İstanbul'da, 15 Temmuz darbe kalkışmasında Üsküdar Selimiye'deki 1. Ordu Komutanlığı Harekat Merkezi ile Üsküdar Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde yaşananlara ilişkin soruşturma tamamlandı. 52'si tutuklu ve 127'si asker 128 şüpheli hakkında 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs' ve 'Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
13.05.2017 18:38 15 Temmuz darbe kalkışmasında Üsküdar Selimiye'deki 1. Ordu Komutanlığı Harekat Merkezi ile Üsküdar Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde yaşananlara ilişkin soruşturma tamamlandı ve iddianame hazırlandı.
10 Mayıs'taki gelişmeye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılığı tarafından hazırlanan iddianame 546 sayfadan oluşuyor. İddianamede 52'si tutuklu 128 kişi şüpheli olarak yer alırken aralarında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ümit Dündar ile üzerinden iki tank geçen Sabri Ünal'ın da bulunduğu 28 kişi müşteki olarak gösterildi. Tüm şüpheliler için "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
4 şüpheli için "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar, 24 şüpheli için ise ayrıca, "Kamu malına zarar verme, Mala zarar verme, Bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürmeye teşebbüs ve Silahla kasten yaralama" suçlarından da 134 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.
1. ORDU KOMUTANLIĞI ADETA KARARGAH OLARAK KULLANILDI
İddianamede, İstanbul'daki darbe girişimi esnasında 1. Ordu Komutanlığı'nın 'adeta karargah olarak kullanıldığı' ifade edildi. Buradaki darbe kalkışmasını yürüten ismin ise 1. Ordu Komutanlığı Harekat Kurmay Başkanı Tuğgeneral Eyüp Gürler olduğu, Gürler'in ana darbe davasında tutuklu olduğu belirtildi.
İLK GÖREV 1. ORDU KOMUTANI DÜNDAR'I DERDEST ETMEK
Darbeci Eyüp Gürler'in ilk olarak, 4 harp akademisi öğrenci subayını 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ı ikametinden alarak derdest etmekle görevlendirdiği Fenerbahçe Orduevi'ne giden darbecilerin Ümit Dündar'ın 15 dakika önce emniyet müdürüyle görüşmek için konutundan ayrılması üzerine geri döndükleri kaydedildi. Gürler'in ayrıca Doğan Medya Center binasında yayınların kesilmesi için helikopter ile harp akademisinden takviye amaçlı gelen 3 Subay ile 11 eri görevlendirdiği belirtildi.
DARBECİ GENERALİN EMRİYLE 103 KAMERANIN GÖRÜNTÜ KAYDI SİLİNDİ
İddianamede Harekat merkezini ele geçiren Eyüp Gürler'in dışarıdan gelen darbeci subaylarla birlikte faaliyetlerini buradan yönettikleri, Gürler tarafından görevlendirilen iki uzman erbaşın Görüntü İzleme Merkezi'nde bulunan 103 kameranın görüntü kayıtlarının sildiği, 22.45 sularından itibaren kayıt cihazını kapattırdığı ve kayıt alınmadığı belirlendi. Daha sonra Görüntü İzleme Merkezi'nin kontrolünün dış birlikten gelen akademi öğrencisi yüzbaşı Batur Alp Çakır'a geçtiği anlatıldı.
DARBE GİRİŞİMİNDE SİVİL ASKER İLİŞKİSİ...
İddianamede darbe girişimi gecesi Feyzullah Şahan isimli sivil bir kişinin istihbarat astsubayı ile irtibatta olduğu ortaya çıktı. Kahramanmaraş'tan bir gün önce gelen Feyzullah Şahan'ın darbeden haberdar olduğu ve 1. Ordu'da görevli İstihbarat Astsubayı Eshabil Saka ile 15 Temmuz günü çok sayıda telefon görüşmesi gerçekleştirdiği belirtildi. Şahan'ın, kiraladığı aracı da istihbarat astsubayı Eshabil Saka'ya tahsis ettiği, Saka'nın da darbecilere katılmak için söz konusu araçla 1. Ordu Komutanlığı'na giriş yaptığı belirtildi. İddianamede Feyzullah Şahan'ın FETÖ'nün iletişim kurmak için kullandığı "bylock", "eagle" ve "surespot" isimli şifreli mesajlaşma uygulamalarını kullandığı ve sosyal medya hesaplarından sürekli FETÖ'yü övücü paylaşımlarda bulunduğu tespitine yer verildi.
RÜTBELİLER GELİŞMELERİ TV'DEN TAKİP ETMİŞ
Kalkışma içerisinde yer alan rütbeli personelin eğitim elbiseli, tam teçhizatlı, tabanca, makinalı tabanca veya piyade tüfekli bir şekilde gelişmeleri TV haberlerinden, Whatsapp grubundaki yazışmalardan ve telsiz görüşmelerinden takip ettikleri belirtildi. Darbenin başarısız olduğunu anlayan çoğu rütbeli askerin 16 Temmuz sabahı sivil kıyafetlerini giyerek kışladan ayrıldıkları belirtildi.
TARİHİ SELİMİYE KIŞLASI: YENİÇERİLERİN İSYANI SONUCU YIKILMIŞ
İddianamede 1. Ordu Komutanlığı'nın bulunduğu Selimiye Kışlası'nın tarihteki yerine de değinildi. İddianamede yer alan bilgiye göre; "Üsküdar'da bulunan Selimiye Kışlası, III. Selim tarafından Nizam-ı Cedid askerleri için kesmetaş bir kaide üzerinde ahşap olarak inşa edilmiştir. Yeniçeriler'in isyanı sonucunda yıkılan bu kışla II. Mahmud devrinde kagir olarak yeniden inşa edilmiştir. Sultan Abdulmecid devrinde iki defa yenilenen kışlanın dört köşesine yedişer katlı birer kule ilave edilmiştir. Kışla, Kırım Savaşı sırasında İngiliz askerlerine tahsis edilmiştir. Modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale 1854'te kışlaya gelerek yaralı İngiliz askerlerinin tedavisinde görev almıştır. Florence Nightingale ve beraberindeki hemşirelerin kaldığı oda günümüzde müzeye dönüştürülmüştür."
ÜZERİNDEN İKİ TANK GEÇEN SABRİ ÜNAL'IN İFADESİ...
Darbecilere direnmek için tankların önüne geçen ve üzerinden iki tank geçen Sabri Ünal'ın ifadesi de iddianameye girdi
Ünal'ın, "Saat 01.30 da Altunizade'de darbe teşebbüsü olduğunu öğrendim. Vatanım icin tepkimi koydum. Tanımadığım ve görmediğim leopar tarzı tank üzerime geldi, bende kaçamayacağım icin tankın orta açıklığına gelecek şekilde yere yattım. Tank üzerimde durdu. Sonra devam etti. Ayağa kalktığımda karşımda yine bir tank vardı, üzerime geldi, dur işareti yaptım, fakat, üzerime gelmeye devam edince sağa doğru kaçmaya çalıştım, kaçamayınca yine tankın orta yerine gelecek şekilde yere yattım. Tank sağ kolumun üzerinden geçti. Ben, TSK mensuplarından davacı ve şikayetciyim" dediği kaydedildi.
ÜSKÜDAR ÇEVİK KUVVET'TE YAŞANANLAR...
İddianamede darbe girişiminde Üsküdar'daki Çevikkuvvet Yerleşkesinin ele geçirmeye çalışılması da anlatıldı. Çevikkuvetin ele geçirilmeye çalışılması ve kontrol altında tutulmasına ilişkin 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı'ndan 12 tank 1 askeri araç içerisinde 1'i yarbay, 3'ü üsteğmen, 1'i asteğmen, 2'si astsubay, 22'si uzman çavuş, 46'sı er olmak üzere 75 askerin sevk edildiği belirtildi. Darbecilerin başında yer alan Yarbay İrfan Arat'ın tankları çevikkuvvetin arka kapısına konuşlandırarak, polislere, "Size zarar vermeyeceğiz, ülke yönetimine el konuldu. Teslim olsun" dediği, polis amirlerinin de, "Yaptığınız kanunsuz bir eylem, teslim olmak yok. Kışlanıza dönün, binaya girmeniz durumda gerekli müdahale yapılacak" dediği vurgulandı.
POLİS AMİRLERİNE YÖNELİK TANK TOPU İLE ATEŞ ETME EMRİ VERDİ
Bunun üzerine darbeci yarbayın, bir tankın yönünü çevikkuvetteki amirlere doğru çevirtirerek, tank topu ile ateş etme emri verdiği belirtildi. Bu esnada kalkışmaya tepki göstermek üzere bölgeye gelen vatandaşların güvenlik güçleri ile birlikte şüphelilere müdahale ettikleri, zırhlı araçları durdurarak icindeki askeri personeli etkisiz hale getirmeye çalıştıkları, kalabalığın artması üzerine askeri birliğin olay yerindeki hakimiyetini kaybettiği, zırhlı araçların olay yerinden kaçmaya calışırken girdikleri dar sokaklar içerisinde ilerleme ve manevra kabiliyetlerini yitirdikleri, bu durum üzerine Yarbay İrfan Arat'ın "araçları ezip geçin" emri üzerine bölgedeki birçok aracın tanklar tarafından ezildiği anlatıldı.
TANKLARIN ZARAR BİLANÇOSU
İddianamede vatandaşların ara sokaklarda sıkıştırdığı darbecilerin ateş etmesi sonucu, 1 kişinin silahla, 5 kişinin ise zırhlı tankların çarpması sonucu yaralandıkları, 2 kişiyi ise öldürmeye teşebbüs ettikleri belirtildi. Ayrıca darbecilerin söz konusu bölgede bulunan 1 ikamete, 18 sivil şahsa ait araca, 1 adet de kamu kurumuna ait araca zarar verdikleri tespitine yer verildi. Tankların durdurulması sonrası darbeci askerlerin gözaltına alındığı, ancak yarbay İrfan Arat'ın olay yerinden kaçtığı ve halen yakalanamayıp firari olduğu kaydedildi.
-Tanka karşı duran Sabri Ünal-
Aralarında darbe girişimi sonrası TSK Genelkurmay Başkanvekili olarak atanan Ümit Dündar ve olay gecesi tankların önüne yatmasıyla akıllara kazınan Sabri Ünal'ın da bulunduğu 28 kişi iddianamede 'müşteki' olarak yer aldı.
Çıkan olaylarda yaralanan veya zarar gören müştekilerin ifadesine de yer verilen iddianamede, Üsküdar'da art arda geçen 2 tankın önüne yatarak onları durdurmaya çalıştığı sırada yaralanarak gazi olan Sabri Ünal'ın da müşteki sıfatıyla ifadesine yer verildi.
Sabri Ünal ifadesinde, darbe girişimi gecesinde saat 01.30 da Altunizade yürürken TSK mensuplarının darbeye teşebbüs suçunu işlediğini öğrendiğini belirterek, "Vatanım için tepkimi koydum. Olay yerinde leopar tarzı tank üzerime geldi, ben de kaçamayacağım için tankın orta açıklığına gelecek şekilde yere yattım. Tank üzerimde durdu, sonra devam etti. Ayağa kalktığımda karşımda yine bir tank vardı, üzerime geldi, dur işareti yaptım, fakat, üzerime gelmeye devam edince sağa doğru kaçmaya çalıştım, kaçamayınca yine tankın orta yerine gelecek şekilde yere yattım. Tank sağ kolumun üzerinden geçti. Darbecilerden davacı ve şikayetçiyim" dediği kaydedildi.
Müştekinin yaralanmasına neden olan tankların olay yerinden uzaklaştığı ve kolundan yaralanan müştekinin hastaneye kaldırıldığı belirtilen iddianamede, müştekinin hastaneden aldığı rapora ve olay yerinden alınan kamera görüntülerine de yer verildi.
İddianamede, sevk ve idarelerindeki tankları müştekinin üzerine doğru süren tank sürücülerinin ve tankların plakalarının tespit edilemediği de vurgulandı.
Savcı: Tüm vatandaşlar darbe olduğunu öğrendi siz nasıl öğrenemediniz?!
Şüphelilerin ifadelerine yer verilen iddianamede, tüm şüphelilerin darbe kalkışmasından haberlerinin olmadığı, bir kısmının seferberlik ilan edildiği, kimisinin terör saldırısı olduğu için görev yaptığı gibi beyanlarda bulundukları anımsatılarak, "Bu bağlamda; zaman ve konum skalası da göz önünde bulundurulduğunda, 15 Temmuz 2016 günü akşam saatlerinden 16 Temmuz 2016 günü sabah saatlerine kadar kışlada/karargahta bulunan şüphelilerin, ellerinde mobil telefon cihazları bulunan ve internet hattı üzerinden yakınları ile iletişime geçme olanağına sahip olan şüphelilerin, sosyal medyada yayılan darbe kalkışmasına ilişkin haberlere ulaşamamış olmaları hayatın olağan akışına uygun değildir." denildi.
Tamamı rütbeli askeri personel olan şüphelilerin talimname ve yönerge hükümlerinin dikkate alınmadığını fark etmemelerinin ve olağan dışı bir askeri faaliyetin icra edilmekte olduğunu bilmemelerinin mümkün bulunmadığı değerlendirilen iddianamede, 15 Temmuz tarihi normal şartlarda alarm ve tatbikat gibi eğitimlerin asgari bir ay önceden tamamlanmış olduğu ve atama gören personelin ilişik kestiği, mehil müddeti kullandığı veya izinli bulunduğu bir dönem olduğu vurgulanarak, böyle bir dönemde kendisine alarm, veya tatbikat olduğu emri verilen profesyonel bir TSK mensubunun böyle bir emrin hayatın olağan
akışına aykırı bularak sorgulaması gerektiği kaydedildi.
Günümüzdeki haberleşme imkanları göz önüne alındığında herkesin, tüm dünyadaki gelişmeleri gecikmeksizin cep telefonundan dahi takip edebildiği belirtilen iddianamede, "Metropol ve büyükşehirler bir tarafa hiçbir meskun mahalde gerekli emniyet ve kontrol tedbirleri alınmadan sivil trafiğe açık yollarda gelişi güzel intikal ederek, asfalt yollara, alt ve üstyapı tesislerine en önemlisi sivil araçlara zarar vererek tatbikat icra edilemez. Bütün bunlara rağmen, 15 Temmuz gibi planlı tatbikatlarla alakasız bir tarihte kışlasına çağrılan şahısların, alarm ve tatbikatlarda icra edilen rutin faaliyetlerin tam aksine olacak şekilde, yoklama alınmadan, birlik bütünlüğü oluşturulmadan rastgele toplanılarak, gerçek mühimmat alarak birliğin planlı görevleriyle uyuşmayan sivil veya askeri yerlere intikal etmesi ve o mahallerde silahsız insanlara dahi ateş açacak şekilde davranması ancak örgüt saikiyle hareket ederek darbe yapmak düşüncesiyle izah edilebilir. Bunun alarm veya tatbikat kavramlarıyla ilişkilendirilmesi asla mümkün değildir." değerlendirmesinde bulunuldu.
İddianamede, şüphelilerin "Darbe kalkışmasından haberdar olmadıkları", "Karargahın güvenliğinin arttırılması için faaliyette bulundukları", "Üstlerinden amirlerinden aldıkları emir üzerine karargaha geldikleri" yönündeki savunmalarına bu nedenle itibar edilmediği, bu savunmaların suçtan kurtulmaya yönelik savunmalar olduğu kanaatine varıldığı belirtildi.
-Üsküdar'daki eylemler
Darbe girişiminde Üsküdar'daki Çevik Kuvvet Yerleşkesinin ele geçirmeye çalışılması detaylı olarak anlatılan iddianamede, bu eyleme ilişkin 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı'ndan 12 tank 1 askeri araç içerisinde 1'i yarbay, 3'ü üsteğmen, 1'i asteğmen, 2'si astsubay, 22'si uzman çavuş, 46'sı er olmak üzere 75 askerin sevk edildiği kaydedildi.
-Yarbay halen firari
İddianamede, darbecilerin başında yer alan Yarbay İrfan Arat'ın tankları Çevik Kuvvetin arka kapısına konuşlandırarak, polislere, "Size zarar vermeyeceğiz, ülke yönetimine el konuldu, teslim olun" dediği, polis amirlerinin de, "Yaptığınız kanunsuz bir eylem, teslim olmak yok. Kışlanıza dönün, binaya girmeniz durumda gerekli müdahale yapılacak" dediği vurgulandı.
Bunun üzerine darbeci yarbayın, bir tankın yönünü Çevik Kuvetteki amirlere doğru çevirerek, tank topu ile ateş etme emri verdiği belirtilen iddianamede, bu esnada kalkışmaya tepki göstermek üzere bölgeye gelen vatandaşların güvenlik güçleri ile birlikte şüphelilere müdahale ettikleri, zırhlı araçları durdurarak içindeki askeri personeli etkisiz hale getirmeye çalıştıkları, kalabalığın artması üzerine askeri birliğin olay yerindeki hakimiyetini kaybettiği, zırhlı araçların olay yerinden kaçmaya çalışırken girdikleri dar sokaklar içerisinde ilerleme ve manevra kabiliyetlerini yitirdikleri, bu durum üzerine Yarbay İrfan Arat'ın "araçları ezip geçin" emri üzerine bölgedeki birçok aracın tanklar tarafından ezildiği belirtildi.
Şüpheli yarbay İrfan Arat'ın firari olarak arandığı vurgulanan iddianamede vatandaşların ara sokaklarda sıkıştırdığı darbecilerin ateş etmesi sonucu, 1 kişinin silahla, 5 kişinin ise zırhlı tankların çarpmasıyla yaralandıkları, 2 kişiyi ise öldürmeye teşebbüs ettikleri belirtildi. Ayrıca darbecilerin söz konusu bölgede bulunan 1 ikamete, 18 sivil şahsa ait araca, 1 adet de kamu kurumuna ait araca zarar verdikleri tespitine yer verildi.
TEK SİVİL, BİR ÖĞRETMEN
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığında yaşananlar ile Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün Üsküdar'daki yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 54'ü tutuklu 128 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin tek sivil şüphelisi Feyzullah Şahan'ın, kalkışmadan önceden haberi olduğu belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı.
İddianamede, darbe girişiminden önceden haberi olan dosyanın tek sivil şüpheli edebiyat öğretmeni Feyzullah Şahan'ın kalkışmaya katkı sağlamak için 15 Temmuz günü saat 04.57 sıralarında Kahramanmaraş'ın Kale beldesinden hareket ederek, Kayseri, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Bolu ve Sakarya güzergahlarından geçerek saat 22.54 sıralarında Üsküdar Selimiye Mahallesi'ne geldiği ifade edildi.
Şahan'ın, 1. Ordu Komutanlığında istihbarat astsubayı olarak görev yapan şüpheli Eshabil Saka'dan, görev yaptığı birliğe giderek kalkışmada aktif rol almasını istediği ifade edilen iddianamede, "Kiralamış olduğu aracı şüpheli Eshabil Saka'ya tahsis ettiği, Saka'nın bu araçla saat 22.44 sıralarında 1. Ordu Komutanlığının bulunduğu Selimiye Kışlasına geldiği ve darbe kalkışması kapsamında birtakım faaliyetlerde bulunduğu, kalkışmanın başarısızlıkla sonuçlanacağını fark ederek aynı araçla kışlayı terk ettiği anlaşılmıştır. Sahan'ın, kalkışmadan hemen önce ve kalkışma girişiminin bastırılmasından hemen sonra Saka ile çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı tespit edilmiştir." denildi.
Nisan tarihli, "Barınak Büro Amirliğinde Görevli Personel Listesi"
İddianamede, şüphelinin cep telefonunda yapılan incelemede, Facebook Messenger programında 18 Temmuz 2016'taki bir sohbetinde, "Gözünü sevdiğim sen olsun yapma böyle, bak zaten üzülüyoruz bu iftiralara, sen de yapınca daha çok yara veriyor. Hizmeti bilmiyormuş gibisin adam Fetullahçı Terör Örgütü diye bir şey mi var. Yapma Allah aşkına, bu iftiraya düşme." seklinde mesaj bulunduğu anlatıldı.
Telefondaki fotoğraflar arasında da 2 Nisan 2016 tarihli, "Barınak Büro Amirliğinde Görevli Personel Listesi" başlıklı belge fotoğrafının bulunduğu ifade edilen iddianamede, şüphelinin telefonundan FETÖ ile irtibatlı Bank Asya'ya ait birtakım e-maillerin yanı sıra FETÖ/PDY'nin şifreli haberleşme programı olduğu değerlendirilen "ByLock", "Eagle" ve " Surespot" isimli programların yanı sıra yine FETÖ üyeleri arasında yaygın olarak kullanılan "Coco" isimli mesajlaşma uygulamasının web geçmişinin nasıl temizleneceğine ilişkin internet arama link kaydına rastlandığı aktarıldı.
İddianamede, şüphelinin sosyal paylaşım sitelerindeki hesapları incelendiğinde 17-25 Aralık operasyonlarını destekleyen paylaşımlarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhine paylaşımların bulunduğuna yer verildi.
Telefonunda "ByLock, Eagle ve Surespot" uygulamaları çıktı
Şahan, iddianamede yer verilen ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek, söz konusu aracı, 2016 mart-ağustos ayları arasında eşinin doğum olayından dolayı zorluk çekmemek için kiraladığını, hamile olan eşini zaman zaman hastaneye götürdüğünü söyledi.
Bu araçla Ramazan Bayramı'ndan 2 gün önce eşiyle birlikte Kahramanmaraş'a gittiklerini, 15 Temmuz günü sabah namazından sonra saat 5-6 sıralarında Kahramanmaraş'tan yola çıkarak Üsküdar'daki evlerine geldiklerini anlatan Şahan, köylüsü ve çocukluk arkadaşı Eshabil Saka'nın nişanlısının geleceğini söyleyerek istemesi üzerine aracı verdiğini anlattı.
Aracı alıp giden Saka ile hafta sonu geçtikten sonra konuştuklarında, 15 Temmuz'daki olaylar nedeniyle askeriyeye giden Saka'nın aracın olaylar nedeniyle askeride kaldığını söylediğini ifade eden Şahan, darbe girişiminden haberinin olmadığını, kimler tarafından yapıldığını bilmediğini, aracı arkadaşına iyilik olsun diye verdiğini belirtti.
İddianamede, "ByLock, Eagle ve Surespot" şifreli mesajlaşma programlarını kullanan Şahan'ın arkadaşlarıyla konuşmak için indirdiği bu programları bir süre sonra kullanışlı bulmadığı için sildiğini, örgütsel bir faaliyet için kullanmadığını söylediği kaydedildi.
İddianamede, Bank Asya'da hesabı bulunan Şahan'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içeren ve FETÖ/PDY elebaşı Fethullah Gülen'e ait fotoğrafların yer aldığı paylaşımlarından dolayı çok pişman olduğunu, gündemdeki çeşitli söylentilerden dolayı yanılarak bu paylaşımları yaptığını ve aldandığını belirttiği anlatıldı.
"Nişanlımı almak için aracı istedim"
İddianamede, şüpheli Eshabil Saka'nın, şüpheli Nurullah Kalebaşı'nın çağırması üzerine herhangi bir görevi bulunmamasına rağmen söz konusu araçla kışlaya gittiği ifade edilerek, Feyzullah Şahan ile olan irtibatına yer verildi.
Kalkışmadan haberdar olmasına rağmen 22.45 - 08.00 saatleri arasında kışlada bulunan ve görüntü izleme merkezinde fiilen görev yapan Saka'nın kalkışmanın başarısızlıkla sonuçlanacağına ilişkin ipuçlarının ortaya çıkması üzerine kışladan çıktığı kaydedildi.
İddianamede, Saka'nın adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı anlatılarak, başka bir soruşturmada isimleri geçen bazı şüphelilerin örgütle bağlantılı olduğu şeklindeki beyanları üzerine Saka'ya ilişkin yeni bir soruşturma başlatıldığı ve tutuklandığı vurgulandı.
Saka'nın, dosya kapsamında alınan ifadesinde hakkındaki suçlamaları kabul etmediği belirtilen iddianamede, "Saka'nın FETÖ/PDY terör örgütü ile hiçbir ilgim yoktur. Ben bu terör örgütünün yaptıklarını kesinlikle tasvip etmiyorum. Ben bu terör örgütünün dershanesine de yurtlarına da gitmedim. Benim bu terör örgütü ile ilgili tanıdığım hiç kimse yoktur." dediği anlatıldı.
"Örgüte ait evlerde kaldım"
İddianamede, Saka'nın ayrıca, Feyzullah Şahan'dan aracı Kahramanmaraş'tan gelen nişanlısını otogardan almak için istediğini ancak kışlaya çağrılması üzerine araçla görev yerine gittiğini söylediği aktarıldı.
İddianamede, hakkında yürütülen başka bir soruşturma kapsamında alınan ifadesinde ise Saka'nın, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediği belirtilerek, "Saka, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibatının bulunduğunu, örgüte ait evlerde kalarak askeri okul sınavlarına hazırlandığını, Kadıköy Seviye Dershanesine gittiğini, 2011'de örgütle bütün bağlarını kopardığını, 2012'de Astsubay Meslek Yüksekokulunu kazanarak 2014'te 1. Ordu Komutanlığı Selimiye Kışlasında göreve başladığını söylemiştir." denildi.
İddianamede, Saka'nın dosyasının bu soruşturmayla birleştirildiği anlatıldı.
"Helikopter gelirse atış serbest"
İddianamede, ifadelerine yer verilen şüpheli Yarbay Selim Çiftçi ise, İstanbul'daki askeri hareketliliğin yönetildiği yerin kendisinin bulunduğu ordu karargahı harekat merkezi olduğunu belirterek, Tv görüntülerinden vatandaşların müdahalesiyle askerlerin püskürtüldüğünü ve götürüldüğünü gördüğünü, gün ışımaya yakın ana dava kapsamında tutuklu Tuğgeneral Eyyüp Gürler'in harekat merkezinin kapatılması emrini verdiğini, harp akademisinden gelenlerin de sivil kıyafetlerini giyerek ortadan kaybolduklarını, bunun üzerine kendisinin de hareket merkezini terk ettiğini söyledi.
1. Ordu Komutanlığı Genel Sekreterliğinde İcra subayı olarak görev yapan şüpheli Ahmet Ertekin'in ise darbe kalkışmasından önceden haberdar olduğu, olay günü nöbetçi olmamasına rağmen mesai bitiminde kışladan ayrılmadığı ifade edilen iddianamede, darbe teşebbüsünü öğrendikten sonra şüphelilerden İsmail Arı ve Serkan Çetin Akbaş'la çevre emniyetini takviye etmek için silah ve mühimmat aldığı, Akbaş'ın kendisine "Helikopter gelirse atış serbest" şeklinde SMS göndermesi üzerine çevresindeki rütbeli personellere "helikopter gelirse etrafa ateş edilecek" şeklinde talimat verdiği anlatıldı.
"Komutanın sesi montaj diyerek televizyonu kapattılar"
Ertekin ifadesinde ise hareket merkezine gittiğinde şüpheli Yarbay Ümit Ertuğrul'a ne olduğunu sorduğunu, onun da kendisine Genelkurmay Başkanlığından gelen sıkıyönetim emrini gösterdiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Ben hareket merkezindeki Eyüp Paşa'nın yanına gittim. O da bana sıkıyönetim ilan edildiğini, buradaki faaliyetlere katılmamı söyledi. Ben hareket merkezinde gece boyunca kaldım. Herhangi bir faaliyete katılmadım. Sadece habercilik yaptım. Daha sonra hareket merkezindeki televizyondan Ordu Komutanımız Ümit Dündar Paşa'nın darbenin karşısındayız şeklindeki ses kaydı yayınlandı. Ben Ümit Ertuğrul Yarbay ile göz göze geldim. Bu birlikte yeni başladığım için komutanın sesini tam olarak tanıyamadım. O sırada odada bulunanlardan birileri bu komutanın sesi değil montaj yapmışlar gibi şeyler söyleyip, televizyonu kapattı."
Şüpheli Yarbay Gökhan Uğur da bu konuya ilişkin ifadesinde, şunları söyledi:
"Birinci Ordu Komutanının yayına bağlandığını gördüysek de bize izlettirilmediğinden ne dediğini anlamadık. TRT yayınının kapanması üzerine Eyyüp Gürler CNN'i açmamızı söyledi. Bu sırada CNN'de baskın olduğunu izledik. Gürler Paşa elindeki telefondan bize belediyeye, valiliğe, emniyete el konulduğu yönünde bilgiler veriyordu. Bunun gerçek olup olmadığını bilmiyorum. Bize orada algı oluşturmak sebebiyle söylediğini düşünüyorum. Gece 03.00'te CNN'e Cumhurbaşkanı bağlandı. Kanalı tekrar değiştirtti. Bir başka kanalda 1. Ordu Komutanının konuşmasını dinliyorduk. Burada TSK'nın bu girişimle hiçbir alakasının olmadığını söylüyordu. Eyüp Gürler Paşa ise onun sesi olmadığını, olsa bile daha önceden kayıt yapıldığını söyleyerek bunu yalanlıyordu. Ancak kendisi hemen her gün Ordu Komutanı ile görüşen birisiydi, sesini tanımaması mümkün değildi. Ona inanmadım. Biz harekat merkezinde tam anlamıyla geri plana alınmış olsak da görev gereği nöbet yerini terk etmedik."
İddianamede, nizamiye bölgesinde konuşlandırılan er ve erbaşlara "tellere kimseyi yaklaştırmayın yaklaşan olursa sıkın" şeklinde emir verdiği belirtilen şüpheli Yüzbaşı Volkan Dede hakkında emniyete "Darbecileri destekliyor. Daha evvel de cemaatle irtibatı olmuş ve karı kız ayaklarından abileri çok ciddi baskı yapıyorlarmış. Şu an da irtibatı araştırılırsa iyi olur." şeklinde ihbar maili gönderildiği anlatıldı.
Dede ise ifadesinde, FETÖ irtibatı olmadığını ve kimseden talimat almadığını savundu.
WhatsApp yazışmaları
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığında yaşananlar ile Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün Üsküdar'daki yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 128 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, şüphelilerin WhatsApp yazışmalarına yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, daha önceki dosyalara konu olan olaylar hatırlatıldı.
İddianamede, darbe kalkışmasının fiilen başlatılmasından sonra Maltepe 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında kalan ana darbe davası şüphelileri eski rütbeli askerler Özkan Aydoğdu, Uzay S¸ahin, Mehmet Murat Çelebioğlu, Engin Durmaz, Mehmet Kapan, Fatih Karakaya, Murat Yanık ve Zafer Gümüş'ün, bölgelere sevk edilen askeri birliklerin sevk ve idaresini gerçekleştirdikleri anlatıldı.
Kalkışma esnasında stratejik noktalardan olan Üsküdar'daki Çevik Kuvvet Yerleşkesinin kontrol altında tutulmasında görevli askeri birliği sevk ve idare etme işinin, şüpheli Yarbay I·rfan Arat'a verildiği vurgulanan iddianamede, şüpheli Sinan Atmaca'ya da 1. Ordu Komutanlığına intikal edecek askeri birliğin sevk ve idare etme görevinin verildiği kaydedildi.
İddianamede, darbe kalkışmasının olumsuz yönde seyretmesi ve intikal edilen bölgelerde sivil halkın direnciyle karşılaşılması üzerine takviye amaçlı unsurların sevk edilmesi hususunda telsiz anonsları yapıldığı anlatıldı.
WhatsApp yazışmaları
İddianamede, tutuklu Osman Akkaya'dan elde edilen mobil cihazın incelemesinde, telefonu kullanan Mehmet Murat C¸elebioğlu'nun 15 Temmuz saat 21.15'te "Yurtta Sulh Konseyi" isimli WhatsApp grubunu oluşturduğu, buradaki görüşmelerin Ankara'da darbe girişiminde aktif rol alan şüphelilere bildirdikleri ve aralarında koordinasyon sağladıkları, darbe girişimi faaliyeti kapsamında görevlendirildikleri bölgelerden son durumu aktardıkları, bir kısım şüpheli şahsın halkın üzerine ateş edilmesi yönünde emir ve talimatlar verdiği kaydedildi.
İddianamede yer verilen WhatsApp grubundaki mesajlar ise şöyle:
"1'inci ordu k. hemen alınmalı, tüm zırhlı unsurlar sahaya insin, sıkıyönetim direktifi geldi, komutanım halkı silahlandırdıkları bilgisi geldi, halk üstünüze gelirse tereddütsüz önce havaya, sonra yere, sonra üstlerine ateş edeceğiz, askeri kuvvetlere karşı sivil kalkışmalara sert şekilde müdahale edilecek, toplanan kitlelere ve askeri kuvvetlere karşı duran polislere silahla, tanklarla sert şekilde müdahale edilecek, arkadaşlar çok şükür Ankara ve İstanbul'da birçok hedef ele geçirildi, TRT'de bildiri okundu, aynen devam, harekatımıza karşı duranlara sert karşılık verilecek, emir budur, tekrar emri iletiyorum, toplanan kalabalıklar ateşle dağıtılacak, ateşle karşılık verilen kalabalıklar dağılıyor."
İddianamede, 11 Temmuz 2016'dan başlamak üzere kalkışma girişiminde planlayıcı olan ve doğrudan rol alan personelin sıklıkla tabur ve tugay karargahlarında toplantılar yaptığı hatırlatılarak, bu toplantıların gizlilik içerisinde yapılmasını sağlamak amacıyla olaylara müdahil olması istenmeyen bir kısım personelin uzak tutulduğu, bayram izniyle birleştirilerek ya da olay gecesinden önce kanuni izne gönderildiği belirtildi.
Önceden yapılan hazırlıkların ardından 2. Tank, Mekanize Piyade ve Topçu taburları ile bağlı birlik komutanlıklarınca personele gece mesai bitiminden hemen önce Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelecek heyet tarafından yapılacak darbe hazırlık denetlemesi gerekçesiyle "gece geç saatlerde muhtemelen alarm verileceği" söylenerek telefonların açık tutulmasının söylendiği belirtilen iddianamede, ancak belirtilen saatten daha erken olacak şekilde personelin çağrıldığı anlatıldı.
"Talimhane ve yönergeleri bilmemelerine imkan yok"
1. Ordu Komutanlığına ait silah ve mühimmatların birlik dışına çıkarılarak muhtelif bölgelere götürüldüğü ve kullanıldığı, 2. Zırhlı Tugay Komutanlığına ait zırhlı araçların 1. Ordu Komutanlığına intikal ettirildiği dile getirilen iddianamede, kışla içerisindeki muhtelif bölgelerde konuşlandırıldığı, bu şekilde talimname ve yönerge hükümlerinin dikkate alınmadığı, kalkışmaya iradesiyle katılan personelin dışındakilerin emir komuta zinciri ve silsile dışında tutulmaya çalışıldığı kaydedildi.
İddianamede, rütbeli askeri personel olan şüphelilerin talimname ve yönerge hükümlerinin dikkate alınmadığını fark etmemelerinin ve olağan dışı bir askeri faaliyetin icra edilmekte olduğunu bilmemelerinin mümkün olmadığı değerlendirmesi yapıldı.
Sosyal medyayı takip etmeyen yok
İddianamede, günümüz teknolojisinin son derece gelişmiş olup hemen hemen herkesin sosyal medyayı takip etme, mobil telefon cihazlarıyla anında haberleşme imkanı bulduğu ifade edilerek, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Arama, el koyma tutanaklarıyla telefon inceleme tutanakları ve HTS raporlarından da anlaşılacağı üzere, şüphelilerin çoğunluğunda mobil telefon cihazı mevcut olup gece boyunca telefon görüşmesi yapma ve yakınları ile mesajlaşma imkanları bulunmaktadır. Bu bağlamda, zaman ve konum skalası da göz önünde bulundurulduğunda, saat 22.30 sıralarında kışladan çıkış yaparak Çevik Kuvvet Yerleşkesi önüne gelen ve 1. Ordu Komutanlığı nizamiyesine ulaşan, ellerinde mobil telefon cihazları bulunan ve internet hattı üzerinden yakınlarıyla iletişime geçme olanağına sahip olan şüphelilerin, sosyal medyada yayılan darbe kalkışmasına ilişkin haberlere ulaşamamış olmaları hayatın olağan akışına uygun değildir."
İddianamede, dosya kapsamına göre bir kısım şüphelilerin Üsküdar Çevik Kuvvet S¸ube Müdürlüğü Yerleşkesine ve 1. Ordu Komutanlığına intikal etmeleri ve bölgede konuşlanmalarından hemen sonra, vatandaşların ve kolluk görevlilerinin olay yerinde toplandıkları, şüphelileri eylemlerinin suç teşkil ettiği hususunda uyardıkları hatırlatıldı.
Şüphelilerin, darbe kalkışmasından haberdar olmadıkları, karargahın güvenliğinin artırılması için faaliyette bulunduklarını sandığı, üstlerinden, amirlerinden aldıkları emir üzerine karargaha geldikleri, amirlerinin emirlerini yerine getirdikleri, Harp Akademilerinde yapılan görevlendirme ve aldıkları emir üzerine 1. Ordu Komutanlığına intikal ettikleri, sıkıyönetim ilan edildiğini sandıkları şeklindeki beyanlarının, suçtan kurtulmaya yönelik savunmalar olduğu kanaatine varıldığı kaydedildi.
İddianamede, darbe kalkışmasına katılan şüphelilerin, olayların meydana geldiği Çevik Kuvvet Yerleşkesine zırhlı askeri araçlarla geldikleri, vatandaşların ve güvenlik güçlerinin müdahaleleri sonucunda olay yerinden kaçmaya çalışan ve seyir halinde bulunan zırhlı araçların yaralama, mala zarar verme eylemlerini gerçekleştirdiği ifade edilerek, her zırhlı aracın içerisinde bulunan rütbeli komutanın da aracın sevk ve idaresinden sorumlu olduğu için cezai sorumluluğunun bulunduğu anlatıldı.
(13 Mayıs 2017, 18:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: