Bugün 27 Nisan... Eğer, demokrat medya ve toplum birlikte e-bildiriye karşı tepki koymasaydı bugün belki de bazıları 27 Nisan´ın yıldönümünü kutluyor olacaktı. Sevgili meslektaşlarım. Gazetecilik yapacak yerde, soru soranları hedefe koyan yazar arkadaşlarım... Bugün, bu sabah Ergenekon soruşturması bitse, savcılar havlu atsa, güvenlik güçleri bıkıp bıraksa, medya korkup kaçsa, huzura erecek misiniz? Bu silahların, belgelerin üzerinde rahat rahat uyuyabilecek misiniz? Hayır, benim uykum o kadar ağır değil.
|
|
Bir glock´u günlerce manşet yapıp lav´ları göremeyen Ergenekon medyası
Bugün 27 Nisan... Eğer, demokrat medya ve toplum birlikte e-bildiriye karşı tepki koymasaydı bugün belki de bazıları 27 Nisan´ın yıldönümünü kutluyor olacaktı. Sevgili meslektaşlarım. Gazetecilik yapacak yerde, soru soranları hedefe koyan yazar arkadaşlarım... Bugün, bu sabah Ergenekon soruşturması bitse, savcılar havlu atsa, güvenlik güçleri bıkıp bıraksa, medya korkup kaçsa, huzura erecek misiniz? Bu silahların, belgelerin üzerinde rahat rahat uyuyabilecek misiniz? Hayır, benim uykum o kadar ağır değil.
Bedrettin Dalan´a ait İstek Vakfı arazisinde çıkan silah ve patlayıcıları haber yapan ve saygın şahısların da yargı denetimine tabi olmasının önemini hatırlatan star´a hakaret edenleri şimdi bir özür borcu var. Artık görüldü ki, ´saygın şahıs´lar ve ´saygın kurumlar´ aranmasa,soruşturulmasa, takip edilmese, hemen yanı başımızdaki o cephanelikler ortaya çıkmayacaktı. Ergenekon soruşturmasını sulandırmak, etkisizleştirmek ve nihayet durdurmak için müracaat edilen ´saygın şahıs´ tezi çökmüştür. Bilmiyorum, ikinci ve üçüncü cephaneliklerden sonra da hala,´Ne var bunda, bu kadar silahtan ne olur ki´ demeye devam ediyorlar mı? Eğer bugünlerde hep birlikte gerçeğin peşinde koşmazsak, yer altında cephane, yer üstünde darbe planlarının izini sürmezsek, yarın bugünlerdeki tavrımızdan utanırız. Çünkü her cümle,hatta her jest-mimik tarihin kayıt defterine işleniyor. Böyle bir durumda gazetecinin soracağı soru, söyleyeceği şey, ´Ne olmuş ki bunlara cephane mi diyorsunuz. Bu kadar silahla darbe mi olur. Bunların Dalan´la ne alakası var´ demek olamaz. Bunu ancak kendini müdafaa için suçlular söyler... Akla hangi soruların geldiğini, sadece Dalan´ın değil başka kimlerin araştırılması gerektiğini çok iyi biliyorsunuz!
Gazeteci sorar, gazeteci daha fazlasının peşinde koşar. Ama değil soru sormak, tam aksine ahlaksızca, ´Darbe yapmamışlar sadece teşebbüs etmişler, olsun sonra bakalım´ demogojisini yapanlar oldu. Aramızda, ´Bu kadar silahtan ne olur ki´ diyecek kadar gözünü, vicdanını karartanlar çıktı. Peki... Bir kurşun, bir tabanca bile ne yaptı, hatırlayalım. Bir kurşun Hrant Dink´i öldürdü. Danıştay ve Malatya katliamlarını yaptı. Muammer Aksoy´u, Ahmet Taner Kışlalı´yı katletti. Bir bomba, Bahriye Üçok´u Uğur Mumcu´yu alıp götürdü. Bir bombayı bir binaya atarsınız ülke karışır. Elinizde, kontrol edebileceğiniz yerlerde bombalar, law silahları, tabancalar, mühimmat varsa oturup Hudson´da senaryo yazarsınız. Her birinin kafasına sıkılan birer kurşun 17 bin -yazıyla, on yedi bin- insanımızı faili meçhul ölümlere mahkum etti ve şimdi onlar da tıpkı cephanelikler gibi defni meçhul üzerlerindeki kara örtünün kalkmasını bekliyorlar.
Dalan´ın arazisindeki silahları dededen kalma antika revolver masumiyetiyle savunanlar, ne söylemek istiyorlar, şimdi söylesinler! Ülkenin her yerinden cephanelikler çıkıyorsa, korkmalısınız, ürkmelisiniz. Demokrasi adına, hukuk adına ve en çok da toplumun can güvenliği adına ürkmelisiniz. Biraz vicdan taşıyorsanız bunu örtbas etmezsiniz, üzerine giden gazeteleri, yazarları hedef göstermezsiniz. İşinize geldiğinde bir glock´u günlerce manşet yaparken, şimdi o kadar silahı görmezden gelemez, iç sayfalarda tek sütunlara sıkıştıramazsınız, önemsizleştirmezsiniz. Ne hazindir ki 38 ulusal gazetenin yayınlandığı bu ülkede 8-10 gazete gerçekleri yazmasa, Ergenekon´un üzerine gitmese, soru sormasa, sulandırma teşebbüslerini deşifre etmese; ülkenin yüz yılda bir yakalayabileceği arınma fırsatı belki de heba olup gidecekti. Yargının parmaklarının ucuna değen darbecileri ortaya çıkarma fırsatı kaçacaktı... Neyse ki bu ülkenin özgür ama aynı zamanda demokrat ve aynı zamanda da cesur medyası var. Kendi içinden saldırılara karşı bile cesur medyası...
Bugün 27 Nisan... Eğer, demokrat medya ve toplum birlikte e-bildiriye karşı tepki koymasaydı bugün belki de bazıları 27 Nisan´ın yıldönümünü kutluyor olacaktı. Sevgili meslektaşlarım. Gazetecilik yapacak yerde, soru soranları hedefe koyan yazar arkadaşlarım... Bugün, bu sabah Ergenekon soruşturması bitse, savcılar havlu atsa, güvenlik güçleri bıkıp bıraksa, medya korkup kaçsa, huzura erecek misiniz? Bu silahların, belgelerin üzerinde rahat rahat uyuyabilecek misiniz? Hayır, benim uykum o kadar ağır değil.
(27 Nisan 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: