Tam
EskidenYeniye
 
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..         "VKGB" için arama sonuçları    (Toplam 28 sonuç)          


Cihaner´e şok suçlamalar

Eski Erzincan Başsavcısı ve CHP Milletvekili İlhan Cihaner´in, yasaya aykırı olarak görevlendirerek kendisine muhbirlik yaptırdığı polis memuru Fatih K., yakalanınca şok iddialarda bulundu. Kendisini, CHP Milletvekili Cihaner´in, sanığı olduğu Erzincan Ergenekon soruşturmasıyla ilgili belgeleri çalmakla görevlendirdiğini iddia eden Fatih K., ´İstediği belgeleri Emniyetten alıp kendisine verdim. Benden yalancı tanıklık istedi´ dedi.

25.05.2013 12:19 Eski Erzincan Başsavcısı, CHP Milletvekili İlhan Cihaner´in, yasaya aykırı olarak görevlendirerek kendisine muhbirlik yaptırdığı polis memuru Fatih Kutbay, yakalanınca şok iddialarda bulundu. Fatih Kutbay, Ergenekon soruşturmasını yürüten Erzincan TEM bilgisayarlarındaki evrakların çalınmasını kendisinden Cihaner´in istediğini belirterek, bu evrakları polis bilgisayarından alarak sahte isimle Cihaner´e gönderdiğini söyledi. Fatih Kutbay, Cihaner´in kendisinden Erzincan halkını galeyana getirip emniyeti bastırmasını istediğini de anlattı.

15 Mayıs´ta gözaltına alındı

Emniyet bilgisayarlarına girerek yasa dışı yollarla elde ettiği bilgileri almak iddiasıyla hakkında soruşturma yürütülen eski polis memuru Fatih Kutbay, 15 Mayıs 2013´te Ankara´da gözaltına alındı. İlk ifadesinin ardından Erzurum TMK 10.maddesi ile görevli Cumhuriyet Savcısı Yaşar Sadık Taşkın´a ifade veren Fatih Kutbay, dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında şok iddialarda bulundu.

VKGB dergisi referansım olmuş

Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği´nin çıkardığı dergiye abone olduğunu ifade eden Fatih Kutbay, ?İlhan Cihaner, beni abonesi olduğum dergi ile bir takım kimselerin benim ulusalcı fikirlerim nedeniyle bana referans olduklarını söyledi? dedi. Başsavcılık makamında baş başa yapılan görüşmede Cihaner´in kendisine emniyet içindeki bazı yapılarla ilgili operasyon yapacağını, kendisine bilgi taşımasını istediğini ifade etti.

Periyodik olarak bilgi verdim

Fatih Kutbay, periyodik aralarla topladığı bilgileri Cihaner´e aktardığını, bu durumun Cihaner´in tutuklanması sonrasında da devam ettiğini söyledi. Fatih Kutbay, ?Ben Başsavcı´nın sözlü talimatı gereğince istihbarat ve TEM şube müdürlüğü personeli hakkında bilgi toplamaya devam ettim? dedi. Fatih Kutbay ifadesinde özetle şu iddialarda bulundu:

Kahverengi ajandaya not aldı

Cihaner´in talimatıyla Erzincan Emniyet Müdürlüğü Terör ve İstihbarat Şube Müdürlüğü ile ilgili buradaki personelin durumu ve bir takım hususları araştırıp almış olduğum notları sözlü olarak kendisine ilettim. Benim bildirdiğim hususları sürekli yanında gördüğüm kahverengi ajandasına not alıyordu.

´Bunların hepsi saçmalık´

İlhan Cihaner, STAR´ın konuyla ilgili sorusuna bir süre sessiz kaldıktan sonra ?Bunların hepsi saçmalık, başka da söyleyeceğim bir şey yok? cevabı verdi. Tüm çağrılara rağmen sanık olduğu Erzincan Ergenekon davası duruşmalarına katılmayan Cihaner için, son duruşmada ´zorla getirme´ kararı çıktı.

Erzincan´ı galeyana getir, emniyet müdürlüğünü bastır

TEM BİLGİSAYARINA GİRMEMİ İSTEDİ: Erzincan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüğünün bilgisayarlarına girip soruşturma evrakları veya diğer bilgileri getirmemi istedi. Ben de eğitim şube müdürlüğünde bulunan H.A´nın şifresini kullanarak bu bilgisayarlara girdim.

KENDİ SORUŞTURMA EVRAKLARINI İSTEDİ: Bilgisayarda Erzincan Ergenekonu soruşturmasına ilişkin evrakları ve dosyayı buldum. Çünkü Başsavcı benden özellikle o soruşturmayla ilgili dosyaları ve varsa insanlar hakkında tutulan fişleme notlarını istiyordu. Ben de bunları flash disk aktardım.

SAHTE İSİMLE BİLGİLERİ GÖNDERDİM: Elimdeki 8 gb´lık flash diski açamadım. Hemen akabinde kendime doktor raporu alıp memleketim Kırıkkale´ye gittim. Kırıkkale´deyken birkaç DVD´ye aktardığım bilgi ve belgeleri Oğuzhan Yıldırım ismi ile PTT´den kargo ile İlhan Cihaner´e gönderdim. Cihaner, aramızdaki ilişkinin ispatlanmaması için beni tembihlemişti.

4-5 BİN KİŞİLİK DOSYAYI BASIN TOPLANTILARIYLA YAY: DVD´yi gönderdikten sonra Paradis Pastanesi´ndeki ikili görüşmemizde benden TEM şubeden elde ettiğim dosya ile ilgili ve özellikle yaklaşık 4-5 bin kişilik arşiv kayıtlarını Erzincan´da yaymamı, basına çıkıp bunları açıklamamı, bu şekilde halkı galeyana getirip halkın emniyet müdürlüğünü basmasını sağlamamı istedi.

YALANCI TANIKLIK ETMEMİ İSTEDİ: İlhan Cihaner Erzincan Çatalarmut Barajı´nda bulunan mühimmatla ilgili olarak güya bu mühimmatın Erzincan Emniyet Müdürlüğü görevlilerince baraja atıldığı konusunda yalancı tanıklık yapmamı benden istedi.

OPERASYONUN BAŞINDA O VAR

Dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner´in kendisinden istediği hukuk dışı belgeleri nasıl sızdırdığını anlatan Kutbay, ?Bana irticacılara yönelik ordu ile yapılacak operasyonun başında kendisinin olacağını söyledi.

KARDEŞİYLE HABER YOLLADI

Eski polis memuru Fatih Kutbay, 16Mayıs 2013 tarihli savcılık ifadesinde sarsıcı açıklamalarda bulundu. Ankara´da 15Mayıs 2013´te babası ve kız kardeşi ile gözaltına alınan eski polis Kutbay, 2009´da İstanbul´dan Erzincan ili Otlukbeli ilçesine tayin olduğunu söyledi. Hıristiyan olması nedeniyle dini inancını rahat yaşamak için 5,5 ay çalıştıktan sonra Erzincan merkeze tayin olduğunu anlatan Kutbay, siyasi görüş olarak ´ulusalcı sol´ söylemi benimsediğini aktardı.

Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği´nin dergisine abone olduğunu söyleyen Kutabay, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi´nde okuyan kız kardeşi Merve Sena Kutbay aracılığıyla, dönemin Erzincan Başsavcısı Cihaner´e gitmesi konusunda haber aldığını aktardı.

Kız kardeşinin hukuk öğrencisi olması nedeniyle adliyeye sık sık gidip geldiğini anlatan Kutbay, Cihaner´in, kendisinden ´Emniyet içinde asker ile birlikte yapacakları operasyon için Emniyet´teki oluşumlar ile ilgili bilgi istediğini´ söyledi.

Kutbay, Cihaner´in ´Emniyetçilerin büyük bölümünün ´Fethullahçı terör örgütü üyesi olduklarını´ söyleyerek operasyonun ´resmi´ olduğunu vurguladığını kaydetti.

Kutbay itiraflarında yasal olmayan yollardan emniyet bilgisayarlarındaki gizli bilgi, belge ve soruşturma evrakını hangi yöntemlerle Cihaner´e ulaştırdığını da şöyle anlattı:

POLİSİ TEK TEK FİŞLEMİŞ

?İkinci kez Cihaner´in makamına gittiğimde bana Emniyet içerisinde Fethullahçı terör örgütü ve İsmailağa Cemaati mensubu polislerin bulunduğunu söyledi. Bunları daha yakından tanımam için, Fethullahçılar´ın saçlarının uzun, Hz. İsa sülietinde olduklarını, kılık kıyafetlerine özen gösterdiklerini, diğer aşırı dinci tarikatmensuplarının da Emniyet´te takunyaları ile gezdiklerini, masalarında Kur´an, Yasin duası gibimateryaller bulundurduklarını, sivil Fethullahçılar´ın ise ince bıyık bıraktıklarını söyledi.

Merkeze tayinim çıktı. Yanına uğradığımda benden Erzincan Emniyeti Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlüğü´nün personeli ile ilgili bilgi toplamamı istedi.?

Emniyetteki evrakı bana getir

?Başsavcının talimatı doğrultusunda Erzincan Terör ve İstihbarat Şube Müdürlüğü ile ilgili buradaki personelin durumunu araştırıp sözlü olarak kendisine ilettim. Sonra bu notları imha ettim. Bildirdiğim hususları sürekli yanında gördüğüm kahverengi ajandasına not alıyordu. Fethullahçı polislerin futbol ve benzeri sosyal aktiviteleri bile sürekli kendi aralarında yaptıklarını söylemişti.

Ben de bu şubedeki polislerden hangi halı sahaya gittiklerini kendisine söylüyordum. Kendisi somut delillere ihtiyacı olduğunu söyledi. Bunun için Fethullahçı terör örgütü ile ilgili yürüttüğü soruşturmayla ilgili Erzincan TEM ve İstihbarat Şube´nin bilgisayarlarına girip, soruşturma evrakları veya diğer bilgilere ulaşım sağlayıp sağlayamayacağımı sordu. Resmi bir soruşturma olduğunu düşünerek girebileceğimi söyledim. O da bana ilgili evrakları getirmemi söyledi.?

Belgeleri yay, halkı galeyana getir

?Cihaner cezaevinden çıktıktan sonra, Paradis Pastanesi´nde ikili görüşmemizde TEM şubeden elde ettiğim dosya ile ilgili 4-5 bin kişilik arşiv kayıtlarını basına açıklayarak Erzincan´da yaymamı söyledi. Böylece, halkı galeyana getirip Emniyet Müdürlüğü´nü basmalarını sağlamamı talep etti.

BERK´LE RANDEVU TALEBİ

Elde ettiğim arşiv kaydında birçok insanın kimlik bilgisi ve örgütsel konumları ile ilgili bilgi notları vardı. Bu kişilerin bunu duyması halinde emniyete karşı tepki ve infial oluşmasını istiyordu. Ancak bunları yapmadım.

O dönemde 3.Ordu Komutanı Saldıray Berk ile görüşmek için bir yüzbaşı aracılığıyla randevu aldım. Ancak emniyette yaşadığım özel sıkıntılarımdan bu randevuya da gitmedim. Cumhuriyet Başsavcısı´nın isteği doğrultusunda bir soruşturma yürütüldüğünü sanarak devletime hizmet etmek için bu eylemleri yaptım.

Suç işleme kastım yoktur. Tamamen iyi niyetimin kurbanı oldum. Benim psikolojik birtakım rahatsızlıklarım var. Bu durumun da göz önüne alınmasını istiyorum, mümkünse Adli Tıp Kurumu´ndan ceza ehliyetimin olup olmadığı konusunda rapor almak istiyorum.?++Görüşmeyelim, yanlış anlaşılır

?Bir süre sonra Cihaner, Adana Cumhuriyet Savcılığı´na tayin oldu. Uzun süre görüşmedik. O milletvekili oldu, ben polislikten atıldım. Meclis´te kendisiyle görüştüm. Ona, soruşturmanın ne aşamada olduğunu, şu anda Erzincan´da görev yapan yeni savcıya yaşananları anlatmamı isteyip istemediğini sordum.

O, ´Görüşmene gerek yok, yarın kimin hangi koltukta olacağı belli olmaz, sen bekle´ dedi. Akabinde birkaç defa daha kendisiyle görüştüm. Sonra ´Meclis´te görüşmeyelim, yanlış anlaşılır´ deyip beni başından savdı. ´Beni telefonla da arama yanlış anlaşılır´ dedi.? (Star / Bugün)

(25 Mayıs 2013, 12:19)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Yeniden görülmeye başlanan Cihaner davasının duruşmaları

Erzincan´da uygulamaya konulan ıslak imzalı ´irtica ile mücadele eylem planı´ manşetlerimiz

Flaş!!! Islak İmza ve Cihaner birleşti

Mahkeme: Islak imza Erzincan´da uygulandı

Cihaner´e şok: Yeniden yargılanacak

HSYK: Cihaner yargılanmalı

Erzincan´da savcı Cihaner ve Jandarma işbirliğiyle ´ıslak imza´ operasyonları

İŞTE ADIM ADIM ERZİNCAN´DAKİ ISLAK KOMPLO: CEMAATLERİ SİLAHLANDIRMA OPERASYONU

Cihaner´i Yargıtay´da kurtarma planı manşetlerimiz

Ses Kaydı: Cihaner ve diğer davalar Ankara´ya

´Er Cihaner´i kurtarmak´ oyununa devam

Tiyatro: Er Cihaner´i kurtarmak

Savcı: Ergenekon Yargıtay´da mı?

Yargıda Kontrgerilla örgütlenmesi

SAVCI OLDUĞU ÖĞRENİLEN GİZLİ TANIK EFE´DEN MAHKEMEYİ SARSAN CİHANER İDDİALARI

Gizli tanıktan şok ifadeler: Cihaner ´terör arttırılmalı´ diyordu

Cihaner´in gizli sorgu odası

Cihaner davasının gizli tanığına: İfadeni değiştir, yoksa

Cihaner´den tanığa: Kalemini kırdık

Adana´daki cemaatler de ıslak imza ile silahlandırılacak mı?

Terör sanığı Başsavcı Cihaner görevden alınacak mı?

CHP´nin Erzincan davasında tanıklara şok baskısı manşetlerimiz

CHP´liler hakim karşısına çıktı

CHP´li Ersin Ergenekon sanığı olabilir

CHP´li Ersin de Ergenekon´da

CHP´li Tınastepe Ergenekon sanığı oldu

Örneklerle CHP´nin Ergenekon davalarında sempatizanlıktan öte tavırları

´Ergenekon ve CHP´ manşetlerimiz

Erzincan iddianamesinde ara

Islak İmza iddianamesinde ara

Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=5332    yazdır/print


 

Harddiskler Gölcük etkisi yapacak

Genelkurmay´ın Ergenekon davasına gönderdiği harddisklerden darbe davalarındaki suçlamaları doğrulayan yeni deliller çıktı. Benzer gelişme Malatya Zirve davasında sanık akrabası tarafından mahkemeye teslim edilen harddisk olayında da yaşanıyor. Gölcük´te elde edilen belgeler bir çok şüphelinin tutuklanmasına, yeni soruşturma ve davaların açılmasına neden olmuştu. Gölcük etkisinin, elde edilen yeni delillerle Ergenekon, Zirve ve Dink davalarında da yaşanacağı görülüyor. Elde edildikleri yer itibarıyla önemi büyük olan deliller, yeni bazı soruşturmaların açılmasına da yol açabilir.

12.03.2013 22:48 Ergenekon davası kapsamına alınan internet andıcı davası sanıklarının ifadelerinde verdikleri bazı bilgilerin izini süren mahkeme heyeti, ifadelerde bahsi geçen personelin bilgisayarlarının harddisklerini Genelkurmay´dan talep etmişti. Genelkurmay´ın mahkemeye gönderdiği harddiskler Naip Hakim tarafından incelendi. Bir rapor hazırlanarak sonuçlar mahkemeye bildirildi. Harddisklerden darbe planlarını destekleyen şok içerikli belge ve bilgiler çıktı. Mahkemede bulunmayan yeni belge ve isimlerin yer aldığı hardisklerdeki yaklaşık 3 milyon belgeden 600 bin adedinin şifreli ve gizli ibareli olduğu anlaşıldı. Mahkeme Genelkurmay´dan şifreleri istedi. Henüz açılamayan bu şifreli dosyaların da açılmasıyla delillerin artması bekleniyor.

Bizzat Genelkurmay kanalıyla elde edilmeleri nedeniyle deliller üzerine tartışma yaşanması beklenmiyor. Benzer bir durum Gölcük Donanma Komutanlığı´ndaki aramalarda çuvallarca belgenin elde edilmesinde yaşanmıştı. Bir diğer benzer gelişme de Malatya Zirve davasında sanık akrabası tarafından mahkemeye yakın zamanda teslim edilen harddisk olayında yaşanıyor. O harddiskten de çarpıcı yeni deliller çıktı.

Gölcük´te elde edilen belgeler bir çok şüphelinin tutuklanmasına, yeni soruşturma ve davaların açılmasına neden olmuştu. Gölcük etkisinin, elde edilen yeni delillerle Ergenekon ve Zirve davalarında da yaşanacağı görülüyor. Elde edildikleri yer itibarıyla önemi büyük olan delillerin yeni bazı soruşturmaların açılmasına yol açabileceği düşünülüyor.

GENELKURMAY HARDDİSKLERİNDEKİ YENİ DELİLLER

Genelkurmay´ın mahkemeye gönderdiği harddisklerdeki yeni delillerden bazıları özetle şu şekilde:

Genelkurmay: Darbe şartları henüz yok!

Harddisklerden çıkan bir bilgi notu şok içeriğe sahip. 30 Ağustos 2007´de Harekat Başkanlığı için hazırlanan bilgi notunda hükümete müdahale şartlarının olgunlaşmadığı belirtiliyor. Bu sebeple muhtemel bir darbe için siyasi istikrarsızlık ve ekonomik gerilemeye ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Harddisklerden, Ergenekon sanıklarının kurtarılması, topluma irtica korkusu pompalanması ve AK Parti´nin engellenmesi için yapılmış kara propaganda planları da çıktı.

Genelkurmay´ın inkar ettiği Tushad, Genelkurmay disklerinden çıktı

Disklerden çıkan ve sadece Ergenekon davasını değil diğer bir çok davayı da temelden etkileyecek belki de en önemli delil, Genelkurmay´ın varlığını ettiği TUSHAD isimli Özel Harp Dairesi´nin TSK içinde kurduğu Ergenekon hücresinin varlığını gösteren ıslak imzalı resmi belgelerin taranmış fotoğrafları oldu. Resmi belgelerde ´TUSHAD Genelkurmay bünyesinde kurulmuş gizli bir yapılanmadır´ deniliyor. Belgelerde resmi yazışmaların tüm ayrıntıları görülüyor. Son 1 yıl içinde peşpeşe gelen bilgilerle Tushad´ın varlığı ortaya çıkmıştı. Bilgilerin tümünde Özel Harp Dairesi (ÖHD) ve onun kurduğu Ergenekon hücresi TUSHAD´ın çok sayıda terör olayını planladığı, Türkiye´deki terörü en üst düzeyde planlayıp yürüten resmi daire olduğu iddia ediliyordu. Peşpeşe gelen bilgilerden rahatsız olan Genelkurmay geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklama ile Özel Harp´in terörle bağlantısı iddialarını yalanladı. Genelkurmay, Tushad biriminin olmadığını da iddia etti. Ancak Genelkurmay´ın gönderdiği harddisklerden Genelkurmay´ın inkarını geçersiz kılan belgelerin çıkması Genelkurmay´ı da çok zor durumda bırakacak. Tushad ile ilgili belgeler sadece Ergenekon davasını değil, Malatya Zirve katliamı ile Hrant Dink cinayeti davalarını, hatta Bülent Arınç´a suikast ve Özel Harp Dairesi ile ilgili açılmak üzere olan davayı da yakından etkileyecek. İlgili mahkeme ve savcılıklar Tushad´ın var olup olmadığına dair Genelkurmay´dan bilgi talep etmişti.

Genelkurmay´dan Özel Harp itirafları

Genelkurmay harddisklerinden Özel Harp Dairesi ile ilgili çarpıcı bir belge çıktı. ´Amatör siviller´in kullanıldığı ve bunların ´kontrol dışı kalmaları seyredilmiştir´ denilen belgede Özel Harp Dairesi´nin ´istikrarsızlaştırma operasyonu´ yaptığı kabul ediliyor. ?Geçmişte yapılmış, olmuş bitmiş faaliyet ve uygulamalardan bugünün yöneticileri sorumlu değildir? yorumu yapılıyor. Ancak şüphe konusu uygulamaların geçmişte kalmadığına dair çok fazla delil ve bulgu ortaya çıktı. Kaldı ki bir an için öyle olduğu varsayılsa bile bahsi geçen ifadenin tek başına bir itiraf niteliği taşıdığı açık. Geçmişte hangi suçlara, cinayet ve terör eylemlerine karışıldığı sorusunun mahkemelerin ilgisini çekeceği açık. Genelkurmay resmi açıklamalarında Daire´nin terörle bağlantısını sürekli yalanlıyor. Benzer bir yalanlama bir kaç hafta önce geldi. Ancak bizzat Genelkurmay´ın gönderdiği harddisklerden çıkan itiraf ve belgeler, gerçeğin farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Cumhuriyet mitingleri sivil değilmiş

Genelkurmay´ın Ergenekon davasına bakan mahkemeye gönderdiği harddisklerden AK Parti hükümetine karşı 2007´de düzenlenen mitinglerle ilgili çarpıcı bilgiler çıktı. Resmi yazışmalarda mitingler hakkında değerlendirmeler var. Yazışmalardan mitinglere destek verilmesi gerektiği açıkça belirtiliyor. Eski adı Psikolojik Harekat olan Bilgi Destek Dairesi´nden Albay Fuat Selvi´nin hazırladığı belgede, terör ve Cumhuriyet mitingleri kıyaslanıyor. Nerelerde yanlış yapıldığı, başarılı mitinglerin nasıl olması gerektiği tek tek anlatılıyor. Mitingler Ergenekon iddianamelerinde Ergenekon örgütünün eylemi olarak gösteriliyor, bunun delilleri sıralanıyor.

Albay Çiçek´in bilgileri harddisklerden çıkmadı

Disklerden çıkan ilginç bir bulgu da, disklerde yer alması gereken bir bilginin bulunmadığının anlaşılmasıydı. Bilgi Destek Dairesi´nde çalışan tüm kullanıcılara ait bilgilerin server bilgisayarın harddiskinde tespit edilmesine karşın o bölümün yöneticisi ve ıslak imzalı belgenin de mimarı olan Albay Dursun Çiçek´in bilgileri ise bulunamadı. Bu bilgi kaybı, daha önce İrticayla Mücadele Eylem Planı davasının delil klasörlerine giren Bilgi Destek Dairesi´ne ait 26 adet bilgisayar ve beş adet sunucu üzerinde ´70 kez güvenli silme işlemi´ yapıldığı iddialarını güçlendirdi.

Sanıklar ihbarları örtbas etmiş

Yeni deliller sadece harddisklerden değil Genelkurmay´dan gönderilen diğer belgelerden de elde edilmişti. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin talebi üzerine Genelkurmay Başkanlığı´ndan gönderilen klasörler arasında yer alan 140 sayfalık bir belgede çarpıcı bilgiler yer alıyor. Örneğin, Ergenekon terör örgütüyle ilgili Genelkurmay Başkanlığı´na gönderilen 7 adet ihbar mektubunu, Balyoz ve Ergenekon davasının sanıkları incelemiş. Andıç davasındaki Ergenekon sanığı İsmail Hakkı Pekin ile Balyoz sanıkları Ahmet Türkmen, Cumhur Eryüksel ve Erdem Caner Bener tarafından yapılan incelemelerde, ihbar mektuplarında yer alan isimlerin hepsi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş.

Andıç´la 49 kampanya yürütülmüş

Disklerden çıkan bir belge, sanıkların varlığını inkar ettiği çok sayıdaki kara propaganda amaçlı internet sitesinin işletildiğine yönelik Ergenekon davasındaki suçlamayı doğruluyor. Ekim 2008 tarihli bir belgede, propaganda amaçlı 10 sitenin hizmet verdiği, 430 sitenin izlendiği ve internette 49 adet örtülü yayın kampanyasının yürütüldüğü belirtiliyor.

Darbeyi olgunlaştırmada basına görev

Disklerden çıkan bir bilgi de, 30 Ağustos 2007´de Harekat Başkanlığı için hazırlanan bilgi notunda gözler önüne serilen darbe hazırlığı idi. Hükümete müdahale şartlarının olgunlaşma süreciyle ilgili basına yüklenen bazı sorumluluklara ve faaliyetlere yer verilen bilgi notunda, yazarlara kitap yazdırma, bazı tarikat ve sivil toplum örgütleri hakkında broşür hazırlatılması ve yönlendirici anket yaptırılması dikkat çekiyor.

Genelkurmay´a çalışan 14 gazeteci kim?

Disklerden çıkan ilginç bir bilgi, ayrıntıları ortaya çıktığında gündemi sarsabilecek içerikte. Belgede AK Parti´ye kapatma davası hazırlanırken kullanılan 14 gazetecinin isimleri yer alıyor. Genelkurmay´dan gönderilen haberleri başlıkları değiştirerek aynen kendi haberleri gibi köşelerinde yayınlayan ve sadece isimlerinin başharfleri öğrenilebilen bu 14 gazetecinin kim olduğu henüz bilinmiyor.

Aydınlık, yarı resmi TSK yayın organı

Disklerden çıkan bir belgelerde, Genelkurmay´ın Aydınlık ve Jeopolitik gibi dergilere kara propaganda amaçlı maddi desteği de yer alıyordu. Belgelerde, bu yayın organlarına çok sayıda abone yapılması, ilan ve reklam verilmesi, çıkaracakları kitap ve dergilerin alınması talep ediliyor. Belgelerde çok sayıda faaliyete dair planlar yer alıyor. En dikkat çekeni ise bazı Kuran ayetlerine yönelik çirkin saldırı planı. Bilindiği gibi Aydınlık dergisi yöneticileri Ergenekon davası kapsamında yargılanıyor. Aydınlık´a yöneltilen suçlamalardan biri, örgütün yayın organı olduğunu kanıtlayacak şekilde Başbakan Erdoğan´ın yasadışı şekilde kaydedilmiş gizli devlet konuşmalarını yayınlamak, böylece onu devirmeye yönelik darbe çalışmalarına destek vermek. Diğer yayın organı Jeopolitik de hükümet karşıtı bir yayın organı olarak yayın faaliyeti yürütüyor.

Büyükanıt 2. muhtırayı hazırlamış

Disklerden çıkan bir diğer bilgi, 27 Nisan 2007 tarihinde AK Parti hükümetine karşı internette muhtıra yayımlayan dönemin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt´ın, yeni bir bildiri hazırlattığı ancak kamuoyuna duyuramadığı oldu. Muhtırada, ´Genelkurmay´ın Başbakan´a bağlı bir kurum´ olduğu şeklindeki hükümet açıklamasından duyulan rahatsızlık dile getiriliyor.

İbadet Eylem Planı!

Disklerden, Ergenekon´un TSK´nın din düşmanı olmadığını göstermek için ´İbadet Eylem Planı´ yaptığını gösteren ilginç belgeler de çıktı. Namaz, hacc, kurban gibi ibadetlerin subaylarca yapılmasını ve kamuoyunun duyması için haberleştirilmesini isteyen planda amacın gösteriş olduğunu kanıtlayan iki kritik ayrıntı dikkat çekiyor. İlki, ibadetlerin dozajının iyi ayarlanması gerektiği, aksi halde kamuoyunda TSK´nın imajının zarar görebileceği uyarısı. Diğeri ise TSK´nın üst düzey yöneticilerinin ibadet uygulamasına katılmamasının istenmesi.

ZİRVE DAVASINDA SANIK YAKININ TESLİM ETTİĞİ HARDDİSKTEKİ YENİ DELİLLER

Zirve davasında sanık yakının savcılığa teslim ettiği harddiskten çıkan bazı yeni deliller özetle şu şekilde:

Zirve Yayınevi cinayetleri davası kapsamında tutuklu bulunan muvazzaf asker Haydar Yeşil´e ait bir harddisk kayınbiraderi H.K. tarafından belki önemli olabilir gerekçesiyle soruşturmayı yürüten savcılığa teslim edildi. Harddiskten şok belge, ses kaydı ve bilgiler çıktı. Diskten çıkan belgelerin öncelikle Malatya Zirve katliamı davasıyla ilgili olduğu belirlendi. Şerefsizlere vur dedik öldürmüşler şeklindeki katliamı itiraf eden ses kaydı bunlardan sadece birisi. Ancak harddiskten çıkan bilgiler sadece bu katliamla sınırlı değil.

Savcı: Hamido´yu Özel Harp öldürdü

Binbaşı Haydar Yeşil´in harddiskinden çıkan belgelere göre, 1978 yılında Malatya eski belediye başkanlarından ´Hamido´ lakaplı Hamit Fendoğlu´na yönelik suikast, darbeye zemin hazırlamak amacıyla, Zirve Yayınevi cinayetlerini planlayan Özel Harp Dairesi´nin ´siyah ve beyaz kuvvetler´i tarafından gerçekleştirilmiş. Harddiskteki bilgilerden hareketle bu görüşe varan savcı delillerini de raporunda sıralıyor. 17 Nisan 1978 tarihinde Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, evine paketle gönderilen bombanın patlaması sonucu iki torunu ve geliniyle birlikte hayatını kaybetmişti. Zirve Yayınevi Katliamı da 2007 yılında yine Malatya ilinde gerçekleşti.

1978 yılı garip gelebilir. Ancak hatırlanacağı gibi Özel Harp Dairesi unsurlarının görev aldığı TUSHAD isimli Ergenekon hücre yapılanmasının 1993 yılında TSK içinde gizlice kurulduğu, Zirve iddianamesinde delilleriyle ortaya konulmuştu. Ayrıca bu gelişmeden hareketle biz bir adım daha ileri gitmiş ve Ergenekon yapılanmasının 1970´li yıllara kadar uzandığını Ergenekon 1993´e uzandı başlıklı 24 Haziran 2012 tarihli haberde çok sayıdaki somut delil ve bulgu ile ortaya koymuştuk.

Tushad, bayrağı PKK´ya yaktırdı

Binbaşı Haydar Yeşil´in harddiskinden çıkan bazı belgeler, Özel Harp Dairesi subaylarının görev aldığı TUSHAD isimli Ergenekon hücresinin hazırladığı raporlardan oluşuyor. Raporlarda, Üsteğmen B.Ç. için ?Mersin bölgesinde PKK odaklı sokak eylemleri yaptırabilme kabiliyetine sahiptir. Mersin´de bir çok olayı kendi dairesi planlamıştır. Bölgede planların pratiğe dönüştürecek sivil bağlantıları güçlüdür. Kendisine bağlı siyah ve beyaz kuvvetleri koordine etmektedir.. PKK ile sivil kuruluşlarımız ile ortak görev yürütmektedir.? deniliyor. 2005 yılında Mersin´de Nevruz kutlamalarında küçük çocuklar Türk bayrağını yakmış, tüm yurtta tepki gösterileri düzenlenmişti. Bayrağı çocukların eline takım elbiseli bir sivilin verdiği, bu kişinin Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) üyesi Ali Kutlu olduğu tespit edilmişti. Kutlu, halen Ergenekon davasında yargılanıyor. Dolayısıyla harddiskten çıkan bu raporlar Ergenekon davasını yakından ilgilendirmekte.

Yukarıda sayılanlar, basına yansımış olan yeni delillerden sadece bir kısmı. Tıpkı Gölcük Donanma Komutanlığından ele geçirilenlere benzer şekilde, bizzat Genelkurmay ya da sanık yakını kanalıyla elde edilmeleri nedeniyle deliller üzerine tartışma yaşanması beklenmiyor. Elde edildikleri yer itibarıyla önemi büyük olan delillerin Gölcük etkisi yapması, Ergenekon, Zirve ve Dink gibi mevcut davaları etkilemesi, çok sayıda yeni soruşturmanın açılmasına da yol açması bekleniyor.

(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(12 Mart 2013, 22:48)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Genelkurmay´ın provokasyon siteleri ya da ´internet andıcı´ konulu manşetlerimiz

Zirve derinleşiyor: Yeni deliller

Donanma´da zemine gizlenmiş 10 çuval belge manşetlerimiz

Flaş!!! Donanma´da arama: 10 çuval belge

Ergenekon, Balyoz ve diğer davalardaki delil tartışmaları

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=5174    yazdır/print


 

Tushad, bayrağı PKK´ya yaktırdı

Zirve katliamı soruşturmasında yeni belgeler ele geçirildi. Özel Harp Dairesi subaylarının görev aldığı TUSHAD isimli Ergenekon hücresinin hazırladığı raporlarda, Üsteğmen B.Ç. için ´Mersin bölgesinde PKK odaklı sokak eylemleri yaptırma kabiliyeti var. Pekçok olayı da kendi dairesi planladı´ deniliyor. 2005 yılında Mersin´de Nevruz kutlamalarında küçük çocuklar Türk bayrağını yakmış, tüm yurtta tepki gösterileri düzenlenmişti. Bayrağı çocukların eline takım elbiseli bir sivilin verdiği, bu kişinin Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) üyesi Ali Kutlu olduğu tespit edilmişti. Kutlu, halen Ergenekon davasında yargılanıyor.

12.02.2013 10:24 İşyerlerine molotof atan, bayrak yakan, polisi taşlayan çocuklarla gündeme gelen Mersin´deki olayların altından varlığı sürekli tartışma konusu olan TUSHAD çıktı. Star´dan Kemal Gümüş´ün haberine göre (1), Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının Zirve Katliamı soruşturması çerçevesinde elde ettiği yeni deliller arasında bulunan bir belgede TUSHAD´ın elemanları ile ilgili şok raporlar yer alıyor. Raporda TUSHAD elemanı B.Ç için ?Mersin bölgesinde PKK odaklı sokak eylemleri yaptırabilme kabiliyetine sahiptir. Mersin´de bir çok olayı kendi dairesi planlamıştır. Bölgede planların pratiğe dönüştürecek sivil bağlantıları güçlüdür? değerlendirmesi yapılıyor.

Ülger´e bağlı kara propaganda

Zirve Cinayeti soruşturmasında elde edilen yeni deliller arasında Genelkurmay bünyesinde Hurşit Tolon tarafından kurulan Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi´nin (TUSHAD) faaliyetleri gün yüzüne çıkmaya başladı. Daha önce Jandarma İstihbarat Binbaşı Haydar Yeşil´e ait hard diskte ortaya çıkan TUSHAD´a dair savcılığın yeni belgelere ulaştığı öğrenildi. Yeni belgelere göre Zirve Yayınevi Katliamı´nın azmettiricisi olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan Jandarma Alay Komutanı Mehmet Ülger´e bağlı çalışan dezenformasyon ekibinin toplumu yanlış yönlendirmek ve tedirginlik oluşturmak için büyük bir kara propaganda çalışması yaptığı belirlendi.

Siyah-Beyaz-Kurt-Kartal

Yine söz konusu belgelerde yer alan bilgilere göre TUSHAD´ın alt birimleri olan Siyah ve Beyaz Kuvvetler dışında Kurt ve Kartal isimli iki farklı birimi daha olduğu belirtiliyor. TUSHAD´çılar bünyelerinde çalıştırdıkları askeri personeller ile ilgilide çok detaylı raporlar hazırlatmış ve kullandıkları elemanlarının faaliyet alanları ile irtibatlarını birer birer raporlaştırmış. Raporların birinde ise TUSHAD personeli B.Ç´nin Mersindeki olayların arkasında olduğu ve provokatif bir çok olayı koordine ettiği belirtiliyor. Savcılığın elindeki yeni belgelerde yer alan TUSHAD personelinden bir kaçı için hazırlanan raporlar ise şöyle:

CHP içinde organize yapıyor

Üsteğmen B.Ç: Binbaşı T. Ç´e bağlı olarak çalışmaktadır. Sorumluluğu altındaki elemanlarına hakim olup uygun proje ve görevlerde kullanma yeteneği gelişmiştir. Kürtçü unsurlar ve Alevi unsurlar arasında bağlantıları vardır. Mersin CHP İl teşkilatı içerisinde organize kabiliyetine sahiptir. Mersin CHP içerisinde teşkilatlanma için GATA´dan Albay Ö.P. aracılık etmekte.

Üsteğmen B.Ç planladı

Özellikle Mersin´de bölgesinde PKK odaklı sokak eylemleri yaptırabilme kabiliyetine sahiptir. Mersin´de bir çok olayı kendi dairesi planlamıştır. Bölgede planların pratiğe dönüştürecek sivil bağlantıları güçlüdür. Kendisine bağlı siyah ve beyaz kuvvetleri koordine etmektedir. Verilen görevleri yerine getirme konusunda bir özel harpçi kadar hırslıdır. Kurtlar içerisindeki yapı ile Üsteğmen K. A. üzerinden irtibatlıdır.

PKK ile ortak görev yürüttü

Daire içinde Deniz Üstğ. K.E.A., Deniz Üstğ. D.A., Deniz Üsteğmen S.T., Astsubay Kıdemli Başçavuş T.A., Kd. Başçavuş Z.Ö. ile birlikte çalışmaktadır. PKK ile sivil kuruluşlarımız ile ortak görev yürütmektedir.

TUSHAD ´Makina Dairesi´ yapılanması

HER bölgede kendine ait yapı kuran TUSHAD´ın hücreler halinde oluşturulduğu ortaya çıktı. Hücrelerin bağlı olduğu ?TUSHAD Makine Daireleri?nde ise önemli eylem kararları alınırken çeşitli sivil veya siyasi kurumlarla bağlantı da kuruluyordu. TUSHAD yapısının kurulduğu bölgenin büyüklüğüne göre birkaç ?Makine Dairesi?ne ayrılabildiği de öğrenildi. Örneğin Akdeniz´de 3 Makine Dairesi bulunmaktaydı. Raporda ?Üsteğmen M. Z, Yüzbaşı Ü. N. K´ya bağlı olarak çalışmaktadır. Eleman kazanma noktasında Kd. Başçavuş B.G´yi aktif olarak kullanmış, bir çok elemanı yapıya kazandırmıştır? notu da dikkat çekti.

NEVRUZ´DA ÇOCUKLARIN ELİNE BAYRAK VERİP ÜLKEYİ AYAĞA KALDIRDILAR

MERSİN´DE 2005 yılındaki Nevruz kutlamaları sırasında küçük çocuklar bayrak yakmış ve buna tepki olarak tüm Türkiye´de bayrak kampanyaları ve yürüyüşleri yapılmıştı. Gözaltına alınan çocuklar ve tanık olarak dinlenen polisler, takım elbiseli iki kişinin bayrağı verip yakmalarını istediğini anlatmıştı. Ergenekon gizli tanığı 17´de, verdiği ifadede, çocuklara bayrağı yakması için veren kişinin Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) üyesi Ali Kutlu olduğunu iddia etmiş ve Kutlu tutuklanmıştı. Polis de yaptığı fotoğraf karşılaştırmasında çocukların yanındaki kişinin Kutlu olduğunu belirleyip mahkemeye bildirdi. (1)

KONTRGERİLLACILAR İÇİN BAYRAK YAKMA DAHİL HERŞEY MÜBAH

Star yazarı Berat Özipek´in Ergenekon ve ahlak başlıklı 24 Şubat 2009 tarihli yazısını alıntılarken şu satırları eklemiştik: Kendi adamlarımızı öldürür, kendi gazetelerimizi bombalar karşı tarafın üzerine atarız. Çocuklara para verip bayrağı yerlerde süründürtür, para verip gençlere papazları yazarları vurdurturuz. Öyle pervasız öyle korkusuzuz ki cinayeti işleyenlerle güvenlik güçlerini aynı bayrak altında fotoğraflarız. Çocuklarının gözleri önünde insanları evinden alıp infaz ederiz, asit kuyularına atarız. Bize isyan etsinler diye yakınlarına dışkı yediririz, köylerini yakarız. Uyuşturucu ve kan lekesiyle kirlenmiş parayı, mücadelemizi hatırlattığı için daha çok severiz. Yaptıklarımızı örtecek cici gösterecek medyamız, siyasetçilerimiz, parti genel başkanı avukatlarımız var. Bir çağrımızla bayrağı kapıp meydanları dolduracak vatandaşlarımız var. Aynı tabancayla öğleden önce sağcıyı öğleden sonra solcuyu vururuz. Gerilimden çatışmadan besleniriz. Beslendikçe yeni kışkırtmalar çıkartırız. Boş durmayı sevmeyiz. Öyle başarılıyız ki, Gladio´ların örgütlendiği tüm Nato ülkeleri içinde en kanlı ve yoğun faili meçhullerin yaşandığı ülke sayemizde bizimki olmuştur.. (2)

TUSHAD NEDİR?

22 Haziran 2012 tarihinde kabul edilen Malatya Zirve katliamı ek iddianamesinden Türkiye´yi sarsan şok bir iddia çıktı. Ek iddianamenin neredeyse tamamı bu iddiaya dayanıyordu. Buna göre, 1993 yılında TSK içinde o dönem Tümgeneral rütbesinde olan Hurşit Tolon tarafından Ergenekon´a bağlı çok gizli bir hücre yapılanması oluşturulmuş, kışkırtma ve kaos eylemleri gerçekleştirilmişti. Bu hücre Özel Harp Dairesi (ÖHD) görevlilerinden oluşturulmuştu. Ek iddianamenin 598-599. sayfalarında şu ifadeler kullanılıyor:

Şüphelinin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü 1993 yılında TSK içerisinde TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) isimli gizli bir yapılanmayı Ergenekon Terör Örgütünün talimadarı doğrultusunda bu örgüte bağlı kurarak faaliyete geçirdiği, bu birimin Ergenekon Terör Örgütü tarafından TSK içerisinde gizli bir şekilde kurulmuş olmasından dolayı Genelkurmay Başkanlığının bu birimden haberinin olmadığı, bu yapılanmada diğer bir Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Levent Ersöz´e eğitmen olarak görev verdiği, uzun yıllar bu birimin başında görev yaptığı, Şüphelinin, TUSHAD´ı 1954 yılında kurulan ve daha sonra Özel Harp Dairesi, 1990 yılında da Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini alan Seferberlik Tetkik Kurulu içerisindeki bazı birim ve yapıları Beyaz Kuvvetler ve Siyah Kuvvetler adı altında kurumsallaştırarak kurduğu.. (3)

(1) haber.stargazete.com/politika/sokaklari-tushadin-kara-propaganda-ekibi-yaktirdi/haber-726693

(2) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=389

(3) kontrgerilla.com/iddianame_zirveek.asp

(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(12 Şubat 2013, 10:24)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

2005´te Mersin´deki Bayrak yakma olayıyla ilgili manşetlerimiz

Ergenekon´da çarpıcı tanık ifadesi

Meğer bayrağı özde vatandaş yaktırmış

Ergenekoncular için herşey mübah

Malatya Zirve Katliamı ve Ergenekon bağlantısı manşetlerimiz

TUSHAD İLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ

Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad

Tushad kimlikleri ek klasörlerde

Zirve derinleşiyor: Yeni deliller

Tanık: Özal´ı Tushad zehirledi

Çınar´dan mahkemede şok iddialar

Zirve´yi başlatan papazdan şok itiraflar

Zirve davaları birleştirildi

İşte 761 sayfalık ek iddianame

Zirve ek iddianamesi kabul edildi

Dink ve Zirve aynı ekibin işi

Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış

Tanık: Malatya ve Dink ´Kafes´ işi

Zirve Yayınevi Katliamı ile Kafes davaları birleşebilir

Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz

Özel Harp Dairesi sayfamız

Tedavülden kalkan 100bin Meclis´te

TBMM: 100 bin özel harpçi var

TBMM: Derin güçler aktif

TBMM: Terör Özel Harp işi

Flaş!!! Özel Harp ve Ergenekon bombaları kardeş

İşte kontrgerilla.com´un da katkı sunduğu Özel Harp Dairesi konulu TBMM raporu

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=5118    yazdır/print


 

Ergenekon´da 222. duruşma

Ergenekon davasına tanıkların dinlenmesiyle devam ediliyor. Duruşmada Mesut Sezer tanık olarak ifade veriyor.

17.08.2012 11:51 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 65´i tutuklu 273 sanıklı ´Ergenekon´ davasının 222´inci duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 38 tutuklu sanık katıldı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Doğu Perinçek ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 27 tutuklu sanığın gelmediği duruşmada, bu davadan tutuksuz yargılanan ´Odatv´davasının tutuklu sanığı Yalçın Küçük de hazır bulundu.

TANIK MESUT SEZER´İN İFADESİ

Duruşmada, mahkemeye gelen evrakların okunmasının ardından, tanık Mesut Sezer´in dinlenilmesine başlandı. Sezer, bir dönem Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nde genel sekreterlik yaptığını belirterek, burada yargılanan sanıkların büyük bölümünü basından tanıdığını söyledi. Tutuklu sanık emekli Albay Fikri Karadağ ile bir program vesilesiyle tanıştığını ifade eden Sezer, ´Bu hareket, vatanını, milleti ve bayrağını sevenlerden oluşan bir topluluktur, bir sivil toplum örgütüdür. Tamer Ünal tarafından kurulmuştur´ dedi.

Sezer, VGKB´nin 2005 yılında Taner Ünal tarafından kurulduğunu belirterek, derneğin ayda ya da iki ayda bir Ankara´da toplantı yaptığını anlattı. Savcı Pekgüzel´in, Halit Bozkurt ile ilişkisini sorduğu Sezer, ´Danıştay saldırısından 3 gün kadar önce Bozkurt ile tanıştım. Bana Taner Ünal´a destek vermemi söyledi. Çok büyük olaylar çıkacağını ve bunun altında benim de kalacağımı söyledi´ diye konuştu.

Sezer, Cumhuriyet Savcısı M. Ali Pekgüzel´in Kuvay-ı Milliye Derneği ile VKGB´nin ilişkisi nedir? sorusuna da VGKB´den ayrılanların kurduğu bir dernekti. Genel başkanlığını Fikri Karadağ yürütüyordu. karşılığını verdi. Bozkurt, VKGB´yi kuran emekli paşalar arasında yer alıyor.

Sezer, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in ´Bir telefon görüşmenizde ´İstiklal Savaşı´ ifadesi geçiyor, bunu açıklar mısınız?´ diye sorması üzerine ´Son yıllarda PKK ve yandaşları medyada çokça yer almakta ve propaganda yapmaktadır. Yapacağımız bir bayrak mitingi vardı. Bu mitinge katılım çok olsun diye motivasyon etmek için böyle ifadeler kullandım´ dedi.

(17 Ağustos 2012), son güncel.: (18 Ağustos 2012)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4757    yazdır/print


 

Ergenekon´da 207. duruşma

Ergenekon davasında tanıkların dinlenmesine devam edildi. Gazeteci Tutkun Akbaş, Ergenekon´un toplumsal karışıklık çıkartmak için motorize ekipler kurma planı iddiaları konusunda bildiklerini anlattı. Duruşmada dinlenilen diğer iki tanık ise, terör örgütü PKK tarafından şehit edilen astsubay Murat Namdar´ın eşi Yıldız Namdar ile işadamı Ethem Sancak oldu.

19.07.2012 11:55 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 68´i tutuklu 273 sanıklı Ergenekon davasının 207´nci duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekilli gazeteci Mustafa Balbay, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 47 tutuklu sanık katıldı. CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 21 tutuklu sanığın gelmediği duruşmada, başka davadan tutuklu sanık Prof. Dr. Yalçın Küçük ile tutuksuz sanıklar eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek ve Aydınlık Gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Sabuncu da hazır bulundu.

TANIK TUTKUN AKBAŞ´IN İFADESİ

Duruşmada tanık olarak dinlenilen gazeteci Tutkun Akbaş, 2006 yılı Mayıs ayında, Tempo dergisinde çalışırken gelen maille ilgili bilgi verdi. Akbaş, 2006 yılında üye olduğu ´Özel Büro´ adlı mail grubundan, Kürt mafyasına karşı motorize ekipler kurulacağı yönünde bir mail aldığını ve bunu araştırmaya başladığını kaydetti. Akbaş mailde, Kürt mafyasına karşı bir milyon kişiden oluşan telsizli ve coplu motorize ekip kurulacağının belirtildiğini söyledi. Akbaş, mailin geldiği ´Özel Büro´ isimli mail grubunun yöneticisi Erkut Ersoy ile mail yoluyla görüştüğünü, Ersoy´un kendisine Kürt mafyasına karşı coplu, telsizli, motorize ekipler kurulacağını, bunu Kuvayı Milliye Derneği ile organize ettiklerini, sorumlusunun Durmuş Ali Özoğlu olduğunu anlattığını belirtti. Ersoy´un bu konuyu kabul ettiğini belirten Akbaş, şöyle dedi:

´Kuvvai Milliye Derneği ile birlikte organize ettiklerini söyledi. Motorların siparişlerinin de verildiğini aktardı. Bana bu motorize ekiplerin başında olan kişinin Durmuş Ali Özoğlu (Ergenekon tutuklu sanığı) olduğunu söyledi. Onunla da röportaj yaptım. Özoğlu, böyle bir motorize ekip kurulması planını doğruladı. Ancak amaçlarının temizlik ve yaşlılara yardım olduğunu belirterek suç oranlarının artması ya da Kürt mafyasına karşı kurulması konularını kabul etmedi. Daha sonra görüştüğüm Özoğlu, bu ekiplerin Kürt mafyasına karşı kurulduğu, telsizli, coplu olacakları konusunu reddetti. Motorize ekipler kurmayı istediklerini, bunların halka, yaşlılara yardım edeceğini, gerektiğinde çöp toplayacağını söyledi. Ben de o zaman çalıştığım dergide bu beyanları olduğu gibi haberleştirdim.´

Mahkeme Başkanı, Akbaş´a röportaj kayıtlarını saklayıp saklamadığını sordu. Akbaş, Özoğlu ile yaptığı röportaj kaydını sildiğini söyledi.

TANIK YILDIZ NAMDAR´IN İFADESİ

Duruşmada dinlenilen bir başka tanık, terör örgütü PKK tarafından şehit edilen astsubay Murat Namdar´ın eşi Yıldız Namdar oldu. Terörist başı Abdullah Öcalan´ın yargılandığı davada müşteki olarak da ifade veren Namdar´a, Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk dava konusu Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili bilgisini sordu. Namdar da bu konuda 3 yıl önce İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü´nde ifade verdiğini söyledi.

Başkan Çalmuk, emniyette tanık olarak mı ifade verdiğini sordu. İfadeye çağrıldığını, Ergenekon´da güvenlik ve savunmayla ilgili görevleriniz var mı? gibi suçlayıcı sorular sorulduğunu belirten Namdar, Ancak bu konularla ilgili hakkımda bir dava açılmadı. dedi.

Namdar, eşinin 1995 yılında şehit edilmesinin ardından, yaşadığı Bursa´da Atatürkçü Düşünce Derneği, şehit ailelerinin kurdukları dernekler gibi çeşitli sivil toplum kuruşları içinde terörün durdurulmasına katkı sağmak amacıyla çalışmalarda bulunduğunu söyledi. Çabalarının sonuçsuz kaldığını ve kimseden yardım alamadığını belirten Namdar, PKK´nın Yunanistan tarafından himaye edildiğini öğrendiğimde, uluslararası arenada Yunanistan´ı mahkum ettirebileceğimiz bir dava açmak istedim. En azından hukuken bir şey yapalım istedim. Bu konuyla ilgili kardeşini bir terör saldırısında kaybeden Ceyhan Mumcu ile görüşmemin doğru olacağını düşündüm. Mumcu ile görüştüğümde, cesur söylemleri olan Doğu Perinçek´in bize yardımcı olup olamayacağını sordum. O da yardım edebileceğini söyledi. dedi. Perinçek´in, kendisine ilgi gösterdiğini ve yol göstermeleri için hukukçularına yönlendirdiğini belirten Namdar, bu nedenle Perinçek´e teşekkür ettiğini söyledi.

Daha sonra Perinçek ile tekrar görüştüğünü ve bu çalışmalarıyla ilgili bilgi ve belge bulabileceği kişilerin isimlerini istediğini aktaran Namdar, Bana Ümit Özdağ ve Emin Gürses´in isimlerini verdi. Emin Gürses´in de cesur söylemleri vardı. Onunla görüştüm. Önce benden bu belgelerin temini için süre istedi. Ancak birkaç gün sonra belge bulamadığını ve yardımcı olamayacağını söyledi. Birlikte yola çıktığım kişiler, ´Bu işe bizi karıştırma, sen de girme´ dediler. Yine yalnız kaldım diye konuştu.

Doğu Perinçek ile birlikte Lozan´da Ermeni iddialarına ilişkin yapılan eyleme katıldığının hatırlatılması üzerine Namdar, PKK´ya Ermenilerin destek verdiğini bildiği için kendisinin gittiğini ve Perinçek tarafından davet edilmediğini söyledi. Başkan Çalmuk´un masraflarını kimin karşıladığını sorduğu Namdar, ´Her şeyi kendim karşıladım. Ülke için bir şey yapmaya gönüllüyseniz gözünüz para görmez.´ diye cevap verdi.

Terör sorunun çözümüne katkı sağlamak için çok çaba harcadığını, çaldığı bütün kapıların yüzüne kapandığını söyleyen Namdar, bunun üzerine 2007 yılındaki genel seçimlerde Diyarbakır´dan bağımsız milletvekili adayı olduğunu söyledi. Bu girişiminde de çok yalnız bırakıldığını belirten Namdar, Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi (VKGBH) Derneği Genel Başkanı Taner Ünal´ın, kendisini arayarak seçim çalışmalarında destek olacağını söylediği bilgisini verdi. Diyarbakır´da VKGBH üyeleri tarafından Türk bayraklarıyla karşılandığını belirten Namdar, seçim çalışmalarında bu kişilerden bir süre yardım aldığını anlattı.

VKGBH üyelerinin, kendisinden bazı ihtiyaçları için para istediklerini belirten Namdar, parasının olmadığını ve haliyle para veremeyeceğini söylemesinin ardından bu kişilerin çalışmalara daha fazla katılmadıklarını söyledi. İlerleyen süreçte bir şoför tuttuğunu ve dağ taş gezdiğini, arabasının taşlandığını belirten Namdar, Hakaretlere uğradım. Yanımda kimse yoktu. Doğu Perinçek´in beni desteklediği söyleniyor. Yanımda kimse yoktu. Keşke, Doğu Perinçek, başka bir siyasi parti, medya ya da şehit aileleri derneği beni destekleseydi. diye konuştu. Bu süreçte maddi olarak bittiğini belirten Namdar, Annem bileziklerini bozdurup bana gönderdi. Kazanamadım. Bana ´kadın halinle yerinde otursana, bu ülkede bir sürü adam var´ diyorlardı. ifadesini kullandı.

Tüm gayretlerinin sonuçsuz kaldığını ve küstüğünü belirten Namdar, Bu yüzden de 2007 yılından beri yerimde oturuyorum. Bir de bu Ergenekon´u ben hala anlayamadım. Bana yönelik suçlamalar da olunca kafam karıştı.´ dedi. İfadesinin bazı bölümlerinde duygularına hakim olamayan Namdar, salondan ayrılırken de sanıklara, ´Hepiniz Allah´a emanet olun´ diye seslendi.

TANIK ETHEM SANCAK´IN İFADESİ

Duruşmada tanık olarak dinlenilen iş adamı Ethem Sancak da sanıklardan Doğu Perinçek ile gençlik yıllarından tanıştığını, aralarındaki fikir ayrılığı nedeniyle 1992 yılından beri görüşmediğini kaydetti. Savcılıkta verdiği ifadesini tekrar ettiğini, ekleyecek bir şeyi olmadığını belirten Sancak, bir soru üzerine, ´Ergenekon gibi bir yapılanmadan haberim yok. Ergenekon türü yapılanmalara karşıyım. Birinci sınıf demokrasiden yanayım´ dedi. ( Cihan, AA)

Sancak´ın savcılık ifadesinin okunmasının ardından tutuklu sanık Doğu Perinçek, tanık Sancak´a MİT´in Ergenekon şemasında tüm iş adamlarının isimleri kapalı durumda. Ancak MİT´ten gelen evrakta ismi geçen iş adamlarının arasında isminiz açıkça belirtilmiş. Herkesin ismi kapatılırken sizinki açık yazılmış. Siz Ergenekon´un üyesi misiniz? diye sordu. Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk ise böyle bir evrakın mahkemeye ulaştığını hatırlamadığını ve isimleri açmadıklarını ısrarlı bir şekilde tanık ve sanıklara duyurdu. Ardından da Sancak, kendisinin böyle bir örgüte üye olmadığını söyledi.

TANIK MEHMET ALİ ÖZALTIN´IN İFADESİ

Sancak´ın ardından ifadesine başvurulan tanık Mehmet Ali Özaltın, 1993-2008 yılları arasında Türk Metal Sendikası´nın Manisa Şubesi´nde başkanlık yaptığı bilgisini verdi. Son yıllarda teşkilat içinde sıkıntıların ortaya çıktığını belirten Özaltın, ´Türkiyem´ adlı bir topluluk kurduklarını ve bu topluluğa bağlı bir dergi çıkarmaya başladıklarını kaydetti.

ART televizyonunda yapılan programların sıkıntıları su yüzüne çıkardığını belirten Özaltın, Sendikanın geliri 5-6 trilyon lira, ancak Cumhuriyet mitinglerindeki giderleri kendi cebimizden karşıladık. Bu durum bizde sıkıntıya neden oldu. Türk Metal İş Sendikası, darbelerin oluşturduğu bir sendikadır. Darbe dönemlerinde kapanmayan tek sendikadır. Sendikadaki yolsuzluklarla ilgili zaten savcılığa suç duyurusunda bulunduk.´ dedi.

Özaltın, tutuklu sanık Mustafa Balbay´ın Metal İş Sendikası´nın kanalı ART´den haksız gelir elde ettiğini ileri sürdü. Özaltın, Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Mustafa Özbek´in genel başkanı olduğu dönemde sendikanın basın danışmanlığını yürüten Balbay´ın, ART´de yaptığı televizyon programından da para aldığını iddia etti. Tanığın bu sözleri üzerine Balbay, kendisine ne kadar para ödendiğini sordu. Davanın iddianamelerinde bu tutarın 48 bin lira olarak geçtiğini aktaran Özaltın, Basın danışmanına ART´de yayın yaptığı için para verilir mi? Biz milliyetçi bir sendikaydık. Cumhuriyet bizim penceremizden bakınca en son okunacak gazeteydi. şeklinde konuştu.

Sendika mensuplarının milliyetçi görüşe sahip olduğuna dikkat çeken Özaltın, Bizim televizyonda Yalçın Küçük´ün çıkması infiale neden oldu. Bu isimler birden bize nasıl yaklaştı anlayamadık. dedi. Sanık Balbay ise Bu aldığım para 3 yıllıktır. Piyasada televizyona program yapan kişilerin aylık maaşının yarısıdır bu. açıklamasını yaptı.

Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz´in, ART televizyonu ile ilgili sorunun ne olduğunu sorması üzerine tanık Özaltın, Mustafa Özbek´in milliyetçi bir yapısı vardı. ART kurulduktan sonra ilişki kurduğu insanlar konusu bizim tepkimize neden oldu. Biri çıkıp Özbek´in televizyonunda Kürdistan dağlarından bahsediyor. Bunun gibi konular tepki aldı. dedi.

Kerinçsiz, Bergama Kilisesi´nde Aziz Yuhanna anısına Fener Rum patriği Bartholomeos´un katılımı ile düzenlenecek ayinin engellenmesi konusunda tanık Özaltın´a Ayini engelleyin şeklinde bir talimatım oldu mu size? diye sordu. Özaltın ise bu talimatı sendika yöneticilerinden Mecit Azır ve Ferruh Kallak´tan aldığını belirterek, Bergama´ya 2 otobüs halinde gittik. Bu organizasyonu Kemal Kerinçsiz yapacakmış. Onun telefonunu verdiler bana. Ben de bu nedenle gitmeden önce bir kez aradım. dedi. Özaltın, Kerinçsiz´in Bergama´ya gitmediğini söyledi. Kerinçsiz ise Eylem sonrası beni aramamış. Eğer talimatı ben vermiş olsam, eylem sonunda şöyle böyle oldu diye sonucuna ilişkin beni araması gerekirdi. ifadesini kullandı.

Tanık Mehmet Ali Özaltın´ın ifadesinin tamamlanmasının ardından Mustafa Özbek, boğazından ameliyat olduğu ve boğazı ağrıdığı için sorularını kendisi adına avukatı Mustafa Hisar´ın soracağını söyledi. Hisar´ın sorularının ardından da Mustafa Özbek, konuşmak için söz aldı. Boğazı ağrıdığı için fazla konuşamayacağını belirten Özbek, Bu iftiralarıyla ilgili tek bir somut delil sunabilecek mi? diye sordu. Özbek, Çamur at, olmazsa izi kalır. Olmaz böyle bir şey. Bizim haysiyetimizle oynatmayın. diye bağırdı. Bunun üzerine Başkan Çalmuk, Rahatsızlığınız artacak Mustafa Bey, sinirlenmeyin. uyarısında bulundu.

Özaltın´ın sorgusunun tamamlanmasının ardından duruşma yarına ertelendi. ( Cihan)

(19 Temmuz 2012, 11:55)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon iddianamelerinde motorize ekipler konusu

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4704    yazdır/print


 

Ergenekon´da 206. duruşma

Ergenekon davasına 206. duruşma başladı. Duruşmaya, yazar Zihni Çakır´ın tanık olarak dinlenilmesiyle devam ediliyor.

17.07.2012 11:22 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 68´i tutuklu 273 sanıklı ´Ergenekon´ davasının 206. duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekilli gazeteci Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 45 tutuklu sanık katıldı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 23 tutuklu sanığın gelmediği duruşmada, 2 tutuksuz sanık da hazır bulundu.

TANIK ZİHNİ ÇAKIR´IN İFADESİ

Kimlik yoklamasının ardından yazar Zihni Çakır´ın tanık sıfatıyla ifadesinin alınmasına başlandı. Haftalık yayınlanan ´Türkeli´ isimli gazetede bir dönem yazı işleri müdürlüğü yaptığını belirten Çakır, Ergenekon davası sanıklarından Taner Ünal´ın da o dönem Vatansever Kuvvetler Birliği Hareketi´nin (VKGB) yayın organı olan Türkeli gazetesinin sahibi olduğunu söyledi. Çakır, daha sonra da bazı şirketler kurduğunu, Taner Ünal´ın da bu şirketlere ortak olduğunu söyledi. Bu ticari ilişkiler nedeniyle Ünal ile aralarının bozulduğunu belirten Çakır, ortak bir arkadaşları vasıtasıyla bir araya geldiklerini söyledi.

Çakır, Taner Ünal bana Türkiye´nin içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için sivil bir yapılanma bulunduğundan bahsetti. Sağ ve sol kesimden isimlerin de bu yapılanma içinde olduğunu söyledi. Bu yapılanma içinde Doğu Perinçek, Muzaffer Tekin, Veli Küçük ve Hikmet Çiçek gibi isimler olduğunu dile getirerek benim de kendilerine katılmamı istedi. Taner Ünal´ın bahsettiği yapılanmanın Türkiye´deki mevcut yapılanmayı değiştirme amacında oldukları endişesi ile bu teklifi kabul etmediğini belirten Çakır, gazetenin askerler tarafından ele geçirilmiş gibi bir durumda olduğu nedeniyle böyle bir değerlendirme yaptığını söyledi. Çakır, bu izlenimi nedeniyle yapılanmanın illegal olduğunu düşünerek geri çevirdiğini dile getirdi.

Tanık Çakır, Bir bodrum katında toplantılar düzenlediklerini ve toplantılara Küçük, Tekin, Perinçek ile Çiçek´in de katıldığını söyledi. Ben toplantılara gitmedim ama bana toplantı fotoğraflarını gösterdi. Bugün ortaya çıkan tabloya bakarak iyi ki de teklifini kabul etmediğimi düşünüyorum. İsabetli bir karar vermişim. ifadesini kullandı.

İfadesini tamamlamasının ardından Çakır´ın, soruşturma aşamasında savcılığa verdiği ifadesinin okunmasına geçildi. İfadesinde ´Ergenekon´un çöküşü´ isimli bir kitap yazdığını söylediği hatırlatılan Çakır, Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk´un bu Ergenekon ismini nereden duyduğuna ilişkin sorusunu cevapladı. Çakır, Taner Ünal´ın Türkiye´de derin bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğu şeklinde konuştuğunu duyardık. Ümraniye´de el bombalarının bulunmasıyla başlayan bir süreç yaşandı ve derin bir yapılanmanın varlığı araştırılmaya başlandı. dedi.

Başkan Çalmuk, Siz bu yapılanmaya Ergenekon demişsiniz. Soruşturmada Ergenekon isminden bahsedilmeye başlanmış mıydı? diye sordu. Çakır ise henüz Ergenekon isminin gündeme yansımadığını söyledi. Bunun üzerine Başkan Çalmuk, nereden böyle bir isme ulaştığını sordu. Çakır da Can Dündar da yazdığı kitapta derin bir yapılanmadan bahsediyor ve isminin de Ergenekon olduğunu anlatıyordu. Soruşturmada ortaya çıkan yapılanma da aynen bu anlatılandaki gibi bir yapıydı. Ben de Bu yapılanmanın Ergenekon olduğunu düşündüm. diye konuştu.

Çakır, Türkeli gazetesinde 28 Şubat sürecinde Ekümenlik ve Ermeni kamplaşması konuları olduğunda Taner Ünal´ın talimatı ile değerlendirme yapılması için Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Sevgi Erenerol´u aradıklarını anlattı.

Başkan Çalmuk´un, İfadenizde Muzaffer Tekin´e benzeyen bir kişiden bahsediyor ve ´Bir numara´ ifadesini kullanıyorsunuz. Bu durumu açıklar mısınız? diye sordu. Çakır ise gazeteye sık sık gelip giden ve Muzaffer Tekin´e benzeyen bir emekli asker olduğunu söyledi. Taner Ünal tarafından bu kişiye ´Bir numara´ denildiğini aktaran Çakır, Evet Muzaffer Tekin´e benzediğini söyledim. Bunun da arkasındayım. Lakin bıyıkları yoktu. Düzenli olarak traşlı gezen, 60-65 yaşlarında, göçmen diye tabir ettiğimiz bir yapıda, kumral, yeşil gözlü biriydi. Gazeteye geldiğinde büyük saygı gösterilir, elini öperlerdi. Ama bu kişi Muzaffer Tekin değildi. 28 Şubat döneminde de gazeteye çok gelirdi. Bize el yazısı ile hazırlanmış bazı notlar getirirdi. Bilgisayarda yazmamızı isterdi. Birçok kere bu notların o dönemki MGK´da konuşulan konularla aynı olduğunu fark ettik diye konuştu.

Çakır´ın, Bir numara olarak tanıdığımız kişiyi güven Erkaya ile birlikte gördüm. Bir numara, Erkaya´ya çok saygılı davranıyordu. şeklindeki sözleri üzerine Başkan Çalmuk, Bahsettiğiniz bir numara gerçek bir numara mı? diye sordu. Bu soruya da Çakır, Benim tanıdığım kişinin bir numara olduğunu düşünmüyorum. Benim tanıdığım lokal yapılanmanın bir numarasıydı. Gladyo yapılanmasının tanımına bakarsak bu kişinin bir numara olması mümkün değil. NATO´nun tanımladığı gladyo yapılanmasındaki kişi olamaz. NATO´nun tarif ettiği kişi hep Genelkurmay 2. Başkanı olmak zorunda. dedi. Başkan Çalmuk´un Bahsettiğiniz dönem yani 28 Şubat Sürecinde Genelkurmay 2. Başkanı kimdi? diye sorması üzerine de Çakır, Çevik Bir´in ismini verdi. ( Cihan)

-Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz tanık olarak dinlenecek-

Ergenekon davasında Zihni Çakır´ın tanık olarak dinlendiği bugünkü oturumda Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk, önümüzdeki hafta görülecek olan duruşmalarda da tanık dinleneceğini açıkladı. Çalmuk, 26 Temmuz 2012 Perşembe günü Alaattin Çakıcı ve Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Mehmet Özcan´ın, 27 Temmuz 2012 Cuma günü de Musa Anter cinayetinde adı geçen PKK itirafçısı ve JİTEM´ci olduğu iddia edilen Adil Timurtaş ile Yakup Kürşat Yılmaz´ın tanık sıfatıyla ifadesine başvurulacağını açıkladı.

Öte yandan, Ergenekon davasının tutuklu sanıkları, 3. Yargı paketi olarak bilinen yeni yasal düzenleme kapsamında yaptıkları tahliye taleplerinin de önümüzdeki hafta 27 Temmuz Cuma gününe kadar değerlendirilmesini bekliyorlar. ( Cihan)

(17 Temmuz 2012, 11:22)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4699    yazdır/print


 

İkinci Ergenekon´da 145. duruşma

İkinci Ergenekon davasına 145. duruşma ile devam ediliyor. Duruşmada çapraz sorgusuna başlanan Hurşit Tolon, önceki üç duruşmanın tutanaklarında maddi hataların bulunduğunu belirterek, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için bu konuları düzeltmek istediğini söyledi. Söz konusu tarihlerdeki duruşmalardaki bazı ifadelerine açıklık getiren Tolon´un daha sonra çapraz sorgusuna geçildi.

05.01.2012 11:02 İkinci ´Ergenekon´ davasının 145. duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP milletvekili gazeteci Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan, eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu´nun da aralarında bulunduğu tutuklu 15 sanık ile tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, Muhterem Balcı ve Emin Şirin katıldı. Tutuklu sanıklardan CHP Zonguldak Milletvekili eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile bu davanın tutuksuz, Odatv davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Yalçın Küçük duruşmaya gelmedi.

Duruşmada çapraz sorgusuna başlanan Tolon, önceki 17, 18 ve 21 Kasım 2011 tarihlerindeki duruşma tutanaklarında maddi hataların bulunduğunu belirterek, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için bu konuları düzeltmek istediğini söyledi. Söz konusu tarihlerdeki duruşmalardaki bazı ifadelerine açıklık getiren Tolon´un daha sonra çapraz sorgusuna geçildi.

HURŞİT TOLON´UN ÇAPRAZ SORGUSU

05.01.2012 12:38 Ergenekon davasının sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, delil CD´leriyle ilgili sorulara itiraz etti. Tolon´un avukatları da, delil CD´leriyle ilgili soru yöneltilmemesini talep etti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ise, delillerin değerlendirilmesi aşamasına gelinmediğini, delillerin kabulüne mahkemenin karar vereceğini belirterek, avukatların bu konudaki itirazlarını reddetti.

Savcı Pekgüzel, Hurşit Tolon´a, oğlu Ali Tolga Tolon´un ikamet adresinde ele geçirilen Elba marka CD´lerde geçen dokümanlara ilişkin sorular yöneltti. Ancak Tolon, bu CD´lerin arama tutanaklarında yer almadığını söyleyerek, Dört adreste benimle ilgili yapılan aramalarda 129 adet CD alındığı tutanaklara yansıdı. Avukatıma 11 adet CD iade edildi. Geriye 18 CD kalması gerekirken adli emanette 21 adet CD olduğu belirtiliyor. Bu bahsettiğiniz Elba marka CD´lerin benimle bir ilgisi yok. Benden çıktığına dair bir tutanak gösteremezsiniz bana. dedi. Tolon, bu nedenle Elba marka CD´lere ilişkin soruların tamamına itiraz etti.

Hurşit Tolon´un avukatları İlkay Sezer ve Dilek Helvacı da, Biz geçmiş dönemde CD´ler üzerinde bilirkişi raporu düzenlenmesini istedik. Mahkeme naip hakim tayin ederek bilirkişi raporu düzenletti. Raporda. CD´lerin ilk alındığındaki ´hash´ değerleri ile bize verilen CD´lerin ´hash´ değerleri arasında farklılıklar olduğunu belirtti. Bu nedenle bu CD´lere ilişkin soru sorulmamasını talep ediyoruz. dediler.

TOLON´UN CD´LERE İTİRAZI REDDEDİLDİ

Ancak Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ise delillerin değerlendirilmesi aşamasına gelinmediğini, delillerin kabulüne mahkemenin karar vereceğini belirterek avukatların bu konudaki itirazlarını reddetti.

YAŞAR BÜYÜKANIT´IN SAĞLIĞIYLA İLGİLİ BELGELER

Savcı Pekgüzel, Soruşturma aşamasında emniyette gözaltında bulunduğunuz sırada dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt ile ilgili bir belgenin size geldiğini söylemişsiniz. Bu belgeyi nasıl arşivlediniz ve evinize neden götürdünüz? diye sordu. Belgenin kendisine üzerinde ´Hurşit Tolon´ yazılı bir zarf ile geldiğini söyleyen Tolon, kimin gönderdiğini bilmediğini ifade etti. Polislere, sarı ve kirli olan belgeyi Ege Ordu Komutanlığı yaptığı dönemde kendisine gönderildiğini hatırladığı şeklinde ifade verdiğini belirten Tolon, Gelen belgeler karargahla ilgili olduğunda karargah arşivine kalkar. Ancak bu belge benim şahsıma gönderilmişti. Bu nedenle karargah arşivine kaldırmadım. Hatta belge geldiğinde Yaşar Büyükanıt´ı arayarak ´Ne o komutanım, sizinle ilgili hastane raporları artık bana mı geliyor?´ diye sordum. O da kendisi hakkında internette o kadar belgenin dolaştığını hayal bile edemeyeceğimi söyledi. Bu belge, 1, Ordu Komutanı olduğumda eski makam odamdaki bütün eşyalarımla birlikte kolilenerek evime gönderilmek istendi. Ben de bir sene sonra emekli olacağımı belirterek evime gönderilmesini istedim. diye cevap verdi.

TOLON´UN MAKAM TELEFONUNDAN ERGENEKON SANIKLARI SIK SIK ARANMIŞ

Sanık Tolon, Savcı Pekgüzel´in sorduğu iki telefon numarasının, 1. Ordu Komutanlığı yaptığı dönemde özel kaleminde bulunan telefonlar olduğunu söyledi. Savcı Pekgüzel, bu telefon numaralarının, Atatürkçü Düşünce Derneğinde yapılan aramalarda ele geçirildiğini ve karşısında da Hurşit Tolon yazdığını söyledi. Savcı Pekgüzel bu iki telefon numarasından Ergenekon ana davası sanıklarından Muzaffer Tekin ve Veli Küçük ile görüşmeler yapıldığını ifade etti. Pekgüzel, Ayrıca Ümraniye´de ele geçirilen 27 el bombasının üzerinde parmak izi bulunan Oktay Yıldırım ile de 3 görüşme yapıldığı görülüyor. diye hatırlattı. Savcı Pekgüzel´in, bu görüşmelerin özellikle geç saatlerde yapıldığı bilgisini vermesinin ardından sanık Tolon, bu görüşmelerin kendisi ile bir ilgisi bulunmadığını ileri sürdü.

Savcı Pekgüzel´in sorusu üzerine sanık Tolon, Ergenekon ana davası sanıklarından Kemal Kerinçsiz ile Sevgi Erenerol´u tanımadığını söyledi. Bunun üzerine Savcı Pekgüzel, Ulusal kanalda yayınlanan ve Ankara Tandoğan´da toplanılıp Anıtkabir´e yürünen bir mitinge dair haberin görüntülerini izlettirdi. Görüntüde Erenerol ve Kerinçsiz´in de görüldüğünü belirterek Bu görüntülerde siz de varsınız. Tanımadığınızı söylüyorsunuz. hatırlatmasını yaptı. Bunun üzerine Tolon´un avukatı Dilek Helvacı, davanın iddianamesine ilişkin delil klasörlerinde böyle bir CD´nin bulunmadığını belirterek soruya itiraz ettiklerini söyledi. Bu itirazın mahkeme tarafından reddedilmesinin ardından Tolon, haberdeki spiker sunumunun yanlış olduğunu ifade ederek, Hiçbir zaman bir platformun yürütme kurulu başkanlığını üstlenmedim. Danışmanlıklarını yaptım. dedi.

Öte yandan Tolon, görüntülere dayanarak Savcı Pekgüzel´in, ana dava sanıklarından Erenerol ve Kerinçsiz´i tekrar sorması üzerine Ben onları tanımıyorum, görmedim, tanışmadım. cevabını verdi. ( Cihan)

TİB kayıtlarında Kerinçsiz´in kendisine bir mesaj yolladığının görüldüğünü ifade eden Tolon, bu mesajın neden gönderildiğini, içeriğini de bilmediğini kaydetti.

BİZİM TUNCAY, BİZİM DAVA

Öte yandan Savcı´nın, telefon konuşmalarında Tolon´un Bizim Tuncay (Özkan) sözlerini hatırlatması üzerine Tolon, bunun özel bir anlam taşımadığını öylesine söylenmiş bir söz olduğunu dile getirdi. Bunun üzerine, Mustafa Balbay da söz alarak, Sayın Savcı da ´Bizim dava´ demişti hatırlatmasında bulundu.

KUNDAKÇI´YLA FİKİR ALIŞVERİŞİ YAPARDIK

Çapraz sorgusuna devam edilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel´in emekli Korgeneral Hasan Kundakçı´yı tanıyıp tanımadığını ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneğinde (VKGBHD) görüp görmediğini sordu.

Dernek ile hiçbir irtibatının bulunmadığını belirten Tolon, ?Hasan Kundakçı benden 5-6 dönem kıdemli ve şu an emekli korgeneral olan bir kişi. Dernekle alakalı bir irtibatımız olmadı ama bir araya geldiğimizde fikir alışverişi yapardık? dedi.

Savcı Pekgüzel´in, daha sonra da VKGBHD yöneticisi Taner Ünal´ı tanıyıp tanımadığı sorusuna da Tolon, Ünal´ı da tanımadığını ve hiçbir şekilde irtibatları olmadığını söylemesi üzerine savcı Pekgüzel, ?Ergenekon? sanığı İhsan Göktaş´ta ele geçirilen bir CD´de VKGBHD´de yapılan bir toplantıya ilişkin görüntüler ele geçirildiğini söyledi.

Bu görüntüyü duruşma salonunda izlettiren Pekgüzel, görüntülerde 1.Ordu Komutanı Hurşit Tolon tarafından gönderilen bir çelenk olduğunu gösterdi.

Tolon da bunun üzerine, Selimiye Kışlasına hergün en az on adet dernek ya da benzeri kurum, kuruluş davetinin geldiğini anlatarak, ?Madem bizi davet etmişler, bir çiçek gönderin demiş olabilirim. Ancak olayı tam olarak hatırlamıyorum? şeklinde konuştu.

İddianamedeki ?Gizli tanık 17?nin ifadeleri hatırlatılan Tolon, gizli tanık ifadelerinin tamamen söylentiden ibaret ve hukuken geçerli olmayan ifadeler olduğunu kaydetti.

KENT OTEL TOPLANTILARI

Ankara´daki Kent Otel toplantıları ile ilgili sorulara ilişkin Tolon, söz konusu toplantıya milletvekilleri, yüksek yargı mensupları eski bakanlar, valiler, yerel yöneticilerin katıldığını anlatarak, kapısının sürekli açık olduğu bu toplantılar sırasında garsonların da çalıştığını söyledi.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in bu toplantılarda zaman ve mekanı kimin belirlediği ve organizasyonun kim tarafından yapıldığı sorulan Tolon, toplantılarda önceden belirlenen bir gündem olmadığını kaydetti.

Tolon, bu toplantılara dava sanıklarından kimlerin katıldığı sorusuna da Mustafa Balbay, emekli Tümgeneral Erdal Şenel´in katıldığını ve bunların dışında hatırlamadığı isimler olabileceğini anlatarak, fotoğraflarının gösterilmesi halinde hatırladıklarını söyleyebileceğini ifade etti.

Sanık Sinan Aygün´ün, başkanlığını yürüttüğü Ankara Ticaret Odası´nın toplantılarına kendisini davet ettiği şeklinde ifadesi olduğu hatırlatılan Tolon, ?Sinan Aygün ile Ankara´da Sivil Toplum Örgütlerinin (STÖ) toplantılarına sık katılmam nedeniyle tanıştım. Beni de bir plaket sunumu için çağırmışlardı. Türkiye´nin jeopolitik durumu ya da terörle mücadele konusunda konuşmuşumdur. Çünkü bu konularda konuşma yapardım? diye konuştu.

PERİNÇEK´LE TANIŞMASI

Ergenekon ana davası sanığı Doğu Perinçek ile nasıl tanıştığı şeklindeki soruya ise Tolon, 1970 yılında Teğmen rütbesiyle karakol komutanlığı yaparken Refahiye Erzincan arasında Doğu Perinçek´in yakalanması için kontrol noktaları oluşturduk. Ancak o zaman kendisini tanımıyordum ve görmedim. Seneler sonra 2007 yılında Ankara´dan Antalya´ya uçak yolculuğu yaparken yan yana denk geldik. Hatta kendisine de ´Bakın sizi 1970 yılında arayan birliğin komutanıydım´ dedim. Antalya´da nereye gittiğimi söylemedim. Ona da nereye gittiğini sormadım. Konferansa davetliyim diye gittim. Ancak panelist olduğumu söylediler. Oraya vardığımda Doğu Perinçek´in de aynı panele katıldığını gördüm. Bilmiyordum. Panele ayrıca Agah Oktay Güner ve Turan Çömez de katıldılar diye konuştu. Pekgüzel´in, Her davet edildiğiniz yere gider misiniz? diye sorması üzerine Üniversiteler çağırıyorsa, devletin resmi bir kuruluşudur ve giderim dedi.

Savcı Pekgüzel´in ilk ifadesindeki Birinci ?Ergenekon? davasının tutuklu sanığı İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek ile görüşmesine ilişkin sözlerini hatırlatarak, ?Bunu açar mısınız?? dedi.

Tolon´un, ?Açık zaten? demesi üzerine savcı Pekgüzel, aynı soruyu bir kere daha sordu.

Tolon da bunun üzerine Perinçek´in ?Önemli bir konuda sizinle görüşmek istiyorum? diyerek kendisini aradığını ve bu konuşma üzerine Perinçek ile görüştüğünü kaydetti.

İŞÇİ PARTİSİ´NDEN ADAYLIK TEKLİFİ

Perinçek´in İP´den aday olması için kendisine teklif getirdiğini anlatan Tolon, Perinçek´e ?Siz şimdi buraya beni davet ettiniz. Ben siyasetten anlamam. Yüzde 0.1 ile yüzde 1 arasında değişen bir oy potansiyeliniz var. Beni veya başkasını koyarak oy potansiyelinizi yüzde 10´a mı çıkarmayı düşünüyorsunuz? dediğini kaydetti.

Perinçek´e ?İşçi Partisi ifadesinin halkın genelinin zihninde ne oluşturduğunu biliyorsunuz? demesi üzerine, Perinçek´in alınganlık göstererek, ?O zaman siz gelin partinin başına, ismini de değiştirin? şeklinde cevap verdiğini söyledi.

Duruşmaya, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven ve CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel de izleyici olarak katıldı.

Tolon´un çapraz sorgusuna ara veren Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi. ( DHA)

Özel yetkili mahkemeler taşınıyor

05.01.2012 10:30 Özel yetkili İstanbul 13 ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri, Çağlayan´da yeni açılan Adalet Sarayı´na taşınacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde görevli özel yetkili 13 ve 14. ağır ceza mahkemelerinin Çağlayan´da yeni açılan İstanbul Adalet Sarayı´nı taşınmasına karar verdi. Savcılığın bu kararı, adliyede görev yapan kimi hakim ve savcıların talebi doğrultusunda, hakim ve savcılara danışarak aldığı öğrenildi. Özel yetkili görevli hakim ve savcıların, adliyedeki makam odalarının darlığı ve aynı odada 2-3 kişinin kalması nedeniyle taşınma talebinde bulundukları ifade edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve kamuoyunca bilinen en önemli davalardan biri olan Hrant Dink cinayeti dava duruşmalarının ise güvenlik gerekçesiyle yine Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde yapılacağı ve duruşmalara burada devam edileceği dile getirildi. ( AA)

(05 Ocak 2012, 11:02)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4062    yazdır/print


 

Dink dosyasındaki Ergenekon delilleri

Dink davasında savcının cinayetin Ergenekon işi olduğunu iddia etmesi gündemi sarstı. Mütalaasında Ergenekon dosyalarındaki delilleri bir araya getiren savcı, Balyoz ve Kafes´te Dink´in hedef alındığına dikkat çekti, Rahip Santoro ve yayınevi cinayetlerini de aynı kapsamda ele aldı.

Dink dosyasındaki Ergenekon delilleri

Dink davasında savcının cinayetin Ergenekon işi olduğunu iddia etmesi gündemi sarstı. Mütalaasında Ergenekon dosyalarındaki delilleri bir araya getiren savcı, Balyoz ve Kafes´te Dink´in hedef alındığına dikkat çekti, Rahip Santoro ve yayınevi cinayetlerini de aynı kapsamda ele aldı.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastı davasına bakan Savcı Hikmet Usta, esasa ilişkin mütalaasında Ergenekon dava dosyalarındaki Dink ile ilgili delilleri derledi. Birçoğu, Dink cinayeti davasının açılmasından sonra ortaya çıkan bu delil ve belgeler, çarpıcı bir gerçeği ortaya koydu.

Dink suikastı soruşturmasının yapıldığı 2007 yılının ilk yarısında ´Ergenekon´ adında faaliyet gösteren herhangi bir örgütün varlığı bilinmiyordu. Suikast soruşturmasını yürüten savcılık, eylemin derin yapılanma boyutuna ulaşamadı. Ancak herhangi bir yasa dışı örgütle bağlantısı tespit edilemese de Dink cinayetinin ´terör eylemi´ olduğu şeklinde bir iddianame hazırlandı. 2007 Nisan ayında tamamlanan bu iddianamedeki eksiklikler ise 4 yıl süren yargılama sonunda savcılık mütalaası ile giderildi. 37 sayfalık iddianameyle açılan davanın esasına ilişkin savcılık mütalaası 86 sayfa tuttu. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Hikmet Usta tarafından hazırlanan mütalaada, özellikle Dink suikastının Ergenekon örgütünün faaliyeti olduğuna ilişkin ciddi delillere yer verildi.

18 Nisan 2007´de gerçekleştirilen Zirve katliamı sonrası olayın arka planına ilişkin yeni veriler elde edildiği belirtildi. Deniz Uygar isimli bir şahsın Zirve cinayeti öncesi ve sonrası çalıştay yapıldığını anlattığı ifadesine dikkat çekildi. Öğretim görevlisi şüpheli Ruhi Abat´ın olaydan sonra Uygar´ı arayarak Şerefsizler, vur dedik öldürmüşler. şeklindeki ses kaydı da delil olarak gösterildi. Yasin Hayal´in Santa Maria Kilisesi papazını dövmesi ile Zirve cinayeti sanığı Emre Günaydın´ın 2006 yılında Kayısı Otel´deki Noel kutlamalarına katılarak misyonerlerin arasına karışmasının benzer amaçlı eylemler olduğuna dikkat çekildi.

´Hrant Dink hedefimizdesin´

Balyoz darbe planı belgeleri arasında bulunan ´Orak´ kod adlı operasyon dokümanında hedef olarak belirlenen şahıslar arasında Dink´in isminin de bulunduğuna dikkat çekildi. ´Kafes Operasyonu Eylem Planı´nda, Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinden operasyon olarak bahsedildiği aktarıldı. Ergenekon davası sanığı avukat Kemal Kerinçsiz´in Dink ile ilgili davalar açtığı, bu konuda Veli Küçük´le işbirliği olduğuna ilişkin telefon görüşmeleri de konuldu. Mütalaada ayrıca, Kerinçsiz´in başkanı olduğu Büyük Hukukçular Birliği üyesi avukat Levent Temiz´in 26 Nisan 2004´te Agos Gazetesi önünde yapılan eylemde, Hrant Dink hedefimizdesin. ifadesinin de geçtiği bildiri iyi okuduğu hatırlatıldı.

Ergenekon davası sanıklarından Ümit Sayın´ın 18 Temmuz 2005´te eski Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Sevil Atasoy´la yaptığı MSN görüşmesinde, Hrant Dink, bizim savaştığımız adam. dediği ve devamında Ergenekon sanığı Hurşit Tolon´dan action için doğru adres diye bahsettiği anlatıldı. VKGB üyelerinin telefon görüşmesinde, Dink cinayeti için ´bizimkiler yaptı´ denildiği bilgisine yer verildi. ( Zaman)

(21 Eylül 2011, 11:07)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

HRANT DİNK CİNAYETİ VE DAVASIYLA İLGİLİ MANŞETLERİMİZ

Savcı: Dink cinayeti Ergenekon işi

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=3753    yazdır/print


 

Ergenekon derneklerinin özel kimlik kartları

Kendilerini dernek ve sivil toplum örgütü olarak tanıtan Kuvayı Milliye Derneği ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nin (VKGB) gerçek yüzlerini deşifre ediyoruz. Kuvayı Milliye Derneği´nin kimlik kartında, ´Özel Kuvvetler´, VKGB´nin kimlik kartında ise, ´Özel İstihbarat Daire Başkanlığı´ ibareleri yer alıyor. Kuvayı Milliye Derneği´nin üyelerine verdiği kimlik kartlarında; ´Bulunması halinde Genel Merkeze, en yakın polis karakolu veya Jandarma Komutanına teslim ediniz´ ibaresinin yer alması dikkat çekiyor. Ergenekon davasında yargılanan derneklerin yöneticileri, Ergenekon soruşturması başlamadan bir süre önce televizyonlarda görüntüleri yayınlanan ´ölme ve öldürme üzerine yemin edilerek kıyılan nikah törenleri´ ile gündemi sarsmışlardı.

Ergenekon derneklerinin özel kimlik kartları

Kendilerini dernek ve sivil toplum örgütü olarak tanıtan Kuvayı Milliye Derneği ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nin (VKGB) gerçek yüzlerini deşifre ediyoruz. Kuvayı Milliye Derneği´nin kimlik kartında, ´Özel Kuvvetler´, VKGB´nin kimlik kartında ise, ´Özel İstihbarat Daire Başkanlığı´ ibareleri yer alıyor. Kuvayı Milliye Derneği´nin üyelerine verdiği kimlik kartlarında; ´Bulunması halinde Genel Merkeze, en yakın polis karakolu veya Jandarma Komutanına teslim ediniz´ ibaresinin yer alması dikkat çekiyor. Ergenekon davasında yargılanan derneklerin yöneticileri, Ergenekon soruşturması başlamadan bir süre önce televizyonlarda görüntüleri yayınlanan ´ölme ve öldürme üzerine yemin edilerek kıyılan nikah törenleri´ ile gündemi sarsmışlardı.

Gazetemiz, Ergenekon Terör Örgütü tarafından kullandığı iddia edilen Kuvayı Milliye Derneği ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nin (VKGB) kimlik kartlarını yayınlıyor. Kuvayı Milliye Derneği´nin kimlik kartında, ?Özel Kuvvetler?, VKGB´nin kimlik kartında ?Özel İstihbarat Daire Başkanlığı? ibareleri yer alıyor.

Kuvvacıların kimlik kartında, ?özel kuvvetler? ifadesi

Kuvayı Milliye Derneği´nin genel başkanlığını Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ve 1071 gündür Silivri Cezaevi´nde bulunan emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ yapıyor. Kuvayı Milliye Derneği tarafından hazırlanan kimlik kartlarında ?Özel Kuvvetler? ibaresi yer alıyor. Kimlik kartında, dernekte görev yapan şahısların görevleri yazılırken, derneğin Teşkilat Başkanı´nın H. Kerim Bayraktaroğlu olduğu bilgisine yer veriliyor. Kimlik kartında, ?Bulunması halinde Genel Merkeze, en yakın polis karakolu veya Jandarma Komutanına teslim ediniz? ibaresinin yer alması dikkat çekiyor.

?Özel İstihbarat Daire Başkanlığı?

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nin (VKGB) genel başkanlığını Ergenekon soruşturması kapsamında sanık olarak yargılanan Taner Ünal yapıyor. VKGB´nin üye kayıt formunda, ?Özel İstihbarat Daire Başkanlığı? ifadesi yer alıyor.

Ölmez, Kuvayı Milliye Derneği ve VKGB´de görev yapmış

Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında gözaltına alınan ve 22 ay Silivri Cezaevi´nde kalan Erol Ölmez, Kuvayı Milliye Derneği ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nde görev yapmış. Kuvayı Milliye Derneği´nin çaycısı olduğu iddia edilen Erol Ölmez, Kuvayı Milliye Derneği´nde Teşkilat Başkan Yardımcısı olduğu ve derneğin Özel Kuvvetler Bölümü´nde çalıştığı belgelendi. Erol Ölmez, VKGB´de Özel İstihbarat Daire Başkanlığı İstanbul Daire Başkanı olarak görev yapmış. Erol Ölmez, İstanbul Emniyet Müdürlüğü´ndeki sorgusunda, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki çapraz sorgusunda ve açıklamalarında derneğin çaycısı olmadığını ısrarla açıklamıştı. Erol Ölmez, Fatih Çarşamba´daki İsmailağa cemaatine sızmaya çalışan ekibin arasında yer aldığı gerekçesiyle tutuklanmıştı.

Silahlı eğitim Düzce ve Kumburgaz´da yapılmış

Erol Ölmez, gazetemize yaptığı açıklamada, Düzce ile İstanbul Kumburgaz´daki askerî alanda silahlı eğitim aldıkları açıklamıştı.

Çakır: Ergenekoncular Düzce´de eğitildi

Ergenekon Terör Örgütü´ne yönelik araştırma ve kitaplarıyla tanınan gazeteci yazar Zihni Çakır, Ergenekon sanıklarının Düzce´de eğitim gördüğünü söyledi. Çakır, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği´nin, Düzce´de kurduğu eğitim kampında en az bin kişinin eğitildiğini, söz konusu kişilerin emekli binbaşı Zekeriya Öztürk tarafından eğitildiğini iddia etti. Çakır, eğitimden geçirilen insanların bir emirle ortaya çıkıp sansasyonel eylemler yapabilecek kapasitede olduklarını söyledi. Çakır, eğitilen milislerin Türkiye´nin en seçkin birliği olan Özel Kuvvetler Komutanlığı´nda görevli bordo bereliler kadar profesyonel olduğunu açıkladı.

Silahlanıyorlardı

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Genel Başkan Yardımcısı Zeki Balaban´ın polisin telefon dinlemesine de takılan konuşmalarında Türkiye´ye üç TIR silah soktuğunu itiraf etmesine dikkat çeken Çakır, Balaban´ın, Türkiye´ye soktuğu silahların büyük bir kısmı ile Ergenekon Terör Örgütü´nün Düzce´de oluşturulan kamplarda eğittiği milisleri silahlandırdığını söyledi. Çakır, Düzce´de eğitim kampının oluşturulduğu yıllarda Veli Küçük´ün İzmit Jandarma Alay Komutanı olduğunu belirterek, ?Tüm bu gelişmeler bir tesadüfün ötesindedir? dedi. Kuvayı Milliye Derneği ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi´nin Erol Ölmez´e verdiği kimlik kartları, Ergenekon tarafından kullanılan sivil toplum örgütlerini deşifre ediyor. Kuvayı Milliye Derneği´nin kimlik kartında, ?Özel Kuvvetler? ibaresi yer alıyor.VKGB´nin kimlik kartında ise ?Özel İstihbarat Daire Başkanlığı? ibareleri yer alıyor. (Kenan Kıran / Yeni Akit)

Karadağ hem Ergenekon hem Balyoz davasında tutuklu yargılanıyor

Birinci Ergenekon davasında ´örgüt yöneticisi´ olarak tutuklu yargılanan emekli Albay Fikri Karadağ, Balyoz davasında tutuklama kararı verilen 163 sanık arasında da yer alıyor. ?Ergenekon yöneticisi olmak? ve ?adam öldürmeye azmettirmek?ten müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Karadağ, Balyoz´da darbe planlayan ekibin içinde yer alıyor.

Türkiye´yi şok eden yemin töreni: ´Ölmek var, öldürülmek var, öldürmek var!´

Türkiye Albay Fikri Karadağ´ı Mersin´de yaptırdığı ´ölme-öldürme´ yeminiyle tanımıştı. Danıştay saldırısıyla tanınan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği (VKGB)´nden ayrılan Karadağ, ardından Kuvayı Milliye Derneğini kurdu. Dernek üyelerine silah ve Kur´an üzerine yaptırdığı ´ölme-öldürme´ yemininin görüntüleri tüm Türkiye´yi şoke etti. Çocukların da hazır bulunduğu törende derneğin yeni üyelerine insanı dehşete düşüren şu konuşmaları yaptı: Sevgili arkadaşlar! Bu uğurda ölmek var; öldürülmek var!.. Öldürmek var! Bu işe girdiğine bin kere pişman olup ´nereden bu işe başladım´ demek var!

Kuvayı Milliye yapılanmasında Karadağ

21 Şubat 2008 tarihinde yapılan 3. Ergenekon dalgasında gözaltına alınıp tutuklanan Karadağ´ın ve yöneticisi olduğu Kuvayı Milliye Derneği´nin, Ergenekon Terör Örgütü´nün hücre yapılanmasında önemli rol oynadığı Ergenekon iddianamesinde iddia ediliyor. Savcı Öz, bu hücre yapılanmasını, ikinci iddianamede şu şekilde anlatıyor: ´Kuvayi Milliye Derneği´nin kuruculuğunu ve başkanlığını yapan Paşa kod Fikri Karadağ´ın örgütçe temin edilen tetikçiler ile gizli görüşmeler yapmak için çalıştığının fiziki takip tutanaklarından anlaşıldığı, dernek çatısı altında silahlı tetikçi grupları örgütlediği, bazı kişilerin öldürülmesi için organizasyon yaptığı, (...) derneğin sivil toplum görüntüsü altında ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ içerisinde faaliyet gösteren silahlı eylem gerçekleştirme kabiliyetine sahip hücre yapılanması içerisinde olduğu, Osman Gürbüz´ün de Fikri Karadağ´ın emri altındaki tetikçilerden olduğu...´

(23 Şubat 2011, 12:12

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon sanığından çarpıcı ifşaatlar

Ölmez: Yazıcıoğlu´nu susturacaktık

VKGB ile ilgili manşetlerimiz

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=3011    yazdır/print


 

İşte adım adım Danıştay saldırısı

Cumhuriyet bombalarının parasını alamayan Yıldırım, eylemden son gün vazgeçti. ´Yakalanmayacaksın´ garantisine güvenen Arslan, Danıştay´a tek başına saldırdı. Demokrasiyi ipten ise tüp geçitteki bir polis memuru tesadüfen aldı. Star gazetesinden Cevheri Güven, ortaya çıkan delil ve bulguları nefis bir şekilde bir araya getirmiş ve Danıştay saldırısının adım adım nasıl gerçekleştiğini anlatmış.

İşte adım adım Danıştay saldırısı: Bir polis hesaplarını bozdu

Cumhuriyet bombalarının parasını alamayan Yıldırım, eylemden son gün vazgeçti. ´Yakalanmayacaksın´ garantisine güvenen Arslan, Danıştay´a tek başına saldırdı. Demokrasiyi ipten ise tüp geçitteki bir polis memuru tesadüfen aldı. Star gazetesinden Cevheri Güven, ortaya çıkan delil ve bulguları nefis bir şekilde bir araya getirmiş ve Danıştay saldırısının adım adım nasıl gerçekleştiğini anlatmış.

Danıştay saldırısının üzerinden 4 yıl geçti. Saldırının artık büyük bir organizasyonla yapıldığı ve darbe zeminini oluşturacak altın vuruş olduğu bütün yönleriyle açığa çıktı. TÜBİTAK´ın Danıştay kameralarına düzenlenen operasyonu ortaya çıkartan raporu, tetikçinin arkasındaki organizasyonla ilgili güçlü verileri ilk kez bu kadar anlaşılır kıldı. Bugüne kadar bilinmeyen ayrıntılara da ulaşarak, darbeye zemin hazırlamak için yapılmış en planlı, en kapsamlı operasyonun; yani Ergenekon´un Altın Vuruşu´nun perde arkasını aydınlatmak istedik. Alparslan Arslan, Tekin Irşi, Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu´ndan oluşan ekip, tüm yurtta laik kesimi tehdit altında göstermek amacıyla 5, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde 3 kez İstanbul Şişli´de bulunan Cumhuriyet Gazetesi´ne bomba attılar. Bu bombaların ilk ikisi patlamazken saldırılarda zarar gören de olmadı. Saldırganlara bombalar ise Alparslan Arslan´ın kaldığı Ataşehir´deki villada, Muzaffer Tekin tarafından Arslan ve Osman Yıldırım´a verildi. Tekin´in bu esnada ?Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat olun kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince size beşyüz bin dolar para vereceğiz. Sizin, attıracağınız kişilere vereceğiniz paraya karışmayız? dediği ifadelere ve iddianamelere yansıdı.

İsmail ve Erhan bekledi o keşif yaptı

Cumhuriyet gazetesine atılan üçüncü bombanın ardından 15 Mayıs 2006´da Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu ve Tekin Irşi İstanbul´da tekrar biraraya geldi. Arslan ekibe, özel bir iş nedeniyle Tekin Irşi dışında Ankara´ya gitmeyi teklif etti ve Arslan´a ait otomobille yola çıktılar. Akşam saatlerinde vardıkları Ankara´da geceyi Ulus´ta bir otelde geçirdiler. Bu yolculuk esnasında Arslan´ın sessizliği, hiçbir şey yememesi ve tavırları diğerlerinin dikkatini çekmişti ama yol arkadaşlarının ´neyin var´ sorularına bir yanıt vermedi. 16 Mayıs 2006 saat 10.00-11:00 sularında Arslan, İsmail Sağır ve Erhan Tımuroğlu ile birlikte Danıştay´a gitti. Aracı binaya yakın bir noktaya park eden Arslan, İsmail ve Erhan´ı arabada bırakarak Danıştay 2. Daire´nin yerini keşfe çıktı. Avukat kimliği bütün kapıları açan Arslan, 2. Daire´nin Ek Bina´daki yerini ve kaçış yollarını kontrol etti. Ekip, aynı gün saat 16.00 sularında Osman Yıldırım´la buluştu. Kritik görüşmede para meselesi yüzünden tartışma çıktı. Yıldırım, İstanbul´a dönmek istedi ancak İsmail ve Erhan uzun uğraşlarla Osman´ı ikna etti, otele döndüler.

Fizibilite ekibi de Arslan da kayıtlardan silindi

Tüm bunlar olurken Danıştay´da ilginç güvenlik zafiyetleri ortaya çıkıyordu. Önce 8 sonra da 11 Mayıs´ta güvenlik kameraları arızalandı. OYAK´tan gelen görevliler 11 Mayıs´ta güvenlik kameralarının görüntülerini kaydeden harddiski değiştirdiler. Yani saldırı öncesi kayıtlar, ilk kez 11 Mayıs´ta yok edildi. Eylemin asıl fizibilitesini yapan ekip kimlerse bulunmaları artık mümkün değildi. Planlanmayan bir gelişme yaşandı. 16 Mayıs sabahı Danıştay güvenlikçileri kameraların kayıt yapmadığını fark ettiler. OYAK´tan gelen yetkililer bu sefer harddiskleri yanlarında götürerek, güvenlik kamera sistemini tamamen devre dışı bıraktılar. Böylece Alparslan Arslan´ın o günkü keşif çalışmalarının görüntüleri görüntülenemedi ya da görüntülendiyse de harddiskler arızalanıp teknik servis tarafından önce sökülüp sonra da geri getirilemeyecek şekilde silinince kayıtlar yok oldu. Ve güvenlik kameraları da saldırı oluncaya kadar bir daha çalışmadı. Yine büyük bir tesadüf eseri (!) Danıştay´ın yanındaki Sıhhiye Orduevi´nin yine OYAK Güvenlik´e ait kameraları da kayıt arızası vermişti. Böylece cinayet ekibini teşhis etme imkanı da böylece eşzamanlı bir tesadüf (!) eseri ortadan kalktı. Bu hamleler saldırının arkasındaki organizasyonun elinin uzunluğunu gözler önüne serdi.

Fark edilince harddiskleri söktürdü

Danıştay eylemi taşeron eylemci Osman Yıldırım ve ekibinin gerçekleştirmesi üzerine kurulmuştu. Alparslan Arslan ´B Planı´ydı. Yıldırım´ın eylemden para ve risk sebepleriyle son anda vazgeçmesi üzerine Arslan eylemi yapmak zorunda kaldı. Bu riski göze aldı ama tedbiri de elden bırakmadı. Danıştay eyleminden sonra bir temizlik görevlisi verdiği ifadede, Alparslan Arslan´ın keşif yaptığı sırada bina içerisindeki kapılardan birini zorladığını, ?ne aradığını? sorduğunda ise ?Avukat olduğunu bir dava takip ettiğini? söylediğini ve hemen aşağıya doğru yöneldiğini, şüphelenerek durumu güvenliğe bildirdiğini anlattı. Temizlikçi uyarmıştı ama Alparslan elini kolunu sallayarak çıkıp gitmişti. Bu fark edilme kritikti. Hemen önlem alındı harddiskler sökülüp götürüldü. Bozuk denen harddiskteki görüntüler geri getirilemez şekilde silindi. Bununla da kalınmadı, herhangi bir terslik olmasın diye yeni bir harddisk de takılmayarak Danıştay emin ellere (!) emanet edildi. Sonraki sabah Türkiye kaosa uyandı.

Arslan neden tek başınaydı

Alparslan Arslan eylemden bir gün önce kendisini yarı yolda bırakan Osman Yıldırım´la 16 Mayıs akşamı bir petrol istasyonunda buluştu. Para ve eylemin riski yüzünden tartıştılar. İpler o akşam koptu. Tek başına da olsa bu işi bitirmeliydi. Üstlerinden oldukça emindi, her şey ayarlanmıştı. Kesinlikle yakalanmayacaktı. Talimat ve verilen söz bu şekildeydi. Kameralar kayıtta değildi. Kaçış yolu açık ve oldukça kolaydı. Bırakılan izlerden operasyon ?dinci saldırı? ekseninde ilerleyecek, Alparslan da bu arada uygun zamanda bir kahraman olarak dönmek üzere yurtdışına çıkmış, ya da polisin bulma ve arama imkanı olmayan bir deliğe girmiş olacaktı.

Polis Arslan´ı nasıl yakaladı

Katil Alparslan Arslan, 17 Mayıs sabah saatlerinde hain eylemini gerçekleştirdi. Danıştay´ın ana kapısından giren eylemci, diğer bloğun arka kapısından kaçmayı planlıyordu. Kapısından Avukat kimliğini göstererek girdi. 2. Daire Başkanlığı´nın bulunduğu kata çıktı ve Başkanlığın kapısını açmaya çalıştı ancak kilitli olduğunu görünce, karşıdan gelen çaycıyı takip edip 2. Daire´nin toplantı odasına girdi. İçerde 6-7 kişinin oturduğunu gördü. Danıştay 2. Dairesi başkan ve üyelerini teşhis etmeye çalıştı, evrak çantasındaki tabancayı çıkarak ilk önce Başkan Mustafa Birden´e bir el ateş etti. Daha sonra seçtiği hedeflerin göğüs ve kafa bölgelerini nişan alarak seri biçimde kurşun yağdırdı. Arkasından gelmesinler diye sekreter odasının tavanına da bir el daha ateş etti ve 2. Daire´yi terketti.

´2. Dairede olay var, burası karıştı´

Bulunduğu bloğun merdivenlerinden hızla aşağıya indi. İki bloğu birbirine bağlayan tüp geçide yöneldi. Arka kapı açık olarak kendisini bekliyordu. Bu sırada müracaattın telefonu çaldı. Panik haldeki ses ?2. Dairede olay var, burası karıştı? diyebildi. Müracaat görevlisi, polis memurlarına seslenerek ?2. Dairede olay var? dedi. Polislerden Şenol Altan, hızla tüp geçide yöneldi, diğeri yerinde kaldı. İkisi de cinayetten habersizdi ve dava görüşmelerinde her zaman yaşanan tartışmalardan biri diye düşündüler.

Önce gülümsedi sonra silah çekti

Alparslan Arslan tesadüf eseri kendisinin yanından geçen polise gülümsedi ve yoluna devam etti. Ancak polis Arslan birkaç adım geçtikten sonra tedirgin ve telaşlı hareketleri, terli halinden şüphelenerek kim olduğunu sordu. Arslan, avukat olduğunu söyleyerek yoluna devam ederken, şüphesi artan polis, Arslan´dan kimliğini istedi. Telaşlanan Arslan kimliğini çıkarır gibi yaparak çantasından silahını çıkardı. Polis ani bir refleksle tabancaya sarıldı. Namlu yön değiştirdi, silah ateş aldı.

Alparslan Arslan hikaye anlatmaya başladı

Amansız bir boğuşma başladı. Polis daha iriydi. Silah sesini duyan diğer polis de tüp geçide koştu. Alparslan etkisiz hale gelmiş, kelepçelenmişti ama polisler hala kimi, neden yakaladıklarını, neden ateş ettiğini bilmiyordu. Arslan´ı güvenlik odasına götürdüler. Neden ateş ettiğini sordular. Arslan, polislerin olaydan haberleri olmadığını anladı. Arslan polise ateş neden ateş ettiğini anlatırken, ?Avukat olduğunu söylemesine rağmen kimlik sormasına kızdığını? söylüyordu. Polislerle arasında laf dalaşı başladı.

Polisin katili yakaladığını anladığı an!

Yukarısı kan gölüydü. Polis kısa süre sonra binayı ablukaya aldı. TEM polisleri, olay yerindeki ilk incelemenin ardından güvenlik odasına inip Alparslan Arslan´ı teşhis ettiklerinde, Arslan´ı yakalayan iki polis, yakaladıkları şahsın silahlı saldırgan olduğunu ancak farkedebildi. Katilin silahında hala 4 mermi ve çantasında dolu 2 şarjör vardı. Bir polis memuru tesadüf eseri demokrasiyi ipten almıştı. Polis Şenol Altan, şüphelenmeseydi ve Arslan kaçıp gitseydi? Arkasında bıraktığı iyi kurgulanmış izler Türkiye´yi nereye götürecekti?

Plan nasıl kurgulandı? Arslan polis tarafından yakalanmasaydı provokasyon nasıl gelişebilirdi?

5 Mayıs 2006: Alparslan Arslan, Tekin Irşi, Erhan Timuroğlu ve Osman Yıldırım´la beraber Cumhuriyet gazetesine el bombası attı.

10 Mayıs: Alparslan Arslan, Tekin Irşi, İsmail Sağır Cumhuriyet Gazetesi´ne tekrar el bombası attı.

11 Mayıs: Alparslan Arslan, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu Cumhuriyet Gazetesine 3. kez el bombası attı.

11 Mayıs: Danıştay´daki güvenlik kameralarının görüntülerini kaydeden OYAK Güvenlik´e ait harddiskler arızalandığı gerekçesiyle değiştirildi.

16 Mayıs: Alparslan Arslan Danıştay´a gelip keşif yaptı.

16 Mayıs: Danıştay´daki harddiskler yeniden arızalandı ve harddisk sökülüp götürüldü ve kameralar devre dışı kaldı.

17 Mayıs: Alparslan Arslan Danıştay 2. Dairesi´ni bastı. Üye hakim Mustafa Yücel Özbilgin şehit oldu, 4 hakim yaralandı. Arslan´ın saldırı esnasında tekbir getirdiği iddia edildi, ancak diğer üyeler bu iddiayı yalanladı.

17 Mayıs: Arslan kapıdan çıkarken koruma polisi Şenol Aytan´ı da şehit etti ve kaçtı.

17 Mayıs: Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan ?Arslan´ın saldırı esnasında tekbir getirdiğini ve saldırıyı Danıştay 2. Dairenin başörtüsü kararı nedeniyle gerçekleştirdiğini söylediğini? açıkladı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer benzer biçimde saldırıyı rejime yönelik olarak niteledi. CHP Lideri Deniz Baykal başta olmak üzere muhalefet partileri iktidar partisini saldırıya zemin hazırlamakla suçladılar.

17 Mayıs: CNNTÜRK, STAR TV, KANAL D ve NTV yayın gruplarında, saldırının türban kararı nedeniyle gerçekleştirildiği ve bu durumun son dönemdeki irticai faaliyetlerin bir sonucu olduğunu anlatan yayınlar yapıldı. AK Parti hükümetini basiretsizlikle ve saldırılara çanak tutmakla suçladılar.

18 Mayıs: Hürriyet: İkinci MENEMEN olayı... Ertuğrul Özkök: Cumhuriyet´in 11 Eylül´ü

18 Mayıs: CAN Dündar´ın yazısı: ?Danıştay Başkanı´nın uyarılarına dudak büken Başbakan ERDOĞAN sorumluların en başındadır.?

18 Mayıs: Güvenlik kamerası olmadığı için Arslan, eşgal bilgilerinden tespit edildi. Telefon numarasına ulaşıldı. Arslan´ın İran´a kaçtığı iddia edildi.



18 Mayıs: Mustafa Yücel Özbilgin´in cenazesinde AK Partili bakanlar saldırıya uğradı.

19 Mayıs: Cumhurbaşkanı Sezer yaptığı açıklamada saldırının laik düzene karşı işlenmiş olduğunu iddia etti.

20 Mayıs: Arslan´ın irtibatlarından yola çıkılarak Osman Yıldırım, Süleyman Esen, Salih Kunter, Kemalettin Gülen, İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu, Tekin Irşi yakalandı.

21 Mayıs: Arkadaki izler olayın bir irticai saldırı olduğunu kanıtladı.

22 Mayıs ve sonrası: Tüm kentlerde rektörlerin, bürokratların, hâkimlerin, sanat, siyaset ve spor camiasının önde gelen isimlerinin de katıldığı geniş katılımlı irticayı protesto mitingleri düzenlendi.

25 Mayıs: Bir gösteride bir meczup göstericilerin üzerine tekbir getirerek ateş açtı. Saldırıda hayatını kaybedenler oldu. Vatandaşlar laik-antilaik olarak kutuplaştı. Gösteriler tüm yurda yayıldı.

17 Haziran: Gösterilerin ve sokak kargaşalarının önüne geçilemeyince belli bölgelerde sıkıyönetim ilan edildi. Tehlikeli tırmanış ve provokasyonlar engellenemeyince Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç müebbet hapse mahkûm oldu.

25 Haziran: Alparslan Arslan´ın İran´a kaçmadığı anlaşıldı. Bulunduğu Avrupa ülkesinden yurda döndü. Dönüşünden sadece dar bir kesimin haberi oldu. Tıpkı Abdullah Çatlı gibi yeni bir kimlikle Derin Yapı´nın muteber adamı olarak refah içinde hayatını sürdürdü.

29 Şubat 2010: Milli Güvenlik Konseyi, ?kişi başı milli gelirin 3.000 Dolar´ın altına düşmesi ve ekonomik krizin tüm yurdu etkisi altına alması üzerine ve de demokrat - muhafazakar kesimin yeterince sindiğine? karar getirerek yönetimi kontrollü bir şeklide sivillere bırakma kararı aldı. AK Parti´nin 7 yılda yaptığı düzenlemeler iptal edildi. Avrupa Birliği üyeliğinden vazgeçilirken, ülke Avrasyacı bir yapıyla Rusya´ya yaklaştı.



Yukarıdaki olay 2006 Türkiyesi´nde yaşandı. Açık fontlu yazılar gerçekleşti. Koyu (bold) yazılar bir planın parçalarıydı. Eğer Arslan kana buladığı Danıştay binasından kaçabilseydi, koyu yazılı kısımlar planın birer parçası olarak gerçekleşecekti. ( Cevheri Güven, Star)

Yarın: Profesyonelce delil oluşturdu

04 Mayıs 2010: Önce; Küçük, Tekin ve Görüm´le iletişimini kesti. Sonra özellikle iz bırakarak dindar bilinen insanlarla irtibatına hız verdi. Yönlendiricileri de bir yandan ´irticai´ delil ve izler hazırladı.Sistemi sarsacak saldırı uzunca bir süre tüm ayrıntılarıyla planlanmıştı. Nerede ve nasıl olacağı belli değildi ancak niteliği netti. AK Parti hükümetinden kurtulmak için büyük bir laik, anti-laik kavgası çıkmalıydı. Bu amaçla Alparslan Arslan son dönemde özellikle adres bırakacak şekilde dindar bilinen kişilerle irtibatlarına hız vermiş, emir aldığı bazı kişilerle de irtibatına bilinçli olarak son vermişti. Veli Küçük ile görüşen, Muzaffer Tekin´in şirketinin avukatı olan, VKGB´ci İmam lakaplı Hüseyin Görüm ile birlikte çek senet tahsilatı yapan ve Sedat Peker´in hukuk bürosunda çalışan Alparslan Arslan, geride herkesi eylem ile darbe arasındaki kısa süre içinde oyalayarak yanıltacak adresler bırakmalıydı.

Beklenen fırsat

9 Şubat 2006´da da Danıştay 2. Dairesi, bir öğretmenin okul yolunda bile başörtüsü takamayacağına dair karar alınca, Arslan ve ekibinin beklediği gün doğmuş oldu. Kullanacakları provokasyon malzemesi buydu. Alparslan Arslan saldırıdan sonra kaçacağına emin olduğu gibi, polisin kendi telefonu ve arkadaşları üzerinden bir çalışma yürüteceğinden de emindi. Bu yüzden arkada adres bırakmalıydı. Saldırıda Arslan´la birlikte olacak ekibin, Arslan´ın üstleri olan Muzaffer Tekin gibi tiplerle irtibatı yoktu. Dolayısıyla adres Osman Yıldırım ve ekibi ile Alparslan´ın görüştüğü diğer kişiler olacaktı.

Kendisi firari izleri sabit

Geriye dönük telefon trafiği önemli bir noktaydı. Uzun süre önce Kasım 2005´te düğmeye basıldı. Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin´le irtibatını keserek alternatif yollarla görüşmeye başladı. Adres bırakacağı kişilerle irtibatını ise resmi olarak görülecek biçimde kurmaya başladı. Peki kimdi bu Arslan´ın özellikle irtibatlı olmaya çalıştığı kişiler: Arslan´ın Marmara Hukuk´tan arkadaşı Süleyman Esen, Avukatlık sebebiyle ilişkilerini geliştirdiği Kemalettin Gülen, Ve son süreçte yanına sıkça gitmeye özen gösterdiği 80 yaşında zor yürüyen kendi halinde yaşlı bir emekli vaiz olan Salih Kunter.Plana göre Arslan firari olacaktı ama arkadan bıraktığı izler bu isimleri gösterecekti. Saldırının amacının başörtüsü olarak gösterileceği de düşünülürse, yukarıdaki isimlerin olağan şüpheli ilan edilmesi hiç de zor olmayacaktı. Hemen devreye sokulacak kritik açıklamalar ve medya desteğiyle olay bir irticai suikast olacak ve bu durum üzerinden hükümet istifaya zorlanacak ya da darbeye zemin hazırlanacaktı.

İşte hazırlanan izler: Başörtüsü yasağını protesto için saldırı yaptığını söyleyip saldırı esnasında tekbir getirmesi. Danıştay binası önündeki arabasında bulunan ?İşte O Üyeler? başlıklı Vakit gazetesi kupürü. Saldırıdan bir gün sonra televizyonlarda yayınlatılacak Arslan´ın Diyarbakır´da Hizbullah´ın mitinginden alınan ve Arslan´a benzeyen ama Arslan olmayan kişinin videosu. Yine saldırıdan bir gün sonra gazetelere servis edilecek ?Alparslan Arslan´ın İran´da Hizbullah´tan eğitim aldığı? bilgisi.Yaşlı bir vaiz olan Salih Kunter ve çevresindeki birkaç ülkücü muhafazakar gençle olan teması. Fethullah Gülen´in yeğeni Kemalettin Gülen, muhafazakar ve ülkücü biri olarak bilinen Süleyman Esen ve Salih Kunter´le kurulmuş kasıtlı telefon irtibatları. Salih Kunter´in evine zulalanmış, ancak bir aramayla bulunabilecek ´Arslan´ ismini taşıyan alışveriş fişleri. Cumhuriyet saldırılarının ardından olaydan haberi olmayan ülkücü ve muhafazakar Esen´i kasıtlı telefonla araması. Danıştay saldırısı sabahı yine arkadaşları muhafazakar ülkücü Süleyman Esen ve Hilmi Öztürk´e telefon açması.

İfadeler kurulan tezgahı gösteriyor

Plan beklenildiği şekilde sonuçlanmayıp Alparslan Arslan yakalanınca, yine de ekip ?dinci saldırı? teorisi üzerine hareket etti. Mahkemede verilen ifadeler, iddianamenin bu yönde hazırlanması için her türlü itirafı içeriyordu. Arslan, kendisi kaçtıktan sonra polisi ?irticacı çete?ye götürecek daha önce iz bırakıp kurguladıkları uydurma deliller silsilesini ifadelerinde tek tek sıralıyordu. Muzaffer Tekin´in iki dava birleştikten sonra Ergenekon Mahkemesi´nde verdiği ifadeler de karanlık çetenin tüm bağlantılarının yavaş yavaş deşifre olmasına rağmen hale ?şeriatçı saldırı? tezini savunmaya devam ettiğini gösteriyordu.

Arslan senaryoyu oynuyor

İşte Arslan´ın mahkemede ?tezgah? doğrultusundaki bazı ifadeleri: ?Kemalettin Gülen, Fethullah Gülen´in yeğenidir. Türban kararını Gülen´le paylaştım. Gülen ise üzerine düşen her türlü yardımı yapacağını söyledi? ifadesi. Mahkeme Başkanının ?Nasıl bir yardım? sorusuna Arslan´ın ?Getirin kendisine sorun? cevabı vermesi. ?Genelkurmay şeriatın önüne geçmeye çalışmasın. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve imanlı kişilerden şeriatı ilan etmelerini istiyorum. Yoksa kan dökülür. Eylemi şeyhimin emirleri doğrultusunda yaptım? ifadesi. Salih Kunter´in derslerine Süleyman Esen ile katıldığını, el bombalarını Esen´in asker olan abisinden 2 milyara aldığını iddia etmesi. ?Davanın VKGB´ye yönelik ´Girdap´ operasyonuyla, vatanseverler, ulusalcılar ve derin devletle herhangi bir alakası yoktur? sözleri. ?Yakalanmasaydım, Aydın Doğan ve Koç Grubu´na, Şener Eruygur´a, bankalara saldıracaktım. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer´i öldürecektim? demesi. ?FethullahGülen´e saygı ve sevgilerimi bildiriyorum. Onu kırdım ve üzdüysem özür dilerim. Bu olayın Ayhan Parlak, Veli Küçük ve Muzaffer Tekin ile uzaktan yakından alakası yoktur? göndermeleri. ?Yaptığım Müslümanlara yapılan zulme meşru müdafaadır? iddiası.

Tekin ona destek veriyor

Muzaffer Tekin´in mahkemede verdiği ifadesi de saldırıyı Alparslan Arslan´la birlikte planladıklarının ispatı niteliğinde. İşte o savunma: ?Alparslan´ın ifadeleri tüm gerçekleri ortaya koyuyor, savcılar bu ifadeleri dikkate almayarak konuyu saptırıyor. Alparslan´ın yaptığı eylemler Salih Kunter´in yönlendirmeleri ile olmuştur, çünkü aralarında şeyh mürit ilişkisi vardır. Danıştay saldırısından önce hemen her gün Kunter´in evinde bulunmuşlardır. Bu da planın Kunter´in dergâhında müritlerince yapıldığını açıkça ortaya çıkarmaktadır. Savcıların bütün gayesi Danıştay cinayeti ile tarikat bağlantısını keserek vatansever insanlar ile ilişkisi olduğunu göstermektir. Alparslan´ın Fethullah Gülen´e yaptığı sevgi ve saygı gösterileri kimlerle bağlantı olduğunu ortaya koyuyor. Alparslan´ın, Süleyman Esen´le birlikte tarikat ilişkileri, Salih Kunter´le yapılan ayin ve sohbet toplantıları, görmezlikten gelinmektedir.

´Gönüllü avukatlar´ ve ´para´ devreye girdi

Alparslan Arslan ve Muzaffer Tekin´in ifadelerine rağmen kamuoyu yığınla delil karşısında saldırının ?din eksenli? olduğuna ikna olmuyordu. Bu sırada ?tanıdık? avukatlar gönüllü olmaya başladı. Resmi kayıtlar için para trafiği de devreye girdi. İslami Hareket davası sanığı İrfan Çağrıcı´nın, El-Kaide mensuplarının ve Fadime Şahin´le yakalanan Aczmendi Şeyhi Müslüm Gündüz´ün de avukatlığını yapan Abdurrahman Sarıoğlu, ilahi bir mesaj almış gibi, avukatlıktan uzaklaştırılmasına ve herhangi bir resmi sıfatı bulunmamasına rağmen Arslan´la ilişkiye geçti. Arslan da Sarıoğlu´nu hızla babası ile irtibata geçirdi. İlişkinin gözle görünür hale gelmesi için Abdurrahman Sarıoğlu, cezaevindeki Arslan´ın hesabına para yatırdı ve bazı yönlendirmelerde bulundu. Basında Arslan´ın koğuşunun yandığı haberleri ile ilgili olarak Sarıoğlu´nun ?Fethullah Gülen ve bazı AKP yöneticilerinin Alparslan´ı öldürmek gibi bir niyetleri varsa bunu deşifre ettiğini? söylemesi, Gülen´e saygılarınaıileten Arslan´ın ifadeleriyle örtüşmediği gibi yangını kendine deli süsü vermek için çıkartan Arslan´ı da aklamaya yetmedi. Sarıoğlu´nun ?Alparslan´a çok ağır ceza çıkarsa o zaman Müslümanlar ve Kürtler canlı bomba olurlar? sözleri ayrıca incelemeye değer.

Kunter anlatıyor

Alparslan Arslan´ın ?Şeyhim? dediği ve ?Saldırı emrini o verdi? iddiasında bulunduğu Salih Kunter, Ankara 11. Ağır Ceza´da, verdiği ifadeler de cinayeti dindarların üzerine yıkma senaryosunun ustalıkla işlendiğini gösteriyordu. Kunter´in anlattıklarını güvenilir bulan mahkeme, hakkında ?beraat? kararı verdi.

Şeyhine tuzak ziyaretleri

Kunter ifadesinde şunları anlattı: ?Danıştay eyleminden birkaç gün önce Alparslan yanıma geldi, yere oturdu ve bana ´Ankara´ya gideceğim´ dedi. Ben de kendisine ne yapacağını sordum, cevap vermedi. Ertesi gün yine aynı saatlerde geldi. Bana ´Benim ismim ne´ dedi. Ben de ´Ne demek istiyorsun, bilmiyor musun ismini´ dedim, yine cevap vermedi. Ben de arkadaşlarına ´Bunun aklında bir şey var buna sahip çıkın´ dedim. Ondan sonra gitmiş Danıştay olayını yapmış.?

Babası İdris Arslan´ı Kunter´e yönlendirdi

Cezaevine ziyaret için gelen babası ve ailesini ısrarla Salih Kunter ve tanıdık avukatlara yönlendiren Alparslan, diğer sanıkların hesabına küçük miktarlarda da olsa para yatırması için babasını sıkıştırdı ve tavırları ile ailesini buna mecbur bıraktı. Arslan bununla da yetinmeyecek, yurtdışında eylemin kimler tarafından yapıldığının daha iyi anlaşılabilmesi için, babasını El Kaide militanı Lui Sakka´nın avukatı İlhami Sayan´a yönlendirdi. Köşeye sıkışan katil, bir evlada yakışmayacak şekilde babası İdris Arslan´ı Ergenekon´un kucağına itiyor ve ikinci evreye giriliyordu. ( Cevheri Güven, Star)

Babada değişim cezaevi görüşmesiyle başladı

05 Mayıs 2010: İlk günler ´saldırı türban için olamaz´ diyen Baba Arslan, oğlunun baskıları ve örgütle teması sonrasında ´saldırı türban için yapıldı´ diyordu.Alparslan Arslan´ın arkasında bırakacağı izler önceden iyi kurgulanmıştı. Takip bu izlerden ilerleyecek ve ortaya şeriatçı bir saldırı çıkacaktı. Yakalanınca bu izlerin çoğu çöktü, yeni izler oluşturmak gerekiyordu. Katil savcılık ve mahkemedeki ifadeleriyle bunu sağlamaya çalışıyor ancak kamuoyu bir türlü ikna edilemiyordu. Son hamle, oğlunu kurtarma duyguları içinde çırpınan Baba İdris Arslan işin içine çekildi. Elazığ´da yaşayan İdris Arslan, Danıştay saldırısının hemen ardından Ankara´ya geldi.

İlk tepki ´Nasıl kıydın oğlum´ oldu

Saldırının gerçekleştiği 17 Mayıs 2006 günü Doğan Haber Ajansı muhabirine konuşan İdris Arslan ilk açıklamalarında; ?şaşkınlık içinde olduğunu, oğlunun devletine, milletine bağlı, aşırıya kaçmayan biri olduğunu? söylüyordu. İdris Arslan, Alparslan´ın ABD´nin Irak´ta yaptıklarına karşı olduğu ve bunlardan etkilenmiş olabileceğini de anlattı. Aklına gelen tek ihtimal buydu. 19 Mayıs 2006 günü oğlu ile görüşen Aslan´ın ?Bunu nasıl yaptın, nasıl kıydın bu insanlara? dediği ortaya çıkıyordu.

Emniyetteki ilk resmi ifadesi

İdris Arslan, 20 Mayıs 2006 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü´ne saldırı ile ilgili ifade vermek istediğini beyan etti. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde verdiği ifadesinde; Alparslan Arslan´ın yakın arkadaşı Avukat Teoman Ekşioğlu´nun olaydan sonra kendisini arayıp, ?Alparslan´ın 4-5 aydır Ulusal Haber ve VKGB ile irtibatlı olduğu, Adana, Mersin ve İstanbul´da bu derneğin toplantılarına beraber katıldıkları, Veli Küçük ve Muzaffer Tekin´le bu dernek vasıtası ile tanıştıklarını söylediğini? anlattı. Oğlunun bu eylemi başörtüsü için yaptığına inanmadığını, çünkü kendi kızlarının da başlarının açık olduğunu anlattı.

Alparslan babasını örgüte itiyor

Olanları anlamaya çalışan ve oğlunu kurtarmak için çırpınan İdris Aslan´ın emniyetteki ilk ifadesinin ardından cezaevi görüşmeleri başladı. Eş zamanlı olarak da Baba Arslan´ın ifadelerde bariz değişiklikler ortaya çıktı. Köşk seçimleri öncesi en geç Nisan 2007´de darbe olacağına kesin inancı olan Alparslan Aslan, sorgu sırasında kurtarılacağına kesin inancını ifade ediyordu. Aslan, cezaevi görüşmelerinde babasını da inandırdı. Darbe gelecekti, Alparslan kurtulacaktı, tek yapması gereken tezi güçlendirmek için söylenen irtibatları kurmaktı. Alparslan bu dönemde, saldırının adresi olarak Salih Kurter´i göstermek amacıyla babasını kullanmaya çalıştı.

Üretilen en hassas ´irtica´ delili

Aylar boyu arkasında profesyonelce iz bırakan Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin´le telefon irtibatını kestikten 4 gün sonraya ait babası İdris Arslan´ın ismi olan alışveriş fişini Salih Kunter´in evine sakladı. Hain saldırının ´dindar´ kesime yıkılması için profesyonel ellerce oldukça hassas deliller aylar öncesinden hazırlandı. Bunlardan biri Carrefour´dan alınmış bir alışveriş fişiydi. Bu ayrıntı Arslan´ın ´şeyhim´ dediği Salih Kunter´in evinde yapılan aramada ortaya çıktı. Aramada İdris Arslan adına düzenlenmiş bir alışveriş fişi (Carrefour´dan alınmış) bulundu. Fişin üzerindeki tarih ilginç olarak 2 Aralık 2005´i gösteriyordu. Bu Arslan´ın Ergenekon tutuklusu Muzaffer Tekin ile telefon irtibatını kasıtlı olarak kestiği dönemden kısa bir süre sonrasıydı.

Küçük ama ustaca üretilmiş bir delil

Yine Salih Kunter ile tanışması da bu dönem gerçekleşti. Yani planın uygulamaya başlandığı dönem olan 2005 Kasım´ının ortası. Arslan, yeni tanıştığı Hoca´nın evine, üzerinde babasının adı bulunan bir fiş bıraktı. Fiş kimsenin göremeyeceği gözden uzak bir yerde kaldı. Ta ki polislerin evi didik didik ettiği aramaya kadar zulalanan fişin, Salih Hoca ve Alparslan´ın ilişkisine delil olması amaçlanıyordu. Küçük ama ustaca üretilmiş bir delildi.

Eski arkadaşları ile tüm irtibatını kopardı

Alparslan´ın, Muzaffer Tekin ile son telefon görüşmelerinde, yanında İbrahim Cingi (MHP İstanbul İl Yönetim Üyesi, Hüseyin Görüm´ün tanışığı) bunuyordu. Tekin´in ofisine Cingi ile birlikte gidiyorlardı. Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin ile telefon irtibatını kesip Salih Kurter´in evine fişi koyduğu güne kadar hemen her gün İbrahim Cingi ile birlikte iken Cingi ile de fişin üzerindeki tarihten 4 gün sonra telefon ilişkisini kesti.

Ergenekon sanığının Arslan albümü var

Alparslan Arslan´ın bırakacağı izler için geçmişinden fotoğraflar da alınmış ve medyaya servis edilmek üzere hazırlanmıştı. Ergenekon İddianamesi´nde ?örgütün medya departmanında görevli? olarak geçen Emcet Olcaytu, Arslan´ın fotoğraflarını depo etmişti. Fotoğraflarda Arslan´ın türban hassasiyetinin vurgulanabilmesi için özel seçilmiş kareler vardı. Bunlardan biri de Arslan´ın annesiyle çektirdiği kareydi. Bu fotoğraflar birer iz olarak medyaya servis edilecekti.

Çelişkiden propaganda evresine geçiş

Ardından İdris Arslan 21 Şubat 2008´de, Ergenekon sanıklarına verdiği destekle dikkatleri üzerine çeken İBDA-C´nin yayın organı Baran dergisine ´İslamcı Basın Samimi Değil´ başlıklı bir röportaj verdi. Baran Dergisi, Ergenekon sanıklarına verdiği destekle ve çeşitli Ergenekon sanıkları ile yaptığı röportajlarla gündeme gelen ilginç bir dergi. Röportajda Arslan ?Saldırıdan sonra ilk anda hangi sebeple yapıldığını bilmediği için bazı açıklamalarda bulunduğunu, ancak Cumhuriyet Gazetesine ?başörtülü domuz karikatüründen? ötürü bomba atıldığını anlayınca kendisinde mücadele azmi oluştuğu ve milletin değerleri ile ilgili açıklamayı yaptığını, oğlunun kötü bir yolda olmadığını, karşılaştığı pek çok insanın kendisini tebrik ettiğini, muhafazakar medyanın olayı çarpıttığını? anlatıyordu. Baba Arslan´ın bu sözleri artık çelişkiden propagandaya geçtiği dönemin başlangıcı aynı zamanda. Oğlunu kurtarmak adına babalık duygusuyla hareket eden İdris Aslan, tam olarak plan doğrultusunda hareket gediyordu.

İlk çıkışı adliyede yaptı

Alparslan cezaevindeki görüşmesinde babasına ?Mutlaka Salih Kunter hoca ile görüşeceksin? isteğini iletti. Oğlunun bu şekilde kurtulacağına inanan baba İdris Arslan da çaresiz oğlunun isteklerini yerine getirdi. İdris Arslan, oğlunun isteğiyle daha önce hiç teması olmayan tutuklu sanıklar İsmail Sağır, Tekin Irşi ve Erhan Timuroğlu´na değişik tarihlerde ve özellikle Danıştay Davası´nın duruşma tarihlerinden önce para yatırıyor ve bunu resmi kayıtlara da sokuyordu. Baba Arslan yine oğlunun baskı ve yönlendirmesiyle ´irticai´ davaların tanınan avukatları Abdurrahman Sarıoğlu ve İlhami Sayan´la biraraya geldi. bunları da göstere göstere yaptı.

Arslan´ın söylemleri değişmeye başlıyor

11 Ağustos 2006´da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşma öncesi İdris Arslan gazetecilere ilginç bir açıklama yapıyor ve saldırının din adına yapıldığı yönünde sürdürülen haberler için gerekli malzemeyi de veriyordu; ?Milletin hizmetinde olun, milletin değerlerine saygılı olun. Saygılı olmayana, milletin değerlerine hakaret edene bu millet gereken dersi verir.? Oğlunu kurtarma derdine düşen bir babanın isteyerek ya da istemeyerek Danıştay Baskını´nın arkasından bırakılmak istenen adrese katkı sözleri olarak bunlar da kayıtlara geçti.

´Babasıyla gerekli görüşme yapıldı´

Süreçte Baba Arslan´ı etkileyen sadece oğlunun yönlendirmeleri değildi elbette. Çaresiz kalan Baba´ya örgüt de abluka kurmuştu. Durum savcılık tarafından delillendirildi. Ergenekon sanığı Hasan Ataman Yıldırım´dan ele geçirilen bir CD´de erg. xls? isimli EXCEL dosyasında; soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüphelilerle halen duruşması devam eden sanıkların isimlerinin listelendiği ve bu şahıslarla ilgili mahkeme sürecinde takip edilecek eylem planlarına yer verildiği de görüldü. İlgili belgenin özel not sütununda; Alparslan Arslan´la ilgili ´Babasıyla gerekli görüşmeler yapıldı.´ notu bulunmaktaydı.

İdris Arslan da gerçeği görüyor

Günler ilerledikçe Danıştay Baskını´nın ardındaki organizasyon çözülmeye ve kamuoyu tarafından öğrenilmeye başlıyordu. Süreç içinde aydınlananlardan biri de Arslan´ın babasıydı. Baba İdris Arslan bir süre sonra yönlendirmeyle gittiği bu yolun sonunun olmadığını ve oğlunu bu söylemlerle kurtarmayacağını fark etti ve inandığı doğruları 24 Ağustos 2009´da söylemeye başladı. Baba, oğlunun karanlık ekip tarafından nasıl bir kumpasa getirildiğinin farkına varmaya başlıyordu. Birinci Ergenekon davası ile Danıştay Saldırısı davasının birleştirilmesinin ardından, davanın 24 Ağustos 2009 tarihli duruşmasına baba İdris Arslan ve anne Hatice ve kızları Hilal de katıldı. Duruşmanın öğleden sonraki kısmına katılmayan İdris Arslan, gazetecilere ?Alparslan´ın baskı altında olabileceğini, kendisine ilaç veriliyor olabileceğini, zihin yönlendirmesi yapılmış olabileceğini? söylüyordu. İdris Arslan, davanın soruşturulmayan bazı yönleri bulunduğunu ileri sürdüğünü, bunun için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini Adalet Bakanlığına şikâyet ettiğini, heyetin de bunun üzerine soruşturma geçirdiğini söylüyordu. Baba Arslan´ın 2006 Mayıs´tan bu yana verdiği beyanatlarda belirgin zikzaklar olmasına rağmen ilk günlerde söyledikleri ile son söyledikleri arasındaki paralellik dikkatlerden kaçmıyordu. ( Cevheri Güven, Star)

Kız arkadaşı: Dinci değildi namaz da kılmazdı, soğukkanlıydı

06 Mayıs 2010: Danıştay katili Arslan´ın İP üyesi eski sevgilisi Melek Öztaş, ´Alparslan soğukkanlı ama saldırgan biriydi. Dinci değildi. Namaz kılmazdı´ dedi.Alparslan Arslan´ın en son Cumhuriyet gazetesinde ?türbanlı domuz? karikatürü yayınlandığı gün sabaha karşı 04.36´da telefonla görüştüğü kız arkadaşı Melek Öztaş, star´a konuştu. İşçi Partisi üyesi Öztaş ?Alparslan dinci değildi, namaz kılmazdı? dedi.Arslan´ın eski kız arkadaşı Melek Öztaş, ilişkisini doğrularken, Alparslan´la Yeditepe Hukuk Bürosu´nda sekreterlik yaptığı dönemde tanıştıklarını söyledi. Birkaç ay bu büroda çalıştıktan sonra ayrıldığını söyleyen Melek Öztaş ile Arslan´ın arkadaşlıkları sonraki zamanlarda da devam etmiş.Gece yarılarına kadar süren telefon görüşmelerini ?Kendisiyle arkadaşlık ilişkim vardı? şeklinde açıklayan Melek Öztaş, ?bu ilişkinin duygusal bir ilişki olup olmadığı? yönündeki sorumuza ?Bu konuda konuşmasam? demekle yetindi. 19 Nisan gecesi 04.36´da yaptıkları son görüşmenin ?ayrılık? görüşmesi olup olmadığı sorusuna ise Öztaş ?üzerinden uzun yıllar geçtiğini? söyleyerek cevap vermedi. Bunların özel konular olduğunun altını çizen Öztaş, telefonda konuşmak istemediğini ifade etti.

Danıştay´a saldıracağını bilmiyordum

Alparslan Arslan´ı tarif ederken, ?Dinci değildi, namaz da kılmazdı? diyen Melek Öztaş, Danıştay´a saldırı düzenleyeceğiyle ilgili herhangi bir bilgisinin olmadığını böyle bir hisse de kapılmadığını söyledi. Öztaş ?Kendisi oldukça soğukkanlı birisiydi? dedi.

Saldırgan bir yapısı vardı

Alparslan´la tanıştıkları Yeditepe Hukuk Bürosu´na gelip gidenlerin ?normal insanlar olmadığını? söyleyen Öztaş, Arslan´ın saldırgan bir yapısı olduğunu anlattı.Arslan ve Melek Öztaş´ın tanıştıkları Yeditepe Hukuk Bürosu ilginç bir kesişme noktası. Alparslan Arslan ve Hüseyin Görüm´ün, bu büro üzerinden çek-senet tahsilatı yaptıkları iddianamelere girmişti.

En son sevgilisi Melek´le vedalaştı

Alparslan Arslan, eski çevresiyle telefon irtibatını bıçak gibi kestiği dönemde, Ergenekon sanıklarından bazılarıyla iletişim kurmaya başlamıştı. O dönemde uzun telefon görüşmeleri yaptığı bir isim daha var. O da ?kız arkadaşı? Melek Öztaş. Arslan´ın Öztaş´la son telefon görüşmesi 19 Nisan 2006 gece yarısı gerçekleşti. Arslan´ın kız arkadaşıyla telefon konuşması sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Sabah olduğunda Arslan´ın hareket noktasını oluşturacak olan ?türbanlı domuz? karikatürü ise Cumhuriyet´te yayımlandı.

Geçmişiyle son bağını da kopardı

Bu karikatür, Alparslan Arslan´ın yaptığı ve ?irtica? maskesi giydirmeye çalıştığı saldırıların ve savunmasının temelini teşkil etti. Karikatür 19 Nisan 2006 günü Cumhuriyet´te yayımlanırken Arslan, aynı günün sabahında 04.36´da sevdiğiyle vedalaşıyordu. O sabah, Arslan´ın yeni hayatına başladığı gündü. Geçmişiyle son bağını mecburen kopartmıştı.

Kız arkadaşı İP üyesi, Dalan´dan da burs aldı

Arslan 0535 47..... numaralı telefonu bir daha aramayacak, Melek´le de konuşmayacaktı. Plana bağlı kalmak önemliydi. ?Elveda? dediği Melek Öztaş, İşçi Partisi üyesiydi. Ergenekon Silahlı Terör Örgütü iddiasıyla sürdürülen operasyonun göbeğine oturan İşçi Partisi´nin Kadıköy İlçe Teşkilatı´na kayıtlıydı. İP´in oldukça aktif bir üyesi olan Melek Öztaş, aynı zamanda Ergenekon´un en kritik sanıklarından biri olan Bedrettin Dalan´dan da burs alarak okumuştu. Dalan Ergenekon sanıklarının ve örgütün bağlantı kurduğu isimlerin çocuklarına burs sağlamakla suçlanıyordu.

Sıkı bir Aydınlık Dergisi takipçisi

Sözde dinci örgütün taşeronu Alparslan Arslan´ın evinde ancak ayrıntılı bir arama sonucu bulunan özenle saklanmış ve satır satır okunmuş tam 6 adet Aydınlık Dergisi bulunmuştu. Arslan evinde özenle sakladığı Aydınlık dergilerinin bazı satırlarının altını çizerek okumuştu.

Senkronize hareketler bunlar

Arslan´ın firarı üzerine kurulan planda, ´irticai´ bağlantılarını gösterecek kanıtlar da medyaya servis edilmek üzere hazırlanmıştı. Arslan yakalansa da hazır deliller bazı gazete ve TV´lere servis edilip yayınlatıldı. Alparslan Arslan´ın, Ergenekon ekibiyle direkt telefon irtibatını kestiği ve dindar insanlarla iz bırakacak temaslar kurmaya başladığı günler, yani operasyonun başladığı günlerde Türkiye, sertlik dozu yüksek bir kampanyayla tanışıyordu. Kampanya´nın adresi Cumhuriyet gazetesiydi. Gazete 2 Nisan 2006´da aniden dev bir kampanya başlattı. Alfabe tersten ve yeşil renkle yazılıyor, karanlık zemin üzerine ?Tehlikenin farkında mısınız?? sloganı işleniyordu. Cumhuriyet´in kampanyası, medyada dalga dalga yayılıyor, farklı versiyonlarıyla sürekli bir tehlikenin gelmekte olduğu işleniyordu.

Polisten önce Cumhuriyet bildi!

Cumhuriyet´e atılan bombalarla, ?Haklı çıktık? propagandası devreye giriyor, Danıştay saldırısıyla da bu zirveye çıkartılıyordu. Cumhuriyet, daha saldırının yapıldığı günün ertesinde ortaya hiçbir bilgi çıkmamışken ?Cumhuriyet´e atılan bombalarla Danıştay saldırısını gerçekleştirenin aynı el? bilgisini manşete taşıyordu. İlhan Selçuk daha açık yazıyor, ?Dün Cumhuriyet gazetesine bombaları atan el ile bugün Danıştay´ı kurşunlayan tabancanın kabzasını tutan el birdir? diyordu.

Medya ayağı emre amade

Saldırı öncesinde medyaya servis edilecek bilgiler ve haberler de planlanmıştı. Alparslan Arslan´ın başörtülü annesiyle fotoğrafından, İran bağlantılı olduğuna yönelik sahte istihbarat raporlarına kadar her ayrıntı düşünülmüştü. Arslan, yakalanmasına rağmen bu paketlerden bazıları medyaya servis edildi.

İlk çakma Alparslan haberleri

NTV televizyonu saldırıdan bir gün sonra 18 Mayıs günü Alparslan Arslan´a ait olduğunu iddia ettiği bazı görüntüler yayınladı. Görüntülerde Arslan´ın ?dinci sicilinin? kabarık olduğu iddia ediliyordu. Arslan´ın Marmara Üniversitesi´nde oruç tutmayan öğrencilere saldırdığı, Diyarbakır´da laiklik karşıtı gösteride bulunduğu ve Kadıköy Göztepe´ye cami yapılması eylemine katıldığı iddia ediliyor ve bu anlara ait görüntüler yayına konuluyordu. Ancak görüntülerdeki kişinin Arslan olmadığı çıplak gözle bile çok rahat anlaşılabiliyordu. Haberde, Vakit´in azmettirici olduğu imajını oturtmak için bir hikaye de uydurulmuştu. Göztepe Parkı´na cami yapılması tartışmaları sırasında bir grup vatandaşın Vakit gazetesi muhabirine tepki gösterdiği ve Alparslan Arslan´ın da Vakit muhabirini savunan grup içerisinde olduğu kesin bir dille anlatılıyordu. Oysa o fotoğraftaki kişi ne Arslan´a benziyordu ne de Arslan orada bulunmuştu. Ama Hürriyet´in profesyonel gözleri ?Saldırıyı dinciler yaptı? propagandası doğrultusunda o fotoğrafa bakmamıştı bile. ?Katil eylemde? başlığının altında NTV´nin haberi tekrarlanıyordu. Haberin içinde ?Burası da Diyarbakır? başlığıyla ikinci bir fotoğrafa yer veriliyor, Arslan´ın saldırıdan yaklaşık bir ay önce Diyarbakır´da Hizbullah´a yakınlığıyla bilinen Mustazafder´in Kutlu Doğum Haftası gösterisine katıldığı belirtiliyordu. Ancak yine fotoğraftaki kişi Arslan´a benzemiyordu.

Can Dündar´a anında istihbarat geldi

Katil yakalansa da yeni plan yapılıncaya kadar eski planın ilk aşamaları yayından fırlamış ok gibi kendiliğinden uygulamaya girdi. Baskının azmettiricisinin iktidar partisi olduğu ve asıl hedefin laik Cumhuriyet olduğu açıklamaları peş peşe geliyordu. Saldırı sonrası planlamasında Alparslan Arslan´ın İran bağlantılı olduğu ve İran´a kaçtığı bilgisinin yayılması temel noktalardan biriydi. Bilgi engellenemez hızla saldırının yapıldığı gün medyaya servis edildi. Milliyet gazetesinde Can Dündar, Arslan- İran bağlantısını kuruveriyordu. Dündar, askeri bir kaynaktan aldığını belirttiği istihbarat bilgisini ağdalı cümlelerle şöyle anlatıyordu: ?1995-97 döneminde Bingöl emniyeti, Hizbullah tarafından İran´ın Kum kentine eğitime yollanmış bir kişiyi saptıyor. Adı: Alparslan Arslan...? Bilginin gerçekle uzak yakın ilgisi yoktu. Ama Can Dündar, eylemden saatler sonra bu bilgiye ulaşmayı başarmış (!) ve ertesi gün köşesine taşımıştı. Gerçek olmayan biçimde Arslan-İran bağlantısını kuran Dündar, lafı asıl getirmek istediği yere getiriyor ve AK Parti hükümetini devirmek için yapılan operasyonun temel cümlesini köşesine yerleştiriyordu. Milliyet ise o cümleyi birinci sayfasına anons olarak taşımıştı: ?Danıştay Başkanı´nın uyarı konuşmasına dudak büken Erdoğan, sorumluların en başındadır.? Arslan´ın derin bağlantılarının ortaya çıktığı 3. gün bile Dündar çizgisinden taviz vermiyor ve eylemin tıpkı Danıştay´ı basarak hükümeti devirmek isteyenlerin planında olduğu gibi ?Hükümet için sonun başlangıcı? olduğunu söylüyor ve yazısına bu başlığı atıyordu. Dündar devam eden günlerde darbe imasıyla yazılarını sürdürüyordu. ( Cevheri Güven, Star)

Danıştay komplosu kapatmaya ´delil´ oldu

07 Mayıs 2010: Darbeye hazırlık için planlanan Danıştay saldırısı belki birçok yönden istenen amaca ulaşmamıştı ancak kapatma iddianamesinde en önemli irtica delili oldu.Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan´ın Ergenekon´la bağlantıları bir bir ortaya çıkıyor. Ancak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki yargılama süreci farklı biçimde ilerliyordu. Mahkeme, saldırının Ergenekon ayağını araştırma gereği duymuyordu. Bu süreçte saldırı Türkiye´nin en kritik davalarından birine; AK Parti´ye yönelik açılan kapatma davasına delil oluyordu. AK Parti´yi devirmeye yönelik Ergenekon eylemi, eksik soruşturma nedeniyle AK Parti aleyhine delil niteliği kazanıyordu. Kapatma Davası dosyasında Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti´nin ileri gelenlerinin Danıştay´ın türban kararı nedeniyle yaptıkları eleştirel açıklamaları sıralıyor. Sonra sözü Vakit gazetesinde yayımlanan ve Arslan´ın aracına bıraktığı haberine getiriyordu. Ergenekon´un tetikçisi olduğu ortaya çıkan Arslan için yargılama bitmeden başsavcı kararını vermişti; ?köktendinci?...İddianamede o bölüm şöyleydi: ?Başbakan ve milletvekillerinin beyanlarının ertesinde bir gazetede Danıştay kararını veren daire üyelerinin resimlerinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra da 17 Mayıs 2006 günü Alparslan Arslan adındaki bir köktendinci Danıştay´ın 2. Dairesine müzakere sırasında silahlı saldırıda bulunmuş....? Arslan´ın duruşma boyunca sarf ettiği iz bırakma sözlerini sıralayan başsavcı şunları yazıyordu: ?Sanıkların son duruşmadaki bu sözleri bile eylemi hangi saiklerle yaptıklarını, laikliği savunanları ve laik Cumhuriyeti bekleyen tehlikeleri göstermeye yeterlidir.?Yargıtay Başsavcısı´nın yeterli gördüğü delili Yargıtay yeterli görmedi ve Danıştay davasını Ergenekon´la birleştirdi. Saldırının Ergenekon boyutu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarken, bir iktidar partisi uydurulmuş delillerle ?odak olma? cezasına çarptırılıyordu. Ergenekon´un başarısız eyleminin tek başarılı yönü buydu...

Harddisk istendi ama!

Danıştay güvenlik kameralarının arızalı ya da arızasız harddisklerinin incelenmesi hayati öneme sahipti. Harddisklerin silindiği şeklindeki TÜBİTAK bilirkişi raporundan sonra OYAK Güvenlik, 25 Eylül 2009 tarihine kadar yani yaklaşık 3.5 yıl kendilerinden kamera kayıtlarını kimsenin istemediğini iddia etti. Ancak kamera kayıtlarının alınması için Ankara Emniyet Müdürlüğü Terör Şubesi´nin saldırının olduğu gün harekete geçtiği ortaya çıktı.Polis aynı gün resmi yazıyla Danıştay Başkanlığı´ndan kamera kayıtlarını istedi. Ancak Danıştay, Emniyet´in yazısına 5 gün sonra cevap verdi. Gözaltı süresinin bitişi nedeniyle Emniyet, 3. gün bütün delilleri, şüphelileri ve dosyayı savcılık makamına devretti. Emniyet´in OYAK Güvenlik´ten kamera kayıtlarını resmen isteme yetkisi bu 3 günü kapsıyordu. Danıştay´dan bu sürenin sonunda gelen ?Harddiskler bozulması nedeniyle OYAK Güvenlik tarafından söküldü. Şuan OYAT´ta? cevabı verince emniyet hiçbir işlem yapamadı.Savcılık ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise bu kayıtları OYAK´tan istemedi. Ankara´daki jet yargılama sonucunda Yargıtay, davayı bozup Ergenekon´la birleştirince, dosyadaki bu büyük eksiklik, Ergenekon Savcıları´nca fark edildi ve skandal ortaya çıktı.

Deli numarasına Sincan´da başladı

Avukat olan Alparslan Arslan´ın, yakalandıktan sonra yolun sonunun müebbet hapis olduğunu kestirmesi zor olmadı. Kurtuluşunun tek çaresinin oynayacağı iki rol olduğuna karar verdi. Ya irticacı numarasını sürdürüp darbe yaptıracak ya da ?deli? raporuyla yırtacaktı.Cezaevine girdiği ilk günlerinde çok zorluk çeken Arslan, bir dönem çırılçıplak yaşamaya çalıştı. İki defa odasını yakan Arslan, zaman zaman odasına dışkısını yaptı, saçlarını uzattı, elbiselerinin yıkanmasına izin vermedi ve pislik içinde yaşamaya başladı. Acayip sesler çıkartıp yan yan yürüyerek deli gibi davranan ve çıplak ayakla gezen Arslan hasta olmak için çaba gösterdi.Bir ara devamlı penisini tutarak ve betonda yatarak böbrek sistemini bozmaya çalışan Arslan, tüm numaralarına rağmen hastaneye sevk alamayınca metabolizmasını tamamen bozacak yöntemlere yöneldi. Sürekli bal, helva, çikolata, pekmez tüketerek hızla kilo aldı. Sürekli takip gerektiren kronik bir hasta olmaya çalışıyordu.Gardiyanlara ?Müslüman mısın? Kılıcın var mı? Cihat Allah için, türban için, din için, cihat için harekete geçelim? diyerek hedef göstermeye devam eden Arslan sonunda kendini Bakırköy´lük yaptı. Ancak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ?Sağlıklı ve ´simülasyon´ yapıyor? yani ?Deli rolü oynuyor? raporu verdi.Başarısız oldukça, Silivri duruşmalarında, Arslan´a nefret dolu bakışların dozu artıyordu. Yıllardır profesyonel operasyonlar yapan ama hiç açığa çıkmayan Ergenekon, bir avukatın başarısızlığıyla hukuk önünde büyük hesaplaşmayla karşı karşıyaydı artık... ( Cevheri Güven, Star)

(03 Mayıs 2010, 11:39), son güncel.: (07 Mayıs 2010)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz

Danıştay soruşturması sil baştan

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1779    yazdır/print


 

Görüntülenen: 1 - 10 (Toplam 28)  | Sonraki 10 



ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.623.959