|   Zirve Davası 93. Celse tutanağı
 
Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 kişinin 
boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davada sanıklar savcılık mütalaasına 
karşı savunmalarını yaptı. Davanın en önemli sanıklarından Ergenekon hükümlüsü 
Hurşit Tolon'un avukatı İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve 
istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma 
yapmayacaklarını söyledi. Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan 
sunduğunu iddia eden Sezer, 'Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı 
internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla 
vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 
2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya 
direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından 
direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış' iddiasında bulundu. 
23.06.2014 20:31 Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 
kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davaya 93. duruşmayla devam 
edildi. Duruşmaya, bir süre önce cezaevinden tahliye edilen Ergenekon hükümlüsü 
emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katıldı. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 
görülen duruşmaya, Malatya Orduevi'nde kalan ve tutuksuz yargılanan emekli 
Orgeneral Hurşit Tolon kendi aracıyla geldi. Tutuksuz sanıklardan Emre Günaydın, 
Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım polis araçlarıyla, Cuma Özdemir ise jandarma 
aracıyla adliyeye getirildi. Duruşmada tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar 
Yeşil, Murat Göktürk, Ruhi Abat, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Mehmet Çolak, 
Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen ile tutuksuz sanık Hüseyin Yelki de hazır 
bulundu. Tutuklu sanık Varol Bülent Aral, Adana F-Tipi Cezaevi'nden, tutuksuz 
sanık Hamit Çeker ise Elbistan E-Tipi Cezaevi'nden telekonferans sistemiyle 
duruşmaya katıldı. Duruşmayı, Balyoz Davası kapsamında tahliye olan emekli 
Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin ile Zirve Yayınevi'nde öldürülen Alman Tilman 
Ekkehart Geske'nin eşi Suzanne Geske'de takip ediyor
 Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada söz alan, Tolon'un avukatlarından 
İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların 
dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi.
 
 Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer, 
"Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde 
kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki 
kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye 
sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış. 
İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya 
yapıştırılmış" iddiasında bulundu.
 
 İşte mahkeme tutanağı ışığında o duruşmada yaşananlar:
 
 T.C. MALATYA 1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
 DURUŞMA TUTANAĞI
 DOSYA NO : 2014/173 Esas
 DURUŞMA TARİHİ : 23/06/2014
 CELSE NO : 2.
 BAŞKAN : VEDAT KOÇ 39967
 ÜYE : YILDIZ GÖREN 41899
 ÜYE : MUSTAFA GÖZLÜPINAR 150147
 CUMHURİYET SAVCISI : ZAFER HAZAR 41035
 KATİP : SİNEM GÜNGÖR 128402
 
 Belirli gün saat: 10.33’de celse açıldı.
 
 Tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet 
Çolak, Abdullah Atılğan, Levent Ercan Gelegen bağsız mahsus yerlerine alındılar.
 
 Tutuksuz sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon, Hüseyin Yelki, Adil Akçay, Adem Gedik, 
Cuma Özdemir, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Emre Günaydın’ın
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer ve Av. Dilek Helvacı, sanıklar 
Murat Göktürk ve Abdullah Atılğan müdafii Av. Alper Çitil ve Av. Faik Demez, 
sanıklar Cuma Özdemir ve Aykut Saka müdafi Av. Soner Demirci, sanık Ruhi Abat 
müdafi Av. Necla Çitil Tufan, sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Halis Önal ve Av. 
Saim Tuğrul, sanık Hüseyin Yelki müdafi Av. Şahin Tezcan, sanıklar Adil Akçay ve 
Adem Gedik müdafi Av. Şahin Evin, sanık Varol Bülent Aral müdafi Av. Sadık 
Yetkin, sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Yasemin Hamamcı ve Av. Ayşenur Ersoy, 
sanık Mehmet Çolak müdafi Av. Hakan Göçer, Sanık Emre Günaydın müdafi Av. Niyazi 
Tokmak, sanık Salih Gürler müdafi Av. Ekrem Karadeniz,
 
 Katılanlardan Suzanne Geske ve Hatice Yüksel ile katılan ve şikayetçi 
vekillerinden Av. Erdal Doğan, Av. Murat Dinçer, Av. Ali Koç, Av. Hüseyin Cem 
Güney hazır. Başka gelen olmadı açık yargılamaya devam olundu.
 
 Adana F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu sanık Varol Bülent Aral 
ile tutuksuz sanık Hamit Çeker’in Elbistan Ağır ceza mahkemesince SEGBİS 
üzerinden sesli ve görüntülü bir şekilde hazır edildiği anlaşıldı.
 
 Malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin devir kararı okundu.
 
 Sanık Hamit Çeker müdafi Av. Mehmet Katar’ın mazeret dilekçesi göndermiş olduğu 
görüldü. Okundu. Dosyasına konuldu.
 
 Tutuksuz sanıklar adına görevsizlik kararı ekli duruşma gün ve saatini bildirir 
meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği görüldü.
 
 Sanıklar müdafine görevsizlik kararı ekli duruşma gün ve saatini bildirir 
davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği görüldü.
 
 Sanıklar ve müdafileri ile katılanlar ve vekillerine mütala ve sanık gizli tanık 
İlker Çınar’ın geçen celse dosyaya gelen bilgi ve belgelerine karşı beyanda 
bulunmak üzere bir sonraki celseye kadar süre verilmiş olduğu görüldü.
 
 Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik 
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine 
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı.
 
 Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik 
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine 
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı.
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer söz alarak: Sayın başkan sayın 
heyet, bugün Malatya 3. Ağır Ceza mahkemesinin kaldırılması sonrası son celsede 
esas hakkındaki mütalaanında dosyaya sunulması ile yapılan ilk celse, ilk 
duruşma, aradan uzun bir zaman geçti, şimdi ben bir önceki duruşma tutanağına 
geçirilen 6 aralık 2013 tarihli polis kriminal laboratuvarı raporu çerçevesinde 
söz talebinde bulundum, söz verdiniz, şimdi buna girmeden önce 24/02/2014 
tarihli duruşmada iddia makamı sanıklar ve müdafilerinin yasal dayanaklarını 
göstererek itirazlarını göz ardı ederek, savunma delillerini toplamadan ve 
yargılamanın o aşamasına kadar toplanan delilleri CMK 216 uyarınca tartışmadan 
ki bununla ilgili duruşma tutanağına da geçen çok açık ve net başkan beyin 
delilleri burada tartışacağız, bunun için ayrı bir duruşma yapacağız demiş 
olmasına rağmen tartışmadan ve bu mahkemenin yani Malatya 3. Ağır ceza 
mahkemesinin kaldırılacağına ilişkin meclisteki kanun taslağı, kanunlaşacağını 
belirtmiş olmamıza rağmen, yürürlüğe girmemişti, 6 martta yürürlüğe girdi, 24 
şubatta biz duruşmayı yaptık, bu mütalayı almayın dedik, bakın bu eksiklikler 
var, usul eksiklikleri var, malesef alındı. Şu hususu bir kez daha önemle 
belirtmek isteriz ki; AİHS’nin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı 
kapsamında sanığın savunmasına yönelik delillerin toplanmasını istemesi yasal 
hakkıdır, buna paralel olarak CMK’nun 177 maddesinde de sanığın savunma 
delillerinin toplanması isteminde bulunabileceği açık bir şekilde hükme 
bağlanmıştır. Bunun yanı sıra kamu otoritesini temsil eden iddia makamının 
şüpheli ve sanığın sadece aleyhine değil lahine olan delilleri de resen 
toplaması ya da mahkemeden toplanmasını talep etmesi yasal yükümlülüğü olduğu 
herkesin malumudür. Oysa ki kanun ile son verilen Özel yetkili Malatya 3. Ağır 
ceza mahkemesindeki yargılama sürecine baktığımızda burada malesef çok işimiz 
var, biz yasal hakkımızı kullanmaksızın, kullandırılmaksızın buraya getirildik 
ve esas hakkındaki mütalayı bir gün kucağımızda bulduk, Malatya 3. ACM’deki 
yargılama sürecinde biraz önce söylediğim gibi 216 uyarınca deliller 
tartışılmadan bu aşama atlanarak sanki esas hakkındaki mütala savcının delilleri 
tartışacağı bir metinmiş gibi değerlendirilerek bir uygulama yapıldı, bu usule 
yasaya kesinlikle aykırı, bunu kabul etmiyoruz, delillerin tartışılması 
aşamasının ayrı bir duruşmada yapılacağı mahkeme başkanı tarafından bir çok kez 
duruşma sırasında beyan edilmiştir. Şimdi bu şekilde hazırlanan yani yasanın 
emrettiği düzenlemelere aykırı olan AİHS’de aykırı olan esas hakkında mütalaa 
isimli döküman bizce hukuken yok hükmünde ve yasaya aykırı bir metindir. Buna 
ilişkin yazılı dilekçemi de takdim edeceğim. Hukuken yok hükmünde olan esas 
hakkında mütalaanın içeriğine ilişkin bazı tespitlerimizi de Özetle mahkemenize 
ifade etmek istiyorum. Bir iki cümleyle müsaade edin lütfen. Dava dosyasında 
yani sayın savcım kusura bakmayın şahsınızla ilgili bir sorunum yok, ancak şunu 
söylemek zorundayım, savunma makamını işgal eden biri olarak bu mütalaa tamamen 
sizin eseriniz değil mi efendim.
 
 Bu mütalanın dava dosyasında herhangi bir bilgi, belge 
bulunmamasına rağmen TSK ve özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı hedef alınarak, 
dosya sanıkları ile herhangi bir ilgisi bulunmamasına rağmen yazılmış ve malesef
www.kontrgerilla.com/OHD.asp isimli web sitesinden 
aynen alıntı yapılarak, aynen, yani kelime cümle bakımından aynen alıntı 
yapılarak huzura getirilmiş bir metinden bahsediyoruz, keşke sayın savcım bizi 
beylik tabancanızla vursaydınız da devletin malı bildiğimiz 
kontrgerilla.com sitesinden alıntıyla bizi vurmasaydınız, 
mütalaanın 21. sayfası sondan ikinci paragrafı http:/www.psakd.org/malatya 
katliamı, dilekçelerimde var ayrıntılı adres, 25. sayfada yer alan JİTEM’in 
kurulması ve faaliyetleri bölümü, TBMM raporu 1. Cilt syf 125 2. paragrafdan 
aynen alınmıştır.
 
 26. sayfasında yer alan “Andıç başlıklı 8 sayfalık belge” İbaresi ile başlayan 
bölüm Diyarbakır İddianamesinden alınmış araya TUSHAD ile ilgili bu dosyamız 
bölümü sokuşturulmuş, eklenmiştir. Devamında Gruplar Komutanlığı, Grup 
Komutanlığı ve Tim’lerde; idari Kısım ve İstihbarat Kısmının” ile başlayan 
paragraf da aynı iddianameden alınmış, Son bölümde ise gizli ve açık tanık, 
sanık İlker ÇINAR’ın çok özür dileyerek söylüyorum 17.02.2014 tarihinde 
mahkemeye sunduğu ama 24 şubat 2014 günü okunarak dosyaya konan savunmasından 
birebir alınmış, kopyala yapıştır yapılmış, çok özür diliyorum, böyle bir 
metinle karşılaşmak istemezdim, buna karşı savunma yapmak istemezdim, böyle bu 
durumda bırakılmayı hiç istemiyordum, ayrıca, esas hakkındaki mütalaanın 
incelenmesi ile görülmüştür ki; Bugüne kadar dosyaya sunulan Genelkurmay 
Başkanlığı, Kara Kuvvetieri Komutanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ile diğer resmi 
makamların resmi yazılarına iddia makamınca hiçbir şekilde itibar edilmemiş, 
yalnızca asılsız iddiaları ile bir çok kişinin haksız bir şekilde özgürlüğünden 
mahrum kalmasına neden olan dosyanın önce gizli tanığı, bilahare açık tanığı ve 
sonunda sanığı olan İlker Çınar’ın iddialarına bir çok çelişki içermesine rağmen 
itibar edilmiş, esas alınmıştır. İddia makamı sanık İlker Çınar’ın asılsız 
iddialarına itibar etmekle kalmamış resmi makamların bakın resmi makamların 
içinde Genel Kurmay Başkanlığı var, MSB arşiv müdürlüğünden getirtilen evraklar 
var, bunları da hiç bir delil göstermeksizin ve bunların sahteciliği ile ilgili 
hiç bir araştırma yapılmasını talep etmeksizin düzmece olduğunu ileri sürmüştür. 
Şimdi ben suçsuz olduğumu ispat etmek zorunda olduğum gibi bu evrakların da 
gerçek olduğunu da ispat etmek zorunda bırakılıyorum, ceza yargılamaları 
ilkeleri tamamen tersine çevrilmiş, şüpheden sanık yararlanır değil de şüpheden 
sanık kurtulmak zorunda olur haline getirildik, Şimdi esas hakkında mütala 
masanızda efendim, 7. Sayfasını açarsanız bende internetten aldığım bölümünü 
okuyacağım, bir bölüm size göstermek isterim, 2. Dünya savaşı İtalya ve Nazi 
Almanyasının yenilgisinin yanı sıra, Amerika’nın atom bombası atarak Hiroşima ve 
Nagazakide gerçekleştirdiği kitlesel ölümle son buldu derken ,ikinci dünya 
savaşını patlayan bu bombalarla ortaya çıkan soğuk savaş takip etti. Doğu Avrupa 
ülkelerinin de komünizmi tercih etmesi ve Amerika’yı sovyetler birliğinin yanı 
sıra komünizmin de tehdit etmesi yer aldı. Mütalaa 9. Sayfa. 1952 ibaresiyle 
başlayan bölüm Bu gizli orduların oluşturulma fikri ise nazi subayı olan 
Reinhard Gehlen’e aittir. Gehlen’e göre hitlerden sonra komünizm ile sadece 
amerika baş edebilirdi. Bu amaçla 1945’te Amerika’ay teslim oldu. Kızılordu ve 
Stalin hakkında bir takım belgeleri sundu ve 129 sayfalık bir sunum verdi. 
Gehlen’den etkilenen amerika Gehleni CIA’nın başına geçirilen Ahlen Dulles ile 
temasa geçirdiler. Gehlenin kuracağı gizli ordu Almanya da yeni bir hükümet 
kurulana kadar Amerika tarafından finanse edilecekti Sayın başkanım sayın heyet 
bu bilgilerin buraya yazılmasını gerektiren bu dosyada hiç bir şey yok. Hiç bir 
delil yok. Ben merak ettim bunlar nereden alındı diye. Basit bir çalışmayla bir 
kaç günümü feda ederek ben buna ulaştım. Bu internet çıktısını da mahkemeye 
ibraz edeyim. Mahkemenin de daha fazla zamanını almayayım. Bununla birlikte 
mütalaa denilen metnin 9 bölümden oluşuyor biliyorsunuz. Bazı bölümleri 361-369 
380-383 arası 383-402 arası sanık İlker Çınar’ın 1400 sayfalık sunduğu metinden 
birebir alınmış, 403-538 539-567 araları dahil olmak üzere 67-69-65-85-265 
330-360 arası gibi bölümler buradan alınmış, şimdi çok ilginç birşey var sayın 
başkan sayın heyet 6 aralık 2013 tarihli raporu lütfen bir tarih olarak not 
edelim aklımıza, 6 aralık 2013 tarihli polis kriminal raporu dosyaya 24 şubat 
2014 günü sunuldu. O gün okundu. Nasıl oluyor da İlker Çınar 17 şubatta 
mahkemeye teslim ettiği savunmada bu rapora atıf yapıyor. İlker Çınar dosyadan 
en son hangi yazılı belge örneklerini dilekçe ile talep ediyordu. Bunların 
tarihlerine bakarsanız aslında dosyaya bu rapor sunulmadan öcne İlker Çınar’a 
gittiği ya da belli merkezlerce İlker Çınar’ın savunmasının hazırlanarak buraya 
getirtildiği gözlenebilir. Zaten İlker Çınar savunmasını şahsen teslim etmemiş 
mahkemeye. Yani ben şunu da hayretle karşılıyorum, 17 şubatta İlker Çınar 
savunmasını verdiğinde 1400 sayfalık savunmayı savcımız 1 hafta var, 24’üne, 
okudu anladı, her gün kaç sayfa okumak ve yapmak ve o günkü işleri de düşünürsek 
iş yükünü sizin takdirinize bırakıyorum, 24’ünde biz buraya geldiğimizde dosyaya 
basit bir ara karar olarak okunan 6 aralık tarihli polis kriminal raporu bize ne 
zaman verildi sayın başkanım, siz çok iyi hatırlıyorsunuz, nisan ayının sonunda. 
Nisan ayının sonunda Silahların eşitliği falan hepsi bir tarafa bırakılmış, 
bizler cezaevine tıkılmışız, yatsınlar içeride beklesinler olmuşuz, biz bunu 
nisanın sonunda aldık ve hala ekleri yok. Bu raporun ekleri uyap üzerinden 
dosyaya ardı ardına dilekçeler koymamıza rağmen yok. Eki diye benim önüme gelen 
metin benim dosyaya koyduğum köşesinde benim el yazım olan sayfa. Şimdi 
bunlardan yola çıkarak ben esas hakkındaki mütalaaya savunma yapacağım. Şimdi 
dilekçemde de belirtiyorum, ben daha önce kovuşturmanın genişletilmesine ilişkin 
taleplerde bulundum. Bu taleplerimi yineliyorum bu ve şimdi burada yineleyeceğim 
talepler yerine getirilmeden benim esas hakkında savunma yapmam fiilen ve 
hukuken malesef mümkün değil. Bakınız biz 31/10/2013 tarihli dilekçemiz ile 
dinlenmesini talep ettiğimiz tanıkların isimleri vardı. Bu tanıkların 
dinlenmemesine ilişkin olarak şöyle bir ara karar var, 16.12.2013 tarihli 91. 
celsede almış olduğu 22 nolu ara kararı ile “Mahkememizce aynı konuda karar 
verildiğinden ve bir kısmının da dosyaya fayda sağlamayacağı ve yargılamaya 
yenilik getirmeyeceğinden bu husustaki taleplerin ayrı ayrı reddine” denilerek 
formül bir cümleyle reddedildi, yalnız arada birşey oldu, kamuoyunda “Balyoz 
Davası” olarak bilinen davada mahkemenin huzuruna hazır edilmiş olanlar değil 
savunma tarafının dinlenmesini talep ettiği 2 tanığın dinlenilmemesinin ve 
delillere ilişkin tartışmanın yapılmamış olması, delillere ilişkin iddiaların 
araştırılmamış olması ülkemizde ilk defa Anayasa mahkemesi genel kurulunun 17 
üyenin oy birliğiyle hak ihlali olarak sayıldı. Şimdi biz Adil yargılanma 
hakkının bir gereği olarak silahların eşitliği ilkesi uyarınca aşağıda takdim 
ettiğimiz kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerimizin sayın 
mahkemenizce kabulüne karar verilmesini talep etmekteyiz. Sayın başkan CMK’nun 
178.madde diyor ki çağırılıpta dinlenilmesi talep edilen tanık dinlenilmesi 
reddedilmişse ve hazırsa dinlenir, bu dinlenirle bitiyor, bir emredici hüküm. 
Bunun daha hafifi olan Anayasa mahkemesi ihlal olarak saymış, şimdi bizim 
dosyamızda en büyük konu İlker Çınar’ın iddiaları, İlker Çınar, sayın savcım 
bunu araştırmadı ama cezaevinde yatmadım dedi, sizin yerinizde oturan başkana 
İlker Çınar burada mayıs ayında yapılan duruşmada ardı ardına başkanın 
sorularına ben dedi cezaevine girmedim, ben dedi yatmadım cezevinde. Ben de 
gittim cezaevinden fotoğraflarını getirdim. Dosyaya sundum cezaevi hükümlü 
defterindeki fotoğrafları. Başkası yatmıştır dedi. Evrakları takdim ettim 
isteyelim, araştıralım, malesef şey yapılmadı. Ben dedi bunları dedi İlker Çınar 
askeri mahkemenin karşısına da çıkmadım, hiç yargılanmadım, çok disiplinli bir 
askerdim dedi, ancak askeri mahkeme dosyasında kendisinin yalancı, dolandırıcı, 
sahtekar TSK’ya yakışmayan bir kişiliğe sahip biri olduğuna dair vaka kanaat 
raporu düzenlenmişti, bizim tanık olarak dinlenmesini talep ettiğimiz 
tanıklardan biri de bu vaka kanaat raporunu düzenleyen üstteğmen Mahir Akça idi, 
Mahir Akça duruşma salonu dışında hazırdır, Mahir Akça’nın derhal ama derhal 
huzurunuzda dinlenmesini CMK’nun 178’in emredici hükmünü göz önüne alarak 
dinlenmesini talep ediyoruz, ayrıca cezaevi kayıtlarına hiç bir delil 
göstermeksizin düzmece diyen savcımıza bu bizi mecbur etti, bizim bulduğumuz 
cezaevi kayıtlarında İlker Çınar’ın bir üst satırında resmi bulunan aynı 
cezaevinde beraber kaldıkları kişi de duruşma salonunun dışında. Onun ismi Saim 
Özdemir, Saim Özdemir’in de dinlenmesini talep ediyorum, şimdi mahkememiz 79. 
Celsenin 10 nolu ara karar ile 5. Kolordu Komutanlığına yazı yazmış, bunlardan 
sonra benim dosyaya sunmamdan sonra, cezaevi kayıtlarını istemişti, ancak ben 
hatırlıyorum belki celse numarasını söyleyemeyeceğim İlker Çınar’ın cezaevinde 
yattığına ilişkin koğuş arkadaşları beraber kaldığı kişilere ilişkin bir ara 
kararda hatırlıyorum, bu çerçevede Saim Özdemir’in de dinlenmesini aynı dönemde 
görev yapmışlar, o tarihte 1. Orduya gitmiş mi gitmemiş mi gelsin burada huzurda 
söylesin, aynı evde kalmışlar, aynı cezaevinde kalmışlar, aynı otel odasında 
kalmışlar, bunlara ilişkin bu kişinin tanıklığı hayati önem taşımaktadır, bu 
dosyanın temeline ilişkin bir bilgi var, esas hakkındaki mütalaa olarak dosyaya 
sunulan metin de bu da önemli bir yer tutuyor, diğer tanık dinletme taleplerimiz 
var, mahkemenin fazlaca zamanını almayacağım, Emekli Tuğg. Levent Ersöz’ün ve 
olayın olduğu dönem ordu komutanı olan emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın ki 
kendisinin yazılı beyanları bulunduğu kurum aracılığı ile dosyaya sunuldu, yine 
de dinlenmesini talep ediyoruz çünkü sağolsun iddia makamı bu bizim dosyaya 
getirttiğimiz hiç bir belgeye ilişkin değerlendirme yapmadı, esas hakkındaki 
mütalaasında, sayın Hasan Iğsız’ın adresi de dilekçemizde var. Ayrıca yine 
31/10/2013 tarihli dilekçemizde dinlenmesini talep ettiğimiz o dönem 33. 
Mknz.P.Tug. Adli Müşavirliği, Askeri Mahkemesi, Askeri Savcılığı iie Askeri 
Cezaevinde görevlilerde ilişkin isim listesi de var, karşılığında nerede imza 
atmışlar, bunların da dinlenmesini talep ediyoruz, tekrar mahkemenin dikkatine 
sunmak isterim ki bu kişilerden bazıları bugün anayasa mahkemesi üyesi, 
uyuşmazlık mahkemesinde üye ve başsavcılık gibi görevleri olan Adalet Bakanlığı 
tetkik hakimi olarak görev yapan kişiler var, İlker Çınarın mahkemede huzurunda 
vermiş olduğu ifadesinde kendisine atıfta bulunduğu ve sözde TUSHAD personeli 
olduğu ve kimlik kartında yazılı gerçek adının Ahmet Erdoğan olduğu ileri 
sürdüğü şahsın Sayın Mahkemenizce celp edilerek tanık sıfatıyla dinlenilmesini 
talep ediyoruz. Yine çok ilginçtir bir TV programında Malatyadaki olaydan 
öncesine bir Tv programında yakında Malatya’da şurda burda tetikçiler bulunarak 
olaylar yaratılabilir diyen İstanbul Organize Suçlarla Mücadele eski Müdürü Adil 
Sedar SAÇAN’ın da İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesinde 13-14-15 Ocak 2010 
tarihlerinde verdiği beyanlar da dikkate alınarak dinlenilmesini talep ediyoruz. 
Biz bugüne kadar vakıf olamadık, yargılandık, mahkum ettiler, ama aleyhimizdeki 
delili bize göstermediler, o delili iddia makamı getirdi burada da kullandı, 
Elba 3 yazan CD’yi mahkememiz daha önce dosyaya celp edilmesine karar verdi, 
mahkememiz de vakıf olmadı, ona da vermediler, şimdi mahkeme değişti, İstanbul 
4. Ağır ceza mahkemesinde kayıtlı olan bir dosya haline geldi, dosya numaraları 
dilekçemizde var, CD imajlarının dosyaya celp edilmesini ivedilikle talep 
ediyoruz, bunu dayanıyor iddia makamı, biz bu delili inceleyemedik, göremedik. 
Yine bu 6 aralık 2013 tarihinde Kriminal Polis Laboratuvarı raporuna ilişkin 
yazılı dilekçemde ayrıca beyan ettim, ben sayın başkanım mahkememizin ön bir 
inceleme yaptıracağını Uyap’ta müzekkere görünce hemen bir dilekçe yazdım, o 
dönemde sadece bir iki belge gönderecekti, dedim ki benim KKK verilen ve Sanık 
İlker Çınar’ın cezaevindeyken yazdığı el yazılı dilekçesini de incelemeye tabi 
tutun, hazır gidiyor polis kriminale bunlarda gitsin dedim, bundan daha doğal ne 
olabilirdi, gitmedi, bu talepte bulundum, bunlar kabul edilmedi, bu talebimi de 
burada tekrar ediyorum, eğer bir bilirkişi incelemesi yapılacaksa bunlar 
genişletilerek bu çerçevede yapılması lazım ve bunun içinde Üniversitelerin adli 
tıp enstitülerinden görevlendirme yapılmasına karar verilmesini talep ediyoruz. 
Yine İlker Çınar’ın Malatya C.Başsavcılığında verdiği 2. Gün ifade veriyor 
efendim, yani ben böyle bir ifade görmedim, 2 gün, 4 şubatta başlıyor, 5 şubatta 
bitiyor ve 8 sayfa, 1 gün başlıyor, 4 gün sonra bitiyor 18 sayfa ifade, ifadenin 
başlangıç tarihi başka bitiş tarihi başka, böyle gün farkları var. Şimdi bu 
ifadelerden birinde 2. Sayfasında 4 şubatta başlayıp 5 şubatta biten ifadesinin 
2. Sayfasında evet diyor bana fotoğrafını gösterdiğiniz kişiydi kurye, Hurşit 
Tolon ile bizim aramızdaki kurye buydu, fotoğraf var diyor, fotoğrafı teşhis 
ettim diyor, biz bu kişinin fotoğrafını alındı ise ifadesini dosyaya 
getirtemedik, karşı koridordan buraya getirtemedik, yani bizim müvekkilimizle 
ilgili çok ciddi bir iddia var, ben bunu savunmada kullanacağım, savcı beye 
dedim neden ifadesini almıyorsunuz, ya avukat bey dedi alsam ne diyecek yapmadım 
diyecek, e ben kullanacam savunmada. Şimdi CMK 153. Maddede biliyorsunuz bazı 
paragrafların artık yürürlükten kaldırılmasıyla şüpheli en başından itibaren 
soruşturma dosyasınını tamamına vakıf olabiliyor, bu çerçevede artık bir 
gizlilik ilkesiymiş hiç bir yasal temeli olmayan husus olur eğer bir mazeret 
ileri sürülürse, bu resmin ve bu resimle ilgili ifadesi alınan kişilerin de 
beyanlarının dosyaya getirtilmesini talep ediyoruz. İlker Çınar’ın atfı cürüm 
niteliğindeki soyut ithamlarına itibar ederek esas hakkında mütalaasını sunmuş 
olması nedeniyle 24/04/2014 tarihli dilekçemiz var malum mahkemenize sunduğumuz, 
bu dilekçede dedik ki İlker Çınar esas hakkında savunması dahil olmak üzere 
bugüne kadar yani 17 şubatta verdiği ifade diyelim, esas hakkındaki demeyelim de 
17 şubatta mahkemeye takdim ettiği 1400 sayfalık onun imzasına havi savunma 
metninde dahil olmak üzere toplam 15 adet ifade vermiş, her biri ayrı çelişkiler 
içeriyor, birbirini yamamaya çalışan ifadeler, bunları silahlı kuvvetlere 
ilişkin iddialar öne sürüyor, genel kurmay başkanlığına gönderelim, genel kurmay 
başkanlığı o görev dönemine ilişkin iddiaları esas alarak bir inceleme yapsın ve 
mahkememize bunların ne derece doğru olup olmadığına dair beyanda bulunsun, bu 
talebimizi tekrar ediyoruz, yine 22 nisan 2014 tarihli iddia makamının da 
katılımı ile bir duruşma açıldığı haricen öğrenilmiştir. Yani tutukluluk 
incelemesi ara inceleme şeklinde, tutanak öyle. Ben bunu size de arz etmiş idim, 
“gelen başka kimsenin olmadığının” kayda geçirildiği görüimüştür. Biz 
haklarımızın kullanımı hakkında yanlış anlaşılmayı engellemek adına o duruşma 
bizlere haber verilmedi, bizim haberimiz olsaydı biz bu duruşmaya ara 
incelemelerde tutukluluk incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep eden taraf 
olarak mutlaka katılırdık, ancak bu haliyle sanki bir celse açılmışta bizler 
gelmemişiz, haber verilmişte bizler gelmemişiz gibi bir izlenim olabilir, bu 
nedenle iddia makamı dışındaki taraflara bildirilmediğini duruşma tutanaklarına 
geçirilmesini talep ediyoruz, ben buna ilişkin yazılı dilekçemi ve bir yargıtay 
kararı da ekinde sundum. Şimdi bizim malum yarına ilişkin bir mazeretimiz var, 
ben onu yine tensiple bildirilmiş, bu herkesi yakından ilgilendiren iki tanığın 
mahkemenizce derhal dinlenmesini öncelikle talep ediyorum, yazılı dilekçemi 
sunuyorum.
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer’in 11 sayfadan ibaret 23/06/2014 
tarihli dilekçesi ve ekindeki bir adet yargıtay ilamı alındı. Okundu. Dosyasına 
konuldu.
 
 Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer söz alarak: Efendim bizim bu arada olması 
gerekiyor diye takdir ettiğimiz siz de takdir edersiniz ki, usule ilişkin bir 
talep, o da şudur efendim, şimdi geçmişten bugüne doğru bakacak olursak 2012 
yılında sayın savcılık dosyaya bir mütalaa sunmuştur, esas hakkındaki 
mütalaasını sunmuş, daha sonrada sayın meslektaşlarımın sözüne ettiği mütalaa 
verildi. Dava her ne kadar 3. ACM’den buraya devredilmiş olsa da; şüphesiz ki 
bir devamlılık söz konusudur, anayasa mahkemesinin tutuklulukta 5 yıla ilişkin 
sınırlandırmaya ilişkin kararından sonra bizler bugünleri adeta görerek böyle 
bir hukuki sorun doğacağını öngörerek mahkemeye bir talepte bulunmuştuk, 
demiştik ki bu cinayette fiili olarak yer alan 5 sanığın davası dosyası tefrik 
edilerek bunlar bir an önce bitirilsin, her ne kadar birliktelik söz konusu olsa 
da diğer sanıklarla olan davamız sürsün diye bir talepte bulunmuştuk, mahkeme bu 
talebimizi zaten dosyanın karar aşamasına yaklaştığını, geldiğini ve 2013 
yılında yani anayasa mahkemesinin verdiği 1 yıllık süre dolmadan davayı 
bitirmeyi düşündüğünü söyleyerek bu talebimizi doğrultusunda karar vermemişti, 
zaten bitecek demişlerdi. Ancak böyle olmadı. Dava 2014 yılına sarktı ve bu 
arada da mahkemeye sürpriz sayılacak bir tarihte de yasal değişiklik oldu ve 
bunun üzerine siz de ilk göreve başlar başlamaz da 5 yıllık tutuklama süresini 
aştığından bahisle 5 sanık hakkında tahliye kararı verdiniz, bu arada da adli 
kontrol hükümlerine 109 madde kapsamında adli kontrol hükümlerini uygulayarak 
tahliye kararı verdiniz, bu durum sizlerde farkındasınızdır ki toplumda büyük 
bir iğfal yarattı, yani suç işledikleri toplum tarafından sabit olan ve öyle bir 
kanaat oluşmuştu ki, tabiri caizse 3 kişiyi kıtır kıtır kesen halk tabiriyle, 
kişiler nasıl oluyorda sokaktalar, başkaları yargılanıyor onlar sokaktalar, 
başka tutuklular var içerde bunlar nasıl dışarda oluyor gibi. Şimdi bu çok ciddi 
bir sıkıntı yarattı, sadece hukuki çevreler, bizim müvekkillerimizin çevresinde 
değil, hani sosyal çevrede bile çok sorularla karşılaştık ve bunları bizler ve 
sanırım sizler de yanıtlamakta zorluk çektiniz, hukukun incelikleri, teknik vs 
vs dedik ama doğrusu bu bizleri de tatmin etmedi
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Sayın başkan hukuk dili kullanılmıyor sayın başkan, 
mahkeme heyetine yönelik
 
 Başkan: Sen şu anda müdahalede bulunma, söz hakkı verdiğimizde konuşursun
 
 Sanık Varol Bülent Aral: İtiraz hakkımı kullanıyorum
 
 Başkan: Söz hakkı verdiğimizde konuşursun tamam mı
 
 Sanık Varol Bülent Aral: İtiraz hakkımı kullanıyorum sayın başkan, bu hukuk dili 
değildir buyrun
 
 Av. Murat Dinçer: Evet sayın başkan, bu ciddi bir probleme dönüştü, bu durum ve 
bu arada bizler uyap üzerinden dosyaya baktığımızda öğrendik ki denetimli 
serbestlik uygulanan 5 sanıktan bir kısmına ilişkin bir takım yazışmalar var, bu 
yazışmalar özetle kabaca nedir deniyor ki denetimli serbestlik şube müdürlüğü 
görevini yapmış ve demiş ki bazı sanıklar için bunlar evlerinden ayrılıyorlar 
yani verilen kararda elektronik kelepçe uygulanarak evlerinde tutulması gereken 
bu kişilerin çok kereler evlerinden ayrıldıkları, bulunmak zorunda oldukları 
yeri terk ettikleri, 4 saate varan ihlaller yaşandığını söylüyor ve bizim bir 
uyarı yetkimiz yoktur, sayın mahkeme gereğini yapsın diye size gönderiyor, sayın 
mahkemenin kararını sizin kararınızı sizlere anlatacak değilim ama sizlerde 
diyorsunuz ki telefonla arandığında yerinde bulunmuş olması ihlali oluşturmaz 
madem ki yerinde bulunuyorlar bu durumda ihlalden söz edemeyiz, ihlal yoktur 
yeni bir karara da gerek yoktur demişsiniz hatta buna benzer yeni yazışmalar 
yapmayın, bize yeni yazışmalar yapmayın diye de ihtarat yapılmış, bu durumu da 
biz vahim karşılıyoruz, şimdi efendim şöyle bir durum var, ortada gerçekten çok 
vahim bir durum söz konusu şimdi bu 5 sanık adeta şimdi onların bakış açısından 
onların psikolojisinden de baktığımızda 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis 
istenen iddianameyle ve 2 kez esas hakkındaki mütalayla istenen kişiler ve 
itiraflarda söz konusu ve dosyaya hukuki olarak baktığımızda bu mahkumiyeti 
kuvvetle muhtemel olan kişiler ve kendi açılarından baktığımız zaman bu durumda 
olan kişilerin serbest olması ve denetimli serbestliği de ihlal ederek evi terk 
ediyor olmaları adeta onlara suç ve ceza konusunda bir masumiyet sağlıyor, 3 
kişiyi öldürmeleri nedeniyle ağırlaştırılmış müebbete 3 kez mahkum edilecek 
insanların sokakta dolaşması demek ha 3 ha 4 farketmez, varsa bir hesap böyle 
bir risk çok yüksek bir risk var bir, ikincisi mahkemenin gidişatına göre 
kişilerin kaçma ihtimallerinin de çok yüksek olduğunu gösteriyor, bu durumda 
mahkemede yeni önlem alınması da gerekir ancak bizim talebimiz bu aşamada bu 
değil, bizim talebimiz bu aşamada bu hukuki garabeti gidermek için vaktiyle 3. 
Ağır ceza mahkemesinde yapmış olduğumuz talebi ivedilikle sizden talep ediyoruz, 
o nedenle sayın meslektaşlarımın taleplerinin arasına girmek zorunda kaldım, 
yani mahkemenin öncelikli meselesi bu dosyada tefrik kararı vererek, öncelikle 
şu 5 sanığın kararının verilip hakkında karar verilip bu yeni dosyanın da yani 
diğer sanıklar hakkında sürecek dosyanın da içerisinde elbette bağlantı 
dosyasıdır kalmak kaydıyla davanın bundan sonra sürdürülmesinin hukuken bizleri 
rahatlatacağı kanaatindeyiz, yani biz burada tümüyle genelde herkesi bizleri de 
rahatlatacak bir çözüm hukuki formül üretiyoruz, bunun bir gerekçesi de şudur 
efendim, sayın mahkemenin bugüne kadar delil toplama konusundaki işlemler bir 
yana sayın meslektaşımın biraz önce her ne kadar sadece 214 ve 215 kapsamında 
değerlendirme dese de ister istemez bir tür savunmayı içeren ve tevsii tahkikat 
taleplerini içeren değerlendirmeleri ve talepleri düşündüğümüzde dava sanki 
uzamaya aday görünüyor, yani bu kriz günden güne büyüyecek gibi görünüyor, bu 
davanın uzamasında bizler sakınca görmeyiz, ancak bu dava boyunca bir yandan 
denetimli serbestlik adına da olsa, önlemiyle de olsa sürekli ihlal ederek kaçma 
veya yeni suç işleme riski altında ve toplumsal bu iğfalin baskısı altında bu 
davayı yürütmek bizce olanaksız görünüyor ve önerimiz bu gerekçelerle şudur ki; 
mahkeme öncelikle şu tefrik konusunda yani bizim tefrik kararımızı 
değerlendirsin, bu konuda bir karar verilsin, daha sonra diğer meselelere 
geçelim, tevsii tahkikat değerlendirme taleplerine daha sonra geçelim, sanırım 
anlaşılmıştır.
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. Dilek Helvacı söz alarak: Sayın başkan sayın 
heyet, meslektaşım İlkay Sezer’in savunmalarına aynen iştirak ediyorum, bazı 
hususları vurgulama ihtiyacı hissediyorum, dilekçemizin ekinde takdim ettiğimiz 
Yargıtay 1. CD’nin emsal kararında da açıkça bildirildiği üzere çağrılması 
reddedilen tanıkların duruşmada hazır edilmesi halinde mahkemenin dinlemesi 
yasal bir zorunluluktur, madde metninde dinlenebilir değil dinlenir şeklindeki 
ifade tarzının kullanılması bu zorunluluğun bir amir hükmü olduğunu 
vurgulanmaktadır, Yargıtay’ın bozma kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir. 
Bunu dikkatinize arz etmek istiyorum. 2. Husus sayın başkanım ve sayın üyeler, 
malum özel yetkili mahkemelerin faaliyetlerine son verilirken bunun Türk 
hukukunda getirdiği sakıncalarda öngörülerek son verilmiştir, bu nedenle mahkeme 
tevziyen sayın mahkemeniz huzuruna gelmiştir, ancak bakıyoruz ki iddia makamı 
aynı, aynı iddia makamı duruşmada yine özel görevli olsun olmasın bu konumu şu 
anda icra ediyor, şimdi şu mantık içinde beyan etmek istiyorum, özel yetkili 
görevler haizken dosyayı inceleyen ve malesef sayın meslektaşımında belirttiği 
üzere mütalaasını sunan müvekkilimin şahsı üzerinde gerçekten devletin askeri 
makamlarını tahkir kastıyla hareket ettiğini de ortaya koyan ki biz bu konuda 
yasal haklarımızı da kullandık, bir makamın artık bu savcının görevine de son 
verildikten sonra iddia makamını temsil etmesi maselef objektif bir iddia makamı 
konumuna çok ciddi şüpheler oluşturmaktadır, savcının reddi konusunda biliyoruz 
ki CMK’da özel bir düzenleme yoktur ama ancak CMK’da kıyas mümkündür, nasıl ki 
hakimler ve bilirkişiler tarafsızlığından şüpheye düşüldüğü konularda davaya 
bakamıyorsa sayın iddia makamının da davadan çekilmesini, çekilmediği takdirde 
reddedilmesini talep ediyorum, CMK hükümlerinin kıyasla uygulanması neticesinde, 
aksi halde bu yargılamada büyük bir gölge düşecektir mahkemenizin bağımsızlığı 
ve tarafsızlığı konusunda da sayın mahkemenize arz ediyorum efendim, teşekkür 
ederim.
 
 Başkan: Ahmet Hurşit Tolon bakımından anladığımız kadarıyla kovuşturmanın 
genişletilmesi talepleri sona ermeden bir karara bağlanmadan esas hakkındaki 
savunmayı bu celse yapmayacaksınız öyle görünüyor.
 
 Av. İlkay Sezer: Yapamayız efendim, delillerin aslında bizim dilekçemizin yazılı 
kısmında göreceksiniz, delillerin tartışılması aşaması başlı başına önemli ve 
özel bir durum olduğundan ve esas hakkındaki mütalaa da bundan sonra alınacaksa 
alınması gerektiğinden dosyada hiç bir delile dayanmayan biraz önce internet 
sitelerine atıf yaptık verdik, bu bölümlerin çıkartılması ve delillerin 
tartışılması aşamasından sonra mütalaanın alınması ve mütalaanın da iddia 
makamına iadesini talep ediyoruz
 
 Başkan: Ortada bir mütalaa var, dolayısıyla yol haritasını ona göre çizecez. 
Ahmet Hurşit Tolon avukatınız esas hakkındaki savunmayı daha sonra yapacaklarını 
söylediler, beyanlarınızı alalım
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon söz alarak: Sayın başkan sayın üyeler, sözlerime 
başlarken bağımsız ve tarafsız yargıya yitirmiş olduğum güven duygumu sayın 
heyetinizin şahsında yenileyerek yaşadığım tüm adaletsizliğin sona ereceği 
inancımla huzurunuzda bulunmakta olduğumu belirtmek istiyorum, öncelikle bugün 
özel yetkili mahkemelerin faaliyetine son verilmesinden kısa bir süre önce iddia 
makamının şahsım üzerinden gerçekte TSK’ın yıpratılmasına, karalanmasına ve 
itibarsızlaştırılmasına yönelik hiç bir mesnede uymayan çirkin ithamlarına karşı 
savunma yapmak içini gelmediğimi belirtmek isterim çünkü görevine kanun ile son 
verilmiş bir makamın yaptığı değerlendirmenin zaten hukuken yok hükmünde olduğu 
tartışmasız bir gerçektir, tahliyemin ardından bugün huzurunuzda bulunmamın 
temel nedeni kamuoyunda zirve yayınevi davası olarak anılan bu iğrenç katliamın 
öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere hiç bir aşaması ile ilgili en küçük bir 
bilgim ilgim irtibatım ya da hukuki fiili bir bağım olmadığını ve asla da 
olamayacağını sayın mahkemenize ve burada tüm kamuoyuna duyurmak 
ihtiyacımdandır, bundan yaklaşık yarım asır önce ulu önder M.Kemal Atatürk’ün 
ocağı TSK’da göreve başlarken günün birinde hain bir kurşun ile şehit 
olabileceğim ya da düşman askerine istem dışı esir düşebileceğimi göze alarak bu 
göreve başlamıştım, ancak ömrümü adadığım kendi vatan toprağımda yargı vasıta 
kılınarak bir hukuk suikastine kurban gideceğimi hiç ama hiç aklıma 
getirmemiştim, kaderin bir cilvesi olarak tarihi yaklaşık 1 ay öncesinden tespit 
edilmiş Malatya İnönü üniversitesinde konuşmacı olarak katıldığım ve misyonerlik 
ile hiç bir ilgisi olmayan konferansın menfur cinayetler ile aynı güne denk 
gelmesi nedeniyle sizlerin bildiği üzere hakkımda önce hiç bir somut delil 
yokken bu dava açıldı, ardından hukuksal yine hiç bir gerekçe gösterilmeksizin 
malesef tutuklandım, oysa anonim bir atasözünde belirtildiği üzere adaletin 
küçüldüğü yerde büyük olanın artık suçlar olduğunun unutulmaması gerektiğini 
burada ifade etmeye çalışıyorum, çok şükür ülkemizde halen fikri hür, vicdanı 
hür hakimler var da yargı vasıta kılınarak yaşadığım ağır zulme bırakıldığım 
hukuk katliamına artık yeter artık dur denildi. Adalet geçte olsa tecelli etti. 
Böylece bende sonunda hürriyetime kavuştum, darısı iftiralarla hürriyetleri gasp 
edilmiş diğer masumların başına. Neyse ki hürriyetleri gasp edilmiş diğer 
masumların başına, neyse ki son olarak anayasa mahkemesince balyoz ismiyle 
anılan davayla ilgili ihlal kararı da kamu vicdanında bir nebze olsun rahatlama 
sağladı, şunu önemle belirtmek isterim ki ben menfur cinayetler nedeniyle 
huzurunuzda yargılanan sanıklardan ne de tedarik edilmiş müfteri İlker Çınar’ı 
ne de diğer sanıkları hiç ama hiç tanımıyorum. Bu kişilerle doğrudan ya da 
dolaylı hiç bir görüşmem ya da hiç bir irtibatım yoktur ve olmamıştır. Nitekim 
bu davanın CMK 250 görevli ve yetkili İstanbul cumhuriyet savcılığınca yürütülen 
soruşturma aşamasında ne zaman olaydan 3,5 yıl sonra 2010 yılının 24 aralık günü 
bu aşamada verilen yetkisizlik kararında iddiaya konu, o zaman başlıyor o olay 
daha sonra da beni çağıracaklar, o tarihte değil 3,5 yıl sonra bir müfteri 
bulunuyor bilahare beni İstanbul’da sayın Kansız ifadeye çağırıyor, işte orada 
verilen yetkisizlik kararında iddiaya konu bu eylemlere herhangi bir irtibatımın 
bulunmadığı açıkça belirtilmiştir. Müfteri İlker Çınar’ın gizli tanık, tanık ve 
sonra da sanık sıfatıyla bugüne kadar vermiş olduğu birbirinden farklı ve 
çelişkilerle dolu ve de düzeltme tanzimli 15 adet beyanında yer alan şahsıma 
yönelik soyut ithamları genel kurmay başkanlığı, KKK, jandarma genel komutanlığı 
ile sosyal güvenlik kurumunun dosyadaki resmi yazıları yanında dinlenen sanık ve 
tanık beyanları ile uzman raporları ile defalarca çürütülmüştür, gerçekten sayın 
mahkemenizce resen ya da avukatlarımın talebi üzerine dosyaya celp edilen 
GKB’nın, KKK’nın, JGK’nın ve resmi yazılarında genel kurmay başkanlığı 
bünyesinde TUSHAD isimli bir birimin hali hazırda mevcut olmadığı gibi geçmiş 
dönemde de hiç bir şekilde teşkil edilmediği, özel kuvvetler bünyesinde beyaz 
kuvvetler ya da siyah kuvvetler adı altında ne geçmişte ne de hali hazırda 
mevcut olmadığı benim hiç bir tarihte varlığı ileri sürülen TUSHAD’ın veya özel 
kuvvetler bünyesinde faaliyet gösterdiği iddia edilen beyaz ya da siyah 
kuvvetlerin yöneticisi olmadığım açıkça ifade edilerek İlker Çınar tarafından 
ortaya atılan iddiaların tamamen asılsız iddialardan ibaret olduğu bir kez daha 
kanıtlanmıştır, bu gerçek son olarak kamuoyunda ergenekon olarak adlandırılan 
İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesince görülen davada tanık sıfatıyla dinlenen 
genelkurmay eski başkanı emekli orgeneral Hilmi Özkök, MİT eski müsteşarı ve 
jandarma genel komutanı emekli orgeneral merhum Teoman Koman, özel kuvvetler 
eski daire başkanı Muharrem Mutlu Arıkan ile psikoljik harekat başkanı eski 
tümgeneral Can Teller tarafından da aynen doğrulanmış ve Genel kurmay başkanlığı 
bünyesinde TUSHAD, beyaz kuvvetler veya siyah kuvvetler isimli bir birimin ne 
geçmişte ne de hali hazırda mevcut olmadığı defalarca ifade edilmiştir. Genel 
kurmay başkanlığı, KKK ve jandarma genel komutanlığı ile sosyal güvenlik 
kurumunun dosyadaki resmi yazılarına göre TSK’da 28/08/1992 tarihinde uzman 
erbaş olarak göreve başlamasının üzerinden 1 yıl dahi geçmeden alkollü olarak 
göreve gelmesinden dolayı hapis cezası ile cezalandırılan ardından birliğinden 
firar eden ve 33. Mekanize piyade tugayı askeri mahkemesinin 13/10/1993 tarihli 
ve 1993-871 esas, 1993-421 sayılı kararı ile firar suçundan dolayı 5 ay hapis 
cezası alan ve bu cezası kesinleşen ve bu nedenle de cezaevinde hapis yatan bu 
dosyada vaka kanaat raporunda dolandırıcı ve sahtekar olarak belirtilen bilahare 
disiplinsizliği nedeniyle 23 kasım 1993 tarihinde sözleşmesi feshedilerek TSK 
ile ilişiği kesilen, aradan 4 yıl geçtikten sonra 28/08/1997 tarihinde yeniden 
TSK görevine dönme talebi de reddedilen, ordudan atılmasına müteakip din 
değiştirerek önce misyonerlik yapan daha sonra müslüman olup misyonerlere karşı 
çalışmalarda bulunan ve aynı zamanda kendi beyanına göre jandarmanın ve diğer 
istihbarat kuruluşlarının da haber elemanı olan, gerçek adıyla İlker Çınar takma 
adıyla Deniz Uygar isimli bir müfterinin bugüne kadar vermiş olduğu birbirinden 
farklı ve kendi içerisinde dahi tutarsızlık arz eden 15 ayrı ifadesinde ileri 
sürdüğü somut hiç bir delile dayanmayan asılsız iddialarına iddia makamınca 
itibar edilmesi, üzülerek söylemek gerekirse bu davada benimle birlikte muvazzaf 
ve emekli bazı askeri şahıslar üzerinden gerçekten TSK’nın yargılanması ve bu 
suretle esasen bir süredir planlı ve sistemli bir şekilde devam eden yıpratma 
karalama itibarsızlaştırma ve öc alma programının sürdürülmesinin amaçlandığını 
ortaya koymaktadır, kısaca TSK’ya kurulan çok ayaklı kumpasın iğrenç bir 
bacağını da oluşturan ve 3,5 yıl sonra zirve katakullisi olarak Malatya’da 
ortaya çıkan bir olayla mağdur edilmiş durumdayım. Sayın başkan, sayın üyeler 
ulu önder Atatürk bundan 94 yıl önce 31 Temmuz 1920’de Afyonkarahisar’da kolordu 
dairesinde subaylara hitaben yaptığı konuşmada, orduyu imha etmek için mutlaka 
subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır, kumandanlarımıza ve subaylarımıza 
tecavüz ve taarruza başladılar, askerlik izzeti nefsini yok etmeye çalıştılar 
demiştir. Şimdi mütalaa adı verilen bu suçlama dökümanı ile yüce önderin 94 yıl 
önceki bu değerlendirmesinin günümüzde de ne kadar geçerli olduğu malesef bir 
kez daha kanıtlanmıştır. Aksi halde iddia makamı nasıl olur da İlker Çınar 
isimli müfterinin söylediklerinin tamamen yalan olduğunu kanıtlayan askeri 
mahkeme kararlarında, cezaevi kayıtlarında ve vaka kanaat raporlarında imzası 
bulunan, askeri hakim, askeri savcı ve askeri personeli dinlemeye ya da 
örneklerini alıp inceleme yaptırmaya dahi gerek görmeden TSK’nın şerefli 
mensuplarını sahte belge düzenlemekle itham eder, aksi halde iddia makamı nasıl 
olur da genel kurmay başkanlığının resmi yazısına itibar etmek yerine müfterinin 
tutarsız beyanlarına itibar edip TSK ile ilişiğinin tereyağından kıl çekermiş 
gibi kesildiğini pervasızca mütalaa adını verdiği dökümanına yazmaktan hiç 
çekinmez. Ne yazıktır ki yaşanan bu olaylar huzurunuzda görülen davada gerçek 
hedefin şahsım değil, şahsım üzerinden hakikaten TSK’nın hedef alındığını ortaya 
koymuştur, nitekim Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı da başbakanlık baş danışmanı 
da kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda yargı vasıta kılınarak orduya kumpas 
kurulduğunu defalarca dile getirmediler mi. Son olarak geçtiğimiz günlerde 
çeşitli gazetelerde yayınlanan haberlerde İstanbul Emniyet müdürlüğünde görev 
alan 9 polisin itirafçı oldukları ve bu kişilerin telefon tapelerinde tahrifat 
yaparak konuşmada geçen “doğu amcanı” ifadesini sanki “tolon amcanınmış” gibi 
tape ederek yani sahtekarlık yaparak benimle Doğu Perinçek arasında suni irtibat 
varmış gibi gösterdiklerini müfettişlere tüm açıklığı ile itiraf ettiklerini 
öğrendim. Huzurunuzda görülen davada ise itirafçı emniyet mensuplarına dahi 
gerek kalmadan genel kurmay başkanlığı, KKK, jandarma genel komutanlığının ve de 
MİT’in resmi yazıları, bilirkişi raporları ve dinlenen tanık beyanları ile zaten 
şahsım üzerinden orduya kumpas kurulmaya çalışıldığı somut olarak 
kanıtlanmıştır, işte ben de bu somut gerçeği gören daha doğrusu görmek isteyen 
adil, bağımsız ve tarafsız savcılar ve hakimlerin sayesinde bugün özgürlüğümü 
tenefüs ediyorum, sayın mahkemenize tüm samimiyetimle tekrar belirtmek isterim 
ki aziz milletime ve kutsal emaneti olan üniformama, mesleğe başlarken ettiğim 
yemine sadık kalarak şerefim ve onurumla yarım yüzyıla yakın süre ile hizmet 
edip iki orduya ayrı ayrı komuta ettikten sonra emekli oldum. Tüm yaşantım 
boyunca yasa dışı hiç bir eylemde bulunmadım. Böylesine çirkin iğrenç bir 
iftiraya maruz kalmaktansa içtenlikle bir kez daha ifade etmek isterim ki, 
gerçekten hayatımın sona ermesini tercih ederdim. Uğradığım bu iğrenç 
iftiralara, yaşadığım bu zülme rağmen bugün hala dimdik huzurunuzda isem, bu 
asla suçlu olmadığıma olan inancımdan kaynaklanmaktadır. Sokrat’ın dediği gibi 
bir yargıç iyi niyetli dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, 
tarafsızca karar vermelidir, bu çerçevede adaleti tecelli etmekle yükümlü sayın 
mahkemenizden maddi gerçeğe ulaşmak için öncelikle silahların eşitliği gereğince 
tarafıma yöneltilen asılsız suçlamalara dayanak gösterilen ve sayın mahkemenizce 
celbine karar verilmesine rağmen dosyaya henüz ibraz edilmeyen, düzmece Elba 
marka CD’lerin imajlarının sunulmasını, niçin vermiyorlar yasalara rağmen bu 
imajları, içinde ne var ki imtina ediyorlar, vermiyorlar, bana değil, sayın 
heyet sizin talebinize yanıt vermiyorlar. İddianame ve mütalaada isimlerine 
atıfta bulunulmasına rağmen yargılamanın bu aşamasına kadar halen daha ifadeleri 
alınmayan savunma tanıklarımızın dinlenilmesini, ben de şimdi burada huzurunuzda 
muttali oldum, izninizle teşekkür ediyorum o saygı değer avukatlarımıza ve 
tümüne, 2 tane bu davanın asıl tanığını bulup buraya getirebilmişler, lütfen 
bunları dinleyiniz, bakalım ne diyecekler. Hani hiç hapiste yatmamıştı, hiç bir 
gün ceza dahil almamıştı, hani ordudan atılmamıştı, hani tüm tugayın 
istihbaratından sorumlu, KKK’da istihbarat başkanlıklarında, 1. Ordu istihbarat 
başkanlıklarında dolaşıyordu, bu adını burada öğrendiğim, hiç hayatım boyunca 
karşılaşmadığım müfteri. Gelsinler anlatsınlar tüm gerçeği, size, bize, herkese. 
Ve sayın heyet, ayrıca avukatlarım vasıtasıyla biraz önce de bir kısmını 
belirttiler. Daha önce de talepleri makamlara iletildi. Avukatlarım vasıtasıyla 
araştırılmasını istediğimiz tüm hususları araştırmanızı talep ediyorum ve sayın 
heyetinize saygılarımı sunuyorum.
 
 Başkan: Dosyaya sunulan bir esas hakkındaki mütalaa var, esas hakkında savunma 
yapacakların esas hakkındaki savunmalarını alacağız, yine kovuşturmanın 
genişletilmesi talepleri var, bu celse de bu talepler devam edecek, dosya bizim 
mahkememize intikal ettikten sonra dün yine bir kontrol ettik 45’e yakın dilekçe 
var, her dilekçede onlarca talep var o taleplerle ilgili bir değerlendirme 
yapacağız, o dilekçelerinizdeki talepleriniz dışında yine kovuşturmanın 
genişletilmesi talepleriniz var, herkes için söylüyorum bunu, o talepleri 
alacaz, esas hakkında savunma yapmak isteyenlerin de savunmalarını tespit 
edeceğiz, bu haftaki duruşma seyrimiz bu şekilde devam edecek.
 
 Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Saim Tuğrul söz alarak: Sayın başkanım, sayın 
heyet bu ek iddianame ilk düzenlendikten sonra bu davanın ilk duruşmasında biz 
eylül 2012 ayında girmiştik, mülga 3. Ağır ceza mahkemesi başkanı sayın 
Hayrettin Kısa bize girişte şöyle bir söz söylemişti, demişti ki, tüm sanıklara 
ve salona, ben bu davayı çok iyi biliyorum, tarafsızlığımdan şüphe duyarsanız 
toplu iğne başı kadar ben bu davadan çekilmeye hazırım demişti, zabıtlara geçti, 
biz de bunun üzerine sanıklar ve sanık müdafileri olarak bir rahatlamıştık, oh 
be demiştik, hakim dosyayı biliyor, objektif bir yargılama olacak, tüm 
delillerimiz toplanacak, tanıklarımız dinlenecek diye inanılmaz bir 
rahatlamıştık, ancak celseler bir bir ilerleyince gördük ki hiç öyle olmadı, 
şahsım ve müvekkilim adına söylüyorum, hiç bir savunma delili toplanmadı, hiç 
bir savunma tanığım dinlenmedi, tamamı gerekçesiz olarak reddedildi, dosyada en 
az savunma delillerinin toplanması ve tanıklarım dinlenmesi ile ilgili 7-8 tane 
dilekçem var, bilmiyorum, inceleme fırsatı bulabildiniz mi. Ancak ben bugün yine 
tüm tevsii tahkikat taleplerimi içerir bir dilekçe hazırladım, birazdan 
konuşmamın sonunda mahkemenize sunacağım, öyle ki, TBMM yasa çıkartıyor ve özel 
yetkili mahkemeleri kaldırıyor, genel kuruldan geçiyor, yasa cumhurbaşkanına 
gidiyor, cumhurbaşkanı onaylıyor ancak resmi gazetede yayımlanmıyor, tarih 24 
şubat 2014. Sayın heyete dedik ki o zaman, tüm savunma avukatları olarak, siz 
artık yasal olarak kaldırıldınız, esasa ilişkin hiç bir işlem yapmayın, 
duruşmayı hemen erteleyin dedik, belirsizlik ortadan kalkana kadar, çünkü 
Ankara’da, İstanbul’da benzer davalarda avukatlık yapıyoruz, hiç bir heyet bu 
yasa çıktıktan sonra esasa ilişkin işlem yapmadı, varsa tahliyeyi yaptı, onun 
dışında hiç bir işlem yapmadan davayı erteledi, durumumuz belli değil diye, 
ancak sayın buradaki mülga 3. Ağır ceza mahkemesi naptı, tüm sanıkların ve 
müdafilerinin itirazlarına rağmen, yasalara aykırı olmasına rağmen, hiç bir 
delil tartışılmamış olmasına rağmen mütalaa aldı savcılıktan. Dedik biz itiraz 
ediyoruz, heyeti reddettik, mahkemeyi reddettik, hepsi red oldu taleplerimiz ve 
gerçekten hukuka aykırı şekilde mütalaa alındı. Sayın İlkay Sezer ve Dilek 
Helvacı ve bu konudaki tüm meslektaşlarımın tüm eleştirilerine, tüm taleplerine 
aynen katılıyorum, tekrar olmasın diye yinelemeyeceğim, şimdi bir iki hususu 
vurgulayacağım ve geçeceğim, şimdi dosyada mütalaayı okuyunca mütalaanın ilk 150 
sayfasında dava ile ilgili hiçbirşey göremedim, tamamı TSK’yı özel harp 
dairesini, genel kurmayı hedef almış, Türk ordusunu ve şerefli komutanlarımızı 
ve şerefli kurumlarımızı yıpratmaya yönelik internet sitelerinden kes kopyala 
yapıştır ile beyanlar yazılmış, niye yazıldığını inanın ben de anlayamadım, bu 
konuda sayın İlkay Sezer gerekli söylemlerde bulunduğu için tekrar etmek 
istemiyorum. Sayın başbakanımız 17 aralık olaylarından sonra paralel devlet ve 
uzantılarından her konuşmasında vurguluyor, yargı ve emniyet alet edilerek işte 
Türk ordusu yıpratıldı ve orduya kumpas kuruldu diyor, bu kumpas sadece orduya 
kurulmadı, aslında bir çok kuruma kuruldu, bunu da belirtmek istiyorum. İlker 
Çınar, ki mütalaada sayın savcım Kırklareli Askeri ceza evi mahkemesinin 
kararına, savcının iddianamesine, cezaevi kararlarına birlik komutanının 
hazırladığı mahkeme dosyasına tamamı düzmecedir diyor sayın iddia makamı, 
mütalaası ile, evet tamamı düzmecedir diyor. Bu düzmece delilleri düzenlerin 
tamamı şu an anayasa mahkemesi üyesi, uyuşmazlık mahkemesi üyesi, Yargıtay’da 
tetkik hakimi, bir çoğu şu an emekli hakim ve avukatlık görevi yapıyor ve bir 
çoğu da yapmıyor. Biz dedik ki bunlardan bir kaç tanesini dinleyin dedik geçmiş 
heyete, dinletemedim. O zaman bunlar da suç işledi, bunlar da TUSHAD üyesi işlem 
yapın, yok, yani gerçekten yaramızda yüreğimiz çok acı, çok acıyor yani sayın 
başkanım, sayın heyet. Adil yargılanmak istiyoruz, tarafsızlığınızdan hiç 
şüphemiz yok, delillerimiz toplansın, deliller tartışılsın, objektif şekilde tüm 
taleplerimiz yerine getirildikten sonra mütalaa yeniden yeni bir savcı 
tarafından ben savcı olsaydım cumhuriyet savcısı o sandalyeye bir daha 
oturmazdım çünkü bu kadar sanık, bu kadar sanık müdafii herkes istemiyor, 
reddediyor yani sizin tarafsızlığından şüphe duyuyor, bilmiyorum yani, yine aynı 
savcıyı görünce inanın ben şok oldum, şimdi sayın başkanım, dilekçemde çok 
ayrıntılı taleplerimi yazdım ve toparladım, bir iki hususu vurgulayacağım. 2 
tane tanığın İlkay Sezer hazır olduğunu söyledi, Mahir Akça ve diğer Saim 
Özdemir, o tanıkların CMK 178 uyarınca bugün öğleden sonra mutlaka dinlenmesini 
talep ediyorum. Çünkü Mahir Akça, İlker Çınar’ın bölük komutanıdır, uzman çavuş 
olarak görev yaptığı 3-5 aylık süreçte amirliğini yapmıştır, mahkeme dosyasını 
hazırlamıştır, kendisine 3 defa disiplin cezası vermiş kişidir, dosyadaki 
kapsama göre, vaka kanaat raporunu düzenlemiştir 1992 yılında ve diyor ki bu 
adam sahtekar, dolandırıcı, menfaatine düşkün, maaş almaya 3-5 gün kala gelir, 
maaşını alır ve tekrar firar eder diyor, yani daha nolsun, bu adamla ilgili daha 
ne yazılabilir ki, yani o adam o zaman bugünleri mi biliyordu da yazdı oraya ya, 
böyle birşey öngörülebilir mi 1992 yılında sayın başkanım, şimdi bu davanın 
esasında 3 tane delil var, 1 flash bellek İlker Çınar’ın bizzat hazırlayıp 
sunduğu, biz dedik ki bunu TÜBİTAK’a gönderin, meta data bilgileriyle oynanmış 
mı, oynanmamış mı. Bizim tespitimize göre oynanmayan bir tane sayfası yok. Tüm 
sayfaları da İlker Çınar’ın önce yazdığı kitaplardan veya gazetelerde verdiği 
beyanatlardan kesip kopyala yapıştırla kendisinin oluşturduğu flash bellektir. 
Bunu TÜBİTAK’a gönderin çözümü görürsünüz, yine ses kayıtlarından bahsediliyor. 
Delil olarak. Ses kayıtlarından da oynanmayan yok. Yine bunun bilirkişi olarak 
TÜBİTAK’a gönderilmesini talep ediyoruz. TUSHAD belgelerine gelince TUSHAD 
belgeleri tamamen fotoşopla veya bir daktiloda hazırlanmış belgedir. Hiç 
birisinin ne orjinali var, ne ıslak imzalısı var. İlker Çınar diyo ki ben bunun 
orjinalini yırttım attım, kopyasını çektim diyor koydum diyor. Ya madem bu kadar 
dürüst adamsın. Orjinalini saklasana, önümüze, imza kimin, bir bakalım, yazı 
kimin nereden çıkmış, bizim tespitlerimize göre flash belleğin içindeki 
belgelerin tamamına yakını Tarsus’ta bulunan internet kafelerde hazırlanmı, 
İklim Kafe, Halikarnas Kafe, bilmem ne kafe, hepsinin ismini biz dilekçemizde 
yazdık, dedik ki bu kafeleri bir araştırın, sorun oranın kayıtlarını bir 
inceleyin, oradaki bilgisayarın numaraları üzerine bir çalışma yapın, el koyun 
ama tamamı reddedildi sayın başkanım. Sonuç olarak biz savunmamızı 
hazırlayamadık. Zaten mütalaada bizce yasal bir mütalaa değil. Tüm tevsii 
tahkikat taleplerimiz değerlendirildikten sonra savunmamızı yapacağız. Arz 
ederim.
 
 Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Halis Önal söz alarak: Meslektaşımın beyanlarına 
aynen katılıyorum, müsaade ederseniz eksik gördüğüm bir iki husus hakkında da 
konuşmak istiyorum. Bu dosyadaki hak ihlallerinin mütalaadan sonrakilerini 
meslektaşım İlkay sezer açıkça izah etti. Bende bu dosyadaki hak ihlallerini 
soruşturma aşamasından itibaren yapıldığını, mahkeme aşamasında katlanarak devam 
ettiğini izah etmek istiyorum. Müvekkil yaklaşık olarak 1,5 yılı soruşturma 
aşamasında olmak üzere 3,5 yıldan beri tutukludur, soruşturma savcısı olan 
İsmail Aksoy müvekkilin tutuklu olduğu 1,5 yıl içerisinde onlarca kez dosya 
içerisindeki bilgi ve belgeleri almak için yaptığımız talebi reddedip bütün 
sanıkların dosyaya nüfuz etmesini engellediği halde dosyayla ilgili bütün 
evrakları kitap yazan Adem Yavuz Arslan ismindeki gazeteci şahsa servis 
etmiştir. Sanıklardan özellikle saklanan, dosyaya ilgisiz gazeteciye verilerek 
iddianamenin kabul tarihinden itibaren çok önemli efendim bu, sadece 2 gün sonra 
bu şahsa dosyanın bütün bilgilerine havi ergenekonun zirvesi isminde kitap 
yazdırmıştır. Balyoz davasında tahliye olan sayın Engin Alan, biz tutukluyken 
bazı şahıslar bir anamıza küfretmediği kalmıştır demiştir. Malesef bu dosyada 
gazeteci Adem Yavuz Arslan savcı İsmail Aksoy’un katkıları ile müvekkilin 
anasına dahi kafretmiştir. Yargılama aşamasında 3. Ağır ceza mahkemesi eski 
başkanı Hayrettin Kısa tarafsız olacağını, tarafsızlığı hakkında en küçük bir 
kuşku duyulması halinde, talep halinde dosyada çekileceğini ifade etmesine 
rağmen sanıklar lehine hiç bir delil toplanmamış, 5 dilekçe ile toplanmasını 
talep ettiğimiz yaklaşık 60 talebimizin hiç biri yerine getirilmemiştir. 
Özellikle tanık olarak dinlenen İlker Çınar’ın tanık olarak ifadesinin 
hazırlanan 1400 sayfa metinde yazanları birebir okuması ve bütün bunları bizim 
anlamamızı ve itiraz etmememiz için şahsın görüntüsü karartılmış ve hele hele 
sanığın, tanığın müvekkillere CMK’ya aykırı olarak soru sormasına müsaade ve 
hatta teşvik etmesi üzerine hakimi reddetmiş zorunda kalmamıza rağmen baştaki 
beyanların aksine başkan davadan çekilmemiştir. Başkan sanık Ahmet Hurşit 
Tolon’a JİTEM’le ilgili sorduğu soruda Ahmet Hurşit Tolon’un JİTEM’i resmi 
olarak duymadım demesi üzerine ben orgeneral rütbesinde iki ordu komutanlığı 
yapmış bir şahsın JİTEM’i duymadım demesinden sonra ben senin bundan sonraki 
ifadene itibar etmem, sana inanmam demiştir. Aynı başkan cezaevinde imzasını, 
parmak izini, kimliğini inkar eden İlker Çınarın ifadesini 15 gün dinlemiş, 
SEGBİS’ten kaynaklanan duyulmama programları nedeniyle anlaşılmayan cümlelerde 
İlker’in sözünü keserek 1 cümle önceki ifadeni tekrar et diyerek ne derece 
tarafkir olduğunu ortaya koymuştur. Bütün bunlardan sonra gerek soruşturma 
gerekse kovuşturma aşamasındaki bütün ciddi hak ihlallerinin ağırlığı dikkate 
alınarak bu aşamaya kadar olan bütün işlemlerin yok sayılmasına, İlker Çınar’ın 
gizli tanık kararının kaldırılarak huzurda dinlenilmesinin ve kabul edilmeyen 
bütün taleplerimizin yerine getirilerek yargılanmanın adil yapılmasını talep 
ediyoruz.
 
 Sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Yasemin Hamamcı söz alarak: Efendim bizim de 
tevsii tahkikat taleplerimiz var, bizde esas hakkındaki savunmamızı 
hazırlayamadık, dosya çok kapsamlı esas hakkındaki savunmamızı yapmayacağız, 
bizim de aynı şekilde müvekkilim şimdiye kadar adil yargılanmadı, tevsii 
tahkikat taleplerimiz var, yargılama boyunca hiç bir talebimiz karşılanmadı, 
delillerimizde lehe olan delillerimiz de toplanmamıştır. Bizce efendim görevsiz 
mahkemenin yani kaldırılan 3. Ağır cezanın görevsiz mahkemenin yapmış olduğu tüm 
işlemler geçersiz kabul edilmesi gerekir ve tüm işlemlerin tüm tanıkların 
tekrarlanılarak dinlenmesini talep ediyoruz, bu aşamada İlker Çınar’ın. Dışarıda 
hazır olan 2 tanığın da dinlenmesini talep edeceğiz efendim öğlenden sonra.
 
 Sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Ayşenur Ersoy söz alarak: Biz dilekçe ile de 
belirtmiştik zaten duruşma öncesinde onlar bugüne bırakılmıştı, müvekkilim HTS 
kayıtlarını talep ediyoruz özellikle ve dijital verilen bilirkişi incelemesini, 
tevsii tahkikat taleplerimiz var aynı şekilde.
 
 Sanık Ruhi Abat müdafi Av. Nejla Çitil Tufan söz alarak: Biz de bu celse esas 
hakkında savunma yapmayacağız, öncelikle tevsii tahkikat taleplerimiz 
değerlendirilsin, toplansın ondan sonrasında zaten savunmamızı yapacağız, 
malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin 2007/125 esas sayılı dava dosyasının son celse 
ara kararı gereğince tevsii tahkikat taleplerimizi sunuyoruz, Tevsii tahkikat 
taleplerimiz, İlker Çınar 14-18 ocak 2012 tarihli ifadesinde teslim etmiş 
olduğunu söylediği sözde TUSHAD belgelerini ve Hakan Çevikoğlu’ndan geldiğini 
söylediği mektubu taramak suretiyle kendi mail adresine attığını beyan etmiştir, 
savcılık veya sayın mahkemece bahse konu servere yazılı konularak bahse konu 
ilgili belgelerin mail adresine atıldığını, atıldığı tarihin belirlenmesini 
talep ederiz. 129 klasörlük dosya içerisinden 127. Klasörde bulunan ve 7 şubat 
2012 tarihli Sedat Sucu isimli şahsın bilirkişi raporuna konu edilen office cor 
isimli CD’nin içinden çıktığı iddia olunan verilerin olduğu raporda meta-data 
bilgileri bulunmamaktadır, adı geçen CD’nin TÜBİTAK’a gönderilerek bilirkişi 
raporlarının aldırılmasını talep ediyoruz. 24 aralık 2010 tarihinde İlker 
Çınar’ın savcı Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu iddia olunun flash bellek 
içerisinde sayılamayacak kadar sahtecilik mevcuttur. Örneğin yüzlerce sayfa 
tutarındaki vord belgeleri 24 saniye içerisinde oluşturulmuş gözükmektedir. Bu 
akla mantığa bilime ve hayatın olağan akışına ters bir durumdur, daha açık bir 
ifadeyle belirtmek gerekirse bahse konu flash bellekten çıktığı iddia olunan 26. 
Klasörde bulunan sözde bilirkişi raporu bilimsel ve objektif değildir, bahse 
konu veriler 2 sınıfa ayrılmıştır. İlker Çınar’ın delil olarak sunduğu belgeler 
20/10/2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’e yazdığı dilekçede hazırlandığını iddia 
ettiği sözde raporların orjinallerinin kendisinde mevcut olduğunu belirtmiştir. 
Sözde sahte rapor olarak belirttiği 102 adet veriden oluşmaktadır. Bu 102 adet 
belgesinin içinde yüzlerce sayfa vord belgesi mevcuttur. Ancak iddiaya konu 
belgelerin hazırlanma tarihleri yine iddiaya göre 2007 ile 2009 tarihleri olması 
gerekirken bu verilerden tama 98 tanesi 16/10/2010 tarihinde 27 saniye 
içerisinde oluşturulmuştur. Bahse konu belgelerin ofisin hangi versiyonu ile 
oluşturulduğu bilirkişi raporunda belirtilmeyerek yapılan sahtecilik örtbas 
edilmiştir. İlker Çınar’ın teslim etmiş olduğu flash bellekte sözde silinmiş 
öğeler olarak tasnif edilmiş 465 adet veri bulunmaktadır. Oysa İlker Çınar Mayıs 
2013 tarihinde verdiği ifadesinde 27 mayıs 2013 tarihli ifadesinin 4. Sayfasında 
silinen dosya sayısının sadece bir kaç tane olduğunu beyan etmiştir. Bu da 
belgelerin İstanbul Tem şube tarafından silindiğini göstermektedir. Çünkü 
silinmiş öğe sayısı bir kaç tane değil 465 tanedir. Bunların fiziki çıktıları 
ise 30-31-32-33-34-35 ve 36. Klasörlerde bulunmakla bu belgelerin toplamı 7 
klasördür. Buna göre sözde silinmiş öğeler olarak tespit edilmiş olan bu 
bahsettiğimiz 30’dan 36’ya kadar olan klasörde yüzlerce sayfadan oluşmaktadır. 
Silinmiş öğeler diye tasnif edilmiş belgeler içerisinde bol miktarda mükerrer 
belge bulunmakla birlikte bu belgeler içerisinden de sahtecilikler yapılmıştır. 
.. Kısımda bulunan belgelerin bir çoğunun aynısı birinci kısımda da bulunmasına 
rağmen aynı bilgilerin meta data verileriyle oynanmıştır. Silinmiş öğeler 
içerisinde tasnif edilen veriler içerisindeki vord belgeleri, sıralı metinler, 
müstakil metinler, asimetrik psikolojik harekat planı şeklinde farklı dizimler 
ve isimler içermektedir. Asimetrik psikolojik hareket planının içeriğini 
oluşturan metinlerin her biri ayrı ayrı müstakil metinler olup silinmiş öğeler 
içerisinde ayrıca mevcuttur. Aynı metinlerin silinmiş öğeler içerisindeki 
versiyonları tamamı office 97 programıyla oluşturulmuştur. Hazırlandığı iddia 
olunan sözde sahte raporlar içerisindeki belgelerin bilirkişi raporunun 
officenin hangi versiyonu ile hazırlandığı belirtilmeyerek delil karartılmış, 
yapılan sahtecilikler gizlenmiştir. Asimetrik psikolojik harekat planı isimli 
vord belgesinin 6 ayrı versiyonu vardır. Asimetrik psikolojik harekat planı bu 
davanın ergenekon davası ile ilişkisinin kurulmaya çalışıldığı tek sözde 
delilidir. Ancak bahse konu planın içeriğini oluşturan metinlerin her birisi 
office 97 ile hazırlanmış oluşturulmuş belgelerin bir araya getirilmesinden 
ibarettir. Bu durum hem dezanformasyon için bahse konu belgelerin hazırlandığı, 
hem de 2007-2009 tarihleri arasında hazırlandığını kesin olarak yalanlamaktadır. 
Çünkü dezanformasyon yapabilmek için bahse konu belgelerin hazırlandığı 
programının office 2007 olmasını zorunlu kılar. Office 97 ile hazırlanmış bir 
belgeyi dezanformasyon amacıyla gönderdiğiniz hiç kimse açamaz, zira 2007-2009 
yılları arasında office 97 tarihe karışmış olduğundan bu çok açık ve seçik 
yalandır. Bütün bu somut ve objektif nedenlerden dolayı İlker Çınar’ın 24 aralık 
2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde 
silinmi00 öğeler arasında teslim edilme tarihinden tam 3 ay sonra oluşturulmuş 
belgeler de olması gerçeği de dikkate alınarak bahse konu her belgenin müstakil 
olarak flash belgeden çıkan sıralı metinlerin toplu olarak ve ayrı ayrı şekilde 
bilirkişi raporlarının aldırılmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin aynı metinler 
önce 206 sayfalık sonra 306 sayfalık metinler halinde kitap formatında dizimi 
yapılmış daha sonra da aynı metinler asimetrik psikolojik harekat şeklinde 5 
ayrı dizine tabi tutulmuştur. Bu objektif ve somut durumda flash belleğin 
TÜBİTAK tarafından bilirkişi incele mesi yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu 
sebeplerle bilirkişiye gönderilmesini talep ederiz. Hanefi Avcı Sabah 
gazetesinde 27 ocak 2014 tarihinde yayınlanan röportajında zirve davasına 
ilişkin olarak önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bu kapsamda eski istihbaratçı 
olan Avcı, Zekeriya Öz’ün niyeti sahte delil üreterek Oda TV davasını 
Malatya’daki zirve yayınevi davası ile birleştirip sansasyon yaratmaktı, 100 
klasör evrak hazırlanmıştır, bu sayede ayrı bir toplama operasyonu yapılacak ve 
diyanet işleri başkanlığı ile başka kurumlar, medyadan ve üniversiteden onlarca 
kişi tutuklanacaktı şeklinde açık ve net beyanları olmuştur. Bu kapsamda 
iddianameye ve ek klasörlerde mevcut olan fişlenmiş bilim adamlarının isimleri 
bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmına operasyon yapılmıştır. Dosya kapsamında bir 
çok basın organlarının ve müftülüklerinde TUSHAD kapsamında davaya konu 
edildikleri görülmektedir. Sahte olarak hazırlanıp İlker Çınar’ın eline 
tutuşturularak sözde TUSHAD belgeleri, bu sözde belgeler içerisinde yer alan 
geri bildirim sözde belgesi içerisinde ek a ek b ek c gibi sözde eklerden söz 
edilmiştir. Bugüne kadar bir türlü ortaya çıkartılamayan bu sözde eklerin 
gizlenme sebebi 17-25 aralık 2013 tarihli hükümete karşı tertiplenen darbe 
girişiminin ilk safhası olan 7 şubat 2012 tarihli operasyonun başarısız 
olmasıdır. Bilindiği üzere sözde TUSHAD belgelerinde İlker Çınar 14-18 ocak 2012 
tarihinde ilk kez ortaya çıkartmış ve savcı İsmail Aksoy’a teslim etmiştir. 
Şayet 7 şubat 2012 tarihli operasyon amacına ulaşmış olsaydı bu sözde eklerin 
içeriği de doldurularak mahkemeye sunulacak ve tam olarak Stalin dönemi 
Rusya’sının olduğu gibi cedav başlatılacaktı. Ancak 7 şubat operasyonu başarısız 
olunca bahse konu eklerin iddianameye esas alınmasına rağmen İlker Çınar’ın 
ekleri bulamamış gerekçesine sığınılmıştır. Oysa İlker Çınar bahse konu sözde 
belgeleri kendimi garantiye almak için o zaman tarayıp bir CD’ye atmıştım 
şeklinde ifade vermiş dahası vermiş olduğu konferansları, basına verdiği 
röportajları, müftülüklerde üniversitelerde kurduğu irtibatları da bu sözde 
eklere dayalı olarak yaptığını da ayrıca beyan etmektedir. Müvekkile kurulan 
kirli komplonun ortaya çıkartılması, kirli komplonun aktörlerinin tespit 
edilmesi tam olarak mahiyetinin ortaya çıkması sözde geri bildirim belgesi ile 
Hanefi Avcı’nın mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Hakim 
Albay Zeki Üçok 15 nisan 2014 tarihinde akşam gazetesinde yayımlanan Ahmet 
Dinçer ile yapmış olduğu röportajından özetle; Rahip Santoro, Hrant Dink ve 
Zirve yayınevi cinayetlerine paralel yapının kurmuş olduğu ötüken aracılığı ile 
işletildiğini, buna ilişkin yabancı istihbarat servislerinde belgeler olduğunu, 
bu belgelerle paralel yapıya şantaj yapıldığını, yapılan bu şantajlar nedeniyle 
17-25 aralık 2013 tarihinde hükümete darbe girişimi yapmak zorunda kaldığını, 
karargah evleri operasyonunun bir kumpas olduğunu, bahse konu operasyona ilişkin 
MİT müsteşarı Emre Taner’in imzası ile çok gizli kaşeli bir yazı ile 
başlandığını, daha sonra dönemin MİT müsteşarı Emre Taner’in oyuna getirildiğini 
ve bu belgeyi imzaladığı için büyük pişmanlık duyduğunu söylediğini söylemiştir. 
Dava dosyası kapsamında Emre Taner’e yazılmış 6 adet sahte ihbar mektubunun da 
bulunması nedeniyle hem davaya konu yukarıda adı geçen 3 ayrı cinayetin 
aydınlatılması bu davada maddi gerçeğin ortaya çıkması için hem de dönemin MİT 
müsteşarı beyanları hakkında görgü ve bilgisine başvurulmak üzere mahkeme 
huzurunda hakim Albay Zeki Üçok’un tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 8 
mayıs 2014 tarihli vatan gazetesinde zirve cinayeti benim yüzümden işlendi 
başlığı ile yer alan haber içeriğinde özetle; Elazığ Heyranikebir aşiretinin 
reisi Sait Ali Bayrak’ın babasının 12 eylülden hemen önce İsviçre’ye kaçırdığı 
800 bin osmanlı sikkesi için 9 yıldan beri mücadele ettiğini, Malatya’da 
katledilen 3 misyonerin Tilman Geske’nin bahse konu altınları Türkiye’ye 
getirmek için kendisine yardım ettiğinden dolayı öldürüldüğünü, çünkü Bayrak 
İsrail basınına verdiği röportajında Alman kökenli misyoner arkadaşı Tİlman 
Geske’den yardım istediğini söylemiştir. Bunun üzerine Geske’nin de bahse konu 
altınların bulunduğu Kredisuis’e hesapla ilgili Bayrak’a yardımcı olmaları için 
bir mektup yazdığını, bu olaylardan bir kaç ay sonra Geske’nin öldürüldüğünü, 
öldürülmeden önce de Geske’nin kendisine yardım ettiği için ölüm tehditleri 
aldığını ve sonuçta bu davayla alakalı olarak öldürüldüğünü söylemiştir. Bahse 
konu haberde Sait Ali Bayrak, Geske sevdiğim bir aile dostumdu, bir kaç dil 
biliyordu, tercüme bürosu vardı, altınlar konusunda çok uğraştı, varlıkların 
İsviçre’de nereye götürüldüğünü bile öğrendi. Ancak bu araştırmalar konusunda 
tehditler almaya başlayınca bana artık bu konu ile ilgilenemeyeceğini söyledi. 
Çok kısa bir süre sonra öldürüldü. Malatya’da Diyarbakır’da yüzlerce misyoner 
var. İsveç avukatlarının yaptığı araştırmalar sonunda olayın bizim davamızla 
ilgisi olduğu sonucuna vardı şeklinde beyanlarıyla somut olgulardan 
bahsetmiştir. Sait Ali Şimşek beyanlarını daha sonra somutlaştırmak ve şöyle 
demektedir, aile dostları olan ve Vatikan’ın eski Türkiye büyükelçisi monsenyor 
Chorch Maroviç’te kendisine yardım ettiği için öldürülmeye çalışıldığını, 
Maroviç’in Geske’nin öldürülmesinden 3 ay sonra Roma’da tatil yaptığı sırada 
istasyonda bir trenin önüne atıldığını, olaydan ağır yaralanarak kurtulduğunu, 
Bayrak’ın Moraviç’i hastanede ziyaret ettiğini, Bu arada Maroviç’in Bayrak’a 
servetinin peşini bırakması için tavsiyesinde bulunduğunu ve tam olarak iyileşip 
2012 yılında hayatını kaybettiğini, açık seçik ifade etmektedir. Bu somut 
olgular nedeniyle maddi gerçeğin ortaya çıkartılması, masum insanlara daha fazla 
zulüm edilmemesi için Elazığ’ın Heylanikebir aşireti lideri Sait Ali Bayrak’in 
mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Çünkü bahse konu her 3 
şahsın mahkemede yapacağı tanıklıkların bu cinayetin uluslararasındaki boyutunu 
ortaya çıkartmakta, müvekkile, devletimize ve ülkemize atılan bu iftiranın 
gerçek boyutunun tespitinde aynı zamanda ülkemizde toplum ve siyaset 
mühendisliği yaparak kaos ortamı yaratmak suretiyle demokratik teammülerle 
işbaşına gelmiş meşru bir hükümeti ıskata ve görevini yapmasını engellemeye 
çalışanların gerçek kimliklerinin ortaya çıkartılması açısından fevkalade büyük 
öneme sahiptir. Sait Ali Bayrak’ın bu somut olayları karşısında Suzanna 
Geske’nin beyanları nihai doğru olarak algılanamaz, çünkü cinayetin asli 
faillerinin beyanları pekala kodlanmış ve yönlendirilmiştir. Bu konuda özel 
gerekçelerle bu çocuklar şartlandırılmış olabilir. Zaten bayan Geske’nin bahse 
konu referans mektubunu ve Tilman Geske’nin Sait Ali Bayrak ile sık görüştüğünü 
ikrar etmesi maktul Geske’nin her görüşmenin içeriği hakkında bilgi sahibi 
olduğu anlamına da gelmez, zira bayan Geske’nin eşinin Bayrak ile sık 
görüştüğünü beyan etmesine karşın sık görüşme nedeni hakkında hiç birşey 
söylememiş olup görüşme içerikleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmadıklarını 
da göstermektedir. Bu nedenle Sait Ali Bayrak’ın yönlendirme ve telkinlere bağlı 
kalmadan tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. İlker Çınar’ın çelişkili 
beyanları arasında Behnan Konutgan’a sözde suikast iddiası bulunmakta ve bu 
sözde suikastında müvekkilin yanında konuşulduğundan bahsedilmekle müvekkil 
hakkında da suç isnadında bulunulmaktadır. Konutgan’a sözde suikast iddialarının 
sözde delillerinden biri de Hakan Çevikoğlu isimli öldürülmüş olan bir şahıstan 
geldiğini beyan ettiği bir şahıstan gelen mektuptur. Bahse konu mektup ilkokul 
4. Veya 5. Sınıf öğrencisinin el yazısından başka birşey olması da söz konusu 
değildir. Bu nedenle Hakan Çevikoğlu’nun hangi okul mezunu olduğunun 
araştırılması, en son mezun olduğu okula yazı yazılarak el yazısı örneklerinin 
istenilmesi ile bahse konu mektupla bu el yazı örneklerinin Kriminal olarak 
raporunun aldırılmasını talep ederiz. Davanın aslının İlker Çınar’ın 24 aralık 
2010 tarihinde Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde yer 
aldığın iddia olunun dijital verilerden oluşmaktadır. Bahse konu verilerin dizi 
pusulalarında ve polis tespit tutanaklarında bilgi olarak 25. Klasörden 36. 
Klasöre kadar yer alan verilere ilişkin olarak 26. Klasörde bilirkişi raporu 
olarak sunulmaktadır. Yukarıda meskur 11 klasör veri içerisinde oynanmamış bir 
tek veri yoktur. bahse konu veriler bir bilgisayardan başka bilgisayarlara 
sürekli gezmiştir. Yani farklı bilgisayarlarda sürekli gezinen veriler olduğu 
açık ve seçik bellidir. Ayrıca bahse konu 26.klasörde belirtilen bilirkişi 
raporunda çok ciddi eksiklikler bulunmakta olup çıkartılmış olan meta data 
bilgilerinin de bir çoğunun hangi belgelere ait olduğu da belli değildir. Ayrıca 
İlker Çınar’ın sahte belge olduğu suçlaması ile teslim etmiş olduğu verilerin 
tamamının 102 adet veri meta data bilgileri içerisinde officenin hangi 
versiyonuyla hazırlandığına ilişkin herhangi bir veri yoktur. Bu konuda 
TÜBİTAK’tan bilirkişi raporu aldırılmasını talep ediyoruz. Müvekkilin sözde 
örgüt üyeliğine gerekçe yapılan hususlardan bir tanesi de söylem birlikteliği, 
retoriğine ve kolaycılığına bağlı olarak misyonerlerin kürtlere yönelik 
faaliyette bulunduğu iddiasıdır. Buna bağlı olarak İlker Çınar’ın 24 aralık 2010 
tarihinde savcı Zekeriya Öz’ e müvekkil ile birlikte hazırladığını ileri sürdüğü 
sahte raporlar adı altında sunduğu 2 GB’lik flash bellek içerisinde bulunan 19 
adet vma yani ses dosyalarının TÜBİTAK’a gönderilerek ne zaman, kim ya da kimler 
tarafından hangi teknik imkanlar ile hazırlanmış olduğunun tespitine yönelik 
bilirkişi raporlarının aldırılmasını bahse konu ses kayıtlarının kürtçe olması 
ve müvekkilin kürtçe bilmemesi nedeniyle tercüme ettirilerek bir nüshasının 
tarafımıza verilmesini talep ederiz. Çünkü söylem birlikteliği retoriği adı 
altında müvekkile isnad edilen bu iddiaya cevap verebilmesi ve adil yargılama 
hakkı kapsamında bahse konu ses kayıtlarının Türkçe’ye tercüme edilmesini talep 
ederiz. Bu ses kayıtlarının Türkçe’ye tercüme edilmesi aynı zamanda mahkeme 
heyetinin de dava dosyasındaki delilleri değerlendirebilmesi ve hak ve adalete 
uygun bir değerlendirme yapabilmesi için şarttır. İlker Çınar’ın teslim etmiş 
olduğu 2 GB’lık flash bellek içerisinde sözde sahte raporlar adı altında verilen 
verilerin bulunduğu ilk bölümdeki 102 adet verinin 43 tanesi jpg yani resim 
dosyalarından oluşmaktadır. Yani adi geçen dosyalar önce çıktısı alınmış sonra 
taranmış ve o haliyle flash belleğe yüklenmiş ve savcı Zekeriya Öz’e teslim 
edilmiştir. Oysa Çınar müvekkil ile birlikte hazırladıklarını iddia ettiği sahte 
raporların orjinallerinin kendisinde olduğundan bahisle bu verileri teslim 
etmiştir. Yani orjinallerini teslim etmemiştir. Bende duruyor demiştir. Ayrıca 
bahse konu resim dosyaları içerisinde veriler dijital olarak flash bellek 
içerisinde word dosyası şeklinde silinmiş ve kurtarılmış gösterilen veriler 
kısmında bulunmaktadır. Burada delillerde sahtecilik yapıldığı, sahte delil 
üretildiği, delil karartıldığı somut bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle 
bahse konu resim dosyalarının ayrı ayrı bilirkişi raporlarının aldırılmasını, bu 
maksatla TÜBİTAK’a gönderilerek bahse konu dosyaların ne zaman hangi 
bilgisayarlarda kimler tarafından oluşturulmuş olduğunun bilimsel ve objektif 
olarak tespit edilmesi maddi gerçeğin ortaya çıkması için zorunludur. bu yüzden 
de yukarıda belirttiğimiz şekilde bilirkişi ncelemesi yapılamasını talep ederiz. 
İlker Çınar’ın dezanformasyon ve manipülatif eylem ve söylemlerinin ortaya 
çıkartılması, yalancılığı meslek edinmiş bir kişiliği olduğunun göstergesi 
olarak 15/08/2008 tarihinde Tarsus emniyet müdürlüğünde verdiği ifadesinin varsa 
bir örneğinin tarafımıza verilmesini, yoksa Tarsus emniyet müdürlüğüne yazı 
yazılarak bahse konu 15/08/2008 tarihli ifadesinin dava dosyasına celbini talep 
ederiz. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak İlker Çınar’ın tehdit 
aldığına ilişkin 2005 yılında yapmış olduğu suç duyurularının bir örneğinin dava 
dosyasına celbeni talep ederiz. Tarsus emniyet müdürlüğüne yazı yazılarak İlker 
Çınar’ın 2004-2005 yılları içerisinde misyoner Eric Ossterbroek’u tehdit 
etmesine bağlı olarak yapmış olduğu cinayetin aynı zamanda aynı kapsamda Tarsus 
Cumhuriyet başsavcılığına da İlker Çınar hakkında suç duyurusu yapılıp 
yapılmadığını, yapılmış ise suç duyurusu dilekçelerin dava dosyasına celbini 
talep ederiz. İlker Çınar 2005 yılı ocak ayından itibaren ülkemizde provakatif 
manipülatif eylem ve söylemlerin tetikçisi ve odağı olmuş bir şahıstır. Bu 
kapsamda medyanın vermiş olduğu kolaylıktan da yararlanmış ve medya organlarını 
da yoğun bir şekilde kullanmıştır. 24 aralık 2010 tarihinden itibaren ise bütün 
bu provakatif eylem ve söylemlerini de TUSHAD’a yönlendirmesi ilgili basın 
kuruluşları ve medya kuruluşları ile irtibatı da yine sözde TUSHAD’ın 
sağladığını beyan etmiş ve onun bu beyanı da iddianameye esas alınmıştır. Bu 
nedenle İLker Çınar ile röportaj yapmış olan medya mensuplarına bu talimatı 
sözde TUSHAD’a kim ya da kimlerden aldığının tespiti açısından tanık olarak 
dinlenmelerini talep ederiz. Bu kapsamda 2005 yılında hem İlker Çınar ile hem de 
başpapaz yardımcısı olarak kamuoyuna sunulduğu Sinan Yorulmaz ile röportaj 
yapmış olan Gerçek Hayat dergisinden Murat Menteş’in tanık olarak dinlenmesini 
talep ederiz. Nisan 2005 tarihinde Aksiyon dergisinde Adem Yavuz Arslan imzası 
ile yayımlanan bir makaleye göre 2005 yılında Adem Yavuz Arslan’ın da İlker 
Çınar ile röportaj yapmış olduğu anlaşılmakla Adem Yavuz Arslan’ın tanık olarak 
dinlenmesini talep ederiz. Mayıs 2005 tarihinde yeni şafak gazetesinde Aydın 
Demir imzası ile yayımlanan yazı ile İlker Çınar’ın bir muhabir ile de röportaj 
yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de adı geçen gazeteden Aydın Demir’in tanık 
olarak dinlenmesini talep ederiz.Tarsus’ta yayım yapan ve yerel bir gazetede 
olduğu anlaşılan söz gazetesinden Salih Karataş’ın da İlker Çınar’a atfen yapmış 
olduğu yazı dizisinde mart 2005 tarihi, İlker Çınar ile röportaj yaptığı 
anlaşılmaktadır ayrıca İlker Çınar’ın bu gazetede köşe yazarlığı da yapmıştır. 
Bu nedenle adı geçen gazeteye yazı yazılarak İlker Çınar’ın yazmış olduğu 
yazıların istenmesini, aynı gazetede yazı dizisi yayınlanmış olan Salih Karataş 
isimli şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 02/02/2005 tarihinde 
misyoner Türk papazın itirafları başlığı ile yayımlanan bir yazıda İlker 
Çınar’ın cihan haber ajansı muhabirleri ile röportaj yaptığı anlaşılmıştır. Buna 
göre bahse konu röportajı yapan muhabirlerin tanık olarak dinlenmelerini talep 
ederiz. 11 haziran 2008 tarihinde Çınar’ın Hilal TV’de Arzu Erdoğral ile 
röportajı olduğu anlaşılmakla bu şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 
13 haziran 2008 tarihinde Doğan haber ajansından bir kişiyle röportaj yaptığı 
anlaşılmakla adı geçen şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Dosya 
kapsamında bulunan ve tespit edilen İlker Çınar’ın konferansları şu şekildedir. 
Tarsus müftülüğü mayıs 2005 ve aralık 2005, Gaziantep müftülüğü Kasım 2006, 
Mersin Silifke müftülüğü Ekim 2005. Buna bağlı olarak diyanet işleri 
başkanlığına yazı yazılarak belirtilen tarihlerde ilgili şehirlerdeki müftülerin 
isimlerinin tespit edilerek bu müftülerin tanık olarak dinlenmelerini talep 
ederiz. İlker Çınar’ın tehdit, şantaj, korkutma, yıldırma, baskı, sosyal tecrit 
ve hakaret metodları ile zorla ve veya mecburen gizil tanık yapılmıştır. Bunun 
delili ise aşağıda belirttiğimiz suç duyurularıdır. bu suç duyuruları 9 tane 
olup 2005 tarihinden 1 tane 2008 tarihinde 5 tane 2009 tarihinde 2 tane ve 2009 
tarihinde 1 tane olmak üzere toplam 9 tane suç duyurusu vardır. Bunların 
numaralarını belirttik. Yukarıda belirtilen tarihlerde İlker Çınar’ın yapmış 
olduğu suç duyurularına ilişkin, Tarsus Cumhuriyet başsavcılığına vermiş olduğu 
dilekçeler ve içeriğine ilişkin bilgilerin tamamının dosyaya celbi halinde İlker 
Çınar’ın tehdit şantaj baskı, yıldırma ve sosyal tecrite uygulanaması sonucunda 
gizli tanık yapıldığı, İlker Çınar’ın şu anda 3. Ek iddianame kapsamında verdiği 
ifadelerin tamamının manüpülasyon ve hedef saptırmadan ibaret olduğu, aynı 
ifadelerin tamamının kurgu ikrah sonucu alınmış vermek zorunda olduğu ifadeler 
olduğu ortaya çıkmakla maddi gerçeğin ortaya çıkmasında çok önemli katı 
sağlayacaktır. Bu nedenle Tarsus cumhuriyet savcılığına yazı yazılarak yukarıda 
adı geçen dosyaların tamamının onaylı bir suretinin bu dosyada kamu davası 
açılmış olanların ve halen derdest olan dosyaların ise ilgili mahkemeye yazı 
yazılarak dosya içeriğinin bir bütün olarak dosyamıza celbini talep ederiz. 
İlker Çınar vermiş olduğu ifadelerinde kendisine kontrespiyonajcı olduğundan 
bahisle kontrespiyonajcının görevi hedef yapının içerisinde homojenize olup 
onların yanlış yapmasını sağlamak, hedef yapının tarihi eser kaçakçılığı 
yaptığını söylemek şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu kapsamda İlker Çınar’ın 
emrinde çalıştığı Thomas Timoti Tofilon hakkında yargı kararı dava dosyasında 
bulunmaktadır. İlker Çınar’ın hem manipülatör olduğunun hemde manipülasyonları 
yaptığı özel ekibin ortaya çıkartılması için Tarsus ağır ceza mahkemesine yazı 
yazılarak ilgili ağır ceza mahkemesinden 2003/303 esas sayılı dava dosyasının 
tamamının mahkememize celbinin özellikle İlker Çınar’ın suç örgütünü ortaya 
çıkartmak ve manipülasyonlar açısından maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından 
adı geçen dosya kapsamında bulunan lehte veya alehte ifade vermiş olan 
tanıkların ifadelerinin dosyaya celbi büyük önem taşımaktadır. bu sebeple 
dosyanın celbini talep ederiz. Emniyet istihbarat dairesi eski başkanı Sabri 
Uzun medyaya paralel devletin belgeleri benim çantamda, bu bilgi ve belgelerle 
herşeyi ortaya koyarım, adli kuruluşlara devlet içindeki devlete dair belgeleri 
sunabileceğini ifade etmiştir. Bu açık beyanlarından dolayı sayın Sabri Uzun’un 
mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini paralel devlet ve paralel yapının 
ortaya çıkmasındaki önemi büyüktür. dolayısıyla müvekkilimde dava dosyası 
kapsamında suçlu olmadığnın kanıtını oluşturacağından Sabri Uzun’un tanık olarak 
dinlenmesini talep ederiz. Dava dosyası iddianamede polis tespit tutanakları, 
tanık beyanları hep birlikte düşünüldüğünde Ergün Poyraz isimli şahıstan 
sıklıkla söz edilmekte hatta bu şahsın kullandığı iddia edilen bazı söylemlerden 
dolayı da söylem birlikteliği kurularak sözde eyleme delil oluşturulmaya 
çalışılmaktadır. Ancak ilgili şahsın müvekkilin Silivri’de bulunduğu sırada bir 
kez müşteki sıfatıyla Silivri adliyesinde ifade vermeye giderken aynı araçta 
gitmesi neticesinde tanışmıştır. Zirve cinayeti nedeniyle iftiraya uğradığnı 
anlatınca bu konu misyoner meselesine gelmiştir. Bu bağlamda kendisini 
misyonerlerin içerisine yerleştiren şahsın Ali Fuat Yılmazer olduğunu 
söylemiştir. Ancak bu konuda mahkemenin kendisinin bilgisine ve görgüsüne 
müracaat etmesinden kaçındığını söylemiştir. Şimdi ise bu şahsın ergenekon adına 
misyonerlerin içine sızdığı iddia edilmekte ve onun bazı söylemlerden hareketle 
sözle söylem birlikteliği varmış gibi örgüt inşa edilmeye çalışılmaktadır. 
Bundan dolayı maddi gerçeğin ortaya çıkması için Ergün Poyraz’ın mahkeme 
huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Ayrıca biraz önce 
meslektaşlarımın da ifade ettiği tevsi tahkikat taleplerine biz de katılıyoruz, 
onların bahsetmiş olduğu tanıklarında dinlenmesini talep ediyoruz.
 
 Sanıklar Abdullah Atılğan ve Murat Göktürk müdafilerinden Av. Faik Demez söz 
alarak: Sayın başkanım ben kısaca şunu arz etmek istiyorum, sayın meslektaşım 
İlkay bey benim de beyanda bulunduğum hususları tek tek kısaca özüyle aktardı, 
Anayasa mahkemesinin Balyoz kararının tek gerekçesi olan hak ihlali benim 
müvekkillerim ve diğer sanıklar için söylüyorum, benim müvekkillerim yönünden 
hak ihlalleri biraz mizah olacak ama burdan köye yol olur, gerçekten mesafe çok 
uzun, bunlar dosyada mevcut, her duruşma öncesi müvekkillerim ısrarla özellikle 
Abdullah Atılğan, Abdullah Atılğan’a ilişkin İlker Çınar’ın bir gün önceki 
beyanını bir gün sonra farklı şekilde çürütecek kadar içeride bir tezgah ve 
oluşum içerisinde olan İlker Çınar’ın ne denli bir adam olduğuna ilişkin 
müvekkillerimin bugüne kadar kapatılan devredilen 3 ağır ceza mahkemesinde 
bunlar çok dile getirildi. Hakkaten 40 aydan beri yatıyor, adamlar bana diyor ki 
ya avukatsında neye göre yatıyorum ben, kardeşim valla bir cevap veremedik, 
neden bu hukuki hak ihlallerinden dolayı. Talepler gerçekten çok ciddidir. En 
basit örneği biraz önce meslektaşım İlkay beyin söylediği olay doğru, Bu Saim 
ÖZdemir denen şahıs İlker Çınar ile birlikte birlikte aynı yerde görev yapmış, o 
mekanize tugayında görev yapmış ve bu şahsı biz talep ettik savcılıktan, 
mahkemeden bulamadılar, ama benim müvekkilimin hasta eşi bu şahsı buldu getirdi 
ve dışarıda gerçekten dinlenmesini talep ediyoruz, İlker Çınar kim bir de bunun 
ağzından duyalım, mesai arkadaşı, ev arkadaşı, aynı evde kalmış, altlı üstlü, 
cezaevinde evlerinde görevde dışarda iken, bunun ve diğer tanığın dinlenmesi, 
ben de diğer meslektaşlarıma aynen katılmaktayım, bu mütalaya karşı. Çünkü 
bugüne kadar hiç bir talebimiz delillerimiz değerlendirilmemiş, talepleri hiç 
dikkate alınmamış, işte biraz önce bahsettim, hak ihlalleri var, mütalaaya karşı 
birşey diyemeyiz, çünkü savunma yapacak konumumuz yok. Bu nedenle ben buraya 
müvekkillerimin mağduriyeti nedeniyle tahliye talebi için gelmiştim, bunu da arz 
etmek istiyorum. Arz ederim.
 
 Saat: 12.30 olmakla duruşmaya 14.00’e kadar ara verildi.
 
 Saat:14.05 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer tarafından duruşma salonu 
dışında hazır edildikleri bildirilen tanıkların dinlennmesi hususunda iddia 
makamından soruldu: Takdir mahkemenindir dedi.
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer tarafından hazır edildiği 
bildirilen Mahir Akça huzura alındı. Kimlik tespitine geçildi.
 
 TANIK: MAHİR AKÇA: Hayrettin oğlu, 06/10/1964 doğumlu, Yeni Mah. Karanfil Sok. 
Nil Apt 15/17 D:9 Merkez/Sinop adresinde oturur. Sanıklardan İlker Çınar ve 
Ahmet Hurşit Tolon’u tanıdığını beyan eder. Engel hali yok. CMK.53 maddesi 
uyarınca tanıklık görevinin önemi anlatıldı, anladığını beyanla, CMK’nın 
55.maddesine göre yemini yaptırıldı.
 
 Müdahiller vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Daha önceki celse bu tefrik konusu 
ile ilgili meslektaşım bir talepte bulundu. Aslında onunla ilgili bir karara
 
 Başkan:Yok şu aşamada ara kararı ile yapmayacağız onu celseyi bitirdiğimiz zaman 
bir karar vereceğiz.
 
 Av. Erdal Doğan: Peki aynı şekilde bu 109’un ihlali 112. Maddeyle ilgili serbest 
denetim ihlali
 
 Başkan:O konuyu da sonradan söz vereceğim.
 
 Başkan: Sanıklarımızdan tanıdığınız kimse var mı?
 
 Tanık Mahir Akça: İlker ÇINAR’ı tanıyorum.
 
 Başkan:Diğer askeri personelden tanıdığınız var mı? Ruhi ABAT, Murat GÖKTÜRK, 
Mehmet ÇOLAK, Abdullah ATILGAN,
 
 Tanık Mahir Akça:Silahlı Kuvvetlerde görev yapmış olmam hasebiyle Hurşit TOLON 
generali tanıyorum ancak daha önce ast-üst ilişkisi içinde olmadım. Bir de Sanık 
avukatlarından Saim TUĞRUL önceden
 
 Başkan:Önemli değil avukatlar. Bunu tanıyıp tanımadığı anlamında soruyoruz.
 
 Başkan: İddianamemizde ve iddia makamının esas hakkındaki mütalaasında İlker 
ÇINAR diye mahkememizin sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olan bir kişi var. 
Bu kişi ile ilgili çeşitli iddialar var. En önemlisi ordudan disiplinsizlik 
nedeniyle atılmadığını ve herhangi bir şekilde askeri cezaevinde kalmadığını bir 
mahkumiyetinin bulunmadığını iddia ediyor ancak sanık müdafilerinin aksi yönde 
dosyaya sundukları belgeler var. Şeyden başlayalım İlker ÇINAR’ı ne zamandan 
beri ne kadar tanıyorsun? onunla ilgili bilgilerini bize aktarmaya başla.
 
 Tanık Mahir Akça: İlker ÇINAR daha önce benim görev yaptığım 1. Mekanize Taburda 
Karargah Destek Bölük Komutanlığı emrinde görev yapan bir piyade uzman onbaşı 
idi. Ben daha önce aynı tabur içerisinde bir başka birlikte görev yaparken 1993 
yılında İlker ÇINAR’ın bölük komutanlığına tayin oldum. Daha önce basına da 
yansıyan ve dosyada da olan mahkeme dosyasındaki yer alan vaka kanaat 
raporundaki benden önceki aldığı cezalar da dahil olmak üzere aldığı cezaların 
tamamı var. İlker ÇINAR’ı ben kendisi ile beraber çalıştım. Aynı dönemde 
kendisini bir takım disiplinsiz hareketleri nedeniyle ikaz ettim. Son olarak da 
firar etti. Firar dönüşünde bir gün gözetim altında tutularak Babaeski’de 
birlikte ertesi günü Kırklareli 33. Askeri Mahkemesi’ne gönderdik. Askeri 
mahkeme tarafından aynı gün tutuklandı. Cezaevinde kaldı cezasını almasını 
müteakipte Silahlı Kuvvetlerden ilişiği kesildi ve Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı.
 
 Başkan: Daha sonra bir irtibatın oldu mu İlker ÇINAR’la ne olduğunu biliyor 
musun?
 
 Tanık Mahir Akça: Cezaevine girdiği andan itibaren kendisi ile hiçbir şekilde 
hiçbir irtibatım olmadı.
 
 Başkan: Sonrasında?
 
 Tanık Mahir Akça:Olmadı
 
 Başkan: Sonradan TUSHAD diye yasadışı bir örgütlenmeye dahil olduğu iddia 
ediliyor. Tushad diye bir örgütlenmeden haberin var mı? İlker ÇINAR böyle bir 
örgütün üyesi midir?
 
 Tanık: Bugüne kadar böyle bir örgüt duymadım. Böyle bir örgüt hakkında bilgim 
yok. İlker Çınar’ın da böyle bir örgüte üye olup olmadığından haberim yok.
 
 Başkan: Sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon’la irtibatın ne? tanıdığını söyledin o 
tanışıklığı da bize açıklar mısın?
 
 Tanık: Silahlı Kuvvetlerde çalıştığım dönemde ben 2 yıl önce emekli oldum 2012 
yılında emekli oldum. Silahlı Kuvvetlerde çalışmam hasebiyle kendisini ismen 
tanıyorum. Ancak daha önce herhangi birlikte ast-üst ilişkisi içerisinde de 
dahil olmak üzere hiçbir yüz yüze görüşmemiz dahil olmamıştır.
 
 Başkan: ilker ÇINAR hakkındaki en son vaka kanaat raporunu sen mi düzenledin?
 
 Tanık: Evet ben düzenledim. O vaka kanaat raporundaki el yazısı şahsıma aittir.
 
 Başkan: İlkay Bey var mı elinizde? Dosya içerisinden bulmamız zor olacak
 
 Başkan: O zamanki görevin tam olarak neydi? Ünvanın neydi?
 
 Tanık: 1. Mekanize Piyade Taburu Karargah ve Karargah Destek Bölük Komutanıydım.
 
 Başkan: Rütbeniz kıdemli üsteğmen
 
 Tanık: Üsteğmendim evet.
 
 Başkan: 1. Mekanize Piyade Tabur Komutanlığının 14 Eylül 1993 tarihli yazısı ve 
dizi pusulası ekinde olan belgeler tanığa gösterildi soruldu
 
 Başkan: Şu belgelerimiz var senin hazırladığın veya imza attığın belgeler bu 
belgeler ver mübaşir
 
 Tanık: Evet tamamı bana aittir.
 
 Başkan: Yine tarih olarak 14 Eylül 1993 tarihli yazı var Süleyman TEZEL imzalı 
dizi pusulasına göre de ifadeyi aldığınız tarih 13 Eylül 1993 olarak görünüyor 
doğru mudur?
 
 Tanık: Doğrudur
 
 Başkan: Cezaevine girdiği tarihi net olarak hatırlıyor musunuz?
 
 Tanık: Geldiği gün mahkeme dosyası tanzim edildi. O akşam Babaeski’de bir gün 
gözetim altında tutuldu. Tabur Komutanının yazılı yazısına istinaden bir gün 
sonra da 33. Tümen Askeri Mahkemesine gönderildi ve aynı gün tutuklandı,
 
 Başkan: Gene vaka kanaat raporunda dolandırıcı, sahtekar, menfaatçi, Türk 
Silahlı Kuvvetlerine yakışmayan bir kişiliğe sahip, maaş gününden birkaç gün 
önce gelmekte, maaş günü sonrası firar etmektedir şeklinde el yazısıyla vaka 
kanaat raporunda bir yazı var bu yazı sana mı ait?
 
 Tanık: Bana ait.
 
 Başkan: İçeriği doğrudur?
 
 Tanık: Tamamen doğrudur
 
 Başkan: Evet tanığa sorusu olanlar varsa? Buyurun Avukat Bey
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Mahkeme dosyasına yani 
birlikte hazırlanıp üst komutanlığa ve doğrudan askeri mahkemeye gönderilen 
mahkeme dosyası mahkememizin dosyasından alınmıştır. Mahkememiz dosyasına da 
askeri Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğünden soruşturma savcılığınca 
getirtilmiş kovuşturma aşamasında verilmiştir. Şimdi vaka kanaat raporunda Mahir 
Bey vaka kanaat raporunda çeşitli tanımlamalar var bunlarla bir olguya dayanarak 
mı yazdınız? yoksa bunlar öylesine yazılmış ifadeler mi?
 
 Tanık: Bunlar öylesine yazılmış ifadeler değil kendisi ile çalıştığım için bir 
takım
 
 Disiplinsiz hareketlerini görmem üzerine kendisini çağırıp konuştum. Kendisine 
yapması gerekenleri hatırlattım. Fakat her seferinde söz vermesine rağmen aynı 
hareketler tekrarlanmaya daha önceki aldığı cezalar yönünde bir takım 
hareketlerde bulunmaya incelediğim zaman kendisini ve dosyasını incelediğim 
zaman gördüğüm maaş gününden evvel gelip maaşını alıp kısa süreli kaçma 
suçlarını işleyip birkaç gün sonra tekrar geri geldiğini o zamanki mevzuat 
gereğince de bir günden aşağı gidiş gelişlerinde askeri mahkemenin yetkisine 
girmediği için hakkında mahkeme dosyası düzenlenemediği için bunu kullandığını 
ayrıca arkadaşlarından da bir takım maddi destek aldığını fakat daha sonra 
bunları geri vermediğini ancak arkadaşlarının da şikayetçi olmaması üzerine 
onlar hakkında da herhangi bir işlem yapamadığımı ancak askeri mahkemeye 
verirken vaka kanaat raporu hanesine bunların tamamını yazdım.
 
 Av. İlkay Sezer: Vaka kanaat raporuna yazdığınız dolandırıcı, sahtekar, Türk 
Silahlı Kuvvetlerine yakışmayan bir personel olarak tanımlamanız nedeniyle sizin 
hakkınızda herhangi bir şikayet suç duyurusunda bulundu mu?
 
 Tanık: Hayır
 
 Av. İlkay Sezer: Bir de o dönem cezaevi kayıtlarındaki resmi dosyaya sunmuştuk 
onu da gösterelim bahsettiğimiz İlker bu hükümlü defterinde askeri cezaevi 
kayıtlarına mahkemenin celp ettiği ve gelen resimdeki kişi midir?
 
 Tanık: Evet budur
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar Piyade Uzman Onbaşı biz kendisine sorduğumuzda 
burada mahkeme huzurunda rütbe işaretini tarif edemedi hatta sizin de isminizi 
hatırlayamadı piyade uzman onbaşının işareti nedir? Kabaca ifade edeceksek
 
 Tanık: Tek çizgi tek çizgidir
 
 Av. İlkay Sezer: Tek çizgidir şimdi vaka kanaat raporunu elle hazırlamış olmanız 
ve vaka kanaat raporundaki 13 Eylül ibaresindeki 13 Eylül rakamının elle 
yazılması iddia makamınca çeşitli değerlendirmelere tabi tutuldu. Siz vaka 
kanaat raporunda kanaatinizi neden elle yazdınız?
 
 Tanık: Vaka kanaat raporuna vaka kanaatleri birlik komutanının elle yazması 
bizim personelin kendisini çok iyi tanıdığımızı ve personel hakkındaki 
kanaatimizin kendisini gönderdiğim askeri mahkeme tarafından dikkate alınması 
için bizzat kendi el yazımla yazdım,
 
 Av. İlkay Sezer: Bu bir yasal zorunluluk mudur?
 
 Tanık: Evet
 
 Av. İlkay Sezer: Şimdi Sayın Başkan hazır yeri gelmişken ben hemen mahkemenize 
yasal zorunluluğu oluşturan bölük batarya idaresi el kitabı olarak 
isimlendirilen kitaptan o sayfayı gönderiyorum. Elle yazılmasına ilişkin 
zorunluluk orada var peki 13’ü neden daktilo ile yazmadınız da elle yazıldı? 
Neden 13 elle yazıldı?
 
 Tanık: Şimdi firar suçu işleyen personelin 7 günü geçmesi halinde birliğinden 
izinsiz olarak ayrılmasının üzerinden 7 gün geçmesi halinde mahkeme dosyası 
hazırlanır vaka kanaat raporunun hanesi birlik komutanının yazacağı hane boş 
bırakılır bir de ifade tutanağı eksik olmak üzere hazırlanır dosya hazır bekler 
personel döndüğü zaman fazla vakit kaybetmeden bir an önce adli işlemler 
başlatılması için bu tarihin elle yazılmasının iki nedeni vardır: birincisi 
yazışma kurallarında o gün itibariyle dosya tanzim edildikten sonra 
gönderileceği günün tarihi atılarak gönderilir. Bu da birlik komutanının 
sorumluluğunda olmayıp birlik yazı işlerinden sorumlu bölük astsubayı tarafından 
gönderilirken en son zarflanıp gönderilirken doldurulur bu olayın bir özelliği 
daha vardır kendisi firar ettikten sonra bir başka birlikte başka bir uzman 
çavuşla firar etmişlerdi bunlar O da dönmeden bir gün önce tabur komutan 
vekilini arayarak bir gün sonra döneceklerini belirtmişler biz de bir gün sonra 
dönecekler diye mahkeme dosyasının bütün eksiklikleri hazırlandı ancak tarihini 
atmadık ertesi gün gelmesine müteakip tarihler atılarak dolduruldu,
 
 Av. İlkay Sezer: Size İlker Çınar’ı cezaevinde yatmış gibi gösterip Silahlı 
Kuvvetlerden ayırmak ya da Silahlı Kuvvetlerin içinde başka bir birimde 
görevlendireceğiz bunu böyle yap şeklinde gerek dosyamız sanıklarından gerekse 
resmi makamlardan ya da sivil kişilerden bir talep geldi mi yoksa bu olay 
tamamen olduğu şekliyle mi mahkeme dosyası düzenlendi?
 
 Tanık: Olay tamamen olduğu şekliyle düzenlenmiştir ayrıca herhangi bir kimseden 
böyle bir baskının olması söz konusu olmaz ayrıca benim mesleki geçmişim itibari 
ile de bana bu teklif yapılamaz diye düşünüyorum,
 
 Av. İlkay Sezer: Cezaların tamamı vaka kanaat raporundaki cezaların tamamının 
yazılmamış olması vaka kanaat raporuna yazılmamış olması da iddia makamınca bir 
değerlendirmeye tabi tutulmuş vaka kanaat raporunu inceler misiniz bir ben size 
şöyle vereyim bir bakar mısınız burada İlker Çınar’ın tabur komutanı tarafından 
cezalandırılmasına ilişkin bir ceza yok ve tarihlerde de bir sorun olabilir daha 
önce aldığı cezalara bir bakar mısınız bu arada ben mahkemeye şunu sundum 
efendim şimdi elle doldurulması gün hanesinin elle doldurulmasına iddia makamı 
bir anlam yüklüyor ve doğrudan düzmece bunlar diyor bakınız Genelkurmay 
Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının talebimiz üzerine verdiği cevabi 
yazıları dosyaya sunduk hepsinde elle doldurulmuş aynı mantıkla bakarsak sayın 
savcım bunlarda düzmece mi? Şöyle vereyim inceleyebildiniz mi vaka kanaatini?
 
 Tanık: Evet inceledim
 
 Av. İlkay Sezer: Evet şimdi bu vaka kanaat raporunda İlker Çınar’ın tabur 
komutanı tarafından daha önce alkollü olmasından mütevellit alkol değilde sarhoş 
olmak suç dolayı 14 gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ancak burada yok,
 
 Tanık: Evet bu oraya yazılmamış olabilir gözden kaçmış olabilir ancak kasıtlı 
bir şey yok kesinlikle yok artı zaten birazda olsun diye eklemek isterdim,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki yine firar suçundan dolayı hakkında tanzim edilen iki adet 
mahkeme dosyası sonuçlanmamıştır. Yani bundan hariç iki dosyası daha var 
anlaşılıyor ancak biz gerek cezaevi kayıtlarından yaptığımız araştırmada gerekse 
Genelkurmay Başkanlığının soruşturma savcılığına gönderdiği evraklarda İlker 
Çınar’ın başkaca mahkeme dosyası gönderilmedi burda kastedilen nedir yani firar 
suçundan dolayı hakkında tanzim edilen iki adet dosyadan kasıt nedir?
 
 Tanık: Bu iki dosya düzenlenmiş ancak firar suçu tam oluşmadan geri döndüğü için 
askeri suç niteliğinde disiplin kabahati kapsamında olduğu için ister birlik 
komutanı tarafından cezalandırılabilir veya disiplin mahkemesine gönderilebilir 
muhtemelen disiplin mahkemesine gönderilmiş veya disiplin mahkemesi tarafından 
da geri iade edilip birlik komutanı tarafından cezalandırılması uygundur 
şeklinde gelmiş olabilir,
 
 Av. İlkay Sezer: Şimdi bir de şunu sormak isterim siz hangi rütbeden emekli 
oldunuz?
 
 Tanık: Emekli Piyade Albay Piyade Kıdemli Albay
 
 Av. İlkay Sezer: Gerek mesleki safahatınızda gerekse daha sonraki dönemde 
kamuoyunda bilinen bu davalarla ilgili olarak sanık şüpheli tanık olarak 
herhangi bir şekilde soruşturmaya konu oldunuz mu?
 
 Tanık: Hayır bugüne kadar herhangi bir soruşturmaya tabi olmadım,
 
 Av. İlkay Sezer: Bu dosyaya ilişkin olarak soruşturma savcılığı sizin ifadenize 
daha önce başvurdu mu? Sizi arayan soran oldu mu?
 
 Tanık: Hayır
 
 Av. İlkay Sezer: Peki. İlker Çınar sizin personeliniz karargah bölük 
komutanısınız piyade taburunda Karargah bölük komutanları hareketlidir pek çok 
birimde personeli vardır İlker Çınar Tugay ya da Taburun herhangi karargahında 
herhangi bir biriminde görev aldı mı?
 
 Tanık: Hayır almadı zaten almak üzere görevlendirilse de önce birlik komutanına 
görevlendirilecek şahsın güvenirliği, çalışkanlığı mesleki geçmişi sorulur ona 
göre de görevlendirilir benim de böyle bir geçmişi olan birisine onay vermem söz 
konusu olmaz
 
 Av. İlkay Sezer: Birincisi burada mahkemenin huzurunda video konferans 
yöntemiyle vermiş olduğu ifadede tugayın istihbarat şubesinde çalıştığını ve 
bütün tugayın istihbarat şubesinden sorumlu olduğunu subay astsubayın istihbarat 
takibini yaptığını gibi iddialarda bulundu kendisine bu şekilde herhangi bir 
görev verildi mi ya da size soruldu mu sizin haberiniz olmadan böyle bir yerde 
görevlendirilmesi mümkün mü?
 
 Tanık: Benim haberim olmadan böyle bir yerde görevlendirilmesi mümkün değil 
kendisi göreve başladığı dönemde kendisinin amiri pozisyonunda değildim ama aynı 
birlik içerisinde görev yapıyordum tugayın kuruluşundan itibaren tugayda görev 
yaptığım için istihbarat şubede kesinlikle görev yapmadığını biliyorum,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki Birinci Ordu ya da Kara Kuvvetleri Komutanlığına bilgi 
belge dosya götürmek için görevlendirildi mi?
 
 Tanık: Benim dönemimde hayır,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki emir verilmeye kalkılsaydı size sorulsaydı o günü 
düşünürseniz İlker Çınar’la ilgili böyle bir göreve gönderilmesine izin verir 
miydiniz?
 
 Tanık: Hayır göndermezdim,
 
 Av. İlkay Sezer: Sizin bilginiz olmadan sizin görevlendirmeniz olmadan İlker 
Çınar 1. ordu Karargahına ya da Kara Kuvvetleri Karargahına gitmiş olabilir mi?
 
 Tanık: Benim çalıştığım dönemde gitmiş olamaz,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki sizin çalıştığınız dönem diyince zaten sizin bulunduğunuz 
dönemde cezaevine giriyor çıkışta da ilişiği kesiliyor ilişiği sizin döneminizde 
mi kesildi?
 
 Tanık: Evet benim dönemimde kesiliyor
 
 Av. İlkay Sezer: Tam olarak ifade etmek gerekirse Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı 
dediniz bunun anlamı Silahlı Kuvvetlerden atıldı ilişiği kesildi mi demek 
istiyorsunuz?
 
 Tanık: Evet,
 
 Av. İlkay Sezer: Şimdi benim bu çerçevede soracaklarım bunlar,
 
 Başkan: Peki İlker Çınar görev yaptığı süre içerisinde bölükte karargahta tam 
olarak ne görevi ifa etti?
 
 Tanık: Kendisi takımda kısım komutanı olarak görevliydi yani bölük karargahında 
ya da tabur karargahında görevli değildi bölükte eğitim takımda kısım komutanı 
olarak görev yapıyordu,
 
 Başkan: Sorusu olan var mı tanığımıza?
 
 Av. İlkay Sezer: Bir tek şu var İlker Çınar görev dönemi içerisinde Tuzla’da 
göreve gitti mi böyle Bir şey hatırlıyor musunuz?
 
 Tanık: Hatırladığım kadarıyla ilk alınan uzmanlar olmaları hasebiyle o dönemde 
piyade okulunda kursa gitmediler direk birliklerine gelip katıldılar diye 
hatırlıyorum,
 
 Av. İlkay Sezer: Herhangi bir birime geçmek için Silahlı Kuvvetler içinde 
olduğunu söyleyerek ya da dışında gizli MİT herhangi birime geçmek için yazılı 
bir dilekçe ya da sözlü bir müracaatı oldu mu?
 
 Tanık: Hayır hatırlamıyorum,
 
 Av. İlkay Sezer: Asker sizin emrinizde görev yapan bir uzman erbaş ya da subay 
astsubay olsun bir yere müracaat edeceği zaman yani sağlık nedeniyle revire 
çıkacağı zaman Kara Kuvvetlerine bir dilekçe gönderildiği zaman ilk olarak bu 
müracaatını nereye yapar?
 
 Tanık: Bölük komutanlığına yapar bölük komutanlığı vasıtasıyla gönderilir,
 
 Av. İlkay Sezer: Bu sadece sizin uyguladığınız bir kural mıdır yoksa yerleşik 
bir kural mıdır?
 
 Tanık: Hayır bu yerleşik bir kuraldır artı birlik komutanı da bazı müracaatlarda 
birlik komutanı da kanaati yazılı olarak gider,
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ın gerçi cevaplar arasında var ama tam açık soralım 
çünkü bunlara çok anlam yükleniyor gizlilik klarensi bir kozmik büroya girmek 
gizli evrakların bulunduğu dolapları açmak gibi bir yetkisi var mıydı?
 
 Tanık: Hayır yoktu
 
 Av. İlkay Sezer: Benim başka sorum yok Sayın Başkanım,
 
 Başkan: Evet başka sorusu olan yoksa,
 
 Adil Akçay: Benim birkaç sorum olacak, Mahir Bey İlker Çınar’ın ilişik kesme 
işlemlerini siz mi gerçekleştirdiniz?
 
 Tanık: İlişik kesme işlemlerinin hepsi hazırlandı kendisine cezaevi vasıtasıyla 
tebliğ edildi,
 
 Adil Akçay: Bu ilişik kesme evraklarının içerisine matbu evraklar önceden 
kendisine boş kağıtlara veya matbu evrakların içeriği doldurulmadan 
imzalatıldığı olur mu oldu mu?
 
 Tanık: Böyle bişey söz konusu olamaz boş kağıt imzalatılamaz kendisine ayrıca az 
önceki mahkeme dosyasında da görüleceği gibi ifadesi bölük yazıcısı ve kendisi 
yani huzurda da en az bir bölük astsubayı ya da takım komutanı olması üzerine 
alınır boş kağıt imzalatmak diye Bir şey söz konusu olamaz,
 
 Adil Akçay: Oldu sağolun teşekkürler,
 
 Adem Gedik: Sayın Başkan benim bir sorum olacak Mahir Bey sizin döneminizde 
İlker Çınar Ankara’ya herhangi bir yere kursa gönderildi mi bilginiz var mı?
 
 Tanık: Hayır gitmedi,
 
 Başkan: Avukat Bey sizin sorunuzu alalım,
 
 Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Mahir Bey aslında Bir şey sormak gibi bir 
amacım yoktu çünkü çok esasa müteallik bir tanıklık olduğunu da düşünmüyorum 
ancak size şunu sorabilir miyim siz özel bir husumet yaşadınız mı İlker Bey ile?
 
 Tanık: Hayır yaşamadım
 
 Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Peki bunu bana düşündüren şu oldu 21 yıl 
öncesine ilişkin bu kadar ayrıntılı bilgi veriyor olmanız ya özel bir husumet 
yaşamış olmanızı gerektirir ya da özel olarak geriye dönük olarak çalışma yapmış 
olmanızı gerektirir böyle bir çalışma yaptınız mı?
 
 Tanık: Hayır böyle bir çalışma yapmadım ama her meslek grubunda insanların 
karşılaştığı bazı olaylar vardır bunlar net olarak hatırlanabilir buda net 
olarak hatırladığım olaylardan birisidir,
 
 Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Evet özel dediğim bu işte yani 21 yıl önceki 
olayı bu kadar net hatırlamanız için aklınızda kalmış olması ilgimi çekti onu 
sordum, yani başka özel bir ilişkiniz yoktu öyle değil mi?
 
 Tanık: Hayır yoktu,
 
 Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Peki bu kadar efendim,
 
 Başkan: Savcı Bey
 
 İddia Makamı: Bu vaka kanaat raporları düzenlemişsiniz işte sahtekar dolandırıcı 
diye bunlara esas olan herhangi bir ön inceleme şikayet soruşturma yapıpta mı 
bunları düzenliyorsunuz yoksa neye göre düzenliyorsunuz?
 
 Tanık: Vaka kanaat raporu birlik komutanının personel hakkındaki o güne kadar 
izlediği takip ettiği kanaatidir
 
 İddia Makamı: Sahtekar dolandırıcı ciddi bir suçlama soruşturma ön inceleme 
yapmadan nasıl böyle kanaat ediniyorsunuz?
 
 Tanık: Bunu maaş gününden önce gelmesi maaşını alması sonra kısa süreli 
kaçmalarda bulunması mesaiye geç gelmesi maaşını haksız yere alıyormuş 
pozisyonunda kendisini değerlendirdiğim için böyle Bir şey yaptım,
 
 İddia Makamı: Ne kadar çalıştınız İlker Çınar’la?
 
 Tanık: Yaklaşık iki senenin üzerinde aynı birlikte çalıştık
 
 İddia Makamı: İki sene sahtekarlık ve dolandırıcılığa göz mü yumdunuz yani?
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Ben bu soruya itiraz ediyorum,
 
 Başkan: Avukat Bey, buyurun savcı bey,
 
 İddia Makamı: Bir de şimdi çok güzel ve ayrıntı hatırlıyorsunuz şunu soracağım 
ben Avukat Bey de gerçi sordu da şimdi bu tür hapis yaşandığı veya bu şekilde 
vaka kanaat raporu düzenlenen şahıslar hakkında hepsi hakkında bu kadar ayrıntı 
hatırlıyor musunuz özel soruşturma yapmadan veya sadece bu muydu sizin emekli 
olana kadar ki vaka kanaat raporu düzenlediğiniz şahıs sadece bu muydu? 
Aklınızda kaldığına göre bu kadar,
 
 Tanık: Hayır bu değil buna benzer de birkaç tane daha vardır hatırladığım ancak 
her meslekte olduğu gibi bu da benim yani beraber çalıştığımız dönemde gördüğüm 
iki seneye yakın biz aynı birlikte çalıştık ama ben kendisi ile en son 
zannediyorum bir 2-3 aya yakın beraber amiri pozisyonunda birebir çalıştım daha 
önce aynı birlikte çalışmam hasebiyle tanıyorum olayı da basında da çıktı artı 
az önce tekrar incelediğim zamanda görüyorum ki yani olayı net olarak 
hatırlayabiliyorum,
 
 İddia Makamı: Tamam benim bu kadar başkanım,
 
 Başkan: Alalım,
 
 Sanık Ruhi Abat söz alarak: İlker Çınar bulunmuş olduğu birlikte yazıcı olarak 
çalıştı mı?
 
 Tanık: Hayır çalışmadı,
 
 Sanık Ruhi Abat: Teşekkür ederim,
 
 Müdahiller Vekili Ali Koç söz alarak: Mahir Bey siz diyorsunuz ki iki yıla yakın 
bir süre İlker Çınar ile birlikte çalıştık kendisini sahtecilik yapan ve 
dolandırıcı bir kişi olarak nitelendirdiniz bu kanaatinizin sebebi olarakta 
somut olgu değil bir suç isnadı şeklindeki kendisinin maaş alma gününe yakın 
gelip maaşını alarak daha sonra birlikten ayrılmasını ve izin tecavüzü suçunu 
işleyerek 7 gün içerisinde birliğe dönmesi olarak tanımladınız ve bunu da 
sürekli olarak tekrar eden bir kişi olarak tanımladınız doğru mu anladım sizi?
 
 Tanık: Evet
 
 Av. Ali Koç: Doğru anlamışım peki iki yıl boyunca sizin hizmetinizde çalışan 
amiri olduğunuz kişinin periyodik olarak her maaş döneminden sonra 7 günlük izin 
tecavüzleri suçu işleyip kaybolmasını nasıl izah ediyorsunuz?
 
 Tanık: Ben her maaş döneminden kaybolmuştur demedim ayrıca son üç aylık 
periyotta biz amir pozisyonunda ben kendisiyle çalıştım ancak maaş gününden önce 
alıp maaş gününden hemen sonra bir iki gün ortadan kaybolması geri gelmesi ve 
daha önce aldığı bir takım cezalarda gene kısa süreli kaçma yüzünden olmasından 
dolayı böyle bir düşünceyle yazdım yalnız ordaki vaka kanaat raporundaki 
dolandırıcı sahtekar gibi bir takım ifadelerin Türk Ceza Kanununda geçtiği 
anlamdaki anlamlarda olmayıp birlik komutanının personel hakkındaki bir kanaati 
olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum,
 
 Av. Ali Koç: Peki şöyle sorayım Türk Silahlı Kuvvetleri gibi katı hiyerarşinin 
olduğu herkesin özel hayatına kadar izlendiği ilişkilerinin kontrol edildiği her 
amirin altı hakkında bir sicil dosyası tuttuğu ve bunun da ciddi ve önemli 
olduğu terfisinden tayin edileceği yere kadar önemli olduğu bir kurumda İlker 
Çınar gibi uzman onbaşı bir kişinin birlik içerisinde bu kadar özgüvenli 
davranmasının bir sebebi olabilir mi?
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan bu bir yorum 
sorusu itiraz ediyorum
 
 Av. Ali Koç: Yorum yaparak soruyorum siz de çok sayıda yorum sorusu sordunuz
 
 Başkan: Mahir Bey cevap verme hakkınız var cevap verecek misiniz?
 
 Av. İlkay Sezer: Görgü ve bilgiye dayalı olarak beyanda bulunması gerekiyor 
tanığın,
 
 Tanık: Sayın Başkan ben İlker Çınar hakkında düzenlediğim mahkeme dosyasının 
bana ait olduğunu ve bu dosyada yer alan hususları benim hazırladığımı ve o 
dönemde o birlikte görev yaptığını beyan etmek üzere geldim bu soruya cevap 
vermek istemiyorum,
 
 Av. Ali Koç: Efendim tanığa soruya cevap vermemek gibi bir yükümlülüğünün 
hakkının bulunmadığını hatırlatır mısınız?
 
 Başkan: Avukat Bey sorunuzu sordunuz cevap verebilecek nitelikte,
 
 Av. Ali Koç: Efendim şunun için söylüyorum sanığın bir duruşma sırasında sorulan 
hiçbir soruya cevap vermek gibi bir yükümlülüğü yoktur susma hakkını 
kullanabilir fakat tanıkların huzura gelen hiçbir tanığın yakınlık ve kendisini 
suçlayacak beyan dışında soruya cevap vermemek gibi bir keyfiyeti yoktur soruya 
cevap vermek zorundadır bilmiyorsa bilmediğini söyler aksi çıkarsa da ceza alır 
o yüzden soruya cevap vermek istemiyorum diye bir cevap olamaz,
 
 Başkan: Avukat Beyin sorusunu biraz önce duydunuz vereceğiniz bir cevap var mı?
 
 Tanık: Soruyu tekrar alabilir miyim?
 
 Av. Ali Koç: Tekrar soruyorum diyorum ki Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kati 
hiyerarşinin bulunduğu her üstün bir altını denetlediği bir gün önce gelen bir 
askerin sıradan bir erin kendisinden bir gün sonra gelen bir ere komutanlık 
ettiği emir verebildiği bir kurumda İlker Çınar gibi uzman onbaşı rütbesindeki 
bir asker bir personel nasıl hangi özgüvenle maaşını aldıktan sonra kaybolup 
tekrar birliğe dönüp tekrar maaş alıp tekrar kaybolabiliyor özel bir ilişki 
biçimi olabilir mi başkalarıyla sizin bilmediğiniz bir güvencesi olabilir mi?
 
 Tanık: Bunu ben kendisi ile amir pozisyonunda çalışmaya başladığım zaman 
yaptığım görüşmede bu mesleği yapıp yapmama konusunda kararsız olduğunu bu kadar 
rahat hareket etmesinin de sebebinin bu olduğunu daha önce beyan etmiştim,
 
 Av. Ali Koç: Başka bir soruyu cevaplamanızı rica edeceğim bu alanınız dışında 
olabilir ona göre cevap verirsiniz İlker Çınar sizin vaka kanaat raporunuz 
çeşitli disiplin suçları ve firar nedeniyle ceza alarak Türk Silahlı 
Kuvvetlerinden atılmış birisi bu konuda böyle bir iddia var O da bunu yalanlıyor 
daha sonra ceza tekrar savunma tarafının iddiasına göre Türk Silahlı 
Kuvvetlerine geri dönmek üzere bir başvuru yapmış ancak başvurusu reddedilmiş 
dosyaya gelen başka tür evraklardan anladığımız kadarıyla İlker Çınar Tarsus’ta 
ki misyoner cemaat içerisinde faaliyet gösterirken aynı zamanda jandarma 
istihbarata eleman olarak çalışıyor jandarma istihbarat elemanı olarak çalışıyor 
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesinden disiplinsizlik ya da işlediği 
çeşitli suçlar nedeniyle attığı bir kişiyi daha sonra istihbarat elemanı olarak 
çalıştırması kendisinden istihbarat elemanı olarak yararlanması olağan mıdır 
güvenilmez ve sahtekar birisinin?
 
 Başkan: Mesleki olarak cevap verebilecek kendi alanında bir şeyse cevap verecek 
yoksa cevap vermeyecek,
 
 Av. Ali Koç: Efendim şu açıdan soruyorum,
 
 Başkan: Avukat Bey sorunuz bitti mi Avukat Bey?
 
 Av. Ali Koç: Sorum bitti efendim cevap rica ediyorum, eğer isterseniz ek 
izahatta bulunabilirim şunun için çünkü uzmanlık alanı ile ilgili beyanlarda 
bulunuyor,
 
 Başkan: Yok ek izahata gerek yok sorunuzu sordunuz net ve açık ne diyorsunuz?
 
 Tanık: Bu konu benim görev yaptığım yerlerde ve görev yaptığım konuların dışında 
olduğu için bu konu hakkında bilgim yok,
 
 Başkan: Başka sorunuz varsa alalım,
 
 Av. Ali Koç: Başka sorum yok teşekkür ederim,
 
 Sanık Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan bu sorular esnasında 
tanık da cevap verdi bu dolandırıcı ve sahtekar konuları ile ilgili olarak sayın 
savcımızda sordu bu dolandırıcı ve sahtekar birlik içerisindeki davranışlarından 
gördükleriniz ve size gelen şikayetlerden kaynaklı olarak mı yazıldı?
 
 Tanık: Bu tamamen birlik içi tavır ve davranışlardan kaynaklanan işte 
misafirhane parasını kaldıkları yerin otel ücretini ödememek arkadaşlarından 
borç alıp geri ödememek ama az öncede beyan etmiştim arkadaşlarının kendi 
arkadaşlarını şikayet ediyor olmamak için hakkında ifade vermeye yanaşmamaları 
üzerine işlem yapamadığım için bende oraya bu şekliyle yazdım,
 
 Başkan: Varol Bülent Aral sorun var mı?
 
 Sanık Varol Bülent Aral Söz Alarak: Evet
 
 Başkan: Alalım sorunu,
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Mahir Bey’e sormak istiyorum İlker Çınar’ın Tarsus’ta 
bir papazı kaçırmak için çete kurduğu ve silahla baskın yapıp polisce 
yakalandığından haberin var mı?
 
 Tanık: Hayır böyle birşeyden haberim yok,
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Teşekkür ederim sağolun,
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer tarafından hazır edildiği 
bildirilen Tanık Daim Özdemir huzura alındı. Kimlik tespitine geçildi.
 
 TANIK SAİM ÖZDEMİR: Hüseyin oğlu, 01/02/1968 doğumlu, Liman Mah. İskele Cad. 
No:7 Kurucaşila/Bartın adresinde oturur. Sanıklardan İlker Çınar’ı tanıdığını 
diğer sanıkları tanımadığını beyan eder. Engel hali yok. CMK 53. Maddesi 
uyarınca tanıklık görevinin önemi anlatıldı, anladığını beyanla CMK 55. maddesi 
uyarınca yemini yaptırıldı.
 
 Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik 
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine 
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı
 
 Başkan: İlker Çınar’ı ne zaman nasıl tanıdın O’nunla ilgili yaşadığın hadiseler 
varsa onları sen önce bir anlat gerekirse biz sorularla
 
 TANIK SAİM ÖZDEMİR BEYANINDA: 1992 Yılında piyade uzman çavuş olarak 
Kırklareli’nin Pınar ilçesine atandım orada tanıdığımız aile dostumuz vardı bana 
ev bulma konusunda yardımcı oldu İlker Çınar matbaacıymış sivilde O arkadaşta 
matbaacı olduğu için tanışmışlar beni İlker Çınar’ın yanına yerleştirdi bu 
vesileyle arkadaş olduk,
 
 Başkan: Evet arkadaş olduktan sonra aynı evi paylaştınız,
 
 Tanık: Aynı evi paylaştık daha sonra Pınarhisar’dan Babaeski’ye birliğimiz 
taşındı orda da aynı otel odasında aylarca kaldık,
 
 Başkan: Aynı birlikte mi görev yaptınız?
 
 Tanık: Evet 10. Zırhlı Tugayı 1.Mekanize Piyade Taburunda görevliydik,
 
 Başkan: Senin tam olarak rütben neydi?
 
 Tanık: Piyade Uzman Çavuş,
 
 Başkan: O’nun rütbesi neydi İlker’in?
 
 Tanık: Piyade Uzman Onbaşı
 
 Başkan: Evi taşıdınız mı taşındıktan sonra aynı yerde mi kalmaya devam ettiniz?
 
 Tanık: Biz orada otel odasında kaldık Babaeski’de,
 
 Başkan: Evet İlker Çınar’ın mesaiyle ilgili bir problemi var mıydı?
 
 Tanık: İkimizin beraber vardı ara sıra işimize izinsiz gitmezdik birkaç defa 
firar ettik firardan yargılandık firardan yargılandıktan sonra hüküm giydik 
hüküm giydikten sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğimiz kesildi,
 
 Başkan: Birlikte mi kesildi?
 
 Tanık: Birlikte evet,
 
 Başkan: Cezaevinde firar suçu nedeniyle yattın mı?
 
 Tanık: Yattım,
 
 Başkan: Askeri mahkemeden ceza aldın mı?
 
 Tanık: Aldım,
 
 Başkan: Yargılamanız birlikte mi devam etti?
 
 Tanık: İlker Çınar ile ifadelerimiz ayrı odalarda alındı ayrı koğuşlarda kaldık 
aynı koğuşa vermediler yakın arkadaşı olduğum için,
 
 Başkan: Mahkemede aynı anda mı mahkemeye çıktınız aynı dosyadan mı farklı 
dosyalarla mı?
 
 Tanık: İkimizde firar dosyasından aynı dosyadan mahkemeye çıktık,
 
 Başkan: Firar dosyası senin dosyan ayrı O’nun dosyası ayrı,
 
 Tanık: Evet evet ikimizin de dosyası ayrıydı,
 
 Başkan: Cezaevinde birlikte kaldınız mı?
 
 Tanık: Hayır ayrı koğuşlarda kaldık,
 
 Başkan: Aynı cezaevinde mi kaldınız?
 
 Tanık: Evet Kırklareli Cezaevinde kaldık,
 
 Başkan: Cezaevinden çıkışınız aynı tarihlere mi denk geldi?
 
 Tanık: Hayır O benden önce çıktı, benim iki dosyam vardı O’nun tek dosyası 
vardı,
 
 Başkan: Cezaevinden çıktıktan sonra hiç görüşmeniz oldu mu cezaevinde?
 
 Tanık: Hayır olmadı havalandırmaya ayrı saatlerde çıkıyorduk,
 
 Başkan: Cezaevinden çıktıktan sonra görüştünüz mü?
 
 Tanık: Çıktıktan sonra görüşmedik hiç görüşmedik 20 yıldır görüşmedik,
 
 Başkan: Yani bugüne kadar herhangi bir şekilde bir irtibatınız,
 
 Tanık: İrtibatımız olmadı,
 
 Başkan: Başka şekillerde takip ettin mi ne yapıyor ne ediyor diye?
 
 Tanık: Evet gazetede okudum ne yaptığını,
 
 Başkan: Yani gazetelerin yazdığı kadarı ile,
 
 Tanık: Evet gazetelere yansıdığı kadarıyla,
 
 Başkan: Nasıl haberdar oldun gazetelere yansıyor dediğin hangi olay nedeniyle?
 
 Tanık: 2000 yılında Hristiyan olmuş 2007 yılında Güneri Civaoğlu’nun Cevizkabuğu 
programında tekrar müslümanlığa geçmiş onlarla ilgili şeyler okudum gazetelerde,
 
 Başkan: Sonradan yine istihbarat örgütleriyle veya ordu içerisinde herhangi bir 
görev alıp almadığı hususunda bir bilgin var mı?
 
 Tanık: O benim çok yakın arkadaşımdı O benden birşey saklamazdı ben de O’ndan 
birşey saklamazdım eğer ki böyle birşey olsaydı haberim olurdu,
 
 Başkan: Sonradan peki o hiç cezaevinden çıktıktan sonra hiç görüşmedik dedin,
 
 Tanık: Ben birliğime gittim birliğimden O’nun arkadaşlarından O’nun da fesh 
edildiğini duydum sözleşmesinin fesh edildiğini duydum,
 
 Başkan: Ondan sonra bir görüşmeniz olmadı,
 
 Tanık: Görüşmemiz olmadı,
 
 Başkan: Evet İlker Çınar’la ilgili olarak söyleyeceğin başka birşey var mı bize?
 
 Tanık: Yok Efendim,
 
 Başkan: Evet sorularınız varsa sorularınızı alalım,
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer Söz Alarak: Önce ben mahkemeyi 
bir konuda bilgilendirmek isterim hem huzurdaki tanığı hem önceki tanığı şahsen 
ben bulup savunma tarafı olarak getirmiş değilim diğer avukat arkadaşlarımızı ve 
sanığın yakınlarının getirdiğini öğrenince ben de talebimi bu şekilde 
şekillendirdim yani sadece benim savunma tanığım olarak ya da,
 
 Başkan: Siz beyan ettiniz,
 
 Av. İlkay Sezer: Evet mahkemenizin bilgisi olsun şimdi şöyle sorular sormak 
isterim siz rütbeniz neydi sizin?
 
 Tanık: Piyade Uzman Çavuştu,
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ın rütbesi neydi?
 
 Tanık: Piyade Uzman Onbaşı,
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ı nerede nasıl tanıdığınızı anlattınız ancak bir 
soruya cevap verirken aynı evde aynı odada dediniz siz aynı evde mi ikamet 
ettiniz?
 
 Tanık: Evet aynı evde ikamet ettik,
 
 Av. İlkay Sezer: Bu nerdeydi Pınarhisar’da birliğin Pınarhisar’da,
 
 Tanık: İlk görev yerimiz Pınarhisar daha sonra tugayımız Babaeski’ye taşındı 
Babaeski’de ev tutmadık otel odasında kaldık,
 
 Av. İlkay Sezer: Aynı odada mı kaldınız?
 
 Tanık: Aynı odada ikimiz aynı odada kaldık,
 
 Av. İlkay Sezer: Aynı birlikte mi görev yaptınız?
 
 Tanık: Bölüklerimiz farklıydı o karargah bölüğündeydi ben ikinci bölükteydim 10. 
Zırhlı Tugayındaydık
 
 Av. İlkay Sezer: 10. Zırhlı Tugay 1. Mekanize Piyade Taburu
 
 Tanık: Evet ikimiz de oradaydık,
 
 Av. İlkay Sezer: Biraz önce tanıklık yapan o dönemde üsteğmen olan,
 
 Tanık: Mahir Üsteğmenimiz,
 
 Av. İlkay Sezer: Mahir Akça tanıyor musunuz?
 
 Tanık: Tanıyorum,
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar nasıl biriydi neler yapardınız gerek mesai 
içerisinde gerek mesai sonrasında?
 
 Tanık: Şimdi efendim İlker Çınar’ın ailevi sorunları vardı benim de ailevi 
sorunlarım vardı Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmak için herşeyi yaptık 
diyebilirim yani herşeyi yaptık diyebilirim derken disiplinsiz davranışlarda 
bulunduk birkaç defa firar ettik 3,5-4 ay sonra ben tabur komutanımız vardı 
Süleyman Binbaşı onu aradım İlker Çınar’ı al da gel ben size yardımcı olacağım 
dedi geldim bir gün sonra bizi firar suçundan askeri mahkemeye çıkarttılar 10-15 
gün yargılandık hüküm giydik Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiğimiz kesildi,
 
 Başkan: Yani bu disiplinsizlikleri kasıtlı olarak mı yaptınız?
 
 Tanık: Kasıtlı olarak yaptık,
 
 Başkan: Hem senin hem İlker Çınar’ın ordudan atılalım diye bir gayretinizin 
sonucu?
 
 Tanık: Evet evet,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki ailevi sorun derken kastınız neydi?
 
 Tanık: Kız sorunları vardı işte yani ailevi sorunları vardı,
 
 Av. İlkay Sezer: Siz peki hakkınızda verilen hükmü askeri mahkemenin vermiş 
olduğu hükmü temyiz ettiniz mi?
 
 Tanık: Etmedik,
 
 Av. İlkay Sezer: Neden? Yani size hapis cezası verilmiş,
 
 Tanık: Evet firar suçu 63 gündü cezası bildiğim kadarıyla hatırladığım kadarıyla 
bu tekerrür ettiği zaman ikinci sefer 126 güne çıkıyor ben zaten 126 gün ceza 
aldım,
 
 Av. İlkay Sezer: Yani minimum ceza,
 
 Tanık: Evet minimum ceza,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar 1. Ordu Karargahına ya da Kara Kuvvetleri 
Komutanlığına ya da herhangi bir başka birliğe taburun ya da tugayın bir 
evrakını bir götürülecek belgesini malzemesini götürmek için görevlendirildi mi 
böyle bir şey hatırlıyor musun?
 
 Tanık: Hatırlamıyorum,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar ve siz Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan ilk 
uzmanlardan yani ilk piyade uzman erbaş grubunun mesleğe kazandırıldığı yıllarda 
girmişsiniz kursa gittiniz mi?
 
 Tanık: Gitmedik gitmedik disiplinsiz davranışlarda bulunduğumuz için tabanca ve 
tüfek bize verilmedi,
 
 Av. İlkay Sezer: Teçhizat anlamında bu da verilmedi?
 
 Tanık: Evet verilmedi,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki aynı birlikte görev yaptığınız diğer uzman erbaşların 
birlik malzemesi olarak deposunda bulunan tabancalardan onlara verildiği oluyor 
muydu?
 
 Tanık: G-3 Piyade tüfeği verilmişti onlara ve Kırıkkale tabanca da dağıtılmaya 
başlanıyordu o sıralarda,
 
 Av. İlkay Sezer: Size tüfekte mi vermediler?
 
 Tanık: …
 
 Av. İlkay Sezer: Disiplin cezası aldınız mı askeri mahkemede alınan cezanın 
haricinde disiplin amirince verilen disiplin cezası aldınız mı?
 
 Tanık: Aldık resmi elbiseyle içki içtik iki hata tabur komutanı ceza verdi,
 
 Av. İlkay Sezer: Bu cezayı nerede çektiniz?
 
 Tanık: Tugayın disiplininde çektik,
 
 Av. İlkay Sezer: Tugay disiplin ceza evinde?
 
 Tanık: Evet Tugay disiplin cezaevinde,
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar da sizin gibi aynı şekilde cezalandırıldı mı?
 
 Tanık: İçkiden dolayı mı?
 
 Av. İlkay Sezer: Evet,
 
 Av. İlkay Sezer: Aynı şekilde O da disiplin cezaevine girdi mi?
 
 Tanık: Girdi,
 
 Başkan: Yani bu disiplin mahkemesi kararıyla değil bölük komutanının
 
 Av. İlkay Sezer: Hayır askeri mahkemenin kararıyla,
 
 Başkan: Onu netleştirelim çünkü bölük komutanının da öyle bir
 
 Av. İlkay Sezer: Yetkisi var,
 
 Başkan: Yetkisi var ve ya disiplin mahkemesine verilebiliyor,
 
 Tanık: Tabur komutanımız verdi,
 
 Başkan: Tabur Komutanının cezasıyla disiplin mahkemesiyle değil,
 
 Tanık: Evet evet değildi tabur komutanımız doğrudur,
 
 Av. İlkay Sezer: Sizin İlker Çınar’la aynı evde kalmışsınız aynı otel odasını 
paylaşmışsınız samimiyetiniz ne orandaydı mesafeli miydiniz birbirinize?
 
 Tanık: Hayır birbirimize gayet yakındık,
 
 Av. İlkay Sezer: Mersinde ki ailesinin evine gittiğiniz oldu mu izinlerinizde?
 
 Tanık: Birkaç defa gittim,
 
 Av. İlkay Sezer: Evi biraz tarif eder misiniz hatırınızda ne kaldı evde?
 
 Tanık: Hatırımda kalan şöyle bir dağın yamacında tek katlı gecekondu tipi evleri 
vardı,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki ailesi ve ailesiyle ilişkileri konusunda hatırınızda kalan 
birşey var mı?
 
 Tanık: İlker Çınar’ın kız sorunları vardı o yüzden ailesiyle sorunları vardı,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar’la O’nun ailesinin evi hariç başka yerde vakit 
geçirdiğiniz oldu mu gittiğiniz yerler oldu mu? İstanbul Ankara İzmir,
 
 Tanık: Birkaç defa İstanbul’a gittik Gaziosmanpaşa’ya dayımın oğulları dedi o 
vesileyle birkaç hafta nöbetimiz olmadığı zamanlarda falan gittik,
 
 Av. İlkay Sezer: Bence evi miydi bir aile evi miydi?
 
 Tanık: Aile yoktu sadece birkaç tane erkek vardı,
 
 Av. İlkay Sezer: Size İlker Çınar devlet içerisinde istihbarat ya da gizli özel 
adına ne dersek diyelim birliğinin dışında ama devlet içerisinde bir yere 
müracaat edeceğini bunun için dilekçe toplandığını dilekçe vermeyi düşündüğünü 
böyle bir şeylerden bahsetti mi?
 
 Tanık: Bahsetmedi,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar’ın böyle bir müracaatı ya da faaliyeti olsaydı 
bundan haberiniz olur muydu?
 
 Tanık: Olurdu samimiyetimiz gayet iyiydi,
 
 Av. İlkay Sezer: Aynı günlerde mahkemeye çıktık dediniz,
 
 Tanık: Evet,
 
 Av. İlkay Sezer: Yani askeri savcının karşısına çıktınız aynı savcı mı sorguladı 
sizleri?
 
 Tanık: Hayır ayrı ayrı odalarda sorgulandık,
 
 Av. İlkay Sezer: Başka savcılar sorguladı?
 
 Tanık: Evet,
 
 Av. İlkay Sezer: Askeri cezaevine giden araçta beraber miydiniz?
 
 Tanık: Beraberdik,
 
 Av. İlkay Sezer: Sizi şimdi tutuklandıktan sonra mevcutlu olarak cezaevine 
götürmek gerekir sizi askeri cezaevine götüren bir komutan bir rütbeli 
hatırlıyor musunuz?
 
 Tanık: Benim kendi bölük komutanım vardı Ümit Üsteğmen vardı Ümit Makaracıoğlu 
vardı,
 
 Av. İlkay Sezer: Sizi ve İlker Çınar’ı cezaevine götürüp teslim etti?
 
 Tanık: Evet,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki bu cezaevi ile ilgili olmak üzere askeri hastanede 
yattınız mı?
 
 Tanık: İki hafta kaldım,
 
 Av. İlkay Sezer: İlker Çınar kaldı mı?
 
 Tanık: Mecbur gönderiyorlar,
 
 Av. İlkay Sezer: Neden?
 
 Tanık: Orda ceza yatabilir mi yatamaz mı ordan rapor alınması gerekiyor,
 
 Av. İlkay Sezer: Ama İlker Çınar’ın bizzat yatıp yatmadığını,
 
 Tanık: Tabi tanık değilim,
 
 Av. İlkay Sezer: Cezaevinden çıktıktan sonra bir daha görüşmediğinizi söylediniz 
ailenizden İlker Çınar’ı tanıyan O’nunla arkadaşlığınıza ilişkin size ikazda 
bulunan birşey söyleyen oldu mu?
 
 Tanık: Babam söyledi,
 
 Av. İlkay Sezer: Ne dedi babanız size?
 
 Tanık: Ben sana bu arkadaşınla görüşmeni istemiyorum diye daha önceden söyledim 
dedi şimdiden sonra dedi asla dedi görüşmeni istemiyorum dedi 1994 yılından bu 
tarafa görüşmedim,
 
 Av. İlkay Sezer: Beraber aynı evde kalmışsınız İlker Çınar’ın sizde kalan bir 
hatırası var mı?
 
 Tanık: Var,
 
 Av. İlkay Sezer: Nedir o?
 
 Tanık: 93 yılında yazmış olduğu bir ajanda var,
 
 Av. İlkay Sezer: Okur musunuz?
 
 Tanık: Okuyayım,
 
 Tanık: Sayın uzman çavuş dünya tesadüflerle ve rastlantılarla dolu sen 
Karadenizin Bartın ilinin Kurucaşi ilçesinden ben Akdenizin Mersin ilinin Tarsus 
ilçesinden gelip burada Pınarhisar’da tanıştık ilginç olan birşeyler var 
bunlardan bir tanesi de aynı fikirlere aynı düşüncelere sahip sade bir vatandaş 
görünümünde olup fakat aklımız hep başka fikirlerde olan muzır işleri çok seven 
aklına koyduğu işleri gerçekleştiren naçizane fakat garip biraz da acayip insan 
görünümünde olup da insan olmayan bir de eşi benzeri olmayan uzaydan kovulmuş 
birer uzaylıyız gün gelecek uzaylı soydaşlarımız halimize acıyıp bizler için bir 
ufo gönderecekler 23/02/1993 tarih
 
 Av. İlkay Sezer: İsmi de var mı?
 
 Tanık: Var İlker Çınar,
 
 Av. İlkay Sezer: Şimdi cezaevinde kaldığınız zaman zarfında size de askeri 
mahkeme dosyasına ilişkin iddianame tebliğ edildi mi böyle şeyler hatırlıyor 
musunuz Boş kağıda imza attığınız parmak izinizin alındığı oldu mu hiç boş 
bomboş kağıda?
 
 Tanık: Para şu bu falan mı?
 
 Av. İlkay Sezer: Evet
 
 Tanık: Evet evet evet tabi,
 
 Av. İlkay Sezer: Yani bakın şöyle olay şu İlker Çınar diyor ki biz bomboş 
kağıtlara ben diyor bomboş kağıda imza attım benim imzamı aldılar sizden böyle 
bir talepte bulundular mı?
 
 Tanık: Hatırlayamıyorum şu anda,
 
 Av. İlkay Sezer: Size … cezaevindeyken aileniz filan?
 
 Tanık: Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğimiz kesildiği için oraya sadece 
ailelerimizden para geliyordu,
 
 Av. İlkay Sezer: Peki ailenizden gelen parayı size nasıl ulaştırıyorlardı?
 
 Tanık: Cezaevi müdürlüğü aracılığı ile,
 
 Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan henüz dosyada olmayan bir evrak sunacağım 
mahkemenize 23 Eylül 1993 tarihinde Türkiye İş Bankasının Kırklareli şubesine 
İlker Çınar’ın bir havalesi gelmiş cezaevi müdürlüğü Piyade Er Mehmet Güçlü’yü 
görevlendirme yazısıyla İş Bankası şubesine bildirmiş bu para ordan çekilmiş ve 
İş Bankası kaşesi var arka tarafına da paramı aldım diye İlker Çınar’ın yazısı 
ve imzası var biz bu yazıyı incelettik bu yazı İlker Çınar’ın kendi yazısı tarih 
ve imza da O’na ait ben bunu da mahkemeye sunuyorum,
 
 Başkan: Belgelerin asılları,
 
 Av. İlkay Sezer: Bunların asılları bunların asılları şeyde efendim 5. Kolordu 
Komutanlığı Askeri Cezaevinin arşivinde mahkemenizin talep etmesine ve bizim 
sabahleyin talep ettiğimiz incelemeye bu evrakların da tabi tutulmasını talep 
ediyoruz benim huzurdaki tanığa başka sorum yok efendim,
 
 Başkan: Evet sanık müdafiilerinden sorusu olan var mı? Avukat Bey isminizi de 
söyleyerek,
 
 Sanık Mehmet Ülger Müdafii Av. Saim Tuğrul söz alarak: Bu kız sorunu dediniz bir 
dostu filan mı vardı yoksa?
 
 Tanık: Yok yok yok ciddi işler yani yuva kuracağımız kişiler,
 
 Av. Saim Tuğrul: Yani zaten İlker Çınar bildiğimiz kadarıyla evli bir çocuğu 
filan olmuş onun dışında mı?
 
 Tanık: Hayır hayır İlker Çınar evli falan değildi,
 
 Av. Saim Tuğrul: Ha anladım,
 
 Tanık: Bir başkomiserin kızını seviyordu orada kendi memleketinde onunla ilgili 
sorunları vardı o zaman bildiğim şeyler,
 
 Av. Saim Tuğrul: Şu resme bir bakar mısınız İlker Çınar bu mu?
 
 Tanık: İlker Çınar bu üsttekidir benim,
 
 Başkan: Sizin gösterdiğiniz belge mi?
 
 Av. Saim Tuğrul: Yani şöyle,
 
 Başkan: Onu ben de bir alayım Avukat Bey zapta o şekilde,
 
 Av. Saim Tuğrul: İlker Çınar ve üstündeki hazırdaki altlı üstlü tesadüf denk 
gelmiş,
 
 Başkan: Sanık müdafii tarafından renkli fotokopi şeklindeki belge tanığa 
gösterildi üst tarafta resmi olan Saim Özdemir isimli kişi benim hemen alt 
sıradaki kişi ise İlker Çınar’dır diyorsun,
 
 Tanık: Evet efendim doğrudur,
 
 Av. Saim Tuğrul: Yani kız evleneceği bayan mı askeriyeden ayrılmasını teşvik 
ediyordu kız meselesinden kız meselesinden dediniz de o konuyu,
 
 Tanık: Yok yok İlker bildiğim kadarıyla o zamanlar açık öğretimde okuyordu 
askeriyeden ayrılıp matbaacılık yapmak istiyordu,
 
 Av. Saim Tuğrul: Askeriyeye alışamadı yani,
 
 Tanık: Evet evet,
 
 Av. Saim Tuğrul: Birde bu askeri savcıyla mevcutlu sevk edilmeden önce bir gece 
birlikte nezarette kaldınız mı teslim olduktan sonra firardan dönüp teslim 
olduktan sonra?
 
 Tanık: Bir gece kaldık,
 
 Av. Saim Tuğrul: Bir gece kalıp ertesi gün,
 
 Başkan: Aynı nezarette mi kaldınız?
 
 Tanık: Aynı nezarette,
 
 Av. Saim Tuğrul: Sayın Başkanım hem bu tanık hem önceki tanığın tüm beyanları 
dosyadaki
 
 .Başkan: Bitenleri sonradan avukat bey soruları bir alalım tanıkları bir 
göndereyim tekrar değerlendirebilirsiniz,
 
 Av. Saim Tuğrul: Tamam ve son olarak İlker Çınar arkadaşlarından filan borç alıp 
borç ilişkisine giripte parasını ödememe gibi veya yatakhane parasını,
 
 Tanık: Birkaç defa oldu efendim oldu,
 
 Av. Saim Tuğrul: Tamam teşekkür ederim,
 
 Başkan: Buyurun,
 
 Sanık Abdullah Atılğan Sanık Murat Göktürk Müdafii Av. Alper Çitil söz alarak: 
Şimdi Saim Bey farklı koğuşlarda kaldınız dediniz İlker Çınar’ın da şöyle bir 
iddiası var cezaevinde benim yerime başka biri yatmış olabilir diyo siz 
havalandırmada şurda burda cezaevinde içinde gördünüz mü yani İlker Çınar’ı?
 
 Tanık: Birkaç defa camdan görüştük farklı koğuşlardaydık ve birbirimizin omuzuna 
çıkarak görüştük ve birbirimize el salladık,
 
 Av. Alper Çitil: El salladınız,
 
 Tanık: Evet efendim,
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii A v. İlkay Sezer Söz Alarak: Tam mikrofona 
kayda gir bu çok önemli birşey yani,
 
 Başkan: Tekrar şu verdiğin cevabı tekrar şey yap,
 
 Tanık: Cezaevinde farklı koğuşlarda kaldık fakat arkadaşlarımızın omuzlarına 
çıkarak birbirimize el salladık yani o şekilde görüştük,
 
 Başkan: İlker Çınar’ı cezaevindeyken el sallamak suretiyle bir görüşmeniz oldu 
veya birbirinizi görmeniz oldu,
 
 Tanık: Evet efendim,
 
 Başkan: Sırayla geçelim isminizi de söyleyerek,
 
 Sanık Mehmet Çolak Söz Alarak: Uzman erbaş olduğunuzda askeri okulda okudunuz 
mu?
 
 Tanık: Hayır efendim,
 
 Sanık Mehmet Çolak: Peki nasıl uzman oldunuz?
 
 Tanık: Şöyle bir yasa çıkmıştı o zamanki hükümet askerliğinin üstünden iki yıl 
geçmeyeni branşına göre uzman çavuşluk sınavına girmeye hak kazandık biz 
askerdeki benim branşım piyadeydi gittim Tuzla Piyade Okulu’nda sınava girdim 
mülakata girdim kazandım efendim,
 
 Başkan: Sonradan mı bir kurs verilecek dedin biraz önce sanki?
 
 Tanık: Sırayla çağırıyorlardı 4-5 haftalık,
 
 Başkan: Ama siz gitmediniz,
 
 Tanık: Biz gitmedik efendim,
 
 Sanık Mehmet Çolak: Yani böyle bir okulunuz yok yani uzman okulu diye bir okul 
yok doğru mu anladım ben soruyu?
 
 Tanık: Şöyle diğer arkadaşlardan gidenler oldu efendim bizi almadılar bizi 
göndermediler,
 
 Sanık Mehmet Çolak: Bu okul mu yoksa kurs mu?
 
 Tanık: Kurs,
 
 Sanık Ruhi Abat Söz Alarak: Saim Bey İstanbul’a beraber gittiğinizi söylediniz 
dayımın çocukları diye tanıttığınızı ifade ettiniz o evi biraz tanımlar mısınız?
 
 Tanık : 3-4 katlı bir evdi altında aile değil birkaç tane erkek vardı Gazi 
Mahallesindeydi efendim,
 
 Sanık Ruhi Abat: Evde neler vardı mesela?
 
 Tanık: Normal bildiğimiz bir evdi,
 
 Sanık Ruhi Abat: Hayır kitap var mıydı ne tür kitaplar vardı?
 
 Tanık: O kadar hatırlamıyorum
 
 Sanık Ruhi Abat: Peki İlker Çınar’ın 93 yılında bekar olduğunu söylediniz doğru 
mu?
 
 Tanık: Doğru,
 
 Sanık Ruhi Abat: Emin misiniz bundan?
 
 Tanık: Eminim doğru,
 
 Sanık Ruhi Abat: Peki teşekkür ederim bir başka sorum da İlker Çınar yazıcılık 
yaptı mı?
 
 Tanık: Yapmadı,
 
 Sanık Ruhi Abat: İlker Çınar hiç size inancı hakkında birşey söyledi mi?
 
 Tanık: Söylemedi,
 
 Sanık Ruhi Abat: Söylemedi yani Müslüman ya da Hristiyan olduğunu?
 
 Tanık: O konularda birşey söylemedi,
 
 Sanık Ruhi Abat: Tamam teşekkür ederim,
 
 Başkan: Sorusu olan var mı katılan vekillerinden?
 
 Başkan: Varol Bülent senin sorun mu var evet sorunu alalım,
 
 Sanık Varol Bülent Aral söz alarak: Sorum iki parçalı birincisi İlker Çınar’ın 
para için sahtekarlık yapabileceğini düşünüyor musunuz ikincisi İlker Çınar ne 
için matbaacı olmak istiyordu kitap mı basacaktı ya da ne gibi kitaplar 
basacaktı basacaksa teşekkür ederim,
 
 Tanık: O konularda bilgim yok efendim,
 
 Başkan: Bilgim yok diyor,
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Teşekkür ederim,
 
 Müdahiller Vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Saim Bey anlattınız İlker Çınar’la 
birlikte aynı zaman diliminde firar ettiniz değil mi?
 
 Tanık: Evet efendim,
 
 Av. Erdal Doğan: Bu firar dönemi 30 Temmuz 93 Eylül 2003 arası mı?
 
 Tanık: Evet efendim doğru,
 
 Av. Erdal Doğan: Ayrı ayrı savcılıklardan mı ifadeniz alındı?
 
 Tanık: Aynı mahkemede ayrı odalarda yapıldı,
 
 Av. Erdal Doğan: Peki neden aynı mahkemede sanık olarak yer almadınız?
 
 Tanık: Nasıl efendim?
 
 Başkan: Teknik bir konu biliyorsa cevaplasın,
 
 Av. Erdal Doğan: Yani ikisi aynı olaydan aynı suçtan yargılanıyorsunuz veya 
soruşturuluyorsunuz ama aynı mahkemede yargılanmıyorsunuz,
 
 Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Saim Tuğrul: Aynı mahkemede yargılanıp ceza almış 
farklı dosyalar sadece
 
 Başkan: Veya farklı dosyadan yargı yani esas olarak farklı bir dosyadan 
yargılandınız Niye ayrı yargılandığınızı biliyor musunuz?
 
 Tanık: Bilmiyorum efendim
 
 Av. Erdal Doğan: Tamam teşekkür ederim
 
 Başkan: Tanığa başka sorusu olan yok heralde
 
 İddia makamı: Ben soracağım, başkanım
 
 Başkan: Savcı beyin soruları var
 
 İddia makamı: Bu iddia edilen olayların geçtiği dönemde eğitim durumunuz neydi 
Saim Bey, ortaokul, lise
 
 Tanık: Bildiğim kadarıyla açık öğretimde okuyordu
 
 İddia makamı: HAyır hayır senin senin
 
 Tanık: Ortaokul
 
 İddia makamı: Hangi tarihlerde mecburi vateni görevini yaptın askerlik olarak
 
 Tanık: 1988 yılında
 
 İddia makamı: Hangi aralık olarak
 
 Tanık: Ağustos döneminde askere gittim
 
 İddia makamı: Ne zaman terhis oldun
 
 Tanık: 90 döneminde bitti, 18 ay yaptım
 
 İddia makamı: Bu belli bir süre sonra uzman çavuş olmaya karar verdiniz öyle mi 
sebebi ne bunun
 
 Tanık: Aile baskısı
 
 İddia makamı: Sonra da ayrılmak için o şekilde girişimlerde bulundunuz şimdi 
piyade uzman olarak giriyor İlker siz piyade uzman olarak giriyorsunuz siz bunun 
sebebi ne?
 
 Tanık: Askerde piyadeydim o yüzden,
 
 İddia Makamı: Yani O da niye uzman olarak girmedi eğitim durumu sizinkiyle aynı 
o dönemlerde?
 
 Tanık: Bilmiyorum,
 
 İddia Makamı: Ne kadar bir arada bulundunuz İlker Çınar’la süre olarak?
 
 Tanık: 18 ay kadar bi uzman çavuşluğumuz oldu bunun zaten 7-8 aylık bir bölümü 
firarla geçti,
 
 İddia Makamı: Beraberdiniz aynı yerde kalıyordunuz,
 
 Tanık: Evet,
 
 İddia Makamı: Teşekkür ediyorum benim başka sorum yok Başkanım,
 
 Müdahiller Vekili Av. Ali Koç söz alarak: Saim Bey şunu söylediniz dediniz ki 
biz kendimizi ordudan attırmak için İlker Çınar’la beraber gittik komutanla 
konuştuk O da firardan işlem yaptı ve biz ordudan atıldık sizin zorunlu 
hizmetiniz mi vardı orduda kalmaya devam etmek gibi bir mecburiyetiniz mi vardı?
 
 Tanık: İki yıl sözleşme yaptık sözleşme bitmeden ordudan atılmış olduk,
 
 Av. Ali Koç: Sözleşmeniz bitmeden ama şimdi şöyle birşey söylüyorsunuz O beş ay 
hapis cezası almış yatmış 18 ay yani yaklaşık iki yıllık sürenin tamamını orduda 
bir şekilde geçirmiş aslında istifa ederek ayrılabilecek bir konumdayken firar 
suçu işleyip üstüne beş ay daha hapis cezası almış ve öyle atılmış oluyo sorum 
şudur bu hizmet süreniz iki yıllık zorunlu hizmet süreniz tamda bitmek üzereyken 
18 ay birlikte görev yapmışsınız niye firar suçu işleyipte ordudan atılma yolunu 
seçtiniz de istifa etmediniz iki ay daha bekleyip?
 
 Tanık: Tugayımızın Hakkari’ye geçici görevi çıktı Hakkari’ye gitmemek için 
yaptık,
 
 Av. Ali Koç: Siz şimdi az önce mahkemeye bir ajanda teslim ettiniz ve İlker 
Çınar tarafından yazıldığını söylediğiniz bir yazıyı burda okudunuz son derece 
fantastik bir yazı hayalperest ve gizem içeren bir yazı değil mi?
 
 Başkan: Avukat Bey sorunuzu alalım lütfen yani fantastik bir yazı mı diye soru 
sormayın lütfen
 
 Av. Ali Koç: fantastik bir yazı mıdır diye bir soru sormuyorum şöyle bir soru 
soruyorum adam istihbaratçı olduğu devlet tarafından özel görevlendirildiğini ve 
misyonerler içerisine sızdığını onları manipüle etiğini ve bu cinayetin 
kotarılmasında işlenmesinde kendisinin pay sahibi olduğunu söylüyor o yazı 
içeriğinde de o adamın bu tür gizemli işlere meyilli olduğu anlaşılıyor sorum 
şudur İlker Çınar size bu tür istihbarata dair günlük hayatın dizayn edilmesine 
dair bir takım sırlara dair çeşitli bilgiler aktardı mı bu tür şeyler konusunda 
konuşur muydunuz?
 
 Tanık: Hayır efendim böyle şeyler konuşmadık hiç,
 
 Av. Ali Koç: Konuşmazdınız peki dediniz ki İlker Çınar dediniz benim çok yakın 
arkadaşımdı biz çok iyi arkadaştık İlker Çınar’ın benden herhangi bir gizlisi 
saklısı olmazdı eğer istihbarat örgütüyle ya da yasadışı bir oluşumla bir 
ilişkisi olsaydı İlker Çınar benimle paylaşırdı bunu doğru mudur doğru mu 
anlamışım sizi?
 
 Tanık: Evet efendim doğru
 
 Av. Ali Koç: Peki 93 yılında cezaevinden çıktıktan sonra yirmi yıl boyunca İlker 
Çınar’la hiç ilişki kurmamışsınız bu kadar yakın olduğunuz kişinin her türlü 
sırrını sizinle paylaşan kişiyle 20 yıldır hiç ilişki kurmamanız olağan mıdır?
 
 Tanık: Ailem görüşmemi istemedi ben de görüşmedim,
 
 Av. Ali Koç: Peki onun bu durumda mevcut durumda sahip olduğu bazı bilgileri 
size aktarmamış olma ihtimali var mıdır?
 
 Tanık: Bilemem efendim,
 
 Av. Ali Koç: Teşekkür ederim,
 
 Sanık Levent Ercan Gelegen Söz Alarak: Saim Bey aileniz neden İlker Çınar’la 
görüşmenizi istemedi sebebini biraz daha açık bir şekilde söyler misiniz?
 
 Tanık: Şimdi disiplinsiz davranışlarda bulunduk askeriyeden ceza aldık sen böyle 
bir çocuk değilsin böyle şeyler yapmazsın ona uydun böyle oldu gibilerinden 
düşündü o yüzden görüşmemiz sonlandı,
 
 Av. Ali Koç: Yani ailenizin düşüncesi arkadaşınızın karakter sorunları 
olduğundan dolayı mı sizi O’nun yanında görmeye yakıştıramadıkları için mi?
 
 Tanık: Evet efendim evet aynen öyle,
 
 Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer: Efendim izninizle oturarak konuşabilir miyim 
şimdi başkan bana göre bir yanlış yaptık tanığımız var dediğinde müdahil sanık 
vekilleri saygı duyduğumuz için ve hazır bulunan sanıkları bizde yasaya ve usule 
uygun bulunduğundan burada ifade vermelerinde bir sakınca görmedik ve müdahale 
etmedik ancak usulen bir yanlış yaptığımızı düşünüyorum oda şu şimdi özellikle 
ikinci tanık gördük ki sadece ve sadece birinci tanığın İlker Çınar’ın 
kişiliğini olaya ilişkin hiçbirşey söylemek sizin her ikisi tanıkta olaya 
ilişkin yargılama konusu olaya ilişkin hiçbir şey söylemek sizin sadece İlker 
Çınar’ın itibarı ile ilişkin O’nun güvenli bir insan olup olmadığına ilişkin 
sözler söylediler yani aslında biz bu davanın sanığı ve tanığı olan İlker 
Çınar’ı yargılıyoruz bir süredir bu usulen çok ciddi bir yanlış oldu ben baştan 
bunun böyle olacağını tahmin de etsem varsayamayacağım için buna müdahale 
etmedim şimdi bir tanığın yalan söylediği iddiası söz konusu ise o tanık 
hakkında müstakil bir soruşturma açılarak bu tanıklarda orada dinlenerek sanığı 
tanığın ki yeni davada muhtemelen sanığın yalan ifadeleri sorgulanır mahkum 
edilir ve orada verilecek mahkumiyet kararı gelir burada bir delil olur ve bu 
davanın ortasına koyulur bu sanığın yalancılığı bu tanığın burda yalan söylediği 
ortaya koyar ama biz bu yargılamanın içerisinde yani şu şahısların yargıladığı 
bu yargılama içerisinde İlker Çınar’ın ki iki sıfatı vardır bu davada bir tanık 
sıfatı iki tanık sıfatı tanık sıfatını sorguladık iki bu iki tanıkla yanlış bi 
iş yaptığımızı düşünüyorum
 
 Başkan: Avukat Bey bir sorunuz varsa önce bir tanığı gönderelim,
 
 Av. Murat Dinçer: Soru değil benim bir sorum yok bi değerlendirme yapıyorum ve 
bundan sonrası için de bu işleme devam edilmemesini rica ediyor talep ediyorum 
efendim,
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer Söz Alarak: Soru şöyle yanlış 
soruldu,
 
 Av. Murat Dinçer: Şahsiyeti Hakareti ve itibarı sorgulanıyor İlker Çınar’ın bu 
doğru değildir efendim o başka bir yargılamanın konusudur,
 
 Başkan: Tanığa bir sorunuz var mı?
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Hangi tarihte göreve 
başlamıştınız bu konuda bir yanlış bilgi var?
 
 Tanık: 92 yılının Kasım ayında göreve başladım İlker Çınar benden birkaç ay önce 
başlamış,
 
 Av. İlkay Sezer: Siz hangi tarihte döndünüz 93 yılı Eylül ayında mı firardan 
yani iki yıl dolmadan iki yılın dolmasına daha çok vardı,
 
 Tanık: Evet firardan döndük vardı evet vardı,
 
 Av. İlkay Sezer: Tamam 18 ay firarda mı kaldınız siz?
 
 Tanık: Hayır efendim o kadar değil 3,5-4 ay kadar,
 
 Av. İlkay Sezer: Teşekkür ederim başka sorum yok,
 
 Başkan: Evet sabah sanık müdaafilerinin beyanlarını almaya devam ediyorduk 
Avukat Alper Çitil burda mıydı? Avukat Bey sabah Faik Bey beyanda bulundu bir 
miktar ekleyeceğin birşey var mı?
 
 Sanıklar Murat Göktürk ve Abdullah Atılğan müdafi Av. Alper Çitil Söz Alarak: 
Sabah Faik bey bir beyanda bulundu, şu aşamada ekleyecek bir husus yok, biz de 
savunma yapamayacağız tevsii tahkikat taleplerimiz var onlar bilahare 
tamamlandıktan sonra savunmalarımızı mahkemeye sunacağız,
 
 Başkan: Levent Ercan Gelegen burda mıdır?
 
 Başkan: Sanık Mehmet Çolak Müdafii Av. Hakan Göçer Avukat Bey buyurun,
 
 Sanık Mehmet Çolak Müdafii Av. Hakan Göçer: Dosyada eksik bazı hususlar var 
tevsii tahkikat talepleri var o arkadaşlarımız ihbar edilirken bizimde 
taleplerimiz olacak bu aşamada ben sadece birkaç cümleyle çünkü daha önceki 3 
Ağır Cezada beyanda bulunduk ben biraz dosyaya geç girdim bu benim ikinci 
duruşmam fakat dosyada ben şunu anlayamadım hem o duruşmada ben bir beyanda 
bulundum fakat mahkeme bazı beyanları her ne kadar diğer meslektaşlarımla 
beraber hukuki olarak anlattıksa bile fakat şimdi taşı bile atsanız ses gelir o 
mahkemeden bir ses alamadık biz şimdi mahkemeye ısrarla şu beyanlarda bulunduk 
siz yargılama yapıyorsunuz vekilim Mehmet Çolak burda sanık olarak yargılanıyor 
şimdi ben diğer sanıkların vekili değilim fakat genel olarak hepimizin ortak bir 
paydada buluştuğumuz bi nokta var paydamız şu benim müvekkillerim ve diğerleri 
aynı iddia üzerinde burada bir araya gelmiş insanlardan oluşan toplu bir 
mazlumlar grubu şimdi katılan taraflar ilginç iddialar tuhaf sorular soruyorlar 
bunu eleştiremem meslektaşlarımdır savunma görevlerini yapıyorlar diğer 
meslektaşlarım yapıyorlar şimdi bakın ben size işinizi öğretmeyeceğim diğer 
meslektaşlarıma da öğretmeyeceğim fakat haddimde değil ama hukuk yargısında bir 
ceza yargısında öncelikle yapılması gereken şey şudur eğer ortada bir suç varsa 
önce tahkikat yapılır bir şikayet vardır iddia vardır deliller toplanır 
delillerden sanıklara ulaşılır fakat bizim dosyamızda daha önce mahkemede de 
bunu anlattım benim anlayamadığım benim müvekkilim azmettirmekten dolayı 
yargılanıyor fakat anlayamadığım azmettirdiği ileri sürülen Suat Er isimli bir 
şahıs var Ruhi Polat isminde diğer bir şahıs var azmettirdiği benim müvekkilim 
tarafından azmettirdiği ileri sürülen kişi var fakat Ruhi Polat benim müvekkilim 
Zirve Cinayetinde azmettirdiği iddiası var fakat azmettirdiği ileri sürülen 
arada iki kişi var biri Suat Er biri Ruhi Polat Ruhi Polat hakkında 
azmettirmekten dolayı Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/112 Karar sayılı 
Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar veriliyor yani bu adam azmettirme 
olayında yoktu dönüyorsunuz bu defa Suat Er Suat Er de azmettirmiştir deniyor 
iddia makamının hazırladığı iddianamede fakat Suat Er en son özel yetkili 
mahkemeler kaldırıldığında duruşmada geliyor fakat madem eğer TCK 38 var 
azmettirene verilecek ceza azmettirelene verilecek cezadan daha az olamaz gibi 
bir kanun hükmü var benim müvekkilim Suat Er üzerinden cinayete azmettirdiği 
iddia ediliyor fakat adam burada tanık olarak çağrılıyor fakat hiçbir aşamada bu 
adam sanık değil siz hem döneceksiniz siz bu adamı kullanarak bu adamı öldürmeye 
azmettirteceksiniz ve o adamı azmettirdiğiniz ileri sürülen kişi bu dosyaya 
tanık olarak gelecek ve adresiyle ikametgahı telefon numaraları dahil tespit 
edilmiş adresi belli olan kişi 40 aydan beri benim müvekkilim ve diğer adamlar 
içeride yatıyorken bu adama bir türlü ulaşılamıyor ama çok ilginçtir ben bu 
adamı yıllardan beri tanıyorum sadece bir duruşmasına girdim dosyada ben bile 
görüşebiliyorken hatta mahkemenin gücü yetmiyorsa ben getireyim dedim o 
duruşmaya kendi geldi benim aramama gerek kalmadan ve gelip dediği olay şu ben 
dedi bunları tanımıyorum sadece ben kaçakçılık organize ile ilgili bir tarihi 
eser kaçakçılığı olayı vardı ben sadece Kanalboyunda Mehmet Çolak’la bir kere 
görüştüm ben vatandaşım ben böyle bir haksızlığa denk geldim usulsüzlüğüde ben 
ilgili yerlere bildirdim ama ben şey yapamadım tanımıyorum diyor dönüyorsunuz 
cinayet işlediği ileri sürülen kişiler Suat Er’i tanımıyor Suat Er benim 
müvekkili tanımıyor O O’nu tanımıyor dönüyoruz bu defa madem azmettirmeden 
dolayı benim müvekkilim diğer insanlar bu dosyaya zoraki bir şekilde bağlanmaya 
çalışıyor bu defa düşünün aklınıza gelen tek şey var İlker Çınar ben şaşkınım 
çok şaşkınım çünkü şu var iddia makamı İlker Çınar İlker Çınar diye yazmış 
yazmış yazmış artık emin olun ki ben sonunu getiremedim buna kafam basmayacak 
ben okumuyorum gerisini meslektaşlarım sabahtan beri İlker Çınar şöyle bir adam 
mıdır böyle bir adam mıdır bunu sorguluyoruz İlker Çınar yalan söylüyor bunu 
iddia etmeye çalışıyoruz ama ortada birşey var savcılık makamının eski Osmanlıca 
ismi Müdde-i Umumi dir yani halk adına kamu adına iddiada bulunan kişidir ama 
siz şimdi iddiada bulunacaksanız elinizde bir de doneliriniz delilleriniz olmalı 
eğer siz iddiada bulunuyorsanız eğer öyle rast gele beyanlar olmaz cezaevinde 
tutuyorsanız eğer elinizde somut inandırıcı ve en azından Anayasada bir hak olan 
hiç bir şekilde elinizden başka gerekçeyle alınamayan bir hürriyet hakkınız var 
sizin ve bunu öyle somut öyle inandırıcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de 
güvence altına alınan bu hakkı öyle somut bir gerekçeniz olmalı ki adamlar 40 ay 
kalmalı bu ülkede orduda yıllarca komutanlık yapmış bir adamı öyle bir 
gerekçeniz olması gerekir bu adam burda benim müvekkilim gözüme bakıyo ki ne 
yapacağız bu duruşmada tahliye olur muyuz Hakan diye dedim ben şimdiye kadar 
kalmanız hata ama ben artık hiçbirşey bilmiyorum çünkü artık bu dosya medyada 
herkes birşey söylüyo artık dosya hukuktan çıkmış vaziyette eğer elinizde bir 
deliliniz iddianız varsa bu adamları tutabilirsiniz şimdi hepimiz İlker Çınar 
doğru söylüyor yanlış söylüyor yav bir saniye önce İlker Çınar’ın doğru 
söylediğini bu kadar kişiyi alıkoyacaksanız elinizde sizin önce somut deliliniz 
olması lazım İlker Çınar dönüyor benim müvekkile şimdi çok ilginç birşey var 
İlker Çınar ilk defa benim müvekkilimle nerede tanışıyo benim müvekkilim kendisi 
uzman çavuş Mersin’de bir şimdi misyoner cinayeti olayına benim müvekkil dahil 
ediliyor fakat misyoner cinayetiyle siz bu alanda çalışıyor musunuz hayır benim 
müvekkilim organize kaçakçılık tarihi eser biriminde çalışıyor ne bu alanda 
görev yapan insanların hepsinin de beyanı ve ilginçtir Zirve Cinayetinde yer 
alan kişiler dahi bu adamı tanımıyor ve müvekkilim bu alanda faaliyet 
göstermiyor kaçakçılık organize çalışan ve tarihi eser kaçakçılığı olayında bir 
haber gelir astsubay ıııı neydi bu adamın adı Astsubay Bekir Başçavuş Bekir 
Aydemir diye bir kişi benim müvekkilimle beraber derler ki Mersin’de bir tarihi 
eser kaçakçılığı olayı var alıcı adam diyor ki ben öyle tanımadığım adama gelmem 
ne yapacağız o zaman bir görevli görevlendirilsin burada Mehmet Çolak’ı 
gönderirler yanında birkaç kişiyle beraber siz tarihi eser alıcısı olun adamla 
görüşüyorlar malı görmek istiyorlar İlker Çınar’ı burada ilk defa benim 
müvekkilim görüyor müvekkilimle İlker Çınar ilk defa orda tanışıyor çünkü burdan 
görevlendirilmiştir bir de burda bir vurgu vardı hangisi olduğunu hatırlamıyorum 
sorduğu soru İlker Çınar istihbarat elemanı mıydı şimdi bakın istihbarat 
elemanıyla haber elemanı çok farklı kavramlardır istihbarat elemanı askeriyede 
maaş karşılığında görevlendirilmiş kadrolu sicili temiz birçok konuda resmi 
evrakları inceleme ve olaylara dahil olma işi yapabilme yeteneğine sahip olan 
insanlar görevli insanlar ama haber elemanı sokaktaki bir adama dahi derim bana 
muhbirlik yapacaksınız cebimden veririm her bilgi verdiği olay karşısında 
parasını bu adam haber elemanıdır bu adamın sicilinin fazla temiz olması akli 
dengesinin yerinde olması fazla aranmaz haber verir biz ona para veririz veya 
belli kurumlar bu adamlara destek verir haber getirir getirdiği doğruysa 
kendisine biz pirim veririz bunlar haber elemanıdır şimdi ilk defa orada benim 
müvekkil karşılaştıktan sonra bir dahası yok çünkü o astsubay ısrarla daha 
önceki benim olmadığım duruşmalarda görevlendiren kişinin çağırması beyanının 
alınması isteniyor fakat her nedense mahkeme tarafından Astsubay Bekir 
Aydemir’in biz dinlenmesini talep etmişiz fakat mahkeme ısrarla reddetmiş İlker 
Çınar şöyle beyanda bulunuyor İnönü Üniversitesi rektörü Hilmioğlu olayına 
geliyor diyor ki efendim bir çalıştay toplantısı yapılacaktı
 
 Başkan: Düzeltirsin sonra düzeltirsin Avukat Bey buyurun,
 
 Av. Hakan Göçer: Şimdi İlker Çınar şöyle bir senaryo yazar der ki efendim der 
Malatya’da şeyle beraber Mehmet Ülger’le beraber jandarma komutanı olan diğer 
görevliler bir çalıştay toplantısı yaptılar Malatya Organize sanayiinde bu işin 
içerisinde şey vardı Hilmioğlu’na bir suikast düzenlenecekti bunlar bir araya 
geleceklerdi geldiler de nerede geldiler organize sanayiinde kim de vardı burda 
Mehmet Ülger’de vardı yani benim müvekkilimden bahsediyor HTS kayıtları 
getiriliyor HTS kayıtları getirildiğinde doğru söylüyor çok ilginç ama gözden 
kaçırdıkları birşey var benim müvekkilim o gün 11 Ocak 2007 de benim müvekkilin 
cep telefonu HTS kaydında 11 Ocakta organize sanayiinde doğru söylüyor diğer 
kişilerin de orada olduğunu söylüyor fakat benim müvekkilin cep telefonu HTS si 
organize sanayii ama diğerlerinin ki Malatya Organize Sanayii benim müvekkilin 
ki 200 kilometre uzakta nerede Elazığ Organize Sanayiinde veriyor şimdi sadece 
kayıtlar şimdi ben sadece şuna inanıyorum yani tamam bu hukuk dışında bir 
yaklaşım belki ama İlker Çınar’ın ben bu kadar olayları bir araya getirecek 
kapasitede bir insan olduğunu ben düşünmüyorum yani aynı anda bir çok konuya 
vakıf olabileceğini onu kimin hangi tarihlerde nerede görev yapmış olabileceğini 
işte kimin o çıktıları nereden gönderdiğini işte misyoner faaliyetlerin nerede 
olduğunu anlatıyor anlatıyor ama bu bir kişinin ben inancım şu bir kişi veya 
kişiler kurum veya kuruluşlar illegal olmak kaydıyla bunlar tarafından 
hazırlanmış belli bir komplonun parçası olduğunu bunun ön planda tutulduğunu ben 
düşünüyorum şimdi bu defa mesela diğer dosyada sadece beyanlar var hakim bey 
dosyada sadece beyanlar var emin olun ki dosyada madem müddey-i umumi iddia 
ediyor elinizde İlker Çınar’ın soyut ve hiçbirbirini tutmayan beyanlara biz hala 
şey diyoruz biz yapmadık ya ya bu sistemde siz iddia edersiniz sen suçluymuşun 
elinde bak bıçak var adamı kesmişsiniz niye yaptın dersiniz ama bizimkiler burda 
40 aydır yatıyor ama dosyada hala neden yattıklarını bilmiyorlar emin olun ki 
bilmiyorlar neden sanıklar bilmiyorlar orda İlker Çınar Veysel Şahin ve kod 
adının Adıyaman olduğunu bildiğimiz adamın soyut beyanları mesela önceki gün bu 
Balyoz davasıyla ilgili bir olay vardı geçen televizyonda duyduğumuz çok güzel 
bir söz vardı şey diyor benim müvekkil için işte keleşi oraya gömmüş falan filan 
diyor 3 yıl önce fakat keleş çıkıyor kaleşnikof olarak tabir edilen silah ve 3 
yıl kalan bir silah kesinlikle paslanır hepimiz askerlik yaptık 3 yıl kalmış ve 
benim müvekkilimin ne parmak izi ne o ne bu emin olun ki o silahı oraya gömen 
kişidir diye evet Hanefi Avcı söyledi şimdi müvekkilim hakkında iddialarda 
bulunuyor fakat ne silahı gören adam ne parmak izi ne yerini bilen adam böyle 
tuhaf iddialar şu an benim müvekkilim de beraber diğer kişileri burada sanık 
yapıyor onun için müvekkelimin öncelikli biz şunu beyan edeceğiz tevsii tahkikat 
talebinde tanıklar benim müvekkilimi tanıdığını iddia ediyorlar fakat 2006-2008 
yılları arasında müvekkilimin görüştüğü kişiler var telefon dökümleri var HTS 
kayıtları var eğer görüşmüşlerse siz telepatiyle mi madem istihbarat 
alışverişinde bulundunuz anlattığınız olayların hepsi vardı siz nasıl anlaştınız 
bununla telepatiyle mi anlaştınız hiç mi telefon kaydınız çıkmadı hiç mi benim 
müvekkilim seni aramadı nasıl anlaşıyordunuz nerde buluşuyordunuz bilgi akışını 
nerden sağlıyordunuz telefon dökümleri yok arkasından ortam dinlemesinden 
bahsediyor işte Mehmet Çolak’ta vardı TÜBİTAK kaydında geldi içinde Mehmet 
Çolak’ın olmadığı yine bu beyanda havada kalıyo 11 Ocakta toplantıda Mehmet 
Çolak’ta vardı organizede diyor Elazığ organize çıkıyor e şimdi ısrarla biz 
neden İlker Çınar’ı teyit etmeye çalışıyoruz İlker Çınar’ın doğru söylediğini 
iddia makamı kabul ediyor biz neyin peşindeyiz madem iddia ediyor ispatlasın 
dosyamızda şu an hala bir delilimiz yok ve benim müvekkilim 40 aydır tutuklu eşi 
büromda gelip giderek ne zaman çıkacak diye artık ben yalan söylemekten usandım 
emin olun ve bundan başka dosyada müvekkilimin kaçakçılık organizede çalıştığına 
dair belgeler var ama misyonerlikle ilgili herhangi bir görev yapıp yapmadığı 
bununla ilgili görevlendirme olup olmadığı biz bunları istiyoruz hatta 
tutuklamaya yaptığımız itirazlarda 2 Ağır Ceza Mahkemesinin savcısının vermiş 
olduğu tahliyeye ilişkin mütalaa emin olun ki çok güzeldi orda aynen beyan 
ettiği şey şu tahliyenin yasal bir zorunluluk olduğu çünkü İlker Çınar’ın 
beyanlarının delil mahiyetinde olmadığı bu nedenle tutuklanmalarının Avrupa 
İnsan Hakları Mahkemesi sözleşmesine aykırı olduğu beyanı ama buna rağmen 
tahliye taleplerini dördüncü defa mütalaaya rağmen reddedilmesi çok ilginç bir 
olay ondan sonra müvekkilim burda şey vardı bakın Veysel Şahin dosyaya ikinci 
delil yani,
 
 Başkan: Yani şey varsa esas hakkındaki savunmayı yapmayacaksınız anladığım 
kadarıyla koğuşturmanın genişletilmesine yönelik talepler varsa onları bildirin 
buyurun devam edebilirsiniz,
 
 Av. Hakan Göçer: Var şimdi şöyle şimdi Veysel Şahin Malatya 3 Ağır Ceza 
Mahkemesinde yağma, hürriyeti tahdit, silah kaçakçılığı ve tarihi eser 
kaçakçılığı ile ilgili dosyada sanık olarak yargılanıyor ve orda tam 29 yıl ceza 
alıyor yıl 2008 ve 2008 de dönemin savcısı Zekeriya Öz’e bir mektup yazıyor 
kendisi 29 yıl ceza aldıktan sonra madem siz bunları eskiden beri bildiğiniz 
olaylar vardı neden şimdiye kadar anlatmıyorsunuz ve oraya şunu yazar der ki 
sayın savcım Zekeriya Öz ben sizden birşey istiyorum bakır Ergenekon yapılanması 
var şu var bu var bakın Güneydoğuda PKK Ergenekon bir ton olay var ben bununla 
ilgili ben size bilgi vereceğim ama bir şartım var beni tahliye ettirin bu defa 
ne tür beyan istiyorsanız o şekilde de beyanda bulunurum şeklinde isterseniz 
mektubun bir sureti dosyanızda fakat gözünüze ilişti mi bilmiyorum okudunuz mu 
siz
 
 Başkan: Siz devam edin avukat bey,
 
 Av. Hakan Göçer: Beni tahliye ettirin ben ne istiyorsanız beyanda bulunurum 
beyan aynen bunlar ve arkasından bu hikayeler 2008 yılında bu Zekeriya Öz’e 
yazılan bu mektuptan sonra bu insanlar bir araya getirilmeye başlanıyorlar 
başlıyor şurda şu yapılanma var şurda silah var şurda İlker Çınar çıkıyor o 
çıkıyor bu çıkıyor ve olayların başlangıcı bu mektup hakim bey ben bu mektubun o 
kişinin el yazısı olup olmadığının incelenmesini özellikle istiyorum çünkü 
mahkeme benim en son duruşmada sorduğum çok güzel bir soru vardı sayın mahkeme 
siz benim müvekkilim hakkında bir beyan üzerine siz burda tutuklamışsınız devam 
ediyo tutukluluğu ama sizin mahkemenizde görülen yağmadan dolayı siz 9 yıl 6 ay 
hapis cezası verdiğinizde ne dediyse inanmadınız ama burdaki insanlar hakkında 
ne beyanda bulunduysa inandınız gerekçenizi alabilir miyim diye fakat gerekçe 
yoktu çünkü ne isterseniz beyanda bulunurum beyanı dosyanızdaki doğrudan doğruya 
Veysel Şahin’in dilekçesi olarak biz bunun bilirkişiye sevkini istiyoruz ondan 
başka başka talebimiz var mı başka talebimiz Suat Er Tape kayıtları dedik ve 
sadece olay şu ve dosyada diğer sanıkların hepsi tahliye oldu kimi o dediler 
kimi bu dediler başı gitti sonu gitti fakat ortada benim müvekkilim kaldı biz 
O’nun da tahliyesini talep ediyoruz efendim bide şey dosyasını istiyorum ben 
Diyarbakır 4 Ağır Cezanın not aldınız mı 2007 ye 112
 
 Başkan: Aldım takipsizliğe itiraz,
 
 Av. Hakan Göçer: Takipsizliğe itiraz bide Levent Ersöz zamanın emekli Tuğgeneral 
Levent Ersöz’ün ben bu konuda bize Levent Ersöz eğitim verdi biz şunları yaptık 
biz bunları yaptık biz bunu şeyini istiyoruz dinlenmesini,
 
 Sanık Emre Günaydın müdafi Av. Niyazi Tokmak Söz Alarak: Şimdi öncelikle esas 
hakkında savunmada bulunmayacağız bunun için süre talep ediyoruz yazılı olarak 
diğer yüksek mahkeme meslektaşlarımızın sunduğu tevsii tahkikat talepleri ile 
ilgili bir karar verdikten sonra bu hususla ilgili çalışmamızı yapacağız bu 
nedenle de mehil talep ediyoruz ayrıca şimdi katılan tarafça tutuklu bulunup 
daha sonradan 102. Maddeye göre tahliye edilen sanıklar yönünden tefrik kararı 
verilmesini talep etti bilginiz üzerine burdaki yargılama terör örgütü kurma 
terör örgütü faaliyeti kapsamında birden fazla insan öldürme yağmaya teşebbüs 
gibi ve hükümeti ıskata teşebbüs şimdi sanıkların tüm sanıkların hukuki 
durumları birbirlerini etkileyecek mahiyette bu nedenle dosyalar hukuki diyelim 
ki asker kişilerin hukuki durumları diğer sanıkların da hukuki durumlarını 
etkileyeceği için bu aşamada tefrik kararı bizce hukuki olmayacaktır bu hususu 
yüksek mahkemeye bildirmek istedim efendim müsadenizle 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 
duruşmam var,
 
 Başkan: Evet Niyazi Tokmak’ın duruşma salonundan 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 
duruşması olması nedeniyle izin verildi,
 
 Başkan: Avukat Sadık Yetkin buyurun avukat bey sizin de beyanlarınızı alalım 
mikrofona yalnız rica edelim,
 
 Sanık Varol Bülent Aral Müdafi Av. Sadık Yetkin: Efendim biz yazılı 
beyanlarımızı sunmuştuk tahliyeye ilişkin beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz 
yazılı beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz 6526 sayılı yasa gereği bu aşamada 
tahliye taleplerimiz var yineliyoruz eksikliklerin giderilmesini talep ediyoruz,
 
 Başkan: Avukat Soner Demirci,
 
 Sanık Cuma Özdemir Sanık Aykut Saka Müdafi Av. Soner Demirci: Sayın Başkanım 
öncelikle ben bu aşamada zaten duruşmanın başında da sorunuz üzerine cevap 
vermiştim dosyanın halen olgunlaşmadığını üzülerek görüyoruz olgunlaşmamış bir 
dosya biz bu aşamada esas hakkında savunma yapmanın erken olacağını düşünüyoruz 
dolayısıyla dosyanız karar aşamasına geldiğinde biz de diğer meslektaşlarımız 
gibi esas hakkındaki savunmalarımızı sunmak isteriz bunun yanında efendim söz 
konusu müvekkilimle ilgili bir takım ihlal iddiaları oluyor diğer eylem 
sanıklarıyla ilgili de geçerli bu iddiam ancak söz konusu ihlalin hiçbir şekilde 
yaşanmadığını ben ısrarla ve önemle altını çizerek söylemek istiyorum bu hususun 
teyidinin de bizzat müvekkilimin yaşadığı evinin bulunduğu yer olan jandarma 
karakolundan bizzat müzekkere ile sorulmasını talep ediyorum kaldı ki bununla 
ilgili defalarca müvekkilim beni aramış ve kendisini işte elektronik kelepçeden 
dolayı genel merkezden arandığını ve ihlal var dağda görülüyorsun şeklinde bir 
takım uyarılarda bulunduğunu söylemi kendisinin de asla böyle birşey olmadığını 
hatta arayın telefonumdan görüşeyim şeklinde cevap verdiğini ailesinin diğer 
fertleri ile görüştürdüğünü hiçbir şekilde evin belirlenen sınırlarına tecavüz 
etmediğini önemle belirtmek istiyorum efendim biz bu hassasiyete nasıl sahip 
çıktık tutuklanmamak için adli kontrol hükümlerini ihlal etmemek için kendi öz 
kardeşinin düğününe bile iştirak etmedi müvekkilimiz malum köy düğünü köy 
düğününde evinin kapısı önünde gerçekleşen kardeşinin düğününe ben iştirak 
edebilmesi için talepte bulunmuştum sayın mahkemenize sayın mahkemeniz bunu bir 
değiştirme olarak algıladı hayır biz değiştirme değil sadece genişletme 
istemiştik sadece kapsama genişletmesi bir metre daha iki metre daha 
genişletilerek düğüne iştirak edilmesini istemiştik ama sayın mahkeme bunu uygun 
görmedi biz karara saygılıyız düğününe iştirak edemedi düğüne gelen yakınları 
müvekkilimi görmek için içeriye geldiler yani gelinde damatta içeriye 
müvekkilimin yanına geldiler çok acı bir tabloydu her zaman olabilecek birşey 
değildi ki hemen ifade etmek istiyorum müvekkilim tutuklu değildir efendim 
tutuklu olmadığı halde adli kontrol olduğu belirtilen bir düzenlemeyle maalesef 
evinde hapis hayatı yaşamaktadır efendim 109. Madde çok açık adli kontrol 
sebepleri sayılmış adli kontrol sebepleri de aslında yani bunlar asla yoruma 
müsait bir şekilde genişletilemez çoğaltılamaz elektronik kelepçe şeklindeki bir 
düzenlemenin biz adli kontrol sebepleri arasında yer almadığını görüyoruz buna 
benzer bir uygulama sadece çocuk koruma kanununun 20. Maddesinde zikrediliyor 
oda çocuklar için malum olacağı üzere müvekkilimiz bir erişkindir ve kendisine 
uygulanması gereken bir adli kontrolden bahsedilemeyecektir ha müvekkilim 
tutuklanamayacağına göre 6526 sayılı yasa gereğince serbest kalmış olmasına göre 
başka bir eğer münasip bir yaptırımı var ise biz buna seve seve uyacağımızı bize 
bunun uygulanması gerektiğini talep etmekteyiz sayın mahkemenizden biz 
aşamalardaki taleplerimizle birlikte bu ilave adli kontrol düzenlemelerinin 
kaldırılmasını talep etmiştik yine bu talebimizi yineliyoruz bize adli kontrol 
yaptırımı olmayan bu yaptırımın bize uygulanmamasını talep ediyoruz sayın 
mahkeme aksi kanaatteyse bunun kapsamını genişleterek müvekkilimin yani günümüz 
dünyasında günümüz hukuk sisteminde sanık haklarına yakışır bir derecede 
cezasının çekmesinin sağlanmasını talep ediyoruz efendim malum olduğu üzere adli 
kontrol hükümleri maalesef cezadan mahsup edilemiyor ama şu haliyle bizzat infaz 
anlamına gelecek şekilde bir yaptırıma maruz kalması sebebiyle eğer talebimiz 
reddedilecekse bu adli kontrol sözde adli kontrol süresi içerisinde geçirilen 
zaman dilimini de müvekkilimizin infazından sayılmasına karar verilmesini 
saygılarımızla arz ediyoruz özür diliyorum efendim son bir talep sayın mahkeme 
eğer bugün celseye ara vermeyecekse yani yarın ya da öbür güne sarkacaksa 
duruşmamız müvekkilim malum Darende’den katılmakta Ayvalı Kasabasından 
katılmakta gelip gitmesi problem teşkil edecektir bu süre zarfında cezaevine 
konulması da bize göre uygun olmayacaktır dolayısıyla izleyen bu peryottaki 
izleyen günler için müvekkilimin duruşmadan bağışık tutulmasını talep etmekteyiz 
efendim,
 
 Saat: 16.04 olmakla duruşmaya 16.15’e kadar ara verildi.
 
 Saat:16.23 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.
 
 Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik 
araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine 
karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı
 
 Saat: 17.44 olmakla duruşmaya ara verildi.
 
 Saat 18.10 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.
 
 Sanıklar Adil Akçay ve Adem Gedik Müdafi Av. Şahin Evin Söz Alarak: Efendim 
şimdi öncelikle şunu belirtmek istiyoruz sayın meslektaşımda bu konu ile ilgili 
talepte bulundu fakat mahkeme tarafından heralde çok sayıda talepte bulunulunca 
atlandı özet usul yönündendi neden usul yönündendi sayın meslektaşımında 
belirttiği üzere öncelikle mütalaaya karşı beyanda esasa ilişkin beyanda 
bulunacak mıyız yoksa verilen mütalaa verilen ara karar gereği sunulan mütalaa 
usule aykırıdır mütalaaya sonradan uyulmayarak toplanmasına karar vereceğiz biz 
beklerdik ki mahkemenin öncelikle usul yönünden mütalaaya karşı esastan bulunup 
bulunmayacağı veya teshii tahkikat taleplerinin alınıp alınmayacağı konusunda 
bir karar kurmasını bekledik fakat bu konuda herhangi bir karar verilmedi kaldı 
ki bununla ilgili bizce de mütalaaya karşı esasa ilişkin beyanların alınmaması 
gerektiği kanaatindeyiz sebebi de şudur efendim her ne kadar mahkemelerin 
kaldırılması ile ilgili yapılan yasal düzenlemede yerine gelen mahkemede aynı 
şekilde kaldığı yerden devam edecek demişse de usule ilişkin ve doğru kararların 
devam edeceği konusundaydı yoksa ara kararlardan vazgeçilmeyecek diye bir hükmü 
bulunmamaktaydı yine son celsedeki duruşma zaptlarına baktığımız zaman her ne 
kadar mütalaa alınmışsa da yaklaşık 27 tane de araştırılması istenen hususun 
tekrar toplanmasına karar verildiği görülecektir bunlardan en yakın delillerde 
tape kayıtlarıydı mütalaa verildiği tarihte bile gelmeyen tape kayıtları vardı 
yine ikinci olarak o duruşmada bizim müvekkilin istettirdiği tapeler vardı 
bunlarla ilgili müvekkilin beyanları da alınamamıştı biz bu tapeleri daha yeni 
inceleyebildik dolayısıyla mahkemenin usul yönünden esasa ilişkin savunmamı 
alacak yoksa mütalaayı geçersiz sayıp delilleri mi toplayacak konusunu 
bilmediğimiz için bu konuda ayrıntılı olarak cevap veremedik iki tarafta da 
arada kaldık biz öncelikle mahkemenin bu konuda bir hüküm kurması gerektiğini 
ara karar oluşturması gerektiği kanaatindeyiz efendim ikincisi müteaddit 
defalarda duruşmalarda ifade ediliyor efendim biz de müteaddit defalar ara 
kararlarında İlker Çınar’ın fiziki olarak dinlenmesi gerektiği görüşünü 
belirttik sebebi şudur efendim her ne kadar gizli tanıksa da bu kişi aynı 
zamanda sanık bunun özellikle aydınlığa çıkarılması gerektiği kanaatindeyim 
çünkü bazen itilafa düşülüyo acaba bu şahıs mı yargılanıyor diye doğrudur bu 
şahıs da yargılanıyor biz ondan sonra çıkan delillerin bir çoğu 1400 sayfalık 
yeniden eklere de sunulan belgelerde dahil İlker Çınar’ın görüş değiştirmesi 
farklı farklı savunmalarda bulunması iddialarda bulunması ve bizim buna karşı 
herhangi bir şekilde soru bile soramama hakkımız kısıtlanmasıdır savcılık makamı 
her zaman çağırabiliyor soru sorabiliyor ama silahların eşitliği gereğince biz 
kendi sorumuzu soramıyoruz bir evrak var mesela bakın şurda resimler çıkarıldı 
yazılar gösterildi bunların İlker Çınar’ın kendisine ait olup olmadığını dahi 
soramıyoruz biz bu nedenle öncelikle İlker Çınar’ın diğer sanıklar gibi çünkü 
yargılama her ne kadar inilse de kimlik tespitleri de yapıldı kişilerin başka 
ekleyeceği görüşleri var mı savunmaları var mı diye sordu onu da sordu hem 
onların soruları alınsın hem de bizde sorularımızı tek tek tekrar teyit 
ettirelim bizim bu teshii tahkikat talebimizinde yerine getirilmesi gerektiği 
kanaatindeyiz efendim ikincisi iddia makamı özellikle Adem Gedik’le ilgili biz 
birçok defa söylememize rağmen bunu delilleriyle ispatlamamıza rağmen 8-12 Ocak 
2007 tarihleri arasında Adem Gedik diyo Jandarma Genel Komutanlığının İstihbarat 
Okulunda ASAL kursuna katılmıştır biz diyoruz ki hayır bu kursa katılmadı bunun 
belgesinin istenmesini talep ediyoruz fakat bir türlü iddia makamı da bunun bir 
faydası olmayacağı gerekçesiyle bunun kaydının reddini talep etti mahkeme de 
buna uydu biz özellikle getirildiği takdirde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili 
bir kursa bu nedenle en azından fişlenmesi amacıyla katılmadığının ortaya 
çıkacağı kanaatinde olacağız üçüncüsü efendim asıl bu dosyayı etkileyecek tüm 
sanıkları etkileyecek nedir efendim şu anda gördüğümüz olaylar tape kayıtları 
HTS kayıtları onlarla ilgili efendim şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı tarafından ilgili polis memurları amirleri 
hakkında soruşturma başlatıldı benim müvekkillerimden Adil Akçay bununla ilgili 
olmak üzere şikayetçi olarak çağrıldı şikayet sebeplerini sormasını gerektiren 
nedenlerden bir tanesi ise mahkeme kararı olmadığı halde e-maillerinin 
incelenmesi telefon tapelerinin kayıtlara alınması birçok kişinin de bu şekilde 
kanuna aykırı olarak dinlendiği iddiası ve ciddi bulunduğu için de soruşturma 
izni verildi ve bunlar hakkında soruşturma açıldı benim müvekkilim de bu 
duruşmadan sonra ifade verecek efendim celse arasında bildirdiğiniz takdirde bu 
soruşturma dosyasının dava dosyasına delil olarak istenmesini talep ediyoruz,
 
 Başkan: İstanbul mu Diyarbakır mı?
 
 Av. Şahin Evin: İstanbul ve Diyarbakır bağlantılı olarak bu soruşturma devam 
ediyor,
 
 Başkan: Müvekkil hangisi yönünden?
 
 Av. Şahin Evin: Adil Akçay efendim,
 
 Başkan: İstanbul’da ki soruşturmaya mı?
 
 Av. Şahin Evin: İstanbul’dan soruşturmadan dolayı biz her ikisinin de delil 
olarak getirilmesi bu dinlemelerin de usulsüz yapıldığını ayrıca HTS 
kayıtlarının üzerinde oynama yapıldığını belirtilen tarih ve saatlerin yazım 
haline yani tape haline dönüştürüldükten sonra delil uydurması şeklinde 
belirtildiğini biz diğer meslektaşlarım gibi iddia makamı ile ilgili bir 
iddiamızda yok biz iddia makamının da yanıltıldığı iddiasındayız iddia makamı da 
yanıltılmıştır eğer bu kayıtlar çıkarsa zaten bu delillerde oynandığı iddia 
makamının da yanıltıldığı ortaya çıkacaktır gerçek ortaya çıkacaktır şu andaki 
taleplerimiz bunlarla ilgilidir usul yönünden bir karar verilmesi gerektiği 
kanaatindeyim teşekkür ederim,
 
 Sanık Hüseyin Yelki Müdafi Avukat Şahin Tezcan: Benim müvekkilim birkaç sefer 
cezaevine girdi çıktı yani suçsuz olduğu anlaşıldı tereddüt edildi geri girdi 
geri çıktı hala şimdi şu durumda tutuksuz yargılanmaktadır sabahki duruşmada ve 
öğleden sonraki duruşmada da meslektaşlarımın hak ihlalleri ve mütalaaya karşı 
beyanları karşısında sayın mahkemenizin vereceği karardan sonra yazılı şekilde 
savunmalarımızı sunacağız bugün dikkatimi çeken bir noktada benim tüm sanıkların 
tutuklu olanların da tutuksuz olanların da yüzlerinin güldüğü dikkatimi çekti bu 
da heralde Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinin oy birliğiyle aldığı karar ve balyoz 
davasının sonucunda tahliyelerin gerçekleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır 
inşallah diğer tutuklu olanların da tahliye olacağını ümit ediyorum kolay 
gelsin,
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Avukat Bey biz savcı beye gülüyoruz onun komik 
iddianamesine gülüyoruz Anayasa mahkeme kararına değil hangi yüzle utanmadan 
orda oturuyor,
 
 Varol Bülent sus söz almadan konuşma bir daha,
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Özür dilerim sayın başkan bey utanmada orda oturuyo bu 
savcı daha,
 
 Başkan: Hakaret içeren sözler sarf ediyorsun,
 
 Varol Bülent Aral: Sizin heyetinizden özür diliyorum sayın başkan kendisi biliyo 
niye söylediğimi kendisi gayet iyi biliyor,
 
 Başkan: Söz vermediğimiz avukat kaldı mı?
 
 Sanık Salih Gürler Müdafi Av. Ekrem Karadeniz Söz Alarak: Şimdi dosyada gelinen 
aşama dikkate alındığında delillerin henüz toplanmamış olması diğer sanık 
müdafiilerinin ileri sürmüş olduğu hususların her halükarda bizi ilgilendiriyor 
olması sebebiyle biz şu anda esas hakkındaki yazılı veya sözlü beyanlarımızı 
sunmayacağız efendim sadece şu hususu belirtmek isterim müdahil tarafın adli 
kontrolün ihlal edildiğinden bahisle adli kontrolün kaldırılarak tekrardan 
tutuklama tedbirine başvurulması talebi gündeme getirildi ben şuna şahidim ki 
tahliye edildiği gün bir tane polis jandarma istihbarat elemanı cezaevinin 
önünde yoktular Hamit Elbistan’a gitti Cuma Darende’ye gitti Salih Doğanşehir’e 
gitti yani orada ben de şaşırdım bu tür şekilde bu durumda olan insanların çok 
kolay bir şekilde kaçabilme ihtimalleri mevcuttu ve şartları mevcuttu ancak 
müvekkilimin öyle bir düşüncesi hayalleri ve dünya görüşleri olmadığından dolayı 
iki gün sonra adli kontrol kelepçeyle kontrole zaten şu anda da ev hapsinde 
tutulmaktadırlar biz diğer arkadaşın belirttiği gibi bu bir infaz rejimidir 
infaz rejimi olduğundan dolayı da tutuklu bulunan ve tahliye edilen müvekkiller 
yönündeki bu adli kontrol kararının kaldırılması gerektiği kanaatindeyiz eğer 
kaldırılmayacaksa da en azından yaşam standartlarının yapabileceği şekilde 
genişletilmesi gerektiği kanaatindeyiz zira aynı dosya içerisindeki verilen adli 
kontroller değerlendirildiği takdirde bunun daha adil olabileceği kanaatindeyiz 
ikinci olarak dosyanın tefrik edilmesi yönündeki beyandır şimdi efendim bu 
dosyada yargılanan örgüt adı konulmamış bir örgüt Tushad denildi kabul edilmedi 
Ergenekon denildi olmadı bu bir örgüt örgütün planlayıcısı olduğu iddia edilen 
uygulayıcıları olduğu iddia edilen kişiler yargılanıyor uygulayıcıların başka 
bir dosyaya tefrik edilmesi delillerin yeni oluşacak delillerin veya gelecek 
delillerin tartışılmasından müvekkilleri etkisiz bırakır bu hem davanın aşaması 
hem duruşmanın sağlığı açısından hem davanın gündeme gelen davanın mahiyeti 
açısından bizce sorun teşkil edecektir dava bir bütün olarak ele alınması 
gerekir çünkü her halükarda azmettirmekte infaz daha doğrusu azmettirmek değilde 
fail kişilerin aynı dosya içerisinde olması gerektiği kanaatindeyiz tefrii 
talebinin reddini talep ediyoruz efendim,
 
 Sayın Başkan benimde bir talebim var alacakmısınız?
 
 Başkan: Alacağız alacağız önce bir avukatları bitirelim,
 
 Sanık Haydar Yeşil Müdafi Av.Yasemin Hamamcı Söz Alarak: Başkanım benim önce 
usule ilişkin bir talebim olacak müvekkilimin avukatlık hizmetinden yeterince 
faydalanamadığını düşünüyorum eğer gelecek celse yeteri güvenlik önlemi 
alınabilirse ben müvekkilimin kendi avukatının yanında oturarak benim yanımda 
durarak savunma yapmasını talep ediyorum
 
 Başkan: Keşke büyük bir salonumuz olsa da o imkanı verebilsek ama,
 
 Av. Yasemin Hamamcı: Ama şöyle birşey soru sormamız gerektiği zaman biz böyle 
sadece bakışabiliyoruz O’nun ne düşündüğünü bilmiyorum ben zaten dosyaya çok 
sonradan dahil olduğum için dosyaya çok hakim değilim ya da başını bilmiyorum 
şimdi böyle olduğu zaman da yeteri kadar savunamadığımızı düşünüyoruz 
müvekkilimin de adil yargılanma hakkının bu aşamada ihlal edildiğini düşünüyorum 
ben eğer yapılabilirse tutuklu olan müvekkilimin benim yanımda durarak ve 
gerekli önlemler alınarak savunma yapmasını talep edeceğim bu konuda ara karar 
kurulsun efendim ayrıca benim müvekkilim ve diğer sanıklar da bu aşamaya kadar 
adil yargılanmamışlardır ben bu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum herkeste 
dile getirdi zaten ama bundan sonra ben herkesin adil yargılanacağını 
kendilerini doğru ifade ettiklerini ve heyetin de bunları doğru anlayacağını ve 
iyi niyetle dinlediğini düşünüyorum o yüzden heyetimize de güvenim tam eksik 
yapılan işler konusunda da teshii tahkikat taleplerimiz konusunda da İlker Çınar 
aşama beyanlarında ve huzurdaki savunmalarını sık sık demiş ki Mehmet Ülger Ruhi 
Abat ve Haydar Yeşil beni tehdit etti böyme bir iddiası var acaba İlker Çınar’ın 
bu konuda bir müracaatı ya da bir şikayeti olmuş mudur bu konuda araştırma 
yapılmasını talep ediyoruz birinci talebimiz bu ikincisi İlker Çınar yani Deniz 
Uygar tarafına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiş 2 GB lık bir 
siyah flash bellek var burdaki meta data bilgisi veri ismi oluşturma kaydetme ve 
benzeri tarihleri bulunmamaktadır bu incelemenin yapılmasını biz mahkemeden 
talep ediyoruz üçüncü talebimiz olarak da İlker Çınar’ın TSK da görev yaptığı 
dönemde maaşından tasarruf teşvik kesintileri yapılıp yapılmadığının sorulmasını 
talep ediyoruz yapıldıysa 94 yılı ve sonrası bu hesaptaki kesifleri alıp 
almadığını ne zaman aldığı konularında kurumlarla yazışma yapılmasını talep 
ediyoruz ayrıca İlker Çınar sürekli diyorki Tushad kimliğim vardı Tushad’tan ben 
de talimat alırdım diyor aldığı talimatlara ilişkin herhangi bir bilir kişi 
incelemesi yapılmamış bu talimatlar üzerinde talimatların gerçek olup olmadığı 
konusunda talimatlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ediyoruz bu 
incelemenin de tarafsız olan bir kurumdan mümkünse Tübitak’tan yapılmasını talep 
ediyoruz ayrıca müvekkillere ait olan Hts kayıtları çok konuşuldu bütün avukat 
arkadaşlarımında ortak talebi bu sanırım Hts kayıtlarının süzülmemiş halinin 
Tib’den istenmesini talep ediyoruz numaraları bildirmeyeceğim sayın başkanım 
çünkü onlar dosyada var biz zaten yazılı olarak da bildirmiştik yazılı olarak da 
tekrar bildireceğim ben burda var beşinci talebimiz altıncı talebimizde şimdi 
Erhan Tuncel daha önceki ifadelerinde diyor ki işte Zirve Cinayeti Hrant Dink 
Rahip Santaro cinayetlerinde diyo ben ve diğer sanıklar tarafından Ramazan 
Akyürek üzerine yıkılmaya çalışıldı gibi bir beyanlar var bu dosyanın 
aydınlatılabilmesi açısından Erhan Tuncel’in dinlenmesini talep ediyoruz 
mahkemece ayrıca Milli Güvenlik Kurulu Genel sekreterliğine yazı yazılarak MGK 
toplantılarının misyonerlikle ilgili tasfiye kararları alınıp alınmadığının 
sorulmasını talep ediyorum İlker Çınar’ın müvekkilimle haber elemanı olduğum 
dönemde yazışma yaptığı www.cengizhantorunu@yahoo.com.tr ya da 
www.nanemaydanoz@yahoo.com.tr adreslerinin mail ve veri trafiğinin incelenmesi 
ne zamanki IP numaraları kullanılıp ve bu bilgisayarların kime ait olduğunun 
araştırılmasını talep ediyoruz ayrıca müvekkil ve İlker Çınar arasındaki ses 
kayıtlarının ekleme ve çıkarma yapılmadan çıplak haliyle TİB den istenmesini ve 
Tübitakta inceleme yapılmasını talep ediyoruz ayrıca İlker Çınar’ın ifade ve 
erakların da imzası bulunan Hasan Genç isimli astsubayın dinlenmesini talep 
ediyoruz ve bizce de İlker Çınar’ın fiziki olarak yeniden mahkemenizce 
dinlenmesini talep ediyoruz tahliye taleplerine ilişkin olarak da efendim biz 
yarın bir tahliye taleplerinde bulunacağız ama dosyada asıl faillerin tahliye 
edilmiş olması Hurşit Paşamızın tahliye edilmiş olması Ergenekon ve Balyoz 
davalarının çökmüş olması Anayasa mahkemesinin emsal kararlarının göz önüne 
alınarak müvekkilimin tahliye edilmesi gerekiyor zira müvekkilimin şu durumda 
diğer sanıkların şu durumda tutuklu kalmasının izah edilecek bir tarafı yoktur 
bizce bu sebeple bu mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz,
 
 Başkan: Bir 5 dakika ara verelim 5 dakika sonra devam edelim,
 
 Başkan: Sanık Hurşit Tolon ve müdafii avukat İlkay Sezer’in uçak saatleri 
itibariyle duruşma salonundan ayrılmalarına izin verildi duruşmanın bundan 
sonraki kısmının kayıt altına alınmasına karar verildi,
 
 Müdahiller Vekili Av. Ali Koç Söz Alarak: Sayın Başkan önce şu hususu bildiğimiz 
kadarıyla Mahkemenizin sanıkların duruşmadan vareste tutulması konusunda bir 
kararı yok mahkemenin de iki sanık dışında diğer sanıkların duruşmadan vareste 
tutulması konusunda bir talepleri yok esasen sanıkların duruşmadan vareste 
tutulmalarına yol açacak bir usul olanağı da yok çünkü bildiğiniz gibi ceza 
muhakemesi gereğince duruşmadan vareste tutulabilmek için istenen hapis 
cezasının alt sınırının beş yıl olması gerekiyor sanıklar için hepsi için 
istenen hapis cezalarının miktarı 5 yılın üzerindedir bu nedenle sanıkların 
duruşmadan geçici süreyle ya da tüm yargılama süresi boyunca duruşmadan vareste 
tutulma taleplerinin ve duruşmadan ayrılma taleplerinin bu hüküm uyarınca 
reddini ve bu konudaki izin hususunun gözden geçirilmesini talep ediyoruz bu 
yargılama esas olarak tüm yargılamalar gibi sanıklar için yapılmaktadır ve 
sanıkların da zaruretle duruşmada hazır bulunmaları gerekmektedir bu usul 
hükmüne uyulmasını talep ediyoruz ikinci mesele şudur biz dosyaların tefrik 
edilmesini istedik şu açıdan tefrik edilmesini istedik kabaca kategorik olarak 
iki ayrı suç yargılaması yapılıyor birincisi suç işlemek amacıyla örgüt kurma bu 
bir tehlike suçudur örgütün varlığı veya yokluğu bu tartışılacaktır daha sonra 
da bu örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenip işlenmediği tartışılacaktır 
ikincisi bir eylem suçudur üç değişik dört değişik eylem vardır bir tanesi üç 
kişinin öldürülmesi tasarlanarak canavarca hissiyatla öldürülmesidir ikincisi 
yağma suçudur üçüncüsü mala zarar verme suçudur bir dördüncü suçta ordaki 
dördüncü suçta konut dokunulmazlığının ihlali suçudur bunlar eylem suçlarıdır ve 
bunların çoğunda bir örgütün faaliyeti yağma suçu hariç bir örgütün faaliyeti 
çerçevesinde işlenmiş olsa bile sanıkların ceza miktarlarını arttıran ya da 
azaltan ya da etkileyen bir durum söz konusu değildir bu suçların örgüt 
faaliyeti çerçevesinde işlendiği kabul edilirse örgüt lideri ya da yöneticileri 
tespit edilirse bu eylemlerden dolayı sadece onlara ceza vermek gerekecektir 
asli faillerin örgüt kurup kurmadıklarına yönelik dosyanın diğer sanıkların 
örgüte ilişkin suçlamaların ana eylemden ayrılması gerekiyor çünkü 2007 yılında 
burda bir cinayet işlendi işlenme biçimiyle kötü bir cinayetti ve onun 
sanıklarının ister denetimli serbestlikle isterse başka bir usulle ellerini 
kollarını sallayarak bir yargılama boyunca örgüt var mı yok mu araştırması 
sırasında bu ülkede dolaşmaları beni de herkesi de eminim sizi de rahatsız 
ediyordur dolayısıyla bu rahatsızlığa bir son vermek için bu eylemin işlenip 
işlenmediği yönünde bir tartışma veya bir saikte yoktur biz işlemedik diye bir 
iddia da yoktur dolayısıyla bu ana cinayet sanığı beş kişinin eylemlerine 
ilişkin dosyanın örgüt faaliyeti dışındaki eylemlerine ilişkin dosyanın tefriki 
ile ayrı bir esasa kaydının ve o yargılamanın tekamül etmiş bir yargılamadır bu 
açıdan sona erdirilmesini talep ediyoruz bu açıdan dosyanın tefrikinde yarar var 
bir ikinci husus denetimli serbestlik kararıyla yasa gereği 109. Madde uyarınca 
102 ve 109. Madde uyarınca sanıkları konutu terk etmeme yaptırımıyla beraber 
tahliye ettiniz buna uyarınca da o zamana kadar Türkiye ‘de yoktu bir sistem 
satın alındı ve bu sanıklara elektronik kelepçe uygulandı belli alanın dışına 
çıkmamaları koşuluyla denetimli serbestlik kararı verildi 112. Madde de 
denetimli serbestliğini ihlal eden sanığın tutuklanmasına ilişkin hüküm var yine 
denetimli serbestlik kararında yazıyor şimdi denetimli serbestlik bürosu bu 
denetimli serbestliğe ilişkin görevini yerine getiriyor bakıyor bu şöyle 
uygulanıyor sanıklara elektronik bir kelepçe takıldı ve belli alanın dışına 
çıkmaları dışında sinyal vermesi sağlandı cihazın bugün Türkiye’de bir kişinin 
yada dünyanın herhangi bir ülkesinde ne kadar kolay kaçıp kaybolacağını 
saklanabileceği hepimizin malumu 112. Madde de denetimli serbestlik kararının 
uygulanmasının yaptırımıdır denetimli serbestlik bürosu mahkemenize en az iki 
sanıkla ilgili denetimli serbestlik kararını ihlal ettikleri konutlarının dışına 
çıktıkları bunun tespit edildiğini elektronik olarak tespit edildiğine ilişkin 
kendi tespitlerini göndermelerinin yanı sıra bir hakime keşif yaptırtıp 
gönderiyor sizin mahkemeniz diyor ki evinde bulamadığınız anda tespit 
yapacaksınız böyle bir usul yok cep telefonunun ya da herhangi bir sabit 
telefonun bir başka telefona yönlendirilmesi yoluyla başka bir yerde görüşme 
yapmanın mümkün olduğunu biliyorsunuz biliyor musunuz Cuma Özdemir ev telefonunu 
cep telefonuna yönlendirdi ve ordan görüştü evde olduğunu nasıl bilebiliriz 
bizim O’nun evde olup olmadığını denetlememizin tek yolu elektronik kelepçedir 
eğer o tedbiri ihlal ediyorsa tutuklamanız gerekir burda da 5 yıllık süreye 
uyulmaması gerektiği kanısındayız eğer bu sanıklardan asil faillerden bir tanesi 
bu denetimli serbestlik kararını ihlal ettiği defalarca tespit edilmişken 
herhangi bir şekilde kaçarsa kaybolursa bir başka suç işlerse bunun sorumluluğu 
ve yükümlülüğü mahkemeniz üzerinde olacaktır çünkü 112. Maddeyi uygulamayan 
ayrıca denetimli serbestlik bürosuna yaptığın her tespiti bana bildirme yani 
dolaylı olarak bu denetimi yapma diyen mahkemeniz böyle bir karar verme yetkiniz 
yoktur bu hususu düzeltin ve denetimli serbestlik kararını ihlal eden sanıkları 
tutuklayın onların tutuklanmasını talep ediyoruz bir başka husus çok sayıda 
tevsii tahkikat talebi bildirildi bu tevsii tahkikat talepleri içerisinde gazete 
haberinde ismi geçen kişiden kendisiyle röportaj yapılana dair çok sayıda 
kişinin de tanık olarak dinlenmesi gibi bir durum söz konusu kovuşturmanın 
genişletilmesi talepleri konusunda tıpkı Cumhuriyet Savcılığı gibi katılan 
tarafında görüş bildirme hakkı vardır bu nedenle bu tevsii tahkikat taleplerinin 
neler olduğu konusunda tarafımıza bir inceleme yapma talepler sıralandıktan 
sonra buna karşı görüş bildirme hakkı tanınsın ondan sonra bu konuda karar 
verilsin bir başka husus şudur hemen asker ya da polis devletin silahlı kanadına 
dahil olan tüm kurum mensuplarının yargılandığı davaların genelinde bir retorik 
var şudur o kurumların kutsiyeti kabul edilen kutsiyeti sanki mensuplarına 
ülkede her türlü işi yapma istedikleri her suçu işleme özgürlüğü verilmiş gibi o 
kurum kutsiyetine sarılarak kendilerinin o kurumun şerefli bir personeli 
olduklarını onlara karşı herhangi bir suç soruşturması yürüten hatta onları suç 
üstü yakalayan kişiler onlar üzerinden kurumu yıpratmak istiyormuş gibi bir 
retorik çerçeve çiziyorlar kurumlar kutsal değildir kendileri hiç değiller biz 
iki gün önce daha Ankara Ağır Ceza Mahkemesi 1980 yılında 12 Eylülde Genelkurmay 
Başkanı olup darbe yapan eski Cumhurbaşkanına 7. Cumhurbaşkanına müebbet ağır 
hapis cezası verdi bu ülkenin ordusu 3 kere darbe yaptı başbakan ve bakan astı 
bu ülkenin ordusu 12 Eylül 1980 de 650 000 kişiyi gözaltına aldı 500 000 kişi 
mülteci oldu 1,5 milyon kişi yerinden edildi 49 kişiyi astı Güneydoğuda daha iki 
yıl önce uçakları bir köyü bombaladı ve köylüleri öldürdü kurum kutsiyetinden 
söz edemeyiz savunmaları kurum kutsiyetine yakıştıramayız eğer böyle envanter 
çıkarılırsa böyle bir envanter çıkar arkadaşlar bu tür retoriklerin şimdi yani 
bu yargılamaların tamamını öyle ya da böyle yanlışlarıyla beraber çok sayıda da 
yanlış var bu yargılamalar da onu da bir tarafa bırakarak söylüyorum f tipi 
yargılama deniliyor şunu söylemek gerekiyor 1980 yılında Kestanepazarında 
sıradan vaiz olan bir adam nasıl bir ordu kurdu da 168 ülkede okul kurdu acaba 
Türk Ordusunun ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın referansları olmasaydı sıradan 
bir vaiz 168 ülkede okul kurabilir miydi onca öğrenci okutabilir miydi bunlar 
hepsi birbirinin parçası şimdi sistem içerisinde güç savaşı var ve o güç savaşı 
bazen onun işine bazen bunun işine yarıyo ve ortak düşman kabul ettikleri 
misyonerler gibi aleviler gibi solcular gibi Kürtler gibi bir grup olduğunda da 
hep beraber hareket edip o düşmanı yenmede bir beis görmüyorlar biz şunu 
söylemek için burdayız aslında biz böyle kurum kutsiyetleri altında devlet 
çıkarları adı altında insanlar ezilmesin üzülmesin dövünmesin, sürünmesin 
incitilmesin diye buradayız, tam da bunları söylemek için burdayız, bu sanıkları 
alkışlamak için değil, 50 yıl görev yaptıysa 50 yıl benim vergimden para aldı, 
nüfus memurundan hiç bir farkı yok benim için, bunu söylüyorum, teşekkür 
ediyorum
 
 Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer söz alarak: Benimde ekleyecek birşeyim yok, 
meslektaşımın söylemine katılıyorum özellikle tefrik ve tutuklama konusunun 
öncelikle ve ivedilikle ele alınmasını bir usul zorunluluğu olarak tekrar 
hatırlatıyoruz
 
 Müdahiller vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Tevsi tahkikat hususu o dereceye 
varmış ki dinlenen tanıklara tekrar tebligat çıkartılmış, ya dosya incelenmedi, 
ya da çok titiz yapılmayan birşey, mesela Gökhan Talas dinlendi bu mahkemede, 
yani daha titiz davranması gerekiyor mahkemenin ve gerek görülürse yine bu 
konuda talep kendileri birisi Ankara’da birisi İstanbul’da onların kendi 
yerlerinde talimatla dinlensin çünkü
 
 Başkan: Sanık Emre Günaydın, avukatın esas hakkında savunma için süre talep 
etti, esas hakkında savunma yapacakmısın herhangi bir talebin var mı bu aşamada
 
 Sanık Emre Günaydın söz alarak: Efendim burdaki herkesin ifadesinde bir Emre 
ifadesi var, hepsinin ifadesi bitsin ki ben ona göre bir cevap vereyim, toplu 
bir cevap vereyim hepsine
 
 Başkan: Savunmanı yaparken bir cevap verirsin, şu aşamada bir diyeceğin var mı?
 
 Sanık Emre Günaydın: Adli kontrolün imza şekline çevrilmesini istiyorum, bir de 
bu GPRS cihazı takılabiliyormuş oraya, onu talep ediyorum
 
 Sanık Abuzer Yıldırım söz alarak: Sayın başkanım esasa ilişkin herhangi bir 
talebim yok şu aşamada, bu kelepçe ile ilgili olarak bazen ihlaller oluyor, 
sinyal kesintisi ihlal değil, soruyorum kaç dakika diyorum abi, 3 dakika ya da 4 
dakika diyor, diyoruz ki yani eğer şeyse Malatya’dan gelsinler, cihaza 
baksınlar, diyor ki duvar kalın olabilir, şebeke kesilebilir, çok normal yani, 
bir de elini kolunu sallaya sallaya geziyor derken 4 dakikada bir insan 
apartmandan ayakkabısını giyip aşağıya inemez, Malatya’yı geziyor nedir, öyle 
bir şey yok, bir de yani masumiyet karinesi ise herkese karşı, her görünenin 
göründüğü gibi olmadığı artık 17 aralıktan sonra herkes tarafından görüldü, yani 
benim orada olmam cinayeti işlediğim anlamına gelmiyor ki.
 
 Başkan: tamam varmı başka bir diyeceğin
 
 Sanık Abuzer Yıldırım: Hayır efendim
 
 Başkan: Sen Doğanşehir’de olanmısın, Malatya mı?
 
 Sanık Abuzer Yıldırım: Malatya efendim
 
 Sanık Hamit Çeker söz alarak: Sayın başkanım, benim talebim şöyle olacak, ben 
uygulamış olduğunuz adli kontrol hükümlerini kesinlikle en ufak şekilde ihlal 
etmedim, benim yani ihlal bazen sinyal kesikliği olduğu zaman hem de beni 
denetlemek için Elbistan Denetimli serbestlik müdürlüğünden görevli memurlar 
geldi, tutanak tuttular, bu dosyama işlendi, sizden talebim başkanım, bu 
tutanakların istenmesini talep ediyorum hatta bir kere de emniyet memurları 
geldi, evde olduğuma dair tutanak tuttular, başkanım en ufak şekilde kesinlikle 
adli kontrol hükümlerini ihlal etmedim, dosyalar incelendiğinde görülecektir, 
başka bir talebim yoktur
 
 Sanık Salih Gürler söz alarak: Arkadaşlara aynen katılıyorum, Ankara’dan 
arıyorlar bazen evi terk ettin diye, o anda evde olduğum zaten anlaşılıyor, bize 
söylenen de sinyal kesintisinden kaynaklanabileceği yönünde bir de bu kelepçenin 
tene temas etmesi gerekiyormuş, bazen afedersiniz lavaboda falan çöküntü olduğu 
için bazen kesinti uzun sürebiliyor, buna göre herhangi bir şekilde ben de evimi 
terk etmedim, sizden başka bir talebim olacak
 
 Başkan: Cep telefonundan mı sabit telefondan mı arıyorlar sizi ihlal iddiası 
olduğunda
 
 Sanık Salih Gürler: Hepsinden arıyorlar efendim, şu cihaz var şu anda bende, 
bundan arıyorlar, ev telefonundan arıyorlar, babamın ve benim cebimden arıyorlar
 
 Başkan: Zaman zaman jandarmanın gelip kontrol ettiği oluyor mu
 
 Sanık Salih Gürler: Adli denetimden geliyorlar efendim, jandarma hiç gelmedi 
bize, benim talebim efendim bu uygulanmış olan sistemden ne eğitim hakkından ne 
sağlık hakkından devletin bize sunduğu hiç bir ihtimalden yararlanamıyorum, 4 
yıllık üniversite okudum ben efendim, ALES sınavına hazırlanmak istiyorum, kursa 
gitmem gerekiyor, yani bu sistem devam edecekse bari buna izin vermenizi 
istiyorum
 
 Sanık Hamit Çeker söz alarak: Başkanım söylemeyi unuttum ben hatta bir ihlal 
durumunda evin içerisindeyken yanımda denetimli serbestlik memurları varken bile 
ben evin dışında gözüküyordum, karşı binada
 
 Başkan: Belgeler geliyor zaten bize, ihlallerin niteliğini görüyoruz
 
 Sanık Hamit Çeker: Kesinlikle yani sayın başkanım, sizin uyguladığınız kontrol 
hükümlerini herhangi bir şekilde ihlal etmedim, etmemde bundan sonra
 
 Sanık Cuma Özdemir söz alarak: Başkanım ben de ihlal konusunda misafirlerle, 
komşularla otururken aradılar şu an ihlal durumundasın evin 10 metre dışındasın 
dediler, ben dedim abi napayım, yerimde sabit bekliyorum, jandarma geldi, aradık 
Ankara’yı yani hiç hareket etmedim bekledim jandarma gelene kadar ihlal 
durumundasın dediler, geldiler tutanak tuttular, ora kör nokta çekmiyor dediler, 
sonra da şebekeye yıldırım düştü, sabah 4.30’da jandarma geldi beni kaldırdı, 
gece 23.30’a kadar jandarmayla birlikte oturduk, benden kaynaklanan şeyler 
değil, cihazdan kaynaklanıyor, tanıklarımda var misafirlerle otururken, 
geliyorlar, evin içinde olduğumuzu görüyorlar tutanak tutup gidiyorlar yani el 
kol rahat sallayarak gezmeyi bırakın evin içinde korkumuzdan gezemiyoruz, ya 
işte birşey mi olacak 7 dakika ihlal ettin neredeydin, tuvaletteydim, vallahi 
tuvaletteydim, nerde olacam, korkumuzdan gidemiyoruz napak
 
 Sanık Varol Bülent Aral söz alarak: Esas hakkındaki savunmamı ileride yapacağım 
sayın başkan, şimdilik taleplerimi ileteyim, ümit ediyorduk sayın başbakanımızın 
son çıkardığı yasalardan sonra yargılanmanın yenileneceğini ümit ediyorduk ama 
sayın savcı hiç tınmadan orda oturuyor, iddianame tuğla gibi aynen duruyor, 
heralde kanunları ben yanlış anladım, kanun diyor ki yeni çıkan yasalardaki lehe 
hükümler lehe uygulanır, geriye dönük olarak, uygulanabilir değil mi, hatta 
uygulanmak zorunda, burada lehe dönük hükümler var, yani eski özel yetkili 
mahkemeler niye kaldırıldı, malum, anlatmaya gerek yok, yasa dışı delil toplama 
yönünden kaldırıldı, yasa dışı delil bile olmayan sayın Mehmet Ülger’in sayın 
Mehmet Ülger’in annesine küfür eden bir imzasız mektubu sayın savcılar, dosyaya 
koydu, yetmedi TRT’den spiker çağırdılar, bu insanın suratına karşı okudular, 
belki annesi rahmetli oldu, şimdi bunu yapan bir insanı siz karşımıza savcı diye 
çıkartıyorsunuz, böyle ıvır zıvır saçma sapan gereksiz kağıt evraklarla dolu bir 
dosyayı bize mütalaa olarak sunuyorsunuz, savunma istiyorsunuz sayın başkan, ben 
sizi tenzih ediyorum, 3 üyenizi tenzih ediyoruz, yeni geldiniz, ne derseniz ben 
hiç bir şey söylemeyeceğim size ancak yargılamanın yenilenmesi bizim için 
geçerli balyoz için geçerli değil, onlar hüküm verilmiş bir dosya, şu anda 
yargılamanın yenilenmesi demek iddianamenin sadeleştirilmesi demek, usule uygun 
olması demek, siz bugün bize Fethullahçı niyetiyle AKPci niyetiyle intikam 
almaya çalışırsanız ki benim sülalemin %40-50’si resmi törenle AKP’ye 
katılmıştır malatya’da bize herhangi bir şekilde bizden intikam almaya 
çalışırsanız onun getirileri olacaktır, her yönden sayın savcı beyin ortağı 
İsmail Aksoy bey daha önce siz gelmeden önce itirafçı olmam için beni epey 
baskıladılar, epey zorladılar, Hüseyin Yelki kandı, Hüseyin Yelki’nin bilmiyorum 
ifadesini okumadım, bana da gösterilmedi, mahkemelere de katılmama izin 
verilmediği için göremedim, ancak savcı beyin bana söylediği şu, Hüseyin 18 
sayfa ifade verdi sen niye 16 sayfa verdin, İsmail Aksoy bana bunu söylüyor, 
uydurma delilleri laptopunda bana çevirip gösteriyor, Mehmet Ülger aleyhinde 
delil üretmemi bana tasvip ediyor, savcı bey ona destek veriyor, yanınızda 
oturan savcı bey, bana trilyon teklif ediliyor, tanık koruma şube müdürü 
çağırılıyor emniyetten şahsın yüzü bile belleğimde, bana tanık koruma 
kitapçığıdır siyah kaplı bir kitapçıktır, 5. maddesi gösteriliyor, kitapçık bana 
veriliyor, ayda 1500 lira maaş bağlanacağı söyleniyor, sözü veriliyor, tahliye 
beraat sözü veriliyor ve İsmail Aksoy savcım tarafından şu söyleniyor, bunların 
hepsi elektronik ortamda kaydedildi, genel kurmaya, emniyete MİT’e gönderildi, 
ister bugün açıklarlar, ister yarın açıklarlar, bunlar 3 istihbarat kurumunda bu 
görüntüler, bunlar buralarda var, savcı İsmail Aksoy’un bana yaptığı ahlaksız 
teklif, hayasız teklif, şerefsiz teklif var, hepsinde var, sayın başbakanımızın 
elinde var, niye savcı İsmail Aksoy bir gecede yeri değiştirildi, Yargıtay’a 
alındı, şu anda Yargıtay’da da var onun yeri, bu teklifleri yaparken kameraya 
çekildi bu insan, ben uydurma ifade 16 sayfa verdim ve mahkemede de dedim ki 
bunların hepsi uydurma, ben 5 defa yalan ifade verdim burada ve aynı anda 
yalanladım, yarına bırakmadım, niye yalanladım şunu ispat etmek için, mahkeme 
taraflıdır, Mehmet Ülger aleyhine ne söylersem kabul edilecektir ve kabul 
edildi, Mehmet Ülger benden o kadar nefret eden bir insandı ki anneme küfür 
ediyordu, altta adliyenin altında, benden o kadar nefret ediyordu, beni 
tanımıyordu, bilmiyordu, adımı başka türlü tanımıyordu, bana küfür eden bir 
insan, şimdi şimdi biraz biraz beni sevmeye başladığını düşünüyorum bu adamın, 
aramızda bir bağlantı yok, sadece yurdumuza hizmet etmiş bir insan ve avukatın 
da dediği gibi aldığı maaşa değmeyecek bir hizmet, içeride yatmaya değmez Mehmet 
Albayım, bu devlete hizmet etmek içeride yatmaya değmez. Sayın başkanım az önce 
kusura bakmayın sözünüzü kestim sık sık ama avukat bey diyor ki Türk ordusu 
uçaklarla köyü bombaladı
 
 Başkan: Varol davanın konusu onlar değil, şu aşamada esas hakkında savunma 
yapmayacaksan, toplanmasını istediğin delil varsa
 
 Sanık Varol Bülent Aral: Birinci talebimi aldınız, iddianame yok sayılmalı çünkü 
lehe hükümler var yeni kurulan yasada, yok efendim ben başbakanı da çıkardığı 
yasaları da millet meclisini de tanımam diyorsanız bu kafayla bu iddianameyle bu 
savcıyla devam edersiniz, beni de çağırmaz müebbet yollarsınız, ben cezadan 
kaçmadım şu an 30 seneye hükümlüyüm, çıkışım yok, bir dava bitmeden öbürü 
geliyor, benim Malatya adliyesine gelmem, oradaki salonda bulunmam tek tek 
teşhis yapıp orada konuşmam lazım, sadece İsmail Aksoy ve şu an yanınızda duran 
değerli savcıya istediklerini vermedim diye beni Adana F tipine sürgün ettiler, 
sürgün, niye Malatya Adliyesine gelmeyeyim diye, işlerine yaramıyor, bu insanın 
orada oturması ihsasi reydir, şu anda yapılan ihsasi reydir, heyetinize 
yakışmaz, ha size Fethullah Gülen cemaati tarafından söz verildiyse başbakan 
yakında gidecek bu kafayla devam edin, başbakan gitse de biz burdayız sayın 
başkanım, ben bu mahkemenin ortasında demiştim ki benim canım başbakanıma feda 
olsun demiştim, mahkeme başkanı benimle alay etmişti, şimdi ortaya çıkıyor, 
kimin doğru söylediği, darbe planını yapan Fethullahçılardır demiştim, şimdi 
ortaya çıkıyor kimin darbe planı yaptığı, benim bu söylediğim 17 aralıktan çok 
önce, Türkiye’de Rıza Zerrap 17 aralıkta göz altına alınıyor, tesadüfe bakın 
CIA’in İran’dan ricasıyla adamın iş ortağı Babek Zencani İran’da göz altına 
alınıyor, ha bu başbakana operasyon, başbakana değil CIA’in emriyle pensilvanya 
imamlarının, pensilvanya savcılarının bize yaptığı operasyon, tabi bunun cezası 
da olacak, bunun cezası destekçilerinden olacak, ben şimdilik bu kadar diyorum, 
iki yolunuz gözüküyor, ben başbakanı dinlerim yasalara uyarım ve yargılamayı 
yeniden sıfırlar yaparım, annemize küfreden mektupları atarım, çünkü cennet 
annelerin ayağı altındadır, benim sizin annenizin değil, annelere küfür eden 
insanların ayağının altına birşey gelmez, ya bu iddianame adam gibi bir hale 
sokulur yeni baştan bir heyetle yeni baştan bir şekilde toplanır ya da siz 
dersiniz yok efendim biz pensilvanyayı dinliyoruz nasıl olsa Abdullah Gül 
cumhurbaşkanı olacak başbakana tekmeyi basacak diyorsanız o yönde devam 
edersiniz, ikinci olarak müdahil avukatlar tümüyle şeytanın avukatı değiller, 
kötü insanlar değiller, güzel bir teklifleri var, bu 5 tetikçi elleri kanlı 
vaziyette yakalanıyor ve suçu da inkar etmiyorlar, neden bu insanlar 
cezalandırılmazda konuşmamaları için tahliye edilirler, sayın başkan ben bu işin 
yapılacağını 2006’da emniyete ordugahta Recep albaya bildirdim, emniyet 
müdürlüğü organize suçlar şubesine bildirdim, 2. Başkanı Cumali beye bildirdim, 
demokratik toplum partisi birinci başkanı Malatyalı bir bayan başkan bildirdim, 
munzur kafeye bildirdim, DYP il başkanlığına bildirdim, isim Veysel Şahin Ata 
Atmaca bu cinayeti işlettirenler ama amaçları sadece paraydı, sadece para, ben 
bu olayların olacağını daha geniş şartlı olacağını ben bildiriyorum, mektup 
açmamışım cezaevinden, telefon açmamışım, ailesiz kimsesiz olduğum için gelenim 
gidenim 9 senedir yok, ben 9 senedir görmediğim insanlarla bağlantılı olarak 
azmettiricilikten Hurşit Paşa’da dosyaya girene kadar örgüt liderliğinden 
yargılandım, bu rezillik artık son bulsun başkanım, bana desinler ki sen 
Fethullah Gülen’den nefret ediyorsun diye biz sana müebbet veriyoruz kabul 
ederim eyvallah kabul ediyorum, kabul edecem, sayın başkanım defalarca dedim 
mahkemeyi uzatmayın ceza verin dedim dinlemedi, şimdi tahliye olma ihtimalimiz 
var yine suçluyuz, verin cezayı, yalan söyleyenin imanı olamaz, resulullah 
efendimiz mekke medine arasında savaşta 3 tane sahabeye rastlıyor, 3 tane
 
 Sanık Ahmet Hurşit Tolon ve müdafi Av. İlkay Sezer ile Av. Dilek Helvacı’nın 
uçak saatleri itibariyle duruşma salonundan ayrılmalarına izin verildi.
 
 Dosya incelendi:
 
 GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
 
 1-Sanık Cuma Özdemir’in Darende ilçesinde ikamet ediyor oluşu, hakkındaki adli 
kontrol kararı gereğince Malatya’da kalacak yerinin bulunmaması ve sanık 
müdafinin talebi doğrultusunda, sanığın beyanları da tespit edilmiş olmakla 
24/06/2014 ve duruşmanın devam etmesi halinde 25/06/2014 tarihli duruşmalara 
özgü olmak üzere duruşmalardan bağışık tutulmasına,
 
 2-Duruşmanın 24/06/2014 günü saat 09.30’a bırakılmasına oy birliğiyle karar 
verildi.23/06/2014
 
 Başkan 39967 Üye 41899 Üye 150147 Katip 128402
 
 (23 Haziran 2014, 20:31)
 |