´Darbe yapamayan derin devlet PKK´yı ortaya çıkardı´ diyor Star´dan Aziz Üstel. PKK´nın yeniden eylemlere başladığı 2004 tarihinin, AK Parti´ye karşı cunta tezgahlarının kurulduğu dönem olduğuna dikkat çeken Üstel´e göre, derin devlet, AK Parti iktidarını devirmek, Kürt sorununun çözümünü, Türkiye´nin AB üyeliğini ve demokratikleşme sürecini engellemek, yani var olan düzeni (statükoyu) korumak için 2004´te PKK´yı tekrar sahneye sürerek harekete geçti. Üstel yazısında, derin güçlerin PKK ve sol örgütlere sızarak onları desteklediğini, devlet yetkililerinin açıklamalarına dayanarak işliyor.
Çayan ve Öcalan´a derin besleme
´Darbe yapamayan derin devlet PKK´yı ortaya çıkardı´ diyor Star´dan Aziz Üstel. PKK´nın yeniden eylemlere başladığı 2004 tarihinin, AK Parti´ye karşı cunta tezgahlarının kurulduğu dönem olduğuna dikkat çeken Üstel´e göre, derin devlet, AK Parti iktidarını devirmek, Kürt sorununun çözümünü, Türkiye´nin AB üyeliğini ve demokratikleşme sürecini engellemek, yani var olan düzeni (statükoyu) korumak için 2004´te PKK´yı tekrar sahneye sürerek harekete geçti. Üstel yazısında, derin güçlerin PKK ve sol örgütlere sızarak onları desteklediğini, devlet yetkililerinin açıklamalarına dayanarak işliyor.
Darbe yapamayınca derin devlet PKK ortaya çıktı! AK Parti´ye karşı Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı, Balyoz gibi bir dizi darbe girişimini devreye soktuktan sonra, ?hata yaptık, silahları bırakıyoruz? diyen Öcalan ve PKK, 1 Haziran 2004´te silahı yeniden devreye soktu. Bu dönem tam da AK Parti´ye karşı cunta tezgahlarının kurulduğu dönemdir. Belli ki derin devlet, AK Parti iktidarını devirmek, Kürt sorununun çözümünü, Türkiye´nin AB üyeliğini ve demokratikleşme sürecini engellemek, yani var olan düzeni (statükoyu) korumak için harekete geçti.
?Beni asıl hayal kırıklığına uğratan BDP ve PKK oldu? diye anlatıyor ünlü Kürt yazar, düşünür Kemal Burkay. Nedeniyse açılıma destek vermemeleri ve de Ergenekon davalarını görmezden gelmeleri hatta, zaman zaman, eleştirmeleri. Ergenekon davalarını desteklememe nedenlerini Burkay, vizyonsuzluğun yanısıra bu davaların bazı gerçeklere ışık tutabilecek olmasına bağlıyor. Çünkü Ergenekon, sadece devletin değil Kürt hareketinin içinde de örgütlenmiş.
Sayın Burkay´ın bu açıklaması, insanın aklına Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi´nin içine, yıllar önce, MİT adına sızan Yüzbaşı İlyas Aydın´ın bir süre sonra Pilot Necati Kaya adıyla PKK´ya da maddi olanaklar sağladığı savını getiriyor. Devlet Eski Bakanı ve Emekli Hakim Albay Baki Tuğ, ?Mahir Çayan´ı da Abdullah Öcalan´ı da aynı el besledi, finanse etti!? diyor Kırmızı Çizgi adlı derginin 11´inci sayısında: ?Mahir Çayan´a parasal destek vererek silahlı eylemler yapmaya yönlendiren Hava Yüzbaşı İlyas Aydın, daha sonra Pilot Necati Kaya takma adıyla, Abdullah Öcalan´ın da örgüt kurmasına ve silahlı eylem yapmasına parasal destek sağladı ve uzun süre birlikte çalıştı.? Bunu söyleyen Baki Tuğ 2. Çiller Hükümetinde Devlet Bakanı ama daha önemlisi Deniz Gezmiş´i yargılayan mahkemenin savcısıydı. İlyas Aydın, Filistin´de öldürüldü, ajan olduğunu itiraf ettikten sonra. ( Aziz Üstel / Star)
ERGENEKON DAVASI PKK´YI ÜRKÜTÜYOR
18 Kasım 2011 - Hüseyin Gülerce (Zaman): Kürt şair, yazar ve siyasetçi Kemal Burkay, yasaklı olduğu için 30 yıldır İsveç´te yaşıyordu. 3 ay önce Türkiye´ye döndü. Konuşuyor, röportajlar veriyor. O da Kürt sorununun çözümünü istiyor. Ama PKK-KCK-BDP çizgisinden çok farklı bir duruşu, söylemi var. Burkay´la, geçtiğimiz pazartesi günü Yeni Şafak gazetesinde Murat Aksoy´un yaptığı röportajdan bölümler alıyorum:
Yükselen barışçı Kürt siyasetine karşı geçmişte, kontrgerilla devreye kondu. Kontrgerilla eylemleri, halka yönelik baskılar, bir bakıma barışçı biçimde gelişen mücadeleyi, şiddete yöneltmek için yapıldı. 1960-70´lerde barışçıl ve kitlesel biçimde gelişen Kürt hareketi, 1980´lerde PKK eli ile şiddete yöneldi ve giderek harekete, şiddetin dili ve yöntemleri egemen oldu. PKK bizden sonra sahneye çıktı ve bizleri hedef gösterdi. Bizlere şiddet uyguladı. Bu tavır 1980´lerde de bugün de aynı. Belki yöntemi biraz yumuşadı, ama bakış aynı. Kürtleri ben temsil ederim, benden başkası haindir anlayışı, bizim diyalog çabalarımıza rağmen değişmedi.
(Kürtler, PKK vesayetinden kurtulmaya, bunu talep ve ısrar etmeye hazır mı?) Şimdilik bu yönde kitlesel ve çok etkili bir hareket yok. Kitlelerin gönlünde olsa da bu, henüz söze ve eyleme yeterince dökülmedi. Çünkü silahların sesi, kitlelerin sesini bastırıyor. Onların taleplerini, duygu ve düşüncelerini özgürce dile getirmeyi engelliyor. Bana göre bir korku var.
Tabii ki açılım ve çözüm sürecindeki duraklamada, AK Parti´nin yalnız kalmasının payı büyük. Bu süreçte CHP ve MHP´nin açılıma destek vermemesini, siyaseten haklı bulmasam da anlayabilirim, ama beni asıl hayal kırıklığına uğratan BDP ve PKK oldu. Onlar ilginçtir, ne demokratik açılıma ne de Ergenekon davalarına yeterince destek vermediler.
Ergenekon davası ürkütüyor. Ergenekon birtakım ilişkilere ışık tutuyor. Bu ilişkiler ağının açığa çıkmasından korkuldu herhalde... Ergenekon hem devletin içinde örgütlenmiş, hem de solun ve Kürt hareketinin içine elini uzatmış. Ergenekon ortaya çıkarken bu kesimlerin tedirgin olması veya karşı çıkması ancak böyle izah edilebilir.
PKK´nin eylemsizlik ilan ettiği dönemde ordu, AK Parti´nin açılım politikalarına rağmen operasyonlara devam etti. Operasyonların durduğu zamanda bu kez Reşadiye olayı, Dörtyol ve Kastamonu olayları oldu. Bunlar kuşkulu ve çözüm sürecine hizmet etmeyen eylemlerdi. Hele 12 Haziran seçimlerinden sonra BDP´nin boykotu, PKK´nin ise eylemlerini tırmandırması son derece yanlış oldu.
(1999-2004 arasındaki çözüm şansı vardı. Kullanılamadı mı sizce?) Demek ki dağda PKK´li silahlılar olmasını istediler. PKK´yi yedekte tuttular... Kanımca en başta PKK´yi Güneyli Kürtlere, yani Kürdistan Federe bölgesine karşı kullanmak için. Biliyorsunuz geçmişte de PKK birçok kez (1992, 1995 ve 1997´de) Güneyli Kürtlere, KDP ve KYB´ye karşı savaştı. Bunda Kürtlerin hiçbir çıkarı yoktu, ama özellikle Suriye ve İran´ın etkisiyle PKK bu işe sürüklenmişti. Nitekim bir ara Karayılan´ın kendisi, ´Türkiye bizim Güneyli Kürtlerle savaşmamızı istiyor´ diye açıklama yaptı. Öcalan bir keresinde görüşme notlarında, ´Benimle görüşen subay, tüm gerillaları güneye geçirme, 500 kadarı içerde kalsın, lazım olur´ dediğini açıklamıştı. Nitekim lazım oldu da. PKK 1999-2004 döneminde silahlı eylemleri durdurmuştu. Ama AK Parti´nin seçimleri kazanıp hükümet kurmasından itibaren durum değişti.
AK Parti´ye karşı Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı vb. bir dizi darbe planının devreye konduğu dönemde, daha önce ´hata yaptık, silahları tümden bırakıyoruz´ diyen Öcalan ve PKK, 1 Haziran 2004´te yeniden silahı devreye soktu. Bu dönem, tam da AK Parti´ye karşı cunta hesaplarının yapıldığı dönemdir. Belli ki derin devlet, AK Parti´ye iktidar olanağı vermemek, hem Kürt sorununun çözümünü hem de Türkiye´nin AB üyeliğini ve demokratikleşme sürecini engellemek, başka bir deyişle statükoyu korumak için harekete geçti... ( Hüseyin Gülerce / Zaman)
TAYYAR: ÖCALAN´I SERBEST BIRAKTIRAN ORG. SUNALP´TİR
AK Parti Gaziantep Milletvekili Gazeteci Yazar Şamil Tayyar, 1972 yılında Öcalan´ı serbest bıraktıran kişinin Orgeneral Turgut Sunalp olduğunu söyledi.Şamil Tayyar, ´Abdullah Öcalan, 1971 muhtırasından sonra öğrenci eylemi yaptığı gerekçesi ile gözaltına alındı. 8 nisan 1972 yılında 6 ay cezaevinde kaldı. Ekim 1972´de serbest bırakıldı. Savcı, iddianamesinde ağır ifadeler kullanmıştı. O iddianame esas alınsa yıllarca içerde kalırdı. Sonra bir anda Baki Tuğ mütalaasını değişirdi. İsim, Ramazan Özcan diye yazılmış, sekreter isimleri karıştırmış. Abdullah Özcan yazılmış, sonra Abdullah Öcalan olmuş. Öcalan´a haksızlık edilmiş. Operasyonu yöneten değil, katılan biriymiş. 3 ay yatıp çıkıyor. Kitap çıktığında bu bilgi elimizde yoktu. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Turgut Sunalp arıyor ve Öcalan adamımızdır, serbest bırakın diyor ve iddianame değiştiriliyor.´ dedi.
Dönemin savcısı Baki Tuğ´a da seslenen Tayyar, ´Sunalp, 1972 Ağustosundan sonra arıyor. Ekim ayında Öcalan serbest kalıyor. Sayın Baki Tuğ´a sesleniyorum; lütfen bu bilgiyi, bu gerçeği delikanlıca millete açıklayın. Açıklayın ki bu tezgahları, bu millet daha iyi anlasın. Lütfen çıkın ve bunu açıklayın! diye açıklamada bulundu.
TV8´de Erkan Tan´ın sunduğu programa konuk olan Tayyar, Sırrı Sakık´ın abisi Şemdin Sakık´ın, Diyarbakır E Tipi Cezaevi´nden kendisine, ´Kürt Ergenekonu´ kitabına yönelik mektup yazdığını söyledi. PKK için de KCK için de bu kitap ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Terör örgütü ve uzantıları Hakkari ve Şırnak´ta bu kitap yasaklanmış. Okunmasını engellemeye çalışıyorlar. PKK, üzerinde en çok kitap yazılan örgütlerden biridir. PKK´lı kadrolarla ilgil ağır ifadeler vardır bu kitaplarda. Bu kitabın can yakmasının temel sebebi de derin devlet ile PKK arasındaki ilişkinin ortaya konmasıdır. Uğur Mumcu´nun yarım bıraktığı işi Şamil Tayyar devam ettiriyor diyenler var bu kitap hakkında. Diğer kitaplara bu ölçekte reaksiyon gösterilmedi. Ergenekoncular hedefe koymuştu, şimdi PKK hedefe koydu. Biz PKK ve Ergenekon´un kan kardeşi olduğunu söylüyoruz. Doğru yoldayız. diye konuştu.
Tayyar, ´Terörist gruplarına komutanlık yapmış Sakık: ´KCK operasyonları devam etsin!´ diyor dedi. Öcalan´ı da PKK´yı da tasfiye etmeden Kürt sorunu çözülmez. diyen Şemdin Sakık´ın mektubunu değerlendiren Tayyar, şunları kaydetti: Şemdin Sakık, kitapta yer alan ´PKK´nın Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin PKK sorunu vardır´ cümlesi hakkında; ´Bu slogan her şeyi anlatıyor. Kürtlerin, Türklerin bu illetten kurtulması gerekiyor. KCK operasyonlarının yapılması gerekiyor. Aksi halde Kürt sorununun çözülemeyeceğini ve Öcalan´ın Kürt sorununda önemli bir engel olduğunu söylüyor. PKK´nın marjinalleşmesi gerektiğini söylüyor. Bunları söyleyen kendi deyimi ile terörist gruplarına komutanlık yapmış Şemdin Sakık´tır.
Şemdin Sakık, CHP, PKK´nın bitmesini istemiyor ya da Tanrıkulu ikili oynuyor. diye konuşan Tayyar, ´Şemdin Sakık, mektubunun bir bölümünde de o dönemde Diyarbakır Barosu avukatlarından Sezgin Tanrıkulu´na pişmanlık dilekçesi vermek istedim, talebimi geri çevirdi kabul etmedi diyor. Ardından, ´CHP, PKK´nın bitmesini istemiyor ya da Tanrıkulu ikili oynuyor´ diyor. Avukatım ol dedim, istemedi. dedi.
Her ülkenin Türkiye üzerinde hesabı olduğunu ifade eden Tayyar, ´Şemdin Sakık, Çukurca saldırısının İran ile ilgisi var diyor. Ben İran´ın terör ile PKK ile mücadele konusunda samimi olmadığını düşünüyorum. Herkes gözlerini açsın. PKK´nın gerisinde Suriye, İsrail var. 36´ya yakın ülke var. O ülkelerin derin yapıları var. Her ülkenin Türkiye üzerinde hesabı var. diye konuştu.
Karayılan´ın yıllar sonra da karnı ağrıyordu! açıklamasında bulunan Tayyar, Şemdin Sakık´ın mektubundaki ifadeleri şöyle anlattı: ´Murat Karayılan´ı Suriye´de gördüm karnı ağrıyordu, yıllar sonra yine gördüm hala karnı ağrıyordu. Savaş nedir bilmez bunlar. Karayılan hep kenarda kaldı, Öcalan da onu Avrupa´ya gönderdi. Savaşın ne olduğunu bilmeyenler uzlaşmaya yanaşmazlar´ diyor. PKK´yı yöneten kadroların savaşın ne olduğunu bilmediğini söylüyor. Gencecik insanları savaşa götürdüler diyor. ( Cihan)
(16 Kasım 2011), son güncel.: (18 Kasım 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Donanmada şok belge: PKK irtibatları
Ergenekon-Hizbuttahrir bağlantısı
Ergenekon-Hizbullah bağlantıları
Ergenekon-PKK-TİKKO ilişkileri
Flaş!!! Avcı´ya ´Devrimci Karargah´ gözaltısı
Ergenekon ve Derin-Sol infazlar
Avcı, Derin-Sol´un önünü açtı
Çarkın: Karataş, istihbaratla geziyordu
Ergenekon ve diğer terör örgütlerindeki bomba ve silahların kardeşliği
Ergenekon ve bağlantılı diğer iddianamelerde arama yap