Kahraman Gündüz, Genç Siviller: Kurtlar Vadisi´nin bir bölümünde İskender Büyük mahkeme karşısına çıkmıştı. Daha öncesinde de ben kendimi savunamayacak kadar aciz miyim? diyerek avukat talebinde bulunmamıştı İskender Büyük. Çata çat kendisini savununmuştu; inkar etmeden, yalan söylemeden, kıvırtmadan, unutmadan. Evet yaptım ama, şunun için yaptım. Bence en doğrusunu yaptım, bugün olsa yine yaparım tarzında, erkek gibi kendisini ve yaptıklarını müdafaa etmişti. Kendince doğru olanları yapmıştı ve bundan da gurur duyduğu her halinden belli idi. Her seferinde şu konuda yazmayayım, Ergenekon´dan uzak durayım, işleri oluruna bırakayım, bunlar tekin adamlar değil, çıkınca seni bulurlar oğlum desem de; dava sürecinde yaşanan gelişmeler sürekli yazmaya zorluyor beni, sürekli avucumun içi kaşınıyor. Ergenekon davası, önümde yenmeyi bekleyen çikolatalı bir pasta gibi duruyor(du) ve ben her seferinde ısrarla yemeyi reddediyor(d)um. Nefisle mücadele de bir yere kadar, öyle değil mi? Sanırım daha fazla dayanamayacağım, ben dalıyorum müsadenizle:
İskender mi büyük, Veli mi küçük?
Kurtlar Vadisi´nin bir bölümünde İskender Büyük mahkeme karşısına çıkmıştı. Daha öncesinde de ben kendimi savunamayacak kadar aciz miyim? diyerek avukat talebinde bulunmamıştı İskender Büyük. Çata çat kendisini savununmuştu; inkar etmeden, yalan söylemeden, kıvırtmadan, unutmadan. Evet yaptım ama, şunun için yaptım. Bence en doğrusunu yaptım, bugün olsa yine yaparım tarzında, erkek gibi kendisini ve yaptıklarını müdafaa etmişti. Kendince doğru olanları yapmıştı ve bundan da gurur duyduğu her halinden belli idi. Her seferinde şu konuda yazmayayım, Ergenekon´dan uzak durayım, işleri oluruna bırakayım, bunlar tekin adamlar değil, çıkınca seni bulurlar oğlum desem de; dava sürecinde yaşanan gelişmeler sürekli yazmaya zorluyor beni, sürekli avucumun içi kaşınıyor. Ergenekon davası, önümde yenmeyi bekleyen çikolatalı bir pasta gibi duruyor(du) ve ben her seferinde ısrarla yemeyi reddediyor(d)um. Nefisle mücadele de bir yere kadar, öyle değil mi? Sanırım daha fazla dayanamayacağım, ben dalıyorum müsadenizle:
Kahraman Gündüz, Genç Siviller
İyi ki de vatanı kurtarmamışlar!
Bu uğurda ölmek var, öldürmek var, öldürülmek var, cezaevine koyarlarsa GATA´ya tüymek var
Muhteşem aşklar gibi, muhteşem savunmaların da sadece filmlerde olması hayatın acı bir gerçeği olsa gerek. (İzlemekte olduğum tek dizinin, bu acı gerçeğe dayanamayanlar yüzünden yayından kaldırıldığını düşünüyorum feci şekilde.) Neredeyse Ergenekon davasında altmış duruşma yapıldı, bir dünya sanık dinlendi ama gelin görün ki -maalesef- şöyle adam gibi bir savunmaya rastlayamadık. Tam bir hayal kırıklığı içerisindeyim gerçekten. Her seferinde posta koymalı, meydan okumalı, dobra dobra savunmalar bekleyip durdum. Ama boşuna bir bekleyişmiş benimkisi, anladım. Genel olarak herkeste bir unutkanlık, bir pısırıklık, bir ben yapmadımcılık, bir inkarcılık halleri hakim. Vatanı işbirlikçilerden kurtarma ideali peşinde koştuğu iddiasındaki sanıkların bu hallerini görünce; iyi ki de vatanı kurtarmamışlar diyesim geliyor!Bu uğurda ölmek var, öldürmek var, öldürülmek var diye yemin eden/ettiren kardeşlerimizin, bu uğurda yatmaya gelince yan çizmelerini görmek ağırıma gidiyor doğrusu.
Bir yılda 780 kez görüştüğü kişiyi hatırlamayanlar çevresiyle nasıl iletişim kuruyor acaba?
Bir yıl içerisinde telefonla 780 kez görüştüğü (yüz yüze kaç yüz sefer görüştüklerini bilemediğimiz) kişiyi tanımadığını veya unuttuğunu söyleyen zat-ı muhteremlere; muhterem anaları, karılarını ve çocuklarını bir yılda kaç sefer aradıklarını sorasım geliyor. Gerçi evli olanların hiç evlenmemiş olduklarını iddia edebileceklerini düşünüyorum ve bir kısım sanığın da annelerinin 120 yıl önce ölmüş olduklarını söyleyeceklerinden adım gibi eminim.
Bol et ve balık hafızayı güçlendirir
Bu abilerimizin ofislerinde veya evlerinde yapılan aramalarda bulunan dokümanlar, çok gizli belgeler, istihbarat raporları hakkında kimden aldığımı / kimin verdiğini unuttum ya da kim koymuş bunları buraya? şeklindeki beyanlarına istinaden, kendilerine bol bol et ve balık yemelerini önermem gerekiyor. Aksi taktirde ve kısa bir süre içerisinde, hangi vatanı hangi işbirlikçilerden kurtarmaya çalıştıklarını da unutabilirler maazallah. Bu vatan sahipsiz mi kalsın?
Havan topu saksı ormanda bulunan cephaneler de meşe palamudu
Ofisinde havan mermisi ele geçirilen abimizin, havan topu içinde çiçek yetiştirecektim ifadesi, doğaya duyduğu saygının bir göstergesi olmalı diye düşünmekteyim. Vermiş olduğu savaşma, doğayı koru mesajı, eminim TEMA tarafından duyulmuştur ve kayda alınmıştır. Hal böyleyken, ormanlık alanlarda gömülü olarak bulunan cephaneleri, mühimmatları ve patlayıcıları -kendilerine ulaşılması durumunda- gömücülerine sorulacak olsa alınacak cevap aşağı yukarı belli olmuştur benim nazarımda: Onlar meşe palamudu değil miydi? Hay Allah!
´Öküz´ün tekiymişim ki, askerliğim esnasında ´askerlik hatırası´ olarak 250 uçaksavar mermisi, 750 G3 mermisi ve 28 el bombasını ´hatıra´ olarak almamışım
Keza; aramalarda ele geçirilen askeri mühimmatı hatıra olarak sakladığını beyan eden geçmişine bağlı abilerimizin bu duygusal ve romantik halleri, beni hallerden hallere sokuyor. Ben nasıl bir ruhsuz, duygusuz, geçmişini inkar eden bir öküzün tekiymişim ki, askerliğim esnasında askerlik hatırası olarak 250 tane uçak savar mermisi, 750 adet G3 piyade tüfeği mermisi ve 28 adet el bombasını filan hatıra olarak almadım diye kendime kızıp durmaktayım. Peki benim elimde ne var askerlik hatırası olarak? Her sayfasında kalbim kadar temiz sayfayı kendisine ayırdığım için teşekkür eden 261. dönem asteğmen arkadaşlarımın yazdığı bir adet hatıra defteri (o da nerede şimdi bilmiyorum), bir de aramızda para toplayıp yaptırdığımız penyelerden iki tane. Bu mudur yani?
Paşaların GATA´ya kapağı atmak için sarfettikleri insanüstü gayretleri, UEFA finalinde Bülent Korkmaz´ın omuzu sargılı halde oyuna devam etmesinden bu yana hiçbir ademoğlunda göremedim
Koca koca paşaların kendilerini GATA´ya atmak için sarfettikleri insanüstü gayretlerini, UEFA finalinde Bülent Korkmaz´ın omuzu sargılı halde oyuna devam etmesinden bu yana hiçbir ademoğlunda göremediğimi açık yüreklilikle itiraf etmeliyim. Paşalarımız bu halleri, lise yıllarımda arkadaşlarımdan görüp özenmem sonucunda, Sandoz yazdırıp, suda fışır fışır eritip içebilmek için kendimi sağlık ocağına atmaya çalıştığım günlerimi hatırlattı. Gerçi sağlık ocağındaki doktor biraz daha kalsiyum alırsan tavanı deleceksin, ikile bakalım demiş ve Sandoz talebimi geri çevirmişti. Ama talep eden paşa olunca, talep edilen GATA´dan, istediği ilacı alabiliyor işte, yaa yaa! Aldıkları bu ilaçla görünmez olan paşalarımızı, bir daha hapiste kimsecikler göremiyor, yaa yaa! (Bir de konuşmaların işbirlikçiler tarafından duyulmasını engelleyen ilaç olsa da, bu paşaların yakınları istifade buyursalar hiç fena olmazdı değil mi?)
´Deşifre olursak GATA´da buluşalım´ diyen ´Hasta Atatürkçüler Derneği´ üyelerine: Sağlam olmayan kafa(!) sağlam olmayan vücutta bulunur
Tutukluluk halleri devam eden -bila istisna- bütün Ergenekon sanıklarının, hastalıkları nedeni ile tahliye talebinde bulunmuş olmaları gerçekten ilginç bir tesadüftür. Sanırsınız Ölü Ozanlar Derneği gibi Hasta Atatürkçüler Derneği kurulmuş da, bu derneğin tüzüğüne vatanı işbirlikçilerden kurtarmak, deşifre olursak birbirimizi tanımamak ve GATA´da buluşmak yazılmış. Atatürkçü oldukları iddiasında bulunan ve hastalıktan dökülen bu abilerimize, yine Atatürk´ün olduğu iddia edilen bir sözü hatırlatmak isterim yazımın son bölümünde: Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur
(21 Şubat 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: