Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "mahrem hizmetler yapılanması"na dahil oldukları gerekçesiyle haklarında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 138 kişinin yargılanmasına başlandı. Dava'nın soruşturması, 27 Temmuz 2016'da ismini vermek istemeyen bir ihbarcının Emniyet'e iki zarf içinde ilettiği isimler ve bilgiler üzerine başlatılmıştı.
29.07.2017 12:50 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "mahrem hizmetler yapılanması"na dahil oldukları gerekçesiyle haklarında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 138 kişinin yargılanmasına başlandı.
24.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile sanık avukatları katıldı. Bazı sanıklarla ise tutuklu bulundukları cezaevlerinden telekonferans sistemiyle bağlantı kuruldu.
İddianamenin özetinin okunmasının ardından savunmasını yapan sanıklardan Abdullah Karakaş, emniyette teknisyen olarak çalıştıktan sonra 2007'de emekliye ayrıldığını, maddi imkansızlıklar nedeniyle iş makinası operatörü olarak çalışmaya devam ettiğini söyledi.
Siroz hastası olduğunu anlatan Karakaş, Diyarbakır'da tedavi gördüğünü ve il dışına çıkamadığını belirtti.
İddianamede adı geçen ve "MİT abisi" olduğu belirtilen Sunay Elmas'ı tanımadığını öne süren Karakaş, iddianameye konu olan para transferlerinin de alacak nedeniyle yapıldığını söyledi. Karakaş, "Ben suçsuzum. Bunlarla alakam yok. Kimseyi tanımıyorum. 1 yıldır suçsuz yere cezaevinde yatıyorum." dedi.
İddianamede adı geçen Erhan Yıldız'ın damadı olduğunu söyleyen Karakaş, 23 bin liralık havalenin kızının altınlarının bozdurulup paraya çevrilmesiyle elde edildiğini ve muhafaza için kendisine gönderildiğini öne sürdü.
"Adımın böyle bir terör örgütüyle anılmasından hicap duyuyorum"
Suç tarihinde Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığında müfettiş olarak görev yapan sanık Abdullah Yılmaz da vatanına ve milletine bağlı biri olduğunu, hiçbir terör örgütüyle ilgisinin bulunmadığını savundu.
"Adımın böyle bir terör örgütüyle anılmasından hicap duyuyorum." diyen Yılmaz, haklarındaki soruşturmanın isimsiz bir ihbarla Emniyet önündeki çöp bidonunda bulunan 223 kişilik bir ihbar mektubuyla başladığını ancak listeyi hazırlayıp buraya atanlar hakkında herhangi bir inceleme yapılmadığını ileri sürdü.
Söz konusu listenin MİT tarafından hazırlanıp, ihbar süsü verilerek Emniyet makamlarına ulaştırıldığını iddia eden Yılmaz, dolayısıyla listenin delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini söyledi.
Başbakanlıkta 6 yıl müfettiş olarak görev yaptığını, bu sürede pek çok kamu kurumunda inceleme ve soruşturma yürüttüğünü dile getiren Yılmaz, "FETÖ'nün mahrem yapılanması içinde görev aldığı" iddiasını reddederek, "Bilerek veya bilmeyerek hiçbir zaman suç işlemedim. Hakkımdaki iddia soyut, mesnetsiz, dayanaktan yoksun ve kim tarafından hazırlandığı belli olmayan çöpten çıkarılan belgelere dayanıyor." ifadesini kullandı.
ByLock kullandığını da kabul etmeyen Abdullah Yılmaz, telefonuna ByLock yüklediği belirtilen tarihte, eşiyle birlikte tatilde bulunduğunu kaydetti.
Turgut Özal Üniversitesiyle irtibat iddiasını da yalanlayan Yılmaz, iddianameye konu olan telefon görüşmelerinin üniversitenin hastanesinden randevu almak için gerçekleştirildiğini savundu.
Üstüne atılan suçlamaların haksız ve mesnetsiz olduğunu, somut delile dayanmadığını öne süren Yılmaz, tahliye ve beraat istedi.
"Dayanaktan yoksun"
Sanıklardan eski Üsteğmen Abdülmuttalip Yüksel de tutuklanmadan önce Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yaptığını, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını, "mahrem hizmet yapılanması içinde görev aldığı" iddiasını kabul etmediğini söyledi.
Hakkındaki iddiaların dayanaktan yoksun olduğunu öne süren Yüksel, ihbar mektubunda yer alan iki telefon numarasını kullanmadığını, bu numaraların kime ait olduğunu da bilmediğini dile getirdi.
ByLock kullandığı iddiasını reddeden Yüksel, "7 Eylül'de bu programı indirdiğim iddia ediliyor. Ben bu dönemde Iphone kullanıyordum. Bu telefona uygulama indirilen Apple Store'da bu program o tarihte yoktu." dedi.
Kara Kuvvetlerinde binbaşı olan ve örgüt mensubu olduğu belirtilen Yusuf Karaca ile Isparta'daki bir otelde konaklama kaydı bulunduğu iddiasını reddeden Yüksel, Karaca'yı tanımadığını, o tarihte Eğridir Dağ Komando Komutanlığında katıldığı bir kurstan dolayı bu otelde kaldığını söyledi.
Komutanlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin iddianamede mahrem yapıyla irtibat olarak tanımlandığını öne süren Yüksel, iddianamedeki telefon görüşmelerine "Görevim gereği diğer subaylarla yaptığım görüşmelerdir." diye açıklama getirdi.
"Parasını verdiğim sınava gireyim diye düşündüm"
Sanık eski öğretmen Adem Onar da iddianamede kendisinin terör örgütü üyesi olduğunu gösterecek hiçbir somut delil bulunmadığını öne sürdü.
FETÖ'ye ait kurumlarda öğretmen olarak görev yaptığını ifade eden Onar, mezun olduğu dönemde branşında çok az atama yapıldığını, kendisinin de atanamadığı için bu kurumlarda çalıştığını söyledi. Onar, "Ben merdiven altı kurumlarda çalışmadım. Çatıştığım kurumlar resmi izinle açılıp, Milli Eğitim Bakanlığınca denetlenen okullar. Bana bu kurumun terör örgütüyle irtibatlı olduğu belirtilse ve ben buna rağmen burada çalışmış olsam bu suçlamayı anlayabilirim." dedi.
KPSS soruşturmasına da şüpheli olarak dahil edildiğini öne süren Adem Onar, 2010'daki KPSS sınavına örgütsel amaçla girdiği iddiasını reddederek, "2008'de özel sektörün stresinden bunalarak 2009'da sözleşmeli öğretmen oldum. 2010'da kadrolu öğretmenliğe geçmek için hazırlık yaptığım dönemde devlet sözleşmeli öğretmenlere kadro verdi. Ben de parasını verdiğim sınava gireyim diye düşündüm. Kadrolu olarak atanmış olmanın verdiği rahatlıkla girdiğim bu sınavdan 92 puan aldım. Zaten atanmış birinin sırf param boşa gitmesin diye girdiğim bu sınavdan kopya çekmiş olmam ne kadar mantıklı." diye konuştu.
Onar, "FETÖ mahrem imamlar yapılanmasında görev aldığı" iddiasının nedenini de anlayamadığını, isimsiz ihbar telefonu sonucu çöp kutusunda bulunan listede isminin yer alması dışında bu örgütle bağını gösteren hiçbir delil bulunmadığını öne sürdü.
ByLock uygulamasını kullandığı yönündeki iddiayı da reddeden Onar, ByLock kullanıcıları listesine sehven eklenmiş olabileceğini savundu. "Mesleki ve sosyal anlamda idam edildiğimi düşünüyorum." diyen Onar, tahliye ve beraat istedi.
Sanık eski öğretmen Ahmet Hazman da iddianamedeki "jandarma personeline abilik yaptığı" yönündeki suçlamayı reddetti. Asılsız ve isimsiz bir ihbar üzerine tutuklandığını savunan Hazman, ByLock kullanmadığını, Bank Asya'daki hesabının uzun zaman önce açıldığını, hesabında 2012'den sonra olağan dışı bir artış olmadığını anlattı. Hazman, çalıştığı iş yerlerine ilişkin, "Bu kurumlarda örgütsel bir amaç için çalışmadım. O zamanlar bu kurumlar yasal, şaibesiz kurumlardı." dedi ve tahliyesini istedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in diş hekimi olduğu iddia edilen tutuklu sanık Ahmet Özcan savunmasını yaptı.
Hakkındaki iddiaların mesnetsiz olduğunu savunan Özcan, "FETÖ'nün mahrem yapılanmasında yer aldığım ve FETÖ elebaşının diş hekimi olduğum iddialarını reddediyorum. 5 erkek evlat babası, ailesinin sadık babasıyım. Terör örgütü üyesi, hele de silahlı terör örgütü üyesi değilim. Tek silahım dişleri oymak için kullandığım aletimdir." dedi.
İddianamede örgütün şifreli haberleşme programı ByLock yüklü olduğu iddia edilen telefon numaralarından birisinin kendisine ait olmadığını, diğer numaranın da muayenehanesine ait kurumsal mobil hatta ait olduğunu öne süren sanık Özcan, ByLock listelerinde isminin yanlışlıkla geçtiği kanaatinde olduğunu, MASAK raporunda sözü edilen para trafiğinin de işleri nedeniyle yaptığı işlemler olduğunu belirtti.
Oğullarından 3'ünü, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe teşebbüsünün ardından kapatılan özel eğitim kurumlarına gönderdiğini ancak bu okulları çocuklarının burs kazandıkları ve evine yakın olduğu için tercih ettiğini ileri süren Ahmet Özcan, çocuklarının eğitim gördüğü tarihlerde de bu okulların terör örgütüyle bağlantılı olduğu iddiasının bulunmadığını, tatil için de Kızılcahamam'daki FETÖ bağlantılı oteli tercih etmesinin nedeninin sadece Ankara'ya yakın olmasından kaynaklandığını öne sürdü.
MİT tırlarının durdurulmasında etkin rol oynayan dönemin Adana Bölge Jandarma Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun kurmay başkanı olan 15 Temmuz'da da Türkiye'nin Taşkent Askeri Ataşesi görevinde bulunan tutuklu sanık eski Kurmay Yarbay Burçin Büyükikiz de FETÖ'nün "mahrem imamı" olduğu iddialarını kabul etmediğini belirterek, darbe teşebbüsünün ardından diplomatik pasaporta sahip olmasına rağmen kaçmayarak Türkiye'ye geldiğini söyledi.
ByLock kullandığı iddia edilen telefon hatlarının kendisine ait olmadığını, bu programı kullanan kişilerle irtibatlı olduğu iddiasının da gerçeği yansıtmadığını savunan Büyükikiz, şunları söyledi:
"Hiçbir şekilde terör örgütünün faaliyetleri içinde yer almadım. Örgüt üyesi değilim. Jandarma personelinin abiliğini yaptığım iddialarını da kabul etmiyorum. Bu iddialar delilden yoksundur. Benim 4 kız kardeşim var, ben sadece onların abisiyim. 20 yıllık subaylık hayatımın son 8 senesini jandarma teşkilatında çalışmış birisi olarak, bu teşkilatın personelinin abiliğini yapmam mümkün değil. Bu iddiaya yönelik tek bir delil dahi yoktur."
İddianamede kendisi hakkında "FETÖ ile irtibatı vardır" ya da "jandarma personelinin abisidir" diyen şahısları sadece hemşehri olmalarından dolayı tanıdığını, bunun dışında bu şahıslarla herhangi bir irtibatı bulunmadığını savunan sanık Büyükikiz, kendisini Kuleli Askeri Liselerinin sınavlarına hazırladığı iddia edilen kişinin eğitim hayatının başarısız olduğunu, kendisinden daha başarısız birinin bir başkasını zor bir sınava hazırlamasının da mümkün olamayacağını iddia etti.
Savunmasını yapan bazı sanıklar da iddianamenin çelişkilerle dolu olduğunu öne sürerek, tahliyelerini ve beraatlerini talep etti.
Mahkeme Başkanı Hüsamettin Otçu, sanıkların savunmalarına yarın devam etmek üzere duruşmayı erteledi.
25.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı. Bazı sanıklarla tutuklu bulundukları cezaevlerinden telekonferans sistemiyle bağlantı kuruldu.
Sanıklardan Elvan Çalışkan, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi. FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını savunan Çalışkan, hakkındaki suçlamanın isimsiz ihbarla emniyet önünde bir çöp kovasında bulunan isim listesine dayandığını öne sürdü.
Savcılık iddianamesinde geçmişte çalıştığı örgüte bağlı kurumlara yer verildiğini belirten Çalışkan, üniversitenin fen edebiyat bölümünden mezun olduğunu, atanamadığı için özel dershanelerde çalışmak zorunda kaldığını, 2011'de de KPSS'yi kazanarak MEB'e kimya öğretmeni olarak atandığını söyledi.
İddianamede birden fazla telefon numarası kullandığının ileri sürüldüğünü ifade eden Çalışkan, bu numaralardan hiçbirini kullanmadığını, tek bir telefon numarası bulunduğunu, diğerlerinin ise kime ait olduğunu bilmediğini kaydetti.
Çalışkan, "mahrem hizmetler yapılanmasında yer aldığı ve jandarma abiliği yaptığı" iddiasını da kabul etmeyerek, buna ilişkin somut bir delil bulunmadığını savundu.
ByLock kullandığı iddiasını da reddeden Çalışkan, bu programla irtibat kurduğu belirtilen Kaan Çengel'i gözaltına alındıktan sonra emniyette tanıdığını iddia etti.
Bank Asya hesabının Kayseri'de çalıştığı dershane tarafından açıldığını kaydeden Çalışkan, buraya daha sonra eşiyle araba alma amacıyla biriktirdikleri 4 bin 200 lirayı yatırdıklarını söyledi.
İddianamede KPSS şüphelisi olduğunun yazıldığını anımsatan Çalışkan, savcılığın bu konuda kendisine yönelik bir suçlamasının bulunmadığını ayrıca 2010'dakiyle değil, 2011'deki sınavla atandığını anlattı.
Çalışkan, FETÖ üyeleriyle şirket ortaklığı iddiasını da kabul etmedi.
"Herhangi bir örgütün üyesi değilim. 19 yıllık öğretmenim. Amacım sadece iyi öğrenciler yetiştirmektir. Başka da bir gayem yoktur." diyen Çalışkan, tahliyesini isteyerek, beraat talebinde bulundu.
"MİT'te kritik görevlerde bulundum"
MİT Sinyal İstihbarat Başkanlığında 4. sınıf istihbarat uzmanı olarak görev yaparken meslekten ihraç edilen sanıklardan Fatih Tamdoğan da hakkındaki suçlamaları reddetti ve terör örgütü üyesi olmadığını söyledi.
FETÖ'nün mahrem hizmetler yapılanmasında görev aldığı ve mahrem hizmet abilerinden Bülent Bişer, Özgür Kaya ve Ahmet Şahin ile irtibatlı olduğu iddiasını kabul etmeyen Tamdoğan, bu kişileri tanımadığını ve hiçbir iletişiminin de olmadığını bildirdi.
Mahrem hizmet abileriyle telefon irtibatı iddiasının baz istasyonu birlikteliğine dayandırıldığını dile getiren Tamdoğan, iddianamede kullandığı belirtilen 3 telefon numarasından 2'sinin kendisine ait olmadığını, diğerini ise kendisinin kullandığını anlattı.
MİT'te kritik bir görevde çalıştığına dikkati çeken Tamdoğan, "Benimle ilgili MİT soruşturma raporunda kurumdan belge sızdırmadığıma ilişkin bilgi mevcut. Ben belge sızdırmadım. Bu MİT raporuyla da sabit. MİT'te kritik görevlerde bulundum. Belge sızdırsam bu bir şekilde ortaya çıkardı." diye konuştu.
Tamdoğan, iddianamede para transferinde bulunduğu ileri sürülen kişilerin mesai arkadaşları olduğunu ve transferlerin borç alışverişine dayandığını söyledi.
Sanıklardan Gaziantep Valiliğinde vali koruması olarak görev yapan eski Jandarma Astsubay Ersin Kaya ise hakkındaki örgüt soruşturması nedeniyle daha önce Gaziantep'te gözaltına alınıp İstanbul'a götürüldüğünü, kolluktaki sorgusunda, bir örgüt yöneticisiyle Esenboğa Havalimanı yolunda telefon görüşmesi yaptığı iddiasını öğrendiğini ifade etti.
Görüştüğü iddia edilen telefon numarasını birlikte görev yaptığı Abdurrahman Özdemir için aldığını savunan Kaya, hattın Özdemir tarafından kullanıldığını, kendisinin başka bir telefon numarası kullandığını belirtti.
Kaya, görüşmenin yapıldığı öne sürülen tarihte Gaziantep'te bulunduğunu, bunun da kollukta ispatladığını vurgulayarak, hattı bloke olduğu için ailesiyle görüşemeyen Özdemir için tamamen insani duygularla aldığı telefon numarası yüzünden suçlandığını ancak suçsuzluğu ortaya çıkınca serbest bırakıldığını dile getirdi.
Serbest bırakıldıktan 5 ay sonra tekrar gözaltına alındığını ve bu sefer Ankara'ya getirildiğini kaydeden Kaya, "Burada bana yöneltilen soru ve suçlamalar, İstanbul'daki soru ve suçlamalarla aynıydı. Aynı savunmayı yaptım ancak bu sefer tutuklandım." dedi.
ByLock kullandığı yönündeki iddiayı reddeden Kaya, tahliyesi ve beraatini istedi.
"Kişisel husumete dayanıyor"
Suç tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Bilişim ve Teknik İstihbarat Dairesi Bakanlığında görev yapan eski Jandarma Üsteğmen Ertuğrul Alıcı da hakkındaki terör örgütü üyeliği ve mahrem hizmetler yapılanması içinde olduğu iddiasını reddetti.
Hayatının hiçbir döneminde bu örgütle irtibatının olmadığına işaret eden Alıcı, "Bu örgütün nasıl bir yapı olduğunu 2008-2010 yıllarındaki davalarda görmüştüm. Şimdi aynı şeyler benim için yapılıyor. Hakkımdaki suçlama isimsiz ve imzasız bir ihbara dayanıyor. Bu tür ihbar mektuplarının ihbarcıların kişisel husumetlerine dayandığına inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Alıcı, iddianamede örgütsel faaliyetlerde kullanıldığı öne sürülen telefon numaralarından birinin kendi telefonu olduğunu, bu numarayı uzun süredir kullandığını ancak diğerlerinin kime ait olduğunu bilmediğini belirtti. Alıcı, iddianamedeki para alışverişlerinin mesai arkadaşlarıyla arasındaki alacak ilişkisine dayandığını söyledi.
Eski Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Uzman Yardımcısı Fatih Köseoğlu ise hiçbir terör örgütü üyesi olmadığını, FETÖ'nün mahrem yapılanması içinde de bulunmadığını savundu.
Vatanı ve milletini seven biri olduğunu ifade eden Köseoğlu, hakkındaki tüm suçlamaları reddetti.
İddianamede örgütsel irtibatta kullandığı öne sürülen 3 telefon numarası bulunduğunu hatırlatan Köseoğlu, bu numaralardan birini kendisinin kullandığını, diğerini numarayı beğenen çocukluk arkadaşına 2013'te devrettiğini ve onun üzerine kaydedildiğini, üçüncüsünün ise kendisine ait olmadığını söyledi.
Basından öğrendiği ByLock programını hayatının hiçbir döneminde kullanmadığını öne süren Köseoğlu, örgütün talimatıyla Bank Asyadaki mevduatını artırdığı yönündeki iddiayı da kabul etmedi.
Fatih Sert de bugüne kadar en ufak bir suça karışmadığını ve terör örgütü üyesi olmadığını söyledi. Sert, hakkındaki gözaltı kararını öğrenince Ankara Terörle Mücadele Şubesine gidip teslim olduğunu belirtti.
Bunun bir teröristin yapacağı davranış olmadığına dikkati çeken Sert, jandarma personelinin mahrem abisi olduğu yönündeki iddiayı yalanladı. Bu iddianın hiçbir dayanağı bulunmadığını öne süren Sert, "Bugüne kadar bırakın jandarma abiliğini arkadaşlık bile yapmadım. Hakkımdaki suçlama çöpten çıkan bir listeye dayanıyor. Bu şahıs kimse Emniyet Genel Müdürlüğünün yanına gelip çöpe bu evrakı bırakıyor. Burası iyi korunan bir yer. Bu şahıs bulunsun ve buraya getirilsin. Benim hangi delile dayanarak jandarma abisi olduğum kendilerine sorulsun. Ben de kendimi savunayım." şeklinde savunma yaptı.
Sert, Bank Asyaya örgütün talimatıyla para yatırdığı iddiasını da kabul etmedi. 6 yıldır aynı telefonu kullandığını bildiren Sert, iddianamedeki diğer 2 telefonun kendisine ait olmadığını iddia etti. "Çöpten çıkan bir evrak yüzünden 1 yıldır tutukluyum." diyen Sert, tahliye talebinde bulundu.
İstihbarat abiliği iddiasını yalanladı
Sanık eski avukat Hakan Kahraman da 15 yıldır Ankara Barosuna bağlı olarak çalıştığını, meslek yaşamı boyunca çok sayıda davaya katıldığını anlattı.
Mesleği gereği her kesimden birçok kişiyle telefon irtibatının olduğunu dile getiren Kahraman, bunun kendisini terör örgütü üyesi yapamayacağını ifade etti.
Kahraman, "Çöpten çıkan bir belgeyle bir kişinin terör örgütü üyeliği suçlaması nasıl mümkün olabilir? İsimsiz ve imzasız bir belgeye karşı nasıl bir savunma yapılabilir? Mahkemenizin bu bu belgeye itibar etmeyeceğinizi düşünüyorum." dedi.
Ahmet kod adlı Sunay Elmas ile istihbarata bakan abilerden olduğu, örgütün tepe yöneticileriyle çok sayıda irtibatının bulunduğu iddiasını da reddeden Kahraman, ByLock kullanmadığını, örgütün talimatıyla Bank Asyaya para yatırmadığını iddia etti.
İsimsiz belgeyi atan kişinin bulunmasını isteyen Kahraman, suçsuz olduğunu öne sürerek tahliyesini istedi.
Beyanların ardından duruşmaya ara verildi.
Duruşmada savunmasını yapan ve daha önce Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünde uzman olan tutuklu sanık Hüseyin Obuz, "mahrem hizmet" kavramını ilk kez 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra öğrendiğini savundu.
"FETÖ'nün üyesi veya sempatizanı değilim." diyen Obuz, KPSS ve Maliye Bakanlığı Uzman Yardımcılığı sınavlarını, en az 2 yıl çalışarak kazandığını söyledi.
Eşinin birçok yere iş başvurusunda bulunduğunu ancak sadece iddianamede belirtilen dershanelerden birinin başvurusunu kabul ettiğini anlatan Obuz, "Çalışma koşullarının zorluğundan yalnızca 1 yıl çalıştı. Çalıştığı sürede maaşı Bank Asya'dan ödendi." dedi.
Daha önce Tunceli'de öğretmenlik yapan tutuklu sanık İbrahim Çoban da "mahrem hizmetler yapılanmasında yer aldığı" iddiasını reddetti. ByLock kullanıcısı olmadığını savunan Çoban, daha önce çalıştığı yerlerden bazılarının maaşlarını Bank Asya'ya yatırdığını, bu sebeple bu bankada hesabı bulunduğunu ifade etti.
Üniversiteden mezun olduktan sonra tamamen ekonomik nedenlerle, daha sonra örgütle irtibatı çıkan kurum ve kuruluşlarda 2012'ye kadar çalıştığını bildiren Çoban, "Eşim de 2002-2012 arasında çalışmıştır. Bana ve eşime ait Bank Asya hesabı, özel okullarda çalıştığımız dönemde açılmış hesaplardır. Örgüt liderinin talimatıyla açılmış hesaplar değildir." diye konuştu.
Öğretmen olan sanık İbrahim Karapınar ise hiçbir zaman herhangi bir terör örgütüyle ilgisi olmadığını, adli ve idari soruşturma geçirmediğini ifade ederek, suçlamaları reddetti.
Karapınar, ByLock kullanmadığını iddia ederek, isminin neden ByLock listesinde bulunduğunu anlamadığını söyledi. "Jandarma abiliği' yaptığım iddiasını kabul etmiyorum." diyen Karapınar, Bank Asya'da hesabının bulunmasına ilişkin, "Çalıştığım yerin anlaşmalı olduğu bankadır. Maaşlarımız oraya yatırılıyordu." dedi.
Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesinde doktor olan sanık İlhan Dolaşık da "mahrem imam yapılanmasında yer almadığını, jandarma abiliği yapmadığını" öne sürdü.
ByLock kullanmadığını savunan Dolaşık, "Kendime ait Bank Asya hesabım yoktur. İddianamede ismi geçen kişi kayınbabamdır. İhtiyacı olduğunda borç para ister. 19 işlemde yaptığım 14 bin 480 liralık EFT buna dayanır. Örgütsel amaç yoktur. Bank Asya'yı kurtarma amacıyla hareket etseydim kendi hesabım olurdu. Tahliyemi istiyorum." diye konuştu.
"Mahrem yapının içinde bulunmadım"
Sanıklardan öğretmen olan İskender Ebcim, FETÖ'nün mahrem yapılanmasının içinde yer aldığı ve jandarma personelinin abiliğini yaptığı iddiasını reddetti.
İddianamede örgüt içi iletişimde kullandığı öne sürülen 3 telefon numarasından birinin kendisine, diğerinin eşine ait olduğunu dile getiren Ebcim, üçüncü numaranın ise kime ait olduğunu bilmediğini söyledi.
ByLock kullanmadığını öne süren Ebcim, örgütün talimatıyla Bank Asya'daki hesabına para yatırdığı iddasını da kabul etmeyerek tahliye ve beraat istedi.
Sanık eski Yüzbaşı Kaan Çengel de 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Afganistan'ın başkenti Kabil'de görev yaptığını, görevden uzaklaştırıldıktan 1 hafta sonra Türkiye'ye döndüğünü belirtti.
Astsubaylıktan subaylığa çok kısa sürede geçtiği iddiasını kabul etmediğini dile getiren Çengel, 25 yıllık hizmeti bulunduğunu, mesleğinin 10. yılında subaylığa sınavla geçtiğini söyledi. Çengel, örgütün mahrem yapılanması içinde bulunduğu ve "jandarma abiliği" iddiasını da reddetti.
ByLock kullanmadığını iddia eden sanık, tahliye ve beraat istedi.
"Casusluk yapmadım"
Milli İstihbarat Teşkilatı Sinyal İstihbaratı Başkanlığı emrinde istihbarat uzmanı olarak görev yaparken meslekten ihraç edilen sanık Kağan Serhan A. da hakkındaki iddiaları reddetti ve herhangi bir örgütle irtibatının bulunmadığını savundu.
FETÖ'nün mahrem hizmetler abilerinden Atilla Öztürk ve Yasin Ugan ile irtibatı olduğu iddiasını kabul etmeyen sanık, örgüt üyeleriyle irtibat iddiasının baz istasyonu birlikteliğine dayandırıldığını ancak bunun iki kişi arasında iletişimi gösterecek sağlıklı bir delil olamayacağını savundu. Kağan Serhan A, MİT'e bildirdiği telefonu dışında 3 telefon numarası daha kullandığı iddiasını kabul etmedi.
FETÖ'ye MİT'ten bilgi sızdırdığı iddiasını da yalanlayan sanık, "Hakkımdaki MİT Teştiş Kurulu raporu, casusluk yapmadığımı, bilgi sızdırmadığımı ortaya koyuyor. Kurul benim FETÖ ile organik bağımın bulunmadığını da tespit etti." dedi.
ByLock kullandığı iddiasını da kabul etmeyen sanık, iddianamedeki para transferlerinin mesai arkadaşları ve yakınlarıyla borç alışverişine dayandığını savundu. Hakkındaki tüm delillerin toplandığını belirten Kağan Serhan A, tahliye ve beraat istedi.
Eski MİT mensubu Kazım M. de FETÖ'nün "mahrem hizmetler yapılanmasında yer aldığı" suçlamasını reddetti. Teşkilat çalışmaları sırasında hiçbir bilgi ve belgeyi paylaşmadığını söyleyen sanık, MİT'in raporunda da bilgi ve belge sızdırmadığının belirtildiğini anlattı.
Kazım M, "Silahlı terör örgütünün içinde ne şekilde bulunduğuma ilişkin bir açıklama iddianamede bulunmamaktadır." dedi ve tahliyesini talep etti.
Davaya yarın 08.30'da devam edilecek.
26.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan sanık Koray Çavrar, uzun yıllar jandarma subay olarak görev yaptığını, iddianamede örgütsel bağı olduğu ifade edilenlerin de jandarma personeli olduğunu ifade etti.
Hakkındaki FETÖ üyeliği iddiasını kabul etmeyen sanık Çavrar, darbe girişiminden sonra Marmaris'teki suikast timinin yakalanmasında görev aldığını beyan ederek, mahrem imam olduğu iddialarını reddetti.
Çavrar, "İddianamede belirtildiği gibi örgütün mahrem hizmetler yapılanmasında görev almadım. Ben hiçbir şekilde örgütsel bir bağ içinde yer almadım. HTS irtibatlı olduğum kişilerin hepsi jandarma personelidir. İrtibatlarımın sebebi mesai arkadaşlarım olmasıydı. MASAK raporlarındaki aleyhe hususları kabul etmiyorum. Benim gerçekleştirdiğim ve bana gelen bütün para transferleri hayatın normal akışındadır. Kaçma şüphem yoktur, bu aşamada tahliyemi, yargılama sonunda da beraatımı talep ediyorum." ifadelerini kullandı.
Savunması için söz verilen Mahir Çimentepe de mahrem hizmetler yapılanmasında yer aldığı iddiaları kabul etmedi.
İddianamede kendisi hakkında yer alan suçlamaların doğruyu yansıtmadığını öne süren sanık Çimentepe, "İddianamede yer alan numaralardan sadece biri bana aittir. Diğer numaraları bilmiyorum. İddianamedeki ByLock kullanıcısı olduğum iddiasını da kabul etmiyorum. İddianamede eşim ve kardeşimle ilgili suçlamaları reddediyorum. MASAK raporundaki para transferlerim örgütsel bir amaçla gerçekleşmemiş olup hayatın normal akışında yapılan para transferleridir." diyerek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Tunceli Üniversitesinin eski görevlilerinden Sanık Mehmet Küçük, 20 yıllık meslek hayatı boyunca devletten başkasına hizmet etmediğini ileri sürdü.
FETÖ üyesi ve "mahrem imam" olmadığını savunan Küçük, fakültede bölücü terör örgütü sempatizanlarının propaganda amaçlı yaptığı faaliyetleri engellemeye çalıştığını öne sürdü.
Küçük, hakkında itiraflarda bulunan kişinin kendisini tanımadığını, beyanları arasında çelişkiler bulunduğunu iddia ederek, "Herhangi bir örgüt yapılanmasıyla ilişkim yoktur. İddianamedeki telefon numarası bana ait değildir. Hakkımda iddia edilen ByLock uygulamasını indirmedim, kullanmadım. İkametgahımda yapılan aramada Fetullah Gülen'e ait kaset bulunduğu hususunu kabul etmiyorum." diyerek tahliye talebinde bulundu.
FETÖ, tepe yönetimiyle irtibatını kabul etmedi
İddianamede FETÖ'nün iş dünyası yapılanmasında TUSKON eski yönetim kurulu üyelerinden olduğu, FETÖ'nün tepe yönetiminden Tuncay Delibaş, İrfan Yılmaz ve Ziya Demirel ile irtibatı bulunduğu ifade edilen sanık Mehmet Baysal da suçlamaları kabul etmedi.
Turizm sektöründe çalıştığını belirten sanık Baysal, "Terör örgütünün mahrem yapılanmasında asla yer almadım. Bu kavramı da ilk kez iddianamede gördüm. Ben turizmciyim emniyetle ilgili hiç bir ilgim olmamıştır. İddianamede geçen iki telefon numarası bana aittir ve ben bu telefon numaralarıyla hiçbir suç işlemedim. ByLock kullandığım iddiasını da kabul etmiyorum. FETÖ'nün tepe yöneticileriyle irtibatım olduğu söyleniyor. Ben bu yöneticileri tanımıyorum." şeklinde savunma yaptı.
Kamuoyunda Bank Asya'yı kurtarma operasyonu olarak bilinen dönemde bankaya para yatırdığı iddialarını da kabul etmeyen sanık Baysal, "Ben örgüt liderinin talimatıyla Bank Asya'da hesap açtırmadım ve yatırmadım." sözlerini kullandı.
Baysal, 2010 KPSS soruşturmalarında şüpheli olduğu ve kapatılan Turgut Özal Üniversitesine örgütsel amaçlı para göndermesi suçlamalarının da doğruyu yansıtmadığını iddia etti.
Savunma yapan diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmediği davanın görülmesine yarın devam edilecek.
28.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar ve avukatları katıldı.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Batman Sason 7. Jandarma Tabur Komutanlığında Jandarma Üsteğmen rütbesiyle görev yapan tutuklu sanık Yunus Yıldız, darbe girişimini lanetlediğini söyleyerek, "kendisine ait olmayan bir telefon numarası nedeniyle tutuklu olduğu"nu ileri sürdü.
Hatay Arsus İlçe Jandarma Komutanı olarak atanması dolayısıyla 15 Temmuz 2016'da izne ayrılmak istediğini anlatan Yıldız, "Çünkü ev eşyamı nakledecektim. O zamanki tabur komutanımız bana ısrarla 15 Temmuz'dan sonra izne ayrılmamı söyledi. Araya cumartesi ve pazarın girdiğini, planlı faaliyet olmadığını söyledim. Evimi nakledeceğimi söylemiştim. Rapor alarak birliğimden ayrıldım. Terörist olsam, birlikte kalırdım." diye konuştu.
FETÖ/PDY yapılanmasında yer almadığını savunan Yıldız, MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin neden yargılandığını da bilmediğini söyledi.
"'Çocuğum hasta' diyorsun ama sınırı geçmeye çalışıyorsun"
Duruşmada, darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'nde bulunduğu belirlenen sivillerden Nurettin Oruç ile aynı şirkete ortak olan ve Edirne'den sınırı geçmek isterken yakalanan sanık Fetullah Çatal ile bulunduğu cezaevinden telekonferansla bağlantı kuruldu.
Öğretmenlik yapan sanık Çatal, "Herhangi bir terör örgütüyle irtibatım yok" diyerek, "mahrem hizmetler abiliği" yapmadığını ve askeri personelle görüşmediğini öne sürdü.
ByLock kullanmadığını iddia eden Çatal, Nilüfer Pratik Özel Eğitim Hizmetleri Gıda İnşaat ve Ticaret Limited Şirketini Nurettin Oruç, İsmail Sarı ve Muhammed Tüfek ile kurduklarını ancak ortakları arasında Kemal Çalışkan'ın olduğunu anımsamadığını ifade etti.
Bank Asya'ya talimatla hesap açtırmadığını savunan Çatal, "Eşim tarafından açılan hesap, çocukların okul taksitinin ve çalıştığım kurum tarafından maaşlarımın yatırılması içindir. Örgütsel amacı bulunmamaktadır." dedi.
Çocuklarını örgüte müzahir eğitim kurumlarına gönderdiğini kabul eden Çatal, "Ancak oğlumda davranış bozukluğu vardır. Özel eğitime ihtiyacı vardı." diyerek tahliyesini talep etti.
Mahkeme Başkanı Hüsamettin Otçu'nun "Edirne'de sınırdan kaçarken yakalanmışsın. Amacın neydi?" sorusu üzerine Avrupa'da çalışmak için Yunanistan'a geçmek istediğini belirtti.
Otçu'nun "'Çocuğum hasta' diyorsun ama sınırı geçmeye çalışıyorsun" sözü üzerine Çatal, "Onları da almayı düşünüyordum" dedi.
Yine Edirne'den sınırı geçmeye çalışırken yakalanan öğretmen sanık Mustafa Can da tutuklu bulunduğu cezaevinden yaptığı savunmada, iddianamede FETÖ'nün eğitim kurumu olduğu belirtilen kurumdan sonbahar 2015'te istifa ettiğini, o tarihten sonra örgütün bir kurumunda çalışmadığını anlattı.
Can, "Jandarma personeline 'abilik' yaptığım iddiasını reddediyorum. Böyle bir faaliyette bulunmadım. ByLock yüklemedim, kullanmadım. Eşimin ve benim KPSS şüphelisi olduğunu iddianameden öğrendim. Eşim 2001-2016 arasında toplam 4 ya da 4 buçuk yıl iddianamede belirtilen kurumlarda çalıştı. Bu, geçimimizi temin maksatlıydı." diye konuştu.
Can, ailesini de alarak, yurt dışında yeni bir hayat kurmak maksadıyla Edirne'ye gittiğini söyledi.
Savunmasını yapan diğer sanıklar da suçsuz olduklarını iddia ederek, tahliye talebinde bulundu.
Cumhuriyet Savcısı sanıklardan 35'inin tahliyesini talep etti.
Mahkeme heyeti, ara kararında tutuklu 83 sanıktan 25'inin tahliyesine karar verdi. Heyet ayrıca bugün savunma yapan Yıldız, Çatal ve Can'ın da arasında bulunduğu 58'inin tutukluluklarının devamına karar vererek, davayı erteledi.
İDDİANAME
İddianamede 27 Temmuz 2016 akşamı TEM Dairesi Başkanlığı Nöbetçi Amirliğini arayan ve ismini vermek istemeyen bir kişinin "elinde çok önemli bilgilerin olduğunu, bu bilgileri kapalı bir zarf içerisinde Emniyet Genel Müdürlüğü binasının alt kısmında kalan Cemal Süreyya Parkı'ndaki bir çöp bidonunun içerisine bıraktığını, bu bilgilerin detaylı şekilde incelenmesi sonucunda FETÖ/PDY ile alakalı çok önemli konuların çözüleceğini" beyan ettiği belirtiliyor.
İhbarda belirtilen çöpün incelenmesi sonucunda, sarı renkli bir zarfta 11 sayfa, beyaz renkli ikinci zarftaysa 6 sayfadan oluşan isim listesi olduğunun belirlendiği bildirilen iddianamede, burada isimleri yer alan kişiler hakkında soruşturma açıldığı kaydediliyor.
Savcılık soruşturması sonucunda, ihbarda isimleri yer alan kişilerin FETÖ/PDY üyesi oldukları ve örgütün mahrem hizmetler yapılanmasında görev üstlendiklerinin belirlendiği ifade ediliyor.
(29 Temmuz 2017, 12:50)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: