Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 216'sı tutuklu, 268 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
23.09.2017 16:35 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 216'sı tutuklu, 268 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
18.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklardan eski Uzman Çavuş Ömer Güney, 15 Temmuz’da amirlerinden aldığı emirlere uygun davrandığını, kışladan "Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı var, takviye gidiyoruz." denilerek çıkartıldıklarını, darbe teşebbüsünden gece saat 00.30 sıralarında vatandaşların uyarılarıyla haberdar olduğunu savundu.
Genelkurmay Başkanlığına gitmek üzere konvoy halinde kışladan çıktıklarını, Gençlik Caddesi'nde vatandaşların yolu kapatmaları nedeniyle durduklarını, bu sırada yanlarına gelen vatandaşların uyarıları üzerine aracı kilitleyerek vatandaşların yanına geçtiğini öne süren Güney, zırhlı araçtaki uçaksavarı söktüğünü, hiçbir şekilde silah kullanmadığını söyledi.
Sanık Güney, zırhlı araca gelen bir üniformalı polis eşliğinde, aracı Ankara Emniyet Müdürlüğü önüne götürdüğünü, ardından da aracıyla emniyete teslim olduğunu kaydetti.
Ömer Güney, "TSK içinde iktidardan en çok memnun olan grup uzman erbaşlardır. Buna karşın hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunmamız akla uygun değil. Ben dahil birçok uzman çavuş, hükümete karşı darbe teşebbüsünden haberdar olsa, kesinlikle bu kalkışmaya müsaade etmezdik, zaten haberdar olunca da hemen vatandaşların yanında yer aldık." dedi.
Sanık uzman çavuşlar İbrahim Coşkun ve Kemal Çetinel de darbe teşebbüsünden haberdar olmadıklarını, zırhlı araçlarla Gençlik Caddesi'ne gelince vatandaşların uyarılarıyla darbeye teşebbüs edildiğini öğrendiklerini savundu. Coşkun ve Çetinel, kendilerine yalan söyleyerek, kışladan çıkmalarına neden olan sıralı amirlerinden şikayetçi olduklarını belirttiler.
28. Mekanize Piyade Tugay Komutan Yardımcısı ve Çankırı Garnizon Komutanı eski Kurmay Albay Yusuf Beyazıt da üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde askerlik yeminine sadık kalarak onuru ve şerefiyle görev yaptığını savundu.
Kendisini "Kemalist bir subay" olarak tanımladığını ve hiçbir terör örgütü ya da dini örgütle bağlantısı olmadığını ifade eden Beyazıt, 15 Temmuz’da Yurtta Sulh Konseyi'nin emirlerini yerine getirmediğini, darbecilerin yayınladığı sıkıyönetim emirlerine, mesajla dönüş yapmayarak, bu emirleri tanımadığını, uymayacağını ortaya koyduğunu söyledi.
Hiçbir personeline darbeye yönelik emirler vermediğini, 15 Temmuz'da verdiği emirlerin tümünün kanunlara uygun olduğunu iddia eden sanık Beyazıt, sıkıyönetim atama listesinde adının yer almasının da kendi isteği ve bilgisi dışında olduğunu kaydetti.
Yarın devam edilecek duruşmada savunma yapan sanıklar, beraatlerini ve tahliyelerini talep etti.
19.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanık eski Yüzbaşı Musa Türe, darbe girişiminin yaşandığı gece, mesaiye çağrılması üzerine birliğine gittiğini söyledi.
Türe, 2015'te Ankara'da yaşanan terör saldırılarından sonra destek görevi icra eden birliğine alarm verildiğini, izindekiler dahil o dönem de mesaiye çağrıldıklarını anlattı. Bunun Türk Silahlı Kuvvetlerinde rutin, genel bir uygulama olduğunu ileri süren Türe, bu nedenle birliğine çağrılmasını sorgulamadığını kaydetti.
Olayın bir darbe girişimi olduğunu gece saatlerinde televizyondan öğrendiğini iddia eden Türe, o geceki mesajlaşmaların, gece saat 01.00'e kadar olaydan haberinin olmadığını, o saatten sonra da yaşananları küçük bir grubun kalkışması olarak değerlendirdiğini gösterdiğini savundu.
Sanık eski Astsubay Emre Özyurt da 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünü ve FETÖ'yü lanetleyerek savunmasına başladı.
Tüm suçlamaları reddeden Özyurt, darbe girişimi yaşandığında henüz 20 günlük astsubay olduğunu söyledi. Özyurt, "Kışladaki hemen herkesin mesleki tecrübesi benden fazla olduğu halde onlar, yapılanların ne olduğunu anlamamışken benim anlamam mümkün değildi." savunmasını yaptı.
FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını ileri süren Özyurt, "Henüz bir aylık askerken bu hain darbe girişimi içinde kendimi buldum. Darbe nedir, nasıl yapılır bilmem. Bu konuda ne bilgi ne de tecrübeye sahibim." dedi.
Sanık eski Astsubay Doğan Tuğdemir ise 15 Temmuz günü saat 18.00 sıralarında eve geldiğini, gece saatlerinde televizyonda Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını gördüğünü söyledi.
Telefonunun sesinin kapalı olduğunu, bir ara baktığında Musa Türe'nin 4-5 kez kendisini aradığını gördüğünü anlatan Tuğdemir, bu sırada eski Albay Yusuf Beyazıt'ın arayarak kendisini birliğe çağırdığını kaydetti.
Sivil şekilde taksiyle kışlaya gittiğini, burada konuştuğu kimsenin bir şeyden haberinin olmadığını savunan Tuğdemir, Musa Türe'nin ise "Neredesin? Senin yüzünden fırça yedim. Cephaneye çık, mühimmat isteyen olursa ver. Saldırılar varmış." dediğini aktardı.
Mühimmat deposunun anahtarının kendisinde olduğunu belirten Tuğdemir, emir üzerine depoya gittiğini ancak bir talep olmadığı için beklediğini, bu sırada internette 1. Ordu Komutanı'nın bir grubun emir komuta zinciri dışında darbe girişiminde bulunduğu yönündeki açıklamasını gördüğünü söyledi.
Kendi birliğinde emir komuta zinciri içinde hareket edildiğini düşündüğünü ileri süren Tuğdemir, birlikte bir hareketlilik görmediği için de şüphelenmediğini savundu.
Daha sonra Yusuf Beyazıt'ın arayarak mühimmatları sorduğunu ve hafif mühimmatın hepsinin helikopter pistine götürülmesini istediğini anlatan Tuğdemir, Beyazıt'ın 2 kez daha arayarak acele etmesini söylediğini aktardı.
Piste mühimmatı indirdiklerini, Beyazıt'ın da buna yardım ettiğini belirten Tuğdemir, bütün sıralı amirlerinin orada olması nedeniyle kanuna aykırı bir iş yaptıklarını düşünmediğini iddia etti. Sanık Tuğdemir, iddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
"Televizyonda Boğaz köprüsünün tutulduğunu gördüm"
Sanık Astsubay Davut Dönmez de bir gün önce nöbet tuttuğu için 15 Temmuz'daki mesaisinin ardından evinde saat 22.00'ye kadar uyuduğunu söyledi.
Ardından izne çıkacağı için hazırlık yaptığını, bu sırada televizyonda İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nün tutulduğunu gördüğünü ifade eden Dönmez, televizyonda kanunsuz bir durumdan söz edilmediğini ileri sürdü.
Dönmez, daha sonra takım komutanı Mustafa Güneri'nin arayarak kendisini mesaiye çağırdığını kaydetti.
Emniyet ve tedbir amaçlı çağrıldığını düşündüğü için sivil kıyafetiyle birliğine gittiğini anlatan Dönmez, gittiğinde kendilerine bilgi verilmediğini, silah ve hücum yeleği almalarının istendiğini dile getirdi.
İlerleyen saatlerde Yusuf Beyazıt'ın talimatıyla araçlarla kışladan ayrıldıklarını belirten Dönmez, yolda aynı kademede görev yaptıkları Barış Tosun'un Mustafa Güneri'yi arayarak, Başbakan Yıldırım'ın açıklamasını, askerin halka müdahalesini anlattığını söyledi.
Güneri'nin bunun üzerine dönmek istediğini ve kendilerinin de destek verdiğini ileri süren Dönmez, yasa dışı bir olaya karışmamak için aracın arıza yaptığını bahane ederek, Yusuf Beyazıt'ı aradıklarını, Beyazıt'ın ise daha fazla devam etmeden döneceğini, kendilerinin de arızaya göre hareket etmelerini söylediğini savundu.
Dönmez, kışlaya saat 03.30 sıralarında döndüklerini, silahlarını teslim ettiklerini, ardından 04.30'da lojmanlardaki evine geçtiğini ileri sürdü.
Yaklaşık 1,5 saat sonra kışlaya geri çağrıldığını belirten Dönmez, mühimmat almak için kışlaya gelen helikopterin kendisi evdeyken iniş kalkış yaptığını, bu nedenle bu durumdan haberinin olmadığını iddia etti.
"Bekleyip göreceğiz"
Sanık eski Albay Cüneyt Sürücü de savunmasında FETÖ'nün darbe teşebbüsünün firari sanıklarından eski Kara Kuvvetleri Personel İşlem Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Kalyoncu'yu,15 Temmuz sabah saatlerinde karargah binasına girerken gördüğünü, bir grup ile sohbet eden Kalyoncu'nun nasıl ve ne şekilde kaçtığını ise görmediğini söyledi.
Sanık Sürücü, Kalyoncu'dan ve sıralı amirlerinden şikayetçi olduğunu belirterek, Kalyoncu'nun sanık Fatih Yücekan'a "Bu yıl YAŞ'ta ihraç edilecekler listesinde senin de adın geçiyor. Büyük ihtimalle ihraç olacaksın." dediğini duymadığını ancak odaya girdiğinde Yücekan'ın "Bekleyip göreceğiz." şeklinde bir ifade kullandığına şahit olduğunu kaydetti.
Sanık Sürücü'nün ardından bazı sanıklar, avukatlarının salonda bulunmaması nedeniyle daha sonra savunma yapma talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, görev yeri olmadığı halde 28. Piyade Tugay Komutanlığına gidip, oradan da tankla Genelkurmay Başkanlığına geçen eski öğretmen binbaşı Abdullah Çakır savunma yaptı.
Çakır, darbe girişiminde bulunanları lanetlediğini, tutuklanmasına neden olanlardan ise şikayetçi olduğunu söyleyerek savunmasına başladı.
Olay günü evinde bulunduğu sırada kendisini arayan bir yüzbaşının, kurmay başkanına sunulacak bir evrak için eski tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun karargaha acilen gelmesi gerektiğini söylediğini aktardı. Bunun üzerine karargaha giderek, Kalyoncu'yu kurmay başkanına sunulacak belge için aradığını söyleyen Çakır, "Kalyoncu da 'Tamam belge bende, daha önemli bir görev var. 28. Mekanize Piyade Tugayı'na git' dedi. 'Neden?' diye sorduğumda 'Git alarm verildi.' dedi." diye konuştu.
Bunun üzerine yüzbaşı Fatih Anaz ile 28. Mekanize Piyade Tugayı'na gittiklerini, burada daha önce görmediği bir karışıklığın hakim olduğunu belirten Çakır, sanık eski yarbay Nuri Büyükyazıcı'nın yanına giderek, alarm için geldiklerini söylediğini anlattı.
Büyükyazıcı'nın kendisine Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunu, karargahı korumak için personelin lazım olabileceğini söylediğini ifade eden Çakır, daha sonra hazırlanan tanklardan birine bindiğini söyledi.
Tanktaki askerlerden Adil Baykal'ın Genelkurmay'a geldiklerini açıklaması üzerine tankın kapağını açtığında çatışma seslerini duyduğunu aktaran Çakır, kısa bir süre sonra yaralı bir askeri revire taşıdığını ifade etti.
Burada açık olan televizyondan Genelkurmayda çatışma olduğuna ve köprülerin kapatıldığına dair haberleri gördüğünü kaydeden Çakır, karmaşık bir olayın içinde olduğunu anlamasının üzerine oradaki dolaptan aldığı sivil kıyafetleri giyerek nizamiyeye gittiğini belirtti.
Çakır, askerlerin çıkışına izin vermediği için karargaha geri dönmek zorunda kaldığını iddia etti. Çapraz sorgu sırasında bir sanığın, "Öğretmen bir binbaşısınız, her alarm verildiği zaman görev yeriniz olmayan 28. Mekanize'ye mi gidiyorsunuz?" sorusuna Çakır, "Ali Kalyoncu'nun emriyle oraya geldim." cevabını verdi.
"Yarbay sivile hedef gözeterek ateş etti"
Sanık eski uzman erbaş Uğur Kaya da tank sürücüsü olduğunu, statüsü gereği kendisine verilen emirleri sorgulama konumunda olmadığını söyledi.
Olay günü evinde bulunduğu sırada telefonuna "birliğe katılma emri" içeren bir mesaj geldiğini, bunun üzerine karargaha gittiğini belirten Kaya, bilgi almak için konuştuğu arkadaşlarının da gelişmelerden habersiz olduğunu anlattı.
Daha sonra emir üzerine hazırlanan tanklardan ikinci sıradakine geçtiğini söyleyen Kaya, şöyle devam etti:
"Sıhhiye'ye geldiğimizde az sayıda vatandaş vardı. Tabur komutanı yarbay Nuri Büyükyazıcı havaya ateş etti. Akabinde bir vatandaşa hedef gözeterek ateş etti ancak vatandaşa bir şey olmadı. Silahın kurusıkı olabileceğini düşündüm. Genelkurmay kavşağına geldiğimizde Büyükyazıcı, nizamiyeye yakın bir mesafe kala kullandığım tankı, bulunduğu tankın yayına çekmemi emretti. Daha sonra sırayla karargaha girdik. Akabinde astsubay Turan Baysal, tanklar arasında görev dağılımı yaptı. Baysal'ın Hava Kuvvet Komutanlığının boş duvarına ateş etmesinin emrinin verdiğini duydum."
Karargahtaki Özel Kuvvetler mensubu askerlerin, polislerin ateş etmeleri halinde karşılık vermek için tankı dışarı çıkarmalarını istediklerini belirten Kaya, söz konusu askerlere tankın arızalı olduğunu, bunu yapmasının mümkün olmayacağını söylediğini aktardı.
Askerlerin yanından uzaklaşmasının ardından tankı çalışamaz hale getirdiğini savunan Kaya, sabah saatlerine kadar yasa dışı hiçbir şey karışmadan beklediğini anlattı.
Sanık eski astsubay Fatih Topal ise emir üzerine 33 nolu tanka komuta ettiğini, Genelkurmay Başkanlığına gittikleri sırada tabur komutanı Büyükyazıcı'nın bulunduğu tankın kendilerine öncülük ettiğini söyledi.
Mühimmat dağıtımından sonra 3 nolu nizamiyeden çıkış yaptıklarını, bu sırada dönemin Tugay Komutan Yardımcısı Albay Arz Pekmezci'nin Samsun yolunu trafiğe kapatarak tank geçişlerinin yapılmasını sağladığını iddia etti.
Sıhhiye'ye geldiklerinden Büyükyazıcı'nın havaya birkaç ele ateş ettiğini anlatan Topal, şoföre kimseye zarar vermeden öndeki tankı takip etmesini emrettiğini kaydetti.
Genelkurmay Başkanlığı kavşağına geldiklerinde burada vatandaşların toplandığını gördüğünü ifade eden Topal, "Tabur komutanı Büyükyazıcı'nın, tanka yaklaşan birine HK 33 tüfek ile ateş ettiğini, o kişinin ayağının tutarak düştüğünü, bu sırada Turan başçavuşun da seri bir şekilde havaya ateş ettiğini gördüm." dedi.
Telefonla görüştüğü bir yakınının darbe girişimi olduğunu söylemesi üzerine tankın bütün sistemini kapattığını, ateş etmemeleri için yanındakileri uyardığını savunan Topal, "Bu arada buradan nasıl çıkarız sorusuna cevap arıyorduk. Tankla çıkmamız mümkün değildi. Yürüyerek gitmeyi düşündük ama üzerimizde kamuflaj vardı ve mevzilenmiş Özel Kuvvetler personelinin ateşine maruz kalabilirdik. Benim ve mürettebatım için en güvenilir yerin tankın için olduğuna karar verdikten sonra sabah saatlerine kadar burada bekledik." ifadelerini kullandı.
Özel Kuvvetler mensubu bir albayın kavşaktaki MOBESE kamerasına tankla ateş etmesini istediğini bildiren Topal, silah sisteminin bozuk olduğunu söyleyerek ateş etme emrini yerine getirmediğini savundu.
Sanık Ümit Mustafa Taşpınar da hazırlık aşamasındaki ifadesini birkaç düzeltme yapmak şartıyla kabul ettiğini söyledi. Darbe girişiminde yer almadığını, tutuklanmasına sebep olan bütün sıralı amirlerinden şikayetçi olduğunu belirten Taşpınar, tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
20.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanık Salih Soğukpınar, 28. Mekanize Tugayında görevli olmadığını, Kara Harp Okulunda yapılacak personel alımı için Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından geçici olarak görevlendirilmeyle Ankara'da bulunduğunu dile getirdi.
Soğukpınar, olay günü saat 21.00 sularında bilmediği bir numaran aranarak kendisine, "Kara Harp Okulundan arıyorum. Mülakatta görevli tüm personelin 28. Mekanize Piyade Tugay'ına ivedi olarak katılması gerekiyor" dendiğini, bunun üzerine 23.30 sularında komutanlığa gittiğini öne sürdü.
Sanık Soğukpınar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin temelinde mutlak itaat ve disiplin olduğunu ancak o gece kanunsuz emir verdiğini düşündüğü Ali Kalyoncu'nun emirlerine uymadığını öne sürdü. Mahkeme Başkanı Melih Uçar'ın Kalyoncu'nun darbeci olduğu kanaatine nasıl vardığını sorması üzerine Soğukpınar, "Ali Kalyoncu sabaha karşı tedirgin ve panik halindeydi. Böylece bende kendisinin darbeci olduğu kanaati oluştu." diye cevapladı.
"Askerlik hayatım boyunca benim ve ailemin FETÖ ile ilgili bir bağlantısı yoktur. İsnat edilen suçları gerçekleştirmedim." diyen Soğukpınar, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunma yapan sanık İsmail Ercan da 1985'te astsubay olarak göreve başladığını, darbe girişiminden önce Kara Kuvvetleri Komutanlığında personel temin merkezinde görev yaptığını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da normal mesaisine devam ettiğini ve saat 18.00'de birlikten ayrılarak evine gittiğini anlatan Ercan, alarm verilmesi üzerine birliğine çağırıldığını öne sürdü.
Birliğe gittiğinde Genelkurmaya saldırı olduğunun söylendiğini, rütbeli personelin bu kapsamda 28. Mekanize Tugayına gittiklerini öğrendiğini belirten Ercan, kendisinin de 23.30 sıralarında oraya gittiğini savundu.
Karargah önünde beklediği sırada eşini aradığını ve darbe girişiminden o anda haberdar olduğunu aktaran Ercan, Mehmet Soykenar ile darbeye destek vermeme kararı aldıklarını ifade etti. Ercan, nizamiye önünde toplanan vatandaşların tepki göstermesinden çekindikleri için kışlayı terk edemediklerini, otoparka giderek sabah 06.00'ya kadar bekledikleri iddiasında bulundu.
İddianamede kendisi hakkında somut bir delil olmadığını savunan Ercan, "Ben 15 Temmuz günü darbenin içerisinde yer almadım. Özellikle amirimi aradım ama bulamadım. Devletime ve milletime karşı silah kullanmadım. Birliğimde ne birilerinin darbe yaptığını ne de birilerinin darbecileri engellemeye çalıştığına şahit olmadım." savunmasını yaparak tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya öğle arasının ardından sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
Sanıklardan Abdülkadir Açıkbaş, darbe girişimi sırasında firari sanık Ali Kalyoncu'nun emir astsubayı olduğunu, 15 Temmuz 2016'dan önce darbe girişimiyle ilgili bir şüpheye düşmediğini ve Kalyoncu'nun herhangi bir konuşmasına şahit olmadığını öne sürdü.
Darbe girişimini 01.00- 01.30 arasında basından öğrendiğini savunan Açıkbaş, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar'ın açıklamasından sonra da karargahtan ayrılmayı düşündüğünü ancak halkın nizamiyede olmasından ve linç edilme korkusuyla bulunduğu yeri terk edemediğini ileri sürdü.
Açıkbaş, darbe girişimi gecesi 4. Kolordu Komutanlığında yaşananlara ilişkin şunları söyledi:
"Olay gecesi yaklaşık 02.30 sıralarında ben, Ali Kalyoncu ve tanımadığım yüzbaşı, karargah binasına geçiyorduk. Kalyoncu, bana gelmemem yönünde işaret yaptı. Zaten benim yanımda da çok konuşmuyordu. Kalyoncu, 28. Mekanize Piyade Komutanlığına atandığına ilişkin bana bilgi vermedi. Kendisinin emriyle herhangi birine emir vermedim zaten en başından beri nereye gidileceğini bilmiyordum. Ali Kalyoncu'nun da nasıl kaçtığını bilmiyorum."
Sanık Mehmet Soykenar da ihraç edilmeden önce personel temin merkezinde çalıştığını ve meslek hayatı boyunca FETÖ ve benzeri örgütlerle ilişkisi olmadığı ifade ederek, iddianamede üzerine atılı suçları reddetti.
"Kalyoncu, telefonla hava desteği istiyordu"
Sanık eski Binbaşı Fikret Yağmur Yavuz da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliğinde görevli olduğunu belirterek, "Senelik izinde olduğum sırada amirim Genel Sekreter Albay Uğur Karaca'nın, iznimi sonlandırmamı istemesi üzerine 15 Temmuz'da Ankara'ya geldim. Karargaha gittiğimde Uğur Karaca ve Ali Kalyoncu hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Birbirimizi görmüyorduk ama Ali Kalyoncu Uğur albaya sinirle 'Bana bir kişi lazım' dedi. Uğur albay da 'İzinden dönecek bir tek Fikret var' dedi." ifadelerini kullandı.
Darbe girişiminde yer almadığını savunan Yavuz, "Uğur albay, Ali Kalyoncu ile birlikte hareket etmemi söyledi. Ali Kalyoncu da hiçbir şey söylemeden odadan ayrıldı. Uğur albay ise Kalyoncu'yu takip etmemi istedi." dedi.
İlerleyen saatlerde sıkıyönetim direktiflerini öğrendiğini ve firari sanık Kalyoncu'nun emirlerini yerine getirmediğini öne süren sanık Yavuz, Kalyoncu'nun firarında bazı kamu görevlilerinin de ihmali olduğu iddiasında bulundu.
FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını ileri süren Yavuz, yargılanmasına yol açan herkesten şikayetçi olduğunu belirterek tahliyesini istedi.
Mahkeme Başkanı Melih Uçar'ın soruları üzerine sanık Yavuz, "Ali Kalyoncu, telefonla hava desteği sağlanmasını istiyordu. Savaş Kabaklı'nın çatışmaya veya saldırıya ilişkin herhangi bir emrini duymadım. Sıkıyönetim emirlerini ben gizli yaptığı telefon görüşmesinde öğrendim. Kalyoncu ve benden başka kimin sıkıyönetim direktiflerini öğrendiğini bilmiyorum, direktifleri bire bir görmedim." cevabını verdi.
"Gülen'den şikayetçiyim"
Savunma yapan sanık Sinan Türkyılmaz, 2005'te teğmen rütbesiyle görevine başladığını, Balıkesir'de görevli olmasına rağmen 27 Haziran'dan itibaren Kara Harp Okulu'na öğrenci alımı için görev verildiğini ve bu yüzden Ankara'ya geldiğini savundu.
Türkyılmaz, darbe girişiminin yaşandığı akşam Bahçelievler'de bir kafede oturduğu sırada uçak seslerini duyduğunu, bir süre sonra aranarak 28. Mekanize Tugayı'na gitmesi emrinin verildiğini aktardı.
Tugaya gittikten sonra 00.20'de birlikten Binbaşı İsmail Aydın ve Yüzbaşı Mustafa İnanç ile çıkarak orduevine gitmeye çalıştıklarını beyan eden Türkyılmaz, yolda bazı vatandaşların tepki gösterdiğini, bunun üzerine arabadan inerek taksiyle tugaya geri döndüğünü ifade etti.
Tugaya girdikten sonra saat 02.00 sularında televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendiğini iddia eden Türkyılmaz, sabaha kadar karargaha yakın bir yerde beklediğini, sabah saatlerinde gelen tugay komutanı ve ekiplerince gözaltına alındığını belirtti.
Türkyılmaz, bazı sanıkların soruları üzerine, "FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'den şikayetçiyim." dedi.
Yurtta Sulh Konseyi üyesiyle MASAK kaydı
İddianamede, Yurtta Sulh Konseyi üyelerinden Cemil Turhan ile MASAK kaydı bulunduğunu ve eşinin 2010 KPSS sınav sorularının FETÖ üyelerince ele geçirilmesine ilişkin açılan dava kapsamında sanık olarak yargılandığı belirtilen sanık eski binbaşı Turgay Cinek de FETÖ üyesi olmadığını iddia etti.
Başarılı bir meslek hayatı olduğunu öne süren Cinek, 15 Temmuz'dan önce Kara Harp Okulu'ndaki öğrenci alımında mülakat için görevlendirildiğini, olay günü saat 23.15'te Kara Harp Okulu harekat merkezinden aranarak, "İvedi varsa eğitim elbiseli, yoksa sivil olarak 28. Tugay'a gitmeniz emrediliyor" denildiğini aktardı.
Kendisini arayana kim tarafından emrin verildiğini sorduğunda "Kara Harp Okulu Kurmay Başkanı tarafından" cevabını aldığını öne süren Cinek, bunun üzerine tugaya gittiğini söyledi.
Tugaya gittiklerinde kendilerine bir görev verilmediğini, ilerleyen saatlerde darbe girişimini televizyondan öğrendiğini ifade eden Cinek, "Olayın darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra kışlayı terk etmek istedim ancak kışlayı bilmiyordum. Vatandaşlar da haklı olarak iş makineleri ve otobüslerle kışla önünde önlem almışlardı. Kışla önündeki halk giriş çıkış yapan askeri personele çıldırmış gibi saldırıyordu. Ben de güvenlik sebebiyle kışlada kalmaya karar verdim. Hiçbir olaya karışmadım." ifadesini kullandı.
Darbe girişimi akşamı, 28. Mekanize Tugay Komutanlığına gitmesinde örgüt bağı olmadığını ve Kara Kuvvetleri Komutanlığında kendisini arayan ismini bilmediği santral görevlisi ile emir verdiği söylenen kurmay başkanının sorumluluğu bulunduğunu iddia eden sanık Cinek, tahliye talebinde bulundu.?
Sanık Erhan Yahşi de 15 Temmuz öncesinde Kara Harp Akademisinde öğretim elemanı olarak görev yaptığı Ankara'ya Kara Harp Okulu öğrenci alımında görev aldığı için geldiğini anlattı.
Yahşi, 15 Temmuz gecesi nizamiyenin önünde halkın toplandığını, kamyon ve iş makineleriyle kışla girişinin kapatıldığından dışarı çıkamadıklarını ifade etti.
Kışlaya nizami yollarla girdiğini, kimseye emir vermediğini, kimseden de kanunsuz emir almadığı öne süren Yahşi, "15 Temmuz gecesinde tugay karargahında bulunanların iradelerini zorlayıcı, baskı, şiddet korkutma benzeri hareket özgürlüğü kısıtlayan silahlı ya da silahsız bir eylem yapmadım." dedi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
21.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen sanık İsmail Bozkuş, amirlerinden aldığı emir doğrultusunda hareket ettiğini, FETÖ ile de herhangi bir bağı olmadığını öne sürdü.
Bozkuş, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında hazırlanan atama listesi kapsamında 28. Mekanize Tugay Komutanlığına atandığı belirlenen firari sanık eski Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun 16 Temmuz sabahı "Mühimmatların hazırlanarak dışarı çıkartılması" konusunda emir verdiğini ancak kimsenin emre itaat etmediğini savundu.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanlığı Uluslararası İlişkiler Şubesinde eski proje subayı olan sanık Nejat Uyar da darbe girişimine katılmadığını savunarak, eski Tuğgeneral Kalyoncu'nun emirlerine karşı gelerek, darbe ve darbecilere karşı durduğunu ileri sürdü.
Öğrenci alımları kapsamında geçici görevle Kara Harp Okulu emrinde çalıştığını bildiren Uyar, darbe girişiminden haberi olmadığını ve güvenlik tedbiri kapsamında 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'na gittiğini söyledi.
Telefonla arandığında aldığı emrin terör saldırısı olabileceğini düşünerek hareket ettiğini öne süren Uyar, "22 yıllık askerim, 15 yaşımdan beri mutlak itaat içerisinde büyüdüm. Darbe girişimini öğrendikten sonra hiçbir suç olabilecek emri yerine getirmedim. Mühimmat dağıtımı birliklerin sevk ve idaresini devralmak gibi bir girişimde bulunmadım. Darbe girişiminin planlama ve icra aşamalarında görev almadım." ifadelerini kullandı.
Kendisinin ve ailesinin FETÖ ile mücadele ettiğini ileri süren Uyar, şu savunmayı yaptı:
"Eğer ben darbeci olsaydım, ana karargahım olan Kara Kuvvetlerine gider oradaki darbecilerle beraber hareket ederdim. Harp Okulu öğrenci alımlarında bu örgütle bağlantısı olduğundan şüphelendiğim 8-9 adaya gerekli işlemin yapılması için rapor hazırladım. Adayların FETÖ üyesi olduğunu gittiği okulları, hangi köşe yazarlarını ve hangi gazeteleri okuduklarını sorduğumda tespit ediyordum. Televizyonlarda devlet büyüklerimizin olaya ilişkin açıklamalarının gördükten sonra hiçbir eylemin içinde olmadım."
- "Kalyoncu'yu kaçarken gördüm"
Sanık eski binbaşı Fatih Mehmet Ulukuş ise Kara Harp Okulu mülakat komisyon üyesi olduğunda FETÖ ile iltisakı bulunduğunu düşündüğü adaylar hakkında gerekli işlemleri yaptığını ve örgüt üyesi olmadığını öne sürerek, tahliyesini talep etti.
Sanık eski Binbaşı Serkan Yağlı da hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile ilişkisi olmadığını savunarak, "Birliğimden yapılan resmi bir çağrıyla görev yerime geldim. 15 Temmuz gecesi herkes beni gördü, darbe girişimi sonrası yapılan disiplin soruşturmasında kimse hakkımda en ufak bir şey söylememiştir." dedi.
Kalyoncu'yu, eski kurmay başkanı Albay Yaşar Adıyaman ile karargah binasının arkasından kaçarken görmesi üzerine durumu Tugay Komutanı Tuğgeneral Ömer Cüneyt Akyol'a bildirdiğini savunan Yağlı, "Komutana durumu anlatınca bir tim görevlendirdi. Sonrasını bilmiyorum, sıralı amirlerim ne emir verdiyse yerine getirdim." ifadelerini kullandı.
Sanık Selahattin Tanboğa da 26 Haziran-27 Temmuz 2016 tarihleri arasında Kara Harp Okulu'nda gerçekleştirilen personel alımı için Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından geçici olarak görevlendirildiğini, 15 Temmuz akşamı uçakla İstanbul'a gitmek için 21.00 sıralarında Esenboğa Havalimanına gittiğini ancak uçağın rötar yaptığını anlattı.
Uçakta beklerken bir panik havası yaşandığını ileri süren Tanboğa, "Yanımda oturan kişilerden, telefondan Boğaz Köprüsü ile Atatürk Havalimanı'nın kapandığını ve Genelkurmay Başkanının da rehin alındığını öğrendim. Pilotun, Atatürk Havaalanı'nın kapalı olduğunu ve hiçbir şeyin belli olmadığını söylemesi üzerine bazı yolcular uçaktan inmeye başladı." dedi.
Cep telefonunu açarak birlikte çalıştığı sanıklardan Mustafa İnanç'ı aradığını ve kurmay başkanının emri ile 28. Mekanize Tugayına gideceğini söylediğini, bu esnada kendisini "Osman üsteğmen" olarak tanıtan bir kişinin de Tugay'a çağırdığını öne süren Tanboğa, "Darbe girişimini televizyondan 00.40 civarında öğrendim. Ben ve Erhan Yahşi, orada bulunan subayların içinde kıdemli olduğumuz için biz verilen kanunsuz emre karşı çıktık. Emri yerine getiren olmadı." diye konuştu.
Kışlada bulunan sivil kıyafetli ya da askeri kıyafetli kişilerin darbeye yönelik konuşmalarına şahit olmadığını ileri süren Tanboğa, "FETÖ üyesi değilim, kurmaylık sınavına üç kez girdim ve son girişimde kazandım. Suçsuzum ve tahliyemi istiyorum." dedi.
Sanık Adem Karabulut, Ankara'ya Kara Harp Okulu emrine görevlendirme ile Kara Harp Okulu ve Astsubay Meslek Yüksek Okulu öğrenci alımlarında görevli olarak geldiğini söyledi.
Darbe girişimi gecesi terör saldırısı ihtimali gerekçesiyle telefonla göreve çağrıldığı ifade eden Karabulut, "Gerçekten bir terör saldırısı olsa ve ben bu emri yerine getirmeseydim yine sanık olarak yargılanacaktım. Meslek hayatımın hiçbir evresinde FETÖ/PYD ile bağlantım yoktur. Kimseye de 'himmet' adı altında para vermedim. Herhangi birinden kanunsuz emir almadım" dedi.
Sanık Ali Güdül de FETÖ ile herhangi bir irtibatının olmadığını ileri sürerek, İstanbul'da görevli olmasına rağmen öğrenci alımları için Ankara'ya Kara Harp Okulunda görevlendirildiğini anlattı.
Olay günü kendisini üsteğmen Şaban olarak tanıtarak arayan bir şahsın, 28 Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına gitmesi gerektiğini söylediğini aktaran Güdül, kimlik kontrolü yapılmadan nizamiyeden geçtiğini ve tank taburuna yönlendirildiğini ifade etti. Darbe girişimi içinde yer almadığını öne sürerek tahliyesini talep etti.
Sanık Mustafa İnanç ise Kara Harp Okulundan gelen emir üzerine 28. Mekanize Piyade Tugayı'na gittiğini ve burada firari sanık eski tuğgeneral Ali Kalyoncu ile karşılaştığını kaydetti. Kalyoncu'nun emirlerine uymadığını, daha sonra arkadaşlarıyla orduevine gitmek için karar aldıklarını savunan İnanç, "Ulus'a geldiğimizde üniformalı olduğumuz için halk bize tepki gösterdi. İsmail binbaşı kaçtı, Yüzbaşı Sinan da araçtan inerek taksiye bindi. Can güvenliğim nedeniyle ben de 28. Mekanize Tugayına gittim. Olaylara karışmadan sabaha kadar burada bekledim." ifadelerini kullandı.
Sanık İbrahim Köymen de Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığında görev yaptığını, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın öğrenci alım faaliyetleri için haziran sonundan temmuz ayı sonuna kadar görevlendirildiğini söyledi.
Koray yüzbaşının kendisini arayarak acilen bir şekilde karargaha gelmesi gerektiğini, bu emrin Kalyoncu tarafından verildiğini ileri süren Köymen, bunun üzerine 28. Mekanize Tugay Komutanlığına gece saatlerinde gittiğini öne sürdü.
Köymen, Kalyoncu'nun telefon üzerinden böyle bir emri vermesini yadırgamadığını belirterek, "Ben Suriye planlaması konusundaki tecrübelerimden dolayı, o bölgede bir görevlendirme beklediğimden ve Ali Kalyoncu benim amirim olduğundan bu arama bana anormal gelmedi." ifadelerini kullandı.
FETÖ ile irtibatının bulunmadığını, emir komuta zinciri içerisinde hareket ettiğini savunan Köymen, bu duruma düşmesine neden olanlardan şikayetçi olduğunu söyledi.
- "İçim geçmiş, uyumuşum"
Tutuklu sanık Hakan Yaşar da Kara Kuvvetleri Komutanlığı MEBS Başkanlığı Bilgi Sistem Daire Plan Proje Uyuşum Şube Komutanlığında üsteğmen olarak görev yaptığı anlattı.
Devlete, vatana ve millete kastedecek hain girişim içinde bulunmadığını savunan Yaşar, 15 Temmuz günü mesainin ardından Çankaya lojmanlarındaki evine geldiğini, saat 22.15 sularında Gazi Üniversitesine geçmek üzere evden ayrıldığını, Kuğulu Park civarında uçak seslerini duyunca görev yaptığı şubenin WhatsApp grubuna "Neler oluyor" diye mesaj attığını anlattı.
Şube müdürünün gruba, "Kimse evinden ayrılmasın" diye yazması üzerine eve dönmeye karar verdiğini, bu sırada tesadüfen geldiği 4. Kolordu Kışlası'nın önündeki askere "neler olduğunu" sorduğunu iddia eden Yaşar, "Görevli asker de 'Beklemeyin, devam edin' diyerek nizamiyeyi göstermesi üzerine kargaşanın da etkisiyle mecburen içeri girdim. Burada Genelkurmay Başkanlığına saldırı olduğu, herkesin göreve çağrıldığı anlatılıyordu." dedi.
Bu kışlada görevli olmadığını, çıkmak istediğini söylemesine rağmen çıkışların yasaklandığı gerekçesiyle izin verilmediğini öne süren Yaşar, şöyle devam etti:
"Tugay bahçesinde sivil giyimli 2-3 kişi gördüm. Onlarla neler olduğunu öğrenmek için tugay binasına girdik. Televizyondan askeri kalkışmaya ilişkin haberleri görünce darbeyi anladım. Tugayın bahçesinde uzak bir köşede hiçbir şeye karışmadan bekledim. Yorgunluğun da etkisiyle içim geçmiş, uyumuşum. Kalabalığın sesiyle uyandım. Ali Kalyoncu'nun konuştuğunu, mühimmatla ilgili bir şeyler söylediğini duydum. Gruptan homurdanmalar oldu. Bunun üzerine Kalyoncu gitti. Ardından tugay komutanı ve beraberindekiler gelip beni gözaltına aldılar."
Sanık Osman Durmuş da savunmasında 15 Temmuz günü akşama kadar aile ziyaretlerinde bulunduğunu ve akşam üzeri eve döndüğünü, televizyonda İstanbul'da köprülerin kapatıldığı haberini gördüğünde, lojmanda oturan diğer askeri personelin kamuflajlarını giyinip işe gittiklerini görmesi üzerine İbrahim Köymen ile birlikte iş yerine gittiklerini öne sürdü.
Durmuş, kalkışma olduğunu karargahtaki televizyondan 23.30 sıralarında öğrendiklerini ileri sürerek, ardından birliği terk etmek istediğini ancak nizamiyede vatandaşlar toplandığını, içerideki askeri personel tedbir alarak çıkışları kapattığını, bu nedenle çıkamadıklarını ifade etti.
- Komutayı devraldığı iddiasını yalanladı
Sanıklardan eski Albay Hacı Ahmet Aslıhan da oğlunun eğitim ve sağlık sorunları nedeniyle 15 Temmuz'da İstanbul'dan Ankara'ya geldiklerini, saat 17.00 sularında evine ulaştığını söyledi.
İzinde olmasına rağmen saat 23.00 civarında sanıklardan eski Albay Fahri Akbal'ı ziyaret için birliğe geldiğini anlatan Aslıhan, bu sırada Ali Kalyoncu'nun emriyle alarm verildiğini, subayların alarm bölgesinde toplanmasının emredildiğini aktardı.
Alarm üzerine hiç tereddüt etmeden eğitim elbiselerini giyip nizamiyeye geçtiğini söyleyen Aslıhan, alarm bölgesine geçmek üzere 4. Kolordu Komutanlığının kışlasına vardığını belirtti.
Alarm bölgesine geçmek için Fahri albay ile rastgele bir ZMA'ya bindiklerini öne süren Aslıhan, "Araçların kışla içindeki alarm toplanma bölgesine gittiğini sanıyorduk. Kışla dışına çıkıldığını farketmedik. Bir süre sonra Fahri Albay dışarı çıkıldığını farkedince araç komutanına nereye gittiklerini sordu. Araç komutanı, 'Genelkurmaya saldırı oldu. Kocatepe civarında tedbir alacağız.' dedi. Biz de Cebeci'ye, oradan iş yerimize geçer emri bekleriz diye düşündük. Bir süre sonra trafik takandı. Trafiğe bakmak için aracın kulesine çıktım. Dışarıdan silah sesleri geldi. İddianamede benim ateş ettiğim söyleniyor. Ben ateş etmedim. Sesler dışarıdan geldi. Hasan Altın'ın asker silahıyla değil, dışarıdan ateş edenlerce öldürüldüğünü düşünüyorum." diye konuştu.
Ali Kalyoncu ile 28. Mekanize Tugayına geçip emir komutayı devraldığı yönündeki iddiayı yalanlayan Aslıhan, 28. Tugay'a hiç gitmediğini, emir komutayı devralması gibi bir durumun söz konusu olmadığını öne sürdü.
Aslıhan'ın savunması sürerken mahkeme heyeti yarın devam etmek üzere duruşmaya ara verdi.
22.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklardan Umut Açıkgöz, savunmasında olay günü mesaisini tamamladıktan sonra devre arkadaşıyla yemek yediğini, arkadaşının aracındayken uçak sesleri duyduklarını ancak anlam veremediğini söyledi.
Açıkgöz, evindeyken 22.30 sıralarında patlama sesi duyması üzerine televizyona baktığını ama kendisinde darbe girişimi algısı oluşmadığını öne sürdü.
Evinde dinlenirken kendisini Kara Harp Okulunda idari işlerden sorumlu üsteğmenin arayarak 28. Mekanize Tugayına gitmesini, bunun da Albay İlhami Polat'ın emri olduğunu söylediğini iddia eden Açıkgöz, "Ben o gece darbeyi öğrendikten sonra İlhami Polat'ı aradım ancak kendisine ulaşamadım. Daha sonra Kara Harp Okulu kontrol merkezini aradım, Ahmet Yüzbaşı açtı telefonu. 'Bizi buraya niye yolladınız?' dedim, o da ne olduğunu bilmediğini söyledi. 'Ben Harp Okuluna geleyim mi?' dedim, o da 'İlhami Polat giriş çıkışları kapattı, gelmeyin.' dedi." ifadelerini kullandı.
28. Mekanize Tugayına gittiğinde bahçede beklediğini, harekat merkezindeki televizyona baktığında darbe girişimi olduğunu anladığını ileri süren Açıkgöz, verilen emir kanunsuz olduğundan kaçmak için çare aradığını fakat nizamiyenin önünde bekleyen vatandaşlar nedeniyle dışarı çıkamadığını savundu.
Kışladan çıkan birliklerden gecenin ilerleyen saatlerinde haberi olduğunu iddia eden Açıkgöz, şunları söyledi:
"Saat 02.00 gibi birliklerin Ali Kalyoncu'nun emriyle çıktığını öğrendim. Benim darbe haberini öğrendiğim oda, nöbetçi amirin odası gibi bir yerdi. Oda korunaklı değildi, her asker odaya girip çıkabilirdi. Karargah personeli görevinin başındaydı, tanımadığım birçok insan vardı. Bu şahıslarda herhangi bir olağanüstülük olduğunu görmedim. Karargahın ve kışlanın işgal edilmiş gibi bir durumu yoktu. Kimseye emir verme yetkim ve kimseyi organize etme yetkim yoktu, kendi personeli oraya müdahale edebilirdi."
Sanık Mehmet Günhan Baysan da 14 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığında şube müdürü olan Albay Mehmet Aydın'ın aradığını, izinde olmasına rağmen ertesi gün mutlaka 28. Mekanize Piyade Tugayına gitmesini istemesi ve seferberlik tatbikatı olduğunu söylemesi üzerine Ankara'ya geldiğini anlattı.
15 Temmuz'da 28. Mekanize Piyade Tugayındaki tank taburuna toplantıya geldiğini öne süren Baysan, "Tabur binasına geldiğimde daha sonradan ismini Nuri olarak öğrendiğim tabur komutanı, benim de bir tanka binmemi istedi. Ben bunu kabul etmedim çünkü tankçı değilim. Kaldı ki ben toplantıya gelmiştim. Seferberlik tatbikatı söylendiği için gelmiştim. Bu nedenle tanka binmek istemediğimi söyledim. Bana tanımadığım bir personel tarafından hücum yeleği ve tüfek getirildi ancak hücum yeleği ve tüfeği almadım." diye konuştu.
Kimseye "Mühimmatı getirin." diye talimat vermediğini savunan Baysan, darbe olduğunu öğrendiğinde tugaydan çıkacak zırhlı araca engel olduğunu iddia etti.
Tanık ifadelerinde kendisine ait olduğu belirtilen, "TSK yönetime el koydu, emir komuta zinciri içerisinde yapılıyor, ben bildiriyi harekat merkezinde gördüm, birazdan size de dağıtılır, hazır olan tankları çıkartın." sözlerine ilişkin ise Baysan, bildiriyi görmediğini, böyle bir emir vermesinin mümkün olmadığını ileri sürdü.
Baysan, hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını, iddianamede akrabalarının FETÖ ile iltisaklı olduğu yönündeki iddiaların, suçun şahsiliği ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-19 Nisan (2017) 'Ankara 268 sanık Mamak 28. Mekanize Tugayı Darbe Yap.' davası
(23 Eylül 2017, 16:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: