Tam
EskidenYeniye
 

Halisdemir'in Şehit Edilmesi davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz akşamı gerçekleştirmeye kalktığı askeri darbe girişimi kapsamında Ankara'daki Özel Kuvvetler Komutanlığı'na Astsubay Ömer Halisdemir'i de şehit ederek el koyma ve darbeye destek verme eylemlerini konu alan 18 sanıklı dava başladı. 21-22-23 Şubat'ta peşpeşe günlerde görülen duruşmalarda sanıkların savunması alındı. Mahkeme 20 Mart'a ertelediği gelecek duruşmada ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı da dahil bazı tanıkların ifade vermesine karar verdi.

Önceki haber title=Sonraki haber

25.02.2017 10:47 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz akşamı gerçekleştirmeye kalktığı askeri darbe girişimi kapsamında Ankara'daki Özel Kuvvetler Komutanlığı'na Astsubay Ömer Halisdemir'i de şehit ederek el koyma ve darbeye destek verme eylemlerini konu alan 18 sanıklı davaya devam edildi.

21.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davaya devam ediliyor. Duruşma savcılığında, ilk kez Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman yer alıyor.

Duruşmada, şehit Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir ile ÖKK'da olay gecesi darbeciler tarafından yaralanan İsmail Oğuz salonda müşteki olarak yer aldı. Halisdemir'in avukatlığını üstlenen Aykanat Kaçmaz da duruşmada hazır bulundu.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Ademoğlu, duruşmanın işleyişiyle ilgili bilgi verdi. Ademoğlu, duruşmayı üç gün yapmayı planladıklarını, ifade alma işlemi bitmezse cuma gününe de uzatabileceklerini söyledi.

Sanıkların kimlik tespiti ve iddianamenin okunmasının ardından sesli ve görüntülü sistem (SEGBİS) ile ifadeleri alınmaya başlandı.

Sanık Ahmet Kara'nın savunması

Semih Terzi'nin emir astsubayı sanık Ahmet Kara, 2005'ten beri özel tim personeli olarak görev yaptığını, 2014'te de kendi isteği dışında zorla Semih Terzi'nin emir astsubaylığına getirildiğini, görevinin ağustos ayında sona ereceğini söyledi.

Kara, 15 Temmuz günü sabah saat 04.00'te Irak'ın kuzeyinde göreve başladığını, Silopi'de devir-teslim yapıldığını, akşam saatlerinde normal mesaiye geçtiklerini, eşofmanlı şekilde karargahta beklediklerini anlattı.

Semih Terzi'nin saat 21.00-22.00 arası kendisini yanına çağırarak, "Diyarbakır'a gideceğiz, birkaç günlük kıyafet al" dediğini, hazırlanan helikoptere bindiklerini, Diyarbakır'da kendilerini kimsenin karşılamadığını, birkaç yere telefon açtığını, neden karşılanmadıklarını sorduğunu ancak yanıt alamadığını belirtti.

"Kimsenin uçaktan haberi yoktu"

İndikten sonra Ankara'dan gelecek uçağın beklendiğini öğrendiğini söyleyen Kara, "Uçağı diğerlerine sordum, kimsenin uçaktan haberi yoktu. Özel Kuvvetler Komutanının da Diyarbakır'a geleceğini düşündüm. Çünkü son bir yıldır yaptığımız operasyonlara kendisi de katılırdı." dedi.

Ahmet Kara, uçağı beklerken dinlenme salonunda televizyonu açmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını, bu sırada Semih Terzi'nin yanına gelerek, kendisini dışarı çıkardığını ve gelecek uçağı takip etmesini emrettiğini kaydetti.

Diyarbakır'da beklerken, iki minibüsle 12. Tabur'un geldiğini, uçak geldikten sonra personelin malzemeleri uçağa taşımaya başladıklarını ifade eden Kara, olay gecesini şöyle anlattı:

"Ne uçağın geleceğinden ne bizim bineceğimizden haberim vardı. Emir üzerine aceleyle eşyalarımı topladım, binince, 'Uçak Ankara'ya mı gidiyor teyit et' dedi. Ankara'ya gittiğini teyit ettim. Uçakta iki kez temasım oldu, su istemişti su verdim bir de 'İnmeye yakın ses mesafesinde ol aramakla uğraşmayım seni, çantalarla boğuşma' dedi. Özel Hava Alay'a indik. Komutan Yardımcısı Ahmet Balaban albay bizi karşıladı. İki helikopter çalışır vaziyette bekliyordu. Helikopterle Özel Kuvvetlere indik. Burada Ümit Bak, Ali Kapucu ve Mehmet Ali Çevik bizi karşıladı. Ali Kapucu'nun Ankara'da olmaması gerekiyordu. Karargaha doğru ilerledik. Semih Terzi'nin etrafında tim güvenlik önlemi almıştı. Ben arkasında kalmıştım. Sağ taraftan ağaçların arasından ateş geldi zannettim, birkaç el silah sesi oldu. Koşarak kapıya doğru gittim, 'Ambulans' diye bağırdılar. Bina karanlıktı girdiğimizde, emir astsubayının odasından reviri aradım, ambulans istedim. Bu sırada asansörden Semih Terzi'yi karga tulumba getirdiler."

"Silah sesi duydum, elimde çantalar vardı"

Sanık Kara, Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun, "Semih Terzi vurulduktan sonra silah sesi gelmedi mi? Bu anları ayrıntılarıyla anlat, vaktimiz var, dinleriz" demesi üzerine, şunları söyledi:

"İki helikopter gittik. Terzi ile indim, yürüyoruz. Ümit Bak falan karşıladılar. Karargaha doğru ilerlerken, Terzi'nin sol gerisindeydim, aramızda 3-5 metre vardı. Silah sesi duydum, elimde çantalar vardı. Karargah binasına gittim, 'Ambulans' diye ses gelince ambulans çağırdım. o sırada Terzi'yi binaya getirdiler. Sonra ambulans gelmedi diye helikopter çağırdılar. Bu sırada Terzi'nin telefonu çaldı, Ümit Bak'a verdi, 'Sen bakarsın' dedi. Normalde bana uzatırdı. Silah sesleri devam ediyordu. Ben yukarı çıktım ondan sonra silah sesi duymadım."

Ardından helikopterle Terzi'yi GATA'ya götürdüklerini, bu sırada vatandaşların seslerini duyduğunu, buradaki bir kurmay başkana neler olduğunu sorduğunu, onun da "Şerefsizler halkın üzerine ateş ediyorlar" dediğini aktaran Kara, darbe olduğunu bu sırada öğrendiğini savundu.

Kara, Silopi'den birkaç kişiyi arayarak ne olduğunu öğrenmeye çalıştığını, yanında sadece beylik tabancası bulunduğunu, bunu da teslim ederek, polisleri beklediğini ifade etti.

Fatih Şahin ile konuşup konuşmadığının sorulması üzerine Ahmet Kara, Şahin ile konuştuğunu, onun da bir şey bilmediğini söylediğini belirterek, şu savunmayı yaptı:

"Bizim gibi hiçbir şeyden haberi olmadan Terzi'nin güdümünde zannediyordum. İddianameden öğrendim haberi olduğunu. Tim personeli olarak böyle bir şeyin içinde yer almış olsam, elimde ütülü, askılı kıyafetle yer almazdım. Fransa'da büyük bir IŞID eylemi olmuştu, bu nedenle personel arasında 'Kilis'e mi gidiyoruz?' denmişti. Kimse bana 'Darbeciyiz ülkeye, ÖKK'ye el koymaya gidiyoruz' demedi. Böyle bir emir almadım. ÖKK zaten bizim birliğimiz, neden ele geçirmeye gidelim. 18 kişiyle ÖKK'yi ele geçiremezsiniz, 18 kişiyle ÖKK'yi elde de tutamazsınız."

Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun, "2014'ten bu yana emir astsubayısın. Bu süreç içinde çok yakın çalıştınız. O akşam davranışlarında farklılık görmedin mi, ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz diye tereddüt etmedin mi?" sorusu üzerine Ahmet Kara, "Sürekli son dakikada söylerdi, tarzı bu." dedi.

-"Daha önce ne darbe gördüm ne biliyorum"

Başkan Ademoğlu'nun, "Bütün bunlara rağmen bir terslik var diye düşünmedin mi? Televizyon açamadın ama yanında cep telefonun yok mu?" sorusuna Kara, şu yanıtı verdi:

"Daha önce ne darbe gördüm, ne biliyorum. Cep telefonum vardı, ama uçağa binerken kapatmıştım. Vurulma anı ve sonrasında açmak aklıma gelmedi. Semih Terzi'nin böyle bir şeyin içinde bulanacağı aklıma bile gelmedi. Özel Kuvvetlerde tabur komutanlığı yapmış, Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığında özel kalem müdürlüğü yapmış, ÖKK'nin iyi bir tugayına gelmiş bir kişi. Irak'ın kuzeyinde peşmerge eğitimi başlamıştı. TSK adına bu işi başlatan Semih Terzi idi. Kilis'te 7 ay IŞİD'e mermi yağdıran Semih Terzi idi. Bu adamın, hain olacağı, böyle bir girişimde bulunacağı aklıma gelmedi. Haberim olsaydı darbeyi bastırmak üzere gittiğimizi düşünürdüm. Generale 'Niye yollara düştük?' diye soramam, böyle bir usul yok. Bunu kimse soramaz."

Ahmet Kara, bir başka soru üzerine de Terzi'nin uçakta "TSK yönetime el koydu" dediğini duymadığını öne sürdü.

Bir başka soruya karşılık da Kara, terör örgütü FETÖ/PDY ile kesinlikle bir bağının bulunmadığını iddia etti. Ahmet Kara, şunları savundu:

"Örgütün seçimlerde AK Parti'ye karşı kapı kapı gezerek HDP ve BDP'ye oy istediğini duymuştum, adamların her yere sızdığını biliyordum. Ama Özel Kuvvetler'de 'Bu adam bunlardandır' diyeceğim kimse yok. Şehit Ömer Halisdemir darbe olduğunu anlamış, Halisdemir'in bildiği bilgiye sahip olsaydım, ben de uyarılsaydım ben de bu iş daha başlamadan Semih Terzi'yi vururdum. 'Uçağın içinde' deselerdi yapmazdım ama Halisdemir'in bildiği bilgiye sahip olsaydım ben de yapardım. Gönüllü veya isteyerek değil, zorla emir astsubayı yapıldım. İstemediğimi söylediğimde de 'Dişini sık' diye uyarılmıştım."

Avukatının sorusu üzerine Kara, iki telefon hattı bulunduğunu, birisinin şahsi telefonu olduğunu, diğerini Semih Terzi'nin isteğiyle aldığını belirterek, "Kurbağa adamım, serbest paraşütçüyüm, gittiğim dönemlerde benim yerime kim vekalet ederse onlar telefon hattını kullanırdı." dedi.

Duruşmada, cuntacı general Semih Terzi'nin yanında Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) giden Astsubay Ali Güreli de savunma yaptı. Güreli, 13 Temmuz'u 14 Temmuz'a bağlayan gece İskenderun'da görevli olduklarını belirterek, sonrasında Diyarbakır'a gittiklerini kaydetti. Diyarbakır'da odada dinlenirken, akşam saatlerinde "malzemelerinizi alın, Ankara'ya gidilecek" denildiğini anlatan Güreli, Binbaşı Fatih Şahin'in kendisinden, uçakları yönlendirmede kullanılan cihazların da alınmasını istediğini aktardı.

Haberlerde, "Ankara'da uçakların alçak uçuş yaptığını, İstanbul'da köprülerin kapatıldığını" duyduğunu belirten Güreli, Ankara'ya TBMM'yi korumaya gittiklerini düşündüğünü söyledi. Güreli, Ankara'ya gitmek için bindiği Casa uçağında Semih Terzi'yi gördüğünü kaydederek, uçağın Etimesgut'ta Özel Hava Alay Komutanlığı'na iniş yaptığını, sonrasında hazır bulunan iki helikopterle Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığına geçtiklerini anlattı.

Özel Kuvvetler Komutanlığına geldikleri sırada bir çatışmanın çıktığını belirten Güreli, "Ben, Terzi'nin 15-20 metre gerisinden yürüyordum. Çatışma çıktı, kendimi yere attım. Kim, kime ateş etti görmedim." dedi.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "Casa tipi uçağa bindiğinizde Semih Terzi'nin, uçak teknisyeninden kulaklık isteyerek, birileriyle görüştüğü belirtiliyor. Kimle görüşmüş olabilir?" sorusuna, Güreli, "Bunu bilmemiz mümkün değil." yanıtını verdi. FETÖ/PDY ile bir ilişkisinin olup olmadığının sorulduğu Güreli, "FETÖ/ PDY üyeliği gibi bir şeyim yok. Bunlarla en ufaktan, yakından alakam yok. Ben böyle bir şey olduğunu bile bilmiyorum, böyle bir yapıdan haberim yoktu. Ben gündemi takip etmiyordum." karşılığını verdi.

Güreli, "FETÖ tarafından sana yaklaşan hiç mi kimse olmadı?" sorusu üzerine, "Jandarma astsubaylığına başvurdum, üniversite sınavına girdim, sınavla kazandım. Bunlarla alakam olmadı. Cemaat okulları falan derlerdi alakadar olmazdım." dedi. "15 Temmuz'u kim yapmış olabilir? sorusuna, Güreli, "İçimizde oluşan hainler" yanıtını verdi.

Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun, "Milletin namusunu korumak için verilen silahlar millete döndü, sen bunun farkında değil misin?" sorusuna, Güreli, "Öyle oldu." yanıtını verdi. Güreli'nin avukatı Ercan Soylu da Terzi'nin emir astsubayının bilmediği bir şeyi, müvekkilinin bilmesinin mümkün olmadığını iddia etti.

Yargılanan şüphelilerin, toplumda terörist gibi görülmesinin doğru olmadığını savunan Soylu, "Ömer Halisdemir gerçek bir kahraman, emir komutanın gereğini yapmıştır. Belki de Zekai Aksakallı Paşa darbeci. Ömer Halisdemir bunu idrak edebilir mi? Edemez. Emir komuta işte bu. O yüzden hepimiz Ömer Halisdemir'i alkışlıyoruz. Kalkıp da 'Niye emir komutaya uydunuz.' demek benim açımdan samimi gelmiyor." ifadesini kullandı.

Semih Terzi öldükten sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı'na giden ekibin Albay Ümit Bak'ın emrine girmediğini savunan Soylu, müvekkilinin darbeyle cemaatle ilişkisinin olmadığını ileri sürdü. Soylu, "Müvekkilim sadece Ömer Halisdemir gibi görevini yerine getirmiştir. Emir komuta içerisinde görevini ifa etmiştir. İhraç edildikten sonra bile 'Görevime dönmem, Suriye'de arkadaşlarımın yanında olmam gerekiyor.' demiştir. Darbeyle alakası yoktur." diye konuştu.

"DARBECİ HAİNİ VURAN KAHRAMAN ASLANIM"

Sanık avukatlarından Basri Aydın'ın, "Zekai Aksakallı Paşanın, darbe gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda birini öpüp tebrik ettiği söyleniyor. Bu kişi kim?" sorusuna, Güreli, "Zekai Aksakallı, 'darbeci haini vuran kahraman aslanım' diyerek, yerde vurulmuş halde yatan Ömer Halisdemir'i öptü." yanıtını verdi.

"Binbaşı Fatih Şahin'le daha önce operasyona çıktınız mı? Size almanızı söylediği şeyler nelerdi?" sorusu üzerine Güreli, "Bir defa çıktık. O gün almamı istediği telsizler çok büyük ve ağırdı. O telsizi alıp almayacağımız operasyonun yerine göre değişir. Uçaklara işaretleme yapacaksanız alırsınız." dedi.

"Fatih Şahin'in hain olduğunu düşündünüz mü?" sorusuna, Güreli, kendilerini bırakıp gittiğinde böyle düşündüklerini söyledi.

Hukukçu Kadınlar Platformu Başkanı Avukat Figen Şaştım da mahkemeye müdahillik talebinde bulunduklarını belirterek, Mahkeme Başkanı Ademoğlu'ndan, sanıklara, yalan beyanda bulunmalarının suç olduğunu hatırlatmasını istedi.

Sanık avukatları, müdahilliğine karar verilmemiş bir kişinin mahkemeden bu şekilde talepte bulunmasının yanlış olduğunu söyledi.

Duruşmada, cuntacı general Semih Terzi'nin yanında Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) giden Astsubay Erhan Almaz savunma yaptı. Almaz, darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz'da Diyarbakır'da çay bahçesinde oturduğunu, alarm üzerine gittiği birliğinde "Ankara'ya gidiyoruz." denildiğini anlattı.

"Polis de bizi destekliyor, bu kalkışmayı bastırmaya gidiyoruz diye düşündüm"

Askeri hiyerarşiden dolayı, Ankara'ya neden gideceklerini soramadığını belirten Almaz, "Kafamda soru işaretleriyle çantamı hazırladım. Otobüslere bindik. Radyodan, Başbakanın açıklamalarını duyduk, 'Küçük bir grup kalkışma içinde, bastırılacak.' diye. 'Ankara'ya gitme sebebimiz belli oldu.' dedim. Özel Kuvvetler itfaiyeci mantığıyla hareket eder, nerede yangın var oraya gider. 'Bu sefer yangın Ankara'da.' dedim." ifadesini kullandı.

Almaz, Özel Kuvvetlerin siyasetle iç içe olduğunu, MİT Müsteşarının, Milli Savunma Bakanının, Başbakanın, Cumhurbaşkanının zaman zaman ziyaretlerde bulunduğunu kaydetti.

Diyarbakır'dan otobüsle havalimanına giderken, kendilerine polisin eskortluk yaptığını belirten Almaz, "Polis de bizi destekliyor, bu kalkışmayı bastırmaya gidiyoruz diye düşündüm. Biz, temiz duygularla yaşayan insanlarız." dedi.

"Semih Terzi aslında hainlikten daha öte vefasızdır"

Havaalanında Semih Terzi'nin emir subayını gördüğünü, elinde elbise askısının olduğunu belirten Almaz, şunları kaydetti:

"Semih Terzi'de bir gerginlik vardı. 'Terzi de sinirlenmiş kalkışma hareketine.' dedim. Terzi, bu hükümet zamanında general olmuştur. Semih Terzi aslında hainlikten daha öte vefasızdır. Uçak kalktı, uçakta ışıklar söndürüldü. Uçak çok alçaktan uçuyordu. Ayetel Kürsi okumaya başladım, Ankara'yı vuran uçaklar, bizim uçağı da vuracaklar diye düşündüm. 4 VİP koltuk vardır CASA uçaklarında. Terzi bu koltuklardan birinde oturuyordu, çaprazında Fatih Binbaşım vardı. Ben oturacak yer bulamadım, yere oturmak zorunda kaldım. Ben askerim, operasyona gidecek bir askeri Terzi yanına oturtmadı. Terzi bir ara pilotun kulaklığını aldı bir yerlerle görüşmeye başladı. Sonradan basından duyduğuma göre Malatya hava sahasıyla konuşmuş."

"Halisdemir'in son konuştuğu benim"

Almaz, uçakta kendilerine "Silahları doldurun" emrinin verildiğini belirterek, uçak Ankara'ya indikten sonra daha çok meskun mahal eğitimi alan kişilerin seçilerek, bekleyen iki helikoptere yönlendirildiğini söyledi.

Helikopterin, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na giderken farklı bir güzergah izlediğini ifade eden Almaz, şunları anlattı:

"Gölbaşı'na indik. Ümit Bak Albayla, Ömer Başçavuş geliyordu. Ömer Halisdemir'e 'Merhaba' dedim, 'Merhaba kardeşim, komutan nerede?' dedi, 'İkinci helikopterde.' dedim. Herhalde Ömer Başçavuşun en son konuştuğu kişi benimdir. Yanımızdan geçip giderlerken silahlar patladı. Şok geçirdim. Arkadaşlarıma 'Yatın' dedim. Özel Kuvvetler refleks atışıyla ve kendini bir yere atmasıyla ünlüdür. 'Ne oluyor?' dedim, idrak edemedim. Hepimiz şaşakaldık. Sesinden ben, vurulanın Semih Terzi olduğunu anladım. Mihrali Atmaca Üsteğmen çağırdı, temkinli bir şekilde yaklaştık. 'Ben durumu çözmeye çalışıyorum, siz şuralara geçin, dağılın.' dedi. Biz karargahın içine girmeden bekledik. Semih Terzi Kelime-i Şahadet getiriyor, inim inim inliyor, bağırıyordu. Semih Terzi helikopterle gönderildi."

Astsubay Almaz, çatışmada diğer vurulanın ise Ömer Halisdemir olduğunu gördüğünü ifade etti.

"Eşim gelinliğiyle ortada kaldı"

Verilen emirler doğrultusunda, karargahın dışında beklediklerini dile getiren Almaz, ceplerinde plastik kelepçelerle silahlı bir grubun geldiğini, bunların etkisiz hale getirildiğini anlattı. Erhan Almaz, Güneydoğu'da çok sayıda göreve katıldıkları için herkesin birbirini tanıdığını, Uğur Demirtaş'ın "en azılı" kişilerden biri olduğunu savundu.

Öğle saatlerinde Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın Komutanlığa geldiğini belirten Almaz, "Bize, binaların aranması emri verildi. Tüm Özel Kuvvetlerin binalarını aradık. Zekai Paşa'ya tekmili kıdemlimiz verdi." dedi.

FETÖ'nün emir komuta zincirinden faydalanmaya çalıştığına dikkat çeken Almaz, şunları kaydetti:

"Ben şerefli bir Türk özel kuvvetçisiyim. 5 müebbet ceza alacağımı bilsem suçumu söylerim. Kimse benim cesaretimi sorgulamasın. Düğünüme 20 gün kala tutuklandım, eşim gelinliğiyle ortada kaldı. Çok üzülerek söylüyorum. Darbe teşebbüsünde bulunmadım, istemeden içeri çekildim. Komutanlık tazminatı alan herkesin sorumluluğu var bu darbede. Emir astsubayı bilmez."

"Sülalemde FETÖ'cü çıkmadı"

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "Silahlı Kuvvetlerin içinde böyle bir yapılanmanın olduğunu biliyor muydunuz? Bu yapılarla bir ilginiz var mıydı?" sorusuna Erhan Almaz, "İlgim, alakam yok. Akrabalarım dahil, herkesi takip ettim, sülalemde çıkmadı FETÖ'cü. Benim bir alakam yok, hiçbir şekilde kabul etmiyorum." karşılığını verdi.

"Semih Terzi kendini general yapan hükümete nankörlük yaptı"

"Arkadaşlarınızdan, sizi bu yapıyla birlikte hareket etmeye zorlayan oldu mu?" sorusu üzerine Almaz, şu ifadeleri kullandı:

"Psikolojik yapım dolayısıyla bana kimse bunları teklif dahi edemez. Özel Kuvvetlerdeki arkadaşlarımdan da çıkmadı. Bu FETÖ'cüler rahatlıktan bu tür şeylere bulaşmışlardır, çünkü biz görevden kafamızı kaldıramazdık ki. Fatih Şahin de Ömer Başçavuşun yerinde olabilirdi, Mihrali Atmaca da ben de olabilirdim. Semih Terzi kendini general yapan hükümete nankörlük yaptı. Genelkurmay Başkanımız eğer bir mesaj yayımlasaydı, insanlara biz şüpheyle bakabilirdik, Semih Terzi'ye 'Bu da FETÖ'cü olabilir.' diyebilirdik. Hiç ihtimal vermedik."

"Kaçakçıları vurmamak için özenen pilotlarımız, Ankara'ya mühimmat attılar"

Astsubay Erhan Almaz, FETÖ'cülerin rahatlıktan bu işe bulaştığını belirterek, "Bu örgüt, öyle gizli bir örgüt ki pilot hangi ruh haliyle Ankara'nın göbeğine mühimmat attı? Kaçakçıları vurmamak için özenen pilotlarımız, Ankara'ya mühimmat attılar. Sincan'da aynı koğuşta kalsam hepsini boğarım." dedi.

"Ben astsubayım, bir tuğgeneralin darbeci mi, FETÖ'cü mü olduğunu anlayamam ki. Genelkurmay Başkanımızın yanındaki yaveri FETÖ'cü çıkmış, o anlayamamış." diyen Almaz, kendisinin astsubay olmasına rağmen arkadaşlarına sahip çıktığını kaydetti.

- "Işık hızıyla Şemdinli'ye gönderilirdi"

"Darbe yapmaya kalkanlar kimlerdi?" sorusuna Almaz, "Darbe yapmaya kalkanlar, gereken ortamın dışında bulunanlardır. Mesela Ali Kapucu var. O adam sıkıntılı. Taburu Kilis'te. Senin ne işin var Özel Kuvvetler Karargahı'nda?" ifadesini kullandı.

Özel Kuvvetlerde etkisiz hale getirdikleri bir kişinin kendilerine "Eşimi memlekete uğurladım, burada kalıyorum." dediğini aktaran Almaz, şöyle konuştu:

"Hayatının baharında, Temmuz'un 15'inde birlikte kim kalır? Emir komuta almış o. Hangi ruh haliyle plastik kelepçeyle dolaşıyorsunuz? Özel Kuvvetler'de hiyerarşi serttir. Semih Terzi'nin emir astsubayı, bu görevi gönüllü yapmıyordu. Eğer 'Bırakıyorum' dese, ışık hızıyla Şemdinli'ye giderdi. Bir generale, subaya terbiyesizlik yaptıysan orada alırsın soluğu. Bir eksiklik yapıldı. Yani insanlar kendisinden kıdemsiz insanlardan haberdar olmadı. Böyle bir yapı varken, bir tane mesaj yayımlanmaz mı? 15 Temmuz'da Kara Kuvvetleri'nden 'Bütün Kara Kuvvetleri personeli yerinde çakılacak.' mesajı gelseydi hepimiz beklerdik."

"Uzaktan vursa daha güzel olacaktı"

Suçsuz olduğunu, cezaevinde büyük bir mağduriyet yaşadığını savunan Almaz, "Eğer biraz daha yatacaksam, uçakla mühimmat atanlarla aynı odaya koysunlar, cezaevinde başka bir şey istemiyorum." dedi.

"Vurulduktan sonra Ömer Halisdemir'e müdahale edilip edilmediği" sorusu üzerine Almaz, şunları söyledi:

"Orada sıhhiye erleri yardım ediyor, çatışmadan dolayı arabanın altına atıyorlar kendilerini. Biz Ömer Başçavuşa üzülerek orada kaldık, art niyetten dolayı değil. Ömer Başçavuşumuzun elinde uzun namlulu bir silah olsaydı, uzaktan vursaydı Semih Terzi'yi her şey daha güzel olacaktı. Ömer Başçavuş, karşılayanların arasına karıştı, aradan vurdu. Zekai Paşa durumu öngörseydi, tabur komutalarına 'Arkadaşlar herkes yerinde kalacak.' deseydi, tabur komutanlarına bire bir emir verseydi, Ömer Başçavuşa 'Vur' emrini vermeseydi ne olacaktı? Semih Paşa çıkacaktı karargaha, koltuğa kurulacaktı. Ondan sonra Zekai Paşa bize ulaşabilirdi, Terzi'ye 'Zekai Paşa söyledi, tutuklusunuz' derdik."

Almaz'ın Avukatı Gürbüz Özdemir de suçlamaları kabul etmediklerini belirterek, müvekkilinin tahliyesini istedi.

HALİSDEMİR'İ VURAN FATİH ŞAHİN'İN SAVUNMASI

Davada, cuntacı general Semih Terzi'nin yanında Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) giderek, Halisdemir'i vuranlardan Binbaşı Fatih Şahin savunma yaptı.

Fatih Şahin, ifadesinde, 15 Temmuz gecesi saat 21.30 civarında alarm emri geldiğini, bununla ilgili sicil amirlerini bilgilendirdiğini söyledi.

ÖKK'nın Genelkurmay Başkanlığının en stratejik birimi olduğunu ifade eden Şahin, alarm emrinde görevin mahiyetinin hiçbir zaman sorgulanmadığını, o gün gelen emrin mahiyetini de bilmediğini savundu.

Emir geldiğinde görev yerine en kısa zamanda ulaşılmaya çalışıldığını ve teçhizatın her zaman göreve çıkacakmış gibi hazır beklediğini dile getiren Şahin, o gece emir geldiğinde de sorgulamadığını kaydetti.

Bu olaylardan önce 7 ay süreyle ÖKK harekat üssünde DEAŞ ve PYD'ye karşı görev icra ettiklerini belirten Şahin, Suriye'de El Bab operasyonunun sevk ve idare edildiği taburun kendi taburu olduğunu, orada da Semih Terzi ile olduklarını bildirdi.

Semih Terzi tarafından seçildiği iddiasını reddeden Şahin, ÖKK'ya Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın seçimiyle atandığını, komutanın cevaz vermediği kimsenin bu birimde görev yapamayacağını anlattı.

Emir geldiğinde Semih Terzi'nin verdiği emirle grup komutanlarının bilgisi dahilinde, emir komuta hiyerarşisi içinde hareket ettiğini öne süren Şahin, emri altındaki personele yazılı, sözlü ya da telefonla Ankara ÖKK'ya gidileceği yönünde talimat vermediğini kaydetti.

Şahin, "Alarm emri verildiğinde görevimizin Suriye'ye yönelik olacağını düşündüm. Buna yönelik hazırlık yaptım. Arkadaşlarıma bilmediğimi ama Suriye'ye yönelik olabileceğini değerlendirdiğimi söyledim." dedi.

Asla kanun dışı emir almadığını ve personeline de kanunsuz emir vermediğini öne süren Şahin, "Alarm emri aldığımızda ve intikal süresi içinde bizi uğurlayan Albay Altan Bora dahil, Zekai Aksakallı ve sıralı amirlerim tarafından bilgilendirilmeyerek suçlamalara maruz kaldık. Saat 21.00'den 24.00'e kadar geçen sürede sıralı amirlerim tarafından uyarılmadım. Ben ve personelim İç Hizmet Kanun'unun mutlak itaat kuralı gereğince sorgulamadan emirleri uyguladık. Yeterli zaman olmasına rağmen neden gerekli uyarıların yapılmadığının sorgulanması gerekir." görüşünü savundu.

"Suriye'ye yönelik olmadığını anladım"

Hareket ettikleri uçağın gürültülü olduğunu, emir alıp vermek için uygun olmadığını belirten Şahin, "Semih Terzi ile çapraz oturuyorduk. Birbirimizin yüzünü görüyorduk. Terzi'nin 'TSK yönetime el koymuş' şeklinde söylemi oldu. Bilgilendirme mahiyetindeydi. Hazır olmamızı, inişte bu eylemi gerçekleştirenler tarafından bize müdahale olabileceğini, tedbir almamızı söyledi. Ahmet Kemal yüzbaşıya 'inişte müdahale olabilir tedbirli ineceğiz' diye ilettim. Yönetime el koyanlara karşı hareket ediyormuşuz gibi düşündüm. Suriye'ye yönelik olmadığını anladım." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "Uçağa bindiniz Ankara'ya gidiyorsunuz, Suriye işi bitmemiş miydi zaten?" sorusu üzerine Şahin, Ankara'ya gittiklerini o ana kadar anlamadığını ileri sürdü.

Başkan Ademoğlu'nun diğer sanıkların hepsinin ifadelerinde Ankara'ya gidileceğinin konuşulduğunu söylediğini belirtmesine karşılık Şahin, hiçbir yerde personeline Ankara'ya gidileceğini söylemediğini savundu.

Bunun üzerine söz isteyen sanık Mihrali Atmaca, saat 21.30'da tabur komutanı tarafından operasyon hazırlığı yapılmasının, önce Ankara'ya uğrayıp ardından bölgeye intikal edileceğinin söylendiğini duyduğunu söyledi.

Daha sonra ifadesine devam eden Şahin, Terzi'nin uçaktan indikten sonra bir helikopterin hazır olacağını 14 personelin çantasız şekilde kendisiyle geleceğini söylediğini, kendisinin de yüzbaşı Ahmet Kemal'den sırt çantaları ve malzemelerle arkalarından gelmesini istediğini anlattı.

Şahin'in, bindikleri helikopter havalandığında ikinci helikopterden haberi olmadığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Ademoğlu, "İkinci helikopterden haberinin olmadığını söylüyorsun ama Ahmet Kemal'e 'gel' diyorsun." dedi. Şahin ise helikopterle geleceklerini tahmin ettiğini belirtti.

Diğer helikopterin kendilerinden önce ÖKK'ya ulaştığını ve kışlaya indiğini aktaran Şahin, helikopterden önce Terzi ve emir astsubayının indiğini, onu korumak için tedbir alınmadığını ileri sürdü.

Şahin, sonrasında yaşanan olayları şöyle anlattı:

"Semih Terzi bizden önce indiği için aramızda mesafe oldu. Karargah binasına ilerlerken silah sesi duydum. Grubun sol arkasından ilerlediğim için bizimle hareket eden birinin bağırarak düştüğünü duydum. Semih Terzi olduğunu sonra öğrendik. Kendi personelimden bir grubun sağ tarafa ateş ettiğini gördüm. O yöne doğru ben de ateş ettim. Ateş gelmeyince ben de ateş kestim. Karşıdan sağ taraftan bize ateş geliyordu. Beklenmedik bir anda ve ansızın doğrudan benim bulunduğum grubun üzerine baskın şeklinde ateş edilince savunma içgüdüsüyle ateş ettim. Benim hiçbir personelime ateş baskısıyla ilgili emrim olmadı. ÖKK personeli olarak savunma içgüdüsüyle hareket ettim. Üzerimize açılan ateşin tabur personelinin hayatını tehdit eder şeklinde olması nedeniyle kanunlar çerçevesinde hareket ettim."

Kamera kayıtlarının mahkemeye kanıt olarak sunulmasını isteyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rahmetli Ömer'in (Halisdemir) bize ateş ettiğini görmedim. Ağaçlık bölgeden ateş edildiğini gördüm ve oraya doğru ateş ettim. Olay yerinde dahi bulunmayan bir komutan tarafından telefonla öldürme emri verilmesi ne kadar hukukidir mahkemenin takdirine sunarım. Doğrudan 'öldür' şeklinde emir verilemez. Askerin silah kullanma yetkisi bellidir. Uyarı vardır. 'Dur' denilmeden, ansızın, baskın tarzında beklenmedik şekilde üzerimize ateş edildi. Bu da bizim ne olduğunu anlayabilmemiz için bize fırsat tanınmadı. Bir anda ateş edilince refleks olarak ateş ettik. Keşke bize bir 'dur' ihtarı yapılsaydı, biz de içinde bulunduğumuz durumun farkına varsaydık. Keşke baskın tarzında ateş edilmeseydi ve biz de keşke bilmeden silah arkadaşımızı vurmasaydık. Keşke bunlar yaşanmasaydı. Terzi'nin de Halisdemir'in vurulmasını istemezdim. Kusurum ve suçum olduğunu kabul etmiyorum. Söz konusu kişiyi vurup vurmadığımı bilmiyorum ama ifadelerden benim ateşimle kendisinin ölmediğini öğrendim."

"Öldür emri vermedim"

Olayda Halisdemir'in yaralıyken Mihrali Atmaca tarafından vurulduğunu sonradan öğrendiğini ileri süren Şahin, PKK'lılara dahi şefkat gösterdiklerini, o gün de "Ne yapıyorsunuz, etkisiz hale getirin, öldürün" şeklinde emir vermediğini savundu.

Semih Terzi'yi GATA'ya götürdüklerini anlatan Şahin, helikopterde biri sivil 5 kişi bulunduğunu belirterek, sivil kişiyi tanımadığını iddia etti. Şahin, helikoptere binerken Mihrali Atmaca'ya "emir komuta sende" dediğini ve oradan ayrıldığını anlattı.

Hastanede 11. Tabur Komutanı Erkan Tokgöz'ün yanlarına geldiğini ve Mihrali Atmaca ve beraberindeki personelin ÖKK nizamiyesine girmeye çalışanlara ateş ettiğini söylediğini belirten Şahin, Atmaca'yı aradığını ancak ulaşamayınca ekipteki Mehmet Bilge ile görüştüğünü, durumu ona bildirdiğini, Atmaca'nın kendisini aramasını istediğini kaydetti.

Daha sonra Aksakallı'nın kendisiyle görüştüğünü aktaran Şahin, Atmaca ve beraberindekilerin nizamiyeden girmek isteyenlere ateş ettiğini söyleyerek ateşin kesilmesini istediğini bildirdi. Şahin, kendisinin de Atmaca'yı tekrar aradığını ancak ulaşamadığını söyledi.

Askerlik hayatı boyunca üzerine aldığı tüm görevleri en iyi şekilde icra etmeye çalıştığını ifade eden Şahin, "Zekai Aksakallı'nın bizzat kendisi tarafından, üstün başarılarım ve örnek görev anlayışım nedeniyle Hulusi Akar'a emir subayı olarak gönderildim, 2015'te de yine onun tarafından ÖKK'ya seçildim. Beni suçlayanların iddialarını ispat etmelerini istiyorum. Bana neden hain dediklerini yüzüme bakarak söylemelerini istiyorum." dedi.

Şahin, alarm emri aldığı 21.30'dan itibaren uçağın kalktığı saat 24.00'e kadar Zekai Aksakallı'nın neden kendilerini arayıp Semih Terzi'nin durdurulmasını istemediğinin sorgulanması gerektiğini ileri sürdü.

"Personel zarar görmesin diye söylemedim"

Şahin, Ömer Halisdemir ve Semih Terzi vurulduktan sonra bir şeylerin açığa çıktığını savunarak, "Genelkurmay Başkanlığı tarafından bu olayın bilindiği, tedbirler aldığı ortada. Ben ve personelim hiçbir şey bilmeden amirlerimizin emriyle Ankara'ya kadar ulaştık." dedi.

Hakkındaki iftiralar sonucu karalama kampanyasıyla yargısız infaza maruz kaldığını iddia eden Şahin, dini ya da siyasi hiçbir örgüte üye olmadığını savundu.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Diyarbakır'dan havaalanına giderken otobüste Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını duyup duymadığını sordu. Şahin, Başbakan Yıldırım'ın açıklamalarını duymadığını öne sürdü. Ademoğlu'nun, "Otobüste bulunan bütün askerler açıklamayı duyarken sen nasıl duymadın" diye sorması üzerine Şahin, duymadığını yineledi.

Şahin, Semih Terzi'nin uçakta kendisine söylediği "TSK yönetime el koydu" bilgisini personeli ile neden paylaşmadığı sorulması üzerine" Personelimin zarar göreceğini düşündüm. Zarar görmemeleri için bunu paylaşmadım" dedi.

Şahin, Başkan İsmail Ademoğlu'nun "GATA'da yanınızdaki askerlerinize 'tarafınızı seçin' dediniz mi?' sorusu üzerine, böyle bir beyanı olmadığını iddia etti.

Sorular üzerine Şahin, "Sıralı amirlerimizin emir komutası ile buraya geldik. Başta bir şüphe duymadım. Yanlış bir şeyler olduğunu anladığım için destek grubuna geçmek üzere oradan ayrıldım. GATA'da Kurmay Başkanı ben sürekli sıkıştırdığı için durumu aydınlatana kadar bir yere geçtim, orada görüşmelerimi yaptım. Ardından Zekai Paşa ile konuşunca destek grubuna geçtim." şeklinde konuştu.

Şahin'in, "Bana hain diyenler benim gelip yüzüme söylesinler" sözleri üzerine sanıklar arasındaki Mihrali Atmaca, "Ben diyorum." dedi.

Fatih Şahin'in avukatı Çiğdem Koç da müvekkiline hain diyenlerin mahkemeye çağrılarak dinlenmesini istedi. Koç, adil bir yargılanma yapılacağına inanmak istediklerini belirterek, tanıklarla ilgili veya diğer taleplerinin karşılanacağına inandığını söyledi. Başkan Ademoğlu da "Adil bir yargılanma olacağından şüpheniz olmasın." ifadesini kullandı.

Söz isteyen Mihrali Atmaca ise bir şeyi bilmeden karalamaya girişmenin, bu yapılanmanın hareket tarzı olduğunu belirterek, "Zekai Paşa'nın bizim geldiğimizden haberi yoktu, 'ondan habersiz kuş uçmaz' deniyor. Haberi olsa darbe olmazdı. Ben yalan söylüyorum, Ahmet Kemal Yılmaz yüzbaşı yalan söylüyor, herkes yalan söylüyor. Bu insanları karalamak bu kadar kolay. 'Ömer Halisdemir'i vurdu' diye en çok adı çıkan benim, adalete güveniyorum. Bir emri alıp icra etmek, ölüm emrini vermek çok daha zor bir olay. Bu emri vereni karalamak da benim kalbimi kırdı." diye konuştu.

Duruşmada savunma yapan sanık astsubay Erkan Kütükcü, 15 Temmuz gecesi alarm verildiğini, olayın ne olduğunu sorduğunda Ankara'ya gidileceğinin söylendiğini aktardı.

Diyarbakır'daki Özel Kuvvetler Komutanlığı üssünden otobüsle askeri havaalanına giderken Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını dinlediğini kaydeden Kütükcü, "Sayın Başbakanımızın açıklamalarını dinledim. O sırada arkadaşlarla kendi aramızda konuşurken bir yerin emniyetini almaya gittiğimizi düşündük. Havaalanına gittiğimizde motorları çalışır vaziyette bir CASA uçağı vardı." ifadelerini kulandı.

Havaalanında beklerken Tabur Komutanları Binbaşı Fatih Şahin'in, yanındaki arkadaşına kendisiyle gelmesini söylediğini aktaran Kütükcü, "Arkadaşım da Fatih Binbaşıya 2 çantası olduğunu söyledi ve benim çantamda daha fazla malzeme olduğunu belirtti. Komutan da bana çantaları alarak benim de gelmemi söyledi. Çantamda daha fazla malzeme olduğu için şu an buradayım." diye konuştu.

Fatih Şahin'in uçakta kendisinden uydu telefonunu ve yedek bataryasını istediğini ileri süren Kütükcü, şöyle devam etti:

"Ahmet (Kemal Yılmaz) yüzbaşı, uçak inişe geçtiğinde 'ilk önce uçağın emniyetini alacağız, sonra da çantalarımızı indireceğiz' dedi. Uçak iner inmez Ahmet Kemal Yüzbaşı bana çantamı alıp hemen pistteki helikoptere binmemi söyledi. Helikoptere bindiğimde Semih Terzi ve Fatih Binbaşıyı gördüm. Helikopterle karargaha geldiğimizde helikopterden en son ben indim. Karargah girişinde çatışma başlayınca kendimi sağ tarafa atıp beklemeye başladım. Silah sesleri kesildiğinde karargaha giderken rahmetli Ömer Başçavuşu yerde cansız gördüm. Çatışmadan sonra yüzünü görmediğim birini helikoptere bindirdiklerini gördüm."

Tim komutan yardımcısı Üsteğmen Mihrali Atmaca'nın kendisine Fatih Şahin'in hain olduğunu ve emirleri Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'dan aldığını söylediğini aktaran Erkan Kütükcü, Atmaca'nın bina güvenliği alınması için emir verdiğini ifade etti.

Astsubay Muhammet Demirci'nin yanına geldiği ana kadar kimin hangi tarafta olduğunu bilmediğini savunan Kütükcü, "Demirci, bana Semih Terzi, Ümit Bak ve Fatih Şahin'in hain olduğunu anlattı. FETÖ ile kesinlikle bir bağlantım olmadı." diye konuştu.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, o dönem tabur komutanı olan Binbaşı Fatih Şahin, Astsubay Kıdemli Çavuş Cemal Güleç, Astsubay Kıdemli Çavuş Cihat İbrahim Yörük ve Piyade Üst Çavuş Erhan Almaz ifade verdi.

Fatih Şahin ifadesinde, Diyarbakır'da saat 21.30 sıralarında Tuğgeneral Semih Terzi tarafından alarm emri verilince Ankara'ya hareket ettiklerini belirterek, "Benim taburum Diyarbakır kırsalına operasyon hazırlığında olduğu için alarm sırasında hazır bir şekilde bekliyorduk. Semih Terzi 24 personelle uçağa binme emrini verdi. Uçakta Semih Terzi bana, 'TSK yönetime el koymuş, hazır olmalıyız, müdahale yapanlar bize de müdahale edebilirler' diye bilgi verdi. Bu saatten sonra müdahale yapanlara karşı bir göreve gideceğimizi düşünmeye başladım" dedi.

Diğer ifade verenlerin aksine binmeden önce uçağın Ankara'ya gittiğini bilmediğini ve personeline bu yönde bir bilgi vermediğini iddia eden Fatih Şahin, Semih Terzi'nin uçaktan inince bir helikopterin hazır olacağını ve sırt çantalarını beklemeden bir timin kendisiyle gelmesini emrettiğini ifade etti.

MAHKEME BAŞKANI ARAYA GİRDİ

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "Uçağa bindiniz Ankara'ya gidiyorsunuz, Suriye işi bitmemiş miydi zaten?" sorusu üzerine Şahin, Ankara'ya gittiklerini o ana kadar anlamadığını ileri sürdü. Başkan Ademoğlu'nun diğer sanıkların hepsinin ifadelerinde Ankara'ya gidileceğinin konuşulduğunu söylediğini belirtmesine karşılık Şahin, hiçbir yerde personeline Ankara'ya gidileceğini söylemediğini savundu.

Bunun üzerine söz isteyen sanık Mihrali Atmaca, saat 21.30'da tabur komutanı tarafından operasyon hazırlığı yapılmasının, önce Ankara'ya uğrayıp ardından bölgeye intikal edileceğinin söylendiğini duyduğunu söyledi.

Daha sonra ifadesine devam eden Şahin, Terzi'nin uçaktan indikten sonra bir helikopterin hazır olacağını 14 personelin çantasız şekilde kendisiyle geleceğini söylediğini, kendisinin de yüzbaşı Ahmet Kemal'den sırt çantaları ve malzemelerle arkalarından gelmesini istediğini anlattı.

HAKİMDEN 2. SORU

Şahin'in, bindikleri helikopter havalandığında ikinci helikopterden haberi olmadığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Ademoğlu, "İkinci helikopterden haberinin olmadığını söylüyorsun ama Ahmet Kemal'e 'gel' diyorsun." dedi. Şahin ise helikopterle geleceklerini tahmin ettiğini belirtti.

Havaalanında ikinci helikopteri de görmediğini belirten Şahin Özel Kuvvetler Komutanlığına girdiklerinde yaşananları şöyle anlattı: "Semih Terzi bizden önce indi ve hızla hareket etti. Terzi'yi karşılayanlar arasında Ümit Bak da vardı. Ben helikopterden son indiğim için grubun sol arka yanındaydım. Binaya yaklaşırken silah sesi duydum, bizimle hareket eden birinin 'ah' diyerek yere düştüğünü gördüm. Sonradan bunun Semih Terzi olduğunu anladım. Kendi personelim sağ tarafa doğru ateş etmeye başladı. Sağ taraftan üzerimize doğru ateş ediliyordu. 'Dur' ihtarı olmadan ateş açıldı. Kendi ve personelimim can güvenliğini düşünerek refleks bir şekilde ateş açtım. Olay çok seri şekilde, ansızın gelişti" dedi.

Kanunlara uygun olarak nefsi müdafaa hakkını kullanarak ateş ettiğini savunan Şahin, bir anda ateş edilince refleks olarak ateş ettiklerini kaydetti. Şahin, "Keşke bize 'dur' uyarısı yapılsaydı. Biz de içinde bulunduğumuz olayın farkına varabilseydik. Keşke baskın şeklinde ateş edilmeseydi ve silah arkadaşımızı vurmamış olsaydık. Semih Terzi'nin de Ömer Halisdemir'in de vurulmasını istemezdim" dedi.

Daha sonra Semih Terzi'nin çıkarıldığı ikinci kata çıktığını söyleyen Şahin, Ömer Halisdemir'in tabur önüne getirildiğini ve üsteğmen Mihrali Atmaca tarafından öldürdüğünü sonradan öğrendiğini iddia etti. Şahin, Mihrali Atmaca'nın iddianameye giren savcılık ifadesinde, "Ne yapıyorsun, etkisiz hale getir" diye bir emir vermediğini de iddia etti.

Duruşma savcısının "Ömer Halisdemir'e 11 el ateş ettiniz mi" sorusuna Şahin, "Ömer Halisdemir'e ateş ettiğimi bilmiyorum. Onun bize ateş ettiğini de görmedim. Sağ taraftan bize ateş açılıyordu. Ben ve personelim o yöne ateş açtık. Bu meşru müdafaaydı" dedi.

Şahin'in avukatı da söz alarak, dosyada Ömer Halisdemir'in ölümüne neden olan kurşun konusunda bir adli tıp raporu bulunmadığını belirterek, bu konuda detaylı bir rapor hazırlanmasını isteyeceklerini belirtti.

Darbeciler Mahkemede Birbirine Girdi

Şahin, Mihrali Atmaca'nın olay sonrası yaralanan Ömer Halisdemir'i vurduğunu sonradan öğrendiğini iddia etti. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Diyarbakır'dan havaalanına giderken otobüste Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını duyup duymadığını sordu. Şahin, Başbakan Yıldırım'ın açıklamalarını duymadığını öne sürdü. Ademoğlu'nun, "Otobüste bulunan bütün askerler açıklamayı duyarken sen nasıl duymadın" diye sorması üzerine Şahin, duymadığını yineledi. Şahin, Semih Terzi'nin uçakta kendisine söylediği "TSK yönetime el koydu" bilgisini personeli ile neden paylaşmadığı sorulması üzerine" Personelimin zarar göreceğini düşündüm. Zarar görmemeleri için bunu paylaşmadım" dedi.

Şahin, alarm emri aldığı 21.30'dan itibaren uçağın kalktığı saat 24.00'e kadar Zekai Aksakallı'nın neden kendilerini arayıp Semih Terzi'nin durdurulmasını istemediğinin sorgulanması gerektiğini ileri sürdü.

MİHRALİ ATMACA EL KALDIRIP 'BEN DİYORUM' DEDİ

Kendisi için Zekai Aksakallı ve kendileriyle birlikte Ankara'ya gelen ancak Özel Kuvvetler Komutanlığına gelmeyerek Etimesgut'taki havaalanında kalan Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın hain dediğini anlatan Şahin'in, "Benim personelimden hiç kimse benim için hain demiyor. Bana hain diyenler gelip yüzüme söylesin" sözleri üzerine, tutuklu sanıklardan üsteğmen Mihrali Atmaca, el kaldırarak, "Ben diyorum" diye çıkıştı.

Atmaca, Şahin'in uçağın Ankara'ya geleceğini bilmediği yönündeki ifadesinin de gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Söz isteyen Mihrali Atmaca ise bir şeyi bilmeden karalamaya girişmenin, bu yapılanmanın hareket tarzı olduğunu belirterek, "Zekai Paşa'nın bizim geldiğimizden haberi yoktu, 'ondan habersiz kuş uçmaz' deniyor. Haberi olsa darbe olmazdı. Ben yalan söylüyorum, Ahmet Kemal Yılmaz yüzbaşı yalan söylüyor, herkes yalan söylüyor. Bu insanları karalamak bu kadar kolay. 'Ömer Halisdemir'i vurdu' diye en çok adı çıkan benim, adalete güveniyorum. Bir emri alıp icra etmek, ölüm emrini vermek çok daha zor bir olay. Bu emri vereni karalamak da benim kalbimi kırdı." diye konuştu.

TARAF DEĞİŞTİRDİ İDDİASI

İddianamede, Halisdemir'in darbeci sanıklar Fatih Şahin ile Mihrali Atmaca tarafından vurularak şehit edildiği belirtilmişti. İddianamede sanıkların bir bölümünün taraf değiştirdiğine de yer verilmiş, bu kişilerden Mihrali Atmaca, Ahmet Muhammed Demirci ve İsmail Çınar'ın, Albay Ümit Bak'ı teslim almaya çalıştığı, bu sırada çıkan silahlı çatışmada Bak'ın teslim alınmasına engel olmak isteyen emir subayı Nedim Şahin'in vurularak etkisiz hale getirildiği ifade ediliyor.

Duruşmaya yarın sanıkların savunmalarıyla devam edilecek.

22.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı. Duruşmanın ikinci gününde de polis ve jandarma adliye çevresinde yoğun güvenlik önlemleri aldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman duruşma savcısı olarak yine iddia makamında oturdu.

SUSMA HAKKINI KULLANDI

İsim sırasına ve avukat durumuna göre ifadelerine devam edilen sanıklardan Astsubay Furkan Aslanbay, sözlü savunma yapmak istemediğini, daha önce avukatı aracılığıyla mahkemeye sunduğu savunmasını tekrar ettiğini söyledi. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, sanığa savunmasını dışında kendisine soru soracağını belirtti. Önce soru sorulmasını kabul eden Furkan Aslanbay, "Ben bu soruların cevabını mahkemeye sunduğum savunmamda verdim. Aynı şeyleri tekrar etmektense susma hakkımı kullanmak istiyorum" dedi.

Mahkeme başkanının bu tutumunu anlamadığını söylemesi üzerine sanık, "Bunları burada konuşmak istemiyorum" dedi.

Astsubay Gökay Engin, 15 Temmuz günü Diyarbakır'da iken Ankara'ya gidiş emri aldıklarını ve iki tabur halinde polis eskortluğunda havalimanına gittiklerini söyledi. Havalimanına giderken otobüste Başbakan'ın yaptığı, 'Bir grubun kalkışma yaptığı ancak bastırıldığı şeklinde' haberi duyduklarını belirterek, "Bunun üzerine babamı aradım ve bizi apar topar Ankara'ya götürüyorlar. Bir şey mi var? diye sordum. Ancak babam televizyon izlemediğimi ve bildiği kadarıyla önemli bir şey olmadığını söyledi" dedi.

Engin havalimanında uçakta yer olmadığı gerekçesiyle 16. taburun tamamının kendi taburlarının ise bir bölümünün Diyarbakır'da kaldığını söyledi.

Uçağa birinci ve üçüncü timin bindirildiğini belirten Engin, "Uçakta Ahmet Kemal Yılmaz yüzbaşı 'herkes şarjörünü 10'na tamamlasın' diye emir verdi. İnmeye yakın Ahmet Yüzbaşı, Semih Terzi ile birlikte ilk helikopterle gideceklerin isimlerini belirledi. Uçaktan inerken de hilal şeklinde pozisyon alarak emniyet alınması emredildi. İndikten sonra Semih Terzi ve ekibi helikoptere ilerlemeye başladılar. Ahmet Yüzbaşı tam o sırada ikinci helikoptere binecekleri seçiyordu. Beni de seçti ve 6 kişi bindik" dedi.

Engin, o gün helikoptere binmeyerek havaalanında kalan arkadaşlar, ifadelerinde 'biz olayları sezdik o yüzden binmedik' demişler. Nasıl sezmişler anlamıyorum. Neden Diyarbakır'da anlamamışlar. Hepsi yıllarca birlikte mücadele ettiğimiz insanlar. Yeri geldi canımızı teslim ettik birbirimize. Bizi neden uyarmamışlar. Ahmet Yüzbaşı ikinci helikoptere binenleri rastgele seçti. Neye göre seçtiğini kendisine sormak lazım. O'nun seçtiği kişiler bugün burada yargılanıyor. Ama seçmeyip orda kalanlar dışarıda. O sırada ne olduğunu bilmiyoruz ve yüzbaşı sizi seçiyor. 'Ben gitmiyorum' demek mümkün değil. O yüzden biz kendimizi garibanlar olarak nitelendiriyoruz" diye konuştu.

Özel Kuvvetler Komutanlığı karargahına ilk kendi helikopterlerinin indiğini anlatan Engin, "Bizi karşılayanlar 'komutan nerede' diye sordular. Biz diğer helikopterde olduğunu söyleyerek, yol kenarına çömelerek beklemeye başladık. Daha sonra Semih Terzi ve ekibi helikopterden inerek, karargaha doğru ilerlemeye başladı. Aramızda yaklaşık 50 metre mesafe vardı. O sırada bir silah sesi geldi. Hemen yere yatıp siper aldım. Semih Terzi'nin sesini duydum. Vurulduğunu düşündüm. 2-3 dakika geçti Mihrali Üsteğmen karargaha doğru ilerlememizi istedi. 5-10 dakika sonra ambulans geldi. O sırada Ömer Başçavuşun yerde yattığını gördüm. Yolu gözetlerken Mihrali Üsteğmen sedyeye yardım etmemi istedi. O sırada 2-3 el ateş edildi. Kimin ateş ettiğini görmedim. Daha sonra nöbet yerime döndüm" diye ifade verdi.

Bir süre sonra Semih Terzi'nin çarşafla karargahtan çıkartılıp helikoptere taşındığını anlatan Engin, "Daha sonra Mihrali Üsteğmen arkada silahını doğrultmuş bir şekilde Albay Ümit Bak ve yanındaki iki kişi önde dışarı çıktılar. Üsteğmen, 'komutanım yanlış bir şey yaparsanız sizi vururum, susun' diyordu. Ümit Bak ise, 'yanlış yapıyorsunuz' diye karşılık verdi. Sonra bana yere yatırılan bu kişilerin başında nöbet tutmam emredildi. Silahımı doğrultup bu şekilde yaklaşık 2 saat bekledik" dedi.

Sabah saatlerinde telsizden 'Fırat Çelik Albay ve Ahmet Kangal Başçavuş karargaha girecek, ateş etmeyin' diye anons yapıldı. O sırada nizamiye bölgesinden ateş sesleri geliyordu. Daha sonra nizamiye bölgesinden dışarı ateş açan ekip etkisiz hale getirildi. Biz tutukladığımız 3 kişiyi Fırat Çelik Albaya teslim ettik. Dışarıdan gelen ekiple karargahta arama yaptık. 15 gün boyunca karargahta gözaltına alınanları adliyeye getirip götürdük. Bize 'Zekai Aksakallı'nın en güvendiği adamlar sizlersiniz' denildi. Adımız güvenilir time çıkmıştı. Sonra gözaltına alındık" dedi.

Engin, terör örgütü üyeliği suçlamasını da kabul etmedi.

Diyarbakır'dan Ankara'ya gelmek için otobüsle havaalanına giderken, Başbakanın açıklamalarını duyduklarını, Genel Kurmay Başkanının rehin alındığı yönünde bir şeyler duyduklarını anlatan Astsubay Halit Çelik de, "Genel Kurmay Başkanının kurtarılması için bir göreve gittiğimizi düşündüm" dedi.

Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın, Semih Terzi ile gidecek ekibi uçakta belirlediğini anlatan Çelik şunları söyledi:

"Ahmet Kemal Yüzbaşı neye göre seçti bu konuyla ilgili bir bilgim yok. Karargaha girerken Semih Terzi'nin 10 metre arkasındaydım. Karargaha yaklaşık 30 metre kala bir kişi çok yakın mesafeden Semih Terzi'ye 2-3 el ateş edip kaçmaya başladı. Çok hızlı şekilde arkasından ateş edildi. Ben de ağaçlık alana doğru bir el ateş edip, kaldırıma yattım. Daha sonra ağaçların arasında 'tamam vurdum' diyerek bir kişi çıktı. Bu kişinin kim olduğunu göremedim. Semih Terzi yerde bağırıyordu. Ağaçların arasında yatarken yine 2-3 el silah sesi duydum."

AKSAKALLI HALİSDEMİR'İ ALNINDAN ÖPTÜ

İfadesinde karargahtaki darbeci askerlerin teslim alınmasını anlatan Astsubay Halit Çelik, "Sabah saatlerinde Zekai Aksakallı geldi, onu karşıladık. Bir konuşma yaptı. Ömer Halisdemir'in alnından öptü. İki hafta kadar mesaiye devam ettik. Zekai Paşanın karargahta en güvendiği tim olduğu için uzun namlulu silahlarla dolaşabiliyorduk. 15 gün sonra gözaltına alındık" dedi.

Halit Çelik'ten sonra ifadesi alınan Astsubay Harun Topbaş da Ankara'ya gelişleriyle ilgili diğer sanıklarla benzer şeyler anlattı. Suçlamaları kabul etmeyen Halit Çelik de, Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın helikoptere binen personeli neye göre seçtiğinin sorulmasını istedi.

Diğer detaylar

Savunmasını yapmak üzere tutuklu sanık Astsubay Furkan Aslanbay'a söz verildi. Aslanbay, sözlü savunma yapmak istemediğini, avukatının mahkemeye verdiği yazılı savunmasını tekrarladığını söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Aslanbay'ın anlatacağı şeylerin yargılamaya ışık tutabileceğini belirterek, susma hakkını kullanmıyorsa savunma yapmasını istedi. Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun birkaç sorusunu yanıtlayan Aslanbay, olay gecesini anlatması istediğinde, "Detaylı soracaksanız susma hakkımı kullanmak istiyorum. Verdiğim ifade dışında bir şey soracaksanız onları cevaplayabilirim" dedi.

Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun "Bu tavrını anlayamıyorum. Neden çekiniyorsun?" diye sorması üzerine Aslanbay, "Burada bunları konuşmak hoşuma gitmiyor. Sorduğunuz soruların cevabı detaylı şekilde ifademde var" cevabını verdi.

Tutuklu sanık Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Gökay Engin ise, 15 Temmuz'da günlük rutin işlerini yaptıklarını, akşam üzeri ise alarm verildiğini anlattı. Ankara'ya göreve gideceklerini öğrendiğini belirten Engin, her zaman göreve gideceklerinde Ankara'ya değil olayın olduğu şehre gittiklerini, Ankara'ya gitmelerinin kendisine normal gelmediğini kaydetti. Engin, eşyalarını topladıktan sonra içtimaya çıktığını ifade ederek, Binbaşı Fatih Şahin'in malzeme kontrolünü yaptığını, Yüzbaşı Ahmet Kemal'in ise depodan bomba atarı getirme emrini verdiğini söyledi. Havaalanına gitmek için otobüse bindiklerini söyleyen Engin, "Başbakanın ufak bir kalkışma olduğu fakat kalkışmanın kontrol altına alındığı açıklaması vardı. Daha sonra babamı aradım 'Ankara'ya geliyorum, var mı orada bir şey' diye. Babam 'anormal bir durum yok şuan' dedi. Otobüs havaalanına giderken yanlış şeritten gidiyorduk biz. Poliste bize eskortluk yapıp yolun güvenliğini aldı. Biz uçağa bindiğimizde tabur komutanımız Fatih Şahin önden sessiz olmamızı, Semih Terzi'nin burada olduğunu söyledi. Semih Terzi arkası bize dönük oturuyordu. Uçak kalkarken telefonların tamamen kapatılması emri verildi. Herkes 5-7 arası şarjör alıyordu operasyona giderken. Bize bunun 10'a tamamlanması yönünde emir verildi. Ahmet Kemal Yılmaz uçakta komutan ile gidecek ekibi seçti. Uçak inmeye yakın Ahmet Yüzbaşı 'Uçaktan inince hilal şeklinde uçağın emniyetini alacaksınız' dedi. Uçağın etrafında hilal şeklinde emniyet aldık. Bana saçma geldi havaalanının orada emniyet alınması. İki helikopter vardı havaalanında. Bizim helikopterde 6 kişiydik. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. İkinci helikopter normalde planlı bir helikopter değildi diye düşünüyorum. İkinci helikopterdekiler alelacele seçildi. Gölün etrafındaki ışıkları görünce Özel Kuvvetler Komutanlığına gidiyoruz herhalde dedik" diye konuştu.

"Bu ekibi garibanlar ekibi olarak niteliyorum"

Etimesgut Havalimanı'nda kalan askerlerin ifadelerinde yer alan "Biz darbeyi anlamıştık" sözlerini değerlendiren Engin, "Orada kalan arkadaşlar 'Biz anladık, bu durumu sezdik' gibi şeyler kullanmışlar. Bu arkadaşlar çok zekiymiş ben akılsızmışım. Helal olsun diyorum onlara. Madem öyle bu kadar zekilermiş uçağa binmeden önce neden anlamamışlar? Bu ekibi garibanlar ekibi olarak niteliyorum. Ben bu helikoptere bir şekilde bindirildim. Geriye kalanlar 'Biz sezdik' diyor. Otobüse bindiğinde 'Biz neden Ankara'ya gidiyoruz' demedin? Madem o kadar akıllısınız. Uçağa binmişler, oraya gelmişler ondan sonra diyorlar 'sezdik.' Nasıl sezdiniz ya, böyle bir şey olabilir mi? Arkadaşların anladığını zannetmiyorum" dedi.

Özel Kuvvetler Komutanlığına ilk önce kendilerinin bindiği helikopterin indiğini anlatan Engin, Ümit Bak ve birkaç askerin kendilerini karşıladığını ve Semih Terzi'yi sorduklarını kaydetti. Engin, Terzi'nin arkadan gelen helikopterde bulunduğunu söylediklerini belirterek, "Helikopterin 20-30 metre sağında yol var, oraya çömelip bekledik. Biz oraya darbeci olarak gelsek 6 kişi koyun gibi toplu olarak oraya çömelmeyiz. Orası bizim evimiz. Biri evine silahını çıkarıp girer mi? Çok rahat bir şekilde oturdum, hiçbir şey de yapmadım. Semih Terzi ile aramızda 50 metre mesafe vardı. 5-6 el silah sesi duydum. Her asker silah sesi duyunca nerede olursa olsun yatar. Ben de yere yattım. O esnada kimin kime vurduğunu görmedim. Semih Terzi'nin sesini duydum, bağırıyordu. Canının yandığı belliydi. Galiba Semih Terzi vuruldu dedik. Semih Terzi görevlerinde, insanlarla ilişkilerde, her şeyde bizim için başarılı bir generaldi. 3 tane tugay komutanı var, herkes Semih Terzi diyecektir. O işinde iyiydi bu gerçek. Ben arkada emniyeti aldım. Mihrali Üsteğmen 'Arkadaşlar öne gelin' diye bize seslendi. Anıtın olduğu bölgeye gittim. Bize 'Kapının emniyetini alacaksınız' dedi" şeklinde konuştu.

Engin, silah seslerinin ardından kısa bir süre içerisinde ambulansın geldiğini belirterek şunları kaydetti:

"Ben ikinci vurulan kişinin olduğunu anıtın oraya geçene kadar görmedim. Semih Terzi'nin taşınma anını görmedim ben. Ömer Başçavuş karargahın girişinde hemen solda kaldırımda yatıyordu. Ben onun oraya taşınmasını görmedim. Ondan sonra ambulans geldi. Yolu gözetlerken Mihrali Üsteğmen 'Gökay sedyeye yardım et' dedi. Sedyeyi çekerken 2-3 el ateş sesi geldi. Sesin nereden geldiğini anlamadım. Ne oldu diye bağırdığımda arkadan biri 'Tamam tamam sıkıntı yok' dedi. Kimin dediğini bilmiyorum ama biri bana 'Sedyeyi bırak' dedi. Ardından mevzime geri gittim. Birkaç dakika sonra gelen ambulans gitti. Aradan birkaç dakika sonra Ahmet Başçavuş, Hasan Aksoy, bir de Fatih Şahin çarşaf içinde birini taşıyordu. Semih Terzi'yi taşıyorlardı galiba, bilmiyorum görmedim. Onu helikoptere bindirdikten sonra ortadan kayboldular. Mihrali Üsteğmen telefonla konuşuyordu. Mihrali Üsteğmen, Ahmet Muhammet Demirci, İsmail Başçavuş ve Ali Gürel ile bir anda binanın içine girdi ve Mehmet Ali Çelik'i getirdiler. Geri içeriye girdiler ve içeriden silah sesleri geldi. Birkaç dakika sonra Ümit Bak elleri havada geliyordu, arkasında Mihrali Üsteğmen vardı ve 'Komutanım konuşursanız, yanlış hareket yaparsanız direkt vuracağım sizi' dedi. Şaşırdım ben orada. O insanların hain olduğunu söylemediler. Ümit Bak, Mihrali Üsteğmene 'Yanlış yapıyorsunuz' diyordu. Ümit Bak'ı yere yatırdı, ellerini bağladık. Daha sonra onların başında nöbetçi oldum. Bana emir verildi 'Biri kıpırdarsa kafasına sık' diye."

Havanın aydınlanmasına kadar beklediklerini belirten Engin, telefonunu açtığını ve ailesine iyi olduğunu söylediğini anlattı. Engin, daha sonra Mahmut Sönmez'in kendisini aradığını kaydederek, "Bana 'Neredesiniz abicim' dedi. 'Özel Kuvvetlerdeyiz' deyince oradaki durumu sordu. Ben daha sonra Semih Terzi'nin hain olduğunu öğrendim. Telsizden anons geçti 'Fırat Çelik Albay ve Ahmet Kangal Başçavuş buraya gelecek onlara ateş etmeyin' dediler. Daha sonra geldiler ana karargah binasına girdiler. Ben ve İsmail Başçavuş Ümit Bak ve tutukladığımız diğer iki kişiyi Fırat Albay ve Ahmet Başçavuşa teslim ettik" dedi.

"Bizim adımız 'güvenilir tim' olmuştu"

Engin, daha sonra rütbeli bir askerin geldiğini 'Çok güzel iş yaptınız. Sizi tebrik ediyorum' dediğini ifade ederek, "Sizin tutukladıklarınızın dışında darbeciler olabilir, binayı kontrol edin' dedi ve bina araması yaptık. Cüneyt Albay geldi bizi topladı, yemekhane bölgesini ve misafirhaneler bölgesini arayacağımızı söyledi. Oda oda aradık, tutukladığımız adamları götürdük. Öğleden sonra tutukladığımız adamları adliyeye götürdük. 15 gün boyunca gece gündüz bir fiil orada nöbet tuttuk. Bu süreçte de o binaya bizden kimse uzun namlulu silahla girmedi. Bizim adımızda 'Özel Kuvvetlerde güvenilir tim' olmuştu. 'Zekai Paşa'nın en güvendiği adamlar sizsiniz, bu yüzden nöbeti size tutturuyoruz' dediler. Bizim adımız 'güvenilir tim' olmuştu" ifadelerini kullandı.

Savcının Ömer Halisdemir'e müdahale edip etmediğini sorması üzerine Engin, aldıkları kurslarda yaralıya yaklaşırken öncelikle kendi can güvenliğini almalarının öğretildiğini belirterek, "Benim oraya gitmemem gerekiyordu, orası emniyetli değildi. Yaralıya müdahale edeceksen önce kendi emniyetini al. Orada hiçbir şey belli değil. Kimin kimi vurduğu belli değil. Sıhhıyeci müdahale etmedi. Ben tim personeliyim, benim müdahale etmem saçma olurdu" cevabını verdi.

"Diyarbakır'ın orta yerinde yol kesildi, polis bize eskortluk yapıyordu"

Tutuklu sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş Halit Çelik de alarm verildiğini ve bu nedenle toplanıldığını anlattı. Çelik, Diyarbakır Havaalanı'na giderken polislerin kendilerine eskortluk yaptığını vurgulayarak, "Diyarbakır'ın orta yerinde yol kesildi. Polis bize eskortluk yapıyordu. Hiçbir engelle karşı karşıya kalmadık" dedi.

"Biri ağaçların arkasından 'tamam vurdum' diyerek çıktı"

Ankara'ya gidecek olan askerlerin seçildiğini dile getiren Çelik, uçağa Semih Terzi'nin bindiğini gördüğünü kaydederek, "Semih Terzi sürekli telefon ve tabletle uğraşıyordu. Uçakta 2 sivil vardı bunları tanımıyorum. Daha sonra Etimesgut Havaalanı'na indik. Burada iki helikopter çalışır halde bekliyordu. Ben Semih Terzi'nin bindiği helikoptere seçildim. İlk seçilen 14 kişi Semih Terzi'nin olduğu helikoptere bindi. Havalandıktan sonra Özel Kuvvetlere doğru gittiğimizi Mogan Gölü'nün ışıklarından anladım. İndik piste yürümeye başladık. Semih Terzi'nin 10 metre kadar arkasındaydım. Karargah kapısına doğru yürümeye başladık 30 metre vardı, bir şahıs çok yakın mesafeden 3-4 el ateş edip sağ çapraz kaçmaya başladı. Çok hızlı bir şekilde arkasından ateş edildi. Yere yatan arkadaşlar vardı. Benim sağ tarafımda kaldırımlar vardı. Can güvenliğimi sağlamak amacıyla yere yattım. Ağaçlık alana tek el ateş edip bıraktım. Rahmetlinin bulunduğu yere ateş etmedim. Ona doğru ateş etseydim arkadaşlarımı vurabilirdim. Boş yere sıktım. Biri ağaçların arkasından 'tamam vurdum' diyerek çıktı. Onun kim olduğunu görmedim. Semih Terzi yerdeydi. Sıhhiyeci Hüseyin Oğuz'u çağırdılar. Koşarak geldi ilk müdahalesi yapıldı. Daha sonra Semih Terzi karargah binasının içine götürüldü. O esnada bir ambulans geldi. İki el silah sesi duydum. kafamı çevirip baktım ağaçların arasında olduğum için bir şey göremedim. Semih Terzi binadan helikoptere taşındı" diye konuştu.

"Mahmut Sönmez, 'Merak etme uçaklar birazdan vurulacak' dedi"

Sabaha karşı cep telefonunu açtığını, açar açmaz Mahmut Sönmez'in kendisini aradığını kaydeden Çelik şunları söyledi:

"Bana 'Abicim iyi misin' dedi. 'Burası çok karışık. Semih Terzi vuruldu, onu vuran vuruldu' dedim. 'Uçaklar sağı solu vuruyor, anlam veremiyorum' dedim. Mahmut Sönmez de bana 'Merak etme uçaklar birazdan vurulacak' dedi. O anda karargah içerisinde 10-15 el ateş sesi geldi. Daha sonradan kafamı çevirip karargah kapısına bakmaya çalıştım. Karargah kapısından Mihrali Atmaca ve İsmail Çınar'ın iki kişiyi çıkardığını gördüm. Onların Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik olduğunu öğrendim. Nizamiyeden yoğun bir ateş sesi geldi. Daha sonra Ahmet Muhammet Demirci benim bulunduğum mevziye gelerek 'Arkadaşlar Ahmet Yüzbaşı Zekai Aksakallı ile konuşmuş, olayın gerçek yüzünü öğrenmiş. Semih Terzi buraya darbe yapmaya gelmiştir. Semih Terzi haindir. Zekai Aksakallı'dan emir alacağız' dedi. Biz artık sadece birbirimize güvenmeye başladık. Havuzlar bölgesinden iki tane personelin geleceği söylendi. 'Fırat Çelik ve Harun Kangal gelecek' denildi. Nizamiyeden bir grup darbeci askerin Zekai Aksakallı'nın emriyle içeriye girmeye çalışan personele ateş açtığını öğrendim. Nizamiyeden bir grup asker gelecek derdest edilecek emri geldi telsizden. 15-20 kişi diye hatırlıyorum ben, şahıslar geldi. Biz bunlara 'Silah bırakın' diye bağırdık. Semih Terzi'nin ekibindeyiz gibi söylemlerde bulundular. Sizinle aynı taraftayız demeye başladılar. Biz aldırmadan silahlarınızı bırakın diye bağırdık. Silahları bıraktırdık, derdest ettik. Bunların arkasından gece nizamiyeden içeriye girmeye çalışan kışla personeli geldi Zekai Paşa'nın emriyle. Bir askerin silah doğrulttuğunu gördüm, daha sonra indirdi. Gelen askerlerden biri şehit Ömer Halisdemir'in yanına gidip 'Bir şehidimiz mi var' diye sorunca nasıl bir oyunun içine çekildiğimi anlamış oldum. Daha sonra kışla içerisindeki kritik binaların aranması yönünde emir geldi."

"Zekai Aksakallı Ömer Halisdemir'in alnından öptü"

Çelik, sabah olduğunda Zekai Aksakallı'nın karargaha geldiğini anlatarak, "Zekai Aksakallı bir konuşma yaptı, ardından Ömer Halisdemir'in alnından öptü. İki hafta daha mesaiye devam ettik" dedi.

Tutuklu sanık Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Topbaş, 2016'nın Mayıs ayında katıldığı kurs ile Özel Kuvvetler Komutanlığına katıldığını söyledi. 15 Temmuz günü alarm verildiğini ve toplanmaları gerektiğinin emredildiğini belirten Topbaş, Ankara'ya göreve gideceklerinin söylendiğini ifade etti. Diyarbakır'dan o sırada F-16'ların kalktığını gördüğünü anlatan Topbaş, Suriye'ye göreve gideceklerini zannettiğini kaydetti. Topbaş, hazırlıkların yapılmasının ardından otobüse binmeden önce abisini aradığını söyleyerek, "Abimi aradım televizyonda bir şey var mı diye sordum. Abim 'İstanbul'da köprüler falan kapanmış terör olayı varmış' dedi. Kapattım otobüse bindik. Otobüse bindikten sonra Başbakanın küçük bir azınlığın kalkışma yaptığını, bunun da bastırıldığını söylediğini duydum. Diyarbakır Havalimanı'na indik. Ahmet Kemal Yüzbaşı 1 ve 3'üncü özel görev timinin Ankara'ya gideceğini söyledi. Uçağa bindik, daha sonra ön taraftan iki kişi bindi. Semih Terzi'yi ilk defa orada gördüm. Uçak hareket halinde iken neden Ankara'ya gidiyoruz gibi sorular sorduk. Kimse bilmediğini, orada öğreneceklerini söyledi. Erhan Almaz'a sordum 'Neden gidiyoruz Ankara'ya?' diye. 'Ankara'da ayaklanma varsa onu bastırmaya gidiyoruz, başka niçin gideriz ki' dedi" ifadelerini kullandı.

Etimesgut Havaalanı'nda bekleyen 2 helikopter olduğunu ve onlara 2 grup halinde bindiklerini söyleyen Topbaş, Özel Kuvvetler Komutanlığına doğru hareket ettiklerini öğrendiklerinde içlerinin rahatladığını kaydetti. İndikten sonra silah sesleri duyduğunu ifade eden Topbaş, "Hemen geriledim. Yerde biri yatıyordu. Bir kişi daha yaralıydı ne olduğunu anlamadım. Mehmet Astsubay ağaçların oraya gönderdi beni. Ambulans geldi daha sonra iki el silah sesi daha duydum" diye konuştu.

Topbaş, "Muhammet Astsubay geldi 'Semih Terzi hainmiş. Mihrali Üsteğmen Ahmet Kemal Yüzbaşı ile konuştu. Zekai Paşanın emrinden başka emir uygulamayacağız' dedi. Sabaha doğru Zekai Paşa gelecek dediler önlem almamızı emrettiler. Emniyeti aldık. Zekai Paşa, Ömer Halisdemir Başçavuşun alnından öptü. Mihrali Üsteğmeni tebrik etti" şeklinde konuştu.

Davada tutuklu yargılanan sanık Kıdemli Çavuş Hasan Aksoy, "Ömer Başçavuş yanıma geldi. Yanağımı sıkıp 'Ne yapıyorsunuz burada' dedi, bilmediğimi söyledim. Ben de ona sordum ne oluyor diye. 'Benim de bir şeyden haberim yok, koruma nöbetçisiyim' dedi. Tugay komutanını bana sordu. Ben de Semih Terzi dedim. Ondan sonra iki, üç el silah sesi geldi" dedi.

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen darbeci general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı dava, verilen öğle arasının ardından devam etti. Savunma yapan tutuklu sanık Muhabere Kıdemli Çavuş Hasan Aksoy, 15 Temmuz akşamı acil olarak çağrıldıklarını ve Ankara'ya gitmek için hazırlanmaları yönünde emir verildiğini söyledi. Polisin yol güzergahında kendilerine eşlik ettiğini anlatan Aksoy, Diyarbakır Havaalanı'na vardıklarında uçağa bindiklerini ve Ankara'ya doğru hareket ettiklerini kaydetti. Aksoy, "Fatih Şahin, uçaktan indikten sonra üniformalı kişilerin bize ateş edebileceğini söyledi. Bu bizi de gerginleştirdi. Biz otobüste Başbakanın açıklamalarını duyduk, orada gerildik. Ateşe ateşle karşılık verme emri verildi. Uçak indiğinde arkadaşlarla birlikte emniyet almaya çalıştık. Etrafta güvenlik önlemi aldık. İki helikopterin çalışır halde olduğunu gördük. Semih Terzi birinci helikoptere doğru yöneldi" diye konuştu.

İlk başta nereye gideceklerini bilmediklerini öne süren Aksoy, Mogan Gölü'nün ışıklarını gördükten sonra Özel Kuvvetlere gittiklerini anladığını ve rahatlamaya başladıklarını söyledi. Aksoy, Özel Kuvvetler Komutanlığına vardıklarında Semih Terzi'yi karşılayanlar olduğunu belirterek, "Semih Terzi'yi orada karşılayanlar oldu. Aralarında sivil kıyafetli kişiler vardı, tanımıyorum onları. Bu esnada Ömer Başçavuş yanıma geldi. Keskin nişancılık kursunu beraber almıştık, önceden tanışıyoruz. Yanağımı sıkıp 'Ne yapıyorsunuz burada' dedi, bilmediğimi söyledim. Ben de ona sordum ne oluyor diye. 'Benim de bir şeyden haberim yok, koruma nöbetçisiyim' dedi. Tugay komutanını bana sordu. Ben de Semih Terzi dedim. Ondan sonra iki, üç el silah sesi geldi. Ondan sonra tabur komutanımız Fatih Binbaşının ateş ettiğini duydum ve ateş emri verdi. Ateş emri vermesi üzerine kendimi korumak suretiyle havaya ateş ettim. Ağaçlara doğru ateş edildiğini görünce ben de oraya doğru ateş etmeye başladım. Daha sonra ağaçlıkların orada ses geldi 'Vurdum, vurdum' diye. Tabur komutanımız Fatih Binbaşı vurduğunu, etkisiz hale getirdiğini söyledi" şeklinde konuştu.

"Sıhhiyeci er nabzını kontrol etti 'Çok küçük nabız var' dedi"

Fatih Şahin'in ilk ateş ettiğini ve 'ateş baskısı yapın' emrini verdiğini duyduğunu vurgulayan Aksoy, şunları kaydetti:

"Tabur komutanımın 'Askerler ateş atınca bende ateş attım' dediği yalan. Mihrali Üsteğmen 'Çevreyi emniyete al, başkaları da olabilir' dedi. Beni Ömer Başçavuşun kaçmaya başladığı yere yerleştirdi. Birkaç kişi Semih Terzi'yi içeriye taşıdı. İsmail Başçavuş vurulan kişiye yardım maksadıyla gitti, gücünün yetmediğini söyledi. Ben de koştum. İsmail Başçavuş ayağını tutmuş çekmeye çalışıyordu. Ben de 'Burası çok karanlık burada bir şey yapamıyoruz, emniyetli yere çekelim' dedim. Daha sonra onun Ömer Başçavuş olduğunu gördüm ve şok geçirdim. Ömer Başçavuşu karargahın önüne doğru çektik. Volkan Yüzbaşı da bu esnada oradaydı. Volkan Yüzbaşı 'Burada dursun' dedi, nabzına baktı. İlk yardım müdahalesinde bulunduğu için ben silahımın başına geçtim. Bulunduğum mevzi Ömer Başçavuşun yaralı olarak bulunduğu yere 15 dakika falandı. O esnada ambulans geldi. Ambulans geldiğinde sıhhiyeci er nabzını kontrol etti, 'Çok küçük nabız var' dedi. Volkan Yüzbaşına bağırdım hemen ambulansa götürelim tedavi edelim konuştururuz, şebekeyi çökertiriz dedim."

"2 el ateş sesi duydum, Mihrali Üsteğmen tabancasını yerine koyuyordu"

Aksoy, "Ömer Başçavuşun yanından uzaklaştım, daha sonra iki el ateş sesi duydum. Kafamı çevirdiğimde Mihrali Üsteğmen tabancasını yerine koyuyordu. Ama olay nasıl oldu bilmiyorum. Tabur komutanı karargahın içinden çıktı beni gördü. Beni yanına çağırdı, ambulans helikopterin geleceğini, etrafta tehlike var mı diye gece görüşümle kontrol etmemi istedi. Volkan Vural Çavuş, Ömer Başçavuşun üstüne nevresim tarzı bir şey örtüyordu. Tabur komutanı Ömer Halisdemir üzerinde olan pikeyi istedi, Semih Terzi'yi onunla taşımak için. Semih Terzi'yi onun içine koydular, bana 'Bunu tut da taşıyalım' dediler. Ben de bu silahla sedye taşıyamam dedim. Onlar taşırken ben de önlerinde yürüyerek karargahtan çıktım helikoptere kadar gittim. Semih Terzi'yi bindirdik, bu esnada Hüseyin Başçavuş geride kaldı. Tabur komutanı bu esnada benim kendisiyle gelmemi istedi. Mihrali Üsteğmene de emrin kendisinde olduğunu söyledi" dedi.

Semih Terzi'yi GATA'ya götürmek için hareket ettiklerini, kavşakların üzerinden geçerken halkın toplandığını ve ateşler yaktığını gördüğünü anlatan Aksoy, "Daha sonra GATA ya gittik. GATA'ya giderken, kavşakların üzerinden geçerken halkın toplandığını ve ateşler yaktığını gördüm. Hüseyin Başçavuşa aşağıdaki kalabalığı gösterdim. GATA'ya indik iki ambulans vardı, bir tanesine Semih Terzi'yi bindirdik. Ambulans ile acilin önüne geçtik. Bizi karşıladılar. Tabur komutanı sedyeyi götürdüklerinde arkasından gitmek istedi. Sivil giyimli biri 'Gidemezsiniz. Ben buranın Kurmay Başkanıyım, emri ben veririm' dedi. Zekai Paşa'nın nerede olduğunu sordu. Tabur komutanı ona bir şeyler söyledi. Kurmay Başkan 'Acilin kapısında silahlı, teçhizatlı durmayın' dedi. Otoparka götürdü bizi. Bu esnada biz Özel Kuvvet personeli iki arkadaşı gördüm. Erkan Yarbay da geldi yanımıza. Semih Terzi'nin vurulduğunu söyledik. Erkan Yarbay GATA'nın içine girdi. GATA Kurmay Başkanı yine geldi ve 'Silahınızı çıkartın, bu görüntü rahatsızlık verici burada duramazsınız' dedi. Tabur komutanımız çıkışır gibi oldu. 'Amirlerimi arayacağım, siz benim amirim değilsiniz' tavrı vardı. Tabur komutanının neden böyle bir şey yaptığını sorgulayamazdık. Oradayken F-16'ların bomba attığını duyunca şok geçirdik. GATA Kurmay Başkanı darbe girişiminin olduğunu, taraftarlarının saçma sapan kişiler olduğunu söyledi. 'Allah belasını versin bunların. Halkın üstüne bomba atıyorlar' dedi" ifadelerini kullandı.

"Fatih Şahin, 'tarafınızı seçin' dedi"

GATA Kurmay Başkanının kendilerinden silahlarını teslim etmelerini istediğini belirten Aksoy, Fatih Şahin'in buna karşı çıktığını, "Ne haliniz varsa görün. Siz bilirsiniz" dediğini ifade ederek, "Bunun üzerine GATA Kurmay Başkanı 'Bu çocukları sicilini bozarım diye tehdit edemezsiniz. Ben buranın komutanıyım' dedi. Fatih Şahin, 'Tarafınızı seçin' dedi. Biz ne tarafı diye sorduk. Cevaplamaktan kaçındı. Telefonunu açıp uzaklaştı. Ne tarafı sorusunun cevabını vermekten kaçındı. Geri geldiğinde üzerimizi çıkardığımızı gördü. Fatih Şahin, 'Ben size karışmıyorum ne yaparsanız yapın' diye bir ifade kullandı. GATA Kurmay Başkanı 'Senin amirlerin kim?' diye sordu. Fatih Şahin'e 'Senin amirin arıyor, Zekai Aksakallı arıyor al konuş' dedi. Fatih Şahin telefonu almaktan kaçındı. 'Tamam komutanım, tamam komutanım' diye geçiştirici cevaplar verdiğini gördüm" şeklinde konuştu.

"Fatih Şahin'i öldürmeyi düşündüm"

Aksoy, Fatih Şahin'in GATA'dan ayrılmak istemesi üzerine GATA Kurmay Başkanı'nın "Bırakın gitsin dışarıda linç etsinler seni" dediğini kaydetti. Aksoy, "Bizi böyle bir şeye sürüklediği için Fatih Şahin'i öldürmeyi düşündüm. Şimdi tim personelinin arkasına sığınıyor. 'Tim personelimin ateş ettiğini görünce ateş ettim' diyor. Bu yalandır, bizim arkamıza sığınmaya çalışıyor. Semih Terzi hastaneye gittiğimizde konuşuyordu. Bilinci yerindeydi. İki kurşun yarası vardı. Helikopterin içinde tabur komutanıyla konuşmaya çalışıyordu. Helikopterin içinde kafasını eliyle çekme suretiyle tabur komutanıyla konuşuyordu" dedi.

Davada, cuntacı general Semih Terzi'nin yanında Özel Kuvvetler Komutanlığına giden Astsubay Mehmet Bilge savunma yaptı.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın ikinci gününde, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.

Mehmet Bilge, savunmasında, Ömer Halisdemir'i bir kere gördüğünü, cesaretine diyecek bir sözünün olmadığını söyledi.

Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın basına yansıyan bir açıklamasında Halisdemir ile 6-7 defa görüştüğünü belirttiğini aktaran Bilge, şunları kaydetti:

"Kafası içinde 1-2 gram beyni olan bir insan, bazı şeyleri sorgular. 'Bu adamlara emir verirsin babasını vurur, pencereden atlar' böyle bir şey yok, inanmayın. Ömer Halisdemir başçavuşumla 6-7 telefon görüşmesi yapılmış, rütbece ondan çok üstün olan birini vurma emri vermiş. Bu görüşmelerde, 'Bu adam haindir, kafasına sık' muhabbeti geçmiş. Ömer Başçavuşum, Semih Terzi'yi vurmuş. Hal böyleyken, biz burada panik pozisyonuna düşüyoruz. Halisdemir Başçavuşun pozisyonunun ne olduğunu bilmiyoruz ki. Halisdemir'in yanlış ya da doğru tarafta olup olmadığını bilmiyoruz ki."

Bilge, darbe günü Genelkurmay Başkanlığında bir toplantının olduğunu, MİT Müsteşarı'nın da buraya gittiğini ileri sürerek, "Ondan sonra her ne hikmetse bazı kuvvet komutanları, Zekai Paşa düğüne gidiyor. Genelkurmay Başkanı, 'karargahta tek başına çalıştığını' söylüyor, yalnız şöyle bir tezat var, Genelkurmay Başkanı çıkmadan kimse çıkamaz." iddiasında bulundu.

"Semih Paşa'nın vurulmasından sonra taraf değiştirdiğimiz iddiası var. Bu iddiayı destekleyecek bir kanıt var mı?" diye soran Bilge, şunları ifade etti:

"Bugün bana bu muamelenin yapılacağını bilseydim, o gün darbe yapmak isteyecek biri olurdum. Neden? Dışarıda rütbe alanlar, bir yerlere gelenler benim nazarımda emekliliği gelmiş, ekonomik kullanım ömrünü doldurmuş insanlardır. Kıymetli insanlar darbeci muamelesi görüyor, bizim emeğimizle, çabamızla yıldızına yıldız katanlar dışarıda kahraman. Bugünkü aklım olsaydı darbeci olarak yürürdüm. Ben uzman nişancıyım, uluslararası derecelerim var. Bir attığıma ikinciyi atmazdım. Şu anki aklım olsa yapardım. Darbe yapmak isteyen birisi olurdum. Şu an darbeyle mücadele edenler, darbeci muamelesi görüyor, evde oturan adamlar rütbe almış ne hikmetse."

"Kalan arkadaşlar daha kalıplılardı"

Ankara'ya gelip, uçaktan indikten sonra helikopterle bir grubun Özel Kuvvetler Komutanlığına gittiğini anlatan Bilge, "Uçak çalışıyor ama eşyalarımız içeride. Israrla teknisyenler bizi helikopterlere yönlendiriyor 'sen kal, sen geç' diyerek. Kalan arkadaşlar bize göre daha kalıplılardı, çünkü uçağın içindeki malzemeler boşaltılacaktı. Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz, bana, 'Ben de eşyaları indirdikten sonra başka bir helikopterle gelecektim.' dedi. Hal böyleyken onlar darbeye direnen oluyor. O sırada her şey karma karışık." ifadelerini kullandı.

Darbe girişimi öncesi, Özel Kuvvetler Komutanlığındaki kurs kapanış töreninin teamüllere göre cuma günü yapılması gerekirken, perşembe gününe alındığını ileri süren Bilge, törenden sonra MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanının baş başa gece saatlerine kadar görüştüğünü duyduğunu iddia etti.

Binbaşı Fatih Şahin'le yaptığı telefon görüşmesinin, iddianamede "koordinasyon" olarak lanse edildiğini ileri süren Bilge, Şahin'in, Üsteğmen Mihrali Atmaca'ya ulaşamayınca kendisini defalarca aradığını kaydetti.

Bunu ilettiği Atmaca'nın kendisine, "Beklesin" yanıtını verdiğini ifade eden Bilge, "Fatih Şahin tekrar beni arayınca, 'başı yoğun herhalde, söyleyeceğiniz bir şey varsa ben ileteyim' dedim. 'İtidalli olun, kimsenin canını yakmayın' dedi. 'Komutanım dediklerinizden bir şey anlamıyorum' dedim. Bu sırada arkasından ağlamaklı bir kadın sesi geliyordu, kafasına silah dayandı sandım. 'İtidalli olun, sıralı komutanlarınızın da isteği bu yöndedir' dedi. Bu bana koordinasyon yaptım diye döndü." dedi.

"Terzi'yi koltuğa otururken gördüm"

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Siz, Diyarbakır'da havalimanına gitmek için bindiğiniz otobüste, Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını duydunuz mu? Kendi aranızda bir şey konuştunuz mu?" sorusuna Bilge, "Evet duydum. 'IŞİD uçak kaçırmış, köprü kapatılmış, saldırı var' iddiaları vardı. Başbakanın, 'Küçük bir grubun kalkışması, bertaraf edeceğiz' gibi bir açıklaması vardı." yanıtını verdi.

"Semih Terzi ile uçaktaydınız bir gariplik gördünüz mü? sorusu üzerine Bilge, "Terzi'yi sadece koltuğa otururken gördüm. En arkadaydım ben. Çantalarımız, mühimmatımız her şey istif haldeydi. 'Şarjör bas' dendiğinde zaten onla uğraştık." dedi.

Bilge, nizamiyeden giren sivil giyimli kişilerle ilgili farklı bilgelerin geldiğini, Mihrali Üsteğmenin talimatları doğrultusunda hareket ettiklerini söyledi.

"FETÖ/PDY ile bir bağınız var mı?" sorusu üzerine ise Bilge, örgüt üyeliğine dair hakkında bir tek kanıtın olmadığını savundu. Birtakım medyanın kendilerine "hain" demesini kabul etmediğini kaydeden Bilge, bu tür haberlere tepki gösterdi.

Duruşmada savunma yapan sanık Ahmet Muhammed Demirci, ÖKK'ya giderken, sanıklardan eski binbaşı Fatih Şahin'in "Gideceğimiz bölge belli değil, ona göre çıkalım" dediğini, bunun üzerine ekstra silahlar da dahil olmak üzere bütün malzemeleri aldıklarını belirtti.

Otobüsle giderken polislerin eskortluk yaptığını, bu sırada Başbakan Binali Yıldırım'ın, "Küçük bir grubun kalkışmasıdır. Her şey kontrol altında" dediğini duyduğunu kaydeden Demirci, "Böyle demesi bana rahatlık verdi. Bunu duyunca, 'Ankara'ya veya her nereye gidiyorsak, orada daha büyük bir saldırıya yönelik ya Genelkurmay Başkanlığını ya Cumhurbaşkanlığını ya devletin kritik tesislerini korumaya gidiyoruz' diye düşündüm. Çünkü ortada büyük bir bilgi kirliliği vardı, IŞİD, PKK... Zaten Ankara'da PKK'nın büyük bir saldırısı olmuştu. Genelkurmayın dibinde bomba patlatmışlardı." diye konuştu.

Demirci, uçağa bindiklerinde telefonların kapatılması emri geldiğini, uçaktakilerin "niçin gidildiği, IŞİD için mi, PKK için mi gidildiğine" ilişkin yorumlar yaptığını belirterek, "Susun. Komutan burada." denildiğini anlattı.

Kendisinin de telefonunu kapattığını ve sabah saat 05.00-06.00'ya kadar açmadığını söyleyen Demirci, Ankara'ya geldikten sonra ekiptekilerin helikoptere bindiklerini belirtti. Demirci, şöyle devam etti:

"Semih Terzi karşıma oturdu. Araya diğer arkadaşlar bindi. Helikopter pilotuyla görüşmeyi sağlayan kulaklıktan istedi. Elinde tablet ya da büyük bir telefon vardı. Bir şey yazdığını görmüyordum. Gölbaşı'na yaklaştığımızı gördüm. Bizim birliğe gittiğimizi fark ettim. Helikoptere binenlerin hepsini Ahmet Kemal Yüzbaşı seçmişti. Beni sever, ilk olarak benle Mihrali Üsteğmeni seçmişti. Helikopterden ilk ben indim. Sivil bir şahıs geldi, üzerinde hücum yeleği vardı. Bu kişinin Ali Kapucu olduğunu daha sonradan konuşulanlardan anlıyorum. İlk ben inince, beni tuttu, biraz silkeledi, heyecanla 'Komutan nerede?' diye sordu. Öyle silkince sinirlendim, 'Arkada, geliyor' dedim. Yürümeye devam ettim, kama düzenine geçtik. Çünkü komutan ortada yürüyordu. En ön, sol tarafta yürüyen bendim. Çünkü herkesin kontrol alanı vardı, benimki ön, sol taraftı. Çapraz tutuşta, rahat şekilde ilerledik.

Komutanlık girişine belli bir mesafe kala, anlatılan vahim olay oldu. Semih Terzi vuruldu. Dönüp bakınca, Terzi'nin 'ah' dediğini duydum. Birkaç el ateş sesi duydum. Sonra saldırı olabileceğini düşündüm, tekrar kafamı çevirdim. Şok içindeydim. Özel Kuvvetlere böyle bir saldırı olması imkansızdı. Sığınabileceğim bir yer vardı, oraya doğru koştum. Bulunduğum yerin güvenli olmadığına karar verdim, biraz daha ileri çıktım, sütuna doğru yanaştım. Telsizden çağrı yaptım. Kaotik bir ortam olduğu için kimse cevap vermedi. Diğer binanın köşesine gittim, orada kalan tecrübesiz personeli bir nebze emniyete almış oldum. Bayağı süre orada bekledim. Niye beklediğimi de, Semih Paşa'ya kimin, niye ateş ettiğini de bilmiyorum. Bir ara darbeyi falan duydum ama aklımın ucundan darbe geçmiyordu. 'Herhalde teröristler birliğe sızdılar, komutanı vurmaya geldiler' diye düşündüm. 'PKK'nın yaptığı bir saldırı' diye düşündüm."

Demirci, ardından birinin "Mehmet Ali Çelik'i almaya gidiyoruz" dediğini aktararak, binaya girdiklerinde Çelik'i koridorda gördüklerini söyledi. Çelik'in üzerinde silah olduğunu, ellerini kaldırttıklarını kaydeden Demirci, "Onu teslim aldık. Elini kolunu bağlamadık. Ama yanına bıraktığımız arkadaşı, başından ayrılmaması için tembihledik." dedi.

"Arkadaşlar yanlış yapıyorsunuz"

Sonraki dakikalarda Mihrali Atmaca'nın, kendisine "Muhammed, Albay Ümit Bak'ı vur emri var, onun yanına gideceğiz" dediğini belirten Demirci, şunları söyledi:

"Bunu duyunca teyit etmek istedim. 'Komutanım, kimsede silah yoksa, bana ateş etmiyorsa, kimseye ateş etmem' dedim. 'Zaten önce ayaklarının dibine, sonra uymuyorsa bacaklarına ateş ederiz', dedi. Üst katta, Ümit Bak'ın odasına doğru gittik. Karşımızda camekanlı bölme vardı. Orayı kontrol ettikten sonra çıkarken silah sesleri geldi. Mihrali Üsteğmen, 'Muhammed gel', dedi. Yerde biri (Nedim Şahin) vardı. Bulunduğum açıdan çok kan kaybettiğini görüyordum. 'Muhammed iki el ateş et', dedi. Ben, kaldım. O, baktığı açıdan ne kadar kan kaybettiğini görmüyordu. Ben öyle donunca İsmail (Çınar) başçavuş, bir el ateş etti."

Mihrali Atmaca ve bir arkadaşıyla birlikte "meskun mahal kursu" gördüğünü anlatan Demirci, bu eğitime göre bir kişiye yere düşene kadar ateş edileceğini, bu kişinin üzeri aranacağı zaman da olumsuz durum yaşanmaması için tekrar ateş edilebileceğini bildirdi.

Ümit Bak'ı dışarı çıkardıklarını, bu sırada Bak'ın "Arkadaşlar yanlış yapıyorsunuz" dediğini söyleyen Demirci, Atmaca'nın ise "Komutanım vururum" dediğini bildirdi.

Bak'ın, "Masanın üzerinde emir var. Beni bırakmayın, gidin bakın. Yanlış yapıyorsunuz" demeyi sürdürdüğünü kaydeden Demirci, dışarı çıkınca Bak'ın ellerini bağladıklarını ifade etti.

Telsizle, diğer askerlere "Çok karışık bir durum var. Kimin ne olduğu belli değil. Silahlı biri gelirse, uyarın. Gelmeye devam ederse, sağına soluna ateş edin. Hala geliyorsa ayaklarına ateş edin" dediğini anlatan Demirci, sırayla mevzileri dolaştığını, aynı şeyleri söylediğini belirtti.

Demirci, olaydan 16 gün sonra gözaltına alındığını ve tutuklandığını bildirerek, tutuklanana kadar kendilerini görenlerin, "Allah razı olsun. Birliği kurtardınız. Kahramansınız." diye takdir ettiğini anlattı.

"Zekai Paşa'nın bizi takdir ettiğini, Mihrali Üsteğmen söyledi" diyen Demirci, darbe girişimi olduğunu anlamadıklarını ifade etti.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, yakaladıklarında Albay Ümit Bak'ın üzerinden çıkan kağıtların içeriğini sordu. Soruya sanıklardan Mihrali Atmaca, "El yazısıyla yazılmış isim listesiydi" cevabını verdi.

"Terör örgütü olduğunu son zamanlarda öğrendim"

FETÖ ile hiçbir irtibatının olmadığını savunan Demirci, "Böyle bir yapıdan haberim vardı ama terör örgütü olduğunu son zamanlarda öğrendim. Bir sürü cemaat olduğunu biliyordum. Bunların ayrı bir cemaat olduğunu, devletin içine sızdığını, terör faaliyeti olduğunu bilmiyordum." dedi.

Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun "Seni yapının içine çekmeye çalışan oldu mu?" sorusu üzerine Demirci, "Benim yaşam tarzına aykırı olduğunu çevremdekiler bilir. Bana aykırı bir grup. Yalnız lisede aramızda şöyle muhabbetler olurdu, üniversite sınavına girmeden önce dershane konusunda konuşunca 'Para vermeye ne gerek var, abiler varmış, oraya gidelim ders alalım.' diye espriler yapılırdı. Yakın çevremde bu yapıya mensup hiç kimse olmadı." diye konuştu.

Başkan Ademoğlu daha sonra sanığa "ÖKK'da sanki böyle bir yapı yokmuş gibi arkadaşlarınız söz etti ama dosyadan ve sizin anlattıklarınızdan böyle bir yapı olduğunu anlıyoruz. Nizamiyede dışarıdan girmeye çalışanlara ateş edenler var, bunlar da ÖKK'cı.

Var mıydı etrafında böyle insanlar?" sorusunu yöneltti.

Demirci, "Olsa bile haberim yoktu. Ben de benzer bir şeyi size, avukatlara sormak istiyorum. Sizin de çevrenizde birçok arkadaşınız vardı ve örgüt üyesi suçlamasıyla içeri alındı. Sayın savcı da burada, kendisi 'Bunlar FETÖ'cü mü?' diye sordu mu?" dedi.

Bunun üzerine Başkan Ademoğlu, "Böyle söylersen sana ters döner. Yargı camiası bu işin çok daha öncesinde farkındaydı.
TSK'da hiçbir şey yokmuş gibi davranıp birden bire çıkınca bu millet bu travmayı yaşadı." karşılığını verdi.

Bir başka soru üzerine Demirci, "Biz kanunsuz emir yapmadık. Tek uyguladığımız emir operasyona hazırlanmak, uçağa binmek. Kimseye 'ateş edin, darbe yapıyoruz' demediler ya da kanuni olmayan hiçbir şeyi bizden isteyen olmadı. Ortada kanunsuz emir yok." ifadelerini kullandı.

Duruşma, yarına bırakıldı.

23.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın üçüncü gününde, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.

Bugünkü duruşmada, darbeci general Semih Terzi ile Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı (ÖKK) ele geçirmek isteyen ekipte bulunan Üsteğmen Mihrali Atmaca'nın savunması alındı.

Atmaca, 15 Temmuz günü Diyarbakır'da ÖKK üssünde bulunduğu sırada akşam saatlerinde "Ankara'ya göreve gidilecek" denildiğini söyledi.

İlk başta Suriye'ye bir harekat yapılacağını düşündüğünü belirten Atmaca, Binbaşı Fatih Şahin'in telaşlı bir şekilde malzemelerini kontrol etmesinin ardından, otobüslere binerek Diyarbakır havalimanına hareket ettiklerini kaydetti.

Otobüste ön tarafta oturduğunu, Başbakan Binali Yıldırım'ın "Küçük bir grubun kalkışması var, bastırılacak" dediği sırada radyonun sesini açtırdığını ifade eden Atmaca, şunları aktardı:

"Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz, bana otobüste 'Bu paralelcilerin darbesi' dedi. Bunu bana söylemesinin sebebi de benim paralelcilere olan rahatsızlığımı bilmesi. Oradan biri, kim olduğunu hatırlamıyorum, 'Nereden biliyorsun?' gibi bir şey dedi. 'Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir darbeyi yapacak olsa her yerde olur, niye sadece Ankara ve İstanbul'da oldu?' diye düşündüm. Tabur komutanı, Ahmet Kemal yüzbaşıya çıkıştı, 'Eğer darbe emri alırsak ne yapacaksın, karşı mı çıkacaksın?' diye. Ahmet Kemal Yüzbaşı bir şey demedi."

Atmaca, "Aslında ben bu olayı çözmüştüm ama bizim başımızdakilerin yanlış tarafta olduğunu çözemedim. Bu da benim çözebileceğim bir şey değil." diye konuştu.

"Kuşkum oldu"

Diyarbakır'dan uçağa bindiklerinde Binbaşı Fatih Şahin'in, Semih Terzi'nin önde oturduğunu işaret ettiğini belirten Atmaca, uçakta, Ankara'ya inildiğinde helikoptere bineceklerin seçildiğini söyledi.

Ankara'ya yaklaştıklarında, Terzi ile uçağın ön tarafında oturan Fatih Şahin'in kendilerini yanına çağırdığını ifade eden Atmaca, "Semih Terzi'nin elinde bir telefon vardı. Benim gördüğüm, Telegram benzeri bir arayüzü olan uygulama açıktı. Baktı, telefonun kılıfının kapağını kapattı." dedi.

Atmaca, Ankara'ya indikten sonra Özel Kuvvetler Komutanlığına hareket ettiklerini belirterek, bu sırada paralel yapıya mensup kişilerin, birliğe girmeye çalıştığını düşündüğünü savundu. Atmaca, şunları anlattı:

"Özel Kuvvetler ağaçlık bir yer. 'Biz buraya niye geldik' diye bir kuşkum oldu. Helikopterden indik ve yürümeye başladık. Ben, Semih Terzi'nin 1-1,5 metre önünde yürüyordum. Karargah binasına 10-15 metre kala arkamdan silah sesi duydum. 'Ah' diye biri bağırdı, sesinden bu kişinin Semih Terzi olduğunu anladım. Bunun üzerine silahımı elime aldım, güvenli bir yere sığındım. Etrafa baktım, karanlıkta bir şey görmedim. Daha sonra silahımdaki gece görüş dürbününü açtım. Yine bir şey görünmüyordu. Tabur komutanı 'ateş baskısı oluşturun' deyince, ateşin geldiği istikamete doğru ateş edildi."

"Ambulansı göndermeye yönelik bir şey demedim"

Bu ateş sırasında vurulan kişinin (Ömer Halisdemir) karargahın önüne getirildiğini ifade eden Atmaca, "Bana, Tabur Komutanı Binbaşı Fatih Şahin tarafından, karargahın önünde yatan kişiyi etkisiz hale getirme emri verildi. Ben de yerde yatan kişiye hedef gözetmeden iki el ateş ettim." dedi.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Ambulans görevlilerinin olay yerinde bulunduğunu" hatırlatması üzerine, Atmaca, "Ben ambulansı gördüm. Ambulansı göndermeye yönelik hiçbir şey söylemedim." karşılığını verdi.

Ademoğlu'nun, "İddianamede, Halisdemir'in nabzının hafif olduğunun belirtilmesine rağmen ateş ettiğiniz söyleniyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?" sorusu üzerine Atmaca, "Ben o konuşmayı hiç duymadım." dedi.

"Keşke ateş etmeseydin komutanım, o haini konuştursaydık gibi bir şey diyen oldu mu?" sorusuna, Atmaca, "Duymadım" yanıtını verdi.

Binbaşı Fatih Şahin'in, gece saatlerinde kendisine "Ben gidiyorum, emir komuta sende" dediğini aktaran Atmaca, Şahin'in bir helikopterle Özel Kuvvetler Komutanlığından ayrıldığını, buna çok sinirlendiğini kaydetti.

Atmaca, Diyarbakır'dan birlikte gelmelerine rağmen Özel Hava Alay Komutanlığında kalıp Korgeneral Zekai Aksakallı'nın emrine giren Tim Komutanı Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın gece 02.30 sularında kendisini telefonla aradığını söyledi. Yılmaz'ın, "Komutanım, Semih Terzi vuruldu. Vuran da vuruldu. Burada ortam çok karışık." dediğini anlatan Atmaca, Yılmaz'ın "Durumlar karışık. Netleştirince sana döneceğim. Koruma yapmayın." dediğini, kendisinin de "Koruma yapmıyoruz. Herkes kendi emniyetini sağlıyor" dediğini aktardı.

Semih Terzi'yi GATA'ya götüren Tabur Komutanı Binbaşı Fatih Şahin'e "Nereye kaçıyorsunuz" diye bağırdığını dile getiren Atmaca, Şahin'in kendisine cevap vermeyip helikoptere bindiğini, helikopter hareket ettikten sonra Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın kendisini tekrar arayıp, Tabur Komutanı Şahin'in hain olduğunu söylediğini belirtti.

Yüzbaşı Yılmaz'a, Şahin'in Terzi'yi GATA'ya götürdüğünü söylediğini belirten Atmaca, helikopterde Astsubay Hüseyin Oğuz'un olduğunu anlatarak, Yılmaz'a "Hüseyin'e söyleyin Şahin'i yakalasın" dediğini dile getirdi.

Darbecileri öğrendikten sonra Albay Ümit Bak'ı derdest etmek üzere astsubaylar Ali Güreli, İsmail Çınar ve Muhammed Demirci ile bir ekip oluşturduklarını ifade eden Atmaca, şöyle devam etti:

"Beraber karargah binasına girdik. İlk önce Mehmet Ali (Çelik) yarbayı alacağımızı söyledim. Merdivenlerde onu gördük. Kendisine 'Komutanım, bizimle geliyorsunuz. Zorluk çıkarmayın' dedim. Elini beline attı. Bunun üzerine bizim ekip silahını kaldırdı. Bizim reaksiyonumuzu görünce silahını bıraktı. 'Ne yapıyorsunuz?' dedi. 'Zekai Paşa'nın emrini yapıyorum. Zorluk çıkarmayın' dedim. Geldi. Dışarı aldık. Üst aramasını Ali Güreli yaptı. Üzerinden çıkan not defterlerini, tabanca ve telefonunu aldım.

Etrafımdakilere 'Ümit Bak albayı gören, bilen var mı?' diye sordum. Daha önce onu çok fazla görmemiştim. Ekipten kimse görmemiş. Vakit kaybetmeden '3 kişi içeri girelim' dedim. '2. katta tedbir alıyorlardır' diye düşündüm. Komutanlık binasının 2. katına çıkmak üzere aynı kapıdan girdik. Merdivenlerin ucundan Başçavuş Nedim Şahin (Ümit Bak'ın koruması) çıktı. Bize 'Ne yapıyorsunuz? Gidin dışarıda emniyet alın' dedi. 'Tim komutanıyım. Ümit Bak'ı görmeye geldim' dedim. Bana 'Ne yapacaksınız onu?' dedi. 'Tugay komutanı vuruldu. Tabur komutanı onunla gitti. Emir komuta Ümit Bak albaydaymış. Ben de onun emrini almaya geldim' dedim. Nedim Şahin benim astımdı. Emir verir gibi konuşması beni şüphelendirdi. Özel Kuvvetlerde bunun olmasına imkan yok. Bizi süzdü, ardından Ümit Bak'ın odasına doğru götürdü. İsmail önden, ben ve en arkadan Muhammed yürüdük. Odasının kapısı açıktı. Aralıktan Ümit Bak'ı gördüm. 'Tabancası var mı?' diye masasının üstüne bakarken telefonla konuştuğunu fark ettim. Masada tabanca olmadığını görünce ben Nedim Şahin'i kontrol etmek üzere biraz yavaşladım. İsmail içeri girdi. Nedim Şahin içeri girmemi istedi. Ben de onun girmesini istedim ama İsmail içeride yalnızdı. İçeriye girdim. Nedim, arkamda kaldı. İsmail silahını doğrulttuğu an ben Nedim Şahin'i kontrol için arkama döndüm. Aramızda 35-40 santimlik bir mesafe vardı. Silahımı tuttu. Namluyu ona doğru verdim. İkimiz de tetiğe ulaşmaya çalışıyorduk. Çekiştirme sırasında omzum çıktı. Silah ateş aldı. Mermilerin nereye gittiğine baktığımda Ümit Bak'ın masanın altına girdiğini gördüm. Kafamı çevirip Bak'ın masanın altından silah alıp almadığını kontrol için ona bakarken Nedim Şahin tabancasını çekti. Tabanca İsmail Çınar'ı gösteriyordu. Onun namlusunu tuttum. Mermi patladı. Bu sırada benim tüfeğimin mermisi bitti. Silah benim bacaklarıma çarptı, vuruldum sandım. Bilincim yerinde. İsmail Çınar, bizim arbedemizi gördü. Beni çekti. Nedim'in göğsüne bir el ateş etti. Kalktım, tabancamı aldım, iki el de ben ateş ettim. Benim iki omuzum da çıkıktı. Ümit Bak, elini kaldırıp 'Tamam, tamam' diyerek masanın altından çıktı. 'Komutanım, zorluk çıkarmayın. Sizi vururum' dediğimi hatırlıyorum. Ben, Muhammed ve İsmail onu aldık."

"Görüşmeyeceğim dedim"

Ümit Bak'ı da Mehmet Ali Çelik'in yanına götürdüklerini anlatan Atmaca, Bak'ın üzerini ararken bir isim listesi bulduklarını, 12-13 ismin bulunduğu bu listeyi ayrı bir yere koyduklarını söyledi.

Daha sonra Albay Ömer Faruk Bozdemir'in kendisini telefonla arayıp, "Zekai Paşa komutayı bana verdi." dediğini ifade eden Atmaca, "Ben de Ahmet Kemal yüzbaşıyı aradım. Ümit Bak'ı sordu, yakaladığımızı söyledim. Aldığım emirleri hepsine ayrı ayrı teyit ettirip öyle uyguladım. Bir kişiye bırakmadım." diye konuştu.

Bu sırada bir helikopterin üstlerinde uçmaya başladığını belirten Atmaca, bunun üzerine Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ı aradığını, MİT'in havadan vurulduğunu söyleyen Yılmaz'ın kendisine ana karargahtan çıkması yönünde emir verince ekibiyle birlikte binadan ayrılıp ağaçlık bir alana mevzilendiklerini ifade etti.

Atmaca, şunları söyledi:

"Bu sırada Ali Güreli'nin telefonu çaldı. 'Komutan arıyor' diye bana getirdi. Son arayanı geri aradım. Silopi'den Celal Koca yarbay çıktı. 'Devrem' diye açtı. Mehmet Ali Çelik devresi olur. Beni tanıyınca 'Telefon neden sende?' dedi. 'Telefonu düştü, ben aldım' dedim. Halbuki Mehmet Ali önümde. Semih Terzi, Mehmet Ali yarbayı, tabur komutanını, Ümit Bak'ı tek tek sordu. Ben de hepsini geçiştirdim. 'Bir emriniz var mı ben ileteyim' dedim. O da bana güvenemedi, 'Yok' dedi, kapattı. Ben de devamlı irtibatlı olduğum komutanlarıma ilettim." dedi.

Bu arada dost birliklerin bizi desteklemek üzere karargaha sızacağı yönünde bilgiler geldi. Bekledik ama destek gelmedi. Bu sırada havada bir drone gördüm. Ahmet Kemal'i aradım. 'Dost unsurların drone kabiliyeti yok. Etkisiz hale getirin' dedi. Yerimiz belli olur diye ateş etmedim. Kontrol ederken önümden mermiler geçti. Ateş edenin gece görüş imkanı olduğunu ve beni gördüklerini düşündüm. Yerleri belli olacağı için timin yanına da dönemedim. Uzaktan işaretle gece görüşe karşı mevzileri düzenlemelerini istedim. Bu sırada askerlerden biri tabur komutanının aradığını söyledi. Sinirlendim. Yaşadıklarımızın hepsinin sorumlusunun kendisi olduğunu düşündüm. 'Görüşmeyeceğim, görüşmeyin' dedim."

"Canımı ortaya attım"

Karargah nizamiyesindeki darbecileri etkisiz hale getirmelerine ilişkin bilgi veren Atmaca, "Nizamiyedeki dost ekip 'Bizden birini vurdular, hastaneye götürüyoruz' diye aradı. Bu sırada Zekai paşadan emir alan Fırat albay geldi. Sarıldık. Celal Koca'nın aradığından bahsettim. Ümit Bak'ı sordu, gösterdim. Başında adam olduğunu söyledim. Bunlar yaşanırken Kemal albay geldi. Fırat albayın yanına götürdüm." diye konuştu.

Atmaca, şöyle devam etti:

"Bu sırada bir grubun geldiğini söylediler. Hangi taraftan olduğunu anlayamadık. Tim hilal şeklinde mevzilendi. Ben grubu alıp hilalin ortasına çekeceğimi, bana ateş ederlerse düşman olduklarının anlaşılacağını belirterek timden vurulmam halinde karşı tarafa ateş etmelerini istedim. Grubun karşısına çıktım. Bu sırada bizden biri havaya ateş etti. Ben ortadayım. İki taraftan da ateş geliyordu. Ben 'ateş kes' dedim. Onları aldım. Hilal şeklindeki yerin ortasına doğru çektim. 'Nereden geldiniz?' deyince bana 'Nizamiyeden geliyoruz. Zekai paşanın emrinde birlikler toplanmış. Bizi püskürtecekler' dediler. Öyle deyince 'Aşağıda adam bıraktınız mı? diye sordum. 'Şerefsizler birimizi vurdu, biz de onlardan birini vurduk. Uğur Demirtaş başka bir yere kaçtı' dediler. Ortaya gelince 'Sıraya geçin. Burası komutanlık binası, burada silahsız dolaşamazsınız' dedim. Kıdemlilerden bazıları silahlarını bıraktılar. Silahları bırakınca 'Geldiğinizi komutana haber vereceğim' dedim. Sezgin üsteğmen 'Ben de geleyim' dedi. Sırada beklemesini istedim. Fırat albayın yanına gittim. 'Nizamiyeden gelen ekibi yakaladık' dedim. Nizamiyedeki dost unsurların komutanı Halil yüzbaşıyı aradım. 'Temkinli şekilde yukarı gelin, sizi karşılayacağım' dedim. Geldiler, içeri aldım. Ekip toplandı, görevimiz bitti. Birliğin tüm odalarını aradık."

Savunmasının sonunda savcılık iddianamesindeki bazı iddialara cevap vermek istediğini aktaran Atmaca, Nedim Şahin'i öldürmeye teşebbüs etmediğini belirterek, "İsmail başçavuşun ani reaksiyonu olmasa o beni vurmuştu. Denedi, mermi nişangahıma geldi. Ben onu öldürmeye teşebbüs etmedim. O beni vurmaya çalıştı." dedi.

"Darbenin gerçekleşmeyeceğini anlayınca ümitsizlik üzerine taraf değiştirdi" iddiasına da cevap veren Atmaca, "Ümitsizliğe düşsem Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ı benim aramam gerekir. Oysa o beni aradı. Emir komuta zincirinden hiç kopmadım. Tabur komutanının GATA'ya gittiğini söyleyen kişi benim. Yakalanmasını sağladım, karar sizlerindir, (Ömer Halisdemir'in) eşinin, ağabeyinindir. Kimse yokken karargahı temizledik. Bu kolay bir şey mi? Biz ana karargahı aldığımızda hiçbir yer alınmamıştı. Bu bağı biz kopardık. Özel Kuvvetleri alarak darbecilerin organizasyon zincirini bozduk. Bu basit bir iş mi hakim bey? Bizim darbeci olma ihtimalimiz var mı? İnsan can korkusundan döner. Oysa mermiye ilk önce giden benim. Ben zaten canımı ortaya attım." ifadelerini kullandı.

17 aylık kızını 2 ay ancak görebildiğini söyleyen Atmaca'nın ifadesi sırasında dinleyici bölümünde bulunan eşinin ağladığı görüldü.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki üçüncü duruşmada, 18 sanığın savunmalarının alınma işlemi tamamlandı.

Halisdemir'i şehit edenlerden Üsteğmen Mihrali Atmaca'nın savunmasını yapmasının ardından söz alan avukatı Basri Aydın, Genelkurmay Başkanlığı ÖKK tarafından hazırlanan rapordan iddianameye tek satır bile konulmadığını iddia etti.

Avukat Aydın, raporun, "Başçavuş Nedim Şahin, vurularak etkisiz hale getirilmek zorunda kalınmıştır. Zekai Aksakallı'dan darbecileri etkisiz hale getirme emrini alan personelin tereddüt yaşamadığı gözlemlenmiştir. Darbeci Semih Terzi ile gelen ve olayın başlangıcından itibaren darbeyle ilgili bilgi verilmeyen timin Ankara'ya, birliği emniyete almak için geldikleri yönünde değerlendirme yaptıkları, Terzi'ye açılan ateş sonucu kimin kim olduğunu anlamadıklarını, Şahin'in emriyle Halisdemir'e ateş ettikleri, Kemal Yılmaz'ın kendilerine telefonla darbecilerle ilgili bilgi vermesi üzerine gerçek durumu fark ettikleri, herhangi bir tereddüt göstermeden karargahın kontrolünü sağlamakta büyük oranda katkı sağladıkları değerlendirilmektedir." bölümlerini okudu.

Şehit Ömer Halisdemir'i saygıyla andıklarını belirten Aydın, "Şehidimiz Halisdemir, Terzi'yi etkisiz hale getirerek, bu fitili ateşlemiş, Mihrali Atmaca, darbe henüz etkisiz hale getirilmeden emir zincirine uyarak, darbecileri etkisiz hale getirmiştir. Mihrali, bir avuç timiyle ÖKK'yı darbecilerden temizlemiştir. Tüm bunlara iddianamede yer verilmemesini manidar buluyoruz" ifadelerini kullandı.

Sanıklarla ilgili basında çıkan haberleri de eleştiren avukat Aydın, "Basın özgürlüğüne saygımız var. Sanıkların darbeci, hain olduklarına karar verecek bağımsız Türk mahkemeleridir. İlk duruşmadan sonra 'işte hainler' diye fotoğrafları yayınlanıyor. Ömer Halisdemir gerçek bir kahramandır, bunlar da bir avuç kahramandır. Yarın inşallah 'alçaklar' diye yazılanların kahraman olarak da yazılacağı günleri bekliyoruz." şeklinde konuştu.

Müvekkilinin terör örgütü FETÖ ile bağının bulunmadığını iddia eden Aydın, Atmaca'nın okuduğu okullara ilişkin liste ile olay sırasında omzunun çıktığına ilişkin raporu mahkemeye sundu, ÖKK'da görevli Albay Altan Bora'nın tanık olarak dinlenilmesini istedi.

Atmaca'nın sözleri üzerine sanık Şahin söz istedi

Mihrali Atmaca'nın savunması üzerine söz almak isteyen sanık Tabur Komutanı Binbaşı Fatih Şahin'e söz verildi.

Atmaca'nın sözlerinin iftira olduğunu iddia eden Şahin, "Rahmetli Ömer'i 'etkisiz hale getirin' şeklinde bir talimatım olduğunu söylüyor. Ben Rahmetli Ömer'in pozisyonunu görmedim, emir vermedim" dedi. Bunun üzerine salonda bulunan Ömer Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir'in, "Adını ağzına alma" dediği duyuldu. Şahin, diğer sanıkların kendi üzerine suç atmak gibi bir çaba içinde olduklarını da savundu.

"Kim hain, kim değil anlayamadık"

Savunma yapan sanık Astsubay Ali Solmaz, 15 Temmuz günü Diyarbakır ÖKK üssünde akşam saatlerinde alarm verilerek Ankara'ya gidileceğinin söylendiğini, gerekli hazırlıkları yapıp, otobüslere bindiklerini söyledi.

Uçağa bindikten sonra Semih Terzi'yi ve emir astsubayını gördüğünü belirten Solmaz, Ankara'ya geldiklerinde hazırlanan iki helikopterle ÖKK'ya indiklerini, Terzi ve yanındakiler karargaha girerken birkaç el silah sesi duyduğunu anlattı. Bu sırada, Terzi'nin bağırdığını kaydeden Solmaz, "Birilerinin, ateşin geldiği ağaçlara doğru ateş ettiğini gördüm. Biri 'Vurdum' diye bağırdı. Kimlerin ateş ettiğini görmedim." dedi.

Daha sonra Semih Terzi'nin helikopterle hastaneye götürüldüğünü ifade eden Solmaz, bu kargaşada "kim hain, kim değil" anlayamadıklarını savundu.

Ardından nizamiyeden içeri girmeye çalışan grubun geldiğini belirten Solmaz, sonrasında karargahta arama yaptıklarını, Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın gelişi sırasında emniyet aldıklarını kaydetti.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun sorusu üzerine, FETÖ ile bağlantısı olmadığını iddia eden Solmaz, etrafında terör örgütüne mensup kimseyi görmediğini de ileri sürdü.

Davada savunma yapan tutuklu sanık Astsubay Başçavuş İsmail Çınar, 15 Temmuz akşamı Diyarbakır'daki karargahlarında olduğunu, alarm verildiğini ve Ankara'ya gitmek üzere hazırlıklar yapılmasının söylenildiğini belirtti. Diyarbakır Havaalanı'na gidecekleri otobüse binmeden önce TSK'nın yönetime el koyduğunu duyduğunu anlatan Çınar, bir arkadaşıyla konuştuğunu, "İnşallah böyle bir şey yoktur" dediğini kaydetti. Çınar, "Barış Batmaz önümde oturuyordu. Genelkurmay Başkanlığında görevli olan Murat Binbaşını aradı. Ne olduğunu sordu. Murat Binbaşı 'Herhangi bir şey yok, tatbikat yapılıyor. Genelkurmay Başkanı elini kolunu sallayarak helikoptere bindi' dedi. Otobüste radyo dinlerken Başbakanın TSK'nın içinde küçük bir grubun kalkışma yaptığını ancak bunun bastırıldığını söylediğini duydum. O an darbe olduğunu anladım. Biz onu bastıracağız diye düşündüm. Olan bitene bir anlam vermeye çalışıyordum. Havaalanına gittiğimizde bizim birliğimize ait uçağın olduğunu gördüm. O ana kadar beni rahatsız edecek bir şey görmedim. 1 ve 3'üncü tim değil de, 2 ve 3'üncü tim gelsin deselerdi şüphelenirdim. 1 ve 3'üncü timi Ankara'ya gidecekler olarak seçmesi normal geldi. 2'nci tim biraz daha yeniydi, çaylaktı" diye konuştu.

"Rahmetli Ömer Halisdemir onun atışlarıyla yere düştü"

Ankara'ya hareket etmek için bindikleri helikoptere Semih Terzi ve emir astsubayı Ahmet Kara'nın bindiğini gördüğünü anlatan Çınar, Semih Terzi'nin sürekli telefonla uğraştığını, elinde de pusulaya benzer bir şey gördüğünü kaydetti. Çınar, Ankara'ya gitme amaçlarının kendilerine söylenilmediğini iddia ederek, otobüste Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını duyduğunu, alarm verildiğini ve bu nedenle kendilerine bir açıklama yapılması gerektiğini düşündüğünü ifade etti. Çınar, Fatih Şahin'in helikopterden indikten sonra kamuflajlı bir grubun kendilerine müdahale edebileceğini, bu ihtimale karşı emniyet almaları gerektiğini söylediğini dile getirdi. Semih Terzi'nin bulunduğu helikoptere bindiğini söyleyen Çınar, Mogan Gölü'nü gördüğünde Özel Kuvvetler Komutanlığına gittiklerini anladıklarını ve içinin rahatladığını ifade ederek, "Kapı açıldı Semih Terzi önde gidiyordu, ben de arkasından ilerliyordum. Sağ tarafından koşarak biri geldi gruba yaklaştı. 'Komutanım' dediğini hatırlıyorum. Orada başkalarını da vurabilirdi ama hedef gözeterek iki veya üç el ateş etti. Ben bir şok geçirdim. Ardından ağaçlıklara doğru kaçmaya başladı. Rahmetli koşmaya başlarken 'ateş baskısı' dendi, öyle hatırlıyorum. Ön taraftan ateş gelmeye başlayınca ben önce kendimi yere attım ama kaçan kişiye bakıyordum. Tam yere yatarken benim görüş açımın tam çaprazlanmasına bir kişi ritim atışı yaparak geçti. Benim kanaatim rahmetli Ömer Halisdemir onun atışlarıyla yere düştü. Yaklaşık 8 el olduğunu düşünüyorum. Sonradan boy, kilo, yürüyüş olarak değerlendirdiğimde o kişinin Fatih Şahin olduğunu tahmin ettim" şeklinde konuştu.

"Ben Ömer Halisdemir'i darbeci olarak düşündüm"

Çınar, üst taraması görevinin kendinde olduğunu anlatarak, Ömer Halisdemir'in aramasının yapılması üzerine ona doğru ilerlediğini kaydetti. Çınar, "Ben Ömer Halisdemir'i darbeci olarak düşündüm. Semih Terzi'nin o an darbeci olduğunu düşünemiyorum. Ağaçlıkların orada yere yatan kişinin yanına koştum. Yüzüstü yatıyordu, sırt üstü çevirdim. Orası çok karanlık olduğundan yüzünü göremedim. Aydınlık tarafa çekmek için Hasan Aksoy yardım etti. Aydınlık tarafa çektik, ondan sonra rahmetlinin yüzüne baktım ve tanıdım. Bilinci kapalıydı. 'Bizim kışlada da darbeciler var' dedim. Ondan sonra bende paranoya başladı, kim kim diye" ifadelerini kullandı.

"Ümit Bak'ın elini kafasına götürdüğünü, şok geçirdiğini gördüm"

Vurulan Semih Terzi'nin karargaha götürüldüğünü, ona müdahale etmesi için de Hüseyin Aksoy'u çağırdıklarını belirten Çınar, "Ben de arkalarından gittim. Amacım olayı öğrenmeye çalışmaktı. Ümit Bak'ın elini kafasına götürdüğünü, şok geçirdiğini gördüm. Belli bir süre geçti 'ambulans geldi gitti' dediler, ardından helikopter geldi. Tam merdivenlerden aşağı doğru inerken Turgay tüfeğimi çekti. 'Başım dönüyor, Semih Terzi'yi sen taşı, ben silahını tutarım' dedi. Ben tersledim 'Silahımı neden vereyim, böyle de taşırım' dedim, öyle taşıdım. Fatih Şahin, 'Sen gelme Mihrali Üsteğmene yardım et' dedi. Daha sonra Mihrali Üsteğmen, Fatih Şahin, Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik'in hain olduğunu söyledi. Ahmet Kemal Yüzbaşı ile görüştüğünü, ona da Zekai Aksakallı'nın söylediğini bana anlattı. Daha sonra Ümit Bak ile Mehmet Ali Çelik'i derdest etme konusu açıldı. Nasıl karşılık verirlerse öyle davranacağımızı söyledi. Karargah içerisine geçtim, üst kattan alt kata inen merdivende Mehmet Ali Çelik önümüze çıktı. Hemen yapıştık kendisine. 'Durun ne yapıyorsunuz emir var' dedi. Onu hemen dışarıya çıkardık. Turgay Uslanmaz geldi aklıma. 'Tüfeğimi çekiştirdi, onu da alalım' dedim ve onu da aldık. Sürekli bir şey söylüyordu. Telefonunu aldık. Telefonunda sürekli bir arama oldu. Açmam gerekiyor diye bir şeyler de söyledi bana. Ümit Bak'ın odasını bilmiyoruz, odasını sorduk. Ümit Bak'ın odasından girdik, ben direkt tüfeğimi kaldırdım. Bu esnada telefon ahizesi vardı elinde. ya telefon görüşmesini bitiriyordu ya da arayacaktı hatırlamıyorum. Tam o esnada silah sesleri duymaya başladım. Mihrali Atmaca ile Nedim Şahin boğuşuyordu. Nedim Şahin'in göğsüne doğru ateş ettim. Sonra Ümit Bak'ı aldım, aşağıya indirdik. Bir süre mevziye yattım. Biri gelse dost mu düşman mı bilemiyoruz. Sürekli paranoya vardı" dedi.

"Semih Terzi'nin hain, Ömer ağabeyin şehit, kahraman olduğunu anladım"

Çınar, daha sonra karargahtaki herkesi gözaltına aldıklarını anlatarak, "Hava aydınlanmaya başladı. Görüntü izleme odasında duruyorum bu arada. Görüntü izleme odasında nizamiyede darbeci grup, dışarıda dost kuvvetler var. Dost kuvvetlerin girişini engelliyorlar, izliyordum bunları. Mihrali Üsteğmenim '2 dost personel gelecek' dedi. Ben de 'Önden gelmesinler arkadan gelsinler' dedim. Fırat Çelik Albay ve Ahmet Kangal'ı karşıladım. Fırat Albayıma 'Ümit Bak ile Mehmet Ali Çelik'i getirelim mi?' dedim, 'Getir' dedi. Onları içeriye teslim ettik. Fırat Albay hem üniformalı hem sivil kıyafetli kişilerin olduğunu, bunların darbeci olduğunu söyledi. Daha sonra birileri geliyor denildiğini duydum. Ahmet Kangal grubu gördü, 'İşte bunlar darbeci grup' dedi. Aralarında Serdar Coşkun'u gördüm. Yıkıldım ben orada. Onunla aynı yerde çalıştık, operasyona çıktığımızda geri emniyetimizi alıyordu. O grup karmaydı. Aralarında kursiyerler de vardı. Silahlarından arındırdık. Ondan sonra dost birlik personeli geldi. Onlarla konuşmayı sağladık. Zekai Paşa'nın geleceği, bu nedenle emniyet almamız gerektiği söylenildi. Kapıyı açtı indi, ben direkt Zekai Paşa'ya yapıştım. Arkadaşlar bize de mi güvenmiyorsunuz dediler. Orada Semih Terzi'nin hain, Ömer ağabeyin şehit, kahraman olduğunu anladım ve yıkıldım" diye konuştu.

"Ömer Başçavuşumuzu düşünüyorum, acaba önüne geçebilir miydik diye"

15 Temmuz sonrası birkaç gün Semih Terzi'nin hain olacağını kabullenmenin zor geldiğini anlatan Çınar, 2 yıla yakındır komutanları olduğunu, emir verdiğinde ölüme dahi gidebileceklerini kaydetti. Çınar, "Ömer Başçavuşumuzu düşünüyorum, acaba önüne geçebilir miydik diye. Her gece onun etkisindeyim. Kafamda hep bu var. Nerede, neyi fark edemedik diye soruyorum. Yıkıldım ben açıkçası, kendime gelemedim. 15 güne yakın görev yaptık. Zekai Aksakallı, Mihrali Üsteğmenin yanağını okşadı tebrik etti. Sonra bana döndü 'Nasılsın İsmail' dedi. Bize 'Aferin gidebilirsiniz' dediler. 15 gün boyunca darbeden tutuklananların sorgulanması ve adliyeye götürülmesi görevini yaptım" şeklinde konuştu.

Çınar, darbe olduğunu anlayabilmek için 4 madde çıkardığını ifade ederek şunları söyledi:

"Birincisi Semih Terzi'nin bize söylemiş olması lazım. Fatih Şahin, TSK'nın yönetime el koyduğunu söylemedi. Onu biz duysak o helikoptere kimse binmez. Bizim niyetimiz zaten bu darbe olayını bastırmak. Sıkı yönetim listesini görmemiz lazımdı. Geriye tek seçenek kaldı birinin bize söylemesi ve teyit etmemiz."

"İntihar etmesinden korktum"

FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını iddia eden Çınar, kimin FETÖ'cü, kimin FETÖ'cü olmadığı yönünde bir kriterin olmadığını belirtti. Çınar, darbe girişiminin ardından olayların bitmesi ile Ömer Halisdemir'in kahraman olduğunu öğrendiklerini ifade ederek, "Her şey bitip tabura gittikten sonra sürekli Mihrali Üsteğmene bakıyordum. Odasına gidip kapıyı kilitliyordu. Kendine bir şey yapabileceğini düşünüyordum. İçeriye giriyorum gözleri kan çanağı. İntihar etmesinden korktum. O pişmanlık ölene kadar devam edecek. 15 günlük mesai içerisinde bile yemek yemeğe gitmedi" ifadelerini kullandı.

Yargılamanın öğleden sonraki oturumunda müdahillik talepleri alındı.

ÖKK'yi ele geçirmek isteyen darbeci general Semih Terzi'yi vurarak, darbe girişiminin seyrini değiştiren şehit Astsubay Ömer Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir, bütün sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti. Davaya katılmak istediğini bildiren Halisdemir, "Mahkeme ayın 21'inde başladı. 20'si benim eşimin doğum günüydü. Maalesef eşim şehit edildiği için ben bu mahkemeye 21'inde katıldım. Bilmiyorum, şu an hiçbir kelimeyle tarif edemiyorum." diye konuştu.

Ömer Halisdemir'in kardeşleri Savaş ve Soner Halisdemir de davaya katılma taleplerinde bulundu.

Savaş Halisdemir, "Yüksek adaletinize güveniyorum. Gerekeni yapacağınızı düşünüyorum. Bütün sanıklardan şikayetçiyim." ifadesini kullanırken, Soner Halisdemir, "Şehit kardeşi olarak sanıklardan şikayetçiyim. Türkiye Cumhuriyeti mahkemesinin kararına saygılıyız." dedi.

Müşteki İsmail Oğuz'un beyanı

Daha sonra ÖKK'daki olaylar sırasında yaralanan müşteki İsmail Oğuz'un beyanı alındı. Darbe girişimine engel olmaya çalışırken şehit olanlara rahmet, gazilerine şifa dileyerek sözlerine başlayan Oğuz, yıllardır ÖKK'da görev yaptığını, 15 Temmuz'da yıllık izinde olduğu için Elvankent'teki evinde istirahat ettiğini anlattı.

Haberleri açınca, "yılların tecrübesiyle olayları anladığını" söyleyen Oğuz, önemli durumlarda telefondan "acilen birliğe gelinmesi" emirleri verildiğini, bu nedenle telefonunu açarak, beklemeye başladığını kaydetti. Böyle bir emir alındığında en kısa yoldan birliğe ulaşmak zorunda olduklarını vurgulayan Oğuz, kıdemli bir astsubay olması nedeniyle birkaç arkadaşını arayarak, "Takip ediyor musunuz? Olaylara hakim misiniz?" diye sorduğunu ifade etti.

Ardından kendisini arayan personel astsubayınca acil olarak birliğe çağrıldığını belirten Oğuz, eşiyle helalleşerek, ÖKK'nin Gölbaşı'ndaki birliğine hareket ettiğini dile getirdi.

Oğuz, birliğe 200-300 metre kala otomobilini bıraktığını, farlarını söndürdüğünü anlatarak, birliğe ilk gelenlerden olduğunu söyledi. Otomobilden çıktıktan sonra üzerine doğru gelen genç yaştaki bir grup askere, "Gençler ne haber?" diye sorduğunu ifade eden Oğuz, "Grup komutanım Albay Mustafa Yılmaz Sayar oradaydı. Yanına gittim, 'Komutanım durum ne? Emriniz' dedim. 'İsmail, ekibi toplamayı bekliyoruz. Toplanınca işlem yapacağız' dedi. Bu sırada, arada bir bize doğru içeriden ateş geliyordu. Olayı çözmeye çalışıyordum. 'Biz olayın neresindeyiz? Bir kalkışma var. Olayı çözmemiz lazım' diye düşünüyordum. Olayı çözdüm" diye konuştu.

"Hain olursunuz..."

Bu arada, bazı telefon konuşmalarının gerçekleştirildiğini, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın emirlerinin geldiğini, "Diyarbakır'dan gelen bir grup var. İçeri girin. Ömer Halisdemir içeride tek başına" emrini duyduğunu anlatan Oğuz, şöyle konuştu:

"Sağlam bir tabur olduğu söylendi. Sağlam tabur en az 20-30 kişidir. Ömer Halisdemir tek, ölüm kaçınılmaz. Tabancalarımız üzerimizdeydi. Ekibimiz toparlandı. Murat Çelik ve Kemal Turan albaylar, Nizamettin başçavuş ve Süleyman Karaağaç binbaşı ve ben bir tim oluşturduk. Önce nizamiyeyi zorladık. 'Arkadaşlar ben İsmail Oğuz, Zekai Paşa hayatta, görevinin başında. Semih Terzi'nin hain olduğu söylendi' diye seslendim. Ateş ederek, bizi geri püskürttüler. 'Komutanım, birliği biliyoruz, içeri sızalım. Ömer Halisdemir'in olduğu binaya çıkalım, ne olacaksa olsun' dedik. 5 kişi tel örgülerden atladık, dere yatağının içinden ana karargaha gidecektik. Ben atladım, belli bir mesafe süründüm. Darbecilerin kamera sistemleri vardı, bizi gördüler. Darbecilerin üzerimize geldiğini söyledim. Bize göre pozisyon alıyorlardı. Biraz daha yaklaştık. Adamlar tam teçhizatlıydı, çelik başlıklı, maskeli, tam operasyon ekibiydi, sağlam hazırlanmışlardı. Elimi kaldırdım, nizamiyedeki darbecilere 'Ben İsmail Oğuz. Beni tanırsınız' dedim. 'Zekai Paşa görevinin başında, Cumhurbaşkanı, Başbakan açıklama yaptı. Bir sürü komutanımız burada. Din kardeşiyiz, Kur'an'a el bastık, birbirimizi vurmayalım' diye yalvardım. Bu arada mermiler önüme düşüyordu. Can dostum, 'İsmail dikkat et, seni vuracaklar' diyordu. Rahmetli Ömer Halisdemir'in, şehit olduğunu, haini vurduğunu duymuştuk. 'Bizim arkadaşa nasıl kıydılar? Nasıl olur?' diye düşündüm. Nizamiyedekilere 'Hain (Terzi) vurulmuş, yarın bir gün bunun hesabını veremezsiniz, hain olursunuz' dedim. 'Gelme, seni öldürürüm' diyorlardı. 'Kobra seni gebertecek' diyorlardı. Ben artık 'Böyle yapmayın' falan dedim, bir şey küt dedi, o an yıkıldım. Beni taşıdıklarını hatırlıyorum. Bir şekilde arabaya ulaştırdılar, arabaya uzandım, gerisini hatırlamıyorum. 4-5 gün sonra kalktım, haberlerde darbenin başarısız, devletin sağ olduğunu gördüm, o an mutlu oldum."

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, o gece huzurdaki sanıklarla teması olup olmadığına yönelik sorusu üzerine Oğuz, "Bire bir hiç temasım olmadı. Eşkal olarak kimseyi çıkaramam, ama beni vuran içerideki ekipten biridir. Ama yukarıdan vurmuştur, ama aşağıdan, onu bilmiyorum. Yukarıdaki ve aşağıdaki ekip arasında bağlantı var mıdır, bilmiyorum. Benim vurulma anım 05.40. İki saat boyunca aşağıda uğraştık. Bu arada niye biri çıkıp da 'Nizamiyeye yardım edelim', demiyor. Benim vurulduğumu seyretmişler. Vurulan arkadaşınız benim. Ben vuruldum" diye konuştu.

-"Rahmetli ve halkımız kahramandı"

Oğuz, yaralanması sonucunda bir gözünün yüzde 99 görme kaybı olduğunu, yüzünün bir tarafının ciddi yara aldığını belirtti.

Başkan Ademoğlu, beyanını tamamlaması sonrasında, "Gerek sen gerek Ömer Halisdemir kahramanlıklarıyla tarihte yerini alacak. Ülkenin geçirdiği bu badirede çok önemli kişilersiniz." diye konuştu.

Bunun üzerine Oğuz, "Ben bunu canı gönülden söylüyorum, sadece görevimi yaptım, bugün için yetiştirilmiştim. Rahmetlinin yanında kahraman değilim. Rahmetli ve halkımız kahramandı." diye konuştu.

Ömer Halisdemir'in babası Hasan Hüseyin Halisdemir'in avukatı Hüseyin Demirbilek de müvekkili adına davaya müdahillik talebinde bulundu, sanıkların tamamından şikayetçi olduklarını ve tutukluluklarının devamını istediklerini bildirdi.

Demirbilek, "Türkiye, anayasal düzeni ortadan kaldırmak, seçilmiş hükümeti yıkmak amacıyla ciddi bir darbe girişimine maruz kaldı. Bu işgal girişimine de dönüşebilirdi. Çünkü Suriye'de, Irak'ta çok ciddi bir savaş yaşanıyor. Bu kalkışma planının rastgele yapılması mümkün değil. İnternetten izlediğim görüntülerde kırmızılı bir şahıs vardı. Bu şahıs sanıklarla içeri giriyor, çıkıyor. Terzi'nin çarşaf içinde hastaneye götürülmesine yardımcı oluyor. Sanıklardan bu detayı pek fazla duyamadım. İfadelerde buna rastlayamadım. Karargahta sivil giyimli bir kişinin orada neden olduğu mutlaka sorgulanmalıdır" diye konuştu.

Sanıklar ve avukatları, müdahillik konusunda takdiri mahkemeye bıraktılar.

Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga, Ömer Halisdemir'in eşi, kardeşleri ve babasının davaya müdahilliklerine karar verilmesini, amcasının oğlu Ahmet Halisdemir'in ise suçtan doğrudan zarar görmediğinden müdahillik talebinin reddini istedi.

Maktul Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin ile müşteki İsmail Oğuz'un da davaya müdahilliklerinin kararlaştırılmasını talep eden Manga, sanık ifadelerinde isimleri sıkça zikredilen Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, Ahmet Kemal Yılmaz, Ömer Faruk Bozdemir ve Fırat Çelik'in tanık olarak beyanlarının alınmasını, tanık olarak daha önce dinlenen ve dosyada isimleri geçen kişilerin duruşmalara çağrılmaları talebinde bulundu.

Savcı Manga, atılı bulunan suçların vasıf ve mahiyeti, delil durumu, henüz tanıkların dinlenmemesi ve delillerin toplanmaması dikkate alınarak, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi.

Ara kararlar

10 dakikalık müzakerenin ardından Başkan Ademoğlu, ara kararları açıkladı.

Buna göre, mevcut delil durumu, delillerin tam olarak toplanamamış olması ve adli kontrol şartlarının bu aşamada yetersiz kalacağını göz önüne alınarak, sanıkların tutukluluğunun devamı kararlaştırıldı.

Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz ve Yüzbaşı Volkan Vural Bal'ın da arasında bulunduğu bazı kişilerin tanık olarak dinlenmelerine karar veren heyet, bilirkişi heyetinden yargılama konusuna ilişkin tüm kamera kayıtlarının çözümünün yapılarak, rapor alınmasına hükmetti.

Özel Kuvvetler Komutanlığının suç tarihindeki emir komuta zincirini gösteren görev tablosu ile sanıkların Diyarbakır'dan Ankara'ya geldiği Casa tipi uçağın iç mekanını, oturma düzenini ve içerideki mesafeleri gösteren rapor istenmesine karar veren heyet, sanıkların "ByLock" kullanıcısı olup olmadıkları konusunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasını kararlaştırdı.

Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlar Daire Başkanlığından, el konulan dijital belgelere ilişkin inceleme sonuçlarının gönderilmesi için müzekkere yazılmasına karar veren heyet, şehit Ömer Halisdemir'in eşi Hatice, babası Hasan Hüseyin ile kardeşleri Soner ve Savaş Halisdemir ile olayda yaralanan İsmail Oğuz ve karargahta öldürülen Astsubay Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin'in müdahillik talebini kabul etti.

Duruşmaya 20, 21 ve 22 Mart 2017'de devam edilecek.

İSTENEN CEZALAR

Davada 18 sanıktan 17'si hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "nitelikli kasten öldürme" suçlarından dörder kez, sanık Mihrali Atmaca hakkında da 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Ayrıca, bütün sanıklar hakkında "silahlı terör örgütü üyeliğinden" 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Eylül (2016) 'Ankara ÖKK Darbe Yapılanması 18 sanık' davası

(25 Şubat 2017, 10:47)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=9694    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.531.220