Hrant Dink'in öldürülme anına ilişkin yeni görüntüler ortaya çıktı. Görüntülerde Ogün Samast'ın cinayet sonrası kaçışını soğukkanlılıkla izlediği düşünülen 3 kişi dikkati çekiyor. Savcılık kimliklerini belirlemeye çalıştığı bu kişilerin jandarma istihbarat elemanı olduğundan şüpheleniyor.
05.01.2016 21:09 Hrant Dink'in öldürüldüğü saatte olay yerinde jandarma istihbarata ait telefonlardan sinyal geldiği daha önce tespit edilmişti. Başsavcılık şimdi bu telefonları kullananlardan üçü üzerinde yoğunlaşıyor. Eğer, yüzlerini kapatarak görüntülerini yayınladığımız bu üç kişinin istihbaratçı olduğu kesinleşirse, Dink'in "jandarma gözetiminde öldürüldüğü" ortaya çıkacak
HRANT DİNK CİNAYETİNİN GÜVENLİK KAMERASI GÖRÜNTÜLERİ
Görüntüler, Hrant Dink’in öldürüldüğü saatte o caddedeki güvenlik kameralarına ait. Dava dosyasında yer alan bu görüntülerin yeniden gündeme gelmesi ‘içindeki bazı kişilerin jandarma istihbarat elemanı olma' ihtimâlinden kaynaklanıyor. Dink öldürüldüğü sırada çevrede altı jandarmanın bulunduğunu telefon kayıtlarından tespit eden savcılık, yüzlerini kapattığımız kişilerin bu jandarma grubundaki üç kişi olmasından şüpheleniyor. Eğer yüzünü kapattığımız bu kişiler savcılığın şüphelendiği gibi jandarma istihbaratçıları ise ‘Hrant Dink’in jandarma nezâretinde öldürülmüş’ olduğu ortaya çıkacak.
SAVCININ ŞÜPHELENDİĞİ 3 KİŞİ
Al Jazeera'nın haberine göre, savcılık, dosyada yer alan görüntülerdeki bu üç kişinin ‘Ogün Samast’a yardımcı-gözlemci ve takipçi olan’ jandarma görevlileri olma ihtimâli üzerinde duruyor.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisi hakkında dava açılmış, kamu görevlileri ile ilgili soruşturma aşamasında altı jandarma görevlisinin Dink’in öldürüldüğü sokakta olduğu tespit edilmişti.
Soruşturma aşamasında savcılık Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan cinayet gününde bölgedeki HTS (Cep telefonu) kayıtlarını istemişti. HTS kayıtlarında cinayetin işlendiği gün bölgeden sinyal veren altı numaranın Jandarma İstihbarat üzerine kayıtlı olduğu tespit edilmişti.
Cinayetin tetikçisi Ogün Samast ifadesinde ‘kendisinin takip edildiği’ belirtmişti. İddianamede, Samast’ın savcılığa verdiği ek ifadede bu konu da yer aldı. Cinayet günü kendisini takip edenleri farkettiğini, bu kişilerin polis olmasından şüphelendiğini belirten Samast, "Yasin Hayal’i aradım. Takip edenler olduğunu söyledim. Yasin Hayal de ‘Korkma onlar bizden’ diye konuştu” şeklinde ifade verdi. Bu ifade sırasında Samast’a kamera görüntüleri de izlettirildi. Samast, bu görüntülerde kendisini takip eden üç kişiyi teşhis etti.
GÖRÜNTÜLERDEKİ 3 KİŞİ KİM?
Bu bilgiler ışığında savcılık, olay anına ilişkin dava dosyasındaki görüntüleri yeniden incelemeye aldı..
Görüntüler olay yerinde Jandarma olduğunu belgeleyen HTS kayıtları ve Samast’ın ifadesi ışığında kare kare incelendi.
Bu incelemede cinayetin işlendiği bölgede cinayetten önce ve sonra görünen üç kişi üzerinde yoğunlaşıldı. Savcılık, etrafı kontrol eden, sık sık telefonla konuşan bu kişilerin cinayet sırasında Ogün Samast’ı takip ve kontrol eden Jandarma İstihbarat görevlileri olduğu ihtimali üzerinde duruyor.
Dink davası görülürken ailenin avukatları bu kişilerden birinin azmettirici Yasin Hayal’in ağabeyi Osman Hayal olma ihtimalini gündeme getirdi. Bunun tespiti için de Adli Tıp Kurumu’ndan rapor bekleniyor. Ancak savcılık bu kişinin de ‘Osman Hayal değil, jandarma’ olma ihtimalinin güçlü olduğu görüşünde.
İDDİANAMEDE JANDARMA YOK
Tüm bu bilgiler kamu görevlilerine ilişkin soruşturma sırasında elde edildi. Cinayetinin işlendiği yerde jandarma görevlilerinin olduğu tespit edildi ancak hazırlanan iddianamede ‘jandarma’ şüpheliler arasında yer almadı.
İddianameyi daha önce iade eden terörden sorumlu başsavcı vekilliği de bu duruma itiraz etti. Başsavcı vekilliği, olay anına ilişkin güvenlik kameralarında Ogün Samast’a gözlemci ve takipçi olduğu düşünülen bir kısım şüpheliler ile ilgili çalışma yapıldığını belirterek, “Bu kişilerin Trabzon ve İstanbul Jandarma personeli olduğu tespiti yapıldı. Bu kişilerin örgütsel yapı içinde hareket ettikleri yönünde ciddi deliller bulunmaktadır” dedi.
BAŞSAVCILIKTAN UYARI
Yani başsavcı vekilliği, olay anında Dink’in çevresinde bulunan jandarma görevlileri ile ilgili de soruşturmanın tamamlanarak, davanın ‘bir bütünlük’ içinde diğer kamu görevlileri ile birlikte açılmasını istedi. Ancak savcılık, iadenin ardından yeniden gönderdiği iddianamede Jandarmadan söz etmedi ve sadece soruşturmanın devam ettiğini vurgulamakla yetindi.
İddianamesinde jandarmaya ilişkin şüphelilere yer vermeyen savcı, jandarma kısmının tamamlanamamasından ise Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığını sorumlu tuttu.
Savcı iddianamesinde, “Olay yerinde Ogün Samast’ın çevresinde görünen şüpheli şahıslar yönünden soruşturma İstihbarat Daire Başkanlığınca bölgeyle ilgili olarak talep edilen HTS kayıtları ilgili mahkemelerinden alınan kararlarla TİB den temin edilmesine rağmen İstihbarat Daire Başkanlığının tüm olanaklarına karşın şüpheli şahısların belirlenememesinden dolayı İstanbul ve Trabzon jandarmasına ilişkin soruşturmanın 2015/124764 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir” dedi.
HRANT DİNK'İN EVİNİ DE İZLEMİŞLER
Soruşturma aşamasında Hrant Dink’in Bakırköy’deki evinin bulunduğu bölgenin de HTS kayıtları incelendi. Bu kayıtlarda çarpıcı bir bilgiyi daha ortaya çıkardı. HTS kayıtları incelemesinde jandarmaya ait bazı telefon numaralarının Dink’in evinin bulunduğu bölgede sinyal verdiği tespit edildi. Yani bazı jandarma görevlilerinin Dink’in evinin çevresini de cinayetten önceki dönemde izledikleri anlaşılıyordu.
26 KAMU GÖREVLİSİNE DAVA
Kamu görevlileri hakkında yürütülen Dink soruşturması kapsamında Aralık ayının ilk haftasında 26 kamu görevlisi hakkında dava açıldı. Davanın sanıkları arasında İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ve Sabri Uzun gibi isimler yer alıyor.
CEMAAT DE DİNK İDDİANAMESİNDE
Dink cinayetinin 'yol verilen cinayet' olarak tanımlandığı iddianamede, şüphelilerden Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşkun Çakar'ın emniyet teşkilatı içinde Fetullah Gülen Cemaati olarak adlandırılan bir grubun yapılanmasını amaç edinen "Silahlı Terör Örgütü'nün" yöneticilerinden olduğu belirtildi. İddianamede, "Bu anlamda amaç suçun gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetinin araç suç niteliğinde olduğu, bu örgüt tarafından Hrant Dink'in mutlak suretle öldürüleceği, bunun için hazırlıklar yapan suç örgütü yönetici ve üyeleri ile cinayeti işleyecek tetikçi 'Ogün' ismine kadar her şey önceden bilinmesine rağmen, amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç niteliğinde olan Hrant Dink cinayetinin gerçekleşmesinin beklendiği tespit edilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
------------------------------------------------------------------------------
DİNK DAVASINDA ÇELİŞKİLİ İFADELER
Öte yandan Dink davasında yeni bir gelişme daha yaşandı. MİT’çi: Genelkurmay evrak almaya gönderdi, tesadüfen karşılaştık... Valilik: Hrant Dink’le görüşmeyi MİT istedi biz ev sahipliği yaptık...
HRANT Dink’in 2004 yılında İstanbul Valiliği’ne çağrılıp, ‘uyarılmasıyla’ ilgili eski MİT Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz ve dönemin Vali Yardımcısı Ergun Güngör’ün birbiriyle çelişen ifadeler verdiği ortaya çıktı. Dink suikastında kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin soruşturma kapsamında 26 kişiye dava açılırken, Yılmaz ve Güngör’ün de aralarında olduğu kimi şüphelilere de takipsizlik kararı verilmişti.
GENELKURMAY EVRAK İSTEDİ
MİT’çi Özel Yılmaz, 22 Aralık 2014’te alınan ifadesinde, Genelkurmay’ın dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’u araması ve Atasagun’un da eski MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Kubilay Günay’a talimat vermesi üzerine Dink’le görüşme yapıldığını ifade ederek, özetle şunları söyledi:
“Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddiasını konu edinen yazı nedeniyle Genelkurmay’ın bu konuda yazılı belge olup olmadığı, Dink’in yazıyı neye istinaden yazdığı konusunda talebi olmuş. Bölge başkanımız Vali Muammer Güler’i arayarak, Dink’teki Gökçen ile ilgili belgelerin temini talebinde bulunmuş. Dink’in valiliğe geleceği kesinleştikten sonra vali, konuyu bölge başkanımıza bildirerek, Dink’in valiliğe geldiği gün MİT’ten görevlendirme istemiş. Başkanımız da beni ve Handan Selçuk’u şifahi olarak görevlendirdi.”
TESADÜFEN KARŞILAŞTIK
Valiliğe Dink’le görüşmek için değil, getireceği belgeleri almak için gittiklerini ve ‘tesadüfen’ karşılaştıklarını iddia eden Yılmaz, şöyle devam etti:
“Biz valiliğe Dink ile görüşmek amacıyla gitmedik. Evrakları almak için gitmiştik. Güngör’ün odasında oturduğumuz sırada odaya Dink girdi. Biz odadan ayrılarak yan taraftaki odaya geçmek istediğimizde Dink, ‘Rahatsız olmayın, ben çıkayım’ dediğinde, Güngör bizleri akrabaları olarak tanıttı. Dink bunun üzerine ‘Benim için sakıncası yok’ dedi. Güngör’ün bizleri akrabası olarak tanıtmasından dolayı vali yardımcısını zor durumda bırakmamak adına spontane gelişen bir durumda MİT görevlisi olduğumuz söylemedik. Zaten toplantıya katılmak gibi bir amacımız da yoktu.”
HASSAS OLMAKTA FAYDA VAR
Görüşmede Güngör’ün “Gökçen’in neye istinaden Ermeni asıllı olduğu konusunda yazı yazdınız?” diye sorduğunu belirten Yılmaz, şöyle dedi: “Dink, Ermeni asıllı Lübnanlı bir yazarın Ermenice yayınladığı kitapta konunun geçtiğini anlattı. Ayrıca Sabiha Gökçen’in teyze kızlarının Erivan’da yaşadıklarını, bunların da konuyu doğruladığını, Atatürk’ün manevi kızının Ermeni asıllı olduğunu söyledi. Dink, sohbet esnasında Güngör’e bir CD verdi. Bu CD’de Gökçen’in teyzesinin kızlarının fotoğraflarının olduğunu söyledi. Aynı zamanda renkli fotokopilerini de verdi. Güngör hassasiyetini göstermek amacıyla Patrik Mutafyan’ın tehdit edildiğine dair şikâyetinden sonra faili Yalova’da bulduklarını ve şahsın yakalanıp tutuklandığını anlattı. Atatürk’ün manevi kızının Ermeni asıllı olarak gösterilmesinin toplumda hassasiyet yarattığını, dikkatli olunması gerektiğini, cahil insanların kiliselere ve Ermeni okullarına zarar verebileceğini söyledi. ‘Bu konularda ülke açısından hassas olmakta fayda var’ dedi. Bunun üzerine Dink, ‘Sayın valim devletimin benden bir şikâyeti, bir şüphesi var ise bu ülkeyi terk ederim, ben Türk arkadaşlarımın yüzüne bakamam’ dedi. Bu aşamada ben dayanamadım. ‘Siz bu ülkeye lazımsınız, atalarınız binlerce yıldır bu ülkede yaşıyor, buralar ata toprağınız, niye terk edip gideceksiniz’ dedim. Dink bana ‘Ben ihanetle suçlanmaya dayanamıyorum, üzülüyorum, ülkemi de AİHM’ye şikâyet etmeyi kendime zül görüyorum, böyle birşey de yapmak istemiyorum’ dedi.”
SONRAKİ DAVAYI NASIL ANLATIR?
Yılmaz, görüşmede Dink’in, hakkında açılan ve ceza aldığı davaya ilişkin, “Benim yazımın bütününe bakmayarak, bir cümlesini çarpıtarak, söylemek istediğimin tam tersini söylüyorlar. Beni suçluyorlar. Aslında yazımda kinin bitmesi gerektiği noktasında Ermenileri suçlamıştım” dediğini iddia etti. Oysa Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, Dink’in ceza aldığı bu davaya ilişkin suç duyurusunun valilikteki görüşmeden bir gün sonra yapıldığını, aylar sonra dava açıldığını ve iki yıl sonra mahkûmiyet çıktığını belirtiyor. Bakırcıoğlu, Dink’in bu görüşmede bu sözleri sarf etmesinin mümkün olmadığı ifade ederek, bu nedenle takipsizlik kararına itiraz edeceğini vurguluyor.
GÜNGÖR: TALEP EDEN MİT’Tİ
Vali Yardımcısı Ergun Güngör ise 9 Aralık 2014’teki ifadesinde, Dink ile yapılan görüşmenin MİT Bölge Başkanlığı’nın dönemin Valisi Muammer Güler’e talepte bulunması üzerine gerçekleştiğini söyledi. Güler’in talimatıyla Dink’i telefonla bizzat arayarak makamına çağırdığını kaydeden Güngör, “Gökçen’le ilgili yazdığı ve toplumda hassasiyet yaratan yazıları ile ilgili sohbet ve Gökçen ile ilgili belgeleri görmek amacıyla davet ettim” dedi. Görüşmenin kendi odasında Yılmaz ve Selçuk’un katılımıyla yapıldığını söyleyen Güngör, şunları anlattı: “Gökçen hakkında yazdığı yazının toplumda hassasiyet uyandırdığını, bu tür haberleri yaparken özenli hareket etmesi yönünde görüşümüzü belirttik. Görüşmede bir müdahilliğim yok. Toplantının yapılmasını net olarak isteyen MİT’tir. Konuyla ilgili bir giriş yaptım. Sonra konuyu Özel Yılmaz aldı ve açıklamalarda bulundu. Ben sadece ev sahipliği yaptım, etkisiz eleman konumundaydım.”
MİTÇİLERİ AKRABA DİYE TANITTIM
Görüşmede 2 MİT’çiyi akrabası olarak tanıttığını belirten Güngör, “MİT, bizden özellikle kimliklerinin deşifre edilmemesi için böyle bir talepte bulundu. Biz de uygun gördük. Görüşmenin içeriğiyle ilgili şahsımın bir tespit ve takdiri söz konusu değildir” dedi. Güngör, görüşmede Dink’e yönelik bir ihtar ya da tehdidin olmadığını kaydetti. Dink’e korunması yönünde uyarıda bulunmadıklarını anlatan Güngör, “Dink’in hayatının tehlike altında olduğu veya yakın koruması ile ilgili bir konu görüşülmedi. Belirli kişilerin hedef olabileceği, tedbir alması konusunda uyarı yapmadık. Kendisine yönelik tehlike olduğuna dair elimizde belge yoktu. Görüşmeyi MİT talep etti. Böyle bir tehlike varsa MİT veya istihbarat biliyordur. Tedbir almak onların görevi” dedi. Güngör, Dink’in getirdiği dosyayı MİT’çilerin aldığını belirtti.
------------------------------------------------------------------------------
DİNK AİLESİNDEN ERGENEKON SANIKLARINA TAKİPSİZLİĞE İTİRAZ
Dink dosyasıyla ilgili bir başka gelişme daha yaşandı. Dink'in ailesi, cinayete ilişkin soruşturmada aralarında Ergenekon sanıklarının da bulunduğu 24 kişi hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz etti. Aile, Veli Küçük ve diğer Ergenekon sanıklarının, suikastın arkasında yer alan ‘örgütün' yöneticisi olabilecekleri yönünde deliller olduğunu aktardı.
Hrant Dink cinayetine ilişkin soruşturmada yeni bir gelişme yaşandı. Dink ailesinin avukatları, Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve Oktay Yıldırım ile eski İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve MİT'çi Özel Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 24 isim hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz etti.
Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin geçtiğimiz günlerde, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü tarafından kamu görevlileri hakkında iddianame düzenlenmişti. Ergenekon sanıklarının da aralarında olduğu isimler hakkında ise takipsizlik kararı verilmişti. Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, 24 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılarak bu kişiler hakkında iddianame düzenlenmesini talep etti. Dilekçede, Dink'in yazıları sebebiyle hedef haline getirildiği, bu gelişmeleri takiben tek tip dilekçelerle birtakım kişilerin hakkında suç duyurusunda bulundukları ve bu kapsamda ‘Türklüğe hakaret' suçlamasıyla davalar açıldığı kaydedildi. Bu dönemde belli gruplar tarafından Dink'e yönelik tehdit içerikli eylem ve gösteriler yapıldığı belirtildi.
‘KÜÇÜK VE KERİNÇSİZ ÖRGÜT YÖNETİCİSİ'
Veli Küçük ve Kerinçsiz'in Dink hakkında açılan davalara katıldığı anlatılarak, “Dink cinayeti için zemin yaratan Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve Oktay Yıldırım hakkında etkili soruşturma yapılmamıştır. Dink cinayetini organize ve icra eden örgüte yönelik soruşturma tamamlanmadan da Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve Oktay Yıldırım hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi hatalı ve hukuka aykırıdır.” denildi. Kerinçsiz, Küçük ve Sevgi Erenerol'un başını çektiği bir grubun Dink'in yargılandığı davaya katılan sıfatı ile dahil olduğu ve adliye önünde eylem yaptıkları, hatta Dink'in duruşma salonuna girerken de saldırıya uğradığı anlatıldı. Dilekçede, Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz'in Dink cinayetini işleyen örgütün yöneticisi oldukları yönünde bilgilere ulaşılmasının mümkün olduğu vurgulandı.
‘VALİ YARDIMCISI, DİNK'İ TEHDİT ETTİ'
İtiraz dilekçesinde Hrant Dink'i İstanbul Valiliği'ne çağırıp tehdit ettikleri iddia edilen Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve MİT mensubu Özel Yılmaz hakkında zamanaşımı gerekçesi ile verilen takipsizlik kararının da hukuka aykırı ve hatalı olduğu vurgulandı. Bu iki isim hakkında ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi' suçlamasıyla iddianame düzenlenmesinin gerekli olduğu vurgulandı. İtiraz dilekçesinde cinayetin işlendiği dönemde İstanbul terör şube müdürü olan Selim Kutkan'ın da sorumlu olduğu anlatıldı. Hrant Dink ailesinin itirazlarını sulh ceza hakimliği karara bağlayacak.
Görüntüleri izlemek için tıklayın
(05 Ocak 2016, 21:09), son güncel.: (06 Ocak 2015, 07:33)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: