Tam
EskidenYeniye
 

Akıncı 486 sanıklı Darbe davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan 486 sanıklı davaya devam edildi.

Önceki haber title=Sonraki haber

12.08.2017 19:11 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan 486 sanıklı davaya devam edildi.

07.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan davanın beşinci celsesi başladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile müştekiler katıldı. Bazı siyasi parti üyeleri ile sivil toplam örgütleri de davayı takip ediyor. Bugünkü celsede savunması yarım kalan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk'ün çapraz sorgusunun alınmasına devam edildi.

AKIN ÖZTÜRK

"Babası onu ihbar etti derler"

Darbe girişiminden ne zaman haberdar olduğu sorulan Öztürk, darbe girişimini ilk defa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'dan duyduğunu söyledi. Aynı dava kapsamında yargılanan darbeci damadı eski Yarbay Hakan Karakuş'un evinden çıkan 69 adet 1 dolara ilişkin Öztürk, "Bundan haberim yok. Çocuklar için ya da yurt dışında bir şeyler yapabilir. Yorum dahi yapamam" dedi. "Damadın FETÖ'cü mü" şeklindeki soruya Öztürk, "Yargılama devam ediyor. Şimdi darbeci olduğunu söylersem 'babası onu ihbar etti' derler" yanıtını verdi.

Öztürk, darbe girişiminin FETÖ tarafından dış destekli olarak yapıldığı ifadelerini tekrarladığını belirterek, "Şu yaptı, bu yaptı diye kesin bir tespitim olmadığı gibi kimseyi suçlayamam. Ama sonradan ortaya çıktı ki FETÖ tarafından dış destekli yapılmıştır" ifadelerini kullandı.

Akıncı Üssü'ndeki kamera kayıtlarından elde edilen fotoğraflara ilişkin konuşan Öztürk, fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu kabul etti. Öztürk, "Saat 00.15 civarlarında Akıncı Üssü'ne geldim. Fotoğraflardan anlaşılacağı gibi önce sivil kıyafetliyim. Daha sonra üniforma giyiyorum. Paçama dikkat ederseniz pantolon sıkışıyor" diye konuştu.

Bir sanık avukatının, "Darbecileri etkisiz hale getirmeyi düşündünüz mü? Böyle bir şey yapsaydıız durum ne olurdu? Kahraman olarak mı yoksa darbeci olarak mı anılırdınız?" şeklindeki sorusuna Öztürk, "Darbecileri vursaydım ben de ölmüş olurdum. Tamamını etkisiz hale getirmek imkansız. Eğer böyle bir şey yapsaydım ve ölseydim kahraman olarak anılırdım. Şimdi vatan haini olarak yargılanıyorum" cevabını verdi.

Akın Öztürk'ün çapraz sorgusu ve savunması tamamlandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın beşinci celsesinin öğleden sonraki bölümünde bir kısım müştekilerin avukatı Emrullah Beytar, sanık Öztürk'e savunmasında yanlış ya da yalan söylediği bir bölüm olup olmadığını, Akıncı Üssü'nde bulunduğu sürede sivil şahıs görüp görmediğini sordu.

Sanık Öztürk de yanılabileceğini ama asla yalan söylemeyeceğini belirterek, Akıncı Üssü'nde 15 Temmuz'da koruması ve emir astsubayı dışında sivil şahıs görmediğini söyledi.

Avukat Beytar, iddianamede yer alan kamera görüntülerini anımsatarak, görüntülerde Öztürk'ün önünde yer alan sivil şahsın Öztürk tarafından görülmemesinin mümkün olmadığını, sanık Akın Öztürk'ün mahkemeyi ve kamuoyunu yanıltıcı, yalan beyanda bulunduğunu kaydetti. Bunun üzerine de sanık Akın Öztürk, "Buyurun, suç duyurusunda bulunun." dedi.

Sanık Kubilay Selçuk da Akın Öztürk'e soru sordu. Selçuk'un, Öztürk'e "Sayın Komutanım" şeklinde hitap etmesi üzerine, salonda bulunan müştekiler tepki gösterdi. Öztürk de "Komutanım yok" diyerek Selçuk'u uyardı. Müştekilerin tepkisinin sürmesi üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray da "Burada komutan yok, herkes sanık" diyerek Kubilay Selçuk'u uyardı.

Kubilay Selçuk'un, "Akıncı Üssü'nde bulunduğunuz sürede Genelkurmay Başkanının 'Bu uçaklar nereye gidiyor' şeklinde sorusu oldu mu? Orada Sayın Genelkurmay Başkanımıza bu kalkışmanın planı, uygulamasıyla alakalı herhangi bilgi verdiğime dair gözleminiz oldu mu?" sorularına sanık Akın Öztürk, "hayır" yanıtını verdi.

Sanık Akın Öztürk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Orgeneral Abidin Ünal, Orgeneral Yaşar Güler, Tuğgeneral Fikri Özgür, Korgeneral Atilla Gülan ve Korgeneral Nihat Kökmen'in tanık olarak dinlenmesine ilişkin yazılı talepte bulundu.

Akın Öztürk'ün çapraz sorgusunun ardından avukatı Hicabi Durmuş da savunma yaptı.

HARUN BİNİŞ TARTIŞMASI

Duruşmaya öğle arası verildi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, verilen öğle arasının ardından FETÖ'nün sivil imamı ve darbe girişimini yönetenlerden olduğu belirtilen sanık Harun Biniş'in savunmasını yapacağını bildirdi. Bu ifadeler üzerine söz alan Biniş'in avukatı, "Ben sizinle konuştum, hazır olmadığımızı, savunma yapmayacağımızı söyledim" dedi. Mahkeme Başkanı Giray, Biniş'in öğleden sonraki kısımda savunmasının alınacağını, savunma yapmak istemediği taktirde susma hakkını kullanmış sayılacağını ifade etti. Biniş'in avukatı, "Zorla mı savunma yaptıracaksınız? Susma hakkını kullanmak istemiyoruz. Ben ne zaman hazır olursam, o zaman alırsınız" şeklinde konuştu. Başkan Giray, avukatın bu talebinin değerlendirileceğini ve buna ilişkin ara karar oluşturacaklarını söyledi.

Mahkeme heyeti ara kararını açıkladı

Mahkeme heyeti, iddianamenin tebliğ edilmesi, sanıkla ilgili klasör eklerinde bir talebin üzerine kendisine gönderildiği, iddianamede üzerine atılı iddialara ilişkin açıklamalarla sanık savunmalarının yer aldığı, sanık hakkında diğer sanık Nurettin Oruç ile birlikte mahkeme dosyasında ortak bir klasörün bulunduğu hususları dikkate alındığında makul sebep ve süre talebi olmaksızın savunma için süre talebine ilişkin sanık ve müdafisinin taleplerinin reddine oy birliğiyle karar verildiğini bildirdi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Sanık Harun Biniş'e yasal hakları anlatıldı, isterse susma hakkı olduğu bildirildi, savunmasını yapmadığı taktirde susma hakkını kullanmış sayılacak" dedi.

"Makul bir neden söylemiyorsunuz"

Biniş'in avukatı İzmirli, mahkeme heyetinin bu kararına, "Bunu yapamazsınız, buna hakkınız yok" diyerek tepki gösterdi. İzmirli'nin sözlerine Giray, "Benim canım ne zaman isterse savunma yaparım diye bir şey var mı? Biz duruşmanın gidişatını size söyledik. Makul bir neden söylemiyorsunuz" ifadeleriyle karşılık verdi.

Tekrardan kendisine söz hakkı verilen Biniş, iddianameyle ilgili gerekli detayların kendisine tebliğ edilmediğini öne sürdü. Bunun üzerine Giray, "Bundan sonra savunmasını biz ne zaman istersek o zaman alacağız" dedi.

KUBİLAY SELÇUK

Biniş'in savunmasının daha sonra alınacağının kararlaştırılması üzerine kürsüye Çiğli 2. Ana Jet Üs eski Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk çağrıldı. Dava, Selçuk'un savunmasının alınmasıyla devam etti.

Yurtta Sulh Konseyi üyeleri arasında bulunan ve darbecilerin sözde atama listesinde Genelkurmay Harekat Başkanı olacağı belirtilen Selçuk, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevindeki duruşma salonunda görülen davadaki savunmasına askeri geçmişini anlatarak başladı.

Yurtta Sulh Konseyi üyeliğini kabul etmeyen Selçuk, iddianamede bu konseye ilişkin somut bir tespit bulunmadığını savundu. Konseyin, "suni ve uydurma" olduğunu öne süren Selçuk, "Böyle bir yapı uydurularak 3 bin kez civarında ağırlaştırılmış hapis cezası istemek, hangi adalet, hangi vicdan, hangi hukuk anlayışıyla izah edilebilir?" dedi.

Konseydeki isimlerin darbe girişiminin hemen başlarında çarşaf çarşaf yayınlandığını belirten Selçuk, böylece girişime ilişkin daha üst seviyede bir araştırma ve soruşturmanın önünün kesildiğini öne sürdü. Selçuk, "Bu şekilde bir ihtiyacın karşılanması için kurban edilmeyi doğal olarak reddediyorum." ifadesini kullandı.

Hakkındaki FETÖ üyeliği iddiasını kabul etmeyen Kubilay Selçuk, örgüt içinden, farklı seviyelerde çok sayıda itirafçı çıktığını ancak bu kişilerden hiçbirinin aleyhinde beyanının bulunmadığını iddia etti. Selçuk, "41 yıllık meslek hayatım var. Bu kişilerden bir tanesinin ismimizi bilmesi, 'Tanıyorum' demesi lazım. Ben 41 yıllık personelim, teğmen, üsteğmen, yüzbaşı değilim." dedi.

Sözde atama listesinde "Genelkurmay Harekat Başkanı" olarak yer aldığını 8 Ağustos'ta avukatından öğrendiğini öne süren Selçuk, bu listeye ilişkin bilgisinin bulunmadığını, kimsenin kendisine böyle bir görev vermediğini, bu görevi de kabul etmediğini ileri sürdü.

"Bende kuşku uyandırdı"

Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz 2016'da Mehmet Şanver'in kızının İstanbul'daki düğününe katılmayı planladığını ancak eşinin bel fıtığı rahatsızlığı nedeniyle düğüne katılamadığını anlatan Selçuk, izinli olmasına rağmen cuma günü rutin mesaisine geldiğini bildirdi.

Hava Kuvvetleri Komutanlığını ziyaret etmek, uçuş eğitimi koordinasyon ve geri besleme toplantısını gerçekleştirmek ve Ankara'da yaşayan kardeşiyle hafta sonunu birlikte geçirmek için saat 14.00'te Ankara'ya geldiğini belirten Selçuk, şöyle devam etti:

"Saat 15.00 civarında 4. Ana Jet Üs Komutanlığına ulaştım. Tuğgeneral Hakan Evrim, öğle yemeği için yemek salonuna geçmişti. Ben de kendisine katıldım. 4. Ana Jet Üs Komutanlığı, daha önce farklı sürelerde görev yaptığım için pek çok anımın olduğu bir birliktir. Yemek sonrası karargah çevresinde gezinti yaptık. Karargahta mesleki konular ile uçuş eğitimi konularını görüştük. Daha sonra karargah çevresinde yine bir gezintiyi takiben uçuş eğitim koordinasyon ve geri besleme ziyareti için 143. Filo Komutanlığına geçtim. Çiğli'deki 2. Ana Jet Üs Komutanlığından pilot olarak mezun olan teğmenleri, 143. filoya göndeririz. 4. Ana Jet Üs Komutanlığı, benim ürünümün performansını görebileceğim bir yer. Orada ne tip eksiklikler görüyorlar, hangi alanlarda eğitimi desteklersek daha iyi pilotlar yetiştirebiliriz? Tüm meselemiz bu."

Ziyareti boyunca 143. filoda olağan dışı hareketlilikle karşılaşmadığını öne süren Selçuk, filo komutanını görmek için yanına gittiğinde hareketlilik fark ettiğini belirterek, "Filonun gazinosuna girdiğimde, bir kısmı sivil giysili bir kısmı askeri kıyafetli diğer birliklerden personel olduğunu gördüm. Hiçbirini tanımadığım bu kişiler ve ortam bende kuşku uyandırdı. Kendimi rahatsız hissederek hemen karargaha döndüm." dedi.

"Kürsüye çıkıp metni sesli olarak okumaya başladım"

Karargahın önünde araçtan indiği sırada sivil giyimli bir kişinin kendisine yaklaşarak, "Komutanım, bir sunumumuz var. Sunum yapmasını planladığımız kişiyi yetiştiremedik. En az sizin rütbenizdeki biri tarafından yapılması lazım. Bize yardımcı olur musunuz?" dediğini öne süren Selçuk, ulu orta yapılan bu teklifi garipsediğini belirtti.

Selçuk, şunları ifade etti:

"Ama filoda gördüğüm farklı ortamın devamı, tamamlayıcı bir ipucu olabilir düşüncesiyle, 'Bir iki dosya ve fotokopi işim var. Toparlayıp hemen üsten ayrılmam lazım. Hazırsanız hemen yardımcı olmaya çalışırım.' dedim. O şahıs şeref salonunda hazırlıklarını yaparken ben de kendi işlerimle ilgilendim ve çantamı toparladım. Hazırlıklar bitmek üzereyken salona girdim. İlgisi olmayan kişilerin dışarı çıkmasını istedim. Kürsüye çıkıp metni sesli olarak okumaya başladım."

Metnin ilk paragrafını okuduğunu ancak ikinci paragraftan tek bir kelime bile okumadığını öne süren Selçuk, "Ne olduğunu tam olarak anlamıştım. Okumayı bıraktım. Şahsın yanına gittim. 'Pılını pırtını topla, hemen buradan ayrıl. Ne sen beni gördün ne ben seni' dedim ve üs komutanının odasına geçtim." diye konuştu.

Selçuk, birliği terk etmek istediğini, emir astsubaylığından araç istediğini belirterek, şu görüşlere yer verdi:

"Odada aracın gelmesini beklerken kapı açıldı. Sayın Genelkurmay Başkanı, arkasından Tümgeneral Mehmet Dişli içeri girdi. Kendisine 'Hoşgeldiniz komutanım' dedim. Oturduktan sonra, 'Yanlış yapıyorlar. Olacak iş değil' diye konuşmaya başladı. Bilahare ben, 'Komutanım, bu üs dahil bütün kuvvetlerden katılımın olduğu bir kalkışmayla karşı karşıya olabiliriz' dedim. Televizyonda Boğaz Köprüsü üzerinde trafiğin askerlerce kesildiği haberleri vardı. Üsten ayrılmayı ve ilgili üslere durumu bildirmeyi düşünürken Genelkurmay Başkanının gelişiyle odada kalmıştım. Gelişen kaos ortamı 'Komutanım ben misafirdim, müsaadenizle ayrılıyorum' deme şansını ortadan kaldırmıştı."

"Tamamen tesadüf"

Daha önce darbe bildirisinin "ilk paragrafını" okuması, ardından da Akar'ın bulunduğu odaya getirilmesiyle "olayın ne olduğunu anladığını" aktaran Selçuk, "Genelkurmay Başkanının getirilişiyle üs komutanının odasında bulunuşum tamamen tesadüf." dedi.

Selçuk, "Darbeci olması halinde Genelkurmay Başkanını apronda ya da karargahın önünde karşılaması gerektiğine" işaret ederek, "Ama ben odada ayakta yakalandım. Ne kadar tesadüf, ama tesadüf işte." ifadesini kullandı.

Akar'ın 2-3 metre arkasından da Mehmet Dişli'nin içeri girdiğini bildiren Selçuk, "Sonradan süreç içinde herkes geldi. O odaya gelmiş sivilden bahsediliyor. Ben sivil görmedim." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, sonradan odaya gelenlerin kimler olduğu sorusuna Selçuk, "Hakan Evrim, Ömer Faruk Harmancık" yanıtını verdi.

Darbe yöneticisi olmadığını iddia ederken, "Yönetici olsam bir iletişim ihtiyacım olur, bir kez telefon ederdim. Ben bir telefon bile açmadım" diyen Selçuk, "En büyük hatam, kendisine (Akar) 'Ben bu üste misafirdim' deme şansım olmaması" görüşüne yer verdi.

Darbe girişimi gecesi "ziyaret için gittiğini" ileri sürdüğü üssün koridorlarında üniformayla bulunduğu belirten Selçuk, "1 nolu üniformayı, pazartesi günü komutanı ziyaret için gittiğinde giymek için yanında getirdiğini, mezun ettiği teğmenlere gösterdiği saygıdan dolayı 143. Filo'ya gerçekleştirdiği ziyarette giydiğini, bildiriyi okumak için giymediğini" öne sürdü.

Selçuk, vurulacak hedefleri gösterdiği, Diyarbakır'daki uçaklara kalkış emri verdiği suçlamalarını reddederek, yaşadıklarını rastlantı olarak niteledi.

"Benim kaosu önlemeye çalışmak dışında hiçbir faaliyetim olmamıştır" diyen Selçuk, Genelkurmay Başkanı Akar'ın tanık olarak dinlenmesini, tahliyesini ve beraatını talep etti.

MAHKEME BAŞKANINDAN TEPKİ

Selçuk'un savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanık Selçuk'a sorular yöneltti. Darbe girişimi ile alakasının bulunmadığını savunan Selçuk, ısrarla darbeyi önlemeye çalıştığını, bu kapsamda darbecileri ikna etmeye yönelik faaliyetler yürüttüğünü söyledi. Selçuk'un bu ifadelerine Giray, "Savunma yapan herkes 'darbeye katılmadık' diyor. Peki Akıncı Üssü'nde bulunup da darbeye katılan kim? Biraz daha ileriye gitseler hayal gördüğümüzü, böyle bir şeyin olmadığını söyleyecekler" diyerek tepki gösterdi.

Giray'ın bu darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığını düşünüp düşünmediğini sorduğu Selçuk, "Elbette ki içinde yer almıştır. Ancak böyle bir faaliyet FETÖ'nün üstünde bir iş, farklı bir boyut. Bu boyutunun ne olduğunu ayrıca konuşmamıza gerek yok" cevabını verdi.

Duruşma, eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı tümgeneral Kubilay Selçuk'un çapraz sorgusuyla tamamlandı.

Yurtta Sulh Konseyi üyeleri arasında bulunan ve darbecilerin sözde atama listesinde Genelkurmay Harekat Başkanı olacağı belirtilen Selçuk, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Mehmet Şanver'in kızının düğüne katılmak için uçak bileti almışsınız. Ama gitmediniz. Şanver generale durumu bildirdiniz mi?" sorusuna karşılık, düğün telaşını göz önüne alarak Şanver'i aramadığını, ancak uygun bir anda gelmeme nedenini iletmesi için bir arkadaşına bilgi verdiğini söyledi.

"Düğüne eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Havan Evrim de davetliymiş. Siz bu kişilerle görüşmek için Ankara'ya gidiyorsunuz. Öncesinde Evrim'i aradınız mı, Ankara'da bulunmama ihtimali aklınıza gelmedi mi?" sorusu üzerine Selçuk, Ankara'ya gitmeden önce Evrim'i aramadığını belirterek, "Üs komutanı, o yoksa harekat komutanı mutlaka orada olmak zorunda. Bana yeterli." dedi.

"Eşinizin rahatsızlığından dolayı İstanbul biletinizi iptal ettireceğinize, düğüne yalnız başınıza katılabilirdiniz." değerlendirmesi üzerine Selçuk, "Yalnız gitmem, eşim olmadan düğünlere katılmam. Gitmeyi de canı gönülden istediğim bir düğün değil." diye konuştu.

Akıncı'da sanıklar Hakan Evrim ile Ahmet Özçetin ile görüşüp görüşmediği sorulan Selçuk, bu kişilerle görüştüğünü söyledi. Akıncı'da, herhangi bir olağan dışı hareketlilik görüp görmediğinin sorulması üzerine Selçuk, "Hayır. İlk gittiğimde hiç farklılık hissetmedim. İkinci gittiğimde farklı birliklerden kimi sivil giyimli kişiler gördüm. Küçük bir ortak tatbikat yapacağız komutanım havası var. Çoğunlukla ortaya konuşuyorlar, tanımadığınız insanlar. Ben bunu çok benimsemedim." diye konuştu.

Selçuk, şahsi telefonunun yanında bulunmadığını, makam telefonunu ise Akıncı'da kaybettiğini öne sürdü.

"8-10 kişi kim?"

Kubilay Selçuk, sivil giyimli bir kişinin kendisinden sunum yapmasını istediği yönündeki ifadesi hatırlatılarak, "Burada personel değilsin. 'Sunum için benden başka birini bulamadınız mı? Gidin başkasıyla yapın.' demediniz mi?" sorusuna karşılık, "Demedim. Çünkü algılayamadığınız, resmi tam oturtamadığınız bir durum var. Bununla ilgili bir şey olabilir mi? Uluorta bir teklif. Kabul edilebilecek bir şey değil. İlla sunum yapacak da değilsiniz. Bakarsınız sunuma, alabileceğiniz bir şey varsa alır, yoksa reddeder gidersiniz. Nitekim öyle oldu." dedi.

Sunumun yapılacağı şeref salonunun boşaltılması yönünde talimat verip vermediği sorulan Selçuk, ilgisi bulunmayan kişilerin salondan çıkmasını istediğini söyledi. Selçuk, sunumun kameraya çekilmesine yönelik hazırlık olup olmadığının sorulması üzerine, "Kamera hazırlık yapıyor karşıda. Ben de şöyle bir bakayım dedim, metni sesli okudum." dedi.

"Böyle bir sunum yapmadan önce neymiş metin diye bir bakıp ondan sonra kameranın önüne geçmek gerekmez mi?" sorusu üzerine Selçuk, "Kameranın çekim yaptığını bilmiyordum zaten. Kameranın çekim yaptığını biliyor olsam... Bizim mesleğimiz bu. Çok sıkışık anda bir bakıyorsunuz metni okumadan gidip sunum yaptığınız oluyor." dedi.

Sunumun yapılacağı yerde Genelkurmay Başkanlığının flamasını görüp görmediği sorulan Selçuk, flamayı gördüğünü belirterek, "Benim bir hedefim var. Görmek istediğim bir yazı var. O neyse onu bir göreyim. Görmek istediğimi gördüm ve oradan ayrıldım." dedi.

Sunum metninde ne yazdığının sorulması üzerine Selçuk, "Cumhurbaşkanlığının hedef alındığı yazıyordu. Daha ne yazsın." dedi.

"Sunum metnini okuduktan sonra darbeyi anladığınızı beyan ettiniz. Bunu üstlerinize bildirdiniz mi?" yönündeki soruya, "Hayır. Ben dışarı çıkma derdindeyim. Psikolojim bu. Silahlı, teçhizatlı insanlar da var. Ben esasen çıkışıma izin verilmemesi endişesi taşıyorum." diye konuştu.

Sanıklardan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk'ün, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın, "Selçuk ve beraberindekilere ilişkin 'Bunlar bu işi yapmışlar' dediğine yönelik beyanı hatırlatılan Kubilay Selçuk, "Böyle bir ifade var. Ama toplu olarak ifadede bulunuyor. Benim, ne Ömer Faruk Harmancık ne de Mehmet Dişli ile yakın bir arkadaşlığım var. Komutan da ulu orta bir şey söylüyor, oradan çıkıp da 'Ben bu değilim komutanım' demek uygun kaçmaz. O ifadeyi ilk anda göğüslüyorsunuz. Ama sonradan boşluk bulduğum anda 'Bu işin adamı değilim FETÖ'cü değilim' dedim. Bunu söyleyemezsiniz normalde komutana. Ben söyledim." diye konuştu.

"Genelkurmay Başkanının talimatıyla "kaosu önlemek amacıyla" Mehmet Dişli ile gazinoya gittiğinizi, orada 8-10 kişi olduğunu ve bunlarla görüştüğünüzü söylediniz. Kim bu kişiler, ne görüştünüz? sorusu üzerine Selçuk, "Harekatın buradan yönetildiğine dair endişelerim var. Üst seviyedeki insanlar böyle bir yerden harekat yönetecekler. Nedir bu? Boğaz Köprüsü'nün kesildiğini gördüğüm anda bu darbe, darbe değil başka bir şey. Böyle abuk sabuk bir şey olmaz. Bunun bir mantığı var. Burası o harekatın yönetileceği bir ortam değil." dedi.

Mahkeme başkanının, "8-10 kişi var mıydı orada, kimdi bunlar, rütbeleri neydi?" sorusunu tekrarlaması üzerine Selçuk, "Bir kısmı sivil giyimli, bir kısmı askeri giyimliydi. Rütbeleri albay, yarbay. Çok da bakmadım o kadar. Tanımıyorum ben o insanları." dedi.

Giray, bunun üzerine, "Siz darbeyi planlasaydınız nasıl planlardınız diye bir sorumuz yok. Sizin ifadeniz üzerinden gidiyoruz. Akıncı'daki herkes darbeyi önlemeye çalışıyor. Akıncı Üssü'nde bulunup da darbeye karışan kim? Biz bunu bulmaya çalışıyoruz. O 8-10 kişi kimse söyleyin. Biraz daha ileri gidersenin, böyle bir olayın olmadığı, hayal gördüğümüzü söyleyeceksiniz." dedi.

Selçuk, "Kendi üssünüzde darbe faaliyetine meydan verilmemesi için talimatınız oldu mu?" sorusu üzerine, üssünü aradığını, bir şey olmadığını öğrendiğini, konunun kendisi için bittiğini söyledi.

Akıncı Üssü'nde uçakların neden havalandığını Hakan Evrim ya da Ahmet Özçetin'e sorup sormadığı sorusu üzerine Selçuk, "Onlar işin neresinde bilmiyorsunuz. O esnada bunun iyi sonuç vermeyeceğini, iyi de gitmediğini... Mecburen yumuşak süreç izlemek zorundasınız" dedi.

"Sivil kişi"nin Harun Biniş olup olmadığı soruldu

Mahkeme Başkanı Giray, Selçuk'a soruşturma aşamasındaki ifadesinde, şeref salonunda sivil giyimli, uzun saçlı bir kişiyi gördüğünü beyan ettiğini anımsattı.

Selçuk, aslında bunun şeref salonunda değil, karargahın önünde olduğunu söyledi ve "Savcı Bey bir kişinin görüntüsünü izletti. O değildi. Buradaki şahıslar da değildi. Sivil değil, sivil giyimliydi. Olsa olsa sivil memur olur, istihbaratçı asker olabilir." diye konuştu.

Başkan Giray'ın, "Daha açık sorayım. Bu kişi Harun Biniş midir, değil midir?" sorusu üzerine, bu kişinin, daha önce duruşmalarda izletilen görüntülerdeki kişiler arasında bulunmadığını ifade etti.

Evrim'in sözünü duymamış

Hakan Evrim'in, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a, "Sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim" dediğini duyup duymadığı sorulan Selçuk, "Ben böyle bir şey duymadım. Onun böyle bir şey söyleyecek birisi olduğunu da düşünmüyorum." ifadesini kullandı.

Başkan Giray ise, "Öyle olduğunu söyleyenler var." dedi.

Soru üzerine Ahmet Özçetin'in odasına "nezaketen" gittiğini söyleyen Selçuk, "General adayı olarak hazırlanan biridir. Siz general olarak onun odasına gider, onore edersiniz" dedi.

Emin Albayrak'ın, ifadesi alındığında, "143. Filoya geldiğinde Kubilay Selçuk, Hakan Evrim, Ahmet Özçetin, Mustafa Azimetli, Ali Karabulut'u gördüğünü, bu kişilerin dışarıya emir verdiklerini, darbe girişimini yürüten birilerinin pozisyonlarını koordine ettiklerini, sivil şahıslara da emir verdiklerini söylediğini" aktardığı belirtilen Selçuk, "Benim olduğum kısa sürelerde böyle emirler falan hatırlamıyorum. Toptan çıkarsama yapıyor. Benim doğru dürüst telefon konuşmam yok. Oraya Genelkurmay Başkanı tarafından gönderildiğimi bilmiyor." diye konuştu.

Sanık pilotlardan Müslim Macit'in ifadesinde, "143. Filo'nun gazino bölgesinde siviller ve askerlerden" bahsettiğinin ve kendisinin de orada olduğunu söylediğinin anımsatılması üzerine Selçuk, "(İfade verenler) Hepsi gençler. Hafif yönlendirirseniz size bu cevapları hemen verirler." iddiasında bulundu.

Başkan Giray, "Sanık pilot Mustafa Azimetli de ifadesinde 'saat 18.00 civarında filoya Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Denizci Tuğamiral geldi. Ben ve personelim onları karşıladık. Gazinoda çardak bölgesinde ağırladık. Daha sonra filoya sivil kıyafetli tanımadığımız kişiler geldi. TBMM'nin bahçesine atış yapmamız istendiğinde ben bundan rahatsız oldum' demiş. Yine, '143. Filonun gazino bölgesine girdim, içeride Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Ömer Faruk Harmancık olduğunu tahmin ettiğim denizci tuğamiral, Hakan Evrim, Ahmet Özçetin, Muzaffer Düzenli vardı. O akşam yapılmak istenen ülkemizdeki anayasal düzeni yıkmaya yönelik darbe girişimi olduğunu anladım' demiş." ifadelerini kullandı.

Buna Selçuk, "Bu kadar büyük grup bir araya geldiğimizi hatırlamıyorum. Ama bir anda bir araya gelmiş olabilir miyiz, doğrudur. Ama uzun süre öyle kalışımız olmadı." dedi.

Kendisine Hava Kuvvetleri Komutanlığına ilişkin FETÖ yapılanması konusunda bilgisi olup olmadığı sorulan Selçuk, "Var efendim. Hissediyorduk, biliyorduk." diye konuştu.

Somut ihbar gelip gelmediği sorusu üzerine Selçuk, özellikle ailesinden şüphelenilen bazı pilotlarla ilgili bilgiler geldiğini anlatarak, "Biz o delikanlıların hepsini aldık ve cevabını yukarıya gönderdik." ifadesini kullandı.

Mahkeme Başkanı Giray, davanın bugünkü celsesinin tamamlandığını söyledi. Davaya, yarın Selçuk'un çapraz sorgusuyla devam edilecek.

08.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından eski tümgeneral Kubilay Selçuk, "Fetullahçı bir darbe olduğunu kaçta anladınız?" sorusuna, "İlk defa bu soruyla karşılaşıyorum. Darbe olduğunu, darbe bildirisini okuduğum anda anladım. Yüzde yüz bu darbe belli. Ama onun ötesinde öyle bir düşüncem olmadığı için saati size veremem." yanıtını verdi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın altıncı celsesine, olay tarihinde eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı olan ancak Akıncı Üssü'nde yakalanan, "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında bulunan ve darbecilerin sözde atama listesinde Genelkurmay Harekat Başkanı olacağı belirtilen eski tümgeneral Kubilay Selçuk'un çapraz sorgusuyla devam edildi.

O saatlerde Akar'ın yanında bulunanların sanıklardan Kubilay Selçuk, Hakan Evrim, Ömer Faruk Harmancık, Mehmet Dişli ve Akın Öztürk'ün olduğu anımsatılarak, operasyon emrinin kim tarafından verildiğini bilip bilmediği sorulan Selçuk, "Gerçekten haberim yok, bir bilgim yok. Kiminle temas kurulmuş bilmiyorum. Gökhan Şahin Sönmezateş'in ismini bile duymadım ben" iddiasında bulundu.

Selçuk'a, savcılık ifadesinde Akıncı Üssü'nde sivil kişileri gördüğünü söylediği, mahkeme huzurunda yaptığı savunmada ise "sivil giyinimli asker" gördüğünü söylediği hatırlatıldı. İfadesini değiştirmesinde sivil yöneticileri koruma amacının olup olmadığı sorulan Selçuk, "Hiç özel bir çabam yoktur. İfade o şekilde etmişsem dikkatsiz bir ifademdir. Benim gördüğüm kişiler sivil giyinimli askerler. Sivil giyinimli asker ile sivil giyinimliyi duruşlarından, giyimlerinden ve traşlarından ayırt edebiliriz" ifadelerini kullandı.

Eski Tümgeneral Kubilay Selçuk mahkemede verdiği ifadesinde eski astsubay Zekeriya Kuzu'ya "paşa" ya da "paşam" diye hitap ettiğini itiraf etti.

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişiminde bulunan tim içinde yer alan ve 'Paşa' lakaplı eski astsubay başçavuş Zekeriya Kuzu'nun, 'Çiğili imamı' olduğu belirtiliyor. Kuzu beraberindeki suikastçı askerlerle birlikte Muğla'da bir su kanalında yakalanmıştı. Kuzu ifadesinde FETÖ imamı olmadığını öne sürmüştü.

Sanık Selçuk, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorusu üzerine, Akıncı Üssü'nde bulunduğu sürede Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile aynı odada kaldığını ve Akar'ın boynunda küçük bir yara izi gördüğünü söyledi. Orgeneral Akar ile üs komutanının odasında zaman geçirdiğini, başka bir odaya geçmediği ifade eden Selçuk, "Üs komutanının odasından Sayın Komutanımızın 'Gidin şöyle yapın, şunları ikna edin' demesinin haricinde bir kere Dişli generalle hava almaya çıktık, onun dışında çıktığımızı hatırlamıyorum. Komutanımız emretti, biz çıktık, gittik, geldik." dedi.

İddianamede sanık Mehmet Dişli'nin "Genelkurmay Başkanı ve Akın Öztürk nerede?" sorusuna, "O bu işte yok" şeklinde cevap verdiğini belirttiğinin hatırlatılması üzerine Selçuk, Akın Öztürk ile aylardır teması olmadığını, "O bu işte yok" ifadesini o anda aynı mekanda olmadıklarını anlatmak için kullandığını savundu.

15 Temmuz'daki faaliyetler sırasında kendi üssü olan Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığından hiçbir haberi olmadığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast düzenleyecek timin başındaki darbeci general Gökhan Sözmezateş ile hiç görüşmediğini öne süren Selçuk, "Çiğli Üssü'nden helikopterlerin kalktığından hiçbir bilgim yok. Benim plandan bilgim yok, Ankara'da uçan uçakların faaliyetleri, eylemleri nedir, bunları da bilmiyorum. Cereyan eden hadisenin içerik bilgisine sahip değilim. Üssümün harekat komutanını aradım, 'Bana söylemek istediğin bir şey var mı?' diye. Çünkü bütün birliklerde hareketlenme var, benim birliğimde herhangi bir şey olabilir mi, bu amaçla aradım." diye konuştu.

İddianamedeki, Akıncı Üssü'nün koridorlarındaki görüntülerinin sorulması üzerine sanık Kubilay Selçuk, görüntülerdeki kişinin kendisi olduğunu teşhis ederek, teçhizatlı askerleri koridorlarda görmediğini, kendi görüntüsü ile söz konusu askerlerin görüntüsü arasında 10-15 dakikalık zaman farkı bulunduğunu söyledi.

Görüntülerde tören kıyafetiyle göründüğünün hatırlatılması üzerine de Selçuk, kursiyer teğmenleri ziyaret etmek için kıyafetini değiştirdiğini, Akıncı Üssü'ne girdikten 2-3 saat sonra, iddianamede "tören kıyafeti" olarak geçen 1 No'lu üniformasını giydiğini öne sürdü.

Sanık Selçuk, sanıklar Akın Öztürk ve Mehmet Dişli ile yer aldığı kamera kaydının da Akın Öztürk'ün konuşmak istemesi üzerine, uygun oda aradıkları sırada çekilmiş bir görüntü olduğunu iddia etti.

Davanın müştekilerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, 15 Temmuz'da izinli olduğunu Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına bildirip bildirmediği, garnizon dışına çıkmak için kimden izin aldığı sorusuna Selçuk, izin işlemlerini emir astsubaylarının takip ettiği, kendisinin de bu işlemlerin yapıldığına kanaat getirdiği, o güne kadar hiçbir problem yaşamadığı yanıtını verdi.

Resmi bir işlem yapılmamış olsa bile komutanı Korgeneral Hasan Küçükakyüz'den sözlü olarak izin aldığını, bugüne kadar da komutanı ile arasında geliştirdiği ilişkiden dolayı bu konuların hiçbir zaman sorun olmadığını öne süren Selçuk, Hava Kuvvetlerinde garnizon kavramının da farklı olduğunu, uçuşlar sırasında aynı gün içinde birden fazla garnizon dışına çıkılabildiğini savundu. Selçuk'un, yaptığı işlemin teamüllere uygun olduğunu iddia etmesi üzerine Avukat Aydın, teamüllerin yazılı mevzuatın ve yasaların önüne geçemeyeceğini, izin işleminin Genelkurmay Başkanlığının kayıtlarında bulunmadığını bildirdi.

Sanık Selçuk, izinli olduğu bir günde neden üsse geldiğine dair soru üzerine de yaptığı işlemin sıradan bir şey olduğunu, bütün boş zamanlarını üs içerisinde geçirmeye çalıştığını ileri sürdü.

Avukat Aydın'ın, "Çiğli'nin komutanı olarak, tarihte emsali olmayacak bir operasyonun, Cumhurbaşkanına yapılacak operasyonun üssü olması sizin için ne anlama geliyor?" sorusuna ise Selçuk, "Bundan haberim yok. Cumhurbaşkanına yapılacak operasyonu 'tarihte emsali olmayacak' çapta harekat olarak bakarsak... Emsali olmayacak bir şey değil, diye düşünüyorum. Abartılı ifadeler kullanmaya gerek yok. Böyle bir harekatın planını hayatımda ben yapmadım, etmedim, bilmem ve anlamam." yanıtını verdi.

Çiğli Üssü'nün eğitim üssü olduğu, terör faaliyetlerinde kullanılmadığı şeklindeki ifadelerinin anımsatılması üzerine Selçuk, gerekli hallerde, ihbarlar halinde her üssün terör harekatları için kullanılabileceğini savundu.

Sanık Gökhan Sönmezateş'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast eylemine ilişkin davada "Operasyon emri, Çiğli'de bekletilme emri Genelkurmay Başkanının yanındaki kişilerden geldi. Genelkurmay Başkanının adına talimatlandırıldım" ifadesini verdiğini hatırlatan avukat Aydın, sanık Kubilay Selçuk'a, "Akın Öztürk ve sizin ifadelerinize göre o saatte Genelkurmay Başkanının yanında siz, Hakan Evrim, Mehmet Dişli, Akın Öztürk ve Ömer Faruk Harmancık var. Bu talimatı sizlerden biri vermiş olabilir. Bu talimatı kim verdi, böyle bir şeye şahit oldunuz mu?" sorusunu yöneltti.

Sanık Kubilay Selçuk, bu soruya, "Hiçbir haberim yok, kim kiminle temas kurmuştur, bilmiyorum. Gökhan Sönmezateş adını o gece duymadım. Genelkurmay Başkanının yanındaki birisinin talimat vermesini de şu anda sizinle birlikte değerlendiriyorum. Genelkurmay Başkanının yanında otururken harekatı yönetemezsiniz, uygun bir ortamda olmanız lazım. Sadece olan kaosu televizyondan görebiliyorsanız, bunun bir an önce önlenmesini istiyorsanız cari harekatı yönetemezsiniz. O ortam bunun aranıp, sorulacağı yer değil. Sürekli Sayın Komutan ile beraber olacaksınız ve aynı zamanda harekatın gidişini anlayacak, yönetecek ve emirler vereceksiniz, bu mümkün değil." yanıtını verdi.

Tanık Ali Küçük adlı askerin, "Kubilay Selçuk'un emir astsubayının bayrak töreninden birkaç saat sonra Akıncı Üssü nizamiyesine gelerek uzun saçlı sivil bir şahsı karşıladığı" şeklinde beyanda bulunduğunu anımsatan avukat Hüseyin Aydın, emir astsubayına bu emri kendisinin verip vermediğini sordu. Selçuk, emir astsubayına böyle bir emri vermediğini, tanık olarak dinlenen er Ali Küçük'ün de beyanlarında birçok yanlış ifadeler bulunduğunu, erlerin ifadeleriyle suçlanamayacağını iddia etti.

Selçuk'un bu beyanları üzerine avukat Hüseyin Aydın "Erleri küçümsemeyin." şeklinde konuştu. Sanık Selçuk da "Gençleri bizimle kıyas ederseniz, biraz farklı değerlendirme yapabilirler. Bilerek ve isteyerek tahrik yapılıyor. Genç bir delikanlı diyorum. Kimseyi küçümsemiyorum." dedi.

Sanık Selçuk, avukat Aydın'ın, "Darbenin Fetullahçı bir darbe olduğunu saat kaçta anladınız? İfadenizde 'Hulusi Akar'a Fetullahçı olmadığımı söyledim' dediniz. Neden bunu söyleme ihtiyacı hissettiniz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Fetullahçı bir darbe olduğunu kaçta anladım? İlk defa bu soruya karşılaşıyorum. Darbe olduğunu, darbe bildirisini okuduğum anda anladım. Yüzde yüz bu darbe belli. Ama onun ötesinde öyle bir düşüncem olmadığı için saati size veremem. Gündemde Fetullahçılar vardı zaten. Bir darbe oluyorsa Fetullahçı olduğunu anlamak ayrı bir şey, Fetullahçı bir darbenin olabileceğini tahmin etmek ayrı bir şey. Gündem o gün cari olarak onu gösteriyor. Birtakım listeler var, kumpas tersine çevrilmiş, öbür türlü fırtına var. Ne oluyor, olsa olsa bu olabilir. Benden duysa duysa şüpheyi bundan duyabilir. Üzerinizde bir şüphe yok, çatımızı üzerimize çektik dedik ama kendimizi aptallaştırdık demedik. Bunun beklentisi akıllı bir insanda olur."

Hulusi Akar'ın bulunduğu salona Akın Öztürk ile birlikte girip girmediğini hatırlamadığını ifade eden Selçuk, Akar'ın "Kuvvet komutanlarını çağırın" emri üzerine oradaki ortamda kuvvet komutanlarının nerede olduğunu söylediğini, o anda kimden geldiğini bilmediği "Hava Kuvvetleri Komutanı düğünde, Deniz Kuvvetleri Komutanından haber yok, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanına ilişkin de bilgi yok" şeklindeki bilgiyi Akar'a ilettiğini kaydetti.

Sanık Selçuk'un savcılık ifadesinde, Akıncı Üssü'nde sivil kişiler gördüğünü söylediğini ancak mahkemede "sivil giyimli askerler" ifadesini kullandığını anımsatan avukat Aydın, "İfadedeki değişiklik 'sivil kişileri korumak güdüsünden mi kaynaklandı?' sorusunu yöneltti. Selçuk, kimseyi korumak gibi bir düşüncesi, amacı olmadığını iddia ederek, "Benim gördüğüm kişiler sivil giyimli askerlerdi. Sivil kişiler görmedim. 'Yüzde yüz bunlar sivil değildi' demem mümkün değil. Benim kanaatim onların sivil giyimli asker kişiler olduğudur. Asker delikanlılarla sivil insanların duruşu, tıraşı, tavrı farklıdır. Aradaki farkı nasıl tarif etmemi istersiniz bilmiyorum." dedi.

Çiğli Üssü'nün kulesini, neden Ankara bombalanırken değil de Akıncı Üssü bombalanmaya başlandığında, darbeci uçaklar kalkamaz hale geldiği zaman aradığı sorusu üzerine de sanık Selçuk, sorunun değerlendirme olduğunu, Çiğli Üssü'nü aramasının bir fonksiyonu bulunmadığını çünkü Çiğli Üssü'ndeki kulenin, Ankara'daki uçaklara herhangi bir etki etmeyeceğini söyledi.

Sanık Kubilay Selçuk, "Kuleye ulaşma imkanınız olduğu anlaşılıyor, o gece kuleyi arayıp kalkan uçaklara izin vermeyin niye demediniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bir yerde bir sıkıntılı durum yaşıyorsanız tercihler yaparsınız. Tercihlerinizde neler var; herkese meydan okursunuz, çekerseniz tabancanızı kendinizi vurdurursunuz, olur biter. Benim tercihim bu olmadı, ben profesyonel bir adamım. Ben, benimle beraber darbeyi anladıktan kısa bir süre sonra işin en başı olan kişiyle, Sayın Genelkurmay Başkanıyla beraber olma şansına sahip bir profesyonel askerim. Yapılabilecek en iyi etkiyi kimin üzerinden yapabileceğim şansı benim önümde. Ben sürekli onun üzerinden bir etki oluşturmaya çalıştım ve inanın elde edilebilecek en akılcı yol seçilmiştir. Elde edilebilecek verim, kaosun dindirilmesiyle alakalı yapılmıştır. Yoksa kendini orada burada heder ettirip, derdest ettirip, kovalattırıp, reddettirip sonuç alamazsınız.

Sayın Genelkurmay Başkanının bizden istediği ne varsa, 'gidin şunları ikna edin...' Onun bize söylediği ne varsa onu ilettik. Millet zarar görüyor, TSK zarar görüyor, bunun bir an önce önlenmesi lazım dedi, bizde bu manada gittik. Profesyonel bir insan olarak gittiğinizde, dikte ettirir vaziyette, onların üssü manasında, hükmeden, emir veren pozisyonunuz yok, bunları dikte eder mahiyette söyleyemezsiniz. Olayın olduğu yerlerde kendimizi derdest ettirmeyecek, kovalattırmayacak ne varsa bunları söylemeye çalıştık. 4-5 kez Sayın Genelkurmay Başkanımızın isteği üzerine gittik. Onların reaksiyonları, tepkileri, duyguları neyse olduğu gibi komutana ifade ettik. Komutan bize tekrar gidin dedi. Oturup, konuşmalar, düşünceler ortaya çıkıyor. Kuvvet komutanlarının çağrılması akla gelen en iyisidir. Ama çok enteresandır, devletin 16.30'da bilgisini aldığı önemli riske, komutanların çağrılması gecenin 01.00'ında akla geliyor. Ben hakikaten buna mutlu oldum, bu saatte de olsa kuvvet komutanları gelse de merhem olacaklarsa olsunlar. Çünkü asıl birliklere etki edecek kişiler onlar."

Avukat Hüseyin Aydın, askerlik yeminini hatırlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara, emsali olmayan alçaklıkla Fetullahçı teröristlerce bombalandığında hayat feda edilmeyecekse, hangi şartlarda hayat feda edilecek." sorusuna sanık Selçuk, "Hayatı feda etmek bizim mesleğimiz. Tecrit, özgürlüğümün kısıtlanması karşılaşabileceğim en ağır ceza ve şu anda yaşıyorum. İdam derseniz o benim için kolaylık olur, hoş gelir sefa gelir. Orada hayatını feda etmek akıllıca bir girişim değil. İstediğiniz verimi elde edemezsiniz." yanıtını verdi.

Sanık Selçuk, "FMY nedir bilir misiniz? Yani Fetullahçı Muhakeme Yöntemlerini duydunuz mu? İçinde akıl, mantık, ahlak ve vicdan bulunmayan bütün muhakeme yöntemlerine Fetullahçı Muhakeme Yöntemleri diyoruz. Siz bu yöntemlerle ilgili örgütsel eğitim aldınız mı?" sorusuna da "Fetullah Gülen ile benim bir ilgim yok. Onu sahiplerine sorunuz, onların sorunu benim değil. Ben çok iyi eğitimli bir askerim. Devletim bana bütün eğitimlerin en iyisini, en güzelini, en iyi yerlerde vermiştir. İyi bir askerim, iyi bir harekatçıyım." cevabını verdi.

Müşteki Orgeneral Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol'un sorusu üzerine de sanık Selçuk, Akıncı Üssü'nün forsunun, Genelkurmay Başkanının flaması olduğu için kaldırılmasını istediğini, bir asker olarak bu tarz eksikliklere müdahale etmesinin normal olduğunu söyledi.

Sanık Selçuk, bir soru üzerine de eski Hava Kuvvetleri Savcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok'u, Diyarbakır'da görev yaptığı dönemden tanıdığını, kendisine "Zeki ağabey" şeklinde hitap ettiğini belirterek, Üçok'un kendisini "FETÖ'cüdür" şeklinde itham ettiğini ilk defa duruşmada duyduğunu, halen de Üçok'un kendisi hakkında negatif bir konuşma yapmayacağına inandığını kaydetti.

Orgeneral Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol, MAK timlerine son yıllarda alınan silahların Özel Kuvvetler Komutanlığına dahi alınmadığının asker ifadeleriyle sabit olduğunu belirterek, "Bu silahlar PKK'ya karşı kullanılmadı. Bu silahlar verilerek Sayın Cumhurbaşkanı alınmaya gidildi, polisimiz şehit edildi, halkımız şehit edildi." dedi.

Selçuk ise "Lütfen insanların mantığını, algısını, aklını küçümsemeyin. Bununla bunun alakası yoktur. Soru soran dinlemek mecburiyetine de sahip. Ben söyledim zaten, bu silahlar PKK'ya karşı kullanmak için değil, adam kurtarmak için." diye konuştu.

ÖMER FARUK HARMANCIK

davanın sanıklarından eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı tuğamiral Ömer Faruk Harmancık, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı "darbenin başına geçmesi" için ikna etmediğini ileri sürdü.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın altıncı celsesine, olay tarihinde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı olan ancak Akıncı Üssü'nde yakalanan, "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında bulunan ve darbecilerin sözde atama listesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olacağı belirtilen eski tuğamiral Harmancık, ifade vermeye başladı.

İddianamede üzerine atılı tüm suçlamaları reddeden sanık Harmancık, kendisiyle ilgili suçlamaların bilgi, belge, bulgu ve somut maddi delile dayanmadığını, kıyasla ulaşılmış zandan ibaret değerlendirmelerle suçlandığını, hakkındaki her bir iddianın şüphe içerdiğini savundu.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) başka hiçbir örgüte üye olmadığını, asker şahıslar dışında kimseden emir ve talimat almadığını iddia eden Harmancık, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün öncesinde darbe planlaması yaptığı iddia edilen bir grubun, yapının, cuntanın, güç odağının içinde olmadığını, 15 Temmuz veya öncesinde hiçbir sivil şahıstan ya da şahıslarda darbe planıyla ilgili emir almadığını, almasının da mümkün olmadığını öne sürdü.

Sanık Harmancık, 15 Temmuz öncesi hiçbir TSK mensubuna darbeye yönelik veya darbenin sevk ve idaresine yönelik emir, talimat vermediğini savunarak, "15 Temmuz'da Akıncı Üssündeysen darbecisin, darbeciysen terör örgütü üyesisin" mantığıyla suçlandığını, soruşturma sırasında emniyette ve savcılıkta "üyesi olduğun terör örgütü hangisidir" diye bir soruyla karşılaşmadığını çünkü peşinen bir örgüt üyesi olduğu suçlamasına maruz kaldığını öne sürdü.

TSK'da 40 yıldır hizmet ettiğini, sicil amirleri tarafından her zaman ödüllendirildiğini anlatan Harmancık, görevde bulunduğu sürede bir örgüt ya da cemaat üyesi olduğuna dair tespit, durum, iddia ya da zan bile olmadığını, olsa oramiral, koramiral rütbesindeki amirlerinin hakkında soruşturma başlatabileceğini söyledi.

Sanık Harmancık, kendisinin FETÖ ya da başka bir örgüte üye olup olmadığının sorulması için eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Uğur Yiğit, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, son Yüksek Askeri Şura'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına atanan Koramiral Adnan Özbal ile koramiraller Veysel Kösele, Serdar Dülger, Hasan Uşaklıoğlu, Şükrü Korlu ve Ercüment Tatlıoğlu'nun tanık olarak dinlenmesini talep etti.

Harmancık, şunları kaydetti:

"Bu kadar ağır bir cezayla yargılanan bir sanığın bu talebinin, tarafınızca kesinlikle kabul edileceğini zannediyorum. Yıllarca beraber çalıştığım bu isimlerin de eski bir silah arkadaşlarının, ölmeden önce onlardan son isteğini geri çevirmeyeceklerini düşünüyorum. Gelsinler, siz sorun onlar yiğitçe, mertçe, açıkça, dürüstçe, çekinmeden cevap versinler. Biz soralım, onlar size anlatsınlar. Deniz Kuvvetleri'nde kim hangi örgütün üyesidir, Deniz Kuvvetleri'nde güç odakları, çıkar çevreleri var mıdır, koruma kollama var mıdır, kim kimin adamıdır, sıra dışı tayin, terfi var mıdır, gruplaşma, adam kayırma var mıdır, emekli komutanların kuvvet üzerindeki baskısı, etkisi nedir, teamüllere aykırı işler nedir? Hepsini konuşalım, ondan sonra benim hala bir örgütün yakından ya da uzaktan üyesi, yöneticisi olduğumu düşünüyorsanız vereceğiniz her türlü cezaya razıyım."

Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddialarını da reddeden sanık Harmancık, söz konusu konseyin varlığının şüpheli olduğunu, başkanı olmayan bir konseyin üyesi olduğu iddialarını kabul edilemez bulduğunu belirtti. İddianamede ifadeleri yer alan ve Temmuz 2015'te Ankara'da darbe planlarının yapıldığı toplantıya katılan "Kuzgun" ve "Şapka" isimli gizli tanıkların Cumhuriyet Savcılığınca Yurtta Sulh Konseyi listesine dahil edilmediğini öne süren Harmancık, konseyde yer aldığı iddia edilen 38 kişiden sadece birkaçını mesleki olarak tanıdığını, bu kişiler dışında kimseyi tanımadığı, görmediği ve bir araya gelmediği kişilerle de nasıl bir darbe planlaması yapabileceğini savundu.

Sanık Harmancık, darbeciler tarafından düzenlenen atama listesine göre de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığına atanarak terfi ettirildiğini iddiasına ilişkin de şöyle konuştu:

"Benim rütbemde bir amiral hem ağır iş yükü sorumluluk altında 7 gün 24 saat çalışması gereken Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığına atanacak hem de darbeden sonra devletin idaresini ele alacak bir konseyde tam zamanlı çalışacak. İkisinin bir arada olması mümkün olamaz, bir insan bu iki görevi aynı anda yerine getiremez. Askeri esas, prensip, usul dikkate alınmadan hazırlatılmış, kimin ne maksatla yayınladığı veya yayınlattığı, baştan sona şaibe ve şüphe dolu olan atama listesinde ismimin bulunmasında benim ne kabahatim, ne kastım olacaktır? Atama listesinde ismi yer alan bütün amiral, general ve subaylar bugün tutuklu ya da tutuksuz olarak yargılanıyorlar mı? Listede olmasına rağmen yargılamaya tabi tutulmayan isimlerin de incelenmesini talep ediyorum. Ben DKK Kurmay Başkanı olarak atanacağımı bilsem gitmem gereken yer Akıncı Üssü değil, DKK Karargahıdır. Eğer tercih sebebim olsa ben atama listesinde ismimi Donanma Komutanı olarak yazdırırım, DKK Kurmay Başkanı olarak değil."

15 Temmuz'da akşam saatlerinde Akıncı Hava Üssü'ne planlı kurye uçağından istifadeyle İstanbul'a hareket etmek için gittiğini iddia eden Harmancık, önce hava sahasının uçuşlara kapatıldığını, yurt çapında havadan terör saldırısı beklendiği daha sonra da TSK'nın emir komuta zinciri içinde yönetime el koyduğu haberlerini orada duyduğunu ve öğrendiğini anlattı.

Akıncı Üssü'nde duyduğu haberleri teyit edebilmek için telefonu veya bulabildiği tüm telefonlarla DKK'dan meslektaşlarını aradığını ifade eden Harmancık, "Beni de arayanlar oldu, konuştum, görüştüm. Fakat kimseye darbeye yönelik bir emir, talimat vermedim, kimseden talimat almadım. Kimseyi yönlendirmedim, kimseye darbeye katılmasını teklif etmedim." diye konuştu.

Deniz Kuvvetleri Komutanını ve Kuzey Deniz Saha Komutanını aradığını, ulaşamadığını ifade eden sanık Harmancık, şunları söyledi:

"O gece bütün teamüllere aykırı olarak Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Kurmay Başkanı aynı anda Ankara dışında bulunuyorlarmış. O gece halen görevde olan DKK'nın ilk 7-8 ismi İstanbul'da, birisi de İzmir'de bulunuyormuş. Deniz Kuvvetlerinin tüm kor ve oramiralleri kendi garnizonlarında değil, İstanbul'dalar o gece. Halen görevde olan oramiral ve koramiral rütbesindekilerin 15 Temmuz ve öncesindeki tüm resmi, özel telefon görüşmelerinin ve temmuz ayındaki günlük programlarının istenmesini ve dava dosyasına dahil edilmesini talep ediyorum. O gece darbeye karşı yaptıkları resmi faaliyetlerinin dava dosyasına dahil edilmesini talep ediyorum."

Sanık Harmancık, eski tuğamiral Gökhan Polat'ın kendisi hakkında söylediklerinin doğru olmadığını öne sürerek, "Ben kendisiyle telefonda görüştüm. Sadece duyduğum hususları paylaştım. Bölgesinde bir şey olup olmadığını sordum. Ona ya da başkasına darbeyle ilgili talimat, emir ve yönlendirmem. Gökhan Polat, benden aldığı sözde daveti amirlerine iletip, iletmediğini, iletmediyse hangi gerekçeyle iletmediğinin sorulmasını talep ediyorum." dedi.

15 Temmuz akşamı Akıncı Üssü'nde, kamuflajlı, silahlı yüzlerce askerin bulunduğunu, kendisinin ise bu kişilerden kimseyi tanımadığını savunan sanık Harmancık, savunmasına şöyle devam etti:

"Akıncı Üssü'nde tek yaptığım telefonla haber almaya çalışmaktı. Duyduğum 'TSK emir komuta zinciri içinde yönetime el koymuş. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları Akıncı Üssüne geliyordu.' Benim kendime çıkardığım vazife, gelecek olan Deniz Kuvvetleri Komutanımı beklemek, onun emirlerini almaktı. Gelmedi, emir vermedi. İstanbul'da olan Deniz Kuvvetleri Komutanı bana emir vermediği gibi ne Deniz Kuvvetlerine ne de o gece TSK'nın en kıdemlisi olarak tüm Silahlı Kuvvetlerine darbenin emir-komuta zinciri içinde olmadığına, darbeye karşı olduğuna ilişkin, hareketin kanunsuz olduğuna ilişkin iki satırlık yazılı emir yayınlamamış, yayınlatmamıştır. O gece sadece kendisinin ve ailesinin kişisel emniyetini sağlamıştır. O gece komutanlık manevi gücünü kullanmaya teşebbüs bile etmemiştir."

Sanık eski tuğamiral Harmancık, gecenin ilerleyen saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan sıkıyönetim direktif mesajını gördüğünü, mesajdaki, "TSK'nın emir-komuta zincirinde yönetime el koyduğu"nu ifadesinin Akıncı Üssü'nde öğrendiği haberleri teyit ettiğini öne sürerek, şunları söyledi:

"Ben Akıncı Üssü'ne gelmesine müteakip Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı televizyondan bildiri okumaya, darbenin başına geçmeye iknaya çalışmadım. Kendisine ikinci bildiri olarak herhangi bir şey okumadım. Akşam Akıncı Üssü'nde durumu anlamaya çalışırken bir taraftan olabildiğince televizyonları takip ediyor, meslektaşlarıma telefon ediyordum. Gece yarısı olduğu bir saatte Genelkurmay Başkanının Akıncı Üssü'ne geldiği haberi geldi. Komutanın kiminle, nasıl üsse geldiğini, yanında kimler olduğunu bilmiyorum. Bir süre sonra Genelkurmay Başkanının beni çağırdığını söylediler. Üs komutanının odasına gittik. Odada olanlardan sadece Selçuk generali tanımışlığım vardır, bir generalin de olaylardan Hakan Evrim olduğunu öğrendim. İlk gördüğümde Genelkurmay Başkanı heyecanlı görünüyordu. Ben elimdeki kağıttan birkaç zamandır tuttuğum notları okudum. Benim orada okuduğum imzalanmasını talep ettiğim, Genelkurmay Başkanının televizyonda okumasını talep ettiğim bildiri değildir. Ben orada herhangi bir grubu temsilen bulunmuyordum. Kimsenin sözcüsü değildim.

Sıkıyönetim direktifi ve TRT bildirisinin yayınlanmasından sonra ortaya çıkan kaosun giderilmesi için Akar'a bir basın açıklaması yapmasına ihtiyaç olduğu ifade edilmiştir. Yani ne ilk görüşmemizde ne de diğer görüşmemizde Genelkurmay Başkanımızı bir bildiriyi imzalamaya zorlamadım, böyle bir teklifte bulunmadım. Elde ettiğim tespitleri kendisine arz etmeye çalıştım. Kendisi ise 'nereden çıktı bu darbe, bu aşamada darbe mi olur, benim yeni haberim oldu' gibi benzer cümleler söylemiştir. Ben Akıncı Üssü'nde Genelkurmay Başkanından başka kimin, kim tarafından getirildiğini bilmiyorum, nerede, nasıl, ne kadar tutulduğu hususunda bilgim yok. Kimseyi tutulu vaziyette görmedim. Benim Genelkurmay Başkanına yüksek sesle ikinci bildiriyi ve imzalamasını istediğim söyleniyor. Fakat okuduğum iddia edilen ikinci bildiriden kimsenin haberi yok."

Üste sabaha kadar hareket olduğunu, ancak üssün darbenin sevk ve idare edilebileceği bir merkez olmadığını öne süren Harmancık, "Bana sorarsanız, o gece oradan hiçbir faaliyet icra edilemezdi. Kaos ve kargaşa dışında hiçbir şey yoktu. Orada televizyondan durumu anlamak dışında hiçbir şey yapmadım. Zaten Sayın Cumhurbaşkanının gece 03.00'teki İstanbul konuşmasından sonra da pis bir işin içine çekildiğimizi anladım. Sanırım orada televizyon seyreden herkes anladı. Artık yapılacak bir şey olmadığını anlayan kalabalık azalmaya başladı." diye konuştu.

Parmak izinin bulunduğu eve gittiğini kabul etmedi

Yurtta Sulh Konseyinden ancak soruşturma aşamasında haberdar olduğunu iddia eden Harmancık, iddianamede, Temmuz 2016'da, Ankara Konutkent'te darbenin hazırlık toplantılarına katıldığı belirtilen ve parmak izine de rastlanılan eve gittiği suçlamasını reddetti.

Bu konuda "Kuzgun" ve "Şapka" adlı gizli tanıkların ifadelerinin esas alındığını söyleyen Harmancık, "Kuzgun" adlı gizli tanığın kim olduğuna ilişkin bir generalin ismini verdi ve gizli tanık ifadelerinin "asılsız, mesnetsiz, uydurma, hayal ürünü" olduğunu iddia etti.

Harmancık, "Deniz Kuvvetlerinde tanıyanlar psikolojik olarak rahatsız olduğunu bilirler. Nasıl amiral olduğu anlaşılamamıştır." diye konuştu ve bu kişinin kendisini çekemediğini öne sürdü.

Akıncı Üssü'nde o gece darbecilerin kendisine bir şey yapmadıklarını söyleyen Harmancık, "Çünkü orada olmamı beklemiyorlardı, bana dair bir plan yapmamışlardı ya da beni denizci olduğumdan etkisiz eleman olarak gördüler, kaale bile almadılar ya da kendi telaşları yetti, benimle uğraşmadılar." diye konuştu.

"Ben değilim"

Akın Öztürk'ün ifadesinde, "Ömer Faruk Harmancık darbe yapma konusunda kararlı olduklarını belirtir cümleler kullandı." dediğine yer verildiğini anımsatan Harmancık, "Akın Öztürk'ün muhtemel duyduğu 'kararlıyız' sözünü kimin sarf ettiğini bilmiyorum. Biri söylediyse bile ben değilim." dedi.

Darbe planlaması yapmadığını, toplantılarına katılmadığını, bu konuda sivil veya askerlerle görüşmediğini, villaya gitmediğini iddia eden Harmancık, savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtladı.

Sanıklardan üs komutanı Hakan Evrim ve harekat komutanı Ahmet Özçetin'i tanımadığını savunan Harmancık, ailesinin Ankara'da bulunması sebebiyle 13 Temmuz'da mazeret izni alarak Ankara'ya geldiğini, olay günü de İstanbul'a dönmek için Hava Kuvvetleri Komutanlığının kurye uçağından faydalanmak üzere saat 20.00-21.00 sıralarında Akıncı Üssüne gittiğini ifade etti.

"O arada geçmiş olduk"

Üsse bir arkadaşının otomobiliyle gittiğini bildiren Harmancık, Mahkeme Başkanı Giray'ın üsse askerlerin bile alınmadığını, alınacak kişilerin nizamiyeden telefon açılarak içeriye sorulduğunu ya da sadece "Yurtta Sulh" parolasını kullananların alındığını söylemesi üzerine, gittiği sırada bir anormallik gördüğünü söyledi ve şunları kaydetti:

"Bizim girişimiz en kalabalık zamanlara denk geldi. Kimsenin kimseye ne dur, ne geç diyecek hali vardı demek ki. O arada geçmiş olduk. 'Dur' bile denilmeden girdik içeri. Kimse durdurmadı. Onun için anormallik var diye düşündüm. Üs komutanının olabileceği yere gidiyorduk. Yol bizi 143. Filonun yakınına götürdü. Orada durduk, arabayı park ettik. Binaya gittik, kalabalık başladı zaten. 100'den fazla, belki 200 silahlı, teçhizatlı asker vardı. Gittim baktım, ilk duyduğum yurt çapında hava sahasının kapatıldığı, havadan büyük bir terör faaliyeti beklendiği idi. Duyduklarımı teyit edebilmek için meslektaşım amirallerle telefon trafiğine başladım. Beni getiren arkadaşa dönmesini söyledim. Ondan sonra üste kalmaya devam ettim. Ben üsten çıkmaya teşebbüs etmedim. Harekat Başkanlığı yapmış, olayların nasıl gelişebileceğini az buçuk bilen bir insanım. Ortada hava sahasını kapattıracak bir kriz varsa bunu bilip öğrenebileceğiniz en iyi yer, ilk öğreneceğiniz yer. Çıksam eve mi gideceğim?"

Harmancık, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın bulunduğu odada sanıklardan Akın Öztürk, Kubilay Selçuk ve Mehmet Dişli'yi gördüğünü, generaller dışında girip çıkan başkaları olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gece 03.00'te yaptığı konuşmanın ardından "pis bir oyunun içine çekildiklerini herkes gibi kendisinin de anladığını" kaydeden Harmancık, "TSK emir komuta zinciri içinde yönetime el koymuştur diye başlayan haberin sonunda bir asparagas olduğu, TSK'nın bir şeye kalkıştığı fakat bunun emir komuta zincirinde olmadığı anlaşıldı. Benden gelip de 'Bu darbeyi bitirt' diyen olmadı. Çünkü orada 'Ben darbeciyim' diyen kimse yoktu. Herkes konuşuyordu, fakat 'Ben darbeciyim.' diyen yoktu. Son kalanlar da 'Bu işe nasıl bulaştım. Rezalet. Beni kandırdılar.' diyenler vardı." diye konuştu.

Başkan Selfet Giray, Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanık Hayrettin İmren'in, FETÖ/PDY mensubu olduğunu belirtiğini bildirdi ve İmren'in ifadesinden, "Harmancık, darbenin 03.30'da olacağını söylemişti. Saat 20.00 sıralarında aradığında darbenin deşifre olduğunu, erkene alınacağını söyledi." kısmını okudu.

Harmancık, İmren'in akıl sağlığının yerinde olmadığını düşündüğünü söyledi, beyanlarının yalan olduğunu iddia etti.

Harmancık, "Bu görevi (darbe) alan birinin ilk yapacağı şey kolluk kuvvetlerine, amirlerine ihbar etmektir. Beni de kendileri gibi aynı örgütün içine sokmaya çalışıyorlar. Ben onlarla aynı cemaatten değilim. Ben onlarla aynı otobüse bile binmem." diye konuştu.

Soru üzerine o gece Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki amirallerin neredeyse hepsiyle görüştüğünü ifade eden Harmancık, İmren ile de bir görüşme yaptığını söyledi.

Ömer Faruk Harmancık, kendisi hakkında "Fetullah Gülen'in adamıdır." diyen kişinin bir referans göstermesi gerektiğini belirterek, kendisine bu iftirayı atan kişi hakkında dava açacağını ifade etti.

Harmancık, kendisine "Fetullah Gülen'in adamıdır" iftirasını atanların vatan haini, satılmış ve şizofren kişilikler olduğunu iddia ederek, "15 Temmuz'u niye beklediler benim Fetullah Gülen'in adamı olduğumu söylemek için? Eğer varsa benim Fetullah Gülen'in adamı olduğumu yüzüme bakarak söyleme cesareti olan, işte meydan." diye konuştu.

16 Temmuz akşamına kadar Akıncı Üssü'nde olduğunu, kaçmaya teşebbüsü dahi olmadığını, kolluk güçlerine teslim olduğunu savunan Harmancık, 143. Filo'dan hiç ayrılmadığını, odalar arasında, telefonunu şarja takabildiği yerlerde tamamen Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki amiralleri arayarak vakit geçirdiğini savundu.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, Akıncı Üssü'nde sivil şahıslar bulunduğunu, bunları görüp görmediğini sorması üzerine sanık Harmancık, kalabalık içinde sivil elbiseli, saç traşlı, asker traşı olmayan, bıyıklı, sivil elbiseli insan görme ihtimali bulunduğunu ancak net hatırlamadığını söyledi.

Harmancık, "Akıncı Üssü'nde saçı uzun kimseyi görmedim. Görseydim akılda kalan bir şeydir. Mesela orada mini etekli bir bayan görseniz unutmazsınız, 300 tane erkeğin içinde bir bayanı unutmazsanız. Saçı uzun birini görseydim, onu da mini etekli kız gibi unutmazdım." dedi.

"Genelkurmay Başkanı seni çağırıyor." denildiği zaman sivil elbiselerini resmi elbiseyle değiştirdiğini, Orgeneral Akar ile görüştükten sonra Akıncı Üssü'nün bombalanmaya başlanmasına kadar hep askeri üniformasıyla kaldığını anlatan Harmancık, Akıncı Üssü'nde bulunduğu süre boyunca da kimsenin "Denizci amiral burada ne arıyor?" sorusunu sormadığını, yadırganmadığını, herkesin bir telaş içinde hareket ettiğini, 250-300 kişilik kalabalık bir grubun 143. Filoda bulunduğunu savundu.

Olaylar bittikten, Akıncı Üssü bombalanmaya başlandıktan sonra sanıklardan Hakan Evrim dışında kimseyle bir irtibatı olmadığını öne süren Harmancık, Kubilay Selçuk ile bir kere uzaktan Deniz Kuvvetleri Harekat Başkanlığında çalışırken mesleki olarak tanıştığını, o gece de uzaktan selamlaştıklarını, Akın Öztürk ve Mehmet Dişli'yi de Genelkurmay Başkanı Akar ile görüştükleri odanın dışında sadece birer kez gördüğünü iddia etti.

"Harmancık ile ilgili niye bu kadar çok beyan var?"

Sanık Mehmet Dişli'nin "Ömer Faruk Harmancık, Hakan Evrim, ismini bilmediğim üç rütbeli subay Genelkurmay Başkanının teklifi kabul etmemesi üzerine 'biz bir düşünelim.' dediler" şeklinde ifadesi olduğunun hatırlatılması üzerine de Harmancık, "Biz Dişli generalle mesleki olarak derin bir çatışmanın içindeyiz ancak bu çatışmanın bu cümleleri söyleyebilecek noktaya geldiğini zannetmiyorum. Çıktığında sorarsanız, vicdanen söylediklerini doğrusu söyleyeceğini zannediyorum. Onların hepsi o gecenin telaşından kaynaklanan cümlelerdir. Çünkü aksi kabul edilebilir bir şey değildir." dedi.

Harmancık, Genelkurmay Başkanı Akar ile görüştükleri odada sivil şahıs olmadığını, Adil Öksüz'ü Akıncı Üssü'nde görmediğini savundu.

Başkan Giray'ın, "Birçok rütbeli hakkında beyanlar var. Ömer Faruk Harmancık ile ilgili niye bu kadar çok beyan var?" sorusuna karşılık sanık Harmancık, hakkında ifade veren kişilerin cezalarının azalabileceğini veya tahliye olacaklarını düşünerek bu beyanları vermiş olabileceklerini ya da kendisine kumpas kurulmuş olabileceğini iddia etti.

Harmancık, Gökhan Polat'ın "Faruk Harmancık aradı, 'bize katılın.' dedi." ifadesinden sonra tahliye edildiğini belirterek, "Ortada bir kumpas varsa, bugüne kadar kimsenin önünde eğilmemiş, kimsenin eteğini öpmeyen, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir amirale bu kumpası kurmuş olabilirler. Bu yargılanma sürecinin sonunda ahlaksız kumpasları, iftiraları yapan kimse hepsi açığa çıkacaktır. Sizin ve diğer mahkemelerin bu sonuca ulaşmak için elinden geleni yapacağına inanıyorum." dedi.

Duruşmaya yarın Harmancık'ın çapraz sorgusuyla devam edilecek.

09.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın çapraz sorgusu sürüyor.

HTS kayıtlarına göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi davası sanığı eski SAT yüzbaşı Özay Cödel ile 7 görüşme yaptığının belirlendiğine dikkat çekilen Harmancık, "Bildiğim biri değil. Beni arayanlarla ben konuştum. Beni Özay diye birisi aramadı. Telefonum ortadaydı. Kalabalıktakilerden bir başkası da konuşmuş olabilir." iddiasında bulundu.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davada, olay tarihinde Akıncı Üssü'nde yakalanan, "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında bulunan ve darbecilerin sözde atama listesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olacağı belirtilen Harmancık'ın çapraz sorgusuna devam edildi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Harmancık'a, soruşturma aşamasında yürüyerek, dünkü ifadesinde ise arkadaşının otomobiliyle üsse girdiğini söylediğini hatırlattı.

Harmancık, soruşturma sırasında verdiği ifadede "öyle bir şey dediğini hatırlamadığını" belirterek, mahkeme huzurundaki ifadesinin doğru olduğunu kaydetti.

Kızının Anafartalar Kolejine gitmesi

Giray, Harmancık'a, darbe girişiminin başarısız olmasının ardından Akıncı Üssü civarında yakalanan sivil sanık Hakan Çiçek'e ait Anafartalar Kolejine kızını gönderdiğini anımsattı, Çiçek'i tanıyıp tanımadığını sordu.

Harmancık, oturduğu apartmandaki bütün amiral, general ve albayların çocuklarının bu okula gittiğini bildirerek, "Bana orayı tavsiye edenleri söyleyebilirim." dedi, Çiçek'i ise tanımadığını savundu.

Soru üzerine Harmancık, darbe mesajlarını almasının ardından amiral arkadaşlarını, "Böyle bir mesaj var, size de geldi mi? Uçaklar uçuyor, darbe konuşuluyor. Bilginiz var mı?" diye sormak üzere aradığını savunarak, "Zinhar 'Ordu yönetime el koydu' demedim. Telefon görüşmelerini yaparken kendi telefonum vardı. Bir de sonradan patates hat varmış. İlk gittiğimde şarjım bittiği için 'Çocuklar, telefon var' dedim. Bulduğum bütün telefonlarla... Eğer ben patates hat gibi bir hatla konuşacaksam, kendi cep telefonumdan aynı insanlarla niye konuşayım? Ahmet'i, Mehmet'i patates hattan arıyorum, sonra kendi telefonumdan arıyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanına suikast ekibinden Cödel ile 7 görüşme

Başkan Giray, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi davasında da sanık olan eski SAT yüzbaşı Cödel ile görüşmediğini beyan etmesine karşın, HTS kayıtlarında 7 konuşmanın belirlendiğine dikkati çekti.

Harmancık, "Cödel bildiğim biri değil. Beni arayanlarla ben konuştum. Beni Özay diye birisi aramadı. Telefonum ortadaydı. Kalabalıktakilerden bir başkası da konuşmuş olabilir." dedi.

Kendi telefonundan Cödel ile başkasının görüşmesinin normal olup olmadığını soran Giray'a Harmancık, "O gün hiçbir şey normal değildi." yanıtını verdi.

"Aradığınız birliklerdeki kişilere, 'Bu darbeye karşı durun, önlem alın' dediniz mi?" sorusu üzerine Harmancık, "Ben darbe taraftarı değilim. Söylenen haber üzerine, yani 'Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları Akıncı Üssü'ne geliyor. TSK darbe yaptı' haberinden sonra kendime çıkarttığım vazife, onları beklemek ve 'Efendim ne oluyor, ne yapıyoruz, ne yapacağız?' diye sormak. Onun dışında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki birliklerin hiçbirine 'darbeyi yapın, destek verin.' diye talimatım olmadı." diye konuştu.

Harmancık, "Bir ifadenizde Genelkurmay Başkanının zorla getirildiğini, bir başka ifadenizde 'İstediği zaman gidebilirdi, herhangi bir şekilde zorlama yoktu' demişsiniz" hatırlatması üzerine, "Zorla tutulur vaziyette kendisine silah dayanmış, sağında solunda silahlı kişiler görmedim." iddiasında bulundu.

Sanık Özel önceki ifadesini reddetti

Mahkeme Başkanı Giray'ın talimatı ile sanıklardan, beraberindeki iki kişiyle Edirne'de sınırı geçmeye çalışırken Mayıs ayında yakalanan tutuklu sanık eski SAT komandosu Mustafa Özel ayağa kalktı.

Giray, Özel'e, "17 Mayıs'ta aldığımız ifadede Çengelköy'de bir evde toplantı olduğunu, katılanları ve konuşulanları anlattınız. Ömer Faruk Harmancık kabul etmedi. Böyle bir eve gitmediğini, toplantı yapmadığını belirtti." dedi.

"Maskeli insanlar kaçırdı" iddiası

Özel, "Ben 15 Mayıs'ta Edirne'de tutuklandım. Ancak bunun öncesinde 3 aylık sistematik işkenceye maruz kaldım. Bu sebeple 16 Mayıs'ta verdiğim ifadeyi kabul etmiyorum. Aslında 14 Şubat'ta maskeli insanlar tarafından, kafama çuval geçirilerek, 3 ay boyunca gözlerim kapalı, ellerim kelepçeli şekilde sistematik işkenceye maruz bırakıldım. Bu işkence dolayısıyla bahsettiğiniz ifadeyi vermek zorunda kaldım." iddiasında bulunarak şu anda bu ifadelerini kabul etmediğini söyledi.

Başkan Giray, bunun üzerine, "16 Mayıs'ta Edirne'den yurt dışına kaçarken sanıklar Ahmet Çamoğlu ve Yücel Özcan ile yakalandınız. Mahkememiz SEGBİS'le savunmalarınızı aldı. Üçünüz de FETÖ/PDY yapılanması hakkında beyanlarda bulundunuz. Siz, duruşma salonunda diğerlerinin olması nedeniyle rahat ifade veremeyeceğinizi söyleyerek tek başına ifade vermek istediniz. 17 Mayıs'ta tekrar bağlantı kurduk. Yalnızdınız, avukatınız hazırdı." diye konuştu.

Başkan Giray, bunun üzerine, "16 Mayıs'ta Edirne'den yurt dışına kaçarken sanıklar Ahmet Çamoğlu ve Yücel Özcan ile yakalandınız. Mahkememiz SEGBİS'le savunmalarınızı aldı. Üçünüz de FETÖ/PDY yapılanması hakkında beyanlarda bulundunuz. Siz, duruşma salonunda diğerlerinin olması nedeniyle rahat ifade veremeyeceğinizi söyleyerek tek başına ifade vermek istediniz. 17 Mayıs'ta tekrar bağlantı kurduk. Yalnızdınız, avukatınız hazırdı." ifadesini kullandı.

Çengelköy'de, Harmancık'ın da katıldığı toplantı

Özel'e, o gün ifade verirken anlatmaktan çekindiği konuları sorduklarını hatırlatan Giray, Özel'in ifadesinden bazı bölümleri okudu.

Mahkeme Başkanı tarafından okunan bu bölümlere göre Özel, 17 Mayıs'ta mahkemeye verdiği ifadede, sanıklardan Özay Cödel ile darbe girişiminden önceki pazartesi Ümraniye civarında, FETÖ/PDY içinde "abilik" yapan Bilal adlı kişinin evinde buluşarak, Çengelköy'de bir eve geçtiklerini, burada toplantı yapıldığını, evde Harmancık ile birlikte Mithat, Hakan, Egemen, denizci yarbay ve Özel Kuvvetlerden gerçek ismini bilmediği "Barbaros" denilen binbaşının olduğunu aktardı.

"Barbaros" denilen kişinin İstanbul'daki Harp Akademisinde kurmaylık eğitimi aldığını anlatan Özel, Harmancık'ın da hazır bulunduğu yerde konuşulduğunu, ardından Harmancık'ın "Kafanıza takılan bir şey olursa iletebilirsiniz." dediğini bildirdi.

Özel, mahkeme ifadesinde, "Bir yerden haber bekliyorlardı. Henüz hangi cuma yapılacağı belli değildi. Daha sonra bulunduğumuz odaya geldiler. 'Tamam. Bu cuma olacak' şekilde haberleşildi." dedi.

"Bu iznin geldiğine yönelik talimat gelmesi üzerine talimat vermeye başladıklarını" ifade eden Özel, "Bu cuma olacak düşüncesiyle bahsettiğim kişilerle haber verdik. Salı günü İzmir'e gittim, İrfan Altuntaş'a haber verdim." şeklinde konuştu.

Bazı kişilerle cuma günü mesai bitiminde birlikten çıkmamaları yönünde konuştuğunu bildiren Özel, çarşamba ve perşembe akşamları Cödel ile tekrar buluştuğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bulunduğu Marmaris'e gidilmesiyle ilgili hazırlık yaptıklarını anlattı.

O dönemde "Yusuf" olarak bahsettiği kişinin "Bilal" adlı kişinin evine gelerek, Çengelköy'de silahların olduğunu, eve giren çıkanların ihbar edildiğini, polisin kontrole geldiğini ancak herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadıklarını, ev sahibinin korkarak evdeki silahları çatı katına çıkardığını söylediğini kaydeden Özel, "Cödel ve Barbaros ile bu silahları almaya gittik, aldık, Bilal'in evine götürdük. Silahlar çantaların içindeydi. SAS ve SAT Komutanlığının silahları olduğu konuşuldu." beyanını verdi.

Özel, cuma günü silahlarla havalimanına hareket ettiklerini anlatarak, uçağın ve iki helikopterin çalışır vaziyette olduğunu, Cödel'in Akıncı Üssü'ne gideceklerini söylediğini bildirdi.

Üste, havacı kurmay albay tarafından karşılanıp yönlendirildiklerini kaydederek havacı bir tuğgenerali, Harmancık ile gördüğünü kaydeden Özel, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından silahların, Gölcük bölgesinde denize atıldığını kaydetti.

"Başarısız oldu. Ayrılabilirsiniz"

Başkan Giray, sanıklardan Özay Cödel'in de ifadesinde darbe girişiminin başarısız olmasından sonra Harmancık'a ne yapacaklarını sorduklarını, onun da "Başarısız oldu. Ayrılabilirsiniz." dediğini belirtti.

Giray, bunları aktardıktan sonra Özel'e, "Sen ısrarla başka anlatacağın olduğunu söyleyerek, tek başına dinlenmeyi talep ettin. Ertesi gün tekrar savunmanı aldık. Yalnız kaldığın bu ifadede kendine yönelik baskı, tehdit olduğunu söylemedin." dedi.

Özel ise "fazla bir şey söyleyemeyeceğini" kaydetti.

"Çekiniyorum" dedi, sorulara yanıt vermedi

Başkan Giray'ın "Cemaat evlerinde kaldığını söyledin" dediği Özel, "Şu anda daha fazla soruya cevap vermek istemiyorum. Şu anda da çekiniyorum, o zaman da çekiniyordum. O gün verdiğim ifadeyi kabul etmememden dolayı da çekiniyorum. Baronun verdiği avukat vardı fakat o ifadeyi sağlıklı şekilde vermedim. Bununla alakalı savunmamı yaparken cevap vermek istiyorum." diye konuştu.

Giray, "Orada baskıya uğradığını söyleme imkanın vardı. Onu tercih etmedin. Şimdi kalabalık içinde baskıya maruz kaldığını iddia ediyorsun. Çelişki değil mi? Sana baskı varsa hiçkimse olmadığı zaman söylemen doğru değil mi?" diye sordu.

Özel ise "O dönemde yaptığım şeyleri sağlıklı bulmuyorum. Sağlıklı düşünemediğimi de düşünüyorum şu anda. Açıklamam bunlar." dedi.

Duruşmayı bazı AK Parti milletvekilleriyle darbeci tuğgeneral Semih Terzi'yi vurarak, darbe girişiminin seyrini değiştiren şehit astsubay Ömer Halisdemir'in kardeşi Soner Halisdemir de takip etti.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen davada çapraz sorgusu yapılan Harmancık, müştekilerden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Siz İstanbul'a dönüş yapmak için Akıncı Üssü'ne gittiğinizi söylediniz. Bugün de soru üzerine bunu teyit ettiniz. Akıncı Üssü'ne girdiğinizde ilk ne yaptınız?" sorusu üzerine, burada şaşkın bir kalabalıkla karşılaştığını, gittiği yerin 143. Filo olduğunu da sonradan öğrendiğini öne sürdü.

"Ulaştırma filosu 11. Filo. Siz gerçekten İstanbul'a gidecekseniz ulaştırma filosu olan 11. Filo'ya gitmeniz gerekmiyor mu?" diye sorulan Harmancık, "Nerede olduğunu bilmiyorum. Akıncı Üs komutanı olan arkadaşı görüp, onlar beni gönderirler zaten. Ben Akıncı Üs komutanını göreceğimi düşünerek gittim. Ondan sonrası onların beni yönlendirmesiyle olacaktı. Önce terör saldırısı, ardından TSK'nın yönetime el koyduğu yönünde haberler çıktı. Bu arada ben üs komutanını görmedim." diye konuştu.

Harmancık, soru üzerine, iznini General İzin Listesine eklemediğini, bunu kendisi adına yapacak mahiyetinin bulunduğunu söyledi.

AK Parti'nin avukatı Muammer Cemaloğlu'nun, "Genelkurmay Başkanına bilgi verdiğinizi söylüyorsunuz. Madem bir emir komuta zinciri içinde TSK'nın yönetime el koyduğunu düşünüyorsunuz, Genelkurmay Başkanı sizden neyin bilgisini alacak?" diye sorulan Harmancık, Genelkurmay Başkanı Akar'a televizyonlarda gördüklerine ilişkin bilgi verdiği yönündeki iddiasını tekrarladı.

"TSK içinde etkisiz bir eleman olduğunuzu söylediniz. Akın Öztürk'ün bahsettiği 'kararlıyız' cümlesinin size ait olmadığını öne sürdünüz. Madem onların gözünde etkisiz bir elemansınız darbeciler neden 'Sen kimsin, çekil, bu bizim komutanımız değil, etkisiz eleman, darbeci biziz, biz konuşacağız' demediler. Siz neden muhatapsınız?" sorusu üzerine Harmancık, "Bunu bana değil, bildiğiniz darbeciler varsa onlara sorun." dedi.

"Özer Zeren üsse girdiğinizde hiçbir anormallik olmadığından bahsediyor. Siz ise anormallik gördüğünüzü söylüyorsunuz. Bu çelişki değil mi?" sorusu üzerine Harmancık, deneyimli bir asker olduğunu, bakış açılarının farklı olabileceğini belirtti.

Akıncı Üssü'ne İstanbul'a gitmek için üs komutanına haber vermeden ve planlı bir uçuş olup olmadığını bilmeden geldiği yönündeki beyanı hatırlatılarak, "Oraya gittiniz ve bir uçak olmadığını gördünüz. Ne yapacaktınız?" sorusu üzerine Harmancık, "Ankara'ya geçecektim, otobüse ya da başka bir uçağa binip gidecektim." dedi.

"Akıncı'dan nasıl dönmeyi planlıyordunuz?" diye sorulan Harmancık, "Üs komutanına, 'Beni Ankara'ya gönder' diyecektim." karşılığını verdi. Üs komutanını tanıyıp tanımadığı sorulan Harmancık, komutanı tanımadığını ancak bir amiral olarak üs komutanına rica ettiğinde kendisini kırmayacaklarını bildiğini söyledi.

"Amiralsiniz, arama ihtiyacı olmadan oraya gidebiliyorsunuz." değerlendirmesi üzerine Ömer Faruk Harmancık, "Yaptığımın bir yanlış olduğunu, hatta eşeklik olduğunu söyledim. Bunu beni utandırmak için tekrar tekrar söylemenize gerek yok." diye konuştu.

"Yalan bir senaryo uydurmuşlar"

Harmancık, "Sinan Azmi Tosun'u arayıp donanma komutanı olarak atandığını söylemişsiniz. Tosun'u neden uyarmadınız. 'Sana böyle bir görev verirlerse devletin, milletin yanında ol' diye neden söylemediniz?" sorusuna, Tosun'u saat 22.30 sularında aradığını belirterek, "Atama emrini yayınlayan Genelkurmay Başkanlığı. Listenin altında 'Genelkurmay Başkanlığının hain atama listesidir' diye yazmıyor. Nereden bilebiliriz, nasıl uyarabilirim? Tosun'a 'Böyle bir mesajla donanma komutanlığına atandığın söyleniyor Sinan' dedim." karşılığını verdi.

"Su Altı ve Kurtarma Grup Komutanlığı görevlisi Avşar Zırh ifadesinde, Ömer Faruk Harmancık, Hakan Egemen'i arayarak darbenin başarısız olduğunu söyledi. 'Darbe başarısız oldu, başınızın çaresine bakın' dedi. Halil İbrahim Yıldız'a da iki amiralin derdest edilip Çiğli'ye götürüleceğini söylüyorsunuz. Bu insanların bu kadar detayı anlatması mümkün mü?" sorusuna karşılık Harmancık, bu beyanları kabul etmediğini söyledi. Harmancık, "Bu kişilerin 11 Eylül'de davası başlayacak. Kendi yaptıklarından kurtulmak için yalan bir senaryo uydurmuşlar. Kendi suçunu örtbas etmek, kendilerini kurtarmak için benim üzerinden senaryo kurmuşlar. Maddi delili yok, külliyen senaryo, uydurma. İddiaları maddi hiçbir delille desteklenmemiş." diye kendini savundu.

"Sözde görevlendirme listesini saat 22.30 sularında öğrendiğinizi söylediniz. Elinizde kartlar olduğunu, Genelkurmay Başkanına bilgi verdiğinizi, televizyonlarda gördüklerinizi Genelkurmay Başkanıyla paylaştığınızı söylediniz. Bu listeyi Genelkurmay Başkanıyla paylaştınız mı, listeye ilişkin bilgi verdiniz mi?" sorusu sorulan Harmancık, listenin zaten Genelkurmay Başkanlığından çıktığını ifade ederek, "Genelkurmay Başkanının bilgilendirildiğini düşünerek hareket ettim. Böyle bir listenin mutlaka karargahta komutanla paylaşıldığını düşündüm." dedi.

Harmancık, soru üzerine, Akıncı Üssü'ne sivil gittiğini, Genelkurmay Başkanının kendisini çağırdığı söylenince resmi kıyafetini giydiğini öne sürdü.

"Sizi evinizden alıp Akıncı'ya götüren kuryeyi nereden buldunuz?" sorusuna karşılık Harmancık, kurye bulmadığını, bir arkadaşına kendisini üsse götürmesi için ricada bulunduğunu, üsse bu arkadaşıyla gittiğini, yanlarında kim olduğunu hatırlayamadığı üçüncü bir kişinin daha bulunduğunu söyledi.

143. Filonun kripto koridorunda fotoğraflandığı belirtilen Harmancık, koridorda tuvalet aradığını, kripto odasına girmediğini iddia etti.

Harmancık, TBMM avukatı Burhan Özkaya'nın sorusu üzerine sanıklardan Mehmet Dişli'nin ifadesini kabul etmediğini belirterek, Dişli ile aralarında mesleki husumet bulunduğunu öne sürdü.

Sanık Harmancık, "Cumhurbaşkanını öldüremedik, planımız boşa gitti, Almanya'ya kaçtığı haberini yaymamız lazım." dediği yönünde aleyhindeki tanık beyanını da kabul etmediğini söyledi. Harmancık, televizyonlara bağlanmak için hiçbir talebi bulunmadığını da savundu.

"FETÖ ile ne zamandır irtibatlısınız?" diye sorulan Harmancık, bu sorunun temyiz aşamasında lehine olacağını söyledi ve sorunun tekrarını istedi. Bunun üzerine izleyiciler sanığa tepki gösterdi. Harmancık, daha sonra, "FETÖ ile hiçbir irtibatım yoktur. Hiçbir terör örgütüyle irtibatım yoktur. Hakkımda gizli tanıklar Şapka ve Kuzgun'un söylediği şeyler de kurgu ve iftiradır." ifadesini kullandı.

Bir avukatın, "Silahlı kuvvetlerin başkomutanı kimdir?" sorusuna Harmancık, "Sayın Recep Tayyip Erdoğan" karşılığını verdi. Bunun üzerine avukat, "Emir komuta zinciri içinde bir darbe girişimi olmadığını anladınız değil mi?" dedi.

"Ankara'yı bombalayan uçakların Akıncı'dan kalktığını iddianameden öğrendim"

Harmancık, müşteki avukatlarından birinin sorusu üzerine 13 aydır tecritte, tek başına kaydığını, televizyon ve radyosu bulunmadığını, Ankara'yı bombalayan uçakların Akıncı Üssü'nden kalktığını iddianameden okuyunca öğrendiğini söyledi.

Gazi Erkan Oğur'un avukatı Ömer Oğur, soru sorarken iddianameye göre "eli kana bulaşmış kişilerden birisiniz" ifadesini kullanması üzerine sanık Harmancık, "Siz bana 'eli kana bulaşmış insan' diyemezsiniz. Ben burada tek başına savunmasını yapan sanıktan öte değilim. Maddi delilleriniz varsa ortaya koyun." dedi. Harmancık'ın bu sözlerine salondaki müştekiler yoğun tepki gösterdi.

Avukat Oğur'un, "Bu darbeyi sizce kim yaptı?" sorusunu da sanık Harmancık şöyle yanıtladı:

"Bu darbeyi TSK'da hiçbir grup, cemaat, cunta, güç odağı tek başına yapamaz, planlayamaz. Bu çapta bir darbeyi planlayan, operatif seviyede birden fazla grup, güç odağı, cunta, cemaat, sempatizan ne derseniz deyin vardır. Bunlar vardır, başka türlü bu darbe planlanamaz. Ancak 15 Temmuz'dan önce operatif seviyede darbe yapmaya anlaşan bu gruplardan biri, birkaçı 15 Temmuz'dan önce ya darbe sonrası hakkında anlaşamadıkları için ya da bizim bilmediğimiz başka bir sebeple darbeye olan operatif desteklerini çektiklerinden dolayı, bu darbe planlandığı şekilde yapılamamıştır. Ne zaman bu kanıya varıyorsun? 13 aylık, 12 aylık, 10 aylık iddianamelerden, basında okuduğum şeylerden sonra.

Bu darbenin taktik ve teknik seviyede kandırılarak, aldatılarak, zorla, bilmeden, darbeyi kimin, ne zaman, nerede, nasıl planladığını bilme imkanı olmayan teknik ve taktik seviyede iştirak edenler vardır. Bu iştirakçilerin hiçbiri, bana sorarsanız darbeyi kimin ve ne zaman planladığını bilme imkanı olmayan teknik ve taktik seviyedeki insanlardır. Bu darbenin bir de stratejik azmettiriciler vardır ki bunları ne ben, ne siz ne de mahkemeniz hiçbir zaman bilemeyecektir. Darbeyi tek kişinin üzerine, bu yapmıştır ya da Faruk'lar, Hasan'lar, Ahmet'ler yapmıştır gibi bir sonuca ben kendi adıma varamam. Ama adil ve tarafsız yargılanmanın sonucunda mahkemeler, heyetiniz adını koyarak bu yapmıştır derse bende sizinle beraber öğrenmeye hazırım."

Sanık Harmancık, "Sizce bu darbenin arkasında terörist başı, cani Fetullah Gülen var mı?" sorusuna da "Ben o dediğiniz isimle birkaç dava dosyasında beraber yargılanıyorum. Ben o söylediğiniz ismin terörist başı olduğunu burada mahkeme huzurunda beyan edersem o bir numaralı sanık, ben 9 numaralı sanığım, kendi teröristliğimi de kabul etmiş olurum. O ismi ayırın, başka bir dava dosyasına koyun ben cevabımı vereyim. Ama aynı dosyada biri terörist başı, ben de terörist oluyorum. Ben niye bunu kabul edeyim." yanıtını verdi.

Bir kısım gazinin avukatı Mehmet Zeki Kaptan, sanık Harmancık'ın yakalandığında ve bugün duruşmada aynı tişörtü giydiğine dikkati çekerek, "Salona, 'ben o günkü fikrimdeyim, siz de aynı fikirde devam edin' mesajı mı veriyorsunuz?" sorusunu yöneltti. Harmancık, aynı tişörtü giymediğini iddia ederek, kimseye de bir mesaj verme kaygısı taşımadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın da "Kesinleşmiş mahkeme kararları sizin için ne anlam ifade eder? Erzurum'da karara bağlanan bir darbe dosyası onandı ve darbenin Fetullahçı bir darbe olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla Türk hukuku açısından sabit hale geldi. Darbenin Fetullahçı darbe olduğu hususunda hala tereddüdünüz var mı?" diye sordu.

Sanık Harmancık bu soruya da "Mahkeme kararı kesinse mahkeme kararıdır. Mahkeme karar vermişse ben neden tereddüt edeyim. Mahkemenin benim beyanıma neden ihtiyacı var, ben sıradan sanığım. Ben o mahkeme kararını görmedim, sizden duyuyorum. Mahkeme karar vermişse kesindir." cevabını verdi.

Sanık kursiyer teğmenlerin avukatı da sanık Harmancık'ın bir ifadesinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar için "ortadan hareket ediyordu" beyanında bulunduğunu anımsatarak, hala aynı fikirde olup olmadığını ve "ortadan hareket etmek ne anlama geliyor?" sorusunu yöneltti. Sanık Harmancık, "Siz ne anladıysanız bu o anlama geliyor." dedi.

Sanık Harmancı, 15 Temmuz günü Akıncı Üssü'nde kendisinden başka denizci asker bulunmadığını kaydetti.

İddianamede davanın sivil sanıklarından Kemal Batmaz'ın ve kendisinin değişik zamanlarda 143. Filo'nun koridorlarında olduklarına dair görüntüler bulunduğunun anımsatılması üzerine sanık Harmancık, koridora birkaç kez tuvalet için çıktığını, koridorlarda gezinmesinin amacının da tuvaleti bulmak olduğunu söyledi. Bunun üzerine bir avukat, "Kemal Batmaz da tuvalete gittiğini söyledi, Batmaz ile tuvalette karşılaştınız mı?" diye sordu. Harmancık, bu soruya cevap vermek istemediğini söyledi.

"Darbeyi kim yaptı?" sorusu üzerine Harmancık, TSK içinde hiçbir grubun tek başına yapamayacağını, operatif seviyede grupların ve sempatizanların olduğunu, bunların da darbe sonrası hakkında anlaşamadıkları için desteklerini çektiklerinden dolayı darbenin gerçekleştirilemediğini iddia etti. Harmancık, "Stratejik azmettiriciler vardır. Bunları da ne biz, ne siz ne de bu mahkeme heyeti hiçbir zaman bilemeyecektir" diye konuştu.

Müşteki avukatlarından birinin Fetullah Gülen'in terörist olup olmadığı sorusuna ise Harmancık, "Ben onu terörist başı ilan edersem kendimi de terörist ilan etmiş olurum. Çünkü aynı dosyadayız, kendisi bu dosyadan ayrılsın" cevabını verdi.

Harmancık'ın çapraz sorgusunun ardından avukatı savunma yaparak, müvekkilinin tahliye ve beraatını talep etti.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Harmancık'ın çapraz sorgusu sırasında sanıklardan Mustafa Özel'i ayağa kaldırarak, "Edirne'den yurt dışına çıkmaya çalışırken yakalandınız. İfadenizi aldıktan sonra tek başınıza ifade vermek istediniz. 17 Mayıs'ta SEGBİS ile mahkememize ifade verdiniz. Bu ifadede Çengelköy'de bir eve geçtiğinizi, burada toplantı yapıldığını, Ömer Faruk Harmancık'ın da orada olduğunu söylediniz" ifadelerini kullandı. Sanık Özel ise, "Sistematik işkence gördüm. Bu ifademi kabul etmiyorum" dedi. Başkan Giray yakalandıktan hemen sonra bu ifadenin verildiğini hatırlatınca sanık Özel, "Şu an daha fazla bu konuda konuşmak istemiyorum. O ifadeyi sağlıklı şekilde vermedim" diye konuştu.

Harmancık'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi. Öğleden sonra eski Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan'ın savunmasıyla duruşma devam edecek.

MUSTAFA AVIALAN

Duruşmada savunma yapan sanık eski Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan, tek tip kıyafet konusunda, "Devlet bizim yakışıklılığımızdan mı korkuyor?" dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davanın yedinci celsesi görülmeye devam ediyor. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya öğleden sonra eski Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan'ın savunmasının alınmasıyla devam edildi. Avıalan savunmasında, uygulamaya konulması düşünülen tek tip ve renk kıyafet ile zorunlu saç sakal tıraşı yaptırılmasına değinerek, "Devlet bizim yakışıklılığımızdan mı korkuyor?" dedi.

Olay tarihlerinde doktora hazırlığı için izin aldığını söyleyen Avıalan, "15 temmuz günü Genelkurmay Karargahına gidene kadar lojmanda ders çalışıyordum. Evimde ders çalışıp, evimden dışarı çıkmıyorum. Bu faaliyetlerin içinde olsam, işi gücü bırakıp doktora sınavlarına çalışmak hiç mantıklı olmasa gerek. Saat 20.00'de YAŞ provası yapılacağını öğrendim. Odamda o akşam Cemil Turhan'la YAŞ provalarını konuştuk ve akşamki provaya katılmaya karar verdim. Saat 16.00 civarında lojmana döndüm ve saat 18.00 civarında askeri hattan bir telefon geldi. Karşıdaki kişi bana alınan ciddi bir istihbarat olduğunu ve güvenlik güçleri adı altınca bir terör tehdidi olacağını söyleyerek beni göreve çağırdı. Emri kimin verdiğini sordum, Genelkurmay Başkanının da katılacağı gibi bir şey söyledi. 4. Ana Jet Üssüne gelmemi ve emrin gereğini yapmamı söyledi. Saat 19.00 civarı evden çıkmadan önce Akıncı Üssünü arayıp bilgi almaya çalıştım, telefona çıkan kişi bana detay vermeden sosyal bir faaliyet olacağı bilgisini verdi. Saat 19.30 civarında Akıncı Üssüne giriş yaptım. Akıncı Üssünde hiçbir hazırlık toplantısına katılmadım, zaten orada toplantı yapılacak bir durum da yoktu. Ardından filoya girdim ve orada bulunanlara neden geldiklerini sordum, bana tatbikat yapılacağını söylediler. İrtibat elemanı olduğunu söyleyen birisi bana bir zarf vererek, Genelkurmay Başkanlığına götürmemi söyledi. Ben de üslubundan rahatsız oldum ve götürmem diyerek zarfı geri verdim. Ben o gün özel bir şey için kurye olarak kullanılacaktım" diye konuştu.

Sanık Avıalan, hukuka uygun olmadığını düşündüğü üzerine atılı tüm suçlamaları reddederek savunmasını tamamladı. Çapraz sorgu öncesinde mahkeme başkanı duruşmaya yarım saat ara verdi.

10.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan davanın sekizinci celsesi sanık eski Kurmay Albay Murat Koçyiğit'in savunmasıyla başladı. Koçyiğit, darbe girişiminin olduğu gün Akıncı Üssü'ne bir arkadaşını ziyaret için gittiğini iddia etti.

MURAT KOÇYİĞİT

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davanın sekizinci celsesi başladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı. Duruşmaya, üzerine atılı hiçbir suçu kabul etmediğini beyan eden eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay Murat Koçyiğit'in savunmasıyla başlanıldı. Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmadığını, bu iddiayı kabul etmediğini söyleyen Koçyiğit, hakkında savcılığa ifade veren gizli bir tanık hakkında, "6 Temmuz'da, Giresun'da meydana gelen helikopter kazası sonrası, vefat edenler ve yaralıların yakınları Ankara'ya geldi. Ben de hastaneye ailelerin yanına ziyarete gittim. 'Şapka' isimli gizli tanık, hakkımda Çayyolu'nda bir villada olduğumu söylemiş. Villada olduğumu söylediği saat ve tarihte ben hastanedeydim, hastane kayıtlarından bu tespit edilebilir. Hastaneden sonra kazada vefat eden şehidin Kocatepe Camii'ndeki cenaze namazına, ardından defin işlemleri için da Karşıyaka Mezarlığı'na gittim. Hastanede, camide ve mezarlıkta beni gören yüzlerce tanık mı doğruyu söylüyor, 'şapka' isimli kimliğini hala açıklanmamış bu tanık mı?" şeklinde konuştu.

"Okulda okutulan ders kitaplardaki terör örgütü listelerinde FETÖ/PDY yoktu"

"Adil Öksüz ile hiçbir irtibatta bulunmadım ve konuşmadım. Eşimle katalog evliliği yapmadım, zaten akrabayız. Türk Hava Kurumuna yaptığım bağış dışında hiçbir yere himmet vermedim. Hiçbir terör örgütüne üye değilim. İddia edilenin aksine FETÖ/PDY mağduruyum" diyen Koçyiğit, 18 Temmuz 2016 tarihinde savcılığa verdiği ve kayıtlara geçmediğini iddia ettiği ifadesini savunmasına ekleyerek, "Jandarma İstihbarat Okulunda göreve başladığım 2015 tarihinde, okulda okutulan ders kitaplarda terör örgütü listeleri vardı. Bu listelerde FETÖ/PDY adı yoktu. Bu konu hakkında gerekli işlemleri yaptım ve FETÖ/PDY, ders kitaplarındaki terör örgütleri listelerine dahil edilmiş oldu" dedi.

"Akıncı'ya arkadaş ziyareti için gittim, darbe olacağını bilsem gitmezdim"

Koçyiğit savunmasının devamında, hayatının en büyük hatası olduğunu belirttiği, Akıncı Üssü'nde bulunmasının Ahmet Özçetin'i ziyaret amaçlı olduğunu ve yanlış bir zamanda orada bulunduğunu ifade ederek şu şekilde devam etti:

"Akıncı Üssü'ne arkadaşım Ahmet Özçetin'i ziyaret amaçlı gittim, üste değişik durumlar olduğunu gördüm. Bilgi amaçlı Jandarma Okullar Komutanını aradım. Bana Akıncı Üssü'nde ne işimin olduğunu sorarak, kışlaya dönmemi söyledi. Ben de fırsat bulunca geleceğimi söyledim ancak giriş çıkışlar kapalı olduğu için Akıncı Üssü'nden çıkamadım. Daha sonra TRT'den yayını gördüm, saat 02.00 sıralarında da nizamiyeye vatandaşlar gelmeye başladı. Bu durumda dışarı çıkmanın daha da tehlikeli olacağını düşündüm ve orada bekledim. Ertesi sabah savcılar geldi ve gözaltına alındım. Akıncıya arkadaş ziyareti için gittim, darbe olacağını bilsem kesinlikle gitmezdim."

Duruşma Koçyiğit'in çapraz sorgusuyla devam etti.

FETÖ'nün Hava Kuvvetleri Komutanlığı imamı olduğu belirtilen ve davanın firari sanığı Adil Öksüz'ün de katılımıyla Ankara'da bir villada 6, 7, 8 ve 9 Temmuz 2016 tarihlerinde gerçekleştirildiği iddia edilen darbeye hazırlık toplantılarına katılmadığını öne sürerek, bu tarihlerde bulunduğu yerleri tek tek anlatan Koçyiğit, 6 Temmuz günü, 5 Temmuz 2016 tarihinde Giresun'daki helikopter kazasında hayatını kaybedenlerin cenaze işlemleriyle ilgilenmek için sabah erken saatlerde GATA'ya gittiğini, gizli tanık "Şapka"nın "Adil Öksüz namaz kıldırdı" dediği saatlerde de Kocatepe Camisi'nde şehitlerin cenaze namazını kıldığını anlattı.

Gizli tanık Şapka'nın kendisi hakkında alenen iftirada bulunduğunu, gizli tanıktan şikayetçi olduğunu belirten Koçyiğit, gizli tanıklar Şapka ve Kuzgun'un, farklı iddianamelerde yer alan kendisiyle ilgili ifadelerini okudu. Koçyiğit, "Gizli tanıklar Kuzgun ve Şapka, darbe toplantılarına bizzat katılmışlardır, darbeyi yönetmişlerdir, darbecilerle görüşmüşlerdir. İddianamede Şapka'nın ismi yazılması gerekirken benim ismim yazılmış. Yurtta Sulh Konseyi üyesi olarak yargılanması gereken kişiler bunlardır ama ben yargılanıyorum. Her ikisi de konsey üyesi olarak toplantıya katıldıklarını ikrar etmişlerdir. Yargılanmamaları hususunu kamuoyu ve mahkemenin vicdanına sunuyorum. Ben hiçbir zaman Şapka ve Kuzgun'un katıldığı toplantılara katılmadım, Adil Öksüz ile hiç konuşmadım." dedi.

Sanık Koçyiğit, 7, 8 ve 9 Temmuz 2016 tarihlerinde bulunduğu yeri ve yaptığı işleri de anlatarak, o günlere ait yaptığı harcamalara ilişkin kredi kartı dökümünü mahkemeye sundu.

Silahlı terör örgütü FETÖ/PDY üyeliği suçlamasını da reddeden Koçyiğit, 18 Temmuz 2016 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde bazı bölümlerin tutanağa geçmediğini savunarak, şöyle devam etti:

"Bizzat FETÖ mağduruyum, FETÖ'nün hedef listesinde olan bir asker olarak tutuklu olmaktan da hicap duyuyorum. Ben, 17 Ağustos 2015 tarihinde Jandarma İstihbarat Okulu'nda göreve başladım. Okulda okutulan ders kitabı ve ders notlarındaki terör örgütü listelerinde FETÖ/PDY'nin olmadığını tespit ettim. Derhal ilgili personele bu örgütle ilgili Milli Güvenlik Kurulunca verilen kararları temin etmelerini ve bu örgütün terör listesine dahil edilmesi emrini verdim. Hazırlıklar tamamlandı, prosedürler yerine getirildi, Jandarma Okullar Komutanına onaylatıldı ve Jandarma'nın ders kitaplarındaki terör listesine FETÖ/PDY eklendi. O zamana kadar Jandarma İstihbarat ve Okullar Komutanlığının ders kitaplarında FETÖ, terör listesinde değildi. Bu sayede FETÖ, jandarma okullarında ilk kez terör örgütleri listesine dahil edildi. Örgütün hedef listesine alındım, çünkü Balyoz, Ergenekon süreçlerinde görevden alınan, tutuklanan arkadaşları cezaevlerinde ziyaret ettim, maddi ve manevi desteklerim kendilerince bilinmektedir. Bundan da hiç pişmanlık duymadım."

Sanık Koçyiğit, iddianamede kendisine ait olduğu belirtilen ByLock tespit edilen e-mail numarasının, kullandığı 3 telefona da ait olmadığını öne sürerek, ByLock kullandığı iddiasını da kabul etmedi. Koçyiğit, darbe teşebbüsünün yaşandığı 15 Temmuz'da da örgüt mensuplarınca kullanıldığı iddia edilen "patates" hatlı telefonlardan kullanmadığını savundu.

"Akıncı Üssü'ndeki Ahmet albaya sürpriz ziyaret yapmak umudundaydım"

Koçyiğit, Akıncı Üssü'nde bulunmasını "hayatının en büyük hatası" olduğunu belirterek, Akıncı Üssü'ne daha önce farklı görevlerde birlikte çalıştığı eski albay Ahmet Özçetin'e nezaket ziyaretinde bulunmak için gittiğini öne sürdü.

"Anneme dahi ziyarete giderken özel hazırlık yapılmaması için haber vermem. Bu nedenle Akıncı'daki Ahmet albayı arayıp randevu almadım, sürpriz ziyaret yapmak umudundaydım." diyen sanık Koçyiğit, Jandarma İstihbarat Okulundan askeri araçla Şaşmaz'a kadar geldiğini, orada bir lokantada yemek yedikten sonra garsondan taksi çağırmasını istediğini, garsonun cep telefonuyla taksi çağırdığını, gelen taksiyle de tek başına Akıncı Üssü'ne gittiğini anlattı.

Nizamiyedeki görevli tarafından Özçetin'in bulunduğu 143. Filo'ya kadar götürüldüğünü, filo girişinde kalabalık asker grubunun dikkatini çektiğini, birileriyle görüşen Özçetin ile uzaktan selamlaşarak onun işinin bitmesini beklediğini belirten sanık Koçyiğit, etraftaki tam teçhizatlı askerleri gördükten ve ortamdaki yoğunluktan bazı şeylerin normal olmadığını düşünmeye başladığını, bazı askerlerden "terör saldırısı ihbarı var, Genelkurmay'a gidiyoruz" şeklinde ifadeler duyduktan sonra amiri Jandarma Okular Komutanı'nı aradığını, Akıncı Üssü'nde olduğunu ve öğrendiklerini aktardığını kaydetti.

Komutanının "Sen ne arıyorsun orada?" dediğini, onun da bir arkadaşına ziyaret için geldiğini söyledikten sonra komutanından kışlaya dönme emrini aldığını, hem etrafta neler olup bittiğini anlamak hem de Özçetin'i beklemek için dolaşırken saat 22.00 sıralarında sıkıyönetim ilan edildiğini ve nizamiyeden giriş-çıkışların yasaklandığını öğrendiğini anlatan Koçyiğit, bunun üzerine Akıncı Üssü'nden çıkamadığını, ilerleyen saatlerde TRT'de okunan bildiriyi, gece saat 02.00 sıralarında da vatandaşların nizamiyede toplandığını duyduğunu söyledi.

Sanık Koçyiğit, saat 04.30 civarında Akıncı Üssü'nün elektriklerinin kesildiğini, sadece nereden kalktığını ve nereye gittiğini bilmediği uçakların seslerini duyduğunu ifade ederek, sabaha kadar hiçbir eylem ve faaliyette bulunmadan beklediğini, hava aydınlandıktan sonra 4. Üs Komutanlığında toplanarak askeri savcıyı beklediklerini, bu sırada daha önceden tanıdığı Genelkurmay Başkanının eski özel kalem müdürü Osman Kılıç'ı gördüğünü, kendi cep telefonunun şarjının bittiği için onun telefonundan eşini arayarak durumunu, merak etmemesi gerektiğini söylediğini anlattı. Koçyiğit, 15 Temmuz Cuma günü saat 20.00'den, 16 Temmuz günü gece saat 23.00'e kadar da Akıncı Üssü'nde bulunduğunu beyan etti.

Jandarma Genel Komutanlığındaki darbe eylemlerini organize eden ve yöneten ekibin içinde yer almadığını savunan Koçyiğit, "Ben Akıncı Üssü'ne arkadaşım Albay Ahmet Özçetin'e nezaket ziyaretinde bulunmak için gittim. Yanlış bir günde, yanlış bir zamanda yapılmış bir ziyaretten dolayı buradayım. Darbe teşebbüsü olacağını bilsem, asla ve asla gitmezdim." dedi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray sanığa, "Ziyaretine gitmek istediğiniz Ahmet Özçetin'i ne kadar tanıyorsunuz, arkadaşlığınız ve samimiyetiniz ne boyutta?" diye sordu. Koçyiğit de, "Resmi olarak arkadaşız, ailecek görüşmüşlüğümüz yok, yeni görevine istinaden nezaket ziyaretine gittim" dedi. Bunun üzerine Başkan Giray, "Kendisini aramadan çıkıp gidiyorsunuz, üstelik mesai saatleri dışında. Ahmet Özçetin Akıncı Üssü'nde olmasa boş boş geri dönecektiniz, bu riski alarak mı gittiniz?" diye sordu. Koçyiğit, görevde değilse lojmandadır diye düşünerek gittiğini belirtti ve "Göremeseydim de Akıncı Üssü'nü gezerdim, ilk kez gidiyordum nasılsa" şeklinde yanıtladı.

Bir müşteki avukatı, sanığa Akıncı Üssü'nde yakalandıktan sonra üzerinden bin 100 dolar çıktığını hatırlatarak, 'Buna ne diyeceksiniz?' diye sordu. Sanık Koçyiğit de imalı bir şekilde 'Kefen parasıymış' dedi. Avukat daha sonrasında darbe teşebbüsü olduğunu öğrenince sanığa neden ailesini hiç aramadığını sordu. Koçyiğit eşini ihmal ettiğini, genel manada zaten çok sık aramadığını öne sürdü. Duruşmaya öğle arası verildi. Öğleden sonra sanığın çapraz sorgusuna devam edilecek.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşmada eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay Murat Koçyiğit'in çapraz sorgusuna öğleden sonra da devam edildi.

Savcı Fatih Halil Kaplan, sanığın olay gecesi içinde bulunduğu ortamı betimlemek amacıyla, Akıncı Üssünde bulunan insanların rütbeli olup olmadıklarını ve kimlerin olaya karışıp, kimlerin tepkisiz kaldığını sordu. Koçyiğit, "Rütbeli olanlar da vardı, rütbesizler de vardı. Oraya birilerinin peşinden gidenler de vardı, münferit gidenler de vardı. Karanlıkta rütbelerini net göremedim sadece asker kişiler olduğunu gördüm. Harp prensiplerinden birisi bekadır, savunma vardır, geri çekilme vardır bunların hepsinin uygulama zamanları ve stratejileri farklıdır. Ben orada benimle birlikte çalışmış kendi personelimi görsem onları örgütlerdim ama kimseyi görmedim" diye konuştu.

Sanık Murat Koçyiğit'in çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından, bir diğer sanık Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde Görevli eski Kurmay Albay Bilal Akyüz'ün savunmasına geçildi.

BİLAL AKYÜZ

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Akıncı Üssündeki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından suç tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde Kurmay Albay olan sanık Bilal Akyüz, FETÖ'nün "Kara Kuvvetleri imamı" olduğu suçlamasını reddederek, "İlk ifademde KKK temsilcisiyim dediğim andan itibaren hayatım değişti. Bu ifademden sonra Kara Kuvvetleri imamı diye hakkımda haberler yapıldı" dedi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada hakim karşısına çıkan Akyüz, mükerrer yargılama olmaması için dosyasının ayrılarak, hakkında daha önce yine darbe suçlamalarıyla açılan davalarla birleştirilmesini talep etti.

Üzerine atılı suçları reddeden Akyüz, 2011-2013 yılları arasında Tunceli'de komando tabur komutanı olarak görev yaptığı, ardından KKK Harekat Başkanlığına tayin edildiğini, 1 Mart 2016'ya kadar buradaki görevini yürüttüğünü söyledi.

Daha sonra, almakla yükümlü olduğu yüksek sevk ve idare eğitimine katılmak üzere İstanbul'a giderek mart-temmuz 2016 tarihleri arasında bu kursa devam ettiğini belirten Akyüz, "Nisan 2016'da atamalar açıklandı ve alay komutanlığına atandım. Kursum 27 Temmuz'da sona erecekti ve ben 28 Temmuz'da yeni birliğime katılacaktım. 11-15 Temmuz haftası istirahatli olmam nedeniyle Ankara'da bulundum ve doktora için anket çalışmaları yaptım" dedi.

KKK Harekat Merkezinin sözlü görevlendirmesi üzerine 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne gittiğini öne süren Akyüz, "Gizli olarak icra edileceği söylenen terörle mücadele harekatıyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığından bu harekatın desteklenmesi amacıyla temsilci olarak görevlendirildiğim söylendi. Üsse ön hazırlık ve bilgi edinmek için gittim. Kimseyi tanımadığım gibi kimse de beni tanımıyordu. 143. Filoyu aradım buldum. Oraya girdim. Ne yapmam gerektiğini sordum" diye konuştu.

Üste karşılaştığı askerlerin de görevi tam olarak bilmediğini ve tam bir karmaşanın hakim olduğunu dile getiren Akyüz, askerlerin, 58. Tugay Komutanlığına teslim edilecek bir kutu olduğunu söylemesiyle içinde telsizlerin bulunduğunu öğrendiği kutuyu alıp aracına yüklediğini, Polatlı'ya tayini nedeniyle tanıştığı bir yarbayı arayıp, kutuyu bırakması ricasında bulunduğunu, bu kapsamda yarbayla Çağlayan Sosyal Tesislerinde buluştuklarını anlattı.

Sosyal tesislerde bulunduğu sırada, saat 20.00 civarında "Operasyon erken başladı. Acilen Akıncı Üssüne gelin" diye aranması üzerine hızla üsse döndüğünü anlatan Akyüz, başlangıçta olayları hiçbir şekilde algılayamadığını, daha sonra olayların şekli değişince kendisini bir odaya tecrit etme arayışına girdiğini öne sürdü.

"Telefon görüşmelerini kabul ediyorum"

O andan itibaren muhakemeye başladığını ve ilk aklına gelenin KKK Muhabere Merkezini aramak olduğunu belirten Akyüz, şu iddialarda bulundu:

"Kendime bir büro buldum. KKK Harekat Merkezini askeri hattan aradım. 'Buraya bir operasyon maksadıyla gönderildik ama burada bir karmaşa var, kimin ne yaptığı belli değil. Burada ne yapacağım?' diye sordum. Onlar da 'Bir birlik listesi olması lazım veya biz size bir irtibat listesi söyleyelim, onları bulup o birliklerin durumlarıyla ilgili hususları bize iletin.' dedi. Ben de bunu yapmaya çalıştım. Benim kaderim orada değişti. Çünkü ben herkesi aramaya başladım. Kendi cep telefonumdan tüm o irtibat listesindeki personeli tek tek aradım. Çok miktarda telefon görüşmesi yaptım. Telefon görüşmelerimin hepsini kabul ediyorum. Polatlı iddianamesinde gördüm. Dışarıdan bakıldığı zaman 'Adama bak, herkesle görüşmüş' denilebilir. Birlik listesi üzerinden herkesi aradım. Planlı şekilde yapmış olsam kendi cep telefonumu kullanmazdım. Bu kişilerle idari konularda görüştük, yaralı tahliyesi vardı, bunu konuştuk. Harp Okulundan aradılar. 'Birlikler kesinlikle yanlış ateş açmasın' diye aradılar ben de bu emri birliklere ilettim."

"Aracında çıkan belgeleri yalanladı"

Akıncı'da sadece KKK personeliyle görüştüğünü, kurs personeli olduğu için kimseye emir vermesi veya almasının mümkün olmadığını öne süren Akyüz, "Neden bu konuma geldim, olaylar buraya nasıl geldi bilmiyorum. İlk ifademde KKK temsilcisiyim dediğim andan itibaren hayatım değişti. Bu ifademden sonra Kara Kuvvetleri imamı diye hakkımda haberler yapıldı. O tarihten sonra Kara Kuvvetleri imamı olarak bilindim." diye konuştu.

KKK temsilcisi olduğunu belirttikten sonra hakkında farklı suçlamaların da ortaya çıktığını savunan Akyüz, Akıncı Üssünde park edilmiş aracında ele geçirildiği belirtilen, el yazısıyla kaleme alınmış "İl-ilçe belediye başkanı... Hiç canlı olmayacak. Belki de Başbakan da..." şeklindeki notun da kendisine ait olmadığını öne sürerek, aracının yerini kendisinin savcılığa bildirdiğini, aracında arama yapılırken kendisinin de yer alması gerektiğini kaydetti.

Bu notların aracına başkası tarafından konmuş olabileceğini ileri süren Akyüz, bunun araştırılmasını istedi.

Akyüz, "Aracım 143. Filoda kaldı. Orada kapıları açık olarak bıraktım. Sabah 10.00'a kadar aracım açıktı. Bunlar benim aracıma konmuş olabilir. Bu notların bana ait olduğu kabulüyle tüm suçlar benim üzerime kaldı. Bu notlar bana aitse bunların hepsinin planlayıcısı olmam lazım ama bunlarla ilgili hiçbir görüşmem yok. Bu birliklerin bir çoğuyla irtibatım yok. Aracımı ailem alsın diye lojmanlar bölgesine kendim götürüp bıraktım. İçindeki notları da bilmiyordum. Aracı kilitleyip bıraktıktan sonra 143. Filoya minibüsle geldim. Bu malzemeler bana ait değil. Bu notları kim hazırlamış veya atama listesi bu notlardan mı hazırlanmış bir bilgim yok. TSK'nın tüm unsurlarını içeren bu notların bir kişi tarafından hazırlanması da hiç mümkün değil."

Aleyhindeki beyanları kabul etmeyen Akyüz, MEBS okulundan kursiyerleri Akıncı Üssü'ne kendisinin çağırdığını, bunun sorumluluğunu da almaya hazır olduğunu söyledi.

-"Üzerimde silah yoktu"

Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak suçlamasını kabul etmeyen Akyüz, "Ben belliyim, Allah'a hesap vereceğim. Suçluysam orada çıkacak" dedi.

Akyüz, terör örgütüyle ilgisi olmadığını savunurken "ByLock" kullanmadığını, FETÖ'yle bağlantılı okul ve şirketlerle bağlantısı olmadığını kaydetti.

"Bilal Akyüz bana darbe için şu görevi verdi" diyen bulunmadığını savunan Akyüz, Akıncı Üssü'nde bir el bile ateş etmediğini, üzerinde silah bulunmadığını öne sürdü.

Buna karşın elinde svap örneği çıktığını söyleyen Akyüz, "Muhtemelen, üs bölgesindeyken yerlerdeki silahlar teslim edilmeden şunları şuraya taşıyın diye yardım talebinde bulunuldu. Biz de jandarma arkadaşlara yardım için silahları taşıdık. Benimle birlikte birkaç kişi daha taşıdı. Bütün sanıklara sorulabilir" dedi.

"Hedef alınmış olabilirim"

"Bazı arkadaşlar sıkıştıkları anda benim adımı vermişler" diyen Akyüz, kendisine "kumpas" kurulduğuna ilişkin iddialarda bulundu.

Bu iddiasının kendine göre gerekçelerini anlatan Akyüz, 2013-2016'da KKK'da bütün askeri kışlaların sorumlusu olduğunu, çoğunluğu İstanbul ve Ankara'da şehir içinde olan bazı askeri arazilerin devredilmek istendiğini, karargahta buna karşı çıkan az sayıdaki kişiden olduğunu ifade etti.

Yine bir projeye ilişkin de "Sen projeleri izle gerisini biz halledeceğiz" denildiğini, kendilerinin ise "arazideki askerlerin ihtiyacını ortaya koyarak, arı kovanına el soktuklarını" öne süren Akyüz, "Bu yüzden bazı gruplarca hedef alınmış olabilirim" dedi.

Dava dosyasında beyanları aktarılan gizli tanık "Şapka"nın kim olduğuna ilişkin bir isim açıklayan Akyüz, 2004'te düzenlenen bir gecede oturdukları söz konusu kişinin alkollü bir şekilde kendisine "daha önce Jandarma Teknik İstihbaratta çalıştığını, teknik dinlemeler yaptıklarını, mailleri kırdıklarını, bilgisayarlara girdiklerini, kuvvet komutanlarını ve 1 milyondan fazla GSM hattını istedikleri zaman dinlediklerini" anlattığını öne sürdü.

"Hablemitoğlu'nun takip edildiğini anlattı"

Bu kişinin, "yazar Necip Hablemitoğlu'nu takip ettiğinden ve suikaste gidince paniklediğinden" bahsettiğini iddia eden Akyüz, ertesi gün ise "Sana neler anlattım? Hiçbir yerde bahsetme" dediğini savundu.

Akyüz, "Devrem olduğu için hiçbir yerde söylemedim, uydurduğunu düşündüm ama o beni itibarsızlaştırdı. Demek ki ikinci bir 'Yeşil' ile karşı karşıyayız. Her şeyi söylüyor. Doğruysa sanık olması lazım. Büyük iddialar bunlar." diye konuştu.

Savunması sırasında bazı müştekilerin "Bunun darbeyle ne alakası var?" diye seslenmesi üzerine Akyüz, "Şununla alakası var, bana komplo kurulduğunu değerlendiriyorum, nedenini izah ediyorum" dedi.

Müşteki sıralarından "Şehitlerden bahset" diye seslenilmesi üzerine Akyüz, "Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum" diye konuştu.

Akyüz'ün savunmasını tamamlamasıyla duruşma sona erdi. Davaya yarın Akyüz'ün çapraz sorgusuyla devam edilecek.

11.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi içindeki duruşma salonunda görülen duruşmada, dün savunmasını tamamlayan sanık Bilal Akyüz'ün, bugünkü celsede çapraz sorgusuna geçildi. Sorular üzerine Akıncı Üssü'nde, Adil Öksüz ve FETÖ'nün diğer sivil imamlarını görmediğini söyleyen Akyüz, bir kısım müşteki vekili Avukat Emrullah Beytar'ın, "Fetullah Gülen'in kitaplarını okudunuz mu?" sorusuna "Hayır" diye cevap verdi. Bunun üzerine tekrar söz alan Avukat Beytar, "Said Nursi ile ilgili yazdığım bir kitap nedeniyle Fetullah Gülen'in bütün kitaplarını okudum. Sanığın dünkü savunmasında verdiği gemi örneği Gülen'in kitaplarında geçiyor. Gülen'in kitaplarını okumayan bu örneği veremez. Sanık ayak üstü yalan söylüyor" değerlendirmesini yaptı. Bu sözlere sanık avukatlarından yoğun tepki geldi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray bunun üzerine avukattan sorusunu yorum yapmadan sormasını istedi. Avukatın, "Fetullah Gülen'in kitaplarını okumayan bu örneği veremez. Bunu nasıl izah ediyorsunuz" sorusuna sanık Akyüz, "Ha ha ha diye gülüyorum size" şeklinde cevap verdi. Bu cevap üzerine müştekilerin oturduğu bölümden yoğun tepki geldi. Salonda bir anda tansiyon yükselirken, bazı müştekiler sanığa yönelik bağırarak sinkaflı sözler sarf etti.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, güvenlik güçlerinden bağıran kişilerin salondan çıkartılmasını istedi.

Avukat ve sanığı karşılıklı diyaloga girmemeleri yönünden uyaran Giray, başka bir soruya geçilmesini isteyerek tartışmaya son verdi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada, mağdur müştekilerin avukatlarından Emrullah Beytar, suç tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde kurmay albay olan sanık Bilal Akyüz'ün, savunmasında verdiği "Bir gemide bir masum, 9 cani bulunursa o gemi batırılmaz" örneğinin, elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarından başka hiçbir yerde geçmediğini, bu kitapları okumayanın bu örneği vermesinin mümkün olmadığını söyledi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü celsesinde, Çarşamba günü savunmasını tamamlayan ancak çapraz sorgusunda bir avukatın sorusu üzerine susma hakkını kullanan, suç tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Personel Dairesinde proje şube müdürü olan ve darbecilerin "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında bulunan sanık eski kurmay albay Mustafa Barış Avıalan'ın çapraz sorgusuna devam edildi.

Avıalan, bir soru üzerine Akıncı Üssü'nde hiç üniforma giymediğini, üniforma giyme gereği hissetmediğini söyledi.

Bazı gazilerin avukatı Serkan Güçlü de Avıalan'ın Akıncı Üssü'ne telefon emriyle çağrıldığını söylediğini anımsatarak, neden çağrılmış olabileceğini sordu.

Sanık Avıalan da Kara Kuvvetleri personeli ve kurmay camiasında sevilen ve sayılan bir subay olması, hukukçu kimliği, karargahta görev yapması, komutanlarca sevilmesi nedeniyle darbeye katılmayanları ikna edebileceği düşüncesiyle Akıncı Üssü'ne çağrılmış olabileceğini savundu.

Avıalan, "Genelkurmay Başkanımız beni çok sever. 'Barış Albay oradaysa, Genelkurmay Başkanı da oradadır.' düşüncesini verebilmek için beni çağırmış olabilirler." dedi.

Sanık Avıalan, başka bir soru üzerine de bir kişinin general olabilmesi için arkerliğe elverişli olduğuna ilişkin sağlık raporu alması gerektiğini belirterek, sanık darbeci general Mehmet Partigöç'ü, ellerini titrerken görmediğini, herhangi bir hastalığına da şahit olmadığını anlattı.

Daha sonra duruşmada dün savunmasını yapan, suç tarihinde KKK Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde kurmay albay olan sanık Bilal Akyüz'ün çapraz sorgusuna geçildi.

Sanık Akyüz, bir soru üzerine Akıncı Üssü'ne geldiğinde emir komuta zinciri içinde terörle mücadele harekatı yapıldığını düşündüğünü ancak saat 00.45'ten sonra emir komuta zinciri dışında darbe faaliyeti yürütüldüğünü anladığını, o saatten sonra da kendisini tecrit ederek kimseyle görüşmediğini öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Fetullah Gülen yapılanmasıyla, FETÖ/PDY terör örgütüyle bugüne kadar hiçbir bağlantım olmamıştır.' diyorsun. Kuleli Askeri Lisesinde okurken bu hususta bir disiplin soruşturması geçirdiniz mi?" sorusuna sanık Akyüz, şöyle yanıt verdi:

"86 olaylarıyla ilgili açıklamada bulunmak istiyorum. 30 yıl önce olan bir iddia bu. İdari soruşturma, mahkeme değil. Orada 14 yaşındaki çocuklara fiziki ve psikolojik işkence yapılarak alınan ifadeler var. Bu ifadelerin çoğunu biz görmedik. Gazetelere yansıyan her şey yalandır, ben öyle bir ifade de vermedim. Yazılı ifadelerin çoğu çocuklara da gösterilmeden oluşturulmuş, sizin iddia ettiğiniz ifadeler yalan, yanlış ve uydurulmuştur.

Soruşturmanın geneli FETÖ kapsamında olmakla birlikte diğer az sayıdaki cemaat mensuplarına da yapıldı. Ben, namaz kıldığım ve oruç tuttuğum için yargılandım, küçücük bir çocukken. Rakı masalarında gece dayakla sorgulandım. 200'e yakın atılma oldu, böylesine bir ortamda beni çok basit şüpheyle de atabilirlerdi ama atmadılar. Arkasından Kuleli Askeri Lisesi Komutanı İbrahim Tülü, benim cemaat mensubu olmadığıma dair kanaat getirmesi, Kara Kuvvetleri Komutanlığının kararıyla atılmam durduruldu ve görevime devam ettim. 86 olayları, küçücük çocukların dünyasında ömür boyu unutmayacakları yaralar açan bir dramdır."

Sanık Akyüz, aracında bulunan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in kitabının da kendisine ait olmadığını savundu.

Akyüz, iddianamede yer alan Akıncı Üssü'ndeki kameralara ait görüntülerden kendisini teşhis etti. Bazı görüntülerdeki kişi için "Muhtemelen benim." diyen Akyüz, yanındaki kişileri ise tanımadığını öne sürdü.

Davaya müdahil olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, görüntülerde kapalı ortamda şapka taktığı görülen Akyüz'e neden şapka takma ihtiyacı hissettiğini sordu. Sanık Akyüz, o tarihte Ankara'da hava çok sıcak ve güneşli olduğu için şapka taktığını iddia etti.

AK Parti'nin avukatı Muammer Cemaloğlu'nun sorusu üzerine de Akıncı Üssü'nde icra edilecek gizli terörle mücadele harekatına Kara Kuvvetleri Komutanlığını temsilen katıldığını, bu tarz görevlendirmelerde personelin kara ve hava kuvvetleri arasında irtibatı sağladığını anlatan Akyüz, "143. Filo'ya gidince 'Bir faaliyet var mı?' diye sormaya çalıştım. Bir kaos ortamı olduğu, kimse benimle ilgilenmediği için de kendimi tecrit ettim, kimseyle görüşmedim. Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi'ni arayarak durumu izah ettim, 'Siz beni terörle mücadele harekatı için gönderdiniz, ama durum bu.' diye de konuştum." şeklinde savunma yaptı.

Bir müşteki avukatı da sanık Akyüz'e Kuleli Askeri Lisesindeki bazı devre arkadaşları ve yaşadıkları bazı olayları hatırlatarak, çoğu kurmay subay ve general olan bu isimlerin hepsinin darbe teşebbüsünde aktif rol almasını nasıl değerlendirdiğini sordu.

Sanık Akyüz de "30 yıl önceki olayları bu kadar detaylı bilmeniz mümkün değil. Bu bilgi ve belgeleri nereden aldığınızı açıklayın. Ben hatırlamıyorum, siz bunları nereden buldunuz, talimat aldınız? O insanların yaptıkları kendilerini bağlar. Benim irtibatım varsa onlarla ilgili benim icra ettiğim bir şey varsa somut delil olarak ortaya koyun." ifadelerini kullandı.

15 Temmuz'da hiç silah kullanmadığını, beylik tabancasını dahi yanına almadığını savunan Akyüz, elinden çıkan svap izinin de 16 Temmuz sabahı, 143. Filo önündeki silahların jandarma tarafından toplanması sırasında yardım etmesinden, yerlerdeki silahları eline almasından kaynaklandığını öne sürdü.

Akyüz, "Ben hiçbir şekilde bir el dahi ateş etmedim. Sadece 3 el havaya ateş edilmiştir ama oradaki 30'a yakın kişide svap çıkmıştır." diye konuştu. Akyüz'ün bu sözleri üzerine mağdur müştekilerden bazıları, "Bize kim sıktı o zaman şerefsiz?" diyerek bağırdı.

Bazı müştekilerin avukatı Emrullah Beytar'ın, "Namazı gizli mi kılıyordunuz, açık mı?" sorusuna sanık Akyüz, görevde bulunduğu dönemde bazen açıktan bazen de gizli namaz kıldığını, oruç tuttuğunu söyledi.

Sanık Akyüz'ün savunmasını kendisinin hazırladığını ve FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarını hiç okumadığını söylediğini ancak aracında Fetullah Gülen'in kitabının bulunduğunu hatırlatan avukat Beytar, şunları dile getirdi:

"Geçen gün tüccarlığıyla meşhur sanık, ifadesinde Fetullah Gülen'in kitaplarından alıntı yaparak, bizi de Fetullahçılıkla suçlamıştı. Bazı sanıklar da savunmalarının satır aralarında bizi hedefe koymuştu. 2007 yılında "Said Nursi'nin Sivil Muhalefeti' adlı kitabı yazarken Fetullah Gülen'in bütün kitaplarını okudum ve kitaplarından doğruluk konusu gelince Bediüzzaman Hazretleri'nin 'Zaman, maslahat ve zaruret sürecinde yalan söylemeyi ilga etmiştir.' cümlesine hiçbir yerde atıf yapmamış, hiçbir kitabında Bediüzzaman Hazretleri'nin bu cümlesi yok. Sanıklar da zaruret ve maslahat icra ediyor, gün boyu ayak üstünde yalan söyleyebiliyorlar."

Avukat Beytar'ın bu sözlerine sanıklardan bazıları tepki gösterirken mağdur ve müşteki yakınları da sanıklara bağırdı.

Sözlerine devam eden avukat Beytar, "Sanık, savunmasını kendi hazırladığını söylüyor, İmam-ı Azam'a atıf yapıyor ve bir gemi örneği veriyor. "Bir gemide bir masum, 9 cani bulunsa o gemi batırılmaz." örneği, Fetullah Gülen'in kitaplarında açıkça zikredilmekte. Fetullah Gülen de bunu Bediüzzaman'dan alıntı yaparak, kaynak göstermeden zikrediyor. Fetullah Gülen'in kitabını okumayan bir insanın bu örneği vermesi mümkün değildir. Sanık bunu nasıl açıklayacak? Başka hiçbir kitapta da bu örnek geçmemektedir. Bu kitabı okumayan bir insanın, bu örneği vermesi mümkün değildir, bunu nasıl izah eder?" sorusunu yöneltti.

Sanık Akyüz de soruya "Sayın avukat, cevap veriyorum. 'Ha ha ha' diye gülüyorum. Böyle saçma soru mu olur?" diyerek cevap verdi.

Mağdur ve müşteki yakınlarının yoğun tepki göstermesi üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmanın huzurunu bozanların dışarı atılacağı uyarısında bulundu.

Avukatlara ve sanıklara da uyarıda bulunan Giray, provokasyona sebep verecek hareketlerde ve ifadelerde bulunulmasına müsaade etmeyeceğini, karşılıklı diyaloğa izin vermeyeceğini söyledi.

Salondaki durumun normale dönmesi üzerine sanık Akyüz, "Sayın Başkan, sizden ve mahkeme heyetinden özür diliyorum. Sayın avukat da ortamı germek için yapıyor. Ben kimseye hakaret etmedim." açıklamasında bulundu.

KKK Harekat Merkezi'nden kendisine TRT ve valiliği araması yönünde talimat verilip verilmediği sorulan Akyüz, böyle bir talimat almadığını söyledi.

Askeri birliklerde teçhizatın başka birliklere teslimine ilişkin kurallar hatırlatılarak, "Kastamonu'ya ait telsizi Akıncı'dan alıp Polatlı'ya götürmenizin amacı neydi?" diye sorulan Akyüz, "Kripto malzemesini Tunceli'de de polis ve jandarmaya verdiğimiz olmuştur. Bendeki pratik buydu." dedi.

Çapraz sorgunun ardından söz alan Akyüz'ün baro tarafından görevlendirilen avukatı, müdafisinin OYAK'ta bulunan hesabındaki tedbirin kaldırılmasını istedi. Avukatın talebi, salondakilerin tepkisini çekti.

Avukat, müvekkili hakkındaki tüm delillerin toplandığını belirterek, tahliye talebinde bulundu.

Akyüz'ün savunmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.

MEHMET DİŞLİ

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davada savunması alınan eski Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli, "Sayın Hulusi Akar ile Akıncı Üssü'ne gittiğimiz, 143. Filo'da bulunanlara Genelkurmay Başkanının emirlerini ilettiğim sır değildir. Orada sekreterya görevi yaptım. Ne yönetici ne de arabulucu değilim." savunmasını yaptı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde görülen davada, iddianamede, olay tarihinde saat 21.00 sıralarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın makam odasına girerek, "Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz" dediği ve darbeciler tarafından düzenlenen sözde atama listesinde görevine devam edeceği belirtilen tutuklu sanık Dişli'nin savunması alındı.

Dişli, başkanlığını yaptığı dairede görevli 20 kurmay subaydan 18'inin meslekten ihraç edildiğinin hatırlatılması üzerine, bu kişileri kendisinin atamadığını, emrindeki askerlerin ihracı nedeniyle terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanamayacağını söyledi.

Bu kişilerin ihracının kendisini ilgilendirmediğini, bunun, silahlı kuvvetlerin ve devletin sorunu olduğunu ifade eden Dişli, "Silahlı kuvvetlerde kimsenin istediği kişilerle çalışma lüksü yoktur. Ben bu kişilerle çalıştığım için suçlanıyorum ancak bunları atayan kuvvetlerin personel ve istihbarat başkanlarına hiçbir işlem yapılmamış. Bu kişileri kim atadıysa o hesabını vermeli. Devletin bilmediğini ben nereden bileyim." dedi.

Darbecilerin sözde atama listesinin aleyhinde kullanılmasının haksız ve hukuksuz olduğunu öne süren Dişli, "Bu listedeki 'göreve devam' ifadesi bir tercih değildir. Böyle bir listeyi kimin, ne zaman hazırladığını bilmiyorum. Ayrıca o listede göreve devam edeceği yazılan ve hakkında işlem yapılmayan 50'den fazla general var. Bu suç ise onlara neden işlem yapılmadı?" diye konuştu.

"Tutukluyduk, neyi yöneteyim"

MASAK, HTS ve yurt dışı giriş çıkış analiz raporlarının hiçbirinde terör örgütü yöneticisi olduğuna dair bir kayıt bulunmadığını öne süren Dişli, şöyle devam etti:

"Sayın Hulusi Akar ile Akıncı Üssü'ne gittiğimiz, 143. Filo'da bulunanlara Genelkurmay Başkanının emirlerini ilettiğim sır değildir. Gerek Genelkurmay Karargahı gerek Akıncı'da bana gösterilen kamera kayıtlarının hepsini kabul ediyorum. Orada sekreterya görevi yaptım. Ne yönetici ne de arabulucu değilim. Telefon kamera kayıtları varken bazı tanıkların, 'Şu saatte gördüm, orada tanıdım, ona benzettim.' şeklindeki beyanlarına itibar edilecekse, bu yargılamaya gerek yok. 4 bin 500 sayfalık bu iddianamede benden emir, görev, talimat aldığını belirten bir tek kişi yok. Ne Genelkurmay Karargahı ne de Akıncı'da yöneticilik yapacak bir durumda değildim. Sayın Genelkurmay Başkanıyla tutukluyduk, ben neyi yöneteyim."

Dişli, Osman Kılıç'ın aleyhindeki beyanlarına ilişkin, "Ne yazık ki hazırlık soruşturmaları esnasında çok sayıda kişiden aleyhimde beyanda bulunmalarının istendiği, hatta bazı sanıkların rızaları dışında ifadelerine girdiler yapıldığı tespit edilmiştir. Bu şahıslar kendi hür iradeleriyle mahkemede verdikleri ifadede bunları tek tek reddetti. Bunlardan biri da hakkımdaki suçlamalara dayanak teşkil ettiği belirtilen Osman Kılıç'tır. Kılıç, aleyhimde beyanda bulunmaya zorlanmış, hatta rızası dışında ifadesine şahsımla ilgili beyanlar eklenmiştir. Ancak Osman Kılıç, çatı davası duruşmalarında bu beyanlarını reddetti, ifadesinden de çıkarıldı." diye konuştu.

Aleyhinde beyanı bulunan Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün iddialarının, Akıncı davasıyla ilgisinin bulunmadığını savunan Dişli, "Çatı davası duruşmalarında bu şahsın FETÖ'cü olduğu bazı sanık beyanlarında yer aldı. Benim sorum şu, acaba bu şahıs olaydan 3,5 ay sonra böyle bir ifadeyi kimin talimatıyla vermiştir? Bunun heyetinizce ele alınmasını arzediyorum." dedi.

Özkürkçü'nün, 15 Temmuz'da özel kuvvetlerin karargaha girişi sırasında onlarla beraber hareket ettiği, komuta katına onlarla çıktığı, personele sakin olun şeklinde işaretler yaptığı yönünde beyanlar olduğunu öne süren Dişli, "Dolayısıyla bu şahsın bu davada tanık mı sanık mı olduğu belli değildir." dedi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın eski emir subayı yarbay Levent Türkkan'ın günlerce aç ve susuz kaldığını, bu şartlar altında verdiği ifadenin sağlıklı olamayacağını öne süren Dişli, Genelkurmay Başkanı Akar'ın beyanına ilişkin, "Sayın Genelkurmay Başkanımızla bu menfur olayın en başından sonlandırılmasına kadar beraberdik. Akıncı'dan Çankaya'ya giderken helikopterde geçen telefon görüşmeleri gibi, olayın sisi, pusu altında bazı hususları yanlış değerlendirmiş olabilir. Sayın komutanımız, yaşadığı travmatik olayların etkisiyle beni yanlış anlamış, gayretlerimi yanlış değerlendirmiş olabilir. Geçen süre içinde yaşadığımız olayları çok daha mantıklı ve makul olarak değerlendireceğine inanıyorum. Kur'an'da 'Fitne öldürmekten kötüdür' mealinde bir ayet var. Sanırım 16 Temmuz saat 16.00'dan sonra ve izleyen günlerde o kargaşa ortamında bir fitneye maruz kaldık. O gece gerek karargahta, gerek Akıncı'da neler yaşandığını, kendisiyle neler konuştuğumu en iyi Sayın Hulusi Akar bilmektedir." diye konuştu.

"Mağdurum"

Bu olayda şüpheli konumunda bulunmadığını, suçun mağduru olduğunu öne süren Dişli, olayların başından sonuna kadar Akar ile beraber bulunduğunu, o hangi konumdaysa kendisinin de bu konumda olması gerektiğini iddia etti.

Girişimin ne planlaması ne koordinasyonu ne sevk ve idaresinde rolü ve etkinliğinin olmadığını iddia eden Dişli, girişimin sonlandırılmasında etkin olduğunu savundu. Dişli, "Yaptıklarım Akıncı'da Genelkurmay Başkanının emirleri doğrultusunda, Çankaya'da da tüm hükümet üyelerinin gözü önündedir. Genelkurmay Başkanından başka kimseden emir almadım, kimseye emir, görev, talimat vermedim. Mağdurum, masumiyetimi ispatlamaya çalışıyorum." dedi.

Dişli, medyaya yalan yanlış servis edilen bilgilerle suçlandığını, daha iddianame bile ortaya konmadan suçu sabitmiş gibi linç edildiğini, daha sonra oluşan algı ortamında hiçbir delil ortaya konmadan suçlu ilan edildiğini öne sürdü.

Dişli, savunmasının sonunda, tutuklama tarihinin de dikkate alınarak tahliye edilmesini istedi.

Çapraz sorgu

Savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtlayan Dişli, suç tarihinde saat 20.00'ye kadar Genelkurmay Karargahından hiç ayrılmadığını söyledi. Dişli, 15 Temmuz'dan önce Akıncı Üssü'ne hiç gitmediğini, hatta üssün yerini bile bilmediğini öne sürdü.

Mesainin ardından ayrıldığı karargaha kendisini sunum yapmak üzere kimin çağırdığı sorulan Dişli, Genelkurmay Başdanışmanı Orhan Yıkılkan tarafından kışlaya çağrıldığını söyledi. Yıkılkan ile ne görüştüklerinin sorulması üzerine Dişli, "Görüşme denilemez. Bu tür çağrılarda 'Komutanımız müsait, buyrun gelin' şeklinde, kısa, 5-10 saniyelik bir konuşma." dedi. Dişli, usul gereği komuta katında doğrudan Orhan Yıkılkan'ın odasına gittiğini söyledi.

Daha sonra özel kalemin odasına uğradığını, buradan da emir subayının odasına geçtiğini belirten Dişli, şöyle devam etti:

"Komutanın makamına giriş yeri emir subayı odasındadır. Subaya geldiğimi söyledim. 'Komutanım, bekleyin boşları alalım' dedi. Aklımda Sayın Cumhurbaşkanına yapacağımız arzımız var. Silahlı şahıslar daha sonra geldi. Orada yaklaşık 7-8 dakika oyalandım. O anda işte, en son hissettiğim enseme bir silah dayanması. Bunlar iki kişiydiler, sivil giyimliydiler, uzun namlulu bir silahtı. Birinin üzerinde siyah hücum yeleği veya çelik yelek türü bir şey vardı. Beni yan tarafa bir yere çektiler. Burada önüme iki üç kart ve bir kalem koyup, 'Komutana bunları arz edeceksiniz' diye bana birtakım şeyleri dikta ettiler. Silahlı kuvvetler duruma el koydu, Yurtta Sulh Konseyi kuruldu... Biri bir şey söylüyor, diğeri bir şey söylüyor. İşte Yurtta Sulh Konseyi kuruldu, birazdan konsey üyeleri buraya gelecek, canlı yayın olacak, Sayın Cumhurbaşkanı yakalanmış olacak. Ellerinde WhatsApp gibi bir şey vardı, buradan göstereceğiz, komutan da bizimle olsun falan... Bunların söylediğini not ettim."

Bu esnada söz konusu iki kişi dışında başka birini görüp görmediği sorulan Dişli, başka kimseyi göremediğini belirterek, "O anda etrafı göremiyorum. Var mıydı, onlar oraya ne zaman sızdılar, nerede saklandılar bilmiyorum, göremedim." dedi.

Kendisine silah doğrultan iki kişinin söylediklerini not ettiğini belirten Dişli, "Bu kişilerle mi içeriye girdin?" sorusu üzerine, kendisini kapının önüne kadar getirip içeri sokan bu kişilerin, Orgeneral Akar'ın odasına girmediğini, odaya yalnız girdiğini söyledi.

Dişli, "Komutanımız masada evrak okuyordu, bakmadı bile. 'Buyur gel.' dedi. Ben kendimi takdim ettim, içeri girdim. İşaretle 'Otur.' dedi. Oturdum ama elim ayağım titriyor. Bir an önce konuya girmek istiyorum. Komutan kafasını kaldırmadan 'Ne yaptın?' dedi. Ben hemen konuya girdim. Silahlı kuvvetler duruma el koydu, işte kartta yazılanları okumaya başladım." diye konuştu.

Mehmet Dişli, Giray'ın, "Nasıl olsa yanınızda kimse yok. 'Komutanım, dışarıda silahlı iki kişi bana bunları yazdırdı, tehdit ettiler, böyle bir şeyden bahsediyorlar' demediniz mi?" sorusu üzerine, şunları söyledi:

"O şokun etkisindeyiz. Genelkurmay Başkanının makamına 2 metre mesafede başıma bu iş geldi. O an hangi sırayla ne söylediğimi hatırlamıyorum. 'Komutanım, silahlı kuvvetler duruma el koymuş, uçaklar çıkmış, geliyormuş' falan. Komutan önce bir şey yapmadı, uçaklar lafından sonra dedi ki, 'Tamam, tedbir aldık. Uçuşlar durdu.' Öncesinden haberim olmadığı için, ne tedbir aldınız, iş bitmiş falan ben hala durumun vehametini ortaya koymaya çalışıyorum. O sırada dışarıdan silah sesleri geldi."

"Olayın vahametini anlatmak için"

Mahkeme Başkanı Giray'ın, Orgeneral Akar'ın, "Mehmet Dişli'nin geldiğini gördüm. Sandalyelerden birine oturup heyecanlı ve geçmişte alışık olduğum halinden farklı bir tarzda, 'Komutanım, operasyon başlıyor. Herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. Bunun bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım." şeklindeki beyanını hatırlatıp, "Siz de ona, 'Komutanım, bu iş bitti, herkes yola çıktı' gibi bir şeyler söylemişsiniz" demesi üzerine Dişli, "Ben bir an önce komutana olayın vahametini anlatmak için elimdeki kartlarda ne yazıyorsa onları sunmaya çalıştım. Dolayısıyla benim komutanımıza o kartlarda bana dikta ettirilenlerin dışında söylediklerim doğru değildir. Komutanımızın bunu neden böyle söylediğini bilmiyorum. Kendisi buraya geldiğinde sorarız." dedi.

Levent Türkkan'ın, "Dişli, Akar'a darbeyi tebliğ için geldiğini söyledi" yönündeki ifadesi sorulan Dişli, bu beyanın tamamen yalan ve iftira olduğunu öne sürdü ve Türkkan'ın ifadesini reddettiğini söyledi.

Kendisine Akar'a söyleyeceklerini dikta eden silahlı iki kişiyi daha sonra görüp görmediği sorulan Dişli, "Yok. Kamera görüntüleri de yok diyorlar. Bu adamlar bir şekilde oraya geldi, bir yerden girdiler. Ne zaman geldiler, öğleden sonraki safhada mı neyse... Biri iri yarı, diğerinin de üstünde takım elbise gibi bir şey vardı." dedi.

Akar ile odada bulundukları sırada dışarıdan yoğun bir silah sesi duyduklarını anlatan Dişli, "İkimiz de irkildik. Bir anda arz ettiklerimin teyidi gibi ortalık karıştı. 'Ne oluyor, şuna bir bak' dedi. Dışarı çıktım, o sırada kapının önünde teçhizatlı, silahlı adamları gördüm. 'Ne oluyor?' dedim. 'Destek kıtalarının erleri havaya ateş ediyor' dediler. İçeri girdim, komutana, 'Destek kıtaları ama komandolar var' dediğim anda kapı açıldı, içeriye girdiler, etkisiz hale getirmek için." diye konuştu.

"Levent'in elinde tabanca vardı"

Levent Türkkan'ın, Akar'a silah doğrultup doğrultmadığının sorulması üzerine Dişli, "Evet, Levent'in elinde tabanca vardı. Yanında yardımcısı, bir de sivil giyimli silahlı ve çelik yelekli biri vardı." dedi.

İçeriye giren kişilerin, masasında oturan Akar'a kalkmasını engelleyecek şekilde müdahale edip etkisiz hale getirmeye çalıştığını anlatan Dişli, Akar'ın ağzının havlu ile kapatıldığını fark edemediğini söyledi. Dişli, "Hatırladığım kadarıyla ellerinde bir şey vardı ama o anda kullanıldı mı kullanılmadı mı?" dedi. İçeriye 3 kişinin girdiğini belirten Dişli, "O sırada komutanın eli arkasındaydı. Kelepçeleme girişimi oldu. Hatta bir eline de kelepçe taktılar zannediyorum, tek bileğine. Ben o onda bir refleks olarak, 'Durun ne yapıyorsunuz?' dedim. Elimdeki kartları göstererek, 'Daha bitmedi anlattıklarım' diye bağırdım. O sırada bir duraksama oldu. Kapıya baktılar. İçeri girmediler ama silahlı adamlar kapıdaydı. Onların başı mı neyse birileri vardı kapıda. Göz göze geldiler. Sonra o kelepçeleri, kutuyu, havluyu alıp dışarı çıktı Levent. Ama yüzbaşı ile sivil giyimli şahıs içeride kaldı." diye konuştu.

Dişli, soru üzerine soyadını hatırlayamadığı yüzbaşının adının Serdar olduğunu söyledi.

Bu sırada Akar'ın şoka girdiğini ifade eden Dişli, komutanı sandalyeden alıp koltuklara geçtiklerini, "Şunu da kesin atın artık" diyerek Akar'ın kolundaki kelepçenin çıkarılmasını sağladığını öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Levent Türkkan'ın 'Komutanım, sakin olun, vururum, sıkarım' şeklinde bir sözü oldu mu?" sorusu üzerine Dişli, "Maalesef böyle bir diyalog oldu. Komutan da buna karşılık 'Sık ulan' dedi. İyice ortalık gerildi. Böyle bir şey yaşadık ne yazık ki." dedi.

Komutanın tahliyesine ilişkin bir emrinin bulunmadığını öne süren Dişli, koltuklara geçtikten sonra da silah sesi duyduklarını, Yaşar Güler'in emir subayının vurulduğunu öğrenince Hulusi Akar'ın moralinin iyice bozulduğunu ve durgunlaştığını belirterek, "Abdest alayım, namaz kılayım hadisesi o olaydan sonra oldu." dedi.

Duruşma, Dişli'nin çapraz sorgusuyla sürdü.

Dişli, "Ben bir subayım, generalim... Silahlı kuvvetlerin herhangi biriminde sizin kastettiğiniz FETÖ imamlarının askeri birliğin içinde olması, hele hele de bir askeri harekatın içinde olması bin yıl geçse aklımın ucundan geçmez, havsalam almaz." dedi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde görülen davada, çapraz sorgusu yapılan Dişli, Genelkurmay Karargahında silah seslerinin yoğunlaşması üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı, alt katlarda korunaklı bulunan yerlerden birine geçme teklifinde bulunduğunu, saat 22.00 sıralarında helikopter sesi duyduklarını, 23.00 civarında da "emniyetli yere geçiyoruz" denilerek, Akar ve kendisini helikoptere bindirdiklerini anlattı.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorusu üzerine, Genelkurmay Çatı Davasının sanıklarından eski kurmay albay Fırat Alakuş'u, Orgeneral Akar'ın odasında hiç görmediğini ifade eden Dişli, "Yüzlerinin şekli falan bozuk tiplerdi. Alakuş'un orada olduğunu çatı davasında mahkemede öğrendim." diye konuştu.

Akıncı Üssü'ne indikten sonra VIP minibüsüyle üs komutanının odasına götürüldüklerini, kendilerini getiren silahlı Özel Kuvvetler Komutanlığı personelinin de emir astsubayının odasına konumlandığını belirten sanık Dişli, "Odaya girdiğimizde Kubilay Selçuk general vardı, başka kimse yoktu. Ayaktaydı. Komutana 'Hoş geldiniz.' dedi, oturduk çay söyledi. Komutan televizyonu açtırdı ve olanları takip etmeye başladık. Daha sonra Komutan 'Eve bir haber versinler. Mesainin devam ettiğini söylesinler.' dedi. Ben dışarı çıktım karargahı aradım, hanımefendiye ulaşmalarını ve Akıncı'ya götürüldüğümüzü söyledim. Odadayken böyle 5-10 defa telefon görüşmemiz oldu. Bunun dışında Komutan, Kubilay Paşa ile konuşuyor, sorular soruyor o da cevaplıyordu." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, Cumhuriyet savcılığındaki ifadesinde sanıklar Kubilay Selçuk ve Akın Öztürk ile beyanlarını hatırlatması üzerine Dişli, savcılıkta ve emniyette zor şartlar altında ifade verdiğini, oralarda yaşadıklarını anlatmak istemediğini söyledi.

"Topçu olduğum için kulaklarım iyi duymuyor"

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Kubilay Selçuk'a, Akın Öztürk'ün nerede olduğunu sorması üzerine, "Akın Öztürk bu işte yok" mu yoksa "Akın Öztürk bu üste yok" mu dediğini bilmediğini savunan sanık Dişli, "Topçu olduğum için kulaklarım iyi duymuyor, yüzde 40 duyma kaybı oluyor." dedi.

Sanık Dişli, Orgeneral Akar'ın Kubilay Selçuk'tan Akın Öztürk'ü çağırmasını istediğini, Selçuk'un da bunun üzerine odadan çıktığını anlatarak, odada kaldıkları bu sürede Akar'ın, "Karargahta konsey falan diyordun, ne oldu?" dediğini, kendisinin de "Müsaade ederseniz sorayım" diyerek odadan çıktığını, Genelkurmay Karargahını arayarak özel kalemde telefonu açanlara "Konsey falan diyorlardı sorun bakalım bu adamlar neredeymiş, buraya gelsinler." dediğini kaydetti.

Telefonla görüştüğü sırada üs komutanlığının önünde duran araçtan sanık Ömer Faruk Harmancık, bir havacı albay ya da yarbay ile bir de karacı albayın indiğini, bu sırada Kubilay Selçuk'un da gelmesiyle hep birlikte Orgeneral Akar'ın bulunduğu odaya girdiklerini ifade eden Dişli, Akar'ın "Ömer, gel ne oldu, anlat." dediğini, sanık Harmancık'ın da elindeki kağıttan "Komutanım bildiri yayınlandı. Biz olayları durdurabiliriz. Siz de bizimle birlikte olursanız durdurabiliriz. Komutanım televizyona siz çıkarsanız halk size inanır, bu işi durdurabilirsiniz." şeklinde konuşma yaptığını duyduğunu anlattı.

Bu sırada televizyondan Ankara'da bazı yerlerin bombalandığı haberinin altyazı şeklinde geçtiğini, Orgeneral Akar'ın "Çık ne olmuş öğren." demesiyle dışarı çıktığı sırada Akın Öztürk'ün sivil kıyafetle geldiğini, tekrar içeri girdiğinde ise Akın Öztürk ve Kubilay Selçuk'un oturduğunu, diğerlerinin ayakta durduğunu ifade eden sanık Dişli, dışarı çıktığı 10 saniyelik zamanda kimlerin ne konuştuğunu bilmediğini iddia etti.

Cumhuriyet savcılığındaki ifadesinde bazı zaman ve beyan karışıklıkları yaşandığını savunan Dişli, "Ben gözümün önünde yaşananları anlatıyorum. Ömer'in (sanık Ömer Faruk Harmancık) orada 'Birinciyi yayınladık, ikinciyi okuyalım, bunu da al sen oku, bunu da sen imzala' gibi bir şey söylediğini hatırlamıyorum. Ömer sadece elindeki kağıttan 'Sayın Komutan böyle bir emir yayınlandı, bunlar oldu, şunlar yayınlandı.' dedi. Komutanımız itiraz etti, 'Böyle şey olmaz, Kenan Evren'in de nasıl şey olduğunu biliyoruz.' falan dedi. Bunları net hatırlıyorum ama bunun dışındakileri net hatırlamıyorum." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Odadayken Hakan Evrim'in 'İsterseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürebiliriz.' ifadesini hatırlayıp hatırlamadığı sorusuna sanık Dişli, "Onu hiç bilmiyorum, ben oda dışındayken ne konuştular bilmiyorum." yanıtını verdi.

Akıncı Üssü'ne gelirken cep telefonlarının yanında olduğunu ancak üs komutanının odasına girişte kendilerini getiren kişilerin telefonlara el koyduğunu, Orgeneral Akar emir verince bu kişilerin telefonu vererek, konuşmasına müsaade ettiğini belirten Dişli, Mahkeme Başkanı Giray'ın "Telefon etme imkanınız vardı da neden Başbakanlığı, MİT'i, emniyeti aramadınız da darbeciler tarafından ele geçirildiğini bildiğiniz Genelkurmay Karargahını aradınız?" sorusuna, "Genelkurmay Başkanının olduğu yerde benim inisiyatif kullanma durumum yok. Komutan bana böyle bir emir vermedi. Sayın Komutanın emri dışında böyle bir şey yapamam. Komutan, 'eşimi arayın' emri verdi ve ben de aradım." cevabını verdi.

Sanık Dişli, kendilerini Akıncı Üssü'ne getiren kişilerin olumsuz ve kötü muamelesine maruz kalmadıklarını, tutuklu olmalarına, bulundukları odanın kapısının önünde silahlı adamların bulunmasına rağmen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'a gösterilen saygılı davranış şeklinin kendisi için de gösterildiğini öne sürdü.

"Kubilay Selçuk 1 numaralı kıyafetiyleydi"

Mahkeme Başkanı Giray'ın, sanık Hakan Evrim'in ifadesinde, bulundukları odada sivil şahısların bulunduğundan söz ettiğini hatırlatması üzerine sanık Dişli, üs komutanının odasında sivil şahıs görmediğini, bu konunun Hakan Evrim'e tekrar sorulması gerektiğini söyledi. Dişli, "Sayın Genelkurmay Başkanımızın yanında Akın Öztürk'ün dışında sivil giyimli kimseyi görmedim. Kubilay Selçuk 1 numaralı kıyafetiyleydi, Ömer Faruk Harmancık da eğitim kıyafeti dediğimiz denizci kıyafetiyleydi." dedi.

Sanık Dişli, "Ben bir subayım, generalim... Silahlı Kuvvetlerin herhangi biriminde sizin kastettiğiniz FETÖ imamlarının askeri birliğin içinde olması, hele hele de bir askeri harekatın içinde olması bin yıl geçse aklımın ucundan geçmez, havsalam almaz. Oraya bunlar gelecek de askeri birliğe girecek de böyle bir harekatın yönetildiği yere sivil imam gelecek, bunu benim havsalam almaz. O adamlardan birini görmedim. Evet, orada sivil kıyafetli insanlar vardı ama bunlar sivil şahıs mı, MİT mi, polis mi, istihbaratçı mıdır bilmem. Ben onları görevli insanlar olarak anladım." diye konuştu.

Dişli, bir soru üzerine Akar'ın emirlerini, üs komutanlığında gördüğü askerlere ilettiğini, bu kişilerin kimisinin kasklı, kimisinin üniformalı kimisinin de sivil kıyafetli olduğunu, alışılmış harekat merkezi görüntüsünden uzak bir görüntü olduğunu, keşmekeş içinde kimin ne yaptığının belli olmadığını söyledi.

Televizyondan Genelkurmay Başkanlığına Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın atandığını öğrendikten sonra Orgeneral Akar'ın, darbecilere ciddi tepki gösterdiğini, "Git konuş, inisiyatif elimizden çıkıyor, bundan sonra yapacağımız fazla bir şey kalmaz. Yaşananlar yine TSK marifetiyle sonlandırılmalı yoksa farklı olur." dediğini aktaran sanık Dişli, Akar'ın "Genelkurmay Karargahına giderek TSK'nın emir komutasının tekrar ele alındığını, birliklerin kışlasına dönmesinin temin edileceği ve darbe faaliyetlerinin sonlandırılmasıyla işin askeri yargı mercilerine sevk edileceğine" dair bir planlama yaptığını, bu planı da kendisinin darbecilere ilettiğini kaydetti.

Akar'ın yaptığı plana göre Akın Öztürk'e "Sen burada kal aman bir delilik yapmasınlar.", Kubilay Selçuk'a "Sen teslim olma sürecini yönet.", kendisine de "Sen de hadi gidiyoruz." dediğini öne süren Dişli, "Helikopter pistine gittik, pilotlar komutanın elini falan öptüler hatta, hazırlıklar yapıldı. Ben o sırada Murat Bey ile görüşüyorum, Başbakanlık Özel Kalemi. Sonra helikoptere geçtik, o sırada bombalama başladı. Ben Murat Bey'i tekrar aradım, bombalandığımızı söyledim. O da Eskişehir ile irtibatlı olduğunu ve bombalamayı durduracağını söyledi ve biz kalkış yaptık. Bir Genelkurmay Başkanı 'Sende kal.' derse o araca binmek mümkün mü? Benim askerlik anlayışıma göre değil. Ben o sırada ateşi kestirmeye uğraşıyordum, ateşi kestirdim, geçtim yanına oturdum. Helikopterde de Karargah diye havalanmıştık ama Murat Bey aradı, Çankaya'da beklediklerini söyledi, ben de bunları konuştum Komutanla." dedi.

"Kimin yaptığı mahkeme kararıyla tescil edilmiş"

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Genelkurmay Başkanı sizin tutuklanmanız için neden görüş bildirmiş? Bir husumetiniz mi var?" sorusuna sanık Dişli, "Ben bu ülkenin Genelkurmay Başkanlığı makamının polemik konusu yapılmasını istemem, buna da müsaade etmem. Ben yaşadıklarımı anlatıyor, bunun dışında sizin ve kamuoyunun takdirine sunuyorum. Genelkurmay bu ülkenin geleceği ve bekası için önemli makamdır." yanıtını verdi.

Sanık Dişli, aleyhinde ifade veren Genelkurmay Basın İletişim ve Halka İlişkileri Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün ifadelerinin baştan sona yalan, yanlış ve uydurma olduğunu iddia ederek, "Çatı davasında kullandığım bir ifadeyi tekrarlamak istiyorum, Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün ifadeleri tam bir Aziz Nesin'lik hikaye, olay." dedi.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Darbeyi kimin yaptığı hususunda bir kanaatiniz oluştu mu?" sorusuna sanık Dişli, şöyle yanıt verdi:

"Sayın Başkan hiç kanaate gerek yok, mahkeme kararı var. Kimin yaptığı mahkeme kararıyla tescil edilmiş. Ben bu iddianamede de bazı ifadeler gördüm, 'Biz bu işi, bu amaçla, bu grubun, bu örgütün adına yaptık.' diyor, ben daha ne yorum yapacağım. Katılıyorum iddianameye. 'FETÖ örgütü.' diyor. Ben de katılıyorum mahkeme kararına. Ben kanaatimi Akıncı'da gördüğüme göre vermiyorum. Mahkeme kararı var, ne yorum yapacağım. Akıncı'da, o anda darbeyi kimin yaptığını anlamamız mümkün değil. Benim görev alanım o kadar farklı ki bunların hiç kenarından, köşesinden geçmeyen bir alanda çalışıyorum."

Dişli, müşteki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın sorusu üzerine, 15 Temmuz akşamı Genelkurmay karargahında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a yapacağı sunumun en fazla 15-20 dakika olmasını planladığını söyledi.

Hafta sonu yeğeninin düğünü için hazırlık yaptıklarını, sunumu yaptıktan sonra eve dönüp, yola çıkmayı düşündüklerini anlatan Dişli, avukat Aydın'ın, "Ailenizin o gece sizi hiç aramamasını nasıl izah ediyorsunuz?" sorusunu yanıtlarken, "Ailem aramış, ulaşamamış. Komuta katının oralarda zannederim jammer da etkililiydi." diye konuştu.

Dişli, "Ailenizi haberdar etme ihtiyacı neden hissetmediniz?" sorusu üzerine, "Keşke arasaymışım. Ama aklıma gelmedi" dedi.

Avukat Aydın, Dişli'ye, sunum yapmak için Akar'ın odasına geldiği sırada silahlı kişilerin kendisini tehdit ettiğinden bahsettiğini anımsatarak, "Burada ilginç bir cesaret anlayışı var. İçerideyken (Akar'ın odası) dışarıdaki silahlı kişilerden korkuyorsunuz, o nedenle dikte edilen şeyleri okuyorsunuz ama silahlı kişiler daha kalabalık şekilde içeri girince onlara 'Ne yapıyorsunuz' diye bağırıp çağırıyorsunuz." dedi.

Dişli, "O anda aklıma başka bir şey gelmedi, öyle bir tepki verdim. İçgüdüsel bir tepki" ifadelerini kullandı.

Aydın, Dişli'ye odasında "Osmanlı Askeri Tarihi" adlı kitap bulunduğunu anımsatarak, taarruzda düşmana kesintisiz taarruzda bulunulmasına ilişkin bir bölüm okudu ve buranın not alındığını söyledi.

Dişli, o dönemde terörle mücadele konusunda yeni bir strateji yazdığını, kitapta bahsedilen strateji yöntemini terörle mücadele için kullanılması yönünde çalıştığını kaydetti.

Terörle mücadele stratejisi konusunda 70-80 sayfalık doküman hazırladığını söyleyen Dişli, "Masamın üzerinde, sayın avukata istirhamımdır, aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanına sunacağım 158 sayfa metin vardır. Özel istirhamımdır, rica ediyorum, yalvarıyorum, onu Sayın Cumhurbaşkanına ulaştırın. Benim dört yılımın özetidir. Bu notlar anlam kazanacaktır." diye konuştu.

Aydın'ın "Salih Ulusoy sizin için, 'İnanç olarak Fetullah Gülen grubuna kendisine yakın hissederdi' diyor" sözü üzerine Dişli, Ulusoy'un böyle bir şey söylemediğini ve çatı davasında savunma sırası gelince bunu söyleyeceğini kaydetti.

Müştekilerden Orgeneral Akar'ın avukatı Samet Can Olgaç'ın, "Odada Genelkurmay Başkanına kim kelepçe taktı, kim boğazını sıktı?" sorusunu yanıtlayan Dişli, "Hangisi ne yaptı, bunu bilmiyorum. Boynunun sıkıldığını da görmedim. Ancak bir kelepçe takma esnasında rütbeleri düşmüştü. Hatta rütbelerini de 'Bu adam Genelkurmay Başkanı' diye sitem ederek, yerine taktım." dedi.

Dişli, bir müşteki avukatının, "İfadenizde, 'Polis asker çatışmasına mani olunması, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ikna edilmesi için gayret gösterdim ve telkinde bulundum' dediniz. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ikna edilmesinden ne anlıyorsunuz?" sorusunu yanıtlarken, "Genelkurmay Başkanımız, 'Benim yerime Ümit Dündar atandı. Eğer benim emrimle, inisiyatifimle bu işi bitirmezseniz, ben Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız üzerinde bu şeyimi kullanamam. Beni artık niye dinlesinler? Ama bunu benim emrimle durdurursanız, onları ikna edebilirim. Sayın Cumhurbaşkanımıza bunu izah edebilirim' dedi. O cümleden kastım o." diye konuştu.

"Tekmil verdim"

Bir soru üzerine Dişli, "Ben askeri darbeyi tebliğ etmedim, askeri kurallar gereği bir vukuatı tekmil verdim." ifadelerini kullandı.

AK Parti'nin avukatı Muammer Cemaloğlu'nun "Genelkurmay Başkanımızın sekreteryasını yürüttüğünüzü söylediniz, sadece onun talimatıyla bir yerleri aradığınızı ifade ettiniz. Genelkurmay Başkanı mı size 'Levent Türkkan'ı ara, eşimi arasın' dedi. Levent Türkkan, Genelkurmay Başkanına silah doğrultmuş bir adam?" sorusunu yönelttiği Dişli, "Ne yazık ki gerçek bu. Hanımefendiler ile sayın komutanlarımızın eşleriyle emir subayları muhatap olur." dedi.

Cemaloğlu'nun, "07.30'a kadar sadece Genelkurmay Başkanının 'Ara' dediği kişileri arıyorsunuz ve aradığınız herkes darbeci çıkıyor. Buna mı inanalım?", "Aynen durum budur. Genelkurmay Başkanının orada zaten Levent su getirdi, çayını getiriyor. O hareketten sonra da komutanın ona emirleri oldu. Garip geliyor, bunun farkındayım. Ama durum bu." diye konuştu.

Soru üzerine "Osmanlı Askeri Tarihi" adlı kitabı kendisinin okuduğunu, Avustralya'dan getirdiği bu kitabın, Osmanlı harp tarihindeki en değerli kitaplardan biri olduğunu söyleyen Dişli, "O gece darbenin önlenmesi için nasıl bir strateji geliştirdiğinin" sorulması üzerine, "Bu ülkeye nasıl katkılarda bulunduğum, şerefli bir Türk subayı olarak bu işin neresinde bulunduğum ortaya çıkacak. Bu manalı sorularınızdan da utanacaksınız." dedi.

"Buna cevap bulamadım"

Dişli, soru üzerine, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve MİT Müsteşarlığının aranması yönünde kendisine bir talimatı olmadığını söyledi.

Orgeneral Akar'ın hakkındaki beyanları sorulan Dişli, "Ben Sayın Genelkurmay Başkanını ailemin bir parçası olarak görüyordum. Askeri nezaket kuralları çerçevesinde kendisiyle çalışma şerefine nail oldum. Cezaevinde 22 kilo vermeme sebep olan, neden bunu söyledi? Ben bunun cevabını bulamadım." diye konuştu.

"FETÖ'cülerden önünü kestiği" yönündeki beyanı ile EDOK davası sanığı eski Muharebe ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı Korgeneral Metin İyidil'in, geçmişte kendisine, "Sen hala burada mısın? Çek git." dediği yönündeki ifadesi hatırlatılıp, "Sizce İyidil FETÖ'cü mü?" yönündeki soruya Dişli, "öyle olduğunu düşündüğü" yönünde cevap verdi.

Dişli, soru üzerine, kuvvet komutanlarının Akıncı'ya getirildiğini duymadıklarını söyledi.

Emniyet istihbarattan Recep Güven ile aynı tarihlerde ABD'de Milli Harp Üniversitesinde kurs gördüklerinin hatırlatılması üzerine Dişli, bu kişinin kursta bulunmadığını söyledi.

Dişli, sanıklardan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk'ün avukatının sorusu üzerine, Öztürk'ün 143. Filo'ya Genelkurmay Başkanı Akar'ın, "Bir bakın, Ankara'daysa gelsin" demesi üzerine Kubilay Selçuk tarafından çağrıldığını öne sürdü. Öztürk'ün, Akar'ı iknaya çalıştığını görmediğini savunan Dişli, "Girişimin önlenmesine yönelik çabalarına tanık oldunuz mu?" yönündeki soruya, "Oldum tabii, beraber gittiğimiz de oldu." karşılığını verdi.

"Hulusi Akar'ın makamında birkaç yerde alarm butonları olduğu söyleniyor. Namaz kılmadan önce veya abdest aldığı sırada Akar, bu butonlara basma imkanına sahip olmamış mı?" yönündeki soru üzerine Dişli, "Ben bilmiyorum, şimdi sizden duyuyorum." dedi.

Duruşmaya, pazartesi Dişli'nin çapraz sorgusuyla devam edilecek.

AKIN ÖZTÜRK'Ü ZOR DURUMDA BIRAKACAK TELEFON GÖRÜŞMELERİ

Öte yandan davada 1 Numaralı sanık olan Akın Öztürk'ün darbe girişimiyle önceki günlerde de bağlantılı olduğunu gösteren telefon görüşmeleri ortaya çıktı.

Darbe girişiminin bir numaralı asker sanığı Akın Öztürk'ün, Tuğgeneral Hakan Evrim, Albay Ahmet Özçetin ve Tuğgeneral Osman Nuri Gür gibi isimlerle 15 Temmuz öncesi 34 görüşme yaptığı tespit edildi.

Darbe girişiminin askeri kanadının bir numaralı sanığı Orgeneral Akın Öztürk'ün; 15 Temmuz öncesi darbe girişimine aktif olarak katılan askerlerle 34 defa görüştüğü tespit edildi.

AKAR'A 'SİZİ KANAAT ÖNDERİMİZLE KONUŞTURALIM' DİYEN EVRİM'LE KONUŞMUŞ

15 Temmuz'da İzmir'den Ankara'ya gelen ve Akıncı Üssü'ne gitme sebebini de "Lojmanlarda kalan torunlarını görmek" olarak açıklamaya çalışan Öztürk'ün, iddianameye göre darbecilerle yaptığı görüşmelerin detayları şöyle:

4. Ana Jet Üs Eski Komutanı Hava Tuğgeneral Tuğgeneral Hakan Evrim (1 kez): Evrim'in, Akıncı'ya götürülen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'a, "Kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim" dediği iddianameye girmişti.

BOMBA ATMA TALİMATI VEREN ÖZÇETİN'LE GÖRÜŞMÜŞ

4. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda Harekat Komutanı Albay Ahmet Özçetin (2 kez): Özçetin, F-16 pilotlarına bomba atma talimatı verdi. Akın Öztürk Özçetin'i Hava Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde genel sekreteri olarak atamıştı.

Pilot Yarbay Mustafa Azimetli (2 kez): Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Daire Başkanlığı'nı bombaladı ve 7 kişiyi katletti.

Damadı Yarbay Hakan Karakuş (11 kez): Karakuş, hedeflerin tam isabetle vurulabilmesi için F-16'lara sniper pod cihazı taktıran isim...

SEMİH TERZİ İLE İRTİBAT KURAN İSİM

Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanlığı Proje Yönetim Daire eski Başkanı Tuğgeneral Osman Nuri Gür (6 kez): Diyarbakır kuleye telefon açıp, Semih Terzi'nin 2 nakliye uçağı ile Etimesgut Havalimanı'na gelmesi konusunda yardımcı olunmasını talep etmişti.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Albay Veysel Kavak (4 kez): Hava Kuvvetleri ile Akıncı Üssü arasındaki irtibat ve koordinasyonu sağladı.

Tuğgeneral Kemal Akçınar (6 kez): Akçınar, Hava Harp Okulu'nda görevde olduğu dönemlerde FETÖ'cü olmayan subayların sicil notlarının düşürülmesiyle suçlanıyor.

Ankara 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanı Tuğgeneral Uğur Buldu (2 kez):

Akın Öztürk'ün, 13-14-15-16 Temmuz'da yaptığı görüşmeler ise şöyle:

Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Albay Veysel Kavak (4 kez)

Damadı Hakan Karakuş (1 defa).

Akıncı Üssü Davası Sanıklarından Telefon "Yalanları"

Öte yandan Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davada ifade veren sanıkların, cep telefonuyla ilgili savunmaları öne çıktı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi'ndeki duruşma salonunda görülen duruşmada, sanıklar Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek, Akın Öztürk ve Kubilay Selçuk, Ömer Faruk Harmancık ve Mustafa Barış Avıalan'ın savunmalarında cep telefonlarıyla ilgili açıklamaları dikkati çekti.

"Telefonumu evde unutmuşum"

FETÖ'nün darbe girişimini Akıncı Üssü'ndeki 143. Filo'da Adil Öksüz ile yönettiği belirlenen ve üsse sivil sanıklardan Harun Biniş'in talebiyle "tarla bakmaya" geldiklerini iddia eden Kemal Batmaz, gözaltına alındığında içinde telefonunun da bulunduğu çantanın düştüğünü anlattı. Batmaz, telefonunun çantayla kaybolduğunu öne sürdü.

Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz 2016'da, Akıncı'ya hayvancılıkla ilgili bir belgesel çekimi için belediye otobüsü ve otostopla geldiğini öne süren sivil sanık Nurettin Oruç ise telefonunu o gün "evde unuttuğu"nu iddia etti.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Neden telefonunu yanına almadın? Belgesel çekeceğin insanlarla nasıl irtibat kuracaktın? O gün yaşananlardan haberin var. Başına bir şey gelse telefona ihtiyacın olacağını düşünmedin mi?" diye sorduğu Oruç, "Ben çok telefon kullanan biri değilim." şeklinde cevap verdi.

Telefonunun evde yapılan aramada da bulunamadığı hatırlatılan Oruç, telefonunun nerede olduğuna ilişkin bir bilgi vermedi.

"Cep telefonum çöktü"

Sivil sanıklardan kapatılan Anafartalar Koleji sahibi Hakan Çiçek de kızının 10 gün önce şahsi iPad'ine indirdiği oyun programları yüzünden telefonunun çöktüğünü, bu nedenle telefonunu fabrika ayarlarına geri çevirdiğini öne sürdü. Çiçek, soru üzerine, çocuğunun iPad'ine indirdiği programların kendi telefonuna da yüklendiğini, telefona özel bir program yüklemediğini iddia etti.

Mahkeme Başkanı Giray'ın "Savunmanızda ticari faaliyetlerinizden bahsettiniz. Birçok alanda şirketleriniz var. Uzun yıllardır aynı telefonu kullanıyorsunuz. Telefonunuzun çöktüğünü söylemişsiniz. Bu ne zaman oldu?" sorusuna karşılık Çiçek, telefonunun bir hafta 10 gün önce çöktüğünü kaydetti.

Giray'ın, "Çok yoğun bir insan olduğunuzu anlattınız, yüzlerce işçiniz var, ticari faaliyetiniz var, 10 gün telefonsuz mu kaldınız? Hiç kimseyle irtibat kurmuyor musunuz?" diye sorması üzerine Çiçek, eşi ve çocuklarının yanında olduğunu, bayramı birlikte geçirdiklerini, dolayısıyla telefona çok ihtiyaç duymadığını aktardı.

Mahkeme başkanının, "İş adamısınız, faaliyetiniz çok yoğun, size biri mutlaka ulaşmak ister. Bir başka telefon almayı ya da hat almayı düşünmediniz mi?" sorusuna sanık, "Hayır. Cumartesi günü de telefonu kurulum yaptırmak için kendime göre plan yaptım. Telefonun kapalı olmasının başka sebebi yoktur." karşılığını verdi.

Çiçek, "Bu süre uzun değil mi? İşinizde aksama olmadı mı?" sorusu üzerine "27 yıldır ticaret yapıyorum, 15 yıl önce kimsede telefon yoktu. Telefon olmadığı zaman hayat durmuş muydu? Herhangi bir aksama yok. Okulda yanımda müdürüm, çalışanlarım var, gerekirse oradan ulaşabilirler. Olsaydı zaten 155-156 ilk arayacağım yerlerdi." şeklinde savunma yaptı.

Giray'ın, "Bu telefon fabrika ayarlarına döndürüldüğü için bilirkişiler telefon içinde çalışma yapamamış. SIM kartta da herhangi bir kayda rastlanmamış yani, 27 yıllık, 15 yıllık, neyse telefon bilgilerinin tümü silinip gitmiş mi?" diye sorduğu Çiçek, "Bunu defalarca yaptım." karşılığını verdi.

"Telefonu kaybetmişim"

Sanıklardan eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanım Tümgeneral Kubilay Selçuk da Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nı ziyaret etmek, uçuş eğitimi koordinasyon ve geri besleme toplantısını gerçekleştirmek ve kardeşiyle hafta sonunu birlikte geçirmek için 15 Temmuz günü öğle saatlerinde Ankara'ya gelip Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığına geçtiğini anlattı.

Bu sırada şahsi telefonunun yanında olmadığını, ancak makam telefonunun yanında bulunduğunu savunan Selçuk, bu telefonu da Akıncı'da kaybettiğini öne sürdü. Selçuk, telefonu üssün neresinde, ne zaman kaybettiğini hatırlamadığını ifade etti.

"Şarjım bitti"

Sanıklardan suç tarihinde Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında şube müdürü olarak görev yapan Mustafa Barış Avıalan da cep telefonlarının Akıncı Üssü'nde sivil giysili kişiler tarafından alındığını öne sürdü.

Akıncı Üssü'nde gördükleriyle ilgili amirlerine telefonla bilgi verdiği sırada sivil giysili bu kişinin yanına gelip telefonunu aldığını savunan Avıalan, telefonların şarj cihazlarının olduğu dolabın önündeki bir kutunun içinde toplandığını iddia etti. Telefonları toplayan kişinin kendisine bir telefon vermeyi önerdiğini belirten Avıalan, bu telefonu almayı reddettiğini savundu. Avıalan, HTS kayıtlarına yansıyan görüşmelerin kendisine ait olmadığını iddia etti.

Sanıklardan eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı tuğamiral Ömer Faruk Harmancık da İstanbul'a gitmek için Akıncı Üssü'ne geldiğini, bu sırada telefonunun şarjının bittiğini, üste gördüğü askerlere, "Gençler, telefonu olan var mı?" diye sorduğunu, bunun üzerine kendisine bir telefon verildiğini, bunun da "patates" hat olduğunu bilmediğini ileri sürdü.

Akıncı'daki telefon görüşmelerine yönelik HTS kayıtları sorulan Harmancık, "Telefonum ortadaydı, filodakiler görüşmüş olabilir." ifadesini kullandı.

Akın Öztürk ise telefonunun emir subaylarında bulunduğunu kaydetti.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası

(12 Ağustos 2017, 19:03)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11087    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.420.303