Tam
EskidenYeniye
 

Ankara Darbe Çatı dava

Fetullah Gülen lideliğindeki terör örgütünün (Fetö) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davaya devam edildi. Sık sık tartışma yaşanan duruşmalarda sanıklardan hiçbiri kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmedi.

Önceki haber title=Sonraki haber

03.06.2017 12:44 Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütünün (Fetö) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davaya devam edildi.

29.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin açılan çatı davada savunma yapan Akıncı 4. Anajet eski Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, "Tüm meslek hayatım boyunca kazandığım deneyimlere dayanarak bu darbe girişimi son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesidir" dedi.

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın altıncı celsesi başladı. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler ve sanık yakınları katıldı.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, alfabetik sıraya göre sanık savunmalarının alındığı duruşmada sırası gelen eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün avukatının salonda hazır bulunmaması nedeniyle bir süre bekledi.

Avukatın salonda bulunmadığının anlaşılması üzerine Başkan Dik, Partigöç'ün avukatının görevini yapmadığı gerekçesiyle ilgili baroya yazı yazılmasına ve Partigöç'e yeni bir avukat istenmesine karar verdiklerini açıkladı.

HAKİM UYARDI: ÇOCUK OYUNCAĞI MI BU

İddianamedeki sanık isimlerinden sırası gelenleri okuyan Başkan Dik, bazı sanıkların avukatının salonda bulunmaması, bazı sanıkların da hazır olmadığını beyan etmesi üzerine sinirlenerek "Çocuk oyuncağı mı?" diye tepki gösterdi. Dik, "İki aydır iddianame sizde, sırası geleni artık alacağız. İfade vermeyen susma hakkını kullanmış sayılacak. Eğer avukatınız gelmezse suç duyurusunda bulunacağız ve barodan yeni avukat isteyeceğiz." dedi.

Daha sonra sırası gelen eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim savunma yapacağını belirtti.

Savcılık ifadesinde inkar etmişti

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın, darbe gecesi alıkonulduğu sırada kendisine, "Dilerseniz sizi kanaat önderimiz (Fetullah Gülen) ile görüştürürüz." dediğini aktaran Hakan Evrim, savcılık ifadesinde, FETÖ ile bağlantısını inkar etmişti.

Evrim, savcılık ifadesinde, FETÖ/PDY ile kesinlikle bir bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek, "Fetullah Gülen'i veya başka bir örgüt yöneticisini tanımamaktayım. Bunların işletmiş olduğu dershanelere gitmedim, yurtlarında kalmadım, evlerine gitmedim, bunlarla ilgili haberleri basın ve bize iletilen istihbarat bilgilerinden biliyorum. Darbe girişimi olduğunu, tanımadığım silahlı grubun beni rehin almasından sonra televizyonlardan öğrendim. Beni silah zoru ile tehdit ettikleri için taleplerini yerine getirdim. Olay dilimi içerisinde kaçabileceğim, başkalarına haber verebileceğim bir durumum yoktu." iddiasında bulunmuştu.

TUĞGENERAL HAKAN EVRİM

Darbenin merkezindeki isim herşeyi inkar etti

Bugünkü celsede ilk savunmayı 15 Temmuz'da F-16'ların kalktığı üs olan Akıncı 4. Anajet eski Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim yaptı. Savunmasına TSK'daki kariyeri, yaptığı kritik görevleri anlatarak başlayan Evrim üzerine atılı suçları kabul etmediğini söyledi. 15 Temmuz'da MİT'in 14.00-15.00 sıralarında darbe yapılacağına ait istihbarat aldığını ifade eden Evrim, Genelkurmay Başkanı Akar'ın saat 17.00 sıralarında durumdan haberdar edildiğini belirtti. Personelin birliklerinden çıkmama veya tüm personelin birliklerine çağrılma mesajı çekilmesi durumunda önlenebilecek darbe girişiminin, gereken birkaç basit önlemin alınmayarak önlenemediğini söyleyen Evrim, "Önlenemediği gibi bir sürü yurttaşımız yaşamını yitiriyor ve yaralanıyor. Darbe ihbarı 14.00 sıralarından alınmasına rağmen Cumhurbaşkanı eniştesinden, Genelkurmay Başkanı iddianameye göre Mehmet Dişli'den, diğer komutanlar kendilerini derdest edenlerden öğreniyor. Bu nasıl iştir" diye konuştu.

"Ben şahsen Darbe Komisyonu'nda ifade vermeyi çok isterdim"

Adil Öksüz'ün Hava Kuvvetleri İmamı olduğunun iddia edilmesine rağmen darbe sabahı bırakılmasını sağlayan kişiler hakkında neden 7 ay sonra işlem yapıldığını ve komutanları izleyen istihbarat birimlerinin bu kişiyi neden izlemediği sorusunu yönelten Evrim, TBMM'de kurulan Darbe Komisyonu'nun da siyasilerin gölgesi altında kaldığını iddia ederek, "Ben şahsen orada ifade vermeyi çok isterdim. Keşke davet edilseydim" dedi.

"Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ışık hızıyla soruşturma başlatmıştır"

Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyonda yaptığı açıklamada, 'bir kalkışma olduğunu, devletin emanet ettiği silahları vatandaşa karşı kullanan bir takım gruplar olduğunu, bu grupların kim olduğunu, amaçlarını kısa sürede anlayıp, gereğini yapacakları sözlerini anımsatan Evrim, "Sayın Başbakan bunu saat 23.02'de söylüyor. İddianamede de aynısı var. Başbakan bunu söylediği anda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı darbeye teşebbüs eden askerler hakkında soruşturma başlatmıştır. Eminim bu sırada sayın Başbakan daha cümlelerini bitirmemişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız saat 23.05'de süper hızla, ışık hızıyla soruşturma başlatmıştır. Sanırım darbeye teşebbüs edenler arasında emniyet güçlerinin olmadığını biliyorlardı ki sadece askerler hakkında soruşturma başlattılar. Gece yarısı devlete ve belediyeye ait inşaat kamyonları, üstelik kasalarında kum dolu bir şekilde Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığı nizamiyesi önünde, askeri bir düzen içerisinde, tankların geçişine izin vermeyecek bir şekilde yer aldılar. Ertesi gün HSYK FETÖ'cü hakim ve savcıların durumunu görüşmek üzere olağanüstü toplanmıştır. Sabah saatlerinde gözaltı listeleri yayılmıştır. Askeri personelin telefonlarına birliklere katılım mesajı gönderilmiş, yurt dışına çıkış yasağı konulmuştur. Önceden hazırlık yapılmadan bu kadar hızlı nasıl reaksiyon gösterildiği yorumunu takdirinize bırakıyorum" ifadelerini kullandı.

"Bu darbe girişimi son derece amatörce planlanmış, mantık dışı"

Evrim, askeri yönden tecrübelerine dayanarak darbe girişimini değerlendireceğini belirterek, mesleği boyunca kriz ve savaş durumu anlarında önemli planlamalarda bulunduğunu kaydetti. Evrim şunları kaydetti:

"Tüm meslek hayatım boyunca kazandığım deneyimlere dayanarak bu darbe girişimi son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesidir. Öncelikle TSK'nın bugüne kadar yaptığı planlamaların dışında yapılan bir planlama olduğu aşikardır. Örneğin Esenboğa Havalimanının kontrol altına alınmadığı bir planlama, İstanbul'daki havalimanlarının kontrol altına alınmaya çalışılması anlamsızdır. İstanbul'daki köprülerden sadece birinin tek yönlü kapatılması TSK'nın hedef seçim prensipleriyle asla ve asla örtüşmemektedir. Zaten seçilen hedeflerin, yapılan hamlelerin zamanlama yönüyle amacı gerçekleştirmeye hizmet etmediği, olayın başarılı olmasına katkı yapmadığı da görülmektedir. Darbeye akşam saatlerinde başlanması da bunun ne kadar amatörce yapıldığının, planlandığının ve uygulandığının bir göstergesidir. İnternette bile sorguladığınızda görebileceğiniz darbe planları varken, böylesine acemi bir darbe girişimine akıl erdirmek gerçekten çok zor."

"Her açıdan başarısız olmak için yapılmış bir darbe izlenimine yol açmıştır"

Darbe girişimi için yapılan planlamanın TSK'nınki ile uyuşmadığını tekrarlayan Evrim, "İddianamede belirtilen planlama metodolojik olarak yanlıştır. Zaten en başından bilerek ya da bilmeyerek yapılmış yanlışlar nedeniyle her açıdan başarısız olmak için yapılmış bir darbe izlenimine yol açmıştır. Nitekim emekli Orgeneral Işık Koşaner, TBMM Darbe Komisyonuna verdiği ifadesinde, son derece acemice planlanan bir darbe girişimi olduğu görüşünü aktarmıştır. TSK'nın normal planlama usullerine bağlı kalınsaydı, makro seviyeden mikro seviyeye doğru bir planlama yapılır, mevcut imkanların tümü kullanılır, alternatif tarzları belirlenir ve harekat vazifeyi yerine getirecek şekilde icra edilirdi. Ancak en başta bilerek ya da bilmeyerek yapılan hatalar tüm icra safhasına yansımıştır. İddianameye göre TSK personelinin yaklaşık yüzde 10'u kullanılmış ve başka çare kalmadığı için son çare olarak yapıldığı belirtilmesine rağmen niçin yeterli sayıda personel kullanılmamıştır. Yine emniyette ihraç edilen tutuklanan FETÖ'cü olarak iddia edilen kişiler neden kullanılmaz ki? Her ne olursa olsun bu darbeyi planlayan herhangi bir TSK personeli bu hataları yapmazdı" iddialarında bulundu.

"Bayram geçişlerinde bile daha fazla tank, ZPT kullanılıyor"

Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki generallerin en az yarısının o gece düğünde olduklarını öne süren Evrim, "Bu katılımcı komutanların çoğu şu an tutuklu. Üst komutanlarının ise bildiğim kadarıyla tamamı tutukludur. Eğer bu komutanlar bu generaller FETÖ mensubu ise o gece neden düğüne katılmışlardır ki? Darbe yapacak bir örgüt neden kullanacakları uçakların bulunduğu üst komutanlarının birliklerinde olmasını planlamaz ki? Görüldüğü gibi hem planlama sistematiği hem de planlamada kullanılan personel sayısı yönüyle son derece acemice, TSK sistematiği ve teamülleriyle bağdaşmayacak hususları dikkatinize sunuyorum. O gece darbenin merkezi olan Ankara'da iddianameye göre 15 tank, 2 ZPT kullanıldığı belirtilmektedir. Belki başka yerlerde kullanılan varsa 30 tank, 25 ZPT olsun diyorum. Bu rakamlar Ankara'da bulunanların yüzde 10'una tekabül etmektedir. Bayram geçişlerinde bile daha fazla tank, ZPT kullanılıyor. Bu kadar az tank ve ZPT ile darbe yapılamayacağını bilmek için asker olmaya gerek yok. Bu senaryoyu yazanların mı, uygulayanların mı hatası?" dedi.

"F-16 uçakları darbeden ziyade kamuoyu oluşturacak şekilde kullanıldı"

Evrim, uçakların meclisi, emniyet müdürlüğünü, kavşakları bombalamasının darbeye ait hedeflerin ele geçirilmesi amacına ve vazifenin başarılmasına hizmet etmediğini savunarak, "Meclis binasının neden bombalandığını anlamak mümkün değildir. Sadece bu binayı yıkmak için bile yaklaşık 35-40 adet F-16 uçağının kullanılması gerekir. Kaldı ki meclis sabaha karşı darbenin başarısız olduğunun anlaşıldığı saatlerde bombalanmıştır. Dolayısıyla darbede kullanılan F-16 sayısı, bombalanan hedefler, bombalama zamanları dikkate alındığında F-16 uçaklarının darbeden ziyade kamuoyu oluşturacak şekilde kullanıldıkları anlaşılmaktadır" diye konuştu.

Hakan Evrim, bu davada yargılanan tüm general ve amiraller ile subayların büyük çoğunluğunun mevcut hükümet zamanında terfi ettirildiğini savundu.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) FETÖ ile mücadele halinde olduğunu, siyasilerin de 17-25 Aralık sürecinden sonra ancak TSK çizgisine gelebildiğini, bilinmesine, haber alınmasına rağmen darbenin engellenmediğini iddia eden Evrim, darbe planlamasının son derece amatörce yapıldığını, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı hazırlandığını ileri sürdü.

Darbe girişiminde, TSK sistematiği dışında bir planlama yapıldığını anlatan Evrim, şu savunmayı yaptı:

"Bu darbede Ankara ağırlık merkezi olması gerekirken diğer şehirlerde gereksiz faaliyetler yapılarak kısıtlı kuvvetler dağıtılmış, merkezde başarısız olmanın önü açılmıştır. Darbeye akşam saatlerinde başlanması da bu darbenin ne kadar amatörce planlanıp uygulandığını gösteriyor. İddianamede darbe girişimine 8 bin kişinin katıldığı belirtiliyor. Bu sayı TSK'daki personelin yüzde 2 veya 3'üne tekabül ediyor. Bu kadar hayati faaliyette tüm herkesin kullanılması gerekmez miydi? Emniyet teşkilatında sayıları 10 binleri bulan personelin de darbede kullanılması beklenmez miydi? Darbeyi planlayanlar bu kadar FETÖ'cü olduğunu bilmiyorlar mıydı? Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış bir örgütün, ölüm kalım mücadelesi için uyuyan hücreleri uykularında bırakması da yine planlamaya ait amatörlüğü göstermektedir. Bu darbeyi planlayan herhangi bir TSK personeli bu hataları yapmazdı. Darbede asli muharebe aracı tank, Zırhlı Personel Taşıyıcı (ZPT) veya Zırhlı Muharebe Aracı'dır(ZMA). Ankara'da iddianameye göre 15 tank ve iki ZPT kullanılıyor. Bu sayılar Ankara'da bulunan tank ve ZPT sayısının yaklaşık yüzde 10'u. 29 Ekim tören geçişlerinde bile daha fazla tank ZPT ve ZMA kullanılıyor. Bu kadar az sayıda tank ile bu darbenin yapılamayacağını anlamak için asker olmaya gerek yok. Darbenin başlamasından 5 saat sonra asıl muharebe silahları ancak sahaya çıkabiliyor. Savaş uçaklarının sadece yüzde 8'inin o gece uçması bile darbe planlamasındaki sorunu gözler önüne seriyor. Acaba planlayıcılar F 16'ların özelliklerini, imkan ve kabiliyetlerini bilmiyorlar mı? Sadece uçakların bombalamasıyla hangi darbe başarıya ulaşmıştır? Bu darbe gerçekten iş bilmeyen kişilerce mi planlanmıştır, yoksa gerçekten başarısız olmak üzerine mi bina edilmiştir?"

"Darbenin şah matı"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Marmaris'te ele geçirmeye yönelik harekatı "darbenin şah matı" olarak nitelendiren Evrim, bu planlamanın da acemice hazırlandığını iddia etti. Planlama ve uygulamaların yeterince üzerinde çalışılmadan hazırlandığını iddia eden Evrim, "Ya darbe başarısız olmak üzere planlanmıştır, ya darbe önceden haber alınmış başarısız olması için tedbirler alınmış tasfiyelere neden olacak kadarına izin verilmiştir ya da bunların hepsinden hibrit bir karışım yapılmıştır." dedi.

Planlamada harp prensiplerine riayet edilmediğini, darbede insansız hava araçları, roller gibi araçların kullanılmadığını, envanterdeki tank, ZPT gibi araçların ise ancak yüzde 10'unun kullanıldığını savunan Evrim, "Darbe faaliyeti, Hollywood'da çekilecek bir komedi filmi için mükemmel bir senaryo olurdu" şeklinde konuştu. Sanık Evrim, MİT Müsteşarlığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a darbe girişimini önceden haber vermemekle suçladı.

Atama listesinde, kendisine "Milli Eğitim Müsteşarlığı" görevi verildiğini belirten Evrim, böyle bir listeden cezaevinde avukatı aracılığıyla haberdar olduğunu iddia etti.

Evrim'in, "Ben, eğer darbenin yöneticisi, Yurtta Sulh Konseyi üyesi isem bu görevlendirme listesinde en fiyakalı, en etkin göreve kendi adımı yazdırmam gerekmez miydi?" sözleri üzerine, Başkan Dik, "Ne o etkin görev sizce?" diye sordu. Evrim'in, "Onu bilmiyorum ama MEB Müsteşarlığı kesinlikle değil" sözlerine Başkan Dik, "Beğenmiyor musun? Öğretmenler kızar vallahi sana." dedi.

Terörist olmadığını, hakkındaki suçlamaların hiç birisini kabul etmediğini belirten Evrim, konsey üyelerini tanımadığını, iddianamede hakkındaki suçlamalarla ilgili herhangi bir somut delil bulunmadığını ileri sürdü.

Darbe girişimi sırasında Akıncı 4. Anajet Üs Komutanı olan eski Tuğgeneral Hakan Evrim, ne darbe girişimi ile ne de FETÖ ile bağlantısı olmadığını öne sürdü.

Tüm karargah ve birliklerdeki kamera kayıtlarının kayıtta olmasının darbe teşebbüsüne aykırı olduğunu savunan Evrim, "Böyle bir planda tüm kameraların kayıt altında olmaması gerekmez miydi? Darbenin merkezi olduğu iddia edilen 143. Filo'daki kamera tüm olan biteni kaydetmiştir. Darbede etkin rol oynadığı iddia edilen askerler kamera altındayken, sivil zevatın hiçbiri kamerada görüntü vermiyor. Bu bir tesadüf müdür yoksa kameranın yerini biliyorlar mıydı? Yoksa orada hiç bulunmamışlar mıydı?" ifadelerini kullandı.

"Darbe TSK ürünü değildir"

Evrim, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının ele geçirilmiş iken, AK Parti binası, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM gibi yerlerin ele geçirilme harekatı yapılmamasının, harekat için uygun bir eylem olmadığını söyledi. Evrim, "Bu tezat darbenin TSK ürünü olmadığını ortaya koyan en önemli unsurdur" dedi.

"Darbenin en kritik hamlesi Hollywood yapımı bir komedi filmine benzemektedir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tatil yaptığı Marmaris'te ele geçirilmesi için yapılan planlamayı değerlendiren Evrim şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanının darbeciler tarafından ele geçirilmesi şah, mat hamlesidir. Dolayısıyla en mükemmel planlamanın bu faaliyetlerde olması gerekirdi. Cumhurbaşkanının Marmaris'te tatil yaptığı, yer konusunda sıkıntı yaşanacağı durumda Amerikalılardan yardım alınacağı belirtiliyor. Daha planlamanın başında yer konusunda sıkıntı yaşandığı ortadadır. Yer tespitinin yapılmadığı, İHA sistemleri ile bölgenin havadan gözetlenmediği, tatil köyüne giriş çıkışların kontrol altında tutulmadığı, herhangi bir dinleme faaliyeti yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu tedbirleri ortalama düzeydeki bir vatandaşın bile düşünmesi gerekirken, bu önemli harekatın eksik yapılması anlaşılır bir durum değildir. Cumhurbaşkanının yeri bulunmadığı zaman Amerikalılardan yardım talep edilmiş midir? Bu konu iddianamede yer almıyor. Bu darbenin Amerikalılar ile bağlantısı nedir? Hangi Amerikalılar bu darbeye yardım etmek istemiştir? Darbenin en kritik hamlesi Hollywood yapımı bir komedi filmine benzemektedir."

"Darbe sonrası istediğim makamda geçebilirdim"

Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu ve atama listesinde Milli Eğitim Müsteşarı olarak atandığı iddialarına yanıt veren Evrim, "Eğer ben bu konseyin bir üyesi olsaydım bu görevlendirme listesindeki en fiyakalı, en etkin göreve kendi adımı yazdırmaz mıydım?" diye sordu. Mahkeme Başkanı Dik'in, "o fiyakalı görev ne?" sorusunu yöneltmesi üzerine Evrim, "Onu bilmiyorum ama Milli Eğitim Müsteşarı olarak yazdırmazdım kendimi. Neticede ben olayın en merkezinde yer alıyordum. Çünkü Üs komutanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki en prestijli bir görevdi. Eğer gözüm daha yükseklerdeyse hiçbir yere adımı yazdırmayıp, darbe sonrası istediğim makamda geçebilirdim. Tüm bunlar bile konseyde olmadığımı göstermektedir" diye konuştu.

Sözde darbeciler kendisini de enterne etmiş

Evrim, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın darbe girişiminin başına geçmesi için ikna etmeye çalışan konsey üyelerinin arasında olduğu iddialarına ilişkin, "Konseydeki hiçbirini tanımıyorum. İddianamede adı geçen örgüt ile herhangi bir bağım yoktur. Eğer ben bu iddia edilen Konseyde yer alsaydım iddianameye göre Ocak 2015'den başladığı iddia edilen darbe girişimi planlamasında yer almam gerekirdi. Böyle bir faaliyette hiç bulunmadım. Vatanına milletine sadakatle bağlı olan bir askerim. Daha önceden birlikte görev yapmış, ortak hatıraları olan kişiler birbirlerini ikna edebilirler. Ayrıca yaş olarak uygun olmakta ikna edecek kişide bulunması gereken özelliklerdir. Ben Genelkurmay Başkanı ile hiç tanışmadım. Dolayısıyla kendisini ikna edebilecek TSK'daki en son kişilerden biriyim. Genelkurmay Başkanının helikopter ile Üsse ineceğini duydum. Enterne edilerek 143. Filonun dışında bulunmam, telefonumun alınması nedeniyle olanlardan haber olamadım. Eğer bu harekatın içinde olsaydım Genelkurmay Başkanı karargaha getirilince bizzat onu ben karşılardım. Genelkurmay Başkanının yanına karargaha gitmem gerektiğini oradaki silahlı ekip bana dikte etti. Yanıma iki silahlı kişi vererek karargaha götürdüler. İçeriye girdiğimde Genelkurmay Başkanının rahat tavrıyla saygı, sevgi içinde konuştuğunu gördüm. Komutana bakarak 'hoş geldiniz' dedim. Ben geçip tek boş koltuk olan makamımdaki koltuğumu öne doğru çektim. Koltuğu çekerken makam telefonunun ve televizyonun kablolarının kesilmiş olduğunu fark ettim. İçeride birkaç tümgeneral ve siviller vardı. Ben odada sadece Genelkurmay Başkanını, Akın Öztürk'ü ve Kubilay Selçuk generali tanıyorum. Yapılan tüm konuşmaları sadece dinledim ve hiçbir şey söylemedim" şeklinde konuştu.

"Genelkurmay Başkanının oraya zorla getirildiğini bilmiyordum"

Genelkurmay Başkanı Akar'ın alıkonulduğu odada o gece yaşananlar hakkında konuşulduğunu aktaran Evrim, "Televizyondan bir bildiri yayınlandığı, Genelkurmay Başkanlığından bazı mesaj emirleri geldiği söylenildi. Ben ise cep telefonumun alındığı için olanları anlamaya çalışıyordum. Genelkurmay Başkanı ülkenin durumuna ilişkin bildiride belirtilen şikayetlere kendisinin de katıldığını, hatta iktidar partisinden bazı milletvekillerinin bu konulardaki benzer serzenişleri bizzat kendilerine söylediklerini belirtti. Genelkurmay Başkanı, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla hep birlikte hareket edilerek ülkenin yüzeye çıkarılması gerektiğini söyledi. Mesela Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, parti içi muhalefet, muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, kanaat önderlerinin katılımıyla ülkedeki sorunların çözülebileceği yönünde sözler sarf etti. Eğer istenirse bu kişilerle görüşülmesinin faydalı olabileceğini kendisine ifade ettiler. Bu ana kadar ben hep dinledim, tek kelime dahi etmedim. Benim gördüğüm kadarıyla oradakilerin Genelkurmay Başkanını ikna etmeye çalışmasından ziyade, Genelkurmay Başkanı farklı bir yaklaşımla fikir üreterek daha güçlü çözüm alternatifleri sunmak suretiyle oradakileri yönlendiriyordu. Ben Genelkurmay Başkanının oraya zorla getirildiğini bilmiyordum. İçeridekiler saygı, sevgi içinde davranıyordu. O ana kadar Genelkurmay Başkanını ikna etmem söz konusu olmadı" diye konuştu.

"Gülen ile görüştürme teklifi yapmam mümkün değildir"

Evrim, odadan çıkması esnasında Genelkurmay Başkanı Akar'a telefon görüşmesi yapabileceğini söylediğini anlatarak, "Kendisine, 'komutanım bu kapsamda söylediğiniz muhalefet, STK, kanaat önderlerinden görüşmek istediğiniz biri varsa telefonla sizi görüştürebilirler' dedim ve dışarıya çıktım. Benim içeride ettiğim tek cümle budur. Gülen ile görüştürmek istemekle suçlanıyorum. Böyle bir ifade ağzımdan çıkmamıştır. Gülen ile ne görüştüm ne de aradım. Ben odadan çıktıktan sonra Gülen'in adı geçtiyse bilemem. Ben Gülen'in numarasını bilmem. Kendisiyle de hiç görüşmedim. Gülen ile görüştürme teklifi yapmam mümkün değildir. Ben vatanın milletine, yeminine sadakatle bağlı olan bir askerim, terörist değilim" iddialarında bulundu.

"Kemal Batmaz'ı tanımıyorum"

Mahkeme Başkanı Dik, sanık Evrim'e olay gecesi kayıtta olan kameralardan elde edilen fotoğrafları gösterdi. Evrim, fotoğraflardan birinin kendisi olduğunu, diğerlerinin ise kendisini 'andırdığını' söyledi. Dik, darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'nde olan sivil sanıklardan Kemal Batmaz'a 'sen kimsin?' diye sorup sormadığını sorması üzerine 'Kendisini hiç tanımıyorum' cevabını verdi.

"Batmaz'a cephe selamı vermedim"

Davanın savcısı "Fotoğraflarda Batmaz'a cephe selamı verdiğin gözüküyor" sorusunu yöneltti. Evrim, "Öyle bir selam vermedim. Ben gittiğimde bu video bana savcılık tarafından gösterilmedi. Gösterilseydi vermediğimi söylerdim. Kendisine asla ve asla cephe selamı vermedim" ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN'IN AVUKATINDAN TEPKİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, darbeci Hakan Evrim'i duruşmada soru yağmuruna tuttu. Evrim'in kaçak yanıtlar vermesi avukat Aydın'ı çileden çıkardı.

Savunmasını yapan sanık Hakan Evrim, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ı ikna edecek ekip içinde yer aldığının iddia edildiğini belirterek, "Birbirini daha önceden tanıyan kişiler birbirini ikna edebilirler. Ben daha önce Genelkurmay Başkanı ile hiç tanışmadım, aynı ortamda hiç bulunmadım. Dolayısıyla kendisini ikna edebilecek TSK'daki en son kişiyim" savunmasını yaptı.

Sanık Evrim, Genelkurmay Başkanı Akar'ın Akıncı Üssü'ne geleceğini duyduğunu, enterne edilerek 143. filo dışında tutulduğunu, cep telefonlarının eli silahlı askerler tarafından alındığını, bu nedenle yaşananlardan haberdar olmadığını iddia etti.

Üs komutanı olması nedeniyle eli silahlı askerler tarafından Genelkurmay Başkanı Akar'ı karşılamasının istendiğini ileri süren Evrim, şunları savundu:

"143. Filo'da olanlardan haberim olmadı, bu hareketin içinde olsam, onu ikna edecek olsam, Genelkurmay Başkanı'nı bizzat ben karşılardım. Üs komutanı olmam nedeniyle Genelkurmay Başkanı'nı karşılamam gerektiğini oradaki ekip bana dikte ettirdi. Yanıma iki silahlı kişi vererek karargaha götürdüler. İçeri girdiğimde Genelkurmay Başkanımızın birileriyle odada, rahat tavırla, emir komuta zinciri içinde, saygı, sevgi içerisinde konuştuğunu gördüm. Komutan'a bakarak 'Hoşgeldiniz' diyerek, tek boş koltuk benim makam koltuğumdu, bu tek boştaki koltuğu ekibin yanına doğru çektim. Makam telefonumun ve televizyon kablolarının kesilmiş olduğunu fark ettim."

Hakan Evrim, odadakilerden sadece Akar, Akın Öztürk ve Kubilay Selçuk'u tanıdığını, diğer kişilerin, Mehmet Dişli ve Ömer Faruk Harmancık olduğunu sonradan öğrendiğini ileri sürerek, yapılan tüm konuşmaları dinlediğini, olayları anlamaya çalıştığını öne sürdü. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ı, Fetullah Gülen ile görüştürmeyi teklif ettiği iddiasını kabul etmeyen Evrim, "Böyle bir cümle kesinlikle ağzımdan çıkmamıştır. Ömrümde Fetullah Gülen'i ne aradım ne görüştüm ne de kendisini telefonla arayabilecek birisini tanıyorum. Genelkurmay Başkanı'nın savcıya verdiği ifadeler genellikle net ve kesindir. Bana suç isnat edilen bölümünde ise 'Hakan Evrim, 'Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz' gibi bir şey söyledi' demiştir. İfadesinin son bölümünde kesin, net ifade edememiştir. İfadede kesinlik yoktur." dedi.

Akar'ın, kendisini başka birisiyle karıştırmış olabileceğini öne süren Evrim, "Şerefli bir TSK mensubuyum, tek dini önder olarak Peygamberimizi, milli önder olarak da Atatürk'ü tanırım. Kutsal değerlere ihanet etmedim, asla terörist değilim" iddiasında bulundu.

'NEDEN SEN KİMSİN' DİYE SORMADIN?

Savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, o gece güvenlik kameralarınca kaydedilmiş görüntülerden elde edilen fotoğraflarını gösterdiği Evrim, bir fotoğraftakinin kendisi olduğunu ancak diğerlerinin kendisini "andırdığı"nı söyledi. Mahkeme Başkanı Dik'in, "Darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'ndeki sivil sanıklardan Kemal Batmaz'a 'sen kimsin' diye neden sormadın?" sorusuna, Evrim, "Kendisini hiç tanımıyorum." karşılığını verdi.

SELAMLAŞTIĞI GÖRÜNTÜLER SORULDU

Duruşma savcısı da Evrim'e 15 Temmuz gecesi Akıncı 4. Ana Jet Üssü'nün kameralarına yansıyan, Adil Öksüz'le darbeyi yöneten FETÖ'cü Kemal Batmaz ile selamlaştığı yönündeki görüntüleri sordu. Savcının, görüntülerde Batmaz'a yönelik cephe selamı verdiğinin gözüktüğünü ifade etmesi üzerine Evrim, "Ben öyle bir selam vermedim. Ben gittiğimde bu video bana savcılık tarafından gösterilmedi. Gösterilseydi vermediğimi söylerdim. Kendisine asla ve asla cephe selamı vermedim." dedi.

EVRİM’E ’ADİL ÖKSÜZ’ SORUSU

İfadesinin ardından çapraz sorgusu yapılan sanık Hakan Evrim’e FETÖ’nün ’Hava Kuvvetleri imam’ Adil Öksüz’ün 17-25 Aralık’tan bu yana 12 kez Akıncı Üssü’ne gittiği iddiaları soruldu. Evrim, iddialarla ilgili "İddianamede bildiğim kadarıyla Kazan ilçesine geldiği söyleniyor. Kazan ile bizim aramızda 20 kilometre var. Üsse kimlerin ne şekilde gireceği bellidir. Girseydi kayıtlara geçerdi. Böyle bir şey olmamıştır. Olsa da benim haberim olmamıştır" dedi

'YORUM YOK' DEDİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Darbe girişiminde birçok acemilik ve mantıksızlıkların hem planlama hem icra safhasında yapıldığını iddia ediyorsunuz. Bu acemilikler ve mantıksızlıkların darbenin FETÖ lideri ve mensupları tarafından planlanması ve yine robotlaşmış mensupları tarafından icra edilmesinin payı var mıdır sizce?" şeklindeki soruya Evrim, "Hiç bilemeyeceğim bunu. Yorum yok." yanıtını verdi.

RÜTBELERİ OLMADIĞINI SAVUNDU

Mahkeme Başkanı Dik'in, "Kim bu işin içindeydi? Bir tane rütbeli vardı herhalde?" sorusuna karşılık da Evrim, kendisini esir alan silahlılar olduğunu ancak rütbeleri bulunmadığını iddia etti. Avukat Aydın, "Dinlenen sanık Akın Öztürk, mantıksız, tutarsız, acemice hazırlandığı iddia edilen darbeyi son ana kadar devam ettirmeye yönelik kararlı olduğunuzu söyledi. Bu şekilde kendi beyanınıza göre mantıksız, tutarsız, bu ülkeye komplo mahiyetinde olan bir darbeye neden son ana kadar, hatta sabaha kadar katılma konusunda kararlılık gösterdiniz?" sorusu üzerine de Evrim, Akın Öztürk'ün söylediğinden böyle bir şey anlamadığını belirtti.

AKIN ÖZTÜRK'E SORULDU

Bunun üzerine böyle bir şey söyleyip söylemediği Akın Öztürk'e soruldu. Öztürk, Hakan Evrim'i o gece gördüğünü ancak Karargahın önünde mi başka bir yerde mi görüp görmediğini hatırlamadığını iddia etti.

'SORUYU ANLAMADIM' DEYİNCE TEPKİ GÖSTERDİ

Avukat Hüseyin Aydın'ın, "İddianıza göre o gece planlama safhasında Ankara'nın başarısız olmasının önünün açıldığını ifade ettiniz. O gece Ankara'da TBMM, TÜRKSAT, Emniyet Özel Harekat, Cumhurbaşkanlığı gibi kamu kurumları bombalanmış, 150 şehidimiz var Ankara'da, bin 500 tane de gazimiz var. Ankara'nın önünün açılması için başka ne tür cinayetler, nerelerin daha bombalanması gerekiyordu size göre. Kaç kişinin daha şehit olması gerekiyordu?" sorusu üzerine Evrim, soruyu anlamadığını öne sürdü. Aydın da "Siz benim sorularımı anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Ben tekrar sormayacağım." dedi.

Aydın'ın, darbe yapma, planlamanın TSK'nın görevleri arasında olup olmadığını sormasına karşılık Evrim, 1980 darbesinden sonra TSK bünyesindeki herkesin "Kesinlikle bu ülkede bir daha darbe olmaz." düşüncesinde olduğunu iddia etti.

"Darbe emrinin tebliğ edilmesinden bahsettiniz. Böyle bir teamül var mı?" diye soran Aydın'a Evrim, böyle bir şeyden bahsetmediğini savundu. Avukat Aydın da "Bahsettiniz. 'Bana tebliğ edilmedi' dediniz. Tebliğ, tebellüğ belgesi olması gerektiğini söylediniz. Siz söylediğiniz yalanları aklınızda tutamıyorsunuz. Yalan söyleyince aklınızda tutamazsınız" ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanı Dik'in, "sanığın cevap verip vermemekte serbest olduğunu, susma hakkını da kullanabileceği"ni hatırlatması üzerine sanık Evrim, "Eğer doğru dinleselerdi anlaşılırdı." dedi.

Avukat Aydın ise "Sizi doğru dinledik. Sürekli yalan söylediğiniz için ne söylediğinizin farkında değilsiniz" şeklinde karşılık verdi.

Evrim'in "seviyenin düştüğü" ifadesini kullanması üzerine ise Aydın da "Siz bir Fetullahçı olarak bana seviye tavsiyesinde bulunamazsınız. Sizin seviyeniz yerlerde." diye konuştu.

PARTİGÖÇ DE SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ

Darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davada, sabah yapılan oturumda avukatı olmadığı için savunması alınamayan darbe girişiminin kritik isimlerinden eski Tuğgeneral Mehmet Partigöç, öğleden sonraki oturumda savunmasını yaptı. Partigöç de savunmasında, FETÖ üyeliği ve darbe girişimde bulunduğu iddialarını reddetti.

Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, Hakan Evrim'in savunmasının ardından sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' bildirisinde imzası bulunan Genelkurmay Personel Daire eski Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yaptı.

Savunmasında, FETÖ üyeliğini kabul etmeyen Partigöç, 15 Temmuz günü darbe girişiminden haberi olmadığını söyleyerek, "Sadece 16 Temmuz gecesi birinci sicil amirim İlhan Talu beni arayarak, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in emri olduğunu ve masajın iletilmesi gerektiğini söyledi. Ben de komutana ulaşamadığım için komutana ulaşamadığımı ve kendileri ne anladıysa onu yapmaları gerektiğini söyledim" dedi.

15 Temmuz darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin açılan çatı davada savunma yapan eski Tuğgeneral Mehmet Partigöç, darbe ile ilgili çektiği iddia edilen mesajları hiç görmediğini ileri sürerek, "İsmimin olduğunu da cezaevinde öğrendim. Yaşar Güler'in gönderdiği bir CD'de benim ismimin olacağını nereden bileyim" dedi.

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davaya verilen öğle arasının ardından devam edildi. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davada, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığından atılan darbe mesajlarında imzası bulunan eski Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yaptı. Sabah saatlerinde savunmasını yapması planlanan Partigöç, avukatının huzurda hazır bulunmaması nedeniyle savunmasını yapamamıştı. Avukatının duruşma salonuna gelmesi ile savunmasının alınmasına başlanılan Partigöç, FETÖ ile bir bağlantısının olmadığını iddia ederek sözlerine başladı. Partigöç, "Benden bir darbeci çıkarılacak mı bilmiyorum ama FETÖ'cü çıkaramayacaklar" ifadesini kullandı.

15 Temmuz günü her gün olduğu gibi sabah saatlerinde mesaiye başladığını anlatan Partigöç, Temmuz ayları genelde YAŞ hazırlıkları yaptıklarını, bu kapsamda işlerle uğraştığını söyledi. 20.30-21.00 sıralarında karargahın içerisinde ve dışarısında koşuşturma başladığını gördüğünü belirten Partigöç, "Ben önce bu hareketliliği görmedim. Kara Kuvvetleri Personel Başkanı aradı komutanını sordu. Ben de bilmediğimi söyledim. Bundan itibaren ben 3 defa bahçeye çıktım. Bir tümgeneral arıyor 'benim komutanım orada mı?' diyor. Bulmak için bahçeye çıkacaksın, aracı oradaysa oradadır. 3 defa bahçeye çıktım. İlk çıktığımda hiçbir şey görmedim, ikinci çıktığımda bir koşturmaca vardı. Geri dönerken dışarıdan silah sesi duydum" diye konuştu.

Yaşanan olayları anlamak için Karargah binasındaki Görüntü İzleme Merkezine gittiğini kaydeden Partigöç, buradan bilgi almaya çalıştığını söyledi. Partigöç, komuta katına 4 defa giriş yaptığını dile getirerek, "İlk iki gidişim mesajla ilgili Yaşar Güler Orgenerale ulaşma gayretimdi. Son gidişimde Genelkurmay Başkanının karargahtan çıktığını görmüştüm emir subayına ne olduğunu sormamdı. Bu işler olurken 20.30 civarıydı tam hatırlamıyorum. General/Amiral Şube Müdürü Cemil Turhan beni arayarak Yaşar Güler'in emir subayının ivedi yayınlanmak üzere görevlendirme listesi getirdiğini, bunu göndermemizi istediğini söyledi. Yaşar Güler'in odasına birinci gidişimde Komutanın müsait olmadığını söylediler. En son emir astsubayının kelepçeli olduğunu gördüm. Durumu sorduğumda 'komutanım tatbikat varmış' dediler. İkinci gittiğimde de Yaşar Güler Orgeneralin Karargahta olmadığını, Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü söylediler" şeklinde konuştu.

Partigöç, Yaşar Güler ile gece boyunca hiç karşılaşmadığını öne sürerek, "Cemil Turhan'a 'bana emir veren kimse yok. Yaşar Paşa size gönderdiyse ne anladıysanız gereğini yapın' dedim. Sonra ne olduğunu anlamaya çalıştım. Karargah binasının dışına çıkıp girdiğimde çok sayıda personelle karşılaştım. Burada karşılaştığım herkese dikkatli olmalarını söyledim" ifadelerini kullandı.

Gece boyunca amirlerinden kendisini arayan kimsenin olmadığını iddia eden Partigöç, 16 Temmuz günü saat 10.00 sıralarında sanıklardan İlhan Talu'nun kendisini aradığını söyledi. Talu'nun Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüştüğünü, Akar'ın savcılıktan gelecek kişilere personelin teslim olması emri verdiğini söylediğini aktaran Partigöç, saat 13.00 sıralarında teslim olduğunu kaydetti.

Partigöç, 'darbe lideri Mehmet Partigöç' diye operasyon başlatıldığını savunarak, "Doğal olarak bu durum sanıkların verdiği ifadelere eklendi. Sorguyu yapan personelin 'bize Partigöç'ü verin siz kurtulun" sözü eklenince bunlar personelin ifadelerine yansıdı" dedi.

Dava kapsamında tutuklu bulunan İlhan Talu'nun mahkeme huzurundaki "Mesajın altında Partigöç'ün ismi olduğunu görünce FETÖ'cü darbe girişimi olduğunu anladım" ifadelerini değerlendiren Partigöç şunları kaydetti:

"Sadece şunu söylüyorum; ben mesajları görmedim. Şu ana kadar mesajları görmüş değilim. Hiç kimse beni aramadı. Nedense insanlar darbe emrini alıyor, altında benim adım var kimsede arayıp 'tuğgeneralsin bu emir kimden çıktı? demiyor. Suç unsuru bir konu var. Herkes de kendini aklamaya çalışıyor. Partigöç ismi üzerinden bir algı oluşturmak kolay. Herkes Partigöç'ü suçluyor. Bu darbe girişiminin arkasındaki hangi üst akılsa başarısız olacağı belli, herkesin FETÖ'cü olduğunu ilan etmek için benim ismimi kullanmışlar. Burada yargılanan herkesin FETÖ'cü olduğuna inanmıyorum."

Partigöç, olay gecesi Genelkurmay Başkanı Akar ile hiç karşılaşmadığını iddia ederek, "Eğer ben o gece Hulusi Akar ile yan yana gelmişsem hakkımdaki bütün iddiaları kabul ediyorum" dedi

Evinde yapılan aramalarda ele geçirilen 1 dolara ilişkin Partigöç, "Bu 1 dolar 7 yaşımdaki kızımın cüzdanında bulundu. Bu olaydan önce bir resepsiyonda eşim mezun olduğu okuldaki öğretmeniyle karşılaşmış. Hocası yıllarca gezi organize edermiş. Hocası eşime 'biz İsrail'e gideceğiz, sen de gel' demiş. Eşim de bu durumu kabul etti ve İsrail'e gitti. Yurt dışına gittiği için benden dolar temin etmemi istedi. Ben de emir astsubayıma dolar temin etmesini istedim. Arkadaş alıyor eşime bırakıyor. Eşim de 'bunlar bütün, bozuk olması lazım' demiş. 1 dolar, 5 dolar, 20 dolar gibi parça parça olmasını istedi. Emir astsubayım da paraları bozarak verdi. Seyahat dönüşü eşimin üzerinde bozuk paralar kalmış. Masaya bırakınca kızım bunları görüp sormuş. 1 dolarlardan birini kızım alıyor. İster inanın ister inanmayın bu böyle" iddialarında bulundu.

EŞİNE YAZDIĞI NOTU İNKAR ETTİ

Eşine yazdığı iddia edilen nota ilişkin Partigöç, "Şimdi bir darbe oluyor ben darbenin en üst makamıyım, öyle iddia ediliyor. Olayın başarısız olduğu ortaya çıkmış, benim bir çantam var ve ona bir not yazıyorum 'darbeyi ben yaptım' diye ve onu ortalıkta bırakıyorum. Bu akla mantığa uygun bir şey değil. Benim el yazı örneğim alınmadı. El yazı örneğim alındığı zaman bunun benim elimin ürünü olmadığının ortaya çıkacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Sanık Partigöç, Genelkurmay Başkanlığında ele geçirilen sırt çantasında, küçük kağıtlara elle yazılmış, "1. Sevgili eşime ve kızlarıma, hayatım, ülkem ve milletim için mücadele ile geçti. 2. Geldiğimiz aşamada ülkemizin kötü gidişine dur demek de bize düştü. 3. Hakkınızı helal edin." diğeri ise "Canım eşim, seni gerçekten her şeyden çok sevdim. Ama bu başkaldırıyı yapmasaydım da beni hayatımın sonuna kadar hapse atacaklardı, beni affet." ifadelerini içeren notların kendisine ait olmadığını iddia etti.

Mehmet Partigöç, "Bir darbe oluyor, ben darbenin en üst makamıyım öyle iddia ediliyor. Artık başarısız olduğu ortaya çıkmış, ben bir not yazıyorum, 'Darbeyi ben yaptım' diye ve bunu ortalıkta bırakıyorum. Bu akla mantığa uyan bir şey değil." diye konuştu.

İŞTE EŞİNE YAZDIĞI DARBE NOTU

Mehmet Partigöç eşine yazdığı notla darbe girişimini itiraf etmişti.

İşte o not:



Darbe ile ilgili çektiği iddia edilen mesajları hiç görmediğini de savunan Partigöç, "İsmimin olduğunu da cezaevinde öğrendim. Yaşar Güler'in gönderdiği bir CD'de benim ismimin olacağını nereden bileyim. Yaşar Paşa yollamış bunu" diyerek darbe mesajlarında yer alan imzasını reddetti.

Partigöç, "Darbe girişimini kim yaptı diye sorarsanız eğer ben de 10 aydır bunu düşünüyorum" dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davanın altıncı günü, bazı sanıkların savunmalarıyla tamamlandı.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen davanın yarın yapılacak duruşmasında, eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli ve eski Tümgeneral Kubilay Selçuk'un savunması alınacak.

Darbe gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mesaj sisteminden gönderilen sıkıyönetim belgesinde imzası olan, suç tarihinde Personel Plan Yönetim Daire Başkanı olarak görev yapan eski Tuğgeneral Mehmet Partigöç, savunmasını tamamladı.

Telefon görüşmelerini içeren HTS kayıtları hakkındaki iddialara da yanıt veren Partigöç, o gece tanımadığı hiç kimseye telefonla bilgi vermediğini, tanıdıklarına da "Bilmiyoruz, biz de araştırıyoruz" dediğini, kimseyle herhangi bir bilgi paylaşmadığını ileri sürdü.

"Teyzemi ziyaret ettim"

Partigöç, Genelkurmay İdari Tahkikat Raporu'nda da hakkında örgüt üyesi olduğuna ilişkin maddi bir delil bulunmadığını, raporun, hakkında medya operasyonundaki bilgiler, bu bilgilerden kaynaklı MİT'in gönderdiği liste ve emniyetin gönderdiği bilgilere dayandığını öne sürdü.

Firari Adil Öksüz başkanlığında darbenin planlanması için düzenlenen toplantılara katıldığı yönündeki iddiayı da reddeden Partigöç, "6, 7, 8, 9 Temmuz 2016 günlerinde Ankara Konutkent'te bulunan villada yapılan toplantılara aktif olarak katıldığım iddia ediliyor. Bu tarih bayramın 2, 3 ve 4. günü. Ben o tarihlerde Ankara'da akrabamız çok, bayram hareketli geçiyor. Ayın 5'i sabahı teyzemi ziyaret ettim. Sonra eşimin ablasına uğradık, eve döndük. Öğleden sonra eşimin ablası geldi, evdeydik. Akşam annemi görmek üzere yola çıktım. Polatlı'ya giderken bir helikopter kazası olduğunu duydum. Giresun bölge komutanının helikopteri... Geri döndüm. Gece harekat merkezine gittim. Gece 3'e kadar çalıştık. Ertesi gün cenaze vardı. GATA ve Kocatepe'ye gittik. Ayın 7'sini çok hatırlamıyorum. 8 ve 9'unda çalıştığımızı net hatırlıyorum" savunmasını yaptı.

Partigöç, 58. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ü arayarak "harekete geçin" talimatını verdiği iddiasını da yalanlayarak, "O gece görüştüm ama ilk ben aramadım. Ben bir yanlışlık eseri onun tuşuna basmış olabilirim. Birkaç Murat varken o Murat'ın telefonuna basmış olabilirim. 'Beni aramışsın' dedi. 'Ben seni aramadım, arayacak durumda da değilim. Burada bir karışıklık var, onu çözmeye çalışıyorum' dedim. 'Bizimle ilgili bir durum var mı?' dedi. 'Kendi amirlerinize sorun' dedim. O gece kimseyi Genelkurmay Karargahı'ndan arayıp da şunu yapın demedim. Görüşmemiz bu." dedi.

"10 aydır bunu düşünüyorum"

Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddiasını da yalanlayan Partigöç, "Peki darbeyi kim yaptı. Ben de 10 aydır bunu düşünüyorum. Ulaştığım sonuç şu, kendimle ilgili, hiçbir şey yokken önce fetösavar diye bir site kurdular, oradan belli isimleri servis ettiler. Bu da algı operasyonunun bir parçası." diye konuştu.

Partigöç, savunmasının sonunda mal varlığına konulan tedbirin kaldırılmasını talep etti, tahliye ve beraatına karar verilmesini istedi.

Partigöç'ün çapraz sorgusu

Sanık Mehmet Partigöç'ün savunmasının ardından çapraz sorguya geçildi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in ve diğer rütbelilerin başına çuval geçirilirken kendisine niye bir şey yapılmadığını sorması üzerine Partigöç, "Onlara sormak lazım. Ben Fırat Alakuş'u tanıyorum. Özel kuvvetçilerin de çoğu tanır beni. Onun için olabilir, tanıdıkları için olabilir." yanıtını verdi.

Partigöç, Dik'in "Genelkurmay Karargahı'nda o gün kim ne taraftaydı?" sorusunu ise "Açıkçası darbe bildirisi okununca bunun emir komuta zinciri içinde olduğunu düşündüm. Çünkü ikinci başkanın derdest edildiğini görmedim." diyerek yanıtladı.

"Emir komuta zinciri içinde olduğunu düşünerek darbeye iştirak mı ettiniz?" sorusu üzerine de Partigöç, "Hayır etmedim. Onu emri veren, yapan kimse sorumlusu o dur. Ortada nötr durmayı... Çünkü ben silahı olmayan bir şahısım sadece. Anca çatışmayı engelleyebilirim." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, o dönem Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ile samimi olduğunu söyleyen Partigöç'e, onu durumun mahiyetini sormak için niye aramadığını sorması üzerine Partigöç, özel kuvvetlerin durumunu sorgulamadığını söyledi.

Bülent Aydın'ın şehit edilmesi

Avukat Aydın'ın sorusu üzerine, Partigöç, Genelkurmay Karargahı'nda şehit edilen astsubay Bülent Aydın'ı tanığını söyledi.

Hüseyin Aydın'ın, "Genelkurmay bahçesinde daha önce tanıdığınız bir TSK mensubu şehit ediliyor ve siz de sadece reviri aramakla yetiniyorsunuz. Bu çok olağan bir olay mı Genelkurmay Bahçesinde bir astsubayın şehit edilmesi?" şeklindeki soru üzerine de "Şehit olduğunu bilmiyordum. Daha sonra cezaevindeyken öğrendim." dedi.

Aydın'ın, "Yaralandığını farz edelim ateşli silahla" demesi üzerine de Partigöç, "Dost ateşi olduğunu düşünüyorum." diye konuştu. Sanık Partigöç, Aydın'ın, "Nasıl bir dost ateşi?" olduğunu sormasına karşılık ise "İkisi de TSK personeli dost ateşi oldu aynı birlikten." dedi.

Partigöç, bir sanık avukatının "Darbe gecesi Genelkurmay Başkanlığına giren tankların içeri girmesine siz izin vermişsiniz? Nereden gördünüz?" sorusuna ise "Kameralardan" yanıtını verdi.

Duruşmaya yarın, eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli ve eski İzmiri Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'un savunmasının alınmasıyla devam edilecek.

EVRİM'İN ÇELİŞKİLİ İFADELERİ

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a, alıkonulması sırasında "Sizi kanaat önderimiz (Fetullah Gülen) ile görüştürebiliriz" dediği belirtilen eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim, önceki ifadesinin aksine, firari Adil Öksüz'ü girişimin yönetildiği Akıncı Üssü'nde görmediğini söyledi.

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı çatı davanın altıncı celsesinde savunmasını yapan Evrim, daha önceki ifadelerini maddi ve manevi baskı altında verdiğini iddia ederek, mahkemedeki ifadesinin esas alınmasını istedi.

İddianameye giren ifadesinde örgütün sözde "Hava Kuvvetleri imamı" firari Adil Öksüz'ü Akıncı Üssü'nde gördüğünü anlatan Evrim, "Ben 143. Filo'nun içerisine girip gazino bölgesine gittiğimde içeride yaklaşık 30 civarında sivil giyimli şahıs vardı. Ellerinde dizüstü bilgisayarlar, laptoplar, Ipad'ler vardı. Televizyon da yanılmıyorsam açıktı. Anladığım kadarıyla haberleri seyrediyorlardı. Yoğun bir şekilde de telefon görüşmesi yapıyorlardı. Adil Öksüz'ü önceden tanımam. 143. Filo'nun gazino bölgesinde ilk defa Adil Öksüz'ü gördüm. Çünkü resimlerini daha sonra basından takip ettim. Ben Adil Öksüz'ü gördüğümde yanındakilerle konuşuyordu. Fakat neler konuştuğunu bilmiyorum. Yalnız dediğim gibi içeride yoğun şekilde sivil giyimli şahıslar vardı ve alışılmış TSK harekat merkezi görünümü yoktu." dedi.

Mahkemede bu ifadesini değiştiren Hakan Evrim, Adil Öksüz ile ilgili, "İddianamede bildiğim kadarıyla Kazan ilçesine geldiği söyleniyor. Kazanla bizim üssümüzün arası yaklaşık 20 kilometre. Dolayısıyla ilintisi yoktur. Bizim üsse girişin, kimlerin hangi prosedür uygulanarak gireceği bellidir. Üsse girse, kamera kayıtları olurdu. Dolayısıyla böyle bir şey vaki değildir. Üssümüzde bulunmadığını değerlendiriyorum. En azından benim haberim yok." diye konuştu.

Görüntüleri de yalanladı

Hakan Evrim, darbe girişimini Akıncı Üssü'ndeki 143. Filo'dan Adil Öksüz ile birlikte yönettiği belirlenen Kaynak Kağıt AŞ'nin eski genel müdürü tutuklu Kemal Batmaz'a asker selamı verdiği görüntüleri de inkar etti. Batmaz'ı tanımadığını iddia eden Evrim, "Öyle bir selam vermedim." dedi.

Evrim, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ı ikna edecek ekip içinde yer aldığının iddia edildiğini dile getirerek, "Birbirini daha önceden tanıyan kişiler birbirini ikna edebilirler. Ben daha önce Genelkurmay Başkanı ile hiç tanışmadım, aynı ortamda hiç bulunmadım. Dolayısıyla kendisini ikna edebilecek TSK'daki en son kişiyim." savunmasını yaptı.

Önceki ifadesinde "Darbe girişimi olduğunu, tanımadığım silahlı grubun beni rehin almasından sonra televizyonlardan öğrendim. Beni silah zoruyla tehdit ettikleri için taleplerini yerine getirdim. Olay dilimi içerisinde kaçabileceğim, başkalarına haber verebileceğim bir durumum yoktu." diyen Evrim, aynı iddiayı mahkemede de dile getirdi.

FETÖ/PDY ile bir bağının bulunmadını savunan Hakan Evrim, İzmir'de yurtta kalırken Fetullah Gülen tarafından yetiştirildiği iddialarını da yalanladı.

Evrim'in iddianamede yer alan dikta kayıtlarında, "Helikopter 'Yurtta sulh' diye geliyorsa dosttur indirin.", "Hakanım uçak var mı havada? Ankara üzerinde devamlı uçak olacak, tacize devam, peyderpey kaldır", "Ankara'nın üzerinde sürekli uçak olacak, konsept bu.", "Kalkan kollara söyleyin alçak uçsunlar, ses istiyoruz, Genelkurmay, Jandarma, AKP, Meclis tamam, alçak uçulsun." şeklinde emirler verdiği aktarıldı.

İfadesinde, "Yurtta Sulh Konseyi" ve "Yurtta Sulh parolası"nı darbe girişimi sırasında hiç duymadığını, konsey hakkında tutuklandıktan sonra basın yoluyla bilgi sahibi olduğunu öne süren Evrim, kule telsiz kayıtlarının dinletilmesi üzerine, "Dikta teybinde 15 Temmuz 2016 tarih ve 22.22 saatli kısmı dinledim. Burada 'Yurtta Sulh diyen helikopterlerin bizden olduğunu' kulede bulunan Mustafa Erez'e söylüyorum. Her ne kadar daha önce Yurtta Sulh Konseyi ve Yurtta Sulh parolasını o akşam duymadığımı beyan etmişsem de 143. Filo'da bulunanların bana bunu kuleye iletmemi söylemeleri üzerine ben de bunu kuleye ilettim. Yukarıda belirttiğim kısımda parola şeklindeki detayı kaçırdığımı düşünüyorum." dedi.

13 ayrı suçtan sorumlu tutuluyor

Hakan Evrim, darbe girişimi sırasında Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 13 ayrı suçtan sorumlu tutuluyor.

İddianamede Hakan Evrim ile ilgili, "Tuğgeneral Hakan Evrim, Hava Kuvvetlerinin darbe planı içindeki organizasyonu ile sevk ve idaresini yapan ekibin içinde yer aldı. Evrim, bir yandan darbe girişimine yönelik eylemlerde bulunurken, diğer yandan da derdest edilerek Genelkurmay Karargahı'ndan Akıncı Üssü'ne getirilen Genelkurmay Başkanı Akar'ı, Mehmet Dişli, Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık ile darbe girişiminin başına geçmesi için ikna etmeye çalışan ve sözde darbe bildirisini televizyonlarda okuması için zorlayan Konsey Üyeleri içinde yer aldı. Evrim, ikna olmayan Hulusi Akar'a, örgütün elebaşı ve 1 numaralı şüpheli Fetullah Gülen ile görüştürme teklifinde bulundu." ifadeleri kullanılıyor.

Evrim'in, teşebbüse hazırlık faaliyetleri kapsamında 13 Temmuz 2016'da Ahmet Tosun ile Diyarbakır'a gittiği ve uçaklara hedefleme kodu olan Sniper cihazını taktırdığı bilgisi de iddianamede yer aldı. Evrim'in bu şekilde uçakların hedefini tam isabetle vurabilmesi için hazırlık yaptırdığı ve uçakları kullanan pilotlara doğrudan emir verdiği belirtilen iddianamede, FETÖ'nün çok güvendiği elemanlarına askeri vazifelerine ek olarak sivil görevler de verdiği, Evrim'in de bu kapsamda hem darbecilerin atama listesinde görevine devam etmesinin kararlaştırıldığı hem de Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak atandığı belirtilerek, bundan da anlaşılacağı üzere Evrim'in de örgütte yönetici pozisyonunda olduğu vurgulandı.

"Bunlar darbe yapmışlar"

Davanın ilk günü ifadesi alınan eski Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyesi Akın Öztürk de Hakan Evrim ile ilgili şunları söyledi:

"Hulusi Akar'a 'İyi akşamlar, hayırdır komutanım.' dedim. O da bana Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Ömer Faruk Harmancık ve Hakan Evrim'i göstererek 'Bunlar bu işi yaptılar. Bunlarla konuş, bunları ikna et.' dedi. Ben de Hulusi Akar'a 'Komutanım siz buraya nasıl geldiniz?' dedim. O da bana 'Enterne edilerek buraya getirildim.' dedi. Karşısına oturdum. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar burada eli bağsız şekilde rahat vaziyette oturuyordu. İçeride silahlı herhangi birisi yoktu. Ben yanına oturduktan sonra 'Komutanım, ne oluyor, bu nedir?' dedim. O da bana Selçuk, Dişli, Harmancık ve Evrim'i göstererek 'Bunlar darbe yapmışlar, beni de buraya getirdiler.' dedi. Bu sırada makam odasında televizyon açıktı ve Ankara'ya bomba atıldığı yönünde haberler vardı. Akabinde Hulusi Akar bana 'Git şunlarla bir konuş, ikna et, bu işi burada bitirsinler, daha fazla uzatmasınlar.' dedi." ifadelerini kullandı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın karargahta derdest edilerek, Akıncı Üssü'ne getirilmesinde rol alan Tümgeneral Mehmet Dişli de Evrim'in, Ömer Faruk Harmancık ile Hulusi Akar'a bildiri okutmak istediklerini söyledi.

Çavur'un ifadesi

Evrim'in koruması olduğu öne sürülen eski Binbaşı Mehmet Fatih Çavur da ifadesinde, Ömer Faruk Harmancık, Kubilay Selçuk, Akın Öztürk, Ünsal Coşkun, Hakan Evrim, Ahmet Özçetin, sivil yöneticiler Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş'in 143. Filo'da toplandıklarını, hangi eylemlerin yapılacağını, hangi noktaların uçak ve helikopterle vurulacağını kararlaştırdıkları bildirdi.

Kendisinin 143. Filo'dan ayrılmaya çalıştığını ancak kapının önündeki silahlı kişilerin "Çıkamazsın." diyerek izin vermediklerini ileri süren Çavur, kendisinden eski Tuğgeneral Hakan Evrim'i korumasının istendiğini belirtti.

Bunun üzerine, "Ben silah kullanmasını bilmem, kendimi de onu da koruyamam." dediğini ileri süren Çavur, buna rağmen kendisine verilen silahla Evrim'in yanına gittiğini söyledi. Çavur, Evrim'in koruması olarak seçilmesini "tesadüf" olarak nitelendirdi.

TBMM'yi bombalayan pilot

Darbe girişimi sırasında TBMM'yi bombalayan pilotlardan eski yarbay Hasan Hüsnü Balıkçı da ifadesinde, "Akıncı Üssü'nde uçaklara talimat verenler arasında ben Akın Öztürk'ün sesini duymadım ancak uçaklara talimatları Muhabere Elektronik Bilgisi Sistemleri'nin (MEBS) başında bulunan Ahmet Tosun veriyordu. Ahmet Tosun da emirleri Hakan Evrim ve Ahmet Özçetin'den alıyordur. Ancak Hakan Evrim general olmasına rağmen pısırık biridir. Bu şekilde eylemleri yalnız başına organize edecek gücü yoktur ancak albay Ahmet Özçetin ise daha etkili ve ataktır." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önünü bombaladığını itiraf eden pilot Müslim Macit de Evrim'in darbede aktif rol aldığını söyledi.

30.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Genelkurmay Çatı Davasında Yedinci Celse Başladı. Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davanın duruşması, eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin savunmasının alınmasıyla başladı.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.

Davanın yedinci celsesi, sanıklardan eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin savunmasının alınmasıyla başladı.

Duruşmanın yapıldığı bina üzerinde keskin nişancılar hazır beklerken, jandarma ve polis de güvenlik önlemi aldı.

Duruşmada dün, eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim ile eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yapmıştı.

TÜMGENERAL MEHMET DİŞLİ

Darbeyi Orgeneral Akar'a "tebliğ" eden isim

Sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında adı geçenlerden biri olan Tümgeneral Mehmet Dişli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın makam odasına girerek kendisine "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz." diyerek darbeyi tebliğ eden isim olarak biliniyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın en yakınındaki isimlerden Dişli'nin, 15 Temmuz akşamı elindeki çantayla Genelkurmay Başkanlığına gelerek turnikelerin bulunmadığı bölümden kartını okutmadan içeriye girdiği, sonrasında içinde 2 bin 650 dolar ve bir silah bulunduğu belirlenen çantasının, komuta katındaki bir yazıcı cihazının altında saklanmış olduğu tespit edilmişti.

Dişli'den sonra ise eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'un ifade vermesi bekleniyor.

Selçuk'un ismi de sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında geçiyor.

Eski Tümgeneral Selçuk, İzmir'deki 2. Ana Jet Üs Komutanı olmasına rağmen darbe girişiminin merkezi olarak nitelendirilen 4. Ana Jet Üs Komutanlığında yakalanmıştı. Selçuk, savcılık ifadesinde hafta sonunu kardeşinin evinde geçirmek üzere askeri uçakla Akıncı Üssü'ne gittiğini ancak kendisini olayların içinde bulduğunu iddia etmişti.

Detaylar

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davada savunmasını yapan eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli, "Tanık Hulusi Akar, benim yıllarca birlikte çalıştığım komutanımdır. Olayların nasıl geliştiğini, benim çabalarımı, ona nasıl sekreterlik yaptığımı, darbecileri nasıl ikna etmeye çalıştığımızı en iyi kendisi bilmektedir. Yaşadığı travmatik olayların etkisi altında beni yanlış anlamış da olabilir, çabalarımı yanlış değerlendirmiş de olabilir. Ancak geçen süre içerisinde yaşadığımız olayları çok daha makul, mantıklı değerlendireceğine inanıyorum." şeklinde savunma yaptı.

Darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, makam odasına girerek kendisine "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz." diyerek darbeyi tebliğ eden isim olarak bilinen Dişli, hayatının hiçbir döneminde FETÖ'ye dahil olmadığını, görev yaptığı süre boyunca örgütün hedefinde yer aldığını iddia etti.

Ailesinin Sakarya'nın Geyve ilçesinin ileri gelenlerinden olduğunu, hiçbir dönem maddi sıkıntı yaşamadığını, ortaokul ve liseyi ailesinin yanında okuduğunu, yurt geçmişi bulunmadığını anlatan Dişli, "Okuduğum okulların hiçbiri terör örgütünün tohumlarının atıldığı ilkokul, ortaokul, liselerden olmayıp, Geyve ilçesinin okullarıdır. Işık evlerine veya örgütle bağlantılı dershanelere gitmedim. 1981 yılında Kara Harp Okuluna girdim, 4 yılda mezun oldum. Son sınıfta bizzat yazımında yer aldığım 'Atatürkçülükte Dinamik İdeal' isimli eser o dönem Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yapan, "Şu Çılgın Türkler" kitabının yazarı rahmetli Turgut Özakman tarafından sahnelenmiştir." dedi.

Kara Harp Okulundan 1985'te mezun olduğunu ve bu dönem mezunlarının örgütün ordu içindeki eleman kazanımlarının en az olduğu dönem olduğunu ifade eden Dişli, sicili temiz olduğu için 1991'de ABD'deki Hava Savunma Subay Temel Kursuna gönderildiğini, kurs dönüşünde Polatlı Topçu ve Füze Okuluna öğretmen olarak atandığını, okul komutanı olan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un oluruyla karargahta plan subaylığına alındığını, Harp Akademisi sınavına buradaki görevinde hazırlandığını, sınavlara giriş nitelik belgesi ve şahsıyla ilgili belgelerde Eruygur'un imzasının yer aldığını anlattı.

Sanık Dişli, 1995'te Kara Harp Akademisini kazandığını, 1997'de mezun olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 28 Şubat dönemi olarak adlandırılan ve FETÖ ile mücadelenin en etkin olduğu döneme denk geldiğini belirterek, daha sonra değişik tugaylarda çalıştığını, Kara Kuvvetleri Komutanlığı personel başkanlığına atandığı zaman da geçici görevle Bosna Hersek'teki Türk tugayına komutan olarak gönderildiğini, 2000'de görev dönüşünde KKK'daki personel başkanlığı görevine başlayacakken de İtalya'daki NATO karargahına yurtdışı daimi görevine yollandığını, oradaki daire başkanının da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar olduğunu aktardı.

Yurt dışı görevinden dönüşünde, 2003'te o dönem Kara Harp Okulu Komutanı olan tümgeneral Hulusi Akar'ın imzasıyla Kara Harp Okulu Öğrenci Tabur Komutanlığı görevine atandığını, 2005'te yine Akar tarafından Kara Harp Okulu harekat ve eğitim şube müdürlüğüne atandığını belirten Dişli, 2006'da Silahlı Kuvvetler Akademisini dereceyle bitirdiği için ABD'deki Milli Savunma Üniversitesinde eğitime gönderildiğini kaydetti.

Dişli, ABD dönüşü Bingöl ve Muş'ta farklı görevlere atandığını, bölgede icra edilen başarılı operasyonlardan dolayı 2009 yılının en başarılı iç güvenlik birim komutanı seçildiğini, bu ödülde o dönemdeki ordu komutanı Orgeneral Saldıray Berk ve eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un imzasının olduğunu ifade etti. 2009'da terfi ettirilmeyip İstanbul'daki 3. Kolordu NATO Karargahında bir albayın yardımcılığına atandığını, bir süre sonra Kolordu Komutanı Korgeneral Hulusi Akar tarafından da Kolordu Milli Kurmay Başkanlığına atandırıldığını belirten Dişli, şöyle devam etti:

"2011'de 2 yıl gecikmeli tuğgeneralliğe terfi ettirilerek, 66. Mekanize Tugay Komutanlığına atandım. 2012'de Genelkurmay Başkanlığında yeni teşkil edilen Proje Yönetim Daire Başkanlığına atandım. Bu da o dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı olan Orgeneral Hulusi Akar tarafından yapılmıştır. TSK'nın yeniden yapılandırılması için teşkil edilen bu birime atanacak general rütbesinde başka TSK personeli olmaması için 2015'te de tümgeneralliğe terfi ettirilmiş olmama rağmen bu göreve devam ettirildim. Kariyerimdeki hiçbir başarı ve ödülüm herhangi bir yapının parlatması ya da şişirmesi olarak nitelendirilemez. Atamalarımın bir yapıyla bağlantılı olmadığının en önemli kanıtlarından biri de birçok göreve Sayın Hulusi Akar'ın imzası ve dahliyle getirilmiş olmamdır. Tarafıma ait ödül belgeleri incelendiğinde bu ödüllerin çoğunda FETÖ tarafından hedef alınan Balyoz ve Ergenekon süreçlerinde hapsedilmiş, laik kimlikleri ön planda olan komutanların imzasının olduğu görülecektir.

FETÖ yapısıyla irtibatlandırılan fiillerden hiçbirisi bünyemde yer almamaktadır. Ben hiçbir zaman ibadetlerimi gizli yapmadım, muhafazakar aileden geldiğimi herkes bilir. Çocuklarımın bu yapıya ait okul ya da dershanelerle ilişkisi olmamıştır. Örgütün hiçbir biriminde görev almadım, kod adı kullanmadım, özel haberleşme kanalları ByLock vesaire kullanmadım. Kaynağını açıklayamadığım hiçbir para kullanmadım. Kimseye himmet vermedim, sohbet toplantılarına katılmadım, kurban vermedim. Zaman gazetesi ve benzeri yayın aboneliklerim olmadı. Bank Asya'da hesabım bulunmamaktadır. Örgütle bağlantılı hiçbir kurumla ilgim bulunmamaktadır. Benim bağlı olduğum tek hiyerarşik yapılanma Türk Silahlı Kuvvetleri olup, hiçbir terör örgütü üyesi unsuruna haiz değilim. Aksine uzun yıllardan beri bu yapılanmanın hedefindeyim."

Sanık Mehmet Dişli, FETÖ'nün kuvvet komutanlıklarındaki personel başkanlıklarına her dönem ilgi duyduğu, FETÖ mensuplarının da 1990'lı yıllardan itibaren personel atama ve sicil birimlerinde yuvalandıklarının iddianamede ifade edildiğini anımsatarak, kendisi KKK personel başkanlığına atanmasına rağmen yurt dışı görevlerle bir türlü görevine başlatılmadığını, personel daire başkanlığında çalıştırılmadığını savundu.

İddianamede Yurtta Sulh Konseyi'nin kimlerden oluştuğuna dair herhangi bir belgenin olmadığının belirtildiğini ifade eden Dişli, "Bu konseyin üçüncü sıradaki üyesi olarak gösterilmemin hiçbir dayanağı yoktur. FETÖ ile hiçbir iltisakım yoktur. İddianamede Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin örgütün en üst düzey yöneticileri tarafından belirlendiği ifade edilmektedir. Benim sivil, resmi imam, abi vesaire ile hiçbir irtibatım saptanamamıştır. Örgütün hiçbir ferdiyle iletişimim tespit edilememiştir." dedi.

15 Temmuz gecesi

Sanık Dişli, iddianamede darbeyle ilgili harekatın 15 Temmuz günü saat 20.02'de başladığının kabul edildiğini, Genelkurmay Karargahı'nda saat 17.30 gibi başlayan olağanüstü gelişmelere rağmen kendisinin karargahtaki odasında olaylardan habersiz olarak çalıştığını öne sürdü.

Darbenin fiilen başlamasından 5 dakika sonra karargahtan ayrılarak lojmanına gittiğini belirten Dişli, saat 20.35'te Orgeneral Akar'ın müsait olduğu ve kendisini beklediğinin bildirilmesi üzerine de saat 20.35'te lojmanından ayrılarak, saat 20.45'te karargaha geldiğini, 3 dakika sonra da Akar'ın bulunduğu kata çıktığını kaydetti. Sanık Dişli, o gece yaşananları şöyle anlattı:

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çalışmamı 18 Temmuz tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı'na arz etmeden önce Sayın Genelkurmay Başkanımıza bilgi sunmam ve görüşlerini almam gerekiyordu, karargaha bu amaçla gitmiştim. Geldiğimi Yarbay Levent Türkkan'a bildirdim. Komutanın odasına gitmek isterken silahla rehin alınarak, bir odaya alınıp, önüme bir boş kağıt ve kalem bıraktılar. 'Silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğu, Yurtta Sulh Konseyi'nin kurulduğu, bildirinin yakında okunacağı, karşı çıkanların etkisiz hale getirileceği, komutanın onlarla birlikte olmasını istediklerini' not ettirdiler. 'Sizi tanır, güvenir yoksa ikinizi de paketleyerek götüreceğiz' dediler. Bu talepleri kartlara not ettikten sonra beni komutanın odasına soktular. Kartlara yazdırılan notları komutana okudum, önce ciddiye almadı. Bu arada Karargahtan silah sesleri gelmeye başladı. İkinci Başkan Yaşar Paşa'nın emir subayının vurulduğunu öğrendik. Gelişmeler vahim bir hal almıştı. Bir süre sonra aniden içeri giren bir ekip onu etkisiz hale getirip, kelepçelemeye başladı. Silah ve uçak gürültüleri yoğunlaşınca. Komutanın emin bir yere alınmasını önerdim. Bir süre sonra da bir helikopterle komutan, ben ve birkaç silahlı kişi helikopter ile ayrıldık. 20 dakika sonra indiğimiz yerin Akıncı Üssü olduğunu öğrendim."

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, yaşananları daha ayrıntılı anlatmasını istemesi üzerine sanık Mehmet Dişli, Hulusi Akar'ın makamına gittiğinde özel kalemde bir süre oturduğunu, Levent Türkkan'a "Ben geldim" dediğini, kendisinin orada bir süre bekletildiğini, oyalandırıldığını söyledi.

"Karargahta ilk rehin alınan kişi benim"

Genelkurmay Karargahı'nda ilk rehin alınan kişinin kendisi olduğunu savunan Dişli, özel kalemde Levent Türkkan'ın bulunduğunu ancak kendisini rehin alanların birden içeri girdiğini, o kişileri kimin, ne zaman çağırdığını bilmediğini kaydetti.

Akıncı Üssü'ne gittikten sonra Hulusi Akar'ın darbecileri giriştikleri maceradan vazgeçirmek için Akın Öztürk'ten talepte bulunduğunu, Öztürk'ün bunu başaramadığını, kendisinin ise Orgeneral Akar'ın yanında yer alarak ona sekreterya görevi verdiğini ileri süren Dişli, "Komutanın taleplerini orada bulunanlara ilettim. Polis-asker çatışmasına engel olunmasını, harekatın silahlı kuvvetlerce durdurulması gerektiğini, Komutana, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüşerek onları ikna etme imkanı tanınmasını aksi halde inisiyatif kullanmaya imkan kalmayacağını anlattım. 'Değerlendirelim' dediler. Bunun üzerine Komutan ile bir planlama yaptık. Karargaha gidecektik, TSK'ya bir duyuru yaparak emir komutanın devralındığını, birliklerin kışlalara dönmelerini, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın polise emir vererek geri çekilmelerini sağlamalarını, idari, askeri adli işlemlerin devreye sokulmasının uygun olacağına karar verdik." diye konuştu.

Taleplere darbecilerden sadece 1-2 kişinin karşı geldiğini, kendilerine verilen helikopter ile karargaha gitmek için hazırlandıklarını, bu sırada Başbakanlık Özel Kaleminden Çankaya'ya gelinmesinin uygun olacağının bildirildiğini ve Çankaya Köşküne geçtiklerini ifade eden Dişli, "Komutan ile helikoptere bindik. Hareket ederken helikopterde yorgun vaziyette arkasına yaslanmış oturuyordu. Bana döndü, 'Sağol evlat. Hazırlık yaptın mı? Ne diyeceğiz, ne yapacağız oraya gittiğimizde?' dedi. Ben de 'Komutanım olanları anlatacağız, sizin için buradayım.' dedim. Saat 08.30'da oradan hareket ettik, 09.30 gibi Çankaya'ya inmiştik." dedi.

Sanık Mehmet Dişli, "Tanık Hulusi Akar, benim yıllarca birlikte çalıştığım komutanımdır. Olayların nasıl geliştiğini, benim çabalarımı, ona nasıl sekreterlik yaptığımı, darbecileri nasıl ikna etmeye çalıştığımızı en iyi kendisi bilmektedir. Yaşadığı travmatik olayların etkisi altında beni yanlış anlamış da olabilir, çabalarımı yanlış değerlendirmiş de olabilir. Ancak geçen süre içerisinde yaşadığımız olayları çok daha makul, mantıklı değerlendireceğine inanıyorum." ifadesini kullandı.

Genelkurmay Başkanlığının olaylara ilişkin tahkikat raporunun yanlış olduğunu savunan Dişli, iddianamenin de böyle bir rapora dayandırılarak hazırlandığını, tahkikat raporlarıyla cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, yüksek yargı organlarının başkanları gibi üst düzey bürokratların da suçlanabileceğini ileri sürdü.

Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün ifadelerini de reddeden Dişli, "Ben Genelkurmay Başkanının odasındayken bu tanığın elleri, ayakları, gözleri bağlı olduğu halde Karargah ve Akıncı Üssündeki olayları anlatması sadece Aziz Nesin'lik bir olaydır." dedi.

Levent Türkkan'ın da kendisi hakkındaki beyanları günlerce aç, susuz, uykusuz ve çıplak bırakıldıktan sonra verdiğini savunan Dişli, Türkkan'ın bağımsız yargı önünde gerçeği anlatacağına inandığını söyledi.

Sanık Mehmet Dişli, "Örgüt ve konsey üyeliğimi kanıtlamaya gerek görmeden zan, tahmin, varsayımı kanıt kabul ederek binlerce sayfalık iddianame hazırlanması yargılama ile savunmanın zora sokulması hukukun iflasıdır. Buna rağmen ben ülkemde namuslu, yetenekli hakim ve savcılarımızın var olduğunu biliyorum. Onların takdir hakkına saygı duyuyor, suçsuzları mahkum etmeyeceklerine inanıyorum. Adaletin, rejimin namusu olduğunu biliyorum." diye konuştu.

Dişli, çapraz sorgusuna geçilmeden önce tahliyesine karar verilmesini talep etti.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, sanık eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Hüseyin Aydın'ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın odasına zorla gönderildiğini iddia eden Dişli'ye, "Sanıklara bakabilir misiniz, o gece içeriye zorla sizi kim gönderdi?" şeklindeki sorusunu Dişli, "Burada onlardan göremedim. Şok anımdı. Benim en çok sarsıldığım andı. İri yarı, sivil giyimli, üzerinde siyah hücum yeleği ve silah hatırlıyorum. O anı tahayyül etmek çok zor. Net olarak hatırlamıyorum. Yaşadığım en büyük travma odur." diyerek yanıtladı.

Aydın'ın, savunması sırasındaki anlatımından darbenin üsteki 143. Filodan yönetildiği izlenimi oluştuğunu belirterek, konuyu biraz açmasını istemesi üzerine Dişli, harekat merkezi görüntüsü görmediğini, darbenin oradan yönetildiğini bilmediğini, hava harekatı düzenlenen bir ortam gibi olduğunu düşündüğünü bildirdi.

Avukat Aydın'ın "(Eski AK Parti Genel Başkan Yardımcısı) Şaban Dişli ile görüşmeniz olmadığını söylüyorsunuz." şeklindeki ifadesine karşılık da Dişli, "Keşke olsaydı. Bu durumda olmazdım." karşılığını verdi. Dişli, eşiyle bile vakti olmadığı için ancak 23.30 civarı telefonla görüştüğünü ifade etti.

"Bir siyasetçinin peşine düşmek uygun değil"

Başbakanlık Avukatı Süleyman Ayhan, duruşma sırasında abisi Şaban Dişli'nin numarasının kendisinde olmadığını anlatan Mehmet Dişli'ye, "Olsaydı arar mıydınız?" sorusunu yöneltti. Sanık Dişli, "Hayır. Benim askerlik anlayışımda orada askerliğin gereğini yapmak varken bir siyasiye uzanmak, bir siyasetçinin peşine düşmek, abim de olsa uygun değil. Benim askerlik anlayışım askerliğin gereğini yapmaktır." yanıtını verdi.

Dişli, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in "Niye o zaman 'Abimi arasaydım ben burada olmazdım' dediniz?" şeklindeki sorusuna karşılık da "10 ay sonra ben bunu anlıyorum. Ne yazık ki o gece bazı generaller bir siyasetçi bulmanın peşinde koşmaktan, kendi işini yapmaktansa, birliğinin başına geçip onlarla uğraşmaktansa bunların peşine düşmüşler. Çok üzüntü verici bir şey. Ama benim askerlik anlayışıma göre benim abim siyasete girdikten sonra ne evime gelmiştir, ne ben onun evine gitmişimdir. Ne de annemin, babamın cenazesinde bile yan yana gelmedim abimle. Ben böyle bir askerim." ifadelerini kullandı.

Avukat Ayhan'ın, darbenin, siyasete, hükümete, vatana yapıldığını belirterek, niye yardım istemediğini sorması üzerine de Dişli, "Bu kötülüğü elimizle, dilimizle, olmazsa kalbimizle durdurmaya çalıştık." dedi. Avukat Ayhan ile bir süre karşılıklı konuşan Dişli, bundan sonrasının yoruma girdiğini söyleyerek cevap vermek istemediğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Aydın'ın, "O gece darbenin hedefinde olan siyasilerin aranması niye askerlik ahlakı açısından sorunlu olsun?" demesine karşılık ise Dişli, "Bence askerler askerliği yapmalı, askerliğin gereğini yapmalı. Biz bunu yaptık. Bence askerliğin gereğini yapsalar daha faydalı olurdu. Hiç değilse geçip tankların önüne çıksaydı sağda solda koşuşturacağına..." diye konuştu.

"Akar'a ihanet ettiniz mi?"

Bir sanık avukatının, basında çıkan haberler doğrultusunda "Hulusi Akar'a ihanet ettiniz mi?" şeklindeki sorusuna Dişli, "Ben Hulusi Akar'la 2000 yılından beri beraberim. Safahatımı da anlattım. Şu andaki askeri bilgimi, kültürümü, birikimimi kendisine borçluyum. 16 yıldır ben onun ailesinin bir ferdi olarak o kadar yakın hissettim. O da bana o şekilde davrandı. Eğer böyle bir şey olsaydı zaten o gece de onun yanında onunla kader birliği yapacak birisi olmazdım." yanıtını verdi.

"Akar'ın size ihanet ettiğini düşündünüz mü?" şeklindeki soru üzerine de Dişli, "Hulusi Akar'ın tanıklığıyla ilgili ifademi belirttim. Ben komutanımızın hala olayın sisinin, pusunun kalkmadığı bir ortamda bazı yanlış algılamalarda olduğunu değerlendiriyorum ve kendisinin bu konuyu en yakın zamanda düzelteceğini düşünüyorum. Kesinlikle komutanımın benim hakkımda bir soru işareti olduğuna inanmıyorum." dedi.

Sanık Sönmezateş Dişli'ye soru sordu

Dişli, sanık Gökhan Şahin Sönmezateş'in sorusu üzerine, Akıncı Üssünde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile bulundukları süre boyunca Marmaris'teki olaya ilişkin hiçbir şey görüşülmediğini söyledi.

Sanık Sönmezateş, "Ben ikna oldum siz darbeye katılmamışsınız ama gelen sorulardan müşteki avukatlarının ve mahkemenin ikna olmadığını düşünüyorum." diyerek, Dişli'ye Akıncı Üssünde bulundukları sürede darbecilerle Akar'ın irtibatını neden telefonla değil de her defasında 143'üncü filoya giderek sağladığını sordu.

Sanık Mehmet Dişli de Orgeneral Akar'ın emrini yerine getirmek için asker refleksiyle hareket ederek her defasında 143'üncü filoya gittiğini, komutanların yanında yer alan her askerin aynı şekilde davranacağını savundu.

Dişli, sanık Sönmezateş'in "Sizin gözleminize göre Genelkurmay Başkanı darbeye katılmış mıdır, katılmamış mıdır?" sorusuna da "Kesinlikle eğer bu dediklerimiz darbeye katılmak oluyorsa, darbeye katılmıştır." yanıtını verdi.

Bu soru ve Dişli'nin yanıtı üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Bu soruya cevap vermeyin, sizin gözleminiz önemli değil, bizim gözlemimiz önemli." diyerek sanık Dişli'yi uyardı.

Dişli bir soru üzerine de Akıncı Üssü'ne geldiklerinde, Genelkurmay Başkanı Akar'a darbe tebliğini silah zoruyla yaptığını söylediğini iddia etti.

Duruşmada sanık Dişli, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in sorularını yanıtladı.

Dişli, bir soru üzerine, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a çalışmasıyla ilgili arz yapmak için gittiği Karargah'ta herhangi bir anormallikle karşılaşmadığını belirtti. Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı personelin ne zaman Karargah'a geldiğini bilmediğini ileri süren Dişli, daha sonra ensesine bir silah dayandığını ve bir odaya götürüldüğünü iddia etti.

"Şok hali yaşadım"

Dişli, "Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu, bunu komutana bildir" denilerek Orgeneral Akar'la görüşmesinin istendiğini öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Dik, "İki kişinin darbe yapma şansı var mı? İki kişinin niye sözlerine itibar ettiniz?" sorusu üzerine Dişli, "O kadar güvenlikli yerde ensenize silah dayanmış, bir şok hali yaşıyorsunuz." cevabını verdi.

Orgeneral Akar'ın eski emir subayı Levent Türkkan'ın darbecilerle birlikte hareket ettiğini söyleyen Dişli, kendisine söylenenleri bir karta yazarak Orgeneral Akar'ın makam odasına girdiğini ifade etti.

Karttaki "Silahlı Kuvvetler yönetime el koymuş. Uçaklar havadaymış. Beş tugay yola çıkmış" şeklindeki notları okuduğunu bildiren Dişli, bunun üzerine bir süre duraksayan Orgeneral Akar'ın kendisine, "Sen dalga mı geçiyorsun?" dediğini aktardı.

Orgeneral Akar'ın odasına Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı askerlerin girdiğini belirten Dişli, bu sırada Türkkan'ın da elinde silah olduğunu anlattı.

Odaya girildikten sonra, "Komutanım sakin olun, zorluk çıkartmayın" denildiğini bildiren Dişli, bir askerin elinde havlu ile sprey şişesi olduğunu belirtti.

"Durun arz bitmedi" diye bağırmasının ardından askerlerin duraksadığını kaydeden Dişli'nin bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Sözünüzü dinlediler, siz durun deyince durdular." dedi. Dişli, darbeyle ilgili kendilerinin verdiği notları komutana iletmeye devam ettiğini belirtmek için "Durun arz bitmedi" cümlesini kurduğunu iddia etti.

Mahkeme Başkanı Dik'in, "Akıncı'ya sizi götürme fikri kimindi?" sorusuna Dişli, "Bilmiyorum." karşılığını verdi.

"Ne söylesem manşet olur" savunması

Kendisinin rehin alındığını, Orgeneral Akar'dan farkının bulunmadığını savunan Dişli, helikoptere bindiklerinde Akıncı Üssü'ne gittiklerini bilmediğini öne sürdü.

Akıncı Üssü'ndeki Üs Komutanı odasına gittiklerinde odada eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'un bulunduğunu anlatan Dişli, daha sonra eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'la birkaç kişinin odaya geldiğini söyledi.

Dişli, "Ömer paşa, 'komutanım bizimle beraber hareket edin. Beraber hareket ederek Silahlı Kuvvetleri kışlalara çekebiliriz' şeklinde bir şeyler söyledi. Komutan da 'Olur mu, hangi devirde yaşıyoruz' dedi." ifadesini kullandı.

Mahkeme Başkanı Dik'in "Bu, Ömer Faruk Harmancık'ın tek başına yapacağı iş değil." sözlerinin ardından Dişli, birkaç kez Harmancık'ın bulunduğu 143. filoya götürüldüğünü ve burada 15-20 personelin daha bulunduğunu gördüğünü savundu.

Bir soru üzerine Dişli, sanık Hakan Evrim'in Orgeneral Akar'la konuştuğunu hatırlamadığını iddia etti.

Mahkeme Başkanı Dik'in daha önce verdiği ifadeleri okuyarak çelişkiler olduğunu belirtmesinin ardından Dişli, ilk verdiği ifadeyi kabul etmediğini kaydetti.

Dişli, Mahkeme Başkanı Dik'in darbecilerin kimin adına hareket ettiğini sorması üzerine ise "Bu yorumlu konularda cevap vermek istemiyorum, bilmiyorum. Ne desem yarın manşet olur." cevabını verdi.

Mehmet Dişli, ağabeyi eski AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'yi arayıp aramadığının sorulması üzerine, "Ağabeyimin telefonu benim yanımda yoktur. Kayıtlarımda da yoktur. Benim yanımda Silahlı Kuvvetlerin baş komutanı var, siyasi başka kimseyi arama ihtiyacı duymadım." dedi.
TÜMGENERAL KUBİLAY SELÇUK

Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin açılan çatı davada savunma yapan eski Tümgeneral Kubilay Selçuk, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirterek, darbeyi önlemeye çalıştığını iddia etti. Selçuk'un savcılıkta verdiği ifadesindeki bazı hususların doğru olmadığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Koskocaman tümgeneralsin neden imzaladın?" diyerek tepki gösterdi.

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın öğleden sonraki kısmında sanık savunmalarının alınmasına devam edildi. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davada, eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk savunma yaptı.

"Darbe girişimini televizyondan öğrendim"

Darbe girişimi günü sanıklardan eski Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'i ziyaret etmek için Akıncı Üssü'ne gittiğini iddia eden Selçuk, ne darbe girişimiyle ne de FETÖ ile bağının olmadığını savundu. Akıncı Üssü'nde bulunduğu vakitlerde bir kısmı sivil bir kısmı resmi olmak üzere diğer birliklerden de personel bulunduğunu gördüğünü belirten Selçuk, durumdan rahatsızlık duyduğunu, bir şeyler olacağını anladığı için de birlikten ayrılmayı düşündüğünü söyledi. Selçuk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Akıncı Üssü'ne getirildiğini gördüğünü anlatarak, darbe girişiminden televizyonu izlediği esnada haberdar olduğunu öne sürdü.

"Akar, 'bunlar silahlı kuvvetleri rezil edecekler' diyordu"

Selçuk, Akar'ın sürekli darbecileri ikna etmeye çalıştığını, 'Bunlar silahlı kuvvetleri rezil edecekler' dediğini kaydederek, "Herkes gibi bizim de en önemli bilgi kaynağımız televizyondu. Genelkurmay Başkanı bu görüntüleri izledikçe geçen her sürenin kaybımız olacağını belirtiyordu. Gece boyunca 'gidin şu adamlarla konuşun. Anlatacaklarımı anlatın. Bir an önce durdursunlar bu hareketi' mesajını iletmemizi istedi. Dişli ile beraber 143. Filoya giderek komutanın mesajlarını iletmeye, ikna çabasında bulunmaya başladık" diye konuştu.

"Darbeyi önlemek dışında hiçbir faaliyetim olmadı"

Yurtta Sulh Konseyi ve FETÖ üyesi olmadığını iddia eden Selçuk, "Ben misafirim, FETÖ'cü de değilim. Onu darbe girişiminin başına geçmesi için ikna etmem mümkün değildir. Darbeyi önlemek dışında hiçbir faaliyetim olmamıştır. Suçlamaları kabul etmiyorum, tahliyemi talep ediyorum" ifadelerini kullandı. Selçuk'un bu sözlerine müştekilerden bir vatandaş alkışlayarak tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, salonda bu tür hareketlerin yasak olduğunu belirterek vatandaşın dışarıya çıkarılmasını istedi.

Selçuk, savcılıkta verdiği ifadesindeki bazı hususların doğru olmadığını söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Koskocaman tümgeneralsin neden imzaladın?" diyerek tepki gösterdi.

Darbe girişiminde Akıncı Üssü'nde bulunan eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'un savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in Akıncı Üssü'nde nasıl rahat dolaşabildiğini sorması üzerine Selçuk, Akıncı Üssü'ndeki 143. filoya gittiğinde herhangi bir anormallik görmediğini ileri sürdü. Selçuk, Dik'in, "Hakan Karakuş'la görüştünüz mü?" sorusu üzerine "Akıncı Üssü" iddianamesinde Hakan Karakuş'la sabit hattan yaptığı görüşmenin "kimin nereyi vurduğunu sorduğu" yönünde belirtildiğini bildirdi.

Kuleyi aradığını ancak konuştuğunun kim olduğunu bilmediğini iddia eden Selçuk, tedbir amaçlı pistin vurulmasına yönelik sorular sorduğunu, Karakuş'un da vurulan bölgeleri tarif ettiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Darbe girişimi olduğuna ne zaman kanaat getirdiniz?" sorusuna Selçuk, "Akıncı Üssü'ndeki 143. filoya gittiğimde kalabalığı, farklı kuvvetlerden sivil ve resmi kıyafetli kuvvetleri gördüm. Orada normal bir ortam yoktu. Biraz kaldım, endişelendim ve ayrıldım." yanıtını verdi.

Bir soru üzerine Selçuk, sanıklardan eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın darbenin tarafında değil karşısında olduğunu düşündüğünü belirtti.

Sanık Selçuk'un "Darbenin başladığı anda bittiği aşikardır, bunu siz de biliyorsunuz." sözlerinin ardından Mahkeme Başkanı Dik, "Biz yapmadık, bilmiyoruz." dedi.

"Akıncı Üssü'nde darbeci komutan görmedim"

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Akıncı Üssünde hiç darbeci komutan görmedin mi?" sorusuna Selçuk, "Görmedim. Şu adam şunu yaptı diyemem." yanıtını verdi.

Selçuk, Mahkeme Başkanı Dik'in darbenin kim tarafından yapıldığını sormasının ardından, "Bu soruyu bütün sanıklara da sordunuz. Bunun cevabı tamamen siyasidir. Buna cevap vermem doğru değil." ifadesini kullandı.

Avukat Hüseyin Aydın'ın "Akıncı Üssünde neden tören kıyafetleriyle dolaştınız?" sorusu üzerine Selçuk, tören kıyafetlerinin Hava Kuvvetlerine yapacağı ziyaret için getirdiğini, askeri teamüller gereği Ankara dışında bulunan komutanların Hava Kuvvetleri'ne geldiklerinde bir numaralı üniformalarını giydiğini dile getirdi.

Akıncı Üssü'nde teğmenlerle de görüştüğünü bildiren Selçuk, teğmenlere verdiği önemi ve güveni göstermek için bir numaralı üniformasını giydiğini öne sürdü.

Müşteki avukatlarından Hasan Bayraktar, darbe girişimini Akıncı Üssünde öğrendiği andan itibaren "vatansever bir asker olarak" İzmir Çiğli'deki kendi komuta ettiği üsten bir müdahale düşünüp düşünmediği sorulan Selçuk, İzmir'deki üssün eğitim üssü olduğunu ifade etti.

"Genelkurmay Başkanının talebiyle Akın Öztürk'ü siz mi çağırdınız?" şeklindeki soru üzerine de Selçuk, "Ben de telefon etmiş olabilirim. Bilmiyorum yani. Yanımdaki arkadaşlarımız da konuşmuş olabilir. Kim aldı telefonu hatırlamıyorum. Ama sonuçta sayın Genelkurmay Başkanının kendisini çağırma isteği vardı. Biz kendisiyle konuştuk. Ben ya da yanımdaki arkadaşlardan biri." yanıtını verdi.

Dava, sanık savunmalarıyla yarın devam edecek.

31.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davanın sekizinci celsesi başladı.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.

Davanın sekizinci celsesi, Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Daire Başkanlığında eski Proje Geliştirme Şube Müdürü olan Albay Doğan Öztürk'ün savunmasıyla başladı.

Özel Kuvvetleri Genelkurmaya almış

Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığından hareket eden ve içinde 33 Özel Kuvvetler personelini taşıyan otobüs Genelkurmay Karargahı'na ulaştığında, darbeci Yarbay Gökhan Eski'nin karşıladığı personel Kurmay Albay Doğan Öztürk ve Başçavuş Suat Sağlam refakatinde Genelkurmay Başkanının giriş çıkış yaptığı 1-A kapısından girerek komuta katına çıkmıştı.

Öztürk'ten sonra eski Kuzey Deniz Saha Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın savunmasını yapması bekleniyor.

Çatı iddianamesinde, "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında ismi geçen eski Tuğamiral Harmancık'ın, Deniz Kuvvetleri ile ilgili darbe girişimine yönelik genel anlamdaki planlamaları eski Tuğamiral Sinan Sürer ile yaptığı, bu planlamalar kapsamında Türk Donanmasının yüzde 70'ini oluşturan, fırkateyn, korvet ve hücumbot olmak üzere 29 ana muharip gemisinin darbe faaliyetlerine katılmak üzere hazır hale getirildiği ortaya çıkmıştı.

İddianamede, örgüt tarafından hazırlanan atama listesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı göreviyle terfi ettirilmek istendiği bilgisine de yer verilen Harmancık'ın ismi, meslekten ihraç edilen ve Almanya'ya kaçtığı belirlenen örgüt mensubu öğretmen tarafından o gece dağıtılan telefon hatlarını kullananlar arasında da yer alıyor.

Ömer Faruk Harmancık'ın, 6-7-8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde Ankara Konutkent'teki villada, Adil Öksüz liderliğinde yapılan darbe planı ile ilgili organizasyonun toplantılarına katıldığı, sevk ve idaresini yapan ekibin içinde bulunduğu kaydedilen iddianamede, villada yapılan parmak izi incelemesinde Harmancık'ın parmak izine de rastlandığı tespiti bulunuyor.

Bugün ayrıca Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın alıkonulması planını ve organizasyonunu yapmakla da suçlanan, TRT ve Genelkurmay Başkanlığına darbe girişimi gecesi asker gönderen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış'ın da savunma yapması bekleniyor.

KURMAY ALBAY DOĞAN ÖZTÜRK

Davaya sanık savunmalarıyla devam edildi. Duruşmada, Özel Kuvvetler personelini Genelkurmay Karargahı'na almakla suçlanan Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Daire Başkanlığı'nda eski Proje Geliştirme Şube Müdürü olan Albay Doğan Öztürk'ün savunması alındı.

Mesleki geçmişini anlatan, başarılarını ailesinin fedakarlığı ve şahsi gayretine borçlu olduğunu, bir zümrenin kayırması ile herhangi bir makama gelmediğini ileri süren Öztürk, FETÖ üyesi olmadığını, Yurtta Sulh Konseyinde de bulunmadığını iddia etti.

Sadece terör polisine ifade verdiğini, savcının ifadesine başvurmadığını savunan Öztürk, "Madem 38 konsey üyesinden biriyim, sadece gözaltı koşullarında Terörle Mücadele'de ifade verdim. Onun haricinde savcılık benim hiç ifademe başvurmadı. Bu kadar önemli görevlerim varsa bilgime başvurulabilirdi. 'Gel bakalım, sen konsey üyesisin, anlat' denilmedi." dedi.

2 Temmuz'da Ayvalık'a gittiğini söyleyen Öztürk, örgüt açısından böylesine kritik bir süreçte tatile çıkmasının olağan karşılanamayacağını savundu.

Doğan Öztürk, "Ben bu gerekçelerle, bu davada da hakkıyla yargılanmak adına, bunun çok ciddi bir psikolojik etkisi var çünkü en azından şu konsey üyeliğinden azlimi istiyorum. Çünkü onun ciddi bir etkisi var. Konsey üyesi olmadığımı nasıl ispat ederim diye oturdum, uzunca süre uğraştım." diye konuştu.

İddianamede belirtildiği gibi 16.00-20.00 arasında, kendisi dahil emir komuta ilişkisi olmayan şüphelilerin darbeyle alakalı sıklıkla görüştüğü yönündeki suçlamayı kabul etmeyen Öztürk, kamera kayıtlarına göre de İlhan Talu, Mehmet Partigöç, Cemil Turhan ve Gökhan Eski ile toplu halde bulunmadığını savundu.

Saat 20.00 civarında daire başkanı mesaiden ayrılırken yapacakları çalışmalarla ilgili görüştüklerini iddia eden Öztürk, ileri tarihte ikinci başkan başkanlığında, kuvvet kurmay başkanlarının da katılacağı Stratejik Dönüşüm İstişare Kurulu Toplantısı için ikinci başkanın özel sekreterinin de bulunduğu komuta katına gittiğini ifade etti.

Öztürk, "Komuta katında kapıdayken, tam girerken koridorlarda, merdivenlerde Mehmet Partigöç beni yanına çağırdı, 'Karargah'a ve Komutan'a tehdit tehlikesi var. Bu tehdidin çapı büyük olabilir. Bu nedenle bizim de emniyeti takviye etmemiz gerekebilir.' diyerek, bu maksatla karargah emniyet subayı ile koordine etmemi, ihtiyaca göre mesaide olanlarla, karargah subaylarını karargah emniyetini takviye maksadıyla onlara yardımcı olmamı, durumun detayını da karargah emniyet subayının bildiğini söyledi. Bunları içeren bir ifadede bulundu." dedi.

Eski Genelkurmay Güvenlik Subayı Yarbay Gökhan Eski'yi burada da göremediğini iddia eden Öztürk, burada kamera kayıtlarına yansıyan el kaldırma hareketinin birilerine talimat veriyormuş gibi algılandığını ancak böyle olmadığını savunarak, iddiayı reddetti.

Öztürk, "Ben iddianamede çıkana kadar Özel Kuvvetlerin Gölbaşı'ndan geldiğini zannediyorum, meğer Akıncı'dan gelmişler." savunmasını yaptı.

Darbe girişimi gecesi saat 21.15 civarında, alarm durumuna geçildiğini, Özel Kuvvetler Komutanlığından (ÖKK) gelen personeli Karargah içerisine almasının söylendiğini belirten Öztürk, başlarında sanıklardan Fırat Alakuş'un bulunduğu ÖKK personelini taşıyan otobüsün karargaha girişini sağladığını anlattı.

Fırat Alakuş'un kendisine, "Benim ana görevim komuta katının emniyetini almak, bizi oraya götür." dediğini, bunun üzerine, ÖKK personelinin komuta katına girişlerine eşlik ettiğini anlatan Öztürk, "ÖKK ne kadar hazırlıksız ki başındaki albay bile komuta katının yolunu bilmiyor, bana soruyor. Yapılan planlı bir faaliyet olsa, sonradan öne alınmış olsa benim arayıp 'nerede kaldınız' demem lazım. ÖKK personeline yol gösterdim." diye konuştu.

Bundan sonra olayların zincirleme devam ettiğini, koridordan sesler gelmeye başladığını, ne olduğunu anlamadığını iddia eden Öztürk, "Birisine sordum, 'Özel Kuvvetler birisine müdahale ediyor.' dediler. Bir şey göremeyince geçişe doğru yöneldim. İkinci Başkan varmış orada, ben hiç görmedim." iddiasında bulundu.

Karargah içinde başçavuş Mehmet Satun'un derdest edilmesinden önce el işaretiyle Satun'u gösterdiği yönündeki fotoğraf gösterilen Öztürk, "Öyle bir şey yaptıysam kapıyı açık tutması için yapmış olabilirim. Açılır kapanır kapı var orada. Açılır kapanır kapıyı gösteriyorum ben orada." savunmasını yaptı.

Öztürk'ün, güney nizamiyede saat 21.30 civarında çatışma çıktığını, kendisinin silah seslerini hiç duymadığını ileri sürmesine salonda bulunan şehit ve müşteki yakınları, "İşine gelmiyor" diyerek tepki gösterdi.

Komutanların derdest edilmesini görmediğini, sonradan duyduğu ateş seslerine anlam veremediğini, kendisinin sadece karargahın emniyete alınması için çaba sarf ettiğini savunan Öztürk, şu ifadeleri kullandı:

"Hadiseler çok hızlı gelişti. Komuta katına geçtim, gözaltına alınana kadar da oradan çıkmadım. Önce özel kalem odasına oturdum ne olduğunu anlamaya çalışırken, birisi Komutanın Akıncı'ya gitmek istediğini söyledi, ben de pilot olduğum için 'Helikopter çağıralım, en emniyetlisi bu olur' dedim. Nasıl çağıracağız diye düşünürken, ben tabur komutanını arayıp acil durumda beklemede tutulan helikopterin gönderilebileceğini söyledim. Halil Gül'ü aradım, 'acilen komutanımızın Akıncı'ya götürülmesi lazım' dedim, o da 'Ben gelirim' dedi, bu sorunu çözdük. Helikopter boş alana rahatlıkla inebildi mi diye bakmak için tekrar aşağı indim, ben indiğimde çoktan kalkmıştı. İlk inişte 'Genelkurmay Başkanı hazır değil' dediler, ilk helikoptere başka personel bindirmişler. Derdest edildiği söylenen Genelkurmay Başkanımızı 'hazır değil' diye götüremiyorlar, derdest edildiyse alırlar, götürürler rızasını sormazlar. Helikopter tekrar geldi, Genelkurmay Başkanımızın odasından çıkışını ve inişini gördüm. Komuta katının alt giriş, sağ, sol giriş kaydı var, bir tek üst kat yok. Komutanın çıkışını ben gördüm, Mehmet Dişli ile çıktılar, elleri, kolları serbestti. Dış merdivenlerden inişini de güvenlik kamerasından gördüm, birlikte indiler, ikisi ortada Özel Kuvvetler 'v' yapmış şekilde koruma tedbirini almıştı. Silahların da kendilerine doğrultulduğunu görmedim, sonra ne olduğunu bilmiyorum. Ben o görüntüler içerisinde de Akıncı'ya gitmeye bir direnç görmedim. O an bizdeki, 'Genelkurmay Başkanı süreci Akıncı Üssü'nden yönetmek üzere gidiyor' algısıydı. 'Buranın emniyeti düştü o yüzden gitti algısı oluştu' bizde. Gözaltına alındığım saate kadar, 14,5 saat bina içinde kaldım."

Tank taburunun Genelkurmay Karargahı'na gelişinden de sonradan haberdar olduğunu ileri süren Doğan Öztürk'ün, "Mehmet Partigöç, tankların kontrollü girip girmediğinin kontrol edilmesini istedi, 'Ben bakarım' dedim. Gece iki civarı ise sivillerin içeri girdiğini güvenlik kamerasından gördüm. Komuta katına kadar gelenleri dışarı çıkarmak için yine Özel Kuvvetlerden bir kaç kişi yere ateş etti. Karargahın dışı polis tarafından güvenlik çemberine alınmıştı, burası askeri güvenlik bölgesi zorla girilmemesi gerekiyor" şeklindeki sözleri salondaki şehit ve gazi yakınlarının tepkilerine neden oldu.

Salondakilerden bir kişi, kartondan hazırladığı idam ipine asılı üzerinde FETÖ yazan maketi sanıklara doğru salladı. Diğer müştekilerin alkışlaması üzerine sanık avukatları itirazda bulundu. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, salondakilere müdahale etti. Maketi sallayan kişiyi salondan çıkarttıran Başkan Dik, bu kişi hakkında işlem yapılmasını istedi.

Savunmasına devam Doğan Öztürk, gözaltına alınana kadar olaylardan habersiz olduğunu iddia ederek, "Bir asker olarak biz kışlamızı koruduğumuzu düşündük." dedi.

Başkan Dik'in, "Kameralara bakıyoruz, düşman diye kimi gördünüz? İkinci Başkan götürülmüş, bir tane düşman unsur gösterin?" diye sorması üzerine Öztürk, "Zaten düşman içeride değil, dışarıda diye bekliyorduk." yanıtını verdi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Darbe girişimini saat kaçta anladın?" sorusu üzerine Öztürk, "Böyle bir anlamam yok. Bir sürü şeyden şüphelendim ama şuanda bile anlayamıyorum nasıl bir darbe olduğunu. Büyük bir terör tehdidi paradigması ile başladık. Bundan sonra bütün konuları bu kapsamda değerlendirdik. Özel Kuvvetler Komutanlığının gelip emniyet almasını, içeride yaşanan çatışmalar, Genelkurmay Başkanını taşıyan helikoptere ateş edilmesi bu tehdidin olduğu anlayışını besledi. Ben hiç televizyon izlemedim. Bir, iki defa güvenlik kamerasını izlemekle birlikte bir kanalda yazılar gördüm" cevabını verdi.

Darbe sanığı albay Doğan Öztürk'e hakim o görüntüleri gösterdi

Televizyonda gördüğü ilk hususun İstanbul'da köprülerin kapatılması olduğunu belirten Öztürk, "Bunun bende oluşturduğu algı; tehdit yurt çapında mı acaba algısı. Bir ara kalkışma alt yazısı gördüm. PKK'nın 6-7 Ekim faaliyetinin daha büyük bir kalkışmanın provası olduğunu düşünüyorduk. Bende oluşan algı oydu. Ben bildiriyi, Başbakan ve Cumhurbaşkanının açıklamalarını görmedim. Telefonumdaki mesajlara dahi bakmadım" iddiasında bulundu.

02.00'DE GÖRÜŞTÜĞÜ EŞİ DE DARBEDEN BAHSETMEMİŞ!

Mahkeme Başkanı Dik, darbe girişimi gecesi saat 02.00 sıralarında Öztürk'ün eşiyle konuştuğuna dair HTS kayıtlarının bulunduğunu hatırlatarak, eşinin darbe girişiminin olduğunu söyleyip söylemediğini sordu. Öztürk, eşinin darbe girişimi olduğunu söylemediğini öne sürdü. Öztürk, Genelkurmay Karargahına vatandaşların girmeye başladığını anlatarak, "Uyuşmayan bir resim çıktı ortaya. Bayraklı insanlar giriyor içeriye. O zaman işin yanlışlığı ortaya çıktı. Durum böyle olunca oradakilerle konuşma ihtiyacı hissettim. Personel bana 'darbe yapıldı, komutan da derdest edildi' dedi. Ben komutanın helikopterle gidişini gördüm, derdest edilmemişti. Benim gördüğüme bu uymuyor" diye konuştu.

Öztürk’e darbe girişimi sırasında Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in derdest edilmesine ait fotoğraflar gösterildi. Derdest edilme anında fotoğraflarda kendisinin de bulunduğunun belirtilmesi üzerine Öztürk, "Yaşar Güler’in derdest edilmesini görmedim. Personelin birisine müdahale ettiğini gördüm. Bu fotoğraf yukarıdan çekilmiş olan kamera kaydından alınma. Benim bakış açımla baktığınızda Yaşar Güler’e görür müsünüz? Ben ’neden derdest edildi’ dedim, ’standart prosedür’ dediler. Onun Genelkurmay 2. Başkanı olduğunu bilmiyordum" diye açıklama yaptı.

Öztürk'e el işareti yapması ile Özel Kuvvetler Komutanlığından gelen darbeci askerler tarafından Başçavuş Mahmut Satun'un derdest edilmesi soruldu. Emri ile Satun'un derdest edildiği iddialarını kabul etmeyen Öztürk, "Bu saliselerle kaydedilmiş bir fotoğraf. Ben orada derdest edilmesi emrini vermedim. Mahmut Satun'a otomatik kapının kapanmaması için işaret yaptım" dedi.

'HAVADA UÇAK UÇUYOR, ANLAMADIN MI?'

"Havada uçak uçuyor. Darbe olduğunu anlamadın mı?" şeklindeki soruya Öztürk şu cevabı verdi:

"Havada uçak uçmasının darbe ile alakası olmaz ki. Darbede uçak neden uçsun? O günkü bilgim ile söylüyorum darbe için uçak kullanılmaz. Bir adam darbe yapacaksa kendi Karargahını ele geçirmez. Gider Meclise. Siz daha önce kendi karargahını işgal eden bir darbe girişimini duydunuz mu? Bu benim kafamda oturmadı. O saatten itibaren 'burada bir terslik var' dedim. Benim yapmam gereken Genelkurmay Karargahının emniyetini sağlamaktı. Kışlanın dışarısı ile ilgili bir aktiviteye girmedim. Sonra bekledim ve gözaltına alındım."

Cumhuriyet Savcısı Aytekin Cenikli'nin, kriz durumunda kurumlarda sivil savunmaya ilişkin talimatlar olduğunu belirterek, Genelkurmay Başkanlığında böyle bir talimat veya yönerge olup olmadığını sorduğu Öztürk, yönerge ya da talimat değil, alarm durumu olduğunu söyledi.

Cenikli'nin "Sizin görevleriniz arasında, dışarıdan gelecek birliği kapıya kadar gidip karşılamak var mı?" sorusu üzerine Öztürk, "Hayır efendim. Yok ama benim doğal kaynaklanan görevlerim arasında kışlamla ilgili emniyet sorunum varsa ona karşı tedbir alma sorumluluğum var." diye konuştu.

Savcının Amerika'ya kaç defa gittiğini sorması üzerine Öztürk, sayısal bir cevap vermedi. Cenikli'nin bu yöndeki ısrarlı soruları üzerine sanık avukatları itiraz edince Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Fetullah Gülen yargılanıyor burada." diyerek sorunun sorulabileceğini ifade etti.

Cenikli'nin, Pensilvanya'ya gidip gitmediğini sorması üzerine ise Öztürk, gitmediğini söyledi. Savcı Cenikli, "Başkanım yalnız iddianamenin gerçeklere dayanmadığı söyleniyor. 249 şehit, 3 bin yaralı... Gerçekler bunlar." diyerek sözünü tamamladı.

"Bu kadar yüzsüz bir güruh ben görmedim"

Müşteki avukatı Fatih Atalay'ın, 15 Temmuz'da karargaha cep telefonu sokma izni olup olmadığını sorduğu Öztürk, "Hayır" yanıtını verdi.

Darbe günü karargaha telefonla girmeyi darbeye bir hazırlık olarak değerlendiren Atalay, Genelkurmay Başkanlığında muhafaza ile ilgili bir bölük, tabur olup olmadığını da sordu.

Öztürk ise Muhafız Taburu bulunduğunu, Karargah Emniyet Subayı'nın ise genel emniyetten sorumlu olduğunu dile getirdi. Atalay'ın, "Sizin orada bir göreviniz var mı? Darbe tarihi girişiminde?" sorusuna da Öztürk, emniyet sorunu çıkarsa görev addedebileceğini, emniyet subayıyla da koordine ettiğine göre görev yapabileceğini savundu.

Normal şartlarda böyle bir görev tanımı olup olmadığı yönündeki soruyu ise Öztürk, "Görev tanımında yok ama her askerin vardır" diyerek yanıtladı. Bunun üzerine Atalay, "Ben 'ama'yı sormuyorum. Tabii ki her askerin vatanını, birliğini savunma hakkı olacak. Onu kastetmiyorum." demesi üzerine de Öztürk, "Amasız yok, amalı var." diye karşılık verdi.

Öztürk'ün bu ifadesi üzerine sanıklar arasında yaşanan gülüşmeye Atalay tepki göstererek, "Bu kadar yüzsüz bir güruh ben görmedim. Hem darbe yapacaksınız hem insanları öldüreceksiniz hem bir de güleceksiniz sorularımıza." dedi.

KORGENERAL ERDAL ÖZTÜRK

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul'da yaşanan eylemleri planladığı ve "Yurtta Sulh Konseyi" üyesi oldukları iddiasıyla bir numaralı sanığı Fetullah Gülen olan, 6'sı general, 17'si subay olmak üzere 15'i tutuklu 9'u firari 24 sanığın yargılandığı davada eski 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Erdal Öztürk'ün çapraz sorgusu tamamlandı.

Öztürk sorgusu sırasında "O gece 900 kilometre uzaktayım, ben birliklerin derhal kışlalara dönülmesi emrini cumhurbaşkanının açıklamalarından 1,5 saat önce verdim. Telefonla emir yazdırdım, birlik komutanlarına emir verdim, yetmedi televizyonlara çıktım, bir kez de oradan söyledim, benim yaptığım Ömer Halisdemir'in yaptığının bir diğer şeklidir." deyince...

Gazi yakınları "Şimdi burada ben kahramanım, Ömer Halisdemir'im diyor. İhanet çete başlarından biri benim şehidime hakaret ediyor" diyerek komutana tepki gösterdi.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki büyük salonda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmayı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ile Ak Parti milletvekilleri Metin Külünk, Ali Sarıkaya ve HasanTuran da izledi.

Duruşmada çapraz sorgusu yapılan sanık Öztürk, Mahkeme Heyeti Başkanı Cem Karaca'nın "Terör saldırısı denilerek dışarıya çıkıldığı savunmaları yapılıyor. KOKTOD kapsamında asker kışladan dışarıya çıkabiliyor mu?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"15 Temmuz'dan önce daha çok DEAŞ ve PKK'nın saldırıda bulunacağı şekilde duyumlar geliyordu. Kışlalardaki emniyetin artırılması, kışla dışındaki emniyetin sağlanması için de polisle işbirliği gerekiyor. Ancak kışlaların dışına çıkılması valinin kararına bağlıdır. Aksi taktirde kışladan çıkılması söz konusu değildir. Öyle bir talep olursa dahi önce polis, sonra Jandarma en son olarak asker çıkar."

"Suçu firari ve Kaçak olanların üzerine atıyorsunuz"

Cumhuriyet Başsavcıvekili Fatih Karakuş da sanığa, "Darbe başarılı olsaydı sizin atama listesinde sıkıyönetim komutanı olacağınız belirtiliyor. Sizce bu durum olağan ve makul mu?" diye sordu.

Sanık Öztürk, bu söylentilerin doğru olması halinde kendisinin de önceden haberinin olması gerektiğini savunarak, "Ancak beni hiç kimse aramadı. Ben izindeyken onlar toplantı yapıp benim ismimi kullanarak istismarda bulunmuşlar. Sadece benim ismimi değil, Genelkurmay Başkanının da bu işin içinde olduğunu söyleyerek katılım sağlamaya çalışmışlar." ifadelerini kullandı.

Sanık Öztürk, Başsavcıvekili Karakuş'un, "Atama listelerini oluşturanların FETÖ'cü olduklarını söylüyorsunuz ancak bunların kim olduklarını söylemiyorsunuz. Kim bu isimler?" sorusuna, "Ben, sınırlı bilgilerimle konuşuyorum. Bildiklerim basına yansıyanlar kadardır. Uzay Şahin'i biliyorum. Keşke diğerlerini de bilseydim söylerdim" şeklinde yanıt verdi.

Bunun üzerine araya giren Başsavcıvekili Karakuş, "Ankara'daki davalarda da aynı şeyi yapıyorlar, suçu firari ve kaçak olanların üzerine atıyorsunuz. Buradaki sanıklar arasında bildiğiniz kimse yok mu?" diye tepki gösterdi.

Öztürk de "Sanıklardan Muzaffer Düzenli'den de şikayetçiyim. Kendisiyle konuştum her şeyi inkar ediyor. Benim ismime leke sürenlerden şikayetçiyim." dedi.

Avukat Yasin Şanlı, "22.25'te darbenin olduğunu öğrendiğinizi söylediniz ancak televizyonlara çok sonra çıktınız, bu gecikmeyi neyle izah ediyorsunuz. Aradaki zamanı nasıl açıklıyorsunuz?" sorusuna Öztürk, şu yanıtı verdi:

"Bir yakınımın araması üzerine İstanbul'da hareketlilik olduğunu öğrendim. 3 dakika sonra vekil olan tümgenerali aradım cevap vermedi. Diğer tümgenerali aradım, sırasıyla AK Partili bir milletvekili olan eski bakan aradı bana ne olduğunu sordu. 'Ben de ne olduğunu çözmeye çalışıyorum' dedim. Sürekli telefonla Jandarma Komutanını aradım, normal şartlarda basına açıklama yapma şansım yok. MİT'le görüştüm. MİT'ten yardım talep ettim. Basının bizi aramasına yardımcı oldular. O bakımdan onlara da teşekkür ederim."

Avukat Şanlı'nın darbe gecesi kalkışmada aktif görev alan İlhan Talu ve Bahadır Köse'yi aramasının sebebini sorması üzerine Öztürk, Genelkurmay Karargahının akıbetini öğrenmek için aradığını öne sürdü. Sanık Öztürk, bu kişilerin darbeci olmayacağını düşündüğü için aradığını savunarak, sıkıyönetim direktifinde bu kişilerin imzasının olmadığını anlattı.

"Bir Ömer Halisdemir yetiştiremedin mi?"

Avukat Cüneyt Toraman'ın, "Darbenin başarısız olacağını düşündüğünüz için mi iki gün önce izne ayrıldınız?" sorusu üzerine Öztürk, izin planlamalarını 2015 yılında yaptığını anlattı. Toraman, sanık Öztürk'e "Bir Ömer Halisdemir'i neden yetiştiremediniz. Güvenilir bir askeriniz hiç mi yoktu? Televizyonlara çıkıp anlattınız güzel de neden güvendiğiniz birini bırakmadınız?" sorusunu yöneltti.

Öztürk bunun üzerine, şöyle devam etti:

"O gece 900 kilometre uzaktayım, ben birliklerin derhal kışlalara dönülmesi emrini cumhurbaşkanının açıklamalarından 1,5 saat önce verdim. Telefonla emir yazdırdım, birlik komutanlarına emir verdim, yetmedi televizyonlara çıktım, bir kez de oradan söyledim, benim yaptığım Ömer Halisdemir'in yaptığının bir diğer şeklidir. Ben bu şekilde müdahale ettim. Şehitlerimizin acısı yüreklerimizin derinliklerindedir. Allah rahmet eylesin."

"Üslubuna dikkat etmesi gerekir"

Sanığın bazı sorulara maksatlı olduğunu söylemesi üzerine söz alan avukat Yurdal Kılıçer,

"Sanığın sorulan sorulara 'Maksatlı sorular', 'hala anlamamışlar', 'anlamadınız' değerlendirmeleri haddine değil. Üslubuna dikkat etmesi gerekir." dedi.

Sanık Öztürk, "Darbe gecesi 'Erdal Paşa ne diyor?' şeklinde şaşkınlık ifadesi içeren yazışmalar var, şaşkınlığının sebebi darbeye destek olduğunuzdan kaynaklı olabilir mi?" şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi:

"İsmimi bu listeye yazıp Türkiye'ye dağıtmışlar 'Erdal paşa ne yapıyor' yazan şahıs İstanbul dışında biri. İstanbul'da görev yapan kimseden böyle bir tepki gelmiyor. Şahsın bu ifadesi, listenin kendisinde yarattığı algılama ve sonrasında yaşadığı paniktendir. Burada esas olan benim tavrımdır, ne yaptığımdır. O listede adımı görüp de beni televizyondan görmesi korkutmuş olabilir."

Bir avukatın "İnegöl'de köfte yerken yakalandığı" haberiyle ilgili sorusuna Öztürk, söz konusu haberin gerçek olmadığını savunarak, bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.

Sanık Erdal Öztürk, atama listesinde isminin yazılmış olma nedeninin tekrar sorulması üzenine, "Bu Haşhaşilerin, hem bedenlerini hem ruhlarını okyanus ötesindeki adama satan bu adamların gelip Türk adaleti önünde yargılanmasını talep ediyorum." karşılığını verdi.
Bazı avukatların sorularına tepki gösteren Erdal Öztürk, "Burada ısrarla suçlu yaratmaya çalışıyorsunuz. Masum olamaz mıyız? Bir tane delil yok, elinizde hayali sorular soruyorsunuz." dedi.

Öztürk, tümgeneral iken emekli olmak istediğini ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isteğiyle göreve devam ettiğini iddia etti.

Öztürk'ün çapraz sorgusunun ardından mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.

Aranın ardından tutuklu sanıklardan eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler'in savunmasının alınması bekleniyor.

Davayı izleyen gazi yakınları tepki gösterdi

Duruşmayı takip eden 15 Temmuz Gazileri Platformu Başkanı Erol Bulut, sanıklardan eski Korgeneral Erdal Öztürk'ün, "Benim yaptığım Ömer Halisdemir'in yaptığının bir diğer şeklidir" sözlerine sert tepki göstererek, "Şimdi burada da yani ben kahramanım, Ömer Halisdemir'im diyor. İhanet çete başlarından biri benim şehidime hakaret ediyor. Biz buna seyirci kalamayız, idam istiyoruz" dedi.

TUĞGENERAL EYYÜP GÜRLER

Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki "ana darbe soruşturması" kapsamında aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subayın bulunduğu, 9'u firari 15'i tutuklu 24 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasında eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler, savunma yaptı.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada bulunan büyük salonda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Eyyüp Gürler, darbe teşebbüsünden önce (13 Temmuz) Harp Akademileri Komutanlığı'nda yapılan ve iddianamede darbe toplantısı olarak geçen toplantıya katıldığını söyledi.

Bu toplantıda olası terör eylemi karşısında alınacak önlemlerin konuşulduğunu dile getiren Gürler, toplantının kısa sürdüğünü savundu.

Gürler, toplantıda İstanbul'da büyük çaplı eylemler konusunda bilgilendirildiğini öne sürerek, şunları kaydetti:

"Bize verilen bilgileri kimseyle paylaşmamamız uyarısında bulunuldu. Başka kimseyle konuşmadım. Albay Muzaffer Düzenli ile ertesi gün tekrar görüşmek için sözleşerek ayrıldık. Verilen görevi yerine getirmeye odaklı alışkanlığım faaliyetleri irdelememi engelledi. Her şey çok çabuk gelişti. Sayın ordu komutanımız birliğe gelirse her şeyin hazır olması için askerleri bilgilendirdim. Kandırmaca olduğunu anlayamadım. Yapılan hazırlıklar terör eylemine karşı bende inanç oluşturdu, körlüğümü arttırdı, sağlıklı muhakeme yapmamı engelledi."

Söz konusu toplantıda kendisine ordu komutanlığında sevk ve idarenin sağlanması ile herhangi bir sorun halinde takviye asker çağırma görevinin verildiğini anlattı.

"Yurtta Sulh ismini medyadan öğrendim"

Tuğgeneral Gürler, "Yurtta Sulh" ismini herkes gibi medyadan ve cezaevinde öğrendiğini öne sürdü.

Gürler, birliklerin sevk ve idaresinin WhatsApp grubu üzerinden yapıldığını, askeri personelin sevk ve idaresinin bilgisini bu gruptan paylaştığını söyledi.

WhatsApp grubuna kendisini kimin dahil ettiğini bilmediğini savunan Gürler, "Bilgilendirmenin buradan yapılacağın söylenmesi üzerine, birlikleri buradan sevk ettikten sonra buradan bilgilendirici mesajlar attım." ifadesini kullandı.

Bu arada, iddianamede, Gürler'in grubun adını sabaha karşı "Yurtta Sulh Biziz" şeklinde değiştirdiği tespiti de yer alıyor.

"Siz saf mısınız ya?"

Gürler, Yurtta Sulh Konseyi'nden de haberinin olmadığını yineleyerek, bunun marjinal bir grubun eylemi olduğunu düşünemediğini anlattı.

Bunun üzerine araya giren İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fatih Karakuş, "Siz saf mısınız ya?" dedi.

Bunu alkışlayan bazı şehit yakınları "Biz mi yaptık bu darbeyi?", "Allah belanızı versin" şeklinde Gürler'e tepki gösterdi.

"Kandırılarak görevlendirildim"

Terör saldırısı gerekçesiyle bu kalkışmanın içinde olduğunu savunan Gürler, şunları söyledi:

"Terör tehdidine karşı faaliyetlerde kandırılarak görevlendirildim. Marjinal bir grubun faaliyeti olacağı hiç aklıma gelmedi. Bu gücü onlarda görmedim, fark etsem geri dönerdim aldatıldım, hata ettim. Bütün yaşananları TSK'nın bir faaliyeti olarak algıladım. Gerekenleri ve yapılacakları soru sormadan yerine getirmenin ilk kez zararını gördüm. Görevlendirme yapılan personellerde ölüm ya da yaralama olmamıştır. Ben FETÖ'cü değilim, darbeci değilim. Aldatılarak bu işin içine itildim."

Gürler, iddianamede yer alan ve 15 Temmuz'da 1. Ordu Komutanı olan Ümit Dündar ve diğer bazı rütbelilerin gözaltına alınması emrini vermediğini iddia etti.

Mahkeme Başkanının darbe girişimi gecesi Whatsapp yazışmalarında kendi telefonundan yazılan, "Ümit paşaya 4 akademi öğrencisi gönderdim ancak yardım almalılar. Enterne." yazışmalarını sorması üzerine Gürler, bu mesajdan haberinin olmadığını, bunun Ahmet Zeki Gerehan veya başkaları tarafından atılmış olabileceğini öne sürdü.

"Gözaltıların olacağı 13 Temmuz'da konuşuldu"

Gürler, darbe teşebbüsü sabahında Hadımköy'deki cezaevinde görevli askeri personelin yeri bulmaları için mesajlar çektiğini ifade ederek, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na (KKK) bağlı ve benim de kim olduklarını bilmediğim muhtemelen gözaltıları yapacak personelin Hadımköy'deki cezaevini bulamadıkları için ben de onlar yanlış yere gitmesinler diye bilgilendirdim. O bölgeyi iyi biliyorum. Gözaltıların olacağı yönünde 13 Temmuz günü, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca bize bilgilendirme yapılmıştı. Harp Akademileri Komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu'nun gözaltına alınmasıyla ilgili bir ilgim yok. Kimseye emir, talimat vermedim." şeklinde konuştu.

TRT'de yayınlanan sözde "sıkıyönetim" ilanını gördüğünü belirten Gürler, şöyle devam etti:

"Yayımlanan sıkıyönetim ilanının sonunda 'yönetime el konulmuştur' deniliyordu. Ben hala terör tehdidiyle yapılan bir faaliyet olarak algılıyordum 'yönetime el koymaya gerek var mıydı?' diye söylendim. Şüphelerim başlamıştı. TSK'da hata yapılmış olabilir diye düşündüm. Bilgisinin olduğunu düşünerek ordu komutanımızı aradım. Durumu kendisine ilettim. 'Sıkıyönetim ilan edildi. Birlikler kışla dışına çıktı' dedim. Şaşırdı… 'Ne sıkıyönetimi? Kim ilan etti? Benim niye haberim yok?' dedi. Bu cevap karşısında haberi olmadığını anladım. Sıkıyönetim direktifi doğrudan Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelmişti. Kafam karıştı. 32 yıldır içinde bulunduğum ve hiç hata yaptığına şahit olmadığım Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında 'hata yapılmış olabilir' diye şüphelerim başladı."

Öztürk telefon görüşmesini anlattı

Gürler, ordu komutanı gelmeyince Genelkurmay Başkanlığınca ilan edildiğini sandığım sıkıyönetimle ilgili bilgi vermek için 3. Kolordu Komutanı Erdal Öztürk Paşa'yı telefonla aradığını ve "Karargaha ne zaman geleceksiniz?" diye sorduğunu belirterek, Öztürk'ün kendisini tersleyerek telefonu kapattığını anlattı.

Bunun üzerine tekrar söz verilen tutuklu sanık eski korgeneral Öztürk, telefon görüşmesinin 01.39'da gerçekleştiğini ifade ederek, şunları aktardı:

"01.06'da TGRT'de açıklama yaptıktan ve resmi birliklere dönülmesini içeren yazılı mesajın ardından arayıp kendisini tanıttı ve 'Komutanım emirlere aykırı davranıyorsunuz' dedi. 'Ne emri?' dedim. O da 'Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay'dan gelen sıkıyönetim emri' dedi. Ben de 'Böyle bir emir yoktur bu emri tanımıyorum, çıkan birliklerin geri dönmesi için elimden geleni yapmaya devam edeceğim' dedim. 'Konuta geri dönmeyecek misiniz?' diye sordu ben de 'git başımdan' dedim ve telefonu kapattım."

"Savaşa girsek vay bizim halimize"

Bazı ifadelerin savcılık ve mahkemedeki ifadelerle uyuşmamasının nedeninin sorulması üzerine sanık Gürler, daha önce mahkeme yüzü görmediğini, ilk ifadesinin yanlış olduğunu söyledi.

Bunun üzerine araya giren Başsavcıvekili Karakuş, "Siz savaş da görmediniz, millet olarak savaşa girsek vay bizim halimize." ifadesini kullandı.

Sanık Gürler de "Tükenmişlik sendromu içindeyim, o aşağılanma durumu içinde şoka girdim. O psikolojiyle ifade verdim." diye konuştu.

"Dünkü ifadeyi bugün reddedebiliyorlar"

Daha sonra çapraz sorgusuna geçilen sanık Gürler'e çeşitli sorular yöneltildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel de 15 Temmuz yargılamalarında üst düzey yapının elemanlarının ölmeyi hiç göze almayıp öldürmeyi göze aldıklarını belirterek, "Hayatları takiyecilik, sahtecilik üzerine geçmiş, dünkü ifadeyi bugün reddedebiliyorlar. Marmaris'te rögar çukurunda yakalananlar 'orada değildim' ifadesi verdi." dedi.

Özel'in, yakalanınca üzerinde ele geçirilen 1 doları kimin verdiğini sorması üzerine sanık Gürler, "Cebimde her zaman dolar olur, kimin verdiğinin listesini tutmuyorum. Bu 1 doların da elime nereden geçtiğini bilmiyorum." savunmasını yaptı.

Mahkeme heyeti Sanık Gürler"in çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından duruşmayı yarına erteledi.

01.06.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın bugünkü duruşmasında sanıklar Mustafa Barış Avınan, Muhsin Kutsi Barış ile Murat Aygün savunma yaptı. Aygün'ün, avukatının duruşma sırasında ölümle tehdit edildiğini söylemesi mahkeme salonunda gerginliğe neden oldu.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı. Duruşmayı, TBMM İdare Amiri Salim Uslu ile bazı AK Parti milletvekilleri de izledi.

ALBAY MUHSİN KUTSİ BARIŞ

Davanın dokuzuncu celsesi, eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Kurmay Albay Barış'ın savunmasıyla başladı. Barış, sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğuna yönelik kanaate nasıl varıldığını anlamadığını, bu suçlamanın hiçbir somut delili bulunmadığını savundu.

Ceza yargılamasının yorumlara değil somut delillere dayanması gerektiğini aktaran Barış, iddianamenin hukukun bu temel ilkesinden uzak olduğunu ileri sürdü. Barış, FETÖ üyeliği suçlamasını da reddetti.

Muhafız alay komutanı olarak her dönem sivil asker pek çok kişi tarafından ziyaret edildiğini belirten Barış, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde kendisine yapılan ziyaretlerin darbe planlamasına ilişkin olduğu yönündeki iddiayı kabul etmedi.

TSK'nın yönetime el koyduğunu resmi kanaldan öğrendiğini, bu mesaj gelene kadar yürüttüğü faaliyetlerin önceden planlanan Özel Kuvvetler Komutanlığınca yapılacak koruma tatbikatına yönelik olduğunu ileri süren Barış, "Olay günü, saat 21.30-22.00'ye kadar darbe girişiminden haberim olmamıştır." dedi.

Eski ifadelerini kabul etti

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik tarafından daha önce verdiği ifadelerin okunmasının ardından, bunların büyük ölçüde doğru olduğunu dile getiren Barış, ifadesine ek olarak, sıkıyönetim ilan edildiğine, TSK'nın yönetime el koyduğuna dair mesaj emirlerini aldıktan sonra teyit maksatlı Genelkurmayı aradığında büyük bir terör saldırısına maruz kalındığı ve TSK'nın sıkıyönetim ilan ettiği yönünde cevap aldığını söyledi.

Daha sonra Başkan Dik'in sorularını yanıtlayan Barış, kendinden önceki alay komutanı Tanju Posor'u, izne çıkacağı için 15 Temmuz'da arayıp birlikteki silahını almasını istediğini anlattı.

Başkan Dik'in, "Mesaj geldi, gördünüz. Siz de darbe teşebbüsü olduğunu söylüyorsunuz." demesi üzerine Barış, bunu söylemediğini, kendisinin darbeci olmadığını savundu. Barış, "Ben, muhakeme hatası yapan, şanssızlığı da bu olan bir albayım. Darbeci olmadığım gibi bu faaliyetin içinde kendi irademle yer almadım. Sakatlanan irade söz konusu." ifadelerini kullandı.

Buna karşılık Başkan Dik, "Tehdit zoruyla mı silah zoruyla mı oldu?" diye sordu. Barış'ın, "Bu mesajı aldığımda olayın emir komuta zinciri içinde olduğunu düşünüyordum." sözleri üzerine Başkan Dik, "Emir komuta zinciri içinde olduğunda darbe olmuyor mu? Gelen mesajda, 'ülke yönetimine el koyuldu, hükümet feshedildi, meclis askıya alındı' yazıyor. Onu da okumuşsunuz." diye konuştu. Barış ise "O üçüncü mesajdı. Ona göre hareket ettim zaten. Terörist saldırıya karşı müdahale edin diyor." ifadelerini kullandı.

Başkan Dik'in, "Müdahale TRT'de bildiri mi okutmak oluyor?" sorusu üzerine de Barış, TRT'ye saldırı olduğunun söylenmesi üzerine gidildiğini, mesajları sıradan şekilde değil resmi kanaldan aldığını söyledi.

"Bütün Türkiye duydu"

Başkan Dik'in, gelen mesajlarda Cemil Turhan ve Mehmet Partigöç'ün imzasının bulunduğunu hatırlatarak, bu kişilerin kendisine emir verme yetkisi bulunup bulunmadığını sormasına karşılık Barış, direkt bu mesajlarla işlem yapmadığını, teyidini almaya çalıştığını kaydetti. Bunun üzerine Başkan Dik, "Teyidi televizyonda 11'den itibaren bütün Türkiye duydu." diye konuştu.

Barış, mesajlar geldikten sonra birinci sicil amiri olan Genelkurmay 2. Başkanına ulaşmaya çalıştığını, ulaşamayınca özel kalem müdürlüğünü aradığını, telefonu açan albay Orhan Yıkılkan'dan olayın teyidini aldığını ve bu nedenle eylemin emir komuta zinciri içinde olduğunu düşündüğünü bildirdi.

Başkan Dik'in "Emir komuta zinciri içinde olunca suç olmuyor mu?" sorusuna karşılık Barış, "Biz askeriz, yetiştirilme tarzımız belli. Biz bize verilen emri yapmakla yükümlüyüz." dedi. Başkan Dik ise "Kanunda açıktır, konusu suç teşkil eden hiçbir emir yerine getirilemez." diye konuştu. Barış, bunun istisnaları olduğunu ileri sürdü.

"Askeri sistemden daha iyi çalışıyor emin ol"

Kendisine yönelik aramalarda 3 adet 1 dolar bulunduğunun hatırlatılması üzerine bunu kabul etmediğini ve parmak izi incelemesi yapılmasını istediğini belirten Barış, "Hukuk sisteminin nasıl çalıştığını anlamıyorum." ifadesini kullandı. Başkan Dik ise "Askeri sistemden daha iyi çalışıyor emin ol." karşılığını verdi.

Barış, Başkan Dik'in "Darbe teşebbüsünü sizce kim yaptı?" sorusunu ise "İnanın, bütün samimiyetimle söylüyorum, ben sizden daha çok bu darbeyi kimin yaptığını merak ediyorum." diye yanıtladı.

Muhsin Kutsi Barış, darbe girişimi nedeniyle ortaya bir mağdurlar ordusu çıktığını ifade etti. Başkan Dik, "Madem mağdursunuz, sizin mağduriyetinize kim sebep verdi?" sorusu üzerine Barış, kendisinin de bunu çözmeye çalıştığını söyledi.

Duruşma savcısının, görev tanımında Genelkurmaya destek vermenin olup olmadığını sormasına karşılık, Barış, böyle bir görevinin bulunmadığını ifade etti.

Savcının, "Ümit Gencer verdiği ifadede, darbe bildirisini sizin okumanızı istediğinizi söylüyor." demesi üzerine Barış, bunu kesinlikle kabul etmediğini, bildiriyi bir kez televizyonda dinlediğini savundu. Bildirinin kimin adına okunduğu sorusuna ise Barış, "Herhalde Yurtta Sulh Konseyi adına okunmuştur, bilmiyorum." yanıtını verdi.

"İnsanlar yalan söyler ama makineler yalan konuşmaz"

Duruşma savcısının, o gece yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin sorusu üzerine Barış, bazı telefon görüşmelerini kabul etmedi. Konuşma kaydına ilişkin HTS kayıtlarının bulunduğunu belirten Savcı Cenikli, bunun üzerine, "İnsanlar yalan söyler ama makineler yalan konuşmaz." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, Barış'a, Genelkurmay Başkanının eski Özel Kalem Müdürü Osman Kılıç ile görüşüp görüşmediğini sordu. Barış'ın, Kılıç ile görüşmediğini iddia etmesi üzerine Aydın, "Görüşmedim diyorsunuz, o gece biri 47, biri 27 saniye görüşme kaydınız var. Hala hatırlamıyor musunuz?" diye sordu.

Avukat Aydın'ın, örgüt mensubu öğretmen tarafından o gece kullanılması için dağıtılan telefon hatlarını kast ederek, "Patates hatları kullandınız mı?" sorusu üzerine Muhsin Kutsi Barış, kullanmadığını iddia etti.

Sanık Barış'ın, "Bende niye patates hat yok siz bunun cevabını verebiliyor musunuz?" sorusuna, avukat Aydın, "Bu sorunun muhatabı ben değilim, onu sizi görevlendirenlere sorun" dedi. Muhsin Kutsi Barış ise "Beni kimse görevlendirmedi. Sayın Cumhurbaşkanımız televizyona çıktı. Onu seyrettim, o zaman bir şeylerin farklı olabileceğini düşündüm." dedi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Biz de o geceyi yaşadık, biz de televizyondan izledik" demesi üzerine, sanık Barış, "Ama siz evden takip ettiniz, ben kritik bir birliğin komutanı olma şansızlığım yüzünden olayların içinde istemeden yer aldım, sonuçlarından da son derece muzdaribim. Bu darbe girişimi başarılı olsaydı ve buna karşı çıksaydım yine yargılanacaktım." sözlerine karşılık Başkan Dik, "Demokrasiye saygınız olurdu" diye konuştu.

Avukat Aydın'ın, darbe olduğunu öğrendikten sonra görev tanımı kapsamında neler yaptığını sormasına karşılık Barış, "Bir girişim olduğunu sonradan öğreniyorsunuz. Ok yaydan çıktı git oku geri getir, ne yapabilirsiniz ki? O andan itibaren birliğinizde yaralılar var. TRT bölgesinde, bir sürü faaliyetin içindesiniz. Ben o oku nasıl getireyim? Genelkurmaya giden ekibin başı Fedakar Akça, 'polisle karşı karşıya geldik' dedi. 'Fedakar, benim emrim sana net, Genelkurmay Başkanlığı tehdit altında, oraya git, polisle karşı karşıya gelmeyeceksin, halka ateş etmeyeceksin' dedim." iddiasında bulundu.

Muhsin Kutsi Barış, bir soru üzerine de TRT'ye ve karargaha gönderdiği ekibi bu işten sıyırmak için elinden geleni yapmaya çalıştığını ileri sürerek, "Benim yaptığım yanlış muhakeme neticesinde yaralananlar var. Ben bütün personelimin sorumluluğunu almaya hazırım. Cezalandıracaksınız cezalandırın beni ama o insanlar aynen Genelkurmay Başkanımızın Kurban Bayramı mesajında, 'askerliğin özü disiplindir, disiplinin özü mutlak itaattir' sözündeki gibi benim emrimi yerine getirdikleri için bu işin içine istemeden girdiler." ifadesini kullandı.

"Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni neden korumadınız?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Aydın'ın, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni neden korumadınız?" sorusu üzerine de Kutsi Barış, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin dış emniyetini alan 40-50 personeli bulunduğunu belirterek, şunları savundu:

"Sayın Cumhurbaşkanımız zaten yok, ben çevre emniyetinden sorumluyum. Bizde usul şudur, güvenlikten sorumlu birim yeni Genel Sekreter Fahri Kasırga beni çağırıp, 'Sayın Cumhurbaşkanımız Otlukbeli'nde tatil yapacak çevre emniyetini almanızı istiyoruz' demesi durumunda hemen hareket geçmem gerekir. Ben Muhafız Alay Komutanıyım, oraya farklı birlikten tank, ZPT gitmiş bunlar benim dışımda. Genel Sekreter Fahri Kasırga nerede kaçırıldı hiç bir dahlim yoktur. Sayın Genel Sekreterin konutu komutan konutlarındadır. Güvenliğinden ben sorumluyum, kaçırılmasından en ufak bir haberim olsa buna izin vermezdim."

Bir başka avukatın TRT'ye neden asker gönderdiğini sormasına karşılık da Barış, "TRT'ye terörist saldırısı olduğu için asker gönderdim, geniş çaplı bir terör saldırısı olabileceği istihbaratı gelmişti. Merasim Sokak'ta canımız yandı, bu yönde istihbarat raporları da vardı." dedi.

Muhsin Kutsi Barış, darbe girişiminden bir kaç gün önce Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasıyla ilgili keşif yaptığı iddiasının hatırlatılması üzerine de "Olaydan iki gün önce ambulansla keşif yapıldığı iddia edilen bölge, başyaverlik tarihi binasıdır. Böyle bir keşfin yapıldığı iddiası sakattır. Bunu Kasırga'nın kaçırılmasıyla ilgili davada da ifade ettim." diye konuştu.

ALBAY MUSTAFA BARIŞ AVIALAN

Duruşmada, darbe faaliyetlerini Akıncı Üssü'nden yürüttüğü iddia edilen eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında Şube Müdürü Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan savunma yaptı.

Yurtta Sulh Konseyi üyeleri arasında bulunduğu belirtilen Avıalan, Konutkent'teki 3 katlı villada Adil Öksüz ile darbeye hazırlık toplantılarına katılan isimler arasında sayılıyor.

Avıalan, 25 yıldır içinde bulunduğu bu mesleğin mahiyetinin bazen siviller için açıklanması zor şeyler içerdiğini ifade ederek, askerin, amir "yap" derse yapacağını, "öl" derse öleceğini söyledi. Avıalan, bu bağı illegal bir örgüt niteliğiyle delil saymanın da büyük haksızlık olacağını iddia etti.

Akademinin sonunda hukuk fakültesini kazandığını, sonrasında da kurmay subay olduğunu anlatan Avıalan, askerliği boyunca tüm yaptıklarını amirlerinden aldığı emirlerle yaptığını söyledi.

Avıalan, darbe planının en önemli delili olarak kabul edilen, 27 Mayıs 1960 darbesiyle ilgili "İhtilal çıkmazı" adlı kitabın, çalıştığı şubenin faaliyetlerinde kullanılmak üzere verdiği emirle şube adına Genelkurmay kütüphanesinden alındığını söyledi. Kitabın bazı sayfalarının fotokopisinin tahminince 2-3 yıldır şubedeki bir panoda asılı durduğunu anlatan Avıalan, 2015'te geldiğinde panodaki bu sayfaların dikkatini çektiğini ve uzun yıllardır yürütülmekte olan üst rütbeli personel birikim sorunu ve bu sorunun çözülmesine yönelik proje kapsamında, bu kitapta da bilgiler bulunduğu için alınmasını emrettiğini bildirdi.

Bir brifingde de bunu kullandığını anlatan Avıalan, kitabın "konsey üyesi" olarak gösterilmesinde delil olarak kullanılmasını "komik" olarak nitelendirdi.

"Olmayan bir konseyin olmayan üyelerinden birisi olduğum iddia edilmektedir." diyen Avıalan, konsey üyeliği iddiasının en önemli dayanağının 6-7-8-9 Temmuz 2016'da Ankara Konutkent'teki bir villada darbe organizasyonlarına katılma eylemi olarak gösterildiğini belirtti.

Avıalan, bununla ilgili tek delilin toplantılara katıldığını söyleyen gizli tanık "Şapka"nın ifadeleri olduğunu dile getirerek, "Hakkımda gizli tanık 'Şapka'nın verdiği ifade ve buna bağlı geliştirilen iddia doğru değildir. Ben, gizli tanığın belirttiği yerlerde herhangi bir toplantıya katılmadım." dedi.

- 15 Temmuz'da izinliyken ders kitabını almak için karargaha gitmiş

15 Temmuz'da yaşadıklarını da anlatan Avıalan, hatırladığı kadarıyla 14 veya 15 Temmuz'da sağlık nedenleri bahanesiyle izin aldığını söyledi. İzin almasının asıl sebebinin doktora yapmak istediği "İdare hukuku" sınavlarına çalışmak olduğunu savunan Avıalan, 15 Temmuz'da saat 13.30 sıralarında oturduğu lojmana 5 dakika gibi bir mesafedeki karargaha, ofisindeki ders kitabını almak için sivil kıyafetiyle gittiğini anlattı.

Avıalan, buraya geldiğinde emrindeki bazı askerlerin, akşam YAŞ provası olduğunu anlattığını dile getirerek, bir süre sonra odasına girdiği eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün kendisine, "Hayırdır. Niye geldin?" diye sorduğunu bildirdi.

Partigöç'e ders kitabını almak için geldiğini söylediğini, bunun üzerine onun da YAŞ toplantısı için hazırlık yapması gerektiğine yönelik "iğneleyici" olduğunu düşündüğü bir konuşma gerçekleştirdiğini savunan Avıalan, bunun üzerine prova için hazırlık yapmaya başladığını öne sürdü.

Avıalan, Partigöç çıktıktan bir süre sonra, şubelerinin birlikte çalıştığı, Genelkurmay Başkanlığı General-Amiral Şube Müdürü Albay Cemil Turhan'ın odasına geldiğini ve bir ara Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler tarafından yapılan terörle mücadele toplantısıyla ilgili konuştuklarını söyledi.

Turhan ayrıldıktan sonra toplantıyla ilgili çalışmaları incelediğini ve akşamki provaya gelme kararı verdiğini belirten Avıalan, yaklaşık 2 saat kaldığı karargahtan, yakındaki lojmanına akşama hazırlık yapmak gittiğini savundu.

Avıalan, Partigöç ve Turhan ile yaptığı bu görüşmelerin "darbeye kalkışma eylemiyle" ilişkilendirilmesinin, "mesnetsiz bir kuşku oluşturmak için" yapıldığını düşündüğünü iddia ederek, "Asıl, hayatın olağan akışına uygun olmayan, askeri ve mesleki nitelikleri haiz olan benim, çok teknik ve ayrıntılı planlamalar gerektiren böyle bir faaliyette planlayıcı ve yönetici olarak vazifeli bir şekilde 2-3 gündür evinde yatıyor iken, Genelkurmay'daki faaliyetleri koordine etmek için son gün öğleden sonra kalkıp iki saatliğine Genelkurmaya gitmesi, bir general ve bir albayı ayağına çağırıp onlarla yarım saatlik bir sürede koskoca bir faaliyeti planlaması, sonra da Genelkurmay Karargahında işin niteliğine uygun mesleki kariyerli o kadar insan varken onların yerine ve adına tek başına darbenin yürütüldüğü iddia edilen bir yerde, yani Akıncı Üssü'nde, elinde şarj cihazı bile olmayan bir cep telefonuyla darbe yönetme senaryosudur." diye konuştu.

"Telefon görüşmelerim sevk ve idareye yönelik değil"

Cep telefonu kayıtlarıyla ilgili bilgilerin tamamına ulaşamadığını savunan Avıalan, amirleriyle görüştüğünü öne sürdü. Avıalan, 15 Temmuz saat 20.00'den ertesi gün Merkez Komutanlığınca alınana kadar HTS kayıtlarında görülen görüşme sayıları kadar bire bir görüşmeler yapılmadığını iddia etti. Mustafa Barış Avıalan, Mehmet Partigöç ile 89 defa görüşme kaydı görünürken, fiilen konuşmalarının belki 5-6 kez olduğunu öne sürdü.

Avıalan'ın, bunun, Akıncı Üssü'ndeyken, tanımadığı eli silahlı sivil giyimli birinin, emniyet tedbirleri nedeniyle cep telefonlarının filo gazinosundan çıkarılmayacağını belirterek telefonlarını almasından kaynaklandığını iddia etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Demedin mi, sen kimsin, ben kurmay albayım diye" sorusunu yöneltti.

Sanık Avıalan ise "Kimin kim olduğu belli değil. Eli silahlı biriyle konuşuyorsunuz ve ortam gergin bir ortam." diyerek karşılık verdi.

Telefonunun çoğunlukla yanında olmadığını belirten Avıalan, telefon yanında olmadığında aramalara cevap verildiğini düşündüğünü kaydetti.

Görüşmelerinin içeriğinin başlangıçta ortada garip şeyler olduğu, Genelkurmaya saldırı olabileceği, çatışma çıkacağı, Akıncı Üssü'ne neden geldiği, televizyondaki haberler gibi durumlar olduğunu iddia eden Avıalan, bu konuşmaların 15 Temmuz'daki olayların sevk ve idaresine yönelik rapor verme, bilgi akışı sağlamaya yönelik olmadığını ileri sürdü.

Avıalan, görüşmelerde kimseye emir, talimat vermediğini, kimseden aldığı emirleri de iletmediğini savundu.

Akıncı Üssü'ne telefonla çağrılmış

Genelkurmay Başkanlığında iki saat geçirip evine geldiği sırada askeri hattan telefonla arandığını, bir santralden konuşan askerin "harekat yıldırım" emri verildiğini belirterek, ciddi bir istihbarat olduğu, terör saldırısı olabileceği ve yürütülecek faaliyetlere dair elindeki metni okuduğunu iddia etti. Bunun için Akıncı Üssü'ne çağrıldığını belirten Avıalan, askeri hattan Genelkurmay'daki amirini aradığını ancak ikinci aramasından sonra sivil bir kadın memurun telefonu açtığını söyledi.

Avıalan, bu memurun, daire başkanının komuta katında bir toplantıya katıldığını söylediğini, İlhan Talu'nun emir subayından da cevap almadığını bildirdi. Avıalan, "Saatime baktım ve 19.30'a yaklaştığını gördüm. Telefon emri uygulamasının TSK'da acil durumlar için uygulanan bir sistem olması, emri askeri hat üzerinden almam, konuştuğum kişinin ifadelerindeki kesinlik ve bütünlük gibi şeyleri göz önüne alarak bunun düzmece bir şey olma ihtimalinin çok düşük olduğunu düşündüm." dedi.

"Kurye olarak görevlendirilecektim"

Bir muhakeme yapıp, emrin askeri hattan gelmesini de değerlendirerek Akıncı Üssü'ne gitmeye karar verdiğini anlatan Avıalan, "Ama yine de kafamda şüphe bulunduğundan, ters bir şeyler olursa 'Bir arkadaşımı ziyarete gelmiştim' der, durumu kurtarırım diye düşündüm." dedi.

Çıkmadan önce Akıncı Üssü'nü aradığını ifade eden Avıalan, bunun askeri hattaki görüşme kayıtlarından teyit edilebileceğini aktardı. Bu kayıtların ifadelerini güçlendireceğini belirten Avıalan, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'e, "Ben anlatıyorum ama sizin jest ve mimiklerinizden tam izah edemediğimi düşünüyorum" dedi. Bunun üzerine Dik, "Sen benim jest ve mimiklerimi ne yapacaksın. Sen kendi ifadene bak" karşılığını verdi.

Akıncı Üssü ile görüşüp, "sosyal bir faaliyet olacak" cevabı aldıktan sonra evden ayrılıp üsse geçtiğini belirten Avıalan, "Akıncı Üssüne gitmem için birileri tarafından hazırlanmış bir plan kapsamında özel olarak seçildiğimi düşünüyorum." diye konuştu.

Neden kendisinin seçildiği sorusuna verilecek iki cevabı bulunduğunu belirten Avıalan, Akıncı'da başından geçen bir olayı anlattı. Kamelyada oturduğu sırada yanına gelen sivil giyimli bir kişinin, üzeri mühürlü bir zarfı Genelkurmay Karargahına götürüp, adını hatırlamadığı bir kişiye vermesini istediğini belirten Avıalan, bu kişinin tavırlarından rahatsız olduğu için zarfı götürme teklifini geri çevirdiğini söyledi.

Avıalan, "Ben o gün büyük ihtimalle özel bir şey için kurye olarak görevlendirilecektim." dedi.

Avıalan, yaptığı görevden dolayı birileri tarafından vitrin olarak seçildiğini, Akıncı'da bulunmasının birçok kişide güven duygusu oluşturacağı düşünüldüğü için üsse özel olarak çağrıldığını öne sürdü.

"Atatürkçü, milliyetçi bir vatandaşım"

Hakkındaki suçlamaların somut verilere dayanmadığını öne süren Avıalan, şöyle devam etti:

"Yargılandığım davada toptancı bir yaklaşımla ve 'olsa olsa' metoduyla ortaya konmuş soyut delilerle şahsıma yapılmış suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Ben hiçbir zaman Fetullahçı olmadım. İllegal veya legal görünümlü illegal hiçbir yapılanmanın veya herhangi bir terör örgütünün üyesi ya da yöneticisi değilim. Bu konuda tahmin ve zanna dayalı isnatlar haricinde elle tutulur hiçbir delil yoktur. Ben Atatürkçü, milliyetçi, değerlerine ve kültürüne bağlı bir vatandaşım ve bundan önce de hep öyleydim. Bunun haricindeki isnatlar, birileri tarafından konjonktürel olarak ortaya atılmış iddialardır. Hiçbir konseyin veya darbe girişimine yönelik bir yapılanmanın içinde bulunmadım. Toplantılarına katılmadım. Planlama veya organizasyonuna yönelik hiçbir eylemde bulunmadım. Bu kapsamda kimseye emir ve talimat vermedim, almadım.

Yaptığım telefon görüşmelerinde olayların ne olduğu, nasıl olduğu ve nasıl düzeltebiliriz konuları haricinde hiçbir şey konuşmuş değilim. Suç işlemek maksadıyla veya bana verilmiş kanunsuz bir emri yerine getirmek maksadıyla Akıncı Üssüne gitmedim. Bir aldatmaca karşısında basiretli bir asker davranışı sergileyememek haricinde bir suç işlemek, hele hele bir darbe girişimine iştirak etmek niyet ve kastım yoktur. Üste hiçbir hazırlık toplantısına katılmadım, suç teşkil edecek herhangi bir davranış veya eylemde bulunmadım. Olaylardan uzak mahallerde vakit geçirmeye çalıştım."

Avıalan'ın, "Atatürkçü ve milliyetçi bir vatandaşım" savunması, duruşmayı takip eden şehit yakınlarının tepkisini çekti.

"Üst akıl ortaya çıkarılsın"

Avıalan, darbe planının başarı üzerine değil, başarısızlık üzerine kurulduğunu savunarak, "Başarısız olması ve ortaya bugünkü gibi bir tablo çıkması için aylarca belki de senelerce çalışılmış, ama hayatın olağan akışına veya askeri gereklere uygun olarak icra edilmesi için sadece birkaç gün adeta çalakalem çalışılmış ve kesinlikle iddia edilen sözde yurtta sulh konseyi üyelerinin elinden çıkamayacak kadar da amatörce bir askeri planlama. Yani aslında bir oyun, bir aldatmaca. Bizatihi kendisi ve yapılış şekli hayatın olağan akışına uygun olmayan bu girişimin üst aklını ortaya çıkarmadan verilecek kararlar adaleti engelleyecektir." diye konuştu.

Savunmasının sonunda darbeyi kimin gerçekleştirdiği yönündeki sorulara cevap vermek istediğini ifade eden Avıalan, "Benim bu konuda somut bir bilgim yok. Elimde veri de yok. Dolayısıyla kimin icraya koyduğunu, sahne gerisinde kimlerin bulunduğunu bilemiyorum. Arkamdakilerden bir çoğunun sahne önündekiler, yani bu girişime bulaştırılmış, veya farklı saiklerle kendisini bulaştırmış ya da sonradan monte edilmiş kişiler olduğunu düşünüyorum. Adaletin tecellisine yardımcı olmak adına şunu söyleyebilirim, eski bir Roma içtihadında şöyle dendiğini okumuştum, kimin işine yarıyorsa o yapmıştır" iddiasında bulundu.

Savunmasının ardından Avıalan'ın çapraz sorgusuna geçildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, Avıalan'ın, Akıncı Üssü'nde sabaha kadar beklediğini, hiçbir faaliyete katılmadığını ileri sürmesi üzerine, "Darbe olduğunu öğrendiniz neden orada durdunuz?" diye sordu. Akıncı Üssü'nden çıkış yasağı bulunduğunu, bu nedenle dışarı çıkamadığını ileri süren Avıalan, "Mümkün olduğunca sigara içme bahanesiyle dışarıda durmaya çalıştım, bir şeye karışmadım." savunmasını yaptı.

Hakimlik ve savcılık ifadesi okunan Avıalan, savcılık ifadesinde, "Akıncı Üssü'nde Akın Öztürk, ara buluculuk yapmaya çalışıyordu" şeklindeki sözlerini, "Ara buluculuk tabirini düzeltiyorum. Oradaki insanları ikna etmeye çalışıyordu. Ara buluculuk yaptı demek yanlış anlaşılıyormuş." diyerek düzeltti.

Avıalan, Akıncı Üssü'nde 143. Filo'da tek başına göründüğü güvenlik kameralarına yansıyan fotoğrafını kabul etti.

Başkan Dik'in, "Yöneten kimdi?" sorusunu Avıalan, "Emir komuta ilişkisi yoktu, bir curcunaydı, birileri birileriyle kavga ediyordu, karmaşa vardı." şeklinde yanıtladı.

"Mehmet Partigöç ile 'darbe yapılıyor, ordu yönetime el koydu' diye konuşmuşsunuz" diyen Başkan Dik'e, Avılan, "'Darbe' demedim" yanıtını verdi. Oğuz Dik ise "Sıkıyönetim, ordu yönetime el koydu ne demek?" diye sordu.

"Akıncı'da rahat rahat geziyorsunuz, bunun anlamı ne?"

Sanık Avıalan, duruşma savcısı Aytekin Cenikli'nin sorularını da yanıtladı. Savcı Cenikli'nin, "Personelci olduğunu, tuzağa düşürülerek, Akınca'ya gittiğinizi söylediniz ama Akıncı'da rahat rahat geziyorsunuz, bunun anlamı ne?" sorusuna, Avıalan, "Tek başına koridorda görünüyorum, onun haricinde arka tarafta karanlıkta sigara içtim, benim başka bir görüntüm yok, bulamazsınız." yanıtını verdi.

"FETÖ ile mücadelede başarılı olduğunuzu söylediniz. Bu kapsamda kaç personelle ilgili çalışma yaptınız?" sorusu üzerine de Avıalan, özellikle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde, personelle ilgili gelen ihbar mektuplarını birleştirerek, çizelge haline getirdiğini, kanaatini yazarak, komutanlara arz ettiğini anlattı. Savcının soruları üzerine, Avıalan, genellikle general ve albay işlerine baktığını, bu kapsamda 100'e yakın kişiyle ilgili kayıt tuttuğunu ileri sürdü.

Savcı Cenikli'nin, "FETÖ'cü müsünüz? Darbeyi Gülen'in yaptığını söyleyemediniz. Fetullah Gülen'den korkuyor musunuz?" sorusu üzerine ise Avıalan, "Bu soruya cevap vermiyorum." dedi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, Akıncı Üssü'nde ele geçirilen uydu haritaları üzerinde parmak izinin çıktığını ve barut izinin bulunduğunu söylemesi üzerine sanık Avılan, bu kapsamda alınan raporun yanlış olduğunu iddia etti.

Avıalan, "Gazinoda ertesi gün işler bitti, karargah içinde yanlış ateşleme yapıldı, ben de yanındaydım barut izi oradan bulaştı. Yemin ediyorum elime silah almadım. Masa üzerinde haritalar vardı, ortalıkta duruyordu, ben de bir ara baktım." iddiasında bulundu.

"Sizi oraya seyretmek için mi çağırdılar"

Sanık Avıalan, "Madem ortaklıkta dolaşıyordunuz, karargah dışındaydınız, Akın Öztürk'ün, Akıncı Üssü'ndekileri ikna etmeye çalıştığını nasıl duydunuz?" sorusuna, "Seyirci konumundaydım, kim ne konuşuyor seyrediyordum, sadece sesleri duyuyordum" yanıtını verdi.

Başkan Dik'in, "Sizi oraya seyretmek için mi çağırdılar?" şeklindeki sorusu, salondaki şehit ve gazi yakınları tarafından alkışlandı.

TUĞGENERAL MURAT AYGÜN

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık Murat Aygün savunma yaptı. Aygün, konsey üyeliği suçlamasıyla ilgi savunma yapacağını, diğer suçlamalar ile ilgili savunmasını yargılandığı Polatlı 58. Topçu Tugay Komutanındaki davada yapacağını belirtti. Duruşmanın başladığı gün, tek sıra halinde halkın arasından geçirilerek üzerlerine ip atılmasının ortaçağ zihniyeti olduğunu ve masumiyet karinesinin hiçe sayıldığını belirten Aygün, "Önceden suçlu olduğumuza karar verdiyseniz neden bizi yargılıyorsunuz. Bizim üzerimize ip attırıp peşine suçlu ilan eden ve insanlık onuruna yakışmayan görüntülerin yaşanmasına neden olan kimse hepsinden şikayetçiyim" dedi. Sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyeliğini kabul etmeyen sanık Aygün, "Bu konseyde bulunduğu iddia edilen 38 kişiden 5 kişi dışındakileri tanımıyorum. Bunlarla ne zaman bir araya gelmişim, bilirkişi incelemesi istiyorum" dedi.

GERGİNLİK DURUŞMA ARASINDA BAŞLADI

Aygün'ün savunmasının ardından mahkeme duruşmaya 15 dakikalık ara verdi. Ara sırasında müştekilerden bazıları dışarıda bekleyen avukat ve sanık yakınlarına yönelik sinkaflı sözler etti. Bir avukatın bu sözlere karşılık suç duyurusunda bulunacağını söylemesi üzerine şehit yakınları, "Hepiniz vatan hainisiniz. FETÖ'nün uşakları, neden savunuyorsunuz vatan hainlerini" şeklinde bağırdı. Duruşma salonuna girerken de Sanık Murat Aygün'ün avukatı Ayten İzmir'li kendisine yönelik söz söyleyen müşteki yakınlarıyla diyaloga girdi. Savunmasına başlamadan mahkeme başkanından söz isteyen İzmirli, "Açıkça ölümle tehdit edildim. Eğer başıma bir şey gelirse sorumlusu sizsiniz. Buradan Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuyorum" dedi. Mahkeme başkanı ise, "Ben burada iken böyle bir şey olmadı. Şikayetinizi Sincan Cumhuriyet Savcılığına yapın" dedi. Bu sırada müşteki sıralarından bir kişi, avukata yönelik "hoşt" şeklinde söz sarf etti. Mahkeme başkanı bu kişiyi salon dışına çıkarttı.

Mahkeme Başkanı Dik'in sorularının tamamlanmasının ardından Aygün'ün avukatı Ayten İzmirli'ye söz verildi. İzmirli, Aygün'ün hiçbir soruya cevap vermesini istemediğini söyledi. Mahkeme Başkanı Dik, usul gereği avukatlara soru sorma hakkının verildiğini, sanığın sorulara isterse cevap veremeyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vekili Hüseyin Aydın'ın sorular yöneltmesi üzerine Aygün, "Cevap vermiyorum" diye bağırdı. Aygün'ün bağırması üzerine müşteki sıralarında oturanlar duruma tepki gösterdi. Avukat Aydın, "Ne hakla bağırıyorsun? Siz kışlada değilsiniz, komutan değilsiniz, sanıksınız" ifadelerini kullandı. Aygün ise "Ben 2 bin 988 kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan bir sanığım. Ben 'cevap vermiyorum' dedim. Neden ısrar edip beni tahrik ediyor" karşılığını verdi.

DETAYLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada savunma yapan sanık eski 58. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün, Mahkeme Başkanının sorusu üzerine darbe girişimini kimin yaptığını bilmediğini iddia etti.

Sanık Aygün, darbenin sevk idaresinde rolünün olmadığını, sıkıyönetim eklerindeki atama listesinde isminin bulunmasıyla ilgili bilgi sahibi olmadığını savundu.

Darbe için günler öncesinde yapıldığı belirtilen toplantılarda yer almadığını, bu toplantıları yapanlarla bir ilişkisinin bulunmadığını öne süren Aygün, "Atama listesindeki rolüm dikkate alınmış, nasıl bir rolüm olmuş, bunun belgesi nedir? Ben listeyi ilk kez 15 Temmuz günü saat 23.00'ten sonra Genelkurmay Başkanlığınca resmi kanaldan gönderilen sıkıyönetim direktifinde gördüm, listeyi kimin, nerede hazırladığını bilmiyorum." iddiasında bulundu.

"Bana Topçu Okulunu mu reva görmüşler?"

Sözde sıkıyönetim listesinde kendisine verilen görevle ilgili de bilgisinin bulunmadığını savunan Aygün, bu yöndeki iddiaların hiçbirini kabul etmediğini ifade etti.

Sanık eski tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün kendisini arayarak harekete geçmesi için emir verdiğine dair iddianamede açıklama yer aldığını belirten Aygün, "Partigöç'ten emir almadım. Bana Genelkurmay Başkanlığı karargahında terör saldırısı yapılacağını ve burada sıkıntılı bir durum olduğunu söyledi. Ateş seslerinin geldiğini anlattı. Söz konusu iddia bu görüşmeden ibarettir." savunmasını yaptı.

Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeliği konusuna da değinen sanık Aygün, "Ben bu konsey ismini ilk kez 15 Temmuz akşamı tugay komutanlığına gelen atama emrinde gördüm. Konsey üyesi olsam 15 Temmuz'da en kritik yerde yani darbenin yönetildiği yerde bulunmam gerekirdi. Terfi sırasındaydım, terfi ettirilmem gerekirdi. Genelkurmay Karargahı'nda kritik bir göreve atanmam gerekirdi. Konsey üyesi olarak bana Topçu Okulu Komutanlığını mı reva görmüşler? Başka kadro yok muydu?" diye konuştu.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Ben seni konsey üyesi yapmadım, bana sorma." dedi. Sanık Aygün de "Yazan kimse belgesini ortaya koysun, ben iddianamede görmüyorum." açıklamasını yaptı.

"O kadar askeri nasıl çıkardınız?"

Sözde konseyde yer alan kişilerle geçmişte irtibatının olup olmadığının ortaya çıkarılması için bilirkişi raporu hazırlanmasını talep eden Aygün, bir diğer konsey üyesi sanık eski Albay Bilal Akyüz ile darbe girişiminden birkaç gün önce yaptığı görüşmeyi anlattı. Aygün, "Tugay komutanlığında herkesin gözü önünde yarım saatlik görüşme dışında ben bu vatandaşla hiç görüşmedim. Doktora çalışması için tugayımızdan yararlanmak istediğini söyledi." dedi.

Aygün'ün, iradesi dışında isminin sözde Yurtta Sulh Konseyi listesine yazıldığını, bu nedenle suçlanamayacağını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Adını bilmediğiniz konsey adına nasıl hareket ettiniz, o kadar askeri nasıl çıkardınız?" diye sordu.

Sanık Aygün de Polatlı Topçu Tugayı ve Füze Okulu Komutanlığındaki eylemlere ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen darbe davasının da sanığı olduğunu, sorunun cevabını o mahkemede vereceğini söyledi.

Savcılık ifadesini verdiği sırada psikolojik baskı altında tutulduğunu iddia eden Aygün, bu nedenle mahkeme safhasından önce verdiği ifadeleri kabul etmediğini ifade etti.

Eski Korgeneral Metin İyidil ile ilişkisinin sorulması üzerine Aygün, "Topçu Okulunun karşısında gösteri ve tatbikat alayı var. Bu okul da İyidil'e bağlıydı. İki haftada bir buraya gelmesi nedeniyle ben de general olarak onu karşılaşılamaya giderdim." diyerek savunmasını tamamladı.

"Darbeyi kimin yaptığını bilmiyorum"

Daha sonra çapraz sorgusuna geçilen Aygün, Başkan Oğuz Dik'in darbe girişimini kimin yaptığı yönündeki sorusuna "Bilmiyorum." yanıtını verdi.

Aygün'ün avukatı Ayten İzmirli ise duruşmada ölümle tehdit edildiğini, bu nedenle suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine salondaki izleyicilerden avukata "hoşt" diye seslenen bir kişi, Mahkeme Başkanı Dik tarafından salondan çıkarıldı.

Duruşma Savcısı Aytekin Cenikli de söz alarak, "Ben Ankara Cumhuriyet Savcısıyım. Burası Sincan adli yargı bölgesi. Avukat hanımın suç duyurusu varsa Sincan Cumhuriyet Başsavcılığına gitsin." ifadelerini kullandı.

Bu arada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanığa bazı sorular yöneltti.

Aydın'ın, "Metin Gürak'ın sizi aramamasından sürekli şikayet ettiniz. Siz onu aradınız mı o gece?" sorusu üzerine Aygün, "Cevap vermiyorum." dedi. Aydın'ın yeni bir soru sormaya çalıştığı sırada Aydın, bu kez "Cevap vermiyorum." diye bağırdı. Bunun üzerine avukat Aydın, "Ne hakla bağırıyorsunuz? Siz kışlada değilsiniz." diye konuştu.

Başkan Dik'in "Siz hiçbir soruya cevap vermeyecek misiniz?" sorusuna karşılık da Aygün, "Sorsunlar efendim, cevap vermiyorum." dedi. Başkan Dik'in "Öyle deyin, niye sinirleniyorsunuz?" demesi üzerine Aygün, "Ben 2 bin 933 kez müebbet hapisle yargılanıyorum." ifadesini kullandı.

Bir başka soru üzerine tugayını 15 Temmuz gecesi saat 01.00'den itibaren geri çekmeye çalıştığını ifade eden Aygün, tugayının geri çekilmesine müsaade etmeyenler, halkla karşı karşıya gelmesini isteyenler olduğunu öne sürdü. Aygün, "Kimlerdi onlar?" sorusunu ise "Bilmiyorum." diye yanıtladı.

Aygün'ün çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından Mahkeme Başkanı Dik, bugünkü celsenin tamamlandığını söyledi. Yarın, sanıklardan eski Albay Orhan Yıkılkan ile eski Albay Murat Koçyiğit'in savunma yapması bekleniyor.

02.06.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin açılan davada savunma yapan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın eski başdanışmanı sanık Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, "Bu darbe teşebbüsünü bence karışık gruplar yaptı" dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın 10'uncu celsesi başladı. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen davaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler ve sanık yakınları katıldı. Bugünkü celsede ilk olarak darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın başdanışmanı olan eski Kurmay Albay Orhan Yıkılkan savunma yaptı.

KURMAY ALBAY ORHAN YIKILKAN

FETÖ ile bağlantısının olmadığını öne süren Yıkılkan, kendisiyle ilgili sanık beyanlarının dışında tanık beyanlarının bulunmadığını belirtti. Yıkılkan, danışmanlık olarak işlerinin aynı zamanda TSK ile ilgili konularda öngörülerde bulunmak olduğunu söyleyerek, "Kasım 2015'de bir rapor geldi. 15 Temmuz benzeri bir darbe girişiminin olabileceği bir rapordu bu. Bununla ilgili çeşitli çalışmalar yapıldı. Böyle bir ihtimal var mı yok mu diye araştırıldı. Araştırmalar neticesinde 'bu çapta bir şey olamaz' denildi ve bir kenara konuldu. Şubat 2016'da o zamanlar ciddi olduğunu düşündüğüm bir konu var. Dört havacı komutanla bir karacı generalin darbe hazırlığı içinde olduğuyla ilgili bir raporun MİT Müsteşarı tarafından dönemin Başbakanına sunulduğu, ciddi iddialar içerdiğine dair bilgi aldım. Bunu komutan bilmeyebilir diye bunu bir notla ilettim. Ondan sonra da benim açımdan bu ciddi bir konuya dönüştü. Ulusal ve uluslararası basında bununla ilgili çıkan haberleri toparladım. Aralık 2016'dan itibaren darbe hazırlığı içinde olmakla suçlanıyorum ama ben bir yandan da darbe olabilecek ihtimallerini Genelkurmay Başkanına iletiyorum. Bunun bir izahı yok" diye konuştu.

Yıkılkan, bugün Türkiye'de 'ben FETÖ'cü değilim' demenin artık anlamlı olmadığını belirterek, kendisinin FETÖ'cü olmadığını savundu. Kendisinin darbeci de olmadığını öne süren Yıkılkan, "Evet, o ortamda bulundum. Hulusi Akar'ın bulunduğu katta görevli olduğum için orada bulundum. Benim referansım Hulusi Akar'ın kendisi. Beni seçen, ondan sonra görev süremi uzatan odur. Ben ne FETÖ'cüyüm ne de darbeciyim. Her soruyu da cevaplamak için hazırım" şeklinde konuştu.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in TRT'de darbe bildirisini okutan eski Yarbay Ümit Gençer ile darbe girişimi sırasında neler konuştuğunu sorması üzerine Yıkılkan, "Bana darbe bildirisini okuyacağını söyledi, ben de 'okuma' dedim" ifadesini kullandı.

Darbe girişimini ne zaman anladığının sorulması üzerine Yıkılkan, "Darbe bildirisi ile ilgili haberi aldığımda anladım. Bundan sonra ben komutanın gelmesini bekledim" cevabını verdi.

Mahkeme Başkanı Dik'in "Bu darbe teşebbüsünü sizce kim yaptı?" sorusuna Yıkılkan, "Bu darbe teşebbüsünü bence karışık gruplar yaptı. Bunun içerisinde FETÖ'cüsü de olabilir, başkası da olabilir" diye yanıt verdi.

Bugün TSK'nın gurur duyulan pek çok projesinde kendisinin de katkısı olduğunu savunan Yıkılkan, bu nedenle Orgeneral Akar tarafından danışmanlık görevine getirildiğini söyledi. Yıkılkan, askeri tavsiye oluşturmakla görevlendirildiğini, güvenlikle ilgili görevinin bulunmadığını anlattı.

Orgeneral Akar'ın eski emir subayı Levent Türkkan'ın aleyhine verdiği ifadeleri kabul etmeyen sanık Yıkılkan, arama odasından çıkan darbeye ilişkin notların da kendisine ait olmadığını ileri sürdü. Yıkılkan, Adil Öksüz'ün düzenlediği darbe toplantılarına da katılmadığını savundu.

Genelkurmay Karargahı'nda görüldüğü fotoğraflara değinen Yıkılkan, görev yeri olduğu için o gece karargahta olduğunu öne sürdü. Yıkılkan, fotoğraflarda birlikte görüldüğü Mehmet Partigöç, Doğan Öztürk ve Gökhan Eski ile koridorda bir kez karşılaştığını, bunun dışında bu kişilerle bir araya gelmediğini iddia etti.

Darbe raporları

Danışman olarak işinin Silahlı Kuvvetlerle ilgili öngörülerde bulunmak olduğunu ifade eden Yıkılkan, Kasım 2015'te 15 Temmuz benzeri darbe girişimine ilişkin rapor geldiğini, raporu Genelkurmay Başkanı'na arz ettiğini, bunun üzerine o dönemki Genelkurmay 2. Başkanı tarafından bu konuda çalışma yaptırıldığını söyledi. Yıkılkan, çalışma sonunda bu çapta bir şey olamayacağına karar verildiğini anlattı.

Şubat 2016'da da yine ciddiye aldığı bir konu olduğunu aktaran Yıkılkan, 4 havacı, bir karacı generalin darbe hazırlığı içinde olduğuyla ilgili bilgi aldığını ve bunu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar ile paylaştığını iddia etti.

Sanık Yıkılkan, daha sonra bu konuyla ilgili ulusal ve uluslararası basında yer alan her haberi Genelkurmay Başkanı'na rapor olarak sunduğunu ifade ederek, darbeyle ilgili her ihtimali Genelkurmay Başkanı'na sunan biri olarak darbeyle ilişkilendirilmesinin izah edilemeyeceğini öne sürdü.

FETÖ üyesi olmadığını savunan Yıkılkan, "Referansım Hulusi Akar'dır, ondan önceki sıralı komutanların hepsi hakkımda referans olacak kişilerdir." dedi.

"Benim el yazım değil"

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, odasında yapılan aramada darbeye ilişkin notlar bulunduğunu hatırlatması üzerine Yıkılkan, not üzerindeki yazının kendisine ait olmadığını savundu. Dik'in, "Ben sizin yazınız demiyorum, sizin odanızda bulunmuş." demesine karşılık Yıkılkan, "Olabilir. Odamda kar başlığı da çıktı. Benim kar başlığım yok." diye konuştu.

Ümit Gencer ile telefon görüşmeleri sorulan Yıkılkan, "Doğrudur, aradı. Bir sıkıyönetim bildirisi diye bir şey okuyacağını söyledi. Ben de ona okuma dedim." savunmasını yaptı.

Sanık Yıkılkan, Fırat Alakuş ile yaptığı görüşmeyi hatırlamadığını belirterek, Mehmet Dişli ile de görüştüğünü, Dişli'nin karargahtaki güvenlik durumunu sorduğunu öne sürdü.

"Kayıtlar yalan söylemez"

Başkan Dik, Yıkılkan'ın Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış ile yaptığı görüşmeleri de sordu.

Barış ile 20 kez görüşmesi bulunduğu belirtilen Yıkılkan'ın "20 görüşme olduğunu sanmıyorum." sözleri üzerine Başkan Dik, "Kayıtlar yalan söylemez." ifadelerini kullandı.

Barış'ın "Orhan Yıkılkan, tatbikatın fiiliyata dönüştüğünü, sıkıyönetim ilan edildiğini söyledi." yönündeki beyanının hatırlatılması üzerine Yıkılkan, böyle bir şey söylemediğini iddia etti. Yıkılkan, o gece yaptığı görüşmelerin büyük bölümünü yaşanan durumu anlamak için yaptığını savundu.

Kara harp okulundaki teğmenleri niye çağırdığı sorulan Yıkılkan, gelip gelmediklerini öğrenmek için irtibat kurduğunu ancak onları kendisinin çağırmadığını ileri sürdü.

Darbe teşebbüsünü ne zaman anladığı sorulan Yıkılkan, darbe bildirisiyle ilgili haberi aldığında bunu öğrendiğini kaydetti.

Yıkılkan, "Darbe girişimini sizce kim yaptı?" sorusuna, "Bence bunu karışık gruplar yaptı." yanıtını verdi. Bu yanıt üzerine salondan "FETÖ, FETÖ" sesleri yükseldi. Bunun üzerine Yıkılkan, "Bunun içinde FETÖ de olabilir, başkası da olabilir." ifadelerini kullandı.

"Ümit Gencer, talimat verdiğinizi söylüyor"

Duruşma Savcısı Aytekin Cenikli de "Ümit Gencer, darbe bildirisini okuma konusunu size sorduğunu, sizin de spikere okutmasını söylediğinizi belirtiyor. Başkaları da böyle beyanlarda bulunuyorlar." demesi üzerine Yıkılkan, "Benim söylediğim şu: 'Eğer böyle bir şey varsa sen bir yarbaysın, sen bir yarbay olarak niye böyle bir şey okuyasın?' Benim de tereddüdüm var. Böyle bir şey normal değil. Yurtta Sulh Konseyi varsa yetkili, etkili ismi konuşması gerekirken, niye sen okuyasın? Beni arıyor, ben de diyorum ki: 'Ümit okuma.' Bunun lehime delil olması gerekirken, bu şekilde önüme geliyor." şeklinde konuştu.

Savcı Cenikli ise "Ümit Gencer, talimat verdiğinizi söylüyor, tanıklar da bunu doğruluyor. Bunun nesi lehinize delil olacak anlamadım." diye konuştu. Yıkılkan, "Belli ki talimat almış, bana danışıyor, ben de 'Okuma' dedim." beyanında bulundu.

Yıkılkan, "FETÖ üyesi misiniz, korkuyor musunuz?" sorularına ise "Hayır, değilim. Niye korkacağım?" karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, darbe girişiminden önce dağıtılan "patates hatlar"dan biriyle 58 saniyelik görüşmesi bulunduğunu belirttiği Yıkılkan'a numarasını bilmediği bir hattı nasıl ve neden aradığını sordu. Yıkılkan, böyle bir arama yapmadığını savundu.

Genelkurmay Başkanı'nın görüşmelerini ayarlama gibi bir görevi bulunmamasına karşın Mehmet Dişli'yi neden Genelkurmay'a çağırdığı sorulan Yıkılkan, Dişli'nin o gün Genelkurmay Başkanı ile görüşmesi gerektiğini söylediğini, kendisinin de makamın müsait olduğunu söylemek için Dişli'yi aradığını kaydetti.

Telefonunda yaptığı aramaları kabul etmedi

Sanık Yıkılkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Aydın'ın, "Darbe girişiminden önce bilgisayarınızda, Cumhurbaşkanımızın kaldığı otelle ilgili arama yapılmış, bilgi toplanmış, neden böyle bir arama yaptınız?" sorusuna, böyle bir arama yapmadığını, bilgisayarının Genelkurmay Başkanlığının ortak ağına bağlı olduğunu, söz konusu aramanın başka bir bilgisayardan yapılmış olabileceğini iddia etti.

Bunun üzerine avukat Aydın, ortak ağa bağlı bilgisayarlarda yapılan aramanın başka bir bilgisayarda görünmeyeceğini açıkladı.

Sanık Yıkılkan, bir başka soru üzerine bilgisayarının şifresinin bulunduğunu ancak bu bilgiyi başka biriyle paylaşıp paylaşmadığını hatırlayamadığını öne sürdü.

Müşteki avukatlarından Fatih Atalay da Yıkılkan'ın bilgisayarındaki aramayı kabul etmemesi üzerine, 13 Temmuz saat 05.20'de cep telefonunda da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı otelle ilgili internetten aramalar yaptığını hatırlatarak, "Bilgisayarınızdaki aramaları kabul etmiyorsunuz ama şahsi telefonunuzda da böyle bir arama yapılmış. Neden böyle bir arama yaptınız?" sorusunu yöneltti.

Cep telefonunda da böyle bir arama yapmadığını iddia eden Yıkılkan, müdahil avukatlarının bu yöndeki soruları ile darbe girişiminde yer alan kişi ve olaylarla ilgili birçok sorusuna da "Bilmiyorum" ve "Hatırlamıyorum" şeklinde cevaplar vermekle yetindi.

Öldürülen Terzi'nin ismini verebildi

Yıkılkan'a beş generalin darbe hazırlığında olduğuna dair savunmasında yaptığı açıklaması hatırlatılarak, söz konusu generallerin kimler olduğu soruldu.

Bu konuda kendisine bilgi veren kişinin karacı bir asker olduğunu, bu generallerden sadece Özel Kuvvetler Komutanlığını ele geçirmek istediği sırada kahraman Astsubay Ömer Halisdemir tarafından vurulan Semih Terzi'nin ismini verdiğini aktaran Yıkılkan, bu bilgiyi Genelkurmay Başkanı'na sunmadığını öne sürerek, "Bu bilgi şüpheden ibaretti. Genelkurmay Başkanı'yla görüşeceğimiz sırada söylerim diye düşündüm. Böyle bir bilgi MİT'te de vardı diye düşündük." ifadelerini kullandı.

Sanık Yıkılkan, hazırlık aşamasında verdiği ifadelerde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istemediğini belirtmesine rağmen zabıtlara, "Yararlanmak istiyorum." şeklinde geçirildiğini iddia etti.

KURMAY ALBAY MURAT KOÇYİĞİT

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davada, savunmasını yapan eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay Murat Koçyiğit, 15 Temmuz'da sivil kıyafetli bir şekilde Ahmet Özçetin'i ziyaret için, Akıncı Üssü'ne gittiğini söyledi. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanığa, Akıncı Üssü'nde üniformalı şekilde fotoğraflarını gösterdi. Sanık, ben değilim deyince duruma tepki gösteren Mahkeme Başkanı, "Bıyık bıraktın diye seni tanımayacağımızı sandın. Bilirkişi raporu da senin olduğunu söylüyor" dedi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyesi olmak, jandarma adına Akıncı Üssü'nde darbe girişimini yönetmek ve Adil Öksüz'ün darbe öncesi yaptığı toplantılara katılmakla suçlanan eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay Murat Koçyiğit savunma yaptı.

Savunmasında FETÖ üyeliği ve sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyeliğini kabul etmeyen sanık Koçyiğit, "İddianamede gizli tanık 'Şapka' firari Turgay Sökmen'in ifadelerine dayandırarak Çay Yolu'ndaki toplantılara katıldığımı söylemiş. Bu toplantılarda jandarma adına katıldığımı iddia etmiş. Kendisi görmemiş ancak firari bir sanığa dayandırarak beni konseye dahil etmiş. Bu gizli tanık iftiralarını kesinlikle kabul etmiyorum. Bana bu iftirayı atan gizli tanık 'Şapka'dan da şikayetçiyim. HTS kayıtlarım incelendiği zaman benim bu toplantılara katılmadığım ortaya çıkacağından eminim" diye konuştu.

Jandarma Okullar Komutanlığı'nda, FETÖ'yü ders kitaplarına terör örgütü olarak sokturan kişi olduğunu iddia eden sanık Koçyiğit, "Bu örgütü üye olsam ders kitaplarına terör örgütü olarak sokturur muydum? Atama listesini hazırladığım iddiasını da kabul etmiyorum. Ben FETÖ mensubu değil tersine mağdurum. FETÖ'yü okul kitaplarına 'terör örgütü' diye soktuğum için FETÖ'nün hedefinde olan biriyim. Jandarma komutanlığının darbe organizasyonun idare etmek için Akıncı'ya gittiğim iddiasını kabul etmiyorum. Jandarmanın tuttuğu ceridelerin istenerek benim o gün herhangi bir emir verip vermediğimin ortaya çıkmasını istiyorum" dedi.

MAHKEME BAŞKANINDAN TEPKİ: BIYIK BIRAKTIN DİYE TANIMAYIZ MI SANDIN!

Akıncı Üssü'ne devresi olan Ahmet Özçetin'e yeni görevi nedeniyle hayırlı olsun demek ve ziyaret etmek için gittiğini tekrarlayan sanık Koçyiğit, "Maalesef yanlış bir zamanda gitmişim" dedi. Sorular üzerine Koçyiğit, Özçetin'le yoğun olduğu için görüşemediğini ve yoğunluğunun bitmesini beklerken, darbe girişiminin olduğunu ve üsse giriş çıkışların yasaklanması nedeniyle dışarı çıkamadığını iddia etti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Buraya sivil kıyafetlerle gittiğinizi söylediniz. Ancak sizin orada üniformalı fotoğraflarınız var" diyerek sanığa bazı fotoğraflar gösterdi. Sanığın, "Ben değilim" demesine tepki gösteren Mahkeme Başkanı, "Bıyık bıraktın diye seni tanımayacağımızı mı sandın. Önümde bilirkişi raporu var. O raporlar fotoğraftakinin siz olduğunu söylüyor" dedi. Sanık tekrar, "Siz misiniz" sorusuna karşılık üniformalı kişinin kendisi olmadığını ileri sürdü.

Telefonunda 'Bylock' tespit edildiğinin söylenmesi üzerine, sanık, "Ben hiçbir telefonuma Bylock yüklemedim. Bunu kabul etmiyorum" dedi. Sanığa, Akıncı Üssü'ne ziyarete gittiği Ahmet Özçetin'in bir yıl önce ataması olduğu neden bir yıl sonra hem de darbe girişiminin olduğun gün gittiği soruldu. Sanık, soruya cevap vermekte zorlanırken, "Demek ki kendimi öyle ayarlamışım" dedi. O gün ziyarete giderken neden Özçetin'i aramadığı sorulan sanık Koçyiğit, "Bir hazırlık yapmasını önlemek için, onu zor durumda bırakmamak için" cevabını verdi. Darbe gecesi ABD ile iki kez telefon görüşmesi yaptığı iddialarını da kabul etmeyen sanık Koçyiğit, ifadesine sık sık cezaevinde sistematik bir şekilde işkenceye maruz kaldığını da iddia etti.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara Darbe Ana (Çatı) Yapılanması 221 sanık' davası

(03 Haziran 2017, 12:44)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=10621    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.451.913