İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Atatürk Havalimanı'nı işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin, 64'ü tutuklu 159 sanığın yargılanmasına devam edildi.
02.03.2019 17:03 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Atatürk Havalimanı'nı işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin, 64'ü tutuklu 159 sanığın yargılanmasına devam edildi.
21.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, 64'ü tutuklu 125 sanık ve avukatları katıldı. Duruşmada, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, DHMİ ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı temsilen avukatları, bir kısım mağdur ve müştekiyle salonda hazır bulundu.
Duruşma, dava dosyasına giren evrakların okunmasıyla sürdü.
Duruşmada daha sonra müşteki sıfatıyla ifade veren polis memuru Hakan Eken, 15 Temmuz'da Atatürk Havalimanı'nda 10 asker ile tutuklu sanık eski albay Barbaros Akça ve Süleyman adında bir albay ile karşılaştıklarını anlattı.
Askerlerin silahlarını almak için teşebbüs ettiklerinde, Süleyman adındaki kişinin "tetik düşür" emri verdiğini ancak o anda askerlerin tetik düşürmeye vakti olmadığını kaydeden Eken "Bu kişinin bedenine yapışarak silahını almaya çalıştım. Silahını vermek istemedi. O anda Barbaros Akça 'O zaman biz geri döneceğiz, ilerlemiyoruz' dedi. 'Hayır geri dönmeyeceksiniz' dedim. Bazı askerler arabaya biniyordu. Binmelerine müsaade ettim, çünkü araca binince ellerindeki G3 silahlarını kullanamayacaklardı. Süleyman adlı kişi hariç askerler araca bindi. Arkadaşlara 'Arabanın etrafını sarın, silahlarını alın' dedim. En son ben Süleyman adlı kişinin silahını aldım." ifadelerini kullandı.
Askerleri etkisiz hale getirdikten sonra işlem yapmak için polis merkezine götürdüklerini belirten Eken, şunları kaydetti:
"Gözaltılar için yeterli yerimiz olmadığından Barbaros Akça'yı bir odaya, 9 askeri ise şubenin mutfağına aldık, sabaha kadar bekledik. Aldığımız bu askerler kendilerinden çok emindi. Alçak uçuş yapan F16'lar üzerimizden geçtiğinde bazı arkadaşlar bombalanıyoruz sanıp yere yatmıştı. Bu sırada gözaltındaki askerler, soğukkanlı bir şekilde bize gülmeye başladılar. Gözlüklü bir yüzbaşı 'Biz isteseydik sizi vururduk, zaten sabaha göreceğiz neler olduğunu' dedi."
Kendileri tarafından gözaltına alınan askerleri teşhis etmesi istenen Eken, sanıklardan yalnızca Barbaros Akça'yı hatırladığını, diğerlerini teşhis edemediğini söyledi.
Eken, ifadesinin devamında, "Askerlerin teslim olduktan sonra herhangi bir pişmanlığı yoktu. Sabaha kadar beraberdik. İçlerinde Muhammed diye hatırladığım biri vardı. Bana ve arkadaşlarıma defalarca 'Benim bugün nöbet günüm değildi. Ben nereye gideceğimizi bilmiyordum. Hiçbir ilgim yok olayla' diyordu ama diğerleri, içlerindeki er dahi ne yaptığını bilen bir pozisyondaydı. Bunu vicdanen söyleme gereği duydum." şeklinde konuştu.
Polis memuru Eken, Barbaros Akça ve diğer askerlere, gözaltı işleminden önce "Biz polisiz" şeklinde uyarıda bulunup bulunmadığı sorusu üzerine, "Akça ve yanındakilere defalarca 'Biz polisiz, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının darbe teşebbüsü olduğu gerekçesiyle sizin hakkınızda yakalama kararı var, silahlarınızı indirin' dedik. Hatta bazı arkadaşlarımızın üzerinde çelik yelek vardı." dedi.
Duruşmaya yarın müşteki ifadesi ile sanıkların taleplerinin alınmasıyla devam edilecek.
22.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, tanık olarak dinlenilen İbrahim Gökalp, olay tarihinde piyade er olduğunu, "terör tatbikatı olacak" denilerek kışladan çıkarıldıklarını anlattı.
Tanık Gökalp, şunları kaydetti:
"Tuşlu bir telefonum vardı. Tanka bindirilmeden önce babamı aradım. İçimde kötü bir his oldu. Dedim baba böyle böyle... Babam 'Tören falan vardır, oraya götürüyorlardır' dedi. 'Gece gece ne töreni?' dedim. Sonra üsteğmen Mehmet Duman'ın (tutuklu sanık) emriyle telefonlarımızı topladılar. Bir poşete koydular. Sonra tanka bindirildik. İçinde 1 astsubay, 1 uzman ve 1 üsteğmenle birlikte 12-13 kişiydik. Yolda giderken Basın Ekspres civarında yolda kaldık. Dışarıdan bağrış sesleri geliyordu. Küfür eden de vardı, 'teslim olun' diyen de... Araç içinde üsteğmen Duman, elindeki telefonla WhatsApp'tan mesajlaşıyordu. Dışarıdaki insan seslerinin hiç hayra alamet olmadığını düşündüm. Biz 'teslim olalım' diyorduk, Duman ise bize sürekli 'susun' diyordu. Elinde beylik tabancası vardı. Birimizi vurur diye korktuk. Aracın içinde 1,5-2 saat kan ter içinde kaldık, çıkamadık. Biz halk kalabalığında kaldığımızda asteğmen Hasan Çeteci araçtan inip gitmiş. Onun yokluğunu fark ettiğimizden 20 dakika sonra, Allah razı olsun polis ağabeyler gelip bizi kurtardı. Ben darbe olduğunu karakola götürülünce öğrendim."
Darbe girişiminin yaşandığı gece, Topkule Kışlası'nda nöbet tuttuğunu belirten tanık Mikail Bora ise, ifadesinde gece 23.00 sıralarında olay tarihinde yarbay olan tutuklu sanık Serbülent Eken'in kendisini aradığını söyledi.
"Bizi kandırmış"
Bora, "Eken, tank sürücüsünün bayıldığını, kışlaya gelemediklerini, tank sürücüsü olup olmadığını sordu. 'Benimle Mehmet Fırat Gültekin var.' dedim. 'Sen zaten nöbetçisin, Fırat gelsin' dedi. Bunun üzerine Fırat'ı gönderdim. Bunların dışında, kışlaya dönenlerin içinde Samet Demirtaş'ın tepkili olduğunu hatırlıyorum. Kışlaya elinde silahla girdi. 'Tabur komutanını (Serbülent Eken) vuracağım, bizi kandırmış, darbe yaptırmaya çalışıyor bize' dedi. Hatta kapısına kadar gitti ancak kapı kilitliydi. Kendisini sakinleştirmeye çalıştık." ifadelerini kullandı.
Duruşmada daha sonra, darbe girişiminde Atatürk Havalimanında şehit olan Mahir Ayabak'ın olay anında yanında olan arkadaşları Şehmus A. ve Ali K. tanık olarak dinlendi.
Tanık Şehmus A., 15 Temmuz gecesi, haberlerde darbe girişimi olduğunu öğrenmesi üzerine, ağabeyiyle Atatürk Havalimanına gittiklerini aktardığı ifadesinde, şunları aktardı:
"Limandaki piste gittik. Mahalleden arkadaşım Mahir Ayabak'ı gördüm. Orada denk gelmiştik. Kendisine selam verdim, elimi uzattım. Elimi uzattığım gibi ateş edilmeye başlandı. Birden yere düştü. Mavi bir minibüs vardı, içinde askerleri gördüm. Bu mavi araç bir pikaba eskortluk ediyordu. Pikabın arkasında üzerinde mavi bir tişört olan biri ağır silahla ateş ediyordu. Ateş edenlerden tek gördüğüm kişi oydu. Bir yerde ateş edip başka yere geçiyorlardı. Yönlerini değiştiriyorlardı. Mahir yere düştüğü halde bile ateş ediyorlardı. Mahir'i taşıdık ambulansa götürdük. Ayağından, kolundan vurulan vardı. Ambulansta karnından vurulan birini de gördüm."
Tanık, ateş eden kişiyi sanıklar arasından teşhis edip edemeyeceği sorulunca, "Yüzünü hatırlamıyorum ama üzerindeki mavi tişört gibi şeyi hayata unutmam." yanıtını verdi.
Şehidin annesi rahatsızlandı
Diğer tanığın ifadesinin alınacağı sırada şehit Ayabak'ın annesi müşteki Muteber Ayabak, rahatsızlandı. Anne Ayabak, sağlık görevlileri eşliğinde duruşma salonundan çıkarıldı.
Duruşmada son olarak ifadesine başvurulan Ali K., "O gece Mahir ile beraber çıktık, havalimanına doğru gittik. Yolda Çobançeşme taraflarında tanklar vardı. Limanın içine girdik. Pist bölümüne geçtik. Pikaptan ateş ediyorlardı, yanında da transit araç vardı. Onlar ateş edince yere eğildik. O anda kurşun Mahir'in sırtından girip karnından çıktı. Pikabın kasa kısmında bir kişinin uzun namlulu bir silahla ateş ettiğini gördüm. Üzerinde mavi tişört vardı." diye konuştu.
Ali K. kendisine yöneltilen sorular üzerine, ateş edilen silahın elde değil, araca sabit olduğunu, mavi transit araçtaki askerlerin hiç inmediğini söyledi.
Duruşmaya 25 Şubat Pazartesi günü tanık beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.
25.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmaya, 49'u tutuklu 60 sanık ve avukatları katıldı.
Duruşmada, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı temsilen avukatları ile mağdur ve müştekiler hazır bulundu.
Tanık beyanlarının alınmasıyla duruşma devam etti.
26.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, bir kısım sanığın talepleri alındı.
Söz verilen sanıklar, üzerlerine atılı suçlamaların tümünü reddederek, darbe maksadıyla havalimanına gitmediklerini, terör faaliyetleri kapsamında olay günü orada olduklarını, kimseye ateş etmediklerini savundu.
Tanık beyanlarını kabul etmeyen sanıklar, suçsuz olduklarını ve kaçma şüpheleri bulunmadığını öne sürerek tahliye talebinde bulundu.
Duruşma, yarına ertelendi.
27.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmaya, 65'i tutuklu 93 sanık ve avukatları katıldı.
Duruşmada, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı temsilen avukatları da hazır bulundu.
Sanıkların taleplerinin alınmasıyla duruşma devam etti.
28.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, tutuklu sanıklar tahliyelerini talep etti.
Söz verilen tutuksuz sanıklar ise, mahkeme sonunda beraatlerini talep etti. Taleplerin alınmasından sonra mahkeme heyeti, ara kararını açıkladı.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Mehmet Akif Gökduman'ın, hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliyesine karar verdi.
Diğer 65 sanığın tutukluluk hallerinin devamına hükmeden mahkeme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı, Hazine Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve bir kısım müştekilerin davaya katılma taleplerinin kabulünü kararlaştırdı.
Mahkeme, dosya ile ilgili görüntü analiz raporunun beklenmesine karar vererek, Siber Suçlarla Şube Müdürlüğü, Hava Harp Okulu, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılarak dosyayla ilgili görüntülerinin olup olmadığının sorulmasına hükmetti.
Duruşma, 16 Nisan'da Silivri'de görülmek üzere ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan 708 sayfalık iddianamede, şehitler Mahir Ayabak ve Zekeriya Bitmez "maktul", 46 kişi "mağdur" ve 129 kişi "müşteki" sıfatıyla yer alırken suçtan zarar görenler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 65. Hükümet ve TBMM de bulunuyor.
Tüm sanıkların "anayasayı ihlal", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve "terör örgütüne üye olmak" suçundan da on beşer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bazı sanıklar hakkında "kasten öldürme", "öldürmeye teşebbüs etme", "kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "hava ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma", "konut dokunulmazlığı ihlali", "silahla tehdit", "kasten yaralama" ve "mala zarar verme" suçlarından 15 yıl ile 1 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları talep ediliyor.
"Hava sahasının kontrol altına alınması istendi"
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeci askerler tarafından İstanbul'da uluslararası uçuşlara açık bulunan Sabiha Gökçen ve Atatürk havalimanlarının işgal edilmek istendiği belirtilerek, Avrupa Yakası'ndaki Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'na bağlı birlikler ve Hava Harp Okulu'na bağlı bir grup askerin görev aldığı anlatılıyor.
Darbe girişimini planlayan askerler tarafından uluslararası hava alanlarının uçuşlara kapatılarak, hem Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarını engellemek hem de ülke giriş çıkışlarının kontrol altına alınmak istendiği kaydedilen iddianamede, ayrıca uçuşların kontrol edildiği "Smart Kule" tabir edilen kontrol kulesinin de darbeci askerler tarafından zapt edilerek, hava sahasının kontrol altına alınmasının istendiği vurgulanıyor.
İddianamede, işgal eylemini gerçekleştirmeye çalışan sanıkların, 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan çıkış yaptıkları anlatılarak, söz konusu tugayda yapılan darbe girişiminin planlandığı toplantılara katılan sanık eski Yarbay Serbülent Eken ve sanık eski Albay Ömer Korkut'un, Atatürk Havalimanı'nın işgalinden sorumlu olarak görevlendirildikleri belirtiliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2017) 'İstanbul 159 sanık Darbe/Atatürk Havaalanının İşgali' davası
(02 Mart 2019, 17:03)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: