TAHŞİYE İDDİANAMESİ (Toplam 333 sayfa)
|
|
|
4.01ay-04.06.2014 tarihinde A. isimli şahıs tarafından Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen ihbar mektubunda ''kendisinin Ağrı İlinde yaşayan bir esnaf olduğunu, yaklaşık bir ay öncesine kadar Fetullah GÜLEN cemaati içinde faaliyet gösterdiğini, yaptıkları bir toplantıda adliye çalışanlarının fişlendiğine dair bazı evraklar gördüğünü, bu durumun kendisini rahatsız ettiğini, kendisinin vatanının milletinin iyiliği için hareket ettiğini düşünürken aslında insanların haklarına girdiklerini, bundan dolayı toplantı sonrasında unutulan ve ekte gönderdiği evrakları gizlice aldığını ve gönderdiğini, evrakları unutan kişinin aynı zamanda Ağrı İli Taşlıçay Adliyesinde çalışan G. isimli şahsın olduğu'' içerikli ihbarın gereği için Ağrı ve İğdır Emniyet Müdürlüklerine gönderildiği, konu ile ilgili İğdır Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan 2014/5054 ''Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek'' suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında, hukuk dışı olarak Ağrı ve Iğdır Adliyesinden görev yapan Hakim ve Savcıların siyasi, felsefi, dini görüşlerine, ırki kökenlerine kadar tüm bilgilerin not almak suretiyle adli personelin fişlenmesi olayı ile ilgili Ağrı Taşlıçay Adliyesinde görevli Zabıt Katibi G., Ağrı ili M Tipi Ceza infaz Kurumunda İnfaz Koruma Memuru olarak görev yapan Y. ile Iğdır Adliyesinde görevli iken Iğdır Üniversitesi Rektörlüğüne geçiş yapan A. isimli şahısların 25.09.2014 tarihinde yakalandıkları ve fişleme notlarını yazdığı tespit edilen A. isimli şahsın sevk edildiği Iğdır Sulh Ceza Hakimliğinin 2015/53 sorgu sayısına kay den tutuklandığı, Şüpheli G. 'un Ağrı Emniyet Müdürlüğünde 25.09.2014 tarihinde alınan ifade beyanında özetle; ''Taşlıçay Atatürk Ortaokulu 2.sınıfta okumakta iken isimlerini hatırlamadığı üniversite öğrencileri vasıtasıyla Fetullah GÜLEN cemaati ile tanıştığını ve cemaate ait evlerdeki toplantılara katıldığını, bu toplantılarda F.GÜLEN'e ait vaazlar ve videolar seyrettirildiğini, 2006-2007yıllarında Mersin Üniversitesi Turizm İşletmeliği bölümünü kazandığını ve okumak için gittiği Mersin ilinde cemaatin evinde 2 yıl kaldığını, 2008 yılında eğitimine ara vererek tekrar sınavlara girdiğini ve 2009 yılında Zabıt Katipliği sınavını kazandığını ve Taşlıçay Adliyesinde işe başladığını, 2011 yılına kadar cemaatin ev toplantılarına katılmaya devam ettiğini, Zaman Gazetesi ile Sızıntı Dergisine abone olduğunu, 20 TL miktarında gazeteye borcu olduğundan Zaman Gazetesinden arayan kişiye bu borcu ödemesi için kredi kart bilgilerini verdiğini, ancak bu şahsın kredi kartından 20 TL yerine 187 TL gibi bir para çektiğini öğrenmesi üzerine F. GÜLEN cemaatinden uzaklaştığını, cemaatin evinde kaldığı 2010 yılında cemaatin evinde kendisinin de katıldığı bir toplantıda Naci isimli öğretmen olduğunu bildiği bir şahsın kendisine siz üniversite eğitimi alırken burs aldınız şimdi vefa borcunuzu ödeyin diyerek 100 TL burs adı altında kendisinden para istediğini, kendisinin de elden bu şahsa iki kez bu parayı verdiğini, verdiği bu paranın nerede kullanıldığını bilmediğini, 2012 yılının yaz aylarında Kemal ve Kamil olarak ismini bildiği cemaatin ders sorumlusu olan bir şahsın kendisine saklaması için bir çanta verdiğini, bu çantanın 1,5 yıl kadar kendisinde kaldığını, çantayı açtığında içerisinde Ağrı M Tipi Kapalı Ceza infaz Kurumunda çalışan infaz koruma memurlarının isimleri, karşılarında kişisel bilgileri, inançları, ahlaki durumları, siyasi görüşleri, mezhebi vb. şeylerin yazıldığı, ayrıca bazı isimlerin karşısında 1-2-34-5 gibi rakamların bulunduğu, yine Iğdır Adliyesinde çalışan şahısların bilgilerinin ve olayların bulunduğu tutanak şeklinde A4 ebatlarında kağıtların bulunduğunu, GÜLEN cemaatinin bu tür bilgiler ile kurumlarda çalışan şahısların kişisel sosyo ekonomik ve ahlak yapıları ile ilgili bilgilerini ellerinde tuttukları, yine kurumlarda çalışan kendilerine yakın olarak tabir ettikleri şahısları ve düşman olarak gördükleri şahısları tespit ettikleri, yakın olarak gördükleri şahıslarla Çalışma ortamı hazırlamak amacıyla bu tür bilgileri topladıklarını düşündüğünü, kendisinin de böyle fişlendiğini, katıldığı toplantılarda cemaatin basın ve yayın organlarının satılması ile ilgili bir kişinin görevlendirildiğini, bu şahsında toplantılara katılanlara satımı ile ilgili tekliflerde bulunduğunu, abonelik koçanları ile satış yaptıklarını, Lise dönemi içinde Ağrı ilinde yaklaşık 30 tane cemaatin evinin olduğunu, üniversite döneminde cemaat yapılanması ile ilgili olarak oluşturulan hiyerarşik yapılanmanın; BBTM (Büyük Bölge Talebe Mesulü) şehrin kaç BTM'den oluştuğuna göre 1 BBTM sorumlusu yaklaşık 4-5 BTM'den sorumlu olduğunu, BTM (Bölge Talebe Mesulü) bölgenin büyüklüğü veya şehrin kaç EV ABİSİ'nden
SAYFA: 251 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
oluştuğuna göre 1 BTM sorumlusu yaklaşık 4-5 Ev Abisinden sorumlu olduğunu, Mersin ilinde kaldığı süre içerisinde bir çok kez cemaat evi değiştirdiğini, bunun nedeninin ise ev ahilerinin dayatmalarına karşı çıkmasından dolayı olduğunu'' beyan ettiği anlaşılmıştır. Mağdur/Müşteki Muhammed F. 'in Ağrı Emniyet Müdürlüğünde 25.09.2014 tarihinde alınan ifade beyanında özetle; 22.04.2011 yılından beri, Ağrı M Tipi Kapalı Ceza İnfaz kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yaptığını, 2009-2010 yılında üniversite sınavına hazırlanmak amacıyla Ağrı FEM dershanesine gittiğini, 2011 yılının Ocak veya Şubat aylarında infaz Koruma Memurluğu sınav sonuçlarının açıklandığını öğrendiğini, aynı gün Ağrı Endüstri Meslek Lisesinde Mobilya Dekorasyon öğretmeni olan soy ismini bilmediği daha önceden tanıdığı Naci isimli şahsın kendisini telefon ile arayarak F. Dershanesine davet ettiğini dershaneye gittiğinde kendisi ile birlikte İnfaz Koruma Memurluğunu kazanan 12-13 kişinin dershanede olduğunu, burada Naci Hoca 'nın toplantıya katılan kişilere hitaben ''İnfaz Koruma Memurluğu sınavını biz size kazandırdık, bunun bir bedeli var, ilk maaşınızın % 70'lik kısmını hibe olarak hizmete vermeniz gerekiyor, bunun dışında aylık gelirinizin %20'sini her ay düzenli olarak burs olarak vermelisiniz'' dediğini, kendisinin bu duruma itiraz da bulunduğunu ve kabul etmediğini beyan ettiği anlaşılmıştır. D-NETICE VE KANAAT: ''Fetullahçı Terör Orgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETO/PDY)'' isimli yapılanmanın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu 1 ve 7 inci maddelerinde ifade edilen anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde örgütlü yapıya sahip bir örgütlenme olduğu kanaati oluşmuş ise de; ''Cebir ve Şiddet'' başlığı altında ifade edilebilecek faaliyetler dikkate alındığında; Soruşturmanın tamamına ve ele geçirilen delillerin tümüne vakıf olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunca cebir ve şiddete ilişkin verilerin bu unsurun gerçekleşmesi olarak göz önüne alınıp değerlendirilmesi ile 3713 sayılı kanunun tanımladığı ''terör ögütü'' niteliklerinin tamamlanacağı ve soruşturma konusu yapının ''terör örgütü'' olarak nitelendirilebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca Fetullah GÜLEN hakkında İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19.12.2014 tarihli ve 2014/3025 Değişik İş sayılı kararı ile ''Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme'' suçundan, İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 24.02.2015 tarihli ve 2015/1144 Dİğişik İş sayılı kararı ile de ''Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellenmeye Teşebbüs Etme, Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etme'' suçlarından Yakalama Emri çıkartıldığı anlaşılmıştır. Konu: Usulsüz Dinlemeler hk.
SAYFA: 252 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
1990'lı yıllar dan itibaren bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de teknoloji ve bilişim alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Özel televizyon ve radyoların yoğun bir rekabet ortamı içerisinde çoğalması, iş ofislerinden başlamak üzere bilgisayar ve cep telefonlarının kullanımının artması ile ülkemiz adeta iletişim yağmuruna tutulmuştur. Bu iletişim alanına hâkimiyet müspet veya menfi anlamda sadece topluma değil teknik, ekonomik, politik, askeri, sosyal konularda da uluslararası alanda istikamet belirleyecek bir güce de sahip olma anlamına gelmektedir. Bu süreçte, sosyal ve ekonomik yapıyı bozmaya çalışan terör ve organize suç örgütleri; TV, radyo, bilgisayar, cep telefonu, uydu telefonu, internet gibi iletişim araçlarını yoğun şekilde kullanmışlardır. Bu gelişmeler, suçların çeşitleri, nitelikleri ve özellikle de işleniş biçimlerinde önemli değişiklik ve kolaylıkları beraberinde getirmiştir. Aynı şekilde kolluk kuvvetlerinin de nitelikli personel ve donanıma olan ihtiyacı artmış, aynı ihtiyaç bu ve benzeri suçlar ile mücadelede diğer kamu kurumları için de bir zaruret halini almıştır. Adli olarak iletişimin denetlenmesi 01.06.2005 tarihine kadar 4422 sayılı ''Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'' ile düzenlenirken, bu tarihten itibaren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile düzenlenmiştir. İstihbarat teşkilatları tarafından yürütülen önleyici kolluk faaliyetleri; işlenmiş bir suç ile ilişkili olmayıp kolluk birimlerinin kuruluş yasalarında yer alan görevleri kapsamında, yasada belirtilen suçlar ile sınırlı olarak ulusal güvenliğin sağlanması ve demokratik hukuk devletine yönelik tehdit unsurlarına ilişkin faaliyetlere yöneliktir. Önleyici ve adli amaçlı iletişimin denetlenmesi, aralarındaki nitelik farkı gözetilerek ayrı yasalarla düzenlenmiştir. Ülkemizde iletişimin denetlenmesine ilişkin hükümler, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Kanunu, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda düzenleme yapan 5397 sayılı Kanun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 2813 sayılı Telsiz Kanunu, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile bu kanunların uygulanmasını gösteren yönetmeliklerde düzenlenmiştir. 2014 yılından itibaren yapılan çalışmalarda, 2013 yılı ve öncesinde birçok ilimizde hukuka aykırı adli ve önleme dinlemelerinin yapıldığı tespit edilmiştir. Usulsüzlükleri tespit edilen görevliler hakkında gerekli adli ve idari süreçler başlatılmış ve devam etmektedir. DAİRE BAŞKANLIKLARINA GÖRE 2012-2013-2014 YILLARI KARŞILAŞTIRMALI DİNLEME TABLOSU YILI TEM KOM ASAYİŞ İSTİHBARAT TOPLAM 2012 61.903 76.815 17.399 241.260 397.377 2013 99.990 89.604 17.938 100.938 308.470 2014 17.541 17.044 5.575 31.652 71.812
SAYFA: 253 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
TEM DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2012-2013-2014 YILLARI KARŞILAŞTIRMALI DİNLEME VE OPERASYON TABLOSU YILI DİNLEME OPERASYON YAKALANAN 2012 61.903 1.235 5.626 2013 99.990 1.071 3.229 1 Ocak - 6 Haziran 2014 14.905 17.541 1.255 3.640 7 Haziran-31 Aralık 2014 2.636 07.06.2014-14.04.2015 5.369 *06.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. ve 140. Maddelerinde değişiklik yapılmış. TEM Dairesi Başkanlığı'nda 2014 yılı itibarı ile dinleme sayılarının olağan seviyeye düştüğü buna rağmen operasyon ve yakalanan şahıs sayısında önemli bir değişiklik olmadığı, adli dinlemelerin en yoğun yaşandığı 2013 yılma göre dinleme sayısının 2014 yılında %83 oranında azaldığı, buna rağmen operasyonların %17 yakalamaların %13 arttığı görülmektedir. KOM DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2012-2013-2014 YILLARI KARŞILAŞTIRMALI DİNLEME VE OPERASYON TABLOSU YILI DİNLEME OPERASYON YAKALANAN 2012 76.815 60.443 118.844 2013 89.604 73.655 137.735 1 Ocak - 6 Haziran 2014 9.697 17.044 73.175 131.988 7 Haziran-31 Aralık 2014 7.347 07.06.2014-14.04.2015 12.577 KOM Dairesi Başkanlığında 2014 yılında, 2013 yılma göre dinleme sayısının %81 oranında azaldığı buna rağmen gerçekleşen operasyonların %1 yakalanan şahısların % 4 oranında azaldığı görülmektedir. Yukarıda ki tablolardan da anlaşılacağı üzere 2014 yılı öncesinde birimlerimizce yapılan dinlemeler suçla mücadele amacını ötesine geçmiş, vatandaşlarımızın özel hayatın gizliliğine dair anayasal haklarının ihlal edilmesi ile demokratik hukuk devletine olan güveni sarsıcı boyutlara ulaşmıştır. HUKUKA AYKIRI ÖNLEME DİNLEMELERİNE İLİŞKİN TEFTİŞ VE SORUŞTURMA YÜRÜTÜLEN İL VE İLETİŞİM ARACI SAYISI İL SAYISI İLETİŞİM ARACI SAYISI 38 3.034
SAYFA: 254 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
*Konuya ilişkin olarak HSYK Müfettişleri, Mülkiye Müfettişleri ve Polis Başmüfettişleri tarafından yapılan çalışmalar devam etmektedir. Müfettişlerimizin çalışmalarını tamamlamaları ve tevdi raporlarının hazırlanmasının ardından kesin sonuçlara ulaşılacaktır. Adli ve önleme dinlemelerine ilişkin yapılan çalışmalarda; çok sayıda siyasetçi,bürokrat, akademisyen, gazeteci, işadamı ve sivil toplum kuruluşu mensubunun gerçekte bağlantılı olmadıkları suç ve terör örgütleri ile ilişkili gibi gösterilerek haklarında dinleme kararlarının alındığı, bazı mahkeme kararlarının ise sahte isimlerle ya da açık kimlik bilgisi belirtilmeksizin IMEI numaraları üzerinden verildiği tespit edilmiştir. DİNLENEN ŞAHISLARIN MESLEK ve KONUMLARI (Önleme Dinlemeleri) SİYASİ PARTİ MENSUP ve YÖNETİCİLERİ (Milletvekili, İl-İlçe Parti Yöneticileri, İl-İlçe Belediye Başkanları) AK PARTİ 177 CHP 53 MHP 103 BBP 23 TOPLAM 356 *Önleme dinlemeleri 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun Ek 7. Maddesi hükümlerine göre sadece istihbarat Dairesi Başkanlığınca gerçekleştirilmektedir. Kabine üyelerinin sık görüştükleri kişiler (danışman, koruma, sekreter, sosyal çevre vs.) üzerinden dinlendiği, örneğin Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında Başbakan olarak Antalya ilimize AK Parti İl Kongresine katılmak amacıyla ziyaret gerçekleştirdiği, AK Parti İl Başkanının ziyaret tarihlerini kapsayacak şekilde açık kimlik bilgileri gizlenmek suretiyle 26 günlüğüne teknik takibe alındığı tespit edilmiştir. Sosyal medyada özel hayatlarına ilişkin görüntüleri yayınlanan Milliyetçi Hareket Partisi mensubu on kişiden dördünün istifa etmeden önce iletişimlerinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Ülkemizin siyasi hayatını derinden etkileyen ve farklı siyasi partilerin mensuplarının da hedef alındığı kaset skandalları değerlendirilirken, hedef adres ve kişilerin günlük rutinleri bilinmeksizin bu eylemlerin gerçekleştirilemeyeceği; kişilerin özel hayatına, zaaflarına ve günlük rutinlerine dair ön bilgilerin ise iletişim araçlarının sinyal bilgilerine ulaşma ve değerlendirme yetkisine sahip kamu kurumlarının imkânları dışında derlenmesinin mümkün olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.
SAYFA: 255 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
DİĞER MESLEK GRUPLARI YARGI MENSUPLARI (Hâkim, Savcı, Adli Tıp Uzmanı, Zabıt Kâtibi) 140 ÜST DÜZEY ASKERİ PERSONEL 471 ÜST DÜZEY EMNİYET PERSONELİ (Emniyet Müdürü, Emniyet Amiri) 385 MİT MENSUBU 12 ÖSYM ÇALIŞANI33 TOKİ YÖNETİCİLERİ 6 TÜBİTAK PROJE ÇALIŞANI 3 SAVUNMA SANAYİ (Aselsan) 25 BDDK 5 EPDK 11 ÜST DÜZEY BÜROKRAT (Vali, Kaymakam, Genel Müdür, İl Müdürü) 370 GAZETECİ 112 İŞ ADAMI 73 ÖĞRETİM ÜYESİ 60 TOPLAM 1.706 Hedef kişiler hakkında organize suç örgütü üyesi olmak, uyuşturucu madde ticareti yapmak, terör örgütü üyesi olmak gibi farklı konularda art arda kararlar alınması, bazen yıllarca devam eden teknik takibe rağmen hiçbir adli işlem tesis edilmemiş olması ve hayatın olağan akışı içerisinde aynı kişinin yukarıda sayılı suçların tamamını işlemesinin gerçekçi olmaması göstermektedir ki dinlemelerde amaçlanan bir suçun aydınlatılması değil hedef kişinin bütün hayatının sıkı bir takip altına alınmak istenmesidir. Yapılan çalışmalardan usulsüz dinlemeleri gerçekleştiren kişilerin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması FETÖ/PDY örgütüne iltisaklı kimseler olduğu anlaşılmıştır. Bilindiği üzere FETÖ/PDY örgütünün temel amacı Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını ele geçirmektir. Usulsüz dinlemeler de örgüt tarafından bu amaca ulaşmak için kullanılan yöntemlerin başında gelmektedir. Örgütün bu sayede; Ülkenin siyasi hayatını dizayn etmek için kamuoyunun dikkatini çekmesi muhtemel ya da tehdit ve şantaj unsuru olabilecek bilgilere ulaşmayı, Örgütün muhalif/hasım gördüğü siyasetçi, bürokrat ve kanaat önderlerinin özel yaşantılarına dair bilgileri tehdit ve şantaj maksatlı ele geçirmeyi,
SAYFA: 256 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
Örgüte gelir sağlamak için baskı uygulanacak iş adamlarının ticari faaliyetleri ve özel hayatlarına dair bilgi elde etmeyi, Örgüt mensuplarının faaliyetlerini denetleyerek bu kişilerin örgütten kopmaları halinde yapılanmaya zarar verecek eylemlerde bulunmalarının önüne geçebilmeyi, Özel bir kurgulama yapıldığı takdirde örgütün ele geçirmeyi hedeflediği anayasal kurumların kamuoyu nazarındaki itibarını ve güvenilirliğini yıpratacak bilgileri temin etmeyi, Yurtdışındaki faaliyetlerine destek sağlamak amacıyla yabancı istihbarat servislerinin ilgisini çekecek bilgilere ulaşmayı amaçladığı değerlendirilmektedir. Kabine üyeleri, milletvekilleri, parti yöneticilerinin doğrudan ya da sık görüştükleri kişiler (danışman, koruma sekreter vs.) üzerinden dinlenerek 17-25 Aralık sürecinde olduğu gibi ülkenin siyasi hayatına anti demokratik müdahalelerde bulunulduğu, Örgüt kadrolarına istihdam sağlayabilmek amacıyla çeşitli üniversiteler, özel okullar, yurtlar, dershaneler açıldığı/inşa edildiği ve bu kurumlar için devlete ait arazilerin hibe usulü ile elde edilebilmesi, teşvik ve hibe alınabilmesi için ilin vali, belediye başkanı gibi üst düzey yöneticilerinin dinlenildiği, elde edilen bilgilerin bu amaç için kullanıldığı, Bilimsel ve Teknolojik hizmet veren (TÜBİTAK, Aselsan gibi) kuruluşların yönetici ve çalışanlarının dinlenmesi sayesinde gelişmekte olan savunma sanayisine ilişkin yüksek maliyetli ihalelerin örgütle bağlantılı şirketlere kazandırılmasının ve uluslararası çıkar çevrelerinin beklentilerinin karşılanmasının amaçlandığı, Yine Bilim ve teknoloji üreten kurumlara yönelik usulsüz dinlemelerle elde edilen bilgilerin, uluslararası anlaşmalar üzerinde söz sahibi olabilmek ve güvenlik politikalarını örgüt menfaatleri doğrultusunda şekillendirebilmek için kullanıldığı, EPDK ve BDDK gibi ekonomik özerk kurumlara yönelik yapılan dinlemelerin Hükümetin ekonomi politikaları üzerinde söz sahibi olmak, rant elde etmek, gerektiğinde elde edilen bilgileri siyasi iktidarı yıpratmak gayesi ile gerçekleştirildiği, Kamu kurum/kuruluşlarının yöneticilerine yönelik dinlemeler ile bu kurumların açmış olduğu ihalelerin örgüte yakın şirketlere kazandırılmasının ve kurumların tüm iş ve işlemlerinin kontrol altına alınmasının hedeflendiği, Özellikle merkez medyada örgüt menfaatleri ile çakışan yayınların engellenmesi ve meşruiyet sorunu yaratacak algının önüne geçilebilmesi için medya patronları, gazete yöneticileri, köşe yazarları ve medya şirketlerinin santrallerine yönelik dinleme faaliyeti yürütüldüğü, İşadamlarının baskı altına alınarak örgüte gelir sağlanması için yasadışı dinlemeler ile bu kişilerin iş ve özel yaşantılarına dair mahrem bilgilerin temin edildiği öngörülmektedir. Hukuka aykırı dinlemelerle ilgili olarak bir ilimizde belli bir inanç kesimi hedef alınırken başka bir ilimizde siyasetçi ve gazetecilerin hedef alındığı, bir diğer ilimizde ise finans faaliyetlerine yönelik dinlemeler yapıldığı anlaşılmıştır. Özellikle farklı etnik ve dini gruplara mensup vatandaşlarımıza yönelik olarak gerçekleştirildiği değerlendirilen dinlemelerde; bir ilimizde Alevi-Bektaşi din adamı ve kanaat önderlerinin ve bu inancı paylaşan vatandaşlarımızın, bir ilimizde Şii inancına mensup vatandaşlarımızın, diğer bir ilimizde ise Caferi inancına mensup vatandaşlarımızın hedef şahıs kapsamında dinlendiği anlaşılmaktadır. Dini grupların yanı sıra farklı etnik kimliğe sahip vatandaşlarımızın da dinlemelere konu olduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bazı illerimizde toplumda Kürt kimliği ile tanınan ve öne çıkan
SAYFA: 257 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
bazı kamu görevlisi, sivil toplum kuruluşu üyesi, kanaat önderi vatandaşlarımızın dinlendiği görülmektedir. Dinlemeler esnasında hayatın olağan akışına aykırı bir biçimde; farklı inanış, kanaat ve dünya görüşüne sahip çok sayıda insanın aynı soruşturma kapsamında suçlandığı, aynı kişinin farklı illerin farklı soruşturmaları kapsamında aynı anda işlenmesi mümkün görünmeyen fiillerin faili olduğu iddiası ile dinlendiği, örgüt yöneticiliği ve üyeliği gerekçesiyle uzun süre yapılan dinlemelerin belli bir süre sonunda hiçbir işlem yapılmadan pasife alındığı tespit edilmiştir. PDY'nin farklı dini ve etnik gruplar içerisine sızmaya çalıştığı, böylelikle bu grupları örgütün hedefleri doğrultusunda yönlendirebilmeyi amaçladığı bilinmektedir. Usulsüz dinlemelerin bu hedefe ulaşmak, aynı zamanda ülkemizi istikrarsızlaştırmak, toplumsal barışa zarar vermek, devletin belli bir etnik ve dinsel grubu hedef aldığı algısı yaratarak Gezi Parkı Olaylarında olduğu gibi hükümeti hedef alan toplumsal olayları tetiklemek amacıyla kullanılabileceği değerlendirilmektedir. Adli soruşturmalar esnasında ilgili mevzuat hükümlerine göre başka suretle delil elde edilmesinin mümkün olmadığı hallerde başvurulması gereken iletişim tespit kararı bu kurala riayet edilmeksizin öncelikli olarak uygulamaya konulmuştur. Örneğin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen ve kamuoyunda Selam-Tevhid olarak bilinen sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturması esnasında 593 hedefe yönelik karar alınmıştır. KUDÜS ORDUSU TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASI HEDEF SAYILARI GSM 329 IMEI 9 Sabit Telefon 45 UMTH - MSISDN 1 Yurt Dışı GSM ve Sabit Telefon 34 E Posta Adresi 175 TOPLAM 593 Sözde Selam-Tevhid Soruşturması hedefleri arasında çok sayıda kamu kurum kuruluşu ile devlet üniversitelerine ait telefon numaraları da bulunmaktadır. KUDÜS ORDUSU TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASI HEDEFLERİ ARASINDA YER ALAN KAMU KURUMLARI TRT Genel Müdürlüğü 7 Adalet Bakanlığı 2 Iran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği 2 Iran İslam Cumhuriyeti Başkonsolosluğu 3 TBMM Satın Alma Müdürlüğü 1
SAYFA: 258 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
Anadolu Ajansı 3 Başbakanlık İdari Mali İşler Daire Başkanlığı 2 Basın ilan Kurumu 1 Dışişleri Bakanlığı 1 Kâğıthane Belediyesi 1 Ortadoğu Teknik Üniversitesi 2 Muş Alparslan Üniversitesi 1 Tarım Kredi Kooperatifi 1 Tarım ve Köy işleri Bakanlığı 2 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 1 TIKA 1 TOPLAM 31 Selam-Tevhid dosyasında soruşturma kılıfı altında uydurma gerekçe, sahte delil ve ihbarlarla Milli İstihbarat Teşkilatı yönetici ve mensupları ile İHH Vakfı yönetici ve çalışanları dinlenmiştir. Soruşturmanın sürdürüldüğü 3 yıl 7 aylık süre zarfında terörle ilgili hiçbir delil bulunamamış, PKK/KCK, EL Kaide, DHKP/C, MKP terör örgütleri ve uyuşturucu ticareti soruşturmalarına dair evraklar sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturmasına eklenmiştir. Böylelikle dosya kapsamındaki kişilerin belirtilen örgütlerle irtibatlandırılması, terör örgütü ve uyuşturucu soruşturma dosyalarının sözde Kudüs Örgütü Terör Örgütü dosyası ile birleştirilmesi hedeflenmiştir. Fetullah GÜLEN ve Emre USLU tarafından verilen talimat doğrultusunda Adana, Hatay ve Ankara İl Jandarma Komutanlıklarına bağlı olarak görev yapan şahıslar koordineli biçimde sahte ihbar ve delillerle Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait yardım tırlarını durdurmuşlar, devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetinin deşifre edilmesini engellemeye çalışan Milli İstihbarat Teşkilatı mensuplarını silah doğrultarak yere yatırmışlar, kelepçeleyerek darp etmişler, tırların görüntülerini olay yerinde hazır bulunan basın mensupları aracılığı ile medyaya servis etmişlerdir. MİT ve İHH yetkililerini dinleyerek yardım faaliyetlerinden haberdar olan kişiler, sahte delil ve ihbarlarla MİT ve İHH üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni uluslararası kamuoyu nazarında teröre yardım eden ülke konumuna düşürmeye çalışmışlardır. Hukuka aykırı dinlemeler esnasında suçla ilgisi bulunmayan, kişilerin özel yaşantılarına dair (cinsel tercih, evlilik dışı ilişki, finansal konular vs.) seslerin de kayıt altına alındığı ve arşivlendiği, suç unsuru taşımayan ve gıyapta yapılan görüşmeler gerekçe gösterilerek üst düzey yetkililerin terör örgütüne üye olamk, örgüt adına eylem ve faaliyette bulunmak vb. iddialarla teknik takibe alındığı, dinlenen kişilere ait adres bilgilerinin yanlış yazıldığı böylelikle dinleme hitamı yapılması gereken yasal tebligatların ilgililerine ulaşmasının engellendiği, 17-25 Aralık süreci ile birlikte ise dinlemelerle ilgili delillerin karartıldığı görülmüştür. Ayrıca adli soruşturmalar esnasında GSM operatörlerinin bütün kullanıcılara gönderdiği SMS'ler gerekçe gösterilerek insanların terör örgütü üyesi olmak iddiası ile teknik takip altında bulunan kişilerle bağlantılı gibi gösterildiği, sehven yapılması mümkün olmayacak şekilde gerçeğe aykırı HTS analizlerinin yapıldığı anlaşılmıştır.
SAYFA: 259 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
1991 yılında SSCB'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetlerinin gelişimi ve uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi için yapılacak faaliyetleri ve dış politika önceliklerini koordine etmek maksadıyla 1992 yılında kurulan Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)'nın son yıllarda farklı dil ve lehçelerde yaptığı yayınlar ile etkinliğini her geçen gün artıran TRT Genel Müdürlüğü ile birlikte dinlenmiş olmasının PDY'nin devlete alternatif dış politika geliştirme hedefi ile örtüştüğü düşünülmektedir. Bilindiği üzere PDY paranın ve stratejik bilginin bulunduğu her alanda tek karar verici haline gelmeye çalışmıştır. Bu nedenle hukuka aykırı dinlemelerle elde edilen bilgilerin bu kurumlardaki bağımsız yöneticilerin kurmaca soruşturmalarla tasfiye edilmesi ve yerlerine örgütle iltisaklı kişilerin getirilmesi hedefine hizmet ettiği değerlendirilmiştir. İzmir Askeri Casusluk Soruşturması esnasında KOM Şube Müdürlüğü'nün talebi olmaksızın İstihbarat Şube Müdürlüğünce resen bilgi iletim formu gönderildiği, bilgi iletim formuna istinaden hazırlanan rapor ile soruşturmanın seyrinin değiştiği ve askeri casusluk olarak adlandırıldığı, yine İstihbarat Şube Müdürlüğü'nce haklarında adli dinleme kararı bulunan (28) kişinin eş zamanlı olarak önleme dinlemesine tabi tutulduğu ve bu kişiler İzmir İlinde ikamet etmemesine rağmen ikametlerinin İzmir olarak yazıldığı anlaşılmıştır. Dosya üzerinde yapılan çalışmalarda İzmir İstihbarat Şube Müdürlüğü ile Hava Kuvvetleri Askeri İstihbaratı arasında bilgi paylaşımı olduğu, bu birimlerde görev yapan kişilerin birlikte hareket ederek soruşturmayı yönlendirdikleri şüphesi doğmuştur. Hukuka aykırı dinlemelerin ulaştığı noktayı göstermek açısından en çarpıcı örnek hiç şüphesiz ki TÜBİTAK tarafından üretilen kriptolu telefonların dinlenmiş olmasıdır. Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014/1490 sayılı soruşturması kapsamında, 2. Nesil Kriptolu Telefonlar ile ilgili olarak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında Turkcell sunucusu incelenmiş, toplamda (76) IMEI numarasına ait kriptolu telefonlar ile ilgili kayıtların olduğu ve 304 kez işlem gördüğü anlaşılmıştır. Bu kapsamda silinmiş dosyalar üzerinde yapılan incelemede, (31) kriptolu telefon hakkında 363 defa ses kaydı yapıldığına dair bulgular elde edilmiştir. KRİPTOLU TELEFONLAR BAŞBAKANLIK (Başbakan Yardımcısı ve Danışmanı) 7 GENELKURMAY BAŞKANLIĞI 2 MGK 4 MİT 3 ENERJİ BAKANLIĞI 1 MİLLİ EGITIM BAKANLIĞI 1 DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI 1 BİLİNMEYEN 12 TOPLAM 31 Hukuka aykırı dinlemelerin ülke çapında aynı yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmesi, Ülke genelinde siyasetçi, bürokrat, akademisyen, gazeteci işadamı, kanaat önderi pozisyonundaki kişilerin hedef alınmış olması,
SAYFA: 260 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
Birden fazla ilin aynı hedefleri farklı suçlamalarla dinlemiş olması,Aynı kişi hakkında birbirini takiben farklı suç isnatları ile uzun süreli dinleme yapılmış olmasına rağmen adli işlem yapılmaksızın dinlemelerin sonlandırılması, Stratejik kurumların yöneticilerinin şartlar oluşmadığı halde teknik takibe alınarak tartışmalı soruşturmalarla görevlerinden uzaklaştırılmış olması, İzmir Askeri Casusluk ve Selam Tevhid dosyasında olduğu gibi adli soruşturmalar ile anayasal kurumların ve hükümetin sahte delil ve ihbarlarla birbiri ile organik bağı bulunmayan kamu görevlilerinin müşterek eylemleri ile hedef haline getirilmesi, Geçmiş dönemde ülke gündemini meşgul eden soruşturmalar esnasında şüphelilere ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının ve telefon görüşme TAPE'lerinin bahse konu örgüte müzahir televizyon kanalları, gazeteler, internet siteleri ve sosyal medya hesapları üzerinden ifşa edilmesi, böylelikle kamuoyunun yönlendirilmeye çalışılması, Fetullah GÜLEN'in 06.12.20l3 tarihinde www.herkul.org isimli internet sitesinde yayınlanan ''Kara Propaganda ve Nefis Muhasebesi'' konulu sohbetinde yer alan açıklaması,birlikte değerlendirildiğinde yasadışı dinlemelerin teknik takip birimlerinde çalışan görevlilerin münferit eylemleri olarak meydana gelmediği, lokal olmadığı, FETÖ/PDY'nin devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirme ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelme amacı doğrultusunda cereyan ettiği; örgütün kolluk kuvvetleri ve yargı içerisinde yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların sahte ihbar mektupları, yasadışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller üzerine inşa edildiği, bu sayede verilen mahkûmiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği, kendilerinden olmayanlara karşı yürütülen baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit faaliyetlerinin kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve yargıda görev alan bağlıları yardımıyla gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir. Şüpheli Fetullah GÜLEN'in oluşturduğu yapılanmanın kuruluşu, amacı faaliyetleri, hukuki açıdan vasfının değerlendirmesine ilişkin ayrıntılı çalışma içeren görüş yazısının gönderildiği, İddianame başlangıcında yazıldığı, kamuoyunun bildiği ve emniyet genel müdürlüğü terörle mücadele dairesinin göndermiş olduğu yazıda da belirtildiği üzere yaklaşık 40 yıllık süreçte oluşturulmuş, ülkemizin tüm kurumlarında etkin hale gelmiş bir çok faaliyeti bulunan yapının soruşturmamızın niteliği ve kapsamı dikkate alındığında tümü ile ele alınmasının soruşturmanın esas konusu olan iftira, sahtecilik, kişilerin hürriyetinden yoksun kılınması suçlarına sebebiyet veren ve kamuoyu tabiri ile tahşiyecilere kumpas adlı eylem ve işlemlerin anlaşılması ve irdelenmesinin önüne geçebileceği değerlendirilerek bu aşamada sadece terör örgütü yapılanmasının emniyet müdürlüğü nezdindeki eylem ve işlemler ile yine yapılanmanın medya ayağındaki soruşturma sürecinde inceleme konusu yapılan işlemlere dair değerlendirmeler yapılacaktır. ŞÜPHELİ FETULLAH GÜLEN LİDERLİĞİNDE OLUŞTURULAN ÖRGÜTÜN NİTELİĞİ: Suç örgütünün niteliğine dair açıklama yapılmadan önce suç örgütünün adının belirlenmesine ilişkin bu soruşturma dosyamız üzerinden herhangi bir belirleme ve tespit yapılmamış olup hali hazırda devam eden adli ve idari soruşturmalarda ve de diğer resmi metin ve belgelerde bu tür örgütlere ilişkin PDY/FETÖ terör örgütü, fetullahçı terör örgütü gibi isimler örgütü tanıtmaya yeterli olmakla
SAYFA: 261 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
birlikte tüm yönlerini ortaya koyan nitelikte olmadığından iddianame içerisinde suç örgütünden bahsedilirken paralel yapılanma, paralel yapılı terör örgütü, legal görünümlü illegal yapılanma isimleri kullanılmış olup örgüt isminin yargıtay denetiminden sonra kullanılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Bu kapsamda öncelikle örgüt niteliği ve yapılanmasına ilişkin genel bir değrlendirme yapıldığında; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasından sonra ilerleyen süreçte laiklik ilkesinin sert ve katı uygulamaları nedeni ile ülkemiz halkının dini kuralları anlayıp yaşayışını yönlendirmesine yönelik eğitim ve öğretim faaliyetlerine yeterince yer verilmediği, bu durumun toplumda dini kural ve yaşayışa ilişkin ilgiyi de beraberinde getirdiği, bu sebeple Nurculuk hareketinin lideri olan Said Nursi nin toplumun bir çok kesiminde ilgi gördüğü, takip edildiği, ölümü sonrasında da onun bırakmış olduğu külliyatı esas aldığını belirten bir çok grup ve topluluğun oluştuğu, gerek bu topluluklar gerekse ülkemizdeki diğer bir kısım dini grup ve cemaatler yukarıda belirtildiği üzere dini kural ve yaşayışa ilişkin bilgisizlik ve özlem nedeni ile bu durumu istismar ettikleri halkımızın bu cemaat ve gruplara yönelik olarak maddi ve manevi yardım ve destekte bulundukları, buna rağmen devam eden süreçte de bir çok cemaat ve grubun bu durumu istismar ettiklerinin değerlendirildiği, Şüpheli Ftullah Gülenin oluşturduğu yapılanmanın da bu nitelikte olduğu, yaklaşık 40 yıllık süreçte ülke insanının bu yöndeki ilgi ve hassasiyetini fark ederek dini kuralları istismar etmek suretiyle ülke insanının kendi amacına uygun hareket ve yaşayış tarzını benimsemesini sağlayacak şekilde yapılanma oluşturduğu, bu yapılanmada dini terminoloji kullanılarak ülke halkına sempatik gelen söylemler geliştirdiği, özellikle yapılanmanın ekonomik ayağının oluşturulup sağlamlaştırılması amacı ile kurban, zekat, sadaka ve diğer mali ibadet ve kuralların yapılanmayı finanse edecek şekilde algı uygulamaya yönelik, bu arada baştan beri ülke yönetimini ele geçirip kendi görüşlerine göre yöneterek, idare etmek isteyen şüphelinin insan ve kadro kaynağı oluşturabilmek amacı ile ülkemiz insanının çoğu kez maddi imkansızlıklarını kullanarak öğrenci yurtları ve özel okullar ve dershaneler açarak özellikle başarılı, zeki öğrencilere yönelik eğitim öğretim faaliyetlerinde bulundukları, esnaf iş adamı ve diğer ekonomik durumu iyi olan kişi ve kurumlar ile sürekli irtibatta bulunup öğrencilere okullara ,yardım dernekleri ile yapılanmadaki diğer kişi ve kurumlara burs verilmesini , yardımlar yapılmasını sağladıkları, aynı süreçte yapılan faaliyetlerin gerek ülke halkına, gerekse yabancı ülkelerdeki kişi ve kurumlara sempatik gösterilmesi amacı ile basın yayın alanında yapılanarak etkin konuma geldikleri, öncelikle devlet kurumlarının yönetim ve idare mekanizmasının işleyişinde etkin noktalarda kadrolaştıktan sonra diğer tüm birimlere hızla yerleşerek faaliyet ve eylemlerine devam ettikleri, bu işlem ve faaliyetlerini gerçekleştirirken Ankara Cumhuriyet Başşavcılığınca yürütülen KPSS soruşturmasından da anlaşılacağı üzere kurum kuruluş ve diğer kadroların açtıkları sınavların soruları bir şekilde ele geçirilerek yapılanmanın tedrisinden geçip emir ve talimatlarına uyan elemanlarına dağıtıldığı, yapılanmanın uzun bir süreçte bürokrasi, askeri ve siyasi kurum ve kuruluşlarla iyi geçinmeyi ve çatışmamayı tercih ettiği, bunun için de milli ülkü ve amaçları gerçekleştiriyormuş izlenimi verebilmek için ülke dışında Türk okulları adı altında bir çok okul açtıkları, bu okullara yapılanmadan yetişen kişiler, öğretmen ve yönetici olarak atandıktan sonra okullarda gerçekleşen faaliyetler, yine medya yolu ile gerek ülke halkına gerekse diğer dünya ülkelerine sempatik gösterilerek tüm halk tabanının onay ve desteği alınmaya çalışılırken, engel olan kişi ve kurumların direncinin kırılmasının sağlandığı, ülkenin askeri, adli ve emniyet birimlerinde gizli ve adeta hücre tipi yapılanmaya giden örgütün öğrenci yurtlarında, okullarda, dershanelerde, ders evlerinde örgüt kuralları eğitimi aldıktan sonra verilen talimatları ustaca uyguladıkları, aynı süreçte örgütün dinler arası diyalog girişimi adı altında sözde diğer dinler arasında hoşgörü iklimi oluşturma
SAYFA: 262 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
bahanesi ile özellikle diğer semavi dinlerin mezhep ve cemaatleri ile seminer, konferans ve sair organizasyonlar ile irtibat kurularak şüpheli Fetulah GÜLEN'in katolik hristiyan alemini temsil eden papa gibi ülkemizde ve tüm islam dünyasında lider (bir nevi halife) gibi konuma gelmesinin amaçlandığı, yine yabancı ülkelerde açtıkları okullarda ülkelerin ileri gelenlerinin çocuklarına eğitim verilmesi nedeni ile bu ülkeler nezdinde oluşan sempatinin Türkçe olimpiyatları oranizasyonları ile ülkemizde oluşturulmaya çalışıldığı, gerek dış dünyada gerekse ülkemizde gerçek amaçlarını bu tür faaliyetler ile gizlemesi sonrası çok etkin konuma gelen yapılanmanın kendisine en büyük engel olarak gördüğü askeri hiyerarşi ile siyasi idare ve devlet bürokrasisini etkisiz hale getirmek için soruşturma görünümü altında kamuoyu tabiri ile kumpas nitelikli bir çok sahte delil ve bulgular üreterek suçların maddi eser ve delillerini oluşturarak soruşturma ve tahkikatlar yapılmasını sağlamak suretiyle bu alanlardaki kadrolar boşaltıldıktan sonra yapılanmaya bağlı örgüt üyelerinin boşalan makam, rütbe ve mevkilere geçtikleri, nihayetinde de yine soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni çalışamaz hale getirmek amacı ile özellikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmalarına konu olacak eylem ve işlemlerde bulundukları,bu amaçla yargı, emniyet, askeri, mali bürokrasi ile eğitim alanındaki yetişmiş en iyi örgüt üyesi olan elemanlarını İstanbul ilinde görevlendirdikleri, Şüpheli Fetullah GÜLEN liderliğinde oluşturulan örgütün dikkat çekici özelliklerinden biri de kutsal manevi ülkü ve idealler gerçekleştiriliyormuş algı ve izlenimi oluşturularak örgüt üyelerinin motivasyonunun sağlanması olduğu , kendilerine hizmet hareketi adını veren bu örgüt yapılanmasının ülke insanının dini hassasiyet duygu ve düşüncelerini istismar ederek paralel devlet yapılanmasına giden yolda çok iyi örgütlendiği, yasal mevzuat haricinde kendi örgüt liderinin buyruk ve emirlerine göre hareket edip yine yapılanma içerisinde imam, abi yahut diğer sıfatları takınan kişilerden emir ve talimat alan, çoğu zaman da birbirleri ile irtibatları yokmuşcasına hareket eden, ancak yaptıkları eylem ve işlemler birbirlerini tamamlayan örgüt üyelerinin kusursuza yakın amacı gerçekleştirmeye matuf eylem ve işlemlerde bulundukları, zaten ilerleyen süreçlerde ülke yönetiminde geldikleri etkili nokta dikkate alındığında da eylem ve işlemlere karşı çıkılması, bu eylem, işlemlerin ve operasyonların eleştirilmesinin mümkün olmadığı, buna teşebbüs eden kişi ve kurumların kamuoyu tabiri ile kumpas adı verilen yeni operasyon ve soruşturmalar ile etkisiz hale getirildikleri; Soruşturmamız konusu olan, kamuoyunda Tahşiyecilere Kumpas ismi ile bilinen, müşteki Mehmet DOĞAN ve çevresidekilere yönelik iftira, sahtecilik, kişinin hürriyetinden yoksun kılınmasına dair soruşturmada da tüm aşamaların üst paragraflarda belirtildiği üzere şüpheli Fetullah GÜLEN'in oluşturduğu yapılanmaya muhalefet edip eleştiren grup lideri ve çevresindekilerin ilk baştan yani istihbari aşamadan başlanarak adım adım ilerleyen süreçte yapılanmaya mensup her bir örgüt üyesinin kendi görev alanına giren konularda tıpkı puzzle oluşturan parçalar bir araya getirilip eklemlenmek suretiyle tamamlayarak (gerçeğe aykırı istihbarat bilgisi hazırlanıp, dinleme ve izlemelerin aleyhe kasten yorumlanması, sahte izleme tutanakları tanzim edilmesi, operasyon sürecinde bomba bulunan ikamet çevresinde konuşlanıp tertibat alma, suç unsuru içermeyen materyallere el konulup iadesini sağlamamak, grubun hiç bir aktif eylem ve suçu tespit edilemediği halde soruşturmayı sonlandırmayıp kasten devam ettirmek, ele geçen bomba ve mühimmatlardan diğer grup üyeleri ve liderinin irtibatı olmadığı halde varmışcasına belge ve evraklar tanzim etmek vd.) emir ve talimatın yerine getirildiği, bu emir ve talimatların yapılanmanın gizliliği nedeni ile dışarıdan takip edilip izlenmesinin hemen hemen imkansız olduğu, bu işleyiş içerisindeki bir birini tamamlama özelliği nedeni ile doğrudan somut suç teşkil eden eylem ve işlemlerin anlaşılamadığı, çoğu zaman yapılan işlem,uygulamalar mahkeme ve Cumhuriyet Savcılıklarına gerçeğinden farklı gösterilmesi sonrası mahkeme ve savcılık kararlarına dayandırıldığından, yapılanmanın eylem ve işlemlerinin
SAYFA: 263 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
hukuksuz olduğunu tespit edebilmek için tek bir eylem ve işlemden ziyade tüm eylemlere ve sürece ilişkin işlemlerden yola çıkılarak genel bir değerlendirme yapılması gerektiği, Müşteki Mehmet DOĞAN ve çevresindeki gruba yönelik operasyonel soruşturmada da şüpheli Fetullah GÜLEN'in talimatını amaca ulaşır ve kendi üzerine düşen kısmını yerine getirir şekilde ika eden şüphelilerin eylemleri değerlendirilirken sürecin nihayetindeki genel sonuca göre değerlendirme yapılması gerektiği, haddi zatında bu tür operasyonel süreçlerin çoğu zaman grup üyelerinin hakim olduğu birim yahut birimler tarafından yapılmış olduğu dikkate alındığında da 2009-2010 yıllarında İstanbul Emniyet Müdürlüğünün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şube Müdürlüğünün yapmış oldukları diğer operasyonel faaliyet ve işlemler gözönüne alındığında, yapılanmaya mensup olmayan, yahut yapılanma ile uyumlu hareket etmeyecek personellerin bu birimlerde barınmasının mümkün olmadığı gibi yine aynı şekilde emniyet müdürlüklerinin diğer operasyonel ve etkin kadrolarında yapılanmaya mensup olmayan kişilerin kadrolarda çalışmasının imkansız olduğu, bu itibarla belirtildiği gibi müşteki Mehmet DOĞAN ve çevresindeki gruba yönelik kamuoyu tabiri ile kumpas operasyonu adı verilen işlem ve eylemlerin ilk başlangıcından son aşamasına kadar gerek İstanbulda gerekse diğer illerde yapılan soruşturma ve operasyonlar sonucunda silah ve askeri mühimmat elde edilememesine ve silahlı aktif eylemlerinin tespit edilememesine rağmen silahlı terör örgütü olarak nitelendirilmeleri ve bir çok önde gelen mensuplarının tutuklanıp soruşturma ve kovuşturmaya maruz bırakılmaları dikkate alındığında operasyonun kusursuz olarak gerçekleştiği ve amacına ulaştığının değerlendirildiği, Bu noktada üst paragrafta belirtildiği üzere bomba ve mühimmatların doğrudan hangi şüpheli yahut şüpheliler tarafından konulmuş olduğunun ispatının mümkün görülmediği, Turgut YILDIRIM'ın bu askeri mühimmatı bulunduramayacağına dair gerek önceki 2009/1016 sayılı soruşturma gerekse mevcut 2014/133596 sayılı soruşturmadan elde edilen bulgular değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği, aradan geçen 5 yıllık süreçte herhangi bir şüpheli ikrarı olmadıkça mühimmatların imha edilmiş olduğu da dikkate alındığında, mühimmatın doğrudan hangi şüpheli tarafından ikamete yerleştirildiği, yahut yerleştirilmesine gözcülük yaptığının maddi bulgular ile tespit edilemeyeceği, tüm bu süreçte soruşturmada görev almış, müştekileri hale getirmeye yönelik eylem ve işlemlere rutin çalışma mevzuat ve prensipleri haricinde katılmak suretiyle kendi insiyatiflerini kullanıp katkı yapan tüm şüphelilerin bu eylem ve işlemlerden sorumlu olduğu değerlendirilerek iddiada bulunulduğu, zaten hali hazırda iddianame tanzim edildiği süreçte toplanan delillere göre eylem ve işlemlere bilerek ve isteyerek iştirak ettiklerine dair net ve yeterli bulgular elde edilemeyen şüpheliler için detaylı diğer araştırmaların yapılabilmesi amacı ile haklarında soruşturma evrakı tefrik edilerek araştırma işlemlerinin devam ettirildiği, bu nedenle haklarında kamu davası açılan şüphelilerin birbirlerine eklemlenen, adeta küçük puzzle şeklindeki eylem ve işlemleri ile nihai amacı gerçekleştirmek için bilerek isteyerek bir kısım işlemlere katılmak suretiyle atılı suçları ika ettikleri değerlendirilmiştir. Soruşturmamızda önceki paragraflarda belirtildiği üzere Risale-i Nur öğretisi etrafında mağdur Mehmet Doğan'ın kanaat önderi olduğu grubun söylem ve görüşleri ile şüpheli Fethullah Gülen'in lideri olduğu yapılanmaya muhalefet ettiği, özellikle hizmet hareketi ismini veren gruba sempati duyulmasına yönelik dinler arası diyalog girişimleri ile yine ironik şekilde kendisini hizmet hareketi olarak adlandırılan oluşumun en önemli ekonomik kaynaklarından olan zekat müessesesinin uygulanışına dair uygulamalara yönelik ağır ve ilmi olduğu belirtilen çalışmalarla muhalefet edilmesi nedeni ile şüpheli Fethullah Gülen ile oluşturduğu yapılanmanın müşteki ve etrafındaki grubu etkisiz
SAYFA: 264 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
hale getirmeyi amaçladığı, bu amaçla ilkin İstanbul il emniyet müdürlüğü istihbarat şubesince önce müşteki Mehmet DOĞAN'ın çevresinde olan gruba yakın kişiler gerçekte ilgi ve irtibatları olmadığı halde 2008 yılı Kasım ayından itibaren Hizbuttahrir ve İbda-C silahlı terör örgütü faaliyetlerinde bulundukları gerekçesi ile 2559 sayılı yasaya istinaden önleme amaçlı dinlenip izlenmekteyken elde edilen bilgiler ile gerek İstanbul ilinde gerekse diğer illerde Müşteki Mehmet DOĞAN ve çevresindeki gruba yönelik olarak başlatılacak soruşturmalara dayanak olacak şekilde bilgiler kısmen çarpıtıldıktan sonra istihbarattan sorumlu müdür yardımcısı şüpheli Ali Fuat Yılmazer tarafından 03/12/2008 tarihinde 12 ilin emniyet müdürlüklerinin istihbarat şubelerine Mehmet DOĞAN grubuna yönelik bilgi yazısı gönderildiği, illerin emniyet müdürlüklerince yazıların alınması sonrasında bilgi edinilmesi üzerine önceki paragraflarda genişçe açıklandığı ve belirtildiği üzere şüpheli Fetullah GÜLEN'in önce yapılanmaya talimat verir şekilde 06/04/2009 tarihinde www.Herkul.org adlı sitedeki konuşması ile daha öncesinde ülke gündeminde terör faaliyetleri ile anılmayan ve kendilerini Tahşiyeciler ismi ile adlandırmayan gruba yönelik sözde iyi niyetle bir kısım dini grupların terörize edilebilecekleri uyarısı ile yaptığı konuşma ile gerçekte İstanbul Emniyet Müdürlüğünün TAHŞİYECİLER ismi verdiği grubun terör örgütü kapsamına alınmasını sağlamak amacı ile gündeme getirerek yapılanmaya dahil olanların anlayacağı şekilde emir ve mesaj vermesi sonrası örgütsel yapılanmaya bağlı basın yayın organlarından olan Samanyolu Kanalının Tek Türkiye Dizisinin 09/04/2009 ve 23/04/2009 tarihlerindeki 64 ve 66. Bölümleri içerisinde yayınlanan Karanlık Karar Kurulu adlı bölümlerde şüpheli Fetullah GÜLEN'in onayından geçen Şüpheli Bayram ÖZBEK tarafından yazıldığı anlaşılan diyaloglar ile başlatılan algı çalışmasının yine örgütlü yapılanmaya bağlı şüpheli Ekrem Dumanlının genel yayın yönetmeni olduğu zaman gazetesinin 08/04/2009 tarihli nüshasında Ekrem Dumanlı tarafından yazılan editör yazısı 10/04/2013 tarihinde Hüseyin GÜLERCE'nin , 15/04/2009 Ahmet ŞAHİN'in, 26/04/2009 tarihinde de bu örgütlü yapılanma ile uyumlu yayın politikası benimseyen Bugün Gazetesinin 26/04/2013 tarihinde şüpheli Nuh GÖNÜLTAŞ'ın köşesinde yazılan yazılar ile devam ederek gruba yönelik algı oluşturulduktan sonra daha öncesinde terörle mücadele şube müdürlüğünce müşteki Mehmet DOĞAN ve çevresindekilere yönelik herhangi bir tahkikat ve soruşturma olmayan ve suç kaydı bulunmayan gruba ilişkin 29/04/2009 tarihinde istihbarat şube müdürlüğünün gruba yönelik bilgi yazısı üzerine başkaca hiç bir teyit ve araştırma yapılmadan tahkikat işlemlerine başlanarak, Cumhuriyet Başsavcılığımızdan soruşturma izni istenmesi sonrası devam eden süreçte gerçeğe aykırı yorum ve değerlendirmeler ile iletişim dinlemesi ve izlemelerine dair rapor,tutanak ve belgeler tanzim edilerek, gerek İstanbul ilinde gerekse diğer il ve ilçelerde bir çok müşteki hiç bir somut eylemleri tespit edilemediği halde soruşturmaya dahil edildikten sonra yine devam eden soruşturma sürecinde grupla ilgisi olmayan Radikal dini görüşleri olan bir kısım kişiler (Mahsum YELİŞIRMAK, Mustafa Serkan SARAÇ gibi) soruşturmaya dahil edilmesinin sağlanması ile devam ettiği, bu süreçte şüpheli Mustafa Tezcan ALAÇ'ın beyanından da anlaşıldığı üzere adli soruşturma terörle mücadele şube müdürlüğünce yürütülmesine rağmen, soruşturmaya ilişkin tüm toplantıların istihbarat şube müdürlüğünde yapılması şeklinde olağan uygulama dışına çıkılarak soruşturmanın tamamıyla istihbarat şube müdürlüğünce yönlendirilerek soruşturmanın tüm aşamasında istihbarat şube müdürlüğü yetkililerinin aktif olarak rol alması ile 22/01/2010 günü sabahında 38 ayrı mahalde eş zamanlı, arama el koyma işlemleri yapılıp müşteki Turgut YILDIRIM'ın ikametine arama öncesi, gece yarısı yerleştirilen el bombası, sis kutusu ve fişeklerden oluşan askeri mühimmatın elde edilmesi üzerine grubun kanaat önderi Mehmet DOĞAN ve etkili olan diğer kişilerin tutuklanması, devam eden süreçte de ülke çapındaki diğer emniyet müdürlüklerince benzer nitelikte soruşturmalar ve kısa süreçte yapılan operasyonlar ile grubun tamamen etkisiz hale getirilmiş olması dikkate alındığında şüpheli Fetullah GÜLEN'in oluşturduğu yapının çok etkili olduğunun görüldüğü, Örgüt yapılanmasındaki bu işleyişin daha iyi anlaşılabilmesi için soruşturmamızın devamı sürecinde gerçekleşen ve soruşturmamız şüphelilerinin de konu olduğu 25 Nisan 2015 tarihinde paralel devlet yapılanması tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan tutuklu şüphelilerin tahliye operasyonunu incelenmesi gerektiği,
SAYFA: 265 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
25 Nisan 2015 Örgütün Şüpheli Fetullah Gülen'in Talimatı İle Tutuklu Polis Ve Medya Yetkililerine Yönelik Tahliye Operasyonu Girişimi 20 Nisan 2015 ile 27 Nisan 2015 tarihleri arasında İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimlerinin görev ve yetkileri olmadığı halde, liderliğini (hakkında yakalama kararı çıkartılan) Fetullah GÜLEN'in yaptığı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi, birden fazla soruşturmada (2014/41637, 69722, 115949, 133596 nolu soruşturmaları) halen tutuklu bulunan (63) şüphelinin TAHLİYESİ yönünde karar aldıkları, hukuksuz tahliye kararı talimatının ise, www.herkul.org isimli internet sitesinde yayınlanan video sohbetinde Fetullah GÜLEN tarafından verildiğinin açık kaynak medya çalışmasından anlaşıldığı, www.herkul.org isimli web sitesi diğer linkler başlığı altındaki bamteli arşiv b0lümünde,http://www.herkul.org/bamteli/bamteli-mukaddes-c¡le-ve-¡nfak-kahramanlar¡/l¡nkl¡ internet adresine 19 Nisan 2015 tarihinde yüklenildiği tespit edilen, 40 dakika 04 saniye süreli ''Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları'' isimli Fetullah GÜLEN'e ait video sohbeti, CD ortamına aktarılarak açıldığında, müzik eşliğinde ''Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları BAMTELİ 20 Nisan 2015'' yazısının ekrana geldiğinin görüldüğü, sohbet videosunun metin haline getirilen çözümünde; Şüpheli Fetullah GÜLEN'in videonun 11. dakika 40. saniyesi itibariyle yapmış olduğu konuşmaların metin haline getirilmiş bölümü; ''..Şayet en mübarek insanlar hırpalanmışlarsa, preslerden geçmişlerse, dübeklerde adeta dövülmüşlerse şayet, siz varesteyseniz bundan, ne ölçüde vareste. Bazılarınız çeker, bazılarınız da onların çektiğini paylaşır. Vareste değil bunlar. Onların ızdıraplarını o da ruhunda duyar. O mevzuda, yapılması gerekli olan şeyler mevzuunda, bir küheylan gibi şahlanır, bir üveyk gibi kanatlanır Allah'ın izni inâyetiyle... Paylaşıyor demektir o da. EVET, BİRİLERİ İÇERDE MEDRESE-İ YUSUFİYE YAŞARLAR; berikiler de dışarıda oturur, kalkar onlara dualar ederler. Allahım etlik hum seraha ONLARI EN ÇABUK ZAMANDA, ÇOK RAHATLIKLA SALIVER ALLAHIMMM... SALIVER. Onlarla beraber bir sürü aileyi, kırk bin tane aileyi, elli bin tane aileyi, yüz bin tane aileyi, belki on milyon aile değil mi? On milyon. On milyon aileyi sevindir Allahım.. Bu on milyon ailenin sevinmesi, mele-i âlânın sakinlerinin de sevinmesi demektir. Ha bu arada bir şirzime-i kalîl ''Niye bu böyle oldu?'' diye üzülecekler. İnşallah, iman ediyorlarsa Allah'a, o üzülme de;
SAYFA: 266 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
onların günahlarına kefaret olur. Biz onu da düşünürüz... Evet.... Dedikleri olmadığından dolayı, bağışlayın, onlar da ''tüh'' derler. Keşke daha başka sistemler kullansaydık, bunlar ıtlakan serahayla esas salıverilmeseydi... Biz de böyle, onlardan intikam aldığımız mülahazasıyla, oturup kalkıp; oh oldu felan'' deseydik... Üzüntü duydukları zaman, inşallah o üzüntü, onların o kaf dağından ağır günahlarına kefaret olur. Allah onların da günahlarına kefaret olabileceği şeyleri onlara hidayet eylesin. Genel ahlakımız bu..'' şeklinde konuştuğu tespit edilmiştir. Fetullah GÜLEN'e ait sohbet videosunun, www.herkul.org isimli internet sitesinde 19 Nisan 2015 tarihinde yayınlandığı, bahse konu videonun ''Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları BAMTELİ 20 Nisan 2015'' şeklinde bir yazı ile başladığı, videonun internete yüklendiği tarih ile başlık ismindeki tarihin farklı olduğunun tespit edildiği. 19 Nisan 2015 tarihinde, www.herkul.org isimli web sitesinde yayınlanan sohbet videosunda, örgüt lideri Fetullah GÜLEN'in ''ONLARI EN ÇABUK ZAMANDA, ÇOK RAHATLIKLA SALIVER'' sözlerini söylerek örgüt üyelerine talimatı vermesinin ardından 20 Nisan 2015 tarihinde İstanbul 29.Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin ÖZÇELİK'in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nca yürütülen çeşitli soruşturma dosyalarında halen tutuklu bulunan şüphelilerin avukatları tarafından toplu halde verilen, ''reddi hakim'' ve ''tahliye talebi'' istemli dilekçelerini, değerlendirme yetkisi ve görevi olmadığı halde, gerekirse bir görevsizlik kararı ile (bu tür talepleri incelemek, değerlendirmek ve karara bağlamakla görevli bulunan) Sulh Ceza Hakimliklerine göndermesi gerekirken, kendini yetkili ve görevli kabul ederek talepleri işleme koyduğu ve ''reddi hakim'' talebini kabul ettiği, 24 Nisan 2015 tarihinde, (6545 sayılı yasayla değişik 5235 sayılı yasanın 10.Maddesindeki düzenlemesi uyarınca, 5271 sayılı CMK'daki usul hükümlerinin uygulanması yerine) ''tahliye taleplerini değerlendirmek üzere'' İstanbul 32.Asliye Ceza Mahkemesini görevlendirdiği, 25 Nisan 2015 tarihinde İstanbul 32.Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa BAŞER'in, İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliğince ''29.Asliye Ceza Hakimi Metin ÖZÇELİK'in verdiği reddi hakim kararlarının geçersiz olduğu'' yönünde karar alınmasına rağmen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermediği kararlarla, yetkisiz olmasından dolayı temin edemediği ve incelemediği soruşturma dosyalarından tutuklu bulunan (63) şüphelinin tahliyesine karar verdiği ve bu kararları da şüpheli müdafiilerine tebliğ ettiği, bunun üzerine İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliği tarafından ''32.Asliye Ceza Hakimi Mustafa BAŞER'in verdiği tahliye kararlarının hukuken geçersiz ve hükümsüz olduğu, tutuklu şüphelilerin tahliyesine ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine ve tutukluluk hallerinin devamına.'' yönünde karar alındığı tespit edilmiştir. 25 Nisan 2015 tarihinde İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliğinin ''29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından verilen reddi hakim ve tahliye kararlarının hukuken geçersiz ve hükümsüz olduğu'' yönündeki kararlarına rağmen, Kamuoyunda örgüte yakınlığı ile bilinen yazılı ve görsel medya kullanılmak suretiyle, sorgulama ve yargılama makamlarını itibarsızlaştırmaya yönelik onur kırıcı söylemlerde bulundukları görülen
SAYFA: 267 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
şüpheli avukatlarınca; ülkemizde hukuk kaosu yaşandığı görüntüsü verilmeye ve kamuoyunun yargıya olan güvenini şekillendirmeye yönelik algı çalışması yapıldığı, Yargı erkini gerek yurt içinde, gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmaya yönelik uluslararası yargı organları nezdinden hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmaya çalışıldığı, Tutuklu bulunan şüphelilerin tahliye olacağı yönündeki açıklamalar ile gece yarısından sonra Silivri Cezaevi Müdürlüğü'ne gitmelerine sebebiyet verilen şüpheli yakınlarının inanç ve umutlarının sömürüldüğü, Canlı yayın bağlantılarıyla adliye ve cezaevi önünde bekleyen şahıslara mağdur görüntüsü verilerek, kamuoyunun tepki ve duygularının yönetilmeye çalışıldığı değerlendirilmiştir. http://www.samanyoluhaber.com/flas-flas-caglayan-adliyesinden-tahliye-haberleri-geliyor- haberi/1107940/ 25 Nisan 2015 tarihinde saat: 22:56 itibariyle şüpheli Fetullah GÜLEN'in emir ve talimatlarına göre yayın yapan Samanyolu TV'nin stüdyodan yaptığı canlı yayın programı ve 26 Nisan 2015 günü saat:00.30 itibariyle aynı kanalın İstanbul Çağlayan Adliyesi Önünden yaptığı canlı yayınlara ait kısa videolar internet ortamından temin edilerek CD ortamına aktarılarak, videoların çözümleri ile alakalı ayrı bir tutanak tanzim edildiğinde Çözümleri yapılan bahse konu videolardaki, şüphelilerin avukatlarına ait röportajlardan örnek söylemler: https://www.youtube.com/watch?v=Lfw5jsb6c68 http://www.haberler.com/hidayet-karaca-ve-tutuklu-polisler-hakkinda-7238656-haberi/?oku=1 Av.Fikret DURAN: ''.Bugün manifesto niteliğinde bir karar verdi İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi. Biz, Hidayet KARACA ilk tutuklandığı günden itibaren mutat olarak tahliye taleplerimizi itirazlarımızı yaptık, yapmaya devam ettik. Tabi Sulh Ceza Hâkimliklerinin tamamı bu anlamda tüketildikten sonra, biz her birine şikayet, HSYK'ya şikayetler yaptık ve tazminat davaları açtık. Fakat HSYK şikayetlerimiz her nasılsa sümen altı edildi, bekletildi.'' ''...Burda Başsavcı, Adalet Komisyon Başkanı ve başkaca insanlar birkaç saattir toplantı halindeler. Bir cumartesi günü, gecenin bu saatinde toplantı halindeler. Niye engellemeye çalışıyorlar? Kimden nasıl bir talimat aldılar? Bunlar tabi zamanla ortaya çıkacak olan muammalar, soru işaretleri. Bu dönem karanlık bir dönem ve bunlar hepsi aydınlanacak diye düşünüyorum. Şuan mahkeme kaleminden müzekkerenin yazılmasını bekliyoruz. Müzekkereyi elden alıp Silivri Cezaevine gidicez. İnşallah gece saat itibariyle Hidayet KARACA'yı ordan alıcaz hep birlikte İstanbul'a dönüş yapıcaz.'' http://www.samanyoluhaber.com/web-tv/adliye-onunde-gazetecilere-polis-mudahale-etti-12644- video-haberi/
SAYFA: 268 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
Av.Gültekin AVCI: ''.Türk polisi bu değil, Türk hukuku bu değil, demokratik devlet bu değil, despotizm bu, faşizm bu işte. Evet faşist uygulamalar bunlar tabi ki. Bunların hesabını verecekler muhakkak mahkemede, hepsi yargılanacak.'' http://www.samanyoluhaber.com/web-tv/gultekin-avci-yasanan-skandal-gorusmeyi-acik-acik- anlatti-12645-video-haberi/ http://www.iha.com.tr/video-paralel-yapi-zanlilarinin-avukatlarindan-tahliye-aciklamasi-56971/ https://www.youtube.com/watch?v=2OObzr5Q2ho Av.Gültekin AVCI: ''.Sulh Ceza Hakimi kendince karar yazıyo yani. Savcıya bir türlü anlatamadık. Diyo ki; ben işte bu konuda, yani fevkalade adeta kekeme olmuş bir şekilde konuşarak, büyük bir kaygı içersinde korku içersinde, ben böyle bir görevi icra edemem.'' ''.Savcı, söylediklerine bakılırsa evet olabilir Asliye Ceza Mahkemesi beraat kararı vermiş, ama tüm hal ve tavrından anlaşılan şudur; Ben görevimi yaparsam, hukuk ve kanunlara uygun bir şekilde yaparsam, benim canıma okurlar. Başsavcı tepemizde, Adalet Bakanı tepemizde, Saray tepemizde yani dediği budur, açık bir şekilde. Onun için hukuk ve kanunun gereğini yapamıyorum. Adeta kusura bakmayın dercesine, nolur uzatmayın diyor, nolur... '' ''.Şimdi bir mahkeme kararının uygulanmamasına şahit oluyoruz. Bi haydutluğa şahit oluyoruz yani, bu eşkıyalık demektir bu.'' ''.Artık zulüm ve despotizm, hukuk oldu. Hırsızlık, ahlak oldu, namussuzluk din oldu, tamamen bu şekilde değerleri altüst ettiler.'' Av.Ömer TURANLI: ''.Türk milleti adına verilen kararı da ben şahsım Av. Ömer TURANLI olarak bu kararı çiğnetmem. Bakın bu karar Türk Yargısının namusudur. Türk Yargısının namusunu da biz avukatlar, hakimler ve savcılar temsil ederiz. Ben hukukun ayaklar altına alınmasına, hukukun katledilmesine müsaade etmem. Bunun, bu tahliyenin gerçekleşmesi için ne gerekiyorsa bunu yaparım. Bakın gerekirse inanın bana, bu adliyenin önünde kendimi yakarım.'' Av. Hüseyin ATAOL: ''.Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir hakiminin vermiş olduğu bir tahliye kararı var. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Hukuk çerçevesinde verilmiş ve iddia ediyorum Türk Hukuk tarihine altın harflerle yazılacak manifesto niteliğinde bir karardır. Bunu uygulamak zorundasınız.'' Av.Ömer KAVİLLİ: ''.Nöbetçi hastane var, nöbetçi doktor var, nöbetçi eczane var, dikkat edin, para kazandıran, her işi yapanlar hazır görevi başında. Fakat Adalet Bakanlığından ve bütçeden, görev
SAYFA: 269 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
gereği nöbet tazminatı alanlar, nöbeti başında olduğu kağıt üzerinde yazılı olanların yerinde olmadığını tespit ettik.'' ''.Gecenin bu saatine kadar avukatların burnu sürtülmeye kalkışıldığında, beyan ediyoruz, iddia ediyoruz; ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.'' 26 Nisan 2015 tarihinde internet ortamında yayınlandığı görülen ve canlı yayın olduğu anlaşılan, Silivri Cezaevi Müdürlüğü önü ve tutuklu polis yakınlarına ait röportajları içeren videodaki örnek söylemler: https://www.youtube.com/watch?v=JCi_FCElU0U Hacer GÜZELTAŞ (Tutuklu Tolga GÜZELTAŞ'ın annesi): ''.İnşallah, inşallah, inşallah rabbim sevincimizi kursağımızda koymasın. Adalet yerini bulacaktır, buluyordur. Biz sarsıldık, üzüldük ama yıkılmadık. Çünkü temelimiz sağlamdı ve başımızı hiç eğmedik, hep dik tuttuk.'' ''.Çok mutluyum, çok gururluyum. Rabbim bu sevinci yaşattı ya, bu aileyi bize nasip etti ya daha ne isteyelim. Çok mutluyuz, hamdolsun rabbime, şükürler olsun rabbime, dualarımızı kabul et, elhamdülillah, hamdolsun.'' Erdal DEMİRHAN (Tutuklu Erol DEMİRHAN'IN babası): ''Kamuoyu da zaten biliyor. Eşim de hastanede, Hacettepe'de yatıyor yani bir aydır acilde. Bize bir mutluluk kaynağı oldu. Türk Devletine çok teşekkür ediyoruz.'' şeklinde söylemde bulundukları, umut ve heyecan duygusu yaşayan tahliye sevinci yaşadıkları görülmüştür.
SAYFA: 270 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
26 Nisan 2015 tarihinde şüpheli avukatlarının, tahliye müzekkerelerinin yerine getirilmesi için Nöbetçi İnfaz Savcılığına müracaatta bulunmaları üzerine; Nöbetçi İnfaz Savcılığınca, ''İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliği'nce verilen, şüphelilerin tutukluk hallerinin devamına kararı'' gerekçe gösterilerek, ''tahliye müzekkerelerinin mahkemeye iadesine'' kararı verildiği, 27 Nisan 2015 tarihinde İstanbul 32.Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa BAŞER'in, İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliğince hukuken geçersiz ve hükümsüz olduğu gerekçesiyle alınan mahkeme kararlarına rağmen, kendini yetkili ve görevli kabul ederek ısrarcı davrandığı ve tahliye kararlarını yerine getirmesi için İnfaz Savcılığına yazı gönderdiği, bunun üzerine İnfaz ve İlamat Bürosu'nca yine ''İstanbul 10.Sulh Ceza Hakimliği'nce verilen, şüphelilerin tutukluk hallerinin devamına kararı'' gerekçe gösterilerek, ''tahliye müzekkerelerinin mahkemeye iadesine'' kararı verildiği, 27 Nisan 2015 tarihi itibariyle, şüpheli Fetullah GÜLEN'in vücuda getirdiği terör örgütü yapılanmasına bağlı basın yayın organları aracılığıyla tutuklu örgüt üyelerini tahliye etmeye yönelik hukuka aykırı şüpheli Fetullah GÜLEN'in emir ve talimatı ile verilen tahliye kararları bu özelliği bilinmesine rağmen, gereği yapılmıyormuş algısı oluşturmaya yönelik yayınlar yapıldığı ve kamuoyu algısının şekillendirilmeye çalışıldığı Şüphelilerin tahliye girişimine örgütsel bir eylem ve girişim olup olmadığına dair değrlendirme yapıldığında, Gerek mevcut 2014/133596 gerekse yine C.Başsavcılığımızın diğer 2014/41637, 115949, 69722 sayılı soruşturmalarında birçok kolluk görevlisinin tutuklanması sonrası defaaetle her bir şüpheli için her bir sulh ceza hakimliğine tahliye taleplerinde bulunulması üzerine hakimliklerce taleplere ilişkin ayrı ayrı tarihlerde red kararları verilmesi sonrasında şüpheli müdafileri tarafından her bir şüpheliye ilişkin olarak her bir sulh ceza hakimliğinden belirtilen tüm dosyalar üzerinden tahliye talebi reddi veren hakimlere yönelik olarak 20/04/2015 günü nöbetçi olan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesine hakimin reddi ve tahliye talebinde bulunulduğu, bu talepler yapılırken de soruşturma dosyalarının her birinden her bir tutuklama müzekkeresi örneği alınarak Asliye Ceza Mahkemesine verilmesi sonrası yapılan iş bölümü gereği o dönem itibari ile yakalama evraklarına bakmakla görevli olan diğer değişik iş taleplerini değerlendirme görevi olan (diğer değişik işlere bakmakla İstanbul 54. Asliye Ceza Mahkmesi olduğu halde) 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin ÖZÇELİK tarafından bir yandan soruşturma dosyalarımızın gönderilimesi talep edilirken bir yandan da talebe ilişkin görüş bildirilmesi hususunda yazılar yazılması üzerine gerek soruşturma dosyamızdan gerekse diğer soruşturma dosyalarından Asliye Ceza Mahkemesinin değerlendirme yapmaya yetkisi olmadığı gerekçesi ile soruşturma dosyaları gönderilmediği gibi Sulh Ceza Hakimliklerince de reddi hakim talebinin Asliye Ceza Mahkemesince karara bağlanmasının hukuken yerinde olmadığına dair bir kısım cevabi yazılar verildiği, soruşturma dosyalarımız 29. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmemesine rağmen mahkeme hakimi Metin ÖZÇELİK tarafından hakimlerin reddi talebi kabul edilerek İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa BAŞER tahliye taleplerini değerlendirmek üzere görevlendirildiği, Yasa ve mevzuata aykırı olarak görevlendirilen 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa BAŞER tarafından da her hangi bir soruşturma dosyası gönderilmemesi ve hakimliklerce olumsuz görüşler bildirilmesine rağmen soruşturma dosyalarımıza ilişkin tutuklu bulunan 63 şüphelinin müdafilerinin
SAYFA: 271 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
talepleri kabul edilerek 2014/146 değişik iş sayılı karar ile soruşturmamızda o tarih itibari tutuklu bulunan 9 şüphelinin tahliyesine karar verilirken, diğer soruşturma dosyalarında da tutuklu bulunan 54 şüphelinin tahliyelerine karar verilerek daha öncesinde düzenlenen tutuklama müzekkerelerinin tamamını karşılayacak şekilde tahliye müzekkereleri düzenlendiği, Şüpheli Fetullah GÜLEN'in 20/04/2015 günü yapmış olduğu konuşmaya istinaden Cumhuriyet Başsavcılığımızda mevcut paralel yapılı terör örgütü soruşturmalarında tutuklu bulunan şüphelilerin tahliyesi için önce her bir hakimliğe başvurarak reddi hakim talebinde bulunulması, sonrasında aynı gün 29. Asliye ceza mahkemesinden her bir şüpheli için hakimin reddi ve tahliye taleplerine ilişkin itirazda bulunulması ve her bir tutuklama tutuklama müzekkeresine ilişkin olarak gizliliği olan soruşturma dosyalarından tutuklama müzekkereleri temin edilip hakimin reddi talebi de kabul edildikten sonra 25/04/2015 günü yüzlerce klasörden mütevellit gizli olan soruşturma dosyaları incelenmeksizin şüpheliler müdafilerinde bulunan belge ve evrak örnekleri esas alınarak şüphelilerin diğer dosyalarda olduğu gibi soruşturma dosyamızdan da tahliyesine karar verilip müzekkere ile infaz büroya gönderilmiş olması ve de bu hususa ilişkin olarak terör örgütünün yayın organlarında kararın verilmesinden hemen sonra henüz Cumhuriyet Başsavcılığmıza ulaşıp değerlendirme fırsatı olmadan paralel yapı basın yayın organlarında algı yönlendirmesi yapılması dikkate alındığında şüpheli Fetullah GÜLEN'in liderliğini yaptığı paralel yapılanmanın diğer devlet kurumlarında ve sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi emniyet birimleri ile adli birimlerde de çok etkin konumda olduğu, şüpheli Fetullah GÜLEN'in emir ve talimatlarının eksiksiz olarak süratle mevzuata aykırı olmasına rağmen yerine getirildiği, bu yönü ile de örgütün tüm devlet mekanizmasını ele geçirmeyi hedeflediği gibi bu amacını gerçekleştirebilecek bilgi düzeyine ve eleman araç gereçlerle gerekli tüm unsurlara sahip olduğu, verilen hukuksuz bir emrin üst paragraflarda belirtildiği üzere yapılanmanın her bir birimi tarafından eksiksiz olarak amaca ulaşır şekilde ifa edilmiş olduğu dikkate alındığında da örgüt yapısında süreklilik yanında hiyerarşik bağın da var olduğu, Burada dikkat çeken bir hususunda 2009/1016 sayılı soruşturma sürcinde CMK 250. Maddesi ile yetkili 11. Ağır ceza mahkemesinde görevliyken müşteki Mehmet Doğan ve diğer müştekilerin sorgusunu yapıp bir kısmını 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/7 sorgu kararı ile tutuklanmasına karar veren hakim Metin Özçelikin gruba yönelik operasyonu sahte delil oluşturarak gerçekleştiren kolluk personeli ile medya sorumlusunun tahliyesinin önünü açan 32 Asliye ceza mahkemesini yasa ve mevzuata aykırı olarak görevlendirmesi olduğu görülmüştür. Gerek mevcut soruşturmamızda gerekse, üst paragraflarda bahsedilen Başsavcılığımızın numaralarını belirttiğimiz diğer 2014/...41637, 69722, 115949, 86706, 40810 soruşturmaları ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Hakimleri Metin ÖZÇELİK ve Mustafa BAŞER'e ilişkin soruşturmalardan (MİT Tırları, Selam Tevhid olayı, 17-25 Aralık Darbe Girişimi, 25 Nisan hukuksuz tahliye girişimi) elde edilen bulgular içeriği dikkate alındığında şüpheli Fethullah Gülen'in liderliğinde ülkenin bürokratik, ekonomik, siyasi, emniyet ve askeri yapısını kapsar şekilde örgütsel yapılanma kurduğu değerlendirilmiştir. BASININ ÖRGÜT İÇERİSİNDEKİ İŞLEVİ
SAYFA: 272 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
Şüpheli Fetullah GÜLEN'in talimatı ile amaç ve hedefler doğrultusunda yönlendirme amaçlı yayınların yapıldığı, fiilen yönetimi altında olan basın yayın organlarında da haber yapılmasını sağlayarak konuların gündeme getirilmesi ile kamu oyunun şekillendirilmeye çalışıldığı yapılan çalışmaların belli bir plan dahilinde ve bir hedef doğrultusunda yapıldığı ,bu plan ve hedeflerin gerçekleştirilmesi için oluşturulmuş iyi organize edilmiş örgütlü yapının kasıtlı bilinçli ve sistemli olarak birlikte hareket edilerek ilerleyen dönemde yapılması muhtemel soruşturma ve operasyonlar için kamuoyunda bir ön yargı ve genel kanı oluşturmak sureti ile tepki ve duyguları yönetmek için algı oluşturduğu kolluk görevlilerinde kamu oyundaki algı çalışmalarının sonucunu gerekli zeminin oluşması ile kamu görevini kötüye kullanarak operasyonel sürece giden yasal sürecin başlatılması için gereken materyalleri hazırlayarak baskı korku yıldırma sinirme ve tehdit yöntemini kullanarak yapılanmanın nihai amacına ulaşmak için çok iyi organize edilmiş bir hiyerarşi içinde hareket ettiğinin değerlendirildiği, Burada Emniyet Müdürlüğü kadroları ile medya yapılanması arasında var olan irtibata ilişkin dikkat çekici bir hususunda 2006 yılından 2013 yılı sonlarına kadar devam eden süreçte bir çok tahkikat ve operasyon yapılarak askeri görevliler ile emniyet müdürlüğü kadrolarında görev yapan kişilere ilişkin soruşturma ve kovuşturmalar nedeni ile gözaltına alınıp tutuklanmaları sonrasında bu kişilere ilişkin şüpheli Fetullah GÜLEN tarafından övücü ve sahiplenici nitelikte konuşma ve açıklama yapılmamasına rağmen 2013 yılı Aralık ayından sonra yapılan adli ve idari soruşturmalar gereği görevden el çektirilen yahut tutuklanan emniyet genel müdürlü kadrolarındaki görevlilere ilişkin olarak bir çok kez övücü ve sahiplenir nitelikte konuşmaların yapılmış olması ve yine örgüt yapılanmasının medya ayağında bulunan Samanyolu Televizyonu, Bugün TV, Kanaltürk TV, Samanyolu Haber TV, Zaman Gazetesi, Taraf Gazetesi ile diğer gazeteler ve televizyonların yayınlarında daha öncesinde asker kişiler ile emniyet müdürlüğü görevlilerinin adeta aleyhlerine soruşturmalar ve operasyonların haklılığını ispat etmek istercesine (Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vb. soruşturma ve davalarında olduğu gibi) yayınlar yapıldığı halde 2013 yılı Aralık ayından sonra devam eden süreçte görevden el çektirilen yahut tutuklanan kolluk görevlileri hakkında yapılan soruşturmaların henüz mahiyeti belirsizken bu soruşturmaların haksız ve yersiz olduğunu iddia ederek ''vatan evlatları feda ediliyor, hırsızlar dışarıda vatan evlatları içeride, vatan evlatları içerde acem yılanları dışarda '' şeklindeki söylemlerle yayınlar yapılıp paralel devlet yapılanmasına mensup örgüt üyesi olan kişilerin sahiplenilircesine yayınlar yapılmış olması, yine Ergenekon, Balyoz ve Casusluk dava ve soruşturmaları gibi önceki dönemlerde görev alıp, operasyon ve soruşturmalarda red ve tahliye kararları veren hakimler şiddetli bir şekilde eleştirilirken 2013 yılı Aralık ayı sonrasında soruşturma ve kovuşturmalarda görev yapıp tutuklama, kısıtlama kararları ile şüpheliler aleyhlerine diğer taleplerin kabulüne karar veren hakim ve savcıların şiddetle eleştirilerek örgütlenmeye bağlı basın yayın organlarında suç ithamlarında da bulunarak eleştiri sınırlarını aşar nitelikte sıfat ve yakıştırmalarda bulunularak yayınlar yapılmış olduğu ve yine paralel yapılanmanın kolluk ve yargı personeli görünümlü üyeleri tarafından ifa edilen (her biri bir çok kumpas ve komplo içerikli ) Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve benzeri soruşturma ve tahkikatlar sırasında dosyaların detaylarına ilişkin bilgiler kamuoyu ile paylaşılıp soruşturulan kişilerin adeta kamuoyunda mahkum edilircesine yayınlar yapılması, soruşturma yapanlarında yine gizli detay bilgiler verilerek övülmüş olduklarının görülmesi dikkate alındığında şüpheli Fetullah GÜLEN tarafından vücuda getirilen örgütlü yapılanmanın medya ayağı ile emniyet birimleri arasında amaç birlikteliği olduğu ve aynı hiyerarşi içerisinde eylem, işlem ve faaliyetlerde bulundukları çok açık ve kesin bir şekilde anlaşılmıştır. ÖRGÜTÜN HUKUKİ AÇIDAN NİTELENDİRİLMESİ
SAYFA: 273 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2014 /41637, 69722, 115949 sayılı soruşturmalarından elde edilen bulgular, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığınca yapılan diğer soruşturmalardan elde edilen bulgulara istinaden hazırlanan görüş yazısı ile hali hazırda diğer soruşturmalardan edinilen kanaatler dikkate alındığında paralel yapılı terör örgütü tarafından Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, ekonomik, askeri, ve idari mekanizmasına yön veren bürokratik kadroların ele geçirilmesi ve yine ülke içerisinde etkin diğer tüm özerk kuruluşların ele geçirilmesi ile ekonomik alandaki rakip kuruluşların etkisiz hale getirilmesinin amaçlandığı, Her ne kadar bu aşamaya kadar aktif cebir, şiddet içeren eylem ve işlemleri (bombalama, öldürme, yağmalama, kurşunlama ve sair) tespit edilmiş olmasa da özellikle emniyet genel müdürlüğü kadrolarının ve hassaten istanbul emniyet müdürlüğüğünün etkin birimlerinde yapılanan örgütlü yapının emniyet birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanarak manevi cebir olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09/10/2013 tarihli 2013/9110 esas, 2013/12351 karar sayılı ilamında da açıklanıp belirtilen güç ve etkiyi kullanarak, yine devletin yasal mevzuata göre vermiş olduğu silah ve diğer mühimmatlar sahte, gerçeğe aykırı, kumpas ve komplo içerikli soruşturma ve tahkikatlar sürecinde amaca aykırı kullanılmak suretiyle hedefte olan kişi ve kurumlar etkisiz hale getirilerek idari devlet mekanizmasındaki kadroların ele geçirildiği, bu yönü ile paralel yapılanmanın cebir ve şiddet unsurunu taşıdığı gibi kendilerine verilen silahın soruşturma ve tahkikat görünümü altında zorlayıcılık etkisini sağlamak amacı ile kullanılmış olması nedeni ile de terör örgütünün silah unsurunun gerçekleştiğinin değerlendirildiği, Bu süreçlerde terör örgütünün yasal soruşturma yapılıyormuş görüntüsü vermek ve bu soruşturmaya haklılık sağlamak amacı ile bir çok kez daha öncesinde varlığı tespit edilmiş olan El Kaide terör örgütü ,Selam Tevhit Örgütü gibi örgütler ile gerçekte Hiçbir bağı olmayan kişi ve grupları operasyon yaparak etkisiz hale getirmek amacı ile deliller kasıtlı olarak aleyhe yorumlanarak kişi ve grupların suç örgütleri ile irtibatlandırıldıklarının görüldüğü, bu kapsamda müşteki Mehmet DOĞAN ile diğer müşteki ve mağdurların var olan El Kaide örgütünün tanınır bilinir olmasından faydalanılarak bu örgüt ile irtibatlıymış gibi deliller kasıtlı olarak aleyhe yorumlandığı halihazırda Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2014/41637 sayılı soruşturmasında Selam Tevhid Ordusu denilerek tahkikat yapan (Ömer Köse, Yurt Atayün, Kazim Aksoy, Mustafa Uyanık,Çetin Öztürk, Recep Güleç,Erdem Kısa,vd.), 2014/69722 sayılı soruşturmasında paralel yapılanma amacı altında usulsüz dinleme ve izleme yaptığı iddiası ile soruşturulan istihbarat şube müdürlüğü görevlilerinden (Ali fuat Yılmazer, Erol Demirhan,Tolga Güzeltaş, Hayati Başdağ), yine aynı şekilde şüphelilerden Kazım Aksoy'un hükümete yönelik darbe girişimi konulu 2015/11949 sayılı soruşturmada şüpheli oldukları gibi benzer yöntemlerle kumpas ve komplo içerikli olan halihazırdaki radikal tahşiye grubuna yönelik tahkikat ve işlemler nedeni ile şüpheli oldukları, Kısaca halihazırda yürütülen soruşturmamızda devlet kurumu niteliğinde olmayan, niteliği önceki parağraflarda ve bölümlerde açıklanan tahşiye ismi verilen cemaat yahut gruba yönelik grubu etkisiz hale getirmek amacı ile haksız ve hukuksuz tahkikat ve soruşturma yapan çoğu rütbeli kolluk amir ve görevlileri ile medya görevlilerinin yine Cumhuriyet Başsavcılığımızın paralel yapılı terör örgütüne yönelik 2014/41637, 69722, 115949 sayılı soruşturmalarda da benzer yöntemlerle doğrudan hali hazırdaki devlet kadrolarının ele geçirilmesi amaçlanarak soruşturmalar yapılmış olduğu, şüphelilerin bu eylemleri de aynı dönemlerde ika ettikleri yahut kısmen de olsa verilen görevi yerine getirir şekilde eylemlere iştirak ettikleri dikkate alındığında örgütün amacının gerek sosyal ve ekonomik alanda, gerekse diğer tüm özel hayata ilişkin alanlar ile devlet mekanizmasında engel görülen kişileri haksız ve hukuksuz şekilde etkisiz hale getirip bu alanları elde etmek amacında oldukları, bu itibarla amacın devlet ve daha genelinde tüm ülke yönetiminin her yöntem mübah kabul edilerek ele
SAYFA: 274 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
|
geçirilmesi olduğu, bu yönü ile de terör örgütünün terörle mücadele kanunun 1. Maddesinde belirtilen amaç ile kurulup eylem ve işlemlerde bulunduğu anlaşılmıştır. 3713 sayılı yasanın 1. maddesinde terör suçları tanımlanırken cebir şiddet, baskı, tehdit, yıldırma yöntemleri kullanılarak devlet otoritesinin ele geçirilmesini amaçlayan örgütlü yapı altında işlenen suçların terör suçu olarak tanımlandığı,yine aynı yasanın 7.maddesinde baskı cebir ,şiddet ,tehdit, yıldırma yöntemlerini kullanarak suç işlemek üzere kurulan örgütün tck 314. maddesinde düzenlenen terör örgütü niteliğinde olduğunun belirtildiği, üst paragraflarda açıklandığı üzere liderliğini şüpheli Fetullah Gülen'in yaptığı, milli güvenlik siyaset belgesine konu olan legal görünümlü illegal yapılanmanın özellikle cebir şiddet unsurunu yasal yoldan kullanma ve bu hususta talimat verme yetkisine sahip olan birimlerde yapılanarak amaca engel görülen kişi ve kurumları gerek kamuoyunda aleyhte algı oluşturarak, gerekse yasal soruşturma ve tahkikatlar yapılıyormuş görünümü altında eylem, işlem ve uygulamalarda bulunarak etkisiz hale getirdiği, bu sebeple hiyerarşik örgütlü yapılanma içerisinde olduğu anlaşılan, kendilerine hizmet hareketi adını veren oluşumun manevi cebir ve şiddet unsurlarına sahip olması nedeni ile aynı zamanda silahlı terör örgütü olduğunun değerlendirildiği, Kısacası şüpheli Fetullah GÜLEN'in oluşturduğu yapılanmanın devlet otoritesini illegal yöntemler kullanarak ele geçirmeyi amaçlaması, bu amaç doğrultusunda yapılanmadaki üyeler arasında hiyerarşik kuvvetli bir bağ olması, çok etkin iş bölümü bulunması, bu yapının gerek kadro sayısı gerekse gerekli araç gereç ve diğer unsurlara sahip olması, bu yapılanmanın yasal görünüm altında (örgüt amacını gerçekleştirmek için) silah kullanma yetkisine sahip olması, örgütlü yapının doğasında var olan manevi cebir öğesine sahip olması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde oluşturulan yapının 3713 sayılı yasanın 1, 7 ve TCK nın 314 maddesindeki tanımlamaya göre silahlı terör örgütü vasfına haiz olduğu anlaşılmıştır. Örgütlü yapının mevcut soruşturmada görüldüğü üzere önce şüpheli Ali Fuat Yılmazer'in etkisiz hale getirilmek istenen müştekilere yönelik soruşturma yapılıyormuş hukuki koruması altında yapılacak işlem ve uygulamalara esas teşkil edecek şekilde 2008 yılı kasım ayında itibaren müştekiler hakkında ilgi ve irtibatlarının olmadığı hizbuttarir ibda-c gibi örgütler ile irtibatlı örgütsel faalliyette bulundukları gerekçesini öne sürerek istihbari dinlemeler yapılmasını sağlayıp, istihbarat yazı ve raporları oluşturması sonrasında bu bilglerin örgütlü yapılanma içerisinde bir şekilde Fetullah GÜLEN'e ulaştırılması sonrası, şüpheli Fetullah GÜLEN'in 06/04/2009 tarihli konuşması ile yapılanmaya bağlı ve aynı çizgide yayın yapan yayın kuruluşlarında algı oluşturulması sağlandıktan sonra kolluk birimlerince şüpheli Fetullah GÜLEN'in konuşmasında verilen mesaj ve talimatın bir çok hukuka aykırı usul işlemleri göz ardı edilerek ve deliller aleyhe yorumlanıp suçların maddi iz, eser ve delileri oluşturularak hedefe ulaşır şekilde operasyon icra edilmiş olduğu dikkate alındığında gerek örgüt lideri şüpheli Fetullah GÜLEN ile diğer örgüt üyeleri arasında gerekse bu aşamada örgütün oluşturulan medya yapılanmasındaki yöneticileri şüpheliler Hidayet KARACA ve Ekrem DUMANLI ile örgüte yardım eden diğer gazetci yazarlar, kolluk amir ve memurları arasında amaç birliğine yönelik hiyerarşi ve iş bölümünün var olduğunun açıkça anlaşıldığı, Esasında yapılanmanın çok etkin bir konuma gelmesiyle birlikte devlet mekanizmasının hukuk kuralları yerine, yapılanma liderinin bilgi ve algısına göre oluşup yine liderinin dini esaslara dayandığını iddia ettiği görüş ve söylemlerine göre temellendirilerek hükümet ve diğer tüm idari işleyişin etkisiz hale getirilmesi ve de yasal mevzuat uygulanamaz hale gelmesi kısacası anayasal
SAYFA: 275 (Orjinal sayfalar, temin edilince görüntülenebilmeleri için siteye eklenecektir..)
|
|
Görüntülenen: 251 - 275 (Toplam 333)
|
Önceki 25
|
Sonraki 25
|