Diyarbakır'da 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Yurtta Sulh Konseyi tarafından Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı olarak atanan eski 7'nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz ve Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı olarak atanan eski 16'ncı Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey'in yargılanmasına başlandı.
28.05.2017 14:04 Diyarbakır'da 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Yurtta Sulh Konseyi tarafından Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı olarak atanan eski 7'nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz ve Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı olarak atanan eski 16'ncı Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey'in yargılanmasına başlandı.
26 Mayıs'ta Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilen sanıklar Korgeneral Yılmaz ve Tuğgeneral Beyribey ile avukatları hazır bulundu. Mahkemede, Korgeneral Yılmaz ve Tuğgeneral Beyribey'e yöneltilen suçlamalar hatırlatıldı.
Sanıklar iddianamede haklarında isnat edilen suçlamalara ilişkin savunmalarına başladı.
Duruşmada, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilen sanıklar eski Korgeneral Yılmaz ve eski Tuğgeneral Beyribey ile avukatları hazır bulundu. Duruşma iddianamenin okunmasıyla başladı. Ardından savunmalara geçildi.
İBRAHİM YILMAZ'IN SAVUNMASI
Duruşmada ilk savunmayı yapan eski 7'nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz, savunmasına, darbe girişiminde şehit olanlara rahmet dileyip yaralılara şifa dileyerek başlayıp, "15 Temmuz alçak darbe kalkışmasının gerçekleştiği gün benim 7'nci Kolordu ve Garnizon Komutanı olduğum Diyarbakır'da ne benim ne de personelimin kanunsuz tek bir eylem, fiili olayı, ölüm, yaralanma, sözlü tartışma ve benzeri hadise gerçekleşmemiş, bir tek vatandaşın kolluk personelimizin ve görevlinin burnu dahi kanamamış, tek bir kişiye dahi cebir ve şiddet kullanılmamış, buna teşebbüs dahi edilmemiştir" dedi.
Kendisinin ne FETÖ'cü, ne de darbeci olmadığını söyleyen Yılmaz, demokratik, laik, sosyal, hukuk devletine yürekten bağlı Atatürkçü, vatan bayrak sevdalısı, milletimi ve devletimi seçen şerefli bir Türk subayı olduğunu söyledi. Gerçek bu şekilde olduğu için de, 16 Temmuzda 00.04'ten itibaren tüm Türkiye'de Adalet Bakanlığının talimatıyla kanunsuz sıkıyönetim emrinin ekinde ismi geçenler gözaltına alınırken, bizzat Cumhuriyet Başsavcısının kendisine söylediği, "Kolordu Komutanı olarak darbe kalkışmasının karşısındaki net tutumumun açık olarak anlaşıldığı için gözaltı listesinden çıkartıldığı"' sözü gereği gözaltına alınmadığını ve görevine devam ettiğini söyleyen eski Kolordu Komutanı Korgeneral Yılmaz, şöyle devam etti:
"Ancak tüm bu yaptıklarıma ve söylenenlere rağmen 20 Temmuz, saat 20.30'da yine Adalet Bakanlığının talimatı ile gözaltına alındım. 27 Temmuz'da da hayatımı ortaya koyarak darbe kalkışmasını önlediğim halde ve hiçbir suçum olmamasına rağmen tutuklandım. Savcılık makamının adliye binasının kuşatıldığı ile ilgili iddiasıdır. Başsavcının talimatı ve daveti üzerine adli bir görevi yerine getirmek için yaptığım bir ziyaret olmasına rağmen ve de İbrahim Yılmaz olarak benim ve diğer personelim suç teşkil eden bir eylem ve fiilimiz olmamasına rağmen, bunun işlenmiş bir suç gibi iddianamede yer alması ve maalesef avukatım dahi o görüntülere ulaşamadan seçilmiş ve maksatlı görüntülerin yazılı, görsel ve sosyal medyada yayımlanmasıdır. Saat 22.00 civarında Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay Harekat merkezlerini aradım fakat kimseye ulaşamadım. Saat 22.15 civarında Diyarbakır Valisi Sayın Hüseyin Aksoy'u aradım. 'TV'de olaylar olduğunu Genelkurmay ve Kara Kuvvetlerinden haber alamadığımı, onun bilgisi olup olmadığını sordum." O da 'kendisinin de net bir bilgisi olmadığının ancak Genelkurmay kavşağından silah sesleri geldiği bilgisi olduğunu' söyledi. Saat 22.30 civarında; Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı, Genelkurmay 2'nci Başkanı, Kara Kuvvetleri Harekat Merkezini aradım ulaşamadım. Saat 23.00 civarında kolordu karargahına gitmek için evden çıktım. Yoldayken 23.05 civarında Kolordu Kurmay Başkanı aradı. 'Komutanım, Genelkurmay'dan sıkıyönetim başlıklı bir mesaj geldiğini' söyledi. Ben de 'ne sıkıyönetimi kim bu manyaklar, sakın herhangi bir işlem yapma yoldayım geliyorum' dedim. Saat 23.09'da kolordu karargahına giriş yaptım. Beni Kurmay Başkanı Albay Sebahattin Kılınç karşıladı. Bana Genelkurmay'dan çekilen ve kolordu harekat merkezine 23.00'da giriş yapmış sıkıyönetim başlıklı emri gösterdi. Bu emri ilk defa orada gördüm. Yurtta Sulh Konseyi adıyla yayınlanmış ve ekinde beni bilgim, haberim, onayım olmadan Diyarbakır sıkıyönetim komutanı olarak yazdıklarını gördüm. Çok kızdım ve kim bu şerefsizler diye sözlü tepki gösterdim. Bu kanunsuz emre ilk andan itiberen hiç tereddüt etmeden ve beklemeden 'bu emir kanunsuz, kesinlikle hiçbir işlem yapılmayacak, bunu uygulamayacağım, hiçbir personelime de uygulatmayacağım' diyerek Anayasanın Md. 137 ve TCK Md. 24 hükümlerini yerine getirdim."
İbrahim Yılmaz savunmasında, darbe girişiminin yaşandığını gece saat 23.47'de Diyarbakır'daki tüm birliklerin komutanlarına ve harekat merkezlerine ulaşarak emirlerini verdikten sonra, araç isteyen Albay Altan Bora'yı hatırladığını ve onu aradığını ifade ederek, "Ona 'nerede olduğunu ve ne yaptığını' sordum. O da bana 'İki özel kuvvet taburuyla 8'inci Ana Jet Üssü'nde olduğunu, ve taburları Ankara'ya göndereceğini, özel kuvvetlere ait bir uçak geldiğini, Tugay Komutanın da Silopi'den geldiğini ve uçağın kalkmak üzere olduğunu söyledi. Ben de 'Tugay komutanınız kim?' diye sordum, o da bana Semih Terzi Tuğgeneral ve şu anda yanında olduğunu söyleyerek 'müsaadenizle telefonu ona veriyorum' dedi ve telefonu Semih Terzi'ye verdi. Semih Terzi' ile 15-20 saniyelik bir konuşmam oldu. Kendisine 'Hayırdır Semih Paşa, neler oluyor, durum nedir, bilgin var mı?' diye sordum. O da 'Komutanım Ankara karışmış ne olduğunu ben de bilmiyorum, bize Ankara'ya gelmemiz söylendi onun için gidiyoruz, uçak kalkmak üzere müsaadenizle' dedi. Telefonu tekrar Albay Altan Bora alarak 'komutanım uçak kalkıyor müsaadenizle komutanımı uğurlayacağım' diyerek telefonu kapattı" dedi.
Saat 00.10'da Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan Gözel'in, 7'nci Kolordu Kurmay Başkanı Albay Sebahattin Kılınç'ı arayarak, "Bu işin başında Genelkurmay Başkanı var, TRT'den yapılan açıklamalara ve emre uyun, sakın yanlış yapmayın" diye tehdit etmesine rağmen bunu asla dikkate almadığını söyleyen Yılmaz, "Birlikleri tekrar aratarak, kanunsuz emre uyulmayacağı araç ve personel çıkartılmayacağı emrini verdim. Saat 00.24'te 2'nci Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun askeri telefonla beni aradı ve ordu komutanının odasında Tuğgeneral Serdar Sevgili, Tuğgeneral Zeki Karataş ve Albay Bahadır Erdemli ve onlarla birlikte hareket eden karargah subayları tarafından derdest edildiklerini söyledi" dedi.
16 Temmuz günü saat 00.48'de Silvan ve Mardin Mazıdağı bölgesinde terör örgütüne karşı iki gündür devam eden operasyonları desteklemek için Kolordu kışlasında bulunan 5 taarruz helikopterinin kıdemli Pilotu Yüzbaşı Erdem Çelfiş'in harekat merkezine gelerek, Ankara Kara Havacılık Komutanlığı'ndan Tabur Komutanı'nın kendisini arayarak derhal tam yüklü olarak Ankara'ya gelmeleri emrini verdiğini söylediğini ifade eden İbrahim Yılmaz, "Ben de hiç tereddüt etmeden 'hiçbir yere gidemezsiniz, sen de harekat merkezinde otur ayrılma' dedim. Bu emirle helikopterleri göndermedim. Hemen Jandarma Hava Grup Komutanı Jandarma Pilot Albay Kadir Aşut'u aradım. Kendisine 'pistten hiçbir helikopterin kalkışına izin vermemesini, gerekli tedbirleri almasını' emrettim" diye konuştu.
Diyarbakır 7'inci Kolordu eski Komutanı Korgeneral Yılmaz, Genelkurmay Başkanlığı'nın MİT'e yapılacak saldırıyı ve muhtemel bir darbe kalkışmasının olabileceğini saat 17.00 civarında öğrendiği halde darbe kalkışmasının önlenmesine yönelik Genelkurmay, Kara Kuvvetleri Komutanlığı dahil hiçbir üst makamdan yazılı ve telefon emri almadığını da belirterek, "Buna rağmen 2 ve 3'üncü Ordu bölgesinde ve Türkiye'de yazılı emri ilk yayınlayanlardan biriyim" dedi. 16 Temmuz günü sabah saat 05.20'de Eskişehir'de Korgeneral Cemal Ziya Kadıoğlu ile görüştüğünü, 8'inci Ana Jet Üssündeki pilot ve subaylara gözaltı yapılacağını, üs komutan vekilini arayıp karşı koymamalarını ve sorun olmamasını söylediğini de ifade eden Yılmaz, savunmasını şöyle sürdürdü:
"O da 'sorun olmaz hemen ararız' dedi. Ancak, 'Ankara'da bazı uçaklar halkı bombalıyor, Sayın Başbakan bu uçakları durdurun diyor, pilotları gözaltı yaparsanız bunu yapamayız, diğer acil görevler de kalır gözaltı yapmayın' dedi. Bunun üzerine 05.30'da Sayın Başbakanı aradım, telefona koruma polisi çıktı ben de kendimi tanıtarak görüşmek istediğimi söyledim. Kendisine 7'nci Kolordu birliklerinin durumu hakkında bilgi verdim. 'herhangi bir sorun olmadığını, Cumhuriyet Başsavcısının talimatıyla 8'inci Ana Jet Üssündeki pilotlara gözaltı yapılacağını ancak Eskişehir- BHHM'deki generalin sizin Ankara'daki halkı bombalayan uçakları durdurmak talimatınız için ve Suriye acil görevleri için bu pilotlara ihtiyaçları olduğunu bu nedenle gözaltı yapılmamasını istiyorlar' dedim. Beklememi söyledi biraz sonra gözaltı yapılacak, nasıl yapılacağını Adalet Bakanıyla görüşün talimatı verdi. Saat 05.45'te Cumhuriyet Başsavcısı, İl Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Komutanı odama geldiler, ben yaptığım konuşmalara ve sayın Başbakanın talimatını Cumhuriyet Başsavcısına söyledim. Saat 05.50 Eskişehir- BHHM'den (Birleşik Hava Harekat Merkezi) Korgeneral Hüseyin Demirarslan aradı, 'Akıncı Üssünün pistinin bombalanması için acil 2 tane F-16'ya ihtiyaç olduğunu ve Diyarbakır'dan kaldıracaklarını' söyledi. Ben de 'Sn. Başbakanla görüşüp talimatını aldık dedim o da bize de pisti bombalayın talimatı verdiğini söyledi, durumu Cumhuriyet Başsavcına ilettim, Adalet Bakanıyla görüşüp gözaltının üs içinde yapılıp yapılamayacağının sormasında fayda olduğunu söyledim. Eskişehir- BHHM'den 2 tane F-16 kaldıracağız dedikleri için, bu konuyu teyit etmek amacıyla saat 06.00'da Sayın Başbakan'ı ikinci kez aradım. Kendisi de 'evet, talimatım doğrultusundadır, kaldırın' dedi. Saat 06.02'de Cumhuriyet Başsavcısı, Sayın Adalet Bakanı ile görüştükten sonra bana 'gözaltıların yapılacağını ancak personelin üs içinde tutulacağını söyledi. Ben de bunun üzerine Kolordu Kurmay başkanını görevlendirerek, Merkez Komutanı, Askeri Adli Müşavir, Askeri Savcı, Cumhuriyet Savcıları, Adliyeye giden güvenlik ekipleriyle ve polislerle birlikte 8'inci Ana Jet Üssüne giderek gözaltı işlemini yapmalarını söyledim. Saat 06.05'de Eskişehir- BHHM'yi aradım Korgeneral Hüseyin Demirarslan ile görüşerek 'gözaltına alınanların üs içinde uygun bir yerde tutulacağını, Sn. Başbakanla tekrar görüştüğümü ve 2 tane F-16'nın kalkışıyla ilgili müsaadesi olduğunu bildirdim. Diyarbakır'da her şey kontrol altında olmasına rağmen, Ankara'daki durumun kritikliğini devam ettirmesi nedeniyle böyle bir durumda Sayın Başbakanı bile iki defa arayıp devletin, hükümetin aleyhine yanlış bir şey yapılmasını önlemeye çalışmam darbecilere asla destek vermediğimin, beklemede kalmadığımın en büyük delillerinden birisidir."
Eski kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz, 15 Temmuz saat 21.30'dan itibaren 16 Temmuz öğleye kadar çok yoğun 194 telefon görüşmesi yaptığını, Diyarbakır Valisi ile 7 kez, Cumhuriyet Başsavcısı ile 5 kez, İl Emniyet Müdürü ile 5 kez, MİT Bölge Başkanı ile 1 kez ve Başbakan ile 2 kez görüşerek yakın işbirliği koordinasyon ve iletişim içinde çalıştığını da kaydederek, "26 Temmuz'da savcılık ifadem alındı, 27 Temmuz'da da 15 Temmuz gecesi yaptıklarım darbe kalkışmasını önlemem devletin, anayasal düzenin emniyet ve bekasını sağlamak için yaptıklarım dikkate alınmadan Vali, Cumhuriyet Başsavcısı, İl Emniyet Müdürü, MİT Bölge Başkanı ve benimle birlikte sabaha kadar çalıştığım, emir verdiğim, görüştüğüm hiçbir personelin tanık olarak dinlenmesini defaten talep etmemize rağmen tutuklandım. Kolordu karargahında ve kışlada benden başka tutuklu kimse de yoktur. O günden bu yana 311 gündür suçsuz yere tutukluyum" diye konuştu.
Yılmaz, savunmasında son olarak kendisine yöneltilen suçları işlemediğinin açık ve sabit olduğunu, 15 Temmuz gecesi yaşananlar ile ilgili Vali, Emniyet müdürü, Cumhuriyet Başsavcısı ve MİT Bölge başkanının tanık olarak dinlenmesini talep ederek, tahliye ve beraatini istedi.
Duruşmaya ara verilirken, aradan sonra Yurtta Sulh Konseyi tarafından Diyarbakır Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı olarak atanan eski 16'ncı Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey'in savunması alınacak.
SAVAŞ BEYRİBEY'İN SAVUNMASI
Yılmaz'ın ardından savunma yapan Beyribey, 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişimi sırasında tatilde olduğunu ileri sürdü.
Basında yer alan haberlere göre, FETÖ'nün 15 Temmuz öncesinde plan yaptıklarının ortaya çıktığını iddia eden Beyribey, savunmasında şunları kaydetti:
"Ne benim onlarla ne de onların benimle herhangi bir teması olmamıştır. Darbecilerin 'vur' emrini dikkate almadım ve uygulamadım. İlk andan itibaren birliğinde 'kalkışma olmasın' diye gerekli tedbirleri aldım. Darbe teşebbüsü içerinde hiçbir şekilde yer almadım. FETÖ terör örgütünü ve darbe teşebbüslerini lanetliyorum."
Çitil tanık olarak dinlendi
Duruşmada Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Musa Çitil ise tanık olarak dinlendi.
Çitil, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde "Yurtta Sulh Konseyi" tarafından yasa dışı emir ve talimatları içeren mesajın kendilerine geldiğinde, bu durumu Yılmaz ile paylaştığını ifade etti.
Yılmaz'ı aradığında "Bu emrin suç olduğunu ve buna uymayacağım." dediğini aktaran Çitil, Yılmaz'ın da bunun suç olduğu yönünde düşüncelerini kendisine bildirdiğini kaydetti.
Görüşmeleri yaptığı sırada Silvan ilçesinde terör örgütü PKK'ya yönelik gerçekleşen operasyonun başında olduğunu anlatan Çitil, şöyle dedi:
"Yılmaz ile görüşmemde bu emre uyan olursa 'teröristle mücadele ettiğim gibi bunlarla da mücadele edeceğimi' bildirdim. Yılmaz, personelin birlikten dışarı çıkmaması için talimat verdi. Ben de birliğime o emri vermiştim. Ayrıca darbeye katılacak biri olursa operasyonu yarıda keserek, gelebileceğimi söyledim. Zaten valilik toplantısında da askerin terör örgütü ile ilişkilendirilmesinden duyduğum rahatsızlığı dile getirmiştim."
Duruşmada dinlenen diğer askeri tanıkların da komutanları olan Yılmaz ve Beyribey'in darbe girişiminin seyrine göre tavır takınmadığını öne sürerek, yaptıkları görüşmeler ile girişimin karşısında yer aldıklarını iddia etti.
Cumhuriyet savcısı verdiği mütalaasında, "mevcut delil durumu", "suçun vasıf ve mahiyeti", "delilleri karartma şüphesi" ile Yurtta Sulh Konseyi'nin yayımladığı sıkıyönetim listesinde sanıkların isminin geçtiği gerekçesiyle tutukluluk halinin devamı yönünde görüşünü bildirdi.
Sanık avukatları ise savcının tutukluluk halinin devamı yönündeki görüşüne katılmadıklarını belirterek, müvekkilleri Yılmaz ve Beyribey'in tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Talepleri değerlendiren mahkeme sanık Yılmaz ve Beyribey'in üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, somut delillerin bulunması, görüntü kayıtları, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayımladığı sıkı yönetim mesajı ile kuvvetli suç şüphesinin varlığını gerekçe göstererek tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Malatya Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazılarak FETÖ'den tutuklanan dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti hakkındaki iddianame ve duruşma tutanaklarının bir örneğini isteyen mahkeme, Huduti'nin tanık sıfatıyla Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) dinlenmesini kararlaştırdı.
Hazırlanan iddianamede tutuklu sanıklar Korgeneral Yılmaz ve Tuğgeneral Beyribey'in 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'Silahlı terör örgütüne üye olma' suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmasını isteniyor.
Paralel yapı-30 Mart (2017) 'Diyarbakır Darbe Yapılanması 2 sanık' davası
(28 Mayıs 2017, 14:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: