Fehmi Koru: Ergenekon örgütlenmesini ciddiye alan yargı, konuya ilişkin yeni belge ve bulgulara ulaşınca, bir de sorgularda elde edilen ifadeleri değerlendirerek davanın kapsamını genişletiyor. Herkes tek bir savcıya yükleniyor, ama dava üzerinde çalışan tam beş savcı var; ayrıca tutuklama ve tutuklamanın devamı kararlarını yargıçlar veriyor.
![]() ![]() ![]() |
10.01.2009 12:01 Fehmi Koru (Yeni Şafak): Yargıtay Başkanlar Kurulu duyduğu rahatsızlık üzerine toplandığı halde açıklama yapmadıysa, kuvvet komutanlarının birlikteliğinden bazılarının beklediği türden sert bir tepki çıkmadıysa, bunun sebebi bellidir: Yargıya güvenmenin gereğini hatırlıyor her kurum... Konuyu başlarda hafife alanlar, son dalga gözaltılar üzerine farklı bir muhalefet çizgisine kendilerini yerleştirdiler: Davanın ana zeminini oluşturan ´seçimle gelmiş iktidarı silah gücüyle devirmeye kalkışmak´ iddiasını küçümsemek... Oysa her yeni gözaltı ve onunla irtibatlı yeni kanıt ve belgeler yakın geçmişte yaşananlara yeni bir gözle bakılmayı gerektiriyor. O gözle baktığınızda ise, davanın zemininin her geçen gün daha güçlendiğini hemen fark ediyorsunuz... Elbette tersi de her zaman mümkündür, ama biz yine de gelişmeler istikametinde bir senaryonun gerçek olma ihtimali üzerinde fikir imal edelim: Ya iddialar doğruysa, yani ülkenin tehdit altına düştüğüne inanan birileri idareye el koymak üzere bir kalkışma planlamış, bunu hayata geçirmek üzere örgütlenmiş ve eylemler sahneye koymuşsa?
Ya Ak Parti 22 Temmuz 2007 seçiminde yüzde 47 yerine yüzde 30´larda dolaşan bir oy alsaydı? Son birkaç yıl içerisinde yaşadığımız hemen her siyasi olaya yeni bir gözle bakmamızı ve kamuoyu önüne çıkmış rütbeli-rütbesiz, unvanlı-unvansız her figürü yeniden değerlendirmemizi gerektiren bir durumu anlamaya çalışıyoruz yukarıdaki soruyla... Hareket noktamız doğruysa, siyasi hayatta ikili bir gelişme yaşamışız demektir: Bir yanda darbeden medet umanlar ülkeyi bilinmeyen bir istikamete götürmek üzere çok yönlü eylemlerini sahneye koyar ve bu amaçla içte ve dışta destek devşirme çabasına girerken, demokratik güçler ve halk darbe girişimlerini boşa çıkartacak bir sağlam doğrultuda yol almış... Bu noktada durup, Ak Parti 22 Temmuz 2007 seçiminde yüzde 47 yerine yüzde 30´larda dolaşan bir oy alsaydı ülkede neler yaşanabileceğini hesap edebiliriz. Siyasilerin, medya kuruluşlarının, yazar ve yorumcuların, bu iki çizginin neresinde konuşlandığına bakarak pek çok yeni soru sorulabilir. En masumu şu soruların: “Demokrasiden beslenen siyasiler ile demokrasiyi desteklemesi gereken gazeteci ve yazarların darbe çizgisinde saf tutmaları kendiliğinden olan bir şey midir, yoksa bu çarpık durum örgütsel bağlar yüzünden midir?”
Bakarsınız bu sorunun cevabını da savcılardan ve mahkemeden öğreniriz, neden olmasın? (Fehmi Koru / Yeni Şafak)
(10 Ocak 2009, 12:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: