Tam
EskidenYeniye
 

Akıncı Üssü Davası başladı

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davaya başlandı.

Önceki haber title=Sonraki haber

05.08.2017 18:28 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davaya başlandı.

01.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde başlayan duruşmada öğleden önce başlayan sanıkların kimlik tespitleri öğleden sonra da sürdü.

Sanıklardan, Akın Öztürk'ün damadı Hakan Karakuş'un kimlik tespiti sırasında müştekilerden bir kişi, "Cehennemde yanacaksın, seyredeceğiz. Yarın kendini as." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önüne F16'dan bomba atan sanık Müslim Macit'in kimlik tespiti sırasında da bir müşteki tepki gösterdi.

Bu kişiler Mahkeme Başkanı Selfet Giray tarafından, müdahale etmemeleri konusunda uyarıldı.

Giray, kimlik tespitlerinin ardından sanıklar Gökhan Şahin Sönmezateş, Hüseyin Yılmaz ve Özay Cödel'in hazır edilmeleri konusunda Muğla E Tipi Ceza İnfaz Kurumuna yazılan müzekkereye, "sanıkların Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden yargılamaları nedeniyle hazır edilemedikleri" yönünde cevap verildiğini bildirdi.

Giray, TBMM, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine izafeten Başbakanlık Hukuk Hizmetleri Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye Hazinesi, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, TÜRKSAT, CHP, HDP ve bazı milletvekilleri ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler, Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, eşi Nursel Aksakallı, darbe girişiminde şehit düşen reklamcı Erol Olçok'un kardeşleri Cevat Olçok ve Yılmaz Olçok, gaziler ve şehit yakınlarının müdahillik dilekçesi verdiğini belirtti.

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in mahkemeye mazeret dilekçesi gönderdiğini belirten Giray, sanık İdris Aksoy'un avukatının ise dilekçe vererek müvekkili adına yetkisizlik kararı iddiasında bulunduğunu açıkladı.

Sanık Aksoy'un avukatının yetki itirazına ilişkin görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Fatih Halil Kaplan, yetki itirazının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek reddini istedi.

Mahkeme heyeti, tüm sanıklar yönünden soruşturmanın birlikte yapılması ve Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki bağlantılı suçlar yönünden yetki düzenlemelerini dikkate alarak, itirazın reddine oy birliğiyle karar verdi.

Duruşmada daha sonra Mahkeme Başkanı Giray, iddianameyi özetlemeye başladı.

02.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davanın ikinci celsesi başladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile müştekiler katıldı. Bazı siyasi parti üyeleri ile sivil toplam örgütleri de davayı takip etti.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, dünkü duruşma sonunda, savunması alınacak ilk sanıkların, darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde oldukları belirlenen Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Nurettin Oruç olacağını bildirmişti

KEMAL BATMAZ

Bugünkü celsede ilk olarak darbe girişiminin üç numaralı ismi olduğu belirtilen FETÖ'nün sivil imamı Kemal Batmaz savunma yaptı. Batmaz'a darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'ndeki 143. Filo güvenlik kameralarına yansıyan görüntüleri gösterildi. Eski 4. Ana Jet Üst Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'in kendisine asker selamı verme görüntüleri gösterilen ve bilirkişi raporunda görüntülerin kendisi olduğu yönündeki rapor anımsatılan Batmaz, "Ben de size soruyorum; 'darbe gecesi ve hadiseler' isimli başlık altında benim bir faaliyetim olduğu yönünde bir ifade geçiyor mu?" diyerek kaçamak cevap verdi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Bu görüntülerdeki kişi siz misiniz, değil misiniz?" diye tekrardan sordu. Batmaz, "İddianamedeki ifadelere havale ediyorum bu soruyu" diye cevapladı. Giray sorusunu tekrarlarken, resimlere rağmen Batmaz, "Değilim" cevabını verdi. Batmaz'ın bu sözlerine salonda bulunan şehit yakınları ve gaziler ile avukatları tepki gösterdi.

Batmaz'a daha sonra Atatürk Havalimanı'ndaki fotoğrafları gösterildi. Batmaz, "Akıncı Üssü'ndeki 143. Filo görüntülerini kabul etmiyorum ama Atatürk Havalimanı'ndaki görüntüleri kabul ediyorum" ifadesini kullandı.

Batmaz'ın cevapları üzerine Giray, "Bilirkişi tarafından tüm görüntü ve sizin savcılık makamında çekilen fotoğraflarınız incelendi. Fotoğraf ve görüntülerde eşleştirme yapıldı ve 7 derecede yapılan değerlendirme sonucunda her iki görüntülerin de size ait olduğunu kesin tanımlama olarak belirlemiş. Şimdi ne diyeceksiniz?" şeklinde sordu. Batmaz, "Atatürk Havalimanı'ndaki benim ama Akıncı Üssü'ndeki ben değilim" diyerek cevabını yineledi.

"Peki bu görüntülerdeki kişi size benziyor mu?" sorusuna tepki gösteren Batmaz, "Benim olmadığımı söylediğim kişinin bana benzeyip benzemediğini nasıl sorarsınız" ifadesini kullandı. Batmaz'ın ters yanıtlar vermesine kızan Giray, "Ben sorarım, siz cevabınızı verin" diye uyardı. Batmaz bu kez, "Ben değilim" yanıtını verdi.

Batmaz, iddianamedeki darbe hazırlıkları kapsamında yurt dışına giriş ve çıkışlarına ilişkin iddialara yanıt vereceğini söyleyerek sözlerine başladı. 2001-2006 tarihleri arasında Kaynak Holding'de dış ticarette çalıştığını belirten Batmaz, "Kurumun ve dış piyasanın ihtiyacı olan ürünlerin yurt dışı Ar-Ge'sini ve firma görüşmelerini yapıp, ithalatını gerçekleştiriyorduk. Belirli bir büyüme gerçekleşince ekibimle Kaynak Kağıt'a geçtim. 2015 yılının ortalarına kadar başta müdür olarak, daha sonra genel müdür olarak çalıştım. Çalıştığım dönemlerde şirketlerin ve dış piyasanın ihtiyaçları olan başta fotokopi kağıdı olmak üzere defter, kitap kağıtlarını dünyanın muhtelif yerlerinden ithal ediyorduk. Piyasada bir büyüme ivmesi yakaladık. Yıllık ortalama 50 bin ton civarında kağıt tedariği yapıyorduk. Çalıştığımız ülkeler İspanya, Portekiz, Japonya, Çin, Almanya, ABD, Endonezya, hatta Avustralya'ya kadar uzanıyordu. 15 ayrı ülkeden alım yaptığımızı hatırlıyorum" diye konuştu.

Ürün kalitesi ve fiyat endeksinin uygunluğundan dolayı ABD alımlarının arttığını söyleyen Batmaz, bu nedenlerden dolayı sık sık ABD'ye seyahat ettiğini savunarak, yurt dışına seyahatlerinin nedeninin genel amacının bu olduğunu iddia etti. Batmaz, iddianameye bakıldığı zaman belli kısım seyahatlerin iddianameye girdiğini ifade ederek, bunun yanında Çin, Japonya, İtalya, Almanya, Rusya'daki bayi toplantıları ve ticaret görüşmelerinin iddianameye konulmadığını savundu. Batmaz, "20 yıllık bir zaman dilimi baz alınmıştır. Bu zaman dilimi içerisinde 'Öksüz ile şu tarihlerde, üç gün arayla, 5 gün arayla giriş-çıkış yaptığınız tespit edilmiştir' şeklinde yalnızca bu tarihler ele alınarak değil doğru bir analiz yapılabilmesi için seyahatlerin hepsinin ortaya konularak bakılması gerektiği kanaatindeyim" şeklinde konuştu.

"Aynı dönemde yurt dışında bulunmam aynı yerde buluştuğumuz anlamını taşımaz"

FETÖ'nün firari imamı Adil Öksüz ile birlikte darbe toplantıları yaptığı, toplantıların ardından ABD'ye gittiği iddialarını kabul etmeyen Batmaz, "İddianamede bazı seyahatlerde 'Şüphelilerden Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç yukarıda açıklanan asker şüphelilerle birlikte Mart 17 ve Mart 21 tarihleri arasında ABD ülkesinde örgüt lideri Fetullah Gülen ile gerekli istişareleri yaptıktan sonra Türkiye'ye döndükleri ve darbeye hazırlık faaliyetlerine devam ettiği, Adil Öksüz'ün 05.05.2016-27.05.2016 ve 04.06.2016 tarihleri arasında Ankara'da darbeye hazırlık toplantıları yaptığı anlaşılmıştır' deniliyor. Pensilvanya'da yapıldığı iddia edilen toplantılarla alakalı kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bazı seyahatlerde iddianamede belirtilen kişilerle aynı dönemde yurt dışında bulunmam aynı yerde buluştuğumuz anlamını taşımaz. Yüzölçümü Türkiye gibi olan bir yeri hesap etmemek lazım. ABD yüzölçümü bakımından Türkiye'nin 20 katı büyüklükte. Hangi sebepten insanın nereye gittiğine bakmak lazım. Belirtilen zaman aralığı 4 gündür. Bu zaman zarfına bakıldığı zaman Öksüz New York'ta, Batmaz Miami'de, Çiçek çocuklarının dil okulu için Los Angeles'te, Oruç ise şehir festivali için San Fransisco'da. Bilenler bilir bunlar birbirinden çok alakasız yerler. Tedbir amaçlı deniliyor delil olarak" ifadelerini kullandı.

Tıbbi malzemeler işi ile alakalı Mehmet Sungur adlı bir kişi ile arkadaşlık ilişkisi olduğunu anlatan Batmaz, "2006-2007 yıllarında şirketin belli bir kısmına sermayedar olarak ortak oldum. Benim verdiğim bir miktar sermaye onun işine yaramıştı. Büyüyen şirketi de haliyle benim işime yaramıştı. Hastane laboratuvarı kuruluyordu. Ben aynı zamanda Kaynak'ta yöneticilik yaptığım için bu işin akışını bir yönünden bilmediğimden dolayı hiçbir şekilde müdahil olmadım. Mehmet Bey'in şirketi Samsun merkezli. Samsun'da üniversite okurken Mehmet Bey'in tanıştığı ve benim de sonradan ilişkim olduğu Öksüz'ün kayınbiraderi olduğunu öğrendiğim Abdulhadi Yıldırım'ı başta çalışan olarak, sonra da az bir hisse vererek işe aldım. Mehmet Bey'in çalışma prensibi şuydu; hiperaktif olan, kendisinde istikbal gördüğü bazı çalışanlara çok küçük ortaklıklar vererek işe olan performanslarını arttırıyordu. Abdulhadi Yıldırım bir süre sonra kendi işini kurmak için ayrıldı, bizim ortaklığımızda 2015 yılının ilk çeyreğine kadar devam etti. Mehmet Bey ile ortaklıktan ayrıldık" dedi.

"Öksüz ile belirli periyotlarda aynı karede olmam tesadüf"

Batmaz, "11 Temmuz'da Mehmet Bey ile aramızdaki meseleleri tekrardan görüşmek için New York'a gittim. Mehmet Bey ile bir hafta öncesinde görüşmek için anlaşmıştık. Mehmet Bey sürekli gittiği bir otelin ismini vererek orada olacağını söylemişti. Ben de son gün internet üzerinden bir otelde rezervasyon yaptım. Sungur'u birkaç kez aradım, telefonu kapalıydı. Bir süre sonra Mehmet Bey'in şirketlerinde çalışmış, Mehmet Bey ile aramızdaki meselelere vakıf olan ismini vermek istemediğim bir arkadaşımla buluştuk. Bir müddet konuştuk ve rezervasyon yaptırdığım otele chack-in de yaptırmadı, New York'ta onun kaldığı otelde kaldım. Mehmet Bey ile görüşemediğimizden dolayı Türkiye'ye THY'den bilet aldım ve döndüm. Seyahatimin kısa sürmesi planlı değildi. Dönüş yolculuğunda basın yolunda Atatürk Havalimanı görüntüleri olarak devamlı verilen Öksüz ile belirli periyotlarda aynı karede olmam tesadüf. THY, gold kart üyelerinin yurt dışı seyahatlerinde kullandıkları yerler, pasaport kontrol gişeleri farklıdır. Gold kart üyelerinin kullandıkları bir yer vardır, bundan dolayı aynı yer, aynı pasaport kontrol noktası kullanılmıştır. Arka arkaya gelmemiz de normaldir. Öksüz'ü Abdulhadi Yıldırım'ın yanında birkaç defa görmüştüm. Yalnızca dönüş yolculuğunda bir, iki defadan görmeden dolayı merhabalaşma gibi şeyler olmuş olabilir. Çünkü bir göz aşinalığı var. Birliktelik gibi bir durum olsaydı gidişte de birlikte olurduk. 20 küsür saatlik gidiş-dönüş yolculuğunda muhakkak yan yana koltuklar alınırdı" iddiasında bulundu.

"Darbe planlarını onaylatmadım"

İddianamede, darbe planlarını örgüt lideri Gülen'e onaylatmak için seyahatler yapıldığının yer aldığını anımsatan Batmaz, "Onaylatmak için gittiler" ifadesini kesinlikle reddettiğini, Pensilvanya'ya gitmediğini, görüşmediğini savundu. Batmaz, "Benim hiçbir şekilde görüşmem, bu konuları değerlendirmem, talimat almam söz konusu olmamıştır. Herhangi bir talimat almadığım gibi hiç kimse de bu şekilde bir talimat verdiğimi söyleyemez. Bu kesimle bağlantım yalnızca mazide şirketlerinde çalışmamdan ibarettir" dedi.

"Harun Biniş ile arsa bakmaya gittik"

15 Temmuz tarihindeki yaşananları anlatan Batmaz şunları kaydetti:

"15 Temmuz'dan bir hafta önce birlikte tutuklandığımız Harun Biniş ile internet üzerinden yazışarak anlaştık ve buluştuk. Kendisiyle Kaynak Holding'de çalışıyorduk. Benim son dönemlerde gayrimenkul işiyle uğraştığımı biliyordu. Bir miktar parası olduğunu, gayrimenkul alacağını, kendisine yardım edip etmeyeceğimi sordu. Ben Ankara'yı bilmem. Kendisi yer gösterecekti, ben de piyasa değerlendirmesi yapacaktım. 15 Temmuz'da öğlene doğru Ankara'ya geldim. İsmini vermek istemediğim arkadaşımın işyerine geçtim. Bir süre sohbet ettikten sonra arkadaştan aldığım araç ile birkaç ihtiyacı giderip, sonrasında da ertesi gün sabah buluşacağımız Harun Beyi arayıp ricasını yerine getirmekti amacım. Yola çıktıktan kısa süre sonra arıza ışığı yandığını fark ettim. Saat 14.30 sıralarında ben Ankara merkezdeydim. İddianamede 15.00'de darbenin başladığı söyleniyor. Bu arada 20 küsür saatlik uçak yolculuğu, İstanbul-Ankara yolculuğunun yorgunluğu, bir gün öncesinde uyumamış olmam ve zaman farklarından kaynaklanan jetlag olmam beni halsiz düşürmüştü. Arkadaş halimi anlamış olacak ki istirahat için evine davet etti ve gittim. Gece uçak seslerini duydum ve kalktım. Ev sakinleriyle saat 23.00 sıralarında TV'yi izledik. Sabah kendileri ailesiyle birlikte gitmemem konusunda ısrar ettiler. Ama söz vermiş olmam, daha öncesinde randevulaşmış olmam beni o sabah saat 08.00'de Ümitköy'e gitmeye sevk etti. Evinde kaldığım arkadaşa bir zararı dokunur düşüncesiyle daha önce savcılık ifademde bu durumdan bahsetmemiştim. Harun Bey'in yönlendirmesiyle taksiyle bir müddet gittikten sonra bir köyde durduk. Taksicinin bizi beklemeye niyeti yoktu. Valizimi ve el çantamı araçtan alarak indim. Biraz ileride ne olduğu bilmediğim bir tesis vardı. Köy tarafına baktığım zaman kimseyi göremedim. Ama karşıda kasketli birisini gördüm. Köy muhtarı hakkında bilgi almak için oraya gitmeye karar verdim. Biraz ilerledikten sonra araçla memur bey geldiler. Kimlik ve ne aradığımız sordular. Bir telaş vardı. Derdimiz anlatmaya çalışırken emniyette anlatırsınız dediler. Bu arada yanılmıyorsam başkalarını alan bir araç daha bulunduğumuz aracın yanına geldi. Aracın ön kısmına Harun Beyi, yanına da beni. Yanıma bir jandarmayı oturtturdular. Kendisine birkaç defa siyah el çantamın olmadığını söyledim fakat kale almadı. Sonra başka bir araca aldılar bizi ve jandarma karakoluna geldik. Sonrasında da emniyete sevk edildik."

Batmaz'ın savunmasına müştekiden tepki

Batmaz, 13 ayrı suç ile suçlandığını anımsatarak, bunları kabul etmediğini söyledi. Batmaz, darbe gecesi yaşananlarla ilgili alınan ifadelerde adının hiç geçmediğini ifade ederek, belirtilen gibi Akıncı Üssü'ndeki eylemleri koordine etmediğini, talimat vermediğini öne sürdü. Batmaz'ın ifadesi üzerine bir müşteki "Söylediğin yalanlara sen inanıyor musun şimdi? Ne kadar rahat, sanki biz suçluymuşuz gibi" diyerek tepki gösterdi.

Batmaz, "Örgütün haberleşme programı olan ByLock'u kullanmadım. Hiç kimseye emir ve talimat vermemiş olmam, Ankara'da yapıldığı iddia edilen darbe toplantıları sırasında yurt dışında olmam, darbenin ne planlayıcısı ne de yöneticisi olmadığımın delilidir. Ben hiçbir zaman bu girişimin bir parçası olmadım. Üzerime atılı suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum" ifadelerini kullanarak savunmasını tamamladı.

"Mahkeme sonunda neticelenmesini bekliyorum"

Batmaz'ın savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. "Darbe girişiminin arkasında terör örgütü elebaşı Gülen ve ekibinin olduğuna inanıyor musunuz?" şeklindeki soruya Batmaz, "Benim kafama takılan bir şey var. Böyle bir teşebbüse katılan biri neticesi itibariyle başarılı olsun veya olmasın kendisine ulaşılacağını bildiği unsurlarla böyle bir teşebbüse kalkışmaz" cevabını verdi. "Bunu Fetullah Gülen yaptı mı?" diye tekrardan sorulması üzerine Batmaz, "Bunu bana sormayın, mahkemenin neticesi belirleyecektir. Şu an istinat edilen bir takım iddialar var. Mahkeme sonunda neticelenmesini bekliyorum" demekle yetindi.

Batmaz, örgüt ile ne zaman tanıştığının sorulması üzerine, "Üniversite yıllarında bir miktar sohbetlere gittiğim hatırlıyorum. O zamanlar gidip geldim. 'Bilfiil aralarında bulundunuz mu?' diye soruyorsanız; ben yalnızca ticari olarak çalışan biri olarak bulundum" iddiasında bulundu.

Batmaz, daha önceki ifadesinde Adil Öksüz'ü tanımadığını söylemesine rağmen, bu sefer de "Öksüz'ü, Abdulhadi Yıldırım'ın yanında bir iki defa görmüştüm. Yalnızca dönüş yolculuğunda bir iki defa görmeden dolayı merhabalaşma olabilir. Çünkü göz aşinalığı var." şeklinde savunmada bulundu.

Batmaz, önceki sözlerinin hatırlatılması üzerine de, "Birkaç kez görmek... Tanıyorum denmez, göz ısırması, göz aşinalığı denir." ifadesini kullandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davada hakim karşısına çıkan Batmaz, savunmasında, 2001-2006 yıllarında Kaynak Holding bünyesinde çalıştığını, 2006 yılında ekibiyle birlikte Kaynak Kağıt A.Ş'ye geçtiğini, 2016'ya kadar önce birim müdürü, sonra da genel müdür olduğunu anlattı.

Kaynak Kağıt A.Ş. ile birçok ülkeden şirketlerle ticari faaliyet yürüttüklerini ifade eden Batmaz, 10-15 ülkeden kağıt ithal ettiklerini, kalite ve fiyat avantajları nedeniyle özellikle ABD'den önemli oranda ithalat yaptıklarını, bu nedenle başta ABD olmak üzere birçok ülkeye seyahatler düzenlediğini söyledi.

Savcılığın, yurt dışı seyahatlerinden bazılarının iddianameye aldığını, bunun yanı sıra, fuar ve bayi toplantıları gibi gerekçelerle Çin, Japonya, Portekiz, İtalya, İngiltere, Rusya gibi ülkelere yaptığı seyahatlerin iddianamede gösterilmediğini savunan Batmaz, örgütün Hava Kuvvetleri imamı olduğu belirtilen firari Adil Öksüz ve diğer sivil imamlarla aynı tarihlerde gerçekleştirdiği seyahatlere ilişkin, "Savcılık makamı yurt dışı seyahat analiz raporunda 20 yıllık uzun bir zaman dilimini baz almış. Bu uzun zaman diliminde bazı çakışmalar olabilir. 20 yıllık zaman dilimi içinde, '3 gün, 5 gün, 10 gün arayla giriş çıkış yaptığınız tespit edilmiştir' şeklinde yalnızca bu tarihler ele alınarak değil, doğru bir analiz yapılması için seyahatlerimin hepsinin ortaya konularak kümülatif bir şekilde bakılması gerektiği kanaatindeyim." dedi.

İddianamede bazı seyahatlerine ilişkin yanlış bilgiler bulunduğunu savunan Batmaz, "Adil Öksüz'ün Ankara'da darbeye hazırlık toplantılarına 27 Aralık 2015'te başladığı, bu toplantıdan sonra 31 Aralık 2015'te İngiltere'ye gittiği, aynı dönemde şüpheli Kemal Batmaz'ın da İngiltere'de bulunduğu anlaşılmaktadır" şeklinde iddianameye giren bilginin gerçek olmadığını, bu tarihte ABD'de bulunduğunu, İngiltere vizesinin olmadığını öne sürdü.

İddianamede ilk ABD ziyaretini 20 yıl önce 1997'de gerçekleştirdiğinin yer aldığını belirten Batmaz, bu tarihte ABD vizesinin olmadığını iddia etti. Batmaz, "Bu tarihlerdeki hatalar, Öksüz ile çakışan seyahatlerime ilişkin iddialara da gölge düşürmüştür." şeklinde konuştu.

Bazı seyahatlerde iddianamede belirtilen kişilerle aynı zamanda yurt dışında bulunmuş olmasının aynı yerde bulunduğu anlamına gelmediğini öne süren Batmaz, savunmasına şu ifadeleri kullandı:

"Yüz ölçümü Türkiye gibi olan bir yeri hesap etmemek lazım. ABD yüz ölçümü olarak Türkiye'nin 20 katı büyüklüğünde bir yer. Hangi sebeple, insanın nereye gittiğine bakmak lazım. İddianamede, Mart 2016 ABD yolculuğuyla alakalı darbeye hazırlık faaliyetleri kapsamında örgüt lideriyle toplantı yaptıktan sonra Türkiye'ye döndüğümüz öne sürülüyor. Belirtilen zaman aralığı, 17-21 dört gündür. Bu zaman zarfında Öksüz New York'ta, Batmaz Miami'de, Hakan Çiçek, çocuklarının dil okulu için Los Angeles'ta, Nurettin Oruç da film festivali için San Francisco'da. Bilenler bilir birbirinden çok alakasız yerler ABD'de. Biri ABD'nin doğusunda, ikisi batısında, Miami güneyinde. Tedbir amaçlı, savcılığın iddiası bu. San Francisco'ya uçan biri için basit hesap yaparsak, buluşuldu denilen yer Türkiye'den çıkan biri için San Francisco'ya 13 saatte gidiyor. Buradan New York'a 7 saatte geliyor. Buradan Pensilvanya'ya araçla 4 saatte gidiyor. Toplam 24 saatlik bir yolculuk yapıyor. Dönüş yolculuğu da 24 saat. Bir görüşme için 2 günlük aralıksız bir seyahatin yapılması gerekiyor. Bunun mümkünatı yok. Uçak kullananlar bunu bilir."

"Öksüz'ü bir iki kez gördüm"

Bazı ABD yolculuklarının anlaşılması için ortaklık ilişkisine ilişkin bilgi vermek istediğini belirten Kemal Batmaz, geçmişe dayalı bir arkadaşlıkları olan ve tıbbi malzemeler üzerine şirketi bulunan Mehmet Sungur'un şirketine, 2006 yılında ortak olduğunu söyledi.

Hastane laboratuvarları kurduklarını, bu sektörün o dönemde Türkiye'de hızla geliştiğini anlatan Batmaz, bu işi bilmediği için şirketin işleyişine karışmadığını, şirketi işi bilenlere bıraktığını belirtti.

Mehmet Sungur'un şirketinin Samsun merkezli olduğunu ifade eden Batmaz, Öksüz'ün kayınbiraderi Abdulhadi Yıldırım ile ortaklığına ilişkin, "Samsun'da üniversite okurken Mehmet Bey'in tanıştığı ve benim de sonradan belli bir miktar ilişkimin olduğu savcılık makamından da Öksüz'ün kayınbiraderi olduğunu öğrendiğim Abdulhadi Yıldırım'ı başta çalışan olarak, sonra da az bir hisse vererek işe aldık. Mehmet Bey'in çalışma prensibi şuydu, istikbal gördüğü bazı çalışanları çok küçük ortaklıklar vererek işe aidiyetlerini arttırmak istiyordu. Bu bağlamda gerçekleştirilmiş bir durum. Yıldırım, bir süre sonra kendi işini kurmak için ayrıldı. Bizim ortaklığımızda 2015 yılının ilk çeyreğine kadar devam etti, Mehmet Bey'le ortaklıktan ayrıldım." diye konuştu.

Mehmet Sungur'un bir süre sonra yurt dışına gittiğini anlatan Kemal Batmaz, 2015'ten sonra ABD'ye yaptığı bazı ziyaretleri Sungur ile ortaklığından kaynaklı sorunları çözmek için gerçekleştirdiğini öne sürdü.

Batmaz, iddianameye konu olan 1 Mart 2016'daki New York seyahatinde Mehmet Sungur ile görüştüğünü, 13 Mart'ta eşi ile tatil için Miami'ye gittiklerini, 30 Mayıs ve Haziran aylarındaki ABD yolculuğunda Washington'a gittiğini ve otel işletmeciliği, inşaat ve solar enerji konularında iş olanaklarını araştırdığını savundu.

11 Temmuz'da Mehmet Sungur ile görüşmek için New York'a gittiğini öne süren Batmaz, Sungur'un telefonu kapalı olduğu için bu görüşmenin gerçekleşmediğini, 2 gün sonra THY ile Türkiye'ye döndüğünü söyledi.

Batmaz, şöyle devam etti:

"Dönüş yolculuğunda basında Atatürk Havalimanı görüntüleri olarak devamlı verilen Öksüz ile belli periyotlarla aynı karede olmam yine planlı bir şey değildi. İddianamede Öksüz banko önünde işlemini yaptırırken Kemal Batmaz'ın elinde bavulla beklediği ifadesi var. Doğrudur, THY Gold kart üyelerinin yurt dışı seyahatlerinde kullandıkları kontuar, pasaport kontrol gişeleri farklıdır. Gold kart üyelerinin kullandıkları bir yer vardır. Bundan dolayı aynı kontuar, aynı pasaport kontrol noktası kullanılmıştır, arka arkaya gelmemiz çok normaldir. Öksüz'ü biraz önce bahsettiğim Abdulhadi Yıldırım'ın yanında bir iki defa görmüştüm. Yalnızca dönüş yolculuğunda bir, iki defa görmeden dolayı merhabalaşma olabilir. Çünkü göz aşinalığı var. Birlikte gitme gibi bir durum olsaydı gidişte de birlikte olurduk. Gidişte birliktelik yok. Yan yana koltuklar alınırdı. Bir hesabım kitabım olsaydı New York uçuşumu farklı bir ülke üzerinde alırdım. Hatta o ülkeden aktarmayı bir gün sonra yapıp izimi kaybettirirdim. Böyle bir şeye tenezzül etmedim. Tüm bilgilerin paylaşıldığına inandığım THY ile de seyahat etmez, kendimi sorgulatmazdım. İddianamede bu yolculuğa istinaden (darbe planını) onaylatmak için gittiler ifadesini kesinlikle reddediyorum. Ne Pensilvanya'ya gittim ne görüştüm ne de bir şeyi onaylattım. Asla kabul etmiyorum. Hangi amaçla ABD'ye gittiğimi açıkladım."

İddianamede hakkındaki suçlamaların hiçbir dayanağının olmadığını savunan Batmaz, iddiaları kabul etmediğini belirterek, "Benim hiçbir görüşmem, talimat almam söz konusu olmamıştır. Herhangi bir talimat almadığım gibi kimse de bana bu şekilde bir talimat verdiğini söyleyemez. Bu kesimle bağlantım yalnızca mazide şirketlerinde çalışmam şeklinde gerçekleşmiştir." dedi.

"Otobüsle Ankara'ya geldim"

Kemal Batmaz, 15 Temmuz'da şüphelilerden Harun Biniş ile tarla bakmak için sözleştiklerini belirterek, "Kendisiyle Kaynak Holding'deyken tanışıyordum. O, Verona Bilişim, ben Kaynak Kağıt'ta çalışıyordum. Benim gayrimenkul işiyle uğraştığımı biliyordu. Bir miktar parasının olduğunu, gayrimenkul alacağını, yardımcı olup olmayacağımı sordu. Ben memlekete gideceğimi, Ankara'dan geçerken uğrayabileceğimi söyledim. Ümitköy'de ayın 16'sında buluştuk. Ben Ankara'yı bilmiyorum. O yer gösterecek, ben de piyasa araştırması yapıp yardımcı olacaktım." dedi.

Gece İstanbul'un Anadolu yakasından otobüsle yola çıktığını anlatan Batmaz, 15 Temmuz günü öğleye doğru Ankara'ya geldiğini, ismini vermek istemediği bir arkadaşıyla buluştuğunu ve ondan aracını istediğini söyledi. Bazı işlerini halledip Harun Biniş ile buluşmayı düşündüğünü, ancak araç arızalandığı için bunu gerçekleştiremediğini savundu. Batmaz, yorgun olduğu için ismini vermek istemediği arkadaşının evinde istirahat ettiğini, gece saat 23.00 sularında uçak sesleriyle uyandığını, gelişmeleri arkadaşıyla birlikte televizyondan takip ettiklerini ileri sürdü.

Söz vermesi nedeniyle ayın 16'sında Harun Biniş ile buluştuğunu anlatan Batmaz, Biniş ile bir restoranda buluştuklarını, taksi ile Kahramankazan tarafına geçtiklerini, taksinin geri döndüğünü, yolda kasketli bir kişi gördüklerini, muhtarı sormak için bu kişiye yöneldiğinde güvenlik güçlerinin kendisini görüp gözaltına aldığını söyledi.

Batmaz, iddianamedeki sanıklardan hiçbirinin aleyhinde bir beyanının bulunmadığını, telefonunda örgütün kullandığı belirtilen programlardan hiçbirinin bulunmadığını öne sürdü. Batmaz, "Akıncı Üssü'nde hangi eylemlerin yapılacağı, hangi noktaların vurulacağına yönelik kararı veren heyetin içinde adım geçtiği öne sürülüyor. Bu iddiayla alakalı şimdiye kadar bir kişi bile 'Bu heyetin içinde Batmaz da vardı' dedi mi? 'Şuraya gitmemi, şu eylemleri gerçekleştirmemi, şu noktaları vurmamı söyledi' denildi mi?' Bunu sizin takdirinize bırakıyorum." diye konuştu.

Adil Öksüz'un eşiyle aynı iş yerinde çalışmasına ilişkin, "Bu kişinin işe alınması benimle ilgili değil. Yüzlerce kişinin çalıştığı bir yerde benim bu kadının işe alındığını bilmem mümkün değil" dedi. Batmaz, Öksüz ile 925 telefon görüşmesi yaptığı bilgisini de yalanladı. Batmaz, "patates" hat kullandığı, bazı telefon hatlarını iz bırakmamak için kapattığı iddiasını da reddetti. Batmaz Muhammet Namlı'nın ifadesinde geçen cemaat evlerinde kaldığı yönündeki iddiayı da kabul etmeyerek, "Ben ne böyle bir evde kaldım ne adım Abdullah oldu ne babamdan bana 20 TIR kaldı ne de birilerinin inisiyatifiyle böyle bir şirkete yatırdım." ifadelerini kullandı.

"Suçluluğu bir yargı hükmüne bağlanana kadar kişinin masumiyeti esastır. Soruşturmada gizlilik esastır." diyen Batmaz, soruşturma evresinde kendisine dahi verilmeden delillerin ifşa edildiğini ve şahsının ilk önce medyada infaz edildiği görüşünü dile getirdi.

Batmaz, "Hiç kimseye herhangi bir emir ve talimat vermemiş olmam, Ankara'da yapıldığı iddia edilen 2016'daki toplantıların bazılarının gerçekleştiği tarihlerde yurt dışında olmam, darbenin ne planlayıcısı ne de yöneticisi olmadığımın delilidir. Ben hiçbir zaman bu girişimin bir parçası olmadım, üzerime atılı suçları kabul etmiyorum." diye konuştu.

Çapraz sorgu

İfade işleminin ardından Kemal Batmaz'ın çapraz sorgusuna geçildi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Batmaz'a, savcılık ifadesinde "Kavacık otobüs terminalinden otobüsle gelecektim. Terminale gittim, Nilüfer firmasıyla Ankara'ya gelecektim. Oradaki değnekçi tabir edilen bilet satanlardan birisi bana 'Abi Ankara'ya gidiyorsan benim tanıdığım birisi özel aracıyla gidecek. Benzin parasını paylaşırsanız sizi de aracına alabilir' dedi. Bunun üzerine isminin Ahmet olduğunu bildiğim, cep telefonu ve kimliğini bilmediğim gri renkli Toyota marka araçla Ankara Çayyolu'na Ahmet isimli şahıs bıraktı" beyanını verdiğini, bugünkü ifadesinde ise Ankara'ya otobüsle geldiğini söylediğini hatırlatarak aradaki çelişkiyi sordu. Batmaz, Ankara'da evinde kaldığı arkadaşının zarar görmemesi için savcılıkta böyle bir beyanda bulunduğunu dile getirdi.

Mahkeme başkanının Ankara'ya geldiği firmanın adını sorması üzerine Batmaz, "Gece yarısı Kavacık köprü altında bindim, hangi firma olduğunu bilmiyorum." dedi.

Mahkeme başkanının FETÖ ile nasıl tanıştığını sorduğu Batmaz, "Bahsedilen yıllar 80'li yıllar, aradan 30 yıl geçmiş. O dönemde gitmiş olabilirim. Gitmeyen yoktu. Hiçbir şekilde içlerinde görev almadım." dedi.

Selfet Giray, Batmaz'a "Böyle bir şirkete kendi mensubu olmayan kişiyi genel müdür seçerler mi?" diye sorunca salondakiler alkışladı. Mahkeme Başkanı bunun üzerine, "Alkış yok. Kendimize hakim olalım." diye izleyicileri uyardı. Batmaz, bu soruya, "Seçerler. 2001 yılında çalışmaya başladım. Burada belirli bir büyüme ivmesi gerçekleşince 2006'da Kaynak Kağıda kendi ekibimle geçtim. Başarılı birini neden başa getirmesinler? Bu şirketin ticari amacı var." dedi.

Daha önce Adil Öksüz'ü tanımadığını söylediği, mahkemedeki ifadesinde ise "Abdulhadi Yıldırım'ın yanında bir iki kez görmüş olabilirim" dediği hatırlatılan Batmaz, "Birkaç kez görmek... Tanıyorum denmez, göz ısırması, göz aşinalığı denir" diye konuştu.

Mahkeme Başkanının, "Böyle büyük bir olayın merkezine arazi bakmak için gidiyorsunuz. Sizce 15 Temmuz emlak bakmak için uygun bir gün mü?" sorusuna karşılık Batmaz, Harun Biniş'e söz verdiği için gitmek durumunda kaldığını söyledi. Batmaz, "Evet, hayatın olağan akışına uygun değil ama söz vermiş olmam nedeniyle gittim." dedi.

Kahramankazan'da kimlerle buluşacakları, kimden tarla alacakları sorulan Batmaz, buraya piyasa araştırması için gittiklerini, herhangi bir kişiyle randevularının bulunmadığını söyledi.

143. Filodaki görüntüler ile Atatürk Havalimanı görüntüleri izletilen Batmaz, 143. Filo'daki kişinin kendisi olmadığını, Atatürk Havalimanındaki görüntülerin ise kendisine ait olduğunu söyledi.

Batmaz'a izletilen görüntüler ile Batmaz'ın değişik açılardan çekilen fotoğraflarının karşılaştırılması sonucunda hazırlanan bilirkişi raporu ekrana yansıtılarak gösterildi. Başkan Giray, bilirkişilerin, Akıncı Hava Üssü'ndeki görüntülerin kendisine ait olduğu yönünde "kesin tanımlama" raporu verdiğini bildirdi.

Batmaz, bunun üzerine "Akıncı Üssü'nde olduğu iddia edilen yüzlerce kişiden birinin kendisine ilişkin beyanı olmadığını" ifade ederek, "Atatürk Havalimanı'ndaki görüntüler benim, 143. Filo'daki görüntüleri kabul etmiyorum, ben değilim." dedi.

Mahkeme Başkanı Giray'ın "Görüntüdeki kişiyi kendinize benzetiyor musunuz?" sorusuna ise "Net bir şekilde bilemiyorum. Mantık yürütmek lazım. Olmadığını ifade ettiğim bir cümle karşısında nasıl 'benzetiyorum' diyeyim." ifadesini kullandı.

Başkan Giray, Atatürk Havalimanındaki görüntülerde Adil Öksüz ile yürümesinin anormal olup olmadığını sordu. Batmaz, selamlaştığı bir kişiyle bir süre yürümesinin anormal olmadığını ifade etti.

Giray'ın, "Taksilerin olduğu yerde niye ayrılmadınız?" sorusuna, "Bilemiyorum. 13 ay geçti" yanıtını veren Batmaz, "Öksüz ile başka bir yerde tanışıklığınız oldu mu?" sorusu üzerine ise "Olmadı diye biliyorum" dedi.

Davanın sivil sanıklarından olan ve darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü çevresinde yakalanan Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç'u tanımadığını savunan Batmaz, Başkan Giray'ın sorusu üzerine, davanın asker sanıkları İdris Aksoy, Kubilay Selçuk, Ömer Faruk Harmancık ve Hakan Evrim'i tanımadığını, bu kişilerle görüştüğünü hatırlamadığını söyledi. Motorlu aracı olup olmadığı sorulan Batmaz, "Belli zamanlarda kullandığım, plakasını bilmediğim, siyah Passat bir aracım var." diye konuştu.

"İngiltere ile görüşme"

Savunmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Hüseyin Aydın, Başbakanlık ve TBMM'nin de aralarında bulunduğu müşteki avukatları sanığa sorular yöneltti.

"Harun Biniş, Adil Öksüz ve Kaynak Holding ile ilişkileriniz var. Benzer tarihlerde bu kişilerle ABD seyahatleriniz var. Darbe girişimi sırasında hepiniz Akıncı Üssü civarında yakalanıyorsunuz. Bunların hepsi tesadüf mü?" sorusuna Batmaz, "Hepsini ayrı bağlamlarda değerlendirmek lazım. Adil Öksüz'le belli aralıklarda seyahatlerimiz var diye gözüküyor, ben de size soruyorum 20 yıllık bir zaman dilimi alınmış bazı çakışmalar olamaz mı? Çok sık yurt dışına seyahat eden birisiyim." yanıtını verdi.

"Savunmanızda, 'Sanık beyanlarında aleyhime bir beyan yok' dediniz. 'Ben, darbe girişimi gecesi evinde kaldığım kişinin ismini hukuki sıkıntıya düşmemesi için vermedim' diyorsunuz. Bu tavrınızla sanıklara 'Ben isim vermedim, siz de vermeyin' mi diyorsunuz? sorusu üzerine Batmaz, "Niyetimde olmayan şeyleri aklıma getirmeyin." dedi.

"Savunmanızda Fetullah Gülen ismini hiç kullanmadınız. Bunun bir nedeni var mı?" sorusuna Batmaz, "Kastım yok, aklımda olmayan bir şey." karşılığını verdi.

"HTS kayıtlarında, İngiltere'de bulunan bir telefonla görüştüğünüz, mesajlaştığınız ortaya çıktı. Bu numarayla dosyadaki 22 sanığın daha görüşme yaptığı tespit edildi. Bu görüşmeyi hatırlıyor musunuz? Ne görüştünüz?" sorusunu Batmaz, "Hiç hatırlamıyorum." diye yanıtladı.

"15 Temmuz'un darbe teşebbüsü olduğuna inanıyor musunuz? sorusuna Batmaz, "İnanıyorum" yanıtını verdi.

"Darbe girişiminin arkasında Gülen var" diyemedi

Batmaz, "Darbe girişiminin arkasında Fetullah Gülen ve ekibinin olduğuna inanıyor musunuz?" sorusu üzerine ise "Benim kafama takılan bir şey var kabul eden eder. Böyle bir teşebbüs neticesi itibariyle başarılı olsun ya da olmasın, bu tip meseleler ateşten gömlek gibidir. Sözüm çok açık. Kendisine ulaşacağını bildiği unsurlarla bu tür meseleleri hiçbir kimse gerçekleştirmez." karşılığını verdi.

"Darbe girişiminin arkasında Gülen var mı yok mu?" sorusuna Batmaz, "Mahkeme tarafından hükme bağlandığı anda söyleyebilirim ancak. Bunu bana sormayın. Mahkemenin neticesi bunu belirleyecektir." yanıtını verdi.

Avukat Şule Nazlıoğlu Erol'nun "Yargılandığınız davada Hava Kuvvetleri Komutanlığı personeli çoğunlukta. Kamera kayıtlarında 143. Filo Komutanlığı'ndaki görüntüler size ait değil mi?" sorusu üzerine Batmaz, "Sorunun soruluş tarzı nezaket kuralları dışında. Yanıt vermek istemiyorum." dedi. Avukat Erol da "Zaten size nezaket göstermek istemiyorum." karşılığını verdi.

"143. Filodaki görüntülerinize ilişkin bilirkişi raporuna itiraz ettiniz mi?" sorusuna Batmaz, cevap vermek istemediğini söyledi. Bunun üzerine Erol, "Sanık, somut delillerden kaçıyor. 'Ortada kuyu var, yadan geç diyor.' diyor." ifadesini kullandı.?

"Hikaye"

Başkan Giray'ın, ABD seyahati için Abdulhadi Yıldırım'ın adresini verdiğini hatırlatması üzerine Batmaz, Yıldırım ile bir dönem beraber çalıştığını, tanıştığını, bu sebeple adresini vermesinin çok normal olduğunu savundu.

Başkan Giray'ın bugünkü ifadesinde İstanbul'dan otobüsle geldiğini, savcılık ifadesinde ise Ahmet adlı bir kişinin aracıyla geldiğine ilişkin sözlerine atfen, "Daha önce bahsettiğiniz bu Ahmet isimli kısım hikaye yani" sözü üzerine Batmaz, "Hikaye" dedi.

Bazı gazilerin avukatı Hasan Oğuz Altınkaynak, sanıklardan eski Akıncı Üssü Komutanı Hakan Evrim'in Batmaz'a üs koridorunda başıyla selam vermesine atfen, "Üs komutanı olan bir askerin sivil birine selam vermesi mantıklı mı?" sorusunu yöneltti.

Batmaz, askerliğini bedelli olarak 21 gün yaptığını bildirerek, "Onun ben selam olup olmadığını da bilmiyorum. 21 gün bedelli askerlik yapan birisi olarak onun selam olup olmadığını da bilmiyorum. Bedelli eğitiminde o şekilde bir selam görmedim." diye konuştu.

Bazı gazilerin avukatı Fatih Atalay ise Batmaz'a, "El hareketleriniz, vücut diliniz, kesinlikle Fetullah Gülen'in kopyası. İnanılmaz bir vücut dili benzerliğiniz var." dedi.

Atalay, "Adil Öksüz de arsa bakıyormuş. Ona da siz mi arsa gösterecektiniz?" diye sordu.

Batmaz ise "?Yaptığım iş, mesleğim itibarıyla söylediğim şeyler örtüşüyor. Başkası ne ifade etmiş, beni enterese etmiyor." dedi. Atalay, Kaynak Holding'de yapılan bir aramada polisin, Fetullah Gülen ve Kemal Batmaz'ın da adının yer aldığı bir dua listesi bulunduğunu bildirerek, "İçinde olmadığınız bir örgüt sizi neden dua listesine alsın?" sorusunu yöneltti. Batmaz, daha önce holdingde çalıştığını anımsatarak, "Benim ismimi çalışan bir kişi eklemiş olamaz mı?" yanıtını verdi. Ardından avukat Atalay, Batmaz ve Mahkeme Başkanı Giray arasında şu diyalog geçti:

"Atalay: Burada sabahtan beri zekamızla dalga geçiyorsun. Kendi zekanla da dalga geçiyorsun? "O görüntüler ben değilim", dedin. Aynaya en son ne zaman baktın?

Batmaz: Başkan Bey siz dinleme makamında değilsiniz.

Giray: Ben ne makamında olduğumu biliyorum. Müştekiler kendi iddialarını dile getirecek. Onlar size birtakım suçlamalar yöneltebilir.

Batmaz: Soru değil bu.

Giray: Müştekiler sizin hakkınızda istedikleri şekilde beyanda bulunur, itham eder. Soru değildir, cevap vermezsiniz, sorulara cevap verirsiniz. Müşteki taraf kendi iddiasını dile getirecek. Siz de savunma yapacaksınız.

Batmaz: Sınırların aşıldığı düşüncesindeyim.

Giray: Sizin görüntüleri kabul etmemeniz üzerine yorum yaptı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanığa "Harun Biniş, Adil Öksüz ve sizin Kaynak Holdingle bağlantınız var. Üçünüz de aynı anda ABD'ye gidip dönüyorsunuz ve 15 Temmuz'da Akıncı Üssü civarında yakalanıyorsunuz. Böyle tesadüf olur mu?" sorusunu yöneltti. Batmaz soruya, "20 yıllık bir zaman dilimi baz alınmış. Bazı çakışmalar olamaz mı? Meseleyi parça parça ele alırsak bütün daha iyi algılanır. Yurt dışına çıkış gerekçelerine bakmak lazım" diye yanıt verdi.

Batmaz, bir soru üzerine de FETÖ ile ticari ilişki dışında bir ilişkisinin olmadığını ileri sürdü.

Kemal Batmaz, bir avukatın "Arsa bakmaya gidiyorum, dediniz. Tanımadığınızı söylediğiniz Adil Öksüz de 'Arsa bakmaya gidiyorum' dedi. Arsayı ona siz mi gösterecektiniz?" sorusuna "Başkası ne ifade etmiş beni enterese etmiyor" diye yanıt verdi.

Kemal Batmaz, bazı sorulara da kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle cevap vermeyeceğini söyledi.

Kemal Batmaz'ın savunmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.

Davanın öğleden sonraki bölümünde, Batmaz'ın çapraz sorgusuna devam edildi.

Duruşmada, Batmaz, Cumhuriyet Savcısı, müşteki ve sanık avukatlarının sorularını yanıtladı.

"Mahkeme size görüntüler izletti. 'O görüntülerdeki şahsın kendiniz olmadığınızı' söylediniz. Sizce, o kamera görüntüsündeki sivil şahıs, darbenin kontrol noktası olan Akıncı Üssü'nde ne yapıyor?" sorusuna Batmaz, "Askerliğini bile bedelli yapmış, askerlikten anlamayan biriyim. Askeriyenin içindeki şahsın gecenin bir vakti ne yaptığını bilmem." yanıtını verdi.

"Suçsuz olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Size göre Akıncı'daki kamera kayıtlarında bulunan kişi de siz değilsiniz. Madem darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'nde değildiniz, o zaman neredeydiniz? Kimin evinde kaldınız?" sorusu üzerine Batmaz, "Ben, o gün akşam Ankara'nın merkezinde bir arkadaşımın evinde kaldım. Bu arkadaşın hiçbir şekilde ismini vermem ne kadar önemli olursa olsun." dedi.

Müşteki avukatlarının, "Bir sene bir aydır hapiste olduğunuzu söylüyorsunuz. Kaldığınız evin sahibi sizin adınıza davanın seyrini değiştirebilir." şeklideki sözleri karşısında Batmaz, "100 sene 100 ay kalsam yine de o arkadaşın ismini söylemem. Ne kadar sorarsanız sorun, ben o arkadaşın ismini vermeyeceğim." karşılığını verdi.

Batmaz, "Tek yumurta ikiziniz var mı? Size tıpa tıp benzeyen birini biliyor musunuz?" sorusunu ise yanıtlamadı.

"FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile görüşüp, darbe planını onaylattığı" iddialarının sorulduğu Batmaz, "Ben ne Pensilvanya'ya gittim ne orada bir şey onaylattım ne de bu mevzu ile ilgili bir talimat aldım. Yapıldı denen toplantılara iştirak etmedim." yanıtını verdi.

"Her türlü inandığım değerler adına söylüyorum; Akın Öztürk'ü görmedim"

Eski Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyesi Akın Öztürk'ün avukatı Hicabi Durmuş'un "Akın Öztürk ile darbe girişiminin gerçekleştiği 15-16 Haziran'da Akıncı Üssü'nde buludunuz mu? Daha önce kendisiyle bir görüşmeniz oldu mu? Bunu inandığınız bütün değerler adına yanıtlar mısınız?" sorusuna karşılık Batmaz, "Her türlü inandığım değerler adına söylüyorum; Akın Öztürk'ü ben ne gördüm ne duydum ne de herhangi bir şekilde diyalog geçti aramızda." iddiasını dile getirdi.

Avukatların isteği üzerine, Akıncı Üssü'ndeki kamera kayıtlarında Batmaz'ın yanında görüntüleri olan eski Tuğgeneral Hakan Evrim'e Kemal Batmaz'ın darbe gecesi üsse gelip gelmediği soruldu. Evrim, Batmaz'ı görmediğini ve tanımadığını ileri sürdü.

Avukatların "Görüntülerdeki kişi siz misiniz?" sorusuna ise Evrim, "Beni andırıyor ama 'benim' diyemem." yanıtını verdi.

Kemal Batmaz'ın çapraz sorgusu sona eren davada, diğer sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor.

HAKAN ÇİÇEK

Davada, darbe girişiminin üç numaralı şüphelisi olduğu belirtilen "sivil imam" Kemal Batmaz'ın ardından diğer sivil imam Hakan Çiçek'in savunmasına geçildi. 13 aydır tutuklu olduğu söyleyen Çiçek, suçsuz olduğunu, darbe girişimi ile alakasının olmadığını, FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını savundu.

"Gurur duyduğum ülkeyi yıkmakla suçlanıyorum"

Hakkındaki iddialardan birinin de "Türkiye Cumhuriyetini" yıkmaya teşebbüs etme suçlaması olduğunu anımsatan Çiçek, "Türk olarak, Türk vatandaşı olarak, gurur duyduğum bu ülkeyi yıkmakla suçlanıyorum. Devlete, millete, bu vatana ihanet etmiş bir insan olarak beni yargılıyorsunuz. Fakat bu iddianame içerisinde hakkımda somut suç delili olan, darbe yaptığımla alakalı bir şey bulamadım ben" ifadelerini kullandı.

"Gezi zekalı değilim"

Olayla ilgili hiçbir ilgisinin ve alakasının olmadığı iddiasını yineleyen Çiçek, talihsiz bir şekilde o gece Akıncı Üssü'nde olduğunu öne sürdü. Çiçek, üniversiteye 1990 yılında başladığını ve 4 yıllık üniversiteyi 10 yılda bitirdiğini anlatarak, "geri zekalı" olmadığını, ticaretle uğraştığı için üniversiteyi bu kadar sürede bitirdiğini söyledi. Kendini ticarete adadığını anlatan Çiçek, çocukluğundan bu yana sürekli çalıştığını kaydetti.

"Tarlada poşet içinde bir tomar para buldum"

Çiçek, ziyaret için gittiğini savunduğu Akıncı Üssü'nden sabaha doğru kaçtığını dile getirerek, "Bir tarlada yaklaşık 2 saat yürüdüm. Tarlada bir poşet içerisinde bir tomar para buldum. Jandarma beni yakaladığı zaman da kendime ait olan 5 bin dolar ile 8 bin TL civarında para olduğunu, o bir tomar parayı tarlada bulduğumu söyledim. Tutanak yapılırken de bunların kayda geçmesini istedim. Poşet içindeki para sayıldığı zaman 23 bin 800 dolar olduğu anlaşıldı. Sonra beni tutanakla birlikte polise verdiler. Polise 'bu paraları tarlada bulmuş' denilince, 'tarlada para mı bulunur ulan?' deyip beni dövdüler" diye konuştu.

Çiçek, Türkiye'de çok sayıda şirketinin bulunduğunu, ABD'de de şirketinin olduğunu belirterek, "Ben bir iş adamıyım, başka derdim yok. Tüccarım ve değişik iş kollarında işim var" dedi.

Akıncı Üssü'ne sözde okula öğrenci kaydetmek için gitmiş

Çiçek'in sürekli "iş adamı" olduğunu anlatması üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü'nde neden bulunduğu konusuna gelmesini istedi. Ankara'da çok sayıda okullarının bulunduğunu belirten Çiçek, Yenimahalle'de yeni açacağı bir okula öğrenci bulmak için çalışmalar başlattıklarını söyledi. Çiçek, Çankaya'da kendisine ait olan bir okuldayken Akıncı Üssü'nde görevli olan eski Albay Ahmet Özçetin ile tanıştığını anlatarak şunları kaydetti:

"Kendisi bizim okuldan bir öğrencinin velisiymiş. Kendisiyle tanıştık albay olduğunu söyledi. Kendisine Yenimahalle'de yeni açılacak olan okuldan bahsettim. Çankaya'da okuyan öğrencilerin de oraya aktarılacağını söyledim. Kendisinden bu yeni okula kayıtta öğrenci bulmak için yardım istedim. O da cuma günleri Akıncı Üssü'nde kokteyl yaptıklarını bana söyledi. Kendisine 'cuma günü kokteyle katılabilir miyiz? Personellerimi bilgi için oraya gönderebilir miyim?' diye sordum. Kendisi de 'olabilir' dedi. Kokteyl, saat 20.00'da olacağı için, personelimin de yorulduğunu düşünerek bizzat oraya gitmek istedim ve bunu kabul etti. Benim telefonum kapalıydı, ona nasıl ulaşabileceğimi sordum. O da tabelaları takip ederek Üsse gelebileceğimi, saat 19.30-20.00 sıralarında da beni oradan alabileceğini söyledi. Ben o kokteylde kendimi insanlara tanıtıp, çocuklarını okuluma davet etmeyi planlıyordum."

"Şu an da kuzenim dahi beni tanımasa ona bir şey diyemem"

Mahkeme Başkanı Giray, Ahmet Özçetin'in savcılık ifadesinde kendisini tanımadığını söylediğini hatırlatması üzerine Çiçek, "Şu an da benim kuzenim dahi beni tanımasa ona bir şey diyemem. Çünkü ben bu darbeyi yaptığı söylenilen imamlardan biri olarak gazetelerde, TV'lerde servis edildim" ifadelerini kullandı.

Çiçek, denilen saatte Akıncı Üssü'nde olduğunu, Özçetin'in de kendisini araçla aldığını öne sürerek, "Aracıyla kapı girişine giderken kimliğimi çıkarmak için elimi cebime attım fakat araç durdurulmadı. Bir el selamıyla geçildi. Biz bu şahısla arabadan indik havadan, sudan sohbet ettik. Sonra telefonu çaldı ve yanımdan bir müddet ayrıldı. Daha sonra bana 'Siz burada bekleyin acil bir durum var. Benim bir gidip gelmem lazım' dedi. Bunun üzerine ben orada kaldım. Ben oradayken herhangi bir şekilde darbe olduğunu anlamadım. Bu yaşananlar saat 20.00 civarlarında oldu. Orada yarım saat civarı bekledim. Bu şahıs gittikten sonra akşam ezanının okunduğunu hatırlıyorum. Saat 21.00 olunca bu programın olup olmayacağını öğrenmek için etrafa baktım. Kimsenin olmadığını görünce tekrardan nizamiyeye yürüdüm. Nizamiyenin orada ortalık karışmıştı. Kapıya varmadan anonslar yapıldığını duydum. 'Terör saldırısı var, herkes evine gitsin' anonsları yapılıyordu. 'Ben buraya ziyarete geldim' deyip yardım isterken, 'girişler çıkışlar yasak, lütfen lojmanlara gidin' denildi. Sadece söyledikleri terör saldırısı, giriş çıkışlar kapalı. Ortada yine 'darbe' diye bir şey yok benim açımdan. Birkaç saat geçti ve nizamiye bölgesindeki hareketliliğin arttığını görüyordum. Saat 21.00'dan sonra helikopter, uçak sesleri gelmeye başladı. Benim bulunduğum yer Akıncı Üssü'nün göbeği sanıyordum ama lojmanların orasıymış. Terör saldırısı var diye saat 00.00 gibi bodur ağaçların orada saklandım. O saatlerde dışarıdan müthiş sesler gelmeye başladı. Bir müddet sonra da tekbir sesleri başladı. O an burada terör saldırısı var ve bu insanlar buraya desteğe geldiler diye düşündüm" şeklinde konuştu.

"Hainler şehit olmaz" tepkisi

Tekrar nizamiyeye doğru yürürken silah sesleri gelmeye başladığını, halka dağılmaları yönünde uyarılar yapıldığını duyduğunu kaydeden Çiçek, bu olaydan korktuğunu, saklandığı yere geri döndüğünü savundu. Çiçek, "Tek derdim sabah olsun, gün aydınlansın sonra bir hal çaresine bakarım. Ben orada dışarıya çıksaydım şu an büyük ihtimalle şehit olacaktım. Adım şehit olarak yazılacaktı" dedi. Çiçek'in bu sözlerine müştekilerden biri "hainler şehit olmaz" diyerek tepki gösterdi.

Darbe girişiminden sabah haberdar olmuş

Çiçek, sabah 08.00 sıralarında tel örgülerin kenarında yürürken en uygun bulduğu yerden tarlaya atladığını söyledi. Çiçek, tarlanın içinden bir, iki saat yürümesinin ardından bir köy gördüğünü, oraya doğru yönelirken jandarma ekiplerini fark ettiğini ve onların yanına kendisinin gittiğini öne sürdü. Çiçek, "Kendimi tanıttım ve Akıncı Üssü'nde olduğumu, orada işlerin karıştığını, tel örgüden atlayarak kaçtığımı söyledim. Kimliğimi verdim, beni jandarma karakoluna götüreceklerini söylediler. Benim Akıncı Üssü'nde o gece yaşadığım hadise budur. Jandarma karakoluna geçtikten sonra sürekli insanlar getiriliyordu. Polisle jandarmanın arasındaki konuşmalarda insanlara rütbe sorup 'darbeyi sen mi yaptın? diyorlardı. Ben darbe girişimi olduğunu orada anladım. Telefonum yanımda olmadığı için kimseyle haberleşemedim, olaylardan haberdar olamadım" iddiasında bulundu.

Örgütün gizli haberleşme ağı olan ByLock'u kullanmadığını öne süren Çiçek, "FETÖ denilen adamın, hakaret sıkıntı olmasın diye yapmıyorum, yoksa yaparım. Bu adamın evimde bir tane kitabı yok, almadım, okumadım, çocuklarıma da okutmadım. Ben FETÖ'cü değilim" savunmasını yaptı.

Çiçek, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davadaki savunmasına şöyle başladı:

"15 Temmuz menfur darbe girişiminin ülkemize yapılmış hain bir darbe girişimi olduğunu düşünüyorum ve bu girişimin içinde bulunmuş herkesi lanetliyor, hadiseyi kınıyorum. Bu darbe Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşu ve Türk milletinin canları pahasına tankların önüne atılarak darbenin durdurulduğuna canıgönülden inanıyorum. Bu darbe girişiminde yakınları olan olmayan bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, kalanlara başsağlığı, 2 bin 200 gazimize can sağlığı diliyorum."

Darbe girişiminin aynı zamanda mağduru olduğunu söyleyen Çiçek, toplumsal travmaya neden olan 15 Temmuz dolayısıyla kendisinin, ailesinin, işlerinin, şirketlerinin zarar gördüğünü ifade etti.

Cezaevinde bulunduğu sırada, hakkında "kara propaganda" şeklinde haberler çıktığını savunan Çiçek, şöyle devam etti:

"O haberlerle darbe yöneticisi olduğumu öğrendim. Türk olarak, Türk vatandaşı olarak, bu ülkenin bir mensubu olarak gurur duyduğum bu ülkeyi yıkmakla suçlanıyorum. Yani devlete, millete, bu vatana ihanet etmiş bir insan olarak beni yargılıyorsunuz. Fakat bu iddianame içerisinde hakkımda somut suç delili olan, darbe ile alakalı bir tane bir şey bulamadım. Bunu da normal görüyorum. Zira atfedilen suçlamayla ilgili bu işin içinde olmam, yönetmem, yönetilmem, emir almam ve vermem şeklinde hiçbir ilgi ve alakam yoktur."

"Sadece varsayımlarla zanlarla darbe girişiminin parçası olduğunu" ileri süren Çiçek, "darbe girişiminin yönetildiği 141'inci, 142'nci, 143'üncü filoları iddianameden ve haberlerden öğrendiğini söyledi.

İddianamede kendisinden suçsuzluğunun ispatının istendiğini söyleyen Çiçek, "15 Temmuz akşamı ben Akıncı Üssüne neden gittim, ne yaptım, neden kaçtım, bunların cevaplarını vereceğim." dedi.

Çiçek, 16 Temmuz sabahı saat 08.00-08.30'dan itibaren iki, iki buçuk saat tarlada yürüyerek bir köye ulaşmaya çalıştığını, yürüyüşü sırasında içinde 23 bin 800 dolar olan bir çanta bulduğunu anlattı. Yürürken sonra jandarma aracı gördüğünü, ona yöneldiğini ve gözaltına alındığını anlatan Çiçek, jandarma karakolunda işlerinden ve okul sahibi olmasının ardından kendisinden şüphelenildiğini ifade etti.

O sabah kendisinin de 5 bin dolar ve 7-8 bin lira parası olduğunu bildiren Çiçek, jandarmaya "Bu poşeti de yolda buldum, aldım" dediğini söyledi.

Türkiye'de farklı sektörlerde 4, ABD'de bir şirketi bulunduğunu, ABD'ye yılda 3-4 milyon liralık mermer sattığını, alışveriş merkezlerinde dükkanları ve bankada milyonlarca lira parası olduğunu anlatan Çiçek, 23 bin 800 doların kendisi için çok büyük bir meblağ olmamasına rağmen basında bu konuda aleyhine haberler çıktığını söyledi. Darbe girişiminin ardından FETÖ'ye bağlı okul ve şirketlerin kapatıldığını anımsatan Çiçek, hakkındaki haberler üzerine de kendi okulunun da kapatıldığını bildirdi.

Hakan Çiçek, asker yöneticisi olduğu belirtilen Akın Öztürk'ü tanımadığını, hayatının hiçbir döneminde görmediğini öne sürdü.

"Öğrenci bulmak için gittim"

Değişik iş kollarında faaliyet gösteren bir iş adamı olduğunu, yurt içi ve dışında sık sık seyahatlerde bulunduğunu anlatan Çiçek, 3 çocuğunun da FETÖ okullarında değil Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda eğitim gördüğünü, FETÖ'nün şirketleriyle hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını, devlet ihalelerine de katılmadığını öne sürdü.

"Cumhuriyetimize, anayasamıza bağlı biriyim. Bu ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum." diyen Hakan Çiçek, "Benim üzerime kalmış Yenimahalle'deki okul inşaatından dolayı 24 trilyon kullanılmış kredi borcu var. Ben gizli FETÖ'cüyüm, 24 trilyon da borcum var. Oysa bu adamların piyasaya tek kuruş borcu yok." dedi.

Hakan Çiçek, Ankara'da 2 ilköğretim okulu, 1 lisesi, Yenimahalle'de de okul inşaatı bulunduğunu, Yenimahalle'deki okulun kayıtları için mart ayında bursluluk sınavı yaptığını, bu andan itibaren okulundaki pazarlama ekipleriyle yeni okula öğrenci bulmak için hep birlikte çalıştıklarını anlattı.

Özel okulların öğrenci çekebilmek için resmi kurumlarla çeşitli anlaşmalar yapıp, indirimler uyguladığını dile getiren Çiçek, en son 15 Temmuz'dan 2 gün önce Yenimahalle'deki okulun iskan işlerini halletmek için İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini, okullarını ve iş yaptığı taşeron şirketlerin yöneticilerini ziyaret ettiğini söyledi.

Okulda bulunduğu dönemde velilerle bizzat ilgilendiğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:

"15 Temmuz'da beni Akıncı Üssü'ne davet eden Albay Ahmet Özçetin ile Anafartalar Kolejinin Çankaya Yıldız'daki şubesinde 2 gün önce tanıştım. Bundan önce bu kişiyle tanışıklığım yoktu. Akşam saatlerinde okuldan çıkarken sağa sola bakınan Özçetin'e yardımcı olabileceğimi söyledim. Bana Albay olduğunu, Akıncı Üssü'nde görev yaptığını söyledi. Bunun üzerine Özçetin'e Yenimahalle'deki okul açılınca Akıncı'dan gelen çocukları Çankaya'dan Yenimahalle'ye alacağımızı söyledim. Yeni öğrenciler bulabilmek için Özçetin'den yardım istedim. Bana, 'Ben de okuldan memnunum, size yardımcı olabilirim' dedi. Okuldan pazarlama ekibini yollayabileceğimi söyledim. Cuma günü Akıncı Üssü'nde sosyal etkinlik düzenlediklerini söyledi. Buraya gelip gelemeyeceğimi sordum. Bana, 'Olabilir' karşılığını verdi. Bizzat katılmak istediğimi söyledim. Nasıl geleceğimi tarif etti. 'Üssün dışında büyük bir otopark ve cami var. Ben sizi oradan 19.30-20.00 gibi alayım. Aksilik olursa kapıya ismimi verin, ben sizi ya alırım ya da aldırırım' dedi. Zaten tek yapacağım iş orada çocukları bulunan velileri okulumuza davet etmekti, ben de bunu yaptım."

Bu beyan üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Ahmet Özçetin'in Çiçek'i tanımadığı, Akıncı Üssü'ne de davet etmediği yönündeki ifadesini hatırlattı. Hakan Çiçek, bunun üzerine, "Benim beyanım bu şekilde. Ben doğruları söylüyorum. Darbe davasından yargılanıyorum. Kuzenim bile beni tanımadığını söylese bir şey diyemem." diye konuştu.
Bunun üzerine mahkeme başkanının, "Sivil bir kişi olsa bunu anlayabiliriz. Oysa Ahmet Özçetin sanıklardan biri, yargılanıyor. Sizi tanımadığını söyleyerek neyi kurtaracak?" dedi. Çiçek'in "Onu kendisine soracaksınız." demesi üzerine Giray, "Soracağım zaten ama siz yalan söylemeyeceğinizi belirttiniz. Buna dayanarak soruyorum" karşılığını verdi.

15 Temmuz akşamı Özçetin ile anlaştıkları saatte Akıncı Üssü'ne gittiklerini belirten Çiçek, lojman bölgesine geçtiklerinde Özçetin'in bir telefon konuşması yapıp, "Acil bir durum var. Siz burada oyalanın. Ben gidip geleceğim" diyerek ayrıldığını öne sürdü.

Burada yaklaşık 45 dakika oyalandığını anlatan Çiçek, saat 20.30 gibi etkinliğin yapılıp yapılmayacağını öğrenmek için nizamiyeye doğru yürüdüğünü, kapıya varmadan hareketlilik fark ettiğini savundu. Çiçek, rütbeli 2 askerden ziyarete geldiğini belirterek yardım istediğini ancak askerlerin terör saldırısı nedeniyle giriş çıkışların kapalı olduğunu belirterek kendisini nizamiyeden uzaklaştırdığını öne sürdü.

Birkaç saat sonra nizamiye bölgesindeki hareketliliğin daha da arttığını anlatan Çiçek, gece saat 24.00'e kadar üssün lojmanlar bölgesindeki evlerin arkasına saklandığını, buradan hava hareketliliğini duyduğunu ancak bulunduğu mesafeden uçakları göremediğini savundu.

Saat 24.00 sularında dışarıdan tekbir sesleri duyduğunu bildiren Çiçek, bunun üzerine tekrar nizamiyeye geçtiğini ancak dışarı çıkamadığını belirterek, "Nizamiyeye doğru giderken silah sesleri gelmeye başladı. Kapıdakilere dağılmaları yönünde anonslar yapılıyor, patır patır silah sıkılıyor. Normal bir insan ne yapıyorsa ben de onu yaptım. Döndüm ve evlerden de uzaklaşıp kimsenin göremeyeceği şekilde kendimi gizledim. Tek derdim sabah olunca buradan çıkmaktı." diye konuştu.

"Ben oradan çıksam bugün karşınızda bulunmayacaktım, şehit olacaktım" diyen Çiçek'e salondakiler tepki gösterdi.

Hakan Çiçek, sabah 08.00 sularında tel örgülerin arasından çıkıp dışarıdaki tarlaya geçtiğini, yaklaşık 2 saat uzakta gördüğü bir köye doğru yardım istemek için yürümeye başladığını söyledi. Yolda iki jandarma aracı gördüğünü ve bu araçlara doğru yürüdüğünü belirten Çiçek, jandarma aracının da tarlaya girip kendisine yöneldiğini dile getiren Çiçek, kendisini tanıtıp kimlik kontrolünün ardından araca bindiğini ve jandarma karakoluna gittiklerini anlattı.

Aleyhindeki tanık beyanlarını kabul etmeyen Çiçek, "Ailemden bazı kişilerin Gülen'in koruması olduğu öne sürülüyor. İkinci iddia ise benim kurmay subayların abisi olduğum. Bu şahsın burada iddialarını açıklamasını istiyorum. Benim akrabamdan biri bu adamın koruması olsa bu beni bağlayan bir suç mudur? Ben kurmayların abisi olsam o güçle kendi kardeşimi kurmay yapmaz mıydım? Benim kardeşim düz subay, yargılanıyor. O gece Akıncı Üssü'ndeymiş. İddianamesinden anladığım kadarıyla hiç uçuş yapmamış, bir kenara çekilmiş. Eğer yargılama sonucu suçlu bulunursa cezasını çeksin" dedi.

"Bank Asya'ya hiç para yatırmadım"

"Yılda 6-7 kez yurt dışı, 30 kez yurt içi seyahati, 4 şirketi, ABD'de şirketi, 200 çalışanı olan, işi tamamen para kazanmak olan bir adam nasıl 'kurmay subay abisi' oluyor, ben çözemedim" diyen Çiçek, örgütle hiçbir bağı olmadığını, sohbetlerine gitmediğini, himmet vermediğini, kitaplarını okumadığını ve okutmadığını iddia etti.

Kod ismim bulunmadığını söyleyen Çiçek, mali yapısının incelenmesi halinde okulunun FETÖ okulu olmadığının anlaşılacağını kaydetti.

İddianamede yer verilen tespitin aksine "ByLock" kullandığı suçlamasını kabul etmeyen Çiçek, Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Bu darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun?" sorusuna "FETÖ" karşılığını verdi.

Çiçek, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in Bank Asya'ya para yatırılması yönündeki talimatının anımsatılması üzerine, bu bankaya hiç para yatırmadığını söyledi.

Eşinin yatırdığının anımsatılması üzerine Çiçek, "Eşim de kendine ait olan bir parayı ben seyahatteyken yatırmış. Evde durmasın diye yatırdığı bir paradır" dedi.

Çiçek'in savunmasıyla sona eren yargılamaya yarın 09.30'da devam edilecek.

03.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan davada üçüncü celse başladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile müştekiler katıldı. Bazı siyasi parti üyeleri ile sivil toplam örgütleri de davayı takip ediyor. Bugünkü celsede dün savunması yarıda kalan FETÖ'nün sivil imamı Hakan Çiçek'in savunmasına devam edildi.

Örgütün bankası olan Bank Asya'da hesabının olduğunu belirten Çiçek, hesabının sadece ticari amaçla bulunduğunu savunarak, "Bu kavga hükümetin FETÖ ile kavgası değildir. Bu kavga demokrasi kavgasıdır. FETÖ ile mücadele eden hükümetin ellerinden öperim. FETÖ ile mücadele eden tek bir kişi vardır. Onun ismini yalakalık olur derler diye söylemeyeceğim. Başımızın tacı bir kişi var" diye konuştu.

"FETÖ çatı davası" kapsamında yargılanan eski Milletvekili İlhan İşbilen ile telefon konuşmalarına ilişkin Çiçek, "Ben bu kişiyi 2013 yılında tanıdım. Havalimanındaki mağazama gelip kendisinin milletvekili olduğunu bana söyleyip, iki adet gözlük siparişi verdi. Milletvekili olduğu için kendisiyle ben ilgilendim, daha sonra telefon numaramı verdim. Birkaç kez gözlük için aradı sadece" iddiasında bulundu.

Yine FETÖ çatı davasında yargılanan diğer sanıklardan eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile irtibatı bulunmasına ilişkin Çiçek, İşbilen gibi Karaca'nın da kendisine gözlük siparişi verdiğini, verilen adrese gözlüğü bırakmasının ardından "defolup gittiğini" savundu. Çiçek, diğer FETÖ mensupları ile telefon irtibatlarının da ticari ilişkilerden kaynaklı olduğunu öne sürerek, mesajlaşmalarının çoğunun bayramlaşma mesajları olduğunu iddia etti.

FETÖ'nün firari imamı Adil Öksüz'ü hiç tanımadığını öne süren Çiçek, diğer imamlar Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Nurettin Oruç ile ise cezaevinde tanıştığını savundu.

Çiçek, "ABD seyahatlerim iddia edildiği gibi Ankara'da yapılan darbe toplantıları hakkında Fetullah Gülen'e bilgi vermek amacıyla değil. Benim ABD'de şirketlerim var, onları kontrole gidiyorum. Ne Adil Öksüz kaçağını ne de FETÖ elebaşını tanımam. Ben Türk vatandaşı ve dünya vatandaşı olarak anayasanın, hukukun bana verdiği bu yetkiyle seyahat eden bir iş adamıyım. Benim seyahatlerimin tek amacı ticaretlerimi takip etmek" ifadelerini kullandı.

"Bu ülkenin faydalı bir ferdiyim" diyen Çiçek, "İş kuruyorum, işçi çalıştırıyorum. Eğer o menfur darbe olmasaydı yanımda çalışan insan sayısı daha da artacaktı. Şimdi hiçbirinin işi yok. Benim işim aynamdır, benim aynamda kul hakkı yemek yoktur. Benim aynamın yansımasında bu millete, vatanına aşık bir vatanperver vardır" diye konuştu. Çiçek'in bu sözlerine şehit yakınları ve gazilerden tepki geldi. Kimisi tepkisini yuhlayarak, kimisi "ağzını yıka" diyerek, kimisi ise "vay utanmaz vay" sözleriyle gösterdi.

Çiçek'in savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Çiçek'in FETÖ'nün sözde üst düzey yöneticileriyle telefon irtibatının bulunduğunun tespit edilmesine ilişkin, "Ticari amaçlı irtibatım var" cevabını vermesi üzerine Çiçek'e bu konu soruldu. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "İlhan İşbilen, Hidayet Karaca, Naci Tosun gibi FETÖ'nün yönetiminde söz sahibi olan kişilerle telefon irtibatın var. FETÖ yönetiminde yer alan bir kısım şahısların sizden alışveriş yapması tesadüf mü, yoksa örgüt içinde bir referanstan mı kaynaklanıyor?" şeklinde soru yöneltti. Çiçek, "Bunu çok güzel değerlendiriyorum. Bir referansla 'gidin bunun dükkanında alışveriş yapın' değildir, bir tesadüftür. Siz adına tesadüf ya da başka bir şey deyin ama benim adıma doğrudur" iddiasında bulundu.

Bir müşteki avukatının, "Muaz Güngören'i tanıyor musunuz? Bu şahıs size büyük meblağda para transfer etmiş" sorusuna Çiçek, "Muaz Güngören'i şöyle tanıyorum; en son bir iki sene önce ticaretleri bozulmuş, emlak işiyle uğraşan bir şahıs. Bana iş paslayacağını söyledi ve irtibata geçtik. Suudi Arabistanlı bir iş adamının Reşadiye'de villa almak istediğini, ev sahibinin evin değerinden daha fazla para istediğini bana söyledi. Bana 6 milyon 700 bin dolar para transfer etti, o parayla da villayı aldım" yanıtını verdi.

Muaz Güngören isimli şahsın FETÖ'nün "Medine imamı" olduğunun söylenilmesi üzerine Çiçek, "Ben bu şahsın FETÖ'cü olduğunu bilmiyorum" iddiasında bulundu.

DURUŞMA SALONUNDA ARBEDE YAŞANDI

Bir müşteki avukatı, Çiçek'in Fetullah Gülen'den alıntılar yaparak savunma yaptığını söyledi. Çiçek, müşteki avukatının bu sözlerine, "Ben Fetullah Gülen'in kitaplarını okumadım, bilmiyorum. Siz ayrıntılı bildiğinize göre okumuşsunuz galiba. Bu tür kitapları okuduğunuz için hakkınızda suç duyusunda bulunuyorum" karşılığını verdi. Çiçek'in bu sözlerine diğer sanıklar alkış tuttu. Çiçek'in sözlerine ve sanıkların alkış tutmasına tepki gösteren şehit yakınları ve gaziler, sanıklara su şişeleri fırlattı. Duruşma salonunda güvenliği sağlayan çevik kuvvet polisleri ve jandarmalar kalkanları kaldırarak şişelerin sanıklara doğru gitmesini önlemeye çalıştı. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya ara verdi.

Çiçek'ten Çapraz Sorguda Çelişkili Cevaplar

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada, "kurmay subaylar abisi" olarak örgütün tepe yöneticilerinden aldığı talimatları kurmay subaylara ilettiği belirtilen, kapatılan Anafartalar Koleji'nin sahibi sivil sanık Hakan Çiçek'in savunması tamamlandı ve çapraz sorgusuna başlandı.

Savunması sırasında sık sık Türkiye ve ABD'deki şirketlerinden, ticaret hayatından, yanında 200 kişi çalıştırdığından bahseden ve 5 Temmuz'dan bir hafta-10 gün önce cep telefonunun çöktüğü yönündeki iddiasını tekrarlayan Çiçek, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Bu kadar yoğun insansınız, bu süre size uzun değil mi?" sorusuna, "Okulda yanımda müdürüm, çalışanlarım var, gerekirse oradan ulaşabilirler." yanıtını verdi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davada Çiçek'İn savunması tamamlandı.

Aralarında Anadolu Ajansının (AA) da yer aldığı bazı medya kuruluşlarının hakkındaki haberlerine tepki gösteren Çiçek, savunmasının ardından çapraz sorguya alındı.

Mahkeme Başkanı Giray, Çiçek'e, "Savcılık ifadende sanık Ahmet Özçetin'in seni Akıncı Üssü'ne cuma akşamı 20.30'da sosyal etkinlik için davet ettiğini, gittiğinde Ahmet Özçetin ile bir-iki şahıs daha olduğunu söylemişsin. Sulh ceza hakimliğinde randevuyu kimden aldığınız sorulmuş, 'Velimiz Albay Ahmet Özçetin.' demişsin. 'Telefonla mı aradı?' diye sorulmuş, 'Yok. Daha önce okuldaki arkadaşlar görüşüyorlar.' şeklinde beyanda bulunmuşsun. Duruşmalarda Özçetin'in Yıldız'daki okula geldiğini, orada yüz yüze görüştüğünüzü beyan ettiniz. Hangisi doğru?" sorusunu yöneltti.

Çiçek, Özçetin'in Yıldız'a geldiğini ve yüz yüze görüşmede davette bulunduğunu öne sürerek, "Telefon görüşmesi yok çünkü telefon numarası yok. Benim de telefonum onda yok." dedi.

Akıncı Üssü'ne taksiyle gittiğini ve burada kendisini Özçetin'in aldığını söyleyen Çiçek'e, Başkan Giray, "Ahmet Özçetin'in numarası sizde yok. Sizi nasıl aldı?" sorusunu yöneltti. Bunun üzerine Çiçek, "19.30-20.00'de orada oldum. 5-10 dakika dolaştıktan sonra geldi, beni aldı. Herhangi bir haberleşme olmadı. Zaten aksilik olursa nizamiyeye gidip ismini söyleyip içeri alınabileceğimi söyledi." diye konuştu.

"15 yıl önce kimsede telefon yoktu"

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, iddianamede, 16 Temmuz'da yakalandığı sırada üzerinde bulunan cep telefonunun fabrika ayarlarına döndüğüne yer verildiğini hatırlattı.

Çiçek, telefonunun, kızının iPad'ine indirdiği oyun programları yüzünden çöktüğünü, özel program yüklemediğini, çocuğunun indirdiği programların kendi telefonuna da yüklendiğini öne sürdü ve telefonunun fabrika ayarlarına döndüğünü iddia etti.

Giray'ın yönelttiği sorular ve Çiçek'in yanıtları şöyle oldu:

Giray: Savunmanızda ticari faaliyetlerinizden bahsettiniz. Birçok alanda şirketleriniz var. Uzun yıllardır aynı telefonu kullanıyorsunuz. Telefonunuzun çöktüğünü söylemişsiniz. Bu ne zaman oldu?

Çiçek: Bir hafta-10 gün

Giray: Çok yoğun bir insan olduğunuzu anlattınız, yüzlerce işçiniz var, ticari faaliyetiniz var, 10 gün telefonsuz mu kaldınız?

Çiçek: Bir hafta-10 gün, doğrudur efendim.

Giray: Hiç kimseyle irtibat kurmuyorsunuz...

Çiçek: Eşim, çocuklarım yanımda. Bayramı beraber geçirdik. Hepsinin telefonu var.

Giray: Faaliyetiniz çok yoğun ya, size biri mutlaka ulaşmak ister. Bir başka telefon almayı ya da hat almayı düşünmediniz mi?

Çiçek: Hayır. Cumartesi günü de telefonu kurulum yaptırmak için kendime göre plan yaptım. Telefonun kapalı olmasının başka sebebi yoktur.

Giray: Bu süre size uzun değil mi? Bu kadar yoğun insansınız.

Çiçek: 27 yıldır ticaret yapıyorum, 15 yıl önce kimsede telefon yoktu. Telefon olmadığı zaman hayat durmuş muydu?

Giray: Aksama olmadı yani.

Çiçek: Herhangi bir aksama yok. Okulda yanımda müdürüm, çalışanlarım var, gerekirse oradan ulaşabilirler. Olsaydı zaten 155-156 ilk arayacağım yerlerdi.

Giray: Bu telefon fabrika ayarlarına döndürüldüğü için bilirkişiler telefon içinde çalışma yapamamış. SIM kartta da herhangi bir kayda rastlanmamış yani, 27 yıllık, 15 yıllık, neyse telefon bilgilerinin tümü silinip gitmiş mi?

Çiçek: Silinip gitmez. Turkcell'de hepsinin yedeği var. Bunu defalarca yaptım.

Giray: Bir hafta size sıkıntı yaratmadı yani.

Çiçek: Yaratmadı.

"Ahmet Özçetin'in misafiriyim"

Başkan Giray, "13 Temmuz'da Ankara'ya geldiniz, kardeşiniz Gökhan Çiçek'in evinde kaldınız. Sanık Ahmet Özçetin ile onun evinde mi karşılaştınız?" diye sordu.

Çiçek, Özçetin ile iki gün önce karşılaştığını hatırladığını ifade ederek, "Herhangi bir problem olursa Ahmet Özçetin ismiyle nizamiyeden girebileceğim için de rahattım." dedi.

Başkan Giray, "Zaten öyleymiş. Nizamiyede nöbetçiler oluşturulduğunda ya 'Yurtta Sulh' parolasını söyleyenler ya da 'Ahmet Özçetin'in misafiriyim.' diyenler alınmış." dedi, ardından, "İçeri girdiniz. Cumhurbaşkanı'nın konuşması saat 00.00. Ondan sonra vatandaşların meydanlara inmesi söz konusu yani 3,5 saatlik süreç var. Ondan sonra nizamiyenin dışı kalabalıklaşmış olabilir. Niye çıkamadınız?" sorusunu yöneltti.

Çiçek, soru üzerine şunları söyledi:

"Özçetin benim yanımdan ayrıldıktan sonra, saat 21.00 civarında kendisinin gelmediğini görünce nizamiyeye, tekrar sosyal faaliyetin olup olmayacağını öğrenmek için giderken hareketliliğin başladığı an o an. Nizamiye kapısına ben ulaşamadım. Yürüyerek geldiğimi gören askerler, 'Herkes evine gitsin, terör saldırısı var. Giriş çıkış yasak.' diye bağırıyorlardı. Lojmana geçtim, 'Bir-iki saat daha bekleyip çıkarım' diye düşünüyordum. O saatten sonra kapıdaki hareketlenmeyi gördüm. Uçak, helikopter sesleri başlamış. Orada kendimi gece yarısına kadar gizledim. Ahmet Özçetin'e herhangi bir şekilde ulaşamadım."

Lojman bölgesinde biraz dolaştığını söyleyen Çiçek, "Hiçbir asker, 'Ne geziyorsun lojman bölgesinde?' diye sormadı mı?" sorusuna, "Oralarda asker yoktu." karşılığını verdi.

Çiçek, ağaçların, çalıların arkasında oturarak gece yarısına kadar beklediğini öne sürdü.

Giray'ın, Bank Asya hesaplarına ilişkin sorusuna ise Çiçek, "Bank Asya'da hesaplarım var ama ticari bir çalışmam, kredi kullanmam yok. Restoranımın yanı Bank Asya şubesiydi." yanıtını verdi. Çiçek, bazı şubelerdeki hesaplarının iş yerlerinin müdürlerince açılmış olabileceğini iddia etti.

Başkan Giray, "Değişik tarihlerde 5-6 tane hesap açılmış, kapatılmış." dedikten sonra, "Sanık Ahmet Özçetin sizi tanımadığını, Akıncı Üssü'ne davet etmediğini söylemiş." ifadelerini kullandı.

Çiçek, bunun üzerine, "Hakkında bu salonda en fazla yalan haber yapılmış insanım. Bir akrabamın da şu anda beni tanımamasını normal karşılarım. Afaroz edilmiş bir insanım. Bu adam neye göre bunu söylediyse cevabını versin. İddianameden okuduğum kadarıyla birçok şeyi zaten kabul etmiyor." diye konuştu.

Giray, iddianamede ifadesine yer verilen "Hasan Polat" adlı kişinin, "1994'ten sonra, 'murakıp' dediğimiz, 3-5 subaydan sorumlu kişiler, esnaflık yapmaya başladılar. Cemaatin sermayesiyle kurulan bu işler paravan olarak bugüne kadar devam etti. 'Hakan Çiçek' isimli şahıs da murakıp görevine devam etmektedir." dediğine işaret etti. Ayrıca, Giray, FETÖ/PDY yöneticisi birçok isimle temasının olduğunu anımsatarak, Çiçek'e, "Bu tesadüf müdür?" sorusunu yöneltti.

Çiçek, şunları kaydetti:

"FETÖ/PDY yöneticisi bin tane midir? Ben 11'iyle temas kurmuşum. Hasan Polat, bu adam 2002'de cemaatten koptuğunu ifade ediyor. 17-25 Aralık'ta olan darbeye kadar bu adamın hiçbir beyanı yok. Sonrasında Temmuz'da darbe olmuş, bu adamın yine beyanı yok. Oradaki sayıya göre yüzlerce, isimleriyle tespit ettiği darbeye karışmış insan yetiştirdiğini bizzat söylüyor. 30 Temmuz'da bir yerde basılmış ve 'İtirafçı olacağım.' diyor. 'Yönetici' dediğiniz isimlerin benden alışveriş yapmış olması, tesadüfse tesadüftür. Bir referansla, 'Bundan alışveriş yapın.' diye yapılmış bir şey değildir."

"Benden kurmay abisi olmaz"

Hakan Çiçek, İlkay Ateş'in, "kurmay subayların ağabeyi olduğu" yönündeki ifadesinin sorulması üzerine, bu kişiyi toplam bir veya iki kez gördüğünü, hakkındaki suçlamayı kabul etmediğini söyledi. Çiçek, "Benden kurmay abisi olmaz. Benden kurmay değil, hiçbir şeyin abisi olmaz. Ben Gökhan Çiçek'in öz abisiyim. Onun haricinde bir abilik yaftasıyla hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum." dedi.

Çiçek, örgüt mensuplarıyla irtibatları hatırlatılıp, "Bunlarla bu kadar yolunuzun çakışması konusunda ne diyorsunuz?" diye sorulması üzerine, savcılığın uzun bir süreci ele aldığını, 20-30 yıl gibi bir zaman diliminde bu tür irtibatların makul karşılanabileceğini öne sürdü.

FETÖ ile 17-25 Aralık sürecinden önce de bundan sonra da hiçbir bağlantısının bulunmadığını savunan Çiçek, "Adamların gazetesini bile okumamışım, yanlı, yanlış olduğunu düşündüğüm için. Çocuklarımı bunların okulunda okutmamışım. Benim anlattıklarım doğrularımdır. Darbeyle bağlantımın olmadığını ifade ettim." şeklinde konuştu.

Müşteki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vekili avukat Hüseyin Aydın'ın, 15 Temmuz'dan 2 gün önce İstanbul'dan Ankara'ya gelmesinin nedenini sorması üzerine Çiçek, yeni açacağı okulun ruhsat işlemlerini çözmek için Ankara'ya geldiğini, bunun darbeyle ilişkilendirilecek bir sebebi bulunmadığını iddia etti.

Aydın'ın, "Akıncı Üssü'ne sanıklardan eski Albay Ahmet Özçetin'in daveti üzerine sosyal etkinliğe katılmak üzere okul tanıtımı için gittim." savunmasını hatırlatarak, askeri birlikte okul tanıtımı veya ticari bir faaliyetin mümkün olup olmadığını sorduğu Çiçek, daha önce de okulunda görevli pazarlama ekibinin askeri birliklerin lojmanlarına okul tanıtımı için gittiğini, Akıncı Üssü'ndeki etkinliğin akşam saatlerine denk gelmesi nedeniyle üsse bizzat gitmeyi tercih ettiğini savundu.

Çiçek, "2 gün önce ayaküstü kendisini albay olarak tanıtan bir kişinin daveti üzerine Akıncı Üssü'ne gittiniz. Bu, hayatın olağan akışına uygun mu?" sorusu üzerine batmak üzere olan bir okulu devralıp bin 600 öğrenci kazandırdığını belirterek, "Ben daha önce de velilerin yanına resmi kurumlara gittim. Çalışanlarımız da bunu defalarca yapmıştır. Bizzat gitmemin sebebi yüz yüze tanıştığımız için rahat bir şekilde gider, akşam okulumu tanıtır gelirim diye düşündüm." dedi.

"Üs bölgesini görmedim"

"Akıncı köyü sizin bulunduğunuzu öne sürdüğünüz lojman bölgesinden uzakta ama 143. Filo'ya yakın bir yerde. Dolayısıyla lojman bölgesinden kaçsaydınız TUSAŞ ve TAİ tarafına, otobana doğru gitmeniz gerekirdi fakat siz tam ters bir yerde, filo bölgesine yakın bir noktada Kemal Batmaz ve Harun Biniş ile yakalandınız. Bu, mümkün mü?" sorusuna karşılık Çiçek, Akıncı Üssü'nde lojman bölgesinde bulunduğu, filoların olduğu kısma geçmediği yönündeki iddiasını tekrarladı.

16 Temmuz günü sabah saatlerinde tellerin kenarından yürüyüp uygun bir yerden çıktıktan sonra uzakta gördüğü köye doğru yardım almak amacıyla yürüdüğünü savunan Çiçek, "Üs bölgesini hiçbir şekilde görmedim. Yürüdüğüm yol 2,5 saatlik bir yer. Ben orada gizli saklı bir adam değilim. Beni orada gören biri varsa çıksın, şahitlik yapsın. Ben orada bulunmadım." diye konuştu.

Davet edildiği sosyal etkinliğe gelen başka bir sivil görüp görmediği sorulan Hakan Çiçek, başka bir sivil görmediğini ifade etti. Çiçek, soru üzerine istihbarata karşı koyma eğitimi almadığını savundu.

Hakan Çiçek, kendisine 6 milyon 700 bin dolar para gönderen Muaz Güngören'i, emlak alışverişi sırasında tanıdığını iddia etti. Bu kişinin babasının "FETÖ imamı", kendisinin de FETÖ'cü olduğunun söylenmesi üzerine Çiçek, bu konuda bilgisi olmadığını, söz konusu paranın da FETÖ ile ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.

Çapraz sorgu sırasında sanıklar ile izleyiciler arasında gerginlik çıkması üzerine mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi ve salonun boşaltılmasını istedi.

Kolluk güçleri, Mahkeme Başkanı'nın talimatıyla salonu boşalttı.

TBMM Avukatı Nurhan Özkaya'nın "Darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'ne 'taksiyle gittiğinizi' söylediniz. Taksiye ne kadar ödeme yaptınız?" sorusuna Çiçek, "Arabamı Yenimahalle'de okul inşaatının bulunduğu yerde otobana çıkış noktasına yakın bir yerde bıraktım. 100-120 lira verdiğimi hatırlıyorum." yanıtını verdi.

Bazı avukatlar, söz konusu mesafenin yaklaşık 70 kilometre olduğunu belirterek, taksi ücretinin 180 lirayı bulacağını söyledi.

"Akıncı'ya gitme nedeniniz nedir?" sorusu üzerine Çiçek, "Yanımda okuldaki arkadaşların ve benim kartlarım vardı, onları dağıtacaktım." dedi.

MAHKEME BAŞKANI: BİZ ETKİLENMİYORUZ

Mağdur avukatlarından Nuray Baynazoğlu, Çiçek'in savunmasında "Akıncı Üssü'ne eski Kurmay Albay Ahmet Özçetin'in daveti üzerine gittiği"ni söylediğini anımsatarak, "Özçetin de ifadesinde 'Hakan Çiçek'i tanımam, olay günü beni aradığını hatırlamıyorum. 'Saat 20.30'da sosyal etkinlik var' diye davet etmedim. Bu şahsın, çocuklarımın okuduğu Anafartalar Okulu'nun sahibi olduğunu bilmiyorum' diyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?" sorusunu yöneltti. Çiçek, bu soruya savunmasında yanıt verdiğini söyleyerek, cevap vermedi.

Baynazoğlu'nun,"Ben örgüt mensubu olsaydım, darbe girişiminin gerçekleşeceği gece olaylarla hiç bağı olmayan bir kişiyi üsse davet edip, bütün programı bozma riskini göze almazdım. Ahmet Özçetin size niye Akıncı'ya davet etti?" sorusu üzerine Çiçek, darbenin gece 03.00 gibi planlandığının basında yazdığını, kendisinin 20.00-20.30 gibi çağrıldığını söyledi.

Hakan Çiçek, avukatların sorduğu bazı soruların salonu ve mahkeme heyetini etkileme amacı taşıdığını iddia etti. Buna karşılık Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Biz etkilenmiyoruz." karşılığını verdi.

Çiçek, bir soru üzerine, Ahmet Özçetin'in okulunda okuyan çocukları için herhangi bir burs vermediğini savundu.

"Akıncı Üssü'ndeki toplantıda tanıtım için dağıtmak üzere kaç kart götürdünüz?" sorusuna Çiçek, "Yanımda 15-20 kart vardı." yanıtını verdi. Müşteki avukatları, Jandarma tutanaklarına göre Çiçek'in üzerinden kart çıkmadığını ifade etti.

"FETÖ terör örgütünün lideri kimdir? Lanetliyor musunuz?" sorusu üzerine Çiçek, "Fetullah Gülen'dir, lanetliyorum." dedi.

"60 MİLYONLUK SERVET SORUSU"

Avukat Uğur Kızılca'nın "Pilot Binbaşı olan kardeşiniz Gökhan Çiçek'in o gece neden Akıncılar'da bulunduğunu biliyor musunuz? sorusuna Çiçek, "Niye gittiğini ifadesinden öğrendim. Helikopter pilotlarıyla gitmiş. Herhangi bir faaliyete katılmadığını, çekilip bir kenara oturduğunu biliyorum. Varsa bir suçu, cezasını çeksin." yanıtını verdi.

"Yakın akrabalarının FETÖ ile iltisaklı şirketlerde çalıştığının" hatırlatıldığı Çiçek, akrabalarıyla irtibatının zayıf olduğunu söyledi. Çiçek, eşinin bir dönem FETÖ ile irtibatlı bir okulda öğretmenlik yaptığını kaydetti.

Başbakanlık Avukatı İskender Minar'ın "Akıncı'da bulunduğunuz süre içinde camilerden selalar verildi. Bu selaları ve çağrılar duymadınız mı?" sorusuna Çiçek, "Duymadım" karşılığını verdi.

Avukat Ömer Oğur'un "Kısa sürede edindiği 60 milyonluk serveti" sorduğu Çiçek, ilk başlarda özel dersler verdiğini, sonrasında araba alıp sattığını, Vizyon A.Ş. isimli firmanın ortağı olduğunu, büyük firmalarda genel müdürlük yaptığını, Ümraniye'de bir restoran işlettiğini, okul yaptırmak için aldığı arsadan kazancının olduğunu anlattı. Çiçek, bankadan çektiği kredileri de okul yapımında kullandığını kaydetti.

Avukat Ahmet Zeki Kaplan'ın "Darbe girişimi gecesi yakalandığınızda üzerinizde 5 bin doların olduğunu söylüyorsunuz. Ancak jandarma kayıtlarına göre kartlığınızın içinde ayrıca bir 50 dolar bulunmuş. Bu 50 dolar neden ayrı bir şekilde kartlığınızda duruyordu? Bir anlamı mı var?" sorusu üzerine Çiçek, "Yıllardan beri kartlığımda duruyor bu 50 dolar. Hatırlamıyorum neden koyduğumu." dedi.

NURETTİN ORUÇ

Davanın öğleden sonraki kısmında, darbe girişiminin beş numaralı ismi olduğu belirtilen Nurettin Oruç savunma yaptı.

Oruç, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davadaki savunmasında, 1995'te üniversiteden mezun olduğunu, özel sektörlerde rehberlik, psikolojik danışmanlık yaptığını, 40 yaşından önce Diyarbakır'da öğretmen olarak atandığını, ancak daha sonra Milli Eğitim Bakanlığından istifa ettiğini anlattı.

Daha sonra film ve belgesel sektöründe Soyut Medya Yapım Şirketinde çalışmaya başladığını belirten Oruç, "İki yılda başarılı sayılacak çalışmalara imza attık. Çeşitli projeler yaptık. Asıl darbe bana oldu, 15 Temmuz'da film koptu." diye konuştu.

"Ortada bir film var, yaşanmış bir film, şu menfur saldırı. Başrol oyuncusu olarak Adil Öksüz konulmuş, başrol için seçilmiştir." diyen Oruç, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorusu üzerine Öksüz'ü tanımadığını ileri sürdü.

Oruç, "Baş aktörün yanına yardımcı oyuncular da planlandığı"nı söyleyerek, "Yeter ki birileri olsun. İddianameye baktığınız zaman bir emlakçı, bir gözlükçü, bir yapımcı, bir mühendis, dört kişi. Mesleklere bakıldığında ne kadar uyumlu olduğu, ne kadar operasyonel insanlar olduğu görünüyor. 4 siville koca darbe yapılabilir mi?" ifadelerini kullandı.

Diğer sivilleri tanımadığını, ancak kendisiyle darbe yapılamayacağını kaydeden Oruç, "Koca generallere ben emir vereceğim, olacak gibi değil. Benim en son ve tek gördüğüm general, askerde yemin töreni sırasında uzakta silüet gibiydi." dedi.

Oruç, "Bu filmde bana verilen rolü ancak simitçi öyküsüyle anlatabilirim." dediği sırada, bazı müştekiler tepki gösterdi.

Başkan Giray da Oruç'a savunması sırasında benzetme yapabileceğini söyledi, ancak provokasyona neden olmayacak şekilde savunmasını sürdürmesini istedi.

"Simitçi" konusuna geri dönen Oruç, 12 Eylül dönemini anlatan Zincirbozan filmindeki simitçi karakterinden bahsetti ve "Benim şu anki durumumu bire bir anlatıyor. Ben kendimi öyle görüyorum." ifadesini kullandı.

İddianamede toptancı bir yaklaşım olduğunu savunan Oruç, "Koy kazana gitsin gibi bir şey var. Suçun bireyselliği ilkesine değinilmemiş." dedi.

FETÖ/PDY yöneticisi olarak darbeyi yönettiğinin iddia edildiğini söyleyen Oruç, ancak yönetici ve üyelerin amaç birliğini nasıl gerçekleştirdikleri, haberleştikleri, toplandıklarına ilişkin delil olmadığını öne sürdü ve şunları kaydetti:

"FETÖ/PDY ile ne yönetici ne üye olarak iltisakım var. İddiaları reddediyorum. Adil Öksüz, Hakan Çiçek, Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin hiçbirini tanımıyorum. Zaten iddianamede de konsey üyelerinin tamamı bulunmuyor. Aramızda irtibat, tanışıklık, görüşme, en ufak bağlantı, HTS, PTS, fiziki ve teknik takip yoktur. İddianamede veya başka yerde sanık, tanık, gizli tanık beyanlarında adım geçmemektedir. FETÖ sivil çatı davasında yokum. Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Fetullah Gülen'i veya FETÖ elebaşını tanımıyorum, hiç görüşmedim. Okul, TUSKON, medya ile irtibatım yok. Bu kadar etkin pişmanlık teşviğine rağmen sanık ifadelerinde adım yok. Arama, el koyma konusunda hem benim hem babamın evi didik didik arandı, suç unsuruna rastlanmadı. ByLock bende yoktur."

Başkan Giray, Oruç hiçbir ifadede isminin geçmediğinden bahsettiği sırada, "hakkında beyanlar olduğunu, savunmasının ardından okuyacağını" söyledi.

"Hakkında delil bulunamayınca sülalesine yönelindiğini" savunan Oruç, akrabalarının veya arkadaşlarının ByLock kullandığından, KPSS şüphelisi olmasından bahsedildiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Benim ve ailemin Bank Asya hesapları var. O hesapları FETÖ elebaşının tavsiyesiyle açmadım. O dönemde kapanan şirketten gelen belli bir miktar vardı. Ankara'ya gelince aracı satmıştım, belli de birikim vardı. O paranın açıklaması da budur. O dönemde birçok bankayla çalıştım. FETÖ ile ilgili derneklere bağışta bulunmadım.

1998-2004'te Berk Dershanesinde çalışmıştım. FETÖ olan dershanelerdendi. Ayrıldıktan sonra FETÖ ile herhangi bir şeyim olmamıştır."

ABD'ye seyahatlerinin iş amaçlı olduğunu, masrafları şirketin karşıladığını, şirket sahibinin vizesi olmadığı için bu seyahatlere kendisinin gittiğini anlatan Oruç, iddianamede bahsedilen uçuşlardan Ocak 2016'da New York'a yaptığı seyahatin, bir kamera firmasının Türkiye distribütörlüğü için olduğunu, mart ve hazirandaki ABD seyahatlerinin ise San Francisco ve New York'taki film festivallerine katılmak üzere olduğunu iddia etti.

Oruç, "31 Aralık 2015'te Adil Öksüz ile aynı gün uçtuğum iddia ediliyor. Savcılıkta 'Havaalanında görüştünüz mü?' denildi. Havaalanı görüntülerini talep ediyorum. Kesinlikle görüşmedim, tanımıyorum zaten." dedi.

Akıncı Üssü'nde bulunduğuna ilişkin iddianamede yer verilen fotoğrafa ilişkin, "O fotoğraftaki ben değilim diye düşünüyorum. Bu tür şeyleri montaj yapmak çok zor değil. Akıncılar'da olmadığını söyleyenlerin görüntüleri var, olanların görüntüleri yok." ifadesini kullandı.

Hayvancılık belgeseli iddiası

Akıncı Üssü'nün bulunduğu Kazan ilçesinde çekmeyi planladıklarını hayvancılık, hayvan kesimi ve törenlerde hayvan etlerinin pişirilmesine ilişkin iddia ettiği belgeselden bahseden Oruç, "Kazan da Ankara'ya çok yakın, hayvancılığı gelişmiş, dolayısıyla bunu şey yapalım istedik. Daha önce Cumhuriyet lokantası vardı Kazan yolu üzerinde, proje oradan çıkmıştı." diye konuştu.

Hakkındaki iddiaların somut delillere dayanmadığını savunan Oruç, "Ben neden buradayım? Bu elim olayın aydınlatılmasında, yapılan tüm görüşmeler, konuşmalar ortaya çıkarılmadıkça, özellikle Adil Öksüz ile irtibatlar aydınlatılmadıkça bu sürecin, tarihin kara sayfalarında bir muamma olarak yer alması kaçınılmaz olacaktır." dedi.

Oruç, hakkındaki iddiaların hukuki delil sayılmayan hayali bir film senaryosuna dayandığını öne sürerek, tahliye ve beraatini istedi.

"Belediye otobüsüyle gittim"

Oruç, Mahkeme Başkanı Giray'ın sorusu üzerine, Soyut Medya adlı şirkette ortaklığının bulunmadığını, bu şirketin çalışanı olduğunu söyledi.

Film projesi için daha önce Kazan'a gidip gitmediği sorulan Oruç, 15 Temmuz'dan 1 hafta 10 gün önce de Kazan'a gittiğini öne sürdü. Nurettin Oruç, soru üzerine, 15 Temmuz günü Ankara'da evinde bulunduğunu iddia etti.

Oruç, Giray'ın, "Ankara'da gecenin belli saatinden sonra uçaklar alçak uçuş yaptı, bombalama oldu, televizyonlar yayın yaptı, televizyonlar bahsetti darbe kalkışması olduğunu biliyor muydunuz?" sorusu üzerine darbe girişiminden haberdar olduğunu söyledi.

"Uçakların Akıncı'dan kalktığı yönünde haberler çıktı. Bunları takip ettin mi?" sorusu yöneltilen Oruç, uçakların Akıncı'dan kalktığını duyduğunu belirtti.

Mahkeme Başkanı bunun üzerine, Oruç'a, "16 Temmuz sabahı evinizden çıkıyorsunuz. Bu haberleri de izlemişsiniz. Böyle riskli bir işe neden kalkışıyorsunuz? Neden Akıncı'ya gidiyorsunuz?" diye sordu. Nurettin Oruç, bu soruya, "Benim meslektaşlarım zaten gece boyunca orada çekim yapıyorlardı. Bu mesleğe sahip biri olarak gitmem anormal değil." karşılığını verdi.

Kazan'a giderken yanına film çekimiyle ilgili herhangi bir teçhizat alıp almadığı sorulan Oruç, yanında bir teçhizat bulunmadığını söyledi.

Selfet Giray'ın, "Gidiş şeklin anormal değil mi? Sabahın köründe kalkıp 3 araçla oraya gidiyorsun. Otostopla Kazan'a geçiyorsun. Nerelerde otostop yaptın, seni nereden aldılar?" sorusunu yönelttiği Oruç, belediye otobüsünün o gün ücretsiz olduğunu, belediye otobüsüyle Etlik'ten Ulus'a geldiğini, buradan Kazan'a da yine belediye otobüsüyle geçtiğini, Kazan'da otostop yaparak çekimi yapacağı köyün yakınlarına ulaştığını savundu.

Oruç, evinden saat kaçta çıkıp, Kazan'a kaçta ulaştığına ilişkin soru üzerine, saat 08.00 sularında Etlik'teki evinden çıkıp, 08.30 sularında otobüse bindiğini, 10.00 gibi Kazan'a ulaştığını, 11.00 sularında da gözaltına alındığını öne sürdü.

Akıncı Üssü 143. Filo'daki görüntü ve fotoğrafları gösterilen Oruç, fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını öne sürdü. Oruç, "Koridordaki bana kısmen benziyor ama ben değilim. Kabul etmiyorum. Ben orada değilim." diye konuştu.

Ürün yerleştirme

Başka bir fotoğrafta beyaz gömlek giyen kişi için "O da bana benziyor." diyen Oruç'a daha sonra bu fotoğrafların elde edildiği görüntüler izletildi.

Görüntüdeki kişinin kendisi olmadığını öne süren Nurettin Oruç, şöyle devam etti:

"Başkanım, bunun tekrar incelenmesi lazım. Bana kurulan kumpas olarak düşünüyorum bunu. Şöyle, ben film yapımcısı olarak söyleyeyim, böyle bir şeye ürün yerleştirmek, şahıs, kıyafet yerleştirmek çok basit bir işlem. İlla o kişi olması da gerekmez. Bu şahıs ben değilim. Çok net olarak söylüyorum.
Görüntüde hiç benzetemedim. Resimde biraz, yani okşuyor derler ya o şekilde. Sanki Ergenekon, Balyoz sürecini yeniden yaşıyor gibiyiz."

Oruç'un bu sözleri salondakilerin tepkisini çekti.

"Böyle bir şahsı tanımıyorum"

Oruç, başka bir soruşturma kapsamında aleyhinde ifade veren Asım Kartal'ı tanımadığını söyledi. Giray'ın, "Kartal, ifadesinde kendisinin FETÖ mensubu olduğunu belirtmiş. Kendisi gibi görev yapan kişilerin isimlerini vermiş, 'Bana gösterilen fotoğrafın Hakan kod isimli Nurettin Oruç olduğunu, şahsın jandarma mahrem yapılanmasının üst yöneticilerinden olduğunu düşünüyorum.' demiş. Bu ifade hakkında ne diyorsunuz?" diye sorması üzerine Oruç, ifadedeki beyanları ilk kez duyduğunu ve bu kişiyi tanımadığını söyledi.

Oruç, soru üzerine, "Hakan Taştan, Ali Osman Gürcan ve Murat Koçyiğit'i de tanımadığını öne sürdü. Kazan'da film çekimi için gideceği köyün Akıncı Üssü tarafında olduğunu bilmediğini iddia eden Oruç, izin kullanmayı düşündüğü için köydeki işlerini o gün bitirmek için acele ettiğini söyledi.

Mahkeme Başkanının, "İnsan bir yerde patlama olduğunu duysa normal tepki oradan uzaklaşmaktır." değerlendirmesi üzerine Oruç, "Ben saat 01.00'a kadar falan televizyon seyrettim. Ondan sonra izlemedim. Patlamaları bilmiyorum. Gündüz de çok dikkat etmedim." dedi.

Hakkındaki FETÖ'nün jandarmadaki mahrem yapılanması mensubu olduğu iddiasının isimsiz bir telefon ihbarıyla ele geçen bazı evraka dayandığını savunan Oruç, "Hazır orada yakalanmış bir adam, koy kazana gitsin. Bu bir kumpas değil de nedir? Az önceki görüntü, sonra isimsiz ihbarla ortaya çıkan FETÖ irtibatı. Bunların hepsi benim üzerime olan olaylar gibi geliyor." diye konuştu.

"Telefonumu unutmuşum"

Telefonunun o gün yanında olup olmadığı sorusu üzerine Oruç, "Yok, telefonum yoktu. Yanımda değildi. Evde unutmuşum." dedi. Oruç'un bu beyanı üzerine Giray, "Bu da bir risk değil mi? Kendi aracınızla çıkmıyorsunuz, otobüsle gidiyorsunuz, otostop yapıyorsunuz, bir köye gideceksiniz, oradan döneceksiniz ve üzerinizde telefon yok." değerlendirmesinde bulundu.

Mahkeme Başkanı Giray'ın "Neden telefonunu yanına almadın? Belgesel çekeceğin insanlarla nasıl irtibat kuracaktın? O gün yaşananlardan haberin var. Başına bir şey gelse telefona ihtiyacın olacağını düşünmedin mi?" diye sorduğu sanık Oruç, "Ben çok telefon kullanan biri değilim. Bu nedenle telefonumu genelde unuturum." dedi.

Bunun üzerine Giray, "Kemal Batmaz'ın telefonu yok, Hakan Çiçek'in telefonu çökmüş, seninki de yanında değil. Bu da benzerlik işte. Kimsenin telefonu çıkmıyor." diye konuştu.

Başkan Giray'ın, Almanya'ya yaptığı ziyaretleri sorması üzerine Oruç, akrabalarının büyük kısmının Almanya'da olduğunu, ziyaretleri bu sebeple gerçekleştirdiğini savundu.

Almanya'dan ABD'ye üç kez gittiğini bildiren Oruç, bunun kendisi için hem daha kolay hem daha cazip hem de daha ekonomik olduğunu ifade etti.

Oruç, ABD seyahatlerinde vize sıkıntısı yaşamadığını bildirdi.

Müşteki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Arabanız olmadığını söylemiştiniz ama üzerinizde araba anahtarı çıkıyor." demesi üzerine Oruç, bu anahtarın, şirketin kiraladığı araca ait ve kendisinde unutulan anahtar olduğunu iddia etti.

Aydın'ın, yurt dışında katıldığını söylediği festivalleri anımsatarak, "O festivallerde temas yapacak düzeyde İngilizceniz var mı?" sorusuna Oruç, "Pratikte yok." karşılığını verdi.

Bunun üzerine Aydın, "İngilizceniz yok, daha önce bu alanda iş tecrübeniz yok. Sizi festivallere yurt dışına göndermesi normal mi?" sorusu üzerine Oruç, "Mektebini okumadım, ama bu işte tecrübelerim var." dedi.

Avukat Aydın, Oruç'a, Fetullah Çatal ve Halil Kumcu'yu tanıyıp tanımadığını sordu. Oruç, Çatal'ın Soyut Medyanın patronu olduğunu, tanıdığını, Kumcu'yu ise tanımadığını ifade etti. Avukat Aydın, iki ismin de Yunanistan'a kaçarken yakalandıklarını belirterek, ne düşündüğünü sorduğu Oruç, "Ben 15 Temmuz'dan sonra buradayım. Benim etrafımdaki herkesin bu işle ilgili tutuklanabileceğini düşünüyorum." dedi.

Aydın, Hasan Hüseyin Özdemir adlı kişinin, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına, "Kod adı Nurullah, adı Nurettin olan birinin FETÖ/PDY'nin Diyarbakır ve Güneydoğu bölge sorumluluğu yaptığı" yönünde ifade verdiğine dikkati çekti.

Oruç, "Havada isimler uçuşuyor. Affedersiniz ama sallıyor gibi geliyor bana." dedi.

Aydın'ın, "Adil Öksüz, Kemal Batmaz ve Harun Biniş'in arsa baktığı, Hakan Çiçek'in para bulduğu, sizin film çektiğiniz yer... Nasıl bir yer bu?" sorusuna Oruç, "Kahramankazan" karşılığını verdi.

Aydın'ın "Akıncı Mahallesi" demesi üzerine Oruç, "İşim vardı, oradaydım." dedi.

Oruç'a, avukat Aydın, "Dört siville darbe olur mu dediniz. Adil Öksüz ve Fetullah Gülen'i sivilden mi saymıyorsunuz, adamdan mı?" sorusunu yöneltti.

Nurettin Oruç, "Adil Öksüz'ü kim, nasıl götürdü, onu bilmiyorum. Fetullah Gülen ABD'de. Buradaki kastımı söylüyorum, buradaki dört mağdur gibi geldiği için onu söyledim. Yoksa başka niyetim yoktu." diye konuştu.

Aydın'ın, "O gece Ankara'da çok vahim olaylar yaşandı. Hiçbir şey olmamış gibi ertesi gün sabah saatlerinde film çekmeye gidiyorsunuz. Çektiğiniz filmlerden çok etkileniyor musunuz? Hangi gezegende yaşıyorsunuz?" sorusuna da Oruç, "Dün gazetede okudum, 15 Temmuz korkusu diye. O gece bu soruya muhatap olabilecek, hükümet veya muhalifler içinde bu soruya cevap verebilecek veya veremeyecek kaç kişi var?" dedi.

Davaya yarın 09.30'da Oruç'un çapraz sorgusuyla devam edilecek.

04.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada, örgütün sivil imamlarından Nurettin Oruç'un çapraz sorgusuna devam edildi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın dördüncü celsesinde çapraz sorgusu yapılan Oruç, TBMM avukatının, o akşam Kayseri'de bulunan eşini ya da şu an FETÖ davalarından şüpheli konumdaki, halen firari olan jandarma üsteğmen kardeşini arama gereği duyup duymadığını sorması üzerine, eşi ve kardeşiyle haberleşmediklerini söyledi. Oruç, "Kardeşimle çok görüşmüyoruz zaten." dedi.

Başbakanlık avukatının, savunmasında Kahramankazan'a hayvan belgeseli çekmeye geldiğini öne süren Oruç'a, buraya giderken üzerinde neden pasaport taşıdığını sorması üzerine Oruç, "Uzaktaki Anadolu Projesi" kapsamında 14 ülkede yapacakları çekimlerle ilgili, alınacak izinden sonra şirketin söyleyeceği ülkeye gideceği için yanına pasaportunu aldığını iddia etti.

Müşteki avukatı Alaaddin Varol'un, beyanlarında üniversite döneminde KYK yurdu çıkmayınca arkadaşlarıyla birlikte evde kaldığını söylediğini hatırlatarak yeni gittiği bir şehirde nasıl arkadaş edinip ev kiraladığını sorması üzerine Oruç, o dönemde Kayseri'den bir arkadaşının bulunduğunu, başta onla kalırken başkalarıyla tanıştığını söyledi.

Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların belgeselini yapacakmış

Varol'un, Akıncı civarında hangi tür hayvanlarla ilgili belgesel çekimi yapacağı sorusuna Oruç, "Küçükbaş ve büyükbaş. Öncelikle küçükbaş ağırlıklı olarak." yanıtını verdi.

MİT tırları davasında "Bayrak" isimli gizli tanığın, Oruç'un Güneydoğu Anadolu Jandarma imamı olduğunu söylediğinin hatırlatılması üzerine Oruç, bu konuda bilgisi olmadığını belirtti.

Avukat Varol, bunun üzerine MİT tırlarıyla ilgili İstanbul'da açılan dosyanın da getirilmesini talep etti.

Varol'un, ev arkadaşlarından sadece "Halil" ismini hatırladığını söylediğini anımsatması üzerine Oruç, "Ben çok isim tutamam. Şu anda bile çocuklarımın isimlerini karıştırıyorum." dedi.

"Limoni ayrıldık"

Avukat Varol'un "FETÖ'cü değilim ve bunlardan çok çektim, demişsiniz. Para mı çektiniz, sıkıntı çektiyseniz anlatabilir misiniz? Ne sıkıntısı çektiniz?" sorusu üzerine Oruç, "Ayrılırken limoni ayrıldık biraz." dedi.

Oruç, bunun üzerine Mahkeme Başkanının yönelttiği, "Tazminatınızı mı vermediler, niye ayrıldın?" şeklindeki soruya, "2003-2004'te ayrılma sürecinde biraz sıkıntı yaşadık. Onu da ben çok açmak istemiyorum. Bende kalsın." diye konuştu.

"Fetullah Gülen'in küresel güçlerin kontrolüne girmiş bir vatan hani olduğuna inanıyor musunuz?" sorusunu da Oruç, "Bu soruya cevap vermiyorum. Dün savunmamda da söyledim. Cevap vermeyeceğim, oradan bakılabilir." şeklinde yanıtladı.

AK Parti Vekili Avukat Muammer Cemaloğlu'nun Kahramankazan'da hangi köye gittiği, hangi kasapla görüştüğü şeklindeki soruları üzerine Oruç, köye değil bir kombineye gittiğini ancak buranın ismini hatırlamadığını ifade etti. Oruç, ayrıca bu kombinede görüştüğü kasapların ismini de hatırlamadığını öne sürdü.

Çalıştığı yerin adresini hatırlayamadı

TBMM'yi temsil eden avukat Necdet Pakdil'in, hazırlayacakları belgesele ilişkin bir ön araştırma yapıp yapmadığını sorduğu Oruç, böyle bir çalışmalarının olmadığını söyledi. Oruç, belgesel film için Kahramankazan'a belediye otobüsüyle gittiği yönündeki beyanı hatırlatılarak, söz konusu otobüsün Ulus'ta nereden kalktığının sorulması üzerine, "Ulus'ta sorarak öğrendim ama şu an nereden kalktığını hatırlamıyorum." dedi.

Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz günü nerede olduğu sorulan Oruç, öğleye kadar evde bulunduğunu, öğleden sonra işe gidip akşam geri döndüğünü, telefonunun da evde olduğunu iddia etti. Ev aramasında telefonunun bulunamadığı hatırlatılan Oruç, telefonunun nerede olduğunu bilmediğini öne sürdü.

Nurettin Oruç, "Darbe emrini Fetullah Gülen'den bizzat mı yoksa bir aracıyla mı aldınız, aracı kimdi? Darbenin Akıncı Üssü'nden yönetilmesine Gülen mi karar verdi, yoksa siz toplantılarınızda mı buna karar verdiniz?" sorusuna, "Herhangi bir kimseden emir almadım, darbeye katılmadım. Söylediğiniz tüm sorulara hayır diyorum." karşılığını verdi.

Çalıştığı Soyut Medya adlı firmanın sahibi Fetullah Çatal'ın FETÖ'nün askeri imamlarıyla birlikte yakalandığının hatırlatılması üzerine Oruç, patronunun ilişkilerini bilemeyeceğini söyledi. Oruç, soru üzerine, çalıştığı Soyut Medya'nın tam adresini hatırlayamadığını beyan etti.

Yakalandıktan sonra cebinde bulunan otomobil anahtarına ilişkin soruya karşılık Oruç, aracın çalıştığı firma tarafından kiralandığını, araç firmaya teslim edilmesine rağmen anahtarın kendisinde kaldığını öne sürdü.

Avukat Fatih Ünal'ın, 143. Filo'daki kamera kayıtlarına ilişkin sorusu üzerine Oruç, görüntüleri ilk kez mahkemede, fotoğrafları da daha önce iddianamede gördüğünü belirterek, tüm taleplerine rağmen daha önce görüntülerin kendisine verilmemesinden şüphelendiğini ifade etti.

"Bu bir FETÖ darbesi mi?"

Yapımcı olarak kimlerle çalıştığı sorulan Oruç, buna ilişkin bilgilerin firmanın internet sayfasında bulunduğunu anlattı. Oruç, çalıştığı yönetmen veya kameramanların adını vermesinin istenmesi üzerine, soy isimlerini hatırlayamadığını öne sürdüğü bazı kişilerin adını verdi.

İstanbul'daki MİT tırları davasının iddianamesinde ifadesi bulunan gizli tanığın, operasyonun Oruç'un da aralarında bulunduğu örgüt mensuplarınca yönetildiği yönündeki beyanı hatırlatılan Oruç, "Gizli tanık Bayrak'ın ifadesini tamamıyla reddediyorum, bilmiyorum." dedi.

Oruç, sanık Ahmet Özçetin'in avukatının, "Bu bir FETÖ darbesi mi?" sorusu üzerine, "Şu an itibarıyla FETÖ olarak görüyorum." dedi. Nurettin Oruç, soru üzerine, Akın Öztürk'ü tanımadığını savundu.

15 Temmuz darbe girişimini film olarak değerlendiren Oruç, "Ortada yaşanmış bir film var. Başrol oyuncusu olarak Adil Öksüz seçilmiş. Filmin inandırıcılığını attırmak için Adil Öksüz'le ilgili jenerikler hazırlanmış, toplumun bilincine yerleştirilmiş. Sonra baş rol oyuncusunun yanına yardımcı oyuncular konulmuş. Bizlere yardımcı oyuncularız. Bunların kim olduğu önemli değil. Böyle bir adamın yanına kimi korsanız gider. 4 siville darbe yapılabileceğine inanılıyor mu sayın başkan? Diğer sivilleri tanımıyorum ama benimle darbe olmaz. Koca generallere emir vereceğim; bu olmaz" diye konuştu.

Oruç, içinde bulunduğu durumu da, 12 Eylül darbesini anlatan 'Zincirbozan' filmindeki 'simitçi' karakterine benzetti.

Örgüt üyesi ve yöneticisi suçlamalarını kabul etmeyen Oruç, "Sözde yöneticiler nasıl irtibat kurmuşlar, nasıl toplantı yapmışlar mı, ne zaman bir araya gelmişler, hangi amaç birliği içinde olmuşlar bunların hiç biri iddianamede yok. Benim FETÖ ile hiç bir ilgim ve iltisakım yok. Buradaki sivil ve asker şahısların hiçbirini tanımıyorum. Yurtta Sulh konseyi üyesi olduklarını söylenen kişileri tanımıyorum. Evimde yapılan aramalarda FETÖ ile ilgili suç teşkil edecek herhangi bir şey bulunmamıştır. Bylock ve diğer programları kullanmadım.

15 Temmuz günü ısrarla Akıncı Üssü'nde olmadığını söyleyen Oruç, "16 Temmuz sabahı Kazan'a, Anadolu'nun 40-50 yılık geleneği olan bir konunun belgeselinin çekmek için gittim. Bu konu hayvan yetiştiriciliğinin, üreticiden tüketiciye ulaşması serüveni ile ilgili. Sabah saat 08.00 sıralarında evden çıktım. Kazan'a 2-3 araç değiştirerek gittim. Sonra belgeseli çekeceğim köye ulaşmak için bir araca bindim. Beni köye yakın bir yolda bıraktı. Köye ulaşmak için yürürken jandarma tarafından gözaltına alındım" dedi.

Sanığın bu ifadesi üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Darbe olmuş, uçaklar havada uçuyor. Ortalık karışık böyle bir günün sabahında belgesel çekmek için yola çıkmak risk değil mi?" sorunu yöneltti. Sanık bu soruyu, "Benim meslektaşlarım zaten oralarda, zaten çalışıyorlardı. Kameramanlar, muhabirler. Benim de gitmem normal" karşılığını verdi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Habercilerin orada olması gayet normal. Ama oraya giderken yanlarında kameramanlar ya da başka muhabirler vardır. Şirketlerine ait aralar ve bunların şoförleri vardır. Sizin yanınızda kim vardı. Neden şirketinizden bir araçla ya da bir çalışanla birlikte gitmediniz?" şeklinde soruyu yöneltti.

Sanık bu soruya kaçamak cevaplar vererek, "Gitmişken görmek istedim" dedi.

Akıncı Üssü'nde olmadığını tekrarlayan sanık Oruç'a, o gece Akıncı Üssü 143. Filo'nun koridorlarındaki güvenlik kamera görüntüleri ve bunlardan alınmış fotoğraflar gösterildi.

Oruç, gösterilen ilk fotoğrafa, "Bana kısmen benziyor ama ben değilim çünkü ben orada değildim" yanıtını verdi. İkinci fotoğraf için de, "Bana benziyor ama ben değilim" dedi. Bu cevaplara salonda bulunanlar tepki gösterdi.

Bir müşteki avukatı da sanık Oruç'a, "Kemal Batmaz, Harun Biniş ve siz. Görüntülerdeki size benziyor ama siz değilsiniz. Bu nasıl bir tesadüf" diye sordu. Oruç soruyu, "Bana kurulmuş bir komplo bu. Böyle görüntülere ürün yerleştirme, kişi yerleştirmek çok basit" cevabını verdi.

Müşteki avukatları sanığa, Kazan'a giderken hangi araçla gittiğini, onu gören bir tanığın olup olmadığını ve savcılıktaki ifadesinde otostopla 3 araçla gittiği yönündeki ifadelerini sordu. Oruç, iki belediye otobüsü kullandığını ve belli bir noktadan sonra otostopla bindiği bir araçla Kazan'a ulaştığını iddia etti. Bu sırada araya giren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Peki neden telefonunu yanına almadın. Belgesel çekeceğin insanlarla nasıl irtibat kuracaktın. ya da o gün yaşananlardan haberin var. Başına bir şey gelirse telefona ihtiyacın olacağını hiç düşünmedin mi? diye sordu.

Sanık Oruç, "Ben çok telefon kullanan biri değilim. Bu nedenle telefonumu sürekli unuturum" diye yanıt verdi.

Müşteki avukatları sanığa, "Yakalandınız yerde biriniz para bulunuyorsunuz. Biriniz belgesel çekiyorsunuz. Biriniz çanta düşürüyorsunuz. Bu tarla nasıl bir tarlaymış" diye sordu.

Sanık soruya, "Kahramankazan" yanıtını verdi. Avukat ise, "Hayır Kahramankazan değil. Akıncı Mahallesi. Darbenin üssü olan Akıncı'ya yakın bir tarlada yakalandınız" diye tepki gösterdi.

Sanık avukatı Ertuğrul Cem Cihan da müvekkilinin darbe girişimi içerisinde yer almadığını, kimseye emir ve talimat vermediğini, darbe hazırlıklarına katılmadığını iddia ederek, "Müvekkil, örgütle alakası yokken örgütün bütün suçlarından sorumlu tutulmaktadır." diyerek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Duruşmaya saat 14.00'e kadar ara verildi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Harun Biniş'in avukatının mazereti olması nedeniyle davaya Akın Öztürk'ün savunmasıyla devam edileceğini bildirdi.

AKIN ÖZTÜRK

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından Akın Öztürk, hakkındaki suçlamaları reddederek, "Hava Kuvvetleri Komutanı üsse gitmemi rica ettiği zaman 'Hayır' deyip gitmeseydim şimdi burada yargılanmayacaktım. Ben bu davada aslında kavgayı ayırmaya çalışırken sopa yiyen adam konumuna düştüm." dedi.

Öztürk, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın dördüncü celsesinde hakim karşısına çıktı.

Savunmasında, Özdere Askeri Kampı'ndaki tatilinin ardından torunlarını görmek için Ankara'ya geldiğini ve Akıncı Üssü'ndeki lojmanda kalan kızının yanına geçtiğini belirten Öztürk, eşinin talebiyle geceyi burada geçirmeye karar verince saat 21.30 sıralarında koruması, emir astsubayı ve şoförünü evlerine gönderdiğini söyledi.

Darbeden haberi olan birinin bu saatte korumalarını göndermesinin olağan karşılanamayacağını dile getiren Öztürk, yine aynı saatlerde İstanbul'da düğün sahibi olan Korgeneral Mehmet Şanver'i telefonla arayarak tebrik ettiğini belirtti.

Koruma ekibi Akıncı üs bölgesinden ayrıldıktan sonra kendisini telefonla arayan koruma astsubayı İsmail Keskin'in, "Genelkurmay'a saldırı oldu" dediğini aktaran Öztürk, bunun üzerine korumalarını tekrar üsse çağırdığını söyledi.

Olayın içeriğini öğrenmek için koruma ekibine Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı harekat merkezlerini aramaları yönünde talimat verdiğini anlatan Öztürk, "Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezine ulaşamayınca Genelkurmay Başkanlığı Harekat Merkezini arattırdım. İlk aramada cevap veren olmayınca ikinci ve üçüncü kez aynı merkezi arattım. Son kez arattığımda telefona çıkan binbaşı, Keskin'e kendisinin konu hakkında bilgi veremeyeceğini, soyismi Partigöç olan bir generalle görüşmemiz gerektiğini söyledi. Bu kişiden Partigöç'ün telefon numarasını alarak Keskin'e arattırdım. Telefona çıkan şahıs, Partigöç'ün emir subayı olması lazım, Partigöç'ün yanında olmadığını, komutanın Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü beyan etmiş. Ben Partigöç ile temas etmedim." diye konuştu.

Saat 23.30 sularında Orgeneral Abidin Ünal'ın kendisini arayarak, "Abi Ankara'da uçaklar uçuyormuş, havalanmış. Sen Ankara'dasın üsse geçip bir bakar mısın? Bana bilgi verir misin?" demesi üzerine Akıncı Üs Komutanlığını aradığını belirten Öztürk, şöyle devam etti:

"Telefona yanılmıyorsam Kubilay Selçuk çıktı. Bana, 'Komutanım operasyon var.' dedi. Ben de 'Ne operasyon?' diye sordum. Selçuk'un, 'Komutan da burada sizi bekliyor' demesi üzerine, 'Tamam' diyerek üssün lojmanlar bölgesinden karargah bölgesine geçtim. Üs bölgesinde beni karşılayan kimse yoktu. Karargah binasının önünde silahlı ve maskeli kişilerce karşılandım, etrafım çevrilerek üs karargahına götürüldüm. Oraya gidince içeride Kubilay Selçuk, Ömer Faruk Harmancık, Mehmet Dişli diyeceğim ama Dişli biraz sonra geldi, bunlar vardı. Doğruca Hulusi Akar'ın yanına gittim. 'Hayırdır komutanım?' diye sorunca, komutanın, odada bulunanları göstererek bana, 'Bunlar bu işi yaptılar. Bunlarla konuş, bunları ikna et. Bunlar darbeye kalkıştı' demesiyle konuya vakıf oldum. Bu sırada odadakiler buradan ayrıldı."

"Güler ve Ünal'ı ben kurtardım"

Genelkurmay Başkanı Akar'ın talimatıyla darbecileri ikna etmek ve olayları önlemek amacıyla darbecilerin bulunduğu 143. Filo'ya geçtiğini öne süren Öztürk, burada Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık'ı gördüğünü, onlara bu işin yanlış olduğunu, kabul görmeyeceğini anlattığını ancak bu kişilerin kararlı olduğunu anlayınca geri döndüğünü iddia etti.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Bu kişilerin kararlılıklarını nasıl anladınız?" sorusu üzerine Öztürk, "Ömer Faruk Harmancık, 'Arkamızda durulsaydı başarılı olurduk' falan, buna benzer şeyler söyledi." diye konuştu.

Öztürk, bu sırada emir subayından can güvenliği endişesiyle bir üniforma istediğini, kendisine ait olmayan bir üniforma getirildiğini belirterek, "Ben hazırlıklı değilim. Bir üniforma bile getirmemişim. Bu da benim hazırlıksız olduğumu gösteriyor." dedi.

Darbecileri ikna etmek için 3-4 kez daha yanlarına gittiğini savunan Öztürk, etrafta silahlı komandolar bulunması nedeniyle darbecilere karşı sert bir üslup kullanamadığını, sakin, mülayim, yatıştırıcı bir üslupla darbecileri iknaya çalıştığını öne sürdü.

Gecenin ilerleyen saatlerinde darbeciler ikna olmaya başlayınca durumu Orgeneral Akar'a arz ettiğini savunan Öztürk, bunun üzerine, Genelkurmay Başkanı Akar'ın Başbakan Binali Yıldırım ile telefonla görüştüğünü, ardından Mehmet Dişli ile helikopterle Başbakanlığa geçtiğini, kendisini de "Akın, sen biraz daha bekle. Bunları ikna et" diyerek üste bıraktığını söyledi.

Komutanın daha sonra kendisini aramadığını dile getiren Öztürk, helikopterle Başbakanlığa geçmeye çalıştığını, ikinci denemede helikopterin ateş aldığını ve bacağından yaralandığını anlattı.

Tekrar karargaha dönüp tıbbi müdahale aldığını dile getiren Öztürk, "Bu sırada Yaşar Güler'in Akıncı Üssü'nde rehin tutulduğunu öğrendim. Karargaha gidip, rehin tutulduğu odada elindeki ve ayağındaki bağları kestim ve kendisini kurtardım. Abidin Ünal'ı buldum ve birlikte diğer generalleri kurtarıp, diğerlerini askeri savcıya teslim edip Hava Kuvvetleri Komutanlığına intikal ettim." dedi.

Hava Kuvvetleri Komutanlığında bir basın bildirisi hazırladıktan sonra Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ile görüşüp, yaşadıklarımı anlattığını belirten Öztürk, bu sırada Hava Kuvvetleri Komutanının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü, bu görüşme sırasında Erdoğan'ın, "Ama onu baş yapmışlar" dediğini duyduğunu söyledi.

Öztürk, konumu itibarıyla sembolik bir görevde bulunduğunu, emir-komuta yetkisi olmayan, Şubat 2016'da emeklilik dilekçesini ilgili makamlara veren, yasal hakkı olan konutunda oturmak için konut talebinde bulunan, 3 koruması, 1 şoförü dışında mahiyeti bulunmayan, YAŞ üyesi olarak görev yapan bir komutan olduğunu vurgulayarak, "Kuvvet Komutanlığından sonra Genelkurmay İkinci Başkanlığına, Genelkurmay Başkanının ikna edilememesi halinde Genelkurmay Başkanlığına getirileceğim ifadesi var. Beni kim nasıl ikna edebilmiş, bunu birisi söyleyebilir mi? Genelkurmay İkinci Başkanlığı benim için tenzili rütbe ama Genelkurmay Başkanlığı yapacakmışım. Beni kim ikna etmiş, ben razı olmuş muyum? Bu da belli değil." diye konuştu.

"Vitrin süsü olarak kullanıldım"

Öztürk, Orgeneral Akar'ı darbeye ikna etme yönünde hiçbir çabasının bulunmadığını, bunun Akar'a da sorulabileceğini savundu.

Haksız bir suçlamayla 13 aydır cezaevinde tutulduğunu iddia eden Akın Öztürk, darbenin sivil yöneticisi olduğu öne sürülen diğer sanıkları tanımadığını, bu kişilerle hiçbir irtibatının olmadığını öne sürdü.

Ülke sevgisi, ulus bilinci, Mustafa Kemal ve eserleri hayranlığıyla yetiştiğini belirten Öztürk, bu değerlerle yetişen birinin, dini istismar edip Cumhuriyetin kazanımlarını tersine çevirmeye çalışan cemaat ve tarikatlara sempatiyle bakmasının mümkün olmadığını söyledi.

Öztürk, şöyle devam etti:

"Yarım asra yaklaşan askeri bilgi ve tecrübemi, komutanları ve devletin verdiği emekleri, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e 'Deccal' diyecek kadar hainliğe ulaşan 3-4 imamın kullanımına verecek bir kişi değilim. Her türlü tarikat ve cemaatin, Cumhuriyetin, demokrasinin altına konmuş tehlikeli bir bomba olduğunu defalarca söylemişimdir. 1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesini ve 28 Şubat olaylarını yaşamış, milletin üzerinde olumsuz etkilerini bilen ve en son MGK'da legal görünümlü illegal yapılara karşı alınacak tedbirler konusundaki tavsiye kararına imza atmış bir MGK üyesi olarak, bu darbe girişiminin hiçbir şekilde haklı görecek veya destekleyecek bir kişiliğe sahip değilim. Bu yaftayı üzerime çivileseler tutmaz."

FETÖ ile mücadelesini anlatan Öztürk, en son FETÖ'cü olduğu öne sürülen 60 kişilik bir listeyi MİT Müsteşarına sunduğunu anlattı.

Yurtta Sulh Konseyi üyeliğine seçilmesinin kendi bilgisi, rızası ve iradesi dışında gerçekleştiğini öne süren Öztürk, darbeciler tarafından "vitrini süslemek amacıyla" kullanıldığını savundu.

Genelkurmay Başkanı Akar ve Hava Kuvvetleri Komutanının talimatları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, "Hava Kuvvetleri Komutanı üsse gitmemi rica ettiği zaman 'Hayır' deyip gitmeseydim şimdi burada yargılanmayacaktım. Suçum sadece 45 yıllık silah arkadaşıma 'Hayır' diyememek ve torunlarımı görmeye gitmek olmuştur. Ben bu davada aslında kavgayı ayırmaya çalışırken, sopa yiyen adam konumuna düştüm." diyen Öztürk, tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Savunmanın ardından Öztürk'ün çapraz sorgusuna geçildi.

Öztürk, Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Akıncı Üssü'nde bulunduğu zaman aralığında sivil şahıslarla karşılaştınız mı?" sorusuna, "Ben 143. Filo'ya gittiğimde bütün personeli orada gördüm. Etrafta telefonlar ve bilgisayarlar vardı. Bunların operasyon için mi başka bir şey için mi kullanıldığını bilmiyorum. Işıklar kapalı ve loş ışık olduğu için kimseyi tanıyamadım. İnanın kendimden başka bir tane sivil görmedim" diye yanıtladı. Bunun üzerine Giray, "Çok enteresan. Size göstereyim 6 klasör fotoğraf var yarısı sivil" karşılığını verdi.

Öztürk, "O gece damadınız da oradaydı. Onun durumunu öğrenmek, yardım istemek için aramayı düşünmediniz mi?" şeklindeki soruya, "Hayır aramadım. Uçuş faaliyeti olduğu için prensip gereği aramıyorum. Genelkurmay Başkanına gittikten sonra inanın ona tabi olmak dışında başka hiçbir şey düşünmedim. 5 general dışında kimseyle konuşmadım" dedi. Öztürk'e, "Şu anki düşüncenizle damadınızın bu işin içinde olduğunu düşünüyor musunuz?" yönündeki soruya, "Efendim yargılama devam ediyor. Şimdi olduğunu söylersem 'babası onu ihbar etti' derler" ifadesini kullandı. Mahke Başkanı Giray'ın, "Hakan Karakuş darbeye teşebbüs faaliyeti olduğunu biliyor ve buna rağmen sizi oraya çağırıyorsa, buna ne diyorsunuz?" sorusuna ise Öztürk, "Hakan Karakuş bana telefonda 'Buyrun gelin, darbe yapıyoruz' mu diyecekti?" cevabını verdi.

Bir müşteki avukatı, Öztürk'ün emir astsubayı İsmail Keskin'in savcılık ifadesinde, Genelkurmay Başkanı Akar'ın tutulduğu odaya açık yeşil renk kısa kollu tişört giyen bir sivilin girip çıktığını gördüğünü beyan ettiğini anımsatarak, Öztürk'e kendisinin de o şahsı görüp görmediğini sordu. Bu sözlere Öztürk, "Orada darbe oluyor. Babanı görsen tanımazsın. Ayrıca ben görmek zorunda mıyım efendim?" cevabını verdi. Avukatın, o sivil şahsın Nurettin Oruç olup olmadığını sorması üzerine Öztürk, "Ben sivil şahıs görmedim Genelkurmay Başkanı da oradaydı ona sorun" dedi. Öztürk'ün bu sözlerini sanıklar alkışladı. Şehit yakınları ve gazilerin oturduğu bölümden ise, "Alayınız Hulusi Akar'a kurban olur" sesleri yükseldi. Salonda yükselen bağrışmalar Mahkeme Başkanının uyarısıyla son buldu.

Akın Öztürk'e Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününde şahit olacağının ne zaman konuşulduğu ve davetiyenin ne zaman geldiğini sordu. Öztürk ise eşinin düşük tansiyon sıkıntısı olduğunu ifade ederek, Şanver ile telefonla görüşüp aynı tarihlerde yeğeni için kız isteme durumunun bulunduğunu, eşinin yolculukta rahatsızlanması ihtimaline karşılık düğüne tek de olsa katılmaya çalışacağını söylediğini bildirdi.

En son görüşmesinde ise gelemeyeceğini Mehmet Şanver'e aktardığını ve hayırlı olsun temennisinde bulunduğunu belirten Öztürk, "Ben Mehmet Şanver'in oğlunun kirvesiyim, kız isteme işini ben yaptım. Kızımızı verme işini (Şanver'in kızını) de ben yaptım." dedi. Giray'ın, şahitlik konusundaki durumunu neden son dakikaya bıraktığını sorması üzerine Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ile konuşup gelememesi durumunda onun şahit olacağı konusunda karar verdiklerini söyledi.

Öztürk, Şanver'i düğün başladığı sıralarda arayıp tebrik ettiğini, sonrasında ise onun arayıp Orgeneral Ünal'ı telefona verdiğini belirtti. Öztürk, Ünal'ın da Akıncı Üssü'ne gitmesi için kendisinden talepte bulunduğunu öne sürdü.

"Akıncı Üs Komutanı'nı aradığında Hakan Evrim ile görüştüğünü söylemişsin. Şimdi Kubilay Selçuk diyorsun." şeklindeki ifadeye karşılık da Öztürk, ilk önce hangisinin çıktığını iyi hatırlamadığını, ama çok düşünüp bu kişinin İzmir 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk olduğuna kanaat getirdiğini ifade etti.

Üsse telefon ettiğinde uçakları daha önceden gördüğü için konuşmasında, "Darbeye teşebbüs mü, ne yapıyorsunuz?" sözlerini söyleyip söylemediğinin sorulması üzerine de Öztürk, böyle bir ifade kullanmadığını belirtti. Öztürk, "Komutan sizi bekliyor." denilince hemen kalkıp gittiğini bildirdi.

Öztürk, Mahkeme Başkanı Giray'ın, darbe karşıtı olduğunu söylediğini hatırlatması üzerine, Genelkurmay Başkanı dahil başka rütbelilerin derdest edilmesine rağmen üste nasıl rahat dolaştığı sorusuna karşılık da burada agresif davranışlarda bulunmadığını iddia etti.

Öztürk, Genelkurmay Başkanı Akar'a yönelik eski Tuğgeneral Hakan Evrim'in "İsterseniz sizi kanaat önderimizle görüştürebiliriz." şeklinde bir beyanda bulunup bulunmadığının sorulması üzerine, "Duymadım." diye yanıt verdi.

Akıncı Üssü'nde bulunduğu sırada kimseyi aramayı düşünmediğini, sürekli bir şey olmasın diye bir gözünün Genelkurmay Başkanı üzerinde olduğunu iddia eden Öztürk, komutanın yanındayken hep onun emirlerini yapmaya çalıştığını öne sürdü. Öztürk, enterne edilmiş olmasına rağmen Genelkurmay Başkanı'nın telefonda istediğiyle görüşüp görüşemeyeceğinin sorulması üzerine görüşebileceğini kastederek "Gayet tabi" karşılığını verdi.

Giray'ın, "Netice olarak darbeye karşı mısınız, değil misiniz?" sorusuna, karşı olduğunu belirterek yanıt veren Öztürk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın yanında "Allah kahretsin deyip kızdım bağırdım. Bu hedef kim, bombalar nereye atılıyor. Ben tepkimi gösterdim. Bana emir verse dese ki 'Akın al şunu ara Milli Savunma Bakanı'nı, al şunu Başbakanı' ben ararım." diye konuştuğunu da bildirdi.

"Darbeyi kim yaptı?" sorusu

Mahkeme Başkanı Giray'ın "Darbeyi kim yapıyor o zaman? Darbeyi ilişkin emirleri kim veriyor?" sorusuna karşılık Öztürk, "Vallahi kimin verdiğini bilemem ben. Genelkurmay Başkanımız dedi ki 'Bunlar bu işe kalkışmışlar' Akın." diye konuştu. Kim bunlar sorusu üzerine ise Öztürk, sabaha kadar 4-5 generalle muhatap olduğunu belirterek, "Bunlar Ömer Faruk Harmancık, Kubilay Selçuk, Hakan Evrim, Kara Havacılık Komutanı Coşkun, bir kişi daha vardı onu hatırlayamıyorum. Onda da karacılık giysisi vardı. Bunların dışında da kimseyle muhatap olmadım." karşılığını verdi.

Giray'ın, "Darbeyi planlayanların kafasında siz darbe karşıtı birisi değilsiniz ki sizi ikinci komutan yapıyorlar ya da Akıncı Üssü'ne gelip arabuluculuk yapmanıza izin veriyorlar." şeklindeki ifadesi üzerine de Öztürk, "Ben iki veya üç listeden bahsedildiğini duydum. Birisinde Genelkurmay 2. Başkanlığına atanmışım, birisinde hiçbir yere atanmamışım, birisini de polislerden öğrendim ki Cumhurbaşkanlığı da varmış." ifadelerini kullandı.

"FETÖ'cü grup yaptı"

Darbeyi kimin yaptığına ilişkin ne düşündüğü sorusunun tekrarı üzerine de Öztürk, "Kesinlikle içinde. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bulunan FETÖ'cü bir grubun, başkalarının desteğiyle dış güçlerin de desteğiyle... Ben buna kanaat getirdim." dedi.

Öztürk, "dış destek"ten kastının sorulması üzerine, Türkiye'nin bölgede ayaklarının üstüne sağlam bastığını gören herkesin olabileceğini belirterek, "Bunun arkasında Almanı da, İngilizi de, Amerikalısı da Rusu da olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Mahkeme Başkanı'nın darbe girişimin arkasında FETÖ/PYD lideri Fetullah Gülen olduğunu söylemesi üzerine de Öztürk, mutlaka kullanıldığını, bunu savunacak bir durumu olmadığını söyledi.

Öztürk, görevli olduğu dönemde FETÖ'cülerle ilgili bir rapor hazırlayıp hazırlamadığının sorulması üzerine, hazırladığını, hatta MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a elden 60-65 kişinin ismini verdiğini iddia etti.

Akıncı Üssü'nde bulunduğu sırada karşılaştığı generalleri tanıyıp tanımadığı ve FETÖ ile ilgili bağlantıları hakkında ne diyeceği sorulan Öztürk, "Onları hiç tanımıyorum." dedi.

Bir tek sivil görmemiş

143. filo bölgesinde sivil kimseyi görüp görmediğine ilişkin soru üzerine de Öztürk, "Sivil bir tek kişi görmedim." diye konuştu. Mahkeme Başkanının 6 klasör fotoğraf olduğu ve bunların yarısında sivil bulunduğunu söylemesi üzerine de "Hemen karşımda 3-4 generali gördüm, kim var kim yok bakmadım." ifadesini kullandı.

Bir soru üzerine üste damadıyla da görüşmediğini ve karşılaşmadığını iddia eden Öztürk, "Genelkurmay Başkanının yanına gittikten sonra ona tabi olmaktan başka hiçbir şey düşünmedim." dedi. Öztürk, beş general dışında hiç kimseyle muhatap olmadığını iddia etti.

"Hakan Karakuş'un FETÖ/PYD ile bir ilgisi olduğuna dair bilginiz var mı?" sorusunu da Öztürk, "Olsa, ben damadım olmasına müsaade eder miyim?" yanıtını verdi.

Akın Öztürk, soru üzerine kardeşi Aydın Öztürk'ün Ege Üniversitesinden emekli olduğunu, daha sonra Yaşar Üniversitesi, ardından da İzmir Üniversitesinde derslere girdiğini söyledi. Bu üniversitenin KHK ile kapatıldığını daha sonra öğrendiğini belirten Öztürk, üniversitenin kime ait olduğunu bilmediğini savundu.

Öztürk, sanıklardan damadı Hakan Karakuş'un ABD ziyaretine ilişkin soru üzerine ise ABD'ye NATO tatbikatı kapsamında gittiğini, onun dışında ziyarete ilişkin bilgisi olmadığını öne sürdü.

Akın Öztürk, 15 Temmuz öncesinde askeri üslere ziyarette bulunup bulunmadığı sorusunu yanıtlarken, Hava Kuvvetleri Komutanlığı döneminde gidemediği bazı birliklere, Hava Kuvvetleri Komutanının izniyle veda ziyaretinde bulunduğunu söyledi.

Soru üzerine, Mehmet Partigöç ile görüşmediğini, temasın emir subayı tarafından kurulduğunu öne süren Öztürk, Partigöç'ün telefonla görüştükleri sırada kendisine "Komutanı Akıncılara tahliye ettik. Siz de oraya geçin" dediği yönündeki tanık beyanını kabul etmediğini, Partigöç'ün de Genelkurmay çatı davasında bu anlatımını doğruladığını savundu.

Bir avukatın, "Neden Ömer Halisdemir gibi şehit olmayı göze almadınız? Siz orada ikna turlarındayken sokakta insanlar şehit oluyordu" sözleri üzerine Öztürk, "Bunlar insanın kanına dokunan şeyler. Ben bu soruya cevap vermeyeceğim" dedi. Öztürk'ün bu sözlerine salondan tepki geldi.

Akın Öztürk, başka bir soru üzerine, lojmandan çıkarken telefonunu yanına alıp almadığını hatırlamadığını, telefonlarının emir subayında bulunduğunu savundu.

Öztürk'e, sanıklardan koruma Astsubayı İsmail Keskin'in ifadesinde, "üsteki karargah binasında açık renk polo yaka tişört giyen bir kişi gördüğü" yönündeki beyanı aktarılarak, tarifteki gibi sivil kişi görüp görmediği soruldu. Öztürk, karargah binasında sivil görmediğini öne sürdü.

"Açık renk polo yaka tişört giyen kişi Nurettin Oruç olabilir mi?" yönündeki soru üzerine Öztürk, karargahta sivil görmediğini tekrarlayarak, "Bunu Sayın Genelkurmay Başkanımıza sorun" dedi. Sanıklar ile avukatları bu sözleri alkışladı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Giray, sanıkları uyardı. İzleyiciler de sanıklara tepki gösterdi. İzleyicilerden ayağa kalkarak "Vatan hainleri, alçaklar" diye bağıranlar oldu. Kolluk güçleri izleyicilerle sanıklar arasında tedbir aldı.

Öztürk, daha sonra, "İsmail Keskin'in lafına inanıyorum, o görmüştür. Ben görmedim. Genelkurmay Başkanı beni birkaç kez filolara gönderdi. Ben yalan söylüyor olabilirim. Genelkurmay Başkanının kendisine soralım. Böyle bir sivil girdi mi, girmedi mi? Ben görmedim. Keskin, görmüş olabilir." diye konuştu.

Torunlarının, sanıklardan Hakan Çiçek'e ait olan ve kapatılan Anafartalar Kolejinde eğitim gördüğünü anlatan Öztürk, bu okullara, torunlarının gösterisi ve ödül töreni için iki kez gittiğini, ziyaretlerinden birinde yanında bir CHP milletvekili ile okulun müdürünün oturduğunu söyledi.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a verdiği 60 kişilik listede bulunan kişilerden hatırladıkları sorulan Öztürk, listenin önemli bir operasyon yürüttüğü sırada eline geçtiğini, isimleri hatırlamadığını, müsteşara vererek, "Bu çok acele geldi. Lütfen gereğini yapın" dediğini iddia etti.

Üsse girdikten sonra dışarı çıkmadığını öne süren Öztürk, üs civarında vatandaşları görmediğini, bulundukları yerle tel örgüler arasında uzun mesafe olduğunu söyledi. "Üsse giriş çıkış yaptığınız, bu andan 5 dakika sonra halka ateş edildiği iddia ediliyor. Bu konuda tanık beyanları var." değerlendirmesi üzerine Öztürk, halka ateş edildiğine dair bir bilgisinin bulunmadığını, ancak Yaşar Güler'den bir çatışma olduğunu duyduğunu söyledi.

Akıncı'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile yan yana bulundukları sırada diğer askerlerin odadan çıktığı hatırlatılarak, "Herkes çıkıyor, Hulusi Paşa ile yalnız bırakılıyorsunuz. Hulusi Paşa'yı ikna etmeniz için yapılmış olabilir mi?" sorusu üzerine Öztürk, Akar'ı iknaya yönelik hiçbir çabasının bulunmadığını, bunun Akar'a da sorulabileceğini söyledi. Öztürk, "Soralım Hulusi Paşa'ya, bir tek kelime bu konuda konuşmuş muyum, sorun" dedi.

"Odada enterne edilmiş bir paşa var. Kime güvenerek bırakıp gittiler?" sorusu üzerine Öztürk, "Dışarıda silahlı askerler var." dedi. "Bu kadar rahat dolaşabilmek için onlardan olmak gerekiyor" değerlendirmesi üzerine Öztürk, "Böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Böyle bir şey yok. Bunu Genelkurmay Başkanına lütfen sorunuz." diye konuştu.

Müştekilerden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, 15 Temmuz'da damadı sanık Hakan Karakuş'u iki defa niçin aradığı sorusunu yanıtlayan Öztürk, birincisinde İzmir'den Kara Kuvvetleri Komutanının uçağıyla Ankara'ya döndüğünü bildirdiğini, ikincisinde ise Karakuş'un evine gideceği için "Evde misiniz?" diye sorduğunu ifade etti.

Öztürk, Aydın'ın sorusu üzerine derdest edilen komutanların yerini Kubilay Selçuk'tan öğrendiğini bildirdi.

Başbakanlık avukatı İskender Minar'ın, "Mahrem imamlar" soruşturmasında geçen bir ifadede Fetullah Gülen'in eşine saat gönderdiği "Büyük Patron"dan bahsedildiğini belirterek, "Fetullah Gülen eşinize saat hediye etti mi?" diye sordu.

Öztürk, buna, "Polis araştırma yapmıştır, evde ne var ne yok görmüşlerdir" karşılığını verdi.

Hava Kuvvetleri Komutanlığının ambleminin bulunduğu saatin bir sahibinin de Adil Öksüz olduğuna dikkat çekilmesi üzerine Öztürk, bu saatlerin kendisinden önceki komutanlarca sınırlı sayıda yaptırıldığını, ancak sonradan, istendiği zaman yeniden üretildiğini kaydetti.

"Balyoz kumpas soruşturmaları nedeniyle bazılarının önünün FETÖ tarafından kesilirken kendisinin önünün açıldığı" yönündeki soru üzerine Öztürk, "Ben önü açılarak gelen biri değilim" dedi, önceki yıllarda "terfi ettirilmemek için önünün kesildiğini" ileri sürdü.

Öztürk, bir başka soru üzerine, Hakan Evrim'in 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a "Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştüreyim" dediğini duymadığını, böyle bir şeyi hatırlamadığını iddia etti.

Bir soruyu yanıtlarken, "Bir, ben darbenin bir kişisi değilim. Bu darbeyi FETÖ taraftarları yapmıştır iki" diyen Öztürk, "Kardeşiniz FETÖ'nün okullarında çalışıyor. Damadınız FETÖ'cü subay. Damadınızı, kızınızı verirken araştırdınız mı?" sorusuna ise, "Abim, kesinlikle bir Cumhuriyet çocuğudur. Bu işlerle alakası olmayan bir insan. Damadımla ilgili yaptığım tek soruşturma, biz hemen komutanını arar, sorarız. Ziya Güler'e 'Ne diyorsun?' diye sordum" dedi.

Mahkeme Başkanı Giray'ın "Darbeyi kim yapıyor o zaman? Darbeyi ilişkin emirleri kim veriyor?" sorusuna karşılık Öztürk, "Vallahi kimin verdiğini bilemem ben. Genelkurmay Başkanımız dedi ki 'Bunlar bu işe kalkışmışlar' Akın." diye konuştu. Kim bunlar sorusu üzerine ise Öztürk, sabaha kadar 4-5 generalle muhatap olduğunu belirterek, "Bunlar Ömer Faruk Harmancık, Kubilay Selçuk, Hakan Evrim, Kara Havacılık Komutanı Coşkun, bir kişi daha vardı onu hatırlayamıyorum. Onda da karacılık giysisi vardı. Bunların dışında da kimseyle muhatap olmadım." karşılığını verdi.

Giray'ın, "Darbeyi planlayanların kafasında siz darbe karşıtı birisi değilsiniz ki sizi ikinci komutan yapıyorlar ya da Akıncı Üssü'ne gelip arabuluculuk yapmanıza izin veriyorlar." şeklindeki ifadesi üzerine de Öztürk, "Ben iki veya üç listeden bahsedildiğini duydum. Birisinde Genelkurmay 2. Başkanlığına atanmışım, birisinde hiçbir yere atanmamışım, birisini de polislerden öğrendim ki Cumhurbaşkanlığı da varmış." ifadelerini kullandı.

Darbeyi kimin yaptığına ilişkin ne düşündüğü sorusunun tekrarı üzerine de Öztürk, "Kesinlikle içinde. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bulunan FETÖ'cü bir grubun, başkalarının desteğiyle dış güçlerin de desteğiyle... Ben buna kanaat getirdim." dedi.

Öztürk, "dış destek"ten kastının sorulması üzerine, Türkiye'nin bölgede ayaklarının üstüne sağlam bastığını gören herkesin olabileceğini belirterek, "Bunun arkasında Almanı da, İngilizi de, Amerikalısı da Rusu da olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Mahkeme Başkanı'nın darbe girişimin arkasında FETÖ/PYD lideri Fetullah Gülen olduğunu söylemesi üzerine de Öztürk, mutlaka kullanıldığını, bunu savunacak bir durumu olmadığını söyledi.

Öztürk, görevli olduğu dönemde FETÖ'cülerle ilgili bir rapor hazırlayıp hazırlamadığının sorulması üzerine, hazırladığını, hatta MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a elden 60-65 kişinin ismini verdiğini iddia etti.

Akıncı Üssü'nde bulunduğu sırada karşılaştığı generalleri tanıyıp tanımadığı ve FETÖ ile ilgili bağlantıları hakkında ne diyeceği sorulan Öztürk, "Onları hiç tanımıyorum." dedi.

Öztürk'ün çapraz sorgusuna 7 Ağustos Pazartesi günü devam edilecek.

İDDİANAME

Darbe girişiminin bir numaralı sanığı Fetullah Gülen ile iki numaralı sanığı Adil Öksüz'ün de arasında bulunduğu bazı sanıkların "Anayasayı ihlal", Cumhurbaşkanına suikast", "Yasama organını ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs", "silahlı terör örgütü yönetmek", "askeri komutanlıkların gasbı", "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs etme", "mala zarar verme", "kamu malına zarar verme", "ibadethanelere zarar verme", "genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 15 Temmuz darbe girişiminin yönetim merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlerle ilgili hazırlanan iddianamede, darbe girişiminin FETÖ/PDY tarafından yapıldığının anlaşıldığı vurgulandı. Yapılan incelemeler neticesinde, darbeye teşebbüs eylemini yönetip organize eden "sivil yönetici" Adil Öksüz başta olmak üzere, diğer sivil yöneticiler Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç, Harun Biniş'in FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olması, gizli tanıklar "Şapka" ve "Kuzgun"un beyanları, Adil Öksüz'ün yaptığı toplantılar, toplantı sırasında örgüt lideri Fetullah Gülen ile yaptığı konuşmalar, darbe faaliyetinden hemen önce Kemal Batmaz ile ABD'ye gitmesi ve darbe planının Gülen'e onaylatılması, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın beyanları, itirafçı olan şüphelilerin anlatımları ve darbe girişimini yönetip organize eden üst rütbeli asker yönetici şüphelilerin FETÖ/PDY terör örgütüyle irtibatları dikkate alındığında, darbe girişimi eyleminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı ifade edildi.

Davanın konusunu ve kapsamını oluşturan başlıklar

Akıncı 4. Ana Jet Üst Komutanlığında darbeye teşebbüs eyleminin yönetilmesi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahında darbeye teşebbüs eyleminin yönetilmesi, Kayseri 12. Hava Ulaştırma Üst Komutanlığından GÖREN ve Askeri Cargo uçaklarıyla darbeye teşebbüs eylemine iştirak edilmesi, Diyarbakır 8. Ana Jet Üst Komutanlığından F-16 uçaklarıyla darbeye teşebbüs eylemine iştirak edilmesi, Adana/İncirlik 10. Tanker Üs Komutanlığından tanker uçaklarıyla yakıt ikmali yapmak suretiyle darbeye teşebbüs eylemine iştirak edilmesi, Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma (MAK) timinden, İstanbul'a giden darbe karşıtı komutanların Ankara Akıncı Üssü'ne kaçırılması suretiyle darbeye teşebbüs eylemine iştirak edilmesi ve İstanbul Sualtı Taarruz (SAT) Komutanlığından, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahından, Kara Kuvvetleri Komutanlığından, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından, Jandarma Genel Komutanlığından, İnsani Yardım Tugayından, Özel Kuvvetler Komutanlığından, Kara Kuvvetleri MEBS Komutanlığından ve diğer askeri birliklerden; darbenin yönetim merkezi Akıncı Üssü'ne gelerek darbeye teşebbüs eylemine iştirak edilmesi eylemleri soruşturmanın konusunu ve kapsamını oluşturan başlıklar arasında yer aldı.

SİVİL İMAMLARDAN KİM KİMDİR?

15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün 5 sivil imamı Akıncı Üssü'nden terör örgütü elebaşısı Gülen'in direktifleri doğrultusunda darbe girişimini yönetti. Bu isimlerden firari Adil Öksüz dışındaki 4'ü ilk kez hâkim karşısına çıktı.

ADİL ÖKSÜZ

FETÖ'nün Hava Kuvvetleri imamı. Gülen'in talimatıyla 1 Kasım 2015 seçimlerinin hemen ardından darbe girişiminin hazırlıklarına başladı. 27 Aralık 2015-Haziran 2016 tarihleri arasında 12 defa Ankara'ya giderek, örgüt mensubu askerlerle 2 farklı adreste darbe toplantıları yaptı. Bu toplantıların hemen hepsinin ardından ABD'ye giderek, Gülen'e bilgi verdi, talimatlarını aldı. 11 Temmuz'da darbeci askerlerle hazırlık toplantılarını tamamlayan Öksüz, darbe planını Gülen'e sunmak için tekrar ABD'ye gitti. 2 gün ABD'de kaldıktan sonra 13 Temmuz'da Türkiye'ye döndü. 16 Temmuz sabah saatlerinde Akıncı Üssü yakınlarında jandarma ekiplerince yakalandı. Satın almak amacıyla tarla bakmak için orada bulunduğunu söyledi. Savcılık sorgusunun ardından tutuklanması talebiyle sevk edildiği mahkemece serbest bırakılmasının ardından kayıplara karıştı.

KEMAL BATMAZ

15 Temmuz'da darbecilerin harekât merkezi olan 143'üncü Filo'da bulunduğuna ilişkin görüntüler ortaya çıktı. Saat 21.50'den sabah 01.40'a kadar 143. Filo'da olduğu tespit edilen Batmaz'ın darbeci askerlerle birlikte hareket ettiği tespit edildi. Darbe gecesi Kemal Batmaz'a Akıncı Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'in baş selamı verdiği görüntüler soruşturma dosyasına girdi. Batmaz da ifadesinde, Öksüz gibi Kahramankazan'da tarla bakmaya gittiğini iddia etti. FETÖ'nün en büyük finans kuruluşlarından biri olarak bilinen Kaynak Holding iştiraki Kâğıt AŞ'nin Genel Müdürlüğü'nü yapan Batmaz'ın, 11 Temmuz'da Adil Öksüz ile birlikte ABD'ye gittiği, darbe girişiminden 2 gün önce yine Öksüz ile Türkiye'ye döndüğü belirlendi.

HARUN BİNİŞ

İfadesinde Kemal Batmaz'la Kahramankazan'da tarla bakmaya gittiğini söyleyen Harun Biniş, 143. Filo'daki görüntülerine "montaj" dedi. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda (TİB) çalıştığı dönemde aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bulunduğu devlet yöneticilerinin kullandığı kriptolu telefonların dinlenmesine ilişkin davanın sanıkları arasında yer alıyor.

HAKAN ÇİÇEK

FETÖ'nün kripto mensuplarının çocuklarını göndermek için kurduğu Anafartalar Koleji'nin sahibi Hakan Çiçek, darbe girişiminin merkezi Akıncı Üssü'nde yakalandı. FETÖ'nün TSK'daki kurmay subaylarından sorumlu imam olduğu iddia ediliyor.

NURETTİN ORUÇ

Akıncı Üssü'nde yakalandı. Belgesel çektiğini iddia etti.

AKIN ÖZTÜRK

Darbenin askeri planlayıcılarından ve Yurtta Sulh Konseyi üyesi. Akıncı Üssü'ndeki faaliyetleri sivil imamlarla birlikte koordine etti. Uçak ve helikopterlerin hangi noktaları vuracakları konusunda belirleyici kararlar aldı.

KUBİLAY SELÇUK

Tümgeneral. İzmir'de görevli olmasına rağmen o gece Akıncı Üssü'ne giderek, darbe faaliyetlerini koordine etti. F-16'ların nereye uçacaklarını belirledi.

MEHMET DİŞLİ

Yurtta Sulh Konseyi üyesi. Darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın derdest edilmesi talimatını verdi ve Akar'ın rehin alınma sürecini koordine etti. Akar, Çankaya Köşkü'ne gelirken, helikopterde eşlik etti.

HAKAN EVRİM

Tuğgeneral. Akıncı üs komutanı olarak görev yapıyordu. Hulusi Akar'a, "İsterseniz sizi kanaat önderimiz (Fethullah Gülen) ile görüştürürüz" sözüyle darbe girişimi tarihine geçti.

ÖMER FARUK HARMANCIK

Tuğamiral. Yurtta Sulh Konseyi üyesi. Akar'a darbe bildirisi okutmaya çalıştı.

HAKAN KARAKUŞ

Darbenin askeri planlayıcılarından Akın Öztürk'ün damadı. Kalkışmada en çok kullanılan 143. Filo'nun komutanıydı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bombalanması talimatını verdi.

HASAN HÜSNÜ BALIKÇI

Meclis'i bombalayan darbeci pilot.

HÜSEYİN TÜRK

TBMM ve Gölbaşı Özel Harekât Müdürlüğü'nü bombaladı.

AHMET ÖZÇETİN

Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu yerin tespit edilmesi ve uçağının havada tespit edilerek durdurulması talimatını verdi.

MÜSLİM MACİT

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yakınındaki köprülü kavşağa ve otoparka 2 bomba atıp 15 kişiyi şehit etti.

AHMET TOSUN

Meclis, Özel Harekât ve TÜRKSAT binasına bomba atılması talimatını ileten yüzbaşı.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası

(05 Ağustos 2017, 15:46)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11045    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.446.073