|   Mustafa Balbay'ın sivil darbe günlükleri
 
Emekli Oramiral Özden Örnek'ten sonra Cumhuriyet 
gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın da darbeci generallerle yaptığı görüşmelerde 
geçen olayları günlük şeklinde arşivlediği ortaya çıktı. 
16.03.2009 - Emekli Oramiral Özden Örnek'ten sonra Cumhuriyet 
gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın da darbeci generallerle yaptığı görüşmelerde 
geçen olayları günlük şeklinde arşivlediği ortaya çıktı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara 
Temsilcisi Mustafa Balbay'ın bilgisayarında tuttuğu günlüklerden darbe planı 
çıktı. Mustafa Balbay'ın sildiğini söylediği, ancak polisin aylarca uğraşarak 
hard diskten kurtarmayı başardığı notları Tempo24 tarafından yayınlandı. Dönemin 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur başta olmak üzere bazı askeri 
yetkili ve gazetecilerle yapılan görüşmelerin çok ayrıntılı not edildiği 
günlüklerde inanılmaz ifadeler yer alıyor. Eruygur, hükümeti darbeyle yıkma 
planını gazetecilerle tartışıyor. Basın mensuplarından biri Orgeneral Hilmi 
Özkök'ü kastederek, "Sizin bir numara ile bu iş çok zor" diyor. Darbe 
planlarının ayrıntılarıyla anlatıldığı günlüğün, ikinci iddianamenin temel 
dayanaklarından biri olması bekleniyor.
 Özden Örnek darbe günlüklerinin tam metni sitemizde, tıklayın
 
 87 başlıkta günlüğün özeti
 
 İşte Tempo24’ün haberinde 
yer alan Mustafa Balbay’ın tartışılan günlüklerine ilişkin bütün başlıklar:
 
 01. ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY
 02. GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR
 03. KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA OLMUYOR
 04. GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR
 05. DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM
 06. GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ
 07. İLKER BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR. GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?
 08. ‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ
 09. ERUYGUR: ÜÇ ARKADAŞIMLA BİRLİKTE YÜRÜME KARARI ALDIK
 10. ARTIK BİZ YOLA ÇIKTIK
 11. ZAMAN OLARAK NEDİR? AYLAR, HAFTALAR, GÜNLER?
 12. AMASYA TAMİMİ GİBİ KESİN BİR BAŞLANGIÇ YAPILACAK
 13. ERUYGUR’DAN BALBAY VE ÇÖLAŞAN’A: BLOK OLARAK İLERLEYECEĞİZ
 14. İZLEME, DEĞERLENDİRME SAFHASI BİTTİ, UYARI AŞAMASI BAŞLADI
 15. BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, KARADAYI BİZİ UYUTTU
 16. GERİ ADIM OLAMAZ, ARTIK BELLİ BİR DURUŞ GÖSTERİLDİ
 17. ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE
 18. TÜMÜYLE BİR TEMİZLİK, SBF MEZUNU SUBAYLAR VAR
 19. ERUYGUR: AKP’Yİ VAKİT KAYBETMEDEN PARÇALAMAK LAZIM
 20. KEŞKE ESKİSİ GİBİ MÜDAHALE ETSEK. GEREKİRSE… YANİ..
 21. AYTAÇ YALMAN: MEDYANIN ADAM EDİLMESİ, AKP’NİN BÖLÜNMESİ LAZIM
 22. AB, MA BE DİNLEMEYİZ, NE AB’Sİ YAAA!
 23. SEÇİM SONUCU YORUMU: FETHULLAH İKTİDARI
 24. BALBAY: YALMAN, YAYINLAYACAĞI BİLDİRİYE BANA BAZI EKLERYAPTIRDI
 25. YALMAN: MİLLET DEĞİL ÜMMET İRADESİ
 26. YALMAN: ALTIMIZ İÇİN MESAJ VERMEMİZ GEREKİYOR
 27. ERUYGUR: YAPILMASI GEREKEN KORKUTUP YERLERİNDE TUTMAK
 28. MGK’DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI
 29. KILINÇ’TAN GÜL’E: SENİN YERİNDE OLSAM KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIRIM
 30. BALBAY: AKP 2 ADIM ATTI, 1,5 ADIM GERİ ÇEKİLDİ, YARIM ADIM ÖNDELER
 31. ERUYGUR: BU KÖPEKLER VAZGEÇMEYECEKLER
 32. KILINÇ: AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL
 33. ERUYGUR’UN ÖNÜNE AYIŞIĞI’NI, ÖRNEK’İN ÖNÜNE SERVETİNİ KOYMUŞLAR
 34. HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT’IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR
 35. BAŞBUĞ: BALBAY ANLAŞMAYI BOZDU, ÜZÜLDÜK
 36. BALBAY: GEREĞİNİ YAPIYOR MUSUNUZ?
 37. KESİN ÇÖZÜM İÇİN KAÇ YIL KALMAK GEREKİR? 2-3 YIL YETMİYOR
 38. AMA PAŞAM HERKES SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR
 39. YALMAN: MEDYADA AYIKLAMA VAR
 40. PAŞAM CİNER BİZDEN YANA...
 41. ABD KÖPEKLEŞMİŞ İKTİDARA İSTEDİĞİNİ YAPTIRIYOR
 42. ÖNCE BİRİ İNDİRELİM, SONRA HÜKÜMETİ
 43. ERUYGUR: ÇANKAYA ÇOK KRİTİK BİR DURUMDA NE YAPAR?
 44. ERUYGUR: BİZİM ABD’YE BUNLARIN O KADAR GĞÜÇLÜ OLMADIĞINI ANLATMAMIZ LAZIM
 45. MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE
 46. KOMUTAN TYSON’DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU
 47. BÜYÜKANIT: BU SEÇMEN İRADESİ. HEP BİZE GÜVENİYORLAR, AMA NEREYE KADAR
 48. GÜL’ÜN İNGİLİZCESİ GAKGUK İNGİLİZCESİ
 49. ÇETİN DOĞAN O GÜNE HAZIRLANIYOR
 50. ERUYGUR’DAN BALBAY’A: GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. RAHATSIZIZ
 51. ERUYGUR: KENDİMİ ZOR TUTUYORUM. 28 ŞUBAT’TA BU RÜTBEDE OLMALIYDIM
 52. BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?
 53. ERUYGUR: İRTİCA BÖYLE GİDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER
 54. HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI
 55. ERUYGUR: BİR ŞEY DENEDİK OLMADI, TOPLUM DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ NOKTADA DEĞİL
 56. TEPEDEKİNE BİRAZ DOKUNMAK LAZIM ARTIK
 57. NECDET TİMUR: KORKARIM YİNE MECBUR OLACAĞIZ
 58. DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR, ÖTEKİ YOLLAR BOŞUNA
 59. BALBAY: SİYASİLERİN TSK’YI İKİNCİ PLANA İTME PLANI DİKKAT ÇEKİYOR
 60. NECDET TİMUR: ÖCALAN DA SİYASETİN BİR AYAĞI HALİNE GELECEK
 61. ATİLLA ATEŞ: ABD’NİN ÇIKARI NEREDEYSE GÜLEN ORADA OKUL AÇMIŞ
 62. BALBAY: 28 ŞUBAT DİYORSUNUZ AMA BU KEZ ATILACAK ADIM SONUÇ ALICI OLMALI
 63. AKTULGA: 28 ŞUBAT YETERİNCE İLERİ GİTMEDİ
 64. BALBAY: GENELKURMAY’IN TAKINDIĞI TUTUM KARŞI TARAFI CESARETLENDİRİYOR 
OLMASIN
 65. BU İŞ ENİNDE SONUNDA ORDU TARAFINDAN ÇÖZÜLECEK
 66. KARADAYI’YA ‘BAŞBAKAN ERBAKAN’LA KONUŞMA’ UYARISI
 67. DEMİREL ÇEKER BİTİRİR ADAMI
 68. SOLCULAR ORDUDAN ATILDI MI GİDER, ÖTEKİLER İFTİRA EDER
 69. SEZER: TOPLUMDAN BİR ŞEY ÇIKMALI, ORDUDAN DEĞİL!
 70. SELÇUK: BU PARLAMENTO FAŞİZM GETİRİR SEZER: SİSTEMDEN UMUDU KESMEYİN
 71. SELÇUK: SEÇİM İSTEMİYORUM, HERKES AMPUL PARTİSİNE ÇALIŞIYOR
 72. SEZER: ASKERE DEĞİL TOPLUMA GÜVENİN
 73. ÖZDEMİR ÖZOK BANA DOĞRU SÖYLEMEDİ
 74. BALBAY’IN ÖNERİSİ: KIZILAY’DA TOPLANILSA, SİZ DE KATILSANIZ
 75. O YERLERE GÜVENMEYİN, TOPLUMDAN ÇIKMALI HER ŞEY
 76. SEZER’E TAVSİYE: REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYORLAR, ANLADIKLARI DİLDEN KONUŞUN
 77. HİLMİ CUMHURBAŞKANI OLURSA ORDU DAHA DA KARIŞIR
 78. YAŞAR BÜYÜKANIT’I İSTEMEMİŞLER
 79. NE GEREK VAR NEZAKETE, RECEP’E ÖYLE OLMAZ, DE
 80. ŞEMDİNLİ’DE TEK SAVCIYI ALMAK YETMEZ, BAŞINDAKİNİ DE ALMAK GEREK
 81. ŞENER ABİ ARADI, 'GÜÇ VERDİNİZ' DEDİM
 82. KARA KUVVETLERİ’NE ‘GÜÇ VERDİNİZ’ TEŞEKKÜRÜ
 83. ÇETİN PAŞA HAZIR! BU HÜKÜMET GÖTÜREMİYOR
 84. AMELİYATIN NEDENİ O GÜNE HAZIRLIK
 85. ŞENEL: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ASKIYA ALINMIŞTIR
 86. ERUYGUR: BAYKAL ARADI, SİZDE BİR SARSILMA VAR DEDİ
 87. ERUYGUR: BUNLARIN KAFASININ BİR TARAFI ÇÜRÜMÜŞ
 
 Günlüklerdeki hemen her görüşmenin sonunda mavi renkle 
ayrılan “DEĞERLENDİRME” bölümlerinin, soruşturma makamlarınca düşülen 
notlar olduğunu tekrar anımsatalım. Soruşturma makamları, günlükteki görüşmenin 
tarihi, kullanılan rumuzlarla kimlerin kastedildiği gibi notları “DEĞERLENDİRME” 
başlığı altında metinlere ayrı ayrı eklemiş görünüyor.
 
 
 
  JANDARMA’DA ŞENER ERUYGUR – GAZETECİ TOPLANTISI 
 10 Şubat 2004 salı günü
Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 
arası..
 
 ŞE (Şener Eruygur): arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi 
nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı 
şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç 
alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..
 
 Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?
 
 ŞE (Şener Eruygur):  benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup 
bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz 
öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... 
Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..
 
 Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya 
getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında 
yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu 
kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç 
alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım.O 
zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..
 
 ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY
 
 ŞE (Şener Eruygur):  arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... her 
şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? 
Olamaz böyle bir şey.
 
 - o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... mesela Kıbrıs, gitti gider..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  evet Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek, 
sonra Güneydoğu'yu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da 
Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım 
manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..
 
 - Kıbrıs’ta ne yapılabilir?
 
 ŞE (Şener Eruygur):  şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam hakkını yememek lazım 
kahramanca mücadele ediyor. hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... örneğin ben 
ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum..
 
 - New York’ta bir şeyler oluyor... bu aşamada ne yapmak lazım
 
 ŞE (Şener Eruygur):  tabii oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak 
gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey 
olabilir..
 
 GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR
 
 -Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla 
paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin 
kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  öyle mi görüyorsunuz?..
 
 - Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde 
insanlar böyle konuşuyor..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  nasıl konuşuyor?
 
 - Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla 
tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..
 
 KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA OLMUYOR
 
 ŞE (Şener Eruygur):  bütün bunlar söyleniyor öyle mi?
 
 - evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün 
kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. 
Aynı düşünüyoruz...
 
 GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR
 
 ŞE (Şener Eruygur):  Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi 
var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın 
buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... 
Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..
 
 DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM
 
 - Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa 
yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz 
yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil 
yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan 
yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her 
şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor 
musunuz
 
 ŞE (Şener Eruygur):  söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..
 
 - Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun
 
 ŞE (Şener Eruygur):  Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır. 
bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... bir üstü ile pek çok görev 
yerinde birlikte olmuş. her seferinde komutan o olduğu için yanında pek 
konuşmamış... binbaşı olmuş öyle, Albay öyle, General olunca çıkışmış, ya 
komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... o hesap, biz artık general 
olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden 
her şeyi açık açık konuşuyorum..
 
 GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ
 
 - Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de 
söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, 
orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir 
araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz 
Karaya geçersiniz,İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne 
yaparsanız..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  ya o, siz gidin derse..
 
 - Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır.
 
 ŞE (Şener Eruygur):  evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü...)
 
 
  - Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. 
Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir. 
 - GAZETECİ: BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR?
 
 - GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?
 
 ŞE (Şener Eruygur):  o... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze 
gerek var mı..
 
 -Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz
 
 ŞE (Şener Eruygur):  evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da 
doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..
 
 - paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete 
politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, 
patronlarla konuşun..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu?
 
 - haklısınız.
 
 ‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ
 
 
  ŞE 
(Şener Eruygur):  (gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var.. 
 - patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, 
bilesiniz...
 
 ŞE (Şener Eruygur):  evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii 
şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam 
gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..
 
 - Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.
 
 ŞE (Şener Eruygur):  evet, ilhan beyle de konuşup, olunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim 
adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine 
göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini 
çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık 
iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..
 
 ŞE (Şener Eruygur):  bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak 
ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.
 
 ŞE (Şener Eruygur):  hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen 
yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda ‘ŞE’ ve ‘SE’ olarak tanımlanan şahsın sohbetin yeri, hitap 
şekli, konuşulan konular, Ağustos’ta emekli olması ve diğer notlardaki söylem ve 
‘ŞE’ tanımlamalarıyla gösterdiği uyum dikkate alındığında dönemin Jandarma Genel 
Komutanı Org. Şener ERUYGUR; ‘İlhan Bey’in ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz 
sahibi İlhan SELÇUK olduğu,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada 2004 YAŞ kararları üzerine dönemin Jandarma 
Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç 
YALMAN’ın görev sürelerinin sona erdiği,
Görüşmede Mustafa BALBAY ile birlikte bir/birkaç gazeteci daha olduğu 
değerlendirilmektedir.
 
 
 ERUYGUR: ÜÇ ARKADAŞIMLA BİRLİKTE YÜRÜME KARARI ALDIK
 
 18.2.04... Meclisin karşısında 10.30-12.00
 
 SE (Şener Eruygur): benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketler var. 
Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..
 
 İS (İlhan Selçuk): Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 binin üzerinde 
şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben 
Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..
 
 SE (Şener Eruygur): Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı 
aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her 
şeyi not ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı 
ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz 
de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla 
da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz. 
Kendimiz yürüyoruz.
 
 İS- (İlhan Selçuk): Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak 
yana bir çizgi, ucunda bir dikdörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen 
ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, 
ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye 
verildi)
 
 SE (Şener Eruygur): Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 
martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, 
bizler dinleyici bölümünde otururuz..
 
 - Kıbrıs'ta ne oluyor sizce?
 
 SE (Şener Eruygur): işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar.
 
 - Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..
 
 SE (Şener Eruygur): İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana, 
Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi 
yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm 
çok önemli..
 
 İS- (İlhan Selçuk):  Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre 
hareket etmek gerekiyor..
 
 ARTIK BİZ YOLA ÇIKTIK
 
 SE (Şener Eruygur): Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var. 
buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi 
verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül 
Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatya falan bir görseniz, bu işi yarına 
bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık 
bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..
 
 İS- (İlhan Selçuk):  bu Turgay benim canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de 
öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de 
yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama 
benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..
 
 SE (Şener Eruygur): tamam, zaten bizim yeni stratejimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın 
yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura 
bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum 
ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..”
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda ‘SE’ olarak belirtilen şahsın görüşmenin yeri, içeriği ve 
diğer notlarla benzerliği dikkate alındığında (E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR 
olduğu, ‘İS’ olarak belirtilen şahsın ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi 
İlhan SELÇUK olduğu, incelemenin geneli dikkate alındığında ise ‘Turgay’ isimli 
şahsın Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’, ‘Gürbüz’ isimli 
şahsın ise ‘Gürbüz ÇAPAN’ olduğu değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada, 03 Mart 2004 tarihinde Atatürkçü Düşünce 
Derneğinin Ankara Ticaret Odasında ‘Hilafet’in İlgası ve Tevhid-i Tedrisat 
Kanunu’nun 80.yılı ile günümüz Türkiye’si’ konulu panele Hava Kuvvetleri 
Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve bazı üst düzey 
askeri yetkililerin katıldığı görülmüştür.
 
 
 ZAMAN OLARAK NEDİR? AYLAR, HAFTALAR, GÜNLER?
 
 10, 17, 18 Şubat akşamları..
 
 - Bu tür yöntemlerle bir sonuç alınamaz. Buna inanıyoruz. Her şey tamam. Artık 
gizleyen, saklayan da kalmadı. Bizimkiler her şeyin en az yüzde 70'inin karşı 
tarafça bilindiği gerçeğinden hareket ediyorlar.
 
 - Biz inanın endişeli değiliz. rahatladık..
 
 - Zaman olarak nedir?? Aylar, haftalar, günler..
 
 - Saat saat durum... Artık çok netleşmiş görünüyor... Yapılması gereken belli..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlar göz önüne 
alındığında görüşmenin 2004 yılında yapıldığı ve bu nedenle söz konusu tarihin 
’10-17-18 Şubat 2004’ olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 ‘AMASYA TAMİMİ GİBİ KESİN BİR BAŞLANGIÇ’ YAPILACAK
 
 25.2.0(2004) çarşamba
 
 - Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış 
olmanın rahatlığı içindeler.
 
 - Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amaysa tamimi gibi düşünün. O 
kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. 
Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor.
 
 MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..
 
 - Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 25 Şubat’ın 2004 yılında Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “25 Şubat 2004” tarihinde yapıldığı, 
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Amasya Tamiminin ulusal egemenliğe dayanan, 
tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi 
olduğu, 22 Haziran 1919’da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla 
ulaştırıldığı görülmüştür.
Ayrıca açık kaynaklarda ve incelemenin genelinden ‘Levent’ isimli şahsın 
belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral 
Levent ERSÖZ…‘Kürşat’ isimli şahsın ise Levent ERSÖZ ile beraber çalışan bir 
askeri personel olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 ERUYGUR’A ‘DEMEK Kİ BİR ŞEYLERE SOYUNDUNUZ’ ŞAKASI
 
 1. 3. 04 pazartesi saat 11.00
 
 Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e 
gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere 
soyundunuz... Gülüştük.
 
 Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri 
dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok.
 
 Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..”
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Diğer notlardan ve açık kaynaklardan yapılan araştırmada ‘Şener’ isimli şahsın 
(E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR,‘Levent’ isimli şahsın ise belirtilen tarihte 
Jandarma Genel komutanlığı İstihbarat Başkanı olan “Tuğgeneral Levent ERSÖZ” 
olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 ERUYGUR’DAN BALBAY VE ÇÖLAŞAN’A: BLOK OLARAK İLERLEYECEĞİZ
 
 21 Nisan 2003 pazartesi günü
 
 Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki 
Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına 
operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan biri 
sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz 
dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi.. Bunların 
azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir 
duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..
 
 İZLEME, DEĞERLENDİRME SAFHASI BİTTİ, UYARI AŞAMASI BAŞLADI
 
 22 Nisan Salı günü
 
 Aslan GÜNER Paşayla Tlf. görüşmesi..
23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası 
bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını 
çizdi. 23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel 
sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Aslan GÜNER’in belirtilen tarihte Genel 
Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu ve yazı içerisinde geçen ‘resepsiyon’un 
23 Nisan 2003 tarihinde dönemin TBMM Başkanı Bülent ARINÇ tarafından verilen 
resepsiyon olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, KARADAYI BİZİ UYUTTU
 
 23 Nisan çarşamba
 
 Fatih ve ŞENEL'le Şeratonda sohbet
 
 - Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, 
Bir,Fevzi Ben.Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak 
zordu onları da tamamladık.Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. 
Hükümet devrilsin ondan sonra dedi..
 
 Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de 
yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor.
 
 Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunun lamı cimi yok.
 
 Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi 
çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit 
yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar.
 
 Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 2003 yılı olduğu ve netice olarak 
görüşmenin "23 Nisan 2003" tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden‘Şenel’in 
belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral “Erdal ŞENEL”, 
‘Recep’in Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ve ‘Karadayı’nın Genel Kurmay eski 
Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 GERİ ADIM OLAMAZ, ARTIK BELLİ BİR DURUŞ GÖSTERİLDİ
 
 25 Nisan (2003)
 
 Aslan GÜNER’le görüşme
 
 Artık izleme, takip dönemi bitti.Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden 
söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla 
paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli 
Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla 
söylenecek
 
 - geri adım
 
 hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yi 
başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye 
çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır. 
Atatürk’ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlardan tarihin 2003 
olduğu ve söz konusu görüşmenin "25 Nisan 2003" tarihinde yapıldığı, 
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden Aslan GÜNER’in 
belirtilen tarihte Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu 
değerlendirilmiştir.
 
 
 
 ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE
 
 Memet İLHAN’la sohbet
 
 Her şey planlandığı gibi. 30–60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de 
öte. Çok öte. BİRİN yanısıra 59un da gitmesi gerek..
 
 İçe kapandılar. 2 aydır öyle. Aytaç paşa çok ağır konuşacak. MGKda konuşacak. Son 
tümce şu olsun demiş bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır. çok hazırlıklı 
gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye 
de değil, doğru neyse o. söylenip tamam denmesi lazım. bunlar cevap veriyor. 
Öyle görünüyor
 
 TÜMÜYLE BİR TEMİZLİK, SBF MEZUNU SUBAYLAR VAR
 
 Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar 
var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB 
sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı..
 
 Medyanın durumu bizi çok düşündürüyor. çoğu satımlı.
 
 ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara en çok ona mı 
güveniyor. Olabilir.
 
 Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir 
şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komlar da öyle düşünüyor.
 
 Irakta başarısızlık, Kıbrısta son durum biraz rahatlattı ama, o da 
başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor bizi örnek müslüman 
ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..
 
 CHPden bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak.
 
 STKler orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun 
farkında. Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu 
söylüyorlar bize.
 
 İrtica zaferinden emin. Çok emin. Geliyoruz diyorlar
 
 Ankarada resepsiyona katılınmadı ama Anadoluda katılındı. Düştü Anadolu. Belki 
19 Mayısta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılınmaması:
 
 1-bunlar değişmeyecek
 2- bir numara değişmeyecek
 3- CHPden bir şey umulamaz
 4- vakit kaybetmemeli
 5-bu kez tümüyle halletmeli
 
 MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez. 
Yaptırımı yok. Baktım Aytaç paşa MGK da hep konuşmuş, ama o kadar. yaptırımı 
yok.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Not içerisinde ki 23 Nisan’a katılım sağlanmadığı ve 19 Mayıs için bir genelge 
çıkarılması şeklindeki bilgilerden görüşme tarihinin 23 Nisan 2003 ile 19 Mayıs 
2003 arasında gerçekleştiği değerlendirilmiştir. Açık kaynaklarda yapılan 
araştırmada ‘59’un 14 Mart 2003 tarihinde AKP genel Başkanı Recep Tayip ERDOĞAN 
tarafından kurulan 59. Hükümet,
Aytaç paşa’nın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN, Mehmet İLHAN’ın 
üst düzey bir askeri personel, “Öz ÖR”ün dönemin Donanma Komutanı Özden ÖRNEK, 
‘Çetin’in dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN, ‘Tamer’in dönemin 3.Ordu Komutanı 
Tamer AKBAŞ,‘27 Mayıs’ın 27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta 
zinciri dışında yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askeri 
müdahale olduğu görülmüştür.
Ayrıca Çetin DOĞAN ve Tamer AKBAŞ’ın 30 Ağustos 2003 itibariyle emekli oldukları 
görülmüştür.
 
 
 
 ERUYGUR: AKP’Yİ VAKİT KAYBETMEDEN PARÇALAMAK LAZIM
 
 27.1.0 (2003) pazartesi
 
 Saat 18.00'de Şener ERUYGURLA görüşme... 19.10'a dek. Komutanlık kapısından, 
meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış. 
Görüşme..
 
 ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası 
planlarını söylemiyorlar. Yazılı verin diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara 
Türkiye'nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi 
böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi geldi ona dedim ki Biz eğer çok zorda kalırsak 
delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz. Eğer bölünürsek, siz de altında 
kalırsınız… Gerçekten söylüyorum. Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır. 
Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.
 
 AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir 
çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil. 
Bunları orta vadede, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı 
emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak 
lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma 
yapacaklar,devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne 
mutlaka geçmek gerekiyor
 
 KEŞKE ESKİSİ GİBİ MÜDAHALE ETSEK. GEREKİRSE… YANİ..
 
 Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara 
karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et.. 
Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..
 
 CHP: çok şey bekliyoruz.Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen 
bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil 
ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... onun da kendine göre değerlendirmeleri var.
 
 MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl 
olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim. 
cumhuriyette yetiştim dedi.
 
 İrtica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı, 
neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.
 
 Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu 
bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..
 
 Bir dosya ve CD verdi..
 
 İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan 
ilişkileri anlattı..
 
 Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun 
kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış.
 
 MEDYANIN KONTROL ALTINA ALINMASI TEK MERKEZDEN YÖNETİLMESİ İLE İLGİLİ ALT BAŞLIK 
BÖLÜMÜNE KONULABİLİR
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 27 Ocak’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin 27 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiş olup 
söz konusu sohbette Mustafa BALBAY ile birlikte İlhan SELÇUK’un da bulunduğu 
anlaşılmıştır.
 
 
 
 AYTAÇ YALMAN: MEDYANIN ADAM EDİLMESİ, AKP’NİN BÖLÜNMESİ LAZIM
 
 30.1.0 (2003) Perşembe
 
 KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra karavanaya. Çatıdaki 
Marmara Salonuna geçtik. Uzun bir generaller yemekhanesinin ötesinde. Koyu sarı 
kahve ağırlıklı renkler çok şık.
 
 Salonun önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan 
resimleri... Ressamlarını okuyamadım havuç maydanoz çorbası, levrek, özel 
patlıcan... tatlılar..
 
 Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin 
davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu 
sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun 
daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi. 
Buna da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'ye kişiliğini yitirmiş olarak 
girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler 
olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı. Almanyanın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara müdahale 
edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın 
geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde 
yer almasını istiyorlar.
 
 Medya: modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları 
kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada 
işbirliği yapmamız lazım.
 
 AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde 
değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik 
olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL de YAŞ'ta 
askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış 
oldular..
 
 Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye 
çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum.
 
 CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete 
çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son 
görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona 
açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim..
 
 CB: ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim. TSK olarak sizinle gurur 
duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz için çok mutluyuz dedim. 
Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız olaylara sadece hukukçu gözüyle 
bakıyor. Olmaz. ama kadrolaşmada falan çok hassas..
 
 Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek... 1 Şubat 03 
tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı. 
Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta 
bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin 
vermeyeceğiz.
 
 Kıbrıs: Gittik Denktaşa destek verdik ama, şu da var ki, Denktaşla toplum 
arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan bir 
hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gelişmeleri belirliyor. Böyle 
olmaz. Tabii muhalefetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı 
dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat 
yapılacak. 28 Şubattan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 30 Ocak’ın 2003 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “30 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinde ‘Erdoğan’ın 
Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN, ‘Baykal’ın ise CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL 
olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 AB, MA BE DİNLEMEYİZ, NE AB’Sİ YAAA!
 
 12 Eylül perşembe akşam çalgan'da yemek.
 
 Yücel Yener, İhsan Erbaş (müsteşar), Erdal Şenel (Tümg. Gen Kurm. Aldi Müş), 
Engin AYDIN, Birkan ERDAL..
 
 EŞ- AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir. Bunlar Erbakan'dan daha 
beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulandırmak isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir 
kişi onlara geçecekti, sordular. cemsede size de yer ayıralım' dedim... Öyle bir 
şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. ne AB'si yaaa..
 
 30 Ağustosta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim. Bir şey 
diyemedi... böyle şey olmaz...
 
 Turgay CİNER yurtsever adamdır... Dağıtım tekelinin kırılması iyi oldu...
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 12 Eylül’ün 2002 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “12 Eylül 2002” tarihinde yapıldığı,
Diğer notlarda Yücel YENER TRT Genel Müdürü, İhsan ERBAŞ Adalet Bakanlığı 
Müsteşarı, Erdal Şenel Genelkurmay Adli Müşaviri, Engin AYDIN Adalet Bakanlığı 
Danışmanı ve Birkan ERDAL’ı da KİT Komisyonu Başkanı olarak belirtildiği 
görülmüştür.
 
 
 
 2002 SEÇİM SONUCU YORUMU: FETHULLAH İKTİDARI
 
 5 Kasım (2002) Salı günü akşamüzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le 
görüşme..
 
 Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların 
başlangıçta takiye yapacağını, Fethullah gibi kendini gizle, çok güçlü olduğun 
an ortaya çık modelini benimseyeceklerini söyledi.
 
 İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal 
Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını 
söyledi.
 
 Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN 
aramama yanıt verdi.
 
 Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer 
değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, 
başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi, en azından bir 
mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 5 Kasım’ın 2002 yılında Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “5 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
 
 
 
 BALBAY: YALMAN, YAYINLAYACAĞI BİLDİRİYE BANA BAZI EKLER YAPTIRDI
 
 8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'IN makamında görüşme..
 
 Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat 
uyu ve bize güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.
 
 Sonra yazılmamak üzere söyledikleri.
 
 HALKI ADAM ETMEYİ BAŞARAMADIK!!!
 
 YALMAN: MİLLET DEĞİL ÜMMET İRADESİ
 
 - Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki 
biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı 
uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak 
tamamlayamadık
 
 - Oyum şahsen CHP'ye idi. istedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama 
şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, 
öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.
 
 - Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin 
sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da 
zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu 
isteniyor. Biz bunun farkındayız.
 
 - AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye 
bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. 
Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.
 
 - Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'IN Tansu ÇİLLER'İN gitmesi oldu. 
Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetemiyordu. Ben MGK'da 
biliyorum. Her şeyi görüyorduk. yönetemiyorlardı
 
 - Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu Çapanlardan 
kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... Bu gazeteye Atatürk ad 
vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı yazı içindeki akıştan ve 
görüşülen konuların içeriğinden görüşmenin 2002 yılında yapıldığı dolayısı ile 
söz konusu görüşmenin “8 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
 
 
 
 YALMAN: ALTIMIZ İÇİN MESAJ VERMEMİZ GEREKİYOR
 
 29.11.0 (2002)
 
 Dün KKK Telf. aradı
 
 - Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu 
ziyaret hiç olmamalıydı. Bu Arınç'ın türban olayından önce planlanmış, randevu 
alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle bir açıklama yapılmasını istedim son 
dönemde yaşanan olaylara karşın, milletimizin iradesine duyulan saygının 
gereği…
 
 Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin 
iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne 
düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var 
bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten 
geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz.
 
 MGK için notlar hazırlıyorum. Kadrolaşma sorununu gündeme getireceğim Arınç'ı 
ziyaret gir-çık olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür 
mesajları içimiz yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunuz değil mi?
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 29 Kasım 2002 tarihinde Genelkurmay 
Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile Kuvvet Komutanlarının Meclis Başkanı Bülent ARINÇ’a 
gerçekleştirdikleri ziyaret gününde yapıldığı değerlendirilmiştir.
 
 
 
 ERUYGUR: YAPILMASI GEREKEN KORKUTUP YERLERİNDE TUTMAK
 
 30 Kasım (2002) cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 
75dakikalık sohbet..
 
 Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık. Girişte, 
jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili kabartma heykel 
birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı heykeller 14.29'da 
görüşme..
 
 - Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (elindeki 8-15'lik kartın 
önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız. 
Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (ben 
elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında 
olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lilerin kastediyor). 
Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.
 
 - Bunlar cumhuriyetten, cumhuriyetin kazanımlarından intikam almak için 
gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.
 
 - Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. 
Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, 
kendi hedefleri bakımından bir şey yapamayacakları bir yerde tutmak. Biz bunu 
yapmaya çalışacağız.
 
 - Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara 
yapmayabilirler.
 
 - Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'I 
biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir 
çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor, 
Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... ben durumu ayrıntılarıyla anlattım. 
İlhan SELÇUK'UN altın üçgeninden söz ettim... Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını 
koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü 
yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada 
çıkar sizin gibiler.
 
 - Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'LA birlikteydim. 12 
Eylül döneminde Yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir. 
Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat 
İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... Neden bu hale geldik yazın bakalım dedi. 
Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız 
için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her 
tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, komutanım ne 
yapıyorsunuz dedim. O da, senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de efendim kuşkunuz 
varsa atın dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar 
üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için 
aradığımda hatırlattım. Güldü. o biraz Türk İslam sentezine yakındı.
 
 - CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, baba ne yapacağız dedi, ben 
de mecburen CHP dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu 
düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan 
dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye 
önemli görev düşüyor.
 
 MGK’DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI
 
 -(benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı 
yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında 
biraz var. O zaten öteden beri öyle..
 
 - Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir 
dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan 
bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden 
dinledim.
 
 - MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de 
ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel 
ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli 
oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle 
yetişmiş.
 
 - Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek 
yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler 
yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı 
ki dedi.
 
 - Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine 
uymuyor. Yanımdakiler, bak oğlum dedim, beni manyak falan sanma ama, bu 
harflerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan 
az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir' dedim. Harf devriminde hangi 
harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir.
 
 - AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor. 
Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle 
davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. ama buna biz izin 
vermeyiz.
 
 - Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu 
biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık.
 
 - Abd Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü 
Atatürk Orman Çiftliğine bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü 
Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir. 
Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu 
durdu. ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..
 
 - PKK, K.Irak'ta 5 bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi 
görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar...
 
 - Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına 
yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete 
geçmesi gerekiyor.
 
 - AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol, 
Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara 
kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı 
demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç..
 
 BALBAY: İRTİCA BASINININ ÖZKÖK ÖVGÜSÜNE DOKUNDURDUM
 
 - (ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum...) Aman bu konu 
çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik 
çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni.
 
 - (ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip 3 dakika kalma...) Ben zaten 
gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi 
sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif 
yukarı kaldırarak çektim, dedi…
 
 - Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar, 
propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali 
nasıl düzelir bilmiyorum.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 30 Kasım’ın 2002 yılında Cumartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “30 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Arınç’ın dönemin 
Meclis başkanı Bülent ARINÇ, ‘Gül’ün dönemin Başbakanı Abdullah GÜL, ‘Erdoğan’ın 
dönemin AKP Genel Başkanı Recep Tayip ERDOĞAN, ‘Özkök’ün dönemin Genelkurmay 
Başkanı Hilmi ÖZKÖK, ‘Ciner’in Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay CİNER, 
‘Karamehmet’in ise Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET olduğu 
değerlendirilmiştir.
 
 
 
 KILINÇ’TAN GÜL’E: SENİN YERİNDE OLSAM KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIRIM
 
 "22 Aralık (2202) Pazar.
 
 Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de görüşme... Bu kez 
koltukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda. Pazar günü, kimi 
görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda.
 
 Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satılmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş. 
Hayretle bunu görüyoruz. Tabii işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış. 
Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye 
sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.
 
 Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl 
çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var. 
(ben Baykal'ın canlı yayından sonra, Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak 
ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim, dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne 
isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım. 
Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis 
kararı gerekir.
 
 Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim. 
1965-66 yılıydı. Çorlu’da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU, 
Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok 
yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler. 
Özkök, üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, 'Tuncer, Hilmi açıkta. Sen 
kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki 
odalı bir bağ evim var. Komutanım, bir iki gün düşüneyim dedim. Sonra olur dedim. 
İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu TBMM 
başkanıyla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK öncesinde 
yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu ziyarete 
gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben gitmezdim 
dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler, olmaz 
dedim... öteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok kısa 
yapılması ama, medyanın çağrılarak ziyaretin makama yapıldığının açıklanması 
görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını anlıyorum ama, 
Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan, rahat olun.
 
 İmam Hatipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek 
imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü yazayım dedi. Ben de yaz dedim. O benim 
eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına cevap 
vermek olmaz. Tabii bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da burayı 
biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.
 
 MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez. 
Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey 
yaparız.
 
 Gül'e: Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü çıkarırım. dedim. Kendi kararı 
dedi. Ben de insan karısına hakim olamaz mı dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya 
çalışıyor ama, değişmediler.
 
 Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim. 
yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler 
de var ama bakalım.
 
 Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor 
toparlar. örneğin, sizin taban onu teper..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 22 Aralık’ın 2002 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “22 Aralık 2002” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Gül’ün dönemin 
Başbakanı Abdullah GÜL, ‘Erdoğan’ın dönemin AKP Genel Başbakanı Recep Tayyip 
ERDOĞAN, ‘Ağar’ın dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet AĞAR,‘Baykal’ın ise CHP Genel 
Başkanı Deniz BAYKAL olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 BALBAY: AKP 2 ADIM ATTI, 1,5 ADIM GERİ ÇEKİLDİ, YARIM ADIM ÖNDELER
 
 30 Aralık 200 (2002)
 
 KKK ile saat 12.00'de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan SELÇUK'la. Bizden 
önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş 
ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, sizin 
için Ahmet Emin YALMAN'IN akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla 
ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz 
diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan.
 
 MB'ye: çok güvenilir bir gazeteci. Bakıyoruz, yüzde yüz güvendiğimiz bir tek o 
var. Ötekilere de güveniyoruz ama yüzde 60, 70. Bu kadarı çok az. Çok genç ve 
dürüst ve dirayetli bir arkadaş..
 
 Irak: Orada biz belli miktar varız ama, çok da varız denmiş. Türkmenlerin durumu 
önemli. Bizim bağlantı noktalarımızdan biri. Amerikalılar çok şey istiyor tabi 
ama bizim hepsini yapmamız çok zor. olmaz yani..
 
 Bakın şunu çok açık söylüyorum, Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurulursa Güneydoğu 
elden gider, Türkiye bölünür. Bunu açık açık söylüyorum. Ben oralarda yıllarca 
kaldım. Irak'ta federasyon da olmaz. Belki kantonlar şeklinde düzenleme 
olabilir..
 
 Savaş olsun olmasın diyorlar ama, savaş sürecindeyiz. Yani savaş başladı, 
içindeyiz... Ben öyle görüyorum. Bu petrol, enerji kaynaklarına ulaşma savaşı. 
Bakın, Afganistan'dan yeni raporlar geldi, orada müthiş maden ve doğal gaz 
yatakları varmış. ABD bu enerji yataklarına hakim olmak istiyor.
 
 AKP: bunlar değişmedi. Bilmiyorum siz ne tavsiye edersiniz. Biz dikkatle 
izliyoruz kadrolaşmalarını, devlet kurumlarına zararları çok önemli bizim için. 
Balbay, bunlar iki adım attılar, 1.5 adım geri geldiler, yarım adım öndeler 
diyor ama, önümüzdeki günlerde duyacağı haber onu da geri attırdığımızı, hatta 
bizim bir adım önde olduğumuzu gösterecek. Bunu ben söyleyemem. YAŞ'ta 
yaptıkları Avrupa İns. Hakl. Mahkemesine de aykırı..
 
 Yolsuzluklar: Ben işi gücü bıraktım bununla ilgileniyorum. Savaş yapmak kolay. 
Asıl olan bunlarla uğraşmak. Ben jandarmadan beri ilgiliyim. Engin AKÇAKOCA'yı 
çağırdım, ne oluyor bankalarda anlat dedim. Anlattı... Bunları bir rapor haline 
getir dedim, bir ay oldu getirecek... Takip edeceğim.
 
 Karamehmet: Onun da bir beck to beck olmuş. Kendi firmasına kredi açmış. Bunun 
olmaması lazım. Fazla tanımıyorum adamı ama, fazla itimat telkin etmiyor. (bir 
rapor..... )
 
 Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım 
diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın DOĞAN geldi buraya oturdu. 
Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da 
onlar özgür falan diyor. Aydın DOĞAN bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu 
anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye’de fabrika 
kurmasına yardımcı oldum..”
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2002 olduğu, 
netice olarak görüşmenin “30 Aralık 2002” yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘KKK’ ve ‘Yalman’ın 
belirtilen tarihte Kara Kuvvetleri Komutanı olan Aytaç YALMAN, ‘MB’nin Mustafa 
BALBAY, ‘Engin AKÇAKOCA’ isimli şahsın dönemin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme 
Kurulu Başkanı, ‘Karamehmet’ isimli şahsın Çukurova Holding Yönetim Kurulu 
Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘Tuncay’ ismi ile şahsın operasyonu kapsamında 
gözaltına alınan gazeteci-yazar ‘Tuncay ÖZKAN’, ‘Ciner’in ise Park Holding 
Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’ olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin Milliyet gazetesi yazarı 
Tuncay ÖZKAN’ın 1 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Medya Grubuna Başkanlığına 
getirildiği görülmüştür.
 
 
 
 ERUYGUR: BU KÖPEKLER VAZGEÇMEYECEKLER
 
 (30 Aralık 2002) Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'la makamında görüşme... 75 
Dakika.
 
 Necip HABLEMİTOĞU'nun KÖSTEBEK adlı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun 
POYRAZ'ın PATLAK AMPUL kitabını verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili 
yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...
 
 Medya: çok yakınıyor. Nasıl böyle oldu diyor. Anadolu Basınıyla ayrıca 
ilgilenme kararı aldı... Öteki gazetelerden olumlu olanlarla görüşmek istiyor.
 
 Irak: Hani bir şarkı var ya, kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına, durum o. 
Kapıldık bir rüzgara gidiyoruz. Uzun ince bir yol bu. ABD kararlı. Ben ABD 
elçisine seçimden önce öteki binada, AOÇ'yi gören binada her şeyi açık açık 
söyledim. Bakın dedim, siz bölgede haritayı yeniden düzenlemek istiyorsunuz. Bu 
girişim TC'yi bölebilir. Ama bizim tarihimiz çok derinlik, bölerseniz bu 
derinliğin içinde kalırsınız. Siz de çok zarar görürsünüz... Bunlar böyle. Ama 
istedikleri hemen olmaz.
 
 AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç 
var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen 
bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir 
denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı 
çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa 
değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..
 
 YAŞ: Bunlar YAŞ'ta bir şey yaptı. Bu hiç önemli değil. Biz onu hallederiz. 
tartışma çıktığında.. Hemen çağırdım evladım dedim, bu 7 dosyaya ek yok mu biraz 
daha ekleyin, şöyle 20'ye yaklaştırın dedim... ama masum kişilerse atmak da 
olmayacaktı, o yüzden orada bıraktık. Biz bir dahaki sefere bu rakamı 3 katına 
çıkarırız görürler...
 
 Bunu hallederiz asıl olan kadrolaşmalarına engel olmak.
 
 Ben olabildiğince insanları cesaretlendirmek istiyorum. Mesela Yaşar YAKIŞ'IN 
karısı AKP nedeniyle ayrılmış. Arkadaşlara faks çekin dedim. Cesaretlendirin. 
bunu yapacağız. Topumu dirileştirmeye çalışacağız.. Başarırız buna inanıyorum. 
Halkımız bu kadar da boş değildir. Öyle düşünüyorum. Zaten bunlara oy verenlerin 
tümü irticacı ise bırakalım gitsin. Ama değil. Her şeye rağmen 1919'dan kötü 
değiliz..
 
 Ben çağdaş giyim esastır diye broşürler hazırlattım, gönderiyorum. Atatürkün 
zamanında kadının özgürlüğünü, giyimini gösteren fotoğraflardan broşür 
yaptırdım. MGK'da hiç yeri olmadan, lafım kesilmesin diye çıktım irticayı 
konuştum…
 
 Bunları orta vadede parçalayabiliriz... Asıl iş CHP'de. Onların bir şeyler 
yapması lazım. Onlardan uygun olanları cesaretlendirmek lazım.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2002 olduğu, 
netice olarak görüşmenin “30 Aralık 2002” yılında gerçekleştiği 
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 25 Aralık 2002 tarihli bir ulusal 
gazetede dönemin bir bakanının eşinin kızıyla birlikte evi terk ettiği 
görülmüştür.
 
 
 
 KILINÇ: AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL’
 
 16 Temmuz 2002'de.
 
 MGK Genel Sekreteri Org. Tuncay KILINÇ'LA görüşme..14.00-15.05 arası- makamında.
 
 Makam koltuğunun yan karşısında yine Türkiye'nin Kafkas ve Balkanları da içine 
alan büyük bir haritası 3'e 2 gibi bir ebatta.
 
 -Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla 
konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi 
sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun 
büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar 
anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının 
alması lazım.
 
 - Şimdi bu Cem'i ben pek tanımam ama, bir şey yapmak istiyor. Anketlerde asıl 
lider olarak Derviş görünüyor. Onu da almaları lazım. Sadece Cem'le olmaz.
 
 - Şükrü Sina'ya falan söyledim ben, CHP'ye git, burada artık ikbal kalmadı 
dedim. Öyle. Ecevit nereye kadar götürebilir.
 
 - Siyasete bakıyorum, anarşi var. Evet bu anarşi. Böyle şey olmaz. 30-40 parti 
seçime girecek. Bölünecek. Bunun adı anarşi. Düzeltilmesi lazım.
 
 - Vatandaştan çok tepki mektubu geliyor. (birini okudu) siz orada ne iş 
yapıyorsunuz. Mustafa Kemal sizi görse ne der. Dil o kadar önemli ki, bunlara 
Kürtlere biz mi dil vereceğiz. Vatanın parçalanması demek. Siz Osmanlı Paşası 
gibi memleketin batışını mı izleyeceksiniz..
 
 - Irak konusu tatsız. Amerika kararlı. Bizim de fazla bir çıkışımız yok. Bütün 
işimiz bunlarla. Sonra, bunlar bize AB'den daha yakın. Irak'ta devlet zaten 
oluşmuş. Biz görmezden geliyoruz, o kadar. Bunu da nereye kadar yapabiliriz.
 
 AB konusu pentatlon salonuna benziyor. Önce basit engeller gelir. Onları 
geçersiniz, giderek ağırlaşır. Bunların en ağırı İtalyan çukurudur. NATO 
ülkeleri arasında tatbikatta İtalyanlar çukurda kalmış o yüzden. Biz orada 
kalabiliriz. bir de İrlanda masası var..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ‘Cem’in eski Dışişleri bakanı İsmail CEM, 
‘Derviş’in ise Devlet eski Bakanı Kemal DERVİŞ olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 ERUYGUR’UN ÖNÜNE AYIŞIĞI’NI, ÖRNEK’İN ÖNÜNE SERVETİNİ KOYMUŞLAR
 
 8 Eylül 2004 Çarşamba..
 
 Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. 
Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler 
Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak.
 
 Şener Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY 
IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği 
olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre 
hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaldırtmış. 
Kırptırmış.
 
 Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi 
istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa 
daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek 
durumunda olabilir..
 
 Beythovenın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş 
olmamış. bu da biliniyormuş..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinde ‘Levent’in 
belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı olan Tuğgeneral 
Levent ERSÖZ, ‘Memet’inüst düzey bir askeri personel, ‘Yaşar’ın dönemin Kara 
Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT, ‘Örnek’in ise dönemin Deniz Kuvvetleri 
Komutanı Özden ÖRNEK olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT’IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR
 
 7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.
 
 - Özkök: kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor
 
 - Büyükanıt: göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB yi devre 
dışı bırakabilirler.
 
 temel güç sivil toplum
 
 - AKP'nin hedefleri
 
 - birinci sorun medya
 
 - beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceğim.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Açık kaynaklarda yapılan araştırma Hurşit TOLON’un belirtilen tarihte 1.Ordu 
Komutanı olduğu ve 30 Ağustos 2005 tarihi itibariyle emekli olduğu, ‘Özkök’ün 
dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, ‘Büyükanıt’ın ise dönemin Kara 
Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT olduğu görülmüştür.
 
 
 
 BAŞBUĞ: BALBAY ANLAŞMAYI BOZDU, ÜZÜLDÜK
 
 13.7.0 (2005) Çarşamba.
 
 Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle baş başa görüşmek 
istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e (İlhan Selçuk'a) bilgi verdim. 16.00'da 
gitti 2 saate yakın görüşmüşler.
 
 Milli Güvenlik Siy Belgesini o açmamış İlhan abi açınca siz açmasaydınız ben de 
açmayacaktım demiş devam etmiş
 
 - Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim 
dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı. 
Yaptı.
 
 İS- (İlhan Selçuk):  bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir yöntemimiz 
yok demiş.
 
 Öteki konular
 
 - Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak 
demiş.
 
 - Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış 
olduğunu söylemiş. İS (İlhan Selçuk)  de yazısını bırakmış. Yazısı o yöndeydi.
 
 Ertesi gün İS (İlhan Selçuk) 'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi.
 
 - Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi 
içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin 
BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.
 
 -Kaynaklarını bana da söyleye.. (gülerek) bakansın bir şey olur, bana sorarlar 
bilmeyeyim.
 
 - Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk 
uzun uzun.
 
 - Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıklarından 
benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye.
 
 - Acaba Hilmi Paşacı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp 
sormalı.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 13 Temmuz 2005 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “13 Temmuz 2005” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İS’ ve ‘İlhan’ın 
Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Başbuğ’un ise dönemin 
Genelkurmay İkinci Başkanı İlker BAŞBUĞ olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 BALBAY: GEREĞİNİ YAPIYOR MUSUNUZ?
 
 24 Mayıs (2003) Cumartesi
 
 Atilla ATEŞ aradı, bu ne dedi? görevini yaptın dedi.
 
 Bir numara için: ya görevini yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti 
budur
 
 Ben sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama beynen emekli olmazsınız 
deyince evet öyledir dedi. Gereğini yapıyor musunuz deyince, evet dedi. 
Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor, dedi”
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 24 Mayısın 2003 tarihinde Cumartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “24 Mayıs 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003 tarihli 
Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı yazdığı, 
ayrıca Atilla ATEŞ’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaparken Ağustos 2000 tarihi 
itibariyle emekli olduğu görülmüştür.
 
 
 
 KESİN ÇÖZÜM İÇİN KAÇ YIL KALMAK GEREKİR? 2-3 YIL YETMİYOR
 
 16 Mayısta ve 19 Mayısta Tanju ERDEM geldi. 45 er dakika konuştuk. Ona 
ulaşanlar
 
 - Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için 
kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. bugüne kadar 2-3 yıl kalındı 
yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar” demek ki bu 
durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını 
olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvenlik kavramının içine her şeyi 
koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini 
ilgilendirir... Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü 
olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. gidiş, bundan sonraki 
adımların CHP’siz atılacağını gösteriyor gibi.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı 
dikkate alındığında görüşmelerin ‘16 ve 19 Mayıs 2003’ tarihlerinde yapıldığı 
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Tanju ERDEM isimli emekli bir Amiral 
olduğu görülmüştür.
 
 
 
 AMA PAŞAM HERKES SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR
 
 18 Aralık 200 (2003)
 
 KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda 
Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi 
koltuklar...Biz ikilide o teklide.
 
 - Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi 
değil.
 
 - 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde 
mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.
 
 - Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime 
dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor.
 
 - AMA PAŞAM BAKIN BİR ADINIZ OLDU, HERKES SİZİ TANIYOR, SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR.
 
 - Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda 
olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız 
emekli olsaydım.
 
 - OLUP BİTENLERİ SİZİNLE PAYLAŞMAYA GELDİK... MEDYAYI.
 
 - Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım 
soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki cumhuriyet 
diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi 6 
gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini 
okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne 
düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN...
 
 YALMAN: MEDYADA AYIKLAMA VAR
 
 Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın 
programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf 
Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef 
seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu. 
Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet buldu. Londra'dan para 
buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi 
buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle. o da teslim oldu.
 
 -PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI. 
YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE 
DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET 
EDECEKLERDİR.
 
 - Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak. 
Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam 
Ecevit hükümetinin 3 yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. yüzlerine söylüyoruz. 
En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz 
diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde 
engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir 
yol... Balbay sen söyle.
 
 -ARIYORUZ EFENDİM. BULSAK, OLABİLİR, DİYE DÜŞÜNÜYORUZ.
 
 -Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için 
yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan 
sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben 
şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman 
söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.
 
 -PAŞAM, ERDOĞAN'IN İKİ FOTOĞRAFI VAR. BİRİ BUSH'LA BİRİ HİKMETYAR'LA. İKİSİNDEN 
BİRİNİ TERCİH EDECEK. HANGİSİNİ TERCİH EDERSE KAYBEDECEK... SONRA AMERİKA, SONUÇ 
OLARAK İSLAMI KARŞISINA ALDI. ADAM İSLAMI KARŞISINA ALMIŞKEN, TÜRKİYE'DE NEDEN 
ILIMLI İSLAMI DESTEKLESİN... GÖRECEKSİNİZ VAZGEÇECEK.
 
 ABD KÖPEKLEŞMİŞ İKTİDARA İSTEDİĞİNİ YAPTIRIYOR
 
 -Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir 
iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam 
köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki.
 
 Medya çok önemli. Bakın çok önemli hareketler geçmişte de hep bir dergi, bir 
yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece cumhuriyet yetmez. Bunun 
yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV. kanalından söz 
etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in bir kanalı vardı. Hiç 
değilse insan deşarj oluyordu. şimdi o da yok.
 
 -ŞİMDİ ASKERİN DE BİR ÖLÇÜDE HÜKÜMETE TESLİM OLDUĞU İDDİALARI VAR AMA, BEN 
İNANMIYORUM.
 
 En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim 
her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK 
olarak söylüyorum. Deniz de hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. 
Burasıdır.
 
 Haa tabi sizin söylediğiniz havanın (yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına 
neden olan varsa ona da ayrı bir konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var. 
Bizim okullardan mezun olanlar çok iyi yetişiyorlar. Tümü mühendis olarak mezun 
oluyor, sistem mühendisi olarak. Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar. 
Toplumsal konulara kafa yorma daha az.
 
 YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz, 
kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku 
Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye.
 
 Sıra Doğan Grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez 
daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi 
söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlarından söz ediyorum. Tabii sizinle 
konuştuğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini 
biliyoruz... Sıra Doğan Grubuna da gelecek, o gün teslim olması yetmeyecek. 
Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar 
olabilir. Buna hazırlanıyorlar.
 
 - AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak 
istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine müslüman olmak 
gelecek. Hedefleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da 
özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar.
 
 - Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir 
rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıraktı. Bu da 
yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan 
fazla bir şey beklemiyorum.
 
 CUMHURBAŞKANI NASIL  (Cumhurbaşkanı Sezer'le ayrıntılı görüşmeler 
bölümü için tıklayın)
 
 Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2003 olduğu, 
netice olarak görüşmenin “18 Aralık 2003” yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Karamehmet’in 
Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘Ciner’inPark Holding Yönetim 
Kurulu Başkanı Turgay CİNER olduğu, ‘Perinçek’in İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu 
PERİNÇEK olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Ağustos 2002YAŞ kararı ile Jandarma 
Genel Komutanlığı görevinden Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanan Aytaç 
YALMAN’ın 30 Ağustos 2004 tarihinde emekli olduğu, ayrıca dönemin Milliyet 
gazetesi yazarı Tuncay ÖZKAN’ın 1 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Medya Grubuna 
Başkanlığına getirildiği görülmüştür.
 
 
 
 ÖNCE BİRİ İNDİRELİM, SONRA HÜKÜMETİ
 
 21 Aralık... (2003) PAZAR... Saat 16.00.
 
 Mehmet düşünüyor...hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. 
söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom 
ve Tolona söylüyor... Biraz süre diyor. Bunun dışındaki arayışta da... Önce 
deniyor biri indirelim, sonra hükümeti...Bir inmeden bir şey olmaz. Aslında bir 
yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. 
Yerel seçimler sonra hükümet daha da güçlenecek böylece ben de güçlenirim 
diyor bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin 
yaparım... Böyle düşündüğünü düşünüyorlar.
 
 Yeniden çalışmalar başladı. BÇG’nin yerine yine sanırım... Yine karargah 
bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu kuruldu. O aynı çalışmaları 
yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar’ı harcayabilirler. Biraz kızgınlar. 
Tolon, bire inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçimden sonra bak işte bunlar 
çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 21 Aralık’ın 2003 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “21 Aralık 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey 
bir askeri personel, ‘Tolon’un dönemin Ege Ordu Komutanı Hurşit TOLON, ‘Yaşar’ın 
dönemin 1.ordu Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 28 Mart 2004 tarihinde Mahalli 
İdareler Genel Seçimleri yapıldığı görülmüştür.
 
 
 
 ERUYGUR: ÇANKAYA ÇOK KRİTİK BİR DURUMDA NE YAPAR?
 
 29 aralık (2003)
 
 Şener’le görüşme... Müthiş gergin.
 
 - Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama 
bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir kuran kursunda vasiyetname 
ele geçirildi. Adam televizyon izlemeyin, şeriat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla 
bunlarla mı girecektik?
 
 - Asıl Çankaya’ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenebiliriz. Çok kritik bir durumda ne 
yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok.
 
 - Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir 
par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip.
 
 - En önemli unsur içimizdeki durum, birin durumu. Artık onu da içimizde 
göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta gösterip, 
bunu kanıtlamamız lazım.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2003 olduğu, 
netice olarak görüşmenin “29 Aralık 2003” tarihinde gerçekleştiği,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Şener’in dönemin 
Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR, ‘Çankaya’nın ise eski 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 ERUYGUR: BİZİM ABD’YE BUNLARIN O KADAR GÜÇLÜ OLMADIĞINI ANLATMAMIZ LAZIM
 
 16 Ocak (2004) Cuma... İS'le (İlhan Selçuk)  ŞE'yle (Şener Eruygur) görüşme... sabah 9.30-10.4
 
 İS (İlhan Selçuk): kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak 
için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.
 
 ŞE (Şener Eruygur): yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz 
ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum 
yok...bunların yetişmesi böyle.
 
 İS (İlhan Selçuk): tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş 
göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.
 
 ŞE (Şener Eruygur): ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. ona dikkat ediyoruz.
 
 İS (İlhan Selçuk): ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir 
kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum.
 
 ŞE (Şener Eruygur): korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.
 
 İS (İlhan Selçuk): burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara 
destek veriyor.
 
 ŞE (Şener Eruygur): anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle 
görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların 
o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.
 
 İS (İlhan Selçuk): MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen 
göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler.
 
 ŞE (Şener Eruygur): evet, yakışıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle 
yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi 
oldu. Şimdi KOÇU da arayıp tebrik edeceğim.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 16 Ocak’ın 2004 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “16 Ocak 2004” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İS’nin Cumhuriyet 
Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘ŞE’nin ise dönemin Jandarma Genel 
Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE
 
 (23 Mart 2005) Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşme.
 
 Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol 
yeşillik... Bulgur pilavı.
 
 - Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal 
gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok 
biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.
 
 - Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi 
Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı.
 
 - Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk 
Metal'in kullanılabilcek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere 
ortak olmaya, hisse almaya uygun.
 
 Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.
 
 Akşam Muzaffer ERYILMAZ, Metin PEKER, Erhan AYGÜN, İlhan abi Bilkent 
fişhause... şarap, balık, sohbet. İlhan abi çok neşeli... Düzlüğe çıktık, kara 
geçtik... Erhan, biz neyapabiliriz, proje, kağıt parası biz verelim falan dedi.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Yazı içerisinde yıl belirtilmediğinden dolayı önceki notun devamı niteliğinde 
olduğu ve tarihin 23 Mart 2005 olduğu,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İlhan’nın 
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, Muzaffer ERYILMAZ’ın Çankaya 
Belediye Başkanı, Erhan AYGÜN’ün ise Park Holding ortağı olduğu 
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin ADD Genel Başkanı’nın 
Ertuğrul KAZANCI, Başbakanın ise Recep Tayip ERDOĞAN olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 KOMUTAN TYSON’DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU
 
 Yaşak BÜYÜKANIT'la 28 Mart (2003) Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.
Karargaha girişte her zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te 
Atatürk, onu geçince yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine 
mareşal üniformasıyla portre Atatürk.
 
 Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde Kıbrıs'taki 
birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi işlenmiş...
 
 Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarda sanırım 30 Mayıs 
2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde toplu hatıra 
fotoğrafı.
 
 Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım 
eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük.
 
 - Sizin bu yazı çok ciddi bir durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. 
eğer altta böyle bir durum öne çıkarsa TSK bundan büyük yara alır.
 
 - Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere 
gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.
 
 - Yazdıklarınızın yüzde 95'ine katılıyorum. Ama bu Aziz AKGÜL'le görüşmesi yok. 
Sadece bir kez, 3 Kasım seçimlerinden sonra Erdoğan ve Aksu'yla geldi. O kadar. 
Ben buranın muhtarıyım. Siz bana 3 yıl önce burada şöyle bir görüşme olmuş deyin 
ben hemen çıkartır, bilgisayara bakarım. Öyle bir görüşme yok. (ben, görüşme, 
karargahta değil başka yerde olmuş, deyince)... aaaa, eee, onu bilemem. Tabi o 
ayrı. Yani olduğunu sanmıyorum. Aziz AKGÜL'de Harp Okulundan gelen dostluğu 
doğru ama, öyle görüşme falan yapacağı bir durum olacağını sanmıyorum.
 
 - Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumruk yemiş gibi oldu. 
Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri 
değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi.
 
 - Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde 
düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum 
olabilir, deyip başka bir şey demedim.)
 
 - (Ben bunların kadrolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok 
haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle 
kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada 
bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapılabilirdi. Şimdi bunlar 
tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6 
ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini 
görüyorsunuz.
 
 - Bana küfredin. İstediğinizi söyleyin. Mustafa bey öyle düşünmüş der, keserim. 
Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım. 
Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğumuz koşulları biliyorsunuz.
 
 BÜYÜKANIT: BU SEÇMEN İRADESİ. HEP BİZE GÜVENİYORLAR, AMA NEREYE KADAR
 
 - Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy 
veren 10.5 milyona da sormak lazım. Hep bize güveniyorlar. Ama nereye kadar..
 
 - Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin 
dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda 
sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, 
deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, 
yeniden yoğunlaştıracağız
 
 - Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı 
fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi 
gün de birinci sayfaya Hülya AVŞAR'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap 
demiyorum ki.
 
 GÜL’ÜN İNGİLİZCESİ GAKGUK İNGİLİZCESİ
 
 
  - Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güleryüzlü durduğuna 
bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne 
dediği belli değil.. 
 - Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin 
ÖZKAN'la hallederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok.
 
 - (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa, 
sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle 
yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım.
 
 - Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni 
durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne 
ağırlığı var. (ben, international herald tribun'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu, 
yazısını anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçiliğinde 
çalışan zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi, 
sonra neyse ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama 
28 Şubatta üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor, 
onların yaptığı hataları yapmıyor..
 
 BAŞBAKANLIK’TAKİ KÜRTÇÜ, ŞERİATÇI YAPIDAN ENDİŞELİYİZ
 
 - (Benim benzer sözlerim üzerine) Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı 
oluşuyor. çok endişe ediyoruz..
 
 - (Yeri geldikçe yazıya döndü) bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya 
hakkım yok. Bizim içimizden de sabırsız arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler 
yanlış anlaşılabiliyor..
 
 - 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik 
beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden hassaten rica ediyorum.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 28 Mart’ın 2003 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “28 Mart 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Yaşar BÜYÜKANITIN belirtilen tarihte 
Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu, Aziz AKGÜL’ün ise Kara Harp Okulu mezunu ve 
22.Dönem Diyarbakır milletvekili olduğu görülmüştür.
 
 
 
 ÇETİN DOĞAN O GÜNE HAZIRLANIYOR
 
 31 Mart (2003) Pazartesi Mehmet Beyle görüşme.
 
 - Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat 
olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli 
olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama 
fazla emekli olacağım, dedi.
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 31 Mart’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “31 Mart 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey 
bir askeri personel, ‘Çetin’in ise dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN olduğu 
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN’ın 31 
Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği görülmüştür.
 
 
 
 ERUYGUR’DAN BALBAY’A: GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. RAHATSIZIZ
 
 31 Mayıs (2003) öğleyin evinden JGK Eruygur aradı..
 
 - Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil 
misiniz... köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı 
dikkate alındığında görüşmenin ‘31 Mayıs 2003’ tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘JGK Eruygur’un 
belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanı olan Mehmet Şener ERUYGUR olduğu 
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003 
tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı 
yazdığı görülmüştür.
 
 
 
 ERUYGUR: KENDİMİ ZOR TUTUYORUM. 28 ŞUBAT’TA BU RÜTBEDE OLMALIYDIM
 
 16 Eylül (2003) Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. 
tedirginliği..
 
 17'de eski binada Şenerle görüşme. Tam zamanında aldı. Müfit Yarbay Albaylığa 
terfi etti. Bu rütbede ilk ziyaret.
 
 Şener Paşa bizi her zamanki gibi güleryüzlü, ayakta, kapının hemen yanında 
karşıladı.
 
 Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık 
sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim 
dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.
 
 İS (İlhan SELÇUK), bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması 
zarar dedi. Yineledi, bir saniye durmamaları gerekir aramızı sıkı tutmalıyız. 
Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa 
malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, 
bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum 
o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim.
 
 Medyada bizden
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 16 Eylül’ün 2003 tarihinde Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “16 Eylül 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İS’nin 
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, ‘Şener Paşa’nın ise dönemin 
Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?
 
 6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşme... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, 
isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte 
geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi 
Paşayla ilgili yazıya geldi..
 
 - Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. 
Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu 
edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın 
fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirmeye çalışıyorlar.
 
 - Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. 
Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğim diyor..
 
 - Biz Başbakanlık Takip Kuruluna yine bilgi belge gönderiyoruz ama, kime ne 
göndereceksiniz.
 
 - 28 Şubat, öncesi... Geçmişe bakarak bir şey olmaz. İleriye bakmamız lazım. 
ileriye, geçmişe takılıp kalmamak lazım..
 
 - Uğur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. 
En sevilen yazardı... öldürülmeseydi ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. 
Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİTE çalıştığını saptamıştı. 
daha derin araştırmalar içindeydi.
 
 - Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüşüyoruz. Birşeyler yapmak lazım. Kabul 
ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..
 
 (Öcalan İmralı'da, Sezer Çankaya'da tecrit. Aslan bey)
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Aslan Paşa’nın 
belirtilen tarihte Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan Aslan GÜNER, ‘Yaşar 
Paşa’nın ise belirtilen tarihte Genelkurmay 2. Başkanı olan Mehmet Yaşar 
BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 ERUYGUR: İRTİCA BÖYLE GİDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER
 
 2 Nisan (2003) Pazartesi 15.3 Şener ERUYGUR'la görüşme..
 
 Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi 'irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye 
girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O YÖK de böyle bir 
planımız yok dedi
 
 Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma 
gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu kadrolaşmayı mesele yapmak lazım. 
Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında 
yılın 2003 olduğu ancak 2 Nisan 2003 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği 
dolayısıyla notlardaki Pazartesi ibaresinin yanlışlık yazıldığı 
değerlendirilmiştir.
 
 
 
 HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI
 
 29 Nisan (2004)
 
 Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiyede artık demokratik yollardan 
yapılabilecek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı 
geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. 
Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz 
dedi..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında 
yılın 2004 olduğu, netice olarak notun 29 Nisan 2004 tarihli olduğu,
Söz konusu yazı içeriği ve incelemenin genelinden ‘Perşembe Grubu’ şeklinde 
tanımlanan bir grup olduğu ve ‘Erdal’ın belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli 
Müşaviri olan Tümgeneral Erdal ŞENEL, olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 TURGAY CİNER'İN CUMHURİYETE ORTAK OLMA OLASILIĞINI DEĞERLENDİRME-1
 
 7 Nisan Çarşamba 200 (2004)
 
 Zekeriya TEMİZELLE birlikte İstanbul'a gittik. Saat 17.00'de toplandık. İlhan 
SELÇUK, Alev COŞKUN, Hikmet ÇETİNKAYA, İbrahim YILDIZ, Emre KONGAR, Mustafa 
PAMUKOĞLU, ben... Akın ATALAY'ın da gelmesi gerekiyordu. Cenazesi varmış 
gelemedi..
Temizel, 2 arkadaşıyla 3 gün gazetede çalıştı ve her şeyi ortaya çıkardı..
Bir hafta önce Turgay CİNER (TC) gazeteye gelmiş, yukarıdaki kadroya yeni bir 
öneri getirmiş. Buna göre, yeni bir şirket kurulacak, büyük ortak Cum Vakfı 
olacak. Onlar küçük ortak ama, şirketin yöneticilerini küçük ortak 
atayacak...bugüne kadar olan alacak verecek de sıfırlanacak... Ciner bunu kabul 
ederseniz ben varım, etmezseniz yokum, reklamı da satış gelirini de size vereyim 
demiş..Temizel bu öneriyi inceledi ilk tepkisi şu oldu bunu kabul ederseniz 
tümüyle teslim olursunuz...'İlhan abi öyle düşünmediğini açıkça söyledi 
arkadaşlar bakın bu öneri çok açık ve bizi düzlüğe çıkaracak bir öneri. Gelin 
bunu ayrıca dikkate alın. Hemen hayır demeyin... Bakın okuyorum önerinin önemli 
maddesini: ortakların dörtte üçü evet demedikçe şirket yeni adım atamaz, 
feshedilemez vs. burada bizim de söz hakkımız olacak... Bir de bu Turgaya 
gözünüzü seveyim güvensizlik göstermeyin. O kardeşimizdir. Açık söyleyeyim benim 
içimde en ufak bir şüphe falan yok...' ben uygun bir dille bunun kabul 
edilmesinin zor olduğunu söyleyip şöyle dedim abi, bunlar reklam işini 2003 
ağustosta aldılar, daha o ay geliri yarıya indirdiler. Sonra da aynı eğik düzlem 
sürdü. Bu neden? Açıklayamıyorlar. Sonra Cumhuriyeti Yeni Asır ve Takvim'le 
birlikte pazarlıyorlar. Bu cumhuriyete haksızlık. Son durum da bize 2 ay hiç 
para göndermediler. Bunu da açıklayamıyorlar. Geçen yıl temmuzda Dorint Otelde 5 
kişi yemek yedik (TC, İbrahim, ben, Alev COŞKUN, İlhan SELÇUK) orada üstüne basa 
basa, sen her ay 300 bin doları garanti ediyor musun, dedik. Evet dedi. Alev abi 
bunu yazılı bir protokole dökelim dedi. Ona da evet dedi... Ama bu sözleri 
tutmadı...' İlhan abi bunları dinledikten sonra arkadaşlar yeniden bakalım 
dedi... Emre, Hikmet, Alev abiler de soğuk görüş belirtti. ben ve İbrahim de..”
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 7 Nisan’ın 2004 tarihinde Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “7 Nisan 2004” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 TURGAY CİNER'İN CUMHURİYETE ORTAK OLMA OLASILIĞINI DEĞERLENDİRME-2
 
 İlhan abi 17 Nisan (2004) Cumartesi gecesi Ankara'ya geldi
 
 18 Nisan pazar günü öğleyin Ahlatlıbelde Temizel'le buluştular. İki saat sonra 
da ben gittik. Temizel işe iyice ısınmış. Yeniden yapılandırmayı tamamlarız 
dedi..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede görüşmelerin 2004 yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İlhan’ın 
Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Temizel’in ise Devlet eski 
Bakanı Zekeriya TEMİZEL olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 YARGITAY'DA GÖRÜŞME
 
 19 Nisan (2004) Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan ÖZKAYA'ya gitti. 
Eraslan bey her zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükümeti konuştuk, 
uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa 
Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını 
sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle 
oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini 
istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını, 
içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi 
araya girip, 'Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir 
şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 19 Nisan’ın 2004 tarihinde Pazartesi gününe rast geldiği ve bu 
nedenle söz konusu görüşmenin “19 Nisan 2004” tarihli olduğu 
değerlendirilmiştir.
 
 
 
 ERUYGUR: BİR ŞEY DENEDİK OLMADI, TOPLUM DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ NOKTADA DEĞİL
 
 Aynı gün akşamüstü Şenere gitti..
 
 Şener
 
 - Biz artık yaralı bir kuşuz
 
 - Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük
 
 - Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil
 
 - Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir
 
 - İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık
 
 - Yine de ateşi söndürmemek gerek
 
 - Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı
 
 - Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz
 
 - ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor
 
 - Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Diğer notlara bakıldığında yukarıda yer alan görüşmelerin Mustafa BALBAY ve 
İlhan SELÇUK tarafından yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Şene’ olarak 
belirtilen şahsın dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR (…) 
olduğu görülmüştür.
 
 
 
 TEPEDEKİNE BİRAZ DOKUNMAK LAZIM ARTIK
 (16 Ekim - 13 Kasım 2003)
 16 Ekimde Şenerle AOÇ'deki binada yemekli görüşme... başbaşa... bilgi belge... 
en tepedekini gerekirse aramıza alıp birlikte yürüyoruz havası verme. O ölü bile 
olsa ayakta ve bizimle göstermemiz gerekli... Güleni getirme girişimi olamaz. 
Bunların bir saniye verdiği zarar fazla..
 
 13 Kasım Perşembe.. Aynı yerde bu kez sadece neskafe... Bir saatten 
fazla...tepedekine biraz dokunmak lazım artık. Hafiften... Bunun ikisine 
gidişimizde bir duruşu vardı, hani sustalı maymun gibi..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazılarda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 13 Kasım’ın 2003 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmelerin “16 Ekim - 13 Kasım 2003” tarihli olduğu 
değerlendirilmiştir.
 
 
 
 NECDET TİMUR: KORKARIM YİNE MECBUR OLACAĞIZ
 
 10 Aralık (1998) Perşembe günü saat 10.00'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay 
Başkanı
Orgeneral Necdet Timur telefon etti.
 
 -Bugün öğleyin yemek yesek, sizin de durumunuz uygunsa. Bizim komutan (KKK Org. 
Atilla ATEŞ) dışarıda. Benim için uygun bir gün..tamam dedim..
 
 Saat 12.15'te KKK Dış girişinden beni özel araçla aldılar, komutana gittik. Önce 
odasında 15 dakika sohbet ettik..
 
 (…)
 
 13.45'e kadar sohbet ettik
 
 Konu başlıklarıyla konuştuklarımız
 
 -Mesut YILMAZ'a gümüş tepside başbakanlık verdik... Kullanamadı. Planlar bu 
yüzden tam yürümedi..
 
 -Baykal'ın ne yapmak istediğini tam olarak kestiremiyorum.
 
 -Geniş tabanlı hükümet diyorlar. Böyle bir hükümet kurulursa bu, devlet 
olanaklarının dört koldan talanı demektir. Her parti kendine göre seçim 
propagandası için devleti kullanacak. Bu felaket olur.
 
 -Üstelik böyle bir hükümet, seçimden sonra da bir iki ay daha yürürlükte olacak.
 
 -Partilere bakıyoruz, çoğunda muhatap olunacak kişi yok. Örneğin DYP, kiminle 
muhatap olursun ki.
 
 -Nasıl bir hükümet kurulacak öngörmek güç. Düşürülmesi zamanlama olarak pek 
uygun değildi...
 
 -Bu koşullarda seçim hiçbir şeyi değiştirmez. Aynı istikrarsızlık olur. Ben daha 
kötüsünden endişe ediyorum
 
 -Fazilet Partisi tekrar iktidar olur mu? Ona tekrar hükümet verilir mi? 
Verilmez. Bu mümkün mü? olmaz..
 
 -İşte hükümet işlevini yerine getiremedi. Yılmaz'la olmadı... Yapabilseydi, 
FP'nin oylarını eritebilirdi... olmadı..
 
 -Seçimlerin mutlaka iki turlu olması gerekiyor. En azından yerel seçimlerin iki 
turlu olması şart. Bizde yüzde 20 ile iktidar olunuyor. Öteki ülkelerde yüzde 
15-20 marjinal partilerin aldığı oy bu olur mu?
 
 -Seçim yasasında bu barajın da düşünülmesi lazım. Tartışılsın, yüzde 10'da 
kalmalı mı yüzde 5'lere inmeli mi? tartışmak gerekiyor.
 
 -Siyasi Partiler yasasında değişiklik şart. Milletvekili adayları Genel 
Başkanların iki dudağı arasında olmamalı. Bunu mutlaka değiştirmek gerekiyor. 
Mutlaka.
 
 -Korkarım yine mecbur olacağız... Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevleri arasında 
iç güvenlik de var..
 
 (…)
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 10 Aralık’ın 1998 yılına Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “10 Aralık 1998” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Atilla ATEŞ’ in dönemin Kara Kuvvetleri 
Komutanı, Kurmay Başkanı Necdet TİMUR’un ise Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı 
Necdet Yılmaz TİMUR olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR, ÖTEKİ YOLLAR BOŞUNA
 
 15 Ocak 2000 salı günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla ATEŞ, Kurmay 
Başkanı Orgeneral Necdet TİMUR, Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile öğle yemeği
 
 Atilla ATEŞ (AA)
 
 Necdet Timur (NT)
 
 Doğu AKTULGA (DA)
 
 Saat 12.00'de NT'nin makamında buluşma. da orada... Dokuzuncu kata çıkış. Ankara 
ayaklar altında. çatı kat... üst düzey komutanlara hizmet veren yiyecek-içecek 
bölümleri... En uçta özel oda var... Oraya geçtik.
 
 12.15'te AA geldi. koltuklardan masalara geçtik..
 
 Konulara göre görüşme
 
 Medya
 
 (AA, masaya oturur oturmaz ilk bu konuyu açtı)
 
 AA- bu medya nereye gidiyor böyle... memlekette olup bitenlerin gerçek 
yönleriyle yansıtmıyorlar. Her ihaleden koku çıkıyor, dünyaya açılma diye herşey 
haraç mezat satılığa çıkarılıyor, bunların hiçbiri yok... Bu kişiler vatansever 
değil mi.. (olup bitenleri özetledim... devam etti)
 
 AA- Pek çok şeyden haberimiz vardı ama, bu kadarına pes... Peki nasıl adam olur 
bunlar? Böyle gidemez.
 
 NT- gazeteciler araba bir araya gelip, konuları tartışmıyor mu? Olup bitene 
müdahale etmeleri lazım..
 
 AA- Ben Kayseri'de konuşma yaptım. Çok önemli şeyler söyledim. Bir tek 
Cumhuriyet birinci sayfadan verdi. Ötekiler ya olanların farkında değil ya da 
vermek istemiyorlar..
 
 DA- Komutanım Cumhuriyet de zaman zaman değişik yazılar çıkıyor. Onlara çok 
kızıyorum. İlhan bey sağlam, Cüneyt ARCAYÜREK doğruları yazıyor, işte sizler 
varsınız, o kadar..
 
 AA- Medyanın neyin ülke yaranına neyin zararına olduğunu ayırt etmesi gerekiyor.
 
 Laiklik
 
 AA- Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda milim ödün vermez. Ancak işin merkezi 
meclis. önce meclis'in bu konuda duyarlı meclis olması lazım..
 
 DA- bu meclis mi komutanım.
 
 AA- Evet bu meclis. Başka meclis yok. Meclis'in laiklik konusun artık tartışılır 
hale getirmekten çıkarması lazım.
 
 NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar.
 
 Soru- Herşey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen 
canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar.
 
 AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar... TSK'ye sızmaya 
çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en 
alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor... İran'ın durumu belli, 
Suriye'yi biliyoruz, laiklik çok önemli..
 
 DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna..
 
 AA- (gülümseyerek) sen beni kötü yola iteceksin..
 
 NT- Komutanım sivillere söylenmesi gereken ne varsa, en açık biçimde 
söylüyorsunuz..
 
 AA- Evet, MGK'de inanın söylenecek en sert üslupla söylüyorum bunları.
 
 BALBAY: SİYASİLERİN TSK’YI İKİNCİ PLANA İTME PLANI DİKKAT ÇEKİYOR
 
 Soru- Hassas bir konu ama...Herhangi bir kulis bilgisi alma kaygısıyla da 
sormuyorum... Biz yalnız kalmış gibi görünüyorsunuz... Kıvrıkoğlu, öteki Kuvvet 
Komutanları elbette laiklikte çok hassas. Ancak siyasilerin de TSK'yi ikinci 
plana itme planı dikkati çekiyor... Demirel, Kıvrıkoğlu'nu konuşma kürsüsünün 
arkasına alıyor, şık bir fotoğraf çıkmıyor... Dışarıdan görünen bu... Siz ne 
dersiniz
 
 (bir süre sessizlik)
 
 AA- Sakın ola bunları bir yerde değerlendirmeyin... Söylediklerinizin tümünün 
farkındayız... Komutanın (Kıvrıkoğlu) böyle hareket etmemesi gerektiği yönünde 
değerlendirmemiz oldu... Örneğin cumhurbaşkanı bizi Iğdır'a çağırdı... Tüm 
komutanlar oradayız. Kürsüye çıkınca bize seslendi, yanıma gelin' dedi. Komutan 
(Kıvrıkoğlu) gitti. Ben gitmedim. Öteki arkadaşlar da yönelikler, arkadaşlar ben 
çıkmıyorum' dedim. Onlar da çıkmadılar. Kürsüde Demirel'le komutan oldu..yalnız 
laiklik konusunda TSK'den hiçbir kuşku olmasın.
 
 DA- Bu fazilet komutanım... hemen kapatılması gereken bir parti..(AA sustu)
 
 NECDET TİMUR: ÖCALAN DA SİYASETİN BİR AYAĞI HALİNE GELECEK
 
 Terör-ülkenin geleceği
 
 AA- Herkes PKK bitti Hizbullah başladı diyor. Hayır, PKK da bitmedi. Şu anda 
bastırıldı o kadar. Kuzey Irak'ta tehdit unsuru olarak duruyorlar. Sonra bu 
HADEP'li belediye başkanları... Diyarbakır belediyesinde Türkçe konuşmak yasak. 
Dışarıdan gelenler de Türkçe konuşursa işleri yapılmıyor. Kürtçe mecburi dil. 
Yani biraz daha güçlenseler ne yapacakları ortada..
 
 NT- HADEP'in ne yapacağı önemli..
 
 DA- Komutanım ben bu Öcalan'ın hala yaşıyor olmasını kabul edemiyorum. Vatan 
hainliğinin insan hakları mı olur. asılmalıydı..
 
 NT- Öcalan da siyasetin bir ayağı haline gelecek..
 
 (AA biraz sustu, konu değiştirdi)
 
 AA- Bizi AB'ye aday yapıyorlar... Yunanistan dostluktan söz ediyor... Birşeyler 
değişiyor. Bizden istediklerini PKK terörüyle alamayınca başka yollar 
arayacaklar. Şimdi bunlar (AB), her konuda yedek politikalar geliştirirler, bir 
politika tutmadı mı, hemen yenisini sürerler... Çok, çok dikkatli olmamız lazım. 
Ama bu medya, Cumhuriyet'i ayrı tutuyorum, bunların farkında değil. Biz ne 
yapmamız gerektiğini tartıyoruz... Kayseri'de konuşuyoruz... Yer verilmiyor..
 
 DA- Komutanım, bu demeçle olacak şey değil, sopayla..
 
 AA- (gülerek) Bugün kar yağacak..
 
 Gülen
 
 AA- bu Gülen'i iyi tahlil etmek gerekiyor. Adam aylardır Amerika'da... Bunlar 
siyaseti ele geçirerek, hedeflerine ulaşmak istiyor..
 
 DA- en tehlikelisi..
 
 ATİLLA ATEŞ: ABD’NİN ÇIKARI NEREDEYSE GÜLEN ORADA OKUL AÇMIŞ
 
 AA- bakıyorsunuz ABD'nin çıkarı neredeyse bunlar orada okul açmış..
 
 DA- komutanım üstelik bu okulları kendisi de açmıyor. Bizim dangalaklara 
açtırıyor. yani parayı da biz veriyor..
 
 AA- Şimdi bunlar (şeriatçılar) ekonomik bir güç de elde ettiler. Artık 
işadamları, tüccarları var... Kimi iş alanları öyle ki, Gülen'in adamlarına para 
vermeyen ihale alamıyor... bu böyle gitmez..
 
 Cumhurbaşkanlığı
 
 AA- Benim gördüğüm şu... Bu Meclis Demirel'i seçmeye hazır değil. Demirel de çok 
istiyor... Ecevit, Demirel yukarıda olursa daha rahat yürüteceğini 
düşünüyor...Mesut YILMAZ'ın hesabı farklı..
 
 DA- Yılmaz kendine oynuyor..
 
 AA- Yılmaz'ın iki aşamalı hesap yapıyor... Birincisi, anayasa değişikliğinin 
olmaması için çalışacak. Bu olmayınca, bakın olmuyor diyecek, adaylığını 
koyacak. İkincisi Demirel'in üç yıllık bir uzatmayla seçilmesini sağlayacak. Beş 
artı beş on olduğuna göre... Demirel yedi yıl cumhurbaşkanlığı yaptığına göre, 
geriye üç yıl kalıyor... Sonra bu Meclis'le kendisini seçtirecek... Hesabı bu 
görünüyor..
 
 NT- Demirel de Meclis'e ödün veriyor... kıyak emeklilik falan..
 
 DA- Bu memleket zaten gelir dağılımındaki dengesizlikten batacak... Milletin 
yüzde 40'ı aç, bunlar bir milyar emekli maaşı alıyor..
 
 AA- Bu gidişle Demirel başka hatalar yapmak zorunda kalabilir... Yapacak... Öyle 
görünüyor..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Açık kaynaklardan yapılan araştırmada söz konusu görüşmenin yapıldığı dönemde 
beşer yıllığına aynı kişinin iki kez Cumhurbaşkanı seçilmesi konusu ve Avrupa 
İnsan hakları Mahkemesinin Abdullah ÖCALAN dosyası ile ilgili kararların yazılı 
basında yer aldığı görülmüştür.
 
 
 
 BALBAY: 28 ŞUBAT DİYORSUNUZ AMA BU KEZ ATILACAK ADIM SONUÇ ALICI OLMALI
 
 31 Ekim (1999) Pazar günü saat 16.00-19.00 arasında KKK'da KKK Kurmay Başkanı Org. 
Necdet TİMUR ve Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile sohbet.
 
 Necdet TİMUR (NT)
 
 Doğu AKTULGA (DA)
 
 Mustafa BALBAY (MB)
 
 Durum Saptaması
 
 NT- Ne oluyor, nereye gidiyoruz, duruma nasıl bakmak gerekir, ne yapmak gerekir 
bir konuşalım dedik. Toplumda bir umutsuzluk var. Geçen gün ben kumaşçım var, 
ona uğradım, 'neredesiniz efendim' diyor bana, 'siz düzeltirsiniz bunu' diyor..
 
 MB- Evet siyasete güvensizlik yerleşiyor..
 
 NT- Ne yapmalı, mesela 28 Şubat benzeri bir girişim mi olmalı.
 
 MB- 28 Şubat devam ediyor deniyor ama... Durum da ortada... Bence irtica o 
günlerden daha fazla mesafe aldı..
 
 DA- Evet evet ben de onu diyorum..
 
 NT- İşte nasıl bir şey yapmalı, mesele orada..
 
 MB- 28 Şubat benzeri durum diyorsunuz, ama bu kez atılacak adım sonuç alıcı 
olmalı, süreye yayılınca görünen ortada..
 
 AKTULGA: 28 ŞUBAT YETERİNCE İLERİ GİTMEDİ
 
 DA- Ben de onu diyorum... Bence de... Zaten 28 Şubat yeterince ileri gitmedi.
 
 Eskiler-Yeniler
 
 MB- Benim dikkatimi çeken bir şey var. Kıvrıkoğlu Paşa da 28 Şubat bin yıl 
yaşayacak diyor, ama Karadayı dönemiyle bugünkü dönem arasında yüzde yüz çakışma 
yok gibi..
 
 NT- Yok... Öyle..
 
 DA- (NT'ye dönerek) bak görünüyor işte..
 
 NT- Karadayı'nın ekibi çok kuvvetliydi. Bu iş biraz takım oyunu... Biri karar 
alacak, öteki uygulayacak, bir diğeri olanı takip edecek, bir başkası 
plan-program üretecek..
 
 BALBAY: GENELKURMAY’IN TAKINDIĞI TUTUM KARŞI TARAFI CESARETLENDİRİYOR OLMASIN
 
 MB- Laiklik konusunda ödün verileceğini düşünmüyoruz, ama Genelkurmayın 
takındığı yeni durum, karşı tarafı cesaretlendiriyor olmasın..
 
 NT- Karadayı döneminde aktif politika uygulanıyordu. Örneğin sizlerden biri 
aradığında Özkasnak çıkıyor, gerekeni söylüyordu... Kıvrıkoğlu paşa pasif 
siyaset uyguluyor. Dışa kapalı. Gazetecilerle diyalog kesik... Böyle olunca da 
depremde adım atınca, gazetecilerle tam olarak buluşamıyorsun...
 
 MB- KKK Atilla ATEŞ paşanın görev süresi uzayabilir deniyor..
 
 NT- Hayır, bağrımıza taş basarız onu yapmayız. (DA'yı göstererek) bakın en 
değerli komutanlarımızı emekli ettik... TSK'da o olmaz... Ama şunu da 
söyleyeyim, Ateş paşadan sonra bir boşluk geliyor..
 
 MB- Ama laiklikten ödün verecek bir boşluk olmaz sanırım bu..
 
 DA- Olmaz, olamaz... üstte boşluk olsa, altı var..
 
 Cumhuriyet'in Durumu
 
 MB- Eski-yeni dönem dedik de, biz yeni dönemde Cumhuriyet'e karşı bir soğukluk 
hissediyoruz..
 
 NT- Var..
 
 MB- Örneğin brifinge çağrılmadık..
 
 NT- Bak onu duydum ne kadar üzüldüm. Olmaz böyle şey... Ama bana söylediler ki, 
hata ettik. Yaptıklarının doğru olmadığını söylediler... Sonra düzeldi ama..
 
 DA- Yaa Türkiye'de tek gazete cumhuriyet... Laiklikte, Atatürkçülükte üstüne var 
mı, nasıl yaptılar böyle bir şeyi...
 
 NT- Komutanı bazen çevresi etkiler..
 
 DA- Tabii cumhuriyet'in içinde bazı çatlak sesler de var..
 
 NT- Evet var, oo şey, Toktamış ATEŞ, Oral ÇALIŞLAR, Aydın ENGİN, yani bunlar 
bazen ne diyorlar bilemiyorum... Bazen de Attila İLHAN... İnanın yazılarını 
sonuna kadar okuyamıyorum..
 
 MB- Tabii asıl olan geminin rotası, sotada bazı değişik isimler olabilir..
 
 NT- Elbette öyle... Biz zaten Cumhuriyet'i onlarla değerlendirmiyoruz.
 
 BU İŞ ENİNDE SONUNDA ORDU TARAFINDAN ÇÖZÜLECEK
 
 Ne yapmalı
 
 DA- Bu işin eninde sonunda ordu tarafından çözülecek... Ben böyle görüyorum.
 
 NT- Biz bir şey söyleyince de bozuluyorlar... Faşist ordu falan diyorlar. 
Toplumun öteki kesimleri doğruları söyleyince de bu oluyor. Mesela Vural SAVAŞ, 
gayet güzel koydu olayları... Adama yapmadıklarını bırakmadılar.
 
 MB- Savaş parlamentoya yüklenince hemen kenetlendiler. Ama toplumda savaş haklı 
diyenlerin sayısı az değil..
 
 NT- Belki az değil, ama adamı yalnız bıraktılar..
 
 DA- Ben Atatürkçü Düşünce Derneğine gireceğim. Orada bir ışık görüyorum.
 
 MB- 430 şubeleri var, güçlü bir örgüt... ama işin merkezi parlamento..
 
 NT- ADD falan tamam da bu CHP ayağa kaldırılmalı... Mesela Ecevit'ten sonra 
ortada DSP diye bir parti kalmaz. Bu adamlar dağılırlar. Buradan 30-40 kişilik 
bir çekirdek çıkabilir... Ona bakmak lazım..
 
 DA- Ama asıl toplumu ayağa kaldırmak lazım... Bizim millet tembel kolay kolay 
ayağa kalkmaz. Bakmayın siz o karşıdakilerin arada toplu eylem yaptığına, 
parayla yapıyorlar. Anadolu'da işsiz güçsüz adam mı yok. Topluyorlar, haydi 
İstanbul'a gideceğiz. Şu şu sloganları atacaksınız. Araba bedava, yemek bedava 
diyorlar. bizim toplum bedavacı..
 
 NT- Bu iş asıl medyayla olacak. Bazen ben medyayı da anlayamıyorum... Neler 
oluyor..
 
 MB- Bugünlerde olup bitenlerin yanında orman kanunları Roma Hukuku kalır. Artık 
medya gücü kalmadı, güçlerin medyası var..
 
 NT- Mesela bu Aydın DOĞAN, yok CNN ile işbirliği yapıyor... Nedir bu gidiş
 
 MB- Çok uluslu şirketlerle ortak hareket ediyor. Bu şirketlerin Orta Asya'ya da 
bu ortaklıklarla gideceği söyleniyor... Hükümetle de müttefik oldular..
 
 NT- Evet hiç eleştirmiyorlar. Sözleşmiş gibi köşe yazarları da övüyor.
 
 Ecevit-Demirel
 
 MB- Tabi önümüzdeki günlerdeki asıl tartışma cumhurbaşkanı konusunda..
 
 NT- Demirel istiyor... yapacak..
 
 MB- Ne yapacak.
 
 NT- En azından görev süresi yarım uzar... İş oraya gidiyor. Hükümetle çok iyi 
oynuyor. FP'yi de cebine koyabilir..
 
 KARADAYI’YA ‘BAŞBAKAN ERBAKAN’LA KONUŞMA’ UYARISI
 
 MB- Yeri gelmişken, Kıvrıkoğlu'nun da Kosova'da Bakü'de hemen Demirel'in yanında 
yer alması biraz manidardı..
 
 NT- Orada çerçeveye girmeyecekti... Adam nutuk mu çekiyor, sen git Kosova'daki 
birliği denetle... Bakü'deki garnizonu ziyaret et... Aynı kareye girmesi pek 
olmadı... Tabi bu Demirel başka bir yapı... Allah kimseyi onun etkisi altına 
sokmasın. Adamı et gibi çürütür
 
 DA- Biz Karadayı zamanında, Erbakan başbakanken onun yakınında görünmesini bile 
eleştirirdik. Birinde Anıtkabir'e giderken, sohbet ettiler. Karadayı gülerek 
Erbakan'a birşeyler anlatıyordu. Mesele yaptık. Olmaz dedik.
 
 NT- Karadayı da adam Başbakan, o kadar da konuşmayacak mıyım demişti..
 
 DA- Olmaz... biz de olmaz dedik..
 
 DEMİREL ÇEKER BİTİRİR ADAMI
 
 NT- O günler tabii... Karadayı bazen Köşk'e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi. 
Etkilerdi onu... Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker 
bitirir adamı..
 
 MB- Ecevit'le ne kadar gideceği konuşuluyor..
 
 NT- Gitmez... Zaten yarım çalışıyor. Esasen bu parlamentonun bir şey yapması 
zor. Vural SAVAŞ söyledi açık açık... Mesut YILMAZ'la da olmaz. Neyi niçin diyor 
anlamıyorsunuz..
 
 MB- Cumhurbaşkanlığı için Mesut YILMAZ'ın da hazırlandığı söyleniyor, İsmail CEM 
de adı geçerlerden..
 
 NT- İsmail CEM korkaktır. Bu tür büyük adımlar için cesareti yoktur. Başka adlar 
olabilir..
 
 DA- Ben Kemal YAMAK adını attım, ama Necdet hemen Özal'ın sekreteriydi dedi. 
doğru..
 
 MB- Demirel'le Ecevit de iyi anlaşıyor. Ecevit evet dedi mi Demirel'in dediği 
olur..
 
 NT- Tabii siyasette neler değişir belli değil. Belki bu hükümet düşer. MHP, 
ANAP, Fazilet'le başka bir hükümet kurar... Bir başka durum, bu parlamentonun 
ömrü ne kadar olur, o belli değil. bir yıl daha taşıyamayabilir..
 
 Pkk-Öcalan
 
 MB- Öcalan'ın geleceği, PKK'nın durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
 NT- zaten gerilla hareketi siyasi bir harekettir. Şimdi diyorlar ya, 
siyasallaşacak diye... Bu tür hareketlerin zaten çıkış şekli siyasidir. Ama 
zaman PKK'nın lehine işliyor. Bu işler uzadı mı terör örgütünün lehine işler..
 
 MB- Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz
 
 NT- Yasalar ne diyorsa o...
 
 MB- Bir taraftan da çekiliyoruz diyorlar.
 
 DA- Bakmayın siz ona... Ben o bölgede görev yaptım... Biz bu savaşı zaman zaman 
hatalar yapmamıza rağmen bir yere getirdik. Şimdi terörle mücadeleyle bölgenin 
kalkınmasının birlikte gitmesi lazım. Adam senin dozerini yaktı mı bir tane daha 
koyacaksın. Onu da mı yaktı, bir daha... Yılmayacaksın. Şimdi önce terör 
önlensin sonra yatırım diyorlar... olmaz...
 
 MB- Bazı hatalar derken, neyi kastediyorsunuz..
 
 DA- Canım geçti artık... yani her devlet bazı gizli operasyonlar yapar... Ama 
bunları Ağar gibi beceriksizlerle neyi niçin kullanacağı belli olmayan kişilerle 
yapmayacaksın..
 
 NT- ABD de birşeyler yapmaya çalışıyor. Adam çekti 36. Paralele çizgiyi. O çizgi 
Kürdistan'ın güney sınırıdır. bunu böyle görmek lazım..
 
 Ordu-Solcular-İrticacılar
 
 MB- Geçen gün bize 12 eylülde teğmenken yüzbaşıyken solcu olduğu için ordudan 
atılanlar geldi... Ordunun bugünkü durumunu, Türkiye'nin sorunlarına bakışını 
onaylıyorlar. Önyargıyla bakmıyorlar. bana ilginç geldi..
 
 NT- O dönem bazı şeyler oldu tabi..
 
 SOLCULAR ORDUDAN ATILDI MI GİDER, ÖTEKİLER İFTİRA EDER
 
 DA- Bu solcular diyelim ordudan atıldı mı, birşey demezler, toparlanır giderler. 
Ama ötekiler öyle değil. Çok aşağılıktır onlar. Attın mı, atmadık çamur 
bırakmazlar, iftira ederler..
 
 NT- Biz irticacıları atıyoruz, ama FP'li belediyeler hemen onlara iş buluyor. 
Adamların biri açıkta değil.
 
 Çevik BİR
 
 NT- Bu medyanın yaptığı... Biraz evvel Çevir BİR'le konuştum. Hürriyet'e o 
beyanatı vermemiş... Sedat ERGİN'le bir kez yemek yedim. O galiba kendisini 
biraz öne çıkarmaya meraklı... Çevik Amerika'dayken bu anonsları verdiler. Biz 
şaşırdık. Dün akşam komutanlarla bir vesileyle bir aradaydık. Herkes Çevik'e 
bozuk. Bir ben, yapmamıştır, bir de kendisini dinleyelim dedim. Çevik sadece 
AB'yle ilişkilerimizin geleceğini anlatmış onlar nerelere götürmüş. Çevik, 
derhal Aydın DOĞAN'ı aramış. Bunu düzeltmezseniz basın toplantısı yapar, 
açıklarım demiş. Sonra Ferai TINÇ'ı aramış. Sen ne yapmak istiyorsun, niyetin de 
demiş..
 
 DA- Çevik de biraz heyecanlı..
 
 NT- Evet heyecanlı, o var tabii... Biz Çevik, Ben, Doğu Paşa, Hava Kuvvetleri 
Komutanı aynı devreyiz..
 
 DEĞERLENDİRME
 
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 31 Ekim’in 1999 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “31 Ekim 1999” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
 
 
 
 GÜNLÜKLER 2. BÖLÜM (20 MART 2009, TEMPO24)
 
 Sezer: Toplumdan bir şey çıkmalı, ordudan değil!
 
 Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara 
Temsilcisi Mustafa Balbay’a atfedilen günlüklere ilişkin Tempo24’ün yayını 10. 
Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’e ilişkin bazı bölümlerle sürüyor. Balbay’ın 
tutuklanmasının ardından “gazetecilik faaliyeti tutuklanma sebebi sayılabilir 
mi” sorusundan hareketle başlayan “Balbay’ın yaptığı görüşmelerde gazetecilik 
sınırının aşılıp aşılmadığı” tartışması için en sağlıklı zemini yayımladığımız 
günlüklerin oluşturduğunu düşünüyoruz. Günlüklerde yayımladığımız bölümlerde 
Tempo24’ün hiçbir müdahalede bulunmadığını vurgulayalım. Müdahale sadece eski 
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’a ilişkin bölümde yapıldı, bu konuda da 
okurlarımız uyarıldı. Bu müdahalenin terörle mücadeleye ilişkin bir konuda 
Atasagun’un “yayımlanmamalı” kaydı nedeniyle yapıldığını da anımsatalım. Bugünkü 
bölümde de, Sezer’e atfen verilen bir konuşmada adı geçen büyük bir banka ile 
genel müdürünün isimlerini, bankacılık mevzuatını dikkate alarak vermediğimizin 
altını çizelim. Tempo24, yarın da sürdüreceği Balbay’a atfedilen günlüklere 
ilişkin yayınıyla ilgili olarak ayrıntılı bir editoryal açıklamayı kamuoyuyla 
paylaşacak. (20 Mart 2009, Tempo24)
 
 Sezer notlarında neler var?
 
 Soruşturma makamlarınca Balbay’a atfedilen günlüklerde, Cumhuriyet yöneticileri 
ile 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında yapılan 12 görüşmeye ilişkin 
döküm yer alıyor. Bu buluşmalardan 7’sinin notlarını, güncel tartışmayla 
kuvvetli ilgisini görmediğimiz ve yayın konusunda takdirin Balbay’a bırakılması 
gerektiğini düşündüğümüz için yayımlamıyoruz.
 
 Sezer ile görüşmeleri Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı 
İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay yapmış. Balbay’a atfedilen günlüklere göre, 
Sezer, Cumhuriyet yöneticilerine “O güvendiğiniz yerlere güvenmeyin, toplumdan 
çıkmalı her şey” uyarısında bulunuyor. Günlükteki özel nota göre, Sezer bu 
sözleriyle “askerleri kastediyor.”
 
 Sezer dikkat çeken bir uyarıyı da, AKP’nin birinci parti olduğu parlamentonun 
“faşizm getireceği” iddiası üzerine yapıyor ve Cumhuriyet yöneticilerine 
“Sistemden umudu yitirmemek gerekiyor…” telkininde bulunuyor.
 
 Sezer’in AKP hükümetine duyduğu güvensizlik de, günlükte öne çıkan konular 
arasında.
 
 “Hilmi Cumhurbaşkanı olursa ordu daha da karışır” başlıklı bölümdeki diyaloğun 
kiminle yapıldığı konusunda açık bir bilgi bulunmuyor. Ancak metin, söz konusu 
görüşmenin yine Sezer’le yapıldığı yolunda bir izlenim veriyor.
 
 Günlüklerin bugünkü bölümünde, darbe girişiminde bulunmakla suçlanan dönemin 
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’la yapıldığı tahmin edilen ve “Şener Abi 
aradı, devam edin, çok iyi gidiyorsunuz” ifadesiyle aktarılan bir diyalog da yer 
alıyor.
 
 Günlüklerdeki hemen her görüşmenin sonunda mavi renkle 
ayrılan “DEĞERLENDİRME” bölümlerinin, soruşturma makamlarınca düşülen 
notlar olduğunu tekrar anımsatalım. Soruşturma makamları, günlükteki görüşmenin 
tarihi, kullanılan rumuzlarla kimlerin kastedildiği gibi notları “DEĞERLENDİRME” 
başlığı altında metinlere ayrı ayrı eklemiş görünüyor.
 
 Sözü yine imlasına bile dokunmadan Balbay’a atfedilen günlüklere bırakırken, 
çağrımızı yineliyoruz: Tempo24’ün sayfaları, günlükte geçen bütün isimlere 
sonuna kadar açıktır.
 
 SELÇUK: BU PARLAMENTO FAŞİZM GETİRİR  
SEZER: SİSTEMDEN UMUDU KESMEYİN
 
 10 Eylül (2002) salı saat 14.30 Cumhurbaşkanı ile görüşme.
 Tam 14.30'da kabul etti. Planlanan yarım saatti. Ucu açık bırakıldığı için 80 
dakika sürdü. Daha başlangıçta, 'İlhan bey, böyle yazılı randevu başvurularına 
gerek yok. Siz Ankara'ya gelince haber verin, mutlaka zaman ayırırız' dedi.
 İS (İlhan Selçuk): Size medya dünyasında olup bitenleri anlatalım diye geldik. 
Yeni bir dağıtım şirketi kuruldu. Turgay CİNER, Karamehmet, kendilerini savunmak 
için bu sektöre girdiler. Başarı kazanacaklar. Biz de onlarla aynı cephede 
olduk.
 ANS (Ahmet Necdet Sezer): Tekel'in kırılması iyi olur. Böyle şey olmaz.
 İS (İlhan Selçuk): Tabii basın 4. güç. düzenli olmalı.
 ASN- Valla İlhan bey birinci güç. O hale geldi. Ama güvenilirliği kalmadı. Ben 
bana gelen tepkilerden biliyorum. İnanın toplum her şeyin farkında.
 İS (İlhan Selçuk): Burada Sabah'ın yaşaması için, Karamemet için önemli olan 
BDDK'nin çalışma biçimi. Eğer, ver paramı diye boğarsa, bu iş tutmaz. Kötü olur. 
Orada çalışanlar da. Eğer öyle yapmaz da şans tanırsa, o zaman iş değişir.
 ANS (Ahmet Necdet Sezer): Benim yapabilecek bir şey varsa, söyleyin..
 İS (İlhan Selçuk): Yok, siz en üst katlarda bir kişi olarak gelişmeleri 
izliyorsunuz, izleyip yeter. Sizi bilgilendirmeye geldik.
 İS (İlhan Selçuk): Seçimleri nasıl görüyorsunuz.
 ANS (Ahmet Necdet Sezer): Yapılmalı. Artık geri dönüş olmaz. Ben er geç topun 
bana geleceğini tahmin ediyordum ama, bu kadar erken geleceğini tahmin 
etmiyordum.
 
 Selçuk: Seçim istemiyorum, herkes ampul partisine çalışıyor
 
 İS (İlhan Selçuk): Ben seçimi istemiyorum. Herkes Ampul Partisine çalışıyor. 
Böyle şey olur mu
 ANS (Ahmet Necdet Sezer): Ama seçimin olmaması daha zararlı olur. İleride 
inşaallah, demokrasi mi laiklik mi ikileminde kalmayız..
 İS (İlhan Selçuk): Bu parlamento ülkeye faşizmi getirir.
 ANS (Ahmet Necdet Sezer): Her şeye rağmen parlamenter sistemden umudu yitirmemek 
gerekiyor. Laiklik konusu çok önemli. Bu imam hatiplere kızların alınmaması 
olayını hala çözemediler. Ben bunu yasayla halledin dedim, yapamıyorlar. 
Çekiniyorlar. Kızların imam hatipe girmesini yıllar önce bir velinin Danıştay'a 
başvurmasıyla sağlamışlar.
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 10 Eylül’ün 2002 yılında Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “10 Eylül 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiş olup söz 
konusu sohbette Mustafa BALBAY ile birlikte İlhan SELÇUK’un da bulunduğu 
anlaşılmıştır.
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Karamehmet’in 
Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘ANS’nin ise dönemin 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 
 SEZER: ASKERE DEĞİL TOPLUMA GÜVENİN
 
 11.7.2005 Pazartesi saat 16.3
 Çankaya köşkü... belki10'uncu gelişimiz.
 - Bu kez büyükelçilerin güven mektubunu sunduğu salon. Sırtında sertlik, fıtık 
nedeniyle oturmakta zorlanıyor
 - Bıktım, yoruldum... İnanın seçme hakkım olsa bir gün bile durmam. Ama görev. 
Şimdi gitsem vatan hainliği gibi birşey olur. (2001'de mi neydi, köşkte görevli 
askere sormuş, kaç gün kaldı diye. söyleyince benim senden çok günüm var, demiş)
 - Bu kadar ikiyüzlülük, yalancılık dayanılır gibi değil. Adam yüzüne baka baka 
yalan söylüyor. İnanın normal hayatta telefonuna çıkmayacağım kişilerle, yani 
siyasetçilerle şurada oturmak zorunda kalıyorum
 - Son Milli Güvenlik Siyaset Belgesi. İkisi kararlaştırmış. Genelde toplantıdan 
önce bir 10 dakika konuşuruz. Bu kez onu da yapmadım, doğrudan toplantıya 
geçecektim, ikisi birlikte geldi, (Erdoğan-Özkök) hazırlık yapamadık, bunu 
sonraki toplantıya erteleyelim, dediler. Ben de olur dedim. Salona geçince de 
söyledim. Adam (Vecdi GÖNÜL) bunu durumu bile bile, cumhurbaşkanının 
ertelettiğini söylüyor. Yalan söylüyor. Nasıl başa çıkarsın bunlarla
 
 ‘Özdemir Özok bana doğru söylemedi’
 
 - Anayasa Mahkemesine benden sonrakinin görev süresi boyunca görev yapacak iki 
isim arıyorum. Şöyle genç olsun, biraz uzun görev yapsın istiyorum. Bütün derdim 
o. bu gidişle mahkemenin başkanını seçemezler. Özdemir ÖZOK, aslında olacaktı. 
Parti üyeliği de sorun değil. Ama o olur mu olmaz, bu olur mu olmaz, siyasi, 
delege gibi bir listeleme oldu. Sen olur musun dedik, ben parti üyesiyim demedi. 
Yani doğru söylemedi. Ondan ben istifasını istedim
 - TALAT, gelmiş bana emrivakiyle görüştürme istediler. Ben de reddettim. Sermet 
beye, bir de biz temas kursak demiş bakan, yararı olmaz demiş. Talat, bir şey 
yaptı benimle görüştürüp bana da bulaştıracaklar. Bunlar böyle. Nitekim çıktı. 
Maraş'ı verelim demiş. Bunu Erdoğan'a sordum, Haberim yok, eskidir dedi. 
Baktırdım eski değil, işte yüzüme baka baka yalan söylüyor
 - Ben o hakimlerin seçimini öyle yaptırtmam. Mutlaka, Hakimler Savcılar Yüksek 
Kurulunun mülakatı yapması gerekiyor. öyle olmaz..
 
 Balbay’ın önerisi: Kızılay’da toplanılsa, siz de katılsanız
 
 - Lozan'la ilgili düzenlemeler iyi. Onlar Lozan'a gidiyor, siz gidin burayı ben 
bekleyeyim dedim. (ben araya girip 29 Ekim'de Kızılay’da toplanılsa, siz de 
katılsanız diyorlar dedim) güldü olabilir dedi.
 - Ömer DİNÇER orada duramaz. Şu intihal kesinleşip, titrini kaybederse, kesin 
duramaz.
 - YÖK Başkanı sormayın durup dururken niye kurcalıyor.. Yapma dedim, yoksa 
değiştirecekti katsayıyı, dinledi, tamam dedi... Sen atayınca sorumlu 
hissediyorsun. üniversiteler üzerinde titriyorum.
 
 ‘O yerlere güvenmeyin, toplumdan çıkmalı her şey’
 
 - Toplumdan çıkmalı bir şey... O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin (sanırım 
askerleri kast ederek).
 - CHP, 3 kıytırık affedersin RTÜK üyeliğine işbirliği yaptı.
 - Bundan sonraki iktidar tek maddelik bir yasa çıkarmalı AKP döneminde yapılan 
bütün atamalar iptal edilmiştir.
 
 SEZER’E TAVSİYE: REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYORLAR, ANLADIKLARI DİLDEN KONUŞUN
 
 19 Aralık (2003) Cuma günü saat 15.00'de Köşke gidiş.
 Bu kez 5 nolu kapının hemen karşısındaki girişten girdik avizeli büyük salondan 
küçük bekleme salonuna geçtik. Belki 10. kezdir geliyorum buraya. En çok Sezer 
dönemi. 3-4 kez Demirel döneminde gelmiştim. Duvarlardaki resimler değişmiş. 
Atatürk sigara içerken beyaz pantolon şık takım bir duvarda. Ötekinde Türkiye 
haritası.
 Görüşmede önce sağlık konuşuldu. 10 dakika kadar. Bel fıtığı. Doktarlar 2 yıl 
önce, karın kaslarının güçsüz olduğunu bu yüzden tüm ağırlığı belinin çektiğini 
kendi aralarında konuşup bel fıtığı olabilir demişler 29 Ekim ve 10 Kasım 
döneminde çok kötüymüş. Doktorlar çıkma, birkaç adımdan fazla atmaman gerekir 
demişler ama o ölsem çıkmam gerekir. Bu iki gün çok önemli demiş ilaçla 
iyileşebileceği bir süreçteymiş. Konya şebi aruz a bu yüzden gidememiş
 Medya: ben size söylemiştim Sayın SELÇUK, tartışma daha da hızlanacak diye. 
Bakın öyle oldu. Bence daha da hızlanacak. Acımasızlaşacak. Bu medyayla doğru 
dürüst konular tartışılamaz.
 Hükümet: ben gerekli uyarıyı yapıyorum. Ama bakıyorum yetersiz kalıyor. Bakanlar 
geldiğinde tek tek konuşuyoruz yine öyle.
 YAPTIKLARI REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYOR. BUNU SÖYLÜYOR MUSUNUZ
 Söylüyorum ama, anlamıyorlar
 ANLAYACAKLARI ŞEKİLDE SÖYLEMELİ BELKİ
 Evet gerekirse daha uygun dille söylenebilir. İşte bu dönemi en az hasarla 
atlatmak lazım. En önemlisi bu bence. Çok zarar vermekte oldukları kesin. Ama 
bunları biçtiniz mi alttan daha güçlü geliyorlar. Geçmişte de böyle oldu. O 
yüzden halk bunları bir görsün. Bunu beklemek lazım. Ekonomi iyi diyorlar ya 
aslında öyle değil. Ben konuşuyorum. Alt düzey esnafa yansıyan olumlu bir şey 
yok aslında.
 ASKERİ TEDİRGİN GÖRDÜK.
 Evet öyle.. Huzursuzlar. Tümü huzursuz... Hep söylüyorum bunları halk görmeli. 
Bunlar yıpranmadan yapılacak bir şey sonuç vermez. İstenen sonucu vermez.
 YOLSUZLUKLA MÜCADELE... Bunların yolsuzlukla mücadele ettiği yok edeceği yok. 
Bakın Vakıfbank olayı.. Doğan Grubu borcunu ödemiş gibi yapıyor, sonra yeniden 
kredi çekiyor. Kağıt üzerinde oluyor her şey... Onun durumu da iyi değil .. 
Bankası da iyi gitmiyor... O çocuk başarılı biri değil, (…) Onu oradan almaları 
lazım.
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazı içerisinde yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlar göz önüne 
alındığında ve takvim üzerinde yapılan araştırmada 19.12.2003 tarihinin Cuma 
gününe rastladığı anlaşılmıştır. Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve 
incelemenin genelinden söz konusu görüşmeye katıldığı anlaşılan ‘Selçuk’ isimli 
şahsın Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu 
değerlendirilmiştir. 
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 19 Aralık 2003 tarihinde 
Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Danışmanı ve Özel Kalem Müdürü Sermet ATACANLI’nın 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’in Aliyev’in cenaze törenine katılmasının bel 
rahatsızlığı nedeniyle dinlenmesini gerektiğini o nedenle Şeb-i Aruz törenine 
katılmadığını söylediği görülmüştür.
 
 
 
 ‘HİLMİ CUMHURBAŞKANI OLURSA ORDU DAHA DA KARIŞIR’
 
 7 Nisan 200 (2006) Cuma-saat 15.3
 -İlhan abi 2 günlüğüne geldi. Mümtaz SOYSAL kökenli Erinç YELDAN, Korkut BORATAV 
sorunu..
 -İlk akşam başbaşa görüşme... Emre'ye yakınlık aynen. Hep, benden sonra ne 
olacak, sorusu..
 - Her gelişteki olağan görüşme 15.30'da çıkış. 17.00'ye kadar kalış... Her 
konuyu konuştuk..
 Medyayla ilgili gelişmelere hiç güvenmiyor. Bunlar sonunda patron diyor Baykal'a 
kızgın, tam olarak toparlayamıyor diyor
 Hükümetin yaptıklarını dikkatle izliyor. Halk bunları anlıyor diyor.
 
 Yaşar Büyükanıt’ı istememişler
 
 Hilmiye bozuk... Yanıtla konuşmuş. Şemdinlinin sadece ona yönelik olduğunu 
düşünüyor. Bu işi 45 gün önceden bitirmek ve kesinlikle bunların eline 
bırakmamak gerek. Bu yüzden 45 günden önce istifa etmeli ve yerine atamayı hemen 
yapmalı. Yıllık toplantıya Yaşar başta katılmalı. Bunu kendisine dedim, o da 
tamam bir plan yapalım dedi. Eşim eşyaları götürmeye başladı... Bir bölümünü 
yerleştiriyor. Hemen bunu bitirelim istiyorum. Bana Yaşarı istemediklerini 
söyledi. Ben niye bunu zamanında bana demedin dedim, demedim mi dedi. Adamlar bu 
noktaya gelmesini istemediklerini, bir üst noktaya çıkartır mı? Başbaşa 
görüştüler. Başbakan açıklama yaptı ama ben hiçbirine inanmıyorum. Eğer görev 
uzatımı gibi bir şey olursa benim ne diyeceğimi biliyorlar
 Böyle bir durumda ordu altüst olur. Yaşar olmazsa yerine gelen bunların 
adamıymış gibi muamele görür. Hilmi CB (cumhurbaşkanı) olursa ordu daha da 
karışır..
 
 ‘NE GEREK VAR NEZAKETE, RECEP’E ÖYLE OLMAZ, DE’
 
 4 Mayıs 200 (2006) Perşembe 10.30'da..
 Rekor görüşme 105 dakika..
 Temel konular aynı... Sağlığında genel düzelme var ama çok ilaç kullanıyor. 3 
kez konu gündeme geldi. Birincisinde o tamam dedi kesin ifadeyle bitirdi. 
İkincisinde, 45 gün içinde bunu bitirmenin şart olduğunu söyledi. Tek 
korkusunun, son anda şu geziyi de yapayım, bunu da yapayım, demesi olduğunu 
söyledi. Zaten geçen Ağustosta biraz yoruldun diye ima ettiğini söyledi..
 Gelinen noktada onun sorumluluğu var. Değil kaşını çatmak, suratını biraz assa 
yeterdi dedi. Mesafeyi çok kapattılar. Bu kadar kapalı mesafe bundan sonra nasıl 
açılır, zor. Endişelerim var
 Yeni bir plan yapamazlar da acaba insan yeni gelenin de nasıl davranacağını 
merak ediyor. Onunla da anlaştılar mı diye endişe ediyor. Ta bu mevkiye 
gelmişsin, ne gerek var, olağanüstü nezakete. Toplantıda gördüm, canım sıkıldı. 
Sen o noktaya geldin hem Recebe hem kendi üstüne, bence öyle değil de, öyle 
olmaz de..
 
 ‘Şemdinli’de tek savcıyı almak yetmez, başındakini de almak gerek’
 
 Şemdinli'de bir tek savcıyı almak yetmez, başındakini de almak gerekir. Bunlar 
kendi aralarında planını yapmış..Ben o konuşmayı 6 ay önceden planlamıştım. 15 
sayfalık konuşmayı (İS (İlhan Selçuk) , size çok görev düşüyor diye birkaç kez 
söyleyince) zaten hep ağır, karışık dosyalar bana düşerdi dedi
 -Kadrolaşma öyle hal aldı ki, bazen bir yere verdikleri adamın, orada bulunduğu 
yerden daha az zararlı olacağını düşündüğüm için evet diyorum
 Bunlar gidiyor. Halk uyanıyor. zor olanı bu ama, en kalıcı olanı bu..
 Ahh Baykal toparlayamıyor. Güven veremiyor
 Demirelle olmaz. O ne derse desin ben ülkeden çok kendisini düşündüğü için öyle 
dediğini düşünürüm. Onun etrafında öteki partilerden gelen olmaz (İSin tezine 
yanıt olarak: Her görüşmede 1 Mart tezkeresinin reddinin ne kadar iyi olduğunu 
söylüyor. Orada Gülün telaşı.. Ne yapacağız diye gelişi... Bir numaraya sakın 
araya toplantı alıp, bildiri yayınlamayı kabul etme deyici..
 İranda Ahmedinejata kızgın. Bushun işine yarıyor. Adam ülkesini kuşattırıyor, 
yalnızlaştırıyor
 Sık konuşmayı sevmiyor. Ağırlığı kaybolur
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazılarda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 7 Nisan’ın 2006 yılında Cuma gününe ve 4 Mayıs’ın da 2006 yılında 
Perşembeye rast geldiği ve bu nedenle söz konusu notların “7 Nisan - 4 Mayıs 
2006” tarihli olduğu, İncelemenin geneli ve yazı içeriğinden görüşmelerin, İlhan 
SELÇUK ve Mustafa BALBAY’ın dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’i 
ziyaretlerine dair olduğu, Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ‘Yaşar’- 
‘Yanıt’ın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar BÜYÜKANIT, ‘Baykal’ın CHP 
Genel Başkanı Deniz BAYKAL, ‘Hilmi’nin dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi 
ÖZKÖK, ‘İlhan’-‘İS’nin Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu 
değerlendirilmiştir.
 
 
 
 Şener abi aradı, 'Güç verdiniz' dedim
 
 22.11.0 (2002) cum
 Şener abi aradı. Bir dost sesi duymak istediğini söyledi. Emin’i de arayacağım 
dedi. Bu günler de geçer, geçecek dedi. Güç verdiniz deyince, devam edin dedi. 
Çok iyi gidiyorsunuz dedi.”
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 22 Kasım’ın 2002 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “22 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
 
 
 
 KARA KUVVETLERİ’NE ‘GÜÇ VERDİNİZ’ TEŞEKKÜRÜ
 
 27.11.0 (2002) Çarşamb Karkuv aradı
 - İki gündür arayacağım arayacağım bir türlü olmadı. yoğundum. yazını okudum. 
Çok güzeldi. Aynen katılıyorum. Sen orada bin yılın sıfırları gider mi demişsin, 
haklı olarak endişelerin var. Ama değil. Gitmez. Gitmeyecek. Daha çok 
konuşacağız
 - Tşk. ederim. güç verdiniz.
 - Bunu biliyorum, o yüzden aradım. Güç vereceğiz. olacak. Önümüzdeki günlerde 
daha çok konuşacağız... Sıfırlar gitmez. Orgeneraller falan vardı burda. Onlarla 
ilgilendim, yoğundum
 - Bu konuları mı konuştunuz
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 27 Kasım’ın 2002 yılında Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “27 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı, ‘Karkuv’un ise Kara 
Kuvvetleri olduğu değerlendirilmiştir.
 
 
 GÜNLÜKLER 3. BÖLÜM (21 MART 2009, TEMPO24)
 
 
  Çetin Paşa hazır! Bu hükümet götüremiyor. Başkan dışındakiler sağlam, karada 
ve havada olumsuz yok. 
 Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara 
Temsilcisi Mustafa Balbay’a atfedilen günlüklerde, AKP’nin iktidara geldiği 
dönemde 1. Ordu Komutanı olan Çetin Doğan’ın “hükümetin artık götüremediğine 
inandığı” ve “o güne hazırlandığı” iddiası da yer alıyor. Balbay’a atfedilen 
günlüklerde, bir önceki görevi gereği Ege Ordu Komutanı olarak bulunduğu 
İzmir’de ordu komutanlarıyla toplanmak üzere hazırlık yaptığı not edilen Çetin 
Doğan’ın, ağır bir dille kaleme aldığı bir konuşma metninin dönemin Genelkurmay 
2. Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından “bir üst”e iletilmediği anlatılıyor. 
Günlükteki notlara göre, Çetin Doğan, “o gün”e hazırlık amacıyla önceden 
planladığı ameliyatı oluyor, “bazı dedikodular çıktığı için” medyaya “emekli 
olacağım” diye röportaj veriyor. Günlükte dönemin MİT Müsteşarı Şenkal 
Atasagun’un ağzından not edilen “1. Ordu’dan gelen mektuplara bakarsanız ordu 
ihtilale hazır” sözlerini iki gün önce yayımlamıştık. Atasagun’un “ihtilal 
mektupları”ndan söz ettiği dönemde Çetin Doğan’ın 1. Ordu Komutanı olduğunu 
belirtelim. Balbay’a atfedilen günlükte, “düşsel bir öykü” başlığı altında 
“Mehmet”le yapılan bir söyleşiye yer veriliyor. “Düşsel bir öykü” başlığı, 
Cumhuriyet’in kıdemli yazarı Cüneyt Arcayürek’in 12 Eylül 1980 darbesini, darbe 
döneminin yasakları nedeniyle “düşsel bir öykü” olarak anlattığı kitabını 
çağrıştırıyor. Arcayürek, 1980’lerin ortasında büyük yankı uyandıran kitabının 
adını Fransızca “darbe” anlamına gelen “coup d’etat” ifadesinin telaffuzundan 
hareketle “ku-de-ta” koymuştu.
 
 ‘Başkan dışındakiler sağlam. Karada ve havada olumsuzluk yok’
 Günlükte “düşsel bir öykü” başlığı taşıyan bölümdeki söyleşide, darbe 
girişimlerine karşı çıkan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün “ya 
değişeceği, ya gideceği”, “Özkök’ün bazı emirlerinin yerine getirilmediği”, 
“Özkök’ün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ziyaretini kendilerini dinlemeden” kabul 
ettiği, “marta kadar bir takvimleme” yapıldığı anlatılıyor. Aynı söyleşide 
“bizim en büyük kaygımız” diye söz edilen Hilmi Özkök’ün, Başbakan teklif ederse 
“Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı’na bağlanmasını kabul edebileceği” 
belirtiliyor ve “Bunu kabul edemeyiz. O zaman ip kopar” ifadesi kullanılıyor. 
Söyleşide, kafalardaki plan için “başkan” dışındakilerin sağlam olduğu, “Üçüncü 
arkadaş sessiz kalır. Denizci gidiyor. Bize karada ve havada olumsuzluk yok” 
ifadeleri dikkat çekiyor.
 
 Özkök’e “uyarı mektupları” gönderildiği de anlaşılan söyleşide kullanılan 
rumuzların karşılığı, soruşturma makamlarınca görüşmenin altına eklenen “DEĞERLENDİRME” 
notunda belirtiliyor. Örneğin; söyleşide geçen “Kasım”ın Kasımpaşa’dan hareketle 
Başbakan Erdoğan, “Gönülsay”ın eski Sayıştay Başkanı olan Milli Savunma Bakanı 
Vecdi Gönül olduğu anlaşılıyor. Günlükten aktardığımız diğer bölümlerde, dönemin 
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ile dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri 
Erdal Şenel’e atfedilen notlar yer alıyor. Bu bölümde “Türkiye Cumhuriyeti 
askıya alınmıştır… Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz 
dedik ama boşunaymış” sözlerini günlükten naklettiğimiz Şenel’in, daha önce 
günlükte kendisine atfen yayımladığımız ifadelerin gerçek olmadığını 
açıkladığını anımsatalım ve çağrımızı yineleyelim: Sayfalarımız, günlüklerde 
geçen bütün isimlerin açıklamalarına sonuna kadar açıktır. Tempo24
 
 
 
 ‘ÇETİN PAŞA HAZIR! BU HÜKÜMET GÖTÜREMİYOR’
 
 Çetin Paşa Aktüeldeki yazıyı okuduktan sonra demiş ki
 - Ameliyattan önce tabancam yan tarafımdaydı. Şimdi çapraz tutuştayım. O hazır. 
Onunla ilgili gidişte bir sorun yok. Amelittan hemen önce İzmirde orduk 
komutanlarıyla konuşmak, toplanmak üzere hazırlık yaptı. Orada yapacağı 
konuşmayı hazırladı. Bunu bilgi olsun diye, Genkura da gönderdi. Yaşar Paşa bir 
üste iletmedi. Konuşması ağırdı. Türkiye böyle gitmez, hükümet bu işi 
götüremiyor. türündeydi..kesin konuşmayı yapacaktı Aytaç Paşa yap demiş..”
 
 DEĞERLENDİRME
 Açık kaynaklardan yapılan araştırmada, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN’ın 
31 Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği, Çetin DOĞAN’ın 1. Ordu 
Komutanlığına Ege Ordu Komutanlığı sonrasında atandığı, Org. Yaşar BÜYÜKANIT’ın 
2000 Yüksek Askeri Şura kararları üzerine Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na 
atandığı ve 2003 Ağustosuna kadar bu görevini sürdürdüğü, Çetin DOĞAN’ın 1.Ordu 
Komutanlığı sırasında Org. Aytaç YALMAN’ın ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı 
görevini üstlenmekte olduğu görülmüştür.
 
 
 
 ‘AMELİYATIN NEDENİ O GÜNE HAZIRLIK’
 
 “31 Mart (2003) Pazartesi Mehmet Beyle görüşm
 - Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat 
olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli 
olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama 
fazla emekli olacağım, dedi.”
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 31 Mart’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “31 Mart 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda 
yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey bir askeri 
personel, ‘Çetin’in ise dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN olduğu 
değerlendirilmiştir. Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 1. Ordu 
Komutanı Çetin DOĞAN’ın 31 Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği 
görülmüştür.
 
 
 
 ŞENEL: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ASKIYA ALINMIŞTIR
 
 “14 Kasım 02-Perşemb
 -Mini ehli dil... gazi orduevinde. Yener, Artuk, Aydın, Erdal, Önal..
 Ev sahibi Şenel, ben çok karamsarım dedi devam etti ben Türkiye Cumhuriyeti 
askıya alınmıştır diyorum. Karamsarım. Çok karamsarım. Bunlar başlangıçta ılıman 
gelecekler, sonra usul usul girecekler. Kadrolaşacaklar. Fethullah iktidarda... 
Bunlar ekonomide de başarılı olur. Yastık altındaki paraları çıkarırlar, yeşil 
sermayeyi getirirler.. Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz 
dedik ama, boşunaymış. CHP de umut vermiyor... bilmiyorum... karamsarım... Aynı 
gün Yarbay Mehmet, Büyükanıt'la görüşmeyi anlattı... Tek Cumhuriyet kaldı demiş 
bilgi notları sadece bize..”
 
 DEĞERLENDİRME
 Diğer notlara bakıldığında “Perşembe grubu” olarak adlandırılan bir grubun 
olduğu, ‘25’ isimli dosya içerisinde “Perşembe günü akşam düzenlenen yemekli 
toplantıya katılan kişilerin isim listelerinin bulunduğu, bu listede şahısların 
ad-soyad ve görevlerinin yazıldığı, bu verilere dayanarak yazıda geçen ‘Şenel’in 
belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL, ‘Yener’in 
belirtilen tarihte TRT Genel Müdürü Yücel YENER, ‘Aydın’ın belirtilen tarihte 
Adalet Bakanlığı Danışmanı ‘Engin AYDIN’, ‘Erdal’ın ise belirtilen tarihte KİT 
Komisyon Başkanı Birkan ERDAL olduğu anlaşılmıştır.
 
 
 
 ERUYGUR: BAYKAL ARADI, SİZDE BİR SARSILMA VAR DEDİ
 
 25 Nisan (2003) cuma Şener Paşa..
 İyi oldu Katılmamamız iyi oldu ama, neler çektik, sorma... O gün Baykalı aradım. 
Sonra o beni aradı. Sizde bir sarsılma var dedi, ben yok dedim. Derken onlar da 
öyle davrandı. Olur mu canım, Atatürk’ün partisi sen oraya nasıl gideceksin.. 
Şimdi bir dönem başladı denebilir. Bundan sonra uygun platformlarda gereken 
şeyler söylenir. MGK da da gereken söylenecek, MGK iyi geçecek. Tek neden türban 
değil. Ama bunlar ona indirgiyor. Yahu bunlar seks manyağı mı? Kadını görünce 
akıllarına hemen açık-kapalı yerleri geliyor MGK de millet affetmeyecek, ne 
demek (Erdoğan söylemişti) onu da soracağız işimiz zor ama, bunlarla mücadele 
edeceğiz. resepsiyona 5-6 kişinin türbanlı gelmesi isteniyor. Onlar emir almış 
gibi türbanlı geliyor.. Balıkesir’e gittim, babam orada öğretmendi. Akçaka’ya 
köyü... Orada aynı sınıfta okudğumuz kadınlar geldi. Bana sarılıyorlar. Anadolu 
insanı budur. Görseniz.
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 25 Nisan’ın 2003 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz 
konusu görüşmenin “25 Nisan 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda yapılan 
araştırma ve incelemenin genelinden söz konusu notta bahsi geçen konunun 23 
Nisan nedeniyle TBMM Başkanı’nın verdiği resepsiyon, ‘Baykal’ın CHP genel 
Başkanı Deniz BAYKAL, ‘Erdoğan’ın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN olduğu 
değerlendirilmiştir. Ayrıca açık kaynaklarda yer alan 25 Nisan 2003 Cuma 11.05 
tarih ve saatli bir haberde, Mehmet Şener ERUYGUR’un 51 yıl önce babasının 
öğretmenlik yaptığı ve kendisinin de ilkokulu okuduğu Balıkesir’e gittiği, daha 
sonra Akçakaya Köyü’ne geçerek ilkokul arkadaşları ile 50 yıllık özlemini 
giderdiği görülmüştür.
 
 
 
 ERUYGUR: BUNLARIN KAFASININ BİR TARAFI ÇÜRÜMÜŞ
 
 13 Ocak pazartesi günü
 Baykal, komutanlarla ayrı ayrı görüştü. Şener ERUYGUR
 - Bunların kafasının bir tarafı çürümüş. Bunların normal olması, normal kararlar 
vermesi mümkün değil. olanaz... Baykal’a da söyledik., siz yüzde 65'siniz 
dedik..
 Bunlarla yılmadan mücadele. Biz jandarmaya gönderdiğimiz dergide çağdaş bir 
hayat için mücadele ediyoruz..
 
 DEĞERLENDİRME
 Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan 
incelemede 13 Ocak’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle 
söz konusu görüşmenin “13 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda 
yapılan araştırmada ise ‘Baykal’ın CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL olduğu 
değerlendirilmiştir.
 
--- GÜNLÜKLERİN SONU ---
 
 
MUSTAFA 
BALBAY GÜNLÜKLERİ KABUL ETTİ MONTAJLANDIĞINI İDDİA ETTİ!..
 (Bugün 
Gazetesi, 24 Mart 2009)
 
 Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan 
Balbay'ın günlüklerle ilgili ilk açıklamasını yaptı...Ergenekon Terör Örgütü 
soruşturması kapsamında tutuklana Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, kamuoyunda büyük ses getiren günlüklerin kendisine ait olduğunu kabul 
etti.
  Balbay, ‘Günlüklerin’ montajlandığını ileri sürdü.
Balbay tutuklanmasının ardından ilk kez kendi ağzından günlüklere ilişkin 
açıklama yaptı. Cumhuriyet gazetesinde yer alan haberde avukatı aracılığıyla 
kendini işte böyle savundu.. 
 'Farklı bir metin'
 
 Günlük köşe yazılarımı yazma ve gazeteye gönderme talebim kabul edilmedi. Aynı 
şekilde, gazetede duyurusu yapılan ‘Gerilimli Yıllar’ yazı dizisini de, gazeteye 
gönderip yayımlanmasına da izin verilmedi. Bu durumda, hakkımda çıkan yazılara 
gazetedeki köşemden cevap vereceğimi düşünerek yazdığım yazıları ne yazık ki, 
okurlara ve kamuoyuna iletemiyorum. Avukatımın geçen hafta bana iletilmek üzere 
cezaevi idaresine verdiği ve basında bana ait günlükler olduğu iddiasıyla 
yayımlanan notlar, cezaevi idaresi tarafından ancak bugün (23 Mart 2009) tarafıma 
verildi. İlk bakışta bu notlarla ilgili söyleyebileceğim şudur. Medyada 
tartışılan şekilde benim bir günlüğüm yoktur. Yayımlanan notlara ilişkin ilk 
değerlendirmem şudur:
 
 ‘Notlar montajlı ve işlenmiş’
 
 Benim farklı zamanlarda, farklı yerlerde yaptığım görüşmelere dayalı olarak 
tuttuğum birbirinden farklı notların, montaj yapılarak bir araya getirilip 
birileri tarafından işlendiğini, yorumlar eklendiğini ve kamuoyuna sunulmak 
üzere farklı ve özel bir metin oluşturulduğunu gördüm. Öyle yorumlar ve 
işlemeler yapılmış ki, bazı notlarımı ben de tanıyamadım. Sızdırılan ve 
yayımlanan notlarda, benim zamanında tutmuş olduğum notlarda yer almayan, o 
notlarla örtüşmeyen kısımların yanı sıra, olması gereken birçok yerin ise, 
olayın ve sözlerin anlamını değiştirecek şekilde, aradan çıkarıldığını, böylece 
özel olarak istenilen kıvama getirilip servis edildiğini anladım.
 
 'Notlar gazetecilik güdüsü'
 
 Eğer gazeteye yayımlanmak üzere hazırladığım dizi yazıyı, bana yönelik sansürü 
aşabilip yayınlatma olanağı bulursam, gerçekleri herkes öğrenecek. Şunun 
bilinmesini isterim ki, notlara temel olan bütün görüşmeler, sadece gazetecilik 
güdüsü, kaygısı ve amacıyla yapılmıştır. Bu görüşmelerden, bana ait olmayan ve 
benim notlarımın tahrif edilerek oluşturulmuş özel bir metni esas alarak, farklı 
anlamlar ve yorumlar üretenleri kendi mesleki ve ahlaki duruşları ile baş başa 
bırakıyorum.
 
 ‘Haksız ve ağır karalama kampanyası devam ediyor’
 
 Tekrar ediyorum. Ben gazeteciyim ve gazetecilik mesleği dışında hiçbir işe ve 
olaya bulaşmadım, bundan sonra da yalnızca gazetecilik yapmaya çalışacağım. 
Umarım, hükümlü olmayıp tutuklu olduğum dikkate alınacak ve hiç olmazsa, 
özgürlüğümden yoksunluğumun yanına bir de ifade özgürlüğümün elimden alınmasına, 
birileri -bu kadar da olmaz- diyerek tepki göstereceklerdir. Bana, bu zor 
günlerde destek verenlere teşekkür ediyorum. Onların yüzünü kızartacak hiçbir 
faaliyetin içinde olmadığımı bilmelerini isterim. Benim görüşlerim ve bu 
konudaki söyleyeceklerim dinlenmeden, cezaevinde bana bu olanağın da tanınmadığı 
dikkate almadan, hakkımda devam eden haksız ve ağır karalama kampanyasını içinde 
bulunduğum koşullar nedeniyle üzüntüyle izliyorum. Tek tesellim, bugünlerin de 
geçeceği ve yakında tüm ithamlara cevap verme olanağına kavuşacağımdır.”
 
 
 Gatakulliden sonra Gazetekulli?..
 
		 Abdullah Harun,
		(kontrgerilla.com, 
		21 Mart 2009) Balbay'ın 
		bilgisayarından sildiği notları kurtaran polis Cumhuriyet'in aklına yazı 
		dizisi getirdi!.. Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın darbe günlükleri medyaya düşünce 
		Cumhuriyet Gazetesi kurnazlık yapıp “Gerilimli Yıllar” başlığıyla dizi 
		yazı hazırlığına başladı. Mustafa Balbay cezaevinden yazacakmış… Şu 
		sorulara cevap arıyorlar: Dışişleri’nde neler yaşandı? TSK’da ne gibi iç 
		tartışmalar gündeme geldi? Hükümetle askerlerin ilk buluşma yeri Aralık 
		2002 YAŞ toplantısında neler konuşuldu? Kıbrıs gerilimi nasıl tırmandı? 
		TSK’nın en temel kaygısı neydi? ‘Genç Subaylar Rahatsız’ haberinin perde 
		arkası… Sözüm ona günlükler darbe mutfağında pişirilen bir yemek değil, 
		dizi yazı veya kitap hazırlığı içinmiş…Yazı dizisinin anonsunu bir 
		yazı dizisine ayrılmayacak büyüklükte 1. Sayfasından kırmızı fontla 
		devasa boyutta veren Cumhuriyet Gazetesi, Balbay’ın sözkonusu notları 
		“aslında yazı dizisi yapmak için” tuttuğunu anlatmak istiyor. Yani 
		Balbay 
		masum. Örgüt mörgütle alakası yok, sadece toplumu bilgilendirme amaçlı 
		gazetecilik yapıyor!!! Gatakulli ile generalleri birbir cezaevinden 
		kurtarmayı başaran kulli'ciler şimdi de gazetekulli ile 
		gazetecileri kurtarmak istiyor anlaşılan..
 
 Kim yutar?
 
 Kim yutarsa… Ergenekon’un medyadaki kimi uzantıları şimdiden 
		yutturmaya başladılar bile… Unuttukları bir şey var; Artık toplum eskisi 
		gibi değil, sorguluyor, araştırıyor, perde gerisine bakıyor. İkna etmek 
		öyle kolay değil… Eğer Balbay, bir gazeteci olarak paşalarla sürekli bir 
		araya gelmişse, neden bu notları habere dönüştürmedi? Notlara 
		baktığımızda 1999 yılına kadar gerilere giden bölümler var. Bir gazeteci 
		çok önemli bir notu, 10 yıl boyunca arşivinde tutar mı? Gazetecinin 
		anayasadan kaynaklanan toplumu bilgilendirme, toplumun da bilgi alma 
		hakkı vardır. Balbay, bu yükümlülüğünü neden yerine getirmedi?
 
 Hani Balbay o notları silmişti?
 
 Balbay, ikinci kez gözaltına alındığında bu bilgiler önüne konmuş ve 
		Balbay “ben bunları silmiştim” demişti. Kitap yazmak veya dizi yazı 
		hazırlamak için notları biriktiriyor diye düşünüyorsanız, o halde Balbay, 
		bu notları bilgisayarından neden sildi? Savcılar, çok özel teknik 
		kullanılarak bilgisayarın hafızasından ulaştılar tüm bu günlüklere… 
		Balbay gözaltına alınmasaydı o notlar çöplükte kaybolup gidecekti, öyle 
		değil mi? Balbay şu an hapiste… Söz konusu bilgileri sildiğini söylüyor… 
		Peki Cumhuriyet bu yazı dizisini nasıl yapıyor? Cumhuriyet Gazetesi’nde 
		yazı dizisinin tanıtımında dizinin, “Balbay’ın kaleminden” olduğuna dair 
		bir bilgi yok. Sadece “Balbay’ın notları yakında Cumhuriyet’te” deniyor. 
		NTV yayınına katılan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ali Sirmen ise yazı 
		dizisini Balbay’ın mı yoksa Balbay adına Cumhuriyet’teki arkadaşlarının 
		mı yazdığı sorusuna “bilmiyorum” yanıtını vermişti.
 
 Ergenekon tertibi sizden hızlı değil. Sizin tertibiniz yavaş. 71'deki 
		cunta çalışmalarınızı deşifre edenler 2002'de başlayan sarıkız-ayışığı 
		cunta çalışmalarınızı da deşifre ediyor. Hala salak numarası mı 
		yapacaksınız?..
 
 Ergenekon 
		Tertibi İ.S. (İlhan Selçuk)'u Sollamış!
 
 
  İ.S. (İlhan Selçuk), bugünkü (21 Mart) köşe
		
		yazısını gazetekulli tertibine 
		ayırdı. "Ergenekon tertibi bizden hızlı çıktı" dedi. İşte Selçuk'un o 
		yazısı: 
 “Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir” başlıklı yazı Balbay 
		tutuklanmadan bir gün önce bu köşede yayımlandı... Yazının kimi 
		satırlarını bugünkü köşeme aktarıyorum... “...başkentte Cumhuriyet 
		temsilcisi yazarın evine baskın yapanlar ne bulurlar?.. Elbette gazete 
		kesiği, dergi yazısı, konuşma notları, mektup, arşiv malzemesi, anı 
		kırıntıları, izlenimler, vesaire... Balbay’a dedim ki: - Bak, şimdi 
		Ergenekon tertibinin usulünce, bunların içinden özellikle seçtiklerini 
		medyaya moda deyişle ‘servis’ edecekler... - Abi, servis etsinler, gizli 
		saklı bir şeyler yok ki... - Başka bir şey yapalım mı, onlar ‘servis’ 
		etmeden, sen anılarını, notlarını, izlenimlerini yayımla... - Bir 
		düşüneyim abi...” (Cumhuriyet, 06.03.2009) Olay bilinen yöntemle ve 
		hızla sahneye kondu... Balbay tutuklandı... Belli merkez, Balbay’ın 
		evinde polis baskınıyla ele geçirildiği ileri sürülen ‘evrak’ı medyaya 
		‘servis’ etti... Şimdi yandaş mı desem, yalaka mı desem medya çıldırmış 
		gibi... Kanun dışı bir tezgahla pazarlanan ve Balbay’ın notları olduğu 
		söylenen günlükler üstüne Balbay’a, bana ve Cumhuriyet’e saldırıların 
		bini bir para... Yalçın Doğan’ın geçen günkü köşe yazısının başlığı: 
		“Medya Sehpaları Çoktan Kurdu...” Eğer Türkiye hukuk devletiyse ve bu 
		ülkede yasalar geçerliyse, Mustafa Balbay’ı kimse susturamaz... Ne 
		türden olursa olsun saldırı ve şamata da gerçekler karşısında beş para 
		etmez... Balbay’ın notları ya da günlüğü diye pazarlanan ne varsa 
		okudum... Aklı başında bir yargıç, bu uydurma 
		günlüklere göre bile Balbay’ı suçlayamaz, bir örgüt içinde olduğunu 
		düşünemez, hele darbe safsatası Balbay için temelinden fostur... 
		Peki, daha iddianame bile açıklanmamışken Balbay’ı suçlayanlar kimler?.. 
		Saymaya gerek yok... Akıl var, yakin var... Bir 
		gazeteci “Ben darbe için çalışıyorum, hükümeti devireceğim” diye kendi 
		kendisini suçlayan günlükler tutar mı?.. Balbay şimdi neyin ne 
		olduğunu Cumhuriyet’te açıklayacak... İçeri girmeden önce ne demiştim 
		Balbay’a: “- Onlar ‘servis’ etmeden, sen notlarını yayımla...” Ancak 
		itiraf edelim ki Ergenekon tertipçileri bizden hızlı... Vallahi çok iyi 
		çalışıyorlar... Medyada da öylesine hizmetkarları var ki pesss...
 
 
 Darbe 
günlükleri birbiriyle örtüşüyor
 (Zaman, 
18 Mart 2009)
 
 
  Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın bilgisayarından 
çıkan 'darbe planları', 2007'de büyük tartışmalara yol açan emekli Deniz 
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in 'darbe günlükleri'ni hatırlattı. 
Aynı dönemde tutulan iki günlük arasındaki 'örtüşme' ise dikkat çekici. Her 
ikisinde de darbenin kaçınılmaz olduğu aktarılıyor, AK Parti'nin devrilmesi için 
yapılması gerekenler sıralanıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 
müstakbel Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet 
Necdet Sezer'le ilgili ifadeler de birbirini doğrular nitelikte. Kuvvet 
komutanlarının o dönem blok halinde hareket ettikleri bilgisi iki günlüğün ortak 
cümleleri arasında yer alıyor. Balbay ve Örnek, Hilmi Özkök'ün demokrasiden yana 
tavır koyduğu, bunun da kuvvet komutanlarını kızdırdığı notunu düşerken, 
Başbuğ'la ilgili hakarete varan ifadeler kullanıyor. Her iki darbe günlüğünde 
Ahmet Necdet Sezer'e övgüler yağdırılıyor. 
 1- Hedef aynı: AK Parti'yi devirmek
 
 
Her iki günlük arasındaki en önemli özellik, ikisinin de darbe planlarını 
içeriyor olması. Hem Özden Örnek'in hem de Mustafa Balbay'ın günlüklerinin ana 
temasını 
 2002'de 
tek başına iktidara gelen AK Parti hükümetini devirmek için yapılan ve yapılması 
planlanan çalışmalar oluşturuyor. Günlüklerde sıralanan stratejiler birbirinin 
kopyası sayılabilecek kadar örtüşüyor. Özden Örnek'in günlüklerinde yapılmasına 
karar verilen uygulamalar özetle şöyle sıralanmıştı: 
 - Önce basın ele geçirilecek.
 - Rektörlerle temasa geçilip öğrenciler sokağa dökülecek.
 - Sendikalarla aynı şekilde hareket edilecek. Sokaklara afiş astıracaktık.
 - Dernekler, hükümet aleyhine teşvik edilecek.
 - Bütün bu olaylar yurt çapında yapılacak ve yukarıdakiler 'Sarıkız' olarak 
anılacak.
 
 
Balbay'ın günlüklerinde de aynı söylemler dikkatleri çekiyor. Balbay'ın 
günlüklerinde basının ele geçirilmesi, 'bir yola sokulması' gerektiği 
anlatılıyor. Sadece Cumhuriyet Gazetesi'yle bu işin olmayacağı ifade ediliyor. 
Bir televizyonun gerekliliği üzerinde duruluyor. Sarıkız'ın mimarı Şener Eruygur, 
rektörlerin kendilerine destek için hazır olduklarını söylüyor. Hatta Malatya 
Üniversitesi rektörünü 'bu işi yarına bırakmayacak kadar' heyecanlı gördüğünü 
ifade ediyor. Balbay'ın günlüklerinde Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa 
Özbek'in ismini görüyoruz. Buna göre, Özbek, sendikanın 8 trilyon lira parasının 
darbe için kullanılabileceğini ifade ediyor. Her iki günlükte de kuvvet 
komutanlarının blok olarak hareket ettiği aktarılıyor. Buna göre en büyük sorun 
'bir'in, yani Hilmi Özkök'ün muhalefeti. 
 2- Darbe planları aynı dönemde yapılıyor
 
 İki günlüğün de aynı döneme denk gelmesi başka bir benzerlik. Mustafa Balbay'ın 
günlüklerinde not edilen darbe konulu görüşmeler çoğunlukla 2002-2005 arasındaki 
dönemi kapsıyor. Söz konusu dönem, Hilmi Özkök'ün Genelkurmay başkanı olduğu ve 
kuvvet komutanları Şener Eruygur, Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden 
Örnek'in 'Sarıkız' ve 'Ayışığı' darbe planlarını hazırladıkları döneme denk 
geliyor.
 
 3- Özkök 'dinci', Büyükanıt 'korkak'
 
 Özden Örnek'in günlüğünde dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök 'dinci' 
olmakla eleştiriliyor: "Bunun üzerine hepimiz artık bu Genelkurmay başkanı ile 
işlerin yürüyemeyeceğine, korkak ve hükümet yanlısı olduğuna, dinci bir görüşü 
desteklediğine karar verdik." Mustafa Balbay da Hurşit Tolon'un Özkök'e 
inanmadığını anlatıyor. Hurşit Tolon'a göre, Özkök, onlara yalan söylüyor. 
Yapılan bir toplantıda bir gazetecinin Eruygur'a söyledikleri çok ilginç: "Paşam 
sizi çok iyi anlıyoruz. Ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile 
sizin kafanızdakileri yapmak çok zor." Özden Örnek'in günlüklerinde dönemin 
Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt, 'çekimser, korkak' olmakla suçlanıyor. 
Balbay'ın günlüklerinde Büyükanıt, genel olarak TSK'nın zarar görmemesi 
gerektiği üzerinde duruyor. Kamuoyunun tepkisinin dikkate alınması gerektiğini 
söylüyor, aceleci davranılmamasını istiyor. Örnek'in günlüklerinde İlker Başbuğ, 
'sinsi' olmakla suçlanıyor. Balbay'ın günlüklerinde ise Şener Eruygur, Başbuğ'a 
ağır hakaretlerde bulunuyor.
 
 4- Sezer mükemmel, Çankaya sağlam!
 
 Özden Örnek'in günlüklerine göre, komutanlara dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet 
Sezer de destek veriyor. Özden Örnek'in, 4 Eylül 2003 tarihli günlük sayfasına, 
"Cumhurbaşkanı, bizlere çok güvenen, bizlerden destek bekleyen bir insan. 
AKP'nin yaptığı eylemlere karşı bizden destek arıyor." diyor. Mustafa Balbay'ın 
günlüklerinde de Aytaç Yalman, "Çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim. 
Kadrolaşmada çok hassas. Mükemmel. Çankaya sağlam."
 
 5- Komutanların ifadeleri aynı
 
 Özden Örnek'in günlüklerinde darbenin en ateşli savunucusu olarak gösterilen 
Şener Eruygur, Balbay'ın günlüklerinde de aynı ifadelerle tanımlanıyor. Örnek, 
'Şener Eruygur'un aklından darbenin hiç çıkmadığını' söylerken, Balbay'ın 
günlüklerinde Eruygur, bütün planların hazırlayıcısı olarak görülüyor. Aytaç 
Yalman, Örnek'in günlüğünde 'hemen planın devreye sokulması gerektiğini, 
söylüyor. Aynı isim, Balbay'ın günlüğünde "Tahammül etmek zor." diyor.
 
 MUSTAFA BALBAY'A ve DARBE GÜNLÜKLERİNE TEPKİLER..
 (Star)
 
 Ergenekon tutuklusu, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın 
bilgisayarından çıkan ‘darbe’ içerikli notlar şok etkisi yarattı. Söz konusu 
günlüklerde, aralarında Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) sanığı emekli Orgeneral 
Şener Eruygur’un da bulunduğu paşaların gazetecilerle yaptığı darbe konuşmaları, 
yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Balbay’a tepki gösteren 
meslektaşları ve siyaset bilimciler bunun gazetecilik olmadığını belirttiler. 
Ortak görüş, ‘Gerçek gazetecilik sergilenecekse, söz konusu konuşmalar teşhir 
edilmeliydi’ şeklinde ortaya çıktı.
 
 Bu gazetecilik değil darbe taktiği üretmiş
 
 Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay: Bu olay doğru ise ki 
doğru gibi görünüyor. Balbay’ın gazeteciden çok hükümete karşı harekete geçmek 
isteyen ordu mensupları ile taktik üretme olgusu içinde olduğu gözüküyor. Bu 
gazetecilik değil. Demokratik bir tutum değil. Çünkü gazeteci gibi bir olayı 
izleyici olarak değil, eylemler konusunda taraf olarak yer alıyor.
 
 Halkla çeliştiği için ahlakiliği tartışmalı
 
 Prof. Naci Bostancı: İster gazeteci ister inşaatta işçi olun sonuçta TC 
demokrasiye ilişkin müktesebat oluşturmuştur. Herkesin buna destek vermesi 
gerekir. Çeşitli yöntemlerle darbe yaparak, kendi siyasi anlayışını güç 
marifetiyle egemen kılmaya çalışmak halkla çeliştiği için ahlakiliği tartışmalı 
bir iştir. Böyle bir yönteme evet demek daha erken kalkanın darbe yapmasına evet 
demekle aynı anlama gelir.
 
 Tüm detaylar Örnek’in günlükleri ile örtüşüyor
 
 Alper Görmüş (Taraf): (Eski Nokta Dergisi’nde emekli Oramiral Özden Örnek’e ait 
olduğu iddia edilen Darbe Günlüklerini yayınlayamıştı.) Benim özellikle 
önemsediğim nokta bu metinlerin darbe günlüklerini tamamen doğrulamış olması. 
Her şey orada anlatılan gibi. Tüm detaylar birebir örtüşüyor. Genelkurmay 
Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un darbe girişimlerine soğuk baktığına kadar 
vurgu yapılıyor.
 
 Darbecilerin basın danışmanlığını yapmış
 
 Prof. İhsan Dağı: Bu tür görüşmeler normal değil ama şaşırtıcı da değil. Bütün 
askeri darbelerde medya ayağı oldu. Darbeciliğin medya kanadı ile yüzleşmeden 
askeri darbelerle yüzleşmek mümkün değil. Bu ifşa, medyadaki darbe yanlılarının 
varlığını ve tezgahını ortaya koyacak çok önemli bir gelişme. Balbay neredeyse 
darbecilerin basın danışmanlığını yapmış.
 
 Suça ortak olmasa bile büyük zaafiyet var
 
 Prof. Doğu Ergil: Gerçek gazetecilik sergilenecekse söz konusu konuşmaların 
yayınlanıp, darbecilerin teşhir edilmesi gerekir. Suça ortaklığı olmasa bile 
büyük bir ahlaki zaafiyet sergiledikleri açık. 2007 seçimlerinde tartışma konusu 
olan irtica ve bölücülük iddialarının ne yarışan siyasi parti mensuplarınca ne 
de bürokrasiden duyulmuyor olması tuhaf gelmiyor mu? Demek ki böyle tehlikeler 
yokmuş.
 
 Suç varsa mahkeme tespit edecektir
 
 Orhan Birgit (Cumhuriyet): İddialar şu an mahkemede. ‘şüpheli’ olan 
meslektaşımız bunların kendi araştırmacı gazeteciliği ile ilgili notlar olarak 
saklandığını söylüyor. Günlüklerde açıklanan kim kimdir belli değil. Belki 
mahkeme biliyordur. Doğrudan doğruya mesleksel bir şey ise hepimizin bu tür 
belgeleri saklamamız doğru diye düşünüyorum. Ancak başka bir faktör varsa onu 
mahkeme tespit eder.
 
 Desteklerini geri çekiyorlar
 
 Balbay’a ilk tutuklandığında destek vermek adına okuyucuları için 
kitaplarını imzalayan bazı gazeteciler, ‘darbe notları’ deşifre olduktan sonra 
çark ettiler. Meslektaşları bu defa, ‘Gazeteci darbeyi teşvik edici diyaloglara 
girmemeli’ dediler.
 
 Derya Sazak (Milliyet): Önce, ‘Balbay tanıdığım, saygın bir arkadaşım. 
Mesleğinin gereği olarak topladığı bilgi ve kaynaklarla devleti yıkmakla 
suçlanan bir yazar sanmıyorum ki başka ülkelerde olsun’ diyen Sazak, dün şunları 
söyledi: ‘Günlüklerden şu izlenimi edinmek mümkün; eğer dönemin Genelkurmay 
Başkanı Hilmi Özkök ikna edilebilmiş olsaydı Türkiye, 2003-2004’te 28 Şubat 
benzeri bir müdahale süreciyle karşı karşıya kalabilirmiş. Artık bu konudaki ilk 
saptamayı yapan emekli Oramiral Özden Örnek’in günlükleri çerçevesinde dönemin 
askeri yetkililerinin gerçekte ne olduğunu açıklamaları zamanı geldi. Örneğin 
Büyükanıt, Balbay’a ‘Bu medyayla darbe yapılır mı’ diye soruyor. Demek ki 
medyanın bir bölümü darbeye karşıymış. Dava aşamasında Özden Örnek’in ifadesine 
başvurulacak. Asıl darbenin nasıl önlendiği Hilmi Özkök’e de sorulmalı. Balbay 
içerde, darbeciler dışarıda, olmaz!’
 
 Tufan Türenç (Hürriyet): ‘Köşe yazarlarının Balbay’a böyle destek vererek sahip 
çıkması, medyanın ne kadar büyük ve despotik baskı altında olduğunu gösteriyor’ 
diyen Türenç, bu kez, ‘Günlüklerin yayınlanmasını yasalara uygun değil. 
Günlüklerin içeriği doğruysa, burada gazetecilerin günlüklere konu olan 
gazetecilik sınırın ötesinde bazı konuşmalara katıldığına tanık oluyoruz. Bunu 
da onaylamıyorum. Gazeteci darbeyi teşvik edici ve darbe yanlısı dialoglara 
girmemelidir’ dedi.
 
 Konuşmak istemeyenler
 
 Balbay’a destek vermek için Cumhuriyet gazetesine gidip Balbay kitaplarını 
imzalayan bazı yazarlar dün darbe günlükleri nedeniyle konuşmak istemediler.
 
 Oktay Ekşi (Hürriyet): Gazetecilik ilkeleri gereği devam eden bir davayla ilgili 
hiç bir zaman görüş bildirmedim.
 
 Ahmet Hakan (Hürriyet): Bu konuda görüş belirtmek istemiyorum.
 
 Mehmet Barlas (Sabah): Bu konuda herhangi bir görüş belirtmeyeceğim.
 
 Nail Güreli (Milliyet): Sevgili meslektaşım Mustafa Balbay’a ait olduğu öne 
sürülen kayıtlar konusunda, kesin yargı kararı olmadan bir değerlendirme yapmayı 
erken buluyorum.
 
 Mustafa 
Balbay ile Özden Örnek'in günlükleri örtüşüyor
 
 
  Darbe günlüklerini yayınladıktan sonra kapatılan Nokta Dergisi Genel Yayın 
Yönetmeni Alper Görmüş, Mustafa Balbay ile Özden Örnek'in günlüklerinin 
örtüştüğünü söyledi. Medyaya çeki düzen vermek için Örnek'in temasta olduğu 
gazetecilerle Şener Eruygur'un temasta olduğu gazetecilerin farklı olduğunu 
belirten Görmüş, "Bir iş bölümü söz konusu olabilir" dedi. Sabah Gazetesi'nden 
Ecevit Kılıç, kapatılan Nokta Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'le 
günlükleri konuştu işte o 
röpörtaj... 
 BAŞBUĞ KARŞIYDI
 
 Burada Alper Görmüş'le söyleşi yapmanın üç ayrı noktada önemi var; birincisi 
Nokta dergisi aynı darbe girişimleriyle ilgili dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı 
Özden Örnek'in günlüklerini yayımladı. Örnek ile Balbay'ın günlükleri örtüşüyor 
mu? İkincisi, Nokta'da bu günlüklerin sadece kısa bir bölümü yayınlandı. Oysa 
günlükler çok daha geniş; yaklaşık 3 bin sayfa. Tamamını sadece Alper Görmüş 
gördü, bir kopyasını da bilgisine başvuran Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'e 
verdi. O bölümlerde ne vardı? Gazetecilerin ismi geçiyor muydu? Sonuncusu ise 
Özden Örnek'in günlüklerinin yayınlanmasından sonra Nokta kapandı. Dergisi 
baskılar üzerine kapatılan Görmüş, darbe planları içinde yer alan Balbay'a ne 
diyordu?
 
 Mustafa Balbay'a ait olduğu söylenen günlükleri Özden Örnek'in günlükleriyle 
birlikte okuyunca ne çıkıyor? En önemli birkaç noktadan özetlersek; her iki 
günlük de, 2003-2004 döneminin en heveskâr darbecisinin Şener Eruygur olduğunu, 
bütün kuvvet komutanlarının darbeye "Evet" dediğini ve bu darbenin dönemin 
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün direnmesi sayesinde engellenebildiğini, 
"Sarıkız" kod adlı darbe girişiminden vazgeçilmesinin ardından, sivil toplumun 
ve medyanın ön planda olacağı yeni bir müdahale konseptinin geliştirildiğini, 
şimdiki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 2003-2004'te darbecilerden uzak 
durmaya çalıştığını ve bu nedenle "kariyerist" damgası yediğini açıkça ortaya 
koyuyor.
 
 Balbay'ın günlükleri Özden Örnek'in günlüklerinin teyidi mi? Okur okumaz 
aklıma gelen ilk şey, bunların darbe günlüklerini bir kez daha teyit ettiği 
oldu.
 
 Günlüklerde darbeyi isteyen isimlerle Balbay'ın görüştüğü isimler örtüşüyor 
mu? Her iki günlükte de darbeyi isteyen, bu konuyu ısrarla gündeme getiren 
kişinin dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur olduğu görülüyor. Ayrıca, 
dört kuvvet komutanının dördü de bir dönem boyunca yönetime el koyma 
kararlılığında. Ama daha sonra bu kararlılık kırılıyor.
 
 Özden Örnek'in günlüklerinde Mustafa Balbay var mı? Balbay'ın adı bir 
kez, şöyle geçiyor: "5 Aralık 2003... Akşamüstü Cumhuriyet gazetesinden Balbay 
aradı. 'Başbakan'a zor anlar yaşatmışsınız doğru mu' dedi. Ben de 'Hayır' 
dedim."
 
 HANGİ GAZETECİLER
 
 Peki, darbe toplantılarına katılan gazetecilere dair bilgiler var mı? 
Darbe günlüklerinde çok sayıda gazetecinin adı, Özden Örnek'e ziyaret 
çerçevesinde geçiyor. Mesela Tuncay Özkan, Mehmet Yılmaz, Mehmet Ali Kışlalı, 
Fikret Bila, Coşkun Kırca ve Can Ataklı'yı hatırlatabilirim. Bunların 
hiçbirinde, Mustafa Balbay'a verilen "Darbe yapmaya hazırlanıyoruz, kararlıyız" 
mesajının verildiğini söyleyemeyiz. Çünkü bu mesaj, bu netlikte ancak 'en 
muteber'lere verilebilir. Balbay'ın günlüklerinde de zaten komutanlar sık sık 
"Bir tek siz ve sizin gazeteniz Cumhuriyet var" diyerek, 'en muteber'i işaret 
ediyorlar.
 
 İŞBÖLÜMÜ VAR
 
 Gazetecilerden neler isteniyor, ne konuşuluyor? Örnek'in günlüklerinde en 
fazla, medyayı kendi yanlarına çekmek için yapılmış uyarılardan söz edebiliriz. 
Anladığım kadarıyla, medyaya çeki düzen vermek için Özden Örnek'in yakın temasta 
olduğu gazetecilerle Eruygur'un yakın temasta olduğu gazeteciler farklı. Belki 
bir işbölümü söz konusu olabilir. Örnek'in günlüklerinde çeşitli yayın 
gruplarında çalışmış, herkesle arasının iyi olduğu söylenen Mustafa Özkan öne 
çıkıyor. Örnek'in günlüklerinde bir de Doğan Grubu'nun müdahaleye katkısının 
sağlanması çabaları öne çıkıyor.
 
 'Sarıkız'ı medya desteği olmadığı için yapmadılar
 
 Balbay, ilk gözaltıda basın kartını gazetecilere gösterip "İçeriye bu kimliğimle 
girdim, gazeteci kimliğimle çıkıyorum" demişti... Balbay o sözleri 
ettiğinde, sanırım bilgisayarından sildiği günlüklere ilk gözaltı döneminde 
ulaşılamamış olmasının verdiği güvenle konuşuyordu. Çünkü o günlükleri yazdığı 
kamuoyunca bilinen biri insanların gözünün içine bakarak öyle söylemezdi.
 
 Günlüklerde bir orgeneral, hem "Bu medya ile darbe olmaz" hem de darbeyi 
gerçekleştirebilmeleri için "Medya çok önemli" diyor... Türkiye'de hiçbir 
askeri darbe medya olmaksızın başarıya ulaşamaz. 28 Şubat, mükemmel bir 
asker-medya organizasyonu. Ama "Sarıkız" darbe girişiminin "başarı şansı 
olmadığı" gerekçesiyle rafa kaldırılmasının nedenlerinden biri de medyanın 
desteğinin olmaması.
 
 Özkök, Demokles'in kılıcı gibi duruyormuş
 
 İki günlükte de bir anlamda hedef, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök. 
Darbenin önünü kesen isim mi? Nasıl direnebiliyor? Balbay'ın günlüklerinde, 
Şener Eruygur'un önüne "Ayışığı" darbe girişiminin, Örnek'in önüne de mal 
varlığı konulduğu söyleniyor. Nokta'da yayımladığımız Darbe Günlükleri'nde ise 
Hilmi Özkök'ün darbe planlayan komutanları izlediğini, ne yaptıklarına dair 
bilgi sahibi olduğunu onlara hissettirdiğini çıkartıyoruz. Bu, dört komutan 
üzerinde her zaman bir 'Demokles'in kılıcı' etkisi yaratıyor. Hatırlarsak, 
Balbay'ın günlüklerinde de, Özkök'ün tasfiyesi yönündeki tavsiye, Şener Eruygur 
tarafından, "Ya o bizi gönderirse" diye endişeyle karşılanıyor.
 
 GÖREV SİVİL MAHKEMENİN
 
 Özden Örnek'in günlüklerini yayınlama sürecinde, ısrarla darbe 
girişimcilerinin yargılanmasının önünün açılmasına vurgu yapıyordunuz. Ergenekon 
davasının ikinci iddianamesinde sizin yayınladığınız darbe günlükleri de yer 
alıyor. Bunu bekliyor muydunuz? Bir nokta yanlış anlaşılıyor. Unutmayalım, 
Özden Örnek'in ifadesine tanık sıfatıyla başvurulacak. Benim bundan şunu 
anlıyorum; savcılar hâlâ 2003-2004 darbe girişimlerini sorgulamanın kendi işleri 
olmadığı yorumunu yapıyor. Çünkü savcılara göre, söz konusu olan muvazzaf 
generaller olduğu için, onların yargılanması askeri mahkemenin işidir. Avukat 
Ümit Kardaş, bu yorumun doğru olmadığını yazdı. Eski Askeri Yargıtay Başkanı 
Nursafa Pandar da 2003-2004 darbe girişimlerini soruşturma ve yargılama 
görevinin sivil yargıda olduğunu açıkladı. Anladığım kadarıyla savcılar, 
Örnek'ten alacakları bilgilerle, Eruygur ve Tolon'un muvazzaflık dönemlerindeki 
kararlı darbeciliklerini, emeklilik dönemlerindeki darbeciliklerinin bir kanıtı 
olarak kullanmak niyetindeler...
 
 Beraat etmem yeterli değil, temyiz ettim
 
 Özden Örnek'in günlüklerinin iddianamede yer alması ona ait olduğunun kanıtı 
diyebilir miyiz? Hakkımda açılan "hakaret" ve "iftira" davasının son 
duruşmasından önce Ergenekon davası savcısı Zekeriya Öz tanık olarak ifademe 
başvurmuş ve o gün talebi üzerine kendisine günlüklerin bir dijital kopyasını 
vermiştim. Basında, Öz'ün bunları emniyet kriminal laboratuvarında incelettiği 
ve o metinlerin Özden Örnek'in bilgisayarından çıktığının rapor altına 
alındığına dair haberler okuduk. Ben ve avukatlarım son duruşmada bu raporun 
savcılık ya da emniyetten istenmesi talebinde bulunduk. Fakat mahkeme, Örnek'in 
avukatının itirazını kabul ederek raporun istenmesi talebimizi kabul etmedi. 
Şimdi günlüklerle ilgili olarak Örnek'in tanıklığına başvurulacak olması; en 
azından savcının bunların Örnek'e ait olduğu konusunda fazla bir şüphesinin 
bulunmadığını gösteriyor.
 
 Sizin günlükleri yayınlamanızla ilgili yargılama süreci tamamen bitti mi? 
Temyize götürdük. Duruşma gününün bize iletilmesini bekliyoruz.
 
 ÖRNEK MECBURDU
 
 Beraat ettiniz. Neden temyize götürüyorsunuz? Çünkü ben, "Alper Görmüş 
gazetecilik görevini yapmıştır"la tatmin olmadım. Talebim başka. Hukuk beni 
şöyle beraat ettirsin; "Günlükler doğrudur, dolayısıyla hakaret ve iftira 
yoktur."
 
 Her şeyin doğru olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Özden Örnek, neden size 
dava açtı? Çünkü mecburdu, aksi takdirde kamuoyu en baştan "Doğruymuş demek" 
sonucuna varacaktı. Dava sayesinde kamuoyunun zihni uzun süre bulanık tutuldu.
 
 
 Özden Örnek darbe günlüklerinin tam metni sitemizde, tıklayın
 |