Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Sahil Güvenlik Komutanlığındaki olaylara ilişkin, aralarında eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem'in de bulunduğu biri er, 29 kişi hakkında iddianame hazırlandı.
28.01.2017 09:35 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Velihattin Eldemir tarafından hazırlanan iddianame, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
26 Ocak'taki gelişmeye göre, eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem'in bir numaralı şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, diğer şüpheliler ve TSK'da görev yaptıkları dönemde bulundukları rütbeler ise şöyle:
"Sahil Güvenlik Komutanlığı Harekat Başkanı Albay Süleyman Yarayan, Cari Harekat ve Arama Kurtarma Daire Başkanı Yarbay Mustafa Şaban Gümüşiğne, Emir Subayı Binbaşı Burhan Gülnar, Sahil Güvenlik Komutanlığı Genel Sekteri Yarbay İsa Aydın, Personel Başkanlığı Atama Daire Başkanlığı Subay Atama Danışma Subayı Yüzbaşı Temur Yılmaz, Personel Başkanlığı Personel Tevil Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Yılmaz, Personel Başkanlığında Atama Daire Başkanlığında görevli Binbaşı Güray Demir, Atama Astsubay Müdürü Binbaşı Abdulkadir Akcan, Strateji ve Prensip Subayı Binbaşı Muammer Köse, Personel Plan Şube Müdürü Vekili Binbaşı Erkan Şirin, Tatbikat Şube Müdürü Binbaşı Ferhat Erel, Sahil Güvenlik Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı KOM Daire Başkanlığında görevli Binbaşı Emir Nazlı, İlk İstihbarata Karşı Koyma Şubesinde görevli Yüzbaşı Abdullah Karaca, Personel Planlama Şube Müdürü Yüzbaşı Hakan Dişli, Plan ve Prensipler Başkanlığı Kuvvet Plan Daire Başkanı Vekili Kurmay Binbaşı Fatih Şahin, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Sezgin Şakrucu, Harekat Merkezi Vardiya Subayı Yüzbaşı Ahmet Küçüktamer, Onarım Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Gümüşay, Harekat Başkanlığında görevli Astsubay Hakan Mercan, Harekat ve Arama Kurtarma Merkezinde Vardiya Astsubayı Mustafa Özek, Personel Başkanlığında görevli Astsubay Şahin Zengin, Personel Başkanlığı Atama Daire Başkanlığı Devlet Memuru İşlem Astsubayı Mustafa Özdemir, Personel Başkanlığı Disiplin Moral Astsubayı Samet Sorkulu, Astsubay Zafer Önder Yufkacı, Astsubay Alper Hepçaldıranlı, Sicil ve Kıdem İşlem Astsubayı Fehmi Tırpancı, sivil memur Mehmet Ali Barto ve er Anıl Ceylan."
Üçer kez ağırlaştırılmış müebbet
İddianamede er Anıl Ceylan dışındaki tüm şüpheliler için "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Şüpheliler Hakan Üstem ve Süleyman Yarayan'ın "Silahlı terör örgütü yönetmek" suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapsinin istendiği iddianamede, er Anıl Ceylan'ın "Üye olmamakla birlikte silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek", diğer şüphelilerin ise "Silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15'er yıla kadar mahkumiyetleri talep edildi.
İddianamede Süleyman Yarayan'ın kendisini teslim almaya gelen Merkez Komutanlığı görevlilerine, teslim olmamak için silahla havaya ateş açarak ölümle tehdit ettiği öne sürülerek, şüpheli için 9 aydan 4 buçuk yıla kadar ayrıca hapis talep edildi.
Hakan Üstem'in istemi üzerine, şüpheli Burhan Gülnar'ın er olan şüpheli Anıl Ceylan'a darbe teşebbüsünün delili niteliğinde olan, Üstem'e ait not defterinin imha edilmesi emrini verdiği belirtilen iddianamede, bu şüphelilerin 9 aydan 7 buçuk yıla kadar cezalandırılmaları istendi.
Gemi Komutanı Yüzbaşı Cenk Çaka, Üsteğmen Talha Kılıç ve Merkez Komutanlığı 2. Bölge Komutan Vekili Uğur Esentur'un şikayetçi olarak bulunduğu iddianamede, bilgisine başvurulan 25 tanığın beyanları da yer aldı.
"ByLock" tespit edildi
İddianamede, eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Üstem'in eylemlerine de yer verildi. Darbe girişimi sırasında meydana gelen olaylarla ilgili kameralar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, Üstem'in, saat 23.15 sularında birliğe girdiği ve komuta katı, harekat merkezi, garaj, giriş çıkış kapıları ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı civarında silahlı olarak tespit edildiği belirtildi.
Sahil Güvenlik Komutanlığının 15-16 Temmuz'daki santral kayıtlarına da yer verilen iddianameye göre, şüpheli Hakan Üstem, gece yarısı komutan makamından Sahil Güvenlik Komutanlığı Karadeniz Bölge Komutanı ile görüşerek "Tüm gemilerin derhal seyre kalkması, liman giriş çıkış trafiğinin durdurulması, hudut kapılarının tutulması" talimatını verdi.
Üstem, 16 Temmuz saat 01.08'de Akdeniz Bölge Komutanı ile görüştü, "Malum olaylar nedeniyle yurt dışına yüklü miktarda para kaçırılmasını önlemek maksadıyla hudut kapılarını kapatarak gerekli tüm tedbirleri alınmasını" emretti.
İskenderun Grup Komutanlığı ile saat 04.54'de görüşen Üstem, "Erdinç, seni Akdeniz Bölge Komutanı olarak atıyorum. Derhal Mersin'e geçerek, bölge komutanlığının kumandasını al." ifadesini kullandı.
İddianamede, şüpheli Hakan Üstem'in FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının birbirleriyle gizlilik içerisinde görüşmelerini sağlayan "ByLock" programını kullandığı bilgisi ile banka hesabından Research Electronics isimli firmaya gönderilen yüklü miktarda paraya da yer verildi.
İddianamede, şüphelilerden eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem'in, darbe girişiminden önceki bir hafta boyunca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te olup olmadığı, gelip gelmeyeceği, hangi otelde kaldığı gibi konularda bilgiler sorduğu bildirildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli FETÖ/PDY militanlarınca gerçekleştirilmeye çalışılan askeri darbe girişiminden bir gün önce, Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki darbe girişimine ilişkin hakkında daha önce dava açılan Tuğamiral Hasan Kulaç'ın, Sahil Güvenlik Komutanı Üstem'i telaşlı şekilde ziyaret ettiği, ziyaretten 15 dakika önce elektriklerin kesildiği, Kulaç'ın çıkmasından yarım saat sonra elektriklerin geldiği ifade edildi.
Şüpheli Üstem'in kriptolu telefonla görüşme yaptığı, o sırada Sahil Güvenlik Harekat Başkanı Albay Süleyman Yarayan ve Güray Demir'in komutanlığa girip çıktıkları kaydedilen iddianamede, 15 Temmuz'da öğle saatlerinde Üstem'in emir subayı Burhan Gülnar'ın, Marmaris Bot Komutanlığını arayarak, Üstem'in askeri hattan görüşmek istediğini bildirdiği belirtildi. Üstem'in, "Okluk Koyundaki gelişmeleri, alınan önlemleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın orada olup olmadığını, köşke gelip gelmeyeceğini, köşkte değilse nerede, hangi otelde kaldığını sorduğu" bildirilen iddianamede, Üstem'in bir hafta boyunca günlük birden çok arama yaptığı, Yarayan'ın da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı yeri önceden öğrenebilmek için Marmaris Bot komutanını son bir haftada günde birden çok arayarak gelişmeleri, önlemleri, Erdoğan'ın orada olup olmadığını, gelip gelmediğini, nerede, hangi otelde kaldığını sorduğu anlatıldı.
İddianamede, 16 Temmuz 2016 saat 01.13'te Sahil Güvenlik Komutanlığından Süleyman Yarayan paraflı, Yüzbaşı Ahmet Küçüktamer ve Tümamiral Hakan Üstem imzalı "Deniz hudut kapılarının kontrolü" konulu, "Sıkıyönetim Direktifi" emir mesajı çekildiği bildirilerek, bunda "1) Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur. Bütün Yurtta Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bu kapsamda; A. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından transit geçişler serbesttir. B. Limanlara girişler serbesttir. Ancak ülke dışına kaçması muhtemel kişilerin engellenmesi maksadıyla ikinci bir emre kadar çıkışlara kapatılmıştır. C. Bölge komutanları tarafından ülke dışına kaçması muhtemel kişilerin engellenmesi maksadıyla gerekli planlama yapılacak ve Sahil Güvenlik Botları limanlardan çıkışları engelleyecektir. D. İkazlara uymayanlara karşı gerektiğinde kuvvet kullanılacaktır. 2) İkinci bir emre kadar tüm birlikler ve görevlendirilen gemi/botlar dışındaki diğer tüm sahil güvenlik botları emre hazır bekleyeceklerdir. 3) Müteakip uygulamalar hakkında bilahare emir verilecektir." denildiğine yer verildi.
Aynı gün saat 05.32'de komutanlıktan birimlere çekilen "atama" konulu mesajda, "SAGUVAK Komutanı Sahil Güvenlik Kıdemli Albay Fatih Erhan, SAGUVKOM emrine alınmış olup, SAGUVAK'a ait tüm komuta yetkileri Sahil Güvenlik Kurmay Yarbay Erdinç Balkan tarafından kullanılacaktır." denildiği, emrin alınmasını müteakip görevin Balkan tarafından derhal teslim alınacağının belirtildiği aktarılan iddianamede, bu mesajda da Binbaşı Güray Demir ile Küçüktamer ve Üstem'in imzaları bulunduğu belirtildi.
Aynı dakikada komutanlıktan MAGG 4001'e çekilen "Deniz Hudut Kapılarının Kontrolü" konulu "Sıkıyönetim Direktifi" konulu emirde de, "1) Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bu kapsamda; A. Bütün deniz hudut kapıları giriş ve çıkışlara kapatılmıştır. Her bot komutanı sıkıyönetim komutanları ile koordineli olarak bölgelerindeki deniz trafiğini kontrol altına alacaklardır. Limanlar çıkışlara kapatılmıştır. B. Beka tedbirleri en üst seviyede tutularak izinsiz limanlardan çıkmaya çalışan her türlü trafik engellenecek, engellenemeyenler anında SAGUVKOM'a rapor edilecektir. 2) İkinci bir emre kadar tüm birlikler ve Sahil Güvenlik Gemi/Botları emre hazır bekleyeceklerdir. 3) Müteakip uygulamalar hakkında bilahare emir verilecektir" yazılı mesaj gönderildiği, mesajda da yine Yarayan'ın parafı, Küçüktamer ve Üstem'in imzaları bulunduğu aktarıldı.
İddianamede, saat 07.47'de yine SAGUVMAR ve bağlılarına iletilen "Harekat Kontrolü" konulu "Sıkıyönetim Direktifi" konulu emirde ise "1) SAGUVMAR bağlısı tüm gemi/botların harekat kontrolü SAGUVKOM'a alınmıştır. SAGUVMAR bağlısı gemi ve botlar direkt olarak sahil güvenlik karargahından yönetilecektir. 2) SAGUVMAR bağlısı tüm gemi ve botlar SAGUVKOM harekat ve arama kurtarma merkezi ile SAHMUS ve cep telefonundan irtibatta kalacaktır" yazıldığı bildirilerek, emirde Küçüktamer ve Yarayan'ın imzaları bulunduğu, imza yeri açılmasına rağmen Üstem'in imzasının olmadığı ve şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu şekilde Sahil Güvenlik Komutanı Üstem ile Hareket Başkanı Yarayan'ın tüm ülkede görevli Sahil Güvenlik Bot Komutanlıklarına sıkıyönetim emri gereğince emir ve talimat vererek, darbenin içerisinde lider pozisyonunda yer aldıkları, Trabzon Sahil Güvenlik Bot Komutanı Sinan Mamak ile yaptığı görüşmede neşeli bir şekilde Üstem'in 'Güzel şeyler olacak, bazıları bavulunu toplayıp kaçmaya başladı bile' dediği, Üstem'in talimatı ile emir subayı Burhan Gülnar'ın kurmay subaylar ile birlikte çalışan bir kısım subay ve astsubayı birliğe çağırdığı, şüpheliler Fatih Şahin ve Abdülkadir Akcan'ın yıllık izinde olmasına rağmen birliğe gelip darbe teşebbüsü içerisinde yer aldığı, şüphelilerden Emir Nazlı ve Erkan Şirin'in yurt dışına tayinlerinin çıktığı, ilişiklerini kesmelerine rağmen birliğe gelerek darbe teşebbüsü içerisinde yer aldıkları, şüpheliler Mehmet Yılmaz, Güray Demir, Muammer Köse, Ferhat Erel, Abdullah Karaca, Hakan Dişli, Sezgin Şakrucu, Mehmet Gümüşay, Hakan Mercan, Şahin Zengin'in nöbetçi olmamalarına rağmen birliğe gelip darbe teşebbüsü içerisinde yer aldıkları anlaşılmıştır."
"Araçlar dizilsin" emri
İddianamede sözde atama listesiyle karargah komutanı olarak atanan şüpheli Mustafa Şaban Gümüşiğne'nin birliğe gelerek nizamiyelerin güvenliğini aldığına yer verilerek, darbe girişimi gecesi 21.30 sıralarında Genelkurmay tarafından silah seslerinin geldiği ve Gümüşiğne'nin telsizle "Genelkurmay emriyle görevlendirildiğini, giriş çıkışın yalnız kendi emriyle olacağını, karargahın tüm sorumluluğunun kendisinde olduğunu" söylediği ve protokol kapısına mevzi olarak araçların dizilmesi emrini verdiği kaydedildi.
Gümüşiğne'nin, Lumbarağzındaki görevlilere "Lumbarağzı sizin namusunuz. Bu kapıdan ben izin vermeden kimse girip çıkmayacak" dediğinin altı çizilen iddianamede, Gümüşiğne, Muammer Köse ve Ferhat Erel'in silah ve mühimmat aldıkları aktarıldı.
"Atama listesinde" Sahil Güvenlik Komutanlığı Genel Sekreteri olan şüpheli İsa Aydın'ın da Sahil Güvenlik Komutanlığı İstihbarat Başkanı olarak atandığı ve Üstem'in onu arayarak "TSK yönetime el koydu. Derhal karargaha gel" demesi üzerine Aydın'ın Arsus'tan Ankara'ya geldiği kaydedilen iddianamede, 22.35 sıralarında sivil kıyafetle Üstem'in Sahil Güvenlik Komutanlığına gelerek Yarayan ile görüştüğü ve "ameliyat etmek yerine yaralı parmağın kesilmesi gerektiğini" söylediği, bu sırada bombaların atıldığı, Yarayan'ın da "ordu sonunda yönetime el koydu" dediği bildirildi.
"Birliğe giren olursa engelleyin, vurun"
Üstem'in, protokol girişinde emir subayı Burhan Gülnar ile birlikte, nöbetçi amirine ve nöbetçi subaya "Bu gecikmiş bir ameliyattı, bunu yapmak zorundaydık" dediğine yer verilen iddianamede, Yarayan'ın santral görevlisine "içeriden dışarıya çıkış yok" dediği ve gelen tüm aramaları kendisine bağlamasını istediği ifade edildi.
Süleyman Yarayan'ın "ön ödemeli kartlarla yapılan aramaların iptalini" isteyerek, dışarıyla yapılacak iletişimi kestirdiği ifade edilen iddianamede, Gümüşiğne'nin, şüphelilerden Temur Yılmaz'ın kapıda görevli askerlere, "Birliğe giren olursa engelleyin, vurun" talimatı verdiği anlatıldı.
Hakan Üstem'in emriyle Süleyman Yarayan, Mustafa Özek, Zafer Önder Yufkacı, Emir Nazlı, Sezgin Şakrucu, Fatih Şahin, Ahmet Küçüktamer, Güray Demir, Abdülkadir Akcan'ın tüm Türkiye'deki Bot Komutanlıklarını arayarak "Gemide/botta bulunan toplar, silahlar ile yüzde 10 cephaneyi havaya/emniyetli sahaya ateşle" emri verdikleri kaydedilen iddianamede, Bot Komutanlıklarının, mühimmatlarının bir kısmının patlatmasıyla darbeye direnecek halkı, tıpkı Ankara'da alçak uçuş yapan uçaklar gibi, sindirme amacıyla hareket ettikleri vurgulandı.
İddianamede saat 03.30 civarında büyük bir patlama olduğu, Üstem'in elinde tabancayla aşağı inip, bina içine aldığı askerleri dışarı çıkarttığı, hizmet araçlarını birlik önüne getirterek, her aracın arkasına askerleri yerleştirdiği anlatıldı.
"Geç kalmış bir ameliyattı"
Üstem'in askerlere, birliğe giren olursa engellenmesi, vurulması talimatı verdiği bildirilen iddianamede, o esnada şüphelilerden Binbaşı Ferhat Erel'in de protokol kapısındaki nöbetçilere, "Korkmayın. Biz bunu yapmak zorundaydık. Bu, geç kalınmış bir ameliyat. Biz halk ayaklanmasını tahmin etmiştik. Ancak çok uzun sürmez, zaten dağılmaya başladılar. Sabah olunca her şey sakinleşir, biz de her şeyi belgeleriyle açıklayınca halk zaten bizim yanımızda olacak" dediğine yer verilen iddianamede, şüpheliler Mustafa Özdemir ile Fehmi Tırpancı'nın Yalova'da kursta olmalarına rağmen birliğe gelerek görev aldıkları, şüpheli Mustafa Özdemir'in askerleri kışkırtmak için elinde bulunan cep telefonunun Whatsapp uygulamasından kafası kesilmiş asker fotoğrafı gösterdiği ve "dışarıdan içeriye girerlerse sonlarının böyle olacağını" söylediği belirtildi.
İddianamede, nöbetçi subay Kaan Avcı'nın, Mehmet Gümüşay'a "Komutan paralelci. Darbe yapmaya çalışıyorlar. Birazdan komutanı tutuklamaya gelecekler. Geldiklerinde bir şekilde komutan direnirse derdest edip teslim etmeniz lazım. Çok dikkatli olun, kanunsuz işler yapmayın" dediği, ancak kendisinden olumlu veya olumsuz bir cevap alamadığı ifade edildi.
Nöbetçi subayların şüpheli Ferhat Erel'e, "birlikte kanunsuz bir darbe girişimi olduğunu, kimsenin yanlış hareket etmemesi gerektiğini" söylediği, ancak Erel'in onu dinlemeyip, oradan ayrıldığı belirtilen iddianamede, şüpheli Muammer Köse'nin de nöbetçi subaylara "Emirlere uyuyorum. Ben de bir şey bilmiyorum. Ülkede darbe olmasa ne olacak? Diğer türlüsü çok mu iyi? Ülkede demokrasi yok, düzen yok" dediği, ayrıca askerlere hiçbir şekilde telefonlarını kullanmamalarının söylendiği anlatıldı.
Şüpheliler Sezgin Şakrucu ve Abdullah Karaca'nın ellerinde biber gazı dolu kolilerle görüldükleri; şüphelilerden Yarayan ve Üstem ile Burhan Gülnar Mustafa Şaban Gümüşiğne, Erkan Şirin, Sezgin Şakrucu, Muammer Köse, Fatih Şahin, Güray Demir, Mehmet Yılmaz, Ferhat Erel, Abdullah Akcan, Mehmet Gümüşay, Hakan Mercan, Mustafa Özdemir, Şahin Zengin ve Temur Yılmaz'ın birlik içerisinde ellerinde silahlı olarak bulunduklarının belirlendiği, bu kişilere silah verirken yapılan zimmet senetlerinin Abdülkadir Akcan, Ferhat Erel ve Muharrem Köse tarafından yırtıldığı, Burhan Gülnar ve Mehmet Gümüşay'ın da bazı kameraları kırdığı aktarıldı.
10'u ByLock kullanıcısı, 3'ünün eşi KPSS şüphelisi
İddianamede Merkez Komutanlığından görevlilerin Üstem ve Yarayan'ı almak için birliğe geldikleri, bunu öğrenen Yarayan'ın merkezi anons sisteminden birliğin güvenliğini gerekçe göstererek, subay ve astsubayların silahlarıyla aşağı inmeleri yönünde anons yaptırdığı, buna istinaden şüpheliler Samet Sorkulu, Burhan Gülnar, Güray Demir, Muammer Köse, Mustafa Özdemir, Şahin Zengin, Ferhat Erel, Abdulkadir Akcan, Mehmet Yılmaz, Temur Yılmaz, Erkan Şirin, Fatih Şahin'in aşağı indiği, hepsinde de silah bulunduğu kaydedildi.
Merkez Komutanlığından gelen görevlilere teslim olmamak için Yarayan'ın "Size teslim edecek hiç kimse yok. Terk edin burayı" diyerek elini silahına attığı bildirilen iddianamede, Yarayan'ın dışarıdan ikna etme çabaları sırasında "Yaklaşmayın, vururum" diyerek silahıyla havaya ve Merkez Komutanlığından gelen kişilerin yakınına şarjöründeki mermi bitinceye kadar ateş açtığına yer verildi. İddianamede, mermisi bitince nizamiyede görevli bir askerin kalaşnikofunu alan Yarayan'ın, Merkez Komutanlığından gelen görevlinin kendilerini almalarına engel olmak için fasılalarla ateş açtığı anlatıldı.
İddianamede, Üstem ve Yarayan'ın Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik arasındaki telleri keserek, Deniz Kuvvetleri tarafına geçtiği, burada bulunan Üstem'in personele yüksek sesle "Ben teslim oldum, siz de 15 dakika sonra teslim olun" dediği, emir subayı Burhan Gülnar'a, onun da şüpheli Anıl Ceylan'a söylemesi üzerine Ceylan'ın, Üstem'in not defterini kağıt imha makinasına atarak imha ettiği belirtildi.
İddianamede, şüphelilerden Hakan Üstem, İsa Aydın, Süleyman Yarayan, Şahin Zengin, Samet Sorkullu, Mehmet Yılmaz, Hakan Dişli, Güray Demir, Fehmi Tırpancı ve Abdulkadir Karaca'nın FETÖ'nün haberleşme aracı olan ByLock isimli programı kullandıkları, şüphelilerden Hakan Dişli, Güray Demir ve Abdulkadir Akcan'ın eşlerinin 2010'daki KPSS sorularının FETÖ mensuplarınca sızdırılmasına ilişkin soruşturmanın şüphelileri olduklarına da yer verildi.
İddianamede ifadesine yer verilen eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem, darbe girişiminden önce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te olup olmadığını, Cumhurbaşkanlığı Okluk yerleşkesinin güvenliğini sağlamak amacıyla sorduğunu savundu.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, 29 şüphelinin eylemleri, ifadeleri, tanık beyanları ve haklarındaki MASAK raporlarına da yer verildi.
İddianameye göre, 15 Temmuz 2016'da saat 23.15 sularında birliğine gelen eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem, komuta katı, harekat merkezi, garaj, giriş-çıkış kapıları ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı civarında silahlı olarak güvenlik kameralarına yansıdı.
Üstem ifadesinde, 15 Temmuz akşamı saat 18.30 sıralarında rutin mesai görevinden ayrılarak komutanlık dışına çıktığını, saat 21.00 sıralarında elektronik sistem üzerinden Genelkurmay Başkanlığının bir mesaj gönderdiği haberinin kendisine ulaştığını, mesaj içeriğinin karışık olması sebebiyle saat 22.30 sıralarında tekrar karargaha geçtiğini söyledi.
Çanakkale ve İstanbul Boğazı ile ilgili çektiği mesajların doğru olduğunu ifade eden Üstem, sıkıyönetim ilanına yönelik birliğine gelen emirlerde bu hususun belirtildiğini, Sahil Güvenlik botlarının mühimmatlarının yüzde 10'unu güvenli bir bölgede patlatması yönünde bir emri ise kesinlikle vermediğini iddia etti.
Marmaris Sahil Güvenlik komutanını arayıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Okluk koyunu kullanıp kullanmayacağını sorduğunu kabul eden Hakan Üstem, bunun nedeninin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konaklayacağı Okluk Yerleşkesinin güvenliğini sağlamak olduğunu öne sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oraya geleceğini korumasından daha sonra öğrendiğini aktaran Hakan Üstem, Albay Çağlar'a sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne zaman geleceğini sorduğunu, amacının oradaki görevin ne kadar süreceğini belirlemek olduğunu, Erdoğan'ın nerede kalacağını ise sormadığını iddia etti.
Üstem, askerlere "çatışmaya girmemelerine" dair emrin kendisi tarafından verildiğini, genel prensip olarak ana karargahta da çatışmaya girilmemesi konusunda talimat verdiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Truva otelden ayrıldığı ve helikopterden ateş edildiği konusunda kendisine bilgi verilmediğini savundu.
Hakan Üstem, sözde sıkıyönetim kararnamesinde kendisinden kıdemsiz olan kişilerin üst rütbeli görevlere getirildiğini, kendisine herhangi bir görev verilmediğini öne sürdü.
"Hudut kapılarını kapatın" emri
Çocuğunun Ankara'da Anafartalar Kolejinde okuduğunu belirten Üstem, kolejin sahibinin Akıncı Üssünde yakalandığını ise medyadan öğrendiğini ileri sürdü.
Üstem, kaçarken yakalanmasına ilişkin ise merkez komutanlığından "teslim olun" sözlerini duyduğunu, ancak durumun netleşmesini beklemeye karar verdiğini, Deniz Kuvvetleri tarafında görüşebileceği birilerinin olduğunu düşündüğünü, Süleyman Yarayan'ın merkez komutanlığı görevlilerinin ayaklarına ateş ettiğini bilmediğini, kendisine herhangi bir talimat vermediğini iddia etti.
FETÖ terör örgütüyle herhangi bir bağlantısının bulunmadığını savunan Üstem, darbe girişimi içinde olmadığını, sadece birliğinin tedbirler aldığını öne sürdü.
Savcılık iddianamesinde Sahil Güvenlik Komutanlığının 15-16 Temmuz'daki santral kayıtlarına da yer verildi.
Buna göre, 16 Temmuz'da saat 00.35'te makamından Karadeniz Bölge Komutanı ile görüşen Üstem, "Tüm gemilerin derhal seyre çıkması, liman giriş çıkış trafiğinin durdurulması, hudut kapılarının kapatılması" talimatını verdi. Saat 01.08'de Akdeniz Bölge Komutanı ile görüşen Üstem, "Malum olaylar nedeniyle yurt dışına yüklü miktarda para kaçırılmasını önlemek maksadıyla hudut kapılarını kapatarak gerekli, tüm tedbirleri alın" dedi. Üstem, saat 04.54'te İskenderun Grup Komutanlığı ile yaptığı görüşmede ise "Erdinç (Balkan), seni Akdeniz Bölge Komutanı olarak atıyorum. Derhal Mersin'e geçerek bölge komutanlığının kumandasını al." talimatını verdi.
Erdinç Balkan'ın "Nasıl olur, Fatih Albayım orada" demesi üzerine Üstem, "Fatih, makamı terketti. Botla git. Mersin'e gidince Atilla Amirale kendini rapor et." dedi.
"ByLock programını kullanıyordu"
İddianamede, darbe girişiminin ardından Sahil Güvenlik Komutan vekili olarak atanan Kurmay Albay Bülent Olcay'ın ifadesine de yer verildi.
Olcay, ifadesinde, Hakan Üstem'in personele yüksek sesle "Ben teslim oldum, siz de 15 dakika sonra teslim olun", daha sonra emir subayı Burhan Gülnar binbaşıya ise "darbeye ilişkin evrakların hepsini imha edin" emrini verdiğini aktardı.
Buna karşılık kendisinin Gülnar'a "Hiçbir şeyi imha etmemesi, kanunsuz emre uymaması gerektiğini" söylediğini, Üstem'in makam odasında darbe emirlerinin masa üzerinde açık bir şekilde durduğunu gördüğünü belirten Olcay, yaptığı incelemede Hakan Üstem'in kendisini görevden alarak yerine Tuğamiral Hasan Kulaç'ın atandığını gördüğünü ifade etti.
Olcay, hatırladığı kadarıyla darbeden bir gün önce Tuğamiral Hasan Kulaç'ın Üstem'i ziyarete geldiğini, o sırada Süleyman Yarayan ve Güray Demir'in de odaya girip çıktığını kaydetti.
Tanık Oğuz Kaan Yavuz ise ifadesinde Sahil Güvenlik Komutanlığında 8 yıldır karargah komutanı olarak görev yaptığını belirterek, darbe girişimi sırasında Hakan Üstem'in kendisini arayarak "Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yaptı, yönetime el koydu, sen, Bülent Olcay ve Zeki Bodur bu organizasyonun içinde yoksunuz, evde oturun" dediğini söyledi.
İddianamede, Üstem'in ByLock programını kullandığına ve "Research Electronıcs" adlı bir firmaya hesabından gönderilen yüklü miktarda paraya da yer verildi.
Mühimmatı boşaltın talimatı
İddianamede şüpheli Süleyman Yarayan'ın 15 Temmuz saat 21.12 civarında birliğe girdiği, komuta katı, harekat merkezi, giriş çıkış kapıları, otopark ve Deniz Kuvvetleri civarında görüldüğü, miğfer, çelik yelek ve silahlı olarak tespit edildiğine yer verildi.
Yarayan, ifadesinde, saat 20.00 civarında Sahil Güvenlik Komutanı Hakan Üstem'in kendisini aradığını, acil durum olduğunu, birliğe gitmesi gerektiğini söylediğini aktararak, birliğe geldikten yarım saat sonra Harekat Haber Merkezine Genelkurmay'dan bir mesaj geldiğini, mesajda birliğe giriş-çıkışlar konusunda Mustafa Şaban Gümüşiğne'nin görevlendirildiğini, onun izniyle giriş ve çıkışların yasaklandığının bildirildiğini aktardı.
Saat 21.00 civarında sıkıyönetimle ilgili resmi mesajın geldiğini bildiren Yarayan, haber merkezindeki nöbetçi astsubayı çağırarak bütün mesajları kendisine getirmesini, kesinlikle dağıtmamasını söylediğini öne sürdü.
Telefondan dışarının aranmaması, dışarıdan gelen aramaları da sadece harekat merkezine bağlaması talimatını verdiğini aktaran Yarayan, komutanın emri gereği emniyetli bir sahaya mühimmatların yüzde 10'una kadarının gerekirse boşaltılması yönünde bir talimat verdiğini, bu durumun tehlike yaratmayacağını düşündüğünü, uyarı amaçlı sadece havaya ateş edebileceğini söylediğini, bu hususun harekat merkezi jurnaline kaydedilmesini istediğini, harekat merkezinde bulunurken silahını masaya koyup mesai arkadaşlarına "İnşallah az ölüm olur" şeklinde bir söz söylemediğini iddia etti.
-"Darbe haberlerini izledik"
Komutanlığın santral kayıtlarına göre Yarayan, Marmaris Grup Komutanı ile görüşerek Turban otelde saldırıya uğrayan emniyet güçlerine yardıma gönderilen gemilerin limana döndürülmesini, birliğin emniyetinin alınmasını, Bodrum Askeri Birlik Komutanının sıkıyönetim komutanı olduğu ve onun emirlerine uyulması talimatını verdi. İddianamede Yarayan'ın ByLock kullandığı bilgisine de yer verildi.
Şüpheli Mustafa Şaban Gümüşiğne de ifadesinde Genelkurmay Başkanlığının gönderdiği mesajı gördüğünü, burada kendisine giriş ve çıkışların kontrolü görevinin verildiğini, bu mesaja dayanarak telsizden birlikte giriş-çıkışların denetim ve kontrolün kendisine geçtiğini söylediğini, darbeyi öğrenmeden önce komutanı Hakan Üstem'in saat 22.00 civarında Birliğe yaya olarak geldiğini, kendisine birlik güvenlik tedbirlerini alıp, nizamiyeden bilgisi dışında kimsenin giriş-çıkış yapmaması talimatını verdiğini aktardı.
Darbe olayını öğrendikten sonra komutanın makamına gittiğini, girişte, Güray, Burhan binbaşı ve birkaç subayın olduğunu, darbe haberlerini izlediklerini, kendisinin silah kemerini çıkartıp Binbaşı Burhan'a verdiğini, "ne darbesi" diye tepki gösterdiğini anlatan Gümüşiğne, o sırada Yarayan'ın geldiğini, komutanın odasına girdiklerini, komutanın kendisine "TSK yönetime el koydu, sıkıyönetim ilan edildi. Birlikteki güvenlik tedbirlerini alın" dediğini kaydetti.
Gümüşiğne, komutanın darbecilerin yanında mı yoksa karşısında mı bulunduğunu, kendisine verilen emrin kanunsuz olduğunu bilmediğini savundu.
-"Gemide bulunan toplarla ateş"
Şüpheli İsa Aydın da Deniz Kurmay Albay Bülent Olcay'ı arayıp neler olduğunu sorduğunu, kendisinin "İsa safını belli et. Darbeci tarafında mısın ya da diğer tarafta mısın? Darbeciysen karargaha git. Senin ismin bir listede geçiyor dolayısıyla başın belaya girebilir. Tavsiyem Merkez Komutanlığına giderek bildiklerini anlat" dediğini, "Benim safım belli. Darbeci değilim. Böyle işlere girmem" diyerek Merkez Komutanlığına gittiğini söyledi.
Aydın, 16 Temmuz saat 10.00 sıralarında Merkez Komutanlığına geldiğini, görevli personelin neden geldiğini sorması üzerine durumu anlattığını, daha sonra görevli personelin ellerinde bulunan bir listede kendisinin Sahil Güvenlik Komutanlığı İstihbarat Başkanı olarak atandığını gördüğünü, isminin neden o listede olduğunu bilmediğini ileri sürerek, Merkez Komutanlığında polisler tarafından gözaltına alındığını beyan etti. İddianamede Aydın'ın ByLock programı kullandığı bilgisine yer verildi.
İddianameye göre, şüphelilerden Sahil Güvenlik Komutanlığı Personel Başkanlığı Atama Daire Başkanlığı Subay Atama Danışma Subayı Yüzbaşı Temur Yılmaz, bir itirafçı tarafından teşhis edildi.
"Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme" suçundan tutuklu bulunan Yahya Karakaş ifadesinde, Muğla'da ev kiraladığını, 2004 yılında Ali Ar'ın yönlendirmesiyle TSK Deniz Kuvvetlerinde subay olarak Muğla'da görev yapan Levent isimli kişi ile benzer faaliyetlerde bulunduklarını anlattı. 2002 yılı mezunu Özgür, Musa ve 2000 mezunu Aykut ile Sahil Güvenlik Komutanlığında subay olan ve Muğla'da görev yapan 2003 mezunu Levent isimli subaya "abilik" yaptığını beyan eden Karakaş'a, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında çalışan 2000-2002 ve 2003 yılı mezunu subayların resimleri teşhis amaçlı gösterildi. Karakaş, Levent olarak tanıdığı subayın Temur Yılmaz olduğunu teşhis etti.
Temur Yılmaz ise ifadesinde FETÖ ile bağlantısı bulunmadığını, bu nedenle etkin pişmanlıktan yararlanmayı da düşünmediğini söyledi.
İddianamede, Plan ve Prensipler Başkanlığı Kuvvet Plan Daire Başkan Vekili olarak kurmay binbaşı rütbesinde görev yapan şüpheli Fatih Şahin'in, 15 Temmuz gecesi saat 22.15 civarı görevli olmamasına rağmen birliğe giriş yaptığına yer verildi. Şahin'in komuta katı, harekat merkezi, giriş çıkış kapıları, cephanelik ve Deniz Kuvvetleri bölgesinde miğfer, çelik yelek ve silahlı olduğunun tespit edildiği belirtilen iddianamede, Sahil Güvenlik Komutanlığına ait 15 ve 16 Temmuz tarihlerindeki santral kayıtlarında, şüpheli Şahin'in yaptığı görüşmelerle, 10'dan fazla gemi komutanını arayarak, "Gemide bulunan toplar, silahlar ile yüzde 10 cephaneyi havaya emniyetli sahaya ateşle" şeklinde emir verdiği kaydedildi.
İfadesinde FETÖ mensubu olmadığını kaydeden Şahin'in yapılan MASAK incelemelerinde ise bazı FETÖ şüphelilerine para transferi gerçekleştirdiği kaydedildi.
Yaklaşık 2 milyon liralık para transferi
Şüphelilerden Sezgin Şakrucu'nun ise 15 Temmuz öncesi albay rütbesinde olduğu, Sahil Güvenlik Komutanlığında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığında Daire Başkanı olarak görev yaptığı ve olay günü birlikte meydana gelen olaylarla ilgili kameralar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, birlikte görevli bazı şüpheliler ile birlikte silahlı olarak görüldüğü belirtildi.
Şakrucu'nun incelenen MASAK kaydına da yer verilen iddianamede, şüphelinin Kemal Dursun isimli şahsa 2013 ile 2016 yılları arasında toplamda 1 milyon 967 bin 376 lira EFT gönderildiğinin tespit edildiği, ancak bu paranın neden gönderildiğinin anlaşılamadığı ifade edildi.
Şakrucu'nun 5 bin 760 lira gönderdiği Batıgün Eğitim Kurumları Yayıncılık AŞ'nin ortaklarından Abdullah Arıcan'ın da FETÖ soruşturmaları kapsamında hakkında işlem yapılan şüphelilerden olduğuna iddianamede yer verildi.
Darbe girişimi öncesi Sahil Güvenlik Komutanlığında yüzbaşı olarak görev yaptığı belirtilen şüpheli Ahmet Küçüktamer, ifadesinde o akşam nöbetçi subay olduğunu ve başlayan hareketlilik üzerine nöbet sonrası da birlikte durmak durumunda kaldığını belirtti. Küçüktamer ifadesinde, Sezgin Şakrucu'nun kendisine bir liste verdiğini, daha sonra listedeki gemileri arayarak "cephanelerinin yüzde onunu denize emniyetli sahaya atmasını söylediğini" belirterek, bir iki tanesini aradıktan sonra diğer gemileri aramayı bıraktığını ve FETÖ ile bir bağının olmadığını kaydetti.
İddianamede, şüphelilerden Mustafa Özdemir'in 16 Temmuz sabahı birliğe geldiğine ve silahlı, çelik yelekli olarak güvenlik kameralarınca tespit edildiğine yer verildi. Astsubay olan Özdemir hakkındaki tanık beyanına yer verilen iddianamede, Özdemir'in birlikteki erleri kışkırtmaya çalıştığı ifade edildi. Tanık Mehmet Çavdar, 15 Temmuz gecesi araç muhafızı olarak görev yaptığını belirterek, "Mustafa Özdemir'in yanına gelerek elinde bulunan cep telefonunun Whatsapp uygulamasından kafası kesilmiş asker fotoğrafı gösterdiğini, dışarıdan içeriye girerlerse sonlarının böyle olacağını söylediğini" aktardı.
-"Beni görevden mi alıyorsunuz"
Sahil Güvenlik Komutanlığında hizmet eri olarak görev yapan şüphelilerden Anıl Ceyhan da olay günü Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem'in postası olan Burhan Gülnar'ın Üstem'in not defterini acilen imha etmesini söylediğini ifade etti. Gülnar'ın belinde silah olduğu için korktuğundan ve paniklediğinden not defterini kağıt imha makinasına atarak imha ettiğini beyan eden şüpheli Ceylan, kendisinin kesinlikle darbeden bir bilgisinin olmadığını, arkadaşlarının bu duruma şahit olduğunu, Gülnar'ın daha sonra yanına gelerek, "vatana ihanet etmediğini" söylediğini aktardı.?
İddianamede diğer şüphelilerin eylemleri, ifadeleri, haklarındaki tanık beyanları ve MASAK raporlarına da yer verildi.
İddianamede tanık olarak beyanına yer verilen, Sahil Güvenlik Komutan Vekili Tuğamiral Bülent Olcay, darbe girişiminden önce Sahil Güvenlik Komutanlığında Kurmay Başkanı olarak görev yaptığını, girişimin ardından Sahil Güvenlik Komutanı olarak atandığını belirtti.
Olay günü rutin işlerini yaparken bir uçağın durumundan şüphelendiğini, cep telefonundan aradığı Bülent Özbaşaran'ın "Komutan kalk diyor kalkıyorum, in diyor iniyorum, ben de bilmiyorum" dediğini anlatan Olcay, konuyu aktardığı Hakan Üstem'in, "Eğitim uçuşu yapıyor olabilir" yanıtı verdiğini ifade etti.
Sahil Güvenlik Komutanlığından makam telefonu aranarak "Genelkurmay Başkanlığınca tüm uçuşların durdurulduğu, hiçbir uçağın pistlerden hareket etmeyeceği emri verildiğinin" bildirildiğini dile getiren Olcay, şunları kaydetti:
"Geç saatlerde televizyonda darbe söylentileri yer almaya başladığında Harekat Merkezi Nöbetçi Subayı Ahmet Küçüktamer yüzbaşıyı telefonla aradım. Ahmet yüzbaşı, 'Harekat başkanımız burada, telefonu ona vereyim başkanım' dedi. Aynı soruyu Süleyman Yarayan'a sorduğunda cevaben 'Bir şey söyleyemem' deyip, telefonu kapattı. Sonrasında Hakan Üstem'i arayarak, 'Komutanım neler oluyor?" soruma cevaben bir bilgisi olmadığını, karargaha gideceğini, kendisinden haber beklememi söyledi. Israrla aramam üzerine komutan 'Bülent, Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, sen bunun dışındasın, evinde otur' dedi. 'Beni görevden mi alıyorsunuz' diye sordum. Bunun üzerine komutan 'Sen nasıl yorumlarsan' diye cevap verdi ve telefonları kapattık."
-Erdoğan'ın yerine ilişkin soru
Olcay, 16 Temmuz 2016'da öğle saatlerinde İçişleri Bakanlığı Genel Sekreterliğinden arayan bir görevlinin kendisine zarf geleceğini belirttiğini, adresini sorduğunu, gelen zarfta Sahil Güvenlik Komutanı olarak görevlendirildiğine ilişkin yazının bulunduğunu ifade etti.
Albay Mete Çağlar da 10 Temmuz akşam saatlerinde Muğla Valisinin kendisini arayarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün bulunduğu Okluk Koyu bölgesinin 24 saatliğine boşaltılması gerektiğini söylediğini, ertesi gün bölgede görev icra eden TCSG 302 nolu bota Cumhurbaşkanlığı koruma müdürünün gelip, civardaki tüm teknelerin kaldırılmasını istediğini, bunu bot komutanından öğrenip valiye bildirdiğini anlattı.
Aynı gün kendisini arayan şüpheli Süleyman Yarayan'ın da koyda alınan tedbirlerle ilgili bilgi istediğini, yine Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanı Albay Murat Yılmazarslan'ın da aradığını kaydeden Çağlar, 12-13 Temmuz'da Süleyman Yarayan'ın, çarşambadan itibaren ise Hakan Üstem'in aramaya başladığını, kendisine ısrarla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın nerede olduğunu, ne zaman, nereye gideceğini, bu konudan sık sık haberdar olmak istediklerini söylediklerini bildirdi.
Çağlar, kendisini 14 Temmuz saat 10.00'da arayan Hakan Üstem'in, yine alınan tedbirler hakkında bilgi istediğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerine ilişkin birçok soru sorduğunu anlattı.
Aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Deniz Yaveri Şafak Deliacı'nın kendisini aradığını, planlı faaliyetleri incelediğini, programı gözden geçirdiğini, Cumhurbaşkanı ile ilgili ne yaptıklarını sorduğunu bildiren Çağlar, kendisinin de koyda koruma polislerinin istediği tedbirleri aldıklarını, ancak misafirin nerede olduğunu bilmediğini söylediğini ifade etti.
-"Parazit cihazını çalıştırdı"
Darbe girişimi günü öğle arasında Hakan Üstem'in emir subayı Burhan Gülnar'ın kendisini arayarak, Hakan Üstem'in askeri hattan görüşmek istediğini söylemesi üzerine, Üstem'i aradığını dile getiren Çağlar, Üstem'in yine Okluk Koyu'ndaki gelişmeleri, önlemleri, Cumhurbaşkanı'nın orada olup olmadığını sorduğunu, kendisinin de Cumhurbaşkanı'nın gelip gelmediğini bilmediğini, nerede kaldığını da kimsenin bilmediğini söylediğini aktardı.
Bu görüşmede Üstem'in her zamankinin aksine alçak sesle konuşmasının dikkatini çektiğini söyleyen Çağlar, bunların, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerini öğrenmeye yönelik olduğu kanaatine vardığını belirtti.
Sahil Güvenlik Komutanlığı emrinde komutan postası Ertuğrul Taha Becerikli de 14 Temmuz'da öğleyin karargaha geldiğinde, Hasan Kulaç'ın "telaşlı bir şekilde" Hakan Üstem'in yanına girdiğini gördüğünü belirtti. Bundan 15 dakika önce elektriklerin kesildiğini, Kulaç geldiğinde Üstem'in Süleyman Yarayan'ı çağırdığını anlatan Becerikli, "Hasan Kulaç odada yaklaşık 20 dakika kaldığı. Çıktıktan yarım saat sonra elektrikler geldi. Hakan Üstem, elektrikler devreye girdikten sonra lazer ışınları ile çalışan ve dinlemeye engel olan parazit cihazını çalıştırdı. Bunu cihazın sesinden anladım. Daha sonra kriptolu telefon ile konuştu" beyanını verdi.
(28 Ocak 2017, 09:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: