Tam
EskidenYeniye
 
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..         "VKGB" için arama sonuçları    (Toplam 28 sonuç)          


Ergenekon sanığı Karadağ Balyoz´dan sorgulandı

Birinci Ergenekon davasında ´örgüt yöneticisi´ olarak yargılanan emekli Albay Fikri Karadağ, Balyoz soruşturması kapsamında ´şüpheli´ sıfatıyla 4 saat ifade verdi. Karadağ, Balyoz´da darbe planlayan ekibin içinde yer alıyor. Karadağ için askerlerin perdeleme yapması dikkat çekti. Daha önce adliyeye sadece muvazzaf subaylar getirildiğinde askerler perdeleme yapıyordu. Albay Karadağ´ın adı Ergenekon ve benzer soruşturmalarda birçok yerde geçiyor.

Ergenekon sanığı Karadağ Balyoz´dan sorgulandı

Birinci Ergenekon davasında ´örgüt yöneticisi´ olarak yargılanan emekli Albay Fikri Karadağ, Balyoz soruşturması kapsamında ´şüpheli´ sıfatıyla 4 saat ifade verdi. Karadağ, Balyoz´da darbe planlayan ekibin içinde yer alıyor. Karadağ için askerlerin perdeleme yapması dikkat çekti. Daha önce adliyeye sadece muvazzaf subaylar getirildiğinde askerler perdeleme yapıyordu. Albay Karadağ´ın adı Ergenekon ve benzer soruşturmalarda birçok yerde geçiyor.

Ordu eski Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan cuntası tarafından hazırlanan Balyoz Darbe Planı ile ilgili soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında dün 1. Ergenekon davası tutuklu sanığı Kuvayı Milliye 1919 Derneği eski Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ, ´şüpheli´ sıfatıyla ifade verdi. Hakim ve savcıların kullandığı protokol kapısından adliyeye alınan Karadağ´ın görüntülerinin çekilmemesi için askerlerin yan yana dizilerek perdeleme yapması dikkat çekti. Daha önce adliyeye sadece muvazzaf subaylar getirildiğinde askerler perdeleme yapıyordu. Balyoz soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar tarafından sorguya alınan emekli Albay Fikri Karadağ´ın adliyedeki işlemleri yaklaşık 4 saat sürdü. ?Ergenekon yöneticisi olmak? ve ?adam öldürmeye azmettirmek?ten müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Karadağ, Balyoz´da darbe planlayan ekibin içinde yer alıyor. Balyoz Darbe Planı´nda 29´u general, 133´ü subay olmak üzere 162 askerin ismi yer alıyor. ( Star)

Türkiye´yi şok eden yemin töreni: Ölmek var öldürülmek var öldürmek var

Türkiye Albay Fikri Karadağ´ı Mersin´de yaptırdığı ´ölme-öldürme´ yeminiyle tanımıştı. Danıştay saldırısıyla tanınan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği (VKGB)´nden ayrılan Karadağ, ardından Kuvayı Milliye Derneğini kurdu. Dernek üyelerine silah ve Kur´an üzerine yaptırdığı ´ölme-öldürme´ yemininin görüntüleri tüm Türkiye´yi şoke etti. Çocukların da hazır bulunduğu törende derneğin yeni üyelerine insanı dehşete düşüren şu konuşmaları yaptı: Sevgili arkadaşlar! Bu uğurda ölmek var; öldürülmek var!.. Öldürmek var! Bu işe girdiğine bin kere pişman olup ´nereden bu işe başladım´ demek var!

Kuvayı Milliye yapılanmasında Karadağ

21 Şubat 2008 tarihinde yapılan 3. Ergenekon dalgasında gözaltına alınıp tutuklanan Karadağ´ın ve yöneticisi olduğu Kuvayı Milliye Derneği´nin, Ergenekon Terör Örgütü´nün hücre yapılanmasında önemli rol oynadığı Ergenekon iddianamesinde iddia ediliyor. Savcı Öz, bu hücre yapılanmasını, ikinci iddianamede şu şekilde anlatıyor: ´Kuvayi Milliye Derneği´nin kuruculuğunu ve başkanlığını yapan Paşa kod Fikri Karadağ´ın örgütçe temin edilen tetikçiler ile gizli görüşmeler yapmak için çalıştığının fiziki takip tutanaklarından anlaşıldığı, dernek çatısı altında silahlı tetikçi grupları örgütlediği, bazı kişilerin öldürülmesi için organizasyon yaptığı, (...) derneğin sivil toplum görüntüsü altında ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ içerisinde faaliyet gösteren silahlı eylem gerçekleştirme kabiliyetine sahip hücre yapılanması içerisinde olduğu, Osman Gürbüz´ün de Fikri Karadağ´ın emri altındaki tetikçilerden olduğu...´

Ergenekon soruşturmasında çok sayıda hakim ve savcının dinlenme gerekçesinde Karadağ var

Ergenekon kapsamında çok sayıda hakim ve savcının dinlenmesini isteyen Adalet Bakanlığı müfettişlerinin, 3 Kasım 2008 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´ne başvurarak bazı ek taleplerde bulunduğu ortaya çıkmıştı. Başvuruda Ergenekon´un ´yargıya sızmaya´ çalıştığı savunularak şöyle deniliyordu: ?Ergenekon terör örgütünün yargıya sızma konusundaki kararlılığının örgütsel belgelerde açıkça yer aldığı, birçok örgüt üyesinin, hakim ve savcılarla irtibatlarının bulunduğu, telefon görüşmelerinde, bazı hakimlerin, şüpheli statüsünde bulunan avukat Kemal Kerinçsiz´e hitaben, ´bir emrin var mı´ şeklinde hitap ettikleri, bazı şüphelilerin hakim savcı adayların sınavları için tavassutta bulundukları, bir kısım şüphelilerin yüksek yargı organı üyelerini ziyaret edip örgütsel destek istedikleri, bazı yargı organları mensupları Ergenekon terör örgütünün internet sitelerinde yazılar yazdıkları... Paşa kod adlı Fikri Karadağ´ın bazı hakim ve savcılarla sürekli görüştüğü, şüpheli Veli Küçük´ün birçok hakim ve savcı ile irtibatlı olduğu hattı bazı savcılar için ´bizim çocuklardan -bizim arkadaşlardan´ şeklinde beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Örgütün amaçları doğrultusunda kamuoyunda infiale sebep olabilecek nitelikte eylemler gerçekleştirebilecek kadar tehlikeli olması da göz önüne alınarak, başka yöntemlerle suçluların ve eylemlerin ortaya çıkarılmasının mümkün bulunmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.?

33 er katliamında olay yerine ilk gelen kişi

Ergenekon savcılarının, Ergenekon tutuklusu emekli askerlerin ne zaman, nerede ve hangi görevlerde bulunduğunu sorduğu Genelkurmay Başkanlığı´ndan gelen cevap, emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ´ın 33 erin şehit edildiği 24 Mayıs 1993´te, Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma (İKK) Şube Müdürlüğü´nde görevli olduğunu belirtiyordu. 33 erin şehit edildiği olay yerine ilk giden kişinin de Ergenekon sanığı olan dönemin subayı Fikri Karadağ olduğu, da iddia edilmişti.

Balyoz sanıklarından Özel Harpçi Engin Alan´la tanışıklığı

Ergenekon davasının 56. duruşmasında tutuklu sanıklardan emekli Albay Fikri Karadağ´ın, bir dönem Özel Harp Dairesi (ÖHD) komutanı olarak görev yapan, savunma firmaları ile ilgilenen, Türk Silahlı Kuvvetleri´ni Güçlendirme Vakfı (TSKGV) Başkanı emekli Korgeneral Engin Alan´la ilişkisi gündeme getirilmişti. Savcıların Engin Alan ve Melih Tunca´yı tanıyor musunuz? Aranızda ne tür bir ilişki var? şeklindeki sorusuna, Karadağ, Engin Alan ile Erzurum´da görev yaptığım sırada tanıştık. şeklinde cevap vermişti. Alan, Azerbaycan darbesi sırasında Türkiye´nin Bakü askeri müşaviri olarak görev yapıyordu. Bir süre ASELSAN´da görev yapan emekli Korgeneral Engin Alan Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan üst düzey generallerden birisiydi ve halen bu davada yargılanmayı bekliyor.

Garih cinayeti katil zanlısı Yermez, Hasdal´da Karadağ´ın emrindeydi

Üzeyir Garih´in katil zanlısı Yener Yermez´in, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli albay Fikri Karadağ´ın emrinde Hasdal Kışlası´nda askerlik yaptığı ortaya çıktı. Bu haberin basına yansımasının hemen ardından da Yener Yermez bizzat kendi el yazısıyla cinayetle ilgili bildiklerini Yeni Şafak gazetesine bildirdi.

Vatanseverler Davası: Karadağ, paşaların kellelerini çuvala dolduracağını anlattı

Girdap Operasyonu ile yakalanan Vatanseverler çetesi (Vatanseverler Kuvvetler Güç Birliği Hareketi - VKGB) lideri Taner Ünal´ın mahkeme dosyasında yer alan konuşmasında Ergenekoncular için ?Bunlar ihtilal hazırlıyor. Muzaffer Tekin Cumhurbaşkanı, Parmaksız Paşa Genelkurmay Başkanı olacakmış? dediği ortaya çıkmıştı. Vatanseverler çetesi davasının Ergenekon davasıyla birleştirilmesine karar verilmişti. Ankara polisinin düzenlediği Girdap Operasyonu kapsamında tutuklanan Vatanseverler Güç Birliği Hareketi lideri Taner Ünal´ın, Ergenekon Terör Örgütü ve Danıştay saldırısı ile ilgili ilginç bazı açıklamaları ortaya çıktı. Ünal konuşmalarında, Ergenekon´da tutuklanan Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ ile arkadaşlarının ihtilal peşinde koştuğunu söylüyordu. Taner Ünal, mahkemeden alınan izinle yapılan dinlemede kaydedilen konuşmasında emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız ve emekli Albay Fikri Karadağ ile yaptıkları toplantıda konuşulanları dernek yöneticisine şu şekilde anlatıyor: ?Kardeşim dedim. Yani hoş geldiniz, iyi yaptınız, memnun oldum. İki tane dedim, Mümtaz, şey paşa subay, size nasıl yardımcı olabilirim? Ne yapmak istiyorsunuz? Hedefleriniz neler, dedim. Fikri Karadağ dedi ki, biz dedi, paşaların kellelerini çuvala dolduracağız dedi. Anlamadım dedim. Evet dedi, biz ihtilal yapacağız, ihtilali de Muzaffer Tekin yapacak dedi. Hayırdır paşam dedim ya ben birden şoka uğradım yani. Ne kellesi dolduracaksınız dedim PKK´lı kellesi falan mı dolduracaksınız dedim. Hayır dedi. Paşaların kellelerini dolduracağız dedi. Bu memlekette dedi çok vatan haini paşa var dedi. Ben tabii Alaattin Parmaksız biraz tersler diye şey yaptım. İşte dedi Genelkurmay Başkanım da burada dedi. Muzaffer Tekin Cumhurbaşkanı olacak dedi. Kendisi de başbakan filan olacak. Bunun üzerine gönderdim bunları. Ne ihtilali yapıyorsunuz siz dedim.? VKGB lideri Taner Ünal´a göre Muzaffer Tekin ihtilal yaptıktan sonra Cumhurbaşkanı olacak, Genelkurmay Başkanlığı´na ise emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız getirilecekti. Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ ise ihtilalde Başbakanlık görevini üstlenecekti. Vatanseverler davasında VKGB derneğinin Ergenekon tutukluları Veli Küçük´ün talimatıyla ve Muzaffer Tekin, Mehmet Fikri Karadağ, Mehmet Zekeriya Öztürk ve soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır tarafından kurulduğu belirtiliyordu. Derneğin kurulması aşamasında 13 Mart 2005´te İstanbul´da Erol Çakır Öğretmenevi´nde Taner Ünal´ın konuşmacı olduğu toplantıya Tekin, Hüseyin Görüm, İbrahim Özcan gibi Ergenekon sanıklarının katıldığı, Alparslan Arslan´ın da burada bulunduğu aktarılıyor. Toplantıya Şener Eruygur´un da çelenk göndermesi o süreçte dikkat çekmişti. Hedefinin bir ´Türk-Kürt savaşı´ çıkarmak olduğu iddia edilen dernek yöneticilerinden Fikri Karadağ ile diğer bir Ergenekon tutuklusu Hayrettin Ertekin´in kullandığı ´En iyi Kürt ölü Kürt´tür´ sözünü avukatları Metin Çetinbaş, Ergenekon duruşmasında skandal şekilde savunmuştu: ´Kürtlerin ölmesini istemek suç mu?´

Karadağ´ın adı Hrant Dink cinayetinde de geçiyor

Ergenekon´un firari sanıklarından Turhan Çömez´in Asus marka bilgisayarında Western Digital marka harddisk içerisinde; Yusuf Ziyad.doc isimli bir msword belgesi tespit edildi. İncelenen dosyada ´yusuf_ziyad07@yahoo.co.uk´ isimli e-posta adresinden ´gulerkomurcu@superonline.com´ adlı e-posta adresine gönderilen e-postanın ´turhancomez@yahoo.com´ isimli e-posta adresine yönlendirildiği belirlendi. Belgenin içeriğinde ise Yusuf Ziyad isimli şahsın Irak Kürdistan Federe Bölgesi´nde yaşayan Türkiyeli bir Kürd olduğu ifade edilerek, söz konusu e-posta ekinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nde Çeteleşme Gerçeği başlıklı yazı yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nde Çeteleşme Gerçeği başlıklı yazıda İtirafçı Alaattin Kanat, Tuğgeneraller H.K ve Veli Küçük gibi isimlerin Kürdistan´daki birçok faili meçhul cinayet ve terör hareketinin yürütücüleri olduğu yazıyor. Belgenin 6. sayfasında ise Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink´in katlinin arkasında da JİTEM, Veli Küçük ve Emniyetin olduğu iddiası yer alıyor. Belgenin 13. sayfasında Bu Oluşumların Başındakiler başlığı altında, Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, AK Partili Turhan Çömez, Birinci Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur (Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı), NATO eski Özel Harp Dairesi´nde (ÖHD) başkanlık görevi de yapmış olan Fikri Karadağ, Özel Hareket Dairesi eski Başkanı İbrahim Şahin, Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği´nin Genel Başkanı Taner Ünal, Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Türk-Metal-İş Sendikası´nın 32 yıllık Genel Başkanı Mustafa Özbek, MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, emekli astsubay Mahmut Öztürk, Danıştay saldırganı Alparslan Arslan, emekli Binbaşı Zekeriya Öztürk, Kemal Kerinçsiz, İstanbul Ülkü Ocakları eski Başkanı Levent Temiz, Türk Ortodoks Patrikhanesi´nden Sevgi Erenerol, Eski Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan, Bekir Öztürk, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Yalçın Küçük, Sedat Peker isimlerinin yanı sıra, birçok emekli asker, bürokrat, siyasetçi, öğretim görevlileri ve iş adamlarının isimleri yazıyor.

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastinde Karadağ da suçlandı

PKK tarafından öldürülen yada daha doğrusu şimdiye kadar öyle olduğu sanılan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın, aslında Ergenekon tutuklusu Fikri Karadağ gibi TSK üniforması giymiş muvazzafların da yeraldığı Ergenekon Terör Örgütü tarafından suikaste kurban gittiği, ikinci Ergenekon iddianamesine yansıyan ve delil klasörlerinde de ayrıntılı olarak yer verilen Kıskaç kod adlı gizli tanığın şok ifadelerinde yeraldı.

Erzincan davası sanığı Gençoğlu ile bağlantısı

Fikri Karadağ´ın Erzincan Ergenekon davasının tutuklu sanığı Eskişehir İl Jandarma Komutanı Albay Recep Gençoğlu ile çok sayıda telefon görüşmesi yaptığının ortaya çıktığı iddia edildi.

Amirallere suikast davasında adı ´örgüt yöneticisi´ olarak geçiyor

Amirallere suikast davasında da adı gündeme gelen Karadağ, iddianamede Ergenekon´un TSK içindeki yapılanması olan Karargah Evleri örgütlenmesinin 2 nolu yöneticisi olarak gösteriliyor. Özoğlu, Karargah Evleri aracılığıyla muvazzaf subaylardan elde edilen bilgileri Kemal ve Neriman Aydın kardeşlerden alıp ´Ergenekon´un askeri kanat sorumlusu´ emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ´a ulaştırmakla suçlanıyor.

Danıştay saldırısı günü kamera şirketi Karadağ´ı aramış

Danıştay saldırısının olduğu gün ´kameralar bozuk´ açıklaması yapan OYAK güvenlik şirketinden Fikri Karadağ´ın arandığı ortaya çıktı.

Bülent Arınç suikastçilerinin Karadağ´la bağlantısı

Karadağ´ın adının geçtiği diğer bir olay, Bülent Arınç´a suikast girişimi iddiası oldu. Arınç´ı takip ederken yakalanan iki Özel Harp subayından birisinin Karadağ´ın Kuvayı Milliye derneğindeki yardımcısı Durmuş Özoğlu ile telefon görüşmeleri yaptığı tespit edildi.

Abdullah Harun

(09 Mart 2010, 11:15)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Fikri Karadağ ile ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1588    yazdır/print


 

Hani türban içindi: Saldırgan fuhuş taciri

Bazı çevreler tarafından başörtüsü yasağı sebebiyle işlendiği ısrarla ileri sürülerek hükümetin ve müslümanların karalanmak istendiği, ancak daha sonra Ergenekon eylemi olduğu ortaya çıkan Danıştay saldırısında, şok edici bir ayrıntı ortaya çıktı. Danıştay sanıklarından İsmail Sağır´ın ´fuhuş için başkasına kadın tedarik etmek´ suçundan Mut Asliye Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı ve 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı.

Hani türban içindi? Danıştay saldırganı pezevenk çıktı

Bazı çevreler tarafından başörtüsü yasağı sebebiyle işlendiği ısrarla ileri sürülerek hükümetin ve müslümanların karalanmak istendiği, ancak daha sonra Ergenekon eylemi olduğu ortaya çıkan Danıştay saldırısında, şok edici bir ayrıntı ortaya çıktı. Danıştay sanıklarından İsmail Sağır´ın ´fuhuş için başkasına kadın tedarik etmek´ suçundan Mut Asliye Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı ve 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı.

İki davanın birleştirilmesinden sonra birinci Ergenekon davası kapsamında önümüzdeki günlerde sorgulanacak olan Sağır´la ilgili bilgiler, Silivri Cezaevi Müdürlüğü tarafından başsavcılığa gönderilen dilekçede yer aldı. Söz konusu yazıda Sağır´a 2008 yılında verilen hapis cezasının 2009´da Yargıtay tarafından onandığı ve kesinleştiği bildirildi. Cezaevinden sorumlu savcılığın, hükümlü olduğu için Sağır´a vasi atanması konusunda başvuruda bulunduğu ancak henüz atamanın gerçekleşmediği kaydedildi. İsmail Sağır hakkında cezaevi müdürlüğü tarafından Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilen yazının Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne iletilmesi istendi. Müdürlüğün dilekçesi savcılık aracılığıyla mahkeme dosyasına girince Sağır´ın fuhuşla ilgili mahkumiyeti de ortaya çıkmış oldu. 17 Mayıs 2006´da Danıştay 2. Dairesi´ne yönelik silahlı eylem ve 5-10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi´ne yönelik bombalı eylemlerin gerekçesi başörtüsü gösterilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Alparslan Arslan´la birlikte 9 şüphelinin dini saikle eylemleri gerçekleştirdiğini iddia etmişti. ( Milliyet)

Umutlarını pezevenk provokatörlere bağlayan Kontrgerillacılar

Ergenekon Terör Örgütü´nün amaçlarından biri ´kaos ortamı oluşturacak eylemler yapmak´. Bu cümleyi en iyi anlatan eylem de Danıştay saldırısıdır. Cinayet gününü ve ardından cenaze töreninde yaşananları hatırlamakta fayda var. Özellikle Kocatepe´de kılınan cenaze namazında yaşananları... Cami avlusunda toplanan kalabalık, ´Türkiye laiktir laik kalacak, kahrolsun şeriat´ sloganları atıyordu. Hükümet üyeleri, sanki cinayetin failleriymiş gibi saldırıya maruz kalıyordu. Bazı bakanların korumalar eşliğinde koşmaları hala hafızalardaki yerini koruyor.

Milliyet ve Hürriyet: ´Laikliğe kurşun, türban kararı veren yargıçlar vuruldu.´

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer: ´Saldırı laik cumhuriyete. Neden olanlar tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmeli. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp demokrasiyi, dolayısıyla devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.´

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve rektörler komitesi: ´Bütün bu gelişmeler laik Cumhuriyet´e yönelen tehlikenin ne denli vahim boyutlara ulaştığının açık bir göstergesidir.´

Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan: ´Saldırı türban kararından ötürü. Toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur. Onlar kendilerini biliyor.´

CHP lideri Deniz Baykal: ´Siyasete kan bulaşmıştır. Başbakan, ektikleri zehirli tohumlar kanlı zakkumlarını açınca muhalefeti suçluyor. Sorumluluktan kurtulamaz, Başbakan hezeyan içinde. Bir an önce Türkiye´yi nereye sürüklemekte olduğunu görsün, aklını başına alsın.´

Kuvvet komutanları: Törene katılmayan kuvvet komutanları Sıhhiye Orduevi´nden Danıştay´ın önüne kadar yürüyüş yaptılar. Askerler, bazı vatandaşlar tarafından alkışlarla karşılandılar. Bu sırada, Atatürk´ün ordusu, şeriatın korkusu sloganı atıldı.

Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay başkanları ve başsavcılar: Orduya darbe çağrısı yaptılar. Anıtkabir´den sonra saldırının gerçekleştiği binaya geldiler. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu´nun okuduğu ortak metinde, Bu saldırı dolayısıyla, yargı dışında da laik, demokratik devlet düzenini koruma görevleriyle yükümlü olanlara, bu görevlerini tekrar hatırlatıyoruz.´

Cenazeye katılan kalabalık: Cenazede hükümete protesto. Tören için Danıştay´a gelen Bakan Abdullah Gül, Hükümet istifa sloganlarıyla karşılandı. Kalabalık, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını ise alkışladı. Türkiye laiktir, laik kalacak, Mollalar İran´a ve Hükümet istifa sloganları atıldı. Bakanlar Çiçek ve Şener darp edildi. Halkın, cenaze töreninde bakanlara gösterdiği tepki konusunda Demirel, Büyük infiale kapılmış halkın ne zaman ne yapacağı konusunda yorum yapmak mümkün değildir. dedi.

Danıştay üyesi Er davanın Ergenekon´la birleşmesine rağmen müslümanları suçlamaya devam etti

Danıştay üyesi Salih Er, saldırının somut deliller sebebiyle Ergenekon davasıyla birleştirilmesine rağmen müslümanların işi olduğunda ısrar etmişti. Danıştay saldırısında bir üyelerini kurban veren Danıştay camiasından bazılarının ya şaşkınlıkla ya da yüksek olasılıkla kasten söylediği sözler hukuk tarihine kara bir leke olarak geçti. Saldırıyı anmak için düzenlenen ve bazı yüksek yargı organlarının başkanlarının da katıldığı törende kürsüye gelen Danıştay 5. Dairesi Başkanı Salih Er, Yargıtay´ın, Ergenekon ve Danıştay dosyalarının birleştirilmesi kararını yok saymıştı. Er, saldırının rejime yönelik olduğu görüşünde ısrar ederken, ´şeriatçı´ diye nitelendirdiği basına ve hükümete ağır ithamlarda bulunmuş, Danıştay´ın ´Cumhuriyet´in niteliklerine sahip çıktığı için hedef olarak seçildiğini´ iddia etmişti: Türkiye´de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler. Salih Er, Ergenekon ve tetikçi Alparslan Arslan arasında irtibat kurulmasından da rahatsız olmuş, şöyle diyordu: Öte yandan, katilin geçmişi, söylemleri üzerinden sonuca varmayı yeterli görenler bilgi kirliliği ve yönlendirmeler karşısında düşünce pencerelerini biraz daha aralamalıdırlar. Danıştay hakimi konuşmasına devamla gece gördüğü bir düşü dinleyicilere aktarması ve ardından Başbakan´ı ´hukukun üstünlüğünü tanımaya´ çağırması hayretle karşılanmış ve ´siyasete girip halka güvenmek yerine cüppelerine gizlenerek muhalefet yapmaya çalışanlar giderek halktan ve gerçeklerden kopuyorlar, düşlere sarılıyorlar´ yorumlarına sebep olmuştu.

Düşünde el atmadığı konu kalmadı

Salih Er, Danıştay saldırısında azmettirici olmakla suçlanan Ergenekon sanıklarını ´devlete hizmet etmiş kişiler´ olarak tanımladı: Dün bir düş gördüm. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlılık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin gözaltına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı dönemleri kınıyorlardı. Hukukun üstünlüğüne inanan bir Türkiye gördüm. Ülkemin Başbakanı Danıştay`a sahip çıkıyor, türban kararından sonra `Bunlar bu gidişle evin içine de karışacaklar`, `Efendi bu senin işin değil, Diyanet`in işi`, `Yasamada, yürütmede bazı adımları atarız ama yargıdaki adımı bizim atmamız mümkün değil. Açık konuşuyorum, Danıştay`da bir çok engelle karşı karşıyayız` diyenleri hukukun üstünlüğünü tanımaya çağırıyordu. Ülkemin Başbakanı, yargı kararlarına saygı duymayı herkesin içine sindirmesi gerektiğini söylüyor, Can Dündar`ın dediği gibi `saldırganlığa zemin hazırlamamak için Başbakan nasıl konuşmalı`nın dersini veriyordu. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlılık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, anlatımların yandaş basına aktarıldığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin göz altına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı, ceplerinde kalbi kırık ömürler ve tansiyon hapıyla dolaşmaların yaratıldığı dönemleri kınıyorlardı. Geleceğin Türkiyesi soruşturmasının savcısı, insan onurunu güvence altına alan bütün kuralların, insan hakları kapsamında olduğunun dersini veriyordu. Namusun yalnızca kadınlarda bulunması gereken bir değer olmadığı, kadınlarımızın, genç kızlarımızın töre cinayetlerine kurban gitmediği, Güldünya`nın, Şemse`nin, nicelerinin adının soğuk mezar taşlarına yazılmadığı, pervasız esintili sabahlarda çocukların örselenmediği, ırk, renk, etnik köken, uyruk, din, cinsiyet ya da cinsel yönelim ayrımının olmadığı, etnik ve kimlik baskının yapılmadığı, yaşı bir gecede büyütülüp idam edilen gençlerin bulunmadığı, `asmayalım da besleyelim mi` diyenlerin devlet büyüğü muamelesi görmediği, borsanın, doların, silah, ilaç sanayinin emperyal güçlerin egemen olmadığı, özelleştirme adı altında rant transferlerinin yapılmadığı, Cumhuriyet`in özellikle son yıllarda elden çıkarılan kazanımlarının gerçek sahiplerine, halka döndürüldüğü, korku tünelinden özgürlüğün aydınlığa çıkan, sorunlarını demokratik parlamenter rejim içinde çözün, hukukun üstünlüğüne inanan bir Türkiye gördüm. Bu düş Obama`nın düşü değil, bizim düşümüz. Ulaşmak uzun soluklu olsa da bu düşün gerçekleşeceğine ben inanıyorum. Biliyorum ki, sizler de inanıyorsunuz. Bu inancımızı bir kez daha paylaşmak üzere Anıtkabir`e, Mustafa Kemal`e gidelim.

Düş görenlere acı gelen gerçek: Saldırgan Allah´ın değil meğer Ergenekon´un askeriymiş

Başta dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Sayın Baykal, yine belli medyanın yayın yöneticileri, başyazarları, kendilerini Cumhuriyet´in asıl evlatları gören yazarları, o saldırının ardından neler demişlerdi, hatırlayınız... Saldırgan Allah´ın askeriydi, cinayeti başörtüsü için işlemişti. Laikliğin nasıl bir tehdit ve tehlike altında olduğu artık besbelliydi. Ehli vatan, ehli laik susacak mıydı? AK Parti iktidarı artık ayağını denk almalıydı. Falandı.. filandı.. Kırık plak yine dönüyordu... Şimdi ne oldu? Meğer saldırgan Ergenekon´un askeriymiş. Babası bile Evet, oğlumu Ergenekoncular kullandı, ilaç verdiler, hipnoz ettiler. demeye başladı.

Danıştay üyesi Çölaşan saldırganlar tekbir getirmediği halde getirtti

Danıştay daire başkanı Salih Er´in, Yargıtay´ın olayın türban işi olmayıp fiili ve hukuki irtibatlar sebebiyle Ergenekon Terör Örgütü işi olma olasılığını yüksek görüp davaların birleştirilmesini istemesini bile görmezden gelerek saldırganlara dokunmaması ve soruşturmayı yerden yere vurması şaşırtsa da aslında şaşırtmıyor. Bu konuda kafa karıştıran ilk örnek daha saldırının hemen peşinden gelmişti. Saldırıya uğrayan Danıştay heyetinde yeralan Tansel Çölaşan´ın katil Alparslan Arslan´ın saldırıyı türban için yaptığını Allah´ın askeriyim dediğini ve Allahuekber şeklinde tekbirler getirerek kurşun yağdırdığı şeklinde basına verdiği iddiasının heyette yeralan diğer Danıştay üyesi Ayfer Özdemir tarafından yalanlanması Tansel Çölaşan ne yapmak istiyor? sorusunu sordurtmuştu ister istemez. Yargı camiası içinden Sabih Kanadoğlu, Emin Ağaoğlu, Özdemir Bozok, Muammer Aydın ve daha bir çok örneği verilebilecek yargı elemanlarının Ergenekon soruşturmasına iyi niyetli olmadığı kesin olan eleştirileri ile Ergenekon Terör Örgütü´nün aslında yargı camiasına örgütsel veya en azından sempatizan düzeyinde ne kadar sızmış olduğu görülebiliyor. İtalya´daki Gladio soruşturmasına giderek daha çok benzemeye başlayan Ergenekon soruşturması, en büyük direnişi tıpkı orada olduğu gibi burada da yargı camiasından görüyor.

Çölaşan saldırının Ergenekon´la birleştirilmesine de karşı çıktı

Eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan´ın Danıştay saldırısı ile Ergenekon davasının birleşmemesi yönünde görüş açıkladığını hatırlatan Danıştay sanıklarından Osman Yıldırım, Bunlar hakkında davayı faili meçhule götürmeye çalışmaktan dava açılmalıdır. Ama her ne hikmetse açılmıyor. dedi.

Meyhaneden dinci örgüt üyeliğine

Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım, saldırının ardından arkadaşlarının bir barda içki içtikleri sırada gözaltına alındıklarını söyledi. Yıldırım, ´Bu kişileri radikal dinci ilan edip Müslümanları kötülediler´ dedi.

Hakim´den Arslan´a: Bu nasıl bir dindarlıktır ki; cinayete ve bombalamaya giderken barlardan adam topluyorsun?

İki gün önceki sorgusunda, anne ve babasına küfreden Alparslan Arslan, hakimlerin ustaca hazırlanmış soruları karşısında tıkandı kaldı. İşine gelmeyen sorularda sustu, biraz sıkışınca ´Allah, kitap, peygamber, din, iman´ demeye başladı. Bir gazetecinin ifadesiyle Alparslan Arslan, ´deli taklidini çok iyi yapabilecek kadar akıllı biri´. Arslan´ın konuşması, çelişkilerle dolu. En büyük çelişkisi dindar olduğunu göstermek için kullandığı cümlelerde ortaya çıkıyor. Bir ara mahkeme başkanı Bu nasıl bir dindarlıktır ki; cinayete ve bombalamaya giderken barlardan adam topluyorsun? diye soruyor. Duruşmanın sonunda Osman Yıldırım´ın avukatının sorduğu sorular Arslan´ı iyice kızdırıyor. Bağırarak masayı yıkarken Allah´a, peygambere ve babasına öyle küfürler ediyor ki, insanın kanı donuyor.

Ergenekon Savcıları: Danıştay saldırısının türbanla ilgisi yok

Ergenekon savcıları, iddianamede Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet´in bombalanması eylemleri ile Ergenekon arasındaki hukuki ve fiili bağlantıları sıralayıp ´Örgüt yöneticileri saldırılardan sorumlu´ kanaatini dile getirdi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısı ve Ergenekon arasında hukuki ve fiili irtibatlar bulunduğunu belirterek iki davayı birleştirdi. Birleştirmeye neden olan hukuki ve fiili bağlantılar ile savcıların ilginç tespitleri Ergenekon iddianamesinde ayrıntılarıyla yer almıştı. Ergenekon savcıları, bağlantılar arasında Danıştay saldırısının ´türban´ ile bir ilgisi olmadığını vurgulayarak ´Alparslan Arslan ve diğer şüphelilerin kişisel yaşamları, eylemlerin iddia edildiği şekli ile türban örtüsü ile ilgili ilgisi olmadığını göstermektedir´ tespitinde bulundular.

Danıştay saldırısı Ergenekon örgütünün eylemi

Danıştay sanığı Osman Yıldırım, ikinci Ergenekon davasındaki itiraflarıyla Ergenekon´u açıkça ifşa etmişti: Ergenekon, Cumhuriyet´e bomba atma işini bana verdi. Danıştay suikastı işini Alparslan Arslan´a verdi. Başbakan´a suikast işini de Atabeyler´e verdi. İkinci Ergenekon iddianamesinde de, Danıştay saldırısı ´örgüt eylemi´ olarak gösterildikten sonra Danıştay ve iddia edilen Ergenekon terör örgütü arasındaki fiili bağlantılar şöyle sıralandı:

1) Parmak izi tespiti ve Fikret Emek´in bombaların kendisine ait olduğu beyanına göre 39 adet el bombası ve bunlar ile benzer/aynı kafile numarası taşıdığı tespit edilen Cumhuriyet´e atılan bombanın Oktay Yıldırım ve Fikret Emek ile bağlantısının maddi delili bulunmuştur.

2) Oktay Yıldırım ve Fikret Emek´in Ergenekon yöneticileri Muzaffer Tekin, Veli Küçük ve örgüt üyesi bulunan diğer şüpheliler ile hiyerarşik bağlantısı tespit edilmiştir.

3) Alparslan Arslan´ın Ergenekon yöneticilerinden Muzaffer Tekin ile bağlantısı telefon görüşmeleri maddi deliller ve diğer delillerle sabittir.

4) Alparslan Arslan´ın Ergenekon Terör Örgütü´nün diğer üyeleri ve VKGB gibi sivil toplum örgütü ile bağlantısı telefon görüşmeleri, aramalarda elde edilen doküman maddi delilleri ve diğer deliller ile sabittir.

5) Alparslan Arslan ve diğer şüphelilerin kişisel yaşamları hakkındaki tespitlere göre, söz konusu eylemlerin iddia edildiği şekli ile türban ile ilgili olarak, kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren kurumlara ders vermek amacını taşımadıklarını göstermektedir.

6) Alparslan Arslan´ın kendisine Ergenekon tarafından verilen görev ve görevi yerine getirmesi ile önemli yerlere geleceği, çalışmasına gerek kalmayacağı şekilde maddi rahata kavuşacağı vaadi ile eylemlere katıldığı, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Tekin İrşi ve İsmail Sağır´ın münhasıran maddi çıkar vaadi ve beklentisi için eylemlere katıldıkları açıkça anlaşılmaktadır.

7) Osman Yıldırım, yukarıda anlatılan nedenlerle Cumhuriyet Gazetesi saldırıları konusunda itibar edilen beyanlarında, kendisinin Veli Küçük ve Ergenekon ile bağlantısını kabul etmiş, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının Veli Küçük ve Muzaffer Tekin´in talimatı ve Muzaffer Tekin´in verdiği bombalar ile gerçekleştirildiğini beyan etmiştir.

Saldırıyı türbana bağlayan eski DGM hakimi Ergenekon´la bağı bir türlü kuramamış itirazları da reddetmişti

Bir üyenin hayatını kaybettiği kanlı Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar ilişkin davayı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi karara bağlamıştı. Sanık avukatlarından Mehmet Ener´in bütün itirazlarına rağmen, mahkeme Danıştay davası ile Ergenekon soruşturması arasında bağlantı bulunmadığını, işaret ederek dosyayı karara bağlamıştı. Emekli Mahkeme başkanı Orhan Karadeniz kararında ardından yaptığı açıklamalarda, Ergenekon soruşturması ile Danıştay davası arasında bağlantı kuramadıklarını, Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz´ün bağlantıyı gösteren herhangi bir belge göndermediğini açıklamış, Öz´ün bağlantıyı gösteren kanıtları içeren yazı yazdığı ortaya çıkınca da hatırlamadığını söylemişti.

Başbakan´a küfreden savcı da Ergenekon bağlantısını ısrarla görmezlikten gelmişti

Katil Alparslan Arslan, ısrarlı bir şekilde cinayeti cami avlusuna atmak istiyordu. Sağlık sorunları bulunan ihtiyar bir adamı ´şeyh´ yaptılar. Ama kısa sürede Alparslan Arslan´ın gerçek yüzü ortaya çıktı. Cinayeti birlikte planladığı arkadaşları öyle dindar görüntülü kimseler değildi. Kimi şarapçı, kimi silah kaçakçısıydı. Üstelik, saldırı planını birahanede yapmışlardı. Üstünde çıkan kimlikler, kayıtlara geçen telefon trafiği, iş ilişkileri, takip ettiği davalar, hepsi ulusalcı kesime işaret ediyordu. Muzaffer Tekin başta olmak üzere Ergenekoncularla yakın ilişkileri vardı. Ne yazık ki medyaya yansıyan, aylarca tartışılan bu konular mahkeme sürecine, davaya, duruşma salonuna yansımadı. Çünkü bir davada bu tür iddiaları gündeme getirecek isim savcılardır. Bu davanın savcısı ilginç bir isimdi. Başbakan Erdoğan´a ve bürokratına küfre varan sözleri sarf eden biriydi. Savcı Salim Demirci´nin Youtube´a düşen konuşmalarını duymayan kalmadı. Demirci´nin saldırıdaki Ergenekon bağlantısını görmesi mümkün olmadı tabii. Kararı veren mahkemenin başkanı değişti, savcı da farklı bir görevde.

Abdullah Harun

(16 Ocak 2010, 14:51)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz

Danıştay soruşturması sil baştan

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1333    yazdır/print


 

Hayatımda yasadışı eylem yok dedi fenalık geçirdi

Birinci Ergenekon davasının dün görülen 127´nci duruşması gece geç saatlere kadar sürdü. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün mahkemeye gelen evrakları okuduğu saat 23.30 sıralarında tutuklu sanık Veli Küçük rahatsızlandı. Sağlık ekibi tarafından kontrolü yapılan Küçük´ün tansiyonunun yükselmesi nedeniyle fenalık geçirdiği, durumunun kontrol altına alındığı belirtildi. Hayatı boyunca yasadışı bir eylemde bulunmadığını, Tokat´ta 7 Aralık 2009 günü 7 askerin şehit edilmesi olayının kendi üzerine yıkılmaya çalışıldığını ve PKK örgütünün basında aklandığını anlatan Küçük, ´Zekeriya Öz önünüze Tokat´taki saldırının faili olarak beni çıkarırsa hiç şaşırmam´ dedi. 1996 ile 1998 yılları arasında Karadeniz Bölgesinde görev yaptığını, o dönemde PKK´nın DHKP-C örgütünü taşeron olarak kullanarak Karadeniz´e girmeye çalıştığını hatırlatan Küçük, ´Bölgede kedi yavrusunu kaybetse bulamaz. Hesapladım örgütle mücadele etmek için 8 orduya ihtiyaç vardı. Ancak Yiğit Karadeniz halkıyla bunu başardık´ dedi. Duruşmada dikkati çeken diğer bir gelişme de 7 Aralık duruşmasında Ergenekon örgütüyle ilgili çok önemli itiraflarda bulunan sanık Ümit Sayın´la ilgili savcının koruma tedbirleri uygulanması ve tahliye edilmesini talep etmesi oldu. Bu konuyla ilgili karar 28 Aralık´a ertelenen duruşmada verilecek.

Hayatımda yasadışı eylem yok dedi fenalık geçirdi

Birinci Ergenekon davasının dün görülen 127´nci duruşması gece geç saatlere kadar sürdü. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün mahkemeye gelen evrakları okuduğu saat 23.30 sıralarında tutuklu sanık Veli Küçük rahatsızlandı. Sağlık ekibi tarafından kontrolü yapılan Küçük´ün tansiyonunun yükselmesi nedeniyle fenalık geçirdiği, durumunun kontrol altına alındığı belirtildi. Hayatı boyunca yasadışı bir eylemde bulunmadığını, Tokat´ta 7 Aralık 2009 günü 7 askerin şehit edilmesi olayının kendi üzerine yıkılmaya çalışıldığını ve PKK örgütünün basında aklandığını anlatan Küçük, ´Zekeriya Öz önünüze Tokat´taki saldırının faili olarak beni çıkarırsa hiç şaşırmam´ dedi. 1996 ile 1998 yılları arasında Karadeniz Bölgesinde görev yaptığını, o dönemde PKK´nın DHKP-C örgütünü taşeron olarak kullanarak Karadeniz´e girmeye çalıştığını hatırlatan Küçük, ´Bölgede kedi yavrusunu kaybetse bulamaz. Hesapladım örgütle mücadele etmek için 8 orduya ihtiyaç vardı. Ancak Yiğit Karadeniz halkıyla bunu başardık´ dedi. Duruşmada dikkati çeken diğer bir gelişme de 7 Aralık duruşmasında Ergenekon örgütüyle ilgili çok önemli itiraflarda bulunan sanık Ümit Sayın´la ilgili savcının koruma tedbirleri uygulanması ve tahliye edilmesini talep etmesi oldu. Bu konuyla ilgili karar 28 Aralık´a ertelenen duruşmada verilecek.

Talepler bölümünde söz alan tutuklu sanık Veli Küçük, Osman Yıldırım ve Tuncay Güney´in beyanları nedeniyle tutuklu bulunduğunu belirtti. Ailesinin dava nedeniyle Silivri´ye taşındığını da anlatan Küçük, Osman Yıldırım´ı ilk kez duruşma salonunda gördüğünü, Alparslan Arslan´ı ise tanımadığını anlattı. Hayatı boyunca yasadışı bir eylemde bulunmadığını ifade eden Küçük, cezaevinden aklanarak çıkacağını düşündüğünü söyledi. Heyete seslenen Küçük, Beni burada daha fazla tutmak için elinizde ne var diye sordu. 1962 yılında idam edilen Harbiye Öğrencileri ile darbe yapmak isteyen öğrencilerin başındaki Talat Aydemir´in dosyasının istenmesini eleştiren Küçük, Bu dosyadan bir şey çıkmaz. Çünkü bu olay olduğunda ben harbiye de değil Kuleli Askeri Lisesi´nde öğrenciydim dedi. Tokat´ta 7 Aralık 2009 günü 7 askerin şehit edilmesi olayının kendi üzerine yıkılmaya çalışıldığını belirten Küçük, bu konudaki gazete haberini heyete gösterdi. Küçük, 1996 ile 1998 yılları arasında Karadeniz Bölgesinde görev yaptığını söyledi. O dönemde PKK´nın DHKP-C örgütünü taşeron olarak kullanarak Karadeniz´e girmeye çalıştığını hatırlatan Küçük, Bölgede kedi yavrusunu kaybetse bulamaz. Hesapladım örgütle mücadele etmek için 8 orduya ihtiyaç vardı. Ancak Yiğit Karadeniz halkıyla bunu başardık. dedi.

Küçük: Önümüzdeki günlerde Alevi-Sünni çatışması çıkarılabilir

Küçük, Aydemir dosyasının istendiği gibi o tarihte Karadeniz´de kendi yaptığı çalışmaların da ilgili kurumlardan istenmesini talep etti. PKK örgütünün basında aklandığını anlatan Küçük, Zekeriya Öz önünüze Tokat´taki saldırının faili olarak beni çıkarırsa hiç şaşırmam dedi. Küçük, Benim ne ABD´de param ne de gemim var. Bu ülkeden başka gidecek yerim de yok şeklinde konuştu. Önümüzdeki günlerde ise Alevi-Sünni çatışması çıkarılabileceğine dikkat çeken Küçük, Dosyamın bir kez daha incelenmesini istiyorum. şeklinde konuştu. Sanıklar ve avukatlarının taleplerinin ardından Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, taleplere ilişkin mütalaasını bildirdi. Pekgüzel, tutuklu sanık Veli Küçük´ün talebi doğrultusunda 1996-1998 yıllarını da kapsayacak şekilde 1994-2000 yılları arasında Giresun bölge komutanlığında görev yaptığı dönemde PKK ve DHKP-C tarafından gerçekleştirildiği tespit edilen terör eylemlerinin listesinin gönderilmesini istedi.

Savcı, Sayın´ın korunmasını ve tahliyesini istedi

Savcı Pekgüzel, 7 Aralık 2009 tarihinde kendi isteği üzerine diğer sanıklara kapalı bir oturumda ifade veren tutuklu sanık Ümit Sayın hakkında 5726 sayılı Tanık Koruma Yasası kapsamında davayı aydınlatacak ifadeler verdiğini hatırlattı. Pekgüzel, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilme ihtimalinin gözönüne alınarak Terörle Mücadele Yasası kapsamında koruma tedbirlerinin uygulanmasını ve tahliyesine karar verilmesini talep etti. Savcı Pekgüzel´in mütalaasının ardından Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tutuklu sanık Ümit Sayın´ın, 7 Aralık 2009 tarihinde diğer sanıklara kapalı olarak yapılan oturumda, dosyada Gizli tanık Anadolu olarak yeralan ifadenin kendisine ait olduğunu söyleyerek kimliğini açıkladığını söyledi. Sanık Ümit Sayın´ın 26 Mayıs 2009 tarihinde ifadesinin alınmasına rağmen Tanık Koruma Yasası kapsamında gizli tanık kimliğinin ortaya çıkmaması için 11 Nisan 2009 tarihinin yazıldığını kaydetti. Başkan Şengün´ün bu açıklaması üzerine Doğu Perinçek başta olmak üzere tutuklu sanıklar, oturdukları yerden itirazda bulundu.

MİT Müsteşarının tanıklığından vazgeçildi

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, mahkemeye ulaşan cevabi yazıları okuduğu sırada tutuklu sanık emekli tuğgeneral Veli Küçük, sanık sandalyesinde rahatsızlandı. Başkan Mahkeme salonu dışında ambulansla bekleyen sağlık ekibi, başkan Şengün´ün talimatı üzerine duruşma salonunda yaptığı kontrolde Küçük´ün tansiyonunun yükselmesi nedeniyle fenalık geçirdiğini belirledi. Sağlık ekibi Küçük´ü, mahkeme salonundan çıkararak tansiyonunu kontrol altına aldı. PKK terör örgütünün MİT tarafından kurulduğuna ilişkin iddialar nedeniyle tutuklu sanık Zekeriya Öztürk´ün talebi doğrultusunda incelenmek üzere mahkeme tarafından istenen Abdullah Öcalan dosyasının Ankara 11´inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi´ne ulaştığı açıklandı. Tutuklu sanık Doğu Perinçek´in talebi üzerine MİT Müsteşarlığı´ndan gelen yazıda da, MİT müsteşarlarının dinlenmesinin izne bağlı olduğu belirtilerek, eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun´un tanık olarak dinlenmesinin uygun görülmediği kaydedildi.

Vatanseverler davası Ergenekon´la birleştirildi

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ahmet Cinali ve Taner Ünal´ın tutuksuz olarak yargılandığı ´Vatanseverler-VKGB´ dosyasının, birleştirme kararı verilerek Ergenekon davası dosyasına eklenmesine karar verildi. Böylece birleştirme prosedürleri resmi olarak tamamlanmış oldu. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 15 Ekim tarihinde Vatanseverler davasının Ergenekon´la birleştirilmesine, İstanbul 13. Ağır Ceza´nın uygun bulması üzerine karar vermiş ve dosyayı İstanbul´a göndermişti. Verilen yarım saatlik aranın ardından saatin geç olması da dikkate alınarak taleplerin büyük bölümünün daha sonra değerlendirilmesine karar verildi.

Sonraki duruşma 28 Aralık´ta

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık ve avukatların taleplerine ilişkin Mahkeme Heyetince alınan kararlar, Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı. Buna göre, dava dosyasına gelen ´İmdat´ adlı gizli tanığın ifade suretlerinin beyanlarda ismi geçen dosya sanıklarına verilmesini kararlaştıran Mahkeme Heyeti, Osman Yıldırım ile ilgili belgelerde geçen sabit telefon numarasının Nisan-Mayıs 2006 tarihi itibariyle abone bilgilerinin Türk Telekom Müdürlüğünden istenmesine karar verdi. Sanık Rasim Görüm ile ifade ve belgelerde isimleri geçen Orhan Kadı ve Recep Özkan´ın teşhise elverişli vesikalık ve boy fotoğraflarının ön ve yandan çektirilerek gönderilmesi için gerekli işlemin yapılmasına hükmeden Mahkeme Heyeti, saatin geç olması nedeniyle, bulunulan yazılı ve sözlü taleplerin celse arasında incelenerek karara bağlanmasını kararlaştırdı. Mahkeme Heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı 28 Aralık Pazartesi günü saat 09.30´a erteledi. Bu arada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün´ün, tutuklu sanıklar Muzaffer Şenocak, Emin Gürses, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muhammet Yüce, Selim Akkurt, Hikmet Çiçek ve Nusret Senem´in tahliye edilmeleri yönünde oy kullandığı görüldü. Tutuklu sanıklar ile avukatlarının tahliye taleplerinin reddine karar verilirken mahkeme Başkanı Köksal Şengün, 9 tutuklu sanığın tahliyesine karar verilmesi yönünde görüş bildirdi. Duruşma 28 Aralık 2009 tarihine ertelendi.( Zaman, Star)

Ergenekon sanığı ölümle burun buruna

15 Aralık 2009: Ergenekon davasında örgüt veya sanıklarla ilgili itirafta bulunan kişilere uygulanan baskı ve deşifre çabaları hafızalardaki tazeliğini korurken; 7 Aralık´ta talep ettiği gizli oturumda çarpıcı itiraflarda bulunan Ümit Sayın´ın, hala sanıklarla aynı koğuşta tutuluyor olması akla ziyan bir durum sergiliyor. 8 gün önce verdiği şok ifadelerle dikkat çeken Sayın´ın aldığı ölüm tehditlerinin korkusuyla, Cezaevi Müdürlüğü´ne 5 kez revir talebinde bulunduğu, sanıklarla birlikte kaldığı koğuşa gitmek istemediği ve havalandırmaya çıkmadığı bildirildi. Ergenekon savcıları, geçen Cuma mahkemeden etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma ihtimali dikkate alınarak Sayın´ın tahliyesini talep etti. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ise Sayın´ın başka bir koğuşa veya bir başka cezaevine nakliyle ilgili sessizliğini koruyor. Birinci Ergenekon davasının 124. oturumunda söz alarak Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Emekli Orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon´un da aralarında bulunduğu bazı isimlerin, kendisine TSK içerisindeki cuntacı yapılanma ve sivil uzantılarından bahsettiklerini anlatan Ümit Sayın´ın, kritik ifadesinden sonra, hala Ergenekon sanıklarıyla aynı koğuşta tutuluyor olması, soru işaretlerine neden oluyor. Ümit Sayın, 7 Aralık´ta verdiği ifade sonrasında koğuş arkadaşı Emin Gürses tarafından, Az sonra koğuşa geleceksin denilerek tehdit edilmişti.

8 günde 5 defa revir istedi

Ergenekon sanıkları tarafından gizli tanık Anadolu olduğu iddia edilerek koğuşta ve havalandırmada sürekli taciz edildiği öğrenilen Ümit Sayın´ın, baskı ve tehditler yüzünden sürekli revir isteğinde bulunduğu ifade edildi. Sayın´ın 8 günlük süre içinde bulunduğu koğuştan uzaklaşabilmek için 5 defa revir isteğinde bulunduğu iddia edildi. Ergenekon Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ise Ümit Sayın´ın 7 Aralık´ta yapılan duruşmadaki ifadesi sırasında, gizli tanık olarak beyanda bulunduğunu ve deşifre olduğunu belirterek, gizli tanığın kimliğinin açığa çıkması ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Sayın hakkında koruma tedbirlerinin uygulanmasını istedi. Sayın´ın 7 Aralık tarihindeki ifadesinde dava konusu suçu aydınlatıcı bilgiler verdiğini dile getiren Pekgüzel, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma ihtimali dikkate alınarak, Sayın´ın tahliyesini talep etti.

Zekeriya Öz aleyhine zorla mektup yazdırmışlar

Daha önce de Ümit Sayın´ın gizli tanık olduğundan şüphelenen sanıklar, Sayın´a baskı uygulayarak içeriğinde Savcı Zekeriya Öz ile ilgili çirkin iftiraların bulunduğu bir mektubun altına imza attırmaya çalıştığı ortaya çıkmıştı. Ümit Sayın, mahkemede Hayrettin Ertekin´i suçlayarak Savcılık makamını kötülemek istiyorlardı. Hayrettin Ertekin her istediğini yaptırmak istiyordu. Emin Gürses´i dövmeye bile kalktılar. Koğuştan atma ve dövme tehdidinde bulunuyorlardı. Ben de ´Sorun olmasın´ diye yazdım. Bu sözler Hayrettin Ertekin´e aittir diye konuşmuştu. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, verdiği ifadeyle deşifre olmasından sonra can güvenliğinden endişe duyulan Ümit Sayın´ın, başka bir cezaevine veya en azından başka bir koğuşa nakliyle ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Genel Müdürlük, konuyla ilgili sorularımızı cevapsız bıraktı.

Yiğit, Tekin´le aynı koğuşa konduktan sonra ifade değiştirmişti

Ümit Sayın´ın aleyhinde ifade verdiği sanıklarla hala aynı koğuşta tutuluyor olması, akıllara Muzaffer Tekin ile aynı koğuşa konulduktan sonra ifade değiştiren Ali Yiğit´i getirdi. Ali Yiğit, Emniyet ve savcılık sorgusu sonrasında 9 Ağustos 2007 tarihinde Tekirdağ F Tipi Cezaevi´ne nakledilmiş, burada hakkında olumuz yönde ifade verdiği Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk ile aynı koğuşa konulduğu ortaya çıkmıştı. Ali Yiğit, 9 Ağustos tarihine kadar Emniyet´te ve savcılıkta verdiği ifadenin arkasında dururken, bu tarihten sonra çelişkili açıklamalar yaparak ifade değiştirmişti. ( Vakit)

(12 Aralık 2009, 13:45), son güncel.: (15 Aralık 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Uzmanlara göre

Tokat-Reşadiye saldırısı ve bölgeyle ilgili manşetlerimiz

Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz

´1993 Bingöl 33 er katliamı´yla ilgili manşetlerimiz

Koç Müzesi denizaltısında patlayıcı bulunması manşetlerimiz

Savcılar Ergenekon ´İdharı´nın peşinde

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1200    yazdır/print


 

Arslan konuştu, avukatı telaşlandı

Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarının faili olarak birinci ´Ergenekon´ davasında tutuklu olarak yargılanan Alparslan Arslan bugünkü duruşmada savunma yapmayacağını belirtince çapraz sorgusuna geçildi. Uzun süre savcıların sorularını kaçamak cevaplarla geçiştirmeye çalıştığı gözlenen Arslan´ın bazı sorulara cevap vermeye başlaması üzerine devreye giren avukatı çapraz sorgu yapılmasına itiraz etti. Ancak mahkeme başkanının bu itiraza karşı çıkmasıyla devam eden çapraz sorgu halen devam ediyor. Akıl sağlığının yerinde olup olmadığının anlaşılması için sevkedildiği Bakırköy Akıl hastanesinde iki hafta boyunca aşırı tutarsız davranışlar sergileyen Arslan´ın uzman doktorlarca dikkatle gözlenen bu davranışlarının akıl hastalığından değil doktorları yanıltmaya yönelik olduğu, 6 doktor tarafından oy birliğiyle verilen ´Arslan´ın simulasyon yaptığı, yanıltma çabası içinde olduğu´ teşhisiyle tespit edilmişti. Bugünkü duruşmada bu tutarsız davranışlarına rastlanmayan Arslan´ın savcıların bazı sorularına cevap verdiği görüldü. Bazı kritik sorular karşısında susması ve cevap vermeyi reddetmesi ise babasından da tepki gördü. Duruşma esnasında müdahale eden baba İdris Arslan, oğluna susmamasını ve konuşmasını söyledi. Ancak Alparslan Arslan bazı sorulara cevap vermeme ısrarını sürdürdü. Duruşma halen devam ediyor.

Alparslan Arslan ötmeye başladı avukatı telaşlandı

Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarının faili olarak birinci ´Ergenekon´ davasında tutuklu olarak yargılanan Alparslan Arslan bugün yapılan 116. duruşmada savunma yapmayacağını belirtince çapraz sorgusuna geçildi. Uzun süre savcıların sorularını kaçamak cevaplarla geçiştirmeye çalıştığı gözlenen Arslan´ın bazı sorulara cevap vermeye başlaması üzerine devreye giren avukatı çapraz sorgu yapılmasına itiraz etti. Ancak mahkeme başkanının bu itiraza karşı çıkmasıyla devam eden çapraz sorgu halen devam ediyor. Akıl sağlığının yerinde olup olmadığının anlaşılması için sevkedildiği Bakırköy Akıl hastanesinde iki hafta boyunca aşırı tutarsız davranışlar sergileyen Arslan´ın uzman doktorlarca dikkatle gözlenen bu davranışlarının akıl hastalığından değil doktorları yanıltmaya yönelik olduğu, 6 doktor tarafından oy birliğiyle verilen ´Arslan´ın simulasyon yaptığı, yanıltma çabası içinde olduğu´ teşhisiyle tespit edilmişti. Bugünkü duruşmada bu tutarsız davranışlarına rastlanmayan Arslan´ın savcıların bazı sorularına cevap verdiği görüldü. Bazı kritik sorular karşısında susması ve cevap vermeyi reddetmesi ise babasından da tepki gördü. Duruşma esnasında müdahale eden baba İdris Arslan, oğluna susmamasını ve konuşmasını söyledi. Ancak Alparslan Arslan bazı sorulara cevap vermeme ısrarını sürdürdü. Duruşma halen devam ediyor.

19 EKİM 2009 - ARSLAN´IN SORGUSUNDA 1. GÜN..

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada savunmasını yapması için kürsüye çağrılan Alparslan Arslan, ´Çay içip sohbet edeceksek edelim. Yoksa konuşacak bir şeyim yok´ dedi. Bunun üzerine Başkan Şengün, mahkeme salonunun çay içme yeri olmadığını söyledi. Sanık Alparslan Arslan´ın avukatı Oğuz Kayıran da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından mahkemeye gönderilen, ´Alparslan Arslan´ın psikolojisinin yerinde olduğu, sadece mahkemeyi kandırmaya yönelik simulasyon yaptığı´ belirtilen raporun, bilimsel dayanağının olmadığını ileri sürdü. Avukat Kayıran, ´Raporda belirtilen bulgular ile varılan sonuçlar arasında bir nedensellik yoktur. Tekrar rapor alınması için Alparslan Arslan´ın Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesini talep ediyorum´ dedi. Daha sonra savunmasını yapmak istemeyen Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusuna geçildi. Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Arslan´a kız kardeşiyle yaptığı ´Eksiğin var mı? İçeride mi, dışarıda mı? Neyi eksik yapıyorum? Yolcuyu gördün mü?´ şeklindeki telefon mesajlarının ne anlama geldiğini sordu. Arslan da açıklanacak bir şey olmadığını, ailesiyle yaptığı mesajlaşma olduğunu, sadece sorulan sorulara cevaplar verdiğini söyledi.

Arslan duruşmada simulasyon-yanıltma yapmayı sürdürüyor

Savcı Pekgüzel´in ´Danıştay saldırısını neden yaptınız?´ sorusuna Arslan, ´Emir gelmişti. Yukarıdan, Allah´tan gelmişti. Rüzgarla gelir, melekle gelir, hal ile gelir, bakışla gelir emir´ yanıtını verdi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in, ´Cumhuriyet gazetesine bomba atasın diye mi emir geldi?´ sorusu üzerine Arslan, şunları söyledi: ´Başörtüsünü biliyoruz. Allah´tan utanmayan insanla benim işim olmaz. Başörtüsü takmayan insandan utanırım. Sen kimsin ki şe..., Türkiye Cumhuriyeti´nde bunu yasaklıyorsun? Vesilelerle 1.70-1.80 boyundaki bir mahluk, Allah´tan utanmayan insanlara cezayı verdi. Danıştay önemli mesele. Başörtüsünü yok sayamazsın. Bunu yüzde 90 ile 99 arasında biliyorum. Benim bilgim bu. Bu yasağın altındaki imza size mi ait diye gidip sormadım. Gittim, ´Bunu yasaklayamazsınız´ dedim. Çırılçıplak dolaşan birini dövecek misin? Alıp bir kenara çekecek ve ihtiyacını karşılayacaksın.´

Beni idam edin

Savcı Pekgüzel, kronolojik olarak Danıştay tarafından başörtü yasağına ilişkin bir karar alındığını, daha sonra Cumhuriyet gazetesinde başörtü giymiş bir domuz karikatürünün yayımlandığını hatırlatarak, ´Madem öyle, neden önce Cumhuriyet gazetesine bomba attınız?´ sorusuna Arslan, şu yanıtı verdi: ´Ben hala edep derim. Edepli olmak lazım. İnsanlar hayatlarının bir döneminde hata yapmış olabilir ama edepli olmak lazım. Bütün mahlukatın sahibi Allah´tır. Ben edepsizin yanında yaşayamıyorum. ´Neden edepsizlik yapıyorsun´ da diyemiyorum. Çıkar giderim yanından. Edepli olmak lazım. Cezaevine girmeden önce büyüklerime saygısız davranmaktan korkardım. Devlet denen mahluk, koydu bir deliğe. İdam şart. Bu şekilde insanların yaşamını uzatamazsın. Bir anlamı yok. Meclis, idam yasasını tekrar çıkarsın, ben altına imza atarım. Beni idam edin.´ Bu arada, Arslan´ın yanında güvenlik nedeniyle duran jandarmalardan birisi fenalaştı. Baygınlık geçiren asker, diğer askerler tarafından duruşma salonunun bahçesinde bekleyen ambulansa götürüldü.

Cumhuriyet´in bombalanmasını karikatür sebebiyle yaptım. Turan Selçuk´u sevmem Perinçek´i severim

Arslan daha sonra Cumhuriyet gazetesine bomba atılması talimatının kim tarafından verildiği yönündeki soru üzerine, söyleyecek bir şeyinin olmadığını ve ayakta duracak halinin kalmadığını belirtmesi üzerine, sanık kürsüsündeki sandalyeye oturtuldu. Savcı Pekgüzel´in, ´Bunlar çok önemli Alparslan. Cumhuriyet gazetesine bomba atma talimatını kimden aldın? Olay sırasında yanında kimler vardı?´ demesi üzerine Arslan da Cumhuriyet gazetesine karşı önceden bir antipatisi bulunduğunu söyledi. Arslan, ´Neticede onlar da bizim insanlarımız. Ama domuza başörtüsü giydirme. Bunu yapma. Hiç olmazsa bir özür dile. Turhan Selçuk´u çok fazla sevmiyorum. Türkiye´de yaşıyorsunuz, ben anlamıyorum´ dedi. Pekgüzel´in ´Bu karikatürün yayımlanmasından sonra Turhan Selçuk´a tepkiler oldu. Sen de telefon açarak bir tepki gösterdin mi?´ sorusuna Arslan, ´Turan Selçuk´a demedim. Çok kinim var. 60-70 yaşında bir adamsın. Türkiye´de yaşıyorsun, saygılı olmalısın. Başörtüsünü böyle yapamazsınız, babam olsa keserim. Allah´tan utanmayan adamı aklım almıyor. Mesela, burada Doğu Perinçek var. Adamı seviyorum kardeşim´ diye karşılık verdi.

Cumhuriyet bombalarını kimden aldığını önce söylemedi, sorgu sürünce Süleyman Esen´den aldığını tekrarladı

Alparslan Arslan, Cumhuriyet gazetesine atılan 3 el bombasını kimden aldığının sorulması üzerine, ´Bunu açıklamaya, bu konulara girmeye gerek yok. Bazı açıklamaları emniyette yaptım. Bir yerde edebe sığınmak lazım. Her şeyi buradan açıklamaya gerek yok. Ya idam et ya serbest bırak. Onu aç, bunu aç, bırak bunları. Bir yerlere sığınmak lazım. Eğer derin devlet diye bir şey varsa ki kokusu bana az geliyor. Mesela, Malatya´daki olayı Emniyet nasıl çözemiyor´ dedi. Arslan, Danıştay´ın başörtüsü kararıyla ilgili olarak, ´Emekli paşa, emekli hakim ve emekli savcı bir araya gelir. Sen niye yasaklarsın diye sorar, ama sorulmuyor´ dedi.

Perinçek sorulara müdahale etti

Savcı Pekgüzel´in, ´Bombaları nereden aldığınız konusunda çelişkili ifadeniz var. Mesela birisinde Süleyman Esen´den aldığınızı söylüyorsunuz. Bunları açıklarsanız bu davayı ancak böyle bitirebiliriz´ demesi üzerine tutuklu sanık Doğu Perinçek, ´Böyle mi bitecek bu dava´ diye tepki gösterdi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel, olayı aydınlatmaya çalıştıklarını söyledi. Savcının, ´3 bombayı atmaları için nereden adam buldun? Parayı nereden buldun? Önceden planlamış mıydınız?´ şeklindeki sorularına Arslan, ´Edepsiz insanlarla yaşayamıyorum. Önemli değil. Burada paylaşıyoruz meseleyi. Bombaları, Cumhuriyet gazetesi meselesini, Danıştay meselesini´ diyerek savcının sorularına farklı cevaplar verdi. Alparslan Arslan´ın bu şekildeki cevapları üzerine savcı Pekgüzel, sorularına cevap alamadığını belirtti. Savcı Nihat Taşkın´ın düzenli olarak Cumhuriyet gazetesi okuyup okumadığını sorması üzerine Arslan, medyada neler geçtiğinin bir şekilde farkında oluğunu söyledi. Arslan, Danıştay´ın kararından ise bir ay sonra haberi olduğunu ifade ederek, ´Haber yayımlandığında benim haberim yoktu ama kafama yerleştiği bir aylık süreç. Cumhuriyet gazetesine bakış açışı merhamet boyutunda da olabilir. Ama ben o idrak boyutunda değildim´ şeklinde konuştu.

Osman Boz konusu gelince mantıklı cevap verdi

Taşkın´ın, ´Osman Boz isimli arkadaşına Cumhuriyet´e bomba atılması konusunda para teklifinde bulunduğuna dair beyanlarınız var. Osman Boz kimdir?´ sorusu üzerine Arslan, Boz´un çocukluk arkadaşı olduğunu, bu konularla alakasının bulunmadığını söyledi. Kimseye para karşılığında bu tip meseleleri kesinlikle yaptırtmayacağını belirten Arslan, ´İnsanlara yardım edebilir ama para boyutunu konuşmam. Para vererek teşvik amacıyla çocuklara namaz kıldırtabiliriz ama bu konuda parayı hiç konuşmadım´ dedi.

Ataşehir buluşması

Osman Yıldırım ile 27 Nisanda Bostancı sahilinde buluştuklarını kabul eden Arslan, bazı holding ve bankalarla ilgili konuştuklarını söyledi. Osman Yıldırım ile çay içip sohbet ettiklerini anlatan Alparslan Arslan, ´Keşke cezaevine girmeseydim. Keşke bu olayların hiçbirini yaşamasaydım. Osman Yıldırım ile mesajlaşıp buluşuyorduk. Oturup sohbet ediyorduk. Motivasyon boyutu vardı. Osman Yıldırım, hayat konusunda beni motive ediyordu. İyilik yapmak, kötülüklerden uzak durmak konusunda beni motive ediyordu´ dedi. Nihat Taşkın´ın, ´Harekete geçme vakti geldi dediniz mi?´ şeklindeki sorusunu Arslan, ´Mezarlıklarda oturmaya başladım. İnsanlardan nefret etmeye başladım. O zaman harekete geçmek lazımdı´ diye cevapladı. Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının kendisine verildiği iddia edilen Ataşehir toplantılarına ilişkin soruları da yanıtlayan Alparslan Arslan, Ataşehir´de Recep Özkan isimli arkadaşının evine ziyarete gittiğini belirtti. Arslan, ´Bir arkadaşımı arabamla Osman Yıldırım´ı almaya gönderdim. Ben o sırada Recep Özkan´ın evindeydim. Özkan burada yalnız kalıyor. Burası öğrenci evi. Başka bir amaçla kullanılmadı. Osman Yıldırım yukarı çıkmadı. Ben aşağıya indim. Dışarıda konuştuk. Sohbet ettik. Osman´ı sadece ben gördüm. Diğer arkadaşlarım konuşmadı. Osman ile Cumhuriyet meselesinin bir an önce çözüme kavuşmasını, ona göre yaşantımızı düzenlemeyi konuştuk. Başkalarını bu olaya bulaştırmak istemedim. Osman Yıldırım, belli bir hayat tarzı olan bir insan. Ben de üç aşağı beş yukarı bir yere ulaşmış, bunu mertebe olarak söylemiyorum, kendine göre yaşamı olan bir insanım´ dedi.

Baba İdris Arslan dayanamadı oğluna seslendi: Oğlum söyle

Savcı Taşkın´ın, ´El bombaları bu evde mi verildi?´ şeklindeki sorusuna Arslan, ´Bu evde verilmedi´ karşılığını verdi. Arslan, Taşkın´ın , ´Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını nereden temin ettiniz´ şeklindeki sorusuna cevap verirken bir süre düşündü. Bu arada, duruşma salonunda izleyiciler arasında bulunan babası İdris Arslan, ´Oğlum söyle´ diye bağırdı. Arslan´ın bir süre daha beklemesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ´cevap verecek misin?´ diye sordu. Arslan da ´Hayır´ diye karşılık verdi. Savcı Taşkın, müdahil Cumhuriyet gazetesi avukatlarının duruşmada verdiği beyanda ´Arslan, Danıştay davasında bombaları Süleyman Esen´in özel harpçi bir arkadaşından aldığını söyledi. Ancak bu tutanaklara geçmedi dediğini´ hatırlatması üzerine, Arslan da cezaevine konulduğunu, aradan 1 yıl ya da 6 ay geçtiğini, kimseyle irtibatı olmadığını, ağzından kaçırmış olabileceğini, bunun doğru olmadığını söyledi.

El bombalarını Süleyman Esen´den aldım

Alparslan Arslan, savcının Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla ilgili sorularına, özetle şu yanıtları verdi: ´Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından kimsenin haberi yok. Bu konuyu kimseyle paylaşmadım. Bu meseleleri yalnızca Osman Yıldırım ile konuştum. Bombaları Ataşehir´de yolda giderken arabada Osman Yıldırım´a verdim. Üsküdar´daki evimden aldıktan 1 saat sonra verdim. Süleyman Esen, Üsküdar´daki evime getirdi. Esen´in nereden bulduğunu bilmiyorum. Ya emniyet ya jandarma ya da korucu tanıdıklar vardır. Esen´in bu tür insanlara ya akrabalığı ya da hısımlığı vardır. Esen´in bu bombalara ulaşabileceği kişiler vardır. ´Bulabilir miyiz´ diye sordum. Bir hafta, 3-5 gün içinde getirdi. Esen´e 3 bomba için 1.5 milyar lira elden verdim. Esen bombaları ne yapacağımı sormadı.´

Arslan ötmeye başlayınca avukatı bu noktada devreye girip itiraz etti

Bu arada, Alparslan Arslan´ın avukatı Oğuz Kayıran, müvekkilinin savunma yapmadığını, ancak bir nevi manipülasyon taktikleriyle sorgusunun yapıldığını belirterek, Arslan´ın çapraz sorgusunun alınmasına tepki gösterdi. Başkan Şengün de ´Sorulara cevap vermeyebilir. Mahkeme doğruların ortaya çıkmasından yana. Verdiğimiz kavga onun için. Kimseyi zorla ifade vermeye zorlamıyoruz. Savunma yapmayacağını söyledi, biz de çapraz sorgusuna geçtik´ dedi. Bu arada, mikrofondan oldukça uzak durduğu için sesi duyulmayan Arslan´a el mikrofonu getirildi. Kafasını sürekli sağa, sola, öne ve arkaya doğru hareket ettirerek mikrofondan uzakta kalan Arslan´ın sesi duruşma salonunda çok iyi duyulmadı. Arslan, savcı Taşkın´ın soruları üzerinde, el bombalarını Süleyman Esen´den aldıktan sonra bir hafta evde tuttuğunu, sonra da Osman Yıldırım´a verdiğini anlattı. Bombaları çantanın içinde evindeki yatağının altında sakladığını ifade eden Arslan, sonra bombaları el çantasına koyduğunu, ardından da 2 tanesini Osman Yıldırım´a verdiğini, birinin de kendisinde kaldığını kaydetti. Arslan, savcının ´Bombaları verirken ne dediniz?´ sorusuna ise ´Bismillah dedim mi hatırlamıyorum´ dedi.

İlk eylemde bombalar patlamayınca diğerinde bizzat ben gittim bombayı attım

Savcının ´Eylem insanları öldürmeye yönelik miydi?´ sorusuna Arslan, ´İnsanları öldürmeye yönelik miydi, yüzde 90 aklımdan geçti diyemem. Sadece uyarmak içindi. İnsanlar ölsün önemli değil. Başörtüsünün de bombalarla birlikte atılmasının nedeni, gazetenin karikatürden dolayı uyarılmasının anlaşılması içindi´ karşılığını verdi. Alparslan Arslan, bombaları cebine koyduğu Yıldırım´a, ´Bugün atılsın, olmazsa yarın muhakkak atılsın´ dediğini ifade eden Arslan, ´Atılınca patlamadı. Sonra ben gittim attım, patladı´ diye konuştu.

ATV´yi kurşunlayacaktım ya da kurşunlatacaktım

Arslan, savcının ´El bombalarını nereden biliyorsunuz?´ yönündeki sorusuna, ´Pimi çekip atmak lazım diye söylendi. Pimi çekilecek atılacaktı. Ben patlayıp patlamayacağı konusunda şüpheliydim. Bombalar çok sağlıklı değildi. Biraz yıpranmıştı. Uzun süreden beri bulunduğu belliydi. Öldürmek kastım olsaydı, girer içeriye atardım. İnsanlara para karşılığı eylem yaptırmadım. Yaptığım işin parayla bir alakası yok´ dedi. Savcı Taşkın, telefonundan atılan bazı mesajları okuyarak, Kaleşnikof ile neyi anlatmak istediğini sordu. Arslan da ´ATV´yi kurşunlayacaktım ya da kurşunlatacaktım. Erkekler yarışıyor adlı yarışmadan dolayı´ diyerek, Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasının ardından ATV´ye saldırı düzenleyeceğini söyledi. Duruşma, Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusuyla devam ediyor. ( Haber7)

18.45: Alparslan Arslan: Yakalanmasam başka eylemler yapacaktım

Danıştay davası sanığı Alparslan Arslan, Danıştay üyelerine yaptığı silahlı saldırıdan sonra yakalanmasa başka eylemler yapacağını söyledi. Arslan, olayın hemen ardından bir tane üzerinde, 2 tane de otomobilinde ele geçirilen 3 silahı da bu amaçla satın aldığını söyledi. Ergenekon davasının öğleden sonraki oturumunda Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusu gerçekleştirildi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Danıştay saldırısı için Ankara´ya gittiği sırada arkadaşlarını da yanında çağırdığını hatırlatarak Arslan´a, Ne diye çağırdığın? Eylemden bahsettin mi? diye sordu. Alparslan Arsan, arkadaşlarına Gelin gidelim dediğini, eylemle ilgili bir konudan bahsetmediğini söyledi. Arslan, Osman Yıldırım´ın işyerinde buluştuğum İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu´na Ankara´ya gitmeyi teklif ettim ve birlikte gittik. dedi.

Sanık Alparslan Arslan, Danıştay saldırısı ile ilgili sorulara, Silahları olaydan 2-3 hafta önce almıştım. 2 Glock silahı Aykut Şükre´den, diğerini de Orhan´dan almıştım. 2 Glock silah için 1,5 ya da 3 milyar para verdim. dedi. Savcının, Bu silahların piyasası daha yüksek değil mi? şeklindeki sorusuna Arslan, Benden bu kadar istendi. cevabını verdi.

Arslan, sözlerine şöyle devam etti: Ankara´ya gittiğimiz gün ben yerini bilmediğim için taksi tutup Danıştay´ın yerini buldum. Nereden gelir, nereden gider diye bekledim. Hedefim Mustafa Birden´di. Ancak geliş gidişini göremedim. Önce görevlilerden Mustafa beyi sordum. Sonra yukarı çıkıp mahkeme salonuna baktım. Kapı kilitliydi. Eğer açık olsa belki geri dönüp, silahı alıp gelirdim. Çaycı gördü beni. Ne aradığımı sordu. Ben de bir dosya ile ilgili olduğunu söyledim. Hangi dosya diye sorduğunda ise boşver deyip geçtim. Ertesi gün de gittim. Binaya girişim sırasında avukat olduğumu söyledim. Silahın içinde bulunduğu çanta öttüğü için birkez daha X-Ray cihazından geçmemi istediler. Ben de kimliğimi tekrar gösterdim ve içeri girdim. Mahkeme salonuna girdim. O sırada çaycı geldi. ´Seni öldürürüm´ dedim. ´Beni öldürme´ dedi. Sekreter çığlık attı. Havaya bir el ateş edince sakinleşti. Asıl hedef Mustafa Birden´di. Ancak o an bitsin artık dedim. Hepsini öldürmeyi düşündüm. Mustafa Özbilgin´in hastanede öldüğünü duydum. Binadan dışarı çıkarken sesleri duyan polisler, ne olduğunu sordular. Ben de bilmediğimi söyledim. Sonra kıpırdama dediler. Onları korkutup kurtulmak amacıyla duvara bir el ateş ettim. Fakat birkaç kişi üzerime atlayıp beni durdurdu.

Savcı Pekgüzel´in, Öncelikli amacınız Mustafa Birden demiştiniz ancak Mustafa Özbilgin´e yakın mesafeden göğsüne sıkmışsınız sözleri üzerine Arslan, O anki hal. Bu hal işidir. dedi. Pekgüzel´in Danıştay saldırısının ardından üzerinde bulunan Glock marka tabancadan hariç otomobilinde yapılan aramada da 2 adet silah bulunduğunu hatırlatması üzerine Alparslan Arslan, Eğer Danıştay´da yakalanmasaydım başka tarafa da gidecektim´ dedi. Arslan, savcının Başka eylem mi yapacaktınız? şeklindeki sorusuna ise Arslan Evet cevabını verdi. ( Zaman)

19.37: Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusu 7 saat sürdü. Deli numarasından vazgeçen Arslan duruşmada gayet aklı başında cevaplar verdi diyaloğa girdi. Bu bile tek başına çok anlam ifade ediyor. Danıştay saldırısı için çok akıllı bir tetikçi seçmişler

Birinci ´Ergenekon´ davasının tutuklu sanığı Alparslan Arslan´ın sabah başlayan ve öğleden sonra da devam eden çapraz sorgusu yaklaşık 7 saat sürdü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada çapraz sorgusuna devam edilen Alparslan Arslan, ´ülkücü camiada Veli Küçük´ün adının sürekli geçtiğini, kendisine uzaktan saygı duyduğunu´ söyledi. Veli Küçük´ün adının Türkiye´de ´bir sembol´ olduğunu, ´emekli ettirildiği´ iddiaları nedeniyle ülkücüler tarafından Genelkurmay Başkanlığına tepki duyulduğunu öne süren Arslan, Mehmet Eymür´ün ise sadece adını duyduğunu, bir araya hiç gelmediğini kaydetti. Bu davanın tutuksuz sanığı Semih Tufan Gülaltay´ı da tanımadığını anlatan Arslan, ´Küçükyalı´da bahsedilen yer onun mu? bilmiyorum. Kuvayi Milliye ile ilgili Hüseyin Görüm´ün yapılanmaları vardı. Görüm, ofisi Küçükyalı´ya taşıdı. Sonra ben koptum´ dedi.

Arslan, ´derin devlet´, ´İsrail´ gibi konularla ilgili ´yeşil.org´, ´atin.org´ gibi siteler ile ülkü ocaklarının sitelerine girdiğini, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin sitelerine ise girmediğini anlattı. Arslan, savcının sorusu üzerine ´Ergenekon örgütünün ne olduğunu bilmiyorum. Ergenekon örgütünün olduğunu zannetmiyorum. Belli insanlar bir araya gelmiş, çay-sohbet için... Varlığı, yokluğu konusunda kesin bilgi sahibi değilim´ diye konuştu. Bulgaristan´a bir defa gittiğini dile getiren Arslan, hayatı boyunca uyuşturucu madde kullanmadığını, doktorların verdiği ilaçları içtiğini kaydetti. Savcının ´Size herhangi bir tehdit yapıldı mı?´ sorusuna ´hayır´ cevabını veren Arslan, kendi dünyasında yaşayan bir insan olduğunu, kendisine ve ailesine hiç bir tehdit gelmediğini vurguladı.

Muzaffer Tekin´le tanışıklığı olduğuna ve bunun saygı, sevgi çerçevesinde gerçekleştiğine işaret eden Arslan, cezaevine girmeden önce de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal´ı sevdiğini söyledi. Savcıların sorularının ardından söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin, savcıların kendilerine hasım gibi davrandığını, kendisini Guantanamo cezaevine gönderseler bile konuşmaya devam edeceğini belirtti.

Muzaffer Tekin azmettirmedi

Tekin´in soruları üzerine de Arslan, ne Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, ne de Danıştay´a saldırı için Muzaffer Tekin´in azmettirdiğini söyledi. Arslan, Osman Yıldırım, Tekin ve kendisinin Üsküdar´daki çay bahçesinde hiç bir araya gelmediklerini ifade ederek, Ataşehir´de Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Kuddusi Okkır, Oktay Yıldırım, Zekeriya Öztürk ile biraya geldiği iddialarının da gerçeği yansıtmadığını, buradan el bombası almadığını anlattı.

Muzaffer Tekin de ´2004 Aralık veya 2005 Ocak aylarından itibaren 1.5 yıl, o dergaha gittiğinden itibaren Arslan´ı hiç görmedim. Bir araya gelmedik. Arslan ile 2006 yılında bir tek telefon görüşmem yok. 2005 Kasım ayında mesaj çekilmiş. Keşke o dönem daha sık görüşseydim de ne kadar hassas olursa olsun, ben onun önüne atılır engellerdim. Tekin´in yanında bir insan, Cumhuriyetin savcısına kurşun sıkamaz´ diye konuştu. Arslan, bir soru üzerine de bilgisayarında bulunduğu iddia edilen 16 sayfalık ´Ergenekon´ belgesinden haberi olmadığını söyledi. Arslan, başka bir soru üzerine ´Kemalettin Güler benim okul arkadaşımdır. Fethullah Gülen´in yeğeni olarak tanıyorum. Zaten üniversiteye başlamadan cemaatle ilişkim vardı. Işık Evlerinde kaldım. Gidip gelirdim´ dedi. Arslan´ın sabah başlayan ve öğlen arasının ardından devam eden, Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından dönüşümlü olarak yapılan çapraz sorgusu 6 saat sürdü. Diğer sanıkların sorularıyla Arslan´ın çapraz sorgusu yaklaşık 7 saatte tamamlandı. Mahkeme heyeti, talepleri değerlendirmek için duruşmaya ara verdi. ( Zaman)

Muzaffer Tekin´i yalanladı: Kendisiyle sohbet ettik

Danıştay saldırısının kilit ismi emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Ergenekon davasındaki savunmasında Alparslan Arslan´la aynı ortamda bulunmuş olabileceğini ancak hiç konuşmadıklarını beyan etmişti. Arslan ise dünkü savunmasında Tekin´i yalanladı. Arslan, Muzaffer Tekin´le bu olaydan 1 yıl önce tanıştım. Kendisinin Kadıköy´deki ofisine 3-5 defa gittim. Gitmeden önce kendisini telefonla arayıp müsait olup olmadığını sormak için arardım. Kendisiyle siyasi sohbetler, vatan millet din, Sakarya... sohbetleri yaptık. dedi. Arslan, Veli Küçük´ü basından tanıdığını ifade etti. Savcı Pekgüzel, Tekin´le 30´a yakın telefon görüşmesi olduğunu söylemesi üzerine Arslan, Hatırlamıyorum. dedi. Arslan, Tekin´le son görüşmesini ne zaman yaptığını hatırlamadığını ve Fikri Karadağ´ı da Tekin´in ofisinde tanıdığını anlattı. Hüseyin Görüm´ü avukatı olduğu için tanıdığını ve Maltepe´deki toplantılara katıldığını belirtti.

Asıl hedef Mustafa Birden´di

Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan, 17 Mayıs 2006´daki saldırıda asıl hedefinin Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden olduğunu da söyledi. Arslan, olay gününü şöyle anlattı: ´Bahçede uzun süre oturdum. Bir ara yukarı çıktım, salon kapalıydı. Salon açık olsaydı silahı alıp gelip saldırıyı yapacaktım. Çaycı geldi, dosyam var dedim binadan ayrıldım. Ertesi sabah arkadaşlar otelde uyurken çıktım gittim. Silah çantamdaydı. Güvenlik noktasında öttü. Kimliğimi gösterdim. Avukat olduğum için yukarı çıkmama izin verdiler. Salona girdim. Başta Mustafa Birden olmak üzere 3-4 el ateş ettim. Bayanlar da vardı. Böyle bir şey yasak olamaz, bitsin dedim. Çaycı geldi, seni öldürürüm dedim, kaçtı gitti. Aşağıya indim, polislerle karşılaştım. Sakince yürümeye devam ettim. Polisler anladılar, koluma girmeye çalıştılar, ben de silahımla duvara ateş ettim. Beni götürdüler.´ Asıl hedefinin Birden olduğunu söyleyen Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: Mustafa Birden, ilk gün odasından çıkmayınca ben de evinde vurmayı düşündüm. Evini aradım, ´Yavuz Birden´den kargo var, adres verin´ diye söyleyecektim. Dışarı çıkınca takip edecektim. Asker kıyafeti giyip, elime dosyalar alıp, Genelkurmay´dan geliyormuş gibi gösterecektim. Özel bir durum falan deyip. Ancak dışarı çıkmayınca ben de Danıştay´a gittim. dedi.

Arslan babasına hakaret etti

Alparslan Arslan, bir ara 12 Eylül dönemindeki cezaevi koşullarından söz etmeye başladı. İzleyiciler bölümünde bulunan babası İdris Arslan, Sana mı kaldı. 4 yıldır yok olduk oğlum´ diye tepki gösterdi. Arslan da, babasına bağırarak, ´Ben Allah´ın fedaisiyim.´ diyerek küfürlü konuşarak babasına, ´Şerefsiz sen kimsin. Ben Allah´ın fedaisiyim. Puşt herif´ diye bağırdı. ( Star) Ardından mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün, Arslan´ın babasına ´Yönlendirmenizin anlamı nedir?´ diye sordu. Bunun üzerine Arslan´ın annesi Porsor Arslan, ´Sağlıklı mı acaba? diye bağırdı. Başkan Şengün, Sağlıklı olup olmadığına siz karar veremezsiniz. Hissiyatınıza saygılı olabiliriz ama onun da ölçüsü var.´ uyarısında bulundu.

Osman Yıldırım´ın tanık ifadelerini doğruladı

Savcı Nihat Taşkın, daha sonra Osman Yıldırım´ın Ankara´da cezaevinde tanık olarak verdiği ifadeyi hatırlattı. Alparslan Arslan, Osman Yıldırım´la Danıştay saldırısı öncesi Ümraniye, Ataşehir ve Üsküdar´da buluşup konuştuklarını itiraf etti. Ancak Cumhuriyet Gazetesi´ne atılan bombalara ilişkin çelişkili ifade verdi. Osman Yıldırım, bombaların Ataşehir´de bir evde kendisine verildiğini anlatmıştı. Savcı Osman Yıldırım´ın bu ifadelerini hatırlatırken, Arslan, Muzaffer Tekin´in ilgisi yok. diye bağırdı. Savcı Taşkın bu konuyu sormayacağını belirtti. Yıldırım´ı 27 Nisan 2006´da Ataşehir´e çağırdığını belirten Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: Bombaları Ataşehir´de yolda giderken arabada Osman Yıldırım´a verdim. Üsküdar´daki evimden aldıktan 1 saat sonra verdim. Süleyman Esen Üsküdar´daki evime getirdi. Esen´in nerden bulduğunu bilmiyorum. Ya emniyet, ya jandarma, ya da korucu tanıdıkları vardır. Esen´in bu tür insanlarla ya akrabalığı ya da hısımlığı vardır. Bulabilir miyiz, diye sordum. Bir hafta, 3-5 gün içinde getirdi. Esen´e 3 bomba için 1,5 milyar lira elden verdim. Esen bombaları ne yapacağımı sormadı.

Özel Harpçi ifadesi ağzımdan kaçtı

Savcı Nihat Taşkın da müdahil olan Cumhuriyet Gazetesi avukatlarının Ergenekon davasında yaptıkları açıklamada Alparslan Arslan, Danıştay davasında bombaları Süleyman Esen´in Özel Harpçi bir arkadaşından aldığını söyledi. Ancak bu zabıtlara geçmedi. dediğini hatırlatarak bu konuda bir açıklama yapmasını istedi. Arslan´ın bu soruya ise Tahmin ettim, öylesine aklıma geldi. Cezaevine konulmuşum. Aradan bir yıl ya da 6 ay geçmiş. Kimse ile irtibatım yok. O şekilde ağzımdan kaçtı. Bu doğru bir şey değil. Sadece ağzımdan çıktı. cevabını verdi.

´Vakit´ten habersizdim

Alparslan Arslan, Savcı Nihat Taşkın´ın, ?Danıştay´ın başörtüsüne yönelik kararını ne zaman öğrendiniz?? sorusuna, ?Danıştay saldırısından bir ay önce haberdar oldum? dedi. Taşkın, Danıştay´ın başörtüsü kararının Vakit gazetesinin 13 Şubat 2006 tarihinde ?İşte o üyeler? başlığıyla yayımladığını hatırlatması üzerine, ?Haber yayımlandığında haberim yoktu. Bu saldırı bir aylık süreç? dedi. Arslan, daha önce ?Vakit´in haberinden etkilendim? demişti. ( Taraf)

Oğuztan, Ölmez ve Şahin tahliye edildi, 7 sanığın tahliyesi ise 1´e karşı 2 oyla reddedildi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki 1. Ergenekon Davası´nın dünkü duruşmasında Erol Ölmez, Kahraman Şahin ve Ümit Oğuztan´ın tahliyelerine karar verildi. Diğer 27 sanığın ise tutukluluk hallerinin devamına hükmedildi. Ancak, ara kararda mahkeme başkanı Köksal Şengün´ün, tutuklu sanıklardan terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanan Emin Gürses, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muhammet Yüce ve Selim Akkurt´un yattıkları süreler, haklarında isnat olunan suçların vasıflarının değişme ihtimali, tutukluluktaki makul sürenin aşılmış olması ve toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı gerekçesiyle tahliye edilmeleri yönünde oy kullandığı belirtildi. Kararda, mahkeme başkanının muhalefetine karşılık iki üye hakimin tutukluluk yönünde görüş bildirmesi üzerine bu sanıkların oy çokluğuyla tutukluluk hallerinin devamına karar verildiği bildirildi.

Öcalan´ın Ergenekon´la ilişkisi MİT´e sorulacak

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ayrıca Abdullah Öcalan´ın eski Ankara 1 No´lu DGM´de yargılandığı dava dosyasının istenmesine karar verdi. Mahkeme, PKK terör örgütünün MİT tarafından kurulduğuna, teröristbaşı Abdullah Öcalan´ın iddia olunan Ergenekon terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin iddiaların Genelkurmay Başkanlığı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü´nden sorulmasına, Alparslan Arslan´ın MİT görevlisi olup olmadığının MİT´ten sorulmasına karar verdi. ( Zaman)

20 EKİM 2009 - ARSLAN´IN SORGUSUNDA 2. GÜN..

20 Ekim 2009: Bizim yaptığımız kötülükler ortaya çıkarsa insanların midesi bulanır

Birinci ´Ergenekon´ davasıyla birleştirilen Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı dosyasının sanıklarından Alparslan Arslan, ´Bizim yaptığımız kötülükler ortaya çıkarsa insanların midesi bulanır´ dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde 117. duruşması yapılan 1. Ergenekon davasında üye hakim Hasan Hüseyin Özese´nin sorularını cevaplandıran Arslan, tanıyıp tanımadığı sorulan bazı kişilerle ´ülkücü ve vatanını, dinini seven insanlar olması´ nedeniyle görüştüğünü söyledi. Arslan, ´Sedat Peker´i tanıyıp tanımadığı´ yönünde bir soruya, ´İsmini duyuyordum. Kendisini Fenerbahçe´deki bir çay bahçesinde, cipin içinde otururken gördüm. Başka da görmedim. Ondan burs da almadım´ karşılığını verdi. Süleyman Esen ile iyi bir insan olduğu için samimiyet kurduğunu ve iyi diyaloglarının olduğunu, onun türbanla ilgili görüşünü bilmediğini ve Danıştay baskınından kendisine bahsetmediğini öne süren Arslan, Hakkı Kurtuluş´un ofisinde 6 ay avukatlık stajı yaptığını dile getirdi. Gürhan Gür ile birlikte Yeditepe Hukuk Bürosu´nu kurduklarını ve avukatlıktan elde ettiği kazançla da rahat geçinebildiğini anlatan Arslan, Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği´nden (VKGB) Hüseyin Görüm, Hüseyin Nalın ve Bülent Gürkan´ı tanıdığını söyledi. VKGB´nin özel sohbetler gerçekleşen toplantılarına katıldığını ve Nihat Gürkan ile din sohbetleri dışında kimseyle orada konuşmadığını ifade eden Arslan, hakim Özese´nin ´Kuvayi Milliye Derneği hakkında ne biliyorsunuz?´ sorusu üzerine de ´yaşam çizgisini beğendiği Fikri Karadağ´ı tanıdığını, ancak birkaç sohbetten sonra yaşayamayacağını bildiği için kendisini Hüseyin Görüm ve Hüseyin Nalın´a attığını ve oradan Fikri Karadağ dışında ofisine gidip geldiği Muzaffer Tekin´le de görüştüğünü´ söyledi.

Kötülüklerin ortaya çıkması

Osman Yıldırım´ın akıllı bir adam olduğunu ve sohbet ettiklerini belirten Arslan, alacak verecek meselesi nedeniyle tanıdığı Hüseyin Görüm´ün de inandığı değerler için fedakarlıklarda bulunmuş biri olduğunu ve onunla ilk olarak Maltepe´deki bir ofiste tanıştığını anlattı. ´Bizim yaptığımız kötülükler ortaya çıkarsa insanların midesi bulanır´ diyen Arslan, Hüseyin Görüm´ün iş yerine gidip geldiğini, ancak onun Maltepe´deki konteynerine hiç gitmediğini, Hüseyin Görüm ile görüşmesinin, ona yardım etmesinin parayla ilgisinin olmadığını ve kendisiyle din, diyanet meseleleri üzerine konuştuğunu kaydetti. Hakim Özese´nin sorusu üzerine Salih Kurter ile daha önceden tanışıklığının olduğunu ve haftada 2-3 gün yanına gittiğini belirten Arslan, yalnız gitmemeye çalıştığını, bütün arkadaşlarını görüşmeye çağırdığını, Süleyman Esen´in görüşmelerde genelde suskun olduğunu, Salih Kurter´in kendisine Danıştay saldırısıyla ilgili bir telkininin olmadığını ve Kurter´in kendi yörüngesinde yaşayan bir adam olduğu için o işlerle ilgilenmediğini söyledi. Arslan, hakim Özese´nin, ´Danıştay ve Cumhuriyet baskınlarıyla ilgili Salih Kurter ve Süleyman Esen´in bir nasihati oldu mu?´ sorusuna, ´Müslüman Müslümana cihat et demezse edepsizliktir. Kurter´de idrak olsa yeryüzüne çıkardı... Guantanamo´da aşk varsa, uçkurumu keserim. Kurter ile paylaşmak istedim, paylaşamadım. Salih Kurter´i koyduğum noktayı, Kurter hak etmiyor´ yanıtını verdi. Salih Kurter´e örtülü olarak yardım etmeye çalıştığını, açıktan para vermediğini, halısının altına koyduğunu ve alışverişten aldıklarını evine bıraktığını anlatan Arslan, ´Kurter´in evinde babası İdris Şahin´e ait bir alışveriş fişinin bulunması´ yönündeki soruya ilişkin ´Bildiğim kadarıyla bir tanışıklıkları yok. Elazığ´dan market kartlarıyla aldığım bir alışverişten olabilir´ dedi.

Kuracağım devleti kafaya koymuştum

´Osman Yıldırım ile ilk olarak 2001 veya 2002 yıllarında tanıştığını, bazı alacaklarının tahsiline onunla gittiğini, Osman Yıldırım´ın birlikte kavga edeceği güvenilir bir insan ve önemli biri olduğunu´ ifade eden Arslan, Veli Küçük ile Osman Yıldırım´ın tanışıp tanışmadıklarını hatırlamadığını ve Veli Küçük isminin ortaya atılmasının hoşuna gitmediğini söyledi. Hakim Özese tarafından emniyetteki ifadeleri hatırlatılan Arslan, şöyle konuştu: ´Ben devleti değiştireceğime inanıyordum. Belki saflık. Osman ile Bostancı sahilinde yürürken ona anlatırdım. Ama bilen insanların olması lazım. 27-28 yaşındaydım. Alparslan Arslan devleti değiştirecekti. Karadeniz´den Lazlar´ı toplayacaktım. İstanbul´da batağa batmış Kürt gençleri toplayacaktım. Kuracağım devleti kafaya koymuşum. Kafamda hepsi var ama Müslümanlaştırarak. Orduyu kurup silahları dağıtacaktım. Utanarak anlatıyorum ama kafamdaki kurgu buydu. Yukarıdan verilen görev bu, yoksa olmaz.´

Yine bomba atarım

´Danıştay baskınına kimlerle gittiği´ sorulan Arslan, arabanın içinde Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu´na ´Danıştay´a gidelim, basalım´ diye konuştuğunu, bu kişilerin de kendisine ´tamam´, Osman Yıldırım´ın ´her şeye varım´ dediğini söyledi. Osman Yıldırım´ın bu işte menfaatinin olmadığını, sadece Allah için yaptığını kaydeden Arslan, emniyet ifadesinde Osman Yıldırım ile Cumhuriyet baskınını konuştuğu hatırlatılınca, ´Doğru, gerçek bu. Osman Yıldırım eylemi bana sordu, planda uzlaştık. Başörtüsüne el kalktığında yine bomba atarım´ dedi. Başka bir soru üzerine, günlük gazeteleri hemen hemen haftanın 4-5 günü takip ettiğini söyleyen Arslan, Danıştay´ın türbanı yasaklayan kararıyla ilgili haberi farklı bir yerde duyduğunu ve duyduğu zaman da kafasının infilak ettiğini belirterek, böyle bir şeyin olamayacağını düşündüğünü ve o gece evinde yatarken nasıl bir silah bulabileceğini düşündüğünü söyledi.

İşe Fethullah Gülen´in yeğeni Kemalettin Gülen´i de karıştırdı

´Danıştay´ı çok rahat vuracağımdan eminim´ diye düşündüğünü anlatan Arslan, ´bir gün sonra Kemalettin Gülen adlı bir kişinin yanına gelerek Vakit gazetesini kendisine gösterdiğini, Mustafa Birden´i arayıp küfrettiğini söylediğini ve bunun hoşuna gittiğini´ anlattı. Arslan, ´Bu Müslüman bir gencin tavrıdır. ...´ dedi. Kemalettin Gülen´i, ´Fethullah Gülen´in yeğeni, ülkücü, nurcu ve cemaatçi biri olarak bildiğini´ ifade eden Arslan, ´Kemalettin Gülen´e sahip çıkma pozisyonunda onunla görüştüğünü, Danıştay baskınından bir hafta önce Gülen´in Üsküdar´daki ofisine gittiğini ve istemesi üzerine Gülen´in kendisine Danıştay 2. Daire Başkanı Mustafa Birden´in adreslerini gösteren, telefon numaraları olan bilgisayar çıktıları verdiğini´ iddia etti. Arslan, Kemalettin Gülen´in kafasındaki planlarından haberinin olmadığını´ dile getirdi. ( AA)

Arslan, Danıştay´ın başörtüsü kararından bile habersiz

Danıştay 2. Dairesi´ne saldırı düzenleyen Alparslan Arslan´ın, Danıştay´ın başörtüsüne ilişkin kararını bilmediği ortaya çıktı. Ergenekon davasının dünkü duruşmasında Hakim Sedat Sami Haşıloğlu´nun, Danıştay´ın kararını hatırlıyor musunuz? sorusuna Arslan, Başörtülü biri, anaokuluna başörtülü giremedi zannediyorum. dedi. Hakim, Zan üzerine mi eyleme girdiniz? diye sorunca Alparslan Arslan kaçamak cevap verdi. Anaokulu öğretmeni Aytaç Kılınç´ın okul bahçesinde başörtüsü takmasını laikliğe aykırı bulan Danıştay İkinci Ceza Mahkemesi´ne saldırı düzenlediği ve üye hakim Mustafa Özbilgin´i öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Alparslan Arslan´ın Danıştay 2. Dairesi´nin başörtüsüne ilişkin kararını bilmediği Ergenekon duruşmasındaki çapraz sorguda ortaya çıktı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu´nun, Danıştay kararı bir anaokulu öğretmeni ile ilgiliydi. Bu kararı hatırlıyor musun? sorusuna Alparslan Arslan, Başörtülü biri, anaokuluna başörtülü giremedi diye zannediyorum. diye cevap verdi. Arslan´ın bu cevabı üzerine üye hakim Haşıloğlu da, Zan üzerine mi eyleme girdiniz? diye sordu. Alparslan Arslan da yine kaçamak cevap vererek, Bu bayan kendisi çözemez miydi? ´Açsın´ demiyorum; ama gitsin müdürüyle konuşsun. Açıyor, kapatıyor saygı duyarım. Gücü bu kadar. Televizyonlara çıktı, millet birbirine girdi, kötülükler başladı. diye konuştu.

Müvekkilimin beynini bulandırıyorsunuz

Bu sırada Arslan´ın avukatı söz alarak, Müvekkilimin beynini bulandırıyorsunuz. diye tepki gösterdi. Haşıloğlu´nun sorduğu bazı sorulara, gülerek cevap veren Alparslan Arslan, Kusura bakmayın, hastayım yani. Cezaevinde varlık problemleri, gel-gitler yaşadım. Şu an kontrollüyüm. dedi. Danıştay saldırısında türban kararına muhalif kalan kadın üyenin de yaralandığının hatırlatılması üzerine Alparslan Arslan, Kendisinden daha sonra kalben özür diledim. dedi. Daha önce Glock kullanmadığını belirten Alparslan Arslan, Silahı neden olay yerinde bırakmadın? sorusunu ise, Aklıma gelmedi. diye cevapladı.

Arslan annesini de eleştirdi

Saldırı esnasında Danıştay binasında kendisine yardım eden kimsenin olmadığını ifade eden Alparslan Arslan´a, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu´nun, Silahları 7 bin liraya aldığınızı söylüyorsunuz. Aylık gelirinizin ise 500 TL. Bu parayı nereden temin ettiniz? diye sordu. Arslan, Para konuşmayı sevmiyorum. Para vardı. Şükürler olsun para gelirdi. Elimin altında 7 bin lira vardı. diye konuştu. Haşıloğlu´nun, annesi Porsor Arslan´ın ifadesinde yer alan kendisi ile ilgili beyanlarını okumasına tepki gösteren Alparslan Arslan şunları söyledi: Bu bayan ve diğer şahıslarla ilgili bir şey duymak istemiyorum. İnancı için kendisini feda etmeyen insanlardan uzağım. Evladı ´kavga etmesin´ diye her türlü şeye başvuran ailelerden uzağım. Eve kilitlemenin anlamı yok. Benim annemin fakirlere karşı gözü yaşarmadı. Böyle bir ailede yokum. İslam inancı için gönülden fedakarlık yapmayan insanlarla yaşayamam.

İnançlı bir kişi olduğunuzu söylüyorsunuz, inançlı insanları nasıl öldürdünüz?

Haşıloğlu´nun, İnançlı bir kişi olduğunuzu söylüyorsunuz, inançlı insanları nasıl öldürdünüz? sorusuna ise Arslan, Sadece öldürürüm, zulüm etmem. Elimde imkan olsa Allah rızası için buradaki insanları yaşatmam. diyerek bağırdı, hakime de küfür etti. İstihbarat örgütleri adına çalışmadığını belirten Alparslan Arslan, Türkiye´de bomba temin etmenin çok kolay olduğunu söyledi.

Sıkıştığı her soruda Allah´tan bahsetmeyi ve sorulara kaçamak cevap vermeyi sürdürünce Hakimden Arslan´a uyarı geldi: Yeryüzüne inelim

Arslan´ın sıkıştığı her soruda Allah´tan bahsetmesi ve sorulara kaçamak cevap vermesi üye hakim Haşıloğlu´nun tepkisini çekti. Haşıloğlu, Takdir Allah´ın diyorsun, Allah´ın emri var diyorsun. Allah´ın emri kısmını bir tarafa bırakıyoruz. Kul olarak, sizinle ilgili olan kısmı soruyorum. şeklinde konuşunca, Arslan,Allah´tan ayrılalım, yeryüzüne inelim diyorsunuz diye konuştu. Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu da, Evet yeryüzüne inelim. dedi. ( Zaman)

Arslan bu kez Cumhuriyet´in domuz karikatürünü övdü

Arslan, Cumhuriyet saldırısının gerekçesi olduğunu söylediği domuz karikatürünü bu kez övdü. Karikatürü çizen Turhan Selçuk´u, Danıştay 2. Dairesi başkanı ve hedefi olan Mustafa Birden´den ayırdığını anlatan Arslan, Allah Turhan Selçuk´un hakkını versin. Turhan Selçuk´un elini öper alnıma koyarım. diye konuştu. ( Zaman)

22 EKİM 2009 - ARSLAN´IN SORGUSUNDA 3. GÜN..

22 Ekim 2009: İki duruşmadır yapılan sorguya ne Danıştay ne de Cumhuriyet Gazetesi avukatlarının katılmaması dikkat çekti

Mahkeme heyeti ve savcılar iki gün boyunca ara vermeden Alparslan Arslan´a 5-11-15 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi´ne üç kez bomba atılması eylemleri ile 17 Mayıs 2006´da Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik saldırıyı aydınlatmak için yüzlerce soru yöneltti. Bugün (22 Ekim 2009) yapılacak 118. celsede de üye hakim Sedat Sami Haşıoğlu´nun sorguya devam etmesi bekleniyor. Danıştay davasının Ergenekon davası ile birleştirilmesinden sonra 3 Ağustos 2009´da başlayan yeni süreçte davayı takip eden tek müdahil Cumhuriyet Gazetesi avukatları ise geri planda kaldı. Danıştay davası Ergenekon´la birleşmeden önce bu olayların azmettiricisi olduğu iddia edilen Muzaffer Tekin ve Veli Küçük´ün sorgusuna katılan Cumhuriyet gazetesi avukatları Arslan´ın çapraz sorgusunun yapıldığı 116 ve 117. duruşmada yer almadı. Müdahil Cumhuriyet Gazetesi avukatları Bülent Utku ve Akın Atalay, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nde süren davaya katılmıştı. Ancak avukatlar, Silivri´deki mahkemede sorgulanan Arslan´a tek bir soru bile sormadı.

Dava Ankara´da görülürken davaya müdahil olan mağdurlar İstanbul´da suskun. Ne müdahil oldular ne de henüz bir tek soru sordular

Silivri´deki duruşmada, sessiz kalan bir diğer taraf da Danıştay Başkanlığı´ydı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki davada, Alparslan Arslan´la birlikte 9 sanık laiklik karşıtı eylemleri nedeniyle yargılanıyordu. Bu davaya Danıştay Başkanlığı, Danıştay 2. Dairesi üyeleri ve ölen hakim Mustafa Yücel Özbilgin´in ailesi müdahil olarak katılmıştı. Ankara´daki davalarda Danıştay Başkanlığı´nı da her zaman avukatları temsil ediyordu. Ancak dava Ergenekon davası ile birleşince Danıştay Başkanlığı, Danıştay 2. Dairesi başkan ve üyeleri ile ölen hakim Özbilgin´in çocukları müdahil olarak devam etmedi. Alparslan Arslan´ın sorgusunda da yer almayıp, soru da sormadılar. Ölen hakim Özbilgin´in oğulları Gürkan ve Serkan Özbilgin 20 Ekim 2008´de başlayan davayı uzun bir süre takip etmişti. Özbilgin kardeşler, o sırada yaptıkları açıklamada Danıştay davası ile Ergenekon davası birleşirse müdahil olabileceklerini belirtmişlerdi.

´Gizli Tanık 9´ tartışması

22 Ekim 2009: Birinci Ergenekon davasının bugün yapılan 118. duruşmasında Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusuna devam edildi. Arslan´a, gizli tanık 9´un beyanlarıyla ilgili yöneltilen sorular tartışmalara neden oldu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu´nun sorgulamaya devam ettiği tutuklu sanık Alparslan Arslan, soru üzerine sanıklardan Muhammet Yüce ile duruşmalarda tanıştığını söyleyerek, dosyanın ´Ergenekon´ davasına bağlanma nedenini bilmediğini ve buradan Sincan´daki cezaevine dönebileceğini kaydetti. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün, ´Sanıkları burada mı tanıdın?´ sorusuna Arslan, ´Uzak durmak lazım, başka gideceğim yerim yok. Muzaffer Tekin´i parçalayabilirim. Dengeyi bulursam kafayı yiyebilir´ yanıtını verdi. İsminin geçmesi üzerine söz alan tutuklu sanıklardan Muhammet Yüce de Alparslan Arslan´ı tanımadığını belirterek, Arslan´a yönelik, ´Sen beni tanıyor musun?´ diye sorunca Arslan, ´Bilmiyorum, düşünmem lazım´ diye konuştu. Alparslan Arslan, Muhammet Yüce´nin, ´Beni bu işe katmayın´ sözüne karşılık, ´Bombaları sen verdin. Böyle bir cümle kullanabilirim Muhammet Yüce için. Aramızda husumetin olmaması lazım. Ama bilmiyorum, daha sonra bilebilirim´ dedi.

Üye hakim Haşıloğlu´nca telefonundaki bazı e-mail adreslerinin sorulmasına karşılık, bilgi sahibi olmadığını ve hatırlamadığını anlatan Arslan, babası İdris Arslan´ın mahkemeye verdiği dilekçede, kendisiyle ilgili ´Başbakan´ın icraatlarını methettiği´ yönündeki beyanlarının hatırlatılması üzerine de ´Başbakan´ın Genelkurmay Başkanlığına karşı tavrı hoşuma gidiyordu. Bu kadarını söyleyebilirim´ ifadesini kullandı. Soru üzerine tutuklu sanıklar Osman Yıldırım ve Hüseyin Görüm´ün kendisinin Kadıköy´deki avukatlık ofisinde karşılaşmış olabileceklerini söyleyen Arslan´ın ifadesine karşılık söz alan Hüseyin Görüm, ´Alparslan doğru söylüyor. Osman Yıldırım´ı burada görünce ofiste karşılaştığım kişi olduğuna emin oldum. Alparslan´ın bürosunda karşılaşmış olabilirim´ diye konuştu. Üye hakim Haşıloğlu´nun, ´Osman Yıldırım´ın, ´Danıştaya saldırıyı tahmin ettim, Sinan Berberoğlu ismi geçti´ beyanları var, buna ne diyeceksin?´ diye sorduğu Arslan, ´Ben Osman´ı ve çevresini ATV ve bankalara yönlendirmeye çalışıyordum. ATV´ye girmeyi ve bankalardaki insanları görmemizi sağlayacak diyalog sahibi insanlar lazım. Bu konuda Sinan Berberoğlu ismi geçmiş olabilir´ dedi.

´Osman Yıldırım´a gönderdiği belirli aralıklı telefon mesajlarının Cumhuriyet gazetesine bomba atılması tarihiyle örtüştüğü´ şeklinde bilgi verilen Arslan, bomba attıktan sonra, 3-4 kez, Cumhuriyet gazetesi alıp okuduğunu ve gazetenin ´türbanlı domuz´ karikatürünü yayımladıktan sonra özür dilemediğini aktararak, ´Meselenin çözülmesi için inat ettim´ diye konuştu. ´Cumhuriyet gazetesine gün içinde 3. bombayı atarken, kafanda da Danıştay´a saldırı planı olmasına rağmen deşifre olma kaygısı taşımadın mı?´ sorusu da yöneltilen Arslan, ´Takdir. Allah varsa, Danıştay´daki meselenin çözülmesi lazım. Bunu Müslümanların çözmesi lazım. Başörtüsü açmak anlamında demiyorum´ dedi.

Arslan, ´Osman Yıldırım´ın ´JİTEM´ci İsmail´in Alparslan Arslan ile görüştüğü´ yönündeki beyanlarının sorulması üzerine, Osman Yıldırım´ın bu tür insanlarla ilişkileri olduğunu, İsmail´i hatırlamadığını ifade etti. Osman Yıldırım´ın, Bostancı sahilinde gezerlerken, kendisinin, ´Eczacıbaşı´dan 2 kişiyi öldüreceğine´ dair beyanda bulunduğunu söylediğinin anımsatılması üzerine Arslan, ´Öyle bir şey yok. Eczacıbaşıların yeni yapılan bir yerleri vardı. Onları roketleyecektim. Yahudileri sevmiyorum. Türkiye toprağı için laiklere giderim ama Yahudilere dayanamıyorum. Yahudi gördüm mü beynim dönüyor´ diye konuştu.

Gizli Tanık 9´un beyanları

Üye hakim Haşıloğlu´nun, ´Gizli tanık 9 beyanında, ´Arslan´ın JİTEM´ci İsmail ile görüşmesinden sonra kendisine daha yoğun bir şekilde gidip geldiği ve devletin temizlik yapacağını söylediğini´ anlatıyor. Ne diyorsun?´ diye sorduğu Arslan, ´Recep Tayyip Erdoğan ve avanesinin Türkiye´de bir şey oluşturabileceği kanaati oluştu çünkü ben de TSK´yı sevmiyorum. Erdoğan, TSK´yı doğru düzgün bir yere sokacak. Ben bunu anlatıyordum en basit ihtimalle. Yahudiler temizlenecek diye söylemiştim´ dedi. Arslan, Veli Küçük ile Ortaköy´de görüştüğüne yönelik beyanların hatırlatılması üzerine de ´Veli Küçük denen şahıs beyefendi. Kendisi, sevdiğim, saygı duymak istediğim bir insan´ diye konuştu.

Perinçek bu duruşmada da boş geçmedi ve ortamı germeye çalıştı hakimleri eleştirdi

Tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek söz alarak, beyanları sorulan Gizli Tanık 9´un, aynı zamanda davanın sanığı olan Osman Yıldırım olduğunu ve bir insanın hem sanık hem tanık olamayacağını belirterek, ´Siz onun Osman Yıldırım olduğunu biliyorsunuz. Bildiğiniz halde tanık beyanlarını sorarak, kanunları ayaklar altına alıyorsunuz. Heyet olarak lütfen gidip görüşün, karar alın ve bir daha da sormayın´ dedi. Üye hakim Haşıloğlu´nun ´Gizli Tanık 9´un aleyhinize beyanı var mı?´ diye sorduğu Perinçek, bunun önemli olmadığını ve basit bir insan olmadığı için sadece kendisini düşünmediğini belirterek, ´Türkiyemizi bölünmeye, parçalanmaya götürüyorsunuz´ şeklinde konuştu. Perinçek´in ´iddianameyi kabul ederek hata yaptınız´ sözüne müdahale eden Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, ´Onlar konuşuldu bitti. Savunma sınırları içinde her şeyi konuşun. Bu kadar açık ve her şeyin konuşulduğu bir yargılama gördünüz mü?´ diye konuştu. Perinçek ise ´Böyle bir dava görmediğim için korkuyorum. Bu dava Abdullah Öcalan´ı temize çıkarmak için üretilmiş bir davadır´ diyerek Şengün´e cevap verdi. Doğu Perinçek´in, ´Osman Yıldırım´ın gizli tanıklığı kalmadı. Daha karar vermediniz bu konuda. Çekilin içeri karar verin ve bilelim mahkemeyi. Mahkeme miSilopi çadırı mı bilelim´ şeklindeki sözleri üzerine Başkan Şengün, usulü tartışmaya açmayacağını ve hakimin soru sormasının normal olduğunu ifade etti. Bu sırada, söz alan Perinçek´in avukatı Mehmet Cengiz ise birleştirilen Danıştay davası hakimlerinin, bütün konuları araştırdıklarını ve bu mahkemede Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılamasının yok sayıldığını ileri sürerek, ´Türkiye´nin tek yargıçları siz misiniz?´ diye sordu.

Hakimlere gözdağı-tehdit: Türkiye´nin tek yargıçları siz misiniz?

Doğu Perinçek´in ardından söz alan avukatı Mehmet Cengiz de, Danıştay davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin daha önce üye hakimin yönelttiği soruları sorduğunu belirterek Türkiye´nin tek yargıçları siz misiniz? Yarın siz görevden alındığınızda yerinize gelenler aynı soruları mı soracak? diyerek Mahkeme Heyetini üstü kapalı olarak tehdit etti. ( Star)

Hakim Şengün ile Arslan arasındaki ilginç diyalog

Danıştay saldırısıyla birleştirilen Ergenekon ana davasında üç gündür çapraz sorgusuna devam edilen Alparslan Arslan, resmen şov yaptı. Savcı ve üye hakimlerin ardından mahkeme başkanı Köksal Şengün´ün sorularını yanıtlayan Arslan, 3 gündür savcıların ve üye hakimlerin ısrarlı sorularına rağmen, Danıştay davasının diğer sanıkları Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu´nun haberi olmadığını söylüyordu. Ancak dün Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün sorusu üzerine, ?Benimle Ankara´ya gelirken Danıştay olayını biliyorlardı. Konuşulmuşluğu vardı. Silahları da gördüler yani öyle bilgim var. Kendilerine sormak lazım? diyerek itiraf etti. Çapraz sorgu esnasında mahkeme başkanı Köksal Şengün ile Alparslan Arslan arasında ilginç diyaloglar geçti. İşte zaman zaman salonda gülüşmelere de neden olan diyalogdan satır başları... Başkan´ın ilginç sorgusu:

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün: ?Avukatlık yapıyorsun, cüppe giyip duruşmalara giriyorsun, onun dışında tahsilat işlerine de girdiğini söylüyorsun. Kendine göre hak arıyorsun bir de yoğun bir din düşüncesi içerisindesin. İkisini nasıl bağdaştırıyorsun?? Alparslan Arslan: ?Tahsilat dediğiniz boyutta kimseye silah çekmedim.? Şengün: ?Din boyutunu nasıl açıklıyorsun?? Arslan: ?Hak hak hak? Şengün: ?Bu hak hak hak, dediğin olaya ne zaman girdin? Dini duyguların yoğunluğu ne zaman başladı ki seni insan öldürmeye kadar götürdü?? Arslan: ?Evvelden beri vardı. Kendimi bildiğimden beri. 2-3 yaşındayken rüyamda peygamber efendimizi gördüm. 1980 diyebilirsiniz. 1980´den 2009´a kadar hala devam ediyor.? Şengün: ?Danıştay kararı Kasım 2005´de çıktı, 2006 Şubat ayında Vakit Gazetesi´nde haber oldu.? Arslan: ?Vakit Gazetesi bu haberi yayınlamayabilirdi. Sen neyin peşindesin? İdraklı bir Müslüman bunu yapmaz.?

Şengün: ?Önce birinci tabancayı temin ettin, sonra ikinci tabancayı temin ettin ardından da 3 bombayı. Bu kadar büyük hazırlığı bir ayda mı yaptın? Senin yaptığın hazırlık kavga boyutunu aşan bir hazırlık.? Arslan: ?Hale bakacaksın.? Şengün: ?Tek başına yapmayıp da niye o kadar insanı bir araya topladın?? Arslan: ?Ordu kuracaktım.? Şengün: ?Bedava ordu kurulur mu?? Arslan: ?Cami cemaatine mi gidecektim?? Şengün: ?Bu adamlar senin kafana uygun değil, senin peşinden bedava gelmezler.? Arslan: ?Yukarıya bağlıyım. Sizlerle uğraşamıyorum. Yemeğimi yeyip yatacağım.? Şengün: ?Bu adamlara ne teklif ettin?? Arslan: ?Erhan Timuroğlu´na ´gelir misin?´ dedim. Galaksileri anlattım. Bunu duyan adam uçuşa geçer.? Şengün: ?Paramızı alamadık, yaptığımız şeylerin karşılığını alamadık diye telefon konuşmaları var.? Arslan: ?30 bin lira lazım deseler tamam derim. Kandırdım, kullandım onları?

Bombaları itiraf etti

Şengün: Silahları Aykut Mete Şükre´den, bombaları Süleyman Esen´den aldığını söyledin. Sonra Süleyman Esen´den vazgeçtin. Aykut Mete Şükre´ye devam ettin. Süleyman Esen´den neden vazgeçtin?? Arslan: ?Bombaları Süleyman Esen aldı, avucuma bıraktı. Ama o ´Ben vermedim, Alparslan aldı´ derse bilmem.? Şengün: ?Bombalar sana Üsküdar´daki evinde teslim edildi. Sen bunları cebine koyup Ataşehir´deki eve gidiyorsun. Bombaları Osman Yıldırım´a vermek için neden Ataşehir´e gittin?? Arslan: ?Osman Yıldırım´ın geleceği yer Ataşehir´e daha yakın. İstanbul da trafik var, trafik karmaşası var.? Şengün: ?Bunu karmaşa ile trafik ile izah edemezsin? Arslan: ?Öyle izah etmek zorundayım?

Şengün: ?Araban olmasına rağmen Ataşehir´i niye seçtin?? Arslan: ?Bana kopuk adamlar lazım? Şengün: ?Kopuğun Ataşehir ile ne ilgisi var? Ataşehir´de kopuk olan Üsküdar´da kopuk olmaz mı??Arslan: ?Beni buradan çıkarın başkanım. Sahile gidelim.? Şengün: ?Ataşehir güzel bir yer, havadar bir yer, diyorsun. Çamlıca Tepesi´ne çık. Orası daha yüksek bir yer.? Arslan: ?Rahat bir yerde bulunmam lazım. Sürekli cami avlusunda da bulunamazsın.?

Şengün: ?Recep Özkan´ın evine giderken bombalar çantanda mıydı??Arslan: ?Recep Özkan´a gittiğim zaman bombalar çantamdaydı. Çantada taşıyorum zaten. 2 bombayı o gün Osman Yıldırım´a teslim ettim. Bombalar evde durmadı.? Şengün: ?Kuran´a çok bağlı olduğunu söylüyorsun, ama en büyük günahlardan birisi olan insan öldürme fiilini gerçekleştiriyorsun. Bu nasıl oluyor?? Bu soru üzerine Arslan sinirlenip küfürler etmeye başladı. Önündeki kürsüyü tekmeleyip devirdi ve arkasında bulunan kürsülere tekme atmaya başladı. Aynı anda başkan Köksal Şengün´e dönerek: ?Müslüman ol. Ben seni öldürürüm burada!? diye bağırdı. ( Vatan)

Mahkeme heyeti: Hiç kimseye ön yargılı değiliz

Danıştay´a saldırı olayının, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince araştırıldığını savunan Cengiz´in sözlerine karşılık, duruşmadaki izleyiciler arasında bulunan Alparslan Arslan´ın babası İdris Arslan ise ´Hayır. Araştırılmadı´ diye bağırdı. Danıştay´a saldırı olayının örgütle bir bağı ve irtibatının olup olmadığının araştırılması sırasında çeşitli sorular sorulmasının çok doğal olduğunu belirten Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Perinçek´in avukatı Cengiz´e yönelik, ´Hukuku en az biz de sizin kadar biliyoruz. Hiç kimseye, asla ve kata ön yargılı değiliz. Öyle şey olur mu? 35 yıldır hukukun içindeyiz. Kişileri suçlamak mahkemeye yakışır mı? Bunu hukukçu bir kişi olarak nasıl söylersiniz? Böyle olduğu aklımın köşesine girerse 1 saniye bile durmam. Hakime,´Şunu sorarsın, bunu soramazsın´ diyemezsin´ şeklinde konuştu. Tutuklu sanıklardan Muzaffer Tekin ise Osman Yıldırım´ın ifadelerinin bu örgüt davasıyla ilgili herkesi ilgilendirdiğini ve sevk maddelerinin herkesi bağladığını ifade etti. Hakim üye Haşıloğlu´nun Arslan´a yeniden gizli tanık 9´un beyanlarını sorması üzerine Doğu Perinçek ve tutuklu sanıklardan Zekeriya Öztürk, Mahkeme Başkanı´na itiraz etti. Arslan´ın avukatı Oğuz Kayıran´ın da ´mahkemeye ara verilsin´ talebini değerlendiren heyet, duruşmaya ara verdi. ( AA)

Mahkeme karar verdi: Yasal olarak engel yok, sanık ´Gizli Tanık´ olabilir

Mahkemeye verilen aranın ardından Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanık avukatlarının sürekli gizli tanığın deşifre edilmesi yolunu izlediklerine dikkat çekti. Savcı, sanığın gizli tanık olamayacağı şeklinde bir düzenleme bulunmadığına dikkat çekti. Yargıtay´ın sanıkların gizli tanık olduğu mahkeme kararlarını onadığını kaydetti. Mahkeme heyeti de sanığın gizli tanık olamayacağı yönünde yasal düzenleme olmadığı için talebi reddetti. Bu kararla Ergenekon soruşturmasının başlangıcından bu yana iki yıldır Ergenekon çevrelerince dile getirilen ´sanık aynı zamanda gizli tanık olamaz´ itirazlarını da boşa çıkaran net bir karar oldu. ´Sanık aynı zamanda gizli tanık olamaz´ şeklindeki aynı itirazların Güneydoğu´da görülmekte olan Cemal Temizöz davasında da yapıldığını hatırlatan hukukçular Ergenekon davasına bakan mahkemenin kararının bu davada da emsal oluşturacağına dikkat çekiyorlar. ( Zaman)

Yıldırım´dan kendisine hakaret eden Vural Ergül´e tehdit: Kelleni alırım senin bak

Sevgi Erenerol´un avukatı Vural Ergül ?Çakma bir gizli tanığın beyanı yargıya esas alınırsa bu bir ahlaksızlıktır? deyince Mahkeme Başkanı Şengün sert bir dille ?Mahkeme, ahlakın ne oluğunu sizden kat kat daha iyi bilir? karşılığını verdi. Ergül´ün suçladığı Osman Yıldırım da çıkışta Ergül´e ?Kelleni alırım ulan kahpe? diye bağırdı. ( Star)

(19 Ekim 2009, 15:45), son güncel.: (23 Ekim 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz

Danıştay soruşturması sil baştan

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1037    yazdır/print


 

Yargıdaki Kontrgerillacılar davalarla gazetecileri susturmaya çalışıyor

Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan´ın Ergenekon davası hakkında kaleme aldığı bir köşe yazısı sebebiyle gözaltına alınmasına meslektaşlarından tepki geldi. En çok dava açılan gazeteler ise Taraf, Star ve Zaman oldu. Susurluk sürecinde iddiaların üzerine gidenler kahraman ilan edilirken, Ergenekon´un üzerine gidenler mahkeme kapılarında süründürülüyor. Anlaşılıyor ki, herkes kartlarını açmıştır. 2 bin civarındaki davanın büyük bölümü, henüz sonuçlanmadığı için olayların vahameti tam olarak bilinmiyor. Gazeteciler davaları ´yıldırma ve susturma kampanyası´ olarak görüyor ve şöyle diyorlar: ´Bazen ifade vermek için savcılığa gittiğimizde o sırada yeni bir soruşturma açıldığı bilgisine ulaşıyoruz. Daha da ilginci, hakkımızda dava açan ve suç duyurusunda bulunan hakim ve savcıların bulunduğu mahkemelerde yargılanıyoruz. Bir yandan taraf olanlar, diğer yandan bizimle ilgili kararı verme durumunda kalıyor. Bana dava açılıyor ama elinde yetkisi olan siyasetçiler, bürokratlar, hakimler, HSYK üyeleri hakkında yargıyı etkilemekten hiçbir soruşturma açılmıyor. Ali Suat Ertosun´u nasıl yargılayacağız mesela? Anayasa Mahkemesi başkan vekilinin eşi yargılanıyor, destek için Ergenekon duruşmasına gidiyor. Bu yargılamayı etkilemiyor, benim yazdığım haber etkiliyor. Kimse bir şey yapmıyor, çünkü kanunlar onları koruyor. Peki beni kim koruyacak? Benim şu anda devam eden 26 davam var. Onlar yapınca yargıyı etkilemek olmuyor, silah arkadaşını ziyaret oluyor, HSYK üyesi teklif sundu oluyor. Burada temel amaç bizi sıkıştırmak, bunaltmak, pes ettirmek.´

Yargıdaki Kontrgerillacılar davalarla gazetecileri susturmaya çalışıyor

Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan´ın Ergenekon davası hakkında kaleme aldığı bir köşe yazısı sebebiyle gözaltına alınmasına meslektaşlarından tepki geldi. En çok dava açılan gazeteler ise Taraf, Star ve Zaman oldu. Susurluk sürecinde iddiaların üzerine gidenler kahraman ilan edilirken, Ergenekon´un üzerine gidenler mahkeme kapılarında süründürülüyor. Anlaşılıyor ki, herkes kartlarını açmıştır. 2 bin civarındaki davanın büyük bölümü, henüz sonuçlanmadığı için olayların vahameti tam olarak bilinmiyor. Gazeteciler davaları ´yıldırma ve susturma kampanyası´ olarak görüyor ve şöyle diyorlar: ´Bazen ifade vermek için savcılığa gittiğimizde o sırada yeni bir soruşturma açıldığı bilgisine ulaşıyoruz. Daha da ilginci, hakkımızda dava açan ve suç duyurusunda bulunan hakim ve savcıların bulunduğu mahkemelerde yargılanıyoruz. Bir yandan taraf olanlar, diğer yandan bizimle ilgili kararı verme durumunda kalıyor. Bana dava açılıyor ama elinde yetkisi olan siyasetçiler, bürokratlar, hakimler, HSYK üyeleri hakkında yargıyı etkilemekten hiçbir soruşturma açılmıyor. Ali Suat Ertosun´u nasıl yargılayacağız mesela? Anayasa Mahkemesi başkan vekilinin eşi yargılanıyor, destek için Ergenekon duruşmasına gidiyor. Bu yargılamayı etkilemiyor, benim yazdığım haber etkiliyor. Kimse bir şey yapmıyor, çünkü kanunlar onları koruyor. Peki beni kim koruyacak? Benim şu anda devam eden 26 davam var. Onlar yapınca yargıyı etkilemek olmuyor, silah arkadaşını ziyaret oluyor, HSYK üyesi teklif sundu oluyor. Burada temel amaç bizi sıkıştırmak, bunaltmak, pes ettirmek.´

Olayı kınayan meslek grupları ve köşe yazarları, basın özgürlüğünün kısıtlanmasından duydukları endişeleri dile getirdi. Gazetecilerin fikirlerinden dolayı gözaltına alınmasının demokrasiyle bağdaşmadığına dikkat çeken İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Engin Köklüçınar, Özgür bir toplum olmazsa demokrasinin bir ayağı daima topal kalacaktır. yorumunu yaptı. Gazeteci Emre Aköz, olayı ´skandal´ olarak tanımlarken, Ergenekon soruşturması hakkında pek çok gazetecinin yazı kaleme aldığını belirten Hasan Celal Güzel, meslektaşı Adem Yavuz Arslan´ın gözaltına alınmasını ´haksızlık´ olarak değerlendirdi. Güzel, Bu, çok yanlış ve çirkin bir davranış. Bir gazetecinin görevi sırasında gözaltına alınmasını kınıyorum. dedi.

Gözaltı olayı tam bir skandal

Türk Ceza Kanunu´nun (TCK) 285. maddesinde yer alan ´gizliliği ihlal´ ve 288. maddede yer alan ´yargılamayı etkileme´ suçları yüzünden basın kuruluşlarına yüzlerce dava yağıyor. Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar´ın mahkumiyet kararının ardından son çarpıcı mağduriyeti Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan yaşadı. Arslan, Bolu Gerede´de, Ergenekon davasıyla ilgili bir yazı yüzünden Jandarma tarafından gözaltına alındı. Eline tebligat ulaşmadığı için ifade vermeye gitmeyen Arslan´ın 9 saat gözaltında tutulması, meslektaşlarını üzdü. Olayı ´skandal´ olarak değerlendiren Emre Aköz, Trafikte kırmızı ışıkta geçip, MOBESE kameralarına yakalandığınızda ceza faturası evinize kadar getirilip imza karşılığı teslim ediliyor. Nasıl oluyor da haftanın 5 günü televizyonda program yapan, köşe yazarı bir gazeteciye tebligat ulaştırılamıyor? diye konuştu. Haberi okuyunca çok garipsediğini dile getiren Mehmet Altan ise gözaltına alma gerekçesinin bir eksik ve yanlışlıktan ziyade üretilmiş bir bahane olduğunu ifade etti. Gazetecilerin Ergenekon iddianamesine giren belgelere dayanarak yazılar kaleme aldığını vurgulayan Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, yayın yasağının bazı gazetecilere uygulanıp bazılarına uygulanmamasından duydukları rahatsızlığı da dile getirdi. Abakay, Devlet güçlerinin zafiyetinden dolayı gazetecilerin bedel ödemesini yanlış buluyor ve dernek olarak uygulamayı kınıyoruz. dedi.

Gazeteciler habere imza atmaya çekiniyor

Ergenekon´la ilgili haberlerde basın ve yayın kuruluşlarına açılan davaların neredeyse yüzde 80´i TCK 285. maddesinde düzenlenen ´gizliliği ihlal´ suçundan açılıyor. Bunu düşük bir oranda TCK 288. maddede yer alan ´adil yargılamayı etkileme´ suçu izliyor. Daha küçük bir kısmı ise Basın Kanunu 19. maddede düzenlenen hazırlık soruşturmasının gizliliği prensibinden dolayı takibata uğruyor. İstanbul Basın Savcılığı, devlet televizyonu TRT´ye bile, eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin´in evinde bulunan kroki doğrultusunda Ankara´da yapılan kazıları canlı yayınladığı için soruşturma açtı. Ergenekon davası sürecinde halkın bilgilenmesi adına önemli bir görev üstlenen gazeteciler ise kendilerine açılan davaları yüzünden artık yazdıkları haberlere dahi imza atmaya çekiniyor. Davalardan bıkan gazeteciler, Ergenekon kelimesinin görüldüğü her habere dava açılmasından şikayet ediyor. Ergenekon´un Türkiye´nin son 50 yılına damgasını vurmuş konuların yargılandığı bir dava olduğunu belirten Bugün Gazetesi Haber Müdürü Güngör Ergün, davayla ilgili bütün detayların verilmesi gerektiğini savunuyor. Gazetecilere büyük görev düştüğünü ve bu yolda bazı bedellerin ödendiğini dile getiren Ergün, açılan davaların basının özgürlüğünü kısıtlayacak boyutlara ulaştığını, savcıların daha duyarlı davranması gerektiğini söylüyor.

Hakkında soruşturma açılan basın mensuplarından 11´ini sorumlu yazı işleri müdürü, 28´ini köşe yazarı, 167´sini muhabir, 85´ini de diğer basın mensupları oluşturdu. En çok dava açılan gazeteler ise Taraf, Star ve Zaman oldu. Daha çok muhabirlerin ceza almasına dikkat çeken Doğan Grubu hukuk müşaviri Günay Erkan şunları söylüyor: Basın Kanunu´nda da 19. maddede soruşturmanın içeriğiyle ilgili yayın yapma durumunda para cezası öngören bir madde var. Bundan değil de hapis cezası öngören TCK 285. maddeden açıyorlar daha caydırıcı olsun diye.

Susurluk´u yazanlar kahraman, Ergenekon´u yazanlar suçlu

Susurluk sürecinde iddiaların üzerine gidenler kahraman ilan edilirken, Ergenekon´un üzerine gidenler mahkeme kapılarında süründürülüyor. Anlaşılıyor ki, herkes kartlarını açmıştır. 2 bin civarındaki davanın büyük bölümü, henüz sonuçlanmadığı için olayların vahameti tam olarak bilinmiyor. Önümüzdeki 1 yıl içinde bu davalar sonuçlanabilir ve Türkiye, büyük bir krizle karşı karşıya kalabilir. Hükümet, AB reformları doğrultusunda ifade ve basın özgürlüğü adına af kanunu çıkarmak zorunda kalabilir.

Yıldırmak ve susturmak istiyorlar

Davaları ´yıldırma ve susturma kampanyası´ olarak görüyorum. Bazen ifade vermek için savcılığa gittiğimizde o sırada yeni bir soruşturma açıldığı bilgisine ulaşıyoruz. Daha da ilginci, hakkımızda dava açan ve suç duyurusunda bulunan hakim ve savcıların bulunduğu mahkemelerde yargılanıyoruz. Bir yandan taraf olanlar, diğer yandan bizimle ilgili kararı verme durumunda kalıyor.

Haftanın iki gününde sanık, üç gününde muhabir oluyoruz

2 yıllık Ergenekon soruşturması süresince, Ergenekon şüphelileri daha mahkemeye çıkmazken, biz sanık sıfatıyla hakim karşısına çıktık. Savcılar dava açmayı o kadar otomatiğe bağladılar ki, bir defasında Hrant Dink cinayeti davasının haberine açılan dava Ergenekon soruşturması kapsamında alınan gizliliğe dayandırıldı. Ergenekon davası sürüyor ancak muhabir arkadaşlarımızdan mahkumiyet alanlar oldu. Bu nedenle artık en basit rutin haberlere bile imzasını atmayan arkadaşlar var. Gizlilik kararı, gazetecilerin haber yapma özgürlüğünü yok etmeye dönük, tamamen baskı aracı olarak uygulanıyor. Haftanın iki günü sanık, üç günü muhabir olarak ´sanık muhabir´ kategorisinde Ergenekon soruşturma ve dava haberleri yazmaya devam ediyoruz.

Onlarınki destek, benimki yargıyı etkilemek oluyor

Bana dava açılıyor ama elinde yetkisi olan siyasetçiler, bürokratlar, hakimler, HSYK üyeleri hakkında yargıyı etkilemekten hiçbir soruşturma açılmıyor. Ali Suat Ertosun´u nasıl yargılayacağız mesela? Anayasa Mahkemesi başkan vekilinin eşi yargılanıyor, destek için Ergenekon duruşmasına gidiyor. Bu yargılamayı etkilemiyor, benim yazdığım haber etkiliyor. Kimse bir şey yapmıyor, çünkü kanunlar onları koruyor. Peki beni kim koruyacak? Benim şu anda devam eden 26 davam var. Onlar yapınca yargıyı etkilemek olmuyor, silah arkadaşını ziyaret oluyor, HSYK üyesi teklif sundu oluyor. Burada temel amaç bizi sıkıştırmak, bunaltmak, pes ettirmek. ( Zaman)

Ergenekon haberlerini engelleme çabasında rekor o savcıda

´Küçük´ün ortağı´ savcı Çakır, ETÖ´yü haber yapan gazetecilerin canına okumuş. Ergenekon´la ilgili haber yapan gazeteciler için 2 bin 407 dava açıldı. Davaların yarıdan fazlası ?Mevkutelerin canına okuyoruz? diyen Ali Çakır´ın Basın Savcısı olduğu Bakırköy´de açıldı. Ergenekon silahlı terör örgütü´ iddiasıyla yürütülen soruşturma ve buna bağlı olarak açılan Ergenekon davaları devam ederken, ?soruşturmanın gizliliğini ihlal? ve ?adil yargılamayı etkileme? suçlamalarıyla Ergenekon konusunda haber yapan ya da yazı yazan gazetecilere binlerce dava açıldı. Adalet Bakanlığı´nın Nisan ayı itibariyle hazırladığı verilere göre; sadece bir ayda konuyla ilgili 2 bin 407 soruşturma açıldı.

Tüm savcılıkları ikiye katladı

Nisan ayı içerisinde açılan 2 bin 407 soruşturmanın başlatılma adresleri içinde Bakırköy Adliyesi diğer adliyelere fark atmış durumda. Soruşturmaların yarısından fazlasına imza atan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteciler hakkında bir ayda bin 566 işlem yaptı. 2 bin 407 soruşturmadan geriye kalanların 334´üne Şişli, 507´si ise Kadıköy, Üsküdar, Fatih ve Küçükçekmece savcılıklarına ait.

684´ü davaya dönüştürüldü

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı´nca yürütülen bin 566 soruşturmadan 684´ü için dava açıldı. Şişli´de yapılan soruşturmalardan 311´inde kovuşturmaya yer olmadığına dair takipsizlik kararı verilirken 23 soruşturma sonucunda dava açılmış. Kadıköy, Üsküdar, Fatih, Küçükçekmece ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nca yürütülen soruşturmalardan 223´ü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken soruşturma sonucunda 106 dava açıldı.

493 gazeteci hakkında dava

Savcılarının, Ergenekon soruşturması kapsamındaki haber ve yazıları nedeniyle ?gizliliğin ihlali? ve ?adil yargılamayı etkileme? suçlamasıyla dava açtığı gazeteci sayısı ise 493 oldu. Hakkında soruşturma açılan basın mensuplarından 11´ini sorumlu yazı işleri müdürü, 28´ini köşe yazarı, 167´sini muhabir, 85´ini de diğer basın mensupları oluşturdu. En çok dava açılan gazeteler ise Taraf, Star ve Zaman oldu.

HABER MERKEZİ

Cinali´nin telefonundan ´mevkute´ muhabbeti

Bakırköy Basın Savcısı Ali Çakır´ın, 2006 yılında Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) Başkanı Taner Ünal´ın yardımcısı Ahmet Cinali´nin telefonundan vali olduğu söylenen X şahısla telefon görüşmesindeki sözleri şok etkisi yapmıştı. VKGB soruşturması kapsamında dinlenen Cinali´nin telefonundan 4 Aralık 2006 günü Cinali´nin ?Valim? diye seslendiği ´X´ bir şahısla görüşüyor. X şahsa kendisini ´Bağcılar basın savcısı´ olarak tanıtan Çakır, 5 yıldır bu görevde olduğunu belirtiyor. X şahsın ?Ne güzel ne güzel!? demesi üzerine Çakır, ?Türkiye nüfusunun yüzde 60´ı bizde biliyorsunuz? diyor. X kişi, ?Tabii tabii yani mevkutelerin canına okuyorsunuzdur savcım heh heh...? diyor. Bunun üzerine Savcı Çakır, ?Biraz okumaya çalışıyoruz.? ifadesini kullanıyor. Çakır, kendisine bağlı 20-22 mevkutenin olduğunu belirtiyor.

İpek Çalışlar´a Vatanseverli sorgu

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır´ın, 2006´da Bağcılar cumhuriyet savcısı iken ´Latife´ adlı kitabı sebebiyle hakkında Atatürk´e hakaret davası açtığı İpek Çalışlar´ı, Vatansever çete davası ve Ergenekon sanığı VKGB Başkanı Taner Ünal´la birlikte sorguladığı ortaya çıkmıştı. Randevu alıp ifade vermeye giden İpek Çalışlar´ı Taner Ünal´la birlikte odasında ağırlayan Savcı Ali Çakır, Ünal´ı ?kitapta geçen ve dava konusu olan Topal Osman meselesinde uzman olarak? tanıtmış. Görüşme sırasında Çalışlar´ın yanında olan avukatı Yücel Döşemeci ´skandal sorgu´da ?Taner Ünal´ın sürekli sorular sorarak müvekkiliyle tartıştığını? söyledi. Savcı Ali Çakır ise Çalışlar´ın randevu almadan yanına gittiğini belirterek ?İpek Çalışlar ile Taner Ünal´ın karşılaşmaları tamamen tesadüf. Taner Ünal o gün başka bir işlem için yanıma gelmişti. Dava konusu olan kitapla ilgili konuşurken Taner Ünal ile bunlar tartışmaya başladılar, tartışma uzayınca ikisini de dışarıya davet ettim? demişti.

Küçük´ün ajandasındaki Çakır

Bakırköy Basın Savcısı Ali Çakır´ın ismi ´Ergenekon yöneticisi´ olarak yargılanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün ajandasından da çıkmıştı. Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan Veli Küçük´e ait 2007 tarihli ajandada, Savcı Ali Çakır´ın ismi dört kez not edilmiş. İşte o notlar:

7 Mayıs: ?Ali Çakır, C.Savcısı? notunun karşısına Çakır´ın iş ve cep telefonunu yazılmış.

11 Mayıs: Bir önceki notun karşısına bu kez Çakır´ın o dönem görevli olduğu mahkeme olan ?Bağcılar? notu düşülmüş.

30 Mayıs: Hasan Çetin (Savcı Ali Çakır gönderdi) elektronik görüntü sistemlerinin sahibi. 0 212. 434..., 0 532 414..., L. Türkan ile görüştüm. Türker Nakliyat ile görüşecek ve tekrar toplantı yapacağız ilk uygulamayı yapmak için....

1 Eylül: ?26 Şubat pazartesi akşam savcı Ali ve Hasan ile yemek yiyeceğiz ve ortaklık görüşülecek...?

Emeklilik istedi noter olacak

Bakırköy Basın Savcısı olarak onlarca gazete ve derginin soruşturmalarını yürüten Ali Çakır, hakkındaki çıkan haberlerin ardından yıllık izne ayrıldı. Son olarak Kürt açılımı ile ilgili açıklamaları nedeniyle Hülya Avşar hakkında soruşturma açınca tüm şimşekleri üzerine çeken Ali Çakır´ın 32 günlük yıllık izne çıkmadan önce emekliliğini istediği öğrenildi. Savcı Çakır´ın izninin bitmesinin ardından emekliye ayrılacağı ve noterlik yapmaya başlayacağı öğrenildi. ( Star)

(19 Ekim 2009, 11:20)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon soruşturmasını/davasını akamete uğratma girişimleri

Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1033    yazdır/print


 

Flaş!!! ´Vatanseverler´ davası da Ergenekon´la birleşti

Kamuoyunda ´vatanseverler´ çetesi olarak bilinen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) Genel Başkanı Taner Ünal ile derneğin eski Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Cinali´nin, ´Ergenekon örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yardım ettiği´ iddiasıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı davada dün birleştirme kararı çıktı. Halen Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme isteğini inceleyerek uygun olduğunu belirtmiş, yani muvafakat vermişti. Bu süreçte son adım, davanın Ergenekon davasına bakan mahkemede resmi olarak kabul edilmesi olacak. Böylece davalar ve iddianameler Ergenekon davasında birleştirilmiş olacak ve ´Vatanseverler´ çetesinin sanıkları da Silivri cezaevine nakledilecek.

FLAŞ!!! ´Vatanseverler´ davası da Ergenekon´la birleşti

Kamuoyunda ´vatanseverler´ çetesi olarak bilinen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) Genel Başkanı Taner Ünal ile derneğin eski Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Cinali´nin, ´Ergenekon örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yardım ettiği´ iddiasıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı davada dün birleştirme kararı çıktı. Halen Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme isteğini inceleyerek uygun olduğunu belirtmiş, yani muvafakat vermişti. Bu süreçte son adım, davanın Ergenekon davasına bakan mahkemede resmi olarak kabul edilmesi olacak. Böylece davalar ve iddianameler Ergenekon davasında birleştirilmiş olacak ve ´Vatanseverler´ çetesinin sanıkları da Silivri cezaevine nakledilecek.

Duruşmaya tutuksuz sanık Taner Ünal katıldı. Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin Ünal ve Cinali´nin yargılandığı davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesi yönündeki talebe muvafakat verdiğini bildirir yazı ulaştığını kaydetti. Birleştirmeyle ilgili görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Kubilay Taştan, davaların birleştirilmesini talep etti. Mahkeme Heyeti, Ünal ve Cinali´nin yargılandığı dava ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon davası arasında hukuki ve fiili bağlantı olduğunu belirterek, birleştirilmesine karar verildiğini kaydetti.

(15 Ekim 2009, 12:10)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Vatanseverler (VKGB) Çetesi ile ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1025    yazdır/print


 

Savcı Çakır ve Ergenekoncu Ünal´dan gazeteci Çalışlar´a müşterek sorgu

Sanatçı Hülya Avşar hakkında açtığı soruşturmayla gündeme gelen Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır´ın, gazeteci-yazar İpek Çalışlar´ı Ergenekon sanığı Vatansever Kuvvetler Güç Birliği hareketi (VKGB) lideri Taner Ünal´la birlikte 2006´da sorguladığı ortaya çıktı.

Savcı Çakır ve Ergenekoncu Ünal´dan gazeteci Çalışlar´a müşterek sorgu

Sanatçı Hülya Avşar hakkında açtığı soruşturmayla gündeme gelen Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır´ın, gazeteci-yazar İpek Çalışlar´ı Ergenekon sanığı Vatansever Kuvvetler Güç Birliği hareketi (VKGB) lideri Taner Ünal´la birlikte 2006´da sorguladığı ortaya çıktı.

Savcı Çakır, 2006´da Bağcılar cumhuriyet savcısı iken ´Latife´ adlı kitabı sebebiyle Çalışlar hakkında Atatürk´e hakaret davası açtı. Randevu alarak ifade için savcılığa giden yazar, Çakır´ın odasına alındığında içeride Taner Ünal´la karşılaştı. Ünal, bir yıl sonra başlatılan Ergenekon soruşturmasında tutuklanmıştı. Olay gününü Zaman´a anlatan Çalışlar, Savcının yanına gittiğimizde odada kendisini Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Başkanı Taner Ünal olarak tanıtan bir bey vardı. İfade verirken o da yanımızda durdu. Kitabımda geçen ve dava konusu olan Topal Osman meselesinde uzman olduğunu söylüyordu. Savcıyla bir görüş birliği içindeydiler. diyor. İpek Çalışlar, Taner Ünal´ın orada bulunması rastlantı olabilir mi? sorusuna şu karşılığı veriyor: Olamaz. Çünkü biz savcıdan randevu alarak gittik. Savcı Çakır oraya gideceğimizi biliyordu. Görüşme sırasında Çalışlar´ın yanında olan avukatı Yücel Döşemeci de ´skandal sorgu´ya şahit olmuş. Döşemeci, Taner Ünal´ın sürekli sorular sorarak müvekkiliyle tartıştığını belirtiyor. Yapılanın suç olduğunu kaydeden hukukçulara göre, uygulama ´soruşturmanın gizliliğini ihlal, şüpheliye baskı´ anlamı taşıyor.

Savcı olayı kısmen doğruladı

Savcı Ali Çakır ise Çalışlar´ın randevu almadan yanına geldiğini savunuyor. Ünal ile Çalışlar´ın odada karşılaşmalarının ´tesadüf´ olduğunu ifade eden Çakır, ikili arasında tartışma yaşandığını da doğruluyor. Tartışmanın uzaması üzerine kendilerini odanın dışına davet ettiğini söylüyor.

Taner Ünal Çalışlar´ın sorgusuna katıldı sürekli konuştu sorular sordu ve tartıştı

Gazeteci Çalışlar, görüşme sırasında yanında avukatı Yücel Döşemeci´nin de olduğunu belirtiyor. Savcılıkta yaşanan skandalı doğrulayan Döşemeci, Taner Ünal olduğu belirtilen şahsın sürekli konuştuğunu, sorular sorduğunu ve tartıştığını söyledi. Döşemeci, Atatürk ile ilgili konular konuşuldu. Taner Ünal, Topal Osman konusunda uzman olduğunu söylüyordu. Normal şartlarda savcının ifade aldığı bir ortamda dışarıdan kimsenin müdahil olmaması gerekirdi. şeklinde konuştu. İpek Çalışlar, hakkında dava açıldığı için savcıdan Taner Ünal´ı odadan çıkarmasını istemediğini belirtiyor. Ancak, Çalışlar ailesi savcılıkta yaşanan skandalla ilgili şikayetçi olmuş. İpek Çalışlar´ın anlattığına göre, eşi Oral Çalışlar, Adalet Bakanlığı´nı arayarak sözlü olarak şikayette bulunmuş. Bu şikayetten sonra ilginç bir gelişme daha yaşanıyor. Taner Ünal, savcılığa giderek İpek Çalışlar´ın savcılıktaki ifadesinin içeriği ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Taner Ünal, bir yıl sonra da Çalışlar´ın Aktüel dergisine verdiği bir röportajı savcılığa şikayet ediyor. Savcı Ali Çakır´ın açtığı soruşturma sonucunda yazar İpek Çalışlar hakkında Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi´nde dava açıldı. Mahkeme 19 Aralık 2006 tarihinde suç unsuru oluşmadığı gerekçesi ile yazar hakkında beraat kararı verdi.

VKGB lideri Ergenekon dahil 4 davada yargılanıyor

Ergenekon soruşturmasında ismi geçen Taner Ünal, suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu iddiasıyla Ankara ve Diyarbakır´da 3 ayrı davadan yargılanıyor. Ünal, 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin 29 Ağustos 2009 tarihinde aldığı kararla Ergenekon davası kapsamında da yargılanmaya başlandı. Mahkeme, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) üyelerinin yargılandığı Girdap operasyonu davasını Ergenekon kapsamına aldı. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün talimatıyla kurulduğu iddia edilen VKGB, ´Türk-Kürt savaşını hedeflemek´le suçlanıyor. Davada Başkan Taner Ünal, yardımcısı Salih Zeki Balaban, Mersin´deki bayrak yakma olayını organize etmekle suçlanan VKGB Mersin il yöneticisi Mesut Sezer ve Ahmet Cinali´nin aralarında bulunduğu 19 sanık yargılanıyor.

Savcı Çakır: Karşılaşma tesadüfen oldu

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, gazeteci İpek Çalışlar ile Taner Ünal´ın karşılaşmalarının tamamen tesadüf olduğunu iddia etti. İpek Çalışlar´ın randevu almadan geldiğini savunan Çakır, Taner Ünal´ın da o gün başka bir işlem için yanına geldiğini öne sürdü. Ünal´ın hakkında çıkan 30-40 haberle ilgili tekzip şikayetinde bulunduğunu belirten Çakır, şöyle devam etti: Bu sırada İpek Çalışlar, avukatı ile beraber gelip ifade vermek istediğini söyledi. Ben de kendisine davasının açıldığını söyledim. ´Ne çabuk dava açıldı?´ diye itirazda bulundu. Dava konusu olan kitapla ilgili konuşurken Taner Ünal ile bunlar tartışmaya başladılar, tartışma uzayınca ikisini de dışarıya davet ettim. İpek Çalışlar aynı gün gidip beni Adalet Bakanlığı´na şikayet etti. Ben yanıma gelen herkesin fikrini bilmek zorunda değilim. ( Zaman)

Savcı Çakır, Veli Küçük´ün ajandasında

11 Ekim 2009: Hülya Avşar´a dava açan Bakırköy Savcısı Ali Çakır´ın emekli general Veli Küçük ile yakınlığı Ergenekon iddianamesine girdi. Demokratik açılıma ilişkin Milliyet gazetesine verdiği röportaj nedeniyle Hülya Avşar hakkında Halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle soruşturma açan Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır´ın ismi, Ergenekon davasının sanığı Veli Küçük´ün günlük görüşmelerini not ettiği ajandasında ortaya çıktı. Ajandaya göre Çakır ve Küçük, sık sık bir araya geliyorlar ve son görüşmeleri de ortaklık kuracakları bir iş üzerine. Tutuklanmadan önce Veli Küçük hakkında çıkartılan arama kararı sonrası evinde el konulan ve Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerine de giren 2007 yılına ait ajandada, Küçük, Savcı Çakır´ın ismini dört kez not etmiş. Binlerce görüşme ve programın not edildiği ajandada Çakır ismi ilk olarak 7 Mayıs günü karşımıza çıkıyor. Ali Çakır, C.Savcısı notunun karşısına Küçük, el yazısıyla Çakır´ın iş ve cep telefonunu yazmış. Ajandada dört gün sonra aynı isim bir kez daha karşımıza çıkıyor. Bir önceki notun karşısına bu kez Çakır´ın o dönem görevli olduğu mahkeme olan Bağcılar notu düşülmüş.

Savcı, Küçük´e adam gönderdi

30 Mayıs günkü notta ise Çakır´ın, elektronik şirketi sahibi bir arkadaşını Küçük´e iş görüşmesi yapmak üzere gönderdiği görülüyor. Ergenekon davası sanığı Emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün ajandasına yazdığı not şöyle: Hasan Çetin (Savcı Ali Çakır gönderdi) elektronik görüntü sistemlerinin sahibi. 0 212. 434....., 0 532 414..., L. Türkan ile görüştüm. Türker nakliyat ile görüşecek ve tekrar toplantı yapacağız ilk uygulamayı yapmak için. (Tekrar görüşeceğiz fiat konusu incelenecek)

Ortaklığı görüşeceğiz

Çakır´ın ismi ajandada karşımıza son kez 1 Eylül tarihinde çıkıyor. 26 Şubat pazartesi akşam savcı Ali ve Hasan ile yemek yiyeceğiz ve ortaklık görüşülecek notunda ortaklığın hangi iş üzerine olduğu ise belirtilmiyor. Son notta dikkati çeken bir konu da Küçük´ün ajandasını günlük olarak kullanmadığı. Çünkü, 26 Şubat Pazartesi 2007 yılına denk geliyor. Şubat ayındaki bir görüşmenin, 1 Eylül gününü not edilemeyeceği de dikkate alındığında, Küçük´ün notlarını günlük olarak tutmadığı ortaya çıkıyor. ( Zaman)

Savcı Çakır´ın VKGB´li Cinali´nin telefonundan Vali X..´le muhabbeti: ´Türkiye nüfusunun yüzde 60´ı bizde biliyorsunuz. Mevkutelerin canına okumaya çalışıyoruz.´

12 Ekim 2009: Bakırköy Basın Savcısı Ali Çakır´ın, 2006 yılında Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) Başkanı Taner Ünal´ın yardımcısı Ahmet Cinali´nin telefonundan vali olduğu söylenen X şahısla telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı. Savcı Çakır, VKGB soruşturmasında Cinali´ye yapılan dinleme nedeniyle dosyaya girmiş. 4 Aralık 2006´da Ahmet Cinali ve Gazi Aydın isimli bir kişi savcı Ali Çakır ile buluşuyor. Çakır bu günlerde Bağcılar basın savcısı olarak, gazeteciler hakkında TCK´nın 301. maddesinden dava açıyor. Çakır´ın adı, Danıştay saldırısında hedef gösterdiği gerekçesiyle Vakit Gazetesi´ne açtığı davayla da gündeme gelmişti. Cinali, telefonda Valim diye seslendiği X şahısla görüşüyor. Telefon tapelerinde ´X erkek´ olarak yazılan kişi, Eee. Hurşit Paşa da sanırım birtakım şeylerin içerisinde, siyasi hareketlerin diye düşünüyorum. diyor. Cinali, Var var. Bir hareketlilikler var. Ben savcımı vereyim valim, bir merhabalaşın. diyerek telefonu Ali Çakır´a veriyor. X şahsa kendisini, ´Bağcılar basın savcısı´ olarak tanıtan Çakır, 5 yıldır bu görevde olduğunu belirtiyor. X şahsın Ne güzel ne güzel! demesi üzerine Çakır, Türkiye nüfusunun yüzde 60´ı bizde biliyorsunuz. diyor. X erkek, Tabii tabii yani mevkutelerin canına okuyorsunuzdur savcım heh heh... diyor. Bunun üzerine Savcı Ali Çakır, Biraz okumaya çalışıyoruz. ifadesini kullanıyor. Çakır, savcılık işinin zevkli olduğunu ifade eden kişiye şöyle diyor: Biraz politik, siyasi. Muhatabının cevabı ise, Biraz politik evet. Takip de edilmesi gereken bir iştesiniz. OHAL bölgedeyken biz de sizin bu benzeri şu an çalıştığınız konuya bakıyorduk. oluyor. Çakır, kendisine bağlı 20-22 mevkutenin olduğunu belirtiyor.

Kuvvacıların ahbabıymış

VKGB soruşturması kapsamında gözaltına alındığında Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü´ndeki sorgusunda Ahmet Cinali´ye bu konuşmalar soruluyor. Cinali, Ali Çakır´ı ´ahbabı´ olan bir cumhuriyet savcısı olarak tanıtıyor. Yanlarında bulunan Gazi Aydın´ın ´Harran Üniversitesi´nde dekan´ olduğunu ve kendileri ile normal adabına uygun konuştuğunu, suç teşkil eden bir durum olmadığını beyan ediyor. ( Zaman)

(09 Ekim 2009), son güncel.: (12 Ekim 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi

Vatanseverler (VKGB) Çetesi ile ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1007    yazdır/print


 

Danıştay bombalarının bizim olduğu anlaşılırsa naneyi yedik

Ergenekon´un terör örgütü olduğu iddiaları örgüt içinde yer almış elemanların itiraflarıyla da giderek güçleniyor. Ergenekon davasının sanıklarından biri gizli tanıklığa başvurdu. Dokuz farklı konuyla ilgili olarak ayrıntılı ifade veren gizli tanık ´Anadolu´ bombaları ve ordu içindeki asker-sivil örgütlenmeyi anlattı. Ergenekon sanığı iken gizli tanık olan Anadolu´nun ifadeleri şok iddialar içeriyor: ´Demirtaş, Oktay Yıldırım´a ´Danıştay bombalarının bizim olduğu anlaşılırsa naneyi yedik´ dedi. TSK içindeki gizli yapılanmayı Tolon ve Şener´den duydum. Kıvrıkoğlu bana yapının en büyük sivil ayağının ´Encümen-i Daniş´ olduğunu söyledi.´

Danıştay bombalarının bizim olduğu anlaşılırsa naneyi yedik

Ergenekon´un terör örgütü olduğu iddiaları örgüt içinde yer almış elemanların itiraflarıyla da giderek güçleniyor. Ergenekon davasının sanıklarından biri gizli tanıklığa başvurdu. Dokuz farklı konuyla ilgili olarak ayrıntılı ifade veren gizli tanık ´Anadolu´ bombaları ve ordu içindeki asker-sivil örgütlenmeyi anlattı. Ergenekon sanığı iken gizli tanık olan Anadolu´nun ifadeleri şok iddialar içeriyor: ´Demirtaş, Oktay Yıldırım´a ´Danıştay bombalarının bizim olduğu anlaşılırsa naneyi yedik´ dedi. TSK içindeki gizli yapılanmayı Tolon ve Şener´den duydum. Kıvrıkoğlu bana yapının en büyük sivil ayağının ´Encümen-i Daniş´ olduğunu söyledi.´

Gizli tanıklığa başvuran sanık ´Anadolu´dan bomba itiraflar

Soruşturma ve davanın ciddiyetle ilerlediğini ve büyüdüğünü gören sanıklar itiraflara yöneliyor. Ergenekon Terör Örgütü, hem Ergenekon savcılarının takibiyle hem de örgüt elemanlarının itiraflarıyla giderek çözülüyor.

Gizli Tanık ´Anadolu´ Ergenekon hakkında çok şeyler bildiği iddia edilen Adli Tıp´çı Ümit Sayın mı?

Ergenekon örgütünün üst düzey yöneticisi olmakla suçlanan Kemal Alemdaroğlu´nun avukatı Metin Çetinbaş, bir duruşmada ´Anadolu´ rumuzlu gizli tanığın Ümit Sayın olduğunu söylemiş, bunun üzerine cumhuriyet savcıları da Terörle Mücadele Kanunu´na göre bir kişiyi teröre hedef gösterdiği gerekçesiyle Çetinbaş hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istemişti. 26 Ağustos´ta yapılan duruşmada da Hakim Köksal Şengün, tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz´in isteği üzerine, gizli tanık ´Anadolu´ya ait ifade örneği ve gizli kimlik bilgilerinin kendisine gönderildiğini açıklamıştı.

Üçüncü Ergenekon iddianamesinin dayanağı, yani delil klasörleri sanık avukatlarına verilmişti. 1454 sayfada toplanan kanıtlar 185 klasöre ancak sığdı. Binlerce belgenin bir araya getirildiği klasörlerde en dikkat çekici bölümlerden biri Ergenekon sanıkları arasında yer alan, aynı zamanda soruşturma kapsamında ifade veren gizli tanık ´Anadolu´nun iddiaları oldu. Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım arasındaki ´bomba´ konuşmalarına tanık olduğunu belirten Anadolu, Demirtaş´ın ?Bu Danıştay bombalarının bizim olduğu anlaşılırsa naneyi yeriz? dediğini söylüyor. Ergenekon üyeliğinden Silivri Cezaevinde tutuklu bulunduğu belirtilen Anadolu, 10 başlık altında sıraladığı ifadelerinde ?Ergenekon örgütünün tam olarak mahiyetini iddianameden sonra anladım? diyor.

Bombaları Oktay Yıldırım koydu

Gizli tanık Anadolu, 11 Nisan 2009´da verdiği ifadede, geçmişte yaşadığı ve cezaevinde kaldığı süre içerisinde şahit olduğu olaylarla ilgili vicdanen adalete yardımcı olmak istediğini söyledi. Gizli tanık, Ergenekon davasının ilk günlerinde duruşmaya verilen arada sanıklardan Mehmet Demirtaş ve el bombalarının sahibi olduğu iddia edilen emekli astsubay Oktay Yıldırım arasında geçen görüşmeye şahit olduğunu belirterek şunları anlattı: ?Mehmet Demirtaş, ´Bu Danıştay bombalarının bizim bombalar olduğu anlaşılır ise naneyi yeriz´ dedi. Bunun üzerine Oktay Yıldırım´da ´Bizim bombalar olduğu anlaşılmaz, kafile numaraları farklı´ dediğini duydum ve o sırada içeri girdiğimde konuşmayı kestiler. Bir sefer de kendisine şaka yolu ile ?Bombaları çatı katına sen mi koydun? diye sorduğum da kendisinin koyduğunu söyledi.

Hükümeti devirmek istiyorlardı

Dokuz farklı konuyla ilgili olarak ayrıntılı ifade veren gizli tanık Anadolu, 2004 yılında Kayseri Tugay´ına bir konuşma için gittiğinde, Tugay Komutanı Reha Taşkesen ile özel odasında görüşme yaptığını ifade etti. Anadolu, görüşmede konunun ?Derin devlet?e geldiğini ve Taşkesen´in TSK bünyesinde sivillerle birlikte organize olmuş gizli bir örgüt yapılanmasından bahsettiğini de anlattı. Gizli tanık, Tugay Komutanı Taşkesen´in bu yapılanmanın başında askerlerin olduğunu ve sivil toplum örgütleri ile bazı bürokratların hükümeti beğenmedikleri, icraatları bulunduğunda hükümeti devirmek ve askeri darbe yapmak olduğunu kendisine anlattığını söyledi.

96´dan beri gizli yapılanma var

2005 yılında Fenerbahçe Orduevi´nde görüştüğü eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu´nun 1996´dan beri askeriye içinde gizli bir yapılanma ve örgütlenme olduğundan bahsettiğini, örgütlenmenin başta gelen sivil kanadının ise Encümen-i Danış toplantıları olduğunu söylediğini iddia etti. Anadolu, Kıvrıkoğlu´nun ayda bir yapılan bu toplantılarda alınan kararları gizlice MGK´ya ve üst düzey bürokratik makamlara yolladığını, bu grubun içindeki üst düzey komutanlar arasında eski Genelkurmay başkanları ile İsmail Hakkı Karadayı´nın da olduğunu söylediğini aktardı. Gizli tanık, ?Ayrıca bakanlar, üst düzey bürokratların bu grupta olduğun, sivil kanatta TSK ile irtibatlı en üst düzey kurulun bu kurul olduğunu ve irtibatların bu kurul üzerinden yoğun olarak sağlandığını söyledi. Benim bu görüşmeyi yaptığım ay haziran ayı olabilir? dedi.

Seçimler öncesi eylem

2006´da Ankara Merkez Orduevi´nde Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile yaptığı görüşmede, Tolon´un TSK içindeki gizli yapılanmadan sözettiğini anlatan gizli tanık, STK´larla da işbirliği yapıldığını kaydetti. Anadolu, Hurşit Tolon´un, Türkiye Topluluğu, ADD, Çağdaş Eğitim Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi STK´ların hükümeti yıpratıp bir yıl sonra süresi dolacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ciddi bir baskı yapmayı düşündüklerini söylediğini anlattı. Gizli tanık Anadolu, 2006 Şubat ayında yaptığı bu görüşmede Tolon´un, Türkiyem Topluluğu´na girip ayrıldığını söylediğini ve eylemler için Cumhurbaşkanlığı seçiminin olduğu zamanın uygun olduğunu söylediğini ifade etti.

Büyükanıt da varmış

Gizli tanık Anadolu, 2006´da emekli orgeneral Şener Eruygur ile yaptığı görüşmede ise TSK içindeki gizli yapılanma içinde Yaşar Büyükanıt´ın olduğunu ileri sürdüğünü söyledi. Anadolu, Eruygur´un, Genelkurmay´ın bilgisi dahilinde özel görevle Atatürkçü Düşünce Derneği´nin başına getirildiğini kendisine söylediğini anlattı. Anadolu, katıldığı toplantılar sonrasında yapılanmanın adının Ergenekon olduğunu öğrendiğini söyledi. Anadolu, Tolon´un bahsettiği gizli örgüt içinde önde gelen kurumun ADD olduğunu söylediğini, Çağdaş Eğitim Vakfı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği´nin kendileri ile hareket ettiğini anlattığını ve yaptıkları organizasyonlarda Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinden kendilerine para verildiğini ancak ne kadar verildiğini söylemediğini belirtti.

İstihbaratın bilgisi vardı

2006 kış aylarında emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız´ın İstihbarat Daire Başkanı olduğu dönemde yaptığı görüşmede Parmaksız´ın TSK içindeki gizli yapılanmanın Genelkurmay İstihbaratı´nın bilgisi dahilinde olduğunu ve hükümeti ortadan kaldıracak güçte olduklarını söylediğini anlattı.

Alemdaroğlu´nun toplantısına Demirel de katıldı

Gizli tanık Anadolu, İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu´nun da 2004 Mayıs-Haziran aylarında TSK içindeki yapılanmadan bahsederek üniversite yapılanmasında görevli olduğunu anlattığını kaydetti. Gizli tanık şunları anlattı: ?Görevi kabul etmedim. Yaşar Hacı Salihoğlu´nun bu yapılanma içinde üniversitede askerler ile irtibat sağlayan kişi olduğunu, Jeopolitik Dergisi´ni çıkardığını, askerler ile toplantılar yaptığını emekli askerlerin yazılarının bu dergide yayımlandığını söyledi. Yaşar Hacı Salihoğlu´nu tanımam ancak 2003 yılında Tandoğan´da yapılan ´Cumhuriyet´e Saygı´ adlı mitingin askerlerin koordinesinde yapıldığını, ´Ordu Göreve´ pankartlarının da aynı kapsamda yapıldığını ve bu pankartları aynı mitingde Atatürkçü Düşünce Derneği Konfederasyonu tarafından yapıldığı bu derneğin Türk Solu Dergisi ve İleri Dergisi ile irtibatlı olduğunu bana söyledi. Ayrıca Kemal Alemdaroğlu ´Taksim Toplantıları´ adı altında yemekli toplantılar düzenliyordu. Bir seferde bu toplantılara Süleyman Demirel katıldı. Bu toplantıda Süleyman Demirel Türkiye´nin kötüye gittiğini ve değişmesi gerektiğini anlatıyordu.?

STK ve ordu arasında irtibat sağlıyorlardı

Ergenekon sanığı Doç. Dr. Emin Gürses ile birlikte yargılandığı ayrıntısını da veren gizli tanık Anadolu, Gürses´le yaptığı görüşmede Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol´un kilisede yaptığı toplantılardan da bahsettiğini anlattı. Bu yapılanmanın içinde emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin ile Erenerol´un bulunduğunu ve bu kişilerin STK´larla ordu arasında irtibat sağladıklarını anlattığını kaydetti. Gürses´in bu yapılanmanın adının Ergenekon olduğunu söylediğini, sanıklardan Şener Eruygur´un verdiği bilgi ve belgeler doğrultusunda yazar Ergün Poyraz´ın kitap yazdığını, JİTEM´in ise Poyraz´a çalıştığını belirtti. ´Gizli´ ibareli belgelerinde Eruygur tarafından Poyraz´a verildiğini anlattığını söyleyen Anadolu, emekli Binbaşı Fikret Emek´e duruşmada ?Bombaları neden evinde bulundurdun? diye soruduğumda annesinin evinde unuttuğunu söyleyerek komik bir cevap verdiğini kaydetti. Anadolu, ?Benim örgütün sivil ve askeri yapısı ile doğrudan ve dolaylı olarak bir alakam yoktur. Ancak bu şahıslar ile devletin büyükleri olduğu için yakınlaştım. Ergenekon´un tam olarak mahiyetini iddianameden sonra fark ettim? dedi.

Hükümeti mitinglerle yıpratacağız

Gizli tanık, 2006´da Ankara Merkez Orduevi´nde emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile arasında geçen görüşmeyi de şöyle aktarıyor: Oraya Şener Eruygur ve ADD´ler ile alakalı görüşmelere gitmişti. Hükümetin gitmesi gerektiğini söyledi. TSK içindeki gizli örgüt yapılanmasının başında Org. Y. B´nin olduğunu söyledi. Ciddi organizasyonlar düşündüklerini ve bunun için Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinden kendilerine para verildiğini söyledi. Kendisi bana görev teklif ettiğinde Kadıköy ADD üyesiydim. Genelkurmay´ın bilgisi dahilinde özel görev ile ADD´nin başına getirildiğini belirtti. Ayrıca gizli örgütün Türkiye´de askeri müdahale yapabilecek bir yapılanma olduğunu söyledi. Sürekli darbe olacağı beklentilerini dile getiriyordu.?

Tümgeneral Parmaksız:Hükümet gitmezse darbe ile ortadan kaldırılacak

Ek klasörlerde yer alan gizli tanık Anadolu´nun verdiği bilgilere göre Ergenekon yapılanmalarının bütün yıpratma çalışmalarına rağmen hükümetin gitmemesi halinde müdahale etmeyi planladıklarını da anlattı. Gizli Tanık Anadolu, emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız´ın da TSK içindeki gizli yapılanmadan söz ettiğini öne sürerek, bunun Genelkurmay istihbaratının bilgisi dahilinde olduğunu söylediğini belirtiyor. Tümgeneral Parmaksız´ın ´Hükümet gitmezse bir müdahaleyle hükümet ortadan kaldırılacak. Bununla ilgili ciddi çalışmalar yaptıklarını´ söylediğini aktaran Anadolu, TESAV Başkanı Agah Oktay Güner´in de kendisine benzeri şeyler söylediğini anlatıyor. Anadolu, Ergenekon sanıklarından Kemal Alemdaroğlu´nun da ?Gizli yapılanmanın üniversite sorumlusuyum? dediğini öne sürüyor. Anadolu ayrıca, Alemdaroğlu´nun 2003´te Tandoğan meydanında yapılan ´Cumhuriyet´e saygı mitingi´nin askerlerin koordinesinde yapıldığını, ´Ordu Göreve´ pankartlarının da aynı kapsamda açıldığını anlattığını iddia ediyor.

Vatanseverler davasında çete liderinin ifadelerinde Parmaksız paşa ve Ergenekoncular

Girdap Operasyonu ile yakalanan Vatanseverler çetesi (Vatanseverler Kuvvetler Güç Birliği Hareketi - VKGB) lideri Taner Ünal´ın mahkeme dosyasında yer alan konuşmasında Ergenekoncular için ?Bunlar ihtilal hazırlıyor. Muzaffer Tekin Cumhurbaşkanı, Parmaksız Paşa Genelkurmay Başkanı olacakmış? dediği ortaya çıkmıştı. ( Yenişafak)Vatanseverler çetesi davasının Ergenekon davasıyla birleştirilmesine karar verilmişti.

Ankara polisinin düzenlediği Girdap Operasyonu kapsamında tutuklanan Vatanseverler Güç Birliği Hareketi lideri Taner Ünal´ın, Ergenekon Terör Örgütü ve Danıştay saldırısı ile ilgili ilginç bazı açıklamaları ortaya çıktı. Ünal konuşmalarında, Ergenekon´da tutuklanan Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ ile arkadaşlarının ihtilal peşinde koştuğunu söylüyordu. Taner Ünal, mahkemeden alınan izinle yapılan dinlemede kaydedilen konuşmasında emekli Tümgeneral Alaaddin Parmaksız ve emekli Albay Fikri Karadağ ile yaptıkları toplantıda konuşulanları dernek yöneticisine şu şekilde anlatıyor: ?Kardeşim dedim. Yani hoş geldiniz, iyi yaptınız, memnun oldum. İki tane dedim, Mümtaz, şey paşa subay, size nasıl yardımcı olabilirim? Ne yapmak istiyorsunuz? Hedefleriniz neler, dedim. Fikri Karadağ dedi ki, biz dedi, paşaların kellelerini çuvala dolduracağız dedi. Anlamadım dedim. Evet dedi, biz ihtilal yapacağız, ihtilali de Muzaffer Tekin yapacak dedi. Hayırdır paşam dedim ya ben birden şoka uğradım yani. Ne kellesi dolduracaksınız dedim PKK´lı kellesi falan mı dolduracaksınız dedim. Hayır dedi. Paşaların kellelerini dolduracağız dedi. Bu memlekette dedi çok vatan haini paşa var dedi. Ben tabii Alaattin Parmaksız biraz tersler diye şey yaptım. İşte dedi Genelkurmay Başkanım da burada dedi. Muzaffer Tekin Cumhurbaşkanı olacak dedi. Kendisi de başbakan filan olacak. Bunun üzerine gönderdim bunları. Ne ihtilali yapıyorsunuz siz dedim.? VKGB lideri Taner Ünal´a göre Muzaffer Tekin ihtilal yaptıktan sonra Cumhurbaşkanı olacak, Genelkurmay Başkanlığı´na ise emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız getirilecekti. Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ ise ihtilalde Başbakanlık görevini üstlenecekti.

(31 Ağustos 2009, 11:40)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=923    yazdır/print


 

Ergenekon-VKGB davaları birleştirildi üç sanık tahliye edildi

Ergenekon davası büyümeye devam ediyor. Davanın dün görülen ve bugünün erken saatlerine kadar süren 107. duruşmasında 3 tahliye ile birlikte bir de birleştirme kararı çıktı. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) Başkanı Taner Ünal ve Ahmet Cinali´nin de aralarında bulunduğu 19 sanıklı dava, Ergenekon davası ile birleştirildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin talebini ve savcıların görüşünü dikkate alan mahkeme, VKGB ile ilgili çete davası ve Ergenekon davası arasında hukuki ve fiili irtibat olduğu gerekçesiyle birleştirme kararı verdi. Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Aydın Yüksek ve Hayati Özcan ile Ergenekon davasıyla birleştirilen Danıştay saldırısı davasının tutuklu sanığı Süleyman Esen´in tahliye edilerek tutuksuz yargılanmalarına karar verildi.

Ergenekon-VKGB davaları birleştirildi üç sanık tahliye edildi

Ergenekon davası büyümeye devam ediyor. Davanın dün görülen ve bugünün erken saatlerine kadar süren 107. duruşmasında 3 tahliye ile birlikte bir de birleştirme kararı çıktı. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) Başkanı Taner Ünal ve Ahmet Cinali´nin de aralarında bulunduğu 19 sanıklı dava, Ergenekon davası ile birleştirildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin talebini ve savcıların görüşünü dikkate alan mahkeme, VKGB ile ilgili çete davası ve Ergenekon davası arasında hukuki ve fiili irtibat olduğu gerekçesiyle birleştirme kararı verdi. Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Aydın Yüksek ve Hayati Özcan ile Ergenekon davasıyla birleştirilen Danıştay saldırısı davasının tutuklu sanığı Süleyman Esen´in tahliye edilerek tutuksuz yargılanmalarına karar verildi.

Birleştirmede en önemli karar verildi bundan sonrası resmi formaliteler

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, 4.5 saat süren aradan sonra verilen kararları açıkladı. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) Başkanı Taner Ünal ve Ahmet Cinali´nin de aralarında bulunduğu 19 sanıklı dava, Ergenekon davası ile birleştirildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin talebini ve savcıların görüşünü dikkate alan mahkeme, VKGB ile ilgili çete davası ve Ergenekon davası arasında hukuki ve fiili irtibat olduğu gerekçesiyle birleştirme kararı verdi. Daha önce de Danıştay davası Ergenekon´la birleştirilmişti. Son birleştirme ile birinci Ergenekon davasının sanık sayısı 113´e yükselmiş oldu. İki davanın birleştirilmesinde en önemli karar böylece verilmiş oldu ancak davaların birleştirilmesi için Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza´dan görüş isteyen Ankara 11. Ağır Ceza´nın birleştirmeye karar vererek dava dosyasını İstanbul´a göndermesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza´nın da son kararı vermesiyle resmi birleştirme prosedürü tamamlanmış olacak.

Anafor davasının birleştirme isteği ise erken denilerek reddedildi ama muhtemelen ilerleyen süreçte birleştirme kararı gelecek

İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen 176 sanıklı Anafor davasının birleştirilmesi talebine ise onay çıkmadı. Mahkeme heyeti, iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat olduğunu kabul etti ancak birleştirme kararı verildiği takdirde Ergenekon davasında yargılamanın sürüncemede kalacağına hükmetti. Bu kararla Anafor davası İzmir yerel mahkemesi tarafından görülmeye devam edilecek ancak ilerleyen süreçte birleştirmenin kaçınılmaz olduğu, iki dava arasındaki hukuki ve fiili bağlantıların Ergenekon davasına bakan mahkeme tarafından da kabul edilmesiyle ortaya çıkmış oluyor.

3 tahliye kararı

Dünkü duruşmada ayrıca 3 sanık için tahliye kararı çıktı. Böylece Ergenekon ana davasında tutuklu sayısı 30´a indi. Mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün, ´mevcut delil durumu, sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süre ve suç vasfının değişme ihtimalini´ dikkate alarak, Danıştay davası sanıklarından avukat Süleyman Esen ile 1. Ergenekon davası sanıklarından İşçi Partisi İzmir Temsilcisi Hayati Özcan ve eski polis Aydın Yüksek´i tahliye etti. Başka suçtan tutuklu ya da hükümlü bulunmadıkları takdirde sanıkların derhal tahliyeleri hususunda yazı yazılmasının kararlaştırıldığını ifade eden Şengün, sanıklara yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbirinin uygulanmasına hükmetti. Aydın Yüksek ve Hayati Özcan, birinci ´Ergenekon´ davasının, Süleyman Esen ise bu davayla birleştirilen Danıştay´a ve Cumhuriyet Gazetesi´ne yönelik saldırı davasının tutuklu sanığıydı. ( Zaman)

Gizli Tanıklığa başvurduğu iddia edilen sanık Ümit Sayın´ın duruşmalardan vareste tutulma talebi kabul edildi

Mahkeme, Emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün 103´üncü oturumdaki beyanlarından dolayı Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı´na suç duyurusunda bulundu. Bir önceki oturumda can güvenliği olmadığı gerekçesiyle duruşmaya katılmak istemediğine dair dilekçe veren Doç. Dr. Ümit Sayın´ın talebini kabul eden mahkeme, Sayın´ı süresiz olarak mahkemeye katılmaktan muaf tuttu. Sanıklardan Mete Yalazangil´in de yine aynı şekilde duruşmaya katılmaktan muaf tutulmasına karar verdi. Mahkeme heyeti ayrıca sanıklar ve müdafilerinin savunma dışındaki beyanlarının davanın gereksiz yere gecikmesine sebebiyet verdiğini belirterek, savunmaları dışında kalan talepleri yarım saat ile sınırlandırdı. Yarım saati aşacak beyanların yazılı olarak sunulmasına karar verildi. Mahkeme heyeti sonraki duruşmayı ise 31 Ağustos Pazartesi gününe ertelendi. ( Hürriyet)

VKGB davasının da birleşmesiyle Ergenekon´un sivil kanadı dava kapsamına alınmış oldu

30 Ağustos 2009: Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan 3 iddianamede de sivil toplum kuruluşları, örgütün amacına ulaşmak için kullandığı en önemli araçlar olarak gösteriliyor. İddianamelerde Ergenekon´la irtibatlı olduğu ileri sürülen dernekler, tek tek dava kapsamına alınıyor. İki ana dava olarak yürüyen Ergenekon´un birinci iddianamesinde yer alan suçlamalarla ilgili sanıklar teker teker Silivri´de mahkeme salonuna çıkıyor. İlk olarak 3 Ağustos 2009´da Danıştay davası Ergenekon´la birleştirilmişti. İkinci adımda ise Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) üyelerinin yargılandığı Girdap operasyonu davası gündeme alındı. Bu dava da Ergenekon kapsamına alındı. Veli Küçük´ün talimatıyla kurulduğu iddia edilen VKGB ile ilgili ´Türk-Kürt savaşını hedeflemek´ gibi ciddi suçlamalar Ergenekon davasında ele alınacak. VKGB Başkanı Taner Ünal, yardımcısı Salih Zeki Balaban, bayrak yakma olayını organize etmekle suçlanan VKGB Mersin il yöneticisi Mesut Sezer ve Ahmet Cinali´nin aralarında bulunduğu 19 sanık, Silivri´de hakim karşısına çıkacak. Soruşturma kapsamında hazırlanan 2 bin 455 sayfalık ilk iddianamede, Uluslararası Noel Baba Barış Konseyi, Kuvayı Milliye Derneği, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği, Büyük Hukukçular Birliği Derneği, Ayasofya Derneği, Büyük Güç Birliği Derneği, Ulusal Birlik Hareketi Platformu ve Kuvva-i Milliye Derneği´nin Ergenekon örgütünün sivil toplum kanadını oluşturduğu iddia ediliyor.

VKGB DERNEĞİNİN HEDEFİ: TÜRK-KÜRT SAVAŞI

VKGB dışındaki dernek yöneticileri ve üyeleri de dava kapsamında yargılanmaya başlandı. Son olarak VKGB de Danıştay davasında olduğu gibi Yargıtay aşamasını beklemeden Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin birleştirme kararı ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin de buna onay vermesi ile Ergenekon kapsamına alındı. VKGB Başkanı Taner Ünal, yardımcısı Salih Zeki Balaban ve Ahmet Cinali gibi sanıkların Ergenekon sanıkları ile sıkı bir birliktelik içinde olduğu birinci iddianamede açık bir şekilde ortaya çıkıyor. İddia edilen derneğin, özellikle Türk-Kürt düşmanlığını körükleyerek kardeş kavgası çıkmasına sebebiyet verecek eylemlere giriştikleri vurgulanıyor.

VELİ KÜÇÜK´ÜN TALİMATIYLA KURULDU

VKGB´nin Veli Küçük´ün talimatıyla ve Muzaffer Tekin, Mehmet Fikri Karadağ, Mehmet Zekeriya Öztürk ve soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır tarafından kurulduğu belirtiliyor. Derneğin kurulması aşamasında 13 Mart 2005´te İstanbul´da Erol Çakır Öğretmenevi´nde Taner Ünal´ın konuşmacı olduğu toplantıya Tekin, Hüseyin Görüm, İbrahim Özcan gibi Ergenekon sanıklarının katıldığı, Alparslan Arslan´ın da burada bulunduğu aktarılıyor. Toplantıya Şener Eruygur´un da çelenk göndermesi o süreçte dikkat çekmişti.

DOĞU PERİNÇEK DE DERNEKLE BAĞLANTILI

VKGB´nin bağlantılı olduğu diğer Ergenekon sanığı ise Doğu Perinçek. Taner Ünal, Perinçek liderliğindeki İşçi Partisi´nin Diyarbakır´daki bayrak yürüyüşüne destek vermişti. Bu konudaki Perinçek ile Ünal arasındaki telefon görüşmeleri de birinci iddianamede yer alıyor. Görüşmede Taner Ünal, Perinçek´e düzenlenmesi planlanan yürüyüşle ilgili bilgiler aktarıyor.

Mersin´de bayrak yakma provokasyonu

Ergenekon iddianamesindeki önemli iddialardan biri de Mersin´de yaşanan bayrak yakma olayı. Gizli tanık 17, bu konuda şunları söylüyor: Ali Kutlu, Mersin ilinden derneğe gelmişti. Kendisinin VKGB oluşumunun başlangıcında yer aldığını anlatıyordu. Bu kişinin Mersin´de VKGB tarafından organize edilen bayrak mitinginde yer aldığını, bu miting öncesi 2 adet Türk bayrağının VKGB tarafından halkın galeyana getirilmesi için özellikle yaktırıldığını, bundan dolayı da 10.000 kişinin tepki amaçlı Türk bayrağı açtığını bizzat kendisinden duydum. ( Zaman)

(28 Ağustos 2009), son güncel.: (30 Ağustos 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=916    yazdır/print


 

Yarbay Dönmez´in bombaları çok sayıda terör eylemiyle bağlantılı

Ergenekon tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez´den ele geçirilen bombaların seri ve kafile numaralarının incelenmesinde Hizbullah, MLKP gibi örgütlerle ve diğer Ergenekon sanıkları Fikret Emek, Muzaffer Tekin ve Tuncay Özkan´dan ele geçirilen el bombalarıyla bağlantısı tespit edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı Bomba Bilgi Merkezi´nin ´ÇOK GİZLİ´ raporu Yarbay Mustafa Dönmez´in Sakarya´daki evinden çıkan bombaların değişik bağlantılarını ortaya koydu. Rapor, Yarbay´ın bombalarının onlarca olayla bağlantılı olduğunu gözler önüne seriyor. Ergenekon soruşturmasının ek 43. klasör 292. sayfasında yer alan rapor tüyler ürpertici. Raporun en dikkat çekici bölümü Yarbay´ın bombalarının terör örgütleriyle irtibatları.

Yarbay Dönmez´in bombaları çok sayıda terör eylemiyle bağlantılı

Ergenekon tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez´den ele geçirilen bombaların seri ve kafile numaralarının incelenmesinde Hizbullah, MLKP gibi örgütlerle ve diğer Ergenekon sanıkları Fikret Emek, Muzaffer Tekin ve Tuncay Özkan´dan ele geçirilen el bombalarıyla bağlantısı tespit edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı Bomba Bilgi Merkezi´nin ´ÇOK GİZLİ´ raporu Yarbay Mustafa Dönmez´in Sakarya´daki evinden çıkan bombaların değişik bağlantılarını ortaya koydu. Rapor, Yarbay´ın bombalarının onlarca olayla bağlantılı olduğunu gözler önüne seriyor. Ergenekon soruşturmasının ek 43. klasör 292. sayfasında yer alan rapor tüyler ürpertici. Raporun en dikkat çekici bölümü Yarbay´ın bombalarının terör örgütleriyle irtibatları.

Hizbullah-MLKP bombalarıyla kardeşlik

Emniyetin raporuna göre, Sakarya´da ele geçirilen bombalar, 8 Mart 2000´de Mardin Nusaybin´de Yenituran Mahallesi´nde Hizbullah üyesi Mehmet Kardaş isimli şahsın ikametinde alınan iki el bombasıyla irtibatlı. 3 Kasım 2000´de Malatya Hanım Çiftliği beldesinde Türkiye İslami Hareket Örgütü´ne yapılan operasyonda elde edilen 8 el bombasından biriyle ve 15 Haziran 2003 tarihinde İzmir´in Buca ilçesinde yasadışı MLKP (FESK) terör örgütü mensubu Sami Özbil ve İbrahim Akmazlar´ın ikametinde elde edilen iki el bombasıyla irtibatları da rapora girdi. Kamuoyuna Süryanilere gözdağı olarak yansıyan Mersin´de Gebro Seven adlı kişinin evinin bombalanmasıyla da Yarbay´ın bombaları arasında bağlantı kuruldu. 30 Ağustos 2006´da Mersin Akçakaya Mahallesi´nde Gebro Seven´in evinde el bombasıyla bir patlama meydana gelmişti.

VKGB bombalarıyla kardeşlik

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nca 6 Temmuz 2007 tarihinde Vatansever Kuvvetler Güç Birliği´ne dönük soruşturmada birliğin genel başkan yardımcısı Ahmet Cinali´den ele geçirilen bombalarla da irtibatlar sağlandı. Emniyet, Yarbay´ın bombalarıyla Cinali´nin bombalarının aynı seriden olduğunu saptadı.

Fikret Emek-Muzaffer Tekin-Tuncay Özkan bombalarıyla kardeşlik

Emniyet Kriminal Daire Başkanlığı, Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Fikret Emek, Muzaffer Tekin ve Tuncay Özkan´dan çıkan bombaların da yine Yarbay Mustafa Dönmez´in el bombalarıyla irtibatlı olduğunu saptadı.

Ergenekon´un en tehlikeli operasyon biriminin üyesi Yarbay´ın bombaları neredeyse her yerde

Üçüncü Ergenekon iddianamesinde Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ)´nün en tehlikeli operasyon birimi olduğu belirtilen ve operasyon esnasındaki öldürme ve ortadan kaldırma, ihanet eden örgüt üyelerini infaz etme gibi kirli işlerini yürüten ve acımasız subaylardan oluşan ´Kontrol Dairesi´nde görevli olmakla suçlanan Yarbay Mustafa Dönmez´in Sakarya´daki evinde ele geçirilen bombaların kafile ve seri numaralarının çok sayıda terör olaylarında kullanılan veya ele geçirilen el bombalarıyla bağlantıları tespit edildi. Bunlardan bazıları şu şekilde:

24.5.2008´de Antalya´da Fabrikalar Mahallesi Fikri Erten Caddesi´nde Abdulvehhap Salman isimli şahıstan ele geçirilen el bombalarından biriyle.

17.1.2009´da Fatih ilçesi Sahil Kennedy Caddesi Çatkapı İETT otobüs durağı arkası Sur dibinde buluntu üç el bombasıyla.

13.10.2004´te Mersin Üniversitesi Rektörlük Binası önündeki merdiven üzerine bırakılan bir el bombasıyla.

26.6.2007´de Eskişehir´de Ergenekon zanlısı Fikret Emek´in yer göstermesi sonucu elde edilen el bombalarından biriyle.

18.6.2006 tarihinde İstanbul Kadıköy ilçesi Kuşdilli Caddesi Ekizoğlu İşhanı´nda bulunan Muzaffer Tekin´e ait işyerinde yapılan aramada ele geçirilen iki el bombasından biri ile.

6.7.2001´de İstanbul Avcılar´da Firuzköy´de mezarlıkta altı polisle çatışma sonucu ölen İsmail Kahraman´ın üzerinden ele geçirilen iki el bombasından biriyle.

26.9.2008´de İstanbul´da Küçükçekmece ilçesi Halkalı Dereboyu Caddesi´nde Tuncay Özkan´a ait depoda yapılan aramada ele geçen üç patlayıcıdan biriyle.

7.4.2004´te Adana Ceyhan´da D-400 Karayolu üzerinde NATO Köprüsü civarında bulunan bir el bombasıyla.

7.3.2007´de Adana Seyhan´da Baraj Gölü set üstü civarında bulunan 8 el bombasıyla.

26.4.1999´da İstanbul Eminönü ilçesi Cağaloğlu´nda Tan Han isimli binanın girişine bırakılan dört el bombasıyla.

31.3.2007´de Manisa Salihli Şart kasabasında Şato Gazinosu´na atılan iki el bombasından biriyle.

9.4.2003 tarihinde İzmir Buca ilçesi Gaziosmanpaşa Caddesi´nde faaliyet gösteren Arena İnternet´te elde edilen bir el bombasıyla. ( Zaman)

(26 Ağustos 2009, 12:30)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Yarbay Mustafa Dönmez manşetlerimiz

Yarbay Dönmez´in adının geçtiği tüm manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=910    yazdır/print


 

Görüntülenen: 11 - 20 (Toplam 28)  |  Önceki 10 | Sonraki 10 



ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.816.192