FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Kontrgerilla var mı? >
2009 yerel seçim öncesi G.doğu'da tırmanan olaylar
Bölümü Açan: Abdullah Harun, aharun@mx.net
Tarih : 22 Ekim 2008, Çarşamba 09:09
Başlık : 2009 yerel seçim öncesi G.doğu'da tırmanan olaylar Açıklama : Güneydoğu'da yatışmış görünen ortam, 2009 Mart ayında yapılacak yerel seçimler yaklaşırken dikkat çekici şekilde halkı kışkırtma provokasyonlarıyla gerilmeye çalışılıyor. Ergenekon soruşturmasıyla köşeye sıkışan Kontrgerillacılar, çılgınca ve her koldan atak üstüne atak yapıyor. Bir taraftan Ergenekon soruşturmasını akamete uğratmaya çalışıyor, bir taraftan aymdeki 9 elemanıyla tüm toplumu germek için "Egemenlik sizin değil bizimdir!" açıklaması yapıyor, bir taraftan da Güneydoğu'da gerginliği azaltıcı her girişimi baltalamaya, karalamaya ve provokasyonlar düzenlemeye çalışıyor. Kontrgerillacılarla işbirlikçiliği ortaya çıkan, Güneydoğu'da gerginlikten beslenen ve tabanını kaybetmek istemeyen terör örgütü pkk, provokasyonlarını sürdürecek. Hem kontrgerillacılar hem pkk gerginlikten besleniyor. Bu gerginliklerin yaklaşan yerel seçimlerle ilgili olduğu iddiaları sık sık medyada yeralmaya başlamıştı aslında. Ama seçim tarihi yaklaştıkça bu iddialar doğrulanırcasına, söylentiler çıkarılarak kışkırtıcı olaylar başlatılmaya ve yayılmaya çalışılıyor. Birilerinin bu gayretlerini sürdüreceğini tahmin edip başladığımız bu canlı yayında peşpeşe ve gittikçe yoğunlaşan kışkırtma girişimlerine tanık oluyoruz, yaşıyoruz ve daha birçoğunun da yaşanacağına inanıyoruz. Teröristbaşı Öcalan'a işkence yapıldığı söylentisi çıkarılarak taşlı, sopalı eylemler başladı; esnafa zorla kepenk kapattırıldı. Yurt genelinde de AK Parti teşkilatlarına çok sayıda bombalı saldırıda bulunuldu, partiye ait araçlar kundaklandı. DTP Batman il teşkilatı, Tayyip Erdoğan'ın bölge gezisinin iptalini istedi. Kasım ayının ilk haftasına kadar Erdoğan, Tunceli, Hakkari, Van ve Siirt'e gidecek. Pkk, Van ve Hakkari'de şimdiden çalışmalara başladı. Ev ev gezen terör örgütü sempatizanları söz konusu tarihlerde sokağa çıkılmamasını istiyor.
Ayrıca bu konuyla ilgili olduğu için
Kontrgerilla - PKK işbirliği başlıklı tartışmaya da bakabilirsiniz.
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
sevilay uğur,
27 Ekim 2008, Pazartesi 07:26
Başbakan teröristlere ve Chp liderine yüklendi. Erdoğan, "Bakınız, terör karşısında bile birlik dilini kullanamayanlar var. Yıllardır mücadele ettiklerini söyledikleri çetelerin avukatlığını üstlenenler var. Bu millete sol gösterip sağ vuranlar, sağ gösterip sol vuranlar var. Türkiye kendi ayakları üstünde doğrulmaya, koşmaya başladığı her ortamda istikrar ve güveni sabote etmek isteyenler var. 70 milyona, 81 vilayete birden seslenemeyenler var. Ama emin olunuz, Türkiye şu anda sokulmak istendiği türbülansa düşmeyecektir.'' ifadelerini kullandı. Başbakan Erdoğan, hizmette ayrımcılık yapmadıklarını ifade ederken, Şile'de ne varsa Hakkari'nin Şemdinli'sine, Yüksekova'sına da götürüleceğini vurguladı. Bu adımların bölücü örgüt ve yandaşlarını rahatsız ettiğine dikkat çeken Erdoğan, şöyle konuştu: "Çünkü orada yol, hastane, üniversite, okul olmazsa diyecek ki 'Devlet buraya geldi mi, sana yardım yaptı mı?' Kime diyor bunu? Benim Kürt kökenli vatandaşıma diyor. O da hakikaten bakıyor, okul, hastane yok, köpeklerin çektiği kızak üzerinde benim Ayşe bacım doğum sancısı çekiyor. O ne yapıyor? İstismar ediyor. Şimdi biz ne yaptık? Biz 10 gün kala doğumu yaklaşan hanım kardeşimizi şehre alıyoruz, Sağlık Bakanlığı olarak misafir ediyoruz, doğumdan 10 gün sonra da evine gönderiyoruz. Şimdi konuşuyorlar. Kadın hakları, kadın hakları, kadın hakları... Lafla kadın hakları olmaz, icraatla olur."
metin özkan,
26 Ekim 2008, Pazar 10:47
Doğu ve Güneydoğu'da halkın tepkileri demokratik tepkilerdir.. Suçsuz günahsız insanların arabasını yakmak, siftahsız dükkan kapatan esnafın camlarını kırmak, eline para verip polis taşlattığınız çocukları okulundan alıkoymak, “Türk-Kürt kardeştir” diyen insanların arasına etnik temele dayalı nefret tohumları ekip, çıkacak siyasi kaostan medet ummak mıdır demokratik tepki? Yoksa sizlerde mi “mağdur” ve “mazlum” politikası güderek bu ülkenin insanlarını kandıracaksınız? Mağduru oynayan terörist bir yapı olabilir mi?
Sizlerin mağdur ve masum olduğunuza kimse inanmaz. Sizler PKK’lı teröristlere halen kardeşim diyorsunuz. Sizler bebek katili Öcalan’a liderimiz diyorsunuz. Sizler sokak eylemlerinde ön saflara sürdüğünüz 7-8 yaşındaki çocuklar için “Kendi çocuğunuza böyle birşey yaptırır mıydınız?” sorusu karşısında “Çocuğum olduğu zaman düşünürüm” diyerek yüzsüzlüğünüzü ortaya koyabiliyorsunuz. Pardon ama siz hangi demokratik tepkiden bahsediyorsunuz?
ramazan arslan, POLİS FARKI
26 Ekim 2008, Pazar 06:54
Terörle Mücadelede 1990 yıllarının kahramanları nihayet 10 yıl sonra yine dim dik ve onurla görevlerini en iyi şekilde yapıyorlar.ve nitekim Tunceli olayı en iyi örnek sıfır şehit
P.m.,
25 Ekim 2008, Cumartesi 00:42
İyinyetli herkese selam. Birilerinin ortalığı karıştırmak istediğini sadece biz değil çok şükür sizlerde görebiliyorsunuz. Çabaları açık. ve malesef bunu insanların kanı üzerinden yapmaya çalıştıklarını görmek bir kürt vatandaşı olarak beni kahrediyor. Beni ayakta tutan tek şey umudum. Bigün kurtulacağımıza inanıyorum bu girdaptan. Yıllarca aşağılandık ama görüyorum ki kendi insanlarım da onlarla el ele çalışıyor. Kendi menfaatleri için kanı heleki çocuklarımızı alet etmek istemeleri.. Umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Kepenkimi kapattırabilirler lakin sandıkta vereceğimiz oylara karışamıyorlar. İyiki.. BIJI RIZGARI BIJI AZADI!
sevilay uğur, şamil tayyar, star,
24 Ekim 2008, Cuma 15:23
Önce Ergenekon ve PKK’dan bir kurtulalım. Aksi halde; PKK Ergenekon’un, Ergenekon PKK’nın değirmenine su taşır. DTP’liler istiyorlar ki Kuzey Irak’a yeni operasyonlar olsun, siviller ölsün, sıkıyönetim veya OHAL geri dönsün, 12 Eylül cezaevleri yeniden hortlasın, yatırımlar dursun, okullar ve sağlık ocakları kapatılsın, Ergenekon dehşeti devam etsin, Türkiye kan gölüne dönsün... Sonra? Doğu ve Güneydoğu’daki tüm belediye seçimlerini alırız, özerklik yolunda önemli bir adım atarız, ufukta bağımsız devlet gözükür! Kimi aklıevvellerin fantezisi budur. Aklınızı başınıza alın, gelin demokrasiye ve siyasete hep birlikte sahip çıkalım. Çıkalım ki, terör ve şiddet üzerinden beslenenlerin oyununu bozalım. Türkiye, hepimize yetecek kadar büyük bir ülkedir. Biz Ergenekon’un oyununa gelmedik siz DTP'liler de PKK’nın oyununa gelmeyin. Ergenekon davasının başladığı gün Doğu’da eylemlerin tırmandırılmasını tesadüf sanmayın. Bekaa’da Abdullah Öcalan’la sarmaş dolaş olan Ergenekon sanığı Doğu Perinçek’in ‘Ergenekon davası bitmeden terör bitmez’ lafını hafife almayın. Gelin, daha yaşanabilir, daha müreffeh, daha demokrat, daha özgür bir Türkiye’yi birlikte inşa edelim. Önce Ergenekon ve PKK’dan bir kurtulalım. Aksi halde; PKK Ergenekon’un, Ergenekon PKK’nın değirmenine su taşır.
Recep Taşkın,
24 Ekim 2008, Cuma 09:48
Erdoğan: Doğu ve Güneydoğu illerimiz bir şantiye halinde ve terör örgütündeki malzemeler alınıyor. Panikleri, tahrikleri, kışkırtmaları bu yüzden. Türkiye'nin bir ucunda, Patnos'ta, Pervari'de nereye gidilirse gidilsin, bilişim-teknoloji sınıflarının görüleceğine işaret ederek, ''Sadece Kadıköy'de, Üsküdar'da, Ankara'nın Kızılay'ında, Çankaya'sında değil, orada da görürsün. Mesele bu değil miydi? Bu dengesizliği, ayrımcılığı ortadan kaldırmak değil miydi?'' diye konuştu. ''Şimdi terör niye rahatsız? Terör ne diyor biliyor musunuz? 'Sen niye geliyorsun da Muş'a yatırım yapıyorsun? Sen niye geliyorsun da Van'a yatırım yapıyorsun? Sen niye geliyorsun da Hakkari'ye yatırım yapıyorsun. Sen niye geliyorsun da Diyarbakır'a yatırım yapıyorsun. Buranın hayat standardını yükseltiyorsun?' Terörizm bundan rahatsız. Terörist bundan rahatsız. İnadına bu yatırımlar devam edecek. İnadına benim insanımın yaşam standardı yükselecek. Biz öyle bakıyoruz. İnadına daha ileri demokrasi olacak. İnadına daha ileri özgürlük olacak bu ülkede.'' Başbakan Erdoğan, yarın Tunceli'de, diğer gün Kırıkkale ve Ankara'da, önümüzdeki hafta da Van ve Hakkari'de olacağını, orada yapılacak açılışlarla halkla bütünleşeceklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Buna dayanamayanlar, tahammül edemeyenler olabilir, olacak. ''Bir şeyi özellikle ifade etmek istiyorum. Tabii ki doğu ve güneydoğu illerimiz bir şantiye halinde ve terör örgütündeki malzemeler alınıyor. Panikleri bu yüzden, tahrikleri bu yüzden, kışkırtmaları bu yüzden ve o kadar ileri gittiler ki artık 6-7 yaşındaki çocukları bakıyorsunuz araziye sürüyorlar. Bunlar tabii çok çok çirkin şeyler ama bu yanlışları, onlara bir bumerang gibi dönecektir.”
Hasan cemal,
24 Ekim 2008, Cuma 08:34
PKK neden çıtayı yükseltiyor? PKK şiddeti öylesine tırmandırıyor ve gerilimi öylesine arttırıyor ki, toplumun her kesiminden aynı sorular soruluyor: PKK ne yapmak istiyor?
Neden böyle davranıyor? PKK terörünün hem sınır boyunda, hem de ülke içindeki saldırı ve gösterilerini ben birkaç nedene bağlıyorum. Mutlaka daha bir çok nedeni vardır, ancak listenin en tepesindekilere bakarsak şöyle sonuca varabiliriz:
1. ÖCALAN’A DOKUNDURTMAM: PKK’nın, Abdullah Öcalan’a sahip çıkma politikası son yıllarda giderek derinleşiyor. Henüz “Öcalan’ı serbest bırakın” kampanyası açmadılar, ancak o noktaya da yaklaşıyorlar. Kamuoyunun nabzı yavaşladığı anda, Öcalan için de, Mandela tipi bir kampanya başlatacaklar. O zaman kadar, İmralı’dan gelen her olumsuz haber bölge halkının ayaklandırılmasına neden oluyor. Daha önceleri bir ara zehirlendiği, ardından hastalandığı söylentileri çıkmıştı. Şimdi de, dayak yediği gerekçesiyle gösteriler yapıldı. Örgüt, Öcalan’a el dokundurtmama mesajı vermeye çalışıyor.
2. DİYARBAKIR’I VERMEM: Son ayaklanmaya benzer olayların altında, yerel seçimlerde Diyarbakır’ı kaybetme korkusu yatıyor. AKP’nin bölgede dağıttığı para ve Diyarbakır belediyesini DTP’den alma ısrarı, hem PKK’yı hem de DTP kadrolarını çok kaygılandırıyor. Nasıl kaygılandırmasın ki? Diyarbakır’ın AKP’ye geçmesi DTP’nin iflasıdır. PKK’nın da bölgede marjinalleşme sürecinin hızlandığı anlamına gelir. Bunu engellemenin tek yolu da, gerilimi arttırmak ve taraftar kadrolarının dikkatini çekip, içlerindeki kenetlenmeyi yaygınlaştırmaktan geçiyor. Seçim tarihi (Mart 2009) yaklaştıkça, olayların daha da artacağını ve örgütün daha fazla kan dökmek isteyeceğini tahmin etmek zor değil.
3. BARZANİ’Yİ SİZE BIRAKMAM: PKK’yı korkutan bir diğer gelişme de, Ankara ile Barzani arasındaki yakınlaşma. Aslında korku duymaları için çok neden var. Eğer Mesud Barzani, Türkiye ile anlaşırsa, (bu anlaşmanın koşulları ne olursa olsun) Kuzey Irak büyük oranda PKK’ya kapanacak demektir. Şu sıralarda örgüt rahatça hareket edebiliyor. Kuzey Irak, PKK için son derece önemli. Zira başkaca gidebilecekleri, eğitim görebilecekleri, kadrolarını dinlendirebilecekleri, cephanelerini saklayabilecekleri yer yok. Kuzey Irak PKK’ya sadece konaklayabileceği, kamplarını kurabileceği bir toprak parçası vermekle kalmıyor, Avrupa’daki teşkilatıyla haberleşmesine, kongrelerini toplamasına, tüm uluslararası haberleşmesini kolaylıkla gerçekleştirmesine imkan sağlıyor.
Özetlemem gerekirse, Kuzey Irak PKK için hayati önemdedir. Kuzey Irak’ın kapanması örgütün boğulması anlamına geleceği gibi, hareket yeteneğinin kısıtlanması dahi, çalışmalarına büyük darbe vuracaktır.
İşte PKK’nın en büyük korkusu budur: Barzani tarafından Türkiye’ye satılmak. Kürtlerin tarihi bu tip olaylarla doludur. PKK Barzani’nin beklediği fiyatı bulursa örgütü satacağını çok iyi biliyor. Bu satışı durdurabilmek, Türkiye ile Barzani’nin yakınlaşmasını engelleyebilmek için de elinden geleni yapacaktır. Nitekim şu sıralarda, Kuzey Irak içinde hiçbir şey yapmıyor ve sadece Türkiye’de güç gösterisiyle yetiniyor. Ankara-Barzani yakınlaşması artarsa göreceksiniz, örgüt Kuzey Irak’ta da dişlerini gösterecektir.
Türkiye, Washington’u ikna eder ve Barzani’nin beklentilerini de karşılarsa, Kuzey Irak’ın kapıları kapanacaktır. PKK’da canı pahasına bunu engellemeye çalışacaktır.
Örgüt, Türkiye dışında varlığını korumanın kavgasını veriyor. Hareket alanının da giderek daraldığının farkında.
Bu ortamda en çok dikkati çeken, DTP’nin son aylardaki tutum değişikliği oldu. Özellikle, Anayasa mahkemesindeki kapatma davasıyla ilgili karar yakınlaştıkça DTP adeta kabuk değiştirdi. Genelde, güvercin olarak nitelendirilen Ahmet Türk’ün söylemi, kullandığı kelimeler ve yaklaşımı sertleşti. Daha önceleri ister söyleminde olsun, ister kullandığı sloganlarda çok dikkatli davranan bir DTP vardı. Şimdi ise, PKK’nın dilini kullanan ve PKK ile özdeşleşmekten hiç çekinmeyen bir parti var karşımızda. Bu değişimin nedenlerinden biri olarak, PKK’nın baskısı gösteriliyor. PKK’sız tek bir oy dahi alamayacağına inanılan DTP, örgütün baskısı nedeniyle sertleşmek zorunda kalıyor. Bir diğer nedeni de, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılacağını anlaması ve sonrasında kurulacak yeni partiye zemin hazırlamak istemesi. PKK ile birlikte taraftarlarına sahip çıkmak için hareketlenmesi.
DTP’lilere göre de, partinin tutum değiştirmesinin temelinde Ankara’dan ümitlerin kesilmesi. Hangi nedenle olursa olsun, Türkiye Kürt sorununda yepyeni ve tehlikeli bir sürece giriyor. (m.ali birand-milliyet)
sevilay uğur, recep taşkın-taha akyol,
24 Ekim 2008, Cuma 05:47
Sayın Baykal, Sayın Bahçeli: Terörle mücadelenin en önemli unsurlarından biri, sizin de bölgeden oy alabilmenizdir! DTP Türkiye genelinde yaklaşık 2 milyon oy aldı. Bu, etnik milliyetçi siyasete ve teröre beşeri kaynak sağlamak için yeterince büyük, ama bölge üzerinde siyasi iddiada bulunmak için küçük bir tabandır. Kaldı ki, tamamını 'Kürdistan' gibi gösterdikleri bölgelerimizdeki oylarına baktığımızda, 2002'den 2007 seçimlerine, PKK yanlısı partilerin oyları Doğu Anadolu'da yüzde 20'den yüzde 14'e; Güneydoğu'da ise yüzde 25'ten yüzde 18'e düşmüştür. 500 bin oy AKP'ye gitmiştir. Bu sonuçlarla, ayrılıkçı hareket, ağır bir demokrasi darbesi yemiştir. Siyasi iddialarının dünyada ciddiye alınmamasındaki en önemli sebep, bölgedeki oy tabanlarının üç beş il dışında; siyasi bakımdan çok yetersiz kalmasıdır. Onun içindir ki, bu seçimlerde "yüzde yüz artış"ı amaçlıyorlar; etnik milliyetçi dalga sosyolojik zeminde güçlensin, ileride ona göre siyasi sonuçlar doğsun diye!
Entegrasyon faktörü. Yani Türk-Kürt bütünleşmesi... Tarihi değerler ve nüfusun iç içe geçmesi en önemli etkendir. "Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları 2003" verilerine göre, Türk-Kürt evlenmeleri oranı yirmi yılda bir misli artmıştır! Artan iş ve ticaret bağlarından başka, büyük şehirlere yerleşmek de entegrasyonu fevkalade güçlendiriyor. PKK şeflerinden Duran Kalkan, "Kürdistan'ı terk ederek" büyük şehirlere giden milyonlarca Kürt kökenli insanın "Türkiye'ye entegre olduklarını" anlatıyor; onlara hakaretler yağdırarak! (Özgür Politika, 28 Temmuz 2008) Terör meselesinin de genelde ülkenin de geleceği, bu ayrılık ve entegrasyon dinamiklerinden hangisinin ağır basacağına bağlıdır. Entegrasyon süreci içinde, etnik kökeni önemsemeyip vatandaşlık, din, meslek, eğitim gibi faktörlere öncelik veren milyonlarca Kürt kökenli vatandaşımız olduğu gibi, ayrılıkçı olmayan bir Kürtlük hassasiyetine sahip milyonlarca vatandaşımız da vardır. Bu vatandaşlarımızı bağrına basan, terörün tabanını daraltan politikalar hayat memat meselesidir. AKP bu bakımdan takdire layıktır. Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli'ye de sesleniyorum: Terörle mücadelenin en önemli unsurlarından biri, sizin de bölgeden oy alabilmenizdir! İki dip dalgasından hangisi ağır basarsa zamanla siyaseten o güçlenecektir. En önemli mesele budur. (Taha Akyol, Milliyet, 8 Ekim 2008)
sevilay uğur,
24 Ekim 2008, Cuma 05:45
Sedat Laçiner: Diyarbakır düşerse PKK tarihinin en büyük darbesini almış olur. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, PKK için Diyarbakır'ın önemine dikkat çekerek, 'Diyarbakır düşerse PKK tarihinin en büyük darbesini almış olur' dedi. Laçiner şöyle konuştu: 'Bir insanın bunu görememesi saflık olur. PKK için Diyarbakır çok önemli. Tüm savlarını Diyarbakır'daki 'çoğunlukları' üzerine yürütüyorlar. Dolayısıyla Diyarbakır 'düşerse' PKK hareketi tarihinin en büyük darbesini almış olacaktır. Son seçimlerde AK Parti'nin oylarını gözle görünür biçimde arttırması ve bu seçim öncesi yapılan anketlerde bu oyların çok daha fazla artmış olduğunun anlaşılması PKK'nın bölgede aktifleşmesine neden oldu. Önümüzdeki günlerde çok daha ses getirici eylemler gerçekleştirebilirler.'
Hasan Cemal,
24 Ekim 2008, Cuma 05:08
Kadep gn. başk. Elçi: Kürtler derin bir komplo ile karşı karşıya! Katılımcı Demokrasi Partisi Kadep gn.başk. Şerafettin Elçi, ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkan bilgilerin Kürtlerin derin bir komplo ile karşı karşıya bulunduğunu gösterdiğini belirtti. Elçi, ergenekon ve Pkk'nın anlaşarak-uzlaşarak kendi çıkarları adına iş yaptığını söyledi. Kürt sorununun çözümünün her iki örgütün de işine gelmeyeceğinin altını çizen Elçi, 'Terör yüzünden harcanan para bölgenin ekonomik kalkınmasına, eğitimine, sosyal gelişmesine gitseydi bugün bu mesele olmayacaktı.' diyor. Kadep başkanı, Ergenekon'un Pkk, Dhkp-c, Hizbullah gibi örgütlerin içine sızdığının belgelerle ispatlandığını anlatıyor. Pkk ile ilişkilerin Doğu Perinçek üzerinden sağlandığını daha önce de bildiklerini söyleyen Elçi, şu ifadeleri kullanıyor: 'Perinçek, Öcalan'ın canciğer arkadaşı. Çoğu yerde akıl hocasıydı. Bunu da gizli yapmıyordu. Sık sık Bekaa'ya gitti, geldi. Ciddi ilişkiler Perinçek üzerinden sağlanmıştır. Öcalan, bizzat yakalanmadan önce Pkk'nın yayın organlarında defalarca çok açık bir şekilde baştan itibaren devletle dirsek temasında olduğunu beyan etmiştir. Örgütten ayrılanların kitapları, makaleleri yayımlandı bu yönde. Bunlar da 'devlet bizim içimizde' diyorlar.' Şerafettin Elçi, Pkk'nın 1970'li yıllarda Kürt siyaset bilincini kırmak için silahlı çatışma ortamı oluşturduğunu savunuyor. Elçi'ye göre, Pkk dışındaki herkes, Kürt sorununun demokratik, barışçıl ve diyalog yoluyla çözülmesini istiyor. Kürt sorununun çözülmesi halinde Ergenekon, Pkk ve Hizbullah gibi örgütlere gerek kalmayacağının altını çiziyor. Kadep lideri, Ergenekon'un planlarına bakıldığında, Kürtlerin derin bir komplo ile karşı karşıya olduğunun görüldüğünü belirtiyor. Elçi, yaşananlar nedeniyle milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiğini, bin köyün boşaltıldığını, 40-50 bin insanın hayatını kaybettiğini dile getiriyor. Şiddet ortamının, ekonomi başta olmak üzere pek çok açıdan bölgeye zarar verdiğini vurguluyor: 'Ekonomik gelişme huzur ortamında olur. Devlet yatırımlardan ziyade güvenliği sağlamaya çalıştı. Bölgede yapılan en büyük harcamalar güvenlik için yapılanlar. 300 milyar dolar harcandı terör yüzünden. Bu para bölgenin ekonomik kalkınmasına, eğitimine, sosyal gelişmesine yönelik harcansaydı belki bugün bu mesele olmayacaktı.' Ergenekon terör örgütünün Türk-Kürt çatışmasını hedeflediği, bunun için mitingler ve bayrak yürüyüşleri düzenlediği Ergenekon iddianamesinde belgelerle açıklanmıştı. Terör örgütü, etnik bir çatışma için Kürt vatandaşların yoğun olarak bulunduğu Mersin'i pilot bölge seçmişti.
r.k.,
24 Ekim 2008, Cuma 04:47
Ben kimilerince Kürt, kimilerince Türk uzantısı kabul edilen Zaza kökenli biriyim. Ülkemin her acısı içimi acıtır, her sevinci gurur kaynağımdır. Çanakkale için ağlar, İstiklal Marşıyla coşarım. Ne kendimi Türklerden ayırır, ne de illa Kürt hakları diye bağırabilirim. Çünkü Kırşehir'deki Mehmet de, Kars'taki Ahmet de Ergenekonların acısını çekmiştir. Hep 'benim acım' demek doğru mu? Ben insan hakları derim. Allah'ın her canlıya verdiği o kutsal haklardır önemli olan. Bir şehit anasının figanı, beni de yaralar. Çünkü önce insanım ben. Askere laf edemem, namusumun teminatıdır. Kimdir temsilcisi Kürtlerin? Türklerden farkı nedir bunların? Benim temsilcim olduğunu söyleyenler gerçekten benden haberdar mı? Ben derken bilin ki Türkiye'de, kendini Türk kardeşinden ayırmayan milyonlarca Kürt var, Zaza var, Laz var ve onların derdi ülkeyi alakadar eden tüm dertlerden gayrı değil. Kimilerince ben ve benim gibiler asimile edilmiş insanlarız. Neden insan doğası olan kaynaşmayı, asimilasyon gibi algılıyoruz ki?.. Doğulu olduğum için ben de ters bakışlara maruz kaldım. Ama onca gülün içinde bir dikeni dile dolamak doğru mu? Türkler ve Kürtler elini uzatmış; aslında görünmeyen çok eller var ki çoktan el ele dolaşmakta. Birkaçı boş kalmışsa üzülmeyin; el ele tutuşan ellere bakın, çok şey anlatacaklar size.
mehmet gökçe,
24 Ekim 2008, Cuma 03:10
dtpnin web sitesi kürtlere soykırım uygulandığını iddia etmesi nedeniyle hacklendi. dtpnin resmî web sitesi dtp.org.tr, 'Ayyıldız Team' adlı hacker grubu tarafından çökertildi. Siteye bıraktıkları açıklamayla dtp ve pkklılara tepki gösteren grup siteye kendi amblemini yerleştirdi: "Biri şehit olduğunda ben de askere gideceğim, şehit olacağım diye haykıran Diyarbakır'ın öz evladı, Batman'ın bayrak aşkı ile yanıp tutuşan bu gençler Kürt değil mi? Sizin gibi ırkçı faşistler asla Türk-Kürt kardeşliğini bozamayacak."
Hasan Cemal, ,
23 Ekim 2008, Perşembe 11:27
PKK bölgede köşeye sıkışmaktan kurtulup, inisiyatifi eline almaya çalışıyor. Giderekte sesini yükseltiyor. PKK’yı kaygılandıran iki önemli konu var: Biri Ankara’nın Barzani ile giderek yakınlaşması, diğeri Diyarbakır’ı AKP’ye kaptımak. (m.ali birand-milliyet)
recep yavuz, fehmi koru, y.şafak,
23 Ekim 2008, Perşembe 11:03
Kan kanı davet ediyor. Biri terörle kan dökünce, başkası da ona kan dökerek cevap veriyor ve bu döngü birbirini besleyerek süregidiyor. Türkiye'de devlet kendi adına “Devlet için kan dökmeye artık hayır” kararı vereli çok oldu; çünkü kanın hüküm sürdüğü zeminde demokrasi boy atamıyor. Terörist ise döktüğü kana illâ kan cinsinden cevap almaya alışmış; yeni eylemlerle onu zorluyor. PKK'nın şimdi yapmaya çalıştığını anlamak hiç zor değil. Kandan besleniyor PKK ve kanın durmasının örgütün tasfiyesi anlamına geldiğini biliyor. Peki de, demokrasi içinde çözüm arayışının aracı olması gereken bazı sivil kuruluşlar, örgütler, partiler kendi varlık sebeplerinin inkârı anlamına geldiğini nasıl oluyor da göremiyorlar PKK'ya verdikleri desteğin?
sevilay uğur, hakan aygün, bugün gazetesi,
23 Ekim 2008, Perşembe 09:42
DTP kapatılmak için çırpınıyor! Okuyucularım DTP'nin kapatılmasına karşı olduğumu bilir. Ama sorun şu ki, kapatılmayı en çok DTP istiyor. G.Doğu'da AKP'ye karşı güç kaybettiği düşüncesiyle, "kapatılmayı" oylarını toparlayıcı bir motivasyon olarak görüyor. Tabii burada DTP kapatılırsa, seçime girecek yeni partinin de çoktan hazır olduğunu belirtmekte fayda var. Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretinde yaşanan "kepenk indirme" eylemine, Apo'nun İmralı'da fiziki işkenceye maruz kaldığı iddiasıyla bölgedeki şiddet içerikli eylemlerin körüklenmesine ve Ahmet Türk'ün "Sayın Öcalan"lı son tüyler ürperten konuşmasına bakınca, DTP için artık kapatma kararı kaçınılmaz hale geldi. DTP, "Anka kuşu" gibi "kapatma"yla küllerinden yeniden doğmaya çalışıyor ama tamamen PKK güdümüne giren bir parti olarak yerel seçimlerde "feci bir dayak" yemesi artık hiç de küçümsenemeyecek bir olasılıktır. Bence DTP artık tamamen bitti, önce Anayasa Mahkemesi'nde, sonra sandıkta!
hakan yaygın,
23 Ekim 2008, Perşembe 09:23
Bir gazetecinin "Son günlerde sokak eylemlerinde çocuklar kullanılıyor ve öne sürülüyor. Bunu ahlaki buluyor musunuz? Kendi çocuğunuz olsa buna izin verir misiniz?" sorusuna DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in cevabı: "Çocuğum olduğu zaman düşünürüz..."
Hamza Erdoğan,
23 Ekim 2008, Perşembe 04:15
Muş Milletvekili Seracettin Karayağız: PKK yandaşlarının çıkardığı son olayları ve Diyarbakır'daki kepenk indirmeleri Başbakan'ımızın bu ile yaptığı gezisinden ziyade, görüşülmesine başlanan Ergenekon davasıyla ilgili görüyorum. Türkiye'deki karanlık işleri ve ilişkileri ortaya çıkaracak olan bu dava, terör örgütünün de iç yüzünü halka gösterecek. Yalçın Küçük ve halen Ergenekon davasından tutuklu Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan ile defalarca görüşmüş. Bu ilişkilerden dolayı itibarlarının sarsılacağını bildikleri için feveran ediyorlar. Çünkü onlar en çok bundan korkuyorlar. Onun için bu davayı gölgede bırakmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar, yapacaklar.
Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel: Bu olayların hem devlete hem de PKK ve onunla aynı tabana hitap ettiğini söyleyen DTP'ye bakan yönleri var. Öncelikle ne olursa olsun devlet vatandaşın can ve mal güvenliğinin güvencede olduğu duygusunu vermeliydi. Yani meydanı PKK sempatizanlarına bırakmamalıydı. Ama özellikle can güvenliği açısından bakıldığında bunun kolay olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü yıllardır terör belasından ve şiddet ortamından canı yanan bölge halkının geçmişten gelen korkuları var. Halk hâlâ bunu üzerinden atamamış. PKK, 1990'lı yıllarda sık sık başvurduğu kepenk kapattırma girişimlerine yeniden başladı. Bu görüntüler bölgeye yakışmıyor. Bölge halkına zarar veriyor. Oysa Diyarbakır'daki bütün büyük alışveriş merkezleri açıktı.
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran: Yerel seçimlerde alacakları başarısızlık onları telaşlandırmış. Can korkusuyla sağa sola saldırıyorlar. Ayrıca Ergenekon davasına denk gelmesi de çok anlamlı bana göre. Daha önce, 22 Temmuz seçimleri sürecinde Öcalan'ın İmralı'da zehirlendiğini ileri sürerek propaganda yapmışlardı. Şimdi ise Öcalan'a işkence yapıldığı şayiasını bahane ederek ortamı germeye çalışıyorlar. Bölgede görüştüğümüz kanaat önderleri, insanların içlerinden gelerek değil, can ve mal güvenliği nedeniyle evlerinden çıkmadıklarını söyledi. Bunu da anlayışla karşılamak lazım.
Kilis Milletvekili Hasan Kara: PKK çizgisinde yayın yapan Roj TV, günler öncesinden Kandil'le canlı bağlantılar yaptı. Televizyona bağlananlar, vatandaşların evlerinden çıkmaması için sürekli uyarılarda bulundular. Halkı, adeta tehdit ettiler. Hatta 'evinde ölüsü olan bile varsa dışarı çıkmasın' diyerek halkı korkutmaya çalıştılar. Bazı mahallelerde broşürler dağıtıldı. Bazıları yapılan bu sindirme propagandasından olumsuz etkilense de insanların çoğu evlerinden çıktı, işine gitti. Esnafın önemli bir kısmı da işyerlerini açtı. Büyük alışveriş merkezleri açıldı.
zaman amberin,
23 Ekim 2008, Perşembe 04:11
Altan Tan: Türkiye'deki mevcut durumun faturasını sadece DTP'ye çıkarmak doğru değil. 1999'dan 2004 yılına kadar ve oradan Şemdinli olaylarına kadar gitmek lazım. Bugün yaşananları anlamak için 'Şemdinli neden başladı?' sorusuna cevap aramak gerekiyor. Türkiye AB sürecine girdi, yeni anayasa hazırlıkları başladı. Ondan sonra Şemdinli oldu. Türkiye'de birileri, belli güçler askerî vesayet rejimi kurmak istiyor. Bütün eylemler buna hizmet ediyor. Kimin eli kimin cebinde bunu Başbakan biliyor. Bu işin uyuşturucu, dış politika ile ilgili birçok yönü var. İstihbarat birimleri Başbakan'a bağlı.
zaman amberin,
23 Ekim 2008, Perşembe 04:10
Eski milletvekili Abdülmelik Fırat: PKK, derin devletle birlikte çalışıyor. Öcalan'ın fizikî şiddet gördüğü yönündeki iddialara inanmıyorum. Daha önce de zehirlendi dediler, yalan çıktı. Onunla derin devlet temas halinde. 1999'da yakalandığında bir MİT yetkilisi kendisinden faydalanacaklarını söylemişti. O temas ve faydalanma devam ediyor. Avukatları aracılığıyla ne yaptırmak istiyorlarsa duyuruyorlar. Tam da bu dönemde yeniden şiddet gördüğünü söylemesi tesadüf değil. Bir tarafta Ergenekon duruşması var. Ayrıca Öcalan, İmralı'da el üstünde tutuluyor. Çeşnicibaşı bile var.
sevilay uğur,
22 Ekim 2008, Çarşamba 11:59
Adalet Bakanı: Kürtlere soykırım yapıldığı iddiasına, "Bu son derece talihsiz bir beyandır. Türkiye kime soykırım uygulanmıştır Allah aşkına. Bakan Mehmet Ali Şahin, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün "Kürtlere soykırım yapıldı" sözlerinin hatırlatılması üzerine, "Bu son derece talihsiz bir beyandır. Türkiye kime soykırım uygulanmıştır Allah aşkına. Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlanmış herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Hangi ana dili farklı olan vatandaşımıza farklı muamele uygulanmıştır. Bu sözü söyleyen kişi geçmişte de TBMM'de görev yapmadı mı? TBMM'nın üyesi olarak bulunma dı mı? TBMM'de grubu bulunan bir siyasi partinin genel başkanı değil mi? Ayracılık uygulansaydı siz burada bulunabilir miydiniz? Bunlar son derece talihsiz beyanlardır. Sorumlu mevkinde olan kişilerin ağızından çıkanı kullağının duymasını istiyorum." diye konuştu.
Sevilay Uğur, Adem Yavuz arslan,
22 Ekim 2008, Çarşamba 11:36
Aktütün ile tırmanan terör, Öcalan'ın sağlık durumuyla ilgili spekülasyonlarla tavan yaptı. Güneydoğu yıllardır olmadığı kadar gergin. DTP ve örgüt, Öcalan'a kötü muamele yapıldığı iddiasında. Boşa çıkan zehirlenme iddialarından sonra bu iddia ne kadar gerçekçi? Önce zehirlenme ardından zorla saçlarının kesilmesi şimdi de dayak iddiası. Ankara'da sıklıkla konuşulmamaya başlayan tezlerden birisi de Öcalan'ın F tipi cezaevine taşınması. Özetle İmralı'nın durumu şu. Adada tek mahkum var ve bütün adanın etrafı tellerle çevrili. Elektronik güvenlik sistemi var. Tam 165 kamera aktif. Sadece 7 tane kamera Öcalan'ın tutulduğu koğuşta. Yatağından havalandırmaya her anı kayıt altında. Avukatlarla görüşmesi bile. 250'si subay olmak üzere 1000'e yakın askeri personel var ve Özel Tim askerleri her üç ayda bir değişiyor. Adada şehit yakını görevlendirilmiyor ve hem atamaları hem de görev yeri değişikliği gizli tutuluyor. Ada denizden de abluka altında. Teröristbaşının hücresine silah giremiyor. Yemekle ilgili tüm eşyalar tek kullanımlık. 15 günde bir uzman ekip sağlık kontrolü yapıyor. Ortalama bir hesapla devlete günlük maliyeti 125 bin YTL. Maliyet tartışma konusu ama bir türlü bitmeyen spekülasyonlar sebebiyle Ankara'da 'Öcalan'ı F tipi'ne taşıma düşüncesini yüksek sesle dile getirmeye başladı. Öncelikle karmaşanın sona ermesi isteniyor. Çünkü İmralı'da şu anda Jandarma, Sahil Güvenlik, Adalet Bakanlığı, Deniz Kuvvetleri ve Kara Kuvvetleri olmak üzere 5 ayrı kurum görevli. Avukatların görüşmesi ve Öcalan ile örgüt arası mesajlaşma başka bir tartışma noktası. İmralı yönetimi kritik anlarda görüşmeyi engellerken Aktütün sonrası yükselen tansiyon da hem görüşmeye hem de gerginliğe yol açacak 'dayak' balonunun yayılmasına engel olabilirdi. Özetle Öcalan F tipi'ne taşınıncaya kadar bu tartışmaların arkası kesilmeyecek.
Bu bölüme mesaj yolla
Sayfa
BirÖnceki
1
2
|