İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 95'i tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
26.05.2018 15:23 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 95'i tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
21.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 95'i tutuklu 143 sanık ve avukatları katıldı.
Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşmada tutuklu sanıklardan eski astsubay Samet Han'ın savunması alındı.
Sanık Han, cep telefonundaki yazışmalarda eşinden helallik istediği iddiasına ilişkin, "Terör saldırısına önlem maksadıyla gideceğim Atatürk Havalimanında başıma bir şey gelir korkusuyla söz konusu mesajı attım" iddiasında bulundu.
Olay günü Topkule kışlasında uzayan mesai nedeniyle kaldığını ve terör saldırısı nedeniyle Atatürk Havalimanına gitmek için araçlara bindiklerini anlatan Han, "Bir aracın arkasına bindim. Araçta 5 kişiydik. Havalimanına varınca bir tankın yolu kapattığını gördüm. Orada bir süre beklerken kurmay yarbay Serbülent Eken ve üsteğmen Harun Oduncu içeri girdi. Biz orada beklerken, bir araç geri geri geldi ve hepimize araçlara binmemiz, bunun bölük komutanının emri olduğu söylendi. Araçlara binip bir polis aracı eskortluğunda havalimanına girdik." iddiasında bulundu.
Sanık Han, sonradan iddianame aracılığıyla kule olduğunu öğrendiği binaya girdiklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Su sebilinden su içerken, açık olan televizyonda Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını gördüm. Bir kalkışmadan bahsediyordu. Yanımda araç komutanı Ahmet Kardaş da vardı. O da televizyonu görüp, 'Kumpas bu kumpas. Hemen geri dönüyoruz' dedi. Araca geri döndük. Bu noktada eşime mesaj attım. Başbakanın açıklamasını gördüğümü, bir gelişme olursa bana bilgi vermesini yazdım. Ana nizamiyeye vardığımızda, eşimden darbe girişimi olduğunu öğrendim. Nizamiyede Harun Oduncu, hat düzeni almamızı istedi. Kimse bu emre itaat etmedi. Onun isteğinin tersini yaptık. Oduncu yanımıza geldi, emir komutayı bozmamamızı istedi. 'Ben gidiyorum' diye bağırdım. Yanımdaki arkadaşlar da bana destek verdi. Yarbay Serbülent Eken'in havaya ateş ettiğini gördüm. Emre itaatsizlik yaptığımız için bize mi ateş ediyor acaba diye düşündüm. Sonrasında kışlaya döndük."
Sanık Han'ın ardından tutuklu sanık sözleşmeli er Serhat Şenel'in savunmasına geçildi. Sanık Şenel olay günü, görevli olduğu Hava Harp Okulundan, alay komutanı Yusuf Özdemir'in Atatürk Havalimanına terör saldırısı bahanesiyle çıkarıldığını anlattı.
Özdemir'in kendilerini pasaport şubeye götürdüğünü anlatan sanık Şenel, "Orada vatandaşların pasaportlarını kontrol etmemizi istiyordu. Bir süre sonra bağırış, çağırış oldu. Yusuf Özdemir'in bir vatandaşın kafasına dipçikle vurduğunu gördüm. Nedenini bilmediğim bir şekilde halk bize tepki gösteriyordu. Bir grup halk ise bizim bir şeyden haberimiz olmadığını anlamıştı, bize yardım etmeye çalışıyordu. Darbe girişimini vatandaşlardan öğrendim." savunmasını yaptı.
Silahlarını polislere teslim ettiklerini ve güvenlikleri için bir yerde bekletildiklerini belirten sanık Şenel, "Yusuf Özdemir kendi kendine konuşuyordu. 'Ben çok yufka yürekliyim, ondan kaybettik. Ateş etseydik burayı ele geçirirdik. Daha önce de darbe girişimleri oldu. Kimi başarılı oldu kimi başarısız. Zaten bu adamı peygamber gibi görmeye başladılar. Erken yaptık bu işi. 2017-2018 gibi yapsaydık başarılı oldurduk' dedi. Bir arkadaşım da benimle birlikte duydu bunları. Sonrasında ise Selim diye bir arkadaşını arayıp 'Silahlarımızı aldılar' diye bir cümle kullandı. Polisin yardımlarıyla oradan çıktık." diye konuştu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
22.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 95'i tutuklu 132 sanık ve avukatları katıldı.
Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşmada, tutuklu sanıklardan eski Kurmay Albay Ömer Korkut'un savunması alındı.
2016 yılının Şubat ayında 66. Mekanize Piyade Barış Gücü Tugay Komutanlığı'nda kurmay başkanı olarak görev yaptığını kaydeden sanık Korkut, görevi devrettikten sonra olay tarihinde akademi eğitimine devam ettiğini söyledi.
Hakkındaki darbe suçlamasını reddeden sanık Korkut, soruşturma aşamasındaki ifadesinin tehdit ve baskı altında alındığını öne sürüp mahkeme huzurundaki savunmasının dikkate alınmasını istedi.
Sanık Korkut, olay tarihinde bir gün önce saat 22.30 sıralarından tugay komutan vekili Yusuf Sarı'nın, Serbülent Eken aracılığıyla kendisiyle lojmanda görüşmek istediğini belirterek, "Misafirim olduğunu söyledim ve ertesi gün görüşmekte sözleştik. Evime çıktım. Ertesi gün 11.00 civarında tugaya gittim. Yusuf Sarı ile görüştüm. Ciddi bir terör saldırısı ihbarı olduğunu, önlem almamız gerektiğini, benim de Yarbay Serbülent Eken ile hareket etmemi söyledi. Serbülent ile konuyu görüştüm. Öğle arası aracımla dışarı çıktım. Sonra evime gittim. Akşam Serbülent arayarak, tugay komutanının herkesi kışlaya çağırdığını bildirdi. Önce tugaya, ardından araçlarla Atatürk Havalimanı'na gittim. Limanın kapısındaki polise, amiriyle görüşmek istediğimi söyledim. Beklerken, polisler 'Sıkıyönetim ilan edilmiş, asker polisin silahını alıyormuş, siz de bizim silahımızı alacak mısınız?' diye sordu. 'Yok kardeşim olur mu öyle şey' dedim." ifadelerini kullandı.
Havalimanı girişine Murat isimli bir amirin geldiğini ve amire havalimanına terör saldırısı olabileceğinden gittiklerini açıkladığını söyleyen sanık Korkut, şöyle devam etti:
"Amirin 'tamam' demesiyle içeri girdik. Polislerin söylediği şey aklımı karıştırdı. Cep telefonumdan haberlere baktım. Köprünün kapatıldığı, askerin terör saldırısına karşın hareket ettiği gibi haberler gördüm. Bir süre sonra limana vatandaşlar geldi. Vatandaşlara terör saldırısına karşın orada olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Bir süre geçtikten sonra da liman girişine, başkalarının ifadelerinde de belirttiği gibi provokatörler geldi. Kim ya da kimler olduklarını bilmiyorum. Olayın aslını öğrendikten sonra, kalkışmanın karşısında durmak için kışlaya dönmeye karar verdim. Serbülent Eken'i arayıp dönüşe geçtiğimi söyledim. Albay Mustafa Kol'u arayıp, liman girişine gelip beni almasını istedim. Beklerken havalimanı girişindeki özel harekat polisleri bize karşı agresif hareketler sergilemeye başladılar."
Korkut, bulunduğu aracın halkı ezmemesi için çıkış yönündeki insanları kenarlara almak için uğraştıklarını öne sürerek, şunları söyledi:
"Burada toplanan insanlar, dönüşe geçtiğimizi bildirdiğimde bana sarıldı. Serbülent Eken'i havaya attı. Serbülent kendi tankını çalıştırmakta zorlandı. Çalıştırdıktan sonra ben de Land araca bindim. Peş peşe ayrıldık. Dönüş yolunda araçtaki telsizci ere, askerlerin kışlaya dönmeleri için sık sık çağrı yaptırdım. Yolda öfkeli bir kalabalıkla karşılaştık. Araca saldırmaya, camları kırmaya, taş atamaya başladılar. Araç içindeki askeri eşyaları almaya çalışıyorlardı. Bunun üzerine araçtaki iki silahı kaybolmasın diye elime aldım. Silahların namluları havaya bakıyordu. Araç içine atılan bir cismin silahın birine çarpmasıyla, ateş aldı. Araç şoförü ve yanındaki er korkarak aşağı indi. Halk araçtaki eşyaları almaya çalışıyordu hala. Sivil polis olduğunu söyleyen 2 kişi, silahlarımı istedi. Başta onlara inanmadım sonra silahları verdim. Sonrasında tutuklandım. Darbe girişimine ilişkin hiçbir toplantıya katılmadım. Ben terörist değilim."
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
23.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri'deki Alibey Spor Salonunda yapılan duruşmada sanıkların savunmaları alındı. Savunma yapan sanıklar, haklarındaki suçlamaları reddederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Abdullah Özer, yarınki oturumda, Yusuf Özdemir'in savunmasının alınacağını bildirdi.
İddianameye göre, Yusuf Özdemir'in olay günü Hava Harp Okulu'ndaki askerlere, "Bugün o gündür, Atatürk Havalimanı'nda teröristler var, gelen Cumhurbaşkanı da olsa Başbakan da olsa alacaksınız" dediği öne sürülmüştü.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
24.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri'deki Alibey Spor Salonunda yapılan duruşmada savunması alınan tutuklu sanık eski albay Yusuf Özdemir, 2014 yılından beri Destek Bölük Komutanı olarak Yeşilköy'deki Hava Harp Okulu'nda görev yaptığını söyledi.
15 Temmuz'dan önce Hava Harp Okulu'nda DEAŞ'ın saldırı yapabileceği ihtimali nedeniyle sıkı güvenlik önlemleri aldıklarını belirten Özdemir, olay günü rutin faaliyetleri yaptıktan sonra evine gittiğini ve her gün olduğu gibi nöbetçi amiri arayıp bir durum olup olmadığını sorduğunu kaydetti.
Özdemir, "Nöbetçi amir bana birtakım mesajlar geldiğini söyledi. Okula gittim. Harp Okulu Alay Komutanı Albay Hüseyin Ergezen'in yanına gittim. Herhangi bir saldırıya karşın erlerin hazır olmasını, okul güvenliği için erlerin toplanmasını istedi. Nöbetçi Amirliğe vardım. Terör eylemi olabileceği, birliğe yönelik bombalı araçla saldırıda bulunulabileceği ihbarını öğrendim. Çağırma planı devreye sokulmuş. Okuldan çıkıp VIP bölgesine gittim. Albay Barbaros Akça ile güvenlik tedbirleri hakkında konuştuk. Nöbetçi subayı arayıp erlerin, toplanma bölgesinde toplanmasını, subayların da erlerin başında olmasını emrettim. Erler nizamiyeye gelmeye başladı. Bu sırada kuleye otomatik silahlarla saldırı yapıldığını duyduk. Buraya bir ekip gönderdim. VIP nizamiyeye şüpheli araçlar yaklaşıyor, gözetleme yapıyorlardı. Şüphelenmeye başladım. Aracımla diğer yerlerin de emniyetini kontrol ettim. Bu sırada havalimanından silah sesleri geldi. 'Açıkta kimse dolaşmasın' diye emir verdim." şeklinde konuştu.
Okul dekanı albay Ahmet Gümüş'den ise havalimanı yakınında bir inşaat firmasında 2 silahlı terörist bulunduğu şeklinde bilgi aldığını öne süren sanık Özdemir, şöyle savunma yaptı:
"1. Ordu Komutanlığı'ndan Atatürk Havalimanı bölgesinden saldırı gelebileceği ve güvenliği sağlama amacıyla limana gidilebileceği haberi geldi. Barbaros ile beraber alınabilecek önlemleri tekrar gözden geçirdik. Ahmet Gümüş'e bilgi verdim. Yeterli sayıda er toplayıp araçlara bindirdim. Limana geçip kontrollü şekilde yolumuza devam ettik. Önümüzdeki araçlar ileride durdu. Biz de peşinden park ettik. Şoföre beni beklemesini söyledim. Arkadaşların bombalı araç bulması üzerine terminal binasına gitmeyi uygun gördüm. Açık olan ilk kapıdan içeri girdim. Tabeladan gördüğüm kadarıyla bu kapı Dış Hatlar kapısıydı. Geri çıkıp erleri etrafımda topladım ve konuşma yaptım. Teröristlerin çıkış yapma ihtimalinden pasaportları kontrol etmelerini istedim."
Limanda karşılaştığı bir emniyet mensubuna, terör saldırısına önlem ve emniyete destek olmak için gittiklerini anlattığını dile getiren sanık Özdemir, "Ben 'buraya size destek olmak için geldik' deyince, bana 'Neden, ne için?' diye sordu. Durumu anlattım ama bilgisi yoktu. Orada dururken vatandaşların çıkış yaptığı kapıdan bir kadın 'canlı bomba' diye çığlık attı. Bunu duyanlar çığlıklarla üzerimize koşmaya başladı. Ben dahil herkes kendini korumaya aldı. 'Canlı bomba halkın üzerine gelmeden ne yapabilirim' diye düşünmeye başladım. Kısa süre sonra başka bir vatandaş, 'Yanlış ihbar' diye bağırdı. Erler, pasaportları kontrol ediyordu. İç Hatlar önünde topladım onları. 'Namlularınız yere baksın' dedim. Sivil bir grup üzerimize koştu, arkadaki askerlere saldırdı. Saldıranlara engel oldum. Kabza ile vatandaşa vurduğum söyleniyor, yalan, temasım dahi olmadı. Yolumuza devam ettik. Peşimizden geldiler." ifadelerini kullandı.
Havalimanında halk tarafından sıkıştırıldıklarını ve üzerlerine yabancı cisimler atıldığını belirten Özdemir, şunları kaydetti:
"Kalabalık içinde Türk bayraklı insanlar gördüm. Bir grup diğerlerine engel olmak isterken bir grup üzerimize saldırmaya çalışıyordu. Yüksek bir yere çıktım, kalabalığa seslendim. 'Bizim silahımız size kalkmaz' dedim. Gürültüler dinmedi. Askerlere sakin olmalarını, ortam düzelince birliğe döneceğimizi söyledim. Erleri korumak için elimden geleni yaptım. Yüksek yere 2. kez çıktım. Kandırıldığımızı, sakin oldukları takdirde birliğe döneceğimizi söyledim. İnsanlar bizi tehdit ediyordu, nedenini anlamıyordum. Hal böyleyken bir polis ile karşılaştım. Bana 1. Ordu'nun bildiri yayınladığını, darbe yapıldığını telefonundan gösterdi. 'Anladım kardeşim, desene iyi oyuna geldik.' diyerek buna uymayacağımızı söyledim. Bu habere karşı çok şaşırmıştım. Büyük oyuna gelmiştim. Herkese dönüşe geçtiğimizi duyurdum. Askerlerden biri silahıyla oynasa kalabalık sinirleniyordu."
Sanık Özdemir, polis memurunun açtığı koridordan bir binaya girerek linç edilmekten kurtulduklarını kaydederek, "Bir anda kalabalık üzerimize geldi. Erlerin elindeki silahları çekenleri görünce, silahlarına sahip çıkmaları için bağırdım. Belimdeki beylik tabancamın kilidinin açıldığını fark ettim. Biri silahımı almaya çalışırken kafama cisim geldi. Silahımı kurtarıp erlerin yanına gittim. Halk 'Komutanınızı verin' diye bağırıyordu. Erlerin birkaçının azaldığını fark ettim. Birer ikişer başka bir odaya götürüp kıyafetlerini değiştiriyorlarmış. Başımızdaki polis amiriyle konuştum. Bizi güvenli şekilde çıkaracaklarını söyledi. Gözüme lazer ışığının vurmasıyla özel harekat polisinin geldiğini anladım. Erlere, 'Polis burada, herkes silahını teslim etsin' dedim. Polisler en son beni aldı. silahımı almak istediler. Dışarıdaki kalabalığı gösterip, 'Sen olsan verir misin?' dedim. Bizi bir yere aldılar. Orada sosyal medyaya baktım. Olanları gördüm. Özel harekat polisi içeri girdi. Beni aldılar, her yerimden kelepçelendim. Bu olayda, cezaevine giren ilk Türk askeri benim." diye konuştu.
Özdemir, Mahkeme Başkanı Abdullah Özer'in, 15 Temmuz öncesi sosyal medya paylaşımlarını okuması üzerine "Birkaç tanesi benim olabilir ama diğerlerini kabul etmiyorum. Hesabım hacklenmiş olabilir." dedi.
Duruşmaya 28 Mayıs 2018 Pazartesi günü sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından hazırlanan 708 sayfalık iddianamede, şehitler Mahir Ayabak ve Zekeriya Bitmez "maktul", 46 kişi "mağdur" ve 129 kişi "müşteki" sıfatıyla yer alırken, suçtan zarar görenler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 65. Hükümet ve TBMM bulunuyor.
Tüm sanıkların "Anayasa'yı ihlal", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve "örgüte üye olma" suçundan da 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bazı sanıklar hakkında "kasten öldürme", "öldürmeye teşebbüs etme", "kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engellemek", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "hava ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma", "konut dokunulmazlığı ihlali", "silahla tehdit", "kasten yaralama", "mala zarar verme" suçlarından 15 yıl ila 1 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları talep ediliyor.
"Hava sahasının kontrol altına alınması istendi"
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeci askerler tarafından İstanbul'da uluslararası uçuşlara açık bulunan Sabiha Gökçen ve Atatürk havalimanlarının işgal edilmek istendiği anımsatılarak, Avrupa yakasındaki Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'na bağlı birlikler ve Hava Harp Okulu'na bağlı bir grup askerin görev aldığı belirtiliyor.
Darbe girişimini planlayan askerler tarafından uluslararası hava alanları uçuşlara kapatılarak, hem Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarını engellemek hem de ülke giriş çıkışlarını kontrol altına almak istendiği kaydedilen iddianamede, ayrıca uçuşların kontrol edildiği "Smart Kule" diye tabir edilen kontrol kulesinin de darbeci askerler tarafından zapt edilerek, hava sahasının kontrol altına alınmasının istendiği vurgulanıyor.
İddianamede, işgal eylemini gerçekleştirmeye çalışan sanıkların 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan çıkış yaptıkları anlatılarak, söz konusu tugayda yapılan darbe girişiminin planlandığı toplantılara katılan sanık eski Yarbay Serbülent Eken ve sanık eski Albay Ömer Korkut'un, Atatürk Havalimanı'nın işgalinden sorumlu olarak görevlendirildikleri kaydediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2017) 'İstanbul 159 sanık Darbe/Atatürk Havaalanının İşgali' davası
(26 Mayıs 2018, 15:23)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: