İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün iş dünyası yapılanmasına ilişkin kapatılan Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ile üye şirketlerine yönelik Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 31'i tutuklu 86 sanığın yargılanmasına başlandı.
29.10.2017 14:51 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün iş dünyası yapılanmasına ilişkin kapatılan Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ile üye şirketlerine yönelik Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 31'i tutuklu 86 sanığın yargılanmasına başlandı.
23.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ'ye finansman sağladıkları iddiasıyla, İBB eski Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı ve ünlü baklavacı Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu TUSKON ve üye şirketleri ile ünlü iş adamları hakim karşısına çıktı.
Silivri Ceza İnfaz Kurumu karşısındaki 23'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü ile birlikte 28 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken, 50 tutuksuz sanık da salonda hazır bulundu. Duruşmaya taraf avukatları ve yakınları da katıldı. Öte yandan duruşma salonu önünde ve çevresinde geniş güvenlik önlemi alındı.
Duruşma, tutuklu sanıkların kimlik tespitiyle devam etti.
İddianamenin okunmasının ardından tutuklu sanık Ramazan Alpay'ın savunmasının alınmasına geçildi.
Sanık Alpay savunmasında, hakkında 3 suçlama olduğunu, bu suçlamaların yurtdışına yaptığı seyahatler, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı "Bylock" kullandığı iddiası ve TUSKON'da SGK'lı olarak çalışması olduğunu söyledi.
TUSKON'da çalıştığı dönemde yaptığı uluslararası seyahatlerin fuarlara gitmek için olduğunu savunan Alpay, "2011 yılında üniversiteden mezun oldum. Endüstri mühendisliği ve işletme bölümlerinden mezunum. Afrika üzerine yüksek lisans yaparken TUSKON'da çalışmaya başladım. 2016 yılının sonuna kadar fuarlara katıldım. Kesinlikle 'Bylock' kullanmadım. Bu telefonu aylar sonra almıştım. Kendimden eminim, her şeyi açıklayabilirim." dedi.
Sanık Alpay, TUSKON'da sigortalı olarak çalıştığı iddiasıyla 14 aydır tutuklu olduğunu öne sürerek, "SGK'lı çalışandım. Sadece maaş aldım. Maaşım 2 bin 100 liraydı. Fuar işleriyle uğraştım. TUSKON'da suç işlemedim, işleyen birini de görmedim. 2016 yılında maaşlar ödenmediği için istifa ettim, iş tatmin etmiyordu. İngilizce diye Today's Zaman'a üye olmuştum. Fuarlar olduğu müddetçe başka illere gidiyordum. TUSKON'a kendi başvurumla girdim. Afrika üzerine tez hazırlıyordum. Part-time çalışıyordum." ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet savcısının "Neden bitirdiğin dereceden düşük bir yerde çalışıyordun?" sorusuna sanık Alpay, "Afrika uzmanı olmak istiyordum. Türkiye'de yok denecek kadar azdı." diye cevap verdi.
Alpay, "TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu'nda işçi olarak sandalye taşıdım, sandıkları getirdik. Ben herhangi bir organizasyon yapmadım." iddiasında bulundu.
Sanığın savunmasının ardından, duruşma yarına ertelendi.
24.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki büyük salonda görülen duruşmaya, aralarında Kavurmacı ve Güllü'nün de yer aldığı 28'i tutuklu 60 sanık ve avukatları katıldı.
Sanık yakınlarının da izlediği duruşmada, sanık savunmaları alındı.
Tutuklu sanık Ahmet Şener Gülenç, avukat olduğunu, 3 iddiayla suçlandığını ve bunların ofis evinde bulunan 3 adet 1 Amerikan doları, derneğe üye olması, Bank Asya'ya para yatırmak olduğunu söyledi.
Sanık Gülenç, 2013 yılında Şile Belediyesi'nden istifa ettiğini ifade ederek, "Serbest avukatlık yaptığım için çevremi genişletmeye çalışıyordum. Çocuklarıma ait kumbarada 3 adet c, d, e serileri 3 adet Amerikan doları bulundu. Bu dolarlar f serisi değildir, örgüte ait değildir. Yurt dışına seyahatler yaptım. Türk lirasını dolara çevirdim. Kalan bozuk paraları çocuklara verdim. Bu paralar bereket getiren paralardan değildir. Bunlara da inanmıyorum. Bereket Allah'tan gelir. MABİAD'a üye olmakla suçlanıyorum. Derneğin bütün faaliyetleri yasaldır. 17-25 Aralık'ta üye olduğum için polis fezlekesine yazıldı." dedi.
Bank Asya'da mevduatı bulunmasının deliller arasında olduğunu aktaran sanık Gülenç, "2013'te para yatırma çağrısı vardı. Benim daha önceden hesabım vardı. O para sürekli kalmadı. Herhangi bir örgütün ne propagandasını yaptım, ne de üye oldum. ByLock çıkmadı, TUSKON toplantısına katılmadım." diye konuştu.
Cumhuriyet savcısının, "Çok şaibeli bir tarihte neden para yatırdın? Sonra görevini yerine getirip neden parayı çektin?" diye sorması üzerine sanık Gülenç, "65 bin lira para yatırmamla banka kurtulmadı." diye karşılık verdi.
Bir diğer tutuklu sanık İsmail Aytan da, 14 aydır tutuklu bulunduğunu, Marifed Derneği'ne bağlı 32 dernekten örgüt adına para topladığı iddiasını kabul etmeyerek, "Ben dernekte işçi statüsünde çalışan biriyim. Benim Mustafa Muhammet Günay ile görüşmem söz konusu olamaz. Bildiğim kadarıyla kendisi TUSKON'un Genel Sekreteridir." diye savunma yaparak, suçlamaları reddetti.
"Bu yapının evladına kurşun sıkabileceğini düşünmedim"
Bir diğer tutuklu sanık Nihat Kurt da savunmasında, öncelikli olarak sağlığının kötü olduğunu, beyninde bir baloncuğun bulunduğunu, ölüm riskinin olduğunu belirterek, "Ben FETÖ üyesi değilim. Hiçbir zaman olmadım. TUSKON'a üye olmakla suçlanıyorum. 20 yıl siyaset yaptım. Bülent Ecevit'in mitinglerinde anons yapıyordum. 17-25 Aralık'tan sonra eskisi gibi arkadaş olacaklarını düşündüğümden ticari ilişkilerimi ve çevremi kaybetmemek için buraya kadar geldik. 15 Temmuz'dan sonra istifa ettim. TUSKON'da bulundum, çalıştım, yöneticilik yaptım. Yurt dışında nasıl ihracat yaparız diye çalıştım. Savcının iddianamedeki iddiasına göre 'Nihat Kurt, darbe gecesi darbeden önceden haberi olmamıştır' diyor. Terör örgütü üyesi değilim ki, üye olayım. Ben koku işi yapıyorum. Sonradan bunun bir iletişim aracı olduğunu öğrendim. Biri beni aradı sana 'COCO'dan ulaşamıyorum dedi, kızdım. Emniyette 10-15 gün kalmamak için emniyette adam arıyor deniliyor. 10 yıllık vizelerim, pasaportum var. Emniyette kalmayayım hastayım diye bir an önce savcı karşısına çıkmak istedim. Ben bu olayın hiçbir yerinde olamam, kimse bana delilsiz örgüt üyesi diyemez." dedi.
Kendisinin solcu olduğunu, bir partiye gittiğinde 'solcu arkadaş geldi' denildiğini aktaran sanık Kurt, telefondaki cemaat muhabbetlerinde 'ben böyle şeyleri telefonlarda konuşmadım' dediğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün "Konuşmalarını program üzerinden yapmışsın." demesi üzerin sanık Kurt, "Program kullandığımı inanın hatırlamıyorum. Bilmiyorum, teknoloji noktasında zayıfım." diye cevap verdi.
Başkan Öztürk'ün "TUSKON'un 6. Kuruluna İŞGAD üyesi olarak MARİFED'i temsilen ismin geçiyor. Örgütle ilişkin devam mı ediyordu?" diye sorması üzerine sanık Kurt, "Bu kurula katılmadım. İstanbul dışındaydım. Bu yapının böyle bir şey yapması, evladına kurşun sıkabileceğini düşünmedim." yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı Öztürk'ün "TUSKON'un 5. Olağan Genel Kurulu'na katıldın mı?" sorusuna Kurt, "O toplantıdaki Rızanur Meral'in konuşmasından sonra katıldım. Biz iş adamıyız, arkadaşlara da dedim. Bunları siyasetçiler konuşsun, o konuşma kabul edilebilir bir konuşma değil." şeklinde cevap verdi.
Başkan Öztürk'ün "Telefonunda ByLock ve Kakao programlarını kullandığın tespit edilmiş. Bu programlar WhatsApp, gmail ara yüzüyle indirilebiliyor. Kullandın mı?" sorusuna da Kurt, "O numarayı hiç kullanmadım. ByLock'un b'sini ilk kez sizden duyuyorum." dedi.
"Darbeye darbe demek için kaç kişinin ölmesi gerekir"
İddianamede, Zaman gazetesine kayyum atandığı gün oraya gittiği iddialarının hatırlatılması üzerine sanık Kurt, "Biz iş adamıyız, ülke huzur istiyor. Bir gazetenin kapanması ülke ekonomisini bozuyor. Bunlar doları yukarı çıkartıyor. Oraya gitmedim. Telefonda üzüldüğümü söyledim. Ama Zaman gazetesine, Fatih Üniversitesi'ne, TUSKON'a lanet olsun, bilsem kapısından geçmezdim. Lanet olsun hepsine, bizi bilerek kandırdılar." şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün sanık Kurt'a darbe gecesi yaptığı 'bu darbe değildir' görüşmelerini hatırlatarak, "Darbeye darbe demek için kaç kişinin ölmesi gerekir" demesi üzerine sanık Kurt da, "Hayır efendim. Orada öyle demek istemedim." yanıtını verdi.
Sanık Kurt, son olarak sağlık sebebiyle tahliyesini istedi.
Tutuklu sanıklardan Nalan Erpolat da TUSKON'un 5. Olağan Genel Kurulu'na katılmadığını öne sürerek, böyle bir yapının kötü niyetli ve paralel devlet yapılanmasına yönelik eleştirilerin artmaya başlaması üzerinde TUSKON'dan 2015 yılında istifa ettiğini, bu tarihten sonra kimseyle görüşmediğini, örgüt üyesi olmadığını, propaganda yapmadığını söyledi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen sanık Erpolat, "Eğitimli ve kadın olduğum için beni vitrine koymak istediler diye düşünüyorum. TUSKON'a bilgim ve istediğim dışında üye edildim. Bütün bildiğim budur." dedi.
Bir diğer tutuklu sanık Özlem Üçüncü de savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini, İnci İş Kadınları Derneği'ne üye olmak ve ByLock kullandığı iddiasıyla suçlandığını ifade ederek, "Dernek 50-60 kişiyi geçmeyen, cılız bir dernekti." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün "Derneğin kurban parası toplaması konusuna ne diyorsun?" sorusuna sanık Üçüncü, "Ben sanmıyorum kurban parası toplandığını, toplandıysa geri gönderilmiştir." dedi.
Bunun üzerine başkan Öztürk, "Bu kadar kurban kesilseydi, Afrika'da aç kalmazdı" şeklinde konuştu.
Sanığın savunmasının tamamlanmasının ardından duruşma yarına erteledi.
25.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik kapatılan Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve üye şirketlerine yönelik 86 sanık hakkında açılan davanın 3. duruşması başladı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin karşısında bulunan duruşma salonunda görülen duruşmaya 25'i tutuklu sanık ile 9 tutuksuz sanık katıldı. Duruşma tutuklu sanık Yüksel Nalbant'ın ifadesinin alınmasıyla devam etti.
1 Mart 2014'te TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu'nda hükümeti alenen tehdit ettiği belirtilen başkan Rızanur Meral'in açılış konuşmasını alkışlamasına ilişkin sanık Nalbant, "TUSKON toplantısına ayaklarım kırılsaydı da gitmeseydim. Konuşmayı pür dikkat dinlemedim. Önemli bir pozisyonda olmadığım, sıranın sonunda da oturduğum için, yanımdakilerde konuşuyordu ne konuşulduğunu pek anlamadım. Toplum psikolojisiyle herkes alkışladığı için ben de alkışladım. Ellerim kırılsaydı da alkışlamasaydım" dedi.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin karşısında bulunan duruşma salonunda görülen duruşmada "Ben asla bir terörist değilim" diyerek savunmasına başlayan sanık Yüksel Nalbant, "Cemaatin terör örgütü olduğunu bilsem, bu adamlara selam bile vermezdim" ifadelerini kullandı.
Sanık Nalbant, FETÖ /PDY örgüt üyelerinin aralarında kullandığı gizli haberleşme programı 'ByLock'u' kullanmadığını savunarak, dava konusu 1 Mart 2014'teki TUSKON 5.Olağan Genel Kurulu'ndaki toplantıya da davet üzerine katıldığını söyledi.
Sanık Nalbant, "TUSKON toplantısına ayaklarım kırılsaydı da gitmeseydim. Konuşmayı pür dikkat dinlemedim. Önemli bir pozisyonda olmadığım, sıranın sonunda da oturduğum için, yanımdakilerde konuşuyordu, ne konuşulduğunu pek anlamadım. Toplum psikolojisiyle herkes alkışladığı için ben de alkışladım. Ellerim kırılsaydı da alkışlamasaydım" diye konuştu.
Devlet okullarında okuduğunu, işletme mezunu olduğunu ve iyi derecede İngilizce bildiğini anlatan sanık Nalbant, kendisinin ve eşinin de cemaat yurtlarında kalmadığını ve hayatı boyunca yasadışı bir şey yapmadığını savundu.
"Kadınlar TUSKON'da vitrin olarak kullandılar. Bu durumda savcılık tarafından tespit edilmiştir" diyen sanık Nalbant, söz konusu yapıyla sınırlı ilişkisi olduğunu ve o dönemde de yapının terör örgütü olarak kabul edilmediğini belirtti.
Nalbant, 15 Temmuz Darbe girişimi öncesinde de istifasını sözlü ve yazılı olarak sunduğunu öne sürerek, "Hayatım boyunca kanunları çiğneyerek hiçbir şey yapmadım. Hain darbe girişimi başarılı olsa yine de hapse atılacaktım. İstifa etmem delil olarak kullanılacaktı. Ayrıca ben demokrasi mitinglerine de katıldım" şeklinde konuştu.
"Bu örgütün devlete sızmasını erken fark edemedim" diyen sanık Nalbant, "TUSKON üyeliğinin bana maddi hiçbir getirisi olmamıştır, zengin hayatım olmamıştır. İnkar ve yalan beyanım, ya da gizlediğim hiçbir şey yok. Beni katıldığım TUSKON toplantılarında hukuk dışı konuşmalar olmadı" dedi. Sanık Nalbant, "TUSKON'un Başkanı Rızanur Meral'ın istifa ettiğini de avukatımdan öğrendim. TUSKON'da önemli bir görevim olsam bunu bilmez miydim?" diyerek hakkındaki suçlamaları reddetti.
Nalbant, FETÖ'nün içinde, terör örgütü olarak bilinmediği dönemde bulunduğunu ileri sürerek, "Ben terörist değilim. Terör örgütü olduğunu bilseydim, bu adamlara selam vermezdim." dedi.
TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu'nda konuşma yapan Rızanur Meral'in konuşmasını ön sıralarda dinlediği iddia edilen Nalbant, "TUSKON'da önemli bir pozisyonda değildim. Toplantıda ise sıranın sonunda oturduğumdan ve yanımdakilerle konuştuğumdan ne konuşulduğunu duyamadım. Herkes alkışladığı için toplum psikolojisiyle ben de alkışladım. Ayaklarım kırılsaydı da TUSKON toplantısına gitmeseydim, ellerim kırılsaydı da alkışlamasaydım. Bütün kadınlar TUSKON'da vitrin olarak kullanıldı." diye konuştu.
"Devlete sızdıklarını fark edemedim"
Nalbant, hukuk dışı bir faaliyetin içinde bulunmadığını iddia ederek, şunları kaydetti:
"Kendim ve eşim cemaat yurtlarında kalmadık. Hayatım boyunca yasa dışı bir şey yapmadım. Benim katıldığım TUSKON toplantısında hukuk dışı konuşmalar olmadı. Bu örgütün devlete sızmasını erken fark edemedim. TUSKON'un bana herhangi bir maddi getirisi olmamıştır. TUSKON'un başkanı Rızanur Meral'in istifa ettiğini avukatımdan öğrendim. TUSKON'da önemli bir görevim olsa bunu bilmez miydim?"
"Bu bir casusluk faaliyetidir"
Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Öztürk de Nalbant'ın çapraz sorgusunda daha önce emniyet ve savcılıkta verdiği, "Özer Demircan (MAĞRİFED derneği genel sekreteri) beni aradı. Emniyette tanıdıklarım var, gözaltına alınacağımızın haberini verdi. Romanya'ya gidin dedi." şeklinde beyanını okudu.
Bu ifadeyi baz alan Öztürk'ün, "Bu bir casusluk faaliyetidir. Espiyonajdır (gizli bilgi toplama faaliyeti). Devletin bilgilerini gayriresmi yollarla size söylüyorlar. Tepki göstermedin mi?" şeklindeki sorusuna Nalbant, "Ne yapacağımı bilemedim." diye yanıt verdi.
Heyet Başkanı Öztürk'ün, "TUSKON'un 5. Olağan Genel Kurulu'nda Rızanur Meral'in konuşmasını neden alkışladın şeklindeki sorusuna ise Nalbant, "Konuşmayı tam dinlemedim. Sürü psikolojisiyle hareket ettim." yanıtını verdi.
26.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binadaki büyük salonda görülen duruşmada, tutuklu sanık Cahit Durmaz savunma yaptı.
Durmaz savunmasında, 2010 yılında emrivakiyle TUSKON'a üye edildiğini, 17-25 Aralık'tan sonra şifai olarak 3 kez istifa ettiğini, 2015 yılının sonunda noter aracılığıyla istifa ettiğini, daha sonrasında buradan kimseyle görüşmediğini, Fetullah Gülen'in sözünün geçmediğini, bu olaya şahit olmadığını, TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu'na davet edildiğini bu daveti kabul etmediğini ancak sanayi bakanlarının, yardımcılarının geleceği konusunda uyarıldığını ve iş hayatı için bunların önemli olduğunu, her zaman karşılaşacağı insanlar olmadığını ifade ederek, bu toplantıya katıldığını söyledi.
Sanık Durmaz, salona girdiğinde Rızanur Meral'in konuşmasına başladığını dile getirerek, "Konuşmanın bozulduğunu, ucunun kaçtığını gördüm. Prensiplerime göre siyasi parti siyaset yapar, dernekler dernekçilik yapar. Konuşmalarda hakaret olunca sinirlendim. Bu böyle olmaz dedim, salonu terk ettim. Alkışlamadım. İlişkim tamamen sonlandı. Bir daha hiçbir diyaloga girmedim, o şekilde sonuçlandı. Şirketimin enerji piyasasına yatırım yaptığı iddiaları var. Biz şirketimizi Japon bir firmaya sattık. Böyle bir projemiz olmadığını söyledik. Hiçbir şekilde atılımımız olmadı. İşlemediğim ve içeriğini bilmediğim bir suçtan suçlanıyorum." dedi.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, sanığa çapraz sorgusunda, "Bank Asya'daki hesabınız 2013 Aralık ayında 1 milyon 200 bin, 2014 Ocak ayında 2 milyon 260 bin, 2014 Şubat ayında 4 milyon, 2014 Eylül ayında 8 milyon 800 bin liraya yükselmiş. Bu konuda ne diyeceksin?" diye sorması üzerine sanık Durmaz, "Böyle bir şey olması mümkün değil. Bank Asya'ya bu kadar para yatırılır mı? Belki yurt dışına para kaçıracaklardı. Banka manipülasyonu olabilir. Her bankada hesabımız vardır. Bu durumu şirketin muhasebe birimi bilir. Böyle bir para olması mümkün değil." şeklinde cevap verdi.
Mahkeme Başkanı Öztürk'ün, "Bank Asya yönetiminin şeffaf olmadığı, hissedarların gerçek anlamda hissedar olmadıkları BDDK raporlarında tespit edilmiştir. Rakamlar çok yüksek, hatırlamaman doğal değil. 4 bin lira yatırmamışsın ki. Senin dışında şirket adına yüksek hacimli işlem yapabilme yetkisi olan var mı?" sorusuna sanık Durmaz ise, "Yoktur. Mutlaka benden imza alınması gerekiyor. Ben bu paranın sonradan ne olduğunu merak ediyorum." karşılığını verdi.
"Bank Asya'daki hesap 1 yılda 8 milyon 800 binden 170 liraya düşmüş"
Mahkeme Başkanı Öztürk de "2014 Temmuz ayında paran 8 milyon 800 binmiş. 2014 Eylül ayına kadar böyle devam etmiş. Temmuz 2015'te ise paran 170 liraya düşmüş." demesi üzerine sanık, "Hatırlamıyorum" dedi.
Üye Hakim Umut Kasım da sanığa "Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'ne 16 kez 2 bin ile 5 bin dolar arasında para gönderilmiş. Bunun sebebi nedir?" diye sordu.
Sanık Durmaz da, "O zamanlar torunum Pensilvanya'da üniversitede okuyordu. 500 dolar ona harçlık yolladım. Diğeri de üniversite giderleridir." ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "6 Mart 2010 yılında TUSKON'a yönetim kurulu üyeliği yapmışsın. 2013'te şifai olarak istifa ettiğini söylüyorsun. Sen yılların iş adamısın. Birçok firmada ortaklığın var. Yapılacak istifanın şifai olamayacağını, nasıl yapılacağını bilmen gerekir. Ayrılma iradeni kime söyledin? Rızanur Meral meydan okuduğunda toplantıda yönetim kurulu üyesi seçilmişsin. Madem rahatsız oldun, salonu terk ettin. Peki makul sürede neden istifa etmedin?" şeklinde sorular sordu.
Sanık Durmaz da, "2014 yılının ikinci yarısında ayrılmak istediğimi söyledim. Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildiğime dair bilgim yoktu. Ben bir TUSKON üyesi değilim gözüyle bakıyordum." dedi.
Başkan Öztürk, sanığa daha önceki ifadelerini okuyarak, "15 Temmuz 2016 darbe girişimini Ege sahillerinde özel yatımda öğrendim demişsin. Hangi sahillerdeydin?" diye sorması üzerine sanık da "Marmaris, Göcek koylarındaydım." diye cevap verdi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Savunma yapan tutuklu sanık Salih Zeki Azak, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Kapatılan İş Hayatı Dayanışma Derneği'ne (İŞHAD) ticari hinterlandını genişletmek için üye olduğunu ileri süren Azak, "Bırakın silahlı terör örgütü üyesi olmak, içinde örgüt kelimesi geçen bir gruba üye olmam bile kabul edilemez. FETÖ'nün gayelerinden hiçbir dönem haberim olmadı. Hiçbir illegal faaliyet içinde bulunmadım." diye konuştu.
Azak, suç işlemediğini ve FETÖ'nün devlet içinde gizli örgütlenmesinden haberdar olmadığını iddia etti.
Savunmasında sürekli "kandırıldım" kelimesini kullanan Azak'a, mahkeme heyeti başkanı Ali Öztürk, "Savunmanı yap, sana isnat edilen suç ne ise ona cevap ver. Sen bu dosyada kandırılan değil, kandıransın. İsnada cevap ver." diye çıkıştı.
Azak, İŞHAD aracılığıyla yapılan yurt dışı seyahatlerinin ise turistik ziyaretler olduğunu ve bazı gezilere ailesiyle birlikte katıldığını öne sürdü.
- "Postaki avantajımı kaybetmemek için para yatırdım"
Tutuklu sanık Selahattin Altuntaş da kapatılan İş Dünyası Gelişim Derneği'nde (İŞGED) iş dünyasındaki çevresini genişletmek için bulunduğunu, derneğe ise sadece üyelik ücreti ödediğini savundu.
Kapatılan Marmara İş Hayatı ve Dernekleri Federasyonu (MARİFED) üyesi olmadığı iddiasında bulunan Altuntaş, dernek üyeliğini emniyet sorgusunda öğrendiğini ileri sürdü.
Bank Asya'daki hesap hareketlilikleri hatırlatılan Altuntaş, 2014 yılı sonrası Bank Asya'daki hesap hareketliliklerinden haberdar olduğunu belirterek, "Bank Asya'da, 30-40 bin civarı bir hesap hareketliliğim oldu. Postaki avantajımı kaybetmemek için para yatırdım. O para benim için çok değil." dedi.
Şampiyon Beşiktaş'a kızmış, Digitürk'ü kapatmış
Tutuklu sanık Oğuz Kaan Gündüz ise savunmasında, 17-25 Aralık'tan sonra Fetullah Gülen'in talimatıyla Bank Asya'ya para yatırmadığını, bankadaki paraların babasının vefat etmesinden sonra satılan gayrimenkullerin ve kira gelirlerinden gelen paralar olduğunu iddia etti.
Fanatik Beşiktaşlı olduğunu söyleyen Gündüz, Digitürk aboneliğini iptal etme sebebinin ise Beşiktaş'ın maçları olduğunu ileri sürdü.
Cumhuriyet savcısının "Beşiktaş'ın şampiyon olduğu sezon Digitürk aboneliğini iptal ettirmişsin. Samanyolu'nun Digitürk'ten çıkartılmasından 2 gün sonra aboneliğini iptal ettirmişsin. Alakası yok yani?" sorusuna sanık Gündüz, "Hakeme ve maça kızıyordum, aboneliği iptal ettirdim, maçla ilgili kapattım." diye cevap verdi.
Tutuklu sanık Rüstem Karaoğlan da suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
Duruşma yarına ertelendi.
27.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki büyük salonda görülen duruşmada, tutuklu sanıklardan Levent Dursun Akın savunması yaptı.
Akın, 21 yıldır ticaretle uğraştığını, mobilya sektöründe tanınan ve takdir edilen birisi olduğunu belirterek, hakkındaki iddiaların gerçek dışı ve mesnetsiz olduğunu savundu.
İş Dünyası Gelişim Derneğine (İŞGED) ihracatını arttırmak ve ticaretini büyütmek için katıldığını, TUSKON ve MARİFED'e üyeliği olmadığını ifade eden Akın, dernek üyeliğinden dolayı terör örgütü üyeliğine muhatap olmasının vicdanını yaraladığını kaydetti.
Akın, İŞGED'den 2014'te istifa ettiğini ifade ederek, 2016'da yapılan TUSKON 6. olağan kurulunda İŞGED delegesi olarak yer aldığı iddialarını reddederek tahliyesini istedi.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "Güney Afrika, Tanzanya, Mozambik'e gitmişsin." sözleri üzerine Akın, "İş yapmak için gittim oralara." dedi.
Akın, Başkan Öztürk'ün "Açlık sınırında yaşayan adamlar bunlar. Çok ilginç bir pazar seçmişsin." sözlerinin ardından "Pazara girecektik ama kiralar çok yüksekti." diye konuştu.
Başkan Öztürk'ün birçok derneğe üye olduğunu söylediği Akın, derneklere üyeliğinin bulunmadığını ileri sürdü. Öztürk'ün, "Buradaki herkes derneklere üye ancak kimse gitmemiş. Ben mi gidiyordum?" ifadeleri üzerine Akın, "Ben gitmiyorum." dedi.
Çapraz sorguda telefon tapelerini okuyan Mahkeme Başkanı Öztürk'ün, "'Sende Facetime var mı, Coco var mı?' demişssin. Sen iş adamısın. Niye kripto haberleşme aracını kullanma ihtiyacına girdin?" sorusu üzerine Akın, "Modern çalışıyoruz. Yurtdışına çıktığımızda bu programları kullanıyorduk." yanıtını verdi.
Demokrasi nöbetlerine katılmış
Akın, darbe girişiminden sonra demokrasi nöbetlerine ve Yenikapı'daki mitinge de katıldığını söyledi.
Öztürk'ün "Fotoğraf çektirip, Facebook'ta paylaştın mı?" sorusuna Akın, "Ben sevmiyorum böyle şeyleri." cevabını verdi.
Akın'ın savunmasını tamamlamasının ardından tutuklu sanık Metin Hanay'ın savunmasının alınmasına geçildi.
Savunma yapmak için kürsüye gelen Hanay'a Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "Sen sabahtan beri çok dua ediyorsun. Burada Allah doğru söyleyene yardım eder." dedi. Bunun üzerine duruşmayı takip eden izleyiciler, başkan Öztürk'ü alkışladı.
Duruşmada, savunmasını yapan tutuklu sanık Metin Hanay, ekonomik sıkıntı yaşadığı dönemde üniversite arkadaşı Kerem Aydın'ın yönlendirmesiyle Sarıyer'de bir ikamette kaldığını söyledi.
Hanay, oturduğu evin kirasını Aydın'ın ödediğini belirterek, şunları söyledi:
"Maddi sıkıntılar yaşıyordum. İş arıyor ve kalacağım yerin de iş yerine yakın olmasını istiyordum. Kerem, benim bu durumumu bildiği için Sarıyer'deki evde kalabileceğimi söyledi. Eve gittiğimizde çok sayıda kolilenmiş kutu gördüm. Kerem'e bu kolilerde ne olduğunu sordum, o da TUSKON'a ait muhasebe evrakları olduğunu ve alacağını söylemişti. Kolilere hiç bakmadım, içinde ne var bilmiyorum. Bir süre koliler bende kaldı. Kerem'e eşyalarını ne zaman alacağını sorduğumda TUSKON'un kapatıldığını, evrakları ise atmamı söyledi. Ben de para kazanırım diye kolileri Yunus isimli bir arkadaşla irtibat kurarak geri dönüşüm firmasına satmak istedim. Yunus, bana kolilerde ne olduğunu sorduğunda TUSKON'a ait muhasebe evrakları olduğunu söyledim. Kendisi, bu eşyaları alamayacağını, kargo aracılığıyla kolileri taşıttırmamı istedi. Ben de öyle yaptım. Kargo firmasıyla anlaştım ve belirlenen yere götürdüğümde ise polis operasyon yaptı."
İş adamı olmadığını söyleyen Hanay, gerçekleştirdiği yurt dışı seyahatlerinde ise tek başına bulunduğunu, TUSKON aracılığıyla herhangi bir ülkeye gitmediğini ileri sürdü.
Mahkeme başkanının, "Kerem Aydın nerede biliyor musun?" şeklindeki sorusuna Hanay, "Brüksel'de diye biliyorum. Beni sattı, gitti. Zaten o yapının en iyi yaptığı şey bu herhalde" şeklinde cevap verdi.
Hanay'ın bu cevabı karşısında Öztürk de, "Demek ki, o da yurt dışına buhar olup gidenlerden" diye karşılık verdi.
"F.G, Fetullah Gülen olabilir"
Bir diğer tutuklu sanık İlhan Karagöz, mali müşavir olduğunu, tutuklandıktan sonra ofisini kapattığını, hiçbir cemaate, tarikata üye olmadığını, çevre edinmek için İKTİSAD'a üye olduğunu, Bank Asya'da uzun süredir hesabının olduğunu, mükelleflerinin banka tercihlerine göre bankalarda çalıştığını savundu.
2015 yılının son aylarında, aidatların ve kiraların ödenmemesi sonucunda derneği kapatma kararı aldıklarını aktaran Karagöz, 2016 yılının başlarında derneğin kapatıldığını, TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu'na dernek başkanının ricası üzerine giderek, imza attıktan sonra çıktığını, akşam televizyonlardan konuşmayı öğrendiğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün "Bond çanta içerisinde bulunan 'Söyleme Yaz' başlıklı bir belge üzerinde 'Çok ciddi oyunlarla kaybettiğimiz değerlerimizi şakalarla geri kazanamayız. M.F.G.' yazılı olarak evinde yapılan aramada bulunmuş. Bu not nedir? M.F.G. kimdir? Altındaki isimleri kimlerdir?" diye sordu.
Sanık Karagöz, "Altındaki isimler mükellef isimleridir. Çok eski bir kağıt galiba. İsmi yazanlardan biri vefat etmişti. Hoşuma giden bazı sözleri yazıyordum. F.G. Fetullah Gülen olabilir. M de Mustafa olabilir." dedi.
Bir kısım sanıkların savunmalarının alınmasından sonra duruşma pazartesi gününe ertelendi.
Pazartesi gününden itibaren görülen duruşmalarda toplam 21 tutuklu sanığın savunması tamamlanmış oldu.
İDDİANAMEDEN
İddianamede, Gülen, Meral ve Günay hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlarından ayrı ayrı 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası ve "örgüt suçu kapsamında özel belgede sahtecilik" suçundan da ayrı ayrı 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sanıklardan Ramazan Erdem, Serkan Ercan ve Süleyman Tari'ye "örgüt suçu kapsamında özel belgede sahtecilik" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından 8,5 yıldan 18'er yıla kadar hapis cezası öngörülen iddianamede, aralarında Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de bulunduğu 80 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
İddianamede ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1 ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) ilgili maddesi kapsamında verdiği İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin 18 Ağustos 2016'da onayladığı el koyma kararına göre, sanıklara ait taşınmazların, ulaşım araçlarının, banka ve diğer mali kurumlardaki her türlü hesaplarının, gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklarının, kıymetli evraklarının, ortağı bulunduğu şirketlerdeki ortaklık paylarının, kiralık kasa mevcutları ve diğer mal varlığı değerleriyle sanıklardan el konulan maddi değer taşıyan eşya ve paraların TCK'nın 54. ve 55. maddeleri uyarınca müsadere edilmesi isteniyor.
İddianamede, sanıklarla ilgili sunulan deliller olarak da MASAK raporları, şüpheli ifadeleri, sorgu tutanakları ile "Boran", "Demir" ve "Berat" kod adlı gizli tanık anlatımları, TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu sandık kayıt ve hazirun listeleri, iletişim dinleme tutanakları, tanık Yüksel Yılmaz'ın beyanları, ihbar tutanakları, kayyum olarak atanan TMSF raporları, "ByLock" raporları, Bank Asya hesap dökümleri, Digitürk cevap yazısı, il dernekler müdürlüğünce gönderilen dernek üye kayıt listeleri ve sosyal paylaşım tespitleri yer aldı.
"MUSTAFA GÜNAY, 17-25 ARALIK DARBESİYLE EKONOMİ BAKANLIĞINA GETİRİLECEKTİ"
İddianamede, gizli tanık Boran'ın da ifadelerine yer verildi.
"Boran", TUSKON'un yaptığı bir kısım resmi programlar nedeniyle devletten aldığı hibenin yanı sıra aynı desteği sponsor firmalar ve katılımcı iş adamlarından da temin ederek mükerrer yardım aldığını belirterek, şunları kaydetti:
"Eski bakan Zafer Çağlayan TUSKON'a bu hibenin ya iş adamlarından ya da devletten alınmasına bağlı olduğunu ifade edince Mustafa Günay ile şahsi mücadelesi oldu. Mustafa Muhammet Günay bir sonraki kabinede Zafer Çağlayan'ın bakan olamayacağı ve onun bakan olmasını engelleyeceği yönünde Zafer Çağlayan ile konuşmalar yaptı. Buna rağmen bakan olan Zafer Çağlayan bilindiği gibi 17-25 Aralık sürecinde oldukça yıprandı. Bunun temelinde tamamen cemaatin çıkar savaşı ve örgütün bakanı hedef alması yatmaktadır. Mustafa Muhammet Günay 17-25 Aralık süreci sonrasında örgütün başarılı olması halinde Ekonomi Bakanlığına getireceği isimdir."
"HALK EKMEK VE HAMİDİYE SULARINDA 'BÜYÜ' KORKUSU"
FETÖ üyelerinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında irtibatını ve faaliyetlerini Iphone uygulaması olan Facetime programıyla yürüttüğüne işaret eden gizli tanık "Boran", örgüt üyelerinin uçuşlarda fişleneceklerini düşünerek THY'yi kesinlikle kullanmadıklarını, büyü olduğuna inandıkları Hamidiye suyu ve İstanbul Halk Ekmek'in ürettiği ekmekleri alamadıklarını savundu.
SAĞLIK RAPORU NETİCESİNDE TUTUKLANMIŞTI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından başlatılan soruşturma sonucunda 8 Eylül 2016'da tutuklanan iş adamı Ömer Faruk Kavurmacı'nın avukatları, 1 Mayıs 2017'de 5. Sulh Ceza Hakimliğine tutukluluğa itiraz başvurusunda bulunarak tahliye talep etmişti
İtiraz dilekçesini değerlendiren hakimlik, dilekçe ekinde sunulan özel bir hastanenin 18 Nisan 2017 tarihli sağlık raporundaki tespitleri değerlendirerek, Kavurmacı'nın tahliyesine karar vermişti.
Silivri Devlet Hastanesi'nin "mahkumun hayatı için kesin bir tehlike arz etmediği" şeklindeki sağlık raporu üzerine İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, Kavurmacı hakkında yakalama kararı çıkarmıştı.
Mahkeme tarafından hazırlanan, "yakalama emri" yazısının, "yakalama sebebi" bölümünde, sanığın Silivri Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunduğu süre içerisinde Silivri Devlet Hastanesi'nden aldırılan 21.03.2017 tarih ve 313 sayılı sağlık kurulu raporu ile "Hapis cezasının infazı veya tutuklu kalmasının mahkumun hayatı için kesin bir tehlike arz etmediğine, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirebileceğine, hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu hallerin olmadığına" karar verildiği anımsatılmıştı. Yakalama kararı sonrası gözaltına alınan ve adliyeye getirilen Kavurmacı 17 Haziran 2017'de tekrar tutuklanmıştı.
Paralel yapı-16 Ağustos (2016) 'İstanbul 86 sanık Tuskon Yapılanması/örgüte finansal destek' davası
(29 Ekim 2017, 14:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: