2007´de Malatya´da Zirve Yayınevi´nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesine ilişkin davaya 62. duruşma ile devam ediliyor. Duruşmada tanık ifadeleri ile müştekilerin beyanları alınıyor.
|
|
01.04.2013 15:48 Malatya´daki Zirve Yayınevi´nde biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesine ilişkin davaya 1 aylık aradan sonra 62. duruşma ile devam ediliyor. Duruşmaya 17´si tutuklu 19 sanıktan orgeneral tutuklu sanıklar Hurşit Tolon, Emre Günaydın ile tutuksuz sanıklardan İlker Çınar ve Aykut Saka katılmadı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada, kimlik tespitinin ardından sanıkların talep dilekçeleri incelendi.
Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa, eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür´ün İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi´nde talimatla ifade verdiğini, ifade tutanaklarının mahkemeye ulaşmadığını belirtti.
TANIK GÖKHAN TALAS´IN İFADESİ
Duruşmada, Zirve Yayınevi cinayetlerinin ilk tanığı olan Gökhan Talas´ın mahkemeye verdiği yazılı ifade okundu. Olayın gerçekleştiği gün eşiyle birlikte yayınevine gittiğini, kapıyı çaldığında kimsenin açmaması üzerine maktulleri aradığını anlatan Talas, öldürülen kişilerden sadece Uğur Yüksel´in telefona cevap verdiğini, onun da sesinin tedirgin olduğunu ifade etti. Kapının arkasında gölgelerin bulunması, Tilman Geske´nin odasının ışığının yanması üzerine durumu polise bildirdiğini anlatan Talas, olay yerine gelen polisle tekrar kapıyı çaldıklarında dışardan yayınevinin penceresinden bir kişinin atladığına dair sesler yükseldiğini, bunun üzerine aşağıya indiklerinde Emre Günaydın´ın yerde yattığını gördüğünü, yayınevine tekrar çıktığında her tarafın kanla kaplı olduğunu gözlemlediğini dile getirdi.
Talas, olaydan sonra yasa dışı dini bir örgüte üye gibi gösterilerek telefonunun yasa dışı dinlendiğinin ortaya çıkması üzerine eski Malatya Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet Ülger ile İstihbarat Müdürü Binbaşı Haydar Yeşil hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
MÜŞTEKİ VEYSEL ŞAHİN´İN İFADESİ
Talas´ın ifadelerinin okunmasının ardından eski Kerkük Kardeşlik Derneği Başkanı Veysel Şahin müşteki olarak ifade vermeye başladı. Davanın tutuklu sanıklarından Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak´ı olay öncesi tanıdığını ileri süren Şahin, 1995 yılında Van 100. Yıl Üniversitesi´nde birinci sınıf öğrencisi iken aynı zamanda ülkücü reisi olduğunu ve aynı dönemde kaydı alınarak Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı adına haber elemanı olarak çalışmaya başladığını söyledi. İmam hatip lisesi mezunu olması, Arapça bilmesi dolayısıyla aşırı sağ örgütlerle ilgili istihbarat bilgileri topladığını ifade eden Şahin, 2003 yılında da Malatya´nın Hekimhan ilçesinde öğretmen iken Malatya İl Jandarma Komutanlığı´nda görevli İrfan O. ile irtibata geçerek çalışmaya devam ettiklerini anlattı.
Kerkük´e silah kaçırdığı yönünde suçlamalarla karşı karşıya kaldığını, ancak yapılan davalarda kaçakçılık yaptığına dair somut delil bulunamadığını anlatan Şahin, mağdur olduğunu, suçlamalarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne açtığı davayı kazandığını iddia etti.
Dinlendiğini belirten Şahin, ancak dinlemelere ilişkin kayıtların olmadığını ve kendisine dinlemelerle ilgili herhangi bir suçlamada bulunulmadığını söyledi. Haber elemanı olarak görev aldığı dönemde kendisine ödemeler yapıldığını öne süren Şahin, bu ödemelerin kantin kasalarından verildiğini savundu. Şahin, ´Bir bilgi veriyordum, parasını alıyordum. En son bin 500 lira para aldım, makbuzda 50 lira gösterildi. Gerisi kantin kasasından verildi.´ dedi.
2008 yılında Malatya kent merkezi Kışla Caddesi´ndeki derneklerine jandarma tarafından baskın yapıldığını belirten Şahin, operasyonda 3 el bombası bulunduğunu, bunların seri numaralarını ajandasına kaydettiğini söyledi.
Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili bir bilgisi bulunmadığını dile getiren Şahin, Malatya İl Jandarma Komutanlığı´nın İncil satışları, İncil dağıtan firmalarla, satan ve alan kişilerin tespitiyle ilgili çalışmalar yapıldığını bildiğini ifade etti. İrticai bir örgüt üyesi gibi gösterilerek usulsüz dinlendiğini ileri süren Şahin, ´İlgim olmayan bir tarikatla ilişkilendirildim. Şikayetçiyim. Davaya da müdahil olmak istiyorum.´ şeklinde konuştu.
SANIK ARAL´DAN HAKİME TEHDİT
Şahin, bazı sanıkların sorularını da cevapladı. Bu arada Şahin´in ifadesi sırasında tutuklu sanık Varol Bülent Aral, mahkeme başkanı Kısa´nın Şahin´i sorularıyla yönlendirdiğini savundu. Kısa´nın söz almadan konuşmaması, zamanı geldiğinde kendisine söz vereceğini belirtmesine rağmen Aral, konuşmasına devam etti. Kısa´nın ikazlarını dinlemeyen Aral, jandarma eşliğinde duruşma salonundan çıkarıldı. Aral, salondan çıkarılırken, Kısa´ya ´Hakim satılmış. Senin kafana bir daha sıkacağım´ diye bağırdı. Aral, Veysel Şahin için de küfürlü sözler kullandı. Aral´ın kullandığı sözler, mahkeme tutanaklarına geçirildi.
MAHKEME BAŞKANINDAN SANIK ÜLGER´E KIŞKIRTMA SUÇLAMASI
Mahkeme Başkanı Kısa, Mehmet Ülger´in küçük kağıtlar üzerinde notlar göndererek Varol Bülent Aral´ı duruşma sırasında mahkeme heyetine karşı kışkırttığını öne sürdü. Buna karşılık Ülger, bu iddianın doğru olmadığını, bilgi notunu avukatına gönderdiğini savundu. (Cihan)
EYMÜR TALİMATLA İFADE VERMİŞ, ŞOK İDDİALARDA BULUNMUŞTU
MİT eski Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür Zirve davasında talimatla ifade vermişti. 22 Mart 2013 tarihinde İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi´nde talimatla ifade veren Eymür, Özel Harp Dairesi´ne bağlı Beyaz Kuvvetler´le ilgili bildiklerini anlatmış, iddiaların çoğunu doğrulamıştı. Eymür, misyonerlik faaliyetlerinden haberinin ise olmadığını belirtmişti.
GENELKURMAY´DAN MAHKEMEYE ´BEYAZ VE SİYAH KUVVETLER´ CEVABI
Zirve Yayınevi Davasında gizli tanık ve aynı zamanda davada sanık olan İlker Çınar´ın ifadeleri ile gündeme gelen ´Siyah Kuvvetler ve Beyaz Kuvvetler´ konusunda Genelkurmay Başkanlığı´na gönderilen yazının cevabı mahkemeye ulaştı. Genelkurmay, iddia edildiği gibi Siyah Kuvvetler ve Beyaz Kuvvetler diye bir kuvvet veya birlik teşkilatlanmasının söz konusu olmadığını belirtti.
Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin, sözde Türkiye Ulusal Stratejik Hareketler Dairesi (TUSHAD) bünyesinde bulunan ´Beyaz ve Siyah Kuvvetler´ ile JİTEM´in ortak koordinasyonu gerçekleştirildiği iddialarını araştıran Malatya 3´ncü Ağır Ceza Mahkemesi iddialarla ilgili Genelkurmay Başkanlığı´na yazı yazılarak böyle bir birliğin var olup olmadığının sorulmasına karar vermişti.
Bugün görülen Zirve Yayınevi duruşmasında Genelkurmay Başkanlığı´ndan gönderilen cevap yazısının mahkemeye ulaştığı belirtildi. Mahkemeye gönderilen cevapta Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde yer alan Özel Kuvvetler Komutanlığı´nın, 27 Eylül 1952 tarihinde ´Hususi ve Yardımcı Muharip Birlikleri´ adıyla kurulduğu, ardından 7 Kasım 1953´de Seferberlik Tetkik Kurulu olarak adının değiştirdiği ve son olarak 14 Nisan 1992 tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak adının değiştirildiği belirtildi. Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı Seferberlik Tetkik Daire Başkanlığı kuruluşunda olan Seferberlik Tetkik Kurul Başkanlığı bünyesinde 16 bölge başkanlığının bulunduğu belirtilen açıklamada, bölge başkanlıklarının görevinin barış zamanında ülkenin işgale uğraması muhtemel bölgelerinde görev alacak yedek personelin milli seferberlik istemi içerisinde tespit, teklif, alım ve eğitim görevlerini yürütmekte olduğu ifade edildi.
Seferberlik Tetkik Kurulunun faaliyetlerini Milli Savunma Bakanlığı ile koordineli olarak yürüttüğünün belirtildiği cevap yazısında bölge başkanlıklarında seferde görev alacak yedek personelin, askerliğini bitirmiş, çevresinde dürüst ve saygın olarak tanınan, güvenilir, herhangi bir suça bulaşmamış, yaşantısını belirli bir düzene koymuş, halkın sevgisini kazanmış, işgal durumunda bölgesini terk etmeyecek ve ülke savunmasında faydalı olabileceği değerlendiren sivil kişiler içerisinden titizlikle seçildiği belirtildi. Seçilen yedek personellerin MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğünce araştırıldığı ve gelen olumlu cevap sonrası personelin alındığı belirtildi. Genelkurmay Başkanlığı´ndan gelen cevap yazısında şu ifadelere yer verildi:
Seçilen yedek personel Milli Savunma Bakanlığına bildirilmekte, Milli Savunma Bakanlığı tarafından sefer görev emri verilmektedir. Nasıl ki seferde görev yapacak personele Milli Savunma Bakanlığı sefer görev emri verilmekte ise Özel Kuvvetler Komutanlığı ile birlikte çalışacak personele de Milli Savunma Bakanlığı tarafından sefer görev emri verilmektedir. Sefer görev emri verilen yedek personel yaş ve yeteneklerine göre arazide görev yapacak siyah personel ve meskun mahalde görev yapacak beyaz personel olarak tasnif edilmekte, yedek personel vasfını kaybedenler ise turuncu personel olarak nitelendirilmektedir. Renk kodları yedek personelin yaş ve nitelikleri dikkate alınarak savaştaki görevlerine göre yapılmış bir tasniftir. Ancak söz konusu tasnif il bu tasnif için kullanılan renk kodları personele tebliğ edilmemektedir. Kişilerin böyle bir sınıflandırma hakkında bilgileri bulunmamaktadır.
Siyah personel; seferde arazide görev almak üzere askerliğini komando olarak yapmış, yedek personel niteliklerine uygun olanların içerisinden seçilerek pusu, baskın, keşif, ikmal ve Haberleşme konularında temel eğitime tabi tutulur. Personelin seferdeki görevi düzenli birliklerin olmadığı yerlerde düşmana pusu, baskın gibi harekat icra etmektir. Nasıl ki Türk Silahlı Kuvvetleri diğer birimleri için sefer görev emri alan personel belli dönemlerde seferberlik tatbikatına çağrılıyorsa, bunlar da Bakanlar Kurulu Kararı ile seferberlik tatbikatına çağrılmaktadır.
Beyaz personel; seferde meskun mahallelerde görev almak üzere niteliklere uygun personellerden seçilerek alımı müteakip keşif, gözetleme, ikmal, bilgi toplama, Haberleşme gibi konularda eğitimden geçirilir. Personelin seferdeki görevi, meskun mahallelerde keşif, gözetleme, mukavemet, Haberleşme ve ikmal gibi hususları icra etmektir.
Turuncu personel; yedek personel vasfını kaybetmesi, herhangi bir suça karışması veya yurtdışına yerleşmesi dolayısıyla yedek personel statüsünden çıkarılmış şahıslardır. Bu personele seferde herhangi bir görev verilmemektedir. Yedek personelin görevi seferde emirle başlamaktadır. Seferde Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerinin harekatını kolaylaştırmak ve desteklemek amacıyla Özel Kuvvetler Komutanlığının emir komutasında faaliyetlerini yürütecektir. Barışta herhangi bir fiili teşkilat içerisine dahil edilmediği gibi, hiçbir görev, ücret, kimlik kartı, silah, teçhizat, telsiz, gibi malzemeler verilmemektedir.
Barış zamanında teşkilat ve personel güvenliği nedeni ile yedek personelin birbirini tanıması söz konusu değildir. Yedek personel içerisinde halen muvazzaflık hizmetinde olan, Silahlı Kuvvetlerden emekli olmuş veya diğer nedenlerle ayrılmış, ilişiği kesilmiş hiçbir personel bulunmamaktadır. Yedek personel isimlerinin deşifre edilmesinin söz konusu personelin emniyeti ve ülkenin güvenliği açısından hassasiyetler yaratabileceği mütalaa edilmektedir.
(01 Nisan 2013, 15:48)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Eymür´den Zirve´de şok iddialar
Zirve tanığı yeniden ifade verdi
Çınar´dan mahkemede şok iddialar
Zirve´yi başlatan papazdan şok itiraflar
Zirve derinleşiyor: Yeni deliller
Zirve davaları birleştirildi
İşte 761 sayfalık ek iddianamesi
Zirve ek iddianamesi kabul edildi
Malatya Zirve Katliamı ve Ergenekon bağlantısı manşetlerimiz
Dink ve Zirve aynı ekibin işi
Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış
Tanık: Malatya ve Dink ´Kafes´ işi
Zirve Yayınevi Katliamı ile Kafes davaları birleşebilir
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap