Ergenekon davasında son savunmasını yapan emekli albay Dursun Çiçek, hakimlerle tartıştı: ´Bu masumun hakkını kim koruyacak? İftira çetesiyle nasıl mücadele edeceğiz? Mafyayı bulup, tetikçi mi arayacağız? Genelkurmay Başkanı, ikinci başkanını ve 5 başkanını yargılayacaksınız, sonra da ´Genelkurmay´ı, TSK´yı yargılamıyorum´ diyeceksiniz. Bizi gariban buldunuz burada yargılıyorsunuz.´
31.05.2013 13:53 Ergenekon davasının 307. duruşmasında, ıslak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ belgesini hazırladığı iddia edilen emekli Albay Dursun Çiçek son savunmasını yaptı. Belgenin sahte, altındaki kendisine ait olduğu iddia edilen imzanın da taklit olduğunu savunan Çiçek, kendisine iftira atıldığını söyledi. Bize bu iftirayı 4 yıldır atan çetenin kimler olduğunu, hangi suçları işlediklerini yasal delillerle anlatacağım diyen Çiçek, hakkında İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesi henüz ortada yokken Mart 2009´da dinleme kararı alındığını, bunun da hedef alındığının göstergesi olduğunu anlattı.
-Hakimlerle tartıştı-
Çiçek, konuşması sırasında mahkemeye yönelik bazı sözler sarf etti. Bu esnada üye Hakim Fatih Mehmet Uslu, Sayın Başkanım diyerek, Mahkeme Heyeti Başkanı Özese´ye doğru eğilip bir şeyler söylemek istedi. Dursun Çiçek, Uslu´ya, Mahkeme Başkanı´na müdahale etmemesini söyledi. Başkan Özese bunun üzerine sinirlenerek, Siz müdahale etmeyin. Suç duyurusunda bulunulabilecek şeyler söylüyorsunuz diye konuştu. Çiçek ise Hakkımızın yenmesine razı değiliz. 55 yaşına gelmişiz. Bu uğurda hukuk şehidi olmaya hazırız şeklinde konuştu.
-228 kez talep etmiş-
Çiçek, İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesinde parmak izi olup olmadığına ilişkin 228 kez talepte bulunduğunu, belgenin bozulacağı gerekçesiyle bunun kabul edilmediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
Şayet bu belgeyi hazırladıysam, üzerinde parmak izim varsa niye isteyeyim ki? İfadeye gittiğim gibi 11 Kasım 2009´da Savcı Zekeriya Öz belgeyi verdi. 12 Haziran´dan itibaren eldivenle geziyorum. ´Bu imza benim değil, parmak izi yaptırın´ dedim. Ben o zaman belgeye çıplak elle tutsaydım parmak izim olacaktı. ´Belgede parmak izin var´ diyeceklerdi. Belgede 14 parmak izi var. Polis, bu izlerin kimlere ait olduğunun tespit edilemediğini belirtti. 4 yıldır içerideyiz. Bunları kim araştıracak? Bu masumun hakkını kim koruyacak? İftira çetesiyle nasıl mücadele edeceğiz? Mafyayı bulup, tetikçi mi arayacağız?
Davada genelkurmay başkanı ve daire başkanlarının sanık olarak yer aldığını dile getiren Çiçek, Genelkurmay Başkanı, ikinci başkanını ve 5 başkanını yargılayacaksınız, sonra da ´Genelkurmay´ı, TSK´yı yargılamıyorum´ diyeceksiniz. Yargılanan örgüt Genelkurmay ise evet ben etkin çalışan bir üyesiyim? şeklinde konuştu.
Dava konunu internet sitelerinin yasal olduğunu belirten Çiçek, Bunlara illegal demek, Genelkurmay Başkanlığı´na illegal demektir. Genelkurmay ´Bunları biz kurduk, belki maksadını aşan şeyler olmuştur´ diyor. İnternet Andıcı yasal bir çalışma, Genelkurmay Başkanlığı´nca hazırlanmış bir çalışma. Bu gizli çalışmanın Genelkurmay karargahından çıkartılarak, savcılığa gönderilmesi bir askeri casusluk faaliyeti değil mi? Niye suç duyurusunda bulunmuyorsunuz? Size de hukuka da direnen bir örgüt var. Bizi gariban buldunuz burada yargılıyorsunuz? ifadelerini kullandı.
ÇİÇEK, PSİKOLOJİK HAREKAT UZMANLIĞINI SAVUNMASINDA GÖSTERİYOR
Sanık Albay Dursun Çiçek´in son savunmasındaki iddialı sözleri önceki sözlerinin tekrarı. Albay Çiçek Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde psikolojik harekattan sorumlu 3. Bilgi Destek Dairesi´nin müdürlüğü görevini yürütmekteydi. O görevi yürütürken ıslak imzalı İrtica İle Mücadele Eylem Planı ile Andıç siteleri gibi belgeleri hazırladı. Psikolojik harekat kapsamındaki bu planları hazırlama görevi Albay Çiçek´e aitti.
Albay´ın mesleğinin hakkını verdiği, psikolojik harekatı çok iyi bildiği savunmasındaki sözlerinden anlaşılıyor. Bugünkü ve önceki savunmalarına bakıldığında kendisinin masum bir melek, kendisini soruşturan ve yargılayan savcı ve hakimlerin ise suçlu olduğu düşünülebilir.
Oysa belgedeki ıslak imzayı inceleyen emniyet ve adli tıp gibi jandarma kriminal de imzanın Albay Çiçek´e ait olduğunu doğruladı. Bu incelemeler 7 kez yapıldı. Islak imzalı belge konusunda bir soruşturma başlatan Genelkurmay yetkilileri dahi Albay´ı suçlu buldular.
Albay Çiçek, sadece parmak izi incelemesi değil evraktaki mürekkep yaşının tespitini de talep etmişti. Ancak TÜBİTAK ve ODTÜ böyle bir tekniğin henüz mümkün olmadığını bildirirken, İTÜ ise gerekli masraf ödenirse imzanın yaşı konusunda bir çalışma yapabileceğini, ancak sonucun sınırlı ve çalışmalar esnasında da imzanın tahrip olabileceğini bildirdi. Mahkeme tahrip olasılığı üzerine mürekkep yaşı talebini reddetti. Aynı durum parmak izi talebi için de geçerli. Çünkü her bir inceleme, kullanılan kimyasal maddeler nedeniyle evrakı tahrip etmekte.
Islak imzalı belgenin sahte olduğunu iddia eden Albay ile avukatlarının talepleri bunlarla da sınırlı kalmadı. Önce fotokopi denilerek inkar edilen, aslını bulun yoksa dünyayı başınıza yıkarız denen meşhur ´irtica´ belgesinin aslı ortaya çıkınca bu kez o imza başkasına ait denildi. Sivil ve askeri laboratuvarlarda doğruluğu tespit edilince imza makineyle de atılmış olabilir denildi. Ayrıca üzerine parmak izi var mı, ne malum başka belgeden taşınmadığı, mürekkep yaşına da bakılsın, o da yetmez ayrıca kağıt ve mürekkep o dönem genelkurmayda kullanılan kağıtlardan mı mürekkepten mi bakılsın, ayrıca belge yazışma kurallarına aykırı. Gerçekten biz hazırlasaydık işte şu şekilde nizami yazışma formatında hazırlardık gibi insan zekasıyla alay eden gerekçeler gösterildi.
´Islak İmzalı Kontrgerilla Belgesi´, ilk olarak Ergenekon operasyonları kapsamında fotokopi olarak bir avukatlık bürosunda yapılan aramalarda ele geçirildi. Ergenekon sanıklarının avukatı olan ve daha sonra kendisi de sanık haline gelen Avukat Serdar Öztürk´ün Ankara´daki bürosunda ele geçirilen fotokopi belge günler sonra Taraf gazetesinde yayınlandığında Türkiye tam olarak sarsılmıştı. Masum cemaatlerin evlerine nasıl silah yerleştirilerek silahlı ve tehlikeli teröristler olarak gösterileceklerini işleyen kontrgerilla planı çok somut isimler vererek hem hükümeti hem de cemaatleri hedef alıyordu. Bu belgenin fotokopi olduğu ve dolayısıyla hukuken geçerliliği bulunmadığı tartışması yaşandı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un ´kağıt parçası´ diyerek öfkeyle yüksek sesle konuşması ve belgeyi fotokopi diye küçümsemesi hiç unutulmayacak. Belgede imzası bulunan Kurmay Albay Dursun Çiçek tutuklanmışken belgenin fotokopi olması gerekçesiyle serbest bırakıldı.
-Önce fotokopi, kağıt parçası denildi-
Ancak çok kısa süre sonra meçhul bir subay tarafından belgenin ıslak imzalı aslı bir ihbar mektubuyla birlikte Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderildi. Beraberinde; ıslak imzalı belgenin haberinin basında yer alması üzerine Genelkurmay´da nasıl bir panik yaşandığını, imha edilmek için belgenin aslının arandığını ve diğer bazı gelişmeleri anlatan şok iddiaların da yer aldığı bir ihbar mektubu bulunuyordu. Savcılığın Adli Tıp Kurumuna yaptırdığı incelemede imzanın Çiçek´e ait olduğu tespit edildi. Ancak Çiçek´in itirazları üzerine tekrarlanan ve diğer kurumlarca da yapılan toplam 7 inceleme de aynı sonucu verdi.
-Askeri savcılığa farklı imza örneği verdi-
O günlerde yaşanan bir ayrıntı da çok dikkat çekti. Askeri savcılığın incelemek için talep ettiği imza örneğini Albay Çiçek yıllardır çok sayıda belgede kullandığı imzadan farklı attı. Bu ayrıntı sivil savcılarca ortaya çıkarılınca Çiçek bunu sehven yaptığını belirtti.
-Aslı ortaya çıkınca tartışma bitmedi-
Farklı kurumlara ait 7 incelemeden de imzanın Albay Çiçek´e ait olduğu sonucunun çıkması üzerine ´ıslak imza makinesi´ tartışması başlatıldı. Fotokopiden delil olmaz tartışması, aslının ortaya çıkmasıyla şekil değiştirdi. Bu kez ıslak imzanın da delil olamayacağı çünkü makineyle atılmış olabileceği gibi imza incelemesi yapan tüm kriminologlar ve grafologları şaşırtan bir tartışma başlatıldı. Türk kamuoyu ıslak imza makinesinin varlığını bu tartışmalar sayesinde öğrendi. Ancak makinenin ıslak imzayı kabaca kopyaladığı, laboratuvar incelemelerinde bunun kolaylıkla ortaya çıkarılabildiği, makinenin elle atılan imzadaki baskıyı taklit edemediği ortaya çıktı.
Ancak tartışmalar ısrarla sürdürüldü. Hatta ısrarda o kadar aşırıya kaçıldı ki tek başına ıslak imzanın varlığının yetmeyeceği, kağıtta albayın parmak izinin olup olmadığı, kağıdın genelkurmayda kullanılan kağıtlardan olup olmadığı ve benzeri bir kaç açıdan daha teyit edilmesi gerektiği ileri sürüldü. Yetmedi, Albay Çiçek imza incelemesinin yurt dışında da tekrarlanmasını talep etti ve yurt içindeki incelemeleri taraflı göstermeye çalıştı. Oysa jandarma kriminalin dahi imzanın albaya ait olduğunu tescil ettiğini görmezden geldiler. Yine bu çevreler, ıslak imzalı belge konusunda bir soruşturma başlatan Genelkurmay yetkililerinin dahi Albay´ı suçlu bulduklarını da gündeme getirmekten kaçındılar.
-Sosyetik Fişleme belgesinde de onun imzası vardı-
Dava sürecinde gündeme gelen bir başka ilginç ayrıntı da Albay Dursun Çiçek´in 2006 yılında bir başka benzer belgeyi hazırladığının ortaya çıkmasıydı. Yani Dursun Çiçek imzalı belgeler sadece 2009 tarihli ıslak imzalı ´İrtica İle Mücadele Eylem Planı´ belgesi değil. Onun imzasını taşıyan bir diğer skandal andıç, 2006 Mart tarihli olan ve sivil toplum kuruluşlarının yabancı ülkelerin desteklediği düşman unsurlar denilerek fişlendikleri medyadaki adıyla ´sosyetik fişleme´ idi. 2006 tarihli bu Genelkurmay belgesini 2008 yılında öğrenip haber yapan Taraf gazetesi Türkiye´de büyük tartışmaların yaşanmasına neden olmuştu. Islak imzalı belgeyi kabul etmeyen başkalarının sahte olarak hazırlayarak kendi imzasını taklit yoluyla yerleştirdikleri bir belge olduğunu ısrarla iddia eden Albay Çiçek´in, 2006 yılındaki andıçta da imzası bulunuyor.
-Bozacının şahidi şıracı-
Çiçek´in psikolojik harekat ustalığına bir başka örnek daha verilebilir. Albay Çiçek, altında ıslak imzasının olduğu ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ belgesinin orjinalini bir ihbar mektubu ile birlikte savcılığa gönderen kişiler hakkında ´kendisine iftira ettikleri´ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. İftiraya uğradığını belirten Çiçek şikayetinde, elinde somut bir bulgu olmadığı halde ihbarı yapabilecek beş emniyet görevlisinin adını Öztürk´ün dilekçesine dayanarak verdi. Serdar Öztürk´ün dilekçesinde isimleri geçen Bülent Türker, Recep Güven, Ali Fuat Yılmazer, Ahmet Çevik ve Abdullah Kaya gibi üst düzey emniyet görevlilerinden birinin kendisine iftira etmiş olabileceğini dile getiren Dursun Çiçek, bu şahıslardan şikayetçi olduğunu belirtmişti. Çiçek´in suç duyurusu için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Bu olaydaki ilginç bir ayrıntı, Çiçek´in suç duyurusuna delil olarak diğer bir Ergenekon sanığı Serdar Öztürk´ün bir dilekçesini göstermesiydi. Serdar Öztürk çok ilginç bir Ergenekon sanığı.. Emekli üsteğmen.. Islak imzalı belge, ilk kez fotokopi olarak Öztürk´ün avukatlık bürosunda ele geçirildi. Öztürk, ofisinde ele geçirilen belgeyi inkar etti. İnkar ederken birbirinden ilginç bahaneler ileri sürdü. O belge ve diğer delilleri polisin yerleştirdiğini iddia etti. Oysa aramalar sırasında büroda çalışan çok sayıda avukat da bulunuyordu. Onlar arama tutanağını paraf ettiler. Belgelerin ofisten elde edildiğine böylece tanık oldular. Buna benzer şekilde hepsi tanık ve delillerle çürüyen bahanelerin ileri sürülebilmiş olması, suçluluk paniğini açıkça gösteren ibret verici bir delil teşkil ediyor.
-´Bunu yapan ben olabilir miyim? Bunlar vicdanı olan bir insanın yapabileceği işler değil!´-
Albay Çiçek´in psikolojik harekat konusunda ne kadar uzman olduğunu, savunmasında mahkeme heyetine yönelik sarfettiği sözlerinde görmek mümkün. Çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından doğruları söylemeye çalıştığını ifade eden Çiçek şunları söylemişti: Sorun ihbarların gerçekmiş gibi kabul edip huzurunuza getirilmesinden kaynaklanıyor. Bir yıldır bunu anlatıyorum, bu belge benim değil diye. Geçmişim ortada. Ey yüce yargıçlar, bunu yapan ben olabilir miyim? Bunlar, vicdanı olan bir insanın yapabileceği işler değil. Mantığı yok.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(31 Mayıs 2013, 13:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Islak imza davasında 59. duruşma
Psikolojik savunma hakimleri etkilemedi: Albayı susturan sorular
Dursun Çiçek´ten askeri literatüre uygun komplo belgesi
Dursun Çiçek´in ilginç şikayeti reddedildi
Askerler ıslak imzanın üstünü bulamıyor
Askeri iddianame TSK´yı zora soktu
Ergenekon sanığı Avukat Serdar Öztürk´ün birbirinden ilginç iddiaları
Islak imzanın gerçekliği ve imza makinesi tartışmalarını içeren manşetlerimiz
Islak İmzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ manşetlerimiz
Flaş!!! Mütalaa: Ergenekon var
Ergenekon ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon, Balyoz ve benzer davalarda delil tartışmaları
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap