Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davanın duruşmasında sanıklar esasa ilişkin savunma yaptı.
![]() ![]() ![]() |
21.07.2018 15:31 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davanın duruşmasında sanıklar esasa ilişkin savunma yaptı.
16.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Sanıklar, duruşmada esasa ilişkin savunma yapmaya devam etti.
Eski Genel Plan ve Prensipler Başkanı korgeneral Salih Ulusoy'un emir astsubayı sanık eski astsubay Kamil Ilgaz, duruşma savcısının, 15 Temmuz'da mesai bitimi birlikten ayrıldığı ve darbe girişimine destek amacıyla geri döndüğü yönündeki iddialarını reddetti.
Ilgaz, komutanının mesaiden ayrılmasından bir süre sonra çıkmak için sivil kıyafetlerini giydiğini, araca binmek üzereyken askerlerin koşuşturmasının sebebinin ne olduğunu sorduğunu ve kışlaya saldırı yapılacağını öğrendiğini söyledi. Bu gelişmeler sonrası çıkışına izin verilmediğini idda eden Ilgaz, o akşam kışlada kaldığını ileri sürdü.
Amiri konumundaki komutanını aradığını ve emri üzerine kışlada beklemeye devam ettiğini anlatan Ilgaz, silah aldığını, ancak hiç kullanmadığını savundu.
Kuzey nizamiyede bulunduğu sırada vatandaşlarla karşılaştıklarını, onlara darbeci olmadığını söylediğini de belirten Ilgaz, bulunduğu yerden içeri giren insanların hiçbir şey olmadan geri çıktığını öne sürdü.
Ilgaz, 'Ben darbeci değilim, vatandaşa ateş edenlerle aynı zihniyette olmadım.' diye konuştu.
Kuzey nizamiyede beklerken vatandaşlara ateş edildiğini, ateş etme emrini albay Cemal Turgut'un verdiğini iddia eden Ilgaz, bir vatandaşın da vurulduğunu ifade etti.
Kendisinin ise vatandaşları ikna ederek oradan uzaklaştırmak için çabaladığını ve daha ileri gitmediğini savunan Ilgaz, 'Ben suçsuzum, suçlunun da ceza almasını istiyorum. Burada, gözaltına alındıktan sonra 'Bize teröriste edilmeyen muameleyi ettiler' diyorlar ama o gün teröriste etmedikleri muameleyi vatandaşa yaptılar.' dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunmasını bitiren sanık eski astsubay Kamil Ilgaz, beraatini istedi.
Sanık eski astsubay Lütfi Karaca da hakkında FETÖ üyesi olduğuna yönelik beyan bulunduğunu belirterek, bu beyanı reddetti.
Örgüt üyesi olmadığını savunan Karaca, ayrıca isminin, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in emir subayı Mehmet Akkurt'un evinde yapılan aramada, ayakkabı içindeki bir kağıtta yazmasıyla ilgili, bu durumdan haberi olmadığını söyledi.
İsminin bulunduğu kağıttan, savcının göstermesi sonrası haberdar olduğunu öne süren Karaca, darbeci olduğuna yönelik suçlamayı da reddetti.
Karaca, 'Ben terörist değilim. Ceza verirseniz ha öldürmüşsünüz, ha terörist demişsiniz. Beni öldürmeyin. Ben terörist değilim, FETÖ'cü hiç değilim.' diye konuştu.
Sanık eski binbaşı Kenan Yıldırım da darbe girişimine iştirak etmediğini savundu.
Yıldırım, komutanını görmediği için çıkmak için izin alamadığını ve bu yüzden kışlada kaldığını iddia ederek, olaylar başladıktan sonra nizamiyede yaralı askerler gördüğünü söyledi.
Yaralanan Muhafız Tabur Komutanı Tolga Kılıçaslan ile ambulansa bindiğini ve önce revire, oradan da hastaneye gittiğini anlatan Yıldırım, sabaha kadar da hastanede kaldığını ileri sürdü.
Sanıkların beraat talebinde bulunduğu duruşma, yarına ertelendi.
17.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklar, duruşmada esasa ilişkin savunma yapmaya devam etti.
Olay tarihinde tuğgeneral rütbesiyle Genelkurmay Komuta Kontrol ve Hava Füze Savunma Daire Başkanı olarak görev yapan sanık Mehmet Arif Pazarlıoğlu, izinden yeni döndüğünü ve bu sebeple oluşan iş yoğunluğu nedeniyle 15 Temmuz'da mesaiye devam ettiğini öne sürdü.
Pazarlıoğlu, saat 19.00'dan sonra emir astsubayı dahil dairede kimsenin kalmadığını, bu durumun bile darbe girişiminden haberi olmadığının kanıtı niteliği taşıdığını iddia ederek 'Ben darbeci değilim.' diye konuştu.
Olay gecesi saat 20.30 civarı silah sesleri duyduğunu, önce tatbikat olduğu söylenen olayın aslını araştırmak istediğini ve bunun için Harekat Merkezi'ne indiğini belirten Pazarlıoğlu, ancak içeri giremediğini söyledi.
Daha sonra amiri Baki Kavun'un bilgisi doğrultusunda odasına çıktığını ve burada beklediğini savunan Pazarlıoğlu, yaşananların darbe girişimi olduğunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasını izledikten sonra öğrendiğini ileri sürdü. Pazarlıoğlu, 'Gece boyunca hiçbir darbeciyle karşılaşmadım. Tuvalete dahi çıkmadım.' dedi.
Örgütün sözde atama listesinde de kendisi için 'göreve devam' kararı verildiğini anlatan Pazarlıoğlu, bu durumdan haberi olmadığını öne sürerek suçlamayı kabul etmedi.
Pazarlıoğlu, darbe girişimiyle bir alakası olmadığını, iddia edilenin aksine darbe fikrinin aklının ucundan geçmediğini, geçmesinin de mümkün olmadığını ifade ederek bu yüzden darbecilerle fikir ve eylem birliği içinde de bulunmadığını iddia etti.
Sabah saatlerinde Harekat Merkezi'ne iki kez girdiğini belirten Pazarlıoğlu, askeri hiyerarşi dışında hareket etmediğini öne sürdü.
Olay tarihinde aldığı tek emrin 'Yunanistan'a kaçan helikopterin geri getirilmesi' olduğunu ve bu emrin yerine getirilmesi için çalıştığını savunan Pazarlıoğlu, darbeye yönelik bir emir almadığını ileri sürdü.
Pazarlıoğlu, devlete ihanet etmediğini, edenlerle birlikte olmadığını söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı gecenin sabahı, öğle saatlerinde gözaltına alınıp tutuklandığını belirten Pazarlıoğlu, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Mehmet Adıgüzel, 2015'ten itibaren eski tuğgeneral Uğur Şahin'in emir astsubayı olarak görev yaptığını aktardı.
Olay günü mesainin bitiminden sonra evine gittiğini, darbe girişimi eylemleri sırasında Genelkurmay Başkanlığında bulunmadığını beyan eden Adıgüzel, sabah 06.00 sularında dönüş yaptığı Genelkurmay karargahındaki eylemlere iştirak etmediğini savundu.
Sanık Adıgüzel, 'Ben karargahın işgal edildiğine şahit olmadım. Benim diğer sanıklarla fikir ve eylem birliğim yoktur.' iddiasında bulundu.
'Komutan Akın Öztürk' diyen sanık da beraatini istedi
Esasa ilişkin savunma yapan eski üsteğmen Mehmet Akçara, olay tarihinde Genelkurmay Özel Kalem Müdürlüğünde işlem subayı olarak çalıştığını, mesaide olduğu esnada darbe girişimine yönelik faaliyetlerin içinde kaldığını ileri sürdü.
Akçara, darbe girişiminde bulunmadığını ve üzerine atılı suçlamaları işlemediğini savundu.
Diğer sanıkların beyanlarında geçen, 'Yurtta sulh konseyi darbe yapıyor, başımızda Akın Öztürk var.' ve 'Komutan Akın Öztürk paşa.' ifadelerini kullanmadığını iddia eden Akçara, mahkemeden tahliyesini ve beraatini istedi.
Sanık Mehmet Demir'in savunmasının alınmasının ardından duruşma yarına bırakıldı.
18.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli olan sanık eski yüzbaşı Mehmet Emin Tüzel, iddia makamının yönelttiği bütün suçlamaları reddettiğini söyledi.
Tüzel, 'Ben, o gece ve öncesinde her şeyi yetkili bir amirim tarafından verilmiş hizmete ilişkin eylemleri yerine getirdim. Konusu suç teşkil eden bir eylemde bulunmadım. Kimseye karşı silah kullanmadım, tehdit oluşturacak bir davranışta bulunmadım. Bu doğrultuda emir de vermedim.' diye konuştu.
Yüzbaşı Fazlı Özşahin'in 14 Temmuz'da arayıp cuma günü tatbikat icra edileceğini ve ayrıntıların daha sonra belli olacağını söylediğini ifade eden Tüzel, ancak sonradan gelen emirler doğrultusunda Akıncı Üssü'ne gittiğini anlattı.
Burada otobüslere bindirildiklerini ve albay Fırat Alakuş'un araçtayken Genelkurmay Başkanlığına saldırı, sabotaj şeklinde bir eylem yapılacağı yönünde kuvvetli duyum alındığını, bu doğrultuda karargahın emniyetinin sağlanacağını söylediğini aktaran Tüzel, Genelkurmay'a güney nizamiyeden girdiklerini bildirdi.
Tüzel, karargaha girdiğini ancak dış kuşak emniyetini takviye etmek için nizamiyelere gitmesinin emredilmesi üzerine kuzey nizamiyeye geçtiğini belirterek, buraya geldikten kısa süre sonra Kara Kuvvetleri Komutanını taşıdığını öğrendiği makam aracı ve konvoyun önünden geçip güney nizamiyeye doğru gittiğini dile getirdi.
Konvoy geçtikten birkaç dakika sonra silah sesi duyduğunu ve saldırı tehdidinin gerçekleştiğini düşündüğünü öne süren Tüzel, sızma girişimi olabileceği gerekçesiyle daha dikkatli davranmaya başladığını iddia etti.
Tüzel, 15-20 dakika sonra da uçakların alçak uçuş yaptığını, bunları da Güneydoğu'da yaşadığı olaylar gibi gördüğünü ileri sürerek, bir süre sonra daha fazla bilgi ve varsa emir almak üzere karargaha gittiğini söyledi.
Burada gördüğü ÖKK personelinin de yaşananlardan haberi olmadığını, bir süre burada oyalandıktan sonra bilgi de alamadığı için kuzey nizamiyeye döndüğünü ifade eden Tüzel, 01.00'e doğru nizamiye bölgesinde dolaşırken, Muhafız Alayı'ndan gelen birinden TRT'de darbe bildirisi okunduğunu, Cumhurbaşkanının da canlı yayında halkı sokağa davet ettiğini öğrendiğini bildirdi.
Tüzel, başındaki komutanların olayların mahiyeti hakkında ne kadar bilgisi olduğunu anlama adına tekrar komuta katına gittiğini ancak ne Fırat Alakuş ne de yarbay Halit Kazancı'yı bulamadığını öne sürdü.
Bir değerlendirme yaptığını ve tamamen pasif konuma geçtiğini ileri süren Tüzel, binadan çıkıp olaylardan uzak kalabileceğini değerlendirdiği kuzey nizamiye civarındaki ağaçlık alana geçtiğini ve bir şeye karışmadan beklediğini iddia etti.
Tüzel, 02.30 civarında halkın içeri girişini engellemek isteyen nizamiyedeki personelin havaya ateş ettiğini de belirterek, kendisinin ise o gece silah kullanmadığını savundu.
Daha sonra da devresi Fazlı Özşahin ile karargaha girdiğini ve bir odada sabaha kadar beklediğini ileri süren Tüzel, öğlen de polise sığındığını söyledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık eski yüzbaşı Mehmet Emin Tüzel, savunmasını tamamlayarak beraatini talep etti.
O dönem İKK ve Güvenlik Dairesi'nde görevli olan sanık eski deniz yüzbaşı Metin Demir de 14 Temmuz'da Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'nde (SKKHM) nöbetçi olduğu için 15 Temmuz sabahı evine gittiğini söyledi.
Akşam 23.00 civarı televizyonda bir kanalda darbe teşebbüsü, diğer kanallarda ise Genelkurmay'da terör saldırısı olduğuna yönelik haberler gördüğünü belirten Demir, o dönem yaşanan saldırılar dolayısıyla terör eyleminden başka bir şeyin aklına gelmediğini iddia etti.
İlk amiri binbaşı Bülent Erdal'ı aradığını, yaşananlar hakkında bilgisini sorduğunu anlatan Demir, onun da bir şey bilmediğini, Genelkurmay'a geçeceğini, kendisinin de gelmesini söylediğini iddia etti.
Demir, yaşananları terör saldırısı olarak değerlendirdiği için görev yerine gitmek üzere sivil ve silahsız evden çıktığını ifade ederek, karşılaştığı alt kat komşusu Abdulkadir İlhan'a da gelmesini söylediğini ve birlikte Genelkurmay'a gittiklerini kaydetti.
Güney nizamiyeden kimliğini göstermesine rağmen ilk etapta içeri alınmadıklarını, bu yüzden İKK ve Güvenlik Dairesi Başkanlığı'na vekalet eden Tuğgeneral Atilla Gökesaoğlu'nun çağırdığını söylediğini belirten Demir, bunun üzerine içeri girebildiklerini aktardı.
Demir, karargah binasından ayrı bir binadaki daireye gittiklerini, Gökesaoğlu'nun da bir silah sesi duyması üzerine çıktıklarını orada bırakılan iki erden öğrendiğini ifade ederek, komutanını bulmak için çıktığını ancak bulamadığını öne sürdü.
Tekrar dairede bulunan çalışma odasına gittiklerini ve televizyonu açtıklarını belirten Demir, olayın darbe olduğunu 00.40'ta haberlerden anladıklarını iddia etti.
Demir, bu sırada şube müdürü olan albay Rafet Kılıç'ın arayıp 'Metin, paralelciler darbe yapıyor, bizim daire namustur, oraya gelirlerse canını ver, başka bir şey verme.' dediğini ileri sürdü.
15 Temmuz'da kanunsuz tek bir hareketi olmadığını, amirlerimin emirleri doğrultusunda, sürekli onları bilgilendirerek görev yerinde bulunduğunu savunan Demir, iddia edildiği üzere hiyerarşi dışına da çıkmadığını söyledi.
Demir, 03.45 civarında kalkışmanın hedefine ulaşmayacağının anlaşıldığını, dairesine de saldırı olmayacağını düşündüğünden kuzey nizamiye tarafından kapıların üzerinden atlayarak çıktıklarını belirtti.
Olayın ardından görevine devam ettiğini ve 17 gün sonra gözaltına alındığını dile getiren Demir, beraatini talep etti.
Eski yüzbaşı Gümüşburun'un savunması
Sanık eski yüzbaşı Metin Gümüşburun da binbaşı Emre Karslı ile dışarıda sigara içerken yanlarına gelen tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün 'Napıyorsunuz burada. Terör saldırısı var. Genelkurmay Başkanının emri, silah alın ve nöbet yerlerini takviye edin.' dediğini öne sürdü.
Gümüşburun, Karslı ile muhafız taburundan zimmet karşılığı iki boş silah aldıklarını ifade ederek, sonra da en yakın nöbet yerine geçtiklerini kaydetti.
Emre Karslı'nın, silah sesleri sonrası camlı bölmede bulunan iki şarjörü camı kırıp aldığını ve birini kendisine verdiğini dile getiren Gümüşburun, bir süre sonra gelen ÖKK personelinin silah doğrultup kendilerini yere yatırdıktan sonra ellerindeki mühimmatı aldığını ileri sürdü.
Karslı'nın cep telefonunu güney nizamiyeden aldığını ve bir kalkışma olduğunu öğrendiklerini anlatan Gümüşburun, sonra da kendi odasına geçemedikleri için binbaşı Karslı'nın odasına gittiklerini kaydetti.
Gümüşburun, darbe girişimi yaşandığını da odadaki televizyondan öğrendiklerini iddia etti.
Sabah silahlarını bırakmak istediklerini ancak muhafız taburu silahlığının kapalı olduğunu, bunun üzerine silahları Karslı'nın odasında bıraktıklarını anlatan Gümüşburun, personelin dışarı çıkmaya başladığını öğrendikten sonra kendilerinin de çıkıp polise sığındıklarını söyledi.
Gümüşburun, beraatini talep etti.
Duruşma, yarına ertelendi.
19.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in koruma ekibinde olan sanık eski astsubay Murat Bingül, 15 Temmuz'da akşam saatlerinde komutanın kapısında nöbet tuttuğunu söyledi.
Bingül, bir süre sonra 30-40 civarında Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin içeri girdiğini, bunlardan yarısının Genelkurmay Başkanının tarafına gittiğini, kalanının da kendisine doğru yöneldiğini belirtti.
Yanlarında Yaşar Güler'in emir subayı binbaşı Mehmet Akkurt olduğu için durumdan şüphelenmediğini iddia eden Bingül, 'tatbikat, tatbikat' diye bağırıldığını da öne sürdü.
Bingül, binbaşı Akkurt'un, 'Tatbikat yapıyoruz, Yaşar Paşa'yı alıp gideceğiz.' dediğini, odanın kapısını birkaç kez çaldığını ve paşanın 'gir' komutunu beklediğini iddia etti.
'Olayın tatbikat gibi gözükmesi sağlanmıştır. Benim karşılık vereceğimi bildiği için tatbikat süsü verilmiştir.' diyen Bingül, grup içeri girdikten sonra bağrışma sesleri duyduğunu ve kendisinin de içeri girdiğini, Yaşar Güler yerde yattığı için 'Bu ne biçim tatbikat' diyerek müdahalede bulunup onu kaldırmak istediğini söyledi. Bu sırada ensesine dipçikle vurulduğunu ve ardından derdest edildiğini ileri süren Bingül, daha sonra elleri kelepçeli şekilde emir astsubaylığı odasına koyulduğunu bildirdi.
Bingül, daha önce 3 yıl amirliklerini yapan Abdurrahim Aksoy'un odaya gelerek kendisini ve derdest edilen diğer kişileri bıraktığını kaydetti.
Mehmet Aytaç olduğunu düşündüğü kişinin de Hakan Toprak'ın koluna girerek merdivenlerden aşağı inmesini söylediğini savunan Bingül, ilerleyen saatlerde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın ÖKK personeli ile karargahtan ayrıldığını, bulunduğu odadaki monitörden gördüğünü belirtti.
Bingül, ilerleyen saatlerde başka bir odaya geçtiğini ve orada bulunan astsubay Ali Taş'ın Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ile görüştüğünü, onun darbecilere karşı hareket etmeleri emrini ilettiğini aktardı.
Bunun üzerine odada bulduğu tabanca ve mermileri oradakilere dağıtarak hareket ettiğini ve o gün sadece darbecilere karşı silahlandığını savunan Bingül, tankçı personeli etkisiz hale getirdiklerini öne sürdü.
Bingül, 16 Temmuz'da da akşama kadar darbe faaliyetine karşı yürütülen çalışmalara katıldığını ileri sürerek, darbe girişiminden sonraki pazartesi günü mesaiye gittiğinde gözaltına alındığını bildirdi.
Darbeye yönelik bir eylemde bulunmadığını savunan Bingül, beraatini talep etti.
Duruşmada daha sonra esasa ilişkin savunmasını yapan sivil sanık Muhammet Uslu da suçlamaları reddetti. FETÖ'yle bir bağlantısı olmadığını savunan ve 'örgüt abisi' olduğu iddiasıyla hakkında suçlamalarda bulunulan Uslu da beraat talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, o dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Yaşar Güler'in korumalarından sanık eski deniz astsubay Uğur Kent savunma yaptı.
Kent, Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli gelince derdest edildiğini, sabaha kadar bir odada bekletildiğini öne sürdü.
Tümgeneral Zekai Aksakallı ile temasa geçen Ali Taş'ın, onun emirlerini iletmesi sonrası darbecilere karşı hareket ettiğini öne süren Kent, darbe niyetiyle gelen personeli silah ve teçhizatlarından arındırdığını iddia etti.
Kent, darbe taraftarı olarak değil, kışla emniyeti konusunda hareket ettiğini savunarak, FETÖ'ye iltisakı olmadığını da ileri sürdü.
Uğur Kent, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Reddi hakim talebi reddedildi
Esasa ilişkin savunma yapması beklenen, darbe girişimi döneminde ÖKK personeli olan sanık eski üsteğmen Murat Aletirik ise reddi hakkim talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, sanığın duruşmayı uzatmaya yönelik tavrı bulunduğu gerekçesiyle talebi oy birliğiyle reddetti.
Savunma yapması istenen Aletirik, mahkemenin siyasilerin ve başka nedenlerden dolayı baskı altında olduğunu, özgür iradesi olmadığını öne sürerek savunma yapmak istemediğini söyledi.
Tekrar savunma yapması söylenen Aletirik de savunmasına başladı.
Aletirik, 15 Temmuz'da amiri olan albay Murat Korkmaz'ın, koruma ve güvenlik tatbikatı yapılacağını, bunun gizli olduğunu, bu sebeple Muhafız Alayı'nda toplanacaklarını söylediğini öne sürdü.
Sıralı amirlerinin de bildiğini öğrendiği tatbikat için diğer personele de haber vermesi emredildiği için bu emri yerine getirdiğini iddia eden Aletirik, akşam bazı arkadaşlarıyla Muhafız Alayı'na gittiklerini anlattı.
Aletirik, daha sonra da tatbikat amaçlı Genelkurmay'a intikal ettiklerini belirterek, yanına çağıran Murat Korkmaz'ın kendisini albay Fırat Alakuş'un yanına gönderdiğini söyledi.
Alakuş'un yanına gittiğini ve onun, önceden tanımadığı Destek Kıtaları Komutanı albay Cengiz Aydın ile birlikte hareket etmesini emrettiğini belirten Aletirik, bu emir sonrası Aydın ile Destek Kıtaları binasının olduğu yere geçtiğini kaydetti.
Aletirik, sabaha kadar Aydın ile beklediğini iddia ederek, alınan emniyet tedbirlerine bir katkısı olmadığını savundu.
Silah sesleri kesildikten sonra Cengiz Aydın'ın bilgisi dahilinde ayrıldığını ve Murat Korkmaz'ın yanını gittiğini anlatan Aletirik, Korkmaz'ın, farklı olayların içine çekildiklerini ancak yanlış bir şey yapmadıklarını söylediğini ileri sürdü.
Aletirik, silahlarını bıraktıklarını ve kendi rızaları ile emniyete götürüldüklerini öne sürerek, 'Ben kimseyi öldürmedim. Ne havaya ne yere ateş etmedim. Silahımı hiçbir surette kullanmadım. Hiçbir sivil ile karşılaşmadım.' diye konuştu.
Mutlak itaat duygusuyla hareket ettiğini, kanunsuz bir emir almadığını ve vermediğini, kalkışmaya da bilerek ya da bilmeyerek bir katkı sağlamadığını iddia eden Aletirik, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.
20.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşma savcısının esasa ilişkin savunmasında beraatini istediği tutuksuz sanık eski astsubay M.C.A, 15 Temmuz'da Genelkurmay'daki su patlağını onarmak için çağrıldığını, başka bir iş yapmadığını belirterek, önceki savunmasını tekrarladığını söyledi. M.C.A, beraatini talep etti.
Esasa ilişkin mütalaada beraati istenen tutuksuz sanıklardan eski binbaşı M.P. de savcının kanaatine katıldığını belirtti. M.P. de beraat talebinde bulundu.
Tutuklu sivil sanıklardan Mustafa Akyıldız ise savunmasında, örgüt üyeliği iddiasıyla suçlandığını ifade ederek, KPSS soruşturmasında yer aldığı için tutuklu olduğunu düşündüğünü söyledi.
Ne davayla ne de örgüt üyeliğiyle alakası olduğunu iddia eden Akyıldız, hakkında tutulduğu belirtilen, şahıs tespit tutanağının kendisiyle değil başka bir kişiyle alakalı olabileceğini öne sürdü. Bir yanlışlık yapıldığını ve suçsuz olduğunu savunan Akyıldız, beraatini istedi.
Eski yarbay Mala'nın savunması
Sanık eski yarbay Murat Mala da daha önce yaptığı savunmayı kabul ederek esasa ilişkin savunmasında da 15 Temmuz'da yaşadıklarını tekrar paylaşacağını söyledi.
Mala, 15 Temmuz'da kendi isteği dışında nöbet değişikliği yapıldığını ve nöbete gittiğini, o gece darbeciler tarafından tartaklanarak derdest edildiğini anlattı.
Derdest edildikten bir süre sonra, Genelkurmay Başkanlığı'nın kontrol altına alındığını düşündükleri için serbest bırakıldığını öne süren Mala, 02.30'dan itibaren atış seslerinin artmaya başladığını ifade etti.
Mala, silahsız nöbet tuttuğunu, ancak sadece meşru müdafaa maksadıyla 02.50'de silah aldığını iddia ederek, bu silahı da kullanmadığını ileri sürdü.
Murat Mala, yine 02.50'den itibaren nöbetçi heyetiyle birlikte görüntü izleme merkezinde bulunduğunu, 04.00 gibi karargah emniyet subayının 'daha güvenli bir yere götürüleceklerini' belirttikten sonra buradan çıkarıldığını söyledi.
Darbe kapsamında vatandaşlara yönelik olayların gerçekleştiği bir yerde hiç bulunmadığını, nöbetçi heyeti dışında kimseyle bir irtibatı olmadığını savunan Mala, darbe girişimine hiçbir şekilde iştirak etmediğini ve destek vermediğini öne sürdü.
Mala, darbeye iştirak edenlerle fikir ve eylem birliği içinde bulunmadığını, hiç kimseden emir almadığını, nöbet görevi çerçevesinde yapılan hareket tarzlarını yerine getirdiğini iddia etti.
Üzerine atılı suçları kabul etmeyen Mala, FETÖ ile bir irtibatı olmadığını da savunarak beraatini istedi.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan sanık eski ÖKK personeli teğmen Mustafa Temir de hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Temir de beraat talebinde bulundu.
Duruşma pazartesiye ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(21 Temmuz 2018, 15:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: