Tam
EskidenYeniye
 

Akıncı Üssü Darbe davası

Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 469 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.

Önceki haber title=Sonraki haber

29.09.2018 14:35 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 469 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.

17.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Akıncı Üssü lojman nizamiyesinden açılan ateşle şehit olanların yakınlarıyla saldırılarda yaralananlar müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.

Müşteki Adem Yücel, İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatılmasıyla darbe girişiminden haberdar olduğunu, bunun üzerine Sincan Lale Meydanı'na gelerek vatandaşlarla bu durumu protesto ettiklerini söyledi.

İlerleyen saatlerde Ankara'yı bombalayan uçakların havalandığı Akıncı Üssü'ne geçtiklerini dile getiren Yücel, lojman nizamiyesinde kendilerine engel olan askerleri ikna etmeye çalıştıklarını anlattı.

Bu çabalarının karşılık bulmadığını ifade eden Yücel, "Askerlere uçakların Ankara'yı bombaladığını söyledik. Nizamiyedeki herkese 'Siz Özel Harekat Başkanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğünü ve TBMM'yi nasıl vurursunuz' diye sorduğumuzda, bizimle dalga geçiyorlardı. Darbe girişimi olduğunu bildikleri halde önümüzde durdular." diye konuştu.

Kalabalığın gittikçe arttığını gören askerlerin önce havaya sonra da kendilerine ateş ettiğini belirten Yücel, çok sayıda kişinin vurulduğunu söyledi.

- "Ayağa kalkmaya çalışanları vurdular"

Sanık avukatı Ayten İzmirli, olay gecesi ayağına isabet eden kurşunla yaralanan Yücel'e Akıncı Üssü lojman nizamiyesinde yaralandığına dair tanık ya da başka bir delilinin olup olmadığını sordu.

Yücel, yaralandığına dair hastane raporları ile diğer bilgilerin dava dosyasında bulunduğunu belirterek, "Halkın üzerine yaylım ateşi açılan bir ortam gördünüz mü? Benim yanımda o gün can pazarı vardı. Meclisin bombalanmasını, Özel Harekatın vurulmasını, Emniyetin taranmasını biliyorum." dedi.

Bir başka sanık avukatının halka saat kaçta ateş edildiğini ve yaralananlara ilk yardım yapılıp yapılmadığını sorması üzerine Yücel, şu yanıtı verdi:

"Yaralılar kalkmaya çalıştıklarında askerlerin ateş ettiklerini gördüm. İlk yardım yapılmadı. Meclis vurulmuş, Emniyet taranmış, Özel Harekat bombalanmış, yüzlerce şehit ile gazi var kimse bununla ilgilenmiyor ısrarla 'saat kaçtı, kim neredeydi' diye soruluyor. Buradaki sanıkların birçoğu görev yeri olmadığı halde Akıncı Üssü'nde yakalandı. Neden bunun üzerinde durulmuyor da ısrarla saat kaç deniliyor? Onlar ateş etti, biz seyrettik."

- "Müştekiye hakaret edemez"

Müşteki Harun Varol da Akıncı Üssü'nde darbecilere karşı direnirken yaralandığını belirterek, hazırlık aşamasındaki ifadesini tekrarladığını söyledi.

Varol, sanık avukatı İzmirli'nin sorularına cevap vermek istemediği dile getirdi.

Avukat İzmirli de "İfadeni ezberleyip geldin değil mi, birkaç kelime daha ezberleseydin bari." dedi.

Gerginliğe yol açan bu ifade nedeniyle müştekiler adına söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, duruşma boyunca şehit yakını ve gazilerin beyanı alındığı sırada avukat İzmirli'nin hakarete varan ifadeler kullandığını söyledi.

İzmirli'nin sorularının maddi gerçekleri ortaya çıkarmaya yönelik olmadığına dikkati çeken Aydın, "İnsanların acılarına saygı göstermek lazım, asgari insan duygularını taşıyan herkes bunu yapar. Hiç kimse soru adı altında insanları aşağılayamaz. Müştekileri aşağılayıcı, maddi gerçekleri ortaya koymaktan uzak sorular sorulamaz." dedi.

Duruşmaya ara verildi.

18.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Akıncı Üssü'nden havalanan savaş uçaklarının bombalamasının yanı sıra darbe sanığı askerlerin ateş etmesi nedeniyle şehit düşenlerin yakınlarıyla saldırılarda yaralananlar, müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.

Akıncı Üssü lojmanlar nizamiyesinde darbecilerin açtığı ateş sonucu bacağından yaralanan 15 Temmuz gazisi Nurettin Erdal, olay gecesini anlattı.

Evinde bulunduğu sırada darbe girişimine ilişkin haberleri izlediğini, ilk başta gelişmelere anlam veremediğini belirten Erdal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine sokağa çıktığını söyledi.

Arkadaşlarıyla ilk önce Ankara Emniyet Müdürlüğüne, oradan da uçakların havalandığı Akıncı Üssü'ne geçtiklerini anlatan Erdal, "Nizamiyedeki askerler bize doğrudan ateş etti. Çoğu vuruldu, ben de yaralandım. Askerleri tahrik edecek bir durum söz konusu değildi." dedi.

Müşteki Yunus Çetin de darbe girişimini televizyondan öğrendiğini, bunun üzerine zaman kaybetmeden Akıncı Üssü'ne gittiğini ifade etti.

Buradaki kalabalığın tekbir getirdiğini, İstiklal Marşı okuduğunu söyleyen Çetin, "Amacımız askerleri darbe girişiminde yer almamaları için ikna etmekti ama çabamız karşılık bulmadı. Önce havaya, sonra da üzerimize ateş edildi. En ön sıralardaydım, vuruldum. Sürünerek olay yerinden uzaklaşamaya çalıştım." diye konuştu.

"Ali Eraslan bana soru sorsun"

Müşteki Murat Bal ise sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, davaya katılma talebinde bulundu.

Darbe girişiminin ilk saatlerinde, Ankara'yı vuran savaş uçakların havalandığı Akıncı Üssü'ne gittiğini anlatan Bal, askerlere darbe yapılmaya çalışıldığını anlattıklarını aktardı.

Sanık eski albay Ali Eraslan'ın lojmanlar nizamiyesindeki askerleri komuta ettiğini söyleyen Bal, "Kendisine uçakların neden havalandığını sorduğumuzda, hareketliliğin sınır ötesi operasyon için olduğunu iddia etti. Ben de 'Kimi kandırıyorsun, bu uçaklar Ankara'yı vuruyor' diye tepki gösterdim." ifadesini kullandı.

İyi niyetli yaklaşımlarına rağmen askerlerin kendilerine karşı kaba ve sert davrandığını dile getiren Bal, şöyle devam etti:

"Ali Eraslan'dan şikayetçiyim, en ağır cezanın verilmesini istiyorum. Onları uyardık, 'darbe girişimi yapılıyor' dedik. Bu çabamız onlarda karşılık bulmadığını o gün çekilen görüntülerden de izleyebilirsiniz. Ali Eraslan bize 'Gidin namazınızı kılın' dedi. Ben de ona 'Siz değil misiniz Hazreti Ömer'i namazda arkadan bıçaklayan FETÖ'cüler' karşılığını verdim. Bunun üzerine geri çekildi. Ateş etmeleri için yüzü maskeli MAK timine emir verdi. Sivillere ateş edilmesi emrini veren Ali Eraslan idi. Bunların hepsi görüntülerde var."

Beyanının ardından çapraz sorgusuna geçilen Bal, "Ali Eraslan bana soru sorsun. Kaç gündür onu bekliyorum, hadi sorsun." dedi.

Müşteki Bal'ın ısrarına rağmen sanık Ersalan, önceki müştekilere yönelttiği soruları Bal'a sormadı.

Sanık avukatı Ayten İzmirli'nin "Neden askeri bir yere girmeye çalışıyordunuz?" sorusuna Bal, "Askeri bölge amacının dışına çıkmıştı. Oradan kalkan uçaklar Ankara'yı vuruyordu. Daha ne olsun?" cevabını verdi.

Avukat İzmirli'nin "Neden polisi aramadınız, kendiliğinden hak aramanın suç olduğunu bilmiyor musunuz?" sorusuna da "Aramamı istediğiniz ilçenin güvenliğinden sorumlu emniyet görevlisi FETÖ'den yargılanıyor. Ülke elden gidiyor, ne yapmamı bekliyordunuz?" karşılığını verdi.

Duruşmaya yarın devam edilecek.

19.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Akıncı Üssü'nden havalanan savaş uçaklarının bombalamasının yanı sıra darbe sanığı askerlerin ateş etmesi nedeniyle şehit düşenlerin yakınlarıyla saldırılarda yaralananlar, müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.

Akıncı Üssü lojmanlar nizamiyesinde darbecilerin açtığı ateş sonucu bacağından yaralanan 15 Temmuz gazisi Rahim Kömürcü, olay gecesini anlattı.

Evinde bulunduğu sırada darbe girişimine ilişkin haberleri izlediğini, başta gelişmelere anlam veremediğini belirten Kömürcü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine babasıyla Akıncı Üssü'ne gittiğini söyledi.

Buradaki kalabalığın "tekbir" getirdiğini, İstiklal Marşı okuduğunu anlatan Kömürcü, "Amacımız askerleri darbe girişimine karşı uyarmak, yasa dışı bir eylemde bulunmamaları için ikna etmekti." dedi.

Lojmanlar nizamiyesindeki silahlı askerleri tahrik edecek bir tutum içinde olmadıklarını anlatan Kömürcü, "Askerleri ikna etmek için her şeyi yaptık ama bizi dinlemiyorlardı. Önce havaya, sonra da üzerimize ateş ettiler. Ayaklarımdan vuruldum, babamı da kanlar içinde görünce onun üzerine kapandım. Bizler yerde kanlar içindeyken bir rütbeli ağza alınmayacak küfürler ederek, 'Siz kim, devleti korumak kim' diyordu. Bu rütbeli, ayağa kalkanı vuracağını söylüyordu. Bu esnada olay yerinde kaçmaya çalışan bir genci beylik tabancasıyla sırtından vurduğunu gördüm." şeklinde konuştu.

Müşteki Kömürcü, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, davaya katılma talebinde bulundu.

"İdam istiyoruz"

Polis memuru Hacı Raşit Başar da helikopter teknisyeni olduğunu, olay tarihinde iş yerinden gelen mesaj üzerine Gölbaşı Havacılık Daire Başkanlığına gittiğini söyledi.

Darbecilerin kontrolündeki uçakların attığı bomba ile bir helikopterin vurulduğunu, buradaki 7 teknisyen polisin şehit olduğunu anlatan Başar, kısa bir süre sonra ikinci bombanın Özel Harekat Başkanlığına atıldığını ifade etti.

Müşteki Başar, şehit olan arkadaşları ve yaralananlar için sanıklardan şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.

Havacılık Daire Başkanlığına atılan bomba nedeniyle şehit olan polis memuru Murat Alkan'ın eşi Demet Alkan da sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmalarını istedi.

Şehidin babası Sıddık Alkan ise "Bunlar bizden ne istedi Hakim Bey, bunların amacı nedir? Hainler, oğlumu şehit etti. Sehpalar kurulsun, dar ağacında sallansınlar, idam istiyoruz idam. Acımız başka şekilde dinmez." dedi.

Havacılık Daire Başkanlığında helikopter pilotu olarak görev yaptığını aktaran müşteki Ahmet Şenol Çoban, ülkeye yaşattıkları acıdan dolayı darbe sanıklarından şikayetçi olduğunu dile getirdi.

Jandarma Genel Komutanlığı önünde şehit düşen Cuma Dağ'ın eşi Rukiye Dağ da "O gece çatışmalar çok yoğun şekilde devam ettiği için eşimin naaşını ancak sabah saatlerinde alabildik. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." diye konuştu.

Duruşmaya yarın devam edilecek.

20.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar ve sanık yakınları ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında derdest edilen üst düzey komutanların müşteki sıfatıyla beyanlarının alınmasına başlandı. İlk olarak beyanda bulunan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal, bugüne kadar görülen duruşmalarda bazı sanıkların, hakkında yalan ifadelerde bulunduğunu ve kendisine iftira attığını belirtti.

'GELEN BİLGİDE DARBE TEŞEBBÜSÜNÜ İMA EDEN BİR DETAY YOKTU'

Ünal, emekli Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının İstanbul'daki Moda Deniz Kulübü'ndeki düğününe katılmak üzere saat 19.00'da yola çıktığını anlatarak, "Saat 19.06 sıralarında Hava Kuvvetleri Komuta Merkezi'nden arandım. Genelkurmay Komuta Harekat Merkezi emriyle askeri uçuşların durdurulduğu ve havadaki uçakların indirilmesi emri geldiği söylendi. Gelen bu bilgide darbe teşebbüsünü ima eden en ufak bir detay yoktu. Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi üzerinden işlemin derhal yerine getirilmesi emrini verdim" dedi.

'GENELKURMAY BAŞKANINA ULAŞMAM ENGELLENDİ'

Ünal, bu saatten sonra Genelkurmay Başkanı'na ulaşmaya çalıştığını ancak kendisine "Genelkurmay Başkanı toplantıda, size döneceğiz" denilerek komutana ulaşmasının engellendiğini söyledi. Saat 22.10 sıralarında Ankara üzerinden F-16'ların uçtuğu bilgisi geldiğini söyleyen Ünal, "O andan itibaren durumun bir darbe teşebbüsü olduğunu değerlendirdim. O ana kadar bir darbe teşebbüsü ihtimali aklımıza gelmediği gibi hiçbir kaynakta böyle bir bilgi iletmiş değildi. Durumu derhal Korgeneral Şanver'e bildirdim ve salondaki bütün generalleri toplamasını söyledim. Havuz başına geçerken uçakların Akıncı meydanından kalkmış olduğunu tahmin ederek Üs Komutanı Hakan Evrim'i aradım. Üçüncü teşebbüsümde telefonu açtı. 'Bu uçaklar senin mi?' diye sordum. 'Benim. Görevi ben verdim. Mecburum' karşılığını verdi. 'Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair size emir verildi. Derhal indir o uçakları' dedim. Kendisine anayasal suç işlediğini de söyledim. Bana 'İndiremem. Durum bildiğiniz gibi değil. Benim hayatım da sizin hayatınız da tehlikede. Yanımdakiler de telefonu kapatmamı istiyor' dedi ve telefonu kapattı. Sonraki aramalarda bir daha açmadı" diye konuştu.

'ÜSSÜNDEN UÇAK KALKAN KOMUTANLAR DİVAN-I HARPLİKTİR'

Düğünde, havuz başında toplandıktan sonra bütün generallere dönerek, "Birliğinden veya üssünden uçak kalkan komutanlar Divan-ı Harpliktir. Derhal herkes birliklerine ulaşsın ve durumu kontrol altına alsın" emrini verdiğini belirten Ünal, şöyle devam etti:

"Saat 22.30 civarında dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar aradı. Köprüler tutulduğu için karşıya geçemediğini söyledi. Orada bulunan 18 veya 19 general olarak bir kriz masası kurduk. Bu süreçte birçok telefon konuşması yaptık ve oradaki generaller ellerindeki bilgileri bana aktardı."

AKIN ÖZTÜRK'LE TELFON KONUŞMASI

Ünal, saat 23.00'dan Akın Öztürk'ü telefonla birkaç kez aradığını ve ona ulaşamadığını belirterek, "Mehmet Şanver, bana onunla az önce görüştüğünü söyledi. Tahminen saat 23.47'de telefonu bana uzattı. Nerede olduğunu sordum. Akıncı'da torunlarla birlikte olduğunu söyledi. 'Uçuşları duyuyorsundur' dedim. 'Evet, gece uçuşu var diye düşünüyorum' karşılığını verdi. Ben de, 'Akın Paşam, saf olmayalım, hangi cuma günü bu saatte gece uçuşu olmuş. Darbe mi yapıyor bunlar. Git kendileriyle konuş, bana da bilgi ver' dedim. Onunla aramda geçen diyalog bu şekildeydi" diye konuştu.

'ÇILGINLAR GİBİ BAĞIRIP ÇIKIŞ YAPMAMIZI İSTİYORLARDI'

Ünal, 23.53'te kapıda 4-5 kişilik Arama Kurtarma İhtisaslı Personel'in (AKİP) belirdiğini ve tam teçhizatlı olduğunu belirterek, ekip lideri Fatih astsubayın da izinde olmasına rağmen karşısında durduğunu söyledi. Gündüz kendisiyle gelen Mustafa astsubayın da tam teçhizatlı olduğunu, sivil Yakup Yiğit'in kendisine tabanca doğrulttuğunu belirten Ünal, "Burada ne arıyorsunuz?" diye sorduğunu, karşılığında "Sizin güvenliğinizi almaya geldik" diye cevap verildiğini söyledi. Ünal, "Ben size böyle bir emir vermedim. Size kim emir veriyor" dediğini, "Bilmiyorum" diye karşılık verildiğini, bunun üzerine de "O halde emir veriyorum. Çıkın dışarı, burada iş yapıyorum" ifadelerini kullandığını kaydetti. Bir süre sonra gelen takviye ekiple birlikte bulundukları yere baskın yaptıklarını anlatan Ünal, yaşananları şöyle anlattı:

"Bağırarak ve silah sıkarak bulunduğumuz yere geldiler. Sadece çılgınlar gibi bağırıyorlar ve çıkış yapmamızı işaret ediyorlardı. Ortalık tam bir kaos ortamına dönüşmüştü. Ekibin başındaki binbaşıya yaklaşarak sakin olmalarını söyleyip diyalog kurmaya çalıştım. Bu arada benim özel korumam olan AKİP başı Fatih bana sürekli olarak 'gidelim' diyordu. Plastik kelepçeyle yaklaşan darbecilere fırsat kalmadan dışarı hareket ettik. Fatih astsubayın 'Helikoptere biniyoruz. Acele edelim' gibi sözlerini hatırlıyorum. Motor çalışır durumdaki helikoptere, benim sözde korumalarım ile bindik. Sivil giyimli Yakup Yiğit, tabancası elinde karşımda konumlandı. Sabiha Gökçen'e geldik. Yerde bekleyen kasa uçağının yanına indi."

'UÇAĞA BİNDİĞİMDE 'İYİ UÇUŞLAR' DEDİM'

Ünal, Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan uçağa bindirildiğinde, uçaktaki ekibin kendisini İstanbul'a getiren ekip olduğunu gördüğünü ve 'iyi uçuşlar' dediğini, sanıkların beyanlarında iddia ettikleri gibi 'Akıncı'ya gidiyoruz' gibi bir talimatının olmadığını söyledi. Uçağın saat 01.40 sıralarında Akıncı Meydanı'na indiğini anlatan Ünal, "Uçaktan ininceye kadar Akıncı'da olduğumuzu anlamamıştım. Uçaktan indikten sonra Ahmet Özçetin'le (Akıncı Üssü eski Harekat Komutanı Kurmay Albay) karşılaştığım, makam aracı istediğim ve '141. filoya gidiyoruz' dediğime yönelik beyanlar tamamen maksatlı uydurmalardır. Ahmet Özçetin'i 141'inci filoya gittiğimde gördüm. 'Komutanım hoş geldiniz' dedi. 'Hoş bulmadık' diye karşılık verdim. Yürürken, 'bozulmuş ayarları düzeltiyoruz' dedi. Ben de, 'sizin ayarınız bozulmuş Allah sizlere akıl fikir versin' dedim" diye konuştu.

'GECE BOYUNCA HAPSEDİLDİĞİM ODADA KİMSEYLE GÖRÜŞMEDİM'

Filoda bir odaya kapatıldığını ve cep telefonunu burada Ahmet Özçetin'in aldığının belirten Ünal, "Kapılar üzerime kilitlenmeden önce tuvalete gitmek istediğimi söyledim. Özçetin ve iki silahlı AKİP nezaretinde tuvalete gittim. Birkaç saat sonra tekrar tuvalete gitmek için kapıya vurdum. Ses alamayınca kapıyı yumruklamaya başladım. Sonra kapı açıldı. Bu şekilde birkaç kez AKİP nezaretinde tuvalete gidip geldim. Zaman zaman speküle edilen görüntülerim bu koridorda tuvalete geliş gidiş anındaki güvenlik kamera görüntüleridir. Gece boyunca hapsedildiğim odada kimseyle görüşmedim. Fatih Kahraman'ın 'o gece ofise yerleştiğim, her türlü iletişim ortamına sahip olduğum, istediğim zaman dışarı çıkabildiğim' yönündeki beyanları yalan ve iftiradan ibarettir" dedi.

Ünal, Ahmet Özçetin'in, o gece kelepçesiz Akıncı Üssü'ne getirilmesini bahane ederek, kendisini de bu girişimin içindeymiş gibi gösterme gayreti içinde olduğunu ve hakkında verilen beyanların bu gayret içinde verilmiş iftiralar olduğunu da dile getirdi.

'TOP TAARRUZU SESLERİ ARALIKLARLA ÖĞLE SAATLERİNE KADAR DEVAM ETTİ'

Ünal, 16 Temmuz saat 08.00 sıralarda Akıncı Meydanı'na uçaklar tarafından top atışı yapıldığını duyduğunu belirterek, "Bu saatlerde başlayan top taarruzu sesleri aralıklı olarak öğlen saatlerine kadar devam etti. Bu seslerin iki yada üç kez kalkışa teşebbüs eden ve içinde Akın Öztürk'ün de bulunduğu helikopterlerin kalkışının önlenmesi için Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi (BHHM) tarafından F-4 uçaklarını görevlendirilmesi ile gerçekleştiğini sonradan öğrendim" dedi.

'SAAT 14.20 SIRALARINDA AKIN ÖZTÜRK GELDİ'

Saat 14.20 sıralarında tutulduğu odaya Akın Öztürk'ün geldiğini anlatan Ünal, "Metal düğmeli gömlekle resmi üniformalıydı. 'Sen burada mıydın?' dedi. Gece boyunca Genelkurmay Başkanı ile birlikte olduklarını, darbeyi önlemeye çalıştıklarını, halen müzakerelerin devam ettiğini, sivil savcıya değil askeri savcıya teslim olmayı teklif ettiklerini, bu arada iki kez helikopterle ayrılmaya teşebbüs ettiğini ancak ateş açıldığı için kalkış yapamadığını söyledi. Genelkurmay İkinci Başkanının da karargahta olduğunu söyleyerek, yanına gitmemizi istedi. Ben kabul etmedim. Helikopterle Akıncı Üssü'nden ayrılamayan Akın Öztürk'ün bizlerle birlikte ayrılmayı planlamış olabileceğini tahmin ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

'ELİMİ ÖPEREK AF İSTEDİ'

Ünal, Akın Öztürk ayrıldıktan sonra astsubay Yılmaz Bahar'ın yanına geldiğini belirterek, "Elinde meşrubat ve pasta ile içeri girdi. 'Komutanım bizi affedin. Biz vatan haini değiliz, iki yıldır bizi kafanızı koparacaklar diye korkuttular' dedi. Elimi öperek af istedi. Gözleri yaşardı. Ben de asıl affın devlete ait olduğunu ifade ettim, ayrıldı. Bir süre sonra gelerek telefonlarımı bıraktı. Telefonu alınca önce Eskişehir'i aradım. Bombalama için teşekkür ettim. Kimin planladığını sordum. 'Ortak akılla planlandı' diye cevap verildi" dedi.

ÇOK KONUŞULAN GÖRÜNTÜLERİN YAŞANDIĞI ANI ANLATTI

Saat 16.30 sıralarında Akın Öztürk'ün tekrar yanına geldiğini anlatan Ünal, "Bana, 'Orgeneral Yaşar Güler'le geldik, kendisi dışarıda, gidiyoruz' dedi. Akın Öztürk'le birlikte koridorda yürüyerek çıktık. Üzerinde çok spekülasyon yapılan Öztürk'le birlikteki kamera görüntüsü bu ana ait görüntülerdir. Dışarı çıktığımızda Yaşar Paşa ile kucaklaştık. Yanında Korgeneral Yıldırım Güvenç de vardı. Birlikte odalara girdiğimizde her odada bir generalin elleri bağlı olarak bulunduğunu gördük" diye konuştu.

'FETÖ'NÜN 26 SORTİLİK UÇUŞUNA 48 SORTİLİK JET UÇUŞUYLA KARŞILIK VERİLDİ'

Daha sonra komutanlarla durum değerlendirmesi yaptıklarını ve akşam saatlerinde Başbakanlıkta yapılan toplantıya katıldığını belirten Ünal, "FETÖ'den arınacak tedbirlere ağırlık verdik" ifadelerini kullandı. Beyanında o gece yaşananlarla ilgili bir değerlendirme yapan Ünal şunları söyledi:

"Saat 04.53'den itibaren karşı hava harekatı başlatılmış. Sırasıyla Erzurum, Dalaman, İncirlik, Balıkesir, Afyon ve Eskişehir meydanlarından kalkın uçaklarla önce havadaki uçaklara müdahale edilmiş, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanın talimatına uygun olarak Akıncı Meydanı'nın uçak kaldırılmaz hale getirilmesi için önce pistlere top taarruzu, sonra bombalama yapılmıştır. Saat 08.03 itibariyle Akıncı Meydanı'ndan değil uçak helikopter dahi kaldırılmaz hale getirilmiştir. FETÖ darbe teşebbüsünde bulunanların gece boyu 26 sortilik jet uçuşuna karşılık 48 sortilik bir jet uçuşuyla baskı kurulmuştur."

'DARBECİLERİN BAŞLATTIĞI HAVA HAREKATI YİNE HAVA KUVVETLERİNCE BASTIRILDI'

Ünal, FETÖ mensuplarının başlattığı hava harekatının yine Hava Kuvvetlerince bastırıldığını vurgulayarak, akşam 22.03'de başlayan hava faaliyetinin 10 saat sonra sabah 08.03'de sonlandırıldığı ifade etti. Ünal, beyanlarının ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray ve avukatların sorularını yanıtladı. Ünal, duruşmanın ikinci bölümünde sanıkların sorularını yanıtladı.

"DARBENİN FETÖ İŞİ OLDUĞUNU ANLADIK"


Mahkeme Başkanı Selfet Giray "Astsubay Yılmaz Bahar'ın yanınıza gelip 'Komutanım biz vatan haini değiliz, 2 yıldır bizi korkutuyorlardı. Bizi affedin' demesiyle ne kastediyor?" sorusunu müşteki Ünal, "Biz Paralel Devlet Yapılanması temizliği hakkında çalışma yapmıştık. İlgili makamlara 13 Temmuz'da iletmiştik. Onlar da oralara nüfuz ettiler ve o bilgiye ulaştılar. Darbeye kalkışmalarının bir nedeni de bu olabilir." diyerek yanıtladı.

Bunun üzerine Başkan Giray, "Bu çalışmalar içerisinde darbe girişimine katılan kişiler o listede miydi?" sorusunu yöneltti. Ünal "Evet 22.00-23.00 sıralarında bu işin paralel yapının işi olduğunu tahmin ettim. Çünkü darbenin içinde Akıncı görünüyor, oradakilerin de bu yapıdan olduğu kesin kanaatimizdi." yanıtını verdi.

Daha sonra söz alan, Akın Öztürk ile konut astsubayı İsmail Keskin'in avukatı Hicabi Durmuş, Öztürk hakkında soru sormak istedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Giray, Öztürk'ün başka bir davanın sanığı olduğunu belirterek, soruların İsmail Keskin yönünden sorulması gerektiğini söyledi. Durmuş'un Öztürk hakkında sorduğu soruları Ünal yanıtsız bıraktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, o gün, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) hiyerarşik yapısına tabi olan mı yoksa hiyerarşi dışında bir asker profili mi gördüğüne ilişkin sorusu üzerine Ünal, hiyerarşik yapıya tabi olmayan, sözlü ve yazılı emirlere itaat etmeyen kişiler gördüğünü söyledi.

Ünal, "Ben ayrı bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu, TSK'nın normal yapısının dışında, ayrı bir faaliyet içinde olduklarını değerlendirdim." dedi.

Bir kısmı SAT personeli bazı sanıkların üssün güvenliğini takviye için Akıncı Üssü'ne geldiklerini söylediklerini belirten Aydın'ın "başka bir unsurun hava unsuruna destek amacıyla gelmesinin kimin talimatıyla olabileceğini" sorması üzerine Ünal, bunun Hava Kuvvetleri Komutanlığının talimatıyla olabileceğini, kendisinden de bir talimat alınmadığını ifade etti.

Aydın'ın, "Akıncı'ya, üssün güvenliği için geldiğini söyleyenlerin rutin dışı, kanun dışı bir şey olduğunu idrak etmeleri gerekir miydi?" sorusunu da Ünal, "Gerekir." diyerek yanıtladı.

Ünal, "Ankara üzerinde mühimmatlı olarak uçuş yapmanın darbe dışında bir izahı var mıdır?" sorusuna "İzah edilemez. Bu ancak darbelerde olur." yanıtını verdi.

Hüseyin Aydın'ın, "Darbeyi bilmiyordum." şeklinde bir izahının karşılığı olup olmadığı sorusu üzerine Ünal, "Kesinlikle yoktur." dedi.

Ünal, böyle bir ihanetin aklından geçip geçmediğinin sorulması üzerine de geçmediğini belirterek, "Tam bir ihanettir." diye konuştu.

"Başka yere biat etmiş insanların yapacağı bir faaliyettir"

Aydın'ın, Hava Kuvvetlerinin TSK bünyesinde yıllarca vatan sevgisi aşılamış olmasına rağmen böyle bir ihanetin ortaya çıkmasını nasıl izah edebileceğini sorması üzerine Ünal, "TSK'nın hiyerarşik sistemine itaat etmekten ziyade biat kültürüne bağlı, başka yere biat etmiş insanların yapacağı bir faaliyettir." ifadesini kullandı.

Sanık avukatlarından Güler Kaya'nın "O gece titrinize, tecrübenize yakışır şekilde önlemleri alabildiğinizi düşünüyor musunuz? sorusunu Ünal, "Evet düşünüyorum. Önlemleri aldım. O gece orada aklınızdaki TSK yoktu. O gece orada ihanet vardı. İhanetin emir komutası olmaz." diye yanıtladı.

Ünal, sanık Hava Kuvvetleri Komutanlığı Destek Grup Komutanı eski tuğgeneral İlhan Karasu'nun "Benden şikayetçi misiniz?" sorusuna da "Evet" yanıtını verdi.

Öte yandan Mahkeme Başkanı Selfet Giray, bugün dinlenmesi beklenen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz'ün mazeret dilekçesi gönderdiğini bildirdi.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, duruşmayı 21.00 civarında bitireceğini söylemesi üzerine bazı sanıklar tepki gösterdi. Bir sanık uygunsuz hareketleri üzerine salon dışına çıkarıldı.

Bir sanığın daha soru sormasının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.

21.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Eskişehir'deki Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Korgeneral Mehmet Şanver, Akıncı Üssü davasında müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.

Şanver, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katıldı.

Şanver'in beyanından önce Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in davaya katılma talebi dilekçesi ile daha önce Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bulunduğu beyanlar ve bu beyanların geçerli sayılmasına yönelik dilekçe gönderdiğini bildirdi.

Giray, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın ise şikayetçi olduğu ve mazeret bildirdiğine yönelik dilekçesinin geldiğini söyledi.

Daha sonra beyanda bulunan Şanver, bu dava sürecinde daha önce verdiği ifadelere katıldığını belirtti.

İstanbul Moda'daki düğünün sahibi Şanver, düğüne 75 generalin davetli olduğunu, ancak 24 generalin katıldığını ifade etti. Şanver, düğünün belirtilen saatte başladığını, 19.30'a kadar önemli bir gelişmenin olmadığını belirterek, 19.30-20.00 arasında, yardımcısı Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu'nun elinde telefonla gelerek, Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nden (BHHM) arayan nöbetçi tuğgeneral Recep Ünal'ın, hava sahasının kısıtlanmasıyla ilgili bilgiyi aktardığını söyledi.

Bunun üzerine Kadıoğlu'nun Eskişehir'e gitmesine karar verdiğini ve bir uçak ayarlayacağını söyledikten sonra hazırlık yapması için onu düğün yerinden gönderdiğini ifade eden Şanver, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal geldiğinde, durumu ona da aktardığını bildirdi.

Şanver, Ünal'ın dikkatle dinledikten sonra Kadıoğlu'nun şimdi gitmesine gerek olmadığını, gerekirse kendi uçağını tahsis edebileceğini söylediğini ve onu geri çağırmasını emrettiğini dile getirdi.

"Akın Öztürk beni aradı"

Bunun üzerine Kadıoğlu'nu çağırdığını anlatan Şanver, nikah kıyıldıktan bir süre sonra Akın Öztürk'ün kendisini aradığını belirterek, şöyle devam etti:

"20.45-21.15 gibi Akın Öztürk general beni aradı. Bunu zaten daha önce söylemişti. Gelemeyeceğini bildirince, 'Ben düğün esnasında ararım, kızımızı bizzat konuşarak tebrik ederim' demişti. Emir astsubayım telefonla geldi, 'Akın Öztürk general konuşmak istiyor' diye telefonu verdi. Kızımla konuşmak istediğini belirtti. 'Komutanım, gelin damat uzakta, masaları dolaşıyorlar ama ben sizin bizzat arayarak tebrik ettiğinizi bildirim' dedim. Teşekkür etti. Telefonu kapattı. Kapatırken 'Akın Öztürk özel' numarasından aradığını gördüm. Bu detayı görmek daha sonra işimize yaradı."

Düğün devam ederken, Abidin Ünal'ın telefonla konuşarak masadan kalktığını görmesi üzerine yanına gittiğini, bir şey olup olmadığını sorduğunu belirten Şanver, onun da "Erbilgin generali tutuklamışlar, ben ayrıntıları öğreneceğim, siz misafirlerinizle meşgul olun." dediğini söyledi.

Şanver, bir süre beklemesine rağmen Ünal gelmeyince merak edip peşinden gittiğini ifade ederek, tekrar ne olduğunu sorduğu Ünal'ın, "Ankara'da uçuşlar varmış. Hakan Evrim general telefonu yüzüme kapattı. Muhtemel darbe yapıyorlar." ifadelerini kullandığını bildirdi.

"Darbe sözcüğünü ilk defa o anda duydum." diyen Şanver, Hakan Evrim'in düğüne geleceğini belirtmesine rağmen gelmediğini kaydetti.

"Düğün bizim için bitti"

Şanver, Hakan Evrim'i aradığını ancak telefona çıkmadığını belirterek, ardından Eskişehir BHHM'deki Recep Ünal'ı aradığını söyledi. "Bu andan itibaren zaten düğün bizim için bitti." diyen Şanver, Ünal'a kimin uçtuğunu sorduğunu, onun da F16'lar ve tankerler cevabıyla durumun vehametinin ortaya çıktığını dile getirdi.

Uçakların, Hava Kuvvetleri Komuta Harekat Merkezi'nin (HKKHM) emriyle uçtuğunu öğrendiğini bildiren Şanver, uçakların en kısa sürede indirilmesi ve başka kalkışlar olmaması için emirler verdiğini kaydetti.

Şanver, daha sonra düğündeki bütün generalleri çağırttığını, kendisine bağlı iki korgeneral, bir tümgeneral ve bir tuğgenerali, ayrıca bazı üs komutanlarını görev için düğünden gönderdiğini söyledi.

Bu sırada Kuvvet Komutanı Ünal'ın "Bir sorti uçuranı divan-ı harbe veririm" şeklindeki direktifini de duyduğunu belirten Şanver, Ünal'a sorarak onun uçağının Atatürk Havalimanı'ndan Sabiha Gökçen Havalimanı'na getirilmesini emrettiğini de kaydetti.

Şanver, "Bu gönderdiğim takviye arkadaşlar gerekli yerlerle temas kurarak komutayı devraldılar. Bizden sonra harekatı yönettiler ve darbe karşıtı harekatı yaparak darbenin akamete uğramasında görev aldılar." diye konuştu.

Erzurum'da uçaklar hazır bekletilmiş

BHHM'deki Recep Ünal ile bir görüşmesinde Erzurum'daki uçakların kalkış için hazırlık yaptığını öğrendiğini bildiren Şanver, "Emrimiz kesindi. Bizden izin almadan uçuş yapmak yoktu. 'Nereden çıktı bu scramble' dedim. Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden alınmış, Mutlum general aramış galiba, cerideden öyle okudum ben. Ancak bana onu söylemedi. 'Derhal iptal ediyorsun' scramble. İptal et duyacağım' dedim. O 'Scramble iptal' dedi. Ben de duydum telefonda." diye konuştu.

Şanver, daha sonra ceride kayıtlarından bu uçakların, dönemin içişleri bakanı Efkan Ala'nın uçağına yönelik kaldırılma faaliyeti olduğunu öğrendiğini kaydetti.

Yine bir konuşmalarında Ünal'ın "Komutanım Akgülay albayın kafası karışık" demesi sonrası, Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü komutan vekili bu komutanı aradığını belirten Şanver, şöyle konuştu:

"'Akgülay, kafan karışıkmış, neden kafan karışıkmış söyle bakayım' dediğimde. 'Komutanım Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi' deyince, dedim ki 'Senin komutanın benim. Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden emir almayacaksınız. Bizden veya BHHM'den, hava kuvvetleri komutanı emriyle emir alacaksınız. Hiçbir uçak kaldırmayacaksınız, şimdi kaldırma o uçakları' diye Diyarbakır'daki uçaklar için ikaz ettim. 'Başüstüne' dedi ama o uçakların kalktığını öğrendik."

Bir aramasında Recep Ünal'ın değil Albay İsmail Üner'in çıktığını, komutanın da lavaboda olduğunu belirttiğini bildiren Şanver, bundan sonra hep Üner vasıtasıyla talimatlarını ilettiğini kaydetti.

Şanver, bu sırada havuz başından içeride bulunan bir odaya, masa başına geçtiklerini ve harekat merkezi gibi çalışmaya başladıklarını ifade ederek, burada Ünal'ın Akın Öztürk'e ulaşamadığını söylemesi üzerine, kendisinin görüştüğünü açıkladığını bildirdi.

Akın Öztürk'ü aradığını belirten Şanver, şöyle devam etti:

"Komutanım ne yapıyorsunuz?' dedim. 'Evdeyim Şanver' dedi. 'Uçuşlar oluyormuş, haberiniz var mı?' dedim. 'Ben de televizyondan takip ediyorum Şanver' dedi. Komutanım, 'Abidin Ünal general sizle görüşmek istiyor' diyerek telefonu verdim. Benim telefonum aracılığıyla bu iki orgeneral konuştu. Yanımda konuştu. Abidin Ünal'ın söyledikleri sözler hala hatırımda. 'Uçuşlar oluyormuş, orada senin emrin hilafına darbe mi yapılıyor. Akıncıya git. Orayı kontrol altına al. Orada senin sözünü dinleyecek çocuklar var.' Bu ibareyi söyledi."

Şanver, daha sonra 5 maddelik yazılı emir hazırladıklarını, bu emirlerin yayınlandığını da anlattı.

Semih Terzi'ye uçak verdirmemiş

Şanver, Diyarbakır havaalanına gelen özel kuvvetlerden bir tuğgeneralin, emrindeki 100 kadar özel kuvvetler personeli ile Ankara'ya gitmek istediklerini, kendilerinin bir uçağı bulunduğunu, ancak iki tane de casa uçağı talep ettiklerini öğrendiğini bildirdi.

Mehmet Şanver, şunları söyledi:

"Harekat merkezindeyiz, herkes orada, emir ortada. Diyarbakır bana bağlı, 202 filo bana bağlı. Ama başka bir kuvvete uçak tahsis etme yetkisi daha üst seviyeydi. Kimse karar vermeyince ben dedim ki 'vermeyeceksiniz.' Çünkü uçuş bizim kontrolümüzde değil. Çok zor bir karar. Bu kararı verirken çok zorlandım. Ben darbeye karşı harekat yapan bir faaliyeti mi engelliyorum yoksa darbeye destek amaçlı bir faaliyeti mi engelliyorum. Ama bu karar bana ait. 'Vermeyeceksiniz' dedim. Söyledim, ilettiler. Sonra tekrar ilettiler bana. Birliğinin ateş altında olduğunu söylüyor. Üstelik oradaki albaya, 'Akgülay' albaya küfür de etmiş. 'Siz ne yapmak istiyorsunuz' diye. Ben de kararımda direttim. 'Hayır vermeyeceksiniz' dedim. Bizim kontrolümüz haricindeki faaliyetlere Hava Kuvvetleri olarak biz destek vermeyeceğiz. Vermedik. Sonra öğrendim Semih Terzi olayını ve rahmetli şehidimiz Ömer Halisdemir'in cansiparane görevini. Bizim de bu olayda bu şekilde bir katkımız olmuş. Bu da ayrıca tarihe düşecek notlar olarak geçti."

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının öğleden sonraki bölümünde Mehmet Şanver, tarafların sorularını yanıtlamayı sürdürdü.

Sanıklardan İlhan Karasu'nun avukatının, hazırlanan "ihbar listesi"nde müvekkilinin adının yer alıp almadığını sorduğu Şanver, soruyu şöyle yanıtladı:

"Biz kimseyi ihbar etmedik. Genelkurmay Başkanlığının 2016 eğitim değerlendirme toplantısında Genelkurmay Başkanımız, bilgi-belgeye dayanmadan, sadece komutan kanaatlerine dayalı, o yıl şurada terfiye girecek kişilere yönelik komutan kanaatlerini istedi. Biz de onları komutan kanaati olarak söyledik. Çalıştığımız kişilere yönelik hususu belirttik, fikrim olmayan kişilere yönelik yorumda bulunmadım. İlhan Karasu, benim çalıştığım bir arkadaştır ancak o yılki listede var mı, yok mu hatırlamıyorum ama söylediğim isimler arasında İlhan Karasu yoktu."

Şanver, bir soruyu yanıtlarken kimsenin suçsuzluğunu ispatlayacak durumda olmadığını söyleyerek, "Burada mesele ruhların satılmış olmasıdır. Kim ruhunu satmıştır, bilmiyorum." dedi.

Bir sanık avukatının, terörle mücadele kapsamında yapılan operasyonları örnek göstererek, "Şuraya bomba at" denilen bir pilotun bunu yapmamasının söz konusu olup olmayacağına ilişkin sorusunu Şanver, "Acil terörle mücadele harekatıyla Ankara üzerinde gerçekleştirilen, 44 özel harekat polisini şehit eden, Meclis'e bomba atan, 'Meclis'e bomba at' diye talimat veren ve bomba atan, 'Genelkurmay üzeri, kaçak saray' üzeri talimatlarıyla görev icra eden subaylarla bizim terörle mücadele harekatını bir tutamazsınız." diye yanıtladı.

Cumhuriyet Savcısı Adnan Gümüş'ün, "Moda'daki düğün salonunun basılmasıyla ilgili Abidin Ünal'ın anlatımıyla sizin anlatımınız arasında farklılık oluştu. O kısmı tekrar anlatabilir misiniz?" sorusu üzerine Şanver, şunları söyledi:

"MAK elemanı kapıda belirip 'Sizi korumaya geldik.' hitabı üzerine komutana (Abidin Ünal), 'Bizi korumaya geldilerse dışarıda korusunlar.' dedim. Komutan da 'Ben sizi çağırmadım. Niçin geldiniz?' dedi. Onlar da 'Biz emir kuluyuz. Sizi korumaya geldik.' dedi. Komutan 'Dışarı çıkın.' dedi. O arkadaş yerinden ayrılmadı, bekledi. İsmail Güneykaya, eşinin yanına gitmek istedi. Muhatap olduğumuz MAK personeli bir taneydi ama birkaç kişi vardı. Güneykaya General'in ısrarla dışarı çıkmak istemesi üzerine MAK personeli tabancasını çıkardı, doğrulttu ve Güneykaya'nın sol tarafından duvara doğru ateş etti."

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal'ın, müşteki olarak beyanda bulunurken olayların sonunda kapalı tutulduğu odaya meşrubat ve pasta ile gelerek kendisini affetmesini istediğini söylediği MAK personeli Yılmaz Bahar söz alarak, Ünal'ın aslında daha uzun süren konuşmayı bu şekilde açıklamasını kabul etmediğini dile getirdi.

Bahar, Şanver'in Moda'da düğün salonundayken elindeki kelepçeyi kesen personelin de kendisi olduğunu ifade etti.

Hava Harp Okulu'nda bulundukları sırada "Bir emriniz var mı?" diye sorduğunu hatırlayıp hatırlamadığını sorduğu Şanver, hatırlamadığını belirtti. Şanver, "Elimizi bağladılar. Sonra 'Bir emriniz var mı?' diye soruyorlar. Olmuyor Yılmaz." dedi.

Şanver, bir başka soruyu yanıtlarken "İçtima halindeki polis grubuna 'Bomba at' emri, hiçbir askeri emir kapsamına girmez. Buraya bomba atarsa ceremesini çeker." ifadelerini kullandı.

'EMİRLERİN CERİDEYE KAYIT EDİLMESİNİ EMRETTİM'

Darbe girişimini öğrendikten sonra dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve orada bulunan generallerle birlikte kriz masası oluşturduklarını ve karşı faaliyetleri telefonlarla organize ettiklerini söyleyen Şanver, "Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nde (BHHM) nöbetçi olan (davanın sanıklarından) Tuğgeneral Recep Ünal ile sürekli görüşüp talimatlar verdim. Sürekli emirlerin cerideye (kayıt defteri) kaydedilmesi konusunda ikaz ettim. Emir veren emir alan komutanların cerideye kayıt edilmesi için emir veriyordum ve Recep Ünal da 'başüstüne' deyip uyguluyordu" dedi.

'EFKAN ALA'NIN UÇAĞINA YÖNELİK KALDIRILMA FAALİYETİ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM'

BHHM'deki Recep Ünal ile bir görüşmesinde Erzurum'daki uçakların kalkış için hazırlık yaptığını öğrendiğini söyleyen Şanver, "Emrimiz kesindi. Bizden izin almadan uçuş yapmak yoktu. 'Nereden çıktı bu scramble' (kalkış için hazır bekletme) dedim. Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden alınmış, Mutlu general aramış galiba, cerideden öyle okudum ben. Ancak bana onu söylemedi. 'Derhal iptal ediyorsun scramble. İptal et duyacağım' dedim. O 'Scramble iptal' dedi. Ben de duydum telefonda. Daha sonra ceride kayıtlarından bu uçakların, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın uçağına yönelik kaldırılma faaliyeti olduğunu öğrendim" diye konuştu.

Bir süre sonra Recep Ünal'ın telefonuna çıkmadığını ve Albay İsmail Ünal ile konuştuğunu ve emirleri onun aracılığıyla verdiğini anlatan Şanver, "Kriz masasında kaleme aldığımız 5 emri Albay İsmail Ünal'a gönderip, 'bunu bir generalin emri ile yayınla' dedim. Emir, saat 00.11 sıralarında Recep Ünal imzasıyla yayınlamış" diye konuştu.

'SEMİH TERZİ, EMRİME KARŞI ALBAYA KÜFÜR ETMİŞ'

Bu faaliyetler sırasında Semih Terzi olayı yaşandığını belirten Şanver, "Harekat merkezindeyiz, herkes orada, emir ortada. Diyarbakır'dan iki uçak istenmiş. Diyarbakır bana bağlı, 202 filo bana bağlı. Ama başka bir kuvvete uçak tahsis etme yetkisi daha üst seviyedeydi. Kimse karar vermeyince ben dedim ki 'vermeyeceksiniz'. Çünkü uçuş bizim kontrolümüzde değil. Çok zor bir karar. Bu kararı verirken çok zorlandım. Ben darbeye karşı harekat yapan bir faaliyeti mi engelliyorum, yoksa darbeye destek amaçlı bir faaliyeti mi engelliyorum. Ama bu karar bana ait. 'Vermeyeceksiniz' dedim. Söyledim, ilettiler. Sonra tekrar ilettiler bana. Birliğinin ateş altında olduğunu söylüyor. Üstelik oradaki albaya küfür etmiş. 'Siz ne yapmak istiyorsunuz' diye. Ben de kararımda direttim. 'Hayır vermeyeceksiniz' dedim. Bizim kontrolümüz haricindeki faaliyetlere Hava Kuvvetleri olarak biz destek vermeyeceğiz. Vermedik. Sonra öğrendim Semih Terzi olayını ve rahmetli şehidimiz Ömer Halisdemir'in cansiperane görevini. Bizim de bu olayda, bu şekilde bir katımız olmuş. Bu da bizim ayrıca tarihe düşecek notlar olarak geçti" ifadelerini kullandı.

BASKIN ANINI ANLATTI

İstanbul Moda'daki düğünün sahibi Şanver, düğüne 75 generalin davetli olduğunu, ancak 24 generalin katıldığını ifade etti. Şanver, düğün baskını sırasında yaşananları ise şöyle anlattı:

"Kamuflaj kıyafetli, kafasında kasklı, gece görüş kameraları, tam harp nizamlı Hava Kuvvetleri korumaları ve MAK timi elemanları belirdi. Komutana, (dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal) 'komutanım sizi korumaya geldik' dediler. Komutana, 'komutanım bunlar bizi korumaya geldiyse, biz burada çalışıyoruz. Dışarı çıkıp bizi dışarıda korusunlar' dedim. Komutan, 'Ben sizi çağırmadım, sizi buraya kim gönderdi' diye sordu. 'Emir böyle, yüksektir' diye karşılık verdi. Komutan, 'o zaman çıkıp bizi dışarıda koruyun' diye bizzat kendi koruma şefine emir verdi. Adam dinlemedi. Bu sırada General İsmail Güneykaya ayağa kalktı, çıkmak istedi, Astsubay mani oldu. Tartıştılar. Astsubay silahını çıkarttı, mermiyi namluya sürdü. Önce Güneykaya'ya yöneltti, sonra yanından, sol tarafından bir el ateş etti. 'Bizi zor kullanmaya mecbur etmeyin' dedi. Ben düğün sahibi olmanın sorumluluğu ile Güneykaya'nın yanına gidip oturmasını istedim.

GELİN VE DAMADA SİLAH DOĞRULTMUŞLAR

Durumun ciddiyetini anladık. Olayın vahameti bir kat daha arttı. Bir ara emir subayına, 'çocukları buradan uzaklaştırın' dedim. Daha sonra öğrendim; gelin damadın üzerine bile silah doğrultup, pointerlarla insanları tehdit etmişler. İyi ki görmedik. Ben beyaz gelinlik üzerinde pointer görseydim, o zaman olaylar farklı olurdu. O masum, dünyanın en masum işini yapan iki kişiye böyle haince davranabilecek kadar gözleri kararmış, bir zamanlar silah arkadaşı bildiğimiz insanlar, kimisi özür diliyor, 'bunları size yaşattığımız için' diye, kimisi de tehdit ediyor. İyi ki bu direktifi vermişiz ve çocukları oradan uzaklaştırmışız."

'KURTULDUK AMA KİMDEN KURTULDUK'

Derdest edildikten sonra bir helikopterle İstanbul üzerinde gezdirildiklerini, bu süre içinde 6-7 farklı yere helikopterin iniş-kalkış yaptığını anlatan Şanver, sabah saatlerinde Akıncı'ya götürülüp, elleri ve ayakları bağlanarak bir odaya kilitlendiğini söyledi. Şanver, kurtulma anını da şöyle anlattı:

"Sabah Akıncı'da tutulduğum odaya siyah takım elbiseli bir tümgeneral olduğunu söyleyen bir kişi girdi. 'Komutanım kurtuldunuz, geçmiş olsun' dedi. Kendi kendime 'kurtulduk da kimden' diye sordum. Yani bir zamanlar törenle karşılandığım üste, silah arkadaşımız bildiğimiz üst komutanı, harekat komutanı, göz bebeğimiz pilotlardan mı kurtulduk. Düşman bölgesine düşsek, kurtaracaklarından zerre kadar şüphemiz olmayacak MAK timlerinden mi kurtulduk? Bizzat silah teçhizatını onayladığım, daha modern imkanlarla görev yapmasını sağlamaya çalıştığım, komutanları emanet ettiğim komutan korumalarından mı kurtulmuştuk? Kimden kurtulmuştum ben? Bu nasıl bir düşmanlıktı. Bu nasıl bir görev anlayışıydı? İnsanın kurtulduğuna bile sevinesi gelmedi."

'HERHALDE DÜNYA TARİHİNDE BÖYLE BİR KURTARMA YOKTUR'

Odadan çıktığında karşısında Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ı gördüğünü belirten Şanver, "Ben o ana kadar komutanın Akıncı'da olduğunu bilmiyordum. 'Geçmiş olsun' dedi. Ben de 'size de geçmiş olsun komutanım' dedim. 5 dakika sonra ikinci komutanımız Akın Öztürk geldi. Elinde makas. 'Geçmiş olsun Şanver' deyip kelepçeyi kesti. Makası almak istedim ayaklarımdaki kelepçeyi ben keseyim diye. Müsaade etmedi, eğilerek ayaklarımdaki kelepçeyi keserek, bizi kurtardı. Herhalde dünya tarihinde böyle bir kurtarma yoktur. Hava Kuvvetlerinin 3'üncü kıdemdeki adamı ilk iki komutanı tarafından kurtarılıyor. Böyle bir kurtarılma hikayemiz var" diye konuştu.

'ÜLKEMİZİN NELER YAŞADIĞINI O ZAMAN GÖRDÜK'

Akıncı'dan Akın Öztürk, Yaşar Güler, Abidin Ünal ile birlikte ayrıldıklarını belirten Şanver, "Yolda polis kontrol noktaları vardı. Önce bizi biraz sorguladılar. Anlam veremedim. Arabalarda 4 yıldızlı plaka var. Daha sonra memleketimizin başına neler geldiğini gördükçe, binaların hallerini, barikatları gördükçe ülkemizin neler yaşadığını o zaman gördük" dedi.

'DÜĞÜNE KATILACAĞINI BİLDİREN 4 GENERAL KATILMADI'

Daha sonra 6 generalle birlikte İstanbul'a geçtiklerini ve Sabiha Gökçen Havaalanı'nda ifade için alıkonulmasını anlatan Şanver, düğüne gelmeyen komutanlarla ilgili sorulan soruya, "Düğün sahibi benim, davetiyeleri ben verdim. Akın Öztürk düğüne gelmeyeceğini bildirdi. 75 generale davetiye verdim. Bunların 66'sı havacı general. Bunların 24'ü katıldı düğüne. Onlar katılacaklarını bildirdiler ve katıldılar. Katılmayacağını bildiren arkadaşlarımız da katılmadılar. Bunun içerisinde Akın Öztürk generalimiz de dahil. Ama katılacağını bildirip katılmayan 4 general var. Bunlar Tümgeneral Kubilay Selçuk, Tuğgeneral Hakan Evrim, Tuğgeneral Emin Ayık ve Tuğgeneral Bekir Ercan Van. Sonradan da bunların darbede aktif olarak görev yaptıklarını gördük maalesef" şeklinde konuştu.

'BU DARBENİN ÖTESİNDE, HAİNLİK'

İfadesinin ardından şikayetçi olduğunu, mahkemeye katılmak istediğini belirten Şanver, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Buradaki sanıklar darbe girişiminden bilgileri olmadığını, korumu için düğüne gittiklerini sandıklarını söylüyorlar. Bu konuda ne diyorsunuz" şeklindeki sorusuna, "Bir generale astsubay silah sıkıyorsa, elini kolunu bağlıyorsa, bu darbenin ötesinde, darbe olmayacaksa ne olacak. Böyle güvenlik tedbiri mi olur? Bu darbenin ötesinde bir faaliyet, bu isyan, bu kalkışma, bu hainlik" diye cevap verdi.

Akar'ın avukatı sanıklardan şikayetçi olduklarını açıkladı

Şanver'in beyanının tamamlanmasının ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın avukatı Samet Can Olgaç söz aldı.

Olgaç, şikayet ve katılma talepleri ile beyan dilekçelerini daha önce sunduklarını hatırlatarak, şöyle konuştu:

"Mahkemenizce müvekkilimiz Hulusi Akar'a müşteki olarak beyanda bulunabileceği hususunda davetiye gönderilmişse de soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında da 22 Mart 2018'de Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasında müşteki sıfatıyla beyanda bulunması ve konuyla ilgili başkaca eklenecek bir husus bulunmaması nazara alınarak, müvekkilimizin 22 Mart tarihli mahkeme beyanının dosyaya alınarak, müvekkilimizin dinlenmesi konusundaki ara karardan sarfınazar edilmesine karar verilmesini istiyoruz.

Ayrıca sanıklar tarafından işlenen suçlardan müvekkilimiz Sayın Hulusi Akar doğrudan zarar gören konumunda olduğundan, müdahillik talebimizin de kabulüne karar verilmesini talep ederim."

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, bu beyanın ardından duruşmanın sona erdiğini bildirdi.

Giray, 24 Eylül Pazartesi devam edecek davada müştekilerden eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Galip Mendi ve eski Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı emekli Orgeneral Kamil Başoğlu'nun beyanının alınacağını açıkladı.

Hulusi Akar'dan Akıncı Üssü Davasına Dilekçe

Akıncı Üssü davası kapsamında sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından davaya bakan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, mağdur ve müştekilerin ifadesini almaya başladı.

Mahkeme, bu kapsamda, dönemin Genelkurmay Başkanı olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar için mağdur sıfatıyla bugün beyanının alınmasına yönelik davetiye gönderdi.

Bununla ilgili Akar'ın avukatı tarafından mahkeme başkanlığına sunulan dilekçede, müvekkilinin soruşturma aşamasında 18-19 Temmuz 2016'da savcılığa, kovuşturma aşamasında ise Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine müşteki sıfatıyla beyanda bulunduğu hatırlatıldı.

Dilekçede, "Hulusi Akar'ın savcılık ve mahkeme huzurunda vermiş olduğu beyanlarında detaylı açıklamalarda bulunulmuş olması ve konuyla ilgili başkaca eklenecek bir hususun bulunmaması karşısında, müvekkilimizin dilekçemiz ekinde sunulan 22 Mart 2018 tarihli mahkeme beyanının dosyanız içerisine alınarak müşteki sıfatıyla dinlenmesi konusunda ara karardan sarfınazar edilmesine karar verilmesini talep ederim." ifadelerine yer verildi.

Öte yandan Akar'ın avukatı tarafından, sanıklardan şikayetçi olunması ve davaya katılıma yönelik daha önce de dilekçe verilmişti.

22.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

15 Temmuz hain darbe girişiminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Abidin Ünal, Akıncı davasında konuştu. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Ünal, terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'ın o gece İmralı Adası'ndan kaçırılacağını iddia etti. Ünal konu hakkında "Ada civarında kontrolsüz uçan helikopterler görülünce İmralı güvenlik birimleri ikaz edilerek tedbir alınmıştır"

FETÖ'nün darbe girişiminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Abidin Ünal, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasında müşteki sıfatıyla ifade verdi.

"FETÖ O GECE İMRALI'DAYDI"

Daha önce savcılıkta ve Genelkurmay Çatı Davası'nda da beyanları alınan Ünal, hain darbe gecesine ait kritik bilgiler aktardı. Ünal ilk kez, FETÖ'nün o gece, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın tutulduğu İmralı Adası'nda faaliyet gösterdiğini açıkladı. 15 Temmuz gecesinde İmralı'da kontrolsüz uçuşlar olduğunun tespit edildiğini belirten Ünal darbe girişiminin önlenmesinde etkili olan gelişmeleri sıralarken, "Ada civarında kontrolsüz uçan helikopterler görülünce İmralı güvenlik birimleri ikaz edilerek tedbir alınmıştır." dedi.

"O EKİBE KARŞI NASIL DİRENDİNİZ" SORUSU

Ünal, sanık avukatlarının "Sizi derdest etmeye gelen ekibe karşı nasıl direndiniz" sorusuna ise "Etrafımda 5-6 silahlı kişi vardı. Onlarla bilek güreşi mi yapsaydım. Yürüttüğümüz koordineli çalışma sayesinde gerekli önlemleri aldık." yanıtını verdi.
Orgeneral Abidin Ünal

"UÇAKTAN İNİNCEYE KADAR AKINCI'YA GELDİĞİMİZİ FARK ETMEDİM"

Ünal beyanlarında darbecilerin kendisine silah doğrultarak önce helikopterle uçağa, uçakla da Ankara'ya getirdiklerini anlatırken, "Ben uçaktan ininceye kadar Akıncı'ya geldiğimizi fark etmemiştim." ifadesini kullandı.

24.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanı olan emekli Orgeneral Galip Mendi, Ankara'da bir düğünde şahitlik yaptıktan sonra yanına gelen emir subayı ve eski Konya Bölge Jandarma Komutanı Tuğgeneral Timurcan Ermiş tarafından kaçırıldığını anlattı.

Mendi, darbe girişimine katılan sanıklardan şikayetçi olup davaya katılma talebinde bulundu.

Galip Mendi, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katıldı.

8 yıl yanındaydı

15 Temmuz gecesi emekli Tümgeneral Burhanettin Aktı’nın kızının Gazi Orduevi’ndeki düğününe, eşi ve yanında emir Astsubayı Aytaç Oğuz ile gittiğini belirten Mendi, nikâhın ardından Genelkurmay Başkanlığı önünde silah sesleri duyulduğu, çatışma çıktığı bilgisinin kendisine gelmesi üzerine yaptığı telefon trafiğini anlattı. Mendi, salonun önünde aracını beklerken durumu sorduğu dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın da net bilgisinin olmadığını anladığını söyledi.

Makam aracına yanaşırken sivil giysili emir subayı Murat Yılmaz’ın kendisinden arabaya binmesini istediğini kaydeden Mendi, “Yaklaşık 8 yıl emir subaylığımı yapan birisinin bu çetenin içerisinde olduğu, yalan söyleyeceği ve ihanet içinde olacağı o an aklıma bile gelmedi” dedi. Arabaya bindikten sonra eğitim elbiseli, silahlı halde Ermiş’in sol arka kapıdan yanına bindiğini anlatan Mendi, “’Bu halin ne, Konya’dan buraya niye geldin bu kıyafetle, gecenin bu saatinde bu kıyafetin anlamı nedir?’ diye sorular sordum. Kendisi, Akıncılar’da bana bilgi verileceğini, birliklerin faaliyete geçtiğini, darbe yapıldığını ifade ederek Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın da bu işin içinde olduğunu, beni de aralarında görmek istediklerini söyleyince büyük bir tepki gösterdim. ‘Siz çete misiniz, eşkıya mısınız?’ diye bağırınca, kendileriyle birlikte olmayacağını anlayan Ermiş, silahını doldurup kafama doğrulttu. ‘Allah belanızı versin’ deyince Ermiş, “Tabancayı sürekli kafamda tuttu. O arada Yılmaz’a da ‘8 yıldır yanımda yılan beslemişim. Sen de bu çetenin içindeymişsin, yazıklar olsun. Allah belanızı versin’ dedim. Timurcan’a da, ‘vurursan vur’ dedim” diye konuştu.

O sırada darbe öncesi Ermiş’e yönelik istihbarat kaynaklarından FETÖ bağlantısı olduğuna yönelik bilginin aklına geldiğini vurgulayan Mendi, darbe teşebbüsünün bu örgütle bağlantılı olduğunu anladığını söyledi.

Darbe girişiminin yaşandığı gece emekli Tümgeneral Burhanettin Aktı'nın kızının Gazi Orduevi'ndeki düğününe, eşi ve yanında emir astsubayı Aytaç Oğuz ile gittiğini belirten Mendi, düğünde nikah şahitliği yaptığını kaydetti.

Nikahın 21.00 gibi kıyıldığını, yaklaşık 15 dakika sonra da emir astsubayı Oğuz'un oturduğu masaya gelip Genelkurmay Başkanlığı önünde silah sesleri duyulduğunu söylediğini ifade eden Mendi, olayı araştırmasını ve kendisini bu konuda bilgilendirmesini söylediğini aktardı.

Oğuz'un kısa süre sonra tekrar gelip Genelkurmay önünde çatışma çıktığını söylemesi üzerine salondan ayrılmak üzere çıkış kapısına hareket ettiğini, bu sırada Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezi ile Genelkurmay Başkanlığı'nı arattığını ancak ulaşılamadığını dile getiren Mendi, 21.30'da kurmay başkanlığına vekalet eden Arif Çetin'i arayıp durumu ona sorduğunu kaydetti.

O sırada evinde bulunan Çetin'in de Harekat Merkezine ulaşamadığını, muhtemelen bir siber saldırı gerçekleştiğini düşündüğünü aktaran Mendi, karargaha gidip kendisini bilgilendirmesini istediğini ve kıyafetini değiştirdikten sonra geleceğini söylediğini belirtti.

Mendi, o gece Çetin ile son kez görüştüğünü söyledi.

Düğün yerinden kaçırmışlar

Düğün salonu önünde aracını beklerken dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'yı gördüğünü, ona da durumu sorduğunu ancak net bir bilgisi olmadığını anladığını dile getiren Mendi, şunları kaydetti:

"Makam aracım yanaşırken düğüne birlikte gitmediğim emir subayı Murat Yılmaz, sivil giysili olarak koşarak birden yanıma geldi. Heyecan ve telaş içinde görünce çok şaşırdım. Bana, birinci başkan ve ikinci başkanın Genelkurmay Karargahında toplantıda olduğunu ve acele beklediklerini ifade etti. Ben eşime, 'Araca bin seni konuta bırakıp üstümü değiştirip Genelkurmay Karargahına geçeceğim' deyince Murat Yılmaz, tekrar atılarak, çok acil durum olduğunu, acele beklediklerini ve eşimi konuta götürmek üzere bir araç hazırlandığını söyleyince maalesef kendisine inandım. Zira, daha önceki plan dışı toplantılarda emir subayları vasıtasıyla bize bilgi verilirdi. Yaklaşık 8 yıl emir subaylığımı yapan birisinin bu çetenin içerisinde olduğu, yalan söyleyeceği ve ihanet içinde olacağı o an aklıma bile gelmedi."

Olayın aciliyeti üzerine emir astsubayı Oğuz'a, araçla eşini götürmesini söylediğini dile getiren Mendi, kendisinin de arabaya bindikten hemen sonra aracın sol arka kapısının açıldığını ifade etti.

Galip Mendi, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O dönem Konya Jandarma Bölge Komutanı olan Timurcan Ermiş, eğitim elbiseli, silahlı, tabancalı olarak araca aniden ve sinsice bindi. Timurcan Ermiş'in araca binmesiyle araç, süratle hareket etti. Kendisine, 'Bu halin ne, Konya'dan buraya niye geldin bu kıyafetle, gecenin bu saatinde bu kıyafetin anlamı nedir?' diye sorular sordum. Yüksek sesle çıkıştım. Kendisi, Akıncılar'da bana bilgi verileceğini, birliklerin faaliyete geçtiğini, darbe yapıldığını ifade ederek Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın da bu işin içinde olduğunu, beni de aralarında görmek istediklerini söyleyince büyük bir tepki gösterdim. İşin içinde başka şeyler olduğunu anlayıp 'Siz çete misiniz, eşkıya mısınız?' diye bağırınca, kendileriyle birlikte olmayacağını anlayan Timurcan Ermiş, silahını doldurup kafama doğrulttu. 'Allah belanızı versin' deyince Ermiş, tabancayı sürekli kafamda tuttu. O arada Murat Yılmaz'a da '8 yıldır yanımda yılan beslemişim. Sen de bu çetenin içindeymişsin, yazıklar olsun. Allah belanızı versin.' dedim. Timurcan'a da 'Vurursan vur' diye bağırdım."

Silah zoruyla Akıncı'ya götürülmüş

Galip Mendi, sonraki süreçte de Murat Yılmaz'ın, şoför Oğuzhan K'ye silah doğrulttuğunu öğrendiğini ve Akıncı'ya kadar başına tabanca doğrultulmuş şekilde gittiklerini dile getirdi.

Darbe öncesi Timurcan Ermiş'e yönelik istihbarat kaynaklarından FETÖ bağlantısı olduğuna yönelik bilginin aklına geldiğini vurgulayan Mendi, darbe teşebbüsünün bu örgütle bağlantılı olduğunu anladığını söyledi.

Akıncı Üssü nizamiyesine yaklaştıklarında bir VİP minibüsün önlerine geçip durduğunu, teğmen ve üsteğmen rütbeli, pilot tulumlu kişilerin, aracının etrafını sardığına değinen Mendi, Ermiş'in araçtan inerek VİP minibüsteki birileriyle konuştuğunu, ardından da dışarıdaki birileriyle konuştuğunu belirterek, "Tepki göstermeseydim beni çok büyük ihtimalle darbeyi sevk ve idare ettikleri Akıncılar Kışlası'nda harekat merkezine götüreceklerini değerlendiriyorum." şeklinde beyanda bulundu.

Kısa süre sonra kendilerini takip ettiğini bilmediği koruma ekibinden astsubay Halil Gözalıcı'nın şoför mahalline geçip sürücü er Oğuzhan K'yi geri gönderdiğine işaret eden Mendi, yaklaşık 200 metre sonra su deposuna benzer küçük bir binanın önünde durduklarını, kendilerini pilot tulumlu üç subayın karşıladığını bildirdi.

Mendi, labirent şeklinde girişi bulanan binaya girdiklerini, içeride çelik bir kapı ve üstünde "Sorgulama merkezi" yazısı bulunduğuna dikkati çekerek, başında bekleyenlere, yapılanların Türk subayına yakışmadığını söylediğini anlattı.

Bir süre sonra odaya başlarında bir yüzbaşı bulunan pilot tulumlu havacıların girdiğini anlatan Mendi, yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Bu ekibin sorumlusu olan yüzbaşı, büyük bir saygısızlıkla, orada tam anlayamadım. 'Falanca örgüt adına sizi tutuklamaya geldim.' dedi. 'Hangi yetkiye dayanarak beni tutuklayacaksın' dedim. Yüzbaşı, pervasızca ve saygısızca, emir aldığını, bu emir gereği beni tutuklayacağını ifade etti. Elindeki plastik kelepçeleri göstererek 'Elinizi uzatın, kelepçeleyeceğiz.' dedi. Ben yine tepki gösterdim. Yanında bulunan diğer subaylar iki kolumu birleştirerek kelepçeyi taktılar. Kin ve nefretle kelepçeleri sıktılar. 'Yunanlılara bile esir olsaydım bu muameleyi görmezdim' dedim. Daha sonra ayaklarıma da plastik kelepçeyi taktılar. Gözümü kapatacak şekilde başıma siyah bir bere geçirdiler."

Başoğlu'nu da yanına getirmişler

Ağzının da bantlandığı bilgisini paylaşan Mendi, yaklaşık 30 dakika sonra yine ayak sesleri duyduğunu ve yanındaki sandalyeye bir kişinin oturtulduğunu, bu kişinin gözlüklerini sorması üzerine sesinden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Doktrin Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu olduğunu anladığını belirtti.

Ağzındaki bant gevşediği için konuşabildiğini ve bir süre Başoğlu ile bu şeklide görüştüklerini ifade eden Mendi, başlarında nöbet tutanların konuşmalarına izin verdiğini söyledi.

Mendi, tuvalet ihtiyaçları için yaklaşık 50 metre mesafedeki bir binaya götürüldüklerini, gece boyunca jet ve nakliye uçakları ile helikopterlerin seslerini duyduklarını kaydetti.

Gece elektriklerin kesildiğini, sabah olduğunu ise içeri sızan gün ışığından anladığını bildiren Galip Mendi, bu sefer bomba ve makineli tüfek sesleri duyduklarını, bir süre sonra ise iki kişinin içeri girdiğini, son olarak tuvalete gittiklerinde plastik kelepçelerinin takılmadığını ifade etti.

En son kendilerini tuvalete götüren kişinin Cumali Pusat olduğuna işaret eden Mendi, Halil Gözalıcı'nın kapıdan seslenerek "Komutanım duydum, Sizi vuracaklar." diyerek, burayı terk etmek gerektiğini söylediğini bildirdi.

Mendi, saatin 10.30-11.00 civarında olduğunu, Cumali Pusat'ın da kapının yakınında durduğunu ve kendilerini buradan çıkartacağını, haklarını helal etmelerini istediğini söyledi.

Pusat'ın, burayı terk etmelerine yardımcı olacağını değerlendirdiğini vurgulayan Mendi, daha sonra lojman nizamiyesinden çıkış yaptıklarını, hiçbir güvenlik görevlisini görmediklerini bildirdi.

Yolda polislerin olduğunu ve ardından Kazan Emniyet Müdürlüğüne geçtiklerini anlatan Mendi, ardından da Genelkurmay Başkanı'nın yanına geçip durumu izah ettiklerini kaydetti.

"Darbeden önceden haberdar olduğunu değerlendiriyorum"

Emir subayı için "Murat Yılmaz'ın da bu çetenin tam içinde olduğu açık ve nettir." değerlendirmesinde bulunan Galip Mendi, eski Tuğgeneral Ermiş'in, savunmasında Jandarma Genel Komutanı'nı güvenli bir yere götüreceklerini öne sürdüğünü anımsatarak, bir komutanın güvenliğinin sağlanması için başka bir ilde görevli ve izinde olan bir generalin görevlendirildiğini, 46 yıllık görev hayatında duymadığını kaydetti.

Mendi, "Birilerinden akıncılar talimatı aldığı açık ve nettir. Ermiş'in Ankara'ya izin bahanesiyle geldiğini, darbeden önceden haberdar olduğunu değerlendiriyorum." dedi.

Galip Mendi, şöyle devam etti:

"Aynı mesleği yapmak ve aynı üniformayı giymekten utanç duyduğum müfteri Timurcan Ermiş'in iddialarını tamamen reddediyorum. Götürüldüğüm yer kesinlikle 141. Filo Harekat Merkezi değildi. Sığınak şeklinde küçük bir binaydı. Burada üst düzey bir toplantı yapılması akla ve mantığa aykırıdır. Üsteki kamera kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum. Ermiş'in tüm ifadeleri kendisini kurtarmaya yönelik, yalan ve iftiraya dayalı bir senaryoya dayanıyor. Aslı astarı olmayan beyanlarından dolayı kendisinden şikayetçiyim."

Darbe girişimine katılan sanıklardan da şikayetçi olduğunu yineleyen Mendi, davaya da katılma talebinde bulundu.

Duruşmaya, taraf avukatları ve sanıkların müştekiye sorularıyla devam edildi.

Başoğlu, Akıncı Davasında Müşteki Sıfatıyla Beyanda Bulundu

Eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) emekli Orgeneral Kamil Başoğlu, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada müşteki olarak beyanda bulundu.

Başoğlu, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katıldı.

İfadesinin başında 15 Temmuz şehitlerini rahmetle, gazileri şükranla andığını belirten Başoğlu, daha önce mağdur sıfatıyla ifade verdiğini, beyanlarında herhangi bir değişiklik bulunmadığını söyledi.

Darbe girişimi sırasında konutunda bulunduğunu, Kara Kuvvetleri Komutanlığında görevli bir kurmay albay ve bir kurmay binbaşı ile Muhafız Alayı görevlilerince, Genelkurmay Başkanı tarafından çağrıldığı bahanesiyle bir ambulansa bindirilerek kaçırıldığını anlatan Başoğlu, kolunun arkadan bağlandığını, gözlüğünün alındığını ve başına erlerin giydiği haki renkti bir fanila giydirildiğini belirtti.

Sonradan 141. Filo olduğunu öğrendiği bir binaya getirildiğini bildiren Başoğlu, burada 2 kişinin koluna girerek kendisini mahzen gibi bir yere götürdüğünü söyledi.

Ağzının bantlandığını, ayakların plastik kelepçe takıldığını ifade eden Kamil Başoğlu, "Bu sırada bulunduğum yerde bir kişinin daha olduğunu farkettim. Ağzımdaki bantın yapışkanı çözülünce başımda bekleyen kişilere 'Gözlüğüm nerede?' diye sordum. Bunun üzerine yanımdaki kişi bana 'Kamil sen misin?' dedi. Bu kişi Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi'ydi. Komutanla konuşmaya başladık." diye konuştu.

"Hakkınızı helal edin, bu iş burada bitti"

Odada bekleyen askerlere nasihatlarda bulunup girişimden vazgeçirmeye çalıştıklarını belirten Başoğlu, "Yanımızda bekleyenlere yaptıklarının uygun olmadığını, bu işin sonunun olmadığını anlattık. Hatta birine evli olup olmadığını sorduk. Evli olduğunu söyledi. Çocuğunun olup olmadığını sorduk. Ailesinin zor durumda kalacağını ifade ettik, ikazlarda bulunduk." dedi.

Başoğlu, ifadesini şöyle sürdürdü:

"İlerleyen saatlerde tuvalet ihtiyacımız oldu, önce beni götürdüler. Omzumda kas yırtığı olduğu için kelepçe inanılmaz acı veriyordu. 'Bunu ön tarafa alır mısınız?' dedim. Kelepçeyi öne aldılar. Kelepçe yine canımı yaktı. Kollarımı yan taraftan demir sandalyeye bağlamalarını istedim. Bunu da yaptılar. Bir süre sonra oldukça yorulduk. Bir mont getirip sırtıma koydular. Yere de mont serip 'Burada dinlenebilirsiniz.' dediler. Montların üzerinde bir müddet yattık. Bir süre sonra Jandarma Genel Komutanına saati sordum. Saatin 08.40 olduğunu söyledi. Başımızdaki arkadaşlar değişmiş, başkaları gelmişti. Gözlüğümü onlardan da istedim, getirdiler. Tuvalet ihtiyacı için bulunduğumuz yerden çıkarıldık. Dönüşte Genel Komutanımız bana kendisini tuvalete götüren kişinin jandarma olduğunu ve çok saygılı davrandığını söyledi. Saat 09.00 sıralarında başımızdaki kişi bize kahvaltı hazırladığını söyledi. Bu kişinin adının sonradan Cumali Pusak olduğunu öğrendik. Kahvaltıyı dışarıya hazırlamıştı. Bu sırada üs bombalanmaya başladı. Cumali Pusak bizi zarar görmememiz için iç tarafa aldı. Bize, 'Hakkınızı helal edin. Bu iş burada bitti. Ben sizi buradan çıkaracağım.' dedi. Dışarıya çıktık. Genel Komutanımızın aracını gördüm. Aracın yanında bulunan koruma astsubayı elleri kelepçeli halde ağlayarak komutanımızın yanına koştu. 'Ben sizi nasıl koruyamadım?' diye ağlayarak komutanımızın elini öptü. Cumali Pusak aracın şoför mahalline, koruma da ön tarafa bindi. 141. filonun park yerine gittik. Pusak, aracının park yerinde olduğunu, aracıyla bizi takip edeceğini söyledi. Koruma şoför mahalline geçti. Biz Cumali'yi beklemeden ayrıldık, ama çıkışı bulamadık. Lojman nizamiyesine geldik. Oradan çıktık. Nizamiyede kimse yoktu. Çelik başlıklar yerlere atılmıştı. 200 metre ileride polisler mevzilenmişti. Bizi durdurup kimliklerimizi sordular. Amir olduğunu söyleyen bir polis bizim aracımıza bindi. Kazan İlçe Emniyet Müdürlüğüne gittik. Başımızdan geçen olayları anlattık. Buradan ayrıldıktan sonra yolda Genelkurmay Başkanımızın Çankaya Köşkü'nde olduğunu öğrendik. Üzerim kötü olduğu için ben köşke çıkmadım, EDOK'a geçtim. Jandarma Genel Komutanı Köşke çıktı."

Şikayetçi oldu

Başoğlu, davaya katılmak istediğini, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

Sanık avukatlarından Ayten İzmirli'nin "Sözde atama listesinde adınız var ve 6. sıradasınız. 'Kara kuvvetleri emrine' ifadesi ne anlama geliyor?" şeklindeki sorusu üzerine Başoğlu, "FETÖ'cüler tarafından tasfiye ediliyorsun anlamına geliyor." diye konuştu.

Uyar, Müşteki Olarak Beyanda Bulundu

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olan emekli Orgeneral İhsan Uyar, Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada müşteki olarak beyanda bulundu.

Uyar, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katıldı.

Üsse, Genelkurmay Başkanlığından elleri kelepçeli, gözleri kapalı vaziyette, helikopterle götürüldüğünü ifade eden Uyar, "Ertesi gün kendi kendimizi kurtarana kadar kimsenin yüzünü görme imkanımız olmadı." dedi.

Uyar, Genelkurmay Karargahı'nda Kara Kuvvetleri Komutanı ve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevinde bulunan orgeneral rütbesindeki iki askeri yere yatırıp ellerini kelepçeleyerek ve gözlerini kapatarak Akıncı Üssüne götürülmesini emredenlerin Türk vatandaşı olamayacağını söyledi. Uyar, şöyle konuştu:

"Ömrünün yaklaşık 45 yılını Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, her kademede, ülkenin her bölgesinde vatan hizmetiyle geçirmiş 60-65 yaşlarındaki bu insanlara yapılan muamele insanlık mı? Akıncılarda el ve ayaklarımdaki kelepçelerin çok sıkı olması sonucu karıncalanmanın ötesinde uyuşmanın başladığını, kelepçenin gevşetilmesini istemem üzerine, askeri faaliyetlerimizi Cumhurbaşkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı ile koordine etmemizi suç telakki ederek, hakaret ederek rütbelerimi omzumdan, rozetlerimi göğsümden alan zat asker olabilir mi? Eğer asker ise İç Hizmet Kanunu madde 37 gereği namusu üzerine yemin ettiği bir gerçek var ama bu faaliyet ve Türk milletine ateş edenlerin emir komuta ilişkisi Türk Silahlı Kuvvetlerine uymayacağına göre kime ve hangi ülkeye bağlıdır. Akıncı Üssü'nde 15 Temmuz günü geceleyin kollarım arkada, ellerim ayaklarım kelepçeli, yaz sıcağında polar maske taktıkları için yüzlerini göremediğim ancak benim emdiğim sütün helalliğini ve insani değerlerimi sorgulayan bu zatlar şimdi bu salondalar ise umarım ki kendi insani, vicdani, ahlaki ve mesleki değerlerini sorgulamaktadırlar. "

Şüphelilerden Fatih Kaya, Mustafa Avşar ile Melih Albayrak'ın ifadelerinden, 141. Filo'da tutuldukları kullanılmayan harekat odasında başlarında duran kişiler olduğunun anlaşıldığını belirten Uyar, SAT'çı bu personelin yüzlerini, kendi yüzü kapatıldığı için görmediğini kaydetti.

Uyar, "Davaya müdahil olmak istiyorum. Uzlaşmak istemiyorum. Yüzlerce vatandaşımızı şehit eden, binlercesini yaralayan, TSK'nın emir komuta yapısı içinde gözüküp askerliğin namusuna ihanet ve isyan eden, heyetinizce suçlu bulunanlardan şikayetçiyim ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını talep ediyorum." ifadesini kullandı.

Avukatların ve sanıkların müştekiye sorularının ardından duruşma yarına ertelendi.

25.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Akıncı Üssü'nden havalanan savaş uçaklarının bombalamasının yanı sıra darbe sanığı askerlerin ateş etmesi nedeniyle şehit düşenlerin yakınları ile saldırılarda yaralananlar, müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya, müşteki sıfatıyla olay gecesi yaşadıklarını anlattı.

Bir gazetecinin sosyal medya hesabından, "Darbe mi oluyor" paylaşımı üzerine darbe girişiminden haberdar olduğunu belirten Özkaya, bunun üzerine önce AK Parti Genel Merkezine oradan da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne geçtiğini anlattı.

Buradaki polisleri darbe girişimine karşı uyardığını aktaran Özkaya, ilerleyen saatlerde Külliye'ye gelen bir tankı vatandaşlarla birlikte durdurduklarını, zırhlı aracın komutanını polise teslim ettiklerini ifade etti.

Bir vatandaş olarak darbe girişimine karşı üzerine düşeni yaptığını dile getiren Özkaya, "O akşam Albay Mete Kuş beni aradı, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar'ın darbecilere karşı olduğunu söyledi. Ben de gazeteci Abdülkadir Selvi'ye telefonla ulaşarak Ümit Dündar'ın canlı yayına alınmasının faydalı olabileceğini söyledim. 'FETÖ darbe yapıyor' diyen ilk siyasetçiyim. 22.46'da attığım tweet duruyor.

Kapatılmak istenilen Meclis'in bir üyesi olarak darbecilere karşı mücadele vermek için sokağa inerek tanka karşı çıktık." ifadelerini kullandı.

Sanık eski albay Fatih Yarımbaş'ın darbe girişimine karşı vatandaşları yönlendirmek yerine neden polisi aramadığına dair sorusuna Özkaya, "Vatandaşın darbeyi önlemek gibi bir görevi vardı ve vatandaş bunun gereği o gün ülkesini darbecilerden korudu." cevabını verdi.

Darbe girişiminde yer alan sanıklardan şikayetçi olduğunu belirten Özkaya, davaya katılma talebinde bulundu.

"TBMM bombalandı"

AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir de darbe girişimini haberlerden öğrendikten sonra vakit kaybetmeden TBMM'ye gittiğini dile getirdi.

Daha sonra genel kurul salonu açıldığını anlatan Keşir, dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın konuşma yaptığı sırada darbecilerin kontrolündeki uçaklardan TBMM'ye bomba atıldığını aktardı.

Patlamanın neden olduğu tahribattan etkilendiğini ifade eden Keşir, sanıklardan şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.

"Polisleri doğrudan hedef aldılar"

Müşteki polis memuru Mehmet Fatih Öztürk ise olay tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünden telefonuna gelen mesaj üzerine görev yeri olan Gölbaşı Polis Özel Harekat Başkanlığı kampüsü içinde yer alan Havacılık Daire Başkanlığına gittiğine değindi.

Buraya ulaştığında polislerin helikoptere yakıt ikmali yaptığını aktaran Öztürk, "İkinci helikopterin de hangardan çıkarılacağını öğrendim. Üzerimi değiştirip onlara yardım etmek istedim. Binaya girip üzerimi değiştirdiğim sırada büyük bir patlama oldu, bunun etkisiyle savruldum." dedi.

Dışarı çıktığında helikopterlerden birinin vurulduğunu, yakıt ikmali yapan polislerin de şehit olduğunu bildiren Öztürk, bir zaman sonra Özel Harekat Başkanlığının da aynı şekilde vurulduğunu anlattı.

Darbecilerin polisleri doğrudan hedef aldığına işaret eden Öztürk, "Darbeden bir sonraki gün Akıncı Üssünden uçaklar kalkmasın diye pist vuruldu ama kimse zarar görmedi ancak darbeciler, alanda duran helikopteri değil de yakıt ikmali yapan 7 polisin olduğu helikopteri doğrudan hedef alarak vurdu. Şehit olan arkadaşlarımızın hakkı için sanıklardan şikayetçiyim." diye konuştu.

Müştekiler Selim Evcimen, Muhittin Özkan, Ömer Özşensoy, Nejdet Korkmaz, Yıldırım Tüzel, Remzi Mahmut, Mehmet Çetin ve Özcan Dursun da sanıklardan şikayetçi olduklarını belirterek, davaya katılma talebinde bulundu.

Duruşmaya ara verildi.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Hava Kuvvetleri Komutanlığı (HKK) Kurmay Başkanı Korgeneral İsmail Güneykaya "müşteki" sıfatıyla beyanda bulundu.

Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da HKK Harekat Başkanı olduğunu belirten Güneykaya, olay günü dönemin Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının İstanbul Moda Deniz Kulübündeki düğün törenine katıldığını söyledi.

Güneykaya, törende dönemin Hava Kuvvetleri Komutanın emekli Orgeneral Abidin Ünal ile çok sayıda generalin de katıldığını hatırlattı.

Genelkurmay Başkanının emriyle Türkiye hava sahasının bütün uçuşlara kapatıldığı bilgisini aldığını aktaran Güneykaya, bu bilgiyi paylaştığı Ünal'ın kendisine gelişmelerden haberinin olduğunu ancak gerekçesini bilmediğini söylediğini, buna ilişkin bir araştırma yapmasını istediğini bildirdi.

İlerleyen saatlerde bazı uçuşlara izin verildiği öğrendiğini anlatan Güneykaya, bir süre sonra telefonla görüştüğü Korgeneral Yılmaz Özkaya'nın Ankara'da savaş uçaklarının alçaktan uçtuğunu, İstanbul'daki köprülerin ise askerlerce kapatıldığını söylediğini bildirdi.

Güneykaya, kendisini arayan bir başka askerin de Genelkurmay Başkanlığı karargahında silahlı çatışma olduğunu aktardığını belirtti.

Ankara'da yaşananlar hakkında bilgi almak için Ercan Dursun'u aradığını ancak onun da gelişmeler hakkında yeteri kadar bilgisinin olmadığını söylediğini dile getiren Güneykaya, ilerleyen saatlerde Ünal'ın başkanlığında, düğüne katılan generallerle durum değerlendirmesi yaptıklarını anlattı.

Görüşme sonunda HKK karargahında kontrolü sağlamak için Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın görevlendirdiğini, gerekirse zor kullanarak emir komutayı devralması için emir verildiğini belirten Güneykaya, "Daha sonra bu durumu Veysel Kavak'a bildirdim. Neden emrim olmadan hareket ettiğini sordum. Emir komutanın Yazgılı'da olduğunu ilettim ancak onun da Yazgılı'yı alıkoymaya çalıştığını sonradan öğrendim." dedi.

"Semih Terzi'ye olumlu cevap verilmedi"

Darbecilerin karargahtaki faaliyetlerini engellemek için muhabere elektronik ve bilgi sistemlerinin durdurulmasının yerinde olacağı konusunda fikir beyan ettiğini anlatan Güneykaya, "Bunun üzerine Albay Alper Ketencioğlu'ndan bağlantıları kesmesini istedim. Tereddüt edince telefonu Abidin Ünal'a verdim. O da benim emirlerimi yerine getirmesi için Ketencioğlu'na talimat verdi." diye konuştu.

Ünal'ın darbecilerin kontrolündeki savaş uçaklarına karşı koymaları için Cemal Kadıoğlu ve Nihat Kökmen'i Eskişehir'e gönderdiğini bildiren Güneykaya, "Bu esnada Diyarbakır'dan mühimmat yüklü altı F-16'nın havalandığı, İncirlik 10. Tanker Üssü Komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van'ın aranmasına rağmen ulaşılamadığı, iki yakıt ikmal uçağının havada olduğu, diğer üstlerden de uçakların havalandığı bilgisi geldi. Bununla birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığından görevli tuğgeneral Semih Terzi de 100 kişilik ÖKK grubu için Casa uçağı talep etti. Bu durumu Abidin Ünal'a ilettim. O da Terzi'yi tanımadığını söyledi. Bunun üzerine uçağın tahsis edilmesinin uygun olmayacağını söyledim ve Terzi'nin bu talebine olumlu cevap verilmedi." diye konuştu.

"Koruma astsubayı bana ateş etti"

İlerleyen saatlerde Ünal'ın koruması sanık eski astsubay Fatih Kahraman'ın kamuflajlı ve tam teçhizatlı bir şekilde generallerle toplantı yaptıkları odaya gelerek kendilerini koruması emri aldığını söylediğini aktaran Güneykaya, sonrasında yaşananları şöyle anlattı:

"Bunun üzerine Abidin Ünal, emri kimden aldığını, bizi kimden koruyacağını sordu. Kahraman'ın çelişkili ifadeleri üzerine Abidin Ünal, Kahraman'dan odadan çıkmasını emretti. Bir süre sonra eşimle görüşmek için odadan çıkacağım sırada Fatih Kahraman uzun namlulu silahını bana yönelterek buranın emniyetsiz olduğunu, çıkmamam gerektiğini söyledi. Ben gideceğimi tekrarlayınca Kahraman beylik tabancasını çekerek bana ateş etti, kurşun kulağımın yanında geçti. Yaptıkları işin kanunsuz olduğunu, vazgeçmezlerse başlarının büyük belaya gireceğini söylememe rağmen hiçbirinin tutumu değişmedi. Bir süre sonra silahlı MAK timi Abidin Ünal'ı bulunduğumuz odadan alıp götürdü. Daha sonra benim de aralarında bulunduğum grubu yere yatıran silahlı askerler, ellerimizi arkadan bağladılar. Bu gruba komuta eden kişinin yerde yatan bizleri görünce 'Çok güzel olmuş.' dediğini duydum. Yapılanlardan keyif alan bu kişinin Gökhan Maldar olduğunu anladım."

Yılmaz Bahar'ın komutasındaki helikopterle Hava Harp Akademisinin eski okul binasına götürüldüklerini burada yakıt ikmali yapıldıktan sonra Akıncı Üssü'ne götürüldüklerini anlatan Güneykaya, darbe girişiminin başarısız olmasının ardından sabah saatlerinde darbecilerden kurtarıldıklarını dile getirdi.

Güneykaya, 15 Temmuz ihanet girişimini planlayanlardan, uygulayanlardan ve destek verenlerden şikayetçi olduğunu belirterek davaya katılma talebinden bulundu.

Duruşmaya yarın devam edilecek.

26.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasında, Hava Kuvvetleri Komutanlığında görevli Albay Nihat Altuntop müşteki olarak beyanda bulundu.

Darbe girişiminin yaşandığı dönemde yarbay rütbesiyle Meydan Harekat Komutanı olarak görev yaptığını belirten Altuntop, 15 Temmuz'da günlük mesainin erken bittiğini söyledi. Meydan Harekat Komutanlığı girişinde personeliyle konuşurken Harekat Komutanı albay Ahmet Özçetin'in geldiğini ve kendisini çağırdığını ifade eden Altuntop, yanında tanımadığı bir yarbay da varken terörle mücadele harekatı uçuşu olabileceğini, hazır olunmasını söylediğini kaydetti.

Altuntop, bunun üzerine önce telefonla sonra da kuleye çıkarak personeline bu faaliyetle ilgili hazır olmalarına yönelik talimat verdiğini, sonra da lojmandaki evine geçtiğini bildirdi.

Bir süre sonra kule nöbetçisinin aradığını ve 20-25 uçağın hazırlandığını bildirdiğini anlatan Altuntop, uçakların fazlalığından geniş kapsamlı bir harekat olacağını düşündüğünü ve personelin artırılmasını istediğini ifade etti.

Altuntop, uçakların kalkış zamanının belli olmadığının da iletildiğini dile getirerek, önce Ahmet Özçetin, ona ulaşamayınca da 141. Filo komutanı yarbay Hakan Karakuş'u aradığına dikkati çekti. Karakuş'un kalkış zamanını bilmediğini bildirdiğini anlatan Altuntop, bu sırada Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nden (BHHM) arandığını söyleyen kule nöbetçisinin, uçuşların yasaklandığı emrini ilettiğini kaydetti.

Yasağın kalkması durumunda uçuş olabileceği ve ortaya çıkabilecek sıkıntıları önlemek için üsse gitmeye karar verdiğini belirten Altuntop, üsse giderken Ahmet Özçetin'in arabasını görünce peşinden gittiğini söyledi. Altuntop, yanına gidip uçuş saatini sorduğunu Özçetin'in, evine dönmesini, yasaktan haberdar olduğunu, uçuş saati belli olunca bildireceğini söylediğini aktardı.

Daha detaylı bilgi alma düşüncesiyle üsse saat 20.20 gibi gittiğini vurgulayan Altuntop, nizamiyede bir anormallik olmadığını kaydetti.

Altuntop, 143. Filo önündeki otoparkta durduğunu, burada daha önce olmadığı kadar sivil araç bulunduğuna işaret ederek, sivil bazı kişilerin çantalarıyla içeri girdiğini bildirdi. Bir şeyler öğrenmek için filoya girdiğini dile getiren Altuntop, filo komutanı Mustafa Azimetli'nin koşturarak geçtiğini, içeride kimseden bir şey öğrenemediğini söyledi.

Bilgi alamadığı için sorumluluk bölgesi kuleye gittiğini belirten Altuntop, vardığında kendi personeli haricinde Mustafa Erez'in de orada bulunduğunu kaydetti. Erez'in, Hakan Karakuş tarafından koordinasyon amaçlı gönderildiği söylediğini aktaran Altuntop, uçuşun her an açılacağı düşüncesiyle hazırlıkları sürdürdüklerine işaret etti.

Altuntop, koordine kurulan BHHM'nin, daha önceki talimatının değiştirilerek kalkış bilgilerinin aktarılmasını talep ettiğini söyledi. Değişikliği Ahmet Özçetin'e bildirmek için aradığını, onun da uçuşların başlayacağını söylediğini aktaran Altuntop, şöyle konuştu:

"BHHM'nin aradığını söyledim. Uçuşların yasaklandığı emrini hatırlattım ve emrin değişikliğini söyleyecekken bana o emri verenin tutuklandığını, başka tutuklanmaların olacağını söyledi. Bakkal başçavuşun motor çalıştırma, rule gibi bilgileri istediğini, bu konuda emrini sorduğumda bilgi vermememi emretti. Ben de 'Ne de olsa BHHM uçaklar yerden teker keser kesmez radar vasıtasıyla görecekler.' diye düşündüm. Bir süre sonra üs komuta çevrimi olan 'panter' kanalından Hakan Evrim'in Özçetin'e çağrı yaparak uçakların ivedi kalkmasını istediğini, Ahmet Özçetin'in de uçakların motor çalıştırdığı şeklinde cevap verdiğini duydum."

- "Yurtta sulh diyenleri indirin"

Altuntop, saat 22.00 gibi Ahmet Özçetin'in arayıp birliğe helikopterlerin geleceğini, park yeri ayarlamasını ayrıca gece birlikte kalabileceklerini ve yer planlaması yapmasını istediğini söylediğini bildirdi.

Bir süre sonra uçaklar kalkış yapmak isteyince durumu Ahmet Özçetin'e ilettiğini ifade eden Altuntop, onun da "Süper, harikasınız." diye cevap verdiğini aktardı. Altuntop, şu ifadeleri kullandı:

"Uçaklar kalktıktan kısa bir süre sonra uçuş kontrol amiri Mustafa Erez, Hakan Evrim'i aradığını, meydana inecek helikopterlerin 'yurtta sulh' diyenlerini meydana indirmemizi söyledi. Bu bilgiyi teyit etmek için Ahmet Özçetin'e ulaşmaya çalıştım ancak ulaşamadım. Bu arada şehirde bulunan tanıdıklarım ve annemden, uçakların şehir üzerinde alçaktan uçtuğunu, nedenini merak ettiklerine dair telefonlar aldım. Telefonlar üzerine kapalı olan televizyonu açtırdım. Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığına dair haberleri gördüm. Bir ara Özçetin kuleyi aradı. Ona, Hakan Evrim'in emrini teyit maksatlı sordum. Bana cevaben 'yurtta sulh harekatı'nın başladığını, bu harekatı icra ettiklerini, bilginin doğru olduğunu söyledi."

Garip bir şeyler olduğunu hissettiğine ve kuleden indiğine dikkati çeken Altuntop, MİT'te çalışan bir arkadaşını arayıp ne olduğunu sorduğunu ancak onun da yıllık izinde ve araba kullandığını belirterek, konu hakkında bilgisi bulunmadığını ilettiğini ifade etti.

- Helikopterler, kule ile temas kurmadan inmişler

Altuntop, bir süre sonra telsizden bir helikopterin kule karşısında bir yere indiğini, "Esir, tutuklu getirdik, araç gönderin." tarzındaki konuşmaları duyduğunu dile getirerek, helikopter meydana yanaşırken kendileriyle temas etmediğini vurguladı.

Bu sırada kuleye üs personeli olmayan Özcan Murat Doğan'ın geldiğini, uçuş kontrol amiri olarak görevlendirildiğini söylediğini belirten Altuntop, Özçetin'e ulaşamadığını, yüz yüze görüşmek için 141. Filo'ya gittiğini kaydetti. Altuntop, kapıdaki kursiyer teğmene harekat komutanı ile görüşmek istediğini söylemesi üzerine, kursiyer teğmenin içeri giremeyeceğini belirtip silahını göstererek tehdit ettiğini anlattı.

Kuleye dönerken Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını arabasının radyosundan duyduğunu ifade eden Altuntop, meydanın bu ihanet girişiminin merkezinde olduğunu anladığına dikkati çekti. Kulede, havadaki uçaklara iniş emri talimatı verdiğini dile getiren Altuntop, Özcan Murat Doğan'ın kıdemli olduğunu söyleyip uçuşların devam edeceğini belirttiğini bildirdi.

Altuntop, Doğan'ın kendisini kuleden çıkartmaya çalıştığını ve uçuşların devam edeceğini söylediğini ancak bunu kabul etmediğini belirterek, kime güvenip kime güvenemeyeceğini bilemediğinden zaman kazanmaya karar verdiğini söyledi.

Personelinin güvenliği için darbe girişiminden dolayı çalışmak istemeyenlere, sadece uçuş emniyetini sağlayacak şekilde faaliyetlerine devam etmeleri emrini verdiğini belirten Altuntop, "Zira kulenin artık bir fonksiyonunun kalmadığını düşünüyorum. Nitekim, gelen helikopterler gibi tüm usullere aykırı şekilde bazı hava araçları bizimle temas etmeden inip kalkıyordu. Bazı F16'lar tüm ışıkları kapalı, bizimle temas kurmadan uçuyorlardı." ifadelerini kullandı.

Altuntop, iddianameden de anladığı kadarıyla uçuşların 141. Filo'dan yönetildiğini, MİT'teki arkadaşını zaman zaman arayıp durumu anlattığını bildirdi.

Uçaksavar Tabur Komutanı Yarbay İbrahim Galin ile görüştüğünü, birliğe girmek istediğini ancak alınmadığını söyleyince darbe girişimine katılmadığına kanaat getirerek onunla hareket ettiğini dile getiren Altuntop, bu girişime engel olmak adına çalıştığını söyledi.

- "Boş boş baktı"

Altuntop, Hakan Karakuş'un da kuleye geldiğini belirterek, onunla da konuştuğunu ancak geçiştirici cevaplar aldığını kaydetti. Ona da darbeye karşı olduğunu söylediğini anlatan Altuntop, konuşmalarına rağmen Karakuş'un boş boş bakıp cevap vermediğini belirtti.

Gece bir ara 143. Filo'ya girmeye çalıştığını ancak oraya da alınmadığını vurgulayan Altuntop, darbe girişimine karşı, kule ve uçakların konuşmalarını kaydetmeye yarayan kayıt cihazının korunmasını sağladığını ve bu cihazın darbecilerin eline geçmediğini, savcıya teslim edildiğini bildirdi.

Yarbay İbrahim Galin ile de zaman zaman konuştuklarını belirten Altuntop, bir ara BHHM'de görevli tuğgeneral Recep Ünal ile görüştüğünü, güvenilir olduğu zannıyla yaptıklarını anlattığını söyledi. Altuntop, Ünal'ın ise fevri davranmamalarını, hayatta kalmaya çalışmalarına yönelik bir şeyler söylediğini dile getirerek, telefonu kapattıktan sonra kuleye çıktığını, 5-10 dakika sonra 2 komando tarafından saat 04.20 gibi derdest edildiğini söyledi.

"Yuva 4" isimli misafirhaneye götürüldüğüne, elleri, ayakları ve gözlerinin bağlandığına işaret eden Altuntop, sabah saatlerinde bombalama seslerini duyunca hain girişimin başarısız olduğunu anladığını vurguladı.

Altuntop, cumartesi saat 16.00 civarı kapının açıldığını, içeri giren kişinin su isteyip istemediğini sorduğunu, kendisinin de yiyecek bir şeyler de talep ettiğini belirtti.

Üsteğmen Hüseyin Aslanbay olduğunu öğrendiği bu kişiyle bir süre konuştuğunu anlatan Altuntop, "Ne için bu işi yaptıklarını bilmediğini ancak yanlış olduğunu söyledi. 'Allah vatana millete zeval vermesin' dediğimde. 'Komutanım, biz de böylesinin iyi olduğunu düşündüğümüz için bunu yaptık.' dedi ve çıktı. Bu durum, darbe girişimine katılan herkesin bilinçli olarak bu hain eyleme katıldığının göstergesidir." diye konuştu.

Altuntop, yaklaşık bir saat sonra da kurtarıldığını söyledi.

Dışarı çıktığında derdest edilmiş komutanları gördüğünü dile getiren Altuntop, "Karargah girişinde bir ara sanık Hakan Evrim'i gördüm. Çok rahat bir hali vardı. Şaşkınlıkla yanına giderek 'Sizi de mi esir aldılar komutanım?' diye sordum. O da cevaben, gayet rahat bir tavırla 'Yok, ben de kitledim. Gözaltına alınmayı bekliyorum' dedi." şeklinde bilgi verdi.

Altuntop, ayrıca darbe girişiminden 1,5 ay kadar önce Ahmet Özçetin'e mesai bittikten sonra misafir olarak gelen ve kendisini Genelkurmay Başkanının baş danışmanı olarak tanıtan albay Orhan Yıkılkan'ı kuleye getirdiğini, Özçetin'in bu albaya birlik hakkında, filo yerleri, misafirhaneler, sığınaklar, nizamiyeler hakkında bilgi verdiğini ve kuleden yerlerini gösterdiğini kaydetti. Altuntop, yaşananlardan sonra arkadaş ziyareti olarak düşündüğü konunun darbe öncesi koordinasyon ve keşif gibi amaçlarla toplanıldığı izlenimi verdiğini bildirdi.

"Tüm hainlerden şikayetçiyim, cezalandırılmalarını istiyorum." diyen Altuntop, davaya katılma talebinde bulundu.

27.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı olan emekli Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk, Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada beyanda bulundu.

Gençtürk, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katıldı.

15 Temmuz'da mesaide olduğunu ve Genelkurmay Başkanlığı'na giden kuvvet komutanını beklediği için karargahtan ayrılmadığını dile getiren Gençtürk, akşam saatlerinde komutanı gelmeyince Genelkurmay Karargahını arayıp korgeneral İlhan Talu ve tuğgeneral Mehmet Partigöç'e kuvvet komutanının orada bulunup bulunmadığını ve yaş toplantısını sorduğunu aktardı.

Onlardan çelişkili cevaplar aldığını belirten Gençtürk, odasında bulunduğu sırada 20.50'de kapının hızla açıldığını ve içeri eğitim kıyafetli iki kişinin girdiğini anlatarak, şöyle konuştu:

"Normalde odanın kapısı kart sistemiyle açılır. Bu sistem bende ve emir astsubayımda vardır. Demek ki bu sistemi çözmüşler ve odaya girmişler. Odaya girenler harekat başkanlığında görevli yarbay Şahin Karatekin ve Personel Başkanlığı'nda görev yapan üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu'ydu. İçeri girilmesine müteakip Karatekin, 'Sizi Genelkurmay Başkanı adına tutukluyorum' diyerek tabancasına dolduruş yaptı ve tabancasını doğrulttu. Şaşkınlık yaşadım. Karatekin, 'Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, darbe yapılıyor' dedi. Ben de 'manyak mısınız bu devirde ne darbesi' dedim. Daha sonra Karatekin'in verdiği talimatla Çelikoğlu iple bağladı."

Gençtürk, odasından çıkarıldıktan sonra koridorun sonundaki başka bir odaya götürüldüğünü ve bu sırada odaya yüzbaşı Abdurrahman Ökmen'in girdiğini dile getirerek, yakın zamanda kolundan ameliyat edilmiş olmasının bilinmesine ve bunu orada da söylemesine rağmen ters kelepçe takıldığını ve ağzının koli bandıyla kapatıldığını bildirdi.

Daha sonra odadan çıkarıldığını ve asansöre götürüldüğünü anlatan Gençtürk, koridorda 20 civarında personel bulunduğunu, başlarında da tuğgeneral Erhan Caha'nın olduğunu ve onları yönettiğini kaydetti.

- "Bayrak yarışındaymış" gibi kaçırmışlar

Gençtürk, bayrak yarışındaymışçasına asansörde başka bir grubun kendisini aldığını, ardından da zemin katta bir başka gruba devredildiğini ifade ederek, bu sırada karargah girişindeki personele bağırarak darbe yapıldığını söylediğini dile getirdi.

Gençtürk, uzman çavuşların önce hareketlendiğini, sonra bir şey yapmadığını belirterek, sonradan ifadelerinde Kara Kuvvetleri Güvenlik Subayının kendilerini uyardığını ve bu yüzden yardım etmediklerini anlattı.

Dışarıda darbe girişimine katılan tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in makam aracına bindirildiğini aktaran Gençtürk, ön tarafta şoför erin yanına Şahin Karatekin'in, kendi yanına da Abdurrahman Ökmen'in oturduğunu söyledi.

Gençtürk, çıkarılırken karargahın 7 nolu kapısı ve 2 nolu dış nizamiyenin kontrol altına alındığını gördüğüne değinerek, yolda giderken Karatekin'in icra astsubayı Ercan Buyur ile yaptığını düşündüğü telefon konuşmasında Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü anladığını kaydetti.

Nizamideki personelle Karatekin'in görüştüğünü, daha sonra bir binaya götürüldüğü bilgisini veren Gençtürk, gazino benzeri bir yere girdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

"İçeri girdiğimde 20 civarında personel vardı. Her kuvvetten şahıslar vardı. Salondaki en kıdemli personele yöneldiler. Bu personel tümgeneral Kubilay Selçuk'tu. Kubilay Selçuk bir masanın ortasında idi. Odada tulumlu havacılar, kamuflajlı, harici ve sivil kıyafetliler vardı. Masanın etrafındaki karacılardan tanıdıklarım eski albaylar Barış Avıalan, Osman Kılıç, Bilal Akyüz ve Doğan Öztürk'ü gördüğümü hatırlıyorum. Kubilay paşa kendisini getirenlere önce 'Buraya niye getirdiniz. Kafasını da bağlamamışsınız' diye tepki gösterdi. Daha sonra bir kılavuz sevkettiler. Uzun süre kalmadık. Binadan çıkarıldım. Çıkarken dışarıda çok sayıda tulumlu havacı vardı. Bina içindeki şahıslara da Kubilay paşa bir şeyler anlatıyordu. Herkesin elinde cep telefonları, yoğun bir karargah çalışması vardı."

Gençtürk, daha sonra başka bir binaya götürüldüğüne dikkati çekerek, bina dışında kamuflajlı nöbetçiler bulunduğunu söyledi.

Başlarında duranlardan ameliyatlı kolundaki sıkıntıdan dolayı kelepçeleri değiştirmelerini istediğini ancak bu talebinin yerine getirilmediğini anlatan Gençtürk, bir süre sonra derdest edilen Destek Kıtaları Grup Komutanı Tuncer Polat'ın, ardından da kuvvet komutanının emir subayının odaya getirildiğine işaret etti.

Gençtürk, ilerleyen saatlerde kuvvet komutanı ve kurmay başkanının tutulduğu odaya götürüldüklerini, başlarındaki nöbetçilerin gece bir ara değiştiğini, SAT personeli olduğunu öğrendiği kişilerin su verip, ellerindeki kelepçeleri gevşettiğini ve kelepçelerini öne aldığını dile getirdi.

- "Akıncı'da hazin bir tablo vardı"

Bir süre sonra da bombalama sesleri duyduklarını, nöbetçilerin gittiğini anladıktan sonra bağlarını çözerek dışarı çıktıklarını vurgulayan Gençtürk, içerisinde silahlar bırakılmış halde olan bir minibüs bulduklarını ve o minibüsü çalıştırarak lojmanlar bölgesinden çıktıklarını bildirdi.

Gençtürk, "Her yerden dumanlar yükseliyordu. Pist harap olmuştu. Çok hazin bir tablo vardı Akıncılar Üssü'nde." dedi.

Ömer Şevki Gençtürk, nizamiyeden çıktıktan sonra Zırhlı Birliklerden gelenlerin kuvvet komutanını tanıdığını ve sonra da karargaha geçtiklerini anlattı.

Darbe girişimine katılanlardan şikayetçi olduğunu belirten Gençtürk, davaya katılma talebinde bulundu.

Duruşma, Gençtürk'ün beyanının ardından ertelendi.

FETÖ'nün mahrem imamından Harun Biniş itirafı

FETÖ'nün Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasına yönelik operasyonda gözaltına alınan mahrem imam Yaşar Turan, Cumhuriyet Savcısı Abdullah Çıtlak tarafından yapılan sorgusunda, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek, itiraflarda bulundu

Ankesörlü telefon soruşturması" kapsamında gözaltına alınan Turan, itirafçı olarak örgüte ilişkin bildiklerini anlattı. Turan, darbe girişimini Akıncı Üssü'nden yöneten örgütün sivil imamlarından Harun Biniş'i tanıdığını söyledi.

KOD ADI 'SACİT'

2014'e kadar FETÖ'nün Hava Kuvvetleri Komutanlığı sözleşmeli subaylar mahrem yapılanması içerisinde "Sacit" kod adıyla müdür yardımcısı konumunda görev yaptığını belirten Turan, bu yıldan itibaren Eskişehir'deki mahrem askeri yapılanmada "Yahya" kod adıyla müdür olarak görevlendirildiğini bildirdi.

Turan, üniversite sınavına hazırlık için gittiği dershanede FETÖ ile tanıştığını, 1990'da Amasya'da sınıf öğretmenliği bölümünü kazandığını aktardı.

TELEVİZYONDA GÖRÜNCE TANIDIM

Darbe girişimini Akıncı Üssü'nden yöneten sivil imamlardan sanık Harun Biniş'i tanıdığını anlatan Turan, Akıncı Üssü'nden kaçarken yakalanan Biniş'i girişimin ardından televizyonda gördüğünü ve hatırladığını söyledi. Şüpheli, Biniş'in örgüt içindeki kod adını "Turan" olarak bildiğini belirtti.

Turan, Biniş ile tanışmasıyla ilgili süreci şöyle anlattı:

"2009 yılı temmuz ayı içerisinde Ankara Etlik Samanyolu İlkokuluna tayin oldum. Cafer S. isimli şahsı aradım. Evi nereden tutacağımı sordum. O da bana 'Okuluna yakın bir yerden tut.' dedi. Bir süre sonra Cafer S'nin Etlik semtinde bulunan evine gittim. Cafer S, bana 'Yahya' kod ismini verdi. Hatlı bir telefon verdi. Bana Ankara'da Hava Kuvvetleri yapılanması ile ilgili olarak görev vereceğini söyledi. Bu konuşmadan sonra evinden ayrıldım. Cafer S. isimli şahıs beni kullandığım operasyonel hat üzerinden arayarak görüşeceğim örgütsel manada bana bağlı olan şahısların telefon numaralarını ve ismini veriyordu ve bunlarla görüşmemi istiyordu. Verdiği numaraları arayarak müsait ise aynı gün veya başka bir gün için randevulaşıyorduk. Daha sonra bu şahısları kendi evimde topladım. Bu kişiler, Mahir B, Muammer A, ve Musa K. idi. Cafer S. isimli şahsa örgütsel manada bağlı olarak 'Seçkin' kod adlı Mahmut T, 'Turan' kod adlı Harun Biniş ve ben vardım. Cafer S. ile iki haftada bir Öveçler semtinde öğrenci evi gibi bir evde toplanıyorduk. Sohbet ve toplu namazdan sonra yaptığımız faaliyetlerle ilgili olarak başka odada bizimle teke tek görüşüyordu. Cafer S. isimli şahıs, Ankara'da Hava Kuvvetleri yapılanmasından sorumlu kişidir. Medikal firmasında çalışıyordu. 1.65 boylarında, normal kilolu, evli, dört çocuklu bir şahıstı. Mahmut T, Keçiören'de bir dershanede PDR öğretmenliği yaptı. Harun Biniş'in Pozitif Medikal A.Ş'de çalıştığını hatırlıyorum. 1.70 boylarında, normal kilolu, gözlüklü, Konyalı, evliydi, üç çocuğu vardı. Etlik tarafında oturuyordu. Medyada darbe girişiminde Akıncılar Üssü'ndeki kamera görüntülerinde kendisini gördüm."

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 469 sanık (ilk 486) Darbe/Akıncı Hava Üssü' davası

(29 Eylül 2018, 14:35)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=13485    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.422.206