıç, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmanın sonunda Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, dava dosyasına gelen, bazı sanıklar hakkındaki tanık beyanlarını okudu.
İsmi okunan sanıklar gelen beyanlara ilişkin daha sonra savunma yapacaklarını bildirdi.
Duruşmaya 24 Eylül Pazartesi günü devam edilmek üzere ara verildi.
24.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Muhammet Yılmaz, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğu söyledi.
Yılmaz, 1 Temmuz 2016'da izne ayrıldığını, izindeyken her an göreve gidecek gibi hazır olmaları gerektiğinin emredildiğini belirtti.
Sanık Yılmaz, aynı taburda görev yaptığı ve aynı evde kaldığı Mahmut Tuncer'i arayan eski albay Murat Korkmaz'ın, komutanlarının bilgisi dahilinde, eski kurmay albay Fırat Alakuş'un emriyle bir faaliyet yapılacağını bildirdiğini öne sürdü.
İzmir'den otobüsle Ankara'ya geldiğini ve Tuncer'in yanına geçtiğini anlatan Yılmaz, akşam saatlerinde dinlendiği esnada Korkmaz'ın telefon etmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiklerini kaydetti.
Kimlik göstererek ve araç kartı alarak alaya girdiklerini, burada çok sayıda özel kuvvet personeli bulunduğunu ve bu nedenle tatbikatın kapsamlı olduğunu düşündüğünü savunan Yılmaz, silah ve teçhizat aldıktan sonra Korkmaz'ın, Genelkurmay'a saldırı olacağını, emniyeti takviyeyle görevlendirildiklerini söylediğini bildirdi.
Askeri araç gelmeyince 6 sivil araçla Genelkurmay'a gittiklerini belirten Yılmaz, Genelkurmay kavşağında polisin durdurduğunu, bu nedenle gerçek bir saldırı olduğunu düşündüğünü iddia etti.
Yılmaz, Güney nizamiyesinden Genelkurmay'a girdiklerinde anormal bir durumla karşılaşmadığını, karargah binasının içinde birkaç kişinin ellerinin bağlı olduğunu, bu kişileri söylenen yerde bir odaya bırakıp geri döndüklerini anlattı.
Emniyet tedbirlerini alıp kapalı bir ortamda bulunduğunu, sadece uçak ve helikopter seslerini duyduğunu ileri süren Yılmaz, sabah saatlerinde eski albay Murat Korkmaz'ın, "Bir olayın içine çekildik, birazdan savcılar ve emniyet güçleri bizi buradan alacak." dediğini aktardı.
Kimseye karşı silah kullanmadığını öne süren Yılmaz, beraat talebinde bulundu.
Eski yarbay Mustafa Çakmaktaşı da mütalaadaki suçlamaları reddederek savunmasına başladı. Çakmaktaşı, 15 Temmuz'da YAŞ toplantısı hazırlıkları sebebiyle akşam saatlerinde toplantı yapılacağını, bu nedenle mesaiye kaldığını ve saat 20.00 sularında personel başkanlığı katındaki Çakmak Salonu'na gittiğini beyan etti.
Cemil Turhan'ın toplantıyı sonlandırdığını ve odadaki personele de bir güvenlik ihlali olduğunu söylediğini savunan Çakmaktaşı, daha sonra bahçeye çıktığını söyledi.
Genelkurmay bahçesinde olayları anlamaya çalıştığı sırada özel kuvvetler personeli tarafından yere yatırıldığını iddia eden Çakmaktaşı, "Kuzey nizamiye tarafından silah sesleri gelmeye başladı. Bir süre sonra tam teçhizatlı özel kuvvetçi geldi. 'Sizin güvenliğiniz için geldik. Havadaki uçaklara bakarak, bunlar bizimkiler emniyet uçuşu olarak geldi. Yoksa Suriye'den gelen jetler Ankara'yı bombalayacaktı.' dedi." diye konuştu.
Çakmaktaşı, daha sonra odasına geçtiğinde televizyondan yaşananları takip ettiği, ailesini dahili telefondan aradığı, dışarı çıkıp kaçmak istediği ancak başaramadığı iddiasını dile getirdi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski binbaşı Abdurrahim Aksoy, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğunu, tatildeyken eski binbaşı Mehmet Akkurt'un aradığını, bunun üzerine Ankara'ya döndüğünü söyledi. Aksoy, komutanları tarafından tatbikat olacağının söylenmesi üzerine Genelkurmay Başkanlığı'na gittiğini, komuta katına çıkıp koruma görevine başladığını belirterek, orada aldığı silahı kimseye karşı kullanmadığını iddia etti. Genelkurmay Başkanlığının kamera kayıtlarından sivilleri hedef alarak ateş ettiği belirlenen Aksoy, kayıtların hukuka aykırı olarak elde edildiğini ileri sürdü.
Kamera kayıtlarını ve bilirkişi raporlarını reddettiğini belirten Aksoy, şöyle dedi: "Genelkurmay karargahındaki görüntülerin çoğu lehime dahi olsa da ben bu görüntüleri hukuka aykırı olduğu için kabul etmiyorum. Bu kayıtların delil özelliği yoktur. Bu görüntüler birileri tarafından yanlış yorumlanmıştır. Defteri benim üzerime kapatmaya çalışıyorlar. Gerçek faillerin bir an önce ortaya çıkarılması gerekmektedir."
FETÖ ile irtibatı olmadığını savunan Aksoy, Genelkurmay genel sekreterlik katında yerde yatan yaralı sivillere tekme attığına yönelik tanık beyanlarını da reddetti.
Eşinin KPSS soruşturmasında şüpheli olduğu belirtilen Aksoy, bu durumun davanın konusu olmadığını savundu.
- "Hainlere karşı omuz omuza mücadele ettik"
Aksoy'un, polislerin vatandaşları askerlerin önüne sürdüğünü söylemesi üzerine, müştekilerden biri "Hainlere karşı omuz omuza mücadele ettik." diyerek tepki gösterdi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, müştekilere sakin olmaları yönünde telkinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
25.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan tutuksuz sanık Binbaşı Aziz Onur, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Sistem Daire Başkanlığında çalıştığını ve görevini sürdürdüğünü söyledi.
Olay günü önceden belirlenen rutin nöbet görevini saat 20.00'de devraldığını belirten Onur, 21.30'da daire başkanlığına herhangi bir vukuat olmadığına dair tekmil verdiğini, kısa bir süre sonra Genelkurmay'da silah seslerinin duyulduğuna dair Bilgi İşlem Dairesine telefon edildiğini bildirdi.
Telefonu açan kişiye silah seslerini duymadığını söylediğini aktaran Onur, bu telefon üzerine ne olduğunu anlamak için Genelkurmay Başkanlığının bahçesine çıktığını, oradaki polislerden Özel Kuvvetler Komutanlığından bir otobüs dolusu askerin Genelkurmay'a geldiğini öğrendiğini ifade etti.
Onur, üstlerine bilgi vermek için tekrar görev yaptığı birime döndüğünü, gelişmeleri televizyon ve internetten takip ettiğini, bir süre sonra televizyonda Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığına dair haberleri gördüğünü, bu andan itibaren daire başkanıyla her 15 dakikada bir görüşüp üstlerinin emirlerini uyguladığını belirtti.
Sabah aynı birimde çalışan ancak o tarihte izinli olan sanık Ahmet İlhan Ayşan'ın Bilgi Sistem Daire Başkanlığına geldiğini anlatan Onur, Ayşan'ın yanında gelen iki Özel Kuvvet personelinin kendisini zorla dışarı çıkarıp 4 No'lu nizamiyeye götürdüğünü söyledi.
Onur, bir süre sonra Özel Harekat polislerinin bulundukları yere operasyon düzenlediklerini, oradakilerle birlikte Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü, ifade işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını anlattı.
Savcılık mütalaasında, darbe girişimi sırasında Mesaj ve Evrak Dağıtım Sistemini (MEDAS) engellemediği için cezalandırılmasının talep edildiğini aktaran Onur, "Mesajlar bizim üzerimizden gitmedi. Sisteme müdahale edebilmemiz söz konusu değil. Bizim sistemlere müdahale yetkimiz yok. MEDAS için ayrıca nöbetçi listesi var. Eğer mesajlaşma sistemleri kapatılmış olsaydı bu durum darbecilerin lehine olurdu. Sıkıyönetim mesajı çekildikten sonra darbe karşıtı mesajlar çekilemeyecekti. Kapatılsaydı bu sefer 'neden kapattın' şeklinde karşınıza çıkacaktım." diye konuştu.
"Hiçbir şekilde darbe girişiminde bulunanlara yardımcı olacak, yol gösterecek şekilde temasta bulunmadım." diyen Onur, beraatini talep etti.
"Genelkurmay'dan çekilen mesajlara uymadım"
Sanık eski albay Vural Akyıldırım da darbe girişimi sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri İstihbarat Okul Komutan Yardımcısı olduğunu ve o gece Genelkurmay'a hiç gitmediğini ifade etti.
İstihbarat okulundan evine giderken polis tarafından gözaltına alındığını, bu yüzden sanık olduğunu öne süren Akyıldırım, görevli bulunduğu okulda darbeye ilişkin hiçbir faaliyetinin olmadığını iddia etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine vatandaşlarla meydanlara çıktığını ve müteakiben resmi kıyafetlerini giyerek görev yerine gittiğini belirten Akyıldırım, "Ben Genelkurmay'dan çekilen mesajlara uymadım. Kışlaya 01.30'da ancak gidebildim. İddia edildiği gibi darbe girişimine ilişkin bir faaliyetim olmamıştır. Olaylar bastırılmışken neden darbecilerin tarafına geçeyim." savunmasını yaptı.
Akyıldırım, "Kimseyi mesaiye çağırmadım, kimseyi derdest etmedim. Bu davanın sanıklarıyla herhangi bir eylem ve söylem birliğim yoktur." diyerek tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, esasa ilişkin savunma yapan eski kurmay albay Cemal Turğut, olay tarihinde Genelkurmay Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında Plan Şube Müdürü olarak görev yaptığını söyledi.
Şubede görevli personelin 15 Temmuz'dan önce YAŞ toplantısına hazırlık nedeniyle sık sık mesaiye kaldığını öne süren Turğut, 15 Temmuz'da da saat 20.00'de gerçekleştirilecek YAŞ hazırlık toplantısı için karargahta bulunduklarını belirtti.
Olay günü saat 20.00 sularında YAŞ provası toplantısının yapılacağı Çakmak Salonu'na geçtiğini ifade eden Turğut, toplantı devam ederken eski General Amiral Şube Müdürü kurmay albay Cemil Turhan'ın toplantıyı bitirip salonun boşaltılmasını istediğini anlattı.
Bunun üzerine odasına geçtiğini aktaran Turğut, bir süre sonra silah sesleri duyduğunu, odasının penceresinden baktığında askerlerin koşuştuğunu gördüğünü öne sürdü. Turğut, bunun üzerine Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'ni aradığını, telefonu açan kişinin güvenlik tatbikatı yapıldığını söylediğini iddia etti.
İlerleyen saatlerde hareketliliğin giderek arttığını, bir süre sonra uçak ve helikopter sesleri duyulduğunu aktaran Turğut, ne olduğunu öğrenmek için koridora çıktığını, Personel Başkanı İlhan Talu'nun odasına baktığını fakat kapı kilitli olduğu için içeriye giremediğini, bunun üzerine sosyal tesislerin bulunduğu kapıdan bahçeye çıktığını söyledi.
Komuta katına çıktığında daire başkanı Mehmet Partigöç'ü gördüğünü, kendisine ne olduğunu sorduğunda Partigöç'ün, "içeride çatışma çıktığını, olayın ne olduğunu anlamaya çalıştığını" söylediğini dile getirdi.
Savcılık mütalaasında "Genelkurmayda YAŞ toplantısı adı altında toplantı düzenleyip darbecilerin sözde atama listesini görüştükleri" iddiasını da reddeden Turğut, "Bu listenin toplantıdan günler önce hazırlanmış olması gerekir. Saat 21.30'da mesaj olarak çekilecek listeye saat 20.00'de başlayan bu toplantıda karar verilmesi imkansız. Ayrıca toplantıda bu atamalara karar verebilecek rütbede kimse yok." diye konuştu.
Turğut, Genelkurmaydaki güvenlik kameraları kayıtlarının tutulduğu hard disklerin tanklar tarafından ezilmesine refakat ettiği iddiasını da kabul etmedi.
Genelkurmay karargahında silahlı olarak devriye görevi icra ettiği yönündeki savcılık mütalaasını da reddeden Turğut, savunmasında şunları kaydetti:
"Mütalaada silahlı olarak devriye attığım söyleniyor. Bu çok mantıksız. Silah bende 8-10 dakika ancak kalmıştır. Sonrasında Karargah Grup Destek Komutanlığı personeline teslim ettim. Silahı herhangi bir hedefe veya istikamete doğrultmuş değilim.
Tesadüfen yoldan geçerken bulduğum bir silahı emniyet maksatlı elime aldım. Yaptığım, başıboş bir silahı yanlış kişilerin eline geçmesin diye emniyete almamdır. Sırf sabah saatlerindeki silahlı görüntülerimden dolayı karargahtaki tüm işlerden sorumlu tutuluyorum."
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
26.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan eski kurmay yarbay Recep Yıldız, darbe girişimi öncesinde Uluslararası Cari Harekat Merkez Amirliğinde proje subayı olarak Genelkurmay'da görev yaptığını dile getirdi.
Genelkurmay Cari Harekat Daire Uluslararası Cari Harekat Merkezi Amiri olan sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinden eski kurmay albay Osman Kardal'ın emriyle 15 Temmuz'da mesaide kaldığını ifade eden Yıldız, darbeye destek amacıyla ve Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'nde (SKKHM) darbecilerle birlikte hareket etmediğini savundu.
SKKHM giriş turnikelerinde bazı askerlerin içeri girişini engellemekle suçlandığını da aktaran Yıldız, kendisinin SKKHM'ne girişinden bir süre sonra yaşanan askeri hareketlilik üzerine amirlerince giriş çıkışın yasaklandığını ileri sürdü. Kendisinin içeri girişinden bir süre sonra yasağın uygulanmaya başladığından bahseden Yıldız, bu konuda bir sorumluluğunun olmadığını savundu.
Sanık Yıldız, "O akşam darbe girişimi düşüncesiyle hareket etmediğimi ispatladım. O akşam amirim olan Osman Kardal savunmasında kendisinin emriyle mesaide kaldığımı belirtmiştir. Darbe saikiyle hareket etmedim, ben suçsuzum. Bir terörist ve hain değilim." ifadelerini kullandı.
Emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini ve herhangi bir kanunsuz emir almadığını savunan Yıldız, beraatini talep etti.
İmzasına rağmen suçlamaları reddetti
Sanıklardan eski kurmay binbaşı Erhan Metin, 15 Temmuz öncesi yurtdışında görevlendirildiğini, olay günü amiri olan sanık Kardal'ın emri üzerine Genelkurmay'da kaldığını beyan etti.
"Zırhlı muharebe aracı intikali" ve "hazırlık ikazı ve birlik intikali" konulu darbeye hazırlık amacı içeren mesajları hazırladığı ve imzaladığı konusunda suçlandığını belirten Metin, mesajları kendisinin hazırlamadığını savunarak, "Mesajların altında benim adımın yazılı olması mesajları benim hazırladığım ve yayımladığım anlamına gelmez." diye konuştu.
Metin, darbe girişimi esnasında Kardal'dan kanunsuz bir emir almadığını ve bulunduğu SKKHM'de darbe teşebbüsüne iştirak eden kimseyi görmediği açıklamasını yaptı.
Aleyhinde beyanda bulunan tanık ve sanıkların ifadelerini kabul etmeyen Metin, darbe girişiminde bulunmadığını iddia etti.
Üzerine atılı olan FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmeyen Metin, darbe girişiminde bulunanlardan ve FETÖ'den şikayetçi olduğunu dile getirdi.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
27.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklardan eski yüzbaşı Ali Emre Eral, daha önce yaptığı savunmasının mevcut deliller doğrultusunda gerçek olduğunun anlaşıldığını ve darbe girişiminde bulunmadığını savunarak, beraatini istedi.
Eski üsteğmen Ertan Özmen, darbe girişiminden önce Milli Savunma Bakanlığında Asker Alma Dairesinde çalıştığını, olay akşamı görev yerine gideceği sırada Genelkurmay bölgesinde polislerin güvenlik önlemi almış olduğunu gördüğünü ve askeri araçların bulunduğunu fark ettiğini bildirdi.
Yaşananların darbe girişimi olduğunu bilmediğini ve darbeye destek vermediğini ileri süren Özmen, olaylar esnasında darbecilerin elindeki karargaha hiç girmediğini, kışla önünde yaralanan bir vatandaşa da yardımda bulunduğunu anlattı.
Üzerine atılı FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmediğini söyleyen Özmen, beraat talebinde bulundu.
- Sivil sanık savunma yaptı
Davanın sivil sanıklarından Fatih Okutur, 2012 öncesinde FETÖ'ye ait okullarda çalıştığını, maaşından himmet adı altında para kesilmesi üzerine söz konusu okullardan ayrıldığını beyan etti.
FETÖ okullarında çalışmasının örgüt üyesi olduğuna delil olmadığını ileri süren Okutur, iddianamede de yer alan "Nedim" kod adını kullandığı suçlamasının doğruyu yansıtmadığını savundu.
Okutur, Genelkurmay Başkanı ve 2. Başkanının odalarına dinleme cihazlarının yerleştirilmesi ve dinlenmeleri olayına da iştirak etmediğini iddia etti. Sanıklardan eski yarbay Gökhan Eski'nin bu konuya ilişkin beyanlarını mahkemede değiştirdiğini ve kendisini teşhis edemediğini aktaran Okutur, suçsuz olduğunu ileri sürerek, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Savunma yapan eski kurmay yüzbaşı Sadık Kazancı, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
İhraç edilmeden önce Genelkurmay Genel Sekreterliğinde icra subayı olarak görev yaptığını belirten Kazancı, olay günü mesaiden ayrılacağı sırada terör saldırısı olabileceğine ilişkin tedbirler alındığını gördüğünü kaydetti. Bundan kısa süre sonra özel kuvvetler mensubu askerlerin geldiğini ve silah seslerini duyduğunu anlatan Kazancı, kışla çevresinde de sivillerin toplanmaya başladığını dile getirdi.
Bu olaylar esnasında darbe girişiminden haberdar olmadığını ve darbeci olmadığını iddia eden Kazancı, ilerleyen saatlerde uzun namlulu silahtan açılan ateş sonucu yaralandığını, revirdeki ilk müdahalenin ardından da GATA'ya giderek tedavi olduğunu savundu.
Tedavisinden sonra evine gittiğini, pazartesi günü mesaiye geldikten sonra da gözaltına alındığını bildiren Kazancı, darbe girişimine destek vermediğini ve FETÖ mensubu olmadığını öne sürdü.
Sanık Kazancı, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
28.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan eski kurmay yüzbaşı Fatih Üner, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan ederek, mahkeme heyetinden beraat talebinde bulundu.
Sanık eski teğmen Furkan Akbenli, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre önce Özel Kuvvetler Komutanlığı'na atandığını, gördüğü özel kuvvetler kursunun da 14 Temmuz 2016'da mezuniyet töreninin yapıldığını anlattı.
Olay tarihinde tim komutanının emriyle tatbikat amaçlı Akıncı Üssü'ne gittiğini, buradan da tim personeli ile Genelkurmay'a intikal ettiklerini belirten Akbenli, ertesi gün öğle saatlerinde de teslim olduğunu dile getirdi.
Tatbikata katılmak ve Genelkurmay kışlası içinde emniyet almak dışında bir emir almadığını savunan Akbenli, darbe girişiminde bulunmadığını iddia etti. Olaylar esnasında kendi amiri olmayan başka birinden de emir almadığını ileri süren Akbenli, kendisine verilen emirleri sorgulamasının söz konusu olmadığını beyan etti.
Üzerine atılı olan FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmediğini söyleyen sanık Akbenli, beraatini ve tahliyesini istedi.
Davanın görülmesine 1 Ekim 2018 Pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(29 Eylül 2018, 13:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: