Tam
EskidenYeniye
 

Zirve Davası 93. Celse tutanağı


Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davada sanıklar savcılık mütalaasına karşı savunmalarını yaptı. Davanın en önemli sanıklarından Ergenekon hükümlüsü Hurşit Tolon'un avukatı İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi. Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer, 'Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış' iddiasında bulundu.

23.06.2014 20:31 Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davaya 93. duruşmayla devam edildi. Duruşmaya, bir süre önce cezaevinden tahliye edilen Ergenekon hükümlüsü emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katıldı. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, Malatya Orduevi'nde kalan ve tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon kendi aracıyla geldi. Tutuksuz sanıklardan Emre Günaydın, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım polis araçlarıyla, Cuma Özdemir ise jandarma aracıyla adliyeye getirildi. Duruşmada tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Ruhi Abat, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen ile tutuksuz sanık Hüseyin Yelki de hazır bulundu. Tutuklu sanık Varol Bülent Aral, Adana F-Tipi Cezaevi'nden, tutuksuz sanık Hamit Çeker ise Elbistan E-Tipi Cezaevi'nden telekonferans sistemiyle duruşmaya katıldı. Duruşmayı, Balyoz Davası kapsamında tahliye olan emekli Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin ile Zirve Yayınevi'nde öldürülen Alman Tilman Ekkehart Geske'nin eşi Suzanne Geske'de takip ediyor

Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada söz alan, Tolon'un avukatlarından İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi.

Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer, "Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış" iddiasında bulundu.

İşte mahkeme tutanağı ışığında o duruşmada yaşananlar:

T.C. MALATYA 1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DURUŞMA TUTANAĞI
DOSYA NO : 2014/173 Esas
DURUŞMA TARİHİ : 23/06/2014
CELSE NO : 2.
BAŞKAN : VEDAT KOÇ 39967
ÜYE : YILDIZ GÖREN 41899
ÜYE : MUSTAFA GÖZLÜPINAR 150147
CUMHURİYET SAVCISI : ZAFER HAZAR 41035
KATİP : SİNEM GÜNGÖR 128402

Belirli gün saat: 10.33’de celse açıldı.

Tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Abdullah Atılğan, Levent Ercan Gelegen bağsız mahsus yerlerine alındılar.

Tutuksuz sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon, Hüseyin Yelki, Adil Akçay, Adem Gedik, Cuma Özdemir, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Emre Günaydın’ın

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer ve Av. Dilek Helvacı, sanıklar Murat Göktürk ve Abdullah Atılğan müdafii Av. Alper Çitil ve Av. Faik Demez, sanıklar Cuma Özdemir ve Aykut Saka müdafi Av. Soner Demirci, sanık Ruhi Abat müdafi Av. Necla Çitil Tufan, sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Halis Önal ve Av. Saim Tuğrul, sanık Hüseyin Yelki müdafi Av. Şahin Tezcan, sanıklar Adil Akçay ve Adem Gedik müdafi Av. Şahin Evin, sanık Varol Bülent Aral müdafi Av. Sadık Yetkin, sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Yasemin Hamamcı ve Av. Ayşenur Ersoy, sanık Mehmet Çolak müdafi Av. Hakan Göçer, Sanık Emre Günaydın müdafi Av. Niyazi Tokmak, sanık Salih Gürler müdafi Av. Ekrem Karadeniz,

Katılanlardan Suzanne Geske ve Hatice Yüksel ile katılan ve şikayetçi vekillerinden Av. Erdal Doğan, Av. Murat Dinçer, Av. Ali Koç, Av. Hüseyin Cem Güney hazır. Başka gelen olmadı açık yargılamaya devam olundu.

Adana F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu sanık Varol Bülent Aral ile tutuksuz sanık Hamit Çeker’in Elbistan Ağır ceza mahkemesince SEGBİS üzerinden sesli ve görüntülü bir şekilde hazır edildiği anlaşıldı.

Malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin devir kararı okundu.

Sanık Hamit Çeker müdafi Av. Mehmet Katar’ın mazeret dilekçesi göndermiş olduğu görüldü. Okundu. Dosyasına konuldu.

Tutuksuz sanıklar adına görevsizlik kararı ekli duruşma gün ve saatini bildirir meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği görüldü.

Sanıklar müdafine görevsizlik kararı ekli duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin usulüne uygun tebliğ edildiği görüldü.

Sanıklar ve müdafileri ile katılanlar ve vekillerine mütala ve sanık gizli tanık İlker Çınar’ın geçen celse dosyaya gelen bilgi ve belgelerine karşı beyanda bulunmak üzere bir sonraki celseye kadar süre verilmiş olduğu görüldü.

Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı.

Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı.

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer söz alarak: Sayın başkan sayın heyet, bugün Malatya 3. Ağır Ceza mahkemesinin kaldırılması sonrası son celsede esas hakkındaki mütalaanında dosyaya sunulması ile yapılan ilk celse, ilk duruşma, aradan uzun bir zaman geçti, şimdi ben bir önceki duruşma tutanağına geçirilen 6 aralık 2013 tarihli polis kriminal laboratuvarı raporu çerçevesinde söz talebinde bulundum, söz verdiniz, şimdi buna girmeden önce 24/02/2014 tarihli duruşmada iddia makamı sanıklar ve müdafilerinin yasal dayanaklarını göstererek itirazlarını göz ardı ederek, savunma delillerini toplamadan ve yargılamanın o aşamasına kadar toplanan delilleri CMK 216 uyarınca tartışmadan ki bununla ilgili duruşma tutanağına da geçen çok açık ve net başkan beyin delilleri burada tartışacağız, bunun için ayrı bir duruşma yapacağız demiş olmasına rağmen tartışmadan ve bu mahkemenin yani Malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin kaldırılacağına ilişkin meclisteki kanun taslağı, kanunlaşacağını belirtmiş olmamıza rağmen, yürürlüğe girmemişti, 6 martta yürürlüğe girdi, 24 şubatta biz duruşmayı yaptık, bu mütalayı almayın dedik, bakın bu eksiklikler var, usul eksiklikleri var, malesef alındı. Şu hususu bir kez daha önemle belirtmek isteriz ki; AİHS’nin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında sanığın savunmasına yönelik delillerin toplanmasını istemesi yasal hakkıdır, buna paralel olarak CMK’nun 177 maddesinde de sanığın savunma delillerinin toplanması isteminde bulunabileceği açık bir şekilde hükme bağlanmıştır. Bunun yanı sıra kamu otoritesini temsil eden iddia makamının şüpheli ve sanığın sadece aleyhine değil lahine olan delilleri de resen toplaması ya da mahkemeden toplanmasını talep etmesi yasal yükümlülüğü olduğu herkesin malumudür. Oysa ki kanun ile son verilen Özel yetkili Malatya 3. Ağır ceza mahkemesindeki yargılama sürecine baktığımızda burada malesef çok işimiz var, biz yasal hakkımızı kullanmaksızın, kullandırılmaksızın buraya getirildik ve esas hakkındaki mütalayı bir gün kucağımızda bulduk, Malatya 3. ACM’deki yargılama sürecinde biraz önce söylediğim gibi 216 uyarınca deliller tartışılmadan bu aşama atlanarak sanki esas hakkındaki mütala savcının delilleri tartışacağı bir metinmiş gibi değerlendirilerek bir uygulama yapıldı, bu usule yasaya kesinlikle aykırı, bunu kabul etmiyoruz, delillerin tartışılması aşamasının ayrı bir duruşmada yapılacağı mahkeme başkanı tarafından bir çok kez duruşma sırasında beyan edilmiştir. Şimdi bu şekilde hazırlanan yani yasanın emrettiği düzenlemelere aykırı olan AİHS’de aykırı olan esas hakkında mütalaa isimli döküman bizce hukuken yok hükmünde ve yasaya aykırı bir metindir. Buna ilişkin yazılı dilekçemi de takdim edeceğim. Hukuken yok hükmünde olan esas hakkında mütalaanın içeriğine ilişkin bazı tespitlerimizi de Özetle mahkemenize ifade etmek istiyorum. Bir iki cümleyle müsaade edin lütfen. Dava dosyasında yani sayın savcım kusura bakmayın şahsınızla ilgili bir sorunum yok, ancak şunu söylemek zorundayım, savunma makamını işgal eden biri olarak bu mütalaa tamamen sizin eseriniz değil mi efendim.

Bu mütalanın dava dosyasında herhangi bir bilgi, belge bulunmamasına rağmen TSK ve özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı hedef alınarak, dosya sanıkları ile herhangi bir ilgisi bulunmamasına rağmen yazılmış ve malesef www.kontrgerilla.com/OHD.asp isimli web sitesinden aynen alıntı yapılarak, aynen, yani kelime cümle bakımından aynen alıntı yapılarak huzura getirilmiş bir metinden bahsediyoruz, keşke sayın savcım bizi beylik tabancanızla vursaydınız da devletin malı bildiğimiz kontrgerilla.com sitesinden alıntıyla bizi vurmasaydınız, mütalaanın 21. sayfası sondan ikinci paragrafı http:/www.psakd.org/malatya katliamı, dilekçelerimde var ayrıntılı adres, 25. sayfada yer alan JİTEM’in kurulması ve faaliyetleri bölümü, TBMM raporu 1. Cilt syf 125 2. paragrafdan aynen alınmıştır.

26. sayfasında yer alan “Andıç başlıklı 8 sayfalık belge” İbaresi ile başlayan bölüm Diyarbakır İddianamesinden alınmış araya TUSHAD ile ilgili bu dosyamız bölümü sokuşturulmuş, eklenmiştir. Devamında Gruplar Komutanlığı, Grup Komutanlığı ve Tim’lerde; idari Kısım ve İstihbarat Kısmının” ile başlayan paragraf da aynı iddianameden alınmış, Son bölümde ise gizli ve açık tanık, sanık İlker ÇINAR’ın çok özür dileyerek söylüyorum 17.02.2014 tarihinde mahkemeye sunduğu ama 24 şubat 2014 günü okunarak dosyaya konan savunmasından birebir alınmış, kopyala yapıştır yapılmış, çok özür diliyorum, böyle bir metinle karşılaşmak istemezdim, buna karşı savunma yapmak istemezdim, böyle bu durumda bırakılmayı hiç istemiyordum, ayrıca, esas hakkındaki mütalaanın incelenmesi ile görülmüştür ki; Bugüne kadar dosyaya sunulan Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetieri Komutanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ile diğer resmi makamların resmi yazılarına iddia makamınca hiçbir şekilde itibar edilmemiş, yalnızca asılsız iddiaları ile bir çok kişinin haksız bir şekilde özgürlüğünden mahrum kalmasına neden olan dosyanın önce gizli tanığı, bilahare açık tanığı ve sonunda sanığı olan İlker Çınar’ın iddialarına bir çok çelişki içermesine rağmen itibar edilmiş, esas alınmıştır. İddia makamı sanık İlker Çınar’ın asılsız iddialarına itibar etmekle kalmamış resmi makamların bakın resmi makamların içinde Genel Kurmay Başkanlığı var, MSB arşiv müdürlüğünden getirtilen evraklar var, bunları da hiç bir delil göstermeksizin ve bunların sahteciliği ile ilgili hiç bir araştırma yapılmasını talep etmeksizin düzmece olduğunu ileri sürmüştür. Şimdi ben suçsuz olduğumu ispat etmek zorunda olduğum gibi bu evrakların da gerçek olduğunu da ispat etmek zorunda bırakılıyorum, ceza yargılamaları ilkeleri tamamen tersine çevrilmiş, şüpheden sanık yararlanır değil de şüpheden sanık kurtulmak zorunda olur haline getirildik, Şimdi esas hakkında mütala masanızda efendim, 7. Sayfasını açarsanız bende internetten aldığım bölümünü okuyacağım, bir bölüm size göstermek isterim, 2. Dünya savaşı İtalya ve Nazi Almanyasının yenilgisinin yanı sıra, Amerika’nın atom bombası atarak Hiroşima ve Nagazakide gerçekleştirdiği kitlesel ölümle son buldu derken ,ikinci dünya savaşını patlayan bu bombalarla ortaya çıkan soğuk savaş takip etti. Doğu Avrupa ülkelerinin de komünizmi tercih etmesi ve Amerika’yı sovyetler birliğinin yanı sıra komünizmin de tehdit etmesi yer aldı. Mütalaa 9. Sayfa. 1952 ibaresiyle başlayan bölüm Bu gizli orduların oluşturulma fikri ise nazi subayı olan Reinhard Gehlen’e aittir. Gehlen’e göre hitlerden sonra komünizm ile sadece amerika baş edebilirdi. Bu amaçla 1945’te Amerika’ay teslim oldu. Kızılordu ve Stalin hakkında bir takım belgeleri sundu ve 129 sayfalık bir sunum verdi. Gehlen’den etkilenen amerika Gehleni CIA’nın başına geçirilen Ahlen Dulles ile temasa geçirdiler. Gehlenin kuracağı gizli ordu Almanya da yeni bir hükümet kurulana kadar Amerika tarafından finanse edilecekti Sayın başkanım sayın heyet bu bilgilerin buraya yazılmasını gerektiren bu dosyada hiç bir şey yok. Hiç bir delil yok. Ben merak ettim bunlar nereden alındı diye. Basit bir çalışmayla bir kaç günümü feda ederek ben buna ulaştım. Bu internet çıktısını da mahkemeye ibraz edeyim. Mahkemenin de daha fazla zamanını almayayım. Bununla birlikte mütalaa denilen metnin 9 bölümden oluşuyor biliyorsunuz. Bazı bölümleri 361-369 380-383 arası 383-402 arası sanık İlker Çınar’ın 1400 sayfalık sunduğu metinden birebir alınmış, 403-538 539-567 araları dahil olmak üzere 67-69-65-85-265 330-360 arası gibi bölümler buradan alınmış, şimdi çok ilginç birşey var sayın başkan sayın heyet 6 aralık 2013 tarihli raporu lütfen bir tarih olarak not edelim aklımıza, 6 aralık 2013 tarihli polis kriminal raporu dosyaya 24 şubat 2014 günü sunuldu. O gün okundu. Nasıl oluyor da İlker Çınar 17 şubatta mahkemeye teslim ettiği savunmada bu rapora atıf yapıyor. İlker Çınar dosyadan en son hangi yazılı belge örneklerini dilekçe ile talep ediyordu. Bunların tarihlerine bakarsanız aslında dosyaya bu rapor sunulmadan öcne İlker Çınar’a gittiği ya da belli merkezlerce İlker Çınar’ın savunmasının hazırlanarak buraya getirtildiği gözlenebilir. Zaten İlker Çınar savunmasını şahsen teslim etmemiş mahkemeye. Yani ben şunu da hayretle karşılıyorum, 17 şubatta İlker Çınar savunmasını verdiğinde 1400 sayfalık savunmayı savcımız 1 hafta var, 24’üne, okudu anladı, her gün kaç sayfa okumak ve yapmak ve o günkü işleri de düşünürsek iş yükünü sizin takdirinize bırakıyorum, 24’ünde biz buraya geldiğimizde dosyaya basit bir ara karar olarak okunan 6 aralık tarihli polis kriminal raporu bize ne zaman verildi sayın başkanım, siz çok iyi hatırlıyorsunuz, nisan ayının sonunda. Nisan ayının sonunda Silahların eşitliği falan hepsi bir tarafa bırakılmış, bizler cezaevine tıkılmışız, yatsınlar içeride beklesinler olmuşuz, biz bunu nisanın sonunda aldık ve hala ekleri yok. Bu raporun ekleri uyap üzerinden dosyaya ardı ardına dilekçeler koymamıza rağmen yok. Eki diye benim önüme gelen metin benim dosyaya koyduğum köşesinde benim el yazım olan sayfa. Şimdi bunlardan yola çıkarak ben esas hakkındaki mütalaaya savunma yapacağım. Şimdi dilekçemde de belirtiyorum, ben daha önce kovuşturmanın genişletilmesine ilişkin taleplerde bulundum. Bu taleplerimi yineliyorum bu ve şimdi burada yineleyeceğim talepler yerine getirilmeden benim esas hakkında savunma yapmam fiilen ve hukuken malesef mümkün değil. Bakınız biz 31/10/2013 tarihli dilekçemiz ile dinlenmesini talep ettiğimiz tanıkların isimleri vardı. Bu tanıkların dinlenmemesine ilişkin olarak şöyle bir ara karar var, 16.12.2013 tarihli 91. celsede almış olduğu 22 nolu ara kararı ile “Mahkememizce aynı konuda karar verildiğinden ve bir kısmının da dosyaya fayda sağlamayacağı ve yargılamaya yenilik getirmeyeceğinden bu husustaki taleplerin ayrı ayrı reddine” denilerek formül bir cümleyle reddedildi, yalnız arada birşey oldu, kamuoyunda “Balyoz Davası” olarak bilinen davada mahkemenin huzuruna hazır edilmiş olanlar değil savunma tarafının dinlenmesini talep ettiği 2 tanığın dinlenilmemesinin ve delillere ilişkin tartışmanın yapılmamış olması, delillere ilişkin iddiaların araştırılmamış olması ülkemizde ilk defa Anayasa mahkemesi genel kurulunun 17 üyenin oy birliğiyle hak ihlali olarak sayıldı. Şimdi biz Adil yargılanma hakkının bir gereği olarak silahların eşitliği ilkesi uyarınca aşağıda takdim ettiğimiz kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerimizin sayın mahkemenizce kabulüne karar verilmesini talep etmekteyiz. Sayın başkan CMK’nun 178.madde diyor ki çağırılıpta dinlenilmesi talep edilen tanık dinlenilmesi reddedilmişse ve hazırsa dinlenir, bu dinlenirle bitiyor, bir emredici hüküm. Bunun daha hafifi olan Anayasa mahkemesi ihlal olarak saymış, şimdi bizim dosyamızda en büyük konu İlker Çınar’ın iddiaları, İlker Çınar, sayın savcım bunu araştırmadı ama cezaevinde yatmadım dedi, sizin yerinizde oturan başkana İlker Çınar burada mayıs ayında yapılan duruşmada ardı ardına başkanın sorularına ben dedi cezaevine girmedim, ben dedi yatmadım cezevinde. Ben de gittim cezaevinden fotoğraflarını getirdim. Dosyaya sundum cezaevi hükümlü defterindeki fotoğrafları. Başkası yatmıştır dedi. Evrakları takdim ettim isteyelim, araştıralım, malesef şey yapılmadı. Ben dedi bunları dedi İlker Çınar askeri mahkemenin karşısına da çıkmadım, hiç yargılanmadım, çok disiplinli bir askerdim dedi, ancak askeri mahkeme dosyasında kendisinin yalancı, dolandırıcı, sahtekar TSK’ya yakışmayan bir kişiliğe sahip biri olduğuna dair vaka kanaat raporu düzenlenmişti, bizim tanık olarak dinlenmesini talep ettiğimiz tanıklardan biri de bu vaka kanaat raporunu düzenleyen üstteğmen Mahir Akça idi, Mahir Akça duruşma salonu dışında hazırdır, Mahir Akça’nın derhal ama derhal huzurunuzda dinlenmesini CMK’nun 178’in emredici hükmünü göz önüne alarak dinlenmesini talep ediyoruz, ayrıca cezaevi kayıtlarına hiç bir delil göstermeksizin düzmece diyen savcımıza bu bizi mecbur etti, bizim bulduğumuz cezaevi kayıtlarında İlker Çınar’ın bir üst satırında resmi bulunan aynı cezaevinde beraber kaldıkları kişi de duruşma salonunun dışında. Onun ismi Saim Özdemir, Saim Özdemir’in de dinlenmesini talep ediyorum, şimdi mahkememiz 79. Celsenin 10 nolu ara karar ile 5. Kolordu Komutanlığına yazı yazmış, bunlardan sonra benim dosyaya sunmamdan sonra, cezaevi kayıtlarını istemişti, ancak ben hatırlıyorum belki celse numarasını söyleyemeyeceğim İlker Çınar’ın cezaevinde yattığına ilişkin koğuş arkadaşları beraber kaldığı kişilere ilişkin bir ara kararda hatırlıyorum, bu çerçevede Saim Özdemir’in de dinlenmesini aynı dönemde görev yapmışlar, o tarihte 1. Orduya gitmiş mi gitmemiş mi gelsin burada huzurda söylesin, aynı evde kalmışlar, aynı cezaevinde kalmışlar, aynı otel odasında kalmışlar, bunlara ilişkin bu kişinin tanıklığı hayati önem taşımaktadır, bu dosyanın temeline ilişkin bir bilgi var, esas hakkındaki mütalaa olarak dosyaya sunulan metin de bu da önemli bir yer tutuyor, diğer tanık dinletme taleplerimiz var, mahkemenin fazlaca zamanını almayacağım, Emekli Tuğg. Levent Ersöz’ün ve olayın olduğu dönem ordu komutanı olan emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın ki kendisinin yazılı beyanları bulunduğu kurum aracılığı ile dosyaya sunuldu, yine de dinlenmesini talep ediyoruz çünkü sağolsun iddia makamı bu bizim dosyaya getirttiğimiz hiç bir belgeye ilişkin değerlendirme yapmadı, esas hakkındaki mütalaasında, sayın Hasan Iğsız’ın adresi de dilekçemizde var. Ayrıca yine 31/10/2013 tarihli dilekçemizde dinlenmesini talep ettiğimiz o dönem 33. Mknz.P.Tug. Adli Müşavirliği, Askeri Mahkemesi, Askeri Savcılığı iie Askeri Cezaevinde görevlilerde ilişkin isim listesi de var, karşılığında nerede imza atmışlar, bunların da dinlenmesini talep ediyoruz, tekrar mahkemenin dikkatine sunmak isterim ki bu kişilerden bazıları bugün anayasa mahkemesi üyesi, uyuşmazlık mahkemesinde üye ve başsavcılık gibi görevleri olan Adalet Bakanlığı tetkik hakimi olarak görev yapan kişiler var, İlker Çınarın mahkemede huzurunda vermiş olduğu ifadesinde kendisine atıfta bulunduğu ve sözde TUSHAD personeli olduğu ve kimlik kartında yazılı gerçek adının Ahmet Erdoğan olduğu ileri sürdüğü şahsın Sayın Mahkemenizce celp edilerek tanık sıfatıyla dinlenilmesini talep ediyoruz. Yine çok ilginçtir bir TV programında Malatyadaki olaydan öncesine bir Tv programında yakında Malatya’da şurda burda tetikçiler bulunarak olaylar yaratılabilir diyen İstanbul Organize Suçlarla Mücadele eski Müdürü Adil Sedar SAÇAN’ın da İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesinde 13-14-15 Ocak 2010 tarihlerinde verdiği beyanlar da dikkate alınarak dinlenilmesini talep ediyoruz. Biz bugüne kadar vakıf olamadık, yargılandık, mahkum ettiler, ama aleyhimizdeki delili bize göstermediler, o delili iddia makamı getirdi burada da kullandı, Elba 3 yazan CD’yi mahkememiz daha önce dosyaya celp edilmesine karar verdi, mahkememiz de vakıf olmadı, ona da vermediler, şimdi mahkeme değişti, İstanbul 4. Ağır ceza mahkemesinde kayıtlı olan bir dosya haline geldi, dosya numaraları dilekçemizde var, CD imajlarının dosyaya celp edilmesini ivedilikle talep ediyoruz, bunu dayanıyor iddia makamı, biz bu delili inceleyemedik, göremedik. Yine bu 6 aralık 2013 tarihinde Kriminal Polis Laboratuvarı raporuna ilişkin yazılı dilekçemde ayrıca beyan ettim, ben sayın başkanım mahkememizin ön bir inceleme yaptıracağını Uyap’ta müzekkere görünce hemen bir dilekçe yazdım, o dönemde sadece bir iki belge gönderecekti, dedim ki benim KKK verilen ve Sanık İlker Çınar’ın cezaevindeyken yazdığı el yazılı dilekçesini de incelemeye tabi tutun, hazır gidiyor polis kriminale bunlarda gitsin dedim, bundan daha doğal ne olabilirdi, gitmedi, bu talepte bulundum, bunlar kabul edilmedi, bu talebimi de burada tekrar ediyorum, eğer bir bilirkişi incelemesi yapılacaksa bunlar genişletilerek bu çerçevede yapılması lazım ve bunun içinde Üniversitelerin adli tıp enstitülerinden görevlendirme yapılmasına karar verilmesini talep ediyoruz. Yine İlker Çınar’ın Malatya C.Başsavcılığında verdiği 2. Gün ifade veriyor efendim, yani ben böyle bir ifade görmedim, 2 gün, 4 şubatta başlıyor, 5 şubatta bitiyor ve 8 sayfa, 1 gün başlıyor, 4 gün sonra bitiyor 18 sayfa ifade, ifadenin başlangıç tarihi başka bitiş tarihi başka, böyle gün farkları var. Şimdi bu ifadelerden birinde 2. Sayfasında 4 şubatta başlayıp 5 şubatta biten ifadesinin 2. Sayfasında evet diyor bana fotoğrafını gösterdiğiniz kişiydi kurye, Hurşit Tolon ile bizim aramızdaki kurye buydu, fotoğraf var diyor, fotoğrafı teşhis ettim diyor, biz bu kişinin fotoğrafını alındı ise ifadesini dosyaya getirtemedik, karşı koridordan buraya getirtemedik, yani bizim müvekkilimizle ilgili çok ciddi bir iddia var, ben bunu savunmada kullanacağım, savcı beye dedim neden ifadesini almıyorsunuz, ya avukat bey dedi alsam ne diyecek yapmadım diyecek, e ben kullanacam savunmada. Şimdi CMK 153. Maddede biliyorsunuz bazı paragrafların artık yürürlükten kaldırılmasıyla şüpheli en başından itibaren soruşturma dosyasınını tamamına vakıf olabiliyor, bu çerçevede artık bir gizlilik ilkesiymiş hiç bir yasal temeli olmayan husus olur eğer bir mazeret ileri sürülürse, bu resmin ve bu resimle ilgili ifadesi alınan kişilerin de beyanlarının dosyaya getirtilmesini talep ediyoruz. İlker Çınar’ın atfı cürüm niteliğindeki soyut ithamlarına itibar ederek esas hakkında mütalaasını sunmuş olması nedeniyle 24/04/2014 tarihli dilekçemiz var malum mahkemenize sunduğumuz, bu dilekçede dedik ki İlker Çınar esas hakkında savunması dahil olmak üzere bugüne kadar yani 17 şubatta verdiği ifade diyelim, esas hakkındaki demeyelim de 17 şubatta mahkemeye takdim ettiği 1400 sayfalık onun imzasına havi savunma metninde dahil olmak üzere toplam 15 adet ifade vermiş, her biri ayrı çelişkiler içeriyor, birbirini yamamaya çalışan ifadeler, bunları silahlı kuvvetlere ilişkin iddialar öne sürüyor, genel kurmay başkanlığına gönderelim, genel kurmay başkanlığı o görev dönemine ilişkin iddiaları esas alarak bir inceleme yapsın ve mahkememize bunların ne derece doğru olup olmadığına dair beyanda bulunsun, bu talebimizi tekrar ediyoruz, yine 22 nisan 2014 tarihli iddia makamının da katılımı ile bir duruşma açıldığı haricen öğrenilmiştir. Yani tutukluluk incelemesi ara inceleme şeklinde, tutanak öyle. Ben bunu size de arz etmiş idim, “gelen başka kimsenin olmadığının” kayda geçirildiği görüimüştür. Biz haklarımızın kullanımı hakkında yanlış anlaşılmayı engellemek adına o duruşma bizlere haber verilmedi, bizim haberimiz olsaydı biz bu duruşmaya ara incelemelerde tutukluluk incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep eden taraf olarak mutlaka katılırdık, ancak bu haliyle sanki bir celse açılmışta bizler gelmemişiz, haber verilmişte bizler gelmemişiz gibi bir izlenim olabilir, bu nedenle iddia makamı dışındaki taraflara bildirilmediğini duruşma tutanaklarına geçirilmesini talep ediyoruz, ben buna ilişkin yazılı dilekçemi ve bir yargıtay kararı da ekinde sundum. Şimdi bizim malum yarına ilişkin bir mazeretimiz var, ben onu yine tensiple bildirilmiş, bu herkesi yakından ilgilendiren iki tanığın mahkemenizce derhal dinlenmesini öncelikle talep ediyorum, yazılı dilekçemi sunuyorum.

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer’in 11 sayfadan ibaret 23/06/2014 tarihli dilekçesi ve ekindeki bir adet yargıtay ilamı alındı. Okundu. Dosyasına konuldu.

Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer söz alarak: Efendim bizim bu arada olması gerekiyor diye takdir ettiğimiz siz de takdir edersiniz ki, usule ilişkin bir talep, o da şudur efendim, şimdi geçmişten bugüne doğru bakacak olursak 2012 yılında sayın savcılık dosyaya bir mütalaa sunmuştur, esas hakkındaki mütalaasını sunmuş, daha sonrada sayın meslektaşlarımın sözüne ettiği mütalaa verildi. Dava her ne kadar 3. ACM’den buraya devredilmiş olsa da; şüphesiz ki bir devamlılık söz konusudur, anayasa mahkemesinin tutuklulukta 5 yıla ilişkin sınırlandırmaya ilişkin kararından sonra bizler bugünleri adeta görerek böyle bir hukuki sorun doğacağını öngörerek mahkemeye bir talepte bulunmuştuk, demiştik ki bu cinayette fiili olarak yer alan 5 sanığın davası dosyası tefrik edilerek bunlar bir an önce bitirilsin, her ne kadar birliktelik söz konusu olsa da diğer sanıklarla olan davamız sürsün diye bir talepte bulunmuştuk, mahkeme bu talebimizi zaten dosyanın karar aşamasına yaklaştığını, geldiğini ve 2013 yılında yani anayasa mahkemesinin verdiği 1 yıllık süre dolmadan davayı bitirmeyi düşündüğünü söyleyerek bu talebimizi doğrultusunda karar vermemişti, zaten bitecek demişlerdi. Ancak böyle olmadı. Dava 2014 yılına sarktı ve bu arada da mahkemeye sürpriz sayılacak bir tarihte de yasal değişiklik oldu ve bunun üzerine siz de ilk göreve başlar başlamaz da 5 yıllık tutuklama süresini aştığından bahisle 5 sanık hakkında tahliye kararı verdiniz, bu arada da adli kontrol hükümlerine 109 madde kapsamında adli kontrol hükümlerini uygulayarak tahliye kararı verdiniz, bu durum sizlerde farkındasınızdır ki toplumda büyük bir iğfal yarattı, yani suç işledikleri toplum tarafından sabit olan ve öyle bir kanaat oluşmuştu ki, tabiri caizse 3 kişiyi kıtır kıtır kesen halk tabiriyle, kişiler nasıl oluyorda sokaktalar, başkaları yargılanıyor onlar sokaktalar, başka tutuklular var içerde bunlar nasıl dışarda oluyor gibi. Şimdi bu çok ciddi bir sıkıntı yarattı, sadece hukuki çevreler, bizim müvekkillerimizin çevresinde değil, hani sosyal çevrede bile çok sorularla karşılaştık ve bunları bizler ve sanırım sizler de yanıtlamakta zorluk çektiniz, hukukun incelikleri, teknik vs vs dedik ama doğrusu bu bizleri de tatmin etmedi

Sanık Varol Bülent Aral: Sayın başkan hukuk dili kullanılmıyor sayın başkan, mahkeme heyetine yönelik

Başkan: Sen şu anda müdahalede bulunma, söz hakkı verdiğimizde konuşursun

Sanık Varol Bülent Aral: İtiraz hakkımı kullanıyorum

Başkan: Söz hakkı verdiğimizde konuşursun tamam mı

Sanık Varol Bülent Aral: İtiraz hakkımı kullanıyorum sayın başkan, bu hukuk dili değildir buyrun

Av. Murat Dinçer: Evet sayın başkan, bu ciddi bir probleme dönüştü, bu durum ve bu arada bizler uyap üzerinden dosyaya baktığımızda öğrendik ki denetimli serbestlik uygulanan 5 sanıktan bir kısmına ilişkin bir takım yazışmalar var, bu yazışmalar özetle kabaca nedir deniyor ki denetimli serbestlik şube müdürlüğü görevini yapmış ve demiş ki bazı sanıklar için bunlar evlerinden ayrılıyorlar yani verilen kararda elektronik kelepçe uygulanarak evlerinde tutulması gereken bu kişilerin çok kereler evlerinden ayrıldıkları, bulunmak zorunda oldukları yeri terk ettikleri, 4 saate varan ihlaller yaşandığını söylüyor ve bizim bir uyarı yetkimiz yoktur, sayın mahkeme gereğini yapsın diye size gönderiyor, sayın mahkemenin kararını sizin kararınızı sizlere anlatacak değilim ama sizlerde diyorsunuz ki telefonla arandığında yerinde bulunmuş olması ihlali oluşturmaz madem ki yerinde bulunuyorlar bu durumda ihlalden söz edemeyiz, ihlal yoktur yeni bir karara da gerek yoktur demişsiniz hatta buna benzer yeni yazışmalar yapmayın, bize yeni yazışmalar yapmayın diye de ihtarat yapılmış, bu durumu da biz vahim karşılıyoruz, şimdi efendim şöyle bir durum var, ortada gerçekten çok vahim bir durum söz konusu şimdi bu 5 sanık adeta şimdi onların bakış açısından onların psikolojisinden de baktığımızda 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen iddianameyle ve 2 kez esas hakkındaki mütalayla istenen kişiler ve itiraflarda söz konusu ve dosyaya hukuki olarak baktığımızda bu mahkumiyeti kuvvetle muhtemel olan kişiler ve kendi açılarından baktığımız zaman bu durumda olan kişilerin serbest olması ve denetimli serbestliği de ihlal ederek evi terk ediyor olmaları adeta onlara suç ve ceza konusunda bir masumiyet sağlıyor, 3 kişiyi öldürmeleri nedeniyle ağırlaştırılmış müebbete 3 kez mahkum edilecek insanların sokakta dolaşması demek ha 3 ha 4 farketmez, varsa bir hesap böyle bir risk çok yüksek bir risk var bir, ikincisi mahkemenin gidişatına göre kişilerin kaçma ihtimallerinin de çok yüksek olduğunu gösteriyor, bu durumda mahkemede yeni önlem alınması da gerekir ancak bizim talebimiz bu aşamada bu değil, bizim talebimiz bu aşamada bu hukuki garabeti gidermek için vaktiyle 3. Ağır ceza mahkemesinde yapmış olduğumuz talebi ivedilikle sizden talep ediyoruz, o nedenle sayın meslektaşlarımın taleplerinin arasına girmek zorunda kaldım, yani mahkemenin öncelikli meselesi bu dosyada tefrik kararı vererek, öncelikle şu 5 sanığın kararının verilip hakkında karar verilip bu yeni dosyanın da yani diğer sanıklar hakkında sürecek dosyanın da içerisinde elbette bağlantı dosyasıdır kalmak kaydıyla davanın bundan sonra sürdürülmesinin hukuken bizleri rahatlatacağı kanaatindeyiz, yani biz burada tümüyle genelde herkesi bizleri de rahatlatacak bir çözüm hukuki formül üretiyoruz, bunun bir gerekçesi de şudur efendim, sayın mahkemenin bugüne kadar delil toplama konusundaki işlemler bir yana sayın meslektaşımın biraz önce her ne kadar sadece 214 ve 215 kapsamında değerlendirme dese de ister istemez bir tür savunmayı içeren ve tevsii tahkikat taleplerini içeren değerlendirmeleri ve talepleri düşündüğümüzde dava sanki uzamaya aday görünüyor, yani bu kriz günden güne büyüyecek gibi görünüyor, bu davanın uzamasında bizler sakınca görmeyiz, ancak bu dava boyunca bir yandan denetimli serbestlik adına da olsa, önlemiyle de olsa sürekli ihlal ederek kaçma veya yeni suç işleme riski altında ve toplumsal bu iğfalin baskısı altında bu davayı yürütmek bizce olanaksız görünüyor ve önerimiz bu gerekçelerle şudur ki; mahkeme öncelikle şu tefrik konusunda yani bizim tefrik kararımızı değerlendirsin, bu konuda bir karar verilsin, daha sonra diğer meselelere geçelim, tevsii tahkikat değerlendirme taleplerine daha sonra geçelim, sanırım anlaşılmıştır.

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. Dilek Helvacı söz alarak: Sayın başkan sayın heyet, meslektaşım İlkay Sezer’in savunmalarına aynen iştirak ediyorum, bazı hususları vurgulama ihtiyacı hissediyorum, dilekçemizin ekinde takdim ettiğimiz Yargıtay 1. CD’nin emsal kararında da açıkça bildirildiği üzere çağrılması reddedilen tanıkların duruşmada hazır edilmesi halinde mahkemenin dinlemesi yasal bir zorunluluktur, madde metninde dinlenebilir değil dinlenir şeklindeki ifade tarzının kullanılması bu zorunluluğun bir amir hükmü olduğunu vurgulanmaktadır, Yargıtay’ın bozma kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir. Bunu dikkatinize arz etmek istiyorum. 2. Husus sayın başkanım ve sayın üyeler, malum özel yetkili mahkemelerin faaliyetlerine son verilirken bunun Türk hukukunda getirdiği sakıncalarda öngörülerek son verilmiştir, bu nedenle mahkeme tevziyen sayın mahkemeniz huzuruna gelmiştir, ancak bakıyoruz ki iddia makamı aynı, aynı iddia makamı duruşmada yine özel görevli olsun olmasın bu konumu şu anda icra ediyor, şimdi şu mantık içinde beyan etmek istiyorum, özel yetkili görevler haizken dosyayı inceleyen ve malesef sayın meslektaşımında belirttiği üzere mütalaasını sunan müvekkilimin şahsı üzerinde gerçekten devletin askeri makamlarını tahkir kastıyla hareket ettiğini de ortaya koyan ki biz bu konuda yasal haklarımızı da kullandık, bir makamın artık bu savcının görevine de son verildikten sonra iddia makamını temsil etmesi maselef objektif bir iddia makamı konumuna çok ciddi şüpheler oluşturmaktadır, savcının reddi konusunda biliyoruz ki CMK’da özel bir düzenleme yoktur ama ancak CMK’da kıyas mümkündür, nasıl ki hakimler ve bilirkişiler tarafsızlığından şüpheye düşüldüğü konularda davaya bakamıyorsa sayın iddia makamının da davadan çekilmesini, çekilmediği takdirde reddedilmesini talep ediyorum, CMK hükümlerinin kıyasla uygulanması neticesinde, aksi halde bu yargılamada büyük bir gölge düşecektir mahkemenizin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda da sayın mahkemenize arz ediyorum efendim, teşekkür ederim.

Başkan: Ahmet Hurşit Tolon bakımından anladığımız kadarıyla kovuşturmanın genişletilmesi talepleri sona ermeden bir karara bağlanmadan esas hakkındaki savunmayı bu celse yapmayacaksınız öyle görünüyor.

Av. İlkay Sezer: Yapamayız efendim, delillerin aslında bizim dilekçemizin yazılı kısmında göreceksiniz, delillerin tartışılması aşaması başlı başına önemli ve özel bir durum olduğundan ve esas hakkındaki mütalaa da bundan sonra alınacaksa alınması gerektiğinden dosyada hiç bir delile dayanmayan biraz önce internet sitelerine atıf yaptık verdik, bu bölümlerin çıkartılması ve delillerin tartışılması aşamasından sonra mütalaanın alınması ve mütalaanın da iddia makamına iadesini talep ediyoruz

Başkan: Ortada bir mütalaa var, dolayısıyla yol haritasını ona göre çizecez. Ahmet Hurşit Tolon avukatınız esas hakkındaki savunmayı daha sonra yapacaklarını söylediler, beyanlarınızı alalım

Sanık Ahmet Hurşit Tolon söz alarak: Sayın başkan sayın üyeler, sözlerime başlarken bağımsız ve tarafsız yargıya yitirmiş olduğum güven duygumu sayın heyetinizin şahsında yenileyerek yaşadığım tüm adaletsizliğin sona ereceği inancımla huzurunuzda bulunmakta olduğumu belirtmek istiyorum, öncelikle bugün özel yetkili mahkemelerin faaliyetine son verilmesinden kısa bir süre önce iddia makamının şahsım üzerinden gerçekte TSK’ın yıpratılmasına, karalanmasına ve itibarsızlaştırılmasına yönelik hiç bir mesnede uymayan çirkin ithamlarına karşı savunma yapmak içini gelmediğimi belirtmek isterim çünkü görevine kanun ile son verilmiş bir makamın yaptığı değerlendirmenin zaten hukuken yok hükmünde olduğu tartışmasız bir gerçektir, tahliyemin ardından bugün huzurunuzda bulunmamın temel nedeni kamuoyunda zirve yayınevi davası olarak anılan bu iğrenç katliamın öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere hiç bir aşaması ile ilgili en küçük bir bilgim ilgim irtibatım ya da hukuki fiili bir bağım olmadığını ve asla da olamayacağını sayın mahkemenize ve burada tüm kamuoyuna duyurmak ihtiyacımdandır, bundan yaklaşık yarım asır önce ulu önder M.Kemal Atatürk’ün ocağı TSK’da göreve başlarken günün birinde hain bir kurşun ile şehit olabileceğim ya da düşman askerine istem dışı esir düşebileceğimi göze alarak bu göreve başlamıştım, ancak ömrümü adadığım kendi vatan toprağımda yargı vasıta kılınarak bir hukuk suikastine kurban gideceğimi hiç ama hiç aklıma getirmemiştim, kaderin bir cilvesi olarak tarihi yaklaşık 1 ay öncesinden tespit edilmiş Malatya İnönü üniversitesinde konuşmacı olarak katıldığım ve misyonerlik ile hiç bir ilgisi olmayan konferansın menfur cinayetler ile aynı güne denk gelmesi nedeniyle sizlerin bildiği üzere hakkımda önce hiç bir somut delil yokken bu dava açıldı, ardından hukuksal yine hiç bir gerekçe gösterilmeksizin malesef tutuklandım, oysa anonim bir atasözünde belirtildiği üzere adaletin küçüldüğü yerde büyük olanın artık suçlar olduğunun unutulmaması gerektiğini burada ifade etmeye çalışıyorum, çok şükür ülkemizde halen fikri hür, vicdanı hür hakimler var da yargı vasıta kılınarak yaşadığım ağır zulme bırakıldığım hukuk katliamına artık yeter artık dur denildi. Adalet geçte olsa tecelli etti. Böylece bende sonunda hürriyetime kavuştum, darısı iftiralarla hürriyetleri gasp edilmiş diğer masumların başına. Neyse ki hürriyetleri gasp edilmiş diğer masumların başına, neyse ki son olarak anayasa mahkemesince balyoz ismiyle anılan davayla ilgili ihlal kararı da kamu vicdanında bir nebze olsun rahatlama sağladı, şunu önemle belirtmek isterim ki ben menfur cinayetler nedeniyle huzurunuzda yargılanan sanıklardan ne de tedarik edilmiş müfteri İlker Çınar’ı ne de diğer sanıkları hiç ama hiç tanımıyorum. Bu kişilerle doğrudan ya da dolaylı hiç bir görüşmem ya da hiç bir irtibatım yoktur ve olmamıştır. Nitekim bu davanın CMK 250 görevli ve yetkili İstanbul cumhuriyet savcılığınca yürütülen soruşturma aşamasında ne zaman olaydan 3,5 yıl sonra 2010 yılının 24 aralık günü bu aşamada verilen yetkisizlik kararında iddiaya konu, o zaman başlıyor o olay daha sonra da beni çağıracaklar, o tarihte değil 3,5 yıl sonra bir müfteri bulunuyor bilahare beni İstanbul’da sayın Kansız ifadeye çağırıyor, işte orada verilen yetkisizlik kararında iddiaya konu bu eylemlere herhangi bir irtibatımın bulunmadığı açıkça belirtilmiştir. Müfteri İlker Çınar’ın gizli tanık, tanık ve sonra da sanık sıfatıyla bugüne kadar vermiş olduğu birbirinden farklı ve çelişkilerle dolu ve de düzeltme tanzimli 15 adet beyanında yer alan şahsıma yönelik soyut ithamları genel kurmay başkanlığı, KKK, jandarma genel komutanlığı ile sosyal güvenlik kurumunun dosyadaki resmi yazıları yanında dinlenen sanık ve tanık beyanları ile uzman raporları ile defalarca çürütülmüştür, gerçekten sayın mahkemenizce resen ya da avukatlarımın talebi üzerine dosyaya celp edilen GKB’nın, KKK’nın, JGK’nın ve resmi yazılarında genel kurmay başkanlığı bünyesinde TUSHAD isimli bir birimin hali hazırda mevcut olmadığı gibi geçmiş dönemde de hiç bir şekilde teşkil edilmediği, özel kuvvetler bünyesinde beyaz kuvvetler ya da siyah kuvvetler adı altında ne geçmişte ne de hali hazırda mevcut olmadığı benim hiç bir tarihte varlığı ileri sürülen TUSHAD’ın veya özel kuvvetler bünyesinde faaliyet gösterdiği iddia edilen beyaz ya da siyah kuvvetlerin yöneticisi olmadığım açıkça ifade edilerek İlker Çınar tarafından ortaya atılan iddiaların tamamen asılsız iddialardan ibaret olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır, bu gerçek son olarak kamuoyunda ergenekon olarak adlandırılan İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesince görülen davada tanık sıfatıyla dinlenen genelkurmay eski başkanı emekli orgeneral Hilmi Özkök, MİT eski müsteşarı ve jandarma genel komutanı emekli orgeneral merhum Teoman Koman, özel kuvvetler eski daire başkanı Muharrem Mutlu Arıkan ile psikoljik harekat başkanı eski tümgeneral Can Teller tarafından da aynen doğrulanmış ve Genel kurmay başkanlığı bünyesinde TUSHAD, beyaz kuvvetler veya siyah kuvvetler isimli bir birimin ne geçmişte ne de hali hazırda mevcut olmadığı defalarca ifade edilmiştir. Genel kurmay başkanlığı, KKK ve jandarma genel komutanlığı ile sosyal güvenlik kurumunun dosyadaki resmi yazılarına göre TSK’da 28/08/1992 tarihinde uzman erbaş olarak göreve başlamasının üzerinden 1 yıl dahi geçmeden alkollü olarak göreve gelmesinden dolayı hapis cezası ile cezalandırılan ardından birliğinden firar eden ve 33. Mekanize piyade tugayı askeri mahkemesinin 13/10/1993 tarihli ve 1993-871 esas, 1993-421 sayılı kararı ile firar suçundan dolayı 5 ay hapis cezası alan ve bu cezası kesinleşen ve bu nedenle de cezaevinde hapis yatan bu dosyada vaka kanaat raporunda dolandırıcı ve sahtekar olarak belirtilen bilahare disiplinsizliği nedeniyle 23 kasım 1993 tarihinde sözleşmesi feshedilerek TSK ile ilişiği kesilen, aradan 4 yıl geçtikten sonra 28/08/1997 tarihinde yeniden TSK görevine dönme talebi de reddedilen, ordudan atılmasına müteakip din değiştirerek önce misyonerlik yapan daha sonra müslüman olup misyonerlere karşı çalışmalarda bulunan ve aynı zamanda kendi beyanına göre jandarmanın ve diğer istihbarat kuruluşlarının da haber elemanı olan, gerçek adıyla İlker Çınar takma adıyla Deniz Uygar isimli bir müfterinin bugüne kadar vermiş olduğu birbirinden farklı ve kendi içerisinde dahi tutarsızlık arz eden 15 ayrı ifadesinde ileri sürdüğü somut hiç bir delile dayanmayan asılsız iddialarına iddia makamınca itibar edilmesi, üzülerek söylemek gerekirse bu davada benimle birlikte muvazzaf ve emekli bazı askeri şahıslar üzerinden gerçekten TSK’nın yargılanması ve bu suretle esasen bir süredir planlı ve sistemli bir şekilde devam eden yıpratma karalama itibarsızlaştırma ve öc alma programının sürdürülmesinin amaçlandığını ortaya koymaktadır, kısaca TSK’ya kurulan çok ayaklı kumpasın iğrenç bir bacağını da oluşturan ve 3,5 yıl sonra zirve katakullisi olarak Malatya’da ortaya çıkan bir olayla mağdur edilmiş durumdayım. Sayın başkan, sayın üyeler ulu önder Atatürk bundan 94 yıl önce 31 Temmuz 1920’de Afyonkarahisar’da kolordu dairesinde subaylara hitaben yaptığı konuşmada, orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır, kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar, askerlik izzeti nefsini yok etmeye çalıştılar demiştir. Şimdi mütalaa adı verilen bu suçlama dökümanı ile yüce önderin 94 yıl önceki bu değerlendirmesinin günümüzde de ne kadar geçerli olduğu malesef bir kez daha kanıtlanmıştır. Aksi halde iddia makamı nasıl olur da İlker Çınar isimli müfterinin söylediklerinin tamamen yalan olduğunu kanıtlayan askeri mahkeme kararlarında, cezaevi kayıtlarında ve vaka kanaat raporlarında imzası bulunan, askeri hakim, askeri savcı ve askeri personeli dinlemeye ya da örneklerini alıp inceleme yaptırmaya dahi gerek görmeden TSK’nın şerefli mensuplarını sahte belge düzenlemekle itham eder, aksi halde iddia makamı nasıl olur da genel kurmay başkanlığının resmi yazısına itibar etmek yerine müfterinin tutarsız beyanlarına itibar edip TSK ile ilişiğinin tereyağından kıl çekermiş gibi kesildiğini pervasızca mütalaa adını verdiği dökümanına yazmaktan hiç çekinmez. Ne yazıktır ki yaşanan bu olaylar huzurunuzda görülen davada gerçek hedefin şahsım değil, şahsım üzerinden hakikaten TSK’nın hedef alındığını ortaya koymuştur, nitekim Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı da başbakanlık baş danışmanı da kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda yargı vasıta kılınarak orduya kumpas kurulduğunu defalarca dile getirmediler mi. Son olarak geçtiğimiz günlerde çeşitli gazetelerde yayınlanan haberlerde İstanbul Emniyet müdürlüğünde görev alan 9 polisin itirafçı oldukları ve bu kişilerin telefon tapelerinde tahrifat yaparak konuşmada geçen “doğu amcanı” ifadesini sanki “tolon amcanınmış” gibi tape ederek yani sahtekarlık yaparak benimle Doğu Perinçek arasında suni irtibat varmış gibi gösterdiklerini müfettişlere tüm açıklığı ile itiraf ettiklerini öğrendim. Huzurunuzda görülen davada ise itirafçı emniyet mensuplarına dahi gerek kalmadan genel kurmay başkanlığı, KKK, jandarma genel komutanlığının ve de MİT’in resmi yazıları, bilirkişi raporları ve dinlenen tanık beyanları ile zaten şahsım üzerinden orduya kumpas kurulmaya çalışıldığı somut olarak kanıtlanmıştır, işte ben de bu somut gerçeği gören daha doğrusu görmek isteyen adil, bağımsız ve tarafsız savcılar ve hakimlerin sayesinde bugün özgürlüğümü tenefüs ediyorum, sayın mahkemenize tüm samimiyetimle tekrar belirtmek isterim ki aziz milletime ve kutsal emaneti olan üniformama, mesleğe başlarken ettiğim yemine sadık kalarak şerefim ve onurumla yarım yüzyıla yakın süre ile hizmet edip iki orduya ayrı ayrı komuta ettikten sonra emekli oldum. Tüm yaşantım boyunca yasa dışı hiç bir eylemde bulunmadım. Böylesine çirkin iğrenç bir iftiraya maruz kalmaktansa içtenlikle bir kez daha ifade etmek isterim ki, gerçekten hayatımın sona ermesini tercih ederdim. Uğradığım bu iğrenç iftiralara, yaşadığım bu zülme rağmen bugün hala dimdik huzurunuzda isem, bu asla suçlu olmadığıma olan inancımdan kaynaklanmaktadır. Sokrat’ın dediği gibi bir yargıç iyi niyetli dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir, bu çerçevede adaleti tecelli etmekle yükümlü sayın mahkemenizden maddi gerçeğe ulaşmak için öncelikle silahların eşitliği gereğince tarafıma yöneltilen asılsız suçlamalara dayanak gösterilen ve sayın mahkemenizce celbine karar verilmesine rağmen dosyaya henüz ibraz edilmeyen, düzmece Elba marka CD’lerin imajlarının sunulmasını, niçin vermiyorlar yasalara rağmen bu imajları, içinde ne var ki imtina ediyorlar, vermiyorlar, bana değil, sayın heyet sizin talebinize yanıt vermiyorlar. İddianame ve mütalaada isimlerine atıfta bulunulmasına rağmen yargılamanın bu aşamasına kadar halen daha ifadeleri alınmayan savunma tanıklarımızın dinlenilmesini, ben de şimdi burada huzurunuzda muttali oldum, izninizle teşekkür ediyorum o saygı değer avukatlarımıza ve tümüne, 2 tane bu davanın asıl tanığını bulup buraya getirebilmişler, lütfen bunları dinleyiniz, bakalım ne diyecekler. Hani hiç hapiste yatmamıştı, hiç bir gün ceza dahil almamıştı, hani ordudan atılmamıştı, hani tüm tugayın istihbaratından sorumlu, KKK’da istihbarat başkanlıklarında, 1. Ordu istihbarat başkanlıklarında dolaşıyordu, bu adını burada öğrendiğim, hiç hayatım boyunca karşılaşmadığım müfteri. Gelsinler anlatsınlar tüm gerçeği, size, bize, herkese. Ve sayın heyet, ayrıca avukatlarım vasıtasıyla biraz önce de bir kısmını belirttiler. Daha önce de talepleri makamlara iletildi. Avukatlarım vasıtasıyla araştırılmasını istediğimiz tüm hususları araştırmanızı talep ediyorum ve sayın heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Başkan: Dosyaya sunulan bir esas hakkındaki mütalaa var, esas hakkında savunma yapacakların esas hakkındaki savunmalarını alacağız, yine kovuşturmanın genişletilmesi talepleri var, bu celse de bu talepler devam edecek, dosya bizim mahkememize intikal ettikten sonra dün yine bir kontrol ettik 45’e yakın dilekçe var, her dilekçede onlarca talep var o taleplerle ilgili bir değerlendirme yapacağız, o dilekçelerinizdeki talepleriniz dışında yine kovuşturmanın genişletilmesi talepleriniz var, herkes için söylüyorum bunu, o talepleri alacaz, esas hakkında savunma yapmak isteyenlerin de savunmalarını tespit edeceğiz, bu haftaki duruşma seyrimiz bu şekilde devam edecek.

Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Saim Tuğrul söz alarak: Sayın başkanım, sayın heyet bu ek iddianame ilk düzenlendikten sonra bu davanın ilk duruşmasında biz eylül 2012 ayında girmiştik, mülga 3. Ağır ceza mahkemesi başkanı sayın Hayrettin Kısa bize girişte şöyle bir söz söylemişti, demişti ki, tüm sanıklara ve salona, ben bu davayı çok iyi biliyorum, tarafsızlığımdan şüphe duyarsanız toplu iğne başı kadar ben bu davadan çekilmeye hazırım demişti, zabıtlara geçti, biz de bunun üzerine sanıklar ve sanık müdafileri olarak bir rahatlamıştık, oh be demiştik, hakim dosyayı biliyor, objektif bir yargılama olacak, tüm delillerimiz toplanacak, tanıklarımız dinlenecek diye inanılmaz bir rahatlamıştık, ancak celseler bir bir ilerleyince gördük ki hiç öyle olmadı, şahsım ve müvekkilim adına söylüyorum, hiç bir savunma delili toplanmadı, hiç bir savunma tanığım dinlenmedi, tamamı gerekçesiz olarak reddedildi, dosyada en az savunma delillerinin toplanması ve tanıklarım dinlenmesi ile ilgili 7-8 tane dilekçem var, bilmiyorum, inceleme fırsatı bulabildiniz mi. Ancak ben bugün yine tüm tevsii tahkikat taleplerimi içerir bir dilekçe hazırladım, birazdan konuşmamın sonunda mahkemenize sunacağım, öyle ki, TBMM yasa çıkartıyor ve özel yetkili mahkemeleri kaldırıyor, genel kuruldan geçiyor, yasa cumhurbaşkanına gidiyor, cumhurbaşkanı onaylıyor ancak resmi gazetede yayımlanmıyor, tarih 24 şubat 2014. Sayın heyete dedik ki o zaman, tüm savunma avukatları olarak, siz artık yasal olarak kaldırıldınız, esasa ilişkin hiç bir işlem yapmayın, duruşmayı hemen erteleyin dedik, belirsizlik ortadan kalkana kadar, çünkü Ankara’da, İstanbul’da benzer davalarda avukatlık yapıyoruz, hiç bir heyet bu yasa çıktıktan sonra esasa ilişkin işlem yapmadı, varsa tahliyeyi yaptı, onun dışında hiç bir işlem yapmadan davayı erteledi, durumumuz belli değil diye, ancak sayın buradaki mülga 3. Ağır ceza mahkemesi naptı, tüm sanıkların ve müdafilerinin itirazlarına rağmen, yasalara aykırı olmasına rağmen, hiç bir delil tartışılmamış olmasına rağmen mütalaa aldı savcılıktan. Dedik biz itiraz ediyoruz, heyeti reddettik, mahkemeyi reddettik, hepsi red oldu taleplerimiz ve gerçekten hukuka aykırı şekilde mütalaa alındı. Sayın İlkay Sezer ve Dilek Helvacı ve bu konudaki tüm meslektaşlarımın tüm eleştirilerine, tüm taleplerine aynen katılıyorum, tekrar olmasın diye yinelemeyeceğim, şimdi bir iki hususu vurgulayacağım ve geçeceğim, şimdi dosyada mütalaayı okuyunca mütalaanın ilk 150 sayfasında dava ile ilgili hiçbirşey göremedim, tamamı TSK’yı özel harp dairesini, genel kurmayı hedef almış, Türk ordusunu ve şerefli komutanlarımızı ve şerefli kurumlarımızı yıpratmaya yönelik internet sitelerinden kes kopyala yapıştır ile beyanlar yazılmış, niye yazıldığını inanın ben de anlayamadım, bu konuda sayın İlkay Sezer gerekli söylemlerde bulunduğu için tekrar etmek istemiyorum. Sayın başbakanımız 17 aralık olaylarından sonra paralel devlet ve uzantılarından her konuşmasında vurguluyor, yargı ve emniyet alet edilerek işte Türk ordusu yıpratıldı ve orduya kumpas kuruldu diyor, bu kumpas sadece orduya kurulmadı, aslında bir çok kuruma kuruldu, bunu da belirtmek istiyorum. İlker Çınar, ki mütalaada sayın savcım Kırklareli Askeri ceza evi mahkemesinin kararına, savcının iddianamesine, cezaevi kararlarına birlik komutanının hazırladığı mahkeme dosyasına tamamı düzmecedir diyor sayın iddia makamı, mütalaası ile, evet tamamı düzmecedir diyor. Bu düzmece delilleri düzenlerin tamamı şu an anayasa mahkemesi üyesi, uyuşmazlık mahkemesi üyesi, Yargıtay’da tetkik hakimi, bir çoğu şu an emekli hakim ve avukatlık görevi yapıyor ve bir çoğu da yapmıyor. Biz dedik ki bunlardan bir kaç tanesini dinleyin dedik geçmiş heyete, dinletemedim. O zaman bunlar da suç işledi, bunlar da TUSHAD üyesi işlem yapın, yok, yani gerçekten yaramızda yüreğimiz çok acı, çok acıyor yani sayın başkanım, sayın heyet. Adil yargılanmak istiyoruz, tarafsızlığınızdan hiç şüphemiz yok, delillerimiz toplansın, deliller tartışılsın, objektif şekilde tüm taleplerimiz yerine getirildikten sonra mütalaa yeniden yeni bir savcı tarafından ben savcı olsaydım cumhuriyet savcısı o sandalyeye bir daha oturmazdım çünkü bu kadar sanık, bu kadar sanık müdafii herkes istemiyor, reddediyor yani sizin tarafsızlığından şüphe duyuyor, bilmiyorum yani, yine aynı savcıyı görünce inanın ben şok oldum, şimdi sayın başkanım, dilekçemde çok ayrıntılı taleplerimi yazdım ve toparladım, bir iki hususu vurgulayacağım. 2 tane tanığın İlkay Sezer hazır olduğunu söyledi, Mahir Akça ve diğer Saim Özdemir, o tanıkların CMK 178 uyarınca bugün öğleden sonra mutlaka dinlenmesini talep ediyorum. Çünkü Mahir Akça, İlker Çınar’ın bölük komutanıdır, uzman çavuş olarak görev yaptığı 3-5 aylık süreçte amirliğini yapmıştır, mahkeme dosyasını hazırlamıştır, kendisine 3 defa disiplin cezası vermiş kişidir, dosyadaki kapsama göre, vaka kanaat raporunu düzenlemiştir 1992 yılında ve diyor ki bu adam sahtekar, dolandırıcı, menfaatine düşkün, maaş almaya 3-5 gün kala gelir, maaşını alır ve tekrar firar eder diyor, yani daha nolsun, bu adamla ilgili daha ne yazılabilir ki, yani o adam o zaman bugünleri mi biliyordu da yazdı oraya ya, böyle birşey öngörülebilir mi 1992 yılında sayın başkanım, şimdi bu davanın esasında 3 tane delil var, 1 flash bellek İlker Çınar’ın bizzat hazırlayıp sunduğu, biz dedik ki bunu TÜBİTAK’a gönderin, meta data bilgileriyle oynanmış mı, oynanmamış mı. Bizim tespitimize göre oynanmayan bir tane sayfası yok. Tüm sayfaları da İlker Çınar’ın önce yazdığı kitaplardan veya gazetelerde verdiği beyanatlardan kesip kopyala yapıştırla kendisinin oluşturduğu flash bellektir. Bunu TÜBİTAK’a gönderin çözümü görürsünüz, yine ses kayıtlarından bahsediliyor. Delil olarak. Ses kayıtlarından da oynanmayan yok. Yine bunun bilirkişi olarak TÜBİTAK’a gönderilmesini talep ediyoruz. TUSHAD belgelerine gelince TUSHAD belgeleri tamamen fotoşopla veya bir daktiloda hazırlanmış belgedir. Hiç birisinin ne orjinali var, ne ıslak imzalısı var. İlker Çınar diyo ki ben bunun orjinalini yırttım attım, kopyasını çektim diyor koydum diyor. Ya madem bu kadar dürüst adamsın. Orjinalini saklasana, önümüze, imza kimin, bir bakalım, yazı kimin nereden çıkmış, bizim tespitlerimize göre flash belleğin içindeki belgelerin tamamına yakını Tarsus’ta bulunan internet kafelerde hazırlanmı, İklim Kafe, Halikarnas Kafe, bilmem ne kafe, hepsinin ismini biz dilekçemizde yazdık, dedik ki bu kafeleri bir araştırın, sorun oranın kayıtlarını bir inceleyin, oradaki bilgisayarın numaraları üzerine bir çalışma yapın, el koyun ama tamamı reddedildi sayın başkanım. Sonuç olarak biz savunmamızı hazırlayamadık. Zaten mütalaada bizce yasal bir mütalaa değil. Tüm tevsii tahkikat taleplerimiz değerlendirildikten sonra savunmamızı yapacağız. Arz ederim.

Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Halis Önal söz alarak: Meslektaşımın beyanlarına aynen katılıyorum, müsaade ederseniz eksik gördüğüm bir iki husus hakkında da konuşmak istiyorum. Bu dosyadaki hak ihlallerinin mütalaadan sonrakilerini meslektaşım İlkay sezer açıkça izah etti. Bende bu dosyadaki hak ihlallerini soruşturma aşamasından itibaren yapıldığını, mahkeme aşamasında katlanarak devam ettiğini izah etmek istiyorum. Müvekkil yaklaşık olarak 1,5 yılı soruşturma aşamasında olmak üzere 3,5 yıldan beri tutukludur, soruşturma savcısı olan İsmail Aksoy müvekkilin tutuklu olduğu 1,5 yıl içerisinde onlarca kez dosya içerisindeki bilgi ve belgeleri almak için yaptığımız talebi reddedip bütün sanıkların dosyaya nüfuz etmesini engellediği halde dosyayla ilgili bütün evrakları kitap yazan Adem Yavuz Arslan ismindeki gazeteci şahsa servis etmiştir. Sanıklardan özellikle saklanan, dosyaya ilgisiz gazeteciye verilerek iddianamenin kabul tarihinden itibaren çok önemli efendim bu, sadece 2 gün sonra bu şahsa dosyanın bütün bilgilerine havi ergenekonun zirvesi isminde kitap yazdırmıştır. Balyoz davasında tahliye olan sayın Engin Alan, biz tutukluyken bazı şahıslar bir anamıza küfretmediği kalmıştır demiştir. Malesef bu dosyada gazeteci Adem Yavuz Arslan savcı İsmail Aksoy’un katkıları ile müvekkilin anasına dahi kafretmiştir. Yargılama aşamasında 3. Ağır ceza mahkemesi eski başkanı Hayrettin Kısa tarafsız olacağını, tarafsızlığı hakkında en küçük bir kuşku duyulması halinde, talep halinde dosyada çekileceğini ifade etmesine rağmen sanıklar lehine hiç bir delil toplanmamış, 5 dilekçe ile toplanmasını talep ettiğimiz yaklaşık 60 talebimizin hiç biri yerine getirilmemiştir. Özellikle tanık olarak dinlenen İlker Çınar’ın tanık olarak ifadesinin hazırlanan 1400 sayfa metinde yazanları birebir okuması ve bütün bunları bizim anlamamızı ve itiraz etmememiz için şahsın görüntüsü karartılmış ve hele hele sanığın, tanığın müvekkillere CMK’ya aykırı olarak soru sormasına müsaade ve hatta teşvik etmesi üzerine hakimi reddetmiş zorunda kalmamıza rağmen baştaki beyanların aksine başkan davadan çekilmemiştir. Başkan sanık Ahmet Hurşit Tolon’a JİTEM’le ilgili sorduğu soruda Ahmet Hurşit Tolon’un JİTEM’i resmi olarak duymadım demesi üzerine ben orgeneral rütbesinde iki ordu komutanlığı yapmış bir şahsın JİTEM’i duymadım demesinden sonra ben senin bundan sonraki ifadene itibar etmem, sana inanmam demiştir. Aynı başkan cezaevinde imzasını, parmak izini, kimliğini inkar eden İlker Çınarın ifadesini 15 gün dinlemiş, SEGBİS’ten kaynaklanan duyulmama programları nedeniyle anlaşılmayan cümlelerde İlker’in sözünü keserek 1 cümle önceki ifadeni tekrar et diyerek ne derece tarafkir olduğunu ortaya koymuştur. Bütün bunlardan sonra gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasındaki bütün ciddi hak ihlallerinin ağırlığı dikkate alınarak bu aşamaya kadar olan bütün işlemlerin yok sayılmasına, İlker Çınar’ın gizli tanık kararının kaldırılarak huzurda dinlenilmesinin ve kabul edilmeyen bütün taleplerimizin yerine getirilerek yargılanmanın adil yapılmasını talep ediyoruz.

Sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Yasemin Hamamcı söz alarak: Efendim bizim de tevsii tahkikat taleplerimiz var, bizde esas hakkındaki savunmamızı hazırlayamadık, dosya çok kapsamlı esas hakkındaki savunmamızı yapmayacağız, bizim de aynı şekilde müvekkilim şimdiye kadar adil yargılanmadı, tevsii tahkikat taleplerimiz var, yargılama boyunca hiç bir talebimiz karşılanmadı, delillerimizde lehe olan delillerimiz de toplanmamıştır. Bizce efendim görevsiz mahkemenin yani kaldırılan 3. Ağır cezanın görevsiz mahkemenin yapmış olduğu tüm işlemler geçersiz kabul edilmesi gerekir ve tüm işlemlerin tüm tanıkların tekrarlanılarak dinlenmesini talep ediyoruz, bu aşamada İlker Çınar’ın. Dışarıda hazır olan 2 tanığın da dinlenmesini talep edeceğiz efendim öğlenden sonra.

Sanık Haydar Yeşil müdafi Av. Ayşenur Ersoy söz alarak: Biz dilekçe ile de belirtmiştik zaten duruşma öncesinde onlar bugüne bırakılmıştı, müvekkilim HTS kayıtlarını talep ediyoruz özellikle ve dijital verilen bilirkişi incelemesini, tevsii tahkikat taleplerimiz var aynı şekilde.

Sanık Ruhi Abat müdafi Av. Nejla Çitil Tufan söz alarak: Biz de bu celse esas hakkında savunma yapmayacağız, öncelikle tevsii tahkikat taleplerimiz değerlendirilsin, toplansın ondan sonrasında zaten savunmamızı yapacağız, malatya 3. Ağır ceza mahkemesinin 2007/125 esas sayılı dava dosyasının son celse ara kararı gereğince tevsii tahkikat taleplerimizi sunuyoruz, Tevsii tahkikat taleplerimiz, İlker Çınar 14-18 ocak 2012 tarihli ifadesinde teslim etmiş olduğunu söylediği sözde TUSHAD belgelerini ve Hakan Çevikoğlu’ndan geldiğini söylediği mektubu taramak suretiyle kendi mail adresine attığını beyan etmiştir, savcılık veya sayın mahkemece bahse konu servere yazılı konularak bahse konu ilgili belgelerin mail adresine atıldığını, atıldığı tarihin belirlenmesini talep ederiz. 129 klasörlük dosya içerisinden 127. Klasörde bulunan ve 7 şubat 2012 tarihli Sedat Sucu isimli şahsın bilirkişi raporuna konu edilen office cor isimli CD’nin içinden çıktığı iddia olunan verilerin olduğu raporda meta-data bilgileri bulunmamaktadır, adı geçen CD’nin TÜBİTAK’a gönderilerek bilirkişi raporlarının aldırılmasını talep ediyoruz. 24 aralık 2010 tarihinde İlker Çınar’ın savcı Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu iddia olunun flash bellek içerisinde sayılamayacak kadar sahtecilik mevcuttur. Örneğin yüzlerce sayfa tutarındaki vord belgeleri 24 saniye içerisinde oluşturulmuş gözükmektedir. Bu akla mantığa bilime ve hayatın olağan akışına ters bir durumdur, daha açık bir ifadeyle belirtmek gerekirse bahse konu flash bellekten çıktığı iddia olunan 26. Klasörde bulunan sözde bilirkişi raporu bilimsel ve objektif değildir, bahse konu veriler 2 sınıfa ayrılmıştır. İlker Çınar’ın delil olarak sunduğu belgeler 20/10/2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’e yazdığı dilekçede hazırlandığını iddia ettiği sözde raporların orjinallerinin kendisinde mevcut olduğunu belirtmiştir. Sözde sahte rapor olarak belirttiği 102 adet veriden oluşmaktadır. Bu 102 adet belgesinin içinde yüzlerce sayfa vord belgesi mevcuttur. Ancak iddiaya konu belgelerin hazırlanma tarihleri yine iddiaya göre 2007 ile 2009 tarihleri olması gerekirken bu verilerden tama 98 tanesi 16/10/2010 tarihinde 27 saniye içerisinde oluşturulmuştur. Bahse konu belgelerin ofisin hangi versiyonu ile oluşturulduğu bilirkişi raporunda belirtilmeyerek yapılan sahtecilik örtbas edilmiştir. İlker Çınar’ın teslim etmiş olduğu flash bellekte sözde silinmiş öğeler olarak tasnif edilmiş 465 adet veri bulunmaktadır. Oysa İlker Çınar Mayıs 2013 tarihinde verdiği ifadesinde 27 mayıs 2013 tarihli ifadesinin 4. Sayfasında silinen dosya sayısının sadece bir kaç tane olduğunu beyan etmiştir. Bu da belgelerin İstanbul Tem şube tarafından silindiğini göstermektedir. Çünkü silinmiş öğe sayısı bir kaç tane değil 465 tanedir. Bunların fiziki çıktıları ise 30-31-32-33-34-35 ve 36. Klasörlerde bulunmakla bu belgelerin toplamı 7 klasördür. Buna göre sözde silinmiş öğeler olarak tespit edilmiş olan bu bahsettiğimiz 30’dan 36’ya kadar olan klasörde yüzlerce sayfadan oluşmaktadır. Silinmiş öğeler diye tasnif edilmiş belgeler içerisinde bol miktarda mükerrer belge bulunmakla birlikte bu belgeler içerisinden de sahtecilikler yapılmıştır. .. Kısımda bulunan belgelerin bir çoğunun aynısı birinci kısımda da bulunmasına rağmen aynı bilgilerin meta data verileriyle oynanmıştır. Silinmiş öğeler içerisinde tasnif edilen veriler içerisindeki vord belgeleri, sıralı metinler, müstakil metinler, asimetrik psikolojik harekat planı şeklinde farklı dizimler ve isimler içermektedir. Asimetrik psikolojik hareket planının içeriğini oluşturan metinlerin her biri ayrı ayrı müstakil metinler olup silinmiş öğeler içerisinde ayrıca mevcuttur. Aynı metinlerin silinmiş öğeler içerisindeki versiyonları tamamı office 97 programıyla oluşturulmuştur. Hazırlandığı iddia olunan sözde sahte raporlar içerisindeki belgelerin bilirkişi raporunun officenin hangi versiyonu ile hazırlandığı belirtilmeyerek delil karartılmış, yapılan sahtecilikler gizlenmiştir. Asimetrik psikolojik harekat planı isimli vord belgesinin 6 ayrı versiyonu vardır. Asimetrik psikolojik harekat planı bu davanın ergenekon davası ile ilişkisinin kurulmaya çalışıldığı tek sözde delilidir. Ancak bahse konu planın içeriğini oluşturan metinlerin her birisi office 97 ile hazırlanmış oluşturulmuş belgelerin bir araya getirilmesinden ibarettir. Bu durum hem dezanformasyon için bahse konu belgelerin hazırlandığı, hem de 2007-2009 tarihleri arasında hazırlandığını kesin olarak yalanlamaktadır. Çünkü dezanformasyon yapabilmek için bahse konu belgelerin hazırlandığı programının office 2007 olmasını zorunlu kılar. Office 97 ile hazırlanmış bir belgeyi dezanformasyon amacıyla gönderdiğiniz hiç kimse açamaz, zira 2007-2009 yılları arasında office 97 tarihe karışmış olduğundan bu çok açık ve seçik yalandır. Bütün bu somut ve objektif nedenlerden dolayı İlker Çınar’ın 24 aralık 2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde silinmi00 öğeler arasında teslim edilme tarihinden tam 3 ay sonra oluşturulmuş belgeler de olması gerçeği de dikkate alınarak bahse konu her belgenin müstakil olarak flash belgeden çıkan sıralı metinlerin toplu olarak ve ayrı ayrı şekilde bilirkişi raporlarının aldırılmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin aynı metinler önce 206 sayfalık sonra 306 sayfalık metinler halinde kitap formatında dizimi yapılmış daha sonra da aynı metinler asimetrik psikolojik harekat şeklinde 5 ayrı dizine tabi tutulmuştur. Bu objektif ve somut durumda flash belleğin TÜBİTAK tarafından bilirkişi incele mesi yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu sebeplerle bilirkişiye gönderilmesini talep ederiz. Hanefi Avcı Sabah gazetesinde 27 ocak 2014 tarihinde yayınlanan röportajında zirve davasına ilişkin olarak önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bu kapsamda eski istihbaratçı olan Avcı, Zekeriya Öz’ün niyeti sahte delil üreterek Oda TV davasını Malatya’daki zirve yayınevi davası ile birleştirip sansasyon yaratmaktı, 100 klasör evrak hazırlanmıştır, bu sayede ayrı bir toplama operasyonu yapılacak ve diyanet işleri başkanlığı ile başka kurumlar, medyadan ve üniversiteden onlarca kişi tutuklanacaktı şeklinde açık ve net beyanları olmuştur. Bu kapsamda iddianameye ve ek klasörlerde mevcut olan fişlenmiş bilim adamlarının isimleri bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmına operasyon yapılmıştır. Dosya kapsamında bir çok basın organlarının ve müftülüklerinde TUSHAD kapsamında davaya konu edildikleri görülmektedir. Sahte olarak hazırlanıp İlker Çınar’ın eline tutuşturularak sözde TUSHAD belgeleri, bu sözde belgeler içerisinde yer alan geri bildirim sözde belgesi içerisinde ek a ek b ek c gibi sözde eklerden söz edilmiştir. Bugüne kadar bir türlü ortaya çıkartılamayan bu sözde eklerin gizlenme sebebi 17-25 aralık 2013 tarihli hükümete karşı tertiplenen darbe girişiminin ilk safhası olan 7 şubat 2012 tarihli operasyonun başarısız olmasıdır. Bilindiği üzere sözde TUSHAD belgelerinde İlker Çınar 14-18 ocak 2012 tarihinde ilk kez ortaya çıkartmış ve savcı İsmail Aksoy’a teslim etmiştir. Şayet 7 şubat 2012 tarihli operasyon amacına ulaşmış olsaydı bu sözde eklerin içeriği de doldurularak mahkemeye sunulacak ve tam olarak Stalin dönemi Rusya’sının olduğu gibi cedav başlatılacaktı. Ancak 7 şubat operasyonu başarısız olunca bahse konu eklerin iddianameye esas alınmasına rağmen İlker Çınar’ın ekleri bulamamış gerekçesine sığınılmıştır. Oysa İlker Çınar bahse konu sözde belgeleri kendimi garantiye almak için o zaman tarayıp bir CD’ye atmıştım şeklinde ifade vermiş dahası vermiş olduğu konferansları, basına verdiği röportajları, müftülüklerde üniversitelerde kurduğu irtibatları da bu sözde eklere dayalı olarak yaptığını da ayrıca beyan etmektedir. Müvekkile kurulan kirli komplonun ortaya çıkartılması, kirli komplonun aktörlerinin tespit edilmesi tam olarak mahiyetinin ortaya çıkması sözde geri bildirim belgesi ile Hanefi Avcı’nın mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Hakim Albay Zeki Üçok 15 nisan 2014 tarihinde akşam gazetesinde yayımlanan Ahmet Dinçer ile yapmış olduğu röportajından özetle; Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve yayınevi cinayetlerine paralel yapının kurmuş olduğu ötüken aracılığı ile işletildiğini, buna ilişkin yabancı istihbarat servislerinde belgeler olduğunu, bu belgelerle paralel yapıya şantaj yapıldığını, yapılan bu şantajlar nedeniyle 17-25 aralık 2013 tarihinde hükümete darbe girişimi yapmak zorunda kaldığını, karargah evleri operasyonunun bir kumpas olduğunu, bahse konu operasyona ilişkin MİT müsteşarı Emre Taner’in imzası ile çok gizli kaşeli bir yazı ile başlandığını, daha sonra dönemin MİT müsteşarı Emre Taner’in oyuna getirildiğini ve bu belgeyi imzaladığı için büyük pişmanlık duyduğunu söylediğini söylemiştir. Dava dosyası kapsamında Emre Taner’e yazılmış 6 adet sahte ihbar mektubunun da bulunması nedeniyle hem davaya konu yukarıda adı geçen 3 ayrı cinayetin aydınlatılması bu davada maddi gerçeğin ortaya çıkması için hem de dönemin MİT müsteşarı beyanları hakkında görgü ve bilgisine başvurulmak üzere mahkeme huzurunda hakim Albay Zeki Üçok’un tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 8 mayıs 2014 tarihli vatan gazetesinde zirve cinayeti benim yüzümden işlendi başlığı ile yer alan haber içeriğinde özetle; Elazığ Heyranikebir aşiretinin reisi Sait Ali Bayrak’ın babasının 12 eylülden hemen önce İsviçre’ye kaçırdığı 800 bin osmanlı sikkesi için 9 yıldan beri mücadele ettiğini, Malatya’da katledilen 3 misyonerin Tilman Geske’nin bahse konu altınları Türkiye’ye getirmek için kendisine yardım ettiğinden dolayı öldürüldüğünü, çünkü Bayrak İsrail basınına verdiği röportajında Alman kökenli misyoner arkadaşı Tİlman Geske’den yardım istediğini söylemiştir. Bunun üzerine Geske’nin de bahse konu altınların bulunduğu Kredisuis’e hesapla ilgili Bayrak’a yardımcı olmaları için bir mektup yazdığını, bu olaylardan bir kaç ay sonra Geske’nin öldürüldüğünü, öldürülmeden önce de Geske’nin kendisine yardım ettiği için ölüm tehditleri aldığını ve sonuçta bu davayla alakalı olarak öldürüldüğünü söylemiştir. Bahse konu haberde Sait Ali Bayrak, Geske sevdiğim bir aile dostumdu, bir kaç dil biliyordu, tercüme bürosu vardı, altınlar konusunda çok uğraştı, varlıkların İsviçre’de nereye götürüldüğünü bile öğrendi. Ancak bu araştırmalar konusunda tehditler almaya başlayınca bana artık bu konu ile ilgilenemeyeceğini söyledi. Çok kısa bir süre sonra öldürüldü. Malatya’da Diyarbakır’da yüzlerce misyoner var. İsveç avukatlarının yaptığı araştırmalar sonunda olayın bizim davamızla ilgisi olduğu sonucuna vardı şeklinde beyanlarıyla somut olgulardan bahsetmiştir. Sait Ali Şimşek beyanlarını daha sonra somutlaştırmak ve şöyle demektedir, aile dostları olan ve Vatikan’ın eski Türkiye büyükelçisi monsenyor Chorch Maroviç’te kendisine yardım ettiği için öldürülmeye çalışıldığını, Maroviç’in Geske’nin öldürülmesinden 3 ay sonra Roma’da tatil yaptığı sırada istasyonda bir trenin önüne atıldığını, olaydan ağır yaralanarak kurtulduğunu, Bayrak’ın Moraviç’i hastanede ziyaret ettiğini, Bu arada Maroviç’in Bayrak’a servetinin peşini bırakması için tavsiyesinde bulunduğunu ve tam olarak iyileşip 2012 yılında hayatını kaybettiğini, açık seçik ifade etmektedir. Bu somut olgular nedeniyle maddi gerçeğin ortaya çıkartılması, masum insanlara daha fazla zulüm edilmemesi için Elazığ’ın Heylanikebir aşireti lideri Sait Ali Bayrak’in mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Çünkü bahse konu her 3 şahsın mahkemede yapacağı tanıklıkların bu cinayetin uluslararasındaki boyutunu ortaya çıkartmakta, müvekkile, devletimize ve ülkemize atılan bu iftiranın gerçek boyutunun tespitinde aynı zamanda ülkemizde toplum ve siyaset mühendisliği yaparak kaos ortamı yaratmak suretiyle demokratik teammülerle işbaşına gelmiş meşru bir hükümeti ıskata ve görevini yapmasını engellemeye çalışanların gerçek kimliklerinin ortaya çıkartılması açısından fevkalade büyük öneme sahiptir. Sait Ali Bayrak’ın bu somut olayları karşısında Suzanna Geske’nin beyanları nihai doğru olarak algılanamaz, çünkü cinayetin asli faillerinin beyanları pekala kodlanmış ve yönlendirilmiştir. Bu konuda özel gerekçelerle bu çocuklar şartlandırılmış olabilir. Zaten bayan Geske’nin bahse konu referans mektubunu ve Tilman Geske’nin Sait Ali Bayrak ile sık görüştüğünü ikrar etmesi maktul Geske’nin her görüşmenin içeriği hakkında bilgi sahibi olduğu anlamına da gelmez, zira bayan Geske’nin eşinin Bayrak ile sık görüştüğünü beyan etmesine karşın sık görüşme nedeni hakkında hiç birşey söylememiş olup görüşme içerikleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmadıklarını da göstermektedir. Bu nedenle Sait Ali Bayrak’ın yönlendirme ve telkinlere bağlı kalmadan tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. İlker Çınar’ın çelişkili beyanları arasında Behnan Konutgan’a sözde suikast iddiası bulunmakta ve bu sözde suikastında müvekkilin yanında konuşulduğundan bahsedilmekle müvekkil hakkında da suç isnadında bulunulmaktadır. Konutgan’a sözde suikast iddialarının sözde delillerinden biri de Hakan Çevikoğlu isimli öldürülmüş olan bir şahıstan geldiğini beyan ettiği bir şahıstan gelen mektuptur. Bahse konu mektup ilkokul 4. Veya 5. Sınıf öğrencisinin el yazısından başka birşey olması da söz konusu değildir. Bu nedenle Hakan Çevikoğlu’nun hangi okul mezunu olduğunun araştırılması, en son mezun olduğu okula yazı yazılarak el yazısı örneklerinin istenilmesi ile bahse konu mektupla bu el yazı örneklerinin Kriminal olarak raporunun aldırılmasını talep ederiz. Davanın aslının İlker Çınar’ın 24 aralık 2010 tarihinde Zekeriya Öz’e teslim etmiş olduğu flash bellek içerisinde yer aldığın iddia olunun dijital verilerden oluşmaktadır. Bahse konu verilerin dizi pusulalarında ve polis tespit tutanaklarında bilgi olarak 25. Klasörden 36. Klasöre kadar yer alan verilere ilişkin olarak 26. Klasörde bilirkişi raporu olarak sunulmaktadır. Yukarıda meskur 11 klasör veri içerisinde oynanmamış bir tek veri yoktur. bahse konu veriler bir bilgisayardan başka bilgisayarlara sürekli gezmiştir. Yani farklı bilgisayarlarda sürekli gezinen veriler olduğu açık ve seçik bellidir. Ayrıca bahse konu 26.klasörde belirtilen bilirkişi raporunda çok ciddi eksiklikler bulunmakta olup çıkartılmış olan meta data bilgilerinin de bir çoğunun hangi belgelere ait olduğu da belli değildir. Ayrıca İlker Çınar’ın sahte belge olduğu suçlaması ile teslim etmiş olduğu verilerin tamamının 102 adet veri meta data bilgileri içerisinde officenin hangi versiyonuyla hazırlandığına ilişkin herhangi bir veri yoktur. Bu konuda TÜBİTAK’tan bilirkişi raporu aldırılmasını talep ediyoruz. Müvekkilin sözde örgüt üyeliğine gerekçe yapılan hususlardan bir tanesi de söylem birlikteliği, retoriğine ve kolaycılığına bağlı olarak misyonerlerin kürtlere yönelik faaliyette bulunduğu iddiasıdır. Buna bağlı olarak İlker Çınar’ın 24 aralık 2010 tarihinde savcı Zekeriya Öz’ e müvekkil ile birlikte hazırladığını ileri sürdüğü sahte raporlar adı altında sunduğu 2 GB’lik flash bellek içerisinde bulunan 19 adet vma yani ses dosyalarının TÜBİTAK’a gönderilerek ne zaman, kim ya da kimler tarafından hangi teknik imkanlar ile hazırlanmış olduğunun tespitine yönelik bilirkişi raporlarının aldırılmasını bahse konu ses kayıtlarının kürtçe olması ve müvekkilin kürtçe bilmemesi nedeniyle tercüme ettirilerek bir nüshasının tarafımıza verilmesini talep ederiz. Çünkü söylem birlikteliği retoriği adı altında müvekkile isnad edilen bu iddiaya cevap verebilmesi ve adil yargılama hakkı kapsamında bahse konu ses kayıtlarının Türkçe’ye tercüme edilmesini talep ederiz. Bu ses kayıtlarının Türkçe’ye tercüme edilmesi aynı zamanda mahkeme heyetinin de dava dosyasındaki delilleri değerlendirebilmesi ve hak ve adalete uygun bir değerlendirme yapabilmesi için şarttır. İlker Çınar’ın teslim etmiş olduğu 2 GB’lık flash bellek içerisinde sözde sahte raporlar adı altında verilen verilerin bulunduğu ilk bölümdeki 102 adet verinin 43 tanesi jpg yani resim dosyalarından oluşmaktadır. Yani adi geçen dosyalar önce çıktısı alınmış sonra taranmış ve o haliyle flash belleğe yüklenmiş ve savcı Zekeriya Öz’e teslim edilmiştir. Oysa Çınar müvekkil ile birlikte hazırladıklarını iddia ettiği sahte raporların orjinallerinin kendisinde olduğundan bahisle bu verileri teslim etmiştir. Yani orjinallerini teslim etmemiştir. Bende duruyor demiştir. Ayrıca bahse konu resim dosyaları içerisinde veriler dijital olarak flash bellek içerisinde word dosyası şeklinde silinmiş ve kurtarılmış gösterilen veriler kısmında bulunmaktadır. Burada delillerde sahtecilik yapıldığı, sahte delil üretildiği, delil karartıldığı somut bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bahse konu resim dosyalarının ayrı ayrı bilirkişi raporlarının aldırılmasını, bu maksatla TÜBİTAK’a gönderilerek bahse konu dosyaların ne zaman hangi bilgisayarlarda kimler tarafından oluşturulmuş olduğunun bilimsel ve objektif olarak tespit edilmesi maddi gerçeğin ortaya çıkması için zorunludur. bu yüzden de yukarıda belirttiğimiz şekilde bilirkişi ncelemesi yapılamasını talep ederiz. İlker Çınar’ın dezanformasyon ve manipülatif eylem ve söylemlerinin ortaya çıkartılması, yalancılığı meslek edinmiş bir kişiliği olduğunun göstergesi olarak 15/08/2008 tarihinde Tarsus emniyet müdürlüğünde verdiği ifadesinin varsa bir örneğinin tarafımıza verilmesini, yoksa Tarsus emniyet müdürlüğüne yazı yazılarak bahse konu 15/08/2008 tarihli ifadesinin dava dosyasına celbini talep ederiz. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak İlker Çınar’ın tehdit aldığına ilişkin 2005 yılında yapmış olduğu suç duyurularının bir örneğinin dava dosyasına celbeni talep ederiz. Tarsus emniyet müdürlüğüne yazı yazılarak İlker Çınar’ın 2004-2005 yılları içerisinde misyoner Eric Ossterbroek’u tehdit etmesine bağlı olarak yapmış olduğu cinayetin aynı zamanda aynı kapsamda Tarsus Cumhuriyet başsavcılığına da İlker Çınar hakkında suç duyurusu yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise suç duyurusu dilekçelerin dava dosyasına celbini talep ederiz. İlker Çınar 2005 yılı ocak ayından itibaren ülkemizde provakatif manipülatif eylem ve söylemlerin tetikçisi ve odağı olmuş bir şahıstır. Bu kapsamda medyanın vermiş olduğu kolaylıktan da yararlanmış ve medya organlarını da yoğun bir şekilde kullanmıştır. 24 aralık 2010 tarihinden itibaren ise bütün bu provakatif eylem ve söylemlerini de TUSHAD’a yönlendirmesi ilgili basın kuruluşları ve medya kuruluşları ile irtibatı da yine sözde TUSHAD’ın sağladığını beyan etmiş ve onun bu beyanı da iddianameye esas alınmıştır. Bu nedenle İLker Çınar ile röportaj yapmış olan medya mensuplarına bu talimatı sözde TUSHAD’a kim ya da kimlerden aldığının tespiti açısından tanık olarak dinlenmelerini talep ederiz. Bu kapsamda 2005 yılında hem İlker Çınar ile hem de başpapaz yardımcısı olarak kamuoyuna sunulduğu Sinan Yorulmaz ile röportaj yapmış olan Gerçek Hayat dergisinden Murat Menteş’in tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Nisan 2005 tarihinde Aksiyon dergisinde Adem Yavuz Arslan imzası ile yayımlanan bir makaleye göre 2005 yılında Adem Yavuz Arslan’ın da İlker Çınar ile röportaj yapmış olduğu anlaşılmakla Adem Yavuz Arslan’ın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Mayıs 2005 tarihinde yeni şafak gazetesinde Aydın Demir imzası ile yayımlanan yazı ile İlker Çınar’ın bir muhabir ile de röportaj yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de adı geçen gazeteden Aydın Demir’in tanık olarak dinlenmesini talep ederiz.Tarsus’ta yayım yapan ve yerel bir gazetede olduğu anlaşılan söz gazetesinden Salih Karataş’ın da İlker Çınar’a atfen yapmış olduğu yazı dizisinde mart 2005 tarihi, İlker Çınar ile röportaj yaptığı anlaşılmaktadır ayrıca İlker Çınar’ın bu gazetede köşe yazarlığı da yapmıştır. Bu nedenle adı geçen gazeteye yazı yazılarak İlker Çınar’ın yazmış olduğu yazıların istenmesini, aynı gazetede yazı dizisi yayınlanmış olan Salih Karataş isimli şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 02/02/2005 tarihinde misyoner Türk papazın itirafları başlığı ile yayımlanan bir yazıda İlker Çınar’ın cihan haber ajansı muhabirleri ile röportaj yaptığı anlaşılmıştır. Buna göre bahse konu röportajı yapan muhabirlerin tanık olarak dinlenmelerini talep ederiz. 11 haziran 2008 tarihinde Çınar’ın Hilal TV’de Arzu Erdoğral ile röportajı olduğu anlaşılmakla bu şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. 13 haziran 2008 tarihinde Doğan haber ajansından bir kişiyle röportaj yaptığı anlaşılmakla adı geçen şahsın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Dosya kapsamında bulunan ve tespit edilen İlker Çınar’ın konferansları şu şekildedir. Tarsus müftülüğü mayıs 2005 ve aralık 2005, Gaziantep müftülüğü Kasım 2006, Mersin Silifke müftülüğü Ekim 2005. Buna bağlı olarak diyanet işleri başkanlığına yazı yazılarak belirtilen tarihlerde ilgili şehirlerdeki müftülerin isimlerinin tespit edilerek bu müftülerin tanık olarak dinlenmelerini talep ederiz. İlker Çınar’ın tehdit, şantaj, korkutma, yıldırma, baskı, sosyal tecrit ve hakaret metodları ile zorla ve veya mecburen gizil tanık yapılmıştır. Bunun delili ise aşağıda belirttiğimiz suç duyurularıdır. bu suç duyuruları 9 tane olup 2005 tarihinden 1 tane 2008 tarihinde 5 tane 2009 tarihinde 2 tane ve 2009 tarihinde 1 tane olmak üzere toplam 9 tane suç duyurusu vardır. Bunların numaralarını belirttik. Yukarıda belirtilen tarihlerde İlker Çınar’ın yapmış olduğu suç duyurularına ilişkin, Tarsus Cumhuriyet başsavcılığına vermiş olduğu dilekçeler ve içeriğine ilişkin bilgilerin tamamının dosyaya celbi halinde İlker Çınar’ın tehdit şantaj baskı, yıldırma ve sosyal tecrite uygulanaması sonucunda gizli tanık yapıldığı, İlker Çınar’ın şu anda 3. Ek iddianame kapsamında verdiği ifadelerin tamamının manüpülasyon ve hedef saptırmadan ibaret olduğu, aynı ifadelerin tamamının kurgu ikrah sonucu alınmış vermek zorunda olduğu ifadeler olduğu ortaya çıkmakla maddi gerçeğin ortaya çıkmasında çok önemli katı sağlayacaktır. Bu nedenle Tarsus cumhuriyet savcılığına yazı yazılarak yukarıda adı geçen dosyaların tamamının onaylı bir suretinin bu dosyada kamu davası açılmış olanların ve halen derdest olan dosyaların ise ilgili mahkemeye yazı yazılarak dosya içeriğinin bir bütün olarak dosyamıza celbini talep ederiz. İlker Çınar vermiş olduğu ifadelerinde kendisine kontrespiyonajcı olduğundan bahisle kontrespiyonajcının görevi hedef yapının içerisinde homojenize olup onların yanlış yapmasını sağlamak, hedef yapının tarihi eser kaçakçılığı yaptığını söylemek şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu kapsamda İlker Çınar’ın emrinde çalıştığı Thomas Timoti Tofilon hakkında yargı kararı dava dosyasında bulunmaktadır. İlker Çınar’ın hem manipülatör olduğunun hemde manipülasyonları yaptığı özel ekibin ortaya çıkartılması için Tarsus ağır ceza mahkemesine yazı yazılarak ilgili ağır ceza mahkemesinden 2003/303 esas sayılı dava dosyasının tamamının mahkememize celbinin özellikle İlker Çınar’ın suç örgütünü ortaya çıkartmak ve manipülasyonlar açısından maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından adı geçen dosya kapsamında bulunan lehte veya alehte ifade vermiş olan tanıkların ifadelerinin dosyaya celbi büyük önem taşımaktadır. bu sebeple dosyanın celbini talep ederiz. Emniyet istihbarat dairesi eski başkanı Sabri Uzun medyaya paralel devletin belgeleri benim çantamda, bu bilgi ve belgelerle herşeyi ortaya koyarım, adli kuruluşlara devlet içindeki devlete dair belgeleri sunabileceğini ifade etmiştir. Bu açık beyanlarından dolayı sayın Sabri Uzun’un mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini paralel devlet ve paralel yapının ortaya çıkmasındaki önemi büyüktür. dolayısıyla müvekkilimde dava dosyası kapsamında suçlu olmadığnın kanıtını oluşturacağından Sabri Uzun’un tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Dava dosyası iddianamede polis tespit tutanakları, tanık beyanları hep birlikte düşünüldüğünde Ergün Poyraz isimli şahıstan sıklıkla söz edilmekte hatta bu şahsın kullandığı iddia edilen bazı söylemlerden dolayı da söylem birlikteliği kurularak sözde eyleme delil oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak ilgili şahsın müvekkilin Silivri’de bulunduğu sırada bir kez müşteki sıfatıyla Silivri adliyesinde ifade vermeye giderken aynı araçta gitmesi neticesinde tanışmıştır. Zirve cinayeti nedeniyle iftiraya uğradığnı anlatınca bu konu misyoner meselesine gelmiştir. Bu bağlamda kendisini misyonerlerin içerisine yerleştiren şahsın Ali Fuat Yılmazer olduğunu söylemiştir. Ancak bu konuda mahkemenin kendisinin bilgisine ve görgüsüne müracaat etmesinden kaçındığını söylemiştir. Şimdi ise bu şahsın ergenekon adına misyonerlerin içine sızdığı iddia edilmekte ve onun bazı söylemlerden hareketle sözle söylem birlikteliği varmış gibi örgüt inşa edilmeye çalışılmaktadır. Bundan dolayı maddi gerçeğin ortaya çıkması için Ergün Poyraz’ın mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ederiz. Ayrıca biraz önce meslektaşlarımın da ifade ettiği tevsi tahkikat taleplerine biz de katılıyoruz, onların bahsetmiş olduğu tanıklarında dinlenmesini talep ediyoruz.

Sanıklar Abdullah Atılğan ve Murat Göktürk müdafilerinden Av. Faik Demez söz alarak: Sayın başkanım ben kısaca şunu arz etmek istiyorum, sayın meslektaşım İlkay bey benim de beyanda bulunduğum hususları tek tek kısaca özüyle aktardı, Anayasa mahkemesinin Balyoz kararının tek gerekçesi olan hak ihlali benim müvekkillerim ve diğer sanıklar için söylüyorum, benim müvekkillerim yönünden hak ihlalleri biraz mizah olacak ama burdan köye yol olur, gerçekten mesafe çok uzun, bunlar dosyada mevcut, her duruşma öncesi müvekkillerim ısrarla özellikle Abdullah Atılğan, Abdullah Atılğan’a ilişkin İlker Çınar’ın bir gün önceki beyanını bir gün sonra farklı şekilde çürütecek kadar içeride bir tezgah ve oluşum içerisinde olan İlker Çınar’ın ne denli bir adam olduğuna ilişkin müvekkillerimin bugüne kadar kapatılan devredilen 3 ağır ceza mahkemesinde bunlar çok dile getirildi. Hakkaten 40 aydan beri yatıyor, adamlar bana diyor ki ya avukatsında neye göre yatıyorum ben, kardeşim valla bir cevap veremedik, neden bu hukuki hak ihlallerinden dolayı. Talepler gerçekten çok ciddidir. En basit örneği biraz önce meslektaşım İlkay beyin söylediği olay doğru, Bu Saim ÖZdemir denen şahıs İlker Çınar ile birlikte birlikte aynı yerde görev yapmış, o mekanize tugayında görev yapmış ve bu şahsı biz talep ettik savcılıktan, mahkemeden bulamadılar, ama benim müvekkilimin hasta eşi bu şahsı buldu getirdi ve dışarıda gerçekten dinlenmesini talep ediyoruz, İlker Çınar kim bir de bunun ağzından duyalım, mesai arkadaşı, ev arkadaşı, aynı evde kalmış, altlı üstlü, cezaevinde evlerinde görevde dışarda iken, bunun ve diğer tanığın dinlenmesi, ben de diğer meslektaşlarıma aynen katılmaktayım, bu mütalaya karşı. Çünkü bugüne kadar hiç bir talebimiz delillerimiz değerlendirilmemiş, talepleri hiç dikkate alınmamış, işte biraz önce bahsettim, hak ihlalleri var, mütalaaya karşı birşey diyemeyiz, çünkü savunma yapacak konumumuz yok. Bu nedenle ben buraya müvekkillerimin mağduriyeti nedeniyle tahliye talebi için gelmiştim, bunu da arz etmek istiyorum. Arz ederim.

Saat: 12.30 olmakla duruşmaya 14.00’e kadar ara verildi.

Saat:14.05 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer tarafından duruşma salonu dışında hazır edildikleri bildirilen tanıkların dinlennmesi hususunda iddia makamından soruldu: Takdir mahkemenindir dedi.

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer tarafından hazır edildiği bildirilen Mahir Akça huzura alındı. Kimlik tespitine geçildi.

TANIK: MAHİR AKÇA: Hayrettin oğlu, 06/10/1964 doğumlu, Yeni Mah. Karanfil Sok. Nil Apt 15/17 D:9 Merkez/Sinop adresinde oturur. Sanıklardan İlker Çınar ve Ahmet Hurşit Tolon’u tanıdığını beyan eder. Engel hali yok. CMK.53 maddesi uyarınca tanıklık görevinin önemi anlatıldı, anladığını beyanla, CMK’nın 55.maddesine göre yemini yaptırıldı.

Müdahiller vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Daha önceki celse bu tefrik konusu ile ilgili meslektaşım bir talepte bulundu. Aslında onunla ilgili bir karara

Başkan:Yok şu aşamada ara kararı ile yapmayacağız onu celseyi bitirdiğimiz zaman bir karar vereceğiz.

Av. Erdal Doğan: Peki aynı şekilde bu 109’un ihlali 112. Maddeyle ilgili serbest denetim ihlali

Başkan:O konuyu da sonradan söz vereceğim.

Başkan: Sanıklarımızdan tanıdığınız kimse var mı?

Tanık Mahir Akça: İlker ÇINAR’ı tanıyorum.

Başkan:Diğer askeri personelden tanıdığınız var mı? Ruhi ABAT, Murat GÖKTÜRK, Mehmet ÇOLAK, Abdullah ATILGAN,

Tanık Mahir Akça:Silahlı Kuvvetlerde görev yapmış olmam hasebiyle Hurşit TOLON generali tanıyorum ancak daha önce ast-üst ilişkisi içinde olmadım. Bir de Sanık avukatlarından Saim TUĞRUL önceden

Başkan:Önemli değil avukatlar. Bunu tanıyıp tanımadığı anlamında soruyoruz.

Başkan: İddianamemizde ve iddia makamının esas hakkındaki mütalaasında İlker ÇINAR diye mahkememizin sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olan bir kişi var. Bu kişi ile ilgili çeşitli iddialar var. En önemlisi ordudan disiplinsizlik nedeniyle atılmadığını ve herhangi bir şekilde askeri cezaevinde kalmadığını bir mahkumiyetinin bulunmadığını iddia ediyor ancak sanık müdafilerinin aksi yönde dosyaya sundukları belgeler var. Şeyden başlayalım İlker ÇINAR’ı ne zamandan beri ne kadar tanıyorsun? onunla ilgili bilgilerini bize aktarmaya başla.

Tanık Mahir Akça: İlker ÇINAR daha önce benim görev yaptığım 1. Mekanize Taburda Karargah Destek Bölük Komutanlığı emrinde görev yapan bir piyade uzman onbaşı idi. Ben daha önce aynı tabur içerisinde bir başka birlikte görev yaparken 1993 yılında İlker ÇINAR’ın bölük komutanlığına tayin oldum. Daha önce basına da yansıyan ve dosyada da olan mahkeme dosyasındaki yer alan vaka kanaat raporundaki benden önceki aldığı cezalar da dahil olmak üzere aldığı cezaların tamamı var. İlker ÇINAR’ı ben kendisi ile beraber çalıştım. Aynı dönemde kendisini bir takım disiplinsiz hareketleri nedeniyle ikaz ettim. Son olarak da firar etti. Firar dönüşünde bir gün gözetim altında tutularak Babaeski’de birlikte ertesi günü Kırklareli 33. Askeri Mahkemesi’ne gönderdik. Askeri mahkeme tarafından aynı gün tutuklandı. Cezaevinde kaldı cezasını almasını müteakipte Silahlı Kuvvetlerden ilişiği kesildi ve Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı.

Başkan: Daha sonra bir irtibatın oldu mu İlker ÇINAR’la ne olduğunu biliyor musun?

Tanık Mahir Akça: Cezaevine girdiği andan itibaren kendisi ile hiçbir şekilde hiçbir irtibatım olmadı.

Başkan: Sonrasında?

Tanık Mahir Akça:Olmadı

Başkan: Sonradan TUSHAD diye yasadışı bir örgütlenmeye dahil olduğu iddia ediliyor. Tushad diye bir örgütlenmeden haberin var mı? İlker ÇINAR böyle bir örgütün üyesi midir?

Tanık: Bugüne kadar böyle bir örgüt duymadım. Böyle bir örgüt hakkında bilgim yok. İlker Çınar’ın da böyle bir örgüte üye olup olmadığından haberim yok.

Başkan: Sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon’la irtibatın ne? tanıdığını söyledin o tanışıklığı da bize açıklar mısın?

Tanık: Silahlı Kuvvetlerde çalıştığım dönemde ben 2 yıl önce emekli oldum 2012 yılında emekli oldum. Silahlı Kuvvetlerde çalışmam hasebiyle kendisini ismen tanıyorum. Ancak daha önce herhangi birlikte ast-üst ilişkisi içerisinde de dahil olmak üzere hiçbir yüz yüze görüşmemiz dahil olmamıştır.

Başkan: ilker ÇINAR hakkındaki en son vaka kanaat raporunu sen mi düzenledin?

Tanık: Evet ben düzenledim. O vaka kanaat raporundaki el yazısı şahsıma aittir.

Başkan: İlkay Bey var mı elinizde? Dosya içerisinden bulmamız zor olacak

Başkan: O zamanki görevin tam olarak neydi? Ünvanın neydi?

Tanık: 1. Mekanize Piyade Taburu Karargah ve Karargah Destek Bölük Komutanıydım.

Başkan: Rütbeniz kıdemli üsteğmen

Tanık: Üsteğmendim evet.

Başkan: 1. Mekanize Piyade Tabur Komutanlığının 14 Eylül 1993 tarihli yazısı ve dizi pusulası ekinde olan belgeler tanığa gösterildi soruldu

Başkan: Şu belgelerimiz var senin hazırladığın veya imza attığın belgeler bu belgeler ver mübaşir

Tanık: Evet tamamı bana aittir.

Başkan: Yine tarih olarak 14 Eylül 1993 tarihli yazı var Süleyman TEZEL imzalı dizi pusulasına göre de ifadeyi aldığınız tarih 13 Eylül 1993 olarak görünüyor doğru mudur?

Tanık: Doğrudur

Başkan: Cezaevine girdiği tarihi net olarak hatırlıyor musunuz?

Tanık: Geldiği gün mahkeme dosyası tanzim edildi. O akşam Babaeski’de bir gün gözetim altında tutuldu. Tabur Komutanının yazılı yazısına istinaden bir gün sonra da 33. Tümen Askeri Mahkemesine gönderildi ve aynı gün tutuklandı,

Başkan: Gene vaka kanaat raporunda dolandırıcı, sahtekar, menfaatçi, Türk Silahlı Kuvvetlerine yakışmayan bir kişiliğe sahip, maaş gününden birkaç gün önce gelmekte, maaş günü sonrası firar etmektedir şeklinde el yazısıyla vaka kanaat raporunda bir yazı var bu yazı sana mı ait?

Tanık: Bana ait.

Başkan: İçeriği doğrudur?

Tanık: Tamamen doğrudur

Başkan: Evet tanığa sorusu olanlar varsa? Buyurun Avukat Bey

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Mahkeme dosyasına yani birlikte hazırlanıp üst komutanlığa ve doğrudan askeri mahkemeye gönderilen mahkeme dosyası mahkememizin dosyasından alınmıştır. Mahkememiz dosyasına da askeri Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğünden soruşturma savcılığınca getirtilmiş kovuşturma aşamasında verilmiştir. Şimdi vaka kanaat raporunda Mahir Bey vaka kanaat raporunda çeşitli tanımlamalar var bunlarla bir olguya dayanarak mı yazdınız? yoksa bunlar öylesine yazılmış ifadeler mi?

Tanık: Bunlar öylesine yazılmış ifadeler değil kendisi ile çalıştığım için bir takım

Disiplinsiz hareketlerini görmem üzerine kendisini çağırıp konuştum. Kendisine yapması gerekenleri hatırlattım. Fakat her seferinde söz vermesine rağmen aynı hareketler tekrarlanmaya daha önceki aldığı cezalar yönünde bir takım hareketlerde bulunmaya incelediğim zaman kendisini ve dosyasını incelediğim zaman gördüğüm maaş gününden evvel gelip maaşını alıp kısa süreli kaçma suçlarını işleyip birkaç gün sonra tekrar geri geldiğini o zamanki mevzuat gereğince de bir günden aşağı gidiş gelişlerinde askeri mahkemenin yetkisine girmediği için hakkında mahkeme dosyası düzenlenemediği için bunu kullandığını ayrıca arkadaşlarından da bir takım maddi destek aldığını fakat daha sonra bunları geri vermediğini ancak arkadaşlarının da şikayetçi olmaması üzerine onlar hakkında da herhangi bir işlem yapamadığımı ancak askeri mahkemeye verirken vaka kanaat raporu hanesine bunların tamamını yazdım.

Av. İlkay Sezer: Vaka kanaat raporuna yazdığınız dolandırıcı, sahtekar, Türk Silahlı Kuvvetlerine yakışmayan bir personel olarak tanımlamanız nedeniyle sizin hakkınızda herhangi bir şikayet suç duyurusunda bulundu mu?

Tanık: Hayır

Av. İlkay Sezer: Bir de o dönem cezaevi kayıtlarındaki resmi dosyaya sunmuştuk onu da gösterelim bahsettiğimiz İlker bu hükümlü defterinde askeri cezaevi kayıtlarına mahkemenin celp ettiği ve gelen resimdeki kişi midir?

Tanık: Evet budur

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar Piyade Uzman Onbaşı biz kendisine sorduğumuzda burada mahkeme huzurunda rütbe işaretini tarif edemedi hatta sizin de isminizi hatırlayamadı piyade uzman onbaşının işareti nedir? Kabaca ifade edeceksek

Tanık: Tek çizgi tek çizgidir

Av. İlkay Sezer: Tek çizgidir şimdi vaka kanaat raporunu elle hazırlamış olmanız ve vaka kanaat raporundaki 13 Eylül ibaresindeki 13 Eylül rakamının elle yazılması iddia makamınca çeşitli değerlendirmelere tabi tutuldu. Siz vaka kanaat raporunda kanaatinizi neden elle yazdınız?

Tanık: Vaka kanaat raporuna vaka kanaatleri birlik komutanının elle yazması bizim personelin kendisini çok iyi tanıdığımızı ve personel hakkındaki kanaatimizin kendisini gönderdiğim askeri mahkeme tarafından dikkate alınması için bizzat kendi el yazımla yazdım,

Av. İlkay Sezer: Bu bir yasal zorunluluk mudur?

Tanık: Evet

Av. İlkay Sezer: Şimdi Sayın Başkan hazır yeri gelmişken ben hemen mahkemenize yasal zorunluluğu oluşturan bölük batarya idaresi el kitabı olarak isimlendirilen kitaptan o sayfayı gönderiyorum. Elle yazılmasına ilişkin zorunluluk orada var peki 13’ü neden daktilo ile yazmadınız da elle yazıldı? Neden 13 elle yazıldı?

Tanık: Şimdi firar suçu işleyen personelin 7 günü geçmesi halinde birliğinden izinsiz olarak ayrılmasının üzerinden 7 gün geçmesi halinde mahkeme dosyası hazırlanır vaka kanaat raporunun hanesi birlik komutanının yazacağı hane boş bırakılır bir de ifade tutanağı eksik olmak üzere hazırlanır dosya hazır bekler personel döndüğü zaman fazla vakit kaybetmeden bir an önce adli işlemler başlatılması için bu tarihin elle yazılmasının iki nedeni vardır: birincisi yazışma kurallarında o gün itibariyle dosya tanzim edildikten sonra gönderileceği günün tarihi atılarak gönderilir. Bu da birlik komutanının sorumluluğunda olmayıp birlik yazı işlerinden sorumlu bölük astsubayı tarafından gönderilirken en son zarflanıp gönderilirken doldurulur bu olayın bir özelliği daha vardır kendisi firar ettikten sonra bir başka birlikte başka bir uzman çavuşla firar etmişlerdi bunlar O da dönmeden bir gün önce tabur komutan vekilini arayarak bir gün sonra döneceklerini belirtmişler biz de bir gün sonra dönecekler diye mahkeme dosyasının bütün eksiklikleri hazırlandı ancak tarihini atmadık ertesi gün gelmesine müteakip tarihler atılarak dolduruldu,

Av. İlkay Sezer: Size İlker Çınar’ı cezaevinde yatmış gibi gösterip Silahlı Kuvvetlerden ayırmak ya da Silahlı Kuvvetlerin içinde başka bir birimde görevlendireceğiz bunu böyle yap şeklinde gerek dosyamız sanıklarından gerekse resmi makamlardan ya da sivil kişilerden bir talep geldi mi yoksa bu olay tamamen olduğu şekliyle mi mahkeme dosyası düzenlendi?

Tanık: Olay tamamen olduğu şekliyle düzenlenmiştir ayrıca herhangi bir kimseden böyle bir baskının olması söz konusu olmaz ayrıca benim mesleki geçmişim itibari ile de bana bu teklif yapılamaz diye düşünüyorum,

Av. İlkay Sezer: Cezaların tamamı vaka kanaat raporundaki cezaların tamamının yazılmamış olması vaka kanaat raporuna yazılmamış olması da iddia makamınca bir değerlendirmeye tabi tutulmuş vaka kanaat raporunu inceler misiniz bir ben size şöyle vereyim bir bakar mısınız burada İlker Çınar’ın tabur komutanı tarafından cezalandırılmasına ilişkin bir ceza yok ve tarihlerde de bir sorun olabilir daha önce aldığı cezalara bir bakar mısınız bu arada ben mahkemeye şunu sundum efendim şimdi elle doldurulması gün hanesinin elle doldurulmasına iddia makamı bir anlam yüklüyor ve doğrudan düzmece bunlar diyor bakınız Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının talebimiz üzerine verdiği cevabi yazıları dosyaya sunduk hepsinde elle doldurulmuş aynı mantıkla bakarsak sayın savcım bunlarda düzmece mi? Şöyle vereyim inceleyebildiniz mi vaka kanaatini?

Tanık: Evet inceledim

Av. İlkay Sezer: Evet şimdi bu vaka kanaat raporunda İlker Çınar’ın tabur komutanı tarafından daha önce alkollü olmasından mütevellit alkol değilde sarhoş olmak suç dolayı 14 gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ancak burada yok,

Tanık: Evet bu oraya yazılmamış olabilir gözden kaçmış olabilir ancak kasıtlı bir şey yok kesinlikle yok artı zaten birazda olsun diye eklemek isterdim,

Av. İlkay Sezer: Peki yine firar suçundan dolayı hakkında tanzim edilen iki adet mahkeme dosyası sonuçlanmamıştır. Yani bundan hariç iki dosyası daha var anlaşılıyor ancak biz gerek cezaevi kayıtlarından yaptığımız araştırmada gerekse Genelkurmay Başkanlığının soruşturma savcılığına gönderdiği evraklarda İlker Çınar’ın başkaca mahkeme dosyası gönderilmedi burda kastedilen nedir yani firar suçundan dolayı hakkında tanzim edilen iki adet dosyadan kasıt nedir?

Tanık: Bu iki dosya düzenlenmiş ancak firar suçu tam oluşmadan geri döndüğü için askeri suç niteliğinde disiplin kabahati kapsamında olduğu için ister birlik komutanı tarafından cezalandırılabilir veya disiplin mahkemesine gönderilebilir muhtemelen disiplin mahkemesine gönderilmiş veya disiplin mahkemesi tarafından da geri iade edilip birlik komutanı tarafından cezalandırılması uygundur şeklinde gelmiş olabilir,

Av. İlkay Sezer: Şimdi bir de şunu sormak isterim siz hangi rütbeden emekli oldunuz?

Tanık: Emekli Piyade Albay Piyade Kıdemli Albay

Av. İlkay Sezer: Gerek mesleki safahatınızda gerekse daha sonraki dönemde kamuoyunda bilinen bu davalarla ilgili olarak sanık şüpheli tanık olarak herhangi bir şekilde soruşturmaya konu oldunuz mu?

Tanık: Hayır bugüne kadar herhangi bir soruşturmaya tabi olmadım,

Av. İlkay Sezer: Bu dosyaya ilişkin olarak soruşturma savcılığı sizin ifadenize daha önce başvurdu mu? Sizi arayan soran oldu mu?

Tanık: Hayır

Av. İlkay Sezer: Peki. İlker Çınar sizin personeliniz karargah bölük komutanısınız piyade taburunda Karargah bölük komutanları hareketlidir pek çok birimde personeli vardır İlker Çınar Tugay ya da Taburun herhangi karargahında herhangi bir biriminde görev aldı mı?

Tanık: Hayır almadı zaten almak üzere görevlendirilse de önce birlik komutanına görevlendirilecek şahsın güvenirliği, çalışkanlığı mesleki geçmişi sorulur ona göre de görevlendirilir benim de böyle bir geçmişi olan birisine onay vermem söz konusu olmaz

Av. İlkay Sezer: Birincisi burada mahkemenin huzurunda video konferans yöntemiyle vermiş olduğu ifadede tugayın istihbarat şubesinde çalıştığını ve bütün tugayın istihbarat şubesinden sorumlu olduğunu subay astsubayın istihbarat takibini yaptığını gibi iddialarda bulundu kendisine bu şekilde herhangi bir görev verildi mi ya da size soruldu mu sizin haberiniz olmadan böyle bir yerde görevlendirilmesi mümkün mü?

Tanık: Benim haberim olmadan böyle bir yerde görevlendirilmesi mümkün değil kendisi göreve başladığı dönemde kendisinin amiri pozisyonunda değildim ama aynı birlik içerisinde görev yapıyordum tugayın kuruluşundan itibaren tugayda görev yaptığım için istihbarat şubede kesinlikle görev yapmadığını biliyorum,

Av. İlkay Sezer: Peki Birinci Ordu ya da Kara Kuvvetleri Komutanlığına bilgi belge dosya götürmek için görevlendirildi mi?

Tanık: Benim dönemimde hayır,

Av. İlkay Sezer: Peki emir verilmeye kalkılsaydı size sorulsaydı o günü düşünürseniz İlker Çınar’la ilgili böyle bir göreve gönderilmesine izin verir miydiniz?

Tanık: Hayır göndermezdim,

Av. İlkay Sezer: Sizin bilginiz olmadan sizin görevlendirmeniz olmadan İlker Çınar 1. ordu Karargahına ya da Kara Kuvvetleri Karargahına gitmiş olabilir mi?

Tanık: Benim çalıştığım dönemde gitmiş olamaz,

Av. İlkay Sezer: Peki sizin çalıştığınız dönem diyince zaten sizin bulunduğunuz dönemde cezaevine giriyor çıkışta da ilişiği kesiliyor ilişiği sizin döneminizde mi kesildi?

Tanık: Evet benim dönemimde kesiliyor

Av. İlkay Sezer: Tam olarak ifade etmek gerekirse Silahlı Kuvvetlerden ayrıldı dediniz bunun anlamı Silahlı Kuvvetlerden atıldı ilişiği kesildi mi demek istiyorsunuz?

Tanık: Evet,

Av. İlkay Sezer: Şimdi benim bu çerçevede soracaklarım bunlar,

Başkan: Peki İlker Çınar görev yaptığı süre içerisinde bölükte karargahta tam olarak ne görevi ifa etti?

Tanık: Kendisi takımda kısım komutanı olarak görevliydi yani bölük karargahında ya da tabur karargahında görevli değildi bölükte eğitim takımda kısım komutanı olarak görev yapıyordu,

Başkan: Sorusu olan var mı tanığımıza?

Av. İlkay Sezer: Bir tek şu var İlker Çınar görev dönemi içerisinde Tuzla’da göreve gitti mi böyle Bir şey hatırlıyor musunuz?

Tanık: Hatırladığım kadarıyla ilk alınan uzmanlar olmaları hasebiyle o dönemde piyade okulunda kursa gitmediler direk birliklerine gelip katıldılar diye hatırlıyorum,

Av. İlkay Sezer: Herhangi bir birime geçmek için Silahlı Kuvvetler içinde olduğunu söyleyerek ya da dışında gizli MİT herhangi birime geçmek için yazılı bir dilekçe ya da sözlü bir müracaatı oldu mu?

Tanık: Hayır hatırlamıyorum,

Av. İlkay Sezer: Asker sizin emrinizde görev yapan bir uzman erbaş ya da subay astsubay olsun bir yere müracaat edeceği zaman yani sağlık nedeniyle revire çıkacağı zaman Kara Kuvvetlerine bir dilekçe gönderildiği zaman ilk olarak bu müracaatını nereye yapar?

Tanık: Bölük komutanlığına yapar bölük komutanlığı vasıtasıyla gönderilir,

Av. İlkay Sezer: Bu sadece sizin uyguladığınız bir kural mıdır yoksa yerleşik bir kural mıdır?

Tanık: Hayır bu yerleşik bir kuraldır artı birlik komutanı da bazı müracaatlarda birlik komutanı da kanaati yazılı olarak gider,

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ın gerçi cevaplar arasında var ama tam açık soralım çünkü bunlara çok anlam yükleniyor gizlilik klarensi bir kozmik büroya girmek gizli evrakların bulunduğu dolapları açmak gibi bir yetkisi var mıydı?

Tanık: Hayır yoktu

Av. İlkay Sezer: Benim başka sorum yok Sayın Başkanım,

Başkan: Evet başka sorusu olan yoksa,

Adil Akçay: Benim birkaç sorum olacak, Mahir Bey İlker Çınar’ın ilişik kesme işlemlerini siz mi gerçekleştirdiniz?

Tanık: İlişik kesme işlemlerinin hepsi hazırlandı kendisine cezaevi vasıtasıyla tebliğ edildi,

Adil Akçay: Bu ilişik kesme evraklarının içerisine matbu evraklar önceden kendisine boş kağıtlara veya matbu evrakların içeriği doldurulmadan imzalatıldığı olur mu oldu mu?

Tanık: Böyle bişey söz konusu olamaz boş kağıt imzalatılamaz kendisine ayrıca az önceki mahkeme dosyasında da görüleceği gibi ifadesi bölük yazıcısı ve kendisi yani huzurda da en az bir bölük astsubayı ya da takım komutanı olması üzerine alınır boş kağıt imzalatmak diye Bir şey söz konusu olamaz,

Adil Akçay: Oldu sağolun teşekkürler,

Adem Gedik: Sayın Başkan benim bir sorum olacak Mahir Bey sizin döneminizde İlker Çınar Ankara’ya herhangi bir yere kursa gönderildi mi bilginiz var mı?

Tanık: Hayır gitmedi,

Başkan: Avukat Bey sizin sorunuzu alalım,

Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Mahir Bey aslında Bir şey sormak gibi bir amacım yoktu çünkü çok esasa müteallik bir tanıklık olduğunu da düşünmüyorum ancak size şunu sorabilir miyim siz özel bir husumet yaşadınız mı İlker Bey ile?

Tanık: Hayır yaşamadım

Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Peki bunu bana düşündüren şu oldu 21 yıl öncesine ilişkin bu kadar ayrıntılı bilgi veriyor olmanız ya özel bir husumet yaşamış olmanızı gerektirir ya da özel olarak geriye dönük olarak çalışma yapmış olmanızı gerektirir böyle bir çalışma yaptınız mı?

Tanık: Hayır böyle bir çalışma yapmadım ama her meslek grubunda insanların karşılaştığı bazı olaylar vardır bunlar net olarak hatırlanabilir buda net olarak hatırladığım olaylardan birisidir,

Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Evet özel dediğim bu işte yani 21 yıl önceki olayı bu kadar net hatırlamanız için aklınızda kalmış olması ilgimi çekti onu sordum, yani başka özel bir ilişkiniz yoktu öyle değil mi?

Tanık: Hayır yoktu,

Müdahiller Vekili Av. Murat Dinçer: Peki bu kadar efendim,

Başkan: Savcı Bey

İddia Makamı: Bu vaka kanaat raporları düzenlemişsiniz işte sahtekar dolandırıcı diye bunlara esas olan herhangi bir ön inceleme şikayet soruşturma yapıpta mı bunları düzenliyorsunuz yoksa neye göre düzenliyorsunuz?

Tanık: Vaka kanaat raporu birlik komutanının personel hakkındaki o güne kadar izlediği takip ettiği kanaatidir

İddia Makamı: Sahtekar dolandırıcı ciddi bir suçlama soruşturma ön inceleme yapmadan nasıl böyle kanaat ediniyorsunuz?

Tanık: Bunu maaş gününden önce gelmesi maaşını alması sonra kısa süreli kaçmalarda bulunması mesaiye geç gelmesi maaşını haksız yere alıyormuş pozisyonunda kendisini değerlendirdiğim için böyle Bir şey yaptım,

İddia Makamı: Ne kadar çalıştınız İlker Çınar’la?

Tanık: Yaklaşık iki senenin üzerinde aynı birlikte çalıştık

İddia Makamı: İki sene sahtekarlık ve dolandırıcılığa göz mü yumdunuz yani?

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Ben bu soruya itiraz ediyorum,

Başkan: Avukat Bey, buyurun savcı bey,

İddia Makamı: Bir de şimdi çok güzel ve ayrıntı hatırlıyorsunuz şunu soracağım ben Avukat Bey de gerçi sordu da şimdi bu tür hapis yaşandığı veya bu şekilde vaka kanaat raporu düzenlenen şahıslar hakkında hepsi hakkında bu kadar ayrıntı hatırlıyor musunuz özel soruşturma yapmadan veya sadece bu muydu sizin emekli olana kadar ki vaka kanaat raporu düzenlediğiniz şahıs sadece bu muydu? Aklınızda kaldığına göre bu kadar,

Tanık: Hayır bu değil buna benzer de birkaç tane daha vardır hatırladığım ancak her meslekte olduğu gibi bu da benim yani beraber çalıştığımız dönemde gördüğüm iki seneye yakın biz aynı birlikte çalıştık ama ben kendisi ile en son zannediyorum bir 2-3 aya yakın beraber amiri pozisyonunda birebir çalıştım daha önce aynı birlikte çalışmam hasebiyle tanıyorum olayı da basında da çıktı artı az önce tekrar incelediğim zamanda görüyorum ki yani olayı net olarak hatırlayabiliyorum,

İddia Makamı: Tamam benim bu kadar başkanım,

Başkan: Alalım,

Sanık Ruhi Abat söz alarak: İlker Çınar bulunmuş olduğu birlikte yazıcı olarak çalıştı mı?

Tanık: Hayır çalışmadı,

Sanık Ruhi Abat: Teşekkür ederim,

Müdahiller Vekili Ali Koç söz alarak: Mahir Bey siz diyorsunuz ki iki yıla yakın bir süre İlker Çınar ile birlikte çalıştık kendisini sahtecilik yapan ve dolandırıcı bir kişi olarak nitelendirdiniz bu kanaatinizin sebebi olarakta somut olgu değil bir suç isnadı şeklindeki kendisinin maaş alma gününe yakın gelip maaşını alarak daha sonra birlikten ayrılmasını ve izin tecavüzü suçunu işleyerek 7 gün içerisinde birliğe dönmesi olarak tanımladınız ve bunu da sürekli olarak tekrar eden bir kişi olarak tanımladınız doğru mu anladım sizi?

Tanık: Evet

Av. Ali Koç: Doğru anlamışım peki iki yıl boyunca sizin hizmetinizde çalışan amiri olduğunuz kişinin periyodik olarak her maaş döneminden sonra 7 günlük izin tecavüzleri suçu işleyip kaybolmasını nasıl izah ediyorsunuz?

Tanık: Ben her maaş döneminden kaybolmuştur demedim ayrıca son üç aylık periyotta biz amir pozisyonunda ben kendisiyle çalıştım ancak maaş gününden önce alıp maaş gününden hemen sonra bir iki gün ortadan kaybolması geri gelmesi ve daha önce aldığı bir takım cezalarda gene kısa süreli kaçma yüzünden olmasından dolayı böyle bir düşünceyle yazdım yalnız ordaki vaka kanaat raporundaki dolandırıcı sahtekar gibi bir takım ifadelerin Türk Ceza Kanununda geçtiği anlamdaki anlamlarda olmayıp birlik komutanının personel hakkındaki bir kanaati olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum,

Av. Ali Koç: Peki şöyle sorayım Türk Silahlı Kuvvetleri gibi katı hiyerarşinin olduğu herkesin özel hayatına kadar izlendiği ilişkilerinin kontrol edildiği her amirin altı hakkında bir sicil dosyası tuttuğu ve bunun da ciddi ve önemli olduğu terfisinden tayin edileceği yere kadar önemli olduğu bir kurumda İlker Çınar gibi uzman onbaşı bir kişinin birlik içerisinde bu kadar özgüvenli davranmasının bir sebebi olabilir mi?

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan bu bir yorum sorusu itiraz ediyorum

Av. Ali Koç: Yorum yaparak soruyorum siz de çok sayıda yorum sorusu sordunuz

Başkan: Mahir Bey cevap verme hakkınız var cevap verecek misiniz?

Av. İlkay Sezer: Görgü ve bilgiye dayalı olarak beyanda bulunması gerekiyor tanığın,

Tanık: Sayın Başkan ben İlker Çınar hakkında düzenlediğim mahkeme dosyasının bana ait olduğunu ve bu dosyada yer alan hususları benim hazırladığımı ve o dönemde o birlikte görev yaptığını beyan etmek üzere geldim bu soruya cevap vermek istemiyorum,

Av. Ali Koç: Efendim tanığa soruya cevap vermemek gibi bir yükümlülüğünün hakkının bulunmadığını hatırlatır mısınız?

Başkan: Avukat Bey sorunuzu sordunuz cevap verebilecek nitelikte,

Av. Ali Koç: Efendim şunun için söylüyorum sanığın bir duruşma sırasında sorulan hiçbir soruya cevap vermek gibi bir yükümlülüğü yoktur susma hakkını kullanabilir fakat tanıkların huzura gelen hiçbir tanığın yakınlık ve kendisini suçlayacak beyan dışında soruya cevap vermemek gibi bir keyfiyeti yoktur soruya cevap vermek zorundadır bilmiyorsa bilmediğini söyler aksi çıkarsa da ceza alır o yüzden soruya cevap vermek istemiyorum diye bir cevap olamaz,

Başkan: Avukat Beyin sorusunu biraz önce duydunuz vereceğiniz bir cevap var mı?

Tanık: Soruyu tekrar alabilir miyim?

Av. Ali Koç: Tekrar soruyorum diyorum ki Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kati hiyerarşinin bulunduğu her üstün bir altını denetlediği bir gün önce gelen bir askerin sıradan bir erin kendisinden bir gün sonra gelen bir ere komutanlık ettiği emir verebildiği bir kurumda İlker Çınar gibi uzman onbaşı rütbesindeki bir asker bir personel nasıl hangi özgüvenle maaşını aldıktan sonra kaybolup tekrar birliğe dönüp tekrar maaş alıp tekrar kaybolabiliyor özel bir ilişki biçimi olabilir mi başkalarıyla sizin bilmediğiniz bir güvencesi olabilir mi?

Tanık: Bunu ben kendisi ile amir pozisyonunda çalışmaya başladığım zaman yaptığım görüşmede bu mesleği yapıp yapmama konusunda kararsız olduğunu bu kadar rahat hareket etmesinin de sebebinin bu olduğunu daha önce beyan etmiştim,

Av. Ali Koç: Başka bir soruyu cevaplamanızı rica edeceğim bu alanınız dışında olabilir ona göre cevap verirsiniz İlker Çınar sizin vaka kanaat raporunuz çeşitli disiplin suçları ve firar nedeniyle ceza alarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmış birisi bu konuda böyle bir iddia var O da bunu yalanlıyor daha sonra ceza tekrar savunma tarafının iddiasına göre Türk Silahlı Kuvvetlerine geri dönmek üzere bir başvuru yapmış ancak başvurusu reddedilmiş dosyaya gelen başka tür evraklardan anladığımız kadarıyla İlker Çınar Tarsus’ta ki misyoner cemaat içerisinde faaliyet gösterirken aynı zamanda jandarma istihbarata eleman olarak çalışıyor jandarma istihbarat elemanı olarak çalışıyor Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesinden disiplinsizlik ya da işlediği çeşitli suçlar nedeniyle attığı bir kişiyi daha sonra istihbarat elemanı olarak çalıştırması kendisinden istihbarat elemanı olarak yararlanması olağan mıdır güvenilmez ve sahtekar birisinin?

Başkan: Mesleki olarak cevap verebilecek kendi alanında bir şeyse cevap verecek yoksa cevap vermeyecek,

Av. Ali Koç: Efendim şu açıdan soruyorum,

Başkan: Avukat Bey sorunuz bitti mi Avukat Bey?

Av. Ali Koç: Sorum bitti efendim cevap rica ediyorum, eğer isterseniz ek izahatta bulunabilirim şunun için çünkü uzmanlık alanı ile ilgili beyanlarda bulunuyor,

Başkan: Yok ek izahata gerek yok sorunuzu sordunuz net ve açık ne diyorsunuz?

Tanık: Bu konu benim görev yaptığım yerlerde ve görev yaptığım konuların dışında olduğu için bu konu hakkında bilgim yok,

Başkan: Başka sorunuz varsa alalım,

Av. Ali Koç: Başka sorum yok teşekkür ederim,

Sanık Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan bu sorular esnasında tanık da cevap verdi bu dolandırıcı ve sahtekar konuları ile ilgili olarak sayın savcımızda sordu bu dolandırıcı ve sahtekar birlik içerisindeki davranışlarından gördükleriniz ve size gelen şikayetlerden kaynaklı olarak mı yazıldı?

Tanık: Bu tamamen birlik içi tavır ve davranışlardan kaynaklanan işte misafirhane parasını kaldıkları yerin otel ücretini ödememek arkadaşlarından borç alıp geri ödememek ama az öncede beyan etmiştim arkadaşlarının kendi arkadaşlarını şikayet ediyor olmamak için hakkında ifade vermeye yanaşmamaları üzerine işlem yapamadığım için bende oraya bu şekliyle yazdım,

Başkan: Varol Bülent Aral sorun var mı?

Sanık Varol Bülent Aral Söz Alarak: Evet

Başkan: Alalım sorunu,

Sanık Varol Bülent Aral: Mahir Bey’e sormak istiyorum İlker Çınar’ın Tarsus’ta bir papazı kaçırmak için çete kurduğu ve silahla baskın yapıp polisce yakalandığından haberin var mı?

Tanık: Hayır böyle birşeyden haberim yok,

Sanık Varol Bülent Aral: Teşekkür ederim sağolun,

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer tarafından hazır edildiği bildirilen Tanık Daim Özdemir huzura alındı. Kimlik tespitine geçildi.

TANIK SAİM ÖZDEMİR: Hüseyin oğlu, 01/02/1968 doğumlu, Liman Mah. İskele Cad. No:7 Kurucaşila/Bartın adresinde oturur. Sanıklardan İlker Çınar’ı tanıdığını diğer sanıkları tanımadığını beyan eder. Engel hali yok. CMK 53. Maddesi uyarınca tanıklık görevinin önemi anlatıldı, anladığını beyanla CMK 55. maddesi uyarınca yemini yaptırıldı.

Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı

Başkan: İlker Çınar’ı ne zaman nasıl tanıdın O’nunla ilgili yaşadığın hadiseler varsa onları sen önce bir anlat gerekirse biz sorularla

TANIK SAİM ÖZDEMİR BEYANINDA: 1992 Yılında piyade uzman çavuş olarak Kırklareli’nin Pınar ilçesine atandım orada tanıdığımız aile dostumuz vardı bana ev bulma konusunda yardımcı oldu İlker Çınar matbaacıymış sivilde O arkadaşta matbaacı olduğu için tanışmışlar beni İlker Çınar’ın yanına yerleştirdi bu vesileyle arkadaş olduk,

Başkan: Evet arkadaş olduktan sonra aynı evi paylaştınız,

Tanık: Aynı evi paylaştık daha sonra Pınarhisar’dan Babaeski’ye birliğimiz taşındı orda da aynı otel odasında aylarca kaldık,

Başkan: Aynı birlikte mi görev yaptınız?

Tanık: Evet 10. Zırhlı Tugayı 1.Mekanize Piyade Taburunda görevliydik,

Başkan: Senin tam olarak rütben neydi?

Tanık: Piyade Uzman Çavuş,

Başkan: O’nun rütbesi neydi İlker’in?

Tanık: Piyade Uzman Onbaşı

Başkan: Evi taşıdınız mı taşındıktan sonra aynı yerde mi kalmaya devam ettiniz?

Tanık: Biz orada otel odasında kaldık Babaeski’de,

Başkan: Evet İlker Çınar’ın mesaiyle ilgili bir problemi var mıydı?

Tanık: İkimizin beraber vardı ara sıra işimize izinsiz gitmezdik birkaç defa firar ettik firardan yargılandık firardan yargılandıktan sonra hüküm giydik hüküm giydikten sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğimiz kesildi,

Başkan: Birlikte mi kesildi?

Tanık: Birlikte evet,

Başkan: Cezaevinde firar suçu nedeniyle yattın mı?

Tanık: Yattım,

Başkan: Askeri mahkemeden ceza aldın mı?

Tanık: Aldım,

Başkan: Yargılamanız birlikte mi devam etti?

Tanık: İlker Çınar ile ifadelerimiz ayrı odalarda alındı ayrı koğuşlarda kaldık aynı koğuşa vermediler yakın arkadaşı olduğum için,

Başkan: Mahkemede aynı anda mı mahkemeye çıktınız aynı dosyadan mı farklı dosyalarla mı?

Tanık: İkimizde firar dosyasından aynı dosyadan mahkemeye çıktık,

Başkan: Firar dosyası senin dosyan ayrı O’nun dosyası ayrı,

Tanık: Evet evet ikimizin de dosyası ayrıydı,

Başkan: Cezaevinde birlikte kaldınız mı?

Tanık: Hayır ayrı koğuşlarda kaldık,

Başkan: Aynı cezaevinde mi kaldınız?

Tanık: Evet Kırklareli Cezaevinde kaldık,

Başkan: Cezaevinden çıkışınız aynı tarihlere mi denk geldi?

Tanık: Hayır O benden önce çıktı, benim iki dosyam vardı O’nun tek dosyası vardı,

Başkan: Cezaevinden çıktıktan sonra hiç görüşmeniz oldu mu cezaevinde?

Tanık: Hayır olmadı havalandırmaya ayrı saatlerde çıkıyorduk,

Başkan: Cezaevinden çıktıktan sonra görüştünüz mü?

Tanık: Çıktıktan sonra görüşmedik hiç görüşmedik 20 yıldır görüşmedik,

Başkan: Yani bugüne kadar herhangi bir şekilde bir irtibatınız,

Tanık: İrtibatımız olmadı,

Başkan: Başka şekillerde takip ettin mi ne yapıyor ne ediyor diye?

Tanık: Evet gazetede okudum ne yaptığını,

Başkan: Yani gazetelerin yazdığı kadarı ile,

Tanık: Evet gazetelere yansıdığı kadarıyla,

Başkan: Nasıl haberdar oldun gazetelere yansıyor dediğin hangi olay nedeniyle?

Tanık: 2000 yılında Hristiyan olmuş 2007 yılında Güneri Civaoğlu’nun Cevizkabuğu programında tekrar müslümanlığa geçmiş onlarla ilgili şeyler okudum gazetelerde,

Başkan: Sonradan yine istihbarat örgütleriyle veya ordu içerisinde herhangi bir görev alıp almadığı hususunda bir bilgin var mı?

Tanık: O benim çok yakın arkadaşımdı O benden birşey saklamazdı ben de O’ndan birşey saklamazdım eğer ki böyle birşey olsaydı haberim olurdu,

Başkan: Sonradan peki o hiç cezaevinden çıktıktan sonra hiç görüşmedik dedin,

Tanık: Ben birliğime gittim birliğimden O’nun arkadaşlarından O’nun da fesh edildiğini duydum sözleşmesinin fesh edildiğini duydum,

Başkan: Ondan sonra bir görüşmeniz olmadı,

Tanık: Görüşmemiz olmadı,

Başkan: Evet İlker Çınar’la ilgili olarak söyleyeceğin başka birşey var mı bize?

Tanık: Yok Efendim,

Başkan: Evet sorularınız varsa sorularınızı alalım,

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer Söz Alarak: Önce ben mahkemeyi bir konuda bilgilendirmek isterim hem huzurdaki tanığı hem önceki tanığı şahsen ben bulup savunma tarafı olarak getirmiş değilim diğer avukat arkadaşlarımızı ve sanığın yakınlarının getirdiğini öğrenince ben de talebimi bu şekilde şekillendirdim yani sadece benim savunma tanığım olarak ya da,

Başkan: Siz beyan ettiniz,

Av. İlkay Sezer: Evet mahkemenizin bilgisi olsun şimdi şöyle sorular sormak isterim siz rütbeniz neydi sizin?

Tanık: Piyade Uzman Çavuştu,

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ın rütbesi neydi?

Tanık: Piyade Uzman Onbaşı,

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar’ı nerede nasıl tanıdığınızı anlattınız ancak bir soruya cevap verirken aynı evde aynı odada dediniz siz aynı evde mi ikamet ettiniz?

Tanık: Evet aynı evde ikamet ettik,

Av. İlkay Sezer: Bu nerdeydi Pınarhisar’da birliğin Pınarhisar’da,

Tanık: İlk görev yerimiz Pınarhisar daha sonra tugayımız Babaeski’ye taşındı Babaeski’de ev tutmadık otel odasında kaldık,

Av. İlkay Sezer: Aynı odada mı kaldınız?

Tanık: Aynı odada ikimiz aynı odada kaldık,

Av. İlkay Sezer: Aynı birlikte mi görev yaptınız?

Tanık: Bölüklerimiz farklıydı o karargah bölüğündeydi ben ikinci bölükteydim 10. Zırhlı Tugayındaydık

Av. İlkay Sezer: 10. Zırhlı Tugay 1. Mekanize Piyade Taburu

Tanık: Evet ikimiz de oradaydık,

Av. İlkay Sezer: Biraz önce tanıklık yapan o dönemde üsteğmen olan,

Tanık: Mahir Üsteğmenimiz,

Av. İlkay Sezer: Mahir Akça tanıyor musunuz?

Tanık: Tanıyorum,

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar nasıl biriydi neler yapardınız gerek mesai içerisinde gerek mesai sonrasında?

Tanık: Şimdi efendim İlker Çınar’ın ailevi sorunları vardı benim de ailevi sorunlarım vardı Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmak için herşeyi yaptık diyebilirim yani herşeyi yaptık diyebilirim derken disiplinsiz davranışlarda bulunduk birkaç defa firar ettik 3,5-4 ay sonra ben tabur komutanımız vardı Süleyman Binbaşı onu aradım İlker Çınar’ı al da gel ben size yardımcı olacağım dedi geldim bir gün sonra bizi firar suçundan askeri mahkemeye çıkarttılar 10-15 gün yargılandık hüküm giydik Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiğimiz kesildi,

Başkan: Yani bu disiplinsizlikleri kasıtlı olarak mı yaptınız?

Tanık: Kasıtlı olarak yaptık,

Başkan: Hem senin hem İlker Çınar’ın ordudan atılalım diye bir gayretinizin sonucu?

Tanık: Evet evet,

Av. İlkay Sezer: Peki ailevi sorun derken kastınız neydi?

Tanık: Kız sorunları vardı işte yani ailevi sorunları vardı,

Av. İlkay Sezer: Siz peki hakkınızda verilen hükmü askeri mahkemenin vermiş olduğu hükmü temyiz ettiniz mi?

Tanık: Etmedik,

Av. İlkay Sezer: Neden? Yani size hapis cezası verilmiş,

Tanık: Evet firar suçu 63 gündü cezası bildiğim kadarıyla hatırladığım kadarıyla bu tekerrür ettiği zaman ikinci sefer 126 güne çıkıyor ben zaten 126 gün ceza aldım,

Av. İlkay Sezer: Yani minimum ceza,

Tanık: Evet minimum ceza,

Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar 1. Ordu Karargahına ya da Kara Kuvvetleri Komutanlığına ya da herhangi bir başka birliğe taburun ya da tugayın bir evrakını bir götürülecek belgesini malzemesini götürmek için görevlendirildi mi böyle bir şey hatırlıyor musun?

Tanık: Hatırlamıyorum,

Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar ve siz Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan ilk uzmanlardan yani ilk piyade uzman erbaş grubunun mesleğe kazandırıldığı yıllarda girmişsiniz kursa gittiniz mi?

Tanık: Gitmedik gitmedik disiplinsiz davranışlarda bulunduğumuz için tabanca ve tüfek bize verilmedi,

Av. İlkay Sezer: Teçhizat anlamında bu da verilmedi?

Tanık: Evet verilmedi,

Av. İlkay Sezer: Peki aynı birlikte görev yaptığınız diğer uzman erbaşların birlik malzemesi olarak deposunda bulunan tabancalardan onlara verildiği oluyor muydu?

Tanık: G-3 Piyade tüfeği verilmişti onlara ve Kırıkkale tabanca da dağıtılmaya başlanıyordu o sıralarda,

Av. İlkay Sezer: Size tüfekte mi vermediler?

Tanık: …

Av. İlkay Sezer: Disiplin cezası aldınız mı askeri mahkemede alınan cezanın haricinde disiplin amirince verilen disiplin cezası aldınız mı?

Tanık: Aldık resmi elbiseyle içki içtik iki hata tabur komutanı ceza verdi,

Av. İlkay Sezer: Bu cezayı nerede çektiniz?

Tanık: Tugayın disiplininde çektik,

Av. İlkay Sezer: Tugay disiplin ceza evinde?

Tanık: Evet Tugay disiplin cezaevinde,

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar da sizin gibi aynı şekilde cezalandırıldı mı?

Tanık: İçkiden dolayı mı?

Av. İlkay Sezer: Evet,

Av. İlkay Sezer: Aynı şekilde O da disiplin cezaevine girdi mi?

Tanık: Girdi,

Başkan: Yani bu disiplin mahkemesi kararıyla değil bölük komutanının

Av. İlkay Sezer: Hayır askeri mahkemenin kararıyla,

Başkan: Onu netleştirelim çünkü bölük komutanının da öyle bir

Av. İlkay Sezer: Yetkisi var,

Başkan: Yetkisi var ve ya disiplin mahkemesine verilebiliyor,

Tanık: Tabur komutanımız verdi,

Başkan: Tabur Komutanının cezasıyla disiplin mahkemesiyle değil,

Tanık: Evet evet değildi tabur komutanımız doğrudur,

Av. İlkay Sezer: Sizin İlker Çınar’la aynı evde kalmışsınız aynı otel odasını paylaşmışsınız samimiyetiniz ne orandaydı mesafeli miydiniz birbirinize?

Tanık: Hayır birbirimize gayet yakındık,

Av. İlkay Sezer: Mersinde ki ailesinin evine gittiğiniz oldu mu izinlerinizde?

Tanık: Birkaç defa gittim,

Av. İlkay Sezer: Evi biraz tarif eder misiniz hatırınızda ne kaldı evde?

Tanık: Hatırımda kalan şöyle bir dağın yamacında tek katlı gecekondu tipi evleri vardı,

Av. İlkay Sezer: Peki ailesi ve ailesiyle ilişkileri konusunda hatırınızda kalan birşey var mı?

Tanık: İlker Çınar’ın kız sorunları vardı o yüzden ailesiyle sorunları vardı,

Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar’la O’nun ailesinin evi hariç başka yerde vakit geçirdiğiniz oldu mu gittiğiniz yerler oldu mu? İstanbul Ankara İzmir,

Tanık: Birkaç defa İstanbul’a gittik Gaziosmanpaşa’ya dayımın oğulları dedi o vesileyle birkaç hafta nöbetimiz olmadığı zamanlarda falan gittik,

Av. İlkay Sezer: Bence evi miydi bir aile evi miydi?

Tanık: Aile yoktu sadece birkaç tane erkek vardı,

Av. İlkay Sezer: Size İlker Çınar devlet içerisinde istihbarat ya da gizli özel adına ne dersek diyelim birliğinin dışında ama devlet içerisinde bir yere müracaat edeceğini bunun için dilekçe toplandığını dilekçe vermeyi düşündüğünü böyle bir şeylerden bahsetti mi?

Tanık: Bahsetmedi,

Av. İlkay Sezer: Peki İlker Çınar’ın böyle bir müracaatı ya da faaliyeti olsaydı bundan haberiniz olur muydu?

Tanık: Olurdu samimiyetimiz gayet iyiydi,

Av. İlkay Sezer: Aynı günlerde mahkemeye çıktık dediniz,

Tanık: Evet,

Av. İlkay Sezer: Yani askeri savcının karşısına çıktınız aynı savcı mı sorguladı sizleri?

Tanık: Hayır ayrı ayrı odalarda sorgulandık,

Av. İlkay Sezer: Başka savcılar sorguladı?

Tanık: Evet,

Av. İlkay Sezer: Askeri cezaevine giden araçta beraber miydiniz?

Tanık: Beraberdik,

Av. İlkay Sezer: Sizi şimdi tutuklandıktan sonra mevcutlu olarak cezaevine götürmek gerekir sizi askeri cezaevine götüren bir komutan bir rütbeli hatırlıyor musunuz?

Tanık: Benim kendi bölük komutanım vardı Ümit Üsteğmen vardı Ümit Makaracıoğlu vardı,

Av. İlkay Sezer: Sizi ve İlker Çınar’ı cezaevine götürüp teslim etti?

Tanık: Evet,

Av. İlkay Sezer: Peki bu cezaevi ile ilgili olmak üzere askeri hastanede yattınız mı?

Tanık: İki hafta kaldım,

Av. İlkay Sezer: İlker Çınar kaldı mı?

Tanık: Mecbur gönderiyorlar,

Av. İlkay Sezer: Neden?

Tanık: Orda ceza yatabilir mi yatamaz mı ordan rapor alınması gerekiyor,

Av. İlkay Sezer: Ama İlker Çınar’ın bizzat yatıp yatmadığını,

Tanık: Tabi tanık değilim,

Av. İlkay Sezer: Cezaevinden çıktıktan sonra bir daha görüşmediğinizi söylediniz ailenizden İlker Çınar’ı tanıyan O’nunla arkadaşlığınıza ilişkin size ikazda bulunan birşey söyleyen oldu mu?

Tanık: Babam söyledi,

Av. İlkay Sezer: Ne dedi babanız size?

Tanık: Ben sana bu arkadaşınla görüşmeni istemiyorum diye daha önceden söyledim dedi şimdiden sonra dedi asla dedi görüşmeni istemiyorum dedi 1994 yılından bu tarafa görüşmedim,

Av. İlkay Sezer: Beraber aynı evde kalmışsınız İlker Çınar’ın sizde kalan bir hatırası var mı?

Tanık: Var,

Av. İlkay Sezer: Nedir o?

Tanık: 93 yılında yazmış olduğu bir ajanda var,

Av. İlkay Sezer: Okur musunuz?

Tanık: Okuyayım,

Tanık: Sayın uzman çavuş dünya tesadüflerle ve rastlantılarla dolu sen Karadenizin Bartın ilinin Kurucaşi ilçesinden ben Akdenizin Mersin ilinin Tarsus ilçesinden gelip burada Pınarhisar’da tanıştık ilginç olan birşeyler var bunlardan bir tanesi de aynı fikirlere aynı düşüncelere sahip sade bir vatandaş görünümünde olup fakat aklımız hep başka fikirlerde olan muzır işleri çok seven aklına koyduğu işleri gerçekleştiren naçizane fakat garip biraz da acayip insan görünümünde olup da insan olmayan bir de eşi benzeri olmayan uzaydan kovulmuş birer uzaylıyız gün gelecek uzaylı soydaşlarımız halimize acıyıp bizler için bir ufo gönderecekler 23/02/1993 tarih

Av. İlkay Sezer: İsmi de var mı?

Tanık: Var İlker Çınar,

Av. İlkay Sezer: Şimdi cezaevinde kaldığınız zaman zarfında size de askeri mahkeme dosyasına ilişkin iddianame tebliğ edildi mi böyle şeyler hatırlıyor musunuz Boş kağıda imza attığınız parmak izinizin alındığı oldu mu hiç boş bomboş kağıda?

Tanık: Para şu bu falan mı?

Av. İlkay Sezer: Evet

Tanık: Evet evet evet tabi,

Av. İlkay Sezer: Yani bakın şöyle olay şu İlker Çınar diyor ki biz bomboş kağıtlara ben diyor bomboş kağıda imza attım benim imzamı aldılar sizden böyle bir talepte bulundular mı?

Tanık: Hatırlayamıyorum şu anda,

Av. İlkay Sezer: Size … cezaevindeyken aileniz filan?

Tanık: Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğimiz kesildiği için oraya sadece ailelerimizden para geliyordu,

Av. İlkay Sezer: Peki ailenizden gelen parayı size nasıl ulaştırıyorlardı?

Tanık: Cezaevi müdürlüğü aracılığı ile,

Av. İlkay Sezer: Sayın Başkan henüz dosyada olmayan bir evrak sunacağım mahkemenize 23 Eylül 1993 tarihinde Türkiye İş Bankasının Kırklareli şubesine İlker Çınar’ın bir havalesi gelmiş cezaevi müdürlüğü Piyade Er Mehmet Güçlü’yü görevlendirme yazısıyla İş Bankası şubesine bildirmiş bu para ordan çekilmiş ve İş Bankası kaşesi var arka tarafına da paramı aldım diye İlker Çınar’ın yazısı ve imzası var biz bu yazıyı incelettik bu yazı İlker Çınar’ın kendi yazısı tarih ve imza da O’na ait ben bunu da mahkemeye sunuyorum,

Başkan: Belgelerin asılları,

Av. İlkay Sezer: Bunların asılları bunların asılları şeyde efendim 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Cezaevinin arşivinde mahkemenizin talep etmesine ve bizim sabahleyin talep ettiğimiz incelemeye bu evrakların da tabi tutulmasını talep ediyoruz benim huzurdaki tanığa başka sorum yok efendim,

Başkan: Evet sanık müdafiilerinden sorusu olan var mı? Avukat Bey isminizi de söyleyerek,

Sanık Mehmet Ülger Müdafii Av. Saim Tuğrul söz alarak: Bu kız sorunu dediniz bir dostu filan mı vardı yoksa?

Tanık: Yok yok yok ciddi işler yani yuva kuracağımız kişiler,

Av. Saim Tuğrul: Yani zaten İlker Çınar bildiğimiz kadarıyla evli bir çocuğu filan olmuş onun dışında mı?

Tanık: Hayır hayır İlker Çınar evli falan değildi,

Av. Saim Tuğrul: Ha anladım,

Tanık: Bir başkomiserin kızını seviyordu orada kendi memleketinde onunla ilgili sorunları vardı o zaman bildiğim şeyler,

Av. Saim Tuğrul: Şu resme bir bakar mısınız İlker Çınar bu mu?

Tanık: İlker Çınar bu üsttekidir benim,

Başkan: Sizin gösterdiğiniz belge mi?

Av. Saim Tuğrul: Yani şöyle,

Başkan: Onu ben de bir alayım Avukat Bey zapta o şekilde,

Av. Saim Tuğrul: İlker Çınar ve üstündeki hazırdaki altlı üstlü tesadüf denk gelmiş,

Başkan: Sanık müdafii tarafından renkli fotokopi şeklindeki belge tanığa gösterildi üst tarafta resmi olan Saim Özdemir isimli kişi benim hemen alt sıradaki kişi ise İlker Çınar’dır diyorsun,

Tanık: Evet efendim doğrudur,

Av. Saim Tuğrul: Yani kız evleneceği bayan mı askeriyeden ayrılmasını teşvik ediyordu kız meselesinden kız meselesinden dediniz de o konuyu,

Tanık: Yok yok İlker bildiğim kadarıyla o zamanlar açık öğretimde okuyordu askeriyeden ayrılıp matbaacılık yapmak istiyordu,

Av. Saim Tuğrul: Askeriyeye alışamadı yani,

Tanık: Evet evet,

Av. Saim Tuğrul: Birde bu askeri savcıyla mevcutlu sevk edilmeden önce bir gece birlikte nezarette kaldınız mı teslim olduktan sonra firardan dönüp teslim olduktan sonra?

Tanık: Bir gece kaldık,

Av. Saim Tuğrul: Bir gece kalıp ertesi gün,

Başkan: Aynı nezarette mi kaldınız?

Tanık: Aynı nezarette,

Av. Saim Tuğrul: Sayın Başkanım hem bu tanık hem önceki tanığın tüm beyanları dosyadaki

.Başkan: Bitenleri sonradan avukat bey soruları bir alalım tanıkları bir göndereyim tekrar değerlendirebilirsiniz,

Av. Saim Tuğrul: Tamam ve son olarak İlker Çınar arkadaşlarından filan borç alıp borç ilişkisine giripte parasını ödememe gibi veya yatakhane parasını,

Tanık: Birkaç defa oldu efendim oldu,

Av. Saim Tuğrul: Tamam teşekkür ederim,

Başkan: Buyurun,

Sanık Abdullah Atılğan Sanık Murat Göktürk Müdafii Av. Alper Çitil söz alarak: Şimdi Saim Bey farklı koğuşlarda kaldınız dediniz İlker Çınar’ın da şöyle bir iddiası var cezaevinde benim yerime başka biri yatmış olabilir diyo siz havalandırmada şurda burda cezaevinde içinde gördünüz mü yani İlker Çınar’ı?

Tanık: Birkaç defa camdan görüştük farklı koğuşlardaydık ve birbirimizin omuzuna çıkarak görüştük ve birbirimize el salladık,

Av. Alper Çitil: El salladınız,

Tanık: Evet efendim,

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii A v. İlkay Sezer Söz Alarak: Tam mikrofona kayda gir bu çok önemli birşey yani,

Başkan: Tekrar şu verdiğin cevabı tekrar şey yap,

Tanık: Cezaevinde farklı koğuşlarda kaldık fakat arkadaşlarımızın omuzlarına çıkarak birbirimize el salladık yani o şekilde görüştük,

Başkan: İlker Çınar’ı cezaevindeyken el sallamak suretiyle bir görüşmeniz oldu veya birbirinizi görmeniz oldu,

Tanık: Evet efendim,

Başkan: Sırayla geçelim isminizi de söyleyerek,

Sanık Mehmet Çolak Söz Alarak: Uzman erbaş olduğunuzda askeri okulda okudunuz mu?

Tanık: Hayır efendim,

Sanık Mehmet Çolak: Peki nasıl uzman oldunuz?

Tanık: Şöyle bir yasa çıkmıştı o zamanki hükümet askerliğinin üstünden iki yıl geçmeyeni branşına göre uzman çavuşluk sınavına girmeye hak kazandık biz askerdeki benim branşım piyadeydi gittim Tuzla Piyade Okulu’nda sınava girdim mülakata girdim kazandım efendim,

Başkan: Sonradan mı bir kurs verilecek dedin biraz önce sanki?

Tanık: Sırayla çağırıyorlardı 4-5 haftalık,

Başkan: Ama siz gitmediniz,

Tanık: Biz gitmedik efendim,

Sanık Mehmet Çolak: Yani böyle bir okulunuz yok yani uzman okulu diye bir okul yok doğru mu anladım ben soruyu?

Tanık: Şöyle diğer arkadaşlardan gidenler oldu efendim bizi almadılar bizi göndermediler,

Sanık Mehmet Çolak: Bu okul mu yoksa kurs mu?

Tanık: Kurs,

Sanık Ruhi Abat Söz Alarak: Saim Bey İstanbul’a beraber gittiğinizi söylediniz dayımın çocukları diye tanıttığınızı ifade ettiniz o evi biraz tanımlar mısınız?

Tanık : 3-4 katlı bir evdi altında aile değil birkaç tane erkek vardı Gazi Mahallesindeydi efendim,

Sanık Ruhi Abat: Evde neler vardı mesela?

Tanık: Normal bildiğimiz bir evdi,

Sanık Ruhi Abat: Hayır kitap var mıydı ne tür kitaplar vardı?

Tanık: O kadar hatırlamıyorum

Sanık Ruhi Abat: Peki İlker Çınar’ın 93 yılında bekar olduğunu söylediniz doğru mu?

Tanık: Doğru,

Sanık Ruhi Abat: Emin misiniz bundan?

Tanık: Eminim doğru,

Sanık Ruhi Abat: Peki teşekkür ederim bir başka sorum da İlker Çınar yazıcılık yaptı mı?

Tanık: Yapmadı,

Sanık Ruhi Abat: İlker Çınar hiç size inancı hakkında birşey söyledi mi?

Tanık: Söylemedi,

Sanık Ruhi Abat: Söylemedi yani Müslüman ya da Hristiyan olduğunu?

Tanık: O konularda birşey söylemedi,

Sanık Ruhi Abat: Tamam teşekkür ederim,

Başkan: Sorusu olan var mı katılan vekillerinden?

Başkan: Varol Bülent senin sorun mu var evet sorunu alalım,

Sanık Varol Bülent Aral söz alarak: Sorum iki parçalı birincisi İlker Çınar’ın para için sahtekarlık yapabileceğini düşünüyor musunuz ikincisi İlker Çınar ne için matbaacı olmak istiyordu kitap mı basacaktı ya da ne gibi kitaplar basacaktı basacaksa teşekkür ederim,

Tanık: O konularda bilgim yok efendim,

Başkan: Bilgim yok diyor,

Sanık Varol Bülent Aral: Teşekkür ederim,

Müdahiller Vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Saim Bey anlattınız İlker Çınar’la birlikte aynı zaman diliminde firar ettiniz değil mi?

Tanık: Evet efendim,

Av. Erdal Doğan: Bu firar dönemi 30 Temmuz 93 Eylül 2003 arası mı?

Tanık: Evet efendim doğru,

Av. Erdal Doğan: Ayrı ayrı savcılıklardan mı ifadeniz alındı?

Tanık: Aynı mahkemede ayrı odalarda yapıldı,

Av. Erdal Doğan: Peki neden aynı mahkemede sanık olarak yer almadınız?

Tanık: Nasıl efendim?

Başkan: Teknik bir konu biliyorsa cevaplasın,

Av. Erdal Doğan: Yani ikisi aynı olaydan aynı suçtan yargılanıyorsunuz veya soruşturuluyorsunuz ama aynı mahkemede yargılanmıyorsunuz,

Sanık Mehmet Ülger müdafi Av. Saim Tuğrul: Aynı mahkemede yargılanıp ceza almış farklı dosyalar sadece

Başkan: Veya farklı dosyadan yargı yani esas olarak farklı bir dosyadan yargılandınız Niye ayrı yargılandığınızı biliyor musunuz?

Tanık: Bilmiyorum efendim

Av. Erdal Doğan: Tamam teşekkür ederim

Başkan: Tanığa başka sorusu olan yok heralde

İddia makamı: Ben soracağım, başkanım

Başkan: Savcı beyin soruları var

İddia makamı: Bu iddia edilen olayların geçtiği dönemde eğitim durumunuz neydi Saim Bey, ortaokul, lise

Tanık: Bildiğim kadarıyla açık öğretimde okuyordu

İddia makamı: HAyır hayır senin senin

Tanık: Ortaokul

İddia makamı: Hangi tarihlerde mecburi vateni görevini yaptın askerlik olarak

Tanık: 1988 yılında

İddia makamı: Hangi aralık olarak

Tanık: Ağustos döneminde askere gittim

İddia makamı: Ne zaman terhis oldun

Tanık: 90 döneminde bitti, 18 ay yaptım

İddia makamı: Bu belli bir süre sonra uzman çavuş olmaya karar verdiniz öyle mi sebebi ne bunun

Tanık: Aile baskısı

İddia makamı: Sonra da ayrılmak için o şekilde girişimlerde bulundunuz şimdi piyade uzman olarak giriyor İlker siz piyade uzman olarak giriyorsunuz siz bunun sebebi ne?

Tanık: Askerde piyadeydim o yüzden,

İddia Makamı: Yani O da niye uzman olarak girmedi eğitim durumu sizinkiyle aynı o dönemlerde?

Tanık: Bilmiyorum,

İddia Makamı: Ne kadar bir arada bulundunuz İlker Çınar’la süre olarak?

Tanık: 18 ay kadar bi uzman çavuşluğumuz oldu bunun zaten 7-8 aylık bir bölümü firarla geçti,

İddia Makamı: Beraberdiniz aynı yerde kalıyordunuz,

Tanık: Evet,

İddia Makamı: Teşekkür ediyorum benim başka sorum yok Başkanım,

Müdahiller Vekili Av. Ali Koç söz alarak: Saim Bey şunu söylediniz dediniz ki biz kendimizi ordudan attırmak için İlker Çınar’la beraber gittik komutanla konuştuk O da firardan işlem yaptı ve biz ordudan atıldık sizin zorunlu hizmetiniz mi vardı orduda kalmaya devam etmek gibi bir mecburiyetiniz mi vardı?

Tanık: İki yıl sözleşme yaptık sözleşme bitmeden ordudan atılmış olduk,

Av. Ali Koç: Sözleşmeniz bitmeden ama şimdi şöyle birşey söylüyorsunuz O beş ay hapis cezası almış yatmış 18 ay yani yaklaşık iki yıllık sürenin tamamını orduda bir şekilde geçirmiş aslında istifa ederek ayrılabilecek bir konumdayken firar suçu işleyip üstüne beş ay daha hapis cezası almış ve öyle atılmış oluyo sorum şudur bu hizmet süreniz iki yıllık zorunlu hizmet süreniz tamda bitmek üzereyken 18 ay birlikte görev yapmışsınız niye firar suçu işleyipte ordudan atılma yolunu seçtiniz de istifa etmediniz iki ay daha bekleyip?

Tanık: Tugayımızın Hakkari’ye geçici görevi çıktı Hakkari’ye gitmemek için yaptık,

Av. Ali Koç: Siz şimdi az önce mahkemeye bir ajanda teslim ettiniz ve İlker Çınar tarafından yazıldığını söylediğiniz bir yazıyı burda okudunuz son derece fantastik bir yazı hayalperest ve gizem içeren bir yazı değil mi?

Başkan: Avukat Bey sorunuzu alalım lütfen yani fantastik bir yazı mı diye soru sormayın lütfen

Av. Ali Koç: fantastik bir yazı mıdır diye bir soru sormuyorum şöyle bir soru soruyorum adam istihbaratçı olduğu devlet tarafından özel görevlendirildiğini ve misyonerler içerisine sızdığını onları manipüle etiğini ve bu cinayetin kotarılmasında işlenmesinde kendisinin pay sahibi olduğunu söylüyor o yazı içeriğinde de o adamın bu tür gizemli işlere meyilli olduğu anlaşılıyor sorum şudur İlker Çınar size bu tür istihbarata dair günlük hayatın dizayn edilmesine dair bir takım sırlara dair çeşitli bilgiler aktardı mı bu tür şeyler konusunda konuşur muydunuz?

Tanık: Hayır efendim böyle şeyler konuşmadık hiç,

Av. Ali Koç: Konuşmazdınız peki dediniz ki İlker Çınar dediniz benim çok yakın arkadaşımdı biz çok iyi arkadaştık İlker Çınar’ın benden herhangi bir gizlisi saklısı olmazdı eğer istihbarat örgütüyle ya da yasadışı bir oluşumla bir ilişkisi olsaydı İlker Çınar benimle paylaşırdı bunu doğru mudur doğru mu anlamışım sizi?

Tanık: Evet efendim doğru

Av. Ali Koç: Peki 93 yılında cezaevinden çıktıktan sonra yirmi yıl boyunca İlker Çınar’la hiç ilişki kurmamışsınız bu kadar yakın olduğunuz kişinin her türlü sırrını sizinle paylaşan kişiyle 20 yıldır hiç ilişki kurmamanız olağan mıdır?

Tanık: Ailem görüşmemi istemedi ben de görüşmedim,

Av. Ali Koç: Peki onun bu durumda mevcut durumda sahip olduğu bazı bilgileri size aktarmamış olma ihtimali var mıdır?

Tanık: Bilemem efendim,

Av. Ali Koç: Teşekkür ederim,

Sanık Levent Ercan Gelegen Söz Alarak: Saim Bey aileniz neden İlker Çınar’la görüşmenizi istemedi sebebini biraz daha açık bir şekilde söyler misiniz?

Tanık: Şimdi disiplinsiz davranışlarda bulunduk askeriyeden ceza aldık sen böyle bir çocuk değilsin böyle şeyler yapmazsın ona uydun böyle oldu gibilerinden düşündü o yüzden görüşmemiz sonlandı,

Av. Ali Koç: Yani ailenizin düşüncesi arkadaşınızın karakter sorunları olduğundan dolayı mı sizi O’nun yanında görmeye yakıştıramadıkları için mi?

Tanık: Evet efendim evet aynen öyle,

Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer: Efendim izninizle oturarak konuşabilir miyim şimdi başkan bana göre bir yanlış yaptık tanığımız var dediğinde müdahil sanık vekilleri saygı duyduğumuz için ve hazır bulunan sanıkları bizde yasaya ve usule uygun bulunduğundan burada ifade vermelerinde bir sakınca görmedik ve müdahale etmedik ancak usulen bir yanlış yaptığımızı düşünüyorum oda şu şimdi özellikle ikinci tanık gördük ki sadece ve sadece birinci tanığın İlker Çınar’ın kişiliğini olaya ilişkin hiçbirşey söylemek sizin her ikisi tanıkta olaya ilişkin yargılama konusu olaya ilişkin hiçbir şey söylemek sizin sadece İlker Çınar’ın itibarı ile ilişkin O’nun güvenli bir insan olup olmadığına ilişkin sözler söylediler yani aslında biz bu davanın sanığı ve tanığı olan İlker Çınar’ı yargılıyoruz bir süredir bu usulen çok ciddi bir yanlış oldu ben baştan bunun böyle olacağını tahmin de etsem varsayamayacağım için buna müdahale etmedim şimdi bir tanığın yalan söylediği iddiası söz konusu ise o tanık hakkında müstakil bir soruşturma açılarak bu tanıklarda orada dinlenerek sanığı tanığın ki yeni davada muhtemelen sanığın yalan ifadeleri sorgulanır mahkum edilir ve orada verilecek mahkumiyet kararı gelir burada bir delil olur ve bu davanın ortasına koyulur bu sanığın yalancılığı bu tanığın burda yalan söylediği ortaya koyar ama biz bu yargılamanın içerisinde yani şu şahısların yargıladığı bu yargılama içerisinde İlker Çınar’ın ki iki sıfatı vardır bu davada bir tanık sıfatı iki tanık sıfatı tanık sıfatını sorguladık iki bu iki tanıkla yanlış bi iş yaptığımızı düşünüyorum

Başkan: Avukat Bey bir sorunuz varsa önce bir tanığı gönderelim,

Av. Murat Dinçer: Soru değil benim bir sorum yok bi değerlendirme yapıyorum ve bundan sonrası için de bu işleme devam edilmemesini rica ediyor talep ediyorum efendim,

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer Söz Alarak: Soru şöyle yanlış soruldu,

Av. Murat Dinçer: Şahsiyeti Hakareti ve itibarı sorgulanıyor İlker Çınar’ın bu doğru değildir efendim o başka bir yargılamanın konusudur,

Başkan: Tanığa bir sorunuz var mı?

Sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer: Hangi tarihte göreve başlamıştınız bu konuda bir yanlış bilgi var?

Tanık: 92 yılının Kasım ayında göreve başladım İlker Çınar benden birkaç ay önce başlamış,

Av. İlkay Sezer: Siz hangi tarihte döndünüz 93 yılı Eylül ayında mı firardan yani iki yıl dolmadan iki yılın dolmasına daha çok vardı,

Tanık: Evet firardan döndük vardı evet vardı,

Av. İlkay Sezer: Tamam 18 ay firarda mı kaldınız siz?

Tanık: Hayır efendim o kadar değil 3,5-4 ay kadar,

Av. İlkay Sezer: Teşekkür ederim başka sorum yok,

Başkan: Evet sabah sanık müdaafilerinin beyanlarını almaya devam ediyorduk Avukat Alper Çitil burda mıydı? Avukat Bey sabah Faik Bey beyanda bulundu bir miktar ekleyeceğin birşey var mı?

Sanıklar Murat Göktürk ve Abdullah Atılğan müdafi Av. Alper Çitil Söz Alarak: Sabah Faik bey bir beyanda bulundu, şu aşamada ekleyecek bir husus yok, biz de savunma yapamayacağız tevsii tahkikat taleplerimiz var onlar bilahare tamamlandıktan sonra savunmalarımızı mahkemeye sunacağız,

Başkan: Levent Ercan Gelegen burda mıdır?

Başkan: Sanık Mehmet Çolak Müdafii Av. Hakan Göçer Avukat Bey buyurun,

Sanık Mehmet Çolak Müdafii Av. Hakan Göçer: Dosyada eksik bazı hususlar var tevsii tahkikat talepleri var o arkadaşlarımız ihbar edilirken bizimde taleplerimiz olacak bu aşamada ben sadece birkaç cümleyle çünkü daha önceki 3 Ağır Cezada beyanda bulunduk ben biraz dosyaya geç girdim bu benim ikinci duruşmam fakat dosyada ben şunu anlayamadım hem o duruşmada ben bir beyanda bulundum fakat mahkeme bazı beyanları her ne kadar diğer meslektaşlarımla beraber hukuki olarak anlattıksa bile fakat şimdi taşı bile atsanız ses gelir o mahkemeden bir ses alamadık biz şimdi mahkemeye ısrarla şu beyanlarda bulunduk siz yargılama yapıyorsunuz vekilim Mehmet Çolak burda sanık olarak yargılanıyor şimdi ben diğer sanıkların vekili değilim fakat genel olarak hepimizin ortak bir paydada buluştuğumuz bi nokta var paydamız şu benim müvekkillerim ve diğerleri aynı iddia üzerinde burada bir araya gelmiş insanlardan oluşan toplu bir mazlumlar grubu şimdi katılan taraflar ilginç iddialar tuhaf sorular soruyorlar bunu eleştiremem meslektaşlarımdır savunma görevlerini yapıyorlar diğer meslektaşlarım yapıyorlar şimdi bakın ben size işinizi öğretmeyeceğim diğer meslektaşlarıma da öğretmeyeceğim fakat haddimde değil ama hukuk yargısında bir ceza yargısında öncelikle yapılması gereken şey şudur eğer ortada bir suç varsa önce tahkikat yapılır bir şikayet vardır iddia vardır deliller toplanır delillerden sanıklara ulaşılır fakat bizim dosyamızda daha önce mahkemede de bunu anlattım benim anlayamadığım benim müvekkilim azmettirmekten dolayı yargılanıyor fakat anlayamadığım azmettirdiği ileri sürülen Suat Er isimli bir şahıs var Ruhi Polat isminde diğer bir şahıs var azmettirdiği benim müvekkilim tarafından azmettirdiği ileri sürülen kişi var fakat Ruhi Polat benim müvekkilim Zirve Cinayetinde azmettirdiği iddiası var fakat azmettirdiği ileri sürülen arada iki kişi var biri Suat Er biri Ruhi Polat Ruhi Polat hakkında azmettirmekten dolayı Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/112 Karar sayılı Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar veriliyor yani bu adam azmettirme olayında yoktu dönüyorsunuz bu defa Suat Er Suat Er de azmettirmiştir deniyor iddia makamının hazırladığı iddianamede fakat Suat Er en son özel yetkili mahkemeler kaldırıldığında duruşmada geliyor fakat madem eğer TCK 38 var azmettirene verilecek ceza azmettirelene verilecek cezadan daha az olamaz gibi bir kanun hükmü var benim müvekkilim Suat Er üzerinden cinayete azmettirdiği iddia ediliyor fakat adam burada tanık olarak çağrılıyor fakat hiçbir aşamada bu adam sanık değil siz hem döneceksiniz siz bu adamı kullanarak bu adamı öldürmeye azmettirteceksiniz ve o adamı azmettirdiğiniz ileri sürülen kişi bu dosyaya tanık olarak gelecek ve adresiyle ikametgahı telefon numaraları dahil tespit edilmiş adresi belli olan kişi 40 aydan beri benim müvekkilim ve diğer adamlar içeride yatıyorken bu adama bir türlü ulaşılamıyor ama çok ilginçtir ben bu adamı yıllardan beri tanıyorum sadece bir duruşmasına girdim dosyada ben bile görüşebiliyorken hatta mahkemenin gücü yetmiyorsa ben getireyim dedim o duruşmaya kendi geldi benim aramama gerek kalmadan ve gelip dediği olay şu ben dedi bunları tanımıyorum sadece ben kaçakçılık organize ile ilgili bir tarihi eser kaçakçılığı olayı vardı ben sadece Kanalboyunda Mehmet Çolak’la bir kere görüştüm ben vatandaşım ben böyle bir haksızlığa denk geldim usulsüzlüğüde ben ilgili yerlere bildirdim ama ben şey yapamadım tanımıyorum diyor dönüyorsunuz cinayet işlediği ileri sürülen kişiler Suat Er’i tanımıyor Suat Er benim müvekkili tanımıyor O O’nu tanımıyor dönüyoruz bu defa madem azmettirmeden dolayı benim müvekkilim diğer insanlar bu dosyaya zoraki bir şekilde bağlanmaya çalışıyor bu defa düşünün aklınıza gelen tek şey var İlker Çınar ben şaşkınım çok şaşkınım çünkü şu var iddia makamı İlker Çınar İlker Çınar diye yazmış yazmış yazmış artık emin olun ki ben sonunu getiremedim buna kafam basmayacak ben okumuyorum gerisini meslektaşlarım sabahtan beri İlker Çınar şöyle bir adam mıdır böyle bir adam mıdır bunu sorguluyoruz İlker Çınar yalan söylüyor bunu iddia etmeye çalışıyoruz ama ortada birşey var savcılık makamının eski Osmanlıca ismi Müdde-i Umumi dir yani halk adına kamu adına iddiada bulunan kişidir ama siz şimdi iddiada bulunacaksanız elinizde bir de doneliriniz delilleriniz olmalı eğer siz iddiada bulunuyorsanız eğer öyle rast gele beyanlar olmaz cezaevinde tutuyorsanız eğer elinizde somut inandırıcı ve en azından Anayasada bir hak olan hiç bir şekilde elinizden başka gerekçeyle alınamayan bir hürriyet hakkınız var sizin ve bunu öyle somut öyle inandırıcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de güvence altına alınan bu hakkı öyle somut bir gerekçeniz olmalı ki adamlar 40 ay kalmalı bu ülkede orduda yıllarca komutanlık yapmış bir adamı öyle bir gerekçeniz olması gerekir bu adam burda benim müvekkilim gözüme bakıyo ki ne yapacağız bu duruşmada tahliye olur muyuz Hakan diye dedim ben şimdiye kadar kalmanız hata ama ben artık hiçbirşey bilmiyorum çünkü artık bu dosya medyada herkes birşey söylüyo artık dosya hukuktan çıkmış vaziyette eğer elinizde bir deliliniz iddianız varsa bu adamları tutabilirsiniz şimdi hepimiz İlker Çınar doğru söylüyor yanlış söylüyor yav bir saniye önce İlker Çınar’ın doğru söylediğini bu kadar kişiyi alıkoyacaksanız elinizde sizin önce somut deliliniz olması lazım İlker Çınar dönüyor benim müvekkile şimdi çok ilginç birşey var İlker Çınar ilk defa benim müvekkilimle nerede tanışıyo benim müvekkilim kendisi uzman çavuş Mersin’de bir şimdi misyoner cinayeti olayına benim müvekkil dahil ediliyor fakat misyoner cinayetiyle siz bu alanda çalışıyor musunuz hayır benim müvekkilim organize kaçakçılık tarihi eser biriminde çalışıyor ne bu alanda görev yapan insanların hepsinin de beyanı ve ilginçtir Zirve Cinayetinde yer alan kişiler dahi bu adamı tanımıyor ve müvekkilim bu alanda faaliyet göstermiyor kaçakçılık organize çalışan ve tarihi eser kaçakçılığı olayında bir haber gelir astsubay ıııı neydi bu adamın adı Astsubay Bekir Başçavuş Bekir Aydemir diye bir kişi benim müvekkilimle beraber derler ki Mersin’de bir tarihi eser kaçakçılığı olayı var alıcı adam diyor ki ben öyle tanımadığım adama gelmem ne yapacağız o zaman bir görevli görevlendirilsin burada Mehmet Çolak’ı gönderirler yanında birkaç kişiyle beraber siz tarihi eser alıcısı olun adamla görüşüyorlar malı görmek istiyorlar İlker Çınar’ı burada ilk defa benim müvekkilim görüyor müvekkilimle İlker Çınar ilk defa orda tanışıyor çünkü burdan görevlendirilmiştir bir de burda bir vurgu vardı hangisi olduğunu hatırlamıyorum sorduğu soru İlker Çınar istihbarat elemanı mıydı şimdi bakın istihbarat elemanıyla haber elemanı çok farklı kavramlardır istihbarat elemanı askeriyede maaş karşılığında görevlendirilmiş kadrolu sicili temiz birçok konuda resmi evrakları inceleme ve olaylara dahil olma işi yapabilme yeteneğine sahip olan insanlar görevli insanlar ama haber elemanı sokaktaki bir adama dahi derim bana muhbirlik yapacaksınız cebimden veririm her bilgi verdiği olay karşısında parasını bu adam haber elemanıdır bu adamın sicilinin fazla temiz olması akli dengesinin yerinde olması fazla aranmaz haber verir biz ona para veririz veya belli kurumlar bu adamlara destek verir haber getirir getirdiği doğruysa kendisine biz pirim veririz bunlar haber elemanıdır şimdi ilk defa orada benim müvekkil karşılaştıktan sonra bir dahası yok çünkü o astsubay ısrarla daha önceki benim olmadığım duruşmalarda görevlendiren kişinin çağırması beyanının alınması isteniyor fakat her nedense mahkeme tarafından Astsubay Bekir Aydemir’in biz dinlenmesini talep etmişiz fakat mahkeme ısrarla reddetmiş İlker Çınar şöyle beyanda bulunuyor İnönü Üniversitesi rektörü Hilmioğlu olayına geliyor diyor ki efendim bir çalıştay toplantısı yapılacaktı

Başkan: Düzeltirsin sonra düzeltirsin Avukat Bey buyurun,

Av. Hakan Göçer: Şimdi İlker Çınar şöyle bir senaryo yazar der ki efendim der Malatya’da şeyle beraber Mehmet Ülger’le beraber jandarma komutanı olan diğer görevliler bir çalıştay toplantısı yaptılar Malatya Organize sanayiinde bu işin içerisinde şey vardı Hilmioğlu’na bir suikast düzenlenecekti bunlar bir araya geleceklerdi geldiler de nerede geldiler organize sanayiinde kim de vardı burda Mehmet Ülger’de vardı yani benim müvekkilimden bahsediyor HTS kayıtları getiriliyor HTS kayıtları getirildiğinde doğru söylüyor çok ilginç ama gözden kaçırdıkları birşey var benim müvekkilim o gün 11 Ocak 2007 de benim müvekkilin cep telefonu HTS kaydında 11 Ocakta organize sanayiinde doğru söylüyor diğer kişilerin de orada olduğunu söylüyor fakat benim müvekkilin cep telefonu HTS si organize sanayii ama diğerlerinin ki Malatya Organize Sanayii benim müvekkilin ki 200 kilometre uzakta nerede Elazığ Organize Sanayiinde veriyor şimdi sadece kayıtlar şimdi ben sadece şuna inanıyorum yani tamam bu hukuk dışında bir yaklaşım belki ama İlker Çınar’ın ben bu kadar olayları bir araya getirecek kapasitede bir insan olduğunu ben düşünmüyorum yani aynı anda bir çok konuya vakıf olabileceğini onu kimin hangi tarihlerde nerede görev yapmış olabileceğini işte kimin o çıktıları nereden gönderdiğini işte misyoner faaliyetlerin nerede olduğunu anlatıyor anlatıyor ama bu bir kişinin ben inancım şu bir kişi veya kişiler kurum veya kuruluşlar illegal olmak kaydıyla bunlar tarafından hazırlanmış belli bir komplonun parçası olduğunu bunun ön planda tutulduğunu ben düşünüyorum şimdi bu defa mesela diğer dosyada sadece beyanlar var hakim bey dosyada sadece beyanlar var emin olun ki dosyada madem müddey-i umumi iddia ediyor elinizde İlker Çınar’ın soyut ve hiçbirbirini tutmayan beyanlara biz hala şey diyoruz biz yapmadık ya ya bu sistemde siz iddia edersiniz sen suçluymuşun elinde bak bıçak var adamı kesmişsiniz niye yaptın dersiniz ama bizimkiler burda 40 aydır yatıyor ama dosyada hala neden yattıklarını bilmiyorlar emin olun ki bilmiyorlar neden sanıklar bilmiyorlar orda İlker Çınar Veysel Şahin ve kod adının Adıyaman olduğunu bildiğimiz adamın soyut beyanları mesela önceki gün bu Balyoz davasıyla ilgili bir olay vardı geçen televizyonda duyduğumuz çok güzel bir söz vardı şey diyor benim müvekkil için işte keleşi oraya gömmüş falan filan diyor 3 yıl önce fakat keleş çıkıyor kaleşnikof olarak tabir edilen silah ve 3 yıl kalan bir silah kesinlikle paslanır hepimiz askerlik yaptık 3 yıl kalmış ve benim müvekkilimin ne parmak izi ne o ne bu emin olun ki o silahı oraya gömen kişidir diye evet Hanefi Avcı söyledi şimdi müvekkilim hakkında iddialarda bulunuyor fakat ne silahı gören adam ne parmak izi ne yerini bilen adam böyle tuhaf iddialar şu an benim müvekkilim de beraber diğer kişileri burada sanık yapıyor onun için müvekkelimin öncelikli biz şunu beyan edeceğiz tevsii tahkikat talebinde tanıklar benim müvekkilimi tanıdığını iddia ediyorlar fakat 2006-2008 yılları arasında müvekkilimin görüştüğü kişiler var telefon dökümleri var HTS kayıtları var eğer görüşmüşlerse siz telepatiyle mi madem istihbarat alışverişinde bulundunuz anlattığınız olayların hepsi vardı siz nasıl anlaştınız bununla telepatiyle mi anlaştınız hiç mi telefon kaydınız çıkmadı hiç mi benim müvekkilim seni aramadı nasıl anlaşıyordunuz nerde buluşuyordunuz bilgi akışını nerden sağlıyordunuz telefon dökümleri yok arkasından ortam dinlemesinden bahsediyor işte Mehmet Çolak’ta vardı TÜBİTAK kaydında geldi içinde Mehmet Çolak’ın olmadığı yine bu beyanda havada kalıyo 11 Ocakta toplantıda Mehmet Çolak’ta vardı organizede diyor Elazığ organize çıkıyor e şimdi ısrarla biz neden İlker Çınar’ı teyit etmeye çalışıyoruz İlker Çınar’ın doğru söylediğini iddia makamı kabul ediyor biz neyin peşindeyiz madem iddia ediyor ispatlasın dosyamızda şu an hala bir delilimiz yok ve benim müvekkilim 40 aydır tutuklu eşi büromda gelip giderek ne zaman çıkacak diye artık ben yalan söylemekten usandım emin olun ve bundan başka dosyada müvekkilimin kaçakçılık organizede çalıştığına dair belgeler var ama misyonerlikle ilgili herhangi bir görev yapıp yapmadığı bununla ilgili görevlendirme olup olmadığı biz bunları istiyoruz hatta tutuklamaya yaptığımız itirazlarda 2 Ağır Ceza Mahkemesinin savcısının vermiş olduğu tahliyeye ilişkin mütalaa emin olun ki çok güzeldi orda aynen beyan ettiği şey şu tahliyenin yasal bir zorunluluk olduğu çünkü İlker Çınar’ın beyanlarının delil mahiyetinde olmadığı bu nedenle tutuklanmalarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sözleşmesine aykırı olduğu beyanı ama buna rağmen tahliye taleplerini dördüncü defa mütalaaya rağmen reddedilmesi çok ilginç bir olay ondan sonra müvekkilim burda şey vardı bakın Veysel Şahin dosyaya ikinci delil yani,

Başkan: Yani şey varsa esas hakkındaki savunmayı yapmayacaksınız anladığım kadarıyla koğuşturmanın genişletilmesine yönelik talepler varsa onları bildirin buyurun devam edebilirsiniz,

Av. Hakan Göçer: Var şimdi şöyle şimdi Veysel Şahin Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesinde yağma, hürriyeti tahdit, silah kaçakçılığı ve tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili dosyada sanık olarak yargılanıyor ve orda tam 29 yıl ceza alıyor yıl 2008 ve 2008 de dönemin savcısı Zekeriya Öz’e bir mektup yazıyor kendisi 29 yıl ceza aldıktan sonra madem siz bunları eskiden beri bildiğiniz olaylar vardı neden şimdiye kadar anlatmıyorsunuz ve oraya şunu yazar der ki sayın savcım Zekeriya Öz ben sizden birşey istiyorum bakır Ergenekon yapılanması var şu var bu var bakın Güneydoğuda PKK Ergenekon bir ton olay var ben bununla ilgili ben size bilgi vereceğim ama bir şartım var beni tahliye ettirin bu defa ne tür beyan istiyorsanız o şekilde de beyanda bulunurum şeklinde isterseniz mektubun bir sureti dosyanızda fakat gözünüze ilişti mi bilmiyorum okudunuz mu siz

Başkan: Siz devam edin avukat bey,

Av. Hakan Göçer: Beni tahliye ettirin ben ne istiyorsanız beyanda bulunurum beyan aynen bunlar ve arkasından bu hikayeler 2008 yılında bu Zekeriya Öz’e yazılan bu mektuptan sonra bu insanlar bir araya getirilmeye başlanıyorlar başlıyor şurda şu yapılanma var şurda silah var şurda İlker Çınar çıkıyor o çıkıyor bu çıkıyor ve olayların başlangıcı bu mektup hakim bey ben bu mektubun o kişinin el yazısı olup olmadığının incelenmesini özellikle istiyorum çünkü mahkeme benim en son duruşmada sorduğum çok güzel bir soru vardı sayın mahkeme siz benim müvekkilim hakkında bir beyan üzerine siz burda tutuklamışsınız devam ediyo tutukluluğu ama sizin mahkemenizde görülen yağmadan dolayı siz 9 yıl 6 ay hapis cezası verdiğinizde ne dediyse inanmadınız ama burdaki insanlar hakkında ne beyanda bulunduysa inandınız gerekçenizi alabilir miyim diye fakat gerekçe yoktu çünkü ne isterseniz beyanda bulunurum beyanı dosyanızdaki doğrudan doğruya Veysel Şahin’in dilekçesi olarak biz bunun bilirkişiye sevkini istiyoruz ondan başka başka talebimiz var mı başka talebimiz Suat Er Tape kayıtları dedik ve sadece olay şu ve dosyada diğer sanıkların hepsi tahliye oldu kimi o dediler kimi bu dediler başı gitti sonu gitti fakat ortada benim müvekkilim kaldı biz O’nun da tahliyesini talep ediyoruz efendim bide şey dosyasını istiyorum ben Diyarbakır 4 Ağır Cezanın not aldınız mı 2007 ye 112

Başkan: Aldım takipsizliğe itiraz,

Av. Hakan Göçer: Takipsizliğe itiraz bide Levent Ersöz zamanın emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün ben bu konuda bize Levent Ersöz eğitim verdi biz şunları yaptık biz bunları yaptık biz bunu şeyini istiyoruz dinlenmesini,

Sanık Emre Günaydın müdafi Av. Niyazi Tokmak Söz Alarak: Şimdi öncelikle esas hakkında savunmada bulunmayacağız bunun için süre talep ediyoruz yazılı olarak diğer yüksek mahkeme meslektaşlarımızın sunduğu tevsii tahkikat talepleri ile ilgili bir karar verdikten sonra bu hususla ilgili çalışmamızı yapacağız bu nedenle de mehil talep ediyoruz ayrıca şimdi katılan tarafça tutuklu bulunup daha sonradan 102. Maddeye göre tahliye edilen sanıklar yönünden tefrik kararı verilmesini talep etti bilginiz üzerine burdaki yargılama terör örgütü kurma terör örgütü faaliyeti kapsamında birden fazla insan öldürme yağmaya teşebbüs gibi ve hükümeti ıskata teşebbüs şimdi sanıkların tüm sanıkların hukuki durumları birbirlerini etkileyecek mahiyette bu nedenle dosyalar hukuki diyelim ki asker kişilerin hukuki durumları diğer sanıkların da hukuki durumlarını etkileyeceği için bu aşamada tefrik kararı bizce hukuki olmayacaktır bu hususu yüksek mahkemeye bildirmek istedim efendim müsadenizle 2. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmam var,

Başkan: Evet Niyazi Tokmak’ın duruşma salonundan 2. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşması olması nedeniyle izin verildi,

Başkan: Avukat Sadık Yetkin buyurun avukat bey sizin de beyanlarınızı alalım mikrofona yalnız rica edelim,

Sanık Varol Bülent Aral Müdafi Av. Sadık Yetkin: Efendim biz yazılı beyanlarımızı sunmuştuk tahliyeye ilişkin beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz yazılı beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz 6526 sayılı yasa gereği bu aşamada tahliye taleplerimiz var yineliyoruz eksikliklerin giderilmesini talep ediyoruz,

Başkan: Avukat Soner Demirci,

Sanık Cuma Özdemir Sanık Aykut Saka Müdafi Av. Soner Demirci: Sayın Başkanım öncelikle ben bu aşamada zaten duruşmanın başında da sorunuz üzerine cevap vermiştim dosyanın halen olgunlaşmadığını üzülerek görüyoruz olgunlaşmamış bir dosya biz bu aşamada esas hakkında savunma yapmanın erken olacağını düşünüyoruz dolayısıyla dosyanız karar aşamasına geldiğinde biz de diğer meslektaşlarımız gibi esas hakkındaki savunmalarımızı sunmak isteriz bunun yanında efendim söz konusu müvekkilimle ilgili bir takım ihlal iddiaları oluyor diğer eylem sanıklarıyla ilgili de geçerli bu iddiam ancak söz konusu ihlalin hiçbir şekilde yaşanmadığını ben ısrarla ve önemle altını çizerek söylemek istiyorum bu hususun teyidinin de bizzat müvekkilimin yaşadığı evinin bulunduğu yer olan jandarma karakolundan bizzat müzekkere ile sorulmasını talep ediyorum kaldı ki bununla ilgili defalarca müvekkilim beni aramış ve kendisini işte elektronik kelepçeden dolayı genel merkezden arandığını ve ihlal var dağda görülüyorsun şeklinde bir takım uyarılarda bulunduğunu söylemi kendisinin de asla böyle birşey olmadığını hatta arayın telefonumdan görüşeyim şeklinde cevap verdiğini ailesinin diğer fertleri ile görüştürdüğünü hiçbir şekilde evin belirlenen sınırlarına tecavüz etmediğini önemle belirtmek istiyorum efendim biz bu hassasiyete nasıl sahip çıktık tutuklanmamak için adli kontrol hükümlerini ihlal etmemek için kendi öz kardeşinin düğününe bile iştirak etmedi müvekkilimiz malum köy düğünü köy düğününde evinin kapısı önünde gerçekleşen kardeşinin düğününe ben iştirak edebilmesi için talepte bulunmuştum sayın mahkemenize sayın mahkemeniz bunu bir değiştirme olarak algıladı hayır biz değiştirme değil sadece genişletme istemiştik sadece kapsama genişletmesi bir metre daha iki metre daha genişletilerek düğüne iştirak edilmesini istemiştik ama sayın mahkeme bunu uygun görmedi biz karara saygılıyız düğününe iştirak edemedi düğüne gelen yakınları müvekkilimi görmek için içeriye geldiler yani gelinde damatta içeriye müvekkilimin yanına geldiler çok acı bir tabloydu her zaman olabilecek birşey değildi ki hemen ifade etmek istiyorum müvekkilim tutuklu değildir efendim tutuklu olmadığı halde adli kontrol olduğu belirtilen bir düzenlemeyle maalesef evinde hapis hayatı yaşamaktadır efendim 109. Madde çok açık adli kontrol sebepleri sayılmış adli kontrol sebepleri de aslında yani bunlar asla yoruma müsait bir şekilde genişletilemez çoğaltılamaz elektronik kelepçe şeklindeki bir düzenlemenin biz adli kontrol sebepleri arasında yer almadığını görüyoruz buna benzer bir uygulama sadece çocuk koruma kanununun 20. Maddesinde zikrediliyor oda çocuklar için malum olacağı üzere müvekkilimiz bir erişkindir ve kendisine uygulanması gereken bir adli kontrolden bahsedilemeyecektir ha müvekkilim tutuklanamayacağına göre 6526 sayılı yasa gereğince serbest kalmış olmasına göre başka bir eğer münasip bir yaptırımı var ise biz buna seve seve uyacağımızı bize bunun uygulanması gerektiğini talep etmekteyiz sayın mahkemenizden biz aşamalardaki taleplerimizle birlikte bu ilave adli kontrol düzenlemelerinin kaldırılmasını talep etmiştik yine bu talebimizi yineliyoruz bize adli kontrol yaptırımı olmayan bu yaptırımın bize uygulanmamasını talep ediyoruz sayın mahkeme aksi kanaatteyse bunun kapsamını genişleterek müvekkilimin yani günümüz dünyasında günümüz hukuk sisteminde sanık haklarına yakışır bir derecede cezasının çekmesinin sağlanmasını talep ediyoruz efendim malum olduğu üzere adli kontrol hükümleri maalesef cezadan mahsup edilemiyor ama şu haliyle bizzat infaz anlamına gelecek şekilde bir yaptırıma maruz kalması sebebiyle eğer talebimiz reddedilecekse bu adli kontrol sözde adli kontrol süresi içerisinde geçirilen zaman dilimini de müvekkilimizin infazından sayılmasına karar verilmesini saygılarımızla arz ediyoruz özür diliyorum efendim son bir talep sayın mahkeme eğer bugün celseye ara vermeyecekse yani yarın ya da öbür güne sarkacaksa duruşmamız müvekkilim malum Darende’den katılmakta Ayvalı Kasabasından katılmakta gelip gitmesi problem teşkil edecektir bu süre zarfında cezaevine konulması da bize göre uygun olmayacaktır dolayısıyla izleyen bu peryottaki izleyen günler için müvekkilimin duruşmadan bağışık tutulmasını talep etmekteyiz efendim,

Saat: 16.04 olmakla duruşmaya 16.15’e kadar ara verildi.

Saat:16.23 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.

Duruşmanın bundan sonra ki safahatının CMK nun 219 maddesi gereğince teknik araçlar ile Kayda alınmasına ve daha sonra yazılı tutanağa dönüştürülmesine karar verilerek teknik araçlarla kayda geçirilmesine başlandı

Saat: 17.44 olmakla duruşmaya ara verildi.

Saat 18.10 olmakla duruşmaya ara öncesi katılanların huzuru ile devam olundu.

Sanıklar Adil Akçay ve Adem Gedik Müdafi Av. Şahin Evin Söz Alarak: Efendim şimdi öncelikle şunu belirtmek istiyoruz sayın meslektaşımda bu konu ile ilgili talepte bulundu fakat mahkeme tarafından heralde çok sayıda talepte bulunulunca atlandı özet usul yönündendi neden usul yönündendi sayın meslektaşımında belirttiği üzere öncelikle mütalaaya karşı beyanda esasa ilişkin beyanda bulunacak mıyız yoksa verilen mütalaa verilen ara karar gereği sunulan mütalaa usule aykırıdır mütalaaya sonradan uyulmayarak toplanmasına karar vereceğiz biz beklerdik ki mahkemenin öncelikle usul yönünden mütalaaya karşı esastan bulunup bulunmayacağı veya teshii tahkikat taleplerinin alınıp alınmayacağı konusunda bir karar kurmasını bekledik fakat bu konuda herhangi bir karar verilmedi kaldı ki bununla ilgili bizce de mütalaaya karşı esasa ilişkin beyanların alınmaması gerektiği kanaatindeyiz sebebi de şudur efendim her ne kadar mahkemelerin kaldırılması ile ilgili yapılan yasal düzenlemede yerine gelen mahkemede aynı şekilde kaldığı yerden devam edecek demişse de usule ilişkin ve doğru kararların devam edeceği konusundaydı yoksa ara kararlardan vazgeçilmeyecek diye bir hükmü bulunmamaktaydı yine son celsedeki duruşma zaptlarına baktığımız zaman her ne kadar mütalaa alınmışsa da yaklaşık 27 tane de araştırılması istenen hususun tekrar toplanmasına karar verildiği görülecektir bunlardan en yakın delillerde tape kayıtlarıydı mütalaa verildiği tarihte bile gelmeyen tape kayıtları vardı yine ikinci olarak o duruşmada bizim müvekkilin istettirdiği tapeler vardı bunlarla ilgili müvekkilin beyanları da alınamamıştı biz bu tapeleri daha yeni inceleyebildik dolayısıyla mahkemenin usul yönünden esasa ilişkin savunmamı alacak yoksa mütalaayı geçersiz sayıp delilleri mi toplayacak konusunu bilmediğimiz için bu konuda ayrıntılı olarak cevap veremedik iki tarafta da arada kaldık biz öncelikle mahkemenin bu konuda bir hüküm kurması gerektiğini ara karar oluşturması gerektiği kanaatindeyiz efendim ikincisi müteaddit defalarda duruşmalarda ifade ediliyor efendim biz de müteaddit defalar ara kararlarında İlker Çınar’ın fiziki olarak dinlenmesi gerektiği görüşünü belirttik sebebi şudur efendim her ne kadar gizli tanıksa da bu kişi aynı zamanda sanık bunun özellikle aydınlığa çıkarılması gerektiği kanaatindeyim çünkü bazen itilafa düşülüyo acaba bu şahıs mı yargılanıyor diye doğrudur bu şahıs da yargılanıyor biz ondan sonra çıkan delillerin bir çoğu 1400 sayfalık yeniden eklere de sunulan belgelerde dahil İlker Çınar’ın görüş değiştirmesi farklı farklı savunmalarda bulunması iddialarda bulunması ve bizim buna karşı herhangi bir şekilde soru bile soramama hakkımız kısıtlanmasıdır savcılık makamı her zaman çağırabiliyor soru sorabiliyor ama silahların eşitliği gereğince biz kendi sorumuzu soramıyoruz bir evrak var mesela bakın şurda resimler çıkarıldı yazılar gösterildi bunların İlker Çınar’ın kendisine ait olup olmadığını dahi soramıyoruz biz bu nedenle öncelikle İlker Çınar’ın diğer sanıklar gibi çünkü yargılama her ne kadar inilse de kimlik tespitleri de yapıldı kişilerin başka ekleyeceği görüşleri var mı savunmaları var mı diye sordu onu da sordu hem onların soruları alınsın hem de bizde sorularımızı tek tek tekrar teyit ettirelim bizim bu teshii tahkikat talebimizinde yerine getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz efendim ikincisi iddia makamı özellikle Adem Gedik’le ilgili biz birçok defa söylememize rağmen bunu delilleriyle ispatlamamıza rağmen 8-12 Ocak 2007 tarihleri arasında Adem Gedik diyo Jandarma Genel Komutanlığının İstihbarat Okulunda ASAL kursuna katılmıştır biz diyoruz ki hayır bu kursa katılmadı bunun belgesinin istenmesini talep ediyoruz fakat bir türlü iddia makamı da bunun bir faydası olmayacağı gerekçesiyle bunun kaydının reddini talep etti mahkeme de buna uydu biz özellikle getirildiği takdirde misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bir kursa bu nedenle en azından fişlenmesi amacıyla katılmadığının ortaya çıkacağı kanaatinde olacağız üçüncüsü efendim asıl bu dosyayı etkileyecek tüm sanıkları etkileyecek nedir efendim şu anda gördüğümüz olaylar tape kayıtları HTS kayıtları onlarla ilgili efendim şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı tarafından ilgili polis memurları amirleri hakkında soruşturma başlatıldı benim müvekkillerimden Adil Akçay bununla ilgili olmak üzere şikayetçi olarak çağrıldı şikayet sebeplerini sormasını gerektiren nedenlerden bir tanesi ise mahkeme kararı olmadığı halde e-maillerinin incelenmesi telefon tapelerinin kayıtlara alınması birçok kişinin de bu şekilde kanuna aykırı olarak dinlendiği iddiası ve ciddi bulunduğu için de soruşturma izni verildi ve bunlar hakkında soruşturma açıldı benim müvekkilim de bu duruşmadan sonra ifade verecek efendim celse arasında bildirdiğiniz takdirde bu soruşturma dosyasının dava dosyasına delil olarak istenmesini talep ediyoruz,

Başkan: İstanbul mu Diyarbakır mı?

Av. Şahin Evin: İstanbul ve Diyarbakır bağlantılı olarak bu soruşturma devam ediyor,

Başkan: Müvekkil hangisi yönünden?

Av. Şahin Evin: Adil Akçay efendim,

Başkan: İstanbul’da ki soruşturmaya mı?

Av. Şahin Evin: İstanbul’dan soruşturmadan dolayı biz her ikisinin de delil olarak getirilmesi bu dinlemelerin de usulsüz yapıldığını ayrıca HTS kayıtlarının üzerinde oynama yapıldığını belirtilen tarih ve saatlerin yazım haline yani tape haline dönüştürüldükten sonra delil uydurması şeklinde belirtildiğini biz diğer meslektaşlarım gibi iddia makamı ile ilgili bir iddiamızda yok biz iddia makamının da yanıltıldığı iddiasındayız iddia makamı da yanıltılmıştır eğer bu kayıtlar çıkarsa zaten bu delillerde oynandığı iddia makamının da yanıltıldığı ortaya çıkacaktır gerçek ortaya çıkacaktır şu andaki taleplerimiz bunlarla ilgilidir usul yönünden bir karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim teşekkür ederim,

Sanık Hüseyin Yelki Müdafi Avukat Şahin Tezcan: Benim müvekkilim birkaç sefer cezaevine girdi çıktı yani suçsuz olduğu anlaşıldı tereddüt edildi geri girdi geri çıktı hala şimdi şu durumda tutuksuz yargılanmaktadır sabahki duruşmada ve öğleden sonraki duruşmada da meslektaşlarımın hak ihlalleri ve mütalaaya karşı beyanları karşısında sayın mahkemenizin vereceği karardan sonra yazılı şekilde savunmalarımızı sunacağız bugün dikkatimi çeken bir noktada benim tüm sanıkların tutuklu olanların da tutuksuz olanların da yüzlerinin güldüğü dikkatimi çekti bu da heralde Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinin oy birliğiyle aldığı karar ve balyoz davasının sonucunda tahliyelerin gerçekleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır inşallah diğer tutuklu olanların da tahliye olacağını ümit ediyorum kolay gelsin,

Sanık Varol Bülent Aral: Avukat Bey biz savcı beye gülüyoruz onun komik iddianamesine gülüyoruz Anayasa mahkeme kararına değil hangi yüzle utanmadan orda oturuyor,

Varol Bülent sus söz almadan konuşma bir daha,

Sanık Varol Bülent Aral: Özür dilerim sayın başkan bey utanmada orda oturuyo bu savcı daha,

Başkan: Hakaret içeren sözler sarf ediyorsun,

Varol Bülent Aral: Sizin heyetinizden özür diliyorum sayın başkan kendisi biliyo niye söylediğimi kendisi gayet iyi biliyor,

Başkan: Söz vermediğimiz avukat kaldı mı?

Sanık Salih Gürler Müdafi Av. Ekrem Karadeniz Söz Alarak: Şimdi dosyada gelinen aşama dikkate alındığında delillerin henüz toplanmamış olması diğer sanık müdafiilerinin ileri sürmüş olduğu hususların her halükarda bizi ilgilendiriyor olması sebebiyle biz şu anda esas hakkındaki yazılı veya sözlü beyanlarımızı sunmayacağız efendim sadece şu hususu belirtmek isterim müdahil tarafın adli kontrolün ihlal edildiğinden bahisle adli kontrolün kaldırılarak tekrardan tutuklama tedbirine başvurulması talebi gündeme getirildi ben şuna şahidim ki tahliye edildiği gün bir tane polis jandarma istihbarat elemanı cezaevinin önünde yoktular Hamit Elbistan’a gitti Cuma Darende’ye gitti Salih Doğanşehir’e gitti yani orada ben de şaşırdım bu tür şekilde bu durumda olan insanların çok kolay bir şekilde kaçabilme ihtimalleri mevcuttu ve şartları mevcuttu ancak müvekkilimin öyle bir düşüncesi hayalleri ve dünya görüşleri olmadığından dolayı iki gün sonra adli kontrol kelepçeyle kontrole zaten şu anda da ev hapsinde tutulmaktadırlar biz diğer arkadaşın belirttiği gibi bu bir infaz rejimidir infaz rejimi olduğundan dolayı da tutuklu bulunan ve tahliye edilen müvekkiller yönündeki bu adli kontrol kararının kaldırılması gerektiği kanaatindeyiz eğer kaldırılmayacaksa da en azından yaşam standartlarının yapabileceği şekilde genişletilmesi gerektiği kanaatindeyiz zira aynı dosya içerisindeki verilen adli kontroller değerlendirildiği takdirde bunun daha adil olabileceği kanaatindeyiz ikinci olarak dosyanın tefrik edilmesi yönündeki beyandır şimdi efendim bu dosyada yargılanan örgüt adı konulmamış bir örgüt Tushad denildi kabul edilmedi Ergenekon denildi olmadı bu bir örgüt örgütün planlayıcısı olduğu iddia edilen uygulayıcıları olduğu iddia edilen kişiler yargılanıyor uygulayıcıların başka bir dosyaya tefrik edilmesi delillerin yeni oluşacak delillerin veya gelecek delillerin tartışılmasından müvekkilleri etkisiz bırakır bu hem davanın aşaması hem duruşmanın sağlığı açısından hem davanın gündeme gelen davanın mahiyeti açısından bizce sorun teşkil edecektir dava bir bütün olarak ele alınması gerekir çünkü her halükarda azmettirmekte infaz daha doğrusu azmettirmek değilde fail kişilerin aynı dosya içerisinde olması gerektiği kanaatindeyiz tefrii talebinin reddini talep ediyoruz efendim,

Sayın Başkan benimde bir talebim var alacakmısınız?

Başkan: Alacağız alacağız önce bir avukatları bitirelim,

Sanık Haydar Yeşil Müdafi Av.Yasemin Hamamcı Söz Alarak: Başkanım benim önce usule ilişkin bir talebim olacak müvekkilimin avukatlık hizmetinden yeterince faydalanamadığını düşünüyorum eğer gelecek celse yeteri güvenlik önlemi alınabilirse ben müvekkilimin kendi avukatının yanında oturarak benim yanımda durarak savunma yapmasını talep ediyorum

Başkan: Keşke büyük bir salonumuz olsa da o imkanı verebilsek ama,

Av. Yasemin Hamamcı: Ama şöyle birşey soru sormamız gerektiği zaman biz böyle sadece bakışabiliyoruz O’nun ne düşündüğünü bilmiyorum ben zaten dosyaya çok sonradan dahil olduğum için dosyaya çok hakim değilim ya da başını bilmiyorum şimdi böyle olduğu zaman da yeteri kadar savunamadığımızı düşünüyoruz müvekkilimin de adil yargılanma hakkının bu aşamada ihlal edildiğini düşünüyorum ben eğer yapılabilirse tutuklu olan müvekkilimin benim yanımda durarak ve gerekli önlemler alınarak savunma yapmasını talep edeceğim bu konuda ara karar kurulsun efendim ayrıca benim müvekkilim ve diğer sanıklar da bu aşamaya kadar adil yargılanmamışlardır ben bu konuda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum herkeste dile getirdi zaten ama bundan sonra ben herkesin adil yargılanacağını kendilerini doğru ifade ettiklerini ve heyetin de bunları doğru anlayacağını ve iyi niyetle dinlediğini düşünüyorum o yüzden heyetimize de güvenim tam eksik yapılan işler konusunda da teshii tahkikat taleplerimiz konusunda da İlker Çınar aşama beyanlarında ve huzurdaki savunmalarını sık sık demiş ki Mehmet Ülger Ruhi Abat ve Haydar Yeşil beni tehdit etti böyme bir iddiası var acaba İlker Çınar’ın bu konuda bir müracaatı ya da bir şikayeti olmuş mudur bu konuda araştırma yapılmasını talep ediyoruz birinci talebimiz bu ikincisi İlker Çınar yani Deniz Uygar tarafına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiş 2 GB lık bir siyah flash bellek var burdaki meta data bilgisi veri ismi oluşturma kaydetme ve benzeri tarihleri bulunmamaktadır bu incelemenin yapılmasını biz mahkemeden talep ediyoruz üçüncü talebimiz olarak da İlker Çınar’ın TSK da görev yaptığı dönemde maaşından tasarruf teşvik kesintileri yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep ediyoruz yapıldıysa 94 yılı ve sonrası bu hesaptaki kesifleri alıp almadığını ne zaman aldığı konularında kurumlarla yazışma yapılmasını talep ediyoruz ayrıca İlker Çınar sürekli diyorki Tushad kimliğim vardı Tushad’tan ben de talimat alırdım diyor aldığı talimatlara ilişkin herhangi bir bilir kişi incelemesi yapılmamış bu talimatlar üzerinde talimatların gerçek olup olmadığı konusunda talimatlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ediyoruz bu incelemenin de tarafsız olan bir kurumdan mümkünse Tübitak’tan yapılmasını talep ediyoruz ayrıca müvekkillere ait olan Hts kayıtları çok konuşuldu bütün avukat arkadaşlarımında ortak talebi bu sanırım Hts kayıtlarının süzülmemiş halinin Tib’den istenmesini talep ediyoruz numaraları bildirmeyeceğim sayın başkanım çünkü onlar dosyada var biz zaten yazılı olarak da bildirmiştik yazılı olarak da tekrar bildireceğim ben burda var beşinci talebimiz altıncı talebimizde şimdi Erhan Tuncel daha önceki ifadelerinde diyor ki işte Zirve Cinayeti Hrant Dink Rahip Santaro cinayetlerinde diyo ben ve diğer sanıklar tarafından Ramazan Akyürek üzerine yıkılmaya çalışıldı gibi bir beyanlar var bu dosyanın aydınlatılabilmesi açısından Erhan Tuncel’in dinlenmesini talep ediyoruz mahkemece ayrıca Milli Güvenlik Kurulu Genel sekreterliğine yazı yazılarak MGK toplantılarının misyonerlikle ilgili tasfiye kararları alınıp alınmadığının sorulmasını talep ediyorum İlker Çınar’ın müvekkilimle haber elemanı olduğum dönemde yazışma yaptığı www.cengizhantorunu@yahoo.com.tr ya da www.nanemaydanoz@yahoo.com.tr adreslerinin mail ve veri trafiğinin incelenmesi ne zamanki IP numaraları kullanılıp ve bu bilgisayarların kime ait olduğunun araştırılmasını talep ediyoruz ayrıca müvekkil ve İlker Çınar arasındaki ses kayıtlarının ekleme ve çıkarma yapılmadan çıplak haliyle TİB den istenmesini ve Tübitakta inceleme yapılmasını talep ediyoruz ayrıca İlker Çınar’ın ifade ve erakların da imzası bulunan Hasan Genç isimli astsubayın dinlenmesini talep ediyoruz ve bizce de İlker Çınar’ın fiziki olarak yeniden mahkemenizce dinlenmesini talep ediyoruz tahliye taleplerine ilişkin olarak da efendim biz yarın bir tahliye taleplerinde bulunacağız ama dosyada asıl faillerin tahliye edilmiş olması Hurşit Paşamızın tahliye edilmiş olması Ergenekon ve Balyoz davalarının çökmüş olması Anayasa mahkemesinin emsal kararlarının göz önüne alınarak müvekkilimin tahliye edilmesi gerekiyor zira müvekkilimin şu durumda diğer sanıkların şu durumda tutuklu kalmasının izah edilecek bir tarafı yoktur bizce bu sebeple bu mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz,

Başkan: Bir 5 dakika ara verelim 5 dakika sonra devam edelim,

Başkan: Sanık Hurşit Tolon ve müdafii avukat İlkay Sezer’in uçak saatleri itibariyle duruşma salonundan ayrılmalarına izin verildi duruşmanın bundan sonraki kısmının kayıt altına alınmasına karar verildi,

Müdahiller Vekili Av. Ali Koç Söz Alarak: Sayın Başkan önce şu hususu bildiğimiz kadarıyla Mahkemenizin sanıkların duruşmadan vareste tutulması konusunda bir kararı yok mahkemenin de iki sanık dışında diğer sanıkların duruşmadan vareste tutulması konusunda bir talepleri yok esasen sanıkların duruşmadan vareste tutulmalarına yol açacak bir usul olanağı da yok çünkü bildiğiniz gibi ceza muhakemesi gereğince duruşmadan vareste tutulabilmek için istenen hapis cezasının alt sınırının beş yıl olması gerekiyor sanıklar için hepsi için istenen hapis cezalarının miktarı 5 yılın üzerindedir bu nedenle sanıkların duruşmadan geçici süreyle ya da tüm yargılama süresi boyunca duruşmadan vareste tutulma taleplerinin ve duruşmadan ayrılma taleplerinin bu hüküm uyarınca reddini ve bu konudaki izin hususunun gözden geçirilmesini talep ediyoruz bu yargılama esas olarak tüm yargılamalar gibi sanıklar için yapılmaktadır ve sanıkların da zaruretle duruşmada hazır bulunmaları gerekmektedir bu usul hükmüne uyulmasını talep ediyoruz ikinci mesele şudur biz dosyaların tefrik edilmesini istedik şu açıdan tefrik edilmesini istedik kabaca kategorik olarak iki ayrı suç yargılaması yapılıyor birincisi suç işlemek amacıyla örgüt kurma bu bir tehlike suçudur örgütün varlığı veya yokluğu bu tartışılacaktır daha sonra da bu örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenip işlenmediği tartışılacaktır ikincisi bir eylem suçudur üç değişik dört değişik eylem vardır bir tanesi üç kişinin öldürülmesi tasarlanarak canavarca hissiyatla öldürülmesidir ikincisi yağma suçudur üçüncüsü mala zarar verme suçudur bir dördüncü suçta ordaki dördüncü suçta konut dokunulmazlığının ihlali suçudur bunlar eylem suçlarıdır ve bunların çoğunda bir örgütün faaliyeti yağma suçu hariç bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olsa bile sanıkların ceza miktarlarını arttıran ya da azaltan ya da etkileyen bir durum söz konusu değildir bu suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği kabul edilirse örgüt lideri ya da yöneticileri tespit edilirse bu eylemlerden dolayı sadece onlara ceza vermek gerekecektir asli faillerin örgüt kurup kurmadıklarına yönelik dosyanın diğer sanıkların örgüte ilişkin suçlamaların ana eylemden ayrılması gerekiyor çünkü 2007 yılında burda bir cinayet işlendi işlenme biçimiyle kötü bir cinayetti ve onun sanıklarının ister denetimli serbestlikle isterse başka bir usulle ellerini kollarını sallayarak bir yargılama boyunca örgüt var mı yok mu araştırması sırasında bu ülkede dolaşmaları beni de herkesi de eminim sizi de rahatsız ediyordur dolayısıyla bu rahatsızlığa bir son vermek için bu eylemin işlenip işlenmediği yönünde bir tartışma veya bir saikte yoktur biz işlemedik diye bir iddia da yoktur dolayısıyla bu ana cinayet sanığı beş kişinin eylemlerine ilişkin dosyanın örgüt faaliyeti dışındaki eylemlerine ilişkin dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydının ve o yargılamanın tekamül etmiş bir yargılamadır bu açıdan sona erdirilmesini talep ediyoruz bu açıdan dosyanın tefrikinde yarar var bir ikinci husus denetimli serbestlik kararıyla yasa gereği 109. Madde uyarınca 102 ve 109. Madde uyarınca sanıkları konutu terk etmeme yaptırımıyla beraber tahliye ettiniz buna uyarınca da o zamana kadar Türkiye ‘de yoktu bir sistem satın alındı ve bu sanıklara elektronik kelepçe uygulandı belli alanın dışına çıkmamaları koşuluyla denetimli serbestlik kararı verildi 112. Madde de denetimli serbestliğini ihlal eden sanığın tutuklanmasına ilişkin hüküm var yine denetimli serbestlik kararında yazıyor şimdi denetimli serbestlik bürosu bu denetimli serbestliğe ilişkin görevini yerine getiriyor bakıyor bu şöyle uygulanıyor sanıklara elektronik bir kelepçe takıldı ve belli alanın dışına çıkmaları dışında sinyal vermesi sağlandı cihazın bugün Türkiye’de bir kişinin yada dünyanın herhangi bir ülkesinde ne kadar kolay kaçıp kaybolacağını saklanabileceği hepimizin malumu 112. Madde de denetimli serbestlik kararının uygulanmasının yaptırımıdır denetimli serbestlik bürosu mahkemenize en az iki sanıkla ilgili denetimli serbestlik kararını ihlal ettikleri konutlarının dışına çıktıkları bunun tespit edildiğini elektronik olarak tespit edildiğine ilişkin kendi tespitlerini göndermelerinin yanı sıra bir hakime keşif yaptırtıp gönderiyor sizin mahkemeniz diyor ki evinde bulamadığınız anda tespit yapacaksınız böyle bir usul yok cep telefonunun ya da herhangi bir sabit telefonun bir başka telefona yönlendirilmesi yoluyla başka bir yerde görüşme yapmanın mümkün olduğunu biliyorsunuz biliyor musunuz Cuma Özdemir ev telefonunu cep telefonuna yönlendirdi ve ordan görüştü evde olduğunu nasıl bilebiliriz bizim O’nun evde olup olmadığını denetlememizin tek yolu elektronik kelepçedir eğer o tedbiri ihlal ediyorsa tutuklamanız gerekir burda da 5 yıllık süreye uyulmaması gerektiği kanısındayız eğer bu sanıklardan asil faillerden bir tanesi bu denetimli serbestlik kararını ihlal ettiği defalarca tespit edilmişken herhangi bir şekilde kaçarsa kaybolursa bir başka suç işlerse bunun sorumluluğu ve yükümlülüğü mahkemeniz üzerinde olacaktır çünkü 112. Maddeyi uygulamayan ayrıca denetimli serbestlik bürosuna yaptığın her tespiti bana bildirme yani dolaylı olarak bu denetimi yapma diyen mahkemeniz böyle bir karar verme yetkiniz yoktur bu hususu düzeltin ve denetimli serbestlik kararını ihlal eden sanıkları tutuklayın onların tutuklanmasını talep ediyoruz bir başka husus çok sayıda tevsii tahkikat talebi bildirildi bu tevsii tahkikat talepleri içerisinde gazete haberinde ismi geçen kişiden kendisiyle röportaj yapılana dair çok sayıda kişinin de tanık olarak dinlenmesi gibi bir durum söz konusu kovuşturmanın genişletilmesi talepleri konusunda tıpkı Cumhuriyet Savcılığı gibi katılan tarafında görüş bildirme hakkı vardır bu nedenle bu tevsii tahkikat taleplerinin neler olduğu konusunda tarafımıza bir inceleme yapma talepler sıralandıktan sonra buna karşı görüş bildirme hakkı tanınsın ondan sonra bu konuda karar verilsin bir başka husus şudur hemen asker ya da polis devletin silahlı kanadına dahil olan tüm kurum mensuplarının yargılandığı davaların genelinde bir retorik var şudur o kurumların kutsiyeti kabul edilen kutsiyeti sanki mensuplarına ülkede her türlü işi yapma istedikleri her suçu işleme özgürlüğü verilmiş gibi o kurum kutsiyetine sarılarak kendilerinin o kurumun şerefli bir personeli olduklarını onlara karşı herhangi bir suç soruşturması yürüten hatta onları suç üstü yakalayan kişiler onlar üzerinden kurumu yıpratmak istiyormuş gibi bir retorik çerçeve çiziyorlar kurumlar kutsal değildir kendileri hiç değiller biz iki gün önce daha Ankara Ağır Ceza Mahkemesi 1980 yılında 12 Eylülde Genelkurmay Başkanı olup darbe yapan eski Cumhurbaşkanına 7. Cumhurbaşkanına müebbet ağır hapis cezası verdi bu ülkenin ordusu 3 kere darbe yaptı başbakan ve bakan astı bu ülkenin ordusu 12 Eylül 1980 de 650 000 kişiyi gözaltına aldı 500 000 kişi mülteci oldu 1,5 milyon kişi yerinden edildi 49 kişiyi astı Güneydoğuda daha iki yıl önce uçakları bir köyü bombaladı ve köylüleri öldürdü kurum kutsiyetinden söz edemeyiz savunmaları kurum kutsiyetine yakıştıramayız eğer böyle envanter çıkarılırsa böyle bir envanter çıkar arkadaşlar bu tür retoriklerin şimdi yani bu yargılamaların tamamını öyle ya da böyle yanlışlarıyla beraber çok sayıda da yanlış var bu yargılamalar da onu da bir tarafa bırakarak söylüyorum f tipi yargılama deniliyor şunu söylemek gerekiyor 1980 yılında Kestanepazarında sıradan vaiz olan bir adam nasıl bir ordu kurdu da 168 ülkede okul kurdu acaba Türk Ordusunun ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın referansları olmasaydı sıradan bir vaiz 168 ülkede okul kurabilir miydi onca öğrenci okutabilir miydi bunlar hepsi birbirinin parçası şimdi sistem içerisinde güç savaşı var ve o güç savaşı bazen onun işine bazen bunun işine yarıyo ve ortak düşman kabul ettikleri misyonerler gibi aleviler gibi solcular gibi Kürtler gibi bir grup olduğunda da hep beraber hareket edip o düşmanı yenmede bir beis görmüyorlar biz şunu söylemek için burdayız aslında biz böyle kurum kutsiyetleri altında devlet çıkarları adı altında insanlar ezilmesin üzülmesin dövünmesin, sürünmesin incitilmesin diye buradayız, tam da bunları söylemek için burdayız, bu sanıkları alkışlamak için değil, 50 yıl görev yaptıysa 50 yıl benim vergimden para aldı, nüfus memurundan hiç bir farkı yok benim için, bunu söylüyorum, teşekkür ediyorum

Müdahiller vekili Av. Murat Dinçer söz alarak: Benimde ekleyecek birşeyim yok, meslektaşımın söylemine katılıyorum özellikle tefrik ve tutuklama konusunun öncelikle ve ivedilikle ele alınmasını bir usul zorunluluğu olarak tekrar hatırlatıyoruz

Müdahiller vekili Av. Erdal Doğan söz alarak: Tevsi tahkikat hususu o dereceye varmış ki dinlenen tanıklara tekrar tebligat çıkartılmış, ya dosya incelenmedi, ya da çok titiz yapılmayan birşey, mesela Gökhan Talas dinlendi bu mahkemede, yani daha titiz davranması gerekiyor mahkemenin ve gerek görülürse yine bu konuda talep kendileri birisi Ankara’da birisi İstanbul’da onların kendi yerlerinde talimatla dinlensin çünkü

Başkan: Sanık Emre Günaydın, avukatın esas hakkında savunma için süre talep etti, esas hakkında savunma yapacakmısın herhangi bir talebin var mı bu aşamada

Sanık Emre Günaydın söz alarak: Efendim burdaki herkesin ifadesinde bir Emre ifadesi var, hepsinin ifadesi bitsin ki ben ona göre bir cevap vereyim, toplu bir cevap vereyim hepsine

Başkan: Savunmanı yaparken bir cevap verirsin, şu aşamada bir diyeceğin var mı?

Sanık Emre Günaydın: Adli kontrolün imza şekline çevrilmesini istiyorum, bir de bu GPRS cihazı takılabiliyormuş oraya, onu talep ediyorum

Sanık Abuzer Yıldırım söz alarak: Sayın başkanım esasa ilişkin herhangi bir talebim yok şu aşamada, bu kelepçe ile ilgili olarak bazen ihlaller oluyor, sinyal kesintisi ihlal değil, soruyorum kaç dakika diyorum abi, 3 dakika ya da 4 dakika diyor, diyoruz ki yani eğer şeyse Malatya’dan gelsinler, cihaza baksınlar, diyor ki duvar kalın olabilir, şebeke kesilebilir, çok normal yani, bir de elini kolunu sallaya sallaya geziyor derken 4 dakikada bir insan apartmandan ayakkabısını giyip aşağıya inemez, Malatya’yı geziyor nedir, öyle bir şey yok, bir de yani masumiyet karinesi ise herkese karşı, her görünenin göründüğü gibi olmadığı artık 17 aralıktan sonra herkes tarafından görüldü, yani benim orada olmam cinayeti işlediğim anlamına gelmiyor ki.

Başkan: tamam varmı başka bir diyeceğin

Sanık Abuzer Yıldırım: Hayır efendim

Başkan: Sen Doğanşehir’de olanmısın, Malatya mı?

Sanık Abuzer Yıldırım: Malatya efendim

Sanık Hamit Çeker söz alarak: Sayın başkanım, benim talebim şöyle olacak, ben uygulamış olduğunuz adli kontrol hükümlerini kesinlikle en ufak şekilde ihlal etmedim, benim yani ihlal bazen sinyal kesikliği olduğu zaman hem de beni denetlemek için Elbistan Denetimli serbestlik müdürlüğünden görevli memurlar geldi, tutanak tuttular, bu dosyama işlendi, sizden talebim başkanım, bu tutanakların istenmesini talep ediyorum hatta bir kere de emniyet memurları geldi, evde olduğuma dair tutanak tuttular, başkanım en ufak şekilde kesinlikle adli kontrol hükümlerini ihlal etmedim, dosyalar incelendiğinde görülecektir, başka bir talebim yoktur

Sanık Salih Gürler söz alarak: Arkadaşlara aynen katılıyorum, Ankara’dan arıyorlar bazen evi terk ettin diye, o anda evde olduğum zaten anlaşılıyor, bize söylenen de sinyal kesintisinden kaynaklanabileceği yönünde bir de bu kelepçenin tene temas etmesi gerekiyormuş, bazen afedersiniz lavaboda falan çöküntü olduğu için bazen kesinti uzun sürebiliyor, buna göre herhangi bir şekilde ben de evimi terk etmedim, sizden başka bir talebim olacak

Başkan: Cep telefonundan mı sabit telefondan mı arıyorlar sizi ihlal iddiası olduğunda

Sanık Salih Gürler: Hepsinden arıyorlar efendim, şu cihaz var şu anda bende, bundan arıyorlar, ev telefonundan arıyorlar, babamın ve benim cebimden arıyorlar

Başkan: Zaman zaman jandarmanın gelip kontrol ettiği oluyor mu

Sanık Salih Gürler: Adli denetimden geliyorlar efendim, jandarma hiç gelmedi bize, benim talebim efendim bu uygulanmış olan sistemden ne eğitim hakkından ne sağlık hakkından devletin bize sunduğu hiç bir ihtimalden yararlanamıyorum, 4 yıllık üniversite okudum ben efendim, ALES sınavına hazırlanmak istiyorum, kursa gitmem gerekiyor, yani bu sistem devam edecekse bari buna izin vermenizi istiyorum

Sanık Hamit Çeker söz alarak: Başkanım söylemeyi unuttum ben hatta bir ihlal durumunda evin içerisindeyken yanımda denetimli serbestlik memurları varken bile ben evin dışında gözüküyordum, karşı binada

Başkan: Belgeler geliyor zaten bize, ihlallerin niteliğini görüyoruz

Sanık Hamit Çeker: Kesinlikle yani sayın başkanım, sizin uyguladığınız kontrol hükümlerini herhangi bir şekilde ihlal etmedim, etmemde bundan sonra

Sanık Cuma Özdemir söz alarak: Başkanım ben de ihlal konusunda misafirlerle, komşularla otururken aradılar şu an ihlal durumundasın evin 10 metre dışındasın dediler, ben dedim abi napayım, yerimde sabit bekliyorum, jandarma geldi, aradık Ankara’yı yani hiç hareket etmedim bekledim jandarma gelene kadar ihlal durumundasın dediler, geldiler tutanak tuttular, ora kör nokta çekmiyor dediler, sonra da şebekeye yıldırım düştü, sabah 4.30’da jandarma geldi beni kaldırdı, gece 23.30’a kadar jandarmayla birlikte oturduk, benden kaynaklanan şeyler değil, cihazdan kaynaklanıyor, tanıklarımda var misafirlerle otururken, geliyorlar, evin içinde olduğumuzu görüyorlar tutanak tutup gidiyorlar yani el kol rahat sallayarak gezmeyi bırakın evin içinde korkumuzdan gezemiyoruz, ya işte birşey mi olacak 7 dakika ihlal ettin neredeydin, tuvaletteydim, vallahi tuvaletteydim, nerde olacam, korkumuzdan gidemiyoruz napak

Sanık Varol Bülent Aral söz alarak: Esas hakkındaki savunmamı ileride yapacağım sayın başkan, şimdilik taleplerimi ileteyim, ümit ediyorduk sayın başbakanımızın son çıkardığı yasalardan sonra yargılanmanın yenileneceğini ümit ediyorduk ama sayın savcı hiç tınmadan orda oturuyor, iddianame tuğla gibi aynen duruyor, heralde kanunları ben yanlış anladım, kanun diyor ki yeni çıkan yasalardaki lehe hükümler lehe uygulanır, geriye dönük olarak, uygulanabilir değil mi, hatta uygulanmak zorunda, burada lehe dönük hükümler var, yani eski özel yetkili mahkemeler niye kaldırıldı, malum, anlatmaya gerek yok, yasa dışı delil toplama yönünden kaldırıldı, yasa dışı delil bile olmayan sayın Mehmet Ülger’in sayın Mehmet Ülger’in annesine küfür eden bir imzasız mektubu sayın savcılar, dosyaya koydu, yetmedi TRT’den spiker çağırdılar, bu insanın suratına karşı okudular, belki annesi rahmetli oldu, şimdi bunu yapan bir insanı siz karşımıza savcı diye çıkartıyorsunuz, böyle ıvır zıvır saçma sapan gereksiz kağıt evraklarla dolu bir dosyayı bize mütalaa olarak sunuyorsunuz, savunma istiyorsunuz sayın başkan, ben sizi tenzih ediyorum, 3 üyenizi tenzih ediyoruz, yeni geldiniz, ne derseniz ben hiç bir şey söylemeyeceğim size ancak yargılamanın yenilenmesi bizim için geçerli balyoz için geçerli değil, onlar hüküm verilmiş bir dosya, şu anda yargılamanın yenilenmesi demek iddianamenin sadeleştirilmesi demek, usule uygun olması demek, siz bugün bize Fethullahçı niyetiyle AKPci niyetiyle intikam almaya çalışırsanız ki benim sülalemin %40-50’si resmi törenle AKP’ye katılmıştır malatya’da bize herhangi bir şekilde bizden intikam almaya çalışırsanız onun getirileri olacaktır, her yönden sayın savcı beyin ortağı İsmail Aksoy bey daha önce siz gelmeden önce itirafçı olmam için beni epey baskıladılar, epey zorladılar, Hüseyin Yelki kandı, Hüseyin Yelki’nin bilmiyorum ifadesini okumadım, bana da gösterilmedi, mahkemelere de katılmama izin verilmediği için göremedim, ancak savcı beyin bana söylediği şu, Hüseyin 18 sayfa ifade verdi sen niye 16 sayfa verdin, İsmail Aksoy bana bunu söylüyor, uydurma delilleri laptopunda bana çevirip gösteriyor, Mehmet Ülger aleyhinde delil üretmemi bana tasvip ediyor, savcı bey ona destek veriyor, yanınızda oturan savcı bey, bana trilyon teklif ediliyor, tanık koruma şube müdürü çağırılıyor emniyetten şahsın yüzü bile belleğimde, bana tanık koruma kitapçığıdır siyah kaplı bir kitapçıktır, 5. maddesi gösteriliyor, kitapçık bana veriliyor, ayda 1500 lira maaş bağlanacağı söyleniyor, sözü veriliyor, tahliye beraat sözü veriliyor ve İsmail Aksoy savcım tarafından şu söyleniyor, bunların hepsi elektronik ortamda kaydedildi, genel kurmaya, emniyete MİT’e gönderildi, ister bugün açıklarlar, ister yarın açıklarlar, bunlar 3 istihbarat kurumunda bu görüntüler, bunlar buralarda var, savcı İsmail Aksoy’un bana yaptığı ahlaksız teklif, hayasız teklif, şerefsiz teklif var, hepsinde var, sayın başbakanımızın elinde var, niye savcı İsmail Aksoy bir gecede yeri değiştirildi, Yargıtay’a alındı, şu anda Yargıtay’da da var onun yeri, bu teklifleri yaparken kameraya çekildi bu insan, ben uydurma ifade 16 sayfa verdim ve mahkemede de dedim ki bunların hepsi uydurma, ben 5 defa yalan ifade verdim burada ve aynı anda yalanladım, yarına bırakmadım, niye yalanladım şunu ispat etmek için, mahkeme taraflıdır, Mehmet Ülger aleyhine ne söylersem kabul edilecektir ve kabul edildi, Mehmet Ülger benden o kadar nefret eden bir insandı ki anneme küfür ediyordu, altta adliyenin altında, benden o kadar nefret ediyordu, beni tanımıyordu, bilmiyordu, adımı başka türlü tanımıyordu, bana küfür eden bir insan, şimdi şimdi biraz biraz beni sevmeye başladığını düşünüyorum bu adamın, aramızda bir bağlantı yok, sadece yurdumuza hizmet etmiş bir insan ve avukatın da dediği gibi aldığı maaşa değmeyecek bir hizmet, içeride yatmaya değmez Mehmet Albayım, bu devlete hizmet etmek içeride yatmaya değmez. Sayın başkanım az önce kusura bakmayın sözünüzü kestim sık sık ama avukat bey diyor ki Türk ordusu uçaklarla köyü bombaladı

Başkan: Varol davanın konusu onlar değil, şu aşamada esas hakkında savunma yapmayacaksan, toplanmasını istediğin delil varsa

Sanık Varol Bülent Aral: Birinci talebimi aldınız, iddianame yok sayılmalı çünkü lehe hükümler var yeni kurulan yasada, yok efendim ben başbakanı da çıkardığı yasaları da millet meclisini de tanımam diyorsanız bu kafayla bu iddianameyle bu savcıyla devam edersiniz, beni de çağırmaz müebbet yollarsınız, ben cezadan kaçmadım şu an 30 seneye hükümlüyüm, çıkışım yok, bir dava bitmeden öbürü geliyor, benim Malatya adliyesine gelmem, oradaki salonda bulunmam tek tek teşhis yapıp orada konuşmam lazım, sadece İsmail Aksoy ve şu an yanınızda duran değerli savcıya istediklerini vermedim diye beni Adana F tipine sürgün ettiler, sürgün, niye Malatya Adliyesine gelmeyeyim diye, işlerine yaramıyor, bu insanın orada oturması ihsasi reydir, şu anda yapılan ihsasi reydir, heyetinize yakışmaz, ha size Fethullah Gülen cemaati tarafından söz verildiyse başbakan yakında gidecek bu kafayla devam edin, başbakan gitse de biz burdayız sayın başkanım, ben bu mahkemenin ortasında demiştim ki benim canım başbakanıma feda olsun demiştim, mahkeme başkanı benimle alay etmişti, şimdi ortaya çıkıyor, kimin doğru söylediği, darbe planını yapan Fethullahçılardır demiştim, şimdi ortaya çıkıyor kimin darbe planı yaptığı, benim bu söylediğim 17 aralıktan çok önce, Türkiye’de Rıza Zerrap 17 aralıkta göz altına alınıyor, tesadüfe bakın CIA’in İran’dan ricasıyla adamın iş ortağı Babek Zencani İran’da göz altına alınıyor, ha bu başbakana operasyon, başbakana değil CIA’in emriyle pensilvanya imamlarının, pensilvanya savcılarının bize yaptığı operasyon, tabi bunun cezası da olacak, bunun cezası destekçilerinden olacak, ben şimdilik bu kadar diyorum, iki yolunuz gözüküyor, ben başbakanı dinlerim yasalara uyarım ve yargılamayı yeniden sıfırlar yaparım, annemize küfreden mektupları atarım, çünkü cennet annelerin ayağı altındadır, benim sizin annenizin değil, annelere küfür eden insanların ayağının altına birşey gelmez, ya bu iddianame adam gibi bir hale sokulur yeni baştan bir heyetle yeni baştan bir şekilde toplanır ya da siz dersiniz yok efendim biz pensilvanyayı dinliyoruz nasıl olsa Abdullah Gül cumhurbaşkanı olacak başbakana tekmeyi basacak diyorsanız o yönde devam edersiniz, ikinci olarak müdahil avukatlar tümüyle şeytanın avukatı değiller, kötü insanlar değiller, güzel bir teklifleri var, bu 5 tetikçi elleri kanlı vaziyette yakalanıyor ve suçu da inkar etmiyorlar, neden bu insanlar cezalandırılmazda konuşmamaları için tahliye edilirler, sayın başkan ben bu işin yapılacağını 2006’da emniyete ordugahta Recep albaya bildirdim, emniyet müdürlüğü organize suçlar şubesine bildirdim, 2. Başkanı Cumali beye bildirdim, demokratik toplum partisi birinci başkanı Malatyalı bir bayan başkan bildirdim, munzur kafeye bildirdim, DYP il başkanlığına bildirdim, isim Veysel Şahin Ata Atmaca bu cinayeti işlettirenler ama amaçları sadece paraydı, sadece para, ben bu olayların olacağını daha geniş şartlı olacağını ben bildiriyorum, mektup açmamışım cezaevinden, telefon açmamışım, ailesiz kimsesiz olduğum için gelenim gidenim 9 senedir yok, ben 9 senedir görmediğim insanlarla bağlantılı olarak azmettiricilikten Hurşit Paşa’da dosyaya girene kadar örgüt liderliğinden yargılandım, bu rezillik artık son bulsun başkanım, bana desinler ki sen Fethullah Gülen’den nefret ediyorsun diye biz sana müebbet veriyoruz kabul ederim eyvallah kabul ediyorum, kabul edecem, sayın başkanım defalarca dedim mahkemeyi uzatmayın ceza verin dedim dinlemedi, şimdi tahliye olma ihtimalimiz var yine suçluyuz, verin cezayı, yalan söyleyenin imanı olamaz, resulullah efendimiz mekke medine arasında savaşta 3 tane sahabeye rastlıyor, 3 tane

Sanık Ahmet Hurşit Tolon ve müdafi Av. İlkay Sezer ile Av. Dilek Helvacı’nın uçak saatleri itibariyle duruşma salonundan ayrılmalarına izin verildi.

Dosya incelendi:

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :

1-Sanık Cuma Özdemir’in Darende ilçesinde ikamet ediyor oluşu, hakkındaki adli kontrol kararı gereğince Malatya’da kalacak yerinin bulunmaması ve sanık müdafinin talebi doğrultusunda, sanığın beyanları da tespit edilmiş olmakla 24/06/2014 ve duruşmanın devam etmesi halinde 25/06/2014 tarihli duruşmalara özgü olmak üzere duruşmalardan bağışık tutulmasına,

2-Duruşmanın 24/06/2014 günü saat 09.30’a bırakılmasına oy birliğiyle karar verildi.23/06/2014

Başkan 39967 Üye 41899 Üye 150147 Katip 128402

(23 Haziran 2014, 20:31)

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.456.297