Tam
EskidenYeniye
 
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..         "rauf" için arama sonuçları    (Toplam 55 sonuç)          


Derin Karargah Almanya´da

Türkiye´de ağır darbeler alarak bitme durumuna gelen Devrimci Karargah terör örgütünün Alman istihbarat örgütünün koruması altında Almanya´da faaliyetlerini sürdürdüğü ortaya çıktı. Almanya´nın Türkiye´ye yönelik derin ilgisi, Ergenekon soruşturması ile Gezi olayları sürecinde sık sık somut bulgularla kanıtlanmış bulunuyor.

17.10.2013 13:53 Türkiye´de ağır darbeler alarak bitme durumuna gelen Devrimci Karargah terör örgütünün (DKÖ) Alman istihbarat örgütünün koruması altında Almanya´da faaliyetlerini sürdürdüğü ortaya çıktı. Örgüt lideri Serdar Kaya´nın Almanya´da yaşamını sürdürdüğü tespit edildi. Son dönemde ortaya çıkan en gizemli ve önemli terör örgütü olan Devrimci Karargâh´ın Almanya´da yaşayan lideri ´Adnan´ kod adlı Serdar Kaya´yı ilk kez SABAH görüntüledi. Bugüne kadar Türk basınında tek bir kare bile fotoğrafı yer almayan Kaya, uzun soluklu bir araştırma sonucunda kendisini bulan Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek ile muhabir İbrahim Evrim Ayral´ı Berlin´de karşısında görünce şaşırdı, heyecanını gizleyemedi. Görüntülenmemek için sağa sola kaçmaya çalıştı, ancak görüşmenin her ânı fotomuhabiri Serkan Bayraktar tarafından görüntülendi. Abdurrahman Şimşek daha önce de Kürt yazar Musa Anter suikastı tetikçisi Hamit Yıldırım´ı, kanlı saldırıdan 20 yıl sonra Şırnak´ta bulup görüntülemişti. Savcılık da ortaya çıkan bilgi ve belgelerden hareketle düğmeye basmış, 3 ay içinde zaman aşımından kapanacak olan Anter dosyası bu şok gelişme sonrası davaya dönüşmüştü.

Devrimci Karargah terör örgütünün lideri Serdar Kaya, İnterpol tarafından difüzyon kararı ile arandığı halde Almanya´da elini kolunu sallayarak dolaşıyor. SABAH´ın bile kendi imkânlarıyla bulduğu Kaya´yı Alman güvenlik birimlerinin bulamaması olanak dışı. Bu da Kaya´nın Alman makamları tarafından korunduğunu gösteriyor.

MİT´TE BİLE FOTOĞRAFI YOK

Serdar Kaya, lideri olduğu örgütün terör eylemleriyle ilgili bütün soruları yanıtsız bıraktı. Kaya, SABAH´ın, Lideri olduğunuz Devrimci Karargâh örgütü hakkında neler söyleyeceksiniz? şeklindeki sorusuna Bilmiyorum, öyle bir şey yok, diye cevap verdi. İstanbul´da kanlı eylemlerin emrini siz mi verdiniz? sorusunu da yanıtsız bıraktı. Devrimci Karargâh davasında hapis cezası alan polis şefi Hanefi Avcı´yı tanıyor musunuz? sorusuna da cevap vermedi. Kaya, muhabir İbrahim Evrim Ayral´ın, Lideri olduğunuz örgüt pek çok kanlı eyleme karıştı. Polis şehit etti. Siz de bir asker çocuğusunuz, bir şey söylemeyecek misiniz? sorusunu da yanıtsız bıraktı. Kaya, son olarak Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, Bari iki cümle söyleyin, deyince İşte söylüyorum: İki cümle, dedi. Serdar Kaya, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) başta olmak üzere Türk istihbarat birimlerinde de son fotoğrafları yer almayan, adresi kimse tarafından bilinmeyen ve bu yüzden ´hayalet´ olarak anılan bir örgüt lideri. Kaya, Devrimci Karargâh´ın ana karargâhının bulunduğu Nürnberg kentinde Alman gizli servisinin gözetiminde yaşıyor. Dönerci cinayetleri olarak bilinen cinayet olayları ile de gündeme gelen Nürnberg, Hitler döneminden beri Alman derin devletinin en faal olduğu şehirlerden biri olarak biliniyor. DKÖ de bu şehirde üslenmiş durumda. SABAH Özel İstihbarat Bölümü´nün Avrupa´da üslenmiş Devrimci Karargâh Örgütü ile uzun soluklu haber araştırması yaklaşık iki yıl önce başladı. 26 Aralık 2011´de SABAH´ın manşetten yayınladığı ´Karargâh´ı MİT çökertti´ haberinden sonra araştırmalara başlayan ekip Almanya´dan İsviçre´ye, Fransa´dan Hollanda´ya pek çok Avrupa ülkesinde Karargâh´ın izlerini araştırdı ve çarpıcı sonuçlara ulaştı. Bu çalışmalar sonucu örgütün siyasi lideri konumundaki Serdar Kaya, askeri kanat sorumlusu Şemdin Şimşir ve finansörü Hakan Etyemez Avrupa´nın çeşitli şehirlerinde görüntülendi. Kaya, Nürnberg´de yaşıyor, zaman zaman Berlin´e gidiyor. 16 Haziran Örgütü kökenli Serdar Kaya´nın kod adı Adnan.

KARATAŞ´IN YERİNE DÜŞÜNÜLÜYOR

Edinilen bilgilere göre Devrimci Karargâh (DKÖ) Örgütü, Dev-Sol ve DHKP-C örgütlerinin liderliğini yapan Dursun Karataş´ın ölümünden sonra Avrupa ülkeleri tarafından Karataş´tan sonraki potansiyel birleştirici sol örgüt lideri olarak görülüyor ve bu yüzden Avrupa ülkelerinin gizli servisleri tarafından korunup kollanıyor. Öyle ki Almanya´da Türklere ait tüm işyerleri sıkı bir mali denetime tabi iken DKÖ´nün finansörü Hakan Etyemez´in şirketleri denetimden âdeta muaf tutuluyor. Örgütün bildirisinde de gizli servislerle dolaylı irtibatını ele veren ipuçları içeren ifadeler yer alıyor: Emperyalist dünyanın yeni bir yeniden paylaşım sürecine girdiği, ABD´nin tek başına diğer ülkelere politikalar dayattığı, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi çalışmalara Lenin´in ´Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen hakları birleşin´ sloganıyla karşı konulması gerektiği, Türkiye´nin bölgesel emperyalist siyonist politikaların merkezlerinden biri olduğu söyleniyor. Bildiri ile, örgütü ağırlayan Avrupa ülkelerinin, ABD´ye mesaj verircesine, Tek başına diğer ülkelere politika dayatma! şeklinde mesaj verdiği belirtiliyor. Türk istihbaratının tespitlerine göre Kaya´nın Nürnberg´de Bayerische Landesbank Girozentrale isimli bankada bir hesabı mevcut. Örgüt mensupları genelde İş Bankası ve Western Union yoluyla bu hesaba para gönderiyor.

ANA KARARGÂHI ALMANYA´NIN NÜRNBERG KENTİ

Serdar Kaya 1955 İstanbul doğumlu, Ankara Polatlı nüfusuna kayıtlı. Resmi belgelerde DKÖ üyesi olarak geçen Rabia Şen Süer Kaya ile evli. Ev Adresi Nürnberg/Almanya olarak geçiyor. Bu adres örgütün karargâhı olarak kullanılan yer. Ancak Kaya Nürnberg´de başka bir adreste yaşıyor. Kaya´nın Berlin´de de bir adresi var... Babası emekli subay olan Serdar Kaya, Ankara Çankaya Lisesi´nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi´ne girdi. Burada bir yıl okudu, ardından Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi´ne geçti. İki yıl sonra bu okulu da terk etti. 1978´de ruhsatsız silah taşımak suçundan 10 ay hapis cezası aldı. 1979 yılında Hikmet Kıvılcımlı´nın görüşleri çerçevesinde kurulan Vatan Partisi´nde görev aldı. 12 Eylül´den sonra Partizan Yolu adlı örgüte yönelik operasyondan sonra 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1987´de tahliye olunca Partizan Yolu´nun devamı niteliğindeki 16 Haziran Hareketi´nin Türkiye sorumlusu oldu. Sarp Kuray ayrıldıktan sonra 16 Haziran´da etkin konuma geldi. 1998 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarınca Hakan Etyemez vasıtasıyla Almanya´nın Nürnberg kentine yerleşti. 2005 yılında, daha sonra Bostancı´da bir çatışmada öldürülen Orhan Yılmazkaya ile görüştü. Yılmazkaya´yı Türkiye askeri kanat sorumluluğuna getirdi. Serdar Kaya, Orhan Yılmazkaya ile birlikte Kuzey Irak´a giderek Zap Kampı´nda askeri eğitim aldı.

ÖRGÜTÜN LİDERİ VE TEORİSYENİ...

Örgüt kadrosuna bütün eylem talimatlarını veren isim Serdar Kaya. Selimiye Kışlası ve AK Parti İstanbul İl Başkanlığı binasını bombalamak için eylemler yapan örgüt, 2008 yılından bu yana 2 emniyet görevlisi şehit etti, 11 emniyet görevlisini yaraladı. Örgütün saldırıları sonucunda bir vatandaş hayatını kaybetti, 8 vatandaş ise yaralandı. Serdar Kaya, Emniyet arşivlerindeki bilgilere göre 1989-91 yılları arasında İstanbul´da pek çok silahlı eyleme karıştı. Örgütün teorisyeni konumundaki Serdar Kaya´nın, Lenin´in ´Ne Yapmalı?´ isimli kitabından ilhamla devrimin safhalarını analiz ettiği Türkiye Bir Devrim İçin Ne Yapmalı?´ başlıklı bir yazısı bulunuyor. Kaya o yazısında, Kürt halk hareketinin egemen yapıda (Türkiye Cumhuriyeti Devleti´ni kast ediyor) yarattığı çatlağın genişletilerek devrimci İslam´ı (Alevilik kast ediliyor) ittifak gücü olarak kullanmak suretiyle emperyalizme karşı direnebilecek güçlü bir siyasal yapının oluşturulması gerektiğini, işçi sınıfını devrimci bir başkaldırıya hazırlayacak öncü bir örgüt kurulmasının şart olduğunu ve devrimci eylem çizgisinin, Türkiye devriminin karargâhını oluşturmakla yaratılabileceğini iddia ediyor. Bu görüş, DKÖ´nün ortaya çıkış amacını da gösteriyor. (Sabah)

ÖRGÜT TÜRKİYE´DE BİTME NOKTASINA GELDİ

Ergenekon Terör Örgütü´nün taşeron eylem yaptırdığı örgütlerden biri olarak gösterilen ve sol çevrelerde dahi karanlık bir yeni sol örgüt olarak nitelendirilen Devrimci Karargah Örgütü (DKÖ), Ergenekon operasyonlarının başlaması ile ortaya çıkan bir örgüt oldu. Adını ilk kez 2008 yılının Ağustos ayında Selimiye Kışlası´na yapılan havan saldırısı ile duyuran örgüt, ardından AK Parti İstanbul İl Başkanlığına bombalı saldırı yaparak bir polis memurunu şehit etti. Örgütün yöneticisi Orhan Yılmazkaya, Bostancı´da polisle girdiği şiddetli bir çatışmada ölü olarak ele geçirildi. Peşpeşe operasyonlarla darbe yiyen örgüt Türkiye´de fiilen bitme noktasına geldi. 2013 Nisan ayında düzenlenen son operasyonlarda örgütün son iki yöneticisi de yakalanmış oldu. Türkiye´de aranan yöneticisi kalmayan örgütün lideri konumundaki Serdar Kaya´nın Almanya´da yaşadığı ileri sürülüyordu.

ÖRGÜTE AÇILAN DAVADA EN AĞIR CEZALARDAN BİRİ HANEFİ AVCI´YA

Devrimci Karargah örgütüne yönelik 5 dava açıldı. 100´e yakın sanığın yargılandığı birleştirilerek görülen davaların en ilgi çeken sanığı eski emniyet müdürü Hanefi Avcı oldu. Avcı´nın, ´Devrimci Karargah terör örgütü ve mensuplarına yardım´, ´yargı görevini yapanı etkileme´, ´soruşturmanın gizliliğini ihlal´, ´terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme´, ´ikametinde ele geçirilen ruhsatsız silahlar nedeniyle 6136 sayılı yasaya muhalefet´ ve ´zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme´ suçlarından toplam 23 yıl 4 ay ile 51 yıl 9 ay arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyordu. 19 Temmuz 2013 tarihinde sonuçlanan davada örgüt yöneticisi Ulaş Erdoğan 17 yıl, Avcı ise 15 yıl hapse mahkum edildi.

45 sanığın çeşitli oranlarda hapis cezasına çarptırıldığı Devrimci Karargah davasında gerekçeli karar 28 Eylül 2013 tarihinde açıklandı. Kararda 15 yıl hapis cezası alan Avcı´nın Devrimci Karargah terör örgütü üyesi Necdet Kılıç ile yakın ilişkisinin olduğu, örgüte yönelik soruşturmayı etkisiz hale getirmek için Kılıç´a taktik verdiği belirtildi. Avcı´nın Kılıç´a teknik ve fiziki takipte olduğunu haber verdiği ve takibi nasıl etkisiz kılacağını anlattığı ifade edildi. Kararda, ?Sanık Avcı Necdet Kılıç ile konuşarak söz konusu soruşturmayı akim bırakmak için kendisine yol ve yöntem gösterdiği, Hanefi Avcı İl Emniyet Müdürü olmasına rağmen ve emniyet müdürlüğünün çeşitli birimlerinde istihbarat dahil görev yapmasına rağmen Devrimci Karargah örgütü mensubuna yardım ettiği vicdani kanısına varıldığından mahkumiyetine karar verilmiştir? ifadeleri kullanıldı.

KİTABIYLA TÜRKİYE´Yİ SARSTI

Avcı, Ergenekon soruşturması sürecinde yazdığı bir kitapla tam anlamıyla Türkiye´yi sarstı. Ergenekon davalarının Fethullah Gülen cemaatinin komplosu olduğunu, tüm hakim ve savcıların da bu cemaatin emrinde olduğunu ileri süren Avcı, CHP lideri Deniz Baykal´a yönelik seks kaseti olayının da yine cemaatin işi olduğunu iddia ediyordu. Adeta her taşın altında cemaat var diyen Hanefi Avcı´nın bu inanılmaz derecedeki abartılı iddiaları ileri sürmesinin arka planı çok geçmeden aydınlandı. Avcı´nın ne kadar derin bir istihbarat görevlisi olduğu da o süreçte ortaya çıktı.

Avcı´nın Devrimci Karargah örgütü üyeleriyle irtibatı vardı ve kendisine yönelik polis soruşturmasını, teşkilat içindeki irtibatları aracılığıyla haber almıştı. Örgüt üyelerine polis takibinden kurtulma taktikleri verdiği, soruşturmada kanıtlandı. Hiç bir şekilde izah edilemeyecek ve savunulamayacak şekilde derin irtibatları tespit edilen Avcı son bir hamle ile ön almaya ve kendisine yönelik soruşturmayı itibarsızlaştırmaya çalıştı. Cemaatin kendisine yönelik bir intikam operasyonu yaptığını öne sürdü. Oysa deliller çok açıktı. İşte kitap, kafa karıştırmak ve Ergenekon davaları üzerinde şüphe uyandırmak amacıyla son anda cemaat bölümü eklenerek piyasaya çıkarılmış oldu. Ergenekon davalarına karşı çok büyük bir hamle yapılmıştı. Ancak bu hamlenin kendisine yönelik Devrimci Karargah soruşturmasını baltalamak için yapıldığı da kısa sürede ortaya çıktı. Bu hamle ile aynı zamanda Ergenekon soruşturmasının da baltalanmak istendiği açıktı.

O süreçte ortaya çıkan başka ayrıntılar bunun aslında çökmekte olan Ergenekon´un can havliyle yaptığı derin bir plan olduğunu da gösterdi.

Şöyle ki, Hanefi Avcı halen Ergenekon örgütünün talimatları doğrultusunda yayın yapmakla suçlanan Odatv internet sitesine yönelik açılan davada da sanık olarak yargılanıyor. Avcı´nın kitabını Ergenekon davalarını baltalamak için yazdığı iddiası davanın konularından birisi. Bu dava henüz sonuçlanmış değil.

Bir diğer ayrıntı, Hanefi Avcı´nın 6 Mart 1993´de İstanbul Kartal´da Dev-Sol´a düzenlenen polis operasyonu yönettiğinin ortaya çıkması oldu. O olayda asıl ortaya çıkan ise operasyonda yaşamını yitiren örgüt mensupları Bedri Yağan ve arkadaşlarının yakın mesafeden başlarına ateş edilerek infaz edildikleri oldu. Adını daha sonra DHKP-C olarak değiştirecek olan Dev-Sol örgütünün yönetimi böylece Dursun Karataş ekibine teslim edilmiş oldu. Bedri Yağan örgütte liderlik kavgası veren kişi idi. Dev-Sol, Ergenekon sürecinde ortaya çıkan bu ve benzer bulgular nedeniyle derin devletin yönetimindeki anlamına gelen ´Derin-Sol´ olarak adlandırılıyor. Adını DHKP-C olarak değiştiren bu örgütün Hatay bölgesinde Özel Harp Dairesi mensuplarıyla birlikte ortak operasyonlar yaptığı, İstanbul´daki Ergenekon davasından Malatya´daki Zirve davasına gönderilen ´Akdeniz Raporu´ belgesinde belirtiliyor.

Bu derin bağlantılar ve eylemler başka bilgilerle de teyit edildi. Eski özel Harekat polisi Ayhan Çarkın, Susurluk dönemindeki faili meçhul cinayetlere dair 2011 yılında şok itiraflarda bulundu, somut bilgiler verdi. İtiraflar 17 cinayet hakkında soruşturma açılmasına neden oldu. Bu cinayetlerden birine yönelik dava geçtiğimiz günlerde açıldı. Eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen sanıklardan biri haline geldi. Ayhan Çarkın, itiraflarında Hanefi Avcı ve Dursun Karataş´ın ne kadar derin kişiler olduğuna dair iddialarda da bulunuyordu. Dursun Karataş´ı istihbarat minibüsünde gördüğünü söyleyen Çarkın, Avcı´nın da Ergenekon´un merkez komitesinde görev aldığını ileri sürüyordu.

ÖRGÜT GEZİ OLAYLARINDA DA ROL ALDI

Haziran ayı boyunca Türkiye´yi sarsan Taksim Gezi Parkı olaylarında Devrimci Karargah örgütünün de rol aldığı ortaya çıkmıştı. Taksim´de molotof atarak polisle çatışırken görüntülenen ve daha sonra yakalanan Ulaş Bayraktaroğlu´nun Devrimci Karargah örgütü (DKÖ) mensubu olması buna dair bulgulardan sadece birisi. Gezi olaylarına yönelik çeşitli iddianame ve soruşturmalarda bu örgütün adı sıkça geçmekte.

ALMANYA´NIN TÜRKİYE´YE DERİN İLGİSİ

Polisiye operasyonlarla Türkiye´de bitme noktasına gelen Devrimci Karargah örgütünün Almanya´da yaşamını sürdürdüğünün ortaya çıkması aslında şaşırtıcı değil. Almanya´nın Türkiye´ye yönelik derin ilgisi son Ergenekon soruşturması sürecinde sık sık somut bulgularla kanıtlanmış bulunuyor. 1990 yılında İtalya´da patlak veren Gladio skandalı, Nato bünyesindeki kontrgerilla teşkilatlarından bir örneğinin de Almanya´da bulunduğunu ülke yetkililerinin itiraflarıyla resmen kanıtlamıştı. CIA öncülüğünde NATO ülkelerinde kurulan kontrgerilla yapılanmalarında Alman Nazilerinin örnek alındığı ileri sürülüyordu. Esasen Amerikan istihbarat teşkilatı OSS´nin CIA´ya dönüşmesinde de yine Alman nazilerinin örnek alındığı, nazi yöneticilerinin CIA yapılanmasında görev aldığı biliniyor. Alman ve Türk kontrgerilla teşkilatlarının halen aktif şekilde yaşadığı ve yardımlaşmakta olduğu Alman araştırmacılar tarafından da dile getirilmekte. Türklere yönelik dönerci cinayetlerinin arkasında da bu derin yapının rol aldığı ileri sürülmekte. Almanya´nın Veli Küçük, Muzaffer Tekin gibi bazı Ergenekon sanıklarıyla çeşitli bağlantıları ve çeşitli Ergenekon sanıklarına para desteği sağladığı belgeleriyle ortaya çıkmış, bu iddia Ergenekon davasında mahkemenin dikkatini çekmişti. Ergenekon´un en önemli sanıklarından olan firari Bedrettin Dalan´a Alman istihbarat teşkilatının sahte pasaport verdiği de ortaya çıkan bir başka ayrıntı idi. Yönetiminde Almanya´nın etkin olduğu Uluslararası Polis Teşkilatı Interpol, Dalan´ın Türkiye´ye iade talebini reddederken, aynı şekilde kırmızı bültenle aranan çok sayıda diğer terör suçlusunu da Türkiye´ye iade etmeyi ya reddediyor ya da bürokratik bahanelerle işi yokuşa sürüyor. Prof. Necip Hablemitoğlu´nun Alman derin devletinin vakıf ve dernekleri aracılığıyla Türkiye´de siyasete müdahale ettiği iddiasını araştırırken Ergenekon örgütü tarafından öldürüldüğüne dair somut bulgular diğer bir kanıtı teşkil ediyor. Almanya´nın Türkiye´yi karıştıran Gezi olaylarına siyasetçileriyle, medyasıyla, vakıf ve dernekleri aracılığıyla aktif destek verdiğinin somut bulgularla ortaya çıkmış olması da bu konuda sayılabilecek diğer bir kanıt. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

KARARGAH AVRUPA´YA YAYILMIŞ

18.10.2013 12:06 SABAH, Devrimci Karargâh örgütünün Serdar Kaya dışındaki yöneticilerini de buldu. Bütün kadrolarıyla Avrupa´ya yayılmış olan örgütün hemen her önemli Avrupa kentinde bir üssü var. Sabah, aralıklarla toplam iki yıl süren uzun soluklu bir haber-araştırma süreci sonunda Devrimci Karargâh örgütünün Serdar Kaya dışındaki yöneticilerini de buldu. Örgütün, Kaya´dan sonra en önemli yöneticisi olan askeri kanat sorumlusu Şemdin Şimşir´i İsviçre´de bulup görüntüledik. Devrimci Karargâh´ın bir diğer önemli yöneticisi finansör Hakan Etyemez´i de örgütün ana karargâhının bulunduğu Nürnberg´de fotoğrafladık. Etyemez bugüne kadar hiç görüntülenmemişti. DPD adlı kargo firmasının Nürnberg bayiliğini yapan Etyemez´in B.E. Transport adlı bir şirketi bulunuyor. Alman polisinin, Türklere ait pek çok işyerine mali baskı yaptığı halde B.E. Transport´u mali denetime tabi tutmadığı öğrenildi. Hakan Etyemez, örgütün Nürnberg´deki merkezinde diğer Devrimci Karargâh üyeleriyle toplantılar yapıyor.

SABAH Özel İstihbarat Bölümü, Serdar Kaya´yı, Nürnberg´den Berlin´e geldikten sonra sabah eşi Rabia Şen Süer Kaya ile birlikte kahvaltıya giderken görüntülemişti. Berlin´de Serdar Kaya ile birlikte görüntülenen Rabia Şen Süer Kaya da Devrimci Karargâh üyesi olarak biliniyor. Rabia Şen Süer Kaya, 24 Nisan 2010 tarihinde örgütün etkin olduğu şehirlerden Zürih´te yapılan Orhan´lardan Mahir´lere kavga sürüyor konulu anma etkinliğinde Devrimci Karargâh standını temsil etmiş. Rabia Şen Süer Kaya´nın da adının yer aldığı MİT raporuna göre Devrimci Karargâh örgütünde etkin görevlerde olan isimler şunlar:

Şemdin Şimşir, Hakan Etyemez, Mehmet Güneş, Bülent Parmaksız, Hakan Soytemiz, Eser Sandıkçı, Emrol Pamuk, Mustafa Süleyman, Kudret Köksal, İbrahim Halit Elçi, Aynur Boyraz, Orhan Yılmazkaya, Cemal Bozkurt, Fatih Aydın, Özgür Dinçer, Murad Akıncılar, Kamil Cem Özatalay, Cenk Murat Ağcabay, Oğuzhan Kayserilioğlu, Semih Aydın, Tuncay Yılmaz, Süleyman Baş, Eyüp Çelik, Mehmet Şamir Altan, Mehmet Bülent Özbek, Mehmet Ali Özdemir, Emir Yusuf Emirmahmudoğlu, Gürbüz Güneş, Cevat Dökmeci, Günay Kubilay, Salih Mahir Aydın, Nail Arıkan, Özcan Kılıç, Ulaş Erdoğan, Osman Baha Okar, Önder Sönmez, Özgür Aytulum, Rauf Demir, Okan Duman, Bayram Akdoğdu, Benay Can, Vedat Yılmaz ve Volkan Karakuş. Raporda DK´nın solda birlik çalışmaları için faaliyet gösterdiği de belirtiliyor. Raporda ayrıca Hakan Etyemez´in örgütün finansörlerinden olduğu bilgisine de yer veriliyor. MİT´in tespitlerine göre örgütün askeri kanat sorumlusu Şemdin Şimşir de, İsviçre´de bahis işletmeciliği ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan çevrelerle ilişkili ve bu çevrelerden örgüte finans sağlıyor.

Berlin´de görüntülenen Devrimci Karargâh´ın lideri Serdar Kaya´dan sonra en önemli ismi askeri kanat sorumlusu Şemdin Şimşir. Dev-Sol kökenli Şimşir´in kod adı Faruk. Şimşir Erzincan Refahiyeli. İlkokul mezunu olan Şimşir´in Uzakdoğu sporlarıyla ilgilendiği, iyi silah kullandığı ve bu yüzden askeri kanat sorumluluğuna getirildiği belirtiliyor.

İstihbarat birimlerinin tespitlerine göre Şimşir, uyku bozukluğu, bayılma, karanlıktan korkma, asabiyet gibi şikâyetlerle tedavi merkezine başvurmuş. Bir başka deyişle Şimşir´in psikolojik sorunları var. Şimşir´in, örgütte Anıt Baba, Suat Bozkuş, Mehmet Şamil Altan, Cenk Murat Ağcabay, Süleyman Baş, Mehmet Güneş, Kamil Cem Özatalay, Özgür Tüzün, Bülent Parmaksız, Okan Duman, Bayram Akdoğdu, Emir Yusuf Emirmahmudoğlu, Eyüp Çelik, Mehmet Ali Bozdemir ve Raif Demir ile doğrudan bağlantısı bulunuyor.

Edindiğimiz bilgilere göre Avrupa´daki örgütsel toplantılar Almanya´dan Serdar Kaya ve İsviçre´den Şemdin Şimşir´in de aralarına bulunduğu 6-7 kişilik üst yönetim kademesi tarafından gerçekleştiriliyor. Bir başka ilginç bilgi ise SABAH´ın bulup görüntülediği Serdar Kaya´nın Suriye´de sivillere yönelik Şebiha katliamlarıyla gündeme gelen THKP-C Acilciler Örgütü´nün Lideri Mihraç Ural´la irtibatlı olması. Hatta Kaya, Suriye´de bir DK ofisi bile açmayı planlamış. MİT´e göre örgütün Almanya, İsviçre, Hollanda, Fransa, Rusya kadrosundakiler şöyle;
Almanya kadrosunda Serdar Kaya, Rabia Şen Süer Kaya, Hakan Etyemez, Cevat Dökmeci, Mehmet Ali Bozdemir.
İsviçre kadrosunda Şemdin Şimşir, Eyüp Çelik, Suphi Ağaçkesen, Nevzat Coşkun, Mehmet Akyol, Pakize Keleş, Cenk Murat Ağcabay, Rauf Demir, Şükrü Bozkurt, Süleyman Baş.
Hollanda kadrosunda Emir Yusuf Emirmahmudoğlu, Suat Bozkuş, Salih Mahir Aydın.
Fransa kadrosunda Gürbüz Güneş; Rusya kadrosunda ise Anıt Baba

PKK´NIN GÖZETİMİNDE

19.10.2013 12:02 2005 yılında kurulan Devrimci Karargâh, Avrupa´da etkin olan PKK´nın gözetiminde eylemlerini yapıyor. Örgüt, Kandil bağlantısını Serdar Kaya-Mustafa Karasu ilişkisi üzerinden sağlıyor. 2005 yılında kurulan Devrimci Karargâh örgütü, birden bire ortaya çıkıp, büyük kanlı eylemlere başlamış ilginç bir örgüt. Örgütün ansızın faaliyetlerine başlayıp, kanlı eylemler yapmış olması yabancı gizli servislerin denetiminde olduğunu gösteriyor. Örgüt ayrıca Avrupa´da etkin olan PKK´nın gözetiminde faaliyet gösteriyor. Kandil´den Nürnberg ve Berlin´e, oradan Avrupa´nın pek çok şehrine yayılan ilişki ağı içinde Devrimci Karargâh (DK), PKK desteğiyle yaşatılan bir örgüt olarak nitelendirilebilir. DK-PKK bağlantısını, Serdar Kaya ile PKK´nın Kandil´deki üst düzey yöneticilerinden Mustafa Karasu sağlıyor. Milli İstihbarat Teşkilatı´nın (MİT) tespitlerine göre Kaya, Kandil´de Karasu ile görüştü ve DK´nın Avrupa´da nasıl faaliyet göstereceğini ayrıntılarıyla konuştu. Serdar Kaya ayrıca, Bostancı´daki polis baskınında ölen Orhan Yılmazkaya ile birlikte de Kuzey Irak´taki Zap kampına gidip askeri eğitim aldı. Kaya ile Yılmazkaya´nın internet üzerinden şifreli görüşmeler yaptığı tespit edildi. Emniyet, internet haberleşmelerini şifreli yapan örgütün zaman zaman güvenlik için canlı kurye kullandığını da belirledi. Devrimci Karargâh, 2008 yılında 1. Ordu Komutanlığı´na havan mermisi ile saldırı düzenlenmesi, Karacaahmet Mezarlığı´nda zaman ayarlı parça tesirli bomba ile patlatılmasıyla gündeme geldi. Örgütün en büyük eylemi ise, Sütlüce´deki Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul İl Başkanlığı´na bombalı paket gönderilmesiydi. Bombanın patlaması sonucu bir polis memuru şehit olmuş, 5´i polis 12 kişi de yaralanmıştı. 2009´da Beşiktaş´taki Pozitif Bank binasına bombalı saldırı düzenleyen örgütün Bostancı´daki hücre evinin basılması sırasında televizyonlardan canlı yayınlanan çatışmada emniyet amiri Semih Balaban şehit olmuş, yoldan geçen Mazlum Şeker de hayatını kaybetmişti. Bu çatışmada Serdar Kaya´nın görevlendirdiği örgüt yöneticisi Orhan Yılmazkaya öldürülmüştü.

2008 yılında adını duyuran Devrimci Karargâh örgütüyle ilgili MİT raporunda DK´nın 2011 yılı itibariyle Avrupa-Irak alanında 60-70 mensubuyla toplantılar yaptığı bilgisi yer alıyor. Raporda şöyle deniliyor: Avrupa merkezli olarak yönlendirildiği bilinen örgütün ağırlıklı olarak Almanya ve İsviçre´de faaliyet göstermekte olup, Fransa ve Hollanda´da kadro ve bağlantıları bulunmaktadır. Ayrıca Irak, Suriye, İran, Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, Hırvatistan ve Saraybosna´da da irtibatlarda ve faaliyetlerde bulunduğuna dair duyumlar alınmıştır.

Örgütün lideri Serdar kaya´nın eşi Rabia Şen Süer Kaya 1961 Üsküdar doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi´nden mezun oldu. Serdar Kaya ile 1989´da evlendi. Yazarlık ve çevirmenlik yapıyor. İddialara göre, Rabia Şen Süer Kaya´nın örgütte irtibatlı olduğu diğer isimler şunlar: Eşi Serdar Kaya, Cenk Murat Ağcabay, Anıt Baba, Suat Bozkuş, Şamil Altan, Hakan Etyemez, Pakize Keleş, Hakan Soytemiz, Gürbüz Güneş, Oğuzhan Kayserilioğlu, Mehmet Güneş, Cem Özatalay, Murad Akıncılar, Mehmet Bülent Özbek, Mehmet Ali Bozdemir, Cevat Dökmeci, İbrahim Özkan, Muttalip Küçükoğlu, Mehmet Ali Yücel, Mebruke Bayram. Rabia Şen Süer Kaya, DK´nın Emir Yusuf Emirmahmudoğlu adlı yöneticisi ile de irtibatlı. Emirmahmudoğlu 2006 yılında Hollanda´dan Rabia Şen Süer Kaya ile internet üzerinden birkaç kez örgütsel bağlantı kurmuş.

Devrimci Karargâh örgütü, 2009 yılında Sabiha Gökçen Havalimanı´nda 11 Eylül tarzı bir terör saldırısı planladığı iddiasıyla gündeme geldi. Örgütün, 11 Eylül tarzı bir terör saldırısı için üs olarak seçtiği Sabiha Gökçen Havalimanı´nda uçak bakım şirketine eleman sızdırdığı, ancak polisin örgütü çökertmesinden sonra eylemin yapılamadığını SABAH daha önce yazmıştı. SABAH´ın 9 Kasım 2009´da sürmanşetten yayınladığı haberde örgütün tıpkı Sabancı suikastında Fehriye Erdal´ın Sabancı Center´da işe konulması gibi, bir şirkete eleman yerleştirerek saldırı planladığı belirtilmişti. (Sabah)

(17 Ekim 2013, 13:53), son güncel.: (19 Ekim 2013, 12:02)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Devrimci Karargah Örgütü manşetlerimiz

DEVRİMCİ KARARGAH 3. İDDİANAMESİNDE ARAMA YAP

Hanefi Avcı´ya 15 yıl hapis

Avcı´nın devrimciler içinde işi ne?

Hanefi Avcı´nın kitabında ileri sürdüğü iddiaları konulu manşetlerimiz

Avcı´nın ´Derin Sol´ infazı kesinleşti: Kafalarına sıkılmış

Avcı, Derin-Sol´un önünü açtı

Ergenekon ve Derin-Sol infazlar

DHKP-C´nin Ergenekon bağlantısı

Çarkın: Karataş, istihbaratla geziyordu

Çarkın: Avcı Ergenekon´un merkezinde

Çarkın´dan Hanefi Avcı itirafları

Ergenekon davasını engelleme girişimleri

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

Yabancı vakıflara dava açılacak mı?

TAKSİM GEZİ OLAYLARIYLA İLGİLİ MANŞETLERİMİZ

Belgeleriyle Gezi´nin Ardındakiler

O vakıflar iş üstünde yakalandı

Mısır Alman vakıflarını yargılıyor

Alman vakıfları Ergenekon davasında

Ergenekon´un Almanya örgütlenmesi konulu manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=5632    yazdır/print


 

Ergenekon´da 302. duruşma

Ergenekon davasında 302. duruşma başladı. Duruşmada sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Duruşmada İşçi Partisi genel başkan vekili sanık Bedri Gültekin savunmasını yapıyor.

23.05.2013 12:34 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 66´sı tutuklu 275 sanıklı Ergenekon davasının 302. duruşması başladı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmada CHP milletvekilleri Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay ile Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özcan ve Danıştay saldırısı faili Alparslan Arslan´ın da aralarında bulunduğu 42 tutuklu sanık hazır bulundu. Tutuksuz sanıklardan ise Kemal Alemdaroğlu, Muhterem Bağcı, Ertuğrul Ortay ve Ufuk Akkaya duruşmaya geldi.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler, emekli Orgeneral Hasan Iğsız ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün de aralarında bulunduğu 24 tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı.

SANIK MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN´İN SAVUNMASI

Kimlik yoklamasının ardından, tutuklandığı 2011 yılında İşçi Partisi Genel Başkan Vekili olan sanık Mehmet Bedri Gültekin savunmasını yapmaya başladı. Ergenekon davasının Türk milletinden kaçırıldığını öne süren Gültekin, Türk milletinin bu davayı kabul etmeyeceği, tepki göstereceği biliniyordu. Bu nedenle milletin gözü önünde yargılama yapmak yerine şehrin 90 kilometre dışına taşındı. Naklen yayınlanması talebimiz reddedildi. ´Bırakın da adına yargılama yaptığınız Türk milleti yargılamayı izlesin´ dedik ama kabul edilmedi. İnsanların duruşma salonuna gelmelerine, üst üste konulan çelik bariyerlerle engel olundu. Jandarma kuvvetleri yetersiz kalır diye polis takviyesi yapıldı. şeklindeki eleştirilerini dile getirdi.

Dava dosyasında yer alan delillerin değerlendirilmemesini de eleştiren Gültekin, siyasi parti yöneticisi olması sebebiyle yaptığı çalışmaların ya da katıldığı toplantıların suç sayıldığını söyledi. 2 bin 271 sayfalık mütalaada kendisi için sadece 1,5 sayfalık suçlamaya yer verildiğini belirten Gültekin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Mehmet Ali Talat ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan adlı kişi arasında geçen telefon konuşmalarını bir basın toplantısı ile duyurmamız, suç sayılmıştır. diye konuştu.

Gültekin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hakkında kumpas çevirmektedir. Bu durum normal mi? Biz de bunu bir basın toplantısında dile getirdik. Ancak bu telefon görüşmesi, bütün basın yayın organlarına olduğu gibi bize de servis edilmiştir. Üstelik bu dava kapsamında tanık olarak dinlenen gazeteci Tayfun Devecioğlu, bu görüşme kaydının, kendilerine servis edildiğini ve bizden 7 ay önce haber yaptıklarını söyledi. Can Dündar da tanık olarak dinlendi ve o da haberi yayınlamaya cesaret edemediklerini söyledi. Kimi bu haberi yayınladı kimi de korkaklık yaptı. ifadesini kullandı.

Bu telefon görüşmesi ve katıldığı toplantılar nedeniyle AK Parti hükümetini devirmek için faaliyet yürüttüğünün iddia edildiğini belirten Gültekin, Evet AKP kapatılmalıdır. AKP´nin kapatılması Türkiye´nin çıkarıdır. Siyasi parti yöneticisi olarak bunu benim istemem gayet normaldir. Peki bizim uyarılarımızı dinlemedikleri için Türkiye ne duruma düşmüştür. Reyhanlı´daki ölümlerle biten olay, AKP´nin kapatılması gerektiğinin göstergesidir. şeklinde konuştu. (Cihan)

GERGİNLİK YAŞANDI

Gültekin, savunması sırasında bazı tanık ve sanıklar hakkında ağır suçlamalarda bulununca gerginlik yaşandı. Bedri Gültekin, iddia makamının bazı yüz kızartıcı suçlardan yargılanan tanık ve gizli tanıkların ifadelerine itibar ettiğini belirterek Osman Yıldırım´ın, kendi yeğenine yönelik ´kadın satmak´ suçunu işlediğini söyledi. Bu sırada tutuklu sanık Osman Yıldırım, Gültekin´e küfretmeye başladı. Bu sırada eski Aydınlık gazetesi genel yayın yönetmeni tutuklu sanık Deniz Yıldırım da Jandarmalar tarafından zaptedilmeye çalışılan Osman Yıldırım´a bağırarak müdahale etmesi üzerine Osman Yıldırım da elindeki kitabı Deniz Yıldırım´a doğru fırlattı. Kitap emekli Tuğamiral Alaettin Sevim´in omzuna çarparak yere düştü.

Hayatının en mutlu günlerini yaşadığını belirten Gültekin, Partimizin çağrısına yüz binler, milyonlar kulak veriyor. Bu dava bitmiştir. Vicdanlarda çökmüştür. Mahkeme Heyeti´yle bir yıldır karşı karşıyayız. Bugüne kadar 328 kez reddedildiniz. Bu dünya hukuk tarihinde bir ilktir. Ben 329´uncu kez sizi reddetmeyeceğim. diyerek savunmasını tamamladı.

SANIK ERHAN ÖNSEL´İN SAVUNMASI

Ergenekon iddianamesinin başlangıçta örgüt iddiası üzerine kurulduğunu belirten tutuklu sanık Erkan Önsel de savunmasında, 5 yıllık yargılama sonucu savcılar, iddialarını ´darbe ekseni´ne konumlandırdılar. Darbe iddiası da tutmadı. Hilmi Özkök´ün önlediği 2003-2004 yılındaki darbeden söz ediliyor. Mütalaada 17 Mayıs 2006 tarihindeki Danıştay baskısı için ´Alparslan Arslan yakalanmasa harekete geçeceklerdi´ deniliyor. Ceza yargılamasında ´cekle, cakla´ suç tanımı yapılmaz. Zaman tutmuyor. şeklinde konuştu. (Cihan)

(23 Mayıs 2013, 12:34)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Flaş!!! Mütalaa: Ergenekon var

Ergenekon ve benzer davaları engelleme girişimleri

Ergenekon, Balyoz ve benzer davalarda delil tartışmaları

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=5324    yazdır/print


 

Başbakanı dinleyen derin güç kim?

Başbakan Erdoğan´ın evinin altındaki çalışma ofisinden gizli dinleme cihazlarının çıkması, bu dinlemeleri kimin yaptığı sorusunu gündeme getirdi. Ergenekon sanıkları emekli generaller Şener Eruygur ile Levent Ersöz´ün Jandarma komutanlıkları döneminde örtülü ödenekten milyonlarca liralık cihaz alındığı ve bu cihazların halen kayıp olduğu biliniyor. Dinlemelerin bu cihazlarla yapılmış olabileceğini ileri sürenler, Başbakan ve diğer bazı AK Parti yetkililerinin resmi ve gizli telefon konuşmalarının Ergenekon yayın organı olarak nitelendirilen Aydınlık´ta yayınlandığını da hatırlatıyorlar. Ergenekon´un bitirilemediğini ve hala çok güçlü olduğunu gösteren çok fazla bulgu var.

26.12.2012 09:53 Başbakan Tayyip Erdoğan´ın, “Evimin altındaki ofisimde böcek çıktı. Ben dahil telefon dinlemeleri devam ediyor.” açıklaması bu dinlemeleri kimin yaptığı sorusunu gündeme getirdi. İstihbarat uzmanları kolluk güçlerinin elindeki dinleme cihazlarının envantere kayıtlı olduğuna dikkat çekiyor. Başbakan´ın makam odası ve ofisinde çıkan cihazların ise bu envanterde bulunmadığı belirtiliyor. Ortam dinlemesi yapan ´böcek´lerin şarj süresinin 3 ila 5 gün, menzilininse 100 ile 500 metre arasında olduğu ifade ediliyor. Envanter dışı dinleme cihazı alımı Ergenekon soruşturması sürecinde gündeme gelmişti. Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz döneminde örtülü ödenekten milyonlarca liralık cihaz alındığı ortaya çıkmıştı. Bu cihazların akıbeti konusunda ise net bir bilgi yok.

İstihbarat uzmanları bugün kolluk güçlerinin elindeki dinleme cihazlarının envantere kayıtlı cihazlar olduğuna dikkat çekiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın makam odası ve ofisinde çıkan cihazların ise envanterde bulunmadığı belirtiliyor. Emniyet´in elinde bulunan ve ortam dinlemesi yapan ´böcek´lerin şarj süresi 3 ila 5 gün, menzili ise 100 ile 500 metre arasında. Prize monte edilemiyor, pille çalışıyor. Erdoğan´ın ofisinde bulunan dinleme cihazının markası ve dolayısıyla özelliklerinin ne olduğu bilinmiyor. Doğrudan prize takılabilen ´böcek´lerde dinleme süresi sınırsız. Dinleme cihazlarının şubat ayında bulunduğu belirtiliyor. Ancak markası ve özellikleri bilinmediği/açıklanmadığı için Başbakan´ın ne kadar zamandır dinlendiği belirsiz. Alınan bilgilere göre bugüne kadar Başbakanlık´tan savcılığa suç duyurusunda bulunulmadı. Emniyete de ulaşan bir bilgi ya da müracaat yok. Aynı şekilde herhangi bir MOBESE kaydı veya parmak izi de tespit edilmiş değil. Yakın mesafede bir apartman, daire ya da araç taraması yapılıp yapılmadığı bilinmiyor.

Envanter dışı dinleme cihazı alımı ise Ergenekon soruşturması sürecinde gündeme geldi. Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Jandarma İstihbarat Daire Başkanı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz döneminde örtülü ödenekten milyonlarca liraya cihazlar alındığı ortaya çıktı. Bu cihazların akıbeti konusunda net bir bilgi ise yok. Ergenekon iddianamesine yansıyan bilgilere göre örtülü ödenekten 5 dinleme ve 2 internet izleme cihazı alınmıştı. Cihazların halen jandarmanın elinde olduğu iddia ediliyor.

Yine Ergenekon soruşturması sırasında İşçi Partisi´nin yayın organı Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal´da arama yapılmış ve Başbakan Erdoğan´a ait dinleme kayıtlarına ulaşılmıştı. Bir diğer kayıt da Erdoğan ile işadamı Remzi Gür arasında geçtiği iddia edilen konuşmaydı. Bu kayıtların, Ergenekon sanığı eski Jandarma Genel Komutanı Eruygur´un talimatı ile alındığı iddia edilmişti. Gölcük Donanma Komutanlığı´ndaki gizli zuladan çıkan belgeler arasında da önemli ipuçları vardı. AK Parti´ye karşı izlenecek strateji ve uygulanacak taktiklerin sıralandığı bir belgede, Erdoğan´ın da aralarında bulunduğu AK Partililere ait telefonların dinlenmesi talimatı göze çarpıyordu. Belgede, “Tehdit bellidir. Ancak niyetlerini tespit edebilmek için bilgi toplamaya ihtiyaç vardır. AKP niyet ve politikalarının erken tespiti, milletvekillerinin takibi ve zaaflarının tespiti konularına yoğunlaşmak gerekli.” deniliyordu. Bu ´bilgilerin´ toplanmasında da Jandarma Genel Komutanlığı´nın istihbarat imkanlarının artırılması öneriliyordu. Gölcük´teki aramalarda özel dinleme aletlerinin de çıktığı kaydedilmişti. (1)

ERGENEKON DİNLİYOR, AYDINLIK YAYINLIYOR

Hatırlanacağı gibi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın, dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat´la yaptığı telefon görüşmesinin kayıtlarının Aydınlık dergisinde yayımlanmasının ardından 19 Ekim 2009 tarihinde Aydınlık gazetesine polis operasyonu düzenlenmiş, aramalarda içerisinde gizli dinleme kayıtları bulunan CD´ler ele geçirilmişti. 1999-2004 dönemine ait konuşmaları kapsayan CD´lerde Başbakan Erdoğan´dan KKTC Cumhurbaşkanı Talat´a, bakanlar ve belediye başkanlarından ABD´li yetkililere ve gazetecilere kadar onlarca kişiye ait konuşma kaydı bulunmaktaydı. Aydınlık´taki aramalarda ayrıca büyük bölümü Yargıtay´da görev yapan hakimlere ait fişleme kayıtları da ele geçirilmişti. Birçok hakimle ilgili olarak, ´siyasi görüşleri ve yakınlık kurdukları siyasilerle´ ilgili değerlendirmelerin yer aldığı fişlemelerle birlikte, hakimlerin telefon görüşmelerine ilişkin döküm tutanakları da elde edilmişti.

CD´lerdeki kayıtlar üzerinde başlatılan detaylı sorgulamalar, Erdoğan´ın, başbakan olmadan önceki bazı görüşmelerinin bile kayda alındığını ortaya koymuştu. Kayıtlar arasında, Erdoğan´ın başbakan olmadan önce ziyaret ettiği, Özal ailesinin eski avukatı, TÜSİAD eski İstişare Konseyi üyesi ve Yeni Yüzler Partisi Genel Başkanı Münci İnci ile yaptığı görüşme de bulunuyordu. 1999-2004 arasındaki dönemde yapıldığı anlaşılan telefon kayıtları arasında, Erdoğan´ın dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat´ın yanı sıra, Kadir Topbaş ve Remzi Gür´le yaptığı telefon görüşmeleri de yer alıyordu.

Aydınlık´ta ele geçirilen kayıtların sahipleri

Tayyip Erdoğan, Cemil Çiçek, Ali Babacan, Hilmi Güler, Egemen Bağış, Mehmet Ali Talat, Kadir Topbaş, Melih Gökçek, Remzi Gür (İşadamı), Münci İnci (Avukat), Cüneyd Zapsu, Alvaro De Soto (BM Kıbrıs Özel Temsilcisi), John Hanford (ABD Dışişleri yetkilisi), Bülent Alirıza (CSIS Türkiye Temsilcisi), Yalçın Balcı, Murat Yetkin (Gazeteci), Serdar Denktaş, Hakan Aygün (Gazeteci)

AYDINLIK´A İLK DAVA 2009´DA AÇILDI

Bu soruşturmanın tamamlanmasıyla Aydınlık ve Ulusal Kanal´ın iki yöneticisinin de sanıkları arasında yer aldığı ´Islak İmza´ davası açılmış, sanıklar Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ konulu Islak İmza davasında yargılanmaya başlamışlardı. Bu davanın daha sonra İkinci Ergenekon davasıyla birleştirilmesiyle de sanıklar yayınlarını Ergenekon Terör Örgütü´nün talimatları doğrultusunda yapmak suçlamasıyla Ergenekon davasının sanıkları haline gelmişti.

İKİNCİ DAVA 2012´DE AÇILDI

Bu olaydan iki yıl sonra 19 Ağustos 2011 tarihinde Aydınlık ve Ulusal Kanal´a polis operasyonları düzenlenmiş, bu operasyonlarda ele geçen belgelerden hareketle de 06 Aralık 2011 tarihinde Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal ve İşçi Partisi bürolarına ek operasyonlar düzenlenmişti. Bu operasyonlarda gözaltı ve tutuklamalar yaşanmış, çok önemli belgeler ele geçirilmişti. Aydınlık gazetesi sahibi Mehmet Sabuncu´nun dairesinde yapılan aramalarda Başbakan Erdoğan, soruşturma savcısı Cihan Kansız ve Taraf Gazetesi yazarı Yasemin Çongar adına alınmış sahte mail adresleri bulunmuştu. Bu soruşturma sonucu hazırlanan iddianame 25 Nisan 2012 tarihinde Ergenekon davasına da bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. Aydınlık gazetesi sahibi Mehmet Sabuncu, İşçi partisi lideri ve Ergenekon tutuklu sanığı Doğu Perinçek´İn oğlu Mehmet Perinçek, İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, İP İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü´nün de aralarında bulunduğu 14 sanık Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, örgüt talimatları doğrultusunda yayın yapmakla suçlanmışlardı. İddianamede, örgüt tarafından temin edilen siyasilere ait ses kayıtlarının, Aydınlık grubu tarafından yayınlandığı aktarılıyor, bunun gazetecilik değil, Doğu Perinçek´in talimatıyla gerçekleşen ´örgütsel´ bir faaliyet olduğu belirtiliyordu. İlerleyen süreçte, ´Aydınlık Davası´ olarak adlandırılan bu dava da Ergenekon davasıyla birleştirildi.

BAŞBAKAN´A ŞANTAJ MI YAPILIYOR?

03 Temmuz 2012 tarihli Ses kaydı haberlerine hapis başlıklı haberimizde, bu haberle de bağlantısı olduğuna inandığımız bir iddiayı dile getirmiştik: Başbakan´a şantaj mı yapılıyor? (2)

Hatırlanacağı gibi hükümet şok edici bir girişimle ses kayıtlarının haberleştirilmesini 02 Temmuz 2012´de Meclis´ten geçirdiği bir yasa ile yasaklamıştı. Sapla samanın birbirine karıştırıldığı bu girişim ile habercilik kısıtlanmış, hükümet adeta ayağına kurşun sıkmıştı. Oysa bir çok darbe hazırlığı ve yasadışı girişimler internete sızan bu ses kayıtlarıyla ortaya çıkarılmış, çok sayıda soruşturma açılmıştı. Önceki gün de Ergenekon davasına bakan mahkemenin talebi üzerine, internete sızan bu kayıtlardan, emekli generaller İsmail Hakkı Karadayı, Işık Koşaner, Aytaç Yalman, Hıfzı Çubuklu, Şener Eruygur ile Mukaddes Eruygur ve istihbaratçı Albay Ömer Faruk Gürüz´ün de aralarında bulunduğu toplam 17 kişiye ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarınının çözümleri mahkemeye gönderilmişti. 17 kişinin ses kaydının bir davada dikkate alınması dahi ses kayıtlarının haberleştirilmesinin yasaklanmasının ne kadar yanlış bir girişim olduğunu göstermeye yeterli olsa gerek. (3)

Ses kayıtlarının haberleştirilmesinin yasaklanması sürecinde dikkat çekici gariplikler de gözlendi: Yasanın ikide bir gündeme gelip kamuoyunun tepkisi üzerine gündemden düşmesi.. Hükümet yetkililerinin bu gelgitlerde düştüğü çelişkiler.. Yasanın Başbakanın ısrarı üzerine bir kez daha gündeme gelmesi.. Kamuoyunu ikna için bir çaba harcanmaması.. Hükümet milletvekillerinin dahi içeriğinden son saatlere kadar haberdar olmadığı ve ´ben yaptım, oldu´ şeklindeki kaba bir yöntemle Meclisten geçirilmesi..

Bu yasağa karşı yaptığımız haberlerde darbe tehlikesinin hala sürdüğünü somut bulgularla göstermiştik. Aşağıda bunları olabildiğince kısa şekilde vermeye çalıştık. Özellikle Genelkurmay Karargahında yakın aylarda yapıldığı anlaşılan çok gizli bir toplantıya ait ses kaydı şok edici içerikteydi. Bir darbe hazırlığının halen sürdüğünü kanıtlıyordu. Üzerine niye hala gidilmiyor, anlaşılır gibi değil. Ancak bizim ve diğer bazı basının tüm uyarılarına karşı ses kayıtlarının haberleştirilmesine yasak geldi.

Başbakan Erdoğan son bir kaç gündür derin devletin tamamen bitirilemediğini, bitmesinin de mümkün olmadığını açıklıyor. Çalışma ofisinde çok sayıda dinleme cihazları bulundu. Anlaşıldığına göre bulunmaya da devam ediyor. Devletin en üst makamları tehdit altında. T.C.´nin 1 no´lu şahsı Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın zehirlendiğinin örtbas edildiğini gösteren güçlü bulgular var. Kamuoyunda oluşan kanaat bu. Şurası çok açık bir gerçek ki, bizim çok sayıdaki haberlerimizde de dile getirdiğimiz gibi 1993 yılı içinde bir suikast fırtınası yaşandı. Tüm bulgular birbirini tamamlıyor ve güçlendiriyor. Kürt sorununa demokratik bir çözüm getirmeye çalışan Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ona bu konuda destek veren ekibi, yani Bakan Adnan Kahveci, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Albaylar Kazım Çillioğlu ve Rıdvan Özden´in peşpeşe şüpheli ölümleri, PKK-derin devlet bağlantısını yakalayan gazeteci Uğur Mumcu´nun ölümü, Sivas ve Başbağlar katliamları, Bitlis´e babası kadar yakın, çatkapı içeri girecek kadar samimi Binbaşı Cem Ersever´in ölümleri birbiriyle bağlantılı ölümler.

Dediğimiz gibi tüm bulgular birbirini tamamlıyor ve güçlendiriyor. Komutan suikastleri olarak adlandırdığımız bu şüpheli ölümlerle ilgili web sitemizde çok fazla ve ayrıntılı haber yaptık. Hepsinin birbiriyle bağlantısı olduğu anlaşılan bu ölümlerden Özal´ın şüpheli ölümü varsayalım örtbas edilse bile peki ya Başbakanken ona düzenlenen suikasta ne demeli? Suikasti soruşturan savcının engellenmesine ve hatta kızının kaçırılmasına ne demeli? Ayrıca aynı ekipteki yukarıda saydığımız diğer ölüm ve katliamlara ne demeli? Birisi örtbas edilse diğerleri ortada.. Yani yıllardır soruşturulmayan ve ancak son bir iki senedir soruşturulmaya başlanan ve giderek hepsinde Ergenekon´un izine rastlanan bu soruşturmalarda savcılar zaman aşımına girmek üzere olan bu dosyalara somut şüpheli ve delil koymaya fırsat bulamadan dosyalar kapanırsa bu dosyalar gerçekte kapanmış mı olacaktır?..

Bu cinayetler fırtınasının ardında çok büyük bir örgütlenmenin olduğuna dair çok sayıda somut bulgu çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Son örnek, Malatya Zirve katliamı davasında Ergenekon´un izine ulaşılması oldu. 1993 yılında TSK içinde yapılandırılan ve günümüze kadar da varlığını sürdüren Tushad isimli çok gizli Ergenekon hücresinin bu katliamı düzenlettiği iddia ediliyor. Bazı çevreler örgütün 2001´den önce var olmadığını ileri sürmekteydiler. Ancak ortaya çıkan çok sayıda bulgu, örgütün 1990´lı yıllarda da bilindiğini, hatta ´Ergenakon´ adıyla 70´li yıllarda dahi var olduğunu gösteriyor. Bu iddiaya dair delilleri web sitemizde ayrıntılı olarak göstermiştik. (4)

Hurşit Tolon liderliğindeki ´Tushad´ Ergenekon hücresinin TSK içinde oluşturulma tarihine dikkat çekmek istiyoruz. Çünkü Türkiye´nin yakın tarihinde ´kara yıl´ olarak nitelendirilen bu yıl içinde komutan cinayetleri denilen ve peşpeşe gelen olaylarda sivil ve askeri kişiler hayatlarını kaybettiler. Sırasıyla Uğur Mumcu cinayeti, Eşref Bitlis ve Turgut Özal´ın şüpheli ölümleri, Bingöl´de 33 asker katliamı, Sivas ve Başbağlar katliamları, Bahtiyar Aydın ve Cem Ersever cinayetleri gerçekleşti. Ardından terörü demokratik açılım ve barış yoluyla durdurma projesi rafa kaldırıldı. Bir ekip tasfiye edildi. Emin Çölaşan´ın yıllar önce hayretle aktardığı ve akrabası olan Cindoruk´a dayandırdığı iddiasında (5), Cumhurbaşkanı Özal için yakında gidici bu diyenlerden Süleyman Demirel yeni cumhurbaşkanı oldu. Yeni cumhurbaşkanı ve hükümetler ile de yeni bir devlet politikası uygulanmaya başlandı. MGK´da, yani en üst düzeyde alınan kararlarla, teröre karşı şiddete, köy yakmalara, köylülere dışkı yedirerek gözlerini korkutmaya, teröre desteklerini kesmeye, yargısız infazlara ve faili meçhullere dayanan kontrgerilla türü bir mücadele yürütüldü. Bir taraftan PKK güçlendirildi, diğer taraftan Türk-Kürt halkları arasındaki uçurum daha da derinleştirildi.

Suikastlere kurban giden bazı jandarma komutanlarının Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis´e, onun da Cumhurbaşkanı Turgut Özal´a ulaştırdığı raporlarda şok bilgiler vardı. Teröre yardım eden, terörden rant elde eden yani silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla teröristlerle menfaat işbirliğine giden, ihanet içerisinde olan bazı subayların isimleri bildiriliyordu. 16´sı subay toplam 34 devlet görevlisinin adının yer aldığı listedeki kişilerin devlet kademelerinden uzaklaştırılmaları tavsiye ediliyordu. Bu raporların hemen ardından komutan cinayetleri adı verilen ve yukarıda sıraladığımız cinayet fırtınası başladı. Tasfiyesi istenen 16 subaydan bazılarının isimleri ortaya çıktı. Tümgeneral Ahmet Yavuz, Tuğgeneral Levent Ersöz, Albay Levent Göktaş, Albay Fikri Karadağ, Korgeneral Selahattin Uğurlu, Tuğgeneral Nevzat Bekaroğlu ve Tuğgeneral İsmail Kuru. Bu kişilerden bazıları Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıkları oldu.

Bu suikast fırtınasında, özellikle Başbakanken Turgut Özal´a yönelk suikast girişiminde Özel Harp Dairesi´nin adı geçti. Soruşturmanın bu dairenin tehditleriyle nasıl durdurulduğu, savcının kızının o günlerde kaçırıldığı ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı iken Özal´ın danışmanlarından biri de diğer bir Özel Harp Komutanı Org. Kemal Yamak idi. Hangi birisini sayalım, o kadar çok bulgu var ki.. Bunlar Özal´ın etrafında o dönem ne kadar tehlikeli bir çember olduğunu göstermeye yeterlidir. (6)

KUTSAL SAVAŞÇILARIN GÖZ YUMULABİLECEK EYLEMLERİ OLABİLİR Mİ?

Özel Harp demişken, belki olayın şu yönüne de dikkat çekmek gerekir. Özel Harp Dairesi (ÖHD), Kıbrıs´ta rum işgalcilere karşı Türk Mukavemet Teşkilatı´nı (TMT) teşkilatlandırıp rumlara karşı gerilla savaşı yürütülmesine öncülük etti. Yani kutsal bir iş yaptı. Ancak bunu yaparken Kıbrıs´taki camileri bile bombaladıklarını, bu dairenin komutanlarından Org. Sabri Yirmibeşoğlu bir TV programında ağzından kaçırdı. (7) Gafını farkedip düzeltmeye çalıştıysa da söylenen sözler tevil edilemeyecek şekilde açıktı. Zaten Özel Harp denilen kontrgerilla savaşının karakteristik özelliği düşman yaptı izlenimi vererek hedef grubu halkın gözünde karalamaktır. Cami bombalama deyince Balyoz darbe planınını hatırlatmadan da olmaz. Bu planda halkı galeyana getirip ayaklanmaya kışkırtmak için yapılacak eylemlerden birisi de Beyazıt ve Fatih camilerinin, üstelik de en kalabalık olduğu Cuma namazı çıkışında bombalanması vardı. Çıkacak kaos sonrasında askerlerin yönetime gelmesi hedeflenmişti. Geçtiğimiz haftalarda sonuçlanan Balyoz davasında bu iddialar sabit görülerek sanıklar ağır hapis cezalarıyla cezalandırıldılar.

Rumların adada yaptığı katliamlar yeterli görülmemiş olacak ki, onların yaptığı izlenimi verilen cami bombalamalarla Türklerin tepkisi arttırılmak istenmiş olmalı. Aynı dönemlerde ´6-7 Eylül Olayları olarak adlandırılan, 6 - 7 Eylül 1955´te İstanbul´da yaşayan başta Rumlar olmak üzere azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketinin de planlı bir Özel Harp operasyonu olduğunun açığa çıktığını hatırlayalım.

Kıbrıs´ta başka olaylarda da Özel Harp´in adı geçti. Gazeteci Kutlu Adalı´nın öldürülmesi ile bir çok bombalı terör eyleminin ardında Özel Harp Dairesi ile Ergenekon örgütünün bulunduğu ileri sürüldü. Ancak bu konuda KKTC´de başlatılan soruşturma hükümet değişince skandal şekilde örtbas edildi. Yine Ergenekon soruşturma sürecinde Kıbrıs´ın Ergenekon örgütü için ne kadar önemli olduğu, Ergenekon sanıklarının orayla bağlantıları da ortaya çıktı. (8)

Kıbrıs´taki Özel Harp yapılanmasında ve şüpheli olaylarda Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´ın da rol aldığı ileri sürüldü. Denktaş´ın bu iddiayı güçlendiren bir sözü şok ediciydi: Eh bizim çocuklar da bir şeyler yaptı işte!.. (9)

1990 yılı sonunda İtalya´da patlayan Gladio skandalı, ikinci dünya savaşı ertesinde tüm NATO ülkelerinde ABD öncülüğünde bu teşkilatların kurulduğunu, hükümet ve meclislerden dahi gizlendiğini ortaya çıkardı. Türkiye´de de var olduğunu 1970´li yıllarda Başbakan Ecevit tesadüfen öğrendi. Ödeneğini ABD´den alan bu daire Kıbrıs davasında ambargo uygulanması neticesinde ödenek alamayınca Türk hükümetine müracaat etti. Böylece varlığı öğrenildi. Başbakan Ecevit bu dairenin kontrgerilla türü bir savaş tarzı yürütme yeteneğinde olduğunu, elemanlarının sivil ve askerlerden meydana geldiğini, elemanlarına terör çıkartma yöntemleri de öğretildiğini öğrenince dehşete düştü. Dairenin üzerine ne kadar gittiyse de demokratik denetim mekanizması içine almayı başaramadı. Ecevit´e çok ilginç silahlarla suikast girişimleri yapıldı. Ecevit olayın üzerine daha fazla gidemediğini itiraf etti ve işin peşini bıraktı. Ecevit, Özel Harp´in sivil uzantısının açığa çıkarıldığında ülkede çok tehlikeli tertiplere girişebileceklerinden korktuğunu bu nedenle işin peşini bıraktığını açıkladı. Ecevit gibi Özal da başbakanken kendisine düzenlenen suikast girişiminde Özel Harp´in izine ulaştı. Ancak bir yerden sonra üzerine gidemedi. Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyordu. İşin peşini şimdilik kaydıyla bıraktı. Cumhurbaşkanı olunca anayasa değişikliği yaparak bu güçleri yenmeyi planlamıştı. Ama birileri suikastler fırtınası başlatarak planları tamamen değiştirdi.

ÖZAL´IN ETRAFINA ÖRÜLEN TEHLİKE ÇEMBERİ BAŞBAKAN´A DA MI ÖRÜLÜYOR?

Tüm bunlarla varmak istediğimiz nokta, Ecevit´i ve Özal´ı korkutan gücün Başbakan´ı da korkutuyor olabileceği.. Başbakan´a yönelik gizli dinleme ve olası şantaj girişimlerinin arkasında Ergenekon örgütlenmesinin, bir olasılık da onun daha üstünde yer aldığını söyleyebileceğimiz ´kontrgerilla´ denilen Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) yer aldığı kuvvetle muhtemeldir. Özal´ın etrafındaki tehlikeli çemberin Başbakan´ın etrafında bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başbakan´a yönelik çok sayıda suikast girişimi ortaya çıkarıldı. Atabeyler mangası Özel harpçi subayların yer aldığı ilk suikast girişimi olayı değildi. 4x4´lük suikast planı olmasına karşın dava çok ilginç şekilde örtbas edildi. Tanksavar roketiyle Başbakanın uçağının düşürülmesi planı da yine Ergenekon soruşturması kapsamında soruşturulan diğer suikast girişimlerinden birisiydi. Başbakanın koruma polislerinin son dönemde sık sık değiştirilmeye başlandığını da hatırlayalım. Her önleme karşın Başbakanın ofisine girebilen bu güçler çok sayıda gizli dinleme aygıtını yerleştirmeyi de başarabiliyor. Bunlar ortaya çıkarılabilenler.. Muhtemeldir ki henüz tespit edilemeyen başka cihaz ve tehditler de var.

03 Temmuz 2012 ve 05 Haziran 2012 tarihlerinde yayınladığımız Başbakan´a şantaj mı yapılıyor? içerikli haberlerimizdeki satırların halen geçerliliğini koruduğunu yukarıda sıraladığımız bulgulardan hareketle söyleyebiliriz. Ses kayıtlarının yasaklanma girişiminin yaşandığı günlerdeki bazı gelişmeler şantaj ihtimalini akıllara getirmiş ve şöyle demiştik:

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağı yönündeki iddialar hukukçuların sert tepkisine neden oldu. Adliye önünde toplanarak tepkilerini ortaya koyan hukukçuların görüntüsü, kısa zaman önce Balyoz davasını adeta basarak mahkeme heyetini eleştiren ve ardından salonu terkeden, salon dışında da basın mensuplarına görüşlerini açıklayan ´Darbeci Baro´ lakaplı İstanbul Barosu avukatlarını hatırlattı. Rollerin değiştiğini düşündüren birbirine zıt olan bu iki görüntü, neler oluyor sorusunu sorduruyor. İstanbul Barosu, özel yetkili mahkemelerle ilgili son yasa değişikliklerini çok olumlu bulduğunu da açıklamıştı.

Bir diğer gelişme, son günlerde peşpeşe çıkan ve hepsi Hasdal askeri cezaevi kaynaklı olan ses kayıtlarında, bu cezaevinde yatan Balyoz davası tutuklu sanıkları generallerin tehdit ve intikam dolu açıklamalar yapması ve bu kayıtların internete verilmesi.. Kamuoyunu ürperten kayıtlarda gayet sakin konuşan generaller, buna karşın çoluk çocuk demeden intikam alacaklarını belirtiyor, Başbakan ve Cumhurbaşkanı´nı açıkça tehdit ediyorlar. Kayıtlarda konuşan generaller, yapılan yasa değişiklikleriyle kısa zaman sonra dışarıya çıkacaklarından emin konuşmaktalar. Generallerden biri de, Herşeyi Hasdal´dan idare ediyoruz diyor.

Bir diğer gelişme, hükümetin ses kayıtlarını haberleştirmeyi yasaklayan ve hapis cezasıyla cezalandıracak bir yasa tasarısını Meclise sevketmiş olması. Yasa tasarısı meclisten aynen geçerse sesleri kaydedip internete verenler değil onu haber yapanlar hapisle cezalandırılacak.

Bir diğer gelişme de, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ya da yetkilerinin kısıtlanmasına yönelik yasa tasarısı hazırlıkları..

Hepsi birbiriyle örtüşen bu gelişmeler, akıllara şok bir şüpheyi getiriyor. Birileri açığını ya da ayıbını yakaladığı Başbakan´a şantaj mı yapıyor?.. Hükümet bundan dolayı mı sürekli geri adım atıyor?.. Ergenekon´un halen faaliyette olduğu biliniyor. Dün ilk duruşması yapılan Ergenekon bağlantılı Aydınlık davasında yargılanan sanıkların, Başbakan´ın gizli görüşmelerini kaydettikleri ve bir kısmını Aydınlık gazetesinde yayınladıkları ortaya çıkmıştı. Bu yeteneğe sahip olan Ergenekon örgütünün elinde başka kayıtların da olabileceği akla geliyor. (10)

Bu satırları yazdıktan kısa süre ortaya çıkan Hasdal cezaevinde tutuklu yatan bazı generallerin ses kayıtlarında, ellerinde hükümetle ilgili dosyalar olduğunu belirttiklerini de hatırlatalım. Bu ifadeler de şantaj şüphesini güçlendiriyor. 24 Mayıs 2012 tarihinde medyaya yansıyan ses kaydında şu ifadeler yer alıyordu: Bir iki aya kadar da ve bilgiler de gelen bilgiler de emareler de o yönde. Bir yasa tasarısı gündemde. O yasayla bizi çıkaracaklar. Bu ülke ya ekonomik krizle ya bir iç savaşla kendine gelecek. Bu iki seçenekten bir tanesi kapımızı çalacak. Ondan sonra dönüş yolu orada başlayacak. Ki başbakan hakkında da yani onların da sıkıntıları var. Onlar da bir zaman gelip o dosyaları çıkacak. Yani bir değil on değil. Onların çıktığı anda dibe vuracaklar. (11)

SAVCILAR: ERGENEKON HALA DİRİ

Ergenekon Terör Örgütü´nün idhar (yedek) kadrolarının şu ana kadar sadece bir kısmının ortaya çıkarılabildiği, bir çok hücresinin ise deşifre edilemediği savcılarca iddianamelerde belirtiliyordu. Son olarak İnternet andıcı iddianamesinde de bu tespit yer almıştı. Ses kaydı: Yeni darbe hazırlığı başlığıyla 31 Mayıs 2012 tarihinde yayınlanan haberimizde (12) ayrıntılı şekilde işlediğimiz gibi, son örneğini Mustafa Bakıcı´nın yurtdışına kaçışının oluşturduğu savcıların bu tespitini doğrulayan çok sayıda bulgu var.

İŞTE O BULGULAR

- Malatya Zirve katliamını çok gizli bir Ergenekon hücresinin düzenlediğinin ortaya çıkması. Komutan cinayetleri adı verilen Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve çok sayıda askeri ve sivil yetkilinin ölümünde de bu yapılanmanın izlerine rastlanması. Tushad isimli TSK içindeki bu çok gizli yapılanmanın izinin halen sürülüyor olması. (13)

- Ergenekon´un TSK içindeki çok gizli askeri yapılanması olarak nitelendirilen ´Karargah Evleri´ne yönelik Savcı Zekeriya Öz tarafından başlatılan soruşturmanın halen sürmesi. (14)

- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç´a yönelik suikast girişimi olayı. Bu olayda 8 Özel Harp Dairesi elemanının yer alması. Bu elemanların Ergenekon tutuklusu Muzaffer Tekin, bazı DHKP-C örgüt üyeleri ve Ergenekon´un gençlik yapılanması olduğu iddianamelerde dile getirilen Türk Gençlik Birliği´nin (TGB) bazı üyeleriyle bağlantılarının tespit edildiği iddiası. Olayın hemen ardından Özel Harp Dairesi´nin merkezindeki ´kozmik oda´da yapılan ve 1 ay süren aramalarda çok sayıda belgeye el konulması. Ayrıca bu soruşturmanın 3 yıldır halen sürmesi. (15)

- Arınç´a suikast girişimi olayından bir kaç ay sonra Özel Harp Dairesi´ne ait bir kamyon el bombasının Ankara´da el geçirilmesi. 940 el bombasından bazılarının Ergenekon soruşturması kapsamındaki 12 olayda ele geçen bombalarla aynı seriden olduğunun kriminal incelemelerle ortaya çıkarılması. Yine bombaların Ergenekon´un yanı sıra değişik zamanlarda polis kayıtlarına girmiş 59 terör olayıyla da bağlantılı çıkması. (16)(17)

- Başbakan Erdoğan´ın KKTC Cumhurbaşkanı ile telefonla yaptığı gizli resmi devlet görüşmelerinin Aydınlık´ta yayınlanması ve bununla Ergenekon operasyonlarına karşı misillemeye girişilmesi. (18)

- 2010 yılı sonunda Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şubenin zemin karoları altında Ergenekon örgütünün kozmik arşivi olarak nitelendirilen çuvallar dolusu belgenin ele geçirilmesi. Belgelerin imha edilmeyerek saklanması, örgütün onları kullanmakta olduğu anlamına geliyor. Belgelerde sürekli güncellemelerin yapılmış olması da, örgütün gelişmelere göre belgeleri güncellediği şeklinde yorumlanıyor. (19)(20)

- Ergenekon soruşturmasına her zaman soğuk bakan ve eleştiren Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un bizzat astlarının ihbarıyla tutuklanarak andıç davasında sanık haline gelmesi. Andıç ve ıslak imza kapsamında Genelkurmay´da evrak ve harddisk imha operasyonu yürütülmesi. Andıç davası ıslak imza davası ile birleşti. Ergenekon Terör Örgütüne yönelik soruşturma 2007 yılında başladı. Ancak ıslak imza ve andıç gibi planların tarihi 2009. Yani halen soruşturma sürerken örgütsel faaliyet devam etmekteydi. (21)(22)

- Ergenekon örgütünün medya sitesi olarak nitelenen Odatv operasyonunda çok önemli belgelerin ele geçirilmesi. ´Ulusal Medya 2010´ ismi verilen belgede, Ergenekon ve benzer davaların nasıl yıpratılacağı talimatlarının yer alması ve Odatv´nin geçmişteki yayınlarına da bakıldığında bu belgedeki talimatları yerine getirdiğinin görülmesi. (23)

- Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın Ergenekon örgütüne yardım ve yataklıktan tutuklanması. Avcı´nın örgüt üyelerine polis operasyonlarını bildirmesi, polis takibinden kurtulma taktikleri vermesi, yakalanmak üzere olan bazı üyelere yurt dışına kaçmaları uyarısında bulunması. Yakalanacağını anladığında ise polis içindeki cemaat üyelerinin Ergenekon ve diğer tüm soruşturmaları yürüttüğünü, bu davalara bakan tüm savcı ve hakimlerin cemaat üyesi olduğunu, hatta Deniz Baykal seks kaseti olayının dahi cemaat işi olduğunu iddia edecek kadar ileri giderek kamuoyunda bu soruşturma ve davaların siyasi olduğu imajını vermeye çalışması. Avcı´nın Odatv davası ile Ergenekon örgütüne taşeron eylem yapmakla suçlanan Devrimci Karargah terör örgütü davasında sanık olması. Avcı´nın 90´lı yıllarda Dev-Sol´u derin devletin kontrolündeki Derin-Sol örgütüne dönüştürmede çok önemli bir rol üstlendiği de ortaya çıktı. (24)

- Dink cinayetine dair şok edici yeni ayrıntıları ortaya çıkaran Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan´a mermi ve beyaz bereli paket gönderilmesi. (25)

- Erzincan Ergenekon davasındaki kritik bir tanığa yönelik silahlı saldırı. Aynı tanığa dava sanığı eski Başsavcı ilhan Cihaner´in tehdit ve baskı yapması. (26)

- Erzincan Ergenekon davasında CHP´li iki milletvekilinin tanıklara baskı yapması, yüksek miktarda para vererek Ergenekon sanıkları aleyhindeki ifadelerini değiştirmeye zorlaması. Bu milletvekillerine Ergenekon üyeliği suçlamasıyla dava açılması. Erzincan davasında sanık olan eski Başsavcı Cihaner´in de tanıklara tehdit ve baskı yapması. (27)(28)

- Güneydoğu´da görülmekte olan Temizöz davası ile İstanbul´da görülmekte olan Ergenekon davasının tanıklarına çok sayıda baskı ve tehditler uygulanması. Geçtiğimiz günlerde Ergenekon gizli tanığına ifadelerini değiştirmesi için baskı yaptığı kanıtlanan dava sanığı Sedat Peker´e dava açıldı. (29)(30)

- Ergenekon tutuklusu tuğgeneral Levent Ersöz´e yönelik hastanede suikast girişimi. (31)

- Sivas Ermeni cemaat lideri Minas Durmazgüler´e suikast girişimi. (32)

- Gölcük belgeleri üzerine Poyrazköy´de yapılan kazılarda suikast amaçlı yeni silahlar ve çok özel plastik patlayıcılarının bulunması. (33)

- Erzincan Ergenekon davasının şok müdahale ile yargıtaya alınması, suçsuz insanları silahlı göstermeye çalışmakla suçlanan sanıkların tahliye edilmesi ve bununla adeta isnat edilen suçlara devam etmelerine izin verilmesi. 12 Eylül darbecileri hakkında ilk iddianameyi hazırlayan eski Savcı Sacit Kayasu´nun bu duruma tepki gösterip, Ergenekon´un Yargıtay´a sıçramış olabileceğinden açıkça bahsetmesi. Bu tespiti doğrularcasına, Yargıtay binasında bulunan Siyasi Partiler Bölümü´ndeki bir fakstan soruşturma altındaki eski Başsavcı ilhan Cihaner´e ´Seni dinliyorlar, dikkat et´ şeklinde uyarı faksının çekilmesi. (34)(35)(36)

- Ergenekon davalarına bakan çok sayıda hakime yargıtayda skandal şekilde tazminat cezaları verilmesi. (37)

- Ergenekon sanığı Mehmet Haberal´ın sağlıklı olduğunu gösteren raporların hastanelerdeki örgüt üyesi olduğu şüphesi ortaya çıkan doktorlarca mahkemelerden saklanması. Doktorların Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanması. (38)(39)

- Erzincan´da Ergenekon örgütlenmesine yönelik ikinci bir soruşturmanın halen yürütülüyor olması. (40)

- Kara Kuvvetleri EDOK Komutan vekili Korg. Tevfik Özkılıç´a ait olduğu ileri sürülen ve 31 Mayıs 2012 tarihinde internette yayınlanan ses kaydının da gösterdiği gibi EDOK içinde hala darbe hazırlığı içinde olan, bilgisayarlara güvenmeyen, deşifre olmaktan korkan ve yazışmalarını kurşun kalemle yapan çok gizli birimler varlığının anlaşılması. (41)

- Hasdal askeri cezaevindeki tutuklu subayların peşpeşe internette yayınlanan ses kayıtlarında, hapisteki darbecilerin umutlarını koruması, ´bir herşeyi takip ediyoruz merak etmeyin´ diye birbirlerine cesaret vermesi. Halen görevde olan bazı generallerin de subaylara hitaben hükümeti ve politikalarını eleştiren konuşmalar yapmaları. (42)

- TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu´nun 26 Kasım 2012´de basına yansıyan raporunda, Sovyet işgaline karşı ´Ölüm Üçgeni´ denilen Adapazarı-Bolu-Sapanca bölgesinde gömülen silahların, başta Kürt işadamları olmak üzere faili meçhul cinayetlerde kullanıldığının belirtilmesi. Devlette kaydı olmayan bu silahlar kaybolduğunda kimsenin hesap soramadığının, Özel Harp Dairesi´nin bu silahları kullanmak için sayıları yüz binlerle ifade edilen sivili eğitip, toplum içinde uyuttuğunun kaydedilmesi. Yine bundan iki yıl önce, 2010 yılında hazırlanan TBMM Araştırma raporunda da, Türkiye´de geçmişte yaşanmış bir çok terör ve suikast olayından Özel Harp Dairesi´nin sorumlu tutulması. (43)

- Deniz Harp Okulu´ndaki genç subayları tahrik etmeye yönelik çabaların son haftalarda yoğunlaşması. (44)

İşte farkına varabildiğimiz bulgulardan yukarıda kısaca yer verdiğimiz bu örnekler, Ergenekon´un geçmişte var olmuş, faaliyete geçmeyen, düşünce ya da plan bazında kalmış bir girişim olduğuna dair savunmaları çökertiyor.

Şüphesiz örnekler daha da çoğaltılabilir. Haberal´ın tutuklanmasından sonra Ergenekon operasyonları durdu deniliyor. Peki Ergenekon ya da diğer bir deyişle kontrgerilla bitti mi, çöktü mü?.. Şu ana kadar sadece tetikçilere ya da orta düzey birimlere, onların da pek azına ulaşılabildiği söylenebilir. Danıştay saldırısında bir avukat. Malatya Zirve cinayetinde 2 genç. Dink cinayetinde 17 yaşında Ogün Samast. Ergenekon´da da 3-5 astsubay, Andıç davalarında suçu birbirlerinin üstüne atan bir kaç general, o kadar.. Ama iddialara göre NATO´ya girmemiz sonrası kurulan Özel Harp Dairesi´ne bağlı kuvvetlerin sivil hayatta kullandığı yaklaşık 10 bin kişi var. Bunlardan 5 bini siyah kuvvet denilen, silah kullanan, her türlü saldırı ve savunma eğitimini almış paramiliter gruplar. Çok tehlikeliler. Her türlü provokasyonu yapabilecek, Taksim, Maraş, Gazi Mahallesi olayları gibi olayları kolaylıkla organize edebilecek adamlar. Her biri bir Yeşil ve Çatlı. Onlara henüz ulaşılamadı. Fırsat kolladıkları uygun ortam bulur bulmaz faaliyete geçecekleri ileri sürülüyor.

Belki ´Karargah Evleri´ ve ´Tushad´ gibi soruşturmalar, örgütün buzdağının altındaki kısımlarına doğru götürebilir savcıları. Ancak Özal´ın vücudunda zehirlerin tespit edilmesine karşın zehirlenmenin olmadığının iddia edilebilmesi olayında da konuşulduğu gibi kamuoyuyla yüzleşmekten çekinen devlet refleksleri, soruşturmaların daha derine inmesini zorlaştırabilir ya da engelleyebilir. Ama unutulmasın ki, Başbakan Turgut Özal da kendisine düzenlenen suikastin üzerine bir yerden sonra gitmemiş, Cumhurbaşkanlığı makamına geçince o makamın gücüyle onları mağlup edebileceğini düşünmüştü. Ancak yanıldığı kısa sürede açığa çıktı. Başbakan Erdoğan´ın yanıldığını da umarız görmeyiz. Ancak ofisine kadar giren örgütü gördükçe kamuoyunun endişelendiği söylenebilir. Ergenekon´la mücadelede daha etkin tedbirlerin alınması, Özal´ın şüpheli ölümünün üzerine gerekirse zaman aşımını ortadan kaldıracak yasal değişikliklerle daha etkin gidilmesini sağlamak hükümete düşen önemli bir sorumluluk.

(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(1) zaman.com.tr/politika/ortulu-odenekle-aldigi-dinleme-cihazlari-hala-kayip/2032996.html

(2) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4598

(3) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5021

(4) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4648

(5) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3568

(6) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=tozalsui

(7) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=2276

(8) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=kib.xox.ris-erge

(9) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=385%20266

(10) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=4667%204598

(11) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=4596%204580%204572%204115%20

(12)kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4588

(13) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4648

(14) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=karevleri.xox.savsak

(15) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=bulent-arinc-suikast

(16) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=1605%201596

(17) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=bombkardes

(18) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=erge-se.xox.s-kayit-tayyip

(19) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=10cuvbelge

(20) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=2609

(21) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=interandic

(22) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m=4888%202324%201799%201767

(23) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=3719%203064%203002%203000

(24) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=hanefavci

(25) gundem.bugun.com.tr/-bi-ermeni-var-a-kursunlu-tehdit-140134-haberi.aspx

(26) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=2548%202535%202319%202114

(27) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5016

(28) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=2319%201984

(29) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=erge-tanik-.xox.karalama

(30) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4988

(31)kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=3831%203262%203010%202455%202445%201322%201236%201226

(32) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=3474%203241%202564%202353

(33) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=2667%202665

(34) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=cihkurop

(35) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4623

(36) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=1629

(37) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=yargittazmin

(38) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=haberalkoruma

(39) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4620

(40) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=1840%201789

(41) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4588

(42) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=4580%204572%204514%204507%204186%204175

(43) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4962

(44) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4993

(26 Aralık 2012, 09:53)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Başbakan´a şantaj mı yapılıyor?

Başbakan´ın telefon görüşmesini yayınladılar

Ergenekon dinliyor, Aydınlık yayınlıyor

Kontrgerilla Medyası

Ergenekon Aydınlık´ta: Yeni belgeler

Koşaner´in ses kaydı mahkemede

Ergenekon soruşturma sürecindeki ses kayıtları

Ses kayıtları, parmak izi ve ıslak imza gibi doğrulanabilir mi?

ERGENEKON´UN HENÜZ ORTAYA ÇIKARTILAMAYAN YEDEK (İDHAR) KADROLARI

Savcılar Ergenekon ´İdharı´nın peşinde

Gölcük´teki çuvallar devede kulak: Savcılar iz peşinde

Ergenekon davası gerekli mi?

Ergenekon henüz çökertilemedi

Su uyur cuntacı uyumaz: İşte ispatı

Ergenekon hala diri, Bakıcı kaçabildi

7. iddianame: Ergenekon hala faal

Ergenekon hala aktif: Planları çökünce yenisini yapıyorlar

Ses kaydı: Yeni darbe hazırlığı

Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz

Özel Harp Dairesi sayfamız

TBMM: Terör Özel Harp işi

İşte kontrgerilla.com´un da katkı sunduğu Özel Harp Dairesi konulu TBMM raporu

Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu

PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten

Üsteğmen: PKK vuruluyor, düşürün Heronu

Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz

Ergenekon davasını engelleme girişimleri

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=5023    yazdır/print


 

Ergenekon´da 217. duruşma

Ergenekon davasına tanıkların dinlenmesi ile devam ediliyor. Duruşmada Türk Metal Sendikası´nın eski şube başkanlarından Mahmut Taşdemir gizli tanık olarak ifade veriyor. Davanın önemli tanıklarından olan Taşdemir´in, tutuklu sanık Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek aleyhinde tanıklık yapması bekleniyor. Taşdemir savcılık ifadesinde, Özbek´in Ergenekon´un finansörü olduğu iddiasının altını çiziyordu. Taşdemir ayrıca, Mustafa Balbay, İlhan Selçuk, Rauf Denktaş ve Sinan Aygün gibi isimlerin Türk Metal´in genel merkezinde gizli toplantılar yaptıklarını da iddia ediyordu.

09.08.2012 11:10 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 65´i tutuklu 273 sanıklı ´Ergenekon´ davasının 217´inci duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekilli gazeteci Mustafa Balbay, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 43 tutuklu sanık katıldı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanığın gelmediği duruşmada, bu davada tutuksuz yargılanan ´Odatv´ davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Yalçın Küçük de hazır bulundu.

Mahkeme heyeti başkanı Hasan Hüseyin Özese, tanıklardan Mahmut Taşdemir ile Özcan Tozlu´nun hazır olduğunu belirterek, Antalya´da bulunan Abdullah Öcalan´ın avukatlarından İrfan Dündar´ın ise 16 Ağustos´ta İstanbul´a geleceğini bildirdiğini kaydetti.

TANIK MAHMUT TAŞDEMİR´İN İFADESİ

Mahkeme heyetinin, tanık Mahmut Taşdemir´in isteği üzerine gizli tanık odasında ifadesini almaya karar verdiği duruşmada, Taşdemir´in sesi ve görüntüsü bozulmadan salondaki ekrana yansıtıldı. Taşdemir, 1999-2002 yılları arasında Türk Metal Sendikası Gebze Şube Başkanı, 2002´den 4 Aralık 2005´e kadar da sendikanın genel başkan yardımcılığı görevini yürüttüğünü söyledi.

Sendika içinde işçilerin menfaatine yönelik faaliyetler dışında bir takım yolsuzluklara şahit olduğunu ve bundan da rahatsızlık duyduğunu öne süren tanık Taşdemir, Örneğin ART televizyonu, bütün elektronik malzeme ve personel ücretlerinin sendikadan karşılanmasına rağmen televizyon bir aile şirketi olarak kullanılıyordu. Cumhuriyet Gazetesi´nin eki olarak çıkan Strateji Dergisi´nde Özbek´in oğlu Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışıyordu. Bu derginin basım masrafları da sendika tarafından finanse ediliyordu iddialarında bulundu. Mustafa Özbek´in önce MHP, sonra ANAP, DYP ve ardından da Deniz Baykal ile yakın dirsek teması olmuştur´ diyen tanık Taşdemir, bu durumun kafasını karıştırdığını söyledi. 2008 yılında Ankara Cumhuriyet Savcılığı´na sendikada şahit olduğu yolsuzluklara ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu anlatan tanık Taşdemir, ancak 4 yıldır herhangi bir dava açılmadığını söyledi.

Kocaeli´de Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü´ne 8 saat ifade verdiğini ve ifadesinin gizli tanık olarak alındığını belirten tanık Taşdemir ifadesinde şunları söyledi: Mustafa Özbek, davada yargılanan birçok asker ve siville başbaşa görüşmüştür. Neden görüştükleri konusunda etraflıca bir bilgim yok dedi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese´nin Davada yargılanan hangi sanıklarla görüştü? şeklindeki sorusu üzerine, Balbay, sendikaya gelir televizyona çıkardı. Balbay, Özbek ile görüşür giderdi. İlişkilerinin boyutunu bilemem. Özbek yönetime sırlarını söylemezdi. Asistanı ile gizli konularını görüşür, herşeyi asistanı ile paylaşırdı. Ben 4 yıl boyunca genel başkan yardımcısı olduğum dönemde böyleydi. Genel başkan sendikayı tek taraflı yönetirdi. Karşı gelen sendikadan uzaklaştırılır ya da başka cezalar verilirdi dedi.

Sendikada yapılan yolsuzluklara ilişkin Türk Metal Sendikası´nın şubelerine mektup gönderildiğini belirten Taşdemir, Mektubu ben yazmadım. Ancak mektubu benim gönderdiğimi düşünüyorlardı. Mustafa Özbek beni Ankara´ya çağırdı. Özbek ´Mektubu sen yazdın´ dedi. Ben de yazmadığını söyledim. Şimdiki Türk Metal İş Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak´ın da bulunduğu ortamda Özbek beni tehdit etti. İki kez saldırıya uğradım. Birinde kolum kırıldı. Diğer saldırıda da burnum kırıldı diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Özese, tanık Taşdemir´in dosyada herhangi bir ifadesinin olmadığını belirterek, internetten ve açık kaynaklardan elde edilen tanık Taşdemir´in beyanlarını okuyarak doğru olup olmadığını sordu. Dava sanıklarından Sinan Aygün, İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay´ın sendikaya gelip gittiğini söyleyen tanık Taşdemir, Ne konuşurlardı bilmiyorum, sendikaya neden geldiklerini de bilmiyorum ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanı Özese, Taşdemir´in bir gazeteye JİTEM´in birçok toplantısı sendikanın genel merkezinde kapalı salonda yapılırdı şeklinde verdiği röportajını sorması üzerine Taşdemir şunları aktardı: JİTEM´i o dönemde bilmiyordum. JİTEM´cilerin orada toplantı yaptığını bana sendikada çalışan yönetici ve personel söyledi. O toplantıda ne konuşulduğunu ayrıca o toplantıya katılanlarında JİTEM´ci olup olmadığını bilmiyorum. Ben o toplantıya katılmadım. Taşdemir, Özbek yolsuzlukları açıklamayayım diye bana 8 ay boyunca avantadan bin 500 TL para ödedi. Ayrıca 10-15 kişiye daha 500 ile bin 500 TL arasında değişen paralar ödedi. Ta ki ´Seni dinledik aleyhimize konuşuyorsun´ diyene kadar ifadelerini kullandı. Sorular üzerine Taşdemir 2005 yılından sonra Türk Metal Sendikası ile herhangi bir bağlantısının kalmadığını da sözlerine ekledi.Duruşmaya öğle arası verildi. (DHA)

İfadesinde, sendikadaki usulsüz harcamalar ile ilgili beyanda bulunan Taşdemir, kendi zamanında aylık 3 milyon TL geliri bulunan kurumun personelin maaşını zamanında ödeyemediğini söyledi. ART Televizyonu´nun elektronik malzeme ve taşınmaz mallarıyla personel giderlerinin sendika tarafından karşılandığını belirterek, Türkmen Derneği´ne ileride siyasi destek alabilmek için finansman sağlandığını anlattı.

Mustafa Özbek´in zikzaklar çizen siyasi düşüncesi bulunduğunu aktaran Taşdemir, Başta MHP´liydi. Sonra ANAP´lı oldu. DYP´ye yakınlaştı. En son Deniz Baykal´la birlikte görünmeye başladı. Bir ara Cumhuriyet Gazetesi´nin yüzde 30´una ortak olmaya karar verdiğini söyledi. Biz şaşırdık. Özbek´in görüşleri Cumhuriyet gazetesi ile uyuşmaz. Sonra bir sıkıntı çıktığında sendika ortak olamadı gazeteye. Daha sonra TUSAM isimli bir şirket kurdu. Bu şirket pazartesi günleri Cumhuriyet´in verdiği Strateji dergisini çıkardı. Derginin genel yayın yönetmeni de Özbek´in oğlu Ahmet Oğuz´du. dedi. Taşdemir, ART Televizyonu´na sendikanın aracı olması ile çeşitli büyük şirketlerden para yardımı yapıldığını ifade etti. Sendikada ve ART Televizyonu´nda Özbek´in emekli askerler ve sivil kişiler ile sık sık görüşmeler yaptığını anlatan Mahmut Taşdemir, bunlara örnek olarak Mustafa Balbay´ı gösterdi. Özbek ile görüşen Balbay´ın ART Televizyonu´nda da programa katıldığını hatırlatarak, Bu görüşmelerin, Cumhuriyet Gazetesi´nin hisselerinin alınmasıyla bir ilgisi olup olmadığını bilmiyorum. diye konuştu. ( Zaman)

-Mahmut Taşdemir önemli tanıklardan biri-

Mahmut Taşdemir, Türk Metal sendikasının eski yöneticilerinden biri. Taşdemir´in, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek aleyhinde tanıklık yapması bekleniyor. Sendikada yaşadıklarını Türk Metal ve Mustafa Özbek Gerçeği adlı kitapçıkta toplamıştı. Ergenekon savcılarının talimatıyla ifade verdi. Bir süre Manisa ve Balıkesir´de kaldı. Mustafa Özbek´in adamları tarafından dövülerek hastanelik edildi. Can güvenliği olmadığı için kendisi ve ailesi endişeliydi. Bir süre ortadan kayboldu. Kamuoyu öldürüldüğünü düşündü. Gizlenerek yaşadığı da ileri sürüldü. Ve bugün davada tanık ifadesi vermek için ortaya çıktı. Gizli tanık olarak ifade vermek istedi. Taşdemir savcılık ifadesinde, Mustafa Özbek´in Ergenekon´un finansörü olduğu iddiasının altını çiziyordu. Kendisinin genel başkan yardımcılığını bıraktığı 2005 yılı itibarıyla sendikanın aylık aidat gelirinin 3 milyon lira olduğunu, buna karşılık giderlerin 900 bin lirayı aşmadığını bildiriyordu. Taşdemir, Buna rağmen kasada hiçbir zaman 100 bin liranın üstünde para olmazdı. Aile şirketi gibi çalışan Metal İşçileri Vakfı var. Paralar buraya aktarılır ve Özbekler tarafından şahsi paraları gibi harcanır. Bunun dışında, Avrasya TV´ye, Türkiyem Topluluğu´na, Yörük Türkmen Federasyonu´na aktarılan paralar vardı. Sendikanın bir de ´örtülü ödeneği´ vardı. diyordu. Taşdemir, Mustafa Balbay, İlhan Selçuk, Rauf Denktaş ve Sinan Aygün gibi isimlerin Türk Metal´in genel merkezinde gizli toplantılar yaptıklarını da sözlerine ekliyordu.

TANIK ÖZCAN TOZLU´NUN İFADESİ

Duruşmada diğer bir tanık olarak eski Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Özcan Tozlu dinlendi. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan´ın şehit edilmesi olayında Levent Göktaş´ın suçlu olduğunu belirten Tozlu, Şırnak´ta 1996 yılında 11 korucunun yakılarak öldürüldüğü ´Güçlükonak katliamı´nın da terör örgütü PKK´nın eylemi olmadığını iddia etti. Tozlu, 16 Mayıs 2001´de Malatya´da CASA tipi askeri uçağın düşürülmesinden TSK mensuplarının sorumlu olduğunu ifade ederek, Levent Göktaş´ın kendisine olayın kaza olmadığını söylediğini anlattı.

1997 yılında açığa alınan ve 2001´deki YAŞ kararlarıyla da ordudan atılan Tozlu, yeminli olarak verdiği ifadesinde Orgeneral Çevik Bir´in darbe için hazırlanan 500 sayfalık belgenin altında imzası olduğunu ve bu durumu Başbakan Mesut Yılmaz´a ile bazı siyasilere aktardığını söyledi. Tozlu, Durumu Levent Göktaş´a aktardım. İbrahim Şahin ile görüşmemi söyledi. Durumu telefonda görüştüğüm İbrahim Şahin´e de söyledim. Bana, ´Çocuk musun telefonlar dinleniyor´ diyerek kızdı. Şahin ´Birkaç mason kırıntısına bu ülkeyi yedirmeyiz.´ dedi. 45 gün sonra tayinler oldu. Çevik Bir, 1. Orduya alındı 1998 yılında bu şekilde darbe önlenmiş oldu. dedi.

Tanık Tozlu, ailesiyle tatile gittiği Kuzuluk´ta Göktaş´ın yanına uğradığını belirterek, Göktaş bana ´senden çok memnunuz´ diyerek 15 bin dolarlık bir çek verdi. Çeki örtülü ödenekten verildiğini anlattı. Ancak ben bunu almadım. O zaman çeki 13 yaşında olan kızım ile 10 yaşında olan oğluma uzattı. Onlar da almadı. Adama sorarlar bu paranın kaynağı nedir dedim. Benim parayı beğenmediğimi söyledi. Daha sonraki görüşmemizde hesabında 200 bin dolar olduğunu derhal 20 binini almamı söyledi. Beni İskenderun-İstanbul arasında kontronör yapacaklarmış. Ben ordudan uzaklaştırıldığımı belirterek bu işin nasıl olacağını sordum. Hallederiz şekilinde cevap verdi. iddiasında bulundu.

1994 yılında Güçlü Konak Jandarma Komutanlığı yaptığı dönemde bir mescit inşaatına başladıklarını anlatan Tozlu, Tuğgeneral Selahattin Uğurlu´nun kendisini sevmediğini ve bu inşaatı görünce ´Yapacak başka bir şey bulamadın mı?´ diye sorduğunu söyledi. Kozlu, Bu süreç sıkıntılar sürdü. Beni Şırnak Jandarma Tabur Komutanlığı´na alındım. 2 ay sonra Güçlükonak´ta 11 korucu ile 2 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılması olayı oldu. Şırnak´taki komutanım bana sordu. ´Sen o bölgede çalıştın şu haritayı bir incele saldırı nasıl olmuştur?´ diye sordu. Ben de baktım ve eyvah dedim. Çünkü korunaklı bir bölgeydi. Askeri birliklere çok yakındı. PKK´nın burada eylem yapmasına imkan yoktu. Olay TSK kontrolündeki koruculara yaptırılmış. Yenimahalledeki Müsteşarlığa bildirildi. Eylemde roketatar ve ağır silahlar kullanıldı. dedi.

Gaffar Okkan suikastine ilişkin soruşturmanın yeniden açılmasına neden olan Özcan Tozlu, basına yaptığı açıklamalarda Okkan´ın, Levent Göktaş´ın idaresindeki 7 kişilik Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timi tarafından öldürüldüğünü iddia etmişti. Özcan Tozlu, suikasten bir yıl sonra Ankara´ya ziyarete gittiğinde Göktaş´ın, kendisine suikasti anlattığını söylemişti. Mahkemede de bu iddiasını tekrarlayan Tozlu Levent Göktaş ´Keşke bu eylemi yapmasaydık´ dedi. Ben de ´O polislere acımadın mı. Allah belanı versin´ dedim. Göktaş, ´Oğlum Allah´a nasıl hesap vereceğiz´ dedi. 3,5 ay sonrada Malatya´da CASA tipi askeri uçak düştü. İçinde Okkan suikastını gerçekleştiren Tim bulunuyormuş şeklinde konuştu.

Savcı Nihat Taşkın´ın, TSK´dan ne sebeple atıldığını sorması üzerine tanık Özcan Tozlu, disiplinsizlik ve ahlaksızlık, erlerden zorla para toplamak, Bosna-Hersek için para toplamak, kantinde satılması yasak olan bazı eşya ya da gereçleri faturasız olarak satmak gibi 8 benzer konu ile suçlandığını ve 34 ay 28 gün hapis cezası aldığını, hapis cezasının paraya çevrilip ertelendiğini ve bu gerekçeyle de TSK´dan atıldığını söyledi. Suç tarihinin 1 Ocak 1994 olarak gösterildiğini belirten Tozlu, göreve Temmuz ayında başladığını ve üzerine iftira atıldığını iddia etti.

Savcı Taşkın´ın soruları üzerine Tozlu, Göktaş tarafından 3 kez çağrıldığını ve bu nedenle üç kez görüştüklerini söyledi. Tozlu, bir konuşmaları sırasında Veli Küçük´ün, Devlet Bahçeli´yi parti genel merkez binasının 18. katından atmak lazım. dediğini aktardı.

Daha sonra da Levent Göktaş, kendisi aleyhine suçlamalarda bulunan tanık Özcan Tozlu´ya soru sormak için söz aldı. Göktaş, İfadenizde 2000 yılında Jandarma tesislerinde buluştuğumuzu söylüyorsunuz. Tarihi hatırlıyor musunuz? diye sordu. Tozlu ise Mayıs ya da Haziran ayında olabileceğini söyledi. Bunun üzerine Göktaş, Mayıs ayından Eylül ayına kadar Şam´da görevli olduğunu söyledi. Tozlu ise Tesislerde görevli Astsubay Giray Ozan´ı tanık olarak çağırabilirsiniz. Oraya gelişimde güvenlik nedeniyle ismimi kaydetmemesini istedim. Benim isteğimi yerine getirdi ve ziyaretçi kayıt defterine adımı yazmadı. dedi. ( Cihan)

Levent Göktaş´ın ifadesine karşı beyanları hatırlatılan Tozlu, Göktaş´ın beyanlarının iftira olduğunu kaydetti.

Göktaş´ın avukatı Serkan Günel, tanığa müdahale edilmesini istemesi üzerine Tozlu, 2001 yılından beri zor durumdayım. Yeşil kartla geçiniyorum. 4 çocuğum var. 2 çocuğumu 10 yıldır görmüyorum. Ben açım ya diye bağırdı.

Tanığın bu beyanlarına Serkan Günel´in karşılık vermesi üzerine Tozlu, Bana para bekliyorsun´ diyor. Ben köpek miyim ya´ diyerek yine tepki gösterdi. Duruşma yarına ertelendi. ( Cnnturk)

(09 Ağustos 2012), son güncel.: (10 Ağustos 2012)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Taşdemir: Ergenekon toplantıları Türk Metal´in genel merkezinde yapılıyordu

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4740    yazdır/print


 

Özkök Ergenekon´da tanık

Ergenekon davasının 209. duruşmasında mahkeme heyeti aldıkları önemli bir ara kararı açıkladı. Buna göre; eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ile AK Parti Gaziantep Milletvekili gazeteci Şamil Tayyar´ın da aralarında bulunduğu 12 tanık ile 5 gizli tanık Ergenekon davasında ifade verecek.

26.07.2012 12:28 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 68´i tutuklu 273 sanıklı ´Ergenekon´ davasının 209´uncu duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekilli gazeteci Mustafa Balbay, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 48 tutuklu sanık katıldı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 20 tutuklu sanığın gelmediği duruşmada, başka dava kapsamında tutuklu olan Prof. Dr. Yalçın Küçük de hazır bulundu.

TANIK HADİ ÖZCAN´IN İFADESİ

Duruşmada tanık dinlenmesine devam ediliyor. Geçtiğimiz hafta tanık olarak dinlenmesine karar verilen Alaattin Çakıcı İzmir cezaevinden, Hadi Özcan ise Kocaeli´nde bulunan Kandıra cezaevinden cezaevi nakil araçları ile eskort eşliğinde duruşmanın yapıldığı binaya getirildi. Alaattin Çakıcı´ya destek olan bir grup 6 otobüsle Silivri´ye geldi. Otobüslerin üzerinde Atatürk ve Abdülhamit posterleri ile Allah yazıları olması dikkat çekti. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde tanık olarak ifadesine başvurulması beklenen Alaattin Çakıcı´nın çok sayıda yakını da izleyiciler arasında bulunuyor.

Tanık olarak ifadesine başvurulan organize suç örgütü elebaşı Hadi Özcan, kimlik tespiti sırasında nüfus kayıtlarında adının ´Mehmet Özcan´ olduğunu belirtti. Mahkeme başkanın nüfus kayıtlarında ´Hadi´ isminin olup olmadığını sorması üzerine Özcan, ´(Hadi) yok ama Hadi demeyince kimse tanımaz´ diye konuştu.

Hadi Özcan´a Mahkeme Başkanı Çalmuk, Ergenekon davasında yargılanan bazı sanıkların isimlerini okuyarak bu dava konusundaki bilgisini sordu. 1994-1995 yıllarında cezaevine gelen TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu tarafından bilgisine başvurulduğunu belirten Hadi Özcan, Bana Mehmet Ağar´dan İbrahim Şahin´e kadar herşeyi sordular. dedi.

Veli Küçük´ün de sorulup sorulmadığını anlatması istenen Özcan, O zamanlarda Veli Küçük ismi yoktu. ifadesini kullandı. Özcan, üzerinden 15 yıldan fazla geçtiği için Susurluk Araştırma Komisyonu´na ne ifade verdiğini ise hatırlamadığını söyledi.

Başkan Çalmuk´un, Söylemeye çekindiğiniz konular varsa ve gerekirse tanık koruma programı kapsamında ifadenizi alabiliriz. hatırlatmasını yaptı. Özcan, tanık koruma programından faydalanmak istemediğini söyledi.

Daha sonra Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Soruşturma aşamasında tanık sıfatıyla ifadenizi savcı Zekeriya Öz ile ben birlikte almıştık. İfadenizde Abdullah Çatlı ve Veli Küçük ile ilgili bildikleriniz olduğunu ve bunları daha sonra anlatacağınızı söylemiştiniz. Nedir bunlar, anlatır mısınız? diye sordu. Küçük´ü tanımadığını belirten Özcan, o dönemde Abdullah Çatlı ile birlikte ortak petrol temizleme ihalesine girdiklerini söyledi.

Özcan, Çatlı beni öldürecekti. Bunu Yeşil´e söyledim. O da ´Çatlı, ortak iş yaptığı herkesi öldürür. Onun böyle bir ahlakı vardır.´ cevabını verdi. Oysa Çatlı, resmi evraklar, silahlar ve polisler ile gezerdi. Devlet olarak bilirdim. Yeşil´den sonra da İbrahim Şahin´e gittim. O zaman Özel Harekat Daire Başkan Vekili idi. Onu da devlet olarak bilirdim. Çatlı konusunda yardım istemek için Şahin´e gittim. dedi.

Savcı Pekgüzel´in neden gittiğini sorması üzerine Özcan, Devleti şikayet etmek için devlete gittim. Daha ne yapayım. İbrahim Şahin halledeceğini söyledi ama beni başından savmış. diye konuştu.

Savcı Pekgüzel´in, İbrahim Şahin Abdullah Çatlı´yı tanıyor muydu da Çatlı olarak şikayet ettiniz? sorusu üzerine Özcan, Tanımaz mı? cevabını verdi.

Savcı Pekgüzel tanık Özcan´a, Alaattin Çakıcı ile Ergenekon davasının sanıkları arasında yer alan Sami Hoştan ve ´Drej Ali´ olarak bilinen Ali Yasak´ı tanıyıp tanımadığını sordu. Üçünü de tanımadığını belirten Özcan, Çakıcı hasımlarımla yatıyor. Kendisini tanımam da sevmem de. dedi.

Tanık Özcan, duruşmada çok önemli ve daha önce hiçbir yerde gündeme gelmeyen konuları açıklayacağını, ancak anlatacağı konuların Ergenekon davası ile bir ilgisi bulunmadığını söyledi. Başkan Çalmuk ise Biz sizden bu dava ile ilgili bilgilerinizi soruyoruz. Diğer konularla ilgili Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulunabilirsiniz. uyarısında bulundu.

HİLMİ ÖZKÖK TANIK OLARAK İFADE VERECEK

Hadi Özcan´ın tanık olarak dinlenilmesinin ardından mahkeme heyeti başkanı Hüsnü Çalmuk, bir ara karar açıklayacaklarını bildirdi. Çalmuk, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, AK Parti Gaziantep Milletvekili gazeteci Şamil Tayyar, ´İstanbul´daki 2. KCK davası´ kapsamında yargılanan avukat Doğan Erbaş, avukatlar İrfan Dündar, Zeki Okçuoğlu, yazar Ümit Fırat, Mahmut Taşdemir, Şenol Gürkan, Özcan Tozlu, Turgut Büyükdağ, Ceyhan Karagöz ile gizli tanıklar ´Yıldız´, ´Mart´, ´Ahmet´, ´İlkadım´ ve ´İsmet´in tanık olarak dinlenilmesine karar verdiklerini kaydetti.

Ergenekon Davası kapsamında emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök soruşturmayı yürüten dönemin Ergenekon Savcısı Zekeriye Öz´e İzmir Adliyesi´nde ifade vermişti. Özkök tanık olarak verdiği 18 sayfalık ifadesinde Şener Eruygur´un bizzat kendisine bazı duyumlarım olduğunu söyleyerek uyarıda bulundum. Zira benim o dönem en önemli prensip ve görevlerimden biri de muhtemel olayları vuku bulmadan önlemekti´ demişti. Ergenekon Soruşturması kapsamında 2003 yılında AK Parti Hükümeti´ne yönelik bazı kuvvet komutanlarının dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ü muhtıra vermeye zorladığı ancak Özkök´ün bu telkinlere uymadığı iddia edilmişti. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur´un komutanlık bünyesinde darbe planları yaptığı, Ayışığı, Yakamoz, Sarıkız adı verilen darbe planları yapıldığına dair belgeler de dava dosyasına girmişti. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu ileri sürülen Darbe Günlükleri adlı belgede de darbe iddialarına dair ayrıntılı notlar yer alıyordu. Davanın sanıkları da Özkök´ün tanık olarak mahkeme huzurunda ifade vermesini talep etmişti. Balyoz davasında da sanıklar tarafından Hilmi Özkök´ün tanık olarak dinlenmesi talep edilmiş ancak mahkeme bu talebi reddetmişti. ( AA, Cihan)

TANIK ALAATTİN ÇAKICI´NIN İFADESİ

Duruşmada daha sonra organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı´nın, tanık olarak dinlenmesine geçildi. Çakıcı´nın adı Ergenekon Şeması´nın mafya ayağında geçiyor.

Özcan´ın ifadesinin tamamlanmasının ardından tanık sıfatıyla ifadesine başvurulmak üzere kürsüye organize suç örgütü elebaşı Alaattin Çakıcı çağrıldı. Mahkeme Başkanı Çalmuk, bu davada yargılanan sanıkları tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Çakıcı, ´Sedat Peker ve İbrahim Şahin´i tanırım´ dedi. Başkan Çalmuk´un, Veli Küçük´ü tanıyıp tanımadığı sorusuna Çakıcı, ´Ona sorun´ cevabını verdi. Çalmuk´un, ´Biz sana soruyoruz´ demesi üzerine Çakıcı ısrarla bu sorunun Küçük´e sorulmasını istedi.

Hüsnü Çalmuk, Çakıcı´ya ´Burası mahkeme nasıl yönetileceğine biz karar veririz. Sorularımıza cevap ver, eğer cevap vermek istemezsen buna da hakkın var. Ancak bu şekilde ters davranmaya devam edersen sana söz hakkı vermem´ diyerek uyardı.

Başkan Çalmuk, doğruyu söylemen için yemin edeceksin demesi üzerine tanık Çakıcı, ´Ben yalan söylemem, öldüreceğim adama bile önceden haber veririm´ dedi.

Çakıcı, davanın sanıklarından Sedat Peker´i 19 yaşından beri tanıdığını, 1991 yılından 2003 yılına kadar görmediği Peker´in 2003 yılında bir kez evine geldiğini anlattı.

Sanıklardan İbrahim Şahin´i 2. Şube Emniyet Müdür Yardımcısı görevini yürütürken tanıdığını belirten Çakıcı, ´İbrahim Şahin, yaptığı iki operasyon nedeniyle bir kahramandır. Ama onun dışında kahramandır da kahraman değildir de diyemem´ dedi.

Korkut Eken´i MİT´ten tanıdığını, Engin Alan´la da Eken´in arkadaşı olması nedeniyle tanıştığını anlatan Çakıcı, ´Engin Alan´ı en son 1978 yılında gördüm. O zamanlar Red Kit gibiydi, şimdi kilo almış´ şeklinde konuştu.

Davanın sanıklarından Hayrettin Ertekin´i kardeşiyle ortak kuyumcu dükkanı olmasından dolayı tanıdığını ancak en son 26 yıl önce gördüğünü belirten Çakıcı, Mehmet Ağar´ı da tanıdığını ve sevdiğini, Ağar ile ilişkilerinin polis-mahkum ilişkisi olduğunu söyledi.Çakıcı, ´Bunları Mehmet Ağar´a kim yaptırdı? Hesap soracaksanız Tansu Çiller´e sorun. Hesap soracaksanız Mesut Yılmaz´a sorun´ diye konuştu.

Başkan Çalmuk´un rahatsız göründüğünü belirterek, isterse oturarak ifadesine devam edebileceğini söylemesi üzerine Çakıcı, ´Oturamıyorum. 11 hastalık var bende. Neyle yaşıyorsun dersen, iman gücüyle yaşıyorum´ diye konuştu. ( AA)

Çakıcı´nın ifadesinde, 4 arkadaş, çok özel bir eğitimden geçirildiklerini ifade etmesi üzerine Başkan Çalmuk, Bu 4 kişinin arasında Korkut Eken de var mıydı? diye sordu. Çakıcı ise bu soruya Hayır Korkut Eken hoca, Yavuz Ataç hoca. Ayrı ayrı eğitim veriyorlardı. Beşinci olarak da Tevfik Ağansoy´u ben gruba aldırdım. Çok özel bir eğitimdi. MOSSAD ve CIA´nın verdiği eğitimler gibiydi. dedi. Başkan Çalmuk ısrarla diğer üç kişinin isimlerini sordu. Çakıcı da diğer üç kişinin Şenol Turan, Muhsin Karaman ve Fransa´da birlikte yakalandığı Murat Güler olduğunu söyledi.

Çakıcı sorular üzerine MİT eski Kontr-Terör Dairesi Başkan Vekili Mehmet Eymür ile çatışmasını anlatırken, Eymür Doğu Perinçek´i öldürüp üstüme yıkacaktı dedi. Çakıcı şöyle konuştu: Ahmet Nevzat Demir, Eymür´ün adamıydı. Bir gün beni aradı. Telefonun dinlendiğini biliyordum. ´Bu doğu Perinçek´i istersen öldürelim´ falan dedi. Eymür 2. MİT Raporu´nu yayınladığı için Perinçek´e kızıyordu. Susurluk Kazası sonrası Doğu Perinçek´in yayınladığı raporlar haberler de doğrudur. Eğer Susurluk Kazası olmasaydı, Doğu bey (Perinçek) çocukları yetim kalacaktı. Ben Ahmet Nevzat Demir´e ´Vur´ deseydim. Perinçek öldürülecek, cinayet de benim üzerime kalacaktı. Ben ´Hiçbir şey yapmayın´ dedim. Eymür´ün MİT´teki adamı Duran Fırat bizi barıştırmak istedi. ´Siz baba-oğul gibisiniz´ dedi. Ben de ´bir baba evladının kalemini kırarsa evlat da ona söver´ dedim. açıklamasını yaptı.

Bu arada, Tevfik Nurullah Ağansoy cinayetinin planlayıcısı olduğu iddia edilen Adnan Çiçek, duruşmayı izlemek için tekerlekli sandalye ile salona geldi. ( Cihan)

Duruşmada tanık Çakıcı, ifadesinin ardından savcının ve mahkeme heyetinin sorularını yanıtladı. Tanık Alaattin Çakıcı, Şenol Turan, Muhsin Karaman ve Murat Güler´le çok özel bir eğitime tabi tutulduklarını anlatarak, Korkut Eken ve Yavuz Ataç bu eğitimde hocalık yaptı. Ayrı ayrı eğitim veriyorlardı. Beşinci olarak da Tevfik Ağansoy´u ben gruba aldırdım. Çok özel bir eğitimdi. MOSSAD ve CIA´nın verdiği eğitimler gibiydi dedi. Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk görevlerinin ne olduğunu sordu. Çakıcı ise Seyahat edip yurtdışında bilgi toplamaktı diye cevap verdi.

Mahkeme heyeti başkanı Çalmuk Yurtdışında savunma amaçlı olarak atış serbest miydi? diye sordu. Mahkeme Başkanı Çalmuk´un bu sorusuna cevap vermeyen Çakıcı ise mahkemenin bunu sorma hakkı olmadığını dile getirerek, İstihbarat amaçlı olarak yurtdışına çıkıyorsunuz. Bir sürü adam sizi takip ediyorsa, size silah çekiyorsa siz de tepki verirsiniz. 30 defa ölümden döndüm diye konuştu. Mahkeme Başkanı Çalmuk´un Hiram Abbas ile ilgili ne biliyorsunuz? sorusu üzerine Çakıcı şu cevabı verdi: Tanırım, milletini toprağını seven biriydi. Hiram Abbas dizisi yapılacak adamdır. Ölmeden bana bir kaç gün önce telefon açarak yanıma geleceğini söyledi. Ancak bana gelmeden bir gün önce öldürüldü.

Çakıcı sözlerine şöyle devam etti: Koskoca MİT teşkilatı toprağın altındaki adamı buluyor. Kendi adamını (Hiram Abbas) neden ve nasıl bulamıyor? MİT´in küçük ayağı İsrail´de, büyük ayağı ise CIA´dedir. Buna örnek mi istiyorsunuz. Bakın Hakan Fidan´ı nasıl ortaya çıkardılar, miadı doldu.

-Veli Küçük: Çakıcı´yı tanımıyorum-

Duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Veli Küçük´e, Çakıcı´yı tanıyıp tanımadığını sordu. Söz alan Küçük ise Alaattin Çakıcı´yı tanımıyorum. Ancak Çakıcı´nın anlattıkları doğrudur dedi. Bu sözler üzerine Çakıcı, Doğru söyleyen adama ne diyeceksiniz savcım diye konuştu.

-Ara kararlar-

Bu arada Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk, sanık ve avukatların taleplerine ilişkin aldıkları ara kararları avukatlara dağıttı. Mahkeme Heyetinin aldığı 5 sayfalık kararda 24 Mart 1978´de öldürülen Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz cinayetiyle ilgisi olduğu anlaşılan Özel Harp Dairesi konulu meclis araştırma raporunun TBMM Başkanlığı´ndan istenmesine karar verdi. Öz´ün hazırladığı ve 1977´de Bülent Ecevit´in hükümeti kurmasından hemen sonra Başbakanlığa verdiği raporun Başbakanlık´tan istenmesini karar veren heyeti kararda özetle şu ifadelere yer verdi:

Öz´ün hazırlığını yaptığı soruşturma evrakının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden istenilmesine, Savcı Doğan Öz´ün katledilmesiyle ilgili iddianame ve bu iddianame kapsamında açılan dosya içerisinde varsa Doğan Öz´ün hazırladığı raporun Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği´nden gönderilmesinin istenmesine karar verildi.

-Ecevit´in raporları-

Mahkeme, Sağlık Bakanlığı´na yazı yazılarak eski Başbakanlardan Bülent Ecevit´in sağlık durumuyla ilgili 2000 yılından sonra alınmış Yüksek Sağlık Şurası rapor veya raporlarının olup olmadığının sorulmasına, var ise ayrı ayrı ekleriyle gönderilmesinin istenmesini kararlaştırdı.

-AİHM´e dava açanlar-DAVA AÇANLAR

Mahkeme, Adalet Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Genel Müdürlüğü´ne müzekkere yazılarak Ergenekon davası sanıklarından hangilerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne başvuruda bulunduğu ve bu başvuru sonucu AİHM tarafından ne gibi kararlar verildiğinin sorulmasını hükmetti.

-MHP´ye Kızılelma mitingi sorulacak-

Mahkeme, MHP Genel Merkezi´ne müzekkere yazılarak kamuoyunda Kızılelma Mitingi olarak bilinen 30 Ağustos 2003 tarihinde yapılan mitinge parti olarak destek verilip verilmediği, destek verilmiş ise ne gibi bir destek verildiğinin sorulmasına karar verdi. 11 Haziran´da savunmasını yapan tutuklu sanık Mehmet Perinçek, ABD´nin Irak´a müdahalesine karşı çıkmak, savaşta Türk askerlerinin rol almasına karşı çıkmak ve Kıbrıs´ta Rauf Denktaş´a destek vermek amacıyla İşçi Partisi Öncü Gençlik İstanbul şubesi ile Ülkü Ocakları İstanbul şubesinin oluşturduğu tertip komitesi tarafından ortaklaşa bir miting düzenledik demişti. ( DHA)

(26 Temmuz 2012, 12:28)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4714    yazdır/print


 

Aydınlık davasında 5. duruşma

Ergenekon örgütünün medya ayağına yönelik olarak açılan Aydınlık davasında 5. duruşmanın görülmesine başlandı. Savunmasını yapan tutuklu sanık Mehmet Perinçek, ülkücülerle yaptıkları ´Kızılelma Koalisyonu´ iddialarına değindi. Veli Küçük´le görüştüğü iddiasını doğrulayan Perinçek, Küçük´le Ermeni meselesini konuştuğunu söyledi: ´Veli Küçük´e bir dosya takdim ettim. Küçük´ün bir miting isteği olmuş olabilir. Diyelim ki teklif etti. Ne olacak?´

11.06.2012 14:25 Ergenekon soruşturması kapsamında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek´in oğlu Mehmet Perinçek ve Aydınlık gazetesi sahibi Mehmet Sabuncu´nun da aralarında bulunduğu 14 şüpheliye ilişkin açılan davanın görülmesine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde devam ediliyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki 5. duruşmaya, tutuklu sanıklar Mehmet Bora Perinçek, İP Merkez Karar Kurulu üyeleri Mehmet Bedri Gültekin, Erkan Önsel ile Turan Özlü katıldı.

MEHMET PERİNÇEK´İN SAVUNMASI

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese savunmaların alınmasına devam edileceğini belirterek tutuklu sanık Mehmet Perinçek´i kürsüye çağırdı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu söyleyen Mehmet Perinçek, 19 Ağustos 2011 yılında gözaltına alındığını ve ardından da çıkarıldığı mahkemede tutuklandığını hatırlattı. Perinçek, Ağustos 2003´te kendi liderliğindeki İP gençlik grubu olan Öncü Gençlik ile Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından İstanbul eski Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz önderliğindeki grubun, Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün talimatıyla bir araya getirildiği, gençleri birleştirmek amacıyla kurulan Kızıl Elma Koalisyonu faaliyetleri kapsamında 30 Ağustos´ta Taksim´de miting düzenlendiği iddialarına değindi. Perinçek, 2003 yılında Taksim´de düzenledikleri Mehmetçik Coni´ye kalkan olamaz isimli mitingin basında ´Kızılelma ittifakı´ olarak da değerlendirildiğini söyledi.

-İP ve Ülkü Ocakları´ndan ´Kızılelma koalisyonu ve ortak miting-

Kuvayı Milliye Cephesi faaliyetleri kapsamında gerçekleştirildiği iddia edilen mitingin düzenlenmesi konusunda Veli Küçük´ün bir talimatı olmadığını ifade eden Perinçek, ´Mehmetçik Coni´ye kalkan olamaz´ adıyla ABD´nin Irak´a müdahalesine karşı çıkmak, savaşta Türk askerlerinin rol almasına karşı çıkmak ve Kıbrıs´ta Rauf Denktaş´a destek vermek amacıyla İşçi Partisi Öncü Gençlik İstanbul şubesi ile Ülkü Ocakları İstanbul şubesinin oluşturduğu tertip komitesi tarafından ortaklaşa bir miting düzenledik dedi. Perinçek, yapılan bu mitingin, İP Öncü Gençlik İstanbul Şubesi ile Ülkü Ocakları İstanbul Şubesi´nin oluşturduğu komite tarafından düzenlendiğini anlattı. Perinçek, mitingde ABD´nin Kuzey Irak tehdidi ve Kıbrıs meselesini dile getirdiklerini belirterek, konuşmacı olarak kendisinin yanında o dönemde Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı olan Atilla Kaya´nın da yer aldığını kaydetti. Temiz ile 2 Ocak 2003´te Kıbrıs ile ilgili yapılan mitingden beri tanıştıklarını ve görüştüklerini ifade eden Perinçek, ´30 Ağustos´ta yapılan miting, hem İP´in hem de MHP´nin tüzel kişilik olarak aldığı bir kararla yapıldı´ dedi.

İddianamede belirtildiği gibi miting öncesinde Veli Küçük ile görüştüğünü söyleyen Mehmet Perinçek, Veli Küçük´ün yanına İşçi Partisi İl Başkanı Turhan Özlü ile gittim. Veli Küçük´e Ermeni meselesiyle ilgili yaptığım çalışmalarla ilgili bir dosya takdim ettim. Ermeni Meselesi ile ilgili bilgilerimi kamuoyu ile paylaşıyordum ve hazırladığım bu dosyayı herkese sunuyordum. Veli Küçük´te aramalar sırasında bu takdim ettiğim belgede bulunmuş diye konuştu. Veli Küçük´e sunduğu Ermeni Meselesi ile ilgili hazırladığı dosyayı heyete gösteren Mehmet Perinçek, Evet bunu Küçük´e ben verdim o görüşmede verdiğim dosya budur dedi. Mehmet Perinçek, Zaten Veli Küçük´te ifadesinde ´Mehmet Perinçek Ermeni Meselesi ile ilgili fikirlerini beyan etti´ demiş. Evet doğru diye konuştu.

Perinçek, Küçük bu görüşmede böyle bir mitingin olmasını ifade etmiş olabilir, böyle bir isteği olmuş olabilir. Veli Küçük teklif etse ne olacak? Diyelim ki teklif etti. Mitingde bir tane suç var mı? Tek bir kişinin burnu kanamış mı? Yasal izinler alınmış. Sağ-sol örgütler bir araya geliyor. Mitingle ilgili tek bir şikayet ya da dava var mı, Mitingle ilgili 9 yıldır açılmış tek bir dava yok. Herkes kendi parti hiyerarşisi içinde karar almıştır. Siyasi partilerin faaliyetleri de anayasal güvence altındadır. Veli Küçük bize ´Miting yapın´ diye teklifte bulunmadı. Mitingin düzenlendiği yıl 2003. Biz 2012 yılındayız. Aradan 9 yıl geçmiş. Bu mitingi yaptım pişman da değilim. Adına ister Kuvayı Milliye deyin ister Kızılelma deyin önemli değil dedi.( AA, DHA)

Kuvayi Milliye mitinginin ardından iddianamede yer alan şifreli örgütsel konuşmalara değinen Perinçek, Pınar Yavuz isimli şahıslar yaptığım görüşmede ´sabit telefondan görüşelim´ sözünü telefon parası çok yazmasın diye sarf ettim yorumunda bulundu.Levent Temiz ile ilgili şifreli sözlerden bahseden Perinçek Levent Temiz´in sote yerde buluşalım sözü şifreli olarak belirtilmiş. Ancak bu konuşmada şifre falan yok. Sadece sakin, basının olmadığı bir yer olarak kullanılmıştır. Kaldı ki onu da ben söylemiyorum Levent Temiz söylüyor. ifadelerini kullandı. Perinçek şunları anlattı: Dışişleri Bakanlığı Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü tarafından beni çağırdılar ve Ermeni meseleleriyle ilgili çalışmalarım oldu. Devlet tarafından belirli çalışmalarından bana koruma verildi. Bu koruma polisleri haftalık olorak rapor verir. Levent Temiz ile görüşmemizde koruma polisi de yanımdaydı. Yani gizli bir görüşme değildi. ( Cihan)

-Talat Paşa Komitesi-

Perinçek, 12 yıldan beri Ermeni meselesiyle ilgili çalışma yaptığını belirterek, bu nedenle resmi kurumlar tarafından kendisine koruma verildiğini söyledi. Perinçek, iddia olunan ´Ergenekon terör örgütü´nün amaçları doğrultusunda kurulan Talat Paşa Komitesi´nin, 1915 Ermeni olaylarına ilişkin yürüttüğü ´Büyük Proje 2006´ ve ´Büyük Proje 2007´ projelerinin danışma kurulu üyesi olduğu iddialarına değindi. Perinçek, iddianamede kendisi hakkındaki ´Ermeni meselesiyle uğraşmayıp, Talat Paşa Komitesi içinde örgüt adına çalıştığı´ iddiasını reddetti. Talat Paşa Komitesi´nin siyasal hedefleri olmadığını, Ermeni meselesinin de siyasi bir mesele olduğunu ifade eden Perinçek, Doğu Perinçek´in bir siyasi partinin genel başkanı olması nedeniyle Ermeni meselesinin siyasi boyutlarıyla ilgilenmesinin, kendisinin de bir akademisyen olarak bu konuda çalışma yapmasının normal olduğunu savundu.

´12 yıldır Ermeni meselesiyle ilgili devlet arşivlerinde çalışma yapıyorum. Kitaplar yazdım. Türkiye´de ve dünyada konferanslar verdim. Onlarca bilimsel makale ve tebliğim var´ diyen Perinçek, kitaplarını mahkemeye sundu. 2004 yılından beri İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü´nde araştırma görevlisi olarak çalıştığını dile getiren Perinçek, Ermeni meselesiyle ilgili çalışma yapmak üzere Dışişleri Bakanlığı Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılında Rusya´ya gönderildiğini söyledi. Kendisiyle ilgili görevlendirme yazılarını mahkemeye sunan Perinçek, bu konuların Dışişleri Bakanlığı´ndan da sorulabileceğini, hatta o dönemde görev yapan diplomatların da tanık olarak dinlenebileceğini kaydetti. Perinçek, Ermeni meselesiyle ilgili çalışmalarından dolayı resmi kurumlar tarafından kendisine koruma verildiğini ve tutuklanana kadar bu durumun devam ettiğini anlattı. Perinçek´in savunmasını tamamlamasının ardından duruşma, yarına ertelendi. (AA)

(11 Haziran 2012, 14:25)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon´un Kızılelma koalisyonu

AYDINLIK DAVASI DURUŞMALARI

Aydınlık ve Ulusal Kanal´a operasyonlar

Aydınlık iddianamesi kabul edildi

Aydınlık soruşturması 2011´de başladı

Ergenekon Aydınlık´ta: Yeni belgeler

Kontrgerilla Medyası

Ergenekon´un henüz ortaya çıkarılamayan yedek (idhar) kadroları konulu manşetlerimiz

Ergenekon davasını engelleme girişimleri

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4612    yazdır/print


 

Bahçeli´ye suikaste dava açıldı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli´ye suikast planladıkları iddialarıyla gündeme gelen Türk İntikam Teşkilatı/ Direniş Hareketi örgütüne yönelik operasyonda 5´i tutuklu 6 zanlı hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı.Cumhuriyet savcılığınca hazırlanan iddianame, Adana Özel Yetkili 7. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edildi. Soruşturma kapsamında 11 zanlı hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığını karar verildi. Tutuklu sanıklar hakkında 15 yıla kadar hapis cezası istendi.

24.03.2012 22:49 Yürütülen teknik ve fiziki takip işlemleri, arama, kriminal ekspertiz raporları doğrultusunda Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan 73 sayfalık iddianamede şüpheliler hakkında ´ürpertici´ iddialara yer veriliyor. İddianamede, örgütün ´2040-2050 yıllarında Türkler ile Kürtlerin nüfusunun eşit olacağı; bunun engellenmesi için Kürtlere yönelik topyekûn bir imha hareketinin başlatılması´ amacıyla kurulduğu belirtiliyor. Terör örgütünün, Devletin bütün kurumlarının devşirmeler (siyasetçiler) tarafından işgal edildiği, Türk kanı taşımayan bu devşirmelerin bir an önce tasfiye edilmeleri gerektiği düşüncesiyle hareket ettiği anlatılırken, örgütün düşman nitelemesi ve çözümü şu sözlerle özetleniyor: Türk devletini tehdit eden öncelikli düşmanlar Kürtler; ülkede yaşayan diğer azınlıklar, İslamcı akımlar, AKP´nin kurucu üyeleri ve vekillerinin ivedilikle imha edilmesi.

TÜRK-KÜRT ÇATIŞMASI, HALKI KIŞKIRTMAK

Örgütün internet aracılığıyla başta sempatizan kitle olmak üzere milli hassasiyetleri bulunan insanlara ulaşmaya ve bu sayede Türk- Kürt çatışması meydana getirmek, ülkede yaşayan diğer tüm azınlık gruplara yönelik halkı kışkırtmayı hedeflediği değerlendirilmektedir. denilen iddianamede şüphelilerin eylem arayışında olmaya ilişkin telefon görüşmelerine yer veriliyor.

Şüphelilerden Sercan G.´nin verdiği ifadelerde Gökhan G.´nin işyerine gittiği bazı günlerde yaptıkları konuşmalarda, Kuru kuruya toplantı yapmanın boş bir şeydir. İki üç PKK´lı döverek nezarethaneye girmek salaklıktır. Farklı eylemler yapılması gerekir. PKK´lılara zarar vermek yerine azınlıklara saldırı düzenlenebilir. Bu doğrultuda kiliseye yönelik bombalama ve BDP il binasına silahlı eylem yapılabilir. şeklindeki beyanları tespit ediliyor.

´JANDARMAYA MUHBİRLİK YAPTIM´

İddianamede örgüt lideri olarak gösterilen Sedat Ç.´nin ´Barboros´ kod adını kullandığı ve kendisini askeri bir yetkili olarak tanıttığı ifade ediliyor. Şüpheli Sedat Ç.´nin sorgudaki savunmasında, Suçlamaları kabul etmiyorum. Ankara İl Jandarma Komutanlığı´nda tarihi eserler konusunda muhbirlik yaptım. dediği ifade ediliyor.

Zanlı Sercan G.´nin ise görüşmelerinde derin teşkilatlanmalardan bahsederek, kendisini MİT ve askeri şahıslarla birlikte olduğu vurgusunu yaptığı anlatılan iddianamede şu ifadeler yer alıyor: MHP´nin gençlik yapılanması olan Ülkü Ocakları okul yapılanması içerisindeki şahısları kullanıp, doğu kökenli ve PKK´ya sempati duyan şahısların tespiti ve bunlara eylem yapılmasıyla ilgili konuları görüştüğü anlaşılmıştır. Ayrıca şüpheli Silvan´da şehit olan asker protestolarına katılarak, yönlendirmede bulunduğu tespit edilmiştir.

İşyerinde, bir adet Kaleşnikof marka silah, bu silaha ait şarjör, 21 adet Kaleşnikof fişeği ele geçirilen Sercan G.´nin evindeki aramalarda Bozkurt Birliği Gençliği, Beyin Kadrosu ibareli örgütsel şemaya dikkat çekiliyor.

DEVLET BAHÇELİ YOK EDİLMELİ

İddianamede, zanlı Sercan´ın evinde elde edilen geçirilen doküman hakkında şu bilgiler veriliyor: Rauf Denktaş´ın, Alpaslan Türkeş´in ölümünden sonra yerine geçen Devlet Bahçeli, siyonistler tarafından MHP´nin içerisine sokulan bir ajandır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´ün seçilmesi, Abdullah Öcalan´ın yakalanması ve asılmaması ile fanatik ülkücülerin partiden ihraç edilmesi gibi konuların Devlet Bahçeli´nin birer planı olduğu vurgulanmaktadır. Devlet Bahçeli´nin bir dönem MİT ile çalıştığı, ülkücü ışığı söndürmek için adım adım emeline ilerlediği ve bu yüzden Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) olarak planlar yaparak, Bahçeli´nin yok edilmesi gerektiği belirtilmektedir. (iletişim tespit tutanağında ise Gökhan G. İle Kubilay K. arasındaki görüşmede Kubilay K. ´... Kardeş bizim ya kurtuluşumuz için yemin ediyorum var ya bir kurtuluş hareketi başlatmak için önce Devlet Bahçeli´yi temizlememiz lazım, Devlet Bahçeli´nin ölmesi lazım.´ Gökhan G. ise ´Yaparız yiğidim, yaparız, her şeyi yaparız´ diyor.

İSİM LİSTELERİ BELİRLENEREK EYLEM YAPMA AŞAMASINA GELDİĞİ ANLAŞILMIŞTIR

Şüphelilerin kod isim kullandıkları, azami derecede gizliliğe riayet ettikleri ve genellikle ankesörlü telefonla veya yüz yüze görüştükleri belirtilen iddianamede şu ifadeler kullanılıyor: Bu bağlamda Sedat Ç.´nin (Barbaros), Kubilay K.´nın (yeşil) kod isimleri kullandıkları tespit edilmiştir. Şüphelilerin birbirlerinden haberdar illegal gizli bir örgütlü yapı oluşturdukları ve aralarında bir ast-üst ilişki geliştirdikleri... Ankara´da faaliyet gösteren Sedat Ç.´nin bu yapının başı olduğu, Gökhan G. ve Uğur A.´nın bu şahısla bağlantılı Adana´da faaliyet gösterdikleri....Oluşturulan bu yapının kamuoyunda tanınması amacıyla ses getirecek bir dizi eylem arayışına girdikleri değerlendirilmiştir. PKK sempatizanı veya Kürt kökenli oldukları tespit edilen şahıslar ile ülke yönetiminde görev alan emperyalist güçlerin ajanı olarak nitelendirilen kişilerin isim listesinin belirlenerek, eylem yapma aşamasına geldiği tespit edilmiştir.

Haklarında Terör örgütü yasadışı silahlı Türk İntikam Birliği Teşkilatı/Direniş Hareketi yöneticisi veya üyesi olmak, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah ve mermileri satın alma, bıçak ve diğer aletleri izinsiz olarak satma, satın alma, bulundurma suçlarından 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan tutuklu sanıklar Sedat Ç. (44), Gökhan G. (32), Kubilay K. (29), Uğur A. (35), Sercan G. (25) ve tutuksuz Mustafa G. (52) önümüzdeki günlerde hâkim karşısına çıkacak. ( Cihan)

BAHÇELİ SUİKAST İDDİASI İÇİN NE DEMİŞTİ?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli suikast iddialarına şu şekilde cevap vermişti: Türkiye´de gelişen siyasi sosyal olaylar, terörist faaliyetler devam ettiği sürece, her millet evladı gibi siyasette aktif rol üstlenmiş insanların bir riski taşıdığını bilmek lazımdır. Zaman zaman doğruluk derecesi nedir bilinmemekle beraber siyasiler üzerine suikast sözcüğü geliştirerek gündeme taşındıklarını biliyoruz. Bir yıldan bu yana araştırıldığı ifade ediliyor ama biz böyle bir konuyu hiç hissetmedik. Suikast iddiasını ciddiye almadım. Bizi üzen, böyle bir suikast faaliyetinin amacını Türkiye´de bir kardeş kavgasını başlatmak ve onların ifadesiyle bir Türk-Kürt kavgasını başlatmak istemeleridir.

(24 Mart 2012, 22:49)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Türk İntikam Teşkilatı´na operasyon

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4367    yazdır/print


 

Sabancı ve Hablemitoğlu Ergenekon işi

Birinci Ergenekon davasına 215. duruşma ile devam ediliyor. Duruşmada Doğu Perinçek´in avukatları reddi hakim talebinde bulundu, talep mahkemece reddedildi. Ardından Gizli Tanık ´Kıskaç´ın ifadesinin alınmasına geçildi. Kıskaç, sanıklar; Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ, Osman Gürbüz ve Oktay Yıldırım hakkında ciddi iddialarda bulundu. ´Sabancı ve Hablemitoğlu´nu Ergenekon öldürdü´ diyen tanık bazı ayrıntılar verdi.

05.03.2012 12:31 29´u tutuklu 108 sanıklı Birinci Ergenekon Davası´nın 215. duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nin bitişiğinde bulunan küçük salonunda yapılan duruşmaya emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Alparslan Arslan´ın da aralarında bulunduğu 21 tutuklu sanık katıldı. Duruşmadan men cezası bulunan tutuklu sanıklar İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Osman Yıldırım, Semih Tufan Gülaltay, Bedirhan Şinal, İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu, Özkan Kurt ile diğer tutuklu sanıklar Hayrettin Ertekin, Sedat Peker ve Ergün Poyraz duruşmaya katılmadı. Tutuksuz sanıklardan ise Nusret Senem ve Güler Kömürcü duruşmada hazır bulundu.

ARSLAN´IN BABASINDAN ÇIPLAK AYAK TEPKİSİ

Bu arada duruşma öncesinde Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan´ın babası İdris Arslan ve annesi Hatice Arslan oğlunun duruşmaya yalın ayakla getirildiğini söyleyerek tepki gösterdi. Arslan´ın ailesi bir süre jandarma görevlileriyle tartıştı. Ardından izleyiciler bölümüne oturdu. Arslan´ın çorap giymediği ve terlikle salonda bulunduğu görüldü.

REDDİ HAKİM TALEBİ

Mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese duruşmaya Gizli Tanık Kıskaç´ın ifadesinin alınmasına devam edileceğini belirtti. Bunun üzerine Doğu Perinçek´in avukatları 16 duruşmadan men cezası alan Perinçek ile davanın esas hakkındaki karar duruşmasına kadar men edilen avukat Hasan Basri Özbey´in gizli tanığın ifadesi sırasında salonda bulunması gerektiğini belirterek itiraz etti. Perinçek´in avukatı Mehmet Cengiz, Gizli tanığın Doğu Perinçek´in ve avukat Hasan Basri Özbey´in gıyabında dinlenmesi usüle ve yasaya aykırıdır dedi. Cengiz talebinin gerekçelerini açıklamak istedi ancak Mahkeme Başkanı süresinin dolduğu gerekçesiyle konuşmasına izin vermedi. Bunun üzerine Mehmet Cengiz, reddi hakim talebinde bulunduğunu ifade etti. Başkan Özese taleplerin değerlendirilmesi için duruşmaya ara verdi.

TALEPLERİ REDDEDİLİNCE AVUKATLAR SALONU TERK ETTİ

Aranın ardından Başkan Özese, reddi hakim talebini usüle aykırı olduğu gerekçesiyle reddederken, Doğu Perinçek ve avukat Hasan Basri Özbey´in gizli tanık dinlenirken salonda bulunmaları talebini de yasaya ve usüllere aykırı olduğu gerekçesiyle reddetti. Kararın ardından söz alan Avukat Mehmet Cengiz, Burada adil bir yargılama yapılmıyor. Görevimi yerine getiremeyeceğim için duruşma salonundan çıkıyorum diyerek salonu terk etti. Doğu Perinçek´in salonda bulunan çok sayıda avukatı da Cengiz ile birlikte salonu terk ederek karara tepkilerini gösterdi. Duruşma salonunda bulunan bazı izleyicilerin de avukatların bu tepkisini alkışladığı görüldü. Başkan Özese, görevlileri uyararak alkışlayanların salondan çıkarılmasını istedi. Alkışlayan izleyiciler salondan dışarı çıkarıldı.

GİZLİ TANIKTAN PERİNÇEK´E AĞIR SÖZLER

Duruşmaya ´Gizli Tanık Kıskaç´ın ifadesinin sesi ve görüntüsü bozularak alınmasıyla devam edildi. Gizli tanık Kıskaç, Aydınlık ve İşçi Partisi´nin web sitesinde yayınlanan, İfadesini kağıttan okuduğu ve mahkemede Türk ordusuna karşı psikolojik harekat yapıldığı şeklindeki haberleri eleştirdi. Kıskaç, Bana kimse hiçbir şekilde yazılı metin vermemiştir. Psikolojik harekat Doğu Perinçek´in sanatıdır. Kıbrıs savaşı zamanında Rauf Denktaş´a Faşist olduğunu söylemiştir. Şimdi kendisi neden sıçrıyor? Perinçek, Kıbrıs çıkartmasıyla ilgili Türk ordusuna ´işgalci´ Rauf Denktaş´a da ´faşist´ demiştir. Doğu Perinçek ile birlikte istediği yerde açık oturuma çıkarım. diye konuştu.

İDRİS ARSLAN´DAN İKİNCİ TEPKİ

Gizli tanığın sesinin düşük çıkması üzerine sorunun giderilmesi için duruşmaya ara verildi. Bu sırada Alparslan Arslan´ın babası İdris Arslan, Mahkeme Başkanı Özese´ye seslenerek oğlunun yalın ayakla salonda bulunduğunu çoraplarını kendisine vermek istediğini söyledi. Başkan Özese, Arslan´a Sizin davaya müdahale hakkınız yok. Yazılı olarak iletin diyerek salondan ayrıldı. Duruşma aranın ardından ´Gizli tanık Kıskaç´ın ifadesinin alınmasıyla devam edecek. ( DHA)

SABANCI VE HABLEMİTOĞLU´NU ERGENEKON ÖLDÜRDÜ

Kıskaç, sanıklar; Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ, Osman Gürbüz ve Oktay Yıldırım hakkında ciddi iddialarda bulundu. Gizli tanık Kıskaç, Veli Küçük´ün Giresun Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı döneme ilişkin açıklamalarda bulundu. Sivas kırsalında çatışmadan kaçan teröristlerin Veli Küçük´ün görev yaptığı bölgelere gittiğini söyleyen Kıskaç, Küçük´ün Giresun´da göreve başladığında nüfuzunu kullanarak Sivas İmranlı İlçe Jandarma Bölük Komutanı olan Menderes Güçlü´yü Giresun Şebinkarahisar Bölük Komutanlığı´na getirdiğini öne sürdü. Kıskaç, Orada da zamanla teröristler çıktı. dedi.

Önce JİTEM´de sonra da MİT adına çalıştığını ifade eden Kıskaç, 90´lı yıllarda cezaevinde bulunduğunu, o dönemde de idarede mektup okuma komisyonunda görev yaptığını anlattı. Cezaevine gelen bazı mektuplarda Sabancı suikastı sanığı Fehriye Erdal´ın Almanya´daki adresinin de bulunduğunu dile getiren Kıskaç, Erdal´ın adresinin ´Almanya´nın Frankfurt şehrindeki Petersberger STR 30 Türkan Erdoğan Apartmanı´ olduğunu öğrendim. MİT´e verdiğim adres daha sonra Uğur Dündar tarafından Arena´da yayınlandı dedi. Sabancı cinayetinin basit bir olay olmadığını, bir kırılma noktası olduğunu belirten Kıskaç, Veli Küçük´ü herkes tanır, Veli´yi herkes bilir. Hatta Özdemir Sabancı suikastinin olduğu dönemde Sabancı Center güvenlik müdürlüğünü emekli Tümgeneral Öner Pehlivanoğlu yapıyordu. Öner Pehlivanoğlu, Veli Küçük´ün bir numaralı arkadaşıdır. Bu generale karşı kimse bir şey yapmadı. dedi.

´OSMAN GÜRBÜZ, HABLEMİTOĞLU´NU ÖLDÜRDÜĞÜNÜ SÖYLEDİ´

İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Osman Gürbüz tarafından tehdit edildiğini söyleyen ve mahkemelik olduklarını belirten Kıskaç, bunun üzerine Gürbüz´ü internetten araştırdığını söyledi. Gürbüz´ün Antalya Kuvay-i Milliye Derneği üyesi olduğunu öğrendiğini ifade eden Kıskaç, Ben cezaevindeyken Şerife Gürbüz bana amcası Osman Gürbüz´ün Hablemitoğlu cinayetini işlediğini söyledi. şeklinde konuştu. Daha sonra Osman Gürbüz ile Merter Mc Donalds´ta yaptıkları görüşmede Sıkmasaydım bu kadar para olur muydu? Necip´i öldürdüm, parayı aldım. Patron benim. Jandarmada komutanım var, adı da Levent Ersöz. Bunun dışında 2 bin adamım var.´ dedi. ifadelerini kullandı. Osman Gürbüz´ün itiraflarını Merter´de Mc Donalds´ın kameraları tarafından çekildiğini söyleyen Kıskaç, kayıtları İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü´ne gönderdiğini ancak hiçbir işlem yapılmadığını savundu.

22 Nisan 2006 günü Çamlıca Kız Lisesi´nde Veli Küçük´le görüştüğünü ifade eden Kıskaç, toplantıya Oktay Yıldırım´ın da katıldığını aktardı. O zaman Çamlıca gişelerinden kaçak geçiş yaptıklarını belirten Kıskaç, Kayıtlarda da vardır. Toplantının ardından Veli Küçük´e Osman Gürbüz´ü anlattım. Küçük de bana, ´Osman Gürbüz bizim adamımız´ dedi. Veli Küçük ve Osman Gürbüz, Necip Hablemitoğlu cinayetinin ardından yollarını ayırmış. ifadelerini kullandı.

´DAVAMI ÇEKMEK İÇİN DEMİREL´İN KORUMASI ARADI´

Tehdit nedeniyle Osman Gürbüz ile davalık olduklarını hatırlatan Kıskaç, davayı geri çekmesi için Kuvayi Milliye Derneği´nin Antalya Şubesi sorumlusu olan Ali Pur´un kendisini aradığını belirtti. Pur´un İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar´ın okul arkadaşı olmasının yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in de eski koruması olduğuna dikkat çeken Kıskaç, Pur´un sıklıkla kendisini arayarak davayı geri çekmesini istediğini söyledi.

´FİKRİ KARADAĞ, HAZIRLADIĞI 13 BİN KİŞİLİK ´HAİN´ LİSTESİNİ ÇALDIRDI´

Davanın tutuklu sanığı Fikri Karadağ´a, Osman Gürbüz´ü kast ederek Bu itirafçı teröristin aranızda işi ne? dediğini anlatan Kıskaç, İlerleyen günlerde Fikri Karadağ beni telefonla arayarak uçakla İstanbul´a geleceğini söyledi. dedi. Kıskaç, Karadağ, arabasında muhafaza ettiği çanta içindeki 13 bin kişilik hain listesini bana gösterdi. Sonra pastanede bir süre oturup konuştuk. Arabaya tekrar döndüğümüzde çantanın çalındığını gördük. Karakola giderek şikayette bulunduk. Çanta bulundu ancak içi boştu. ifadelerini kullandı. ( Cihan)

JİTEM´İ TEOMAN KOMAN VE AYDIN İLTER KURDU

29´u tutuklu 108 sanıklı dava süresince tartışma konusu olan JİTEM´in varlığıyla ilgili de ilginç iddialarda bulunan Gizli Tanık Kıskaç, JİTEM´in ana kurucularının eski Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman ve emekli Orgeneral Aydın İlter olduğunu iddia etti. Sivas´ta JİTEM için 1991 yılında çalışmaya başladığını öne süren gizli tanık, Bayburt´ta silahlı eğitim gördüğünü ve ekipteki tek sivil olduğunu iddia etti. 1991-1995 yılları arasında aralıksız olarak JİTEM´de çalıştığını söyleyen Kıskaç, JİTEM yok diyen yalan söylüyor. JİTEM´i emekli Albay Arif Doğan değil Teoman Koman kurmuştur. Ana kurucuları Teoman Koman ve Aydın İlter´dir. Eşref Bitlis JİTEM´e karşıydı. Orduda emir-komuta zinciri vardır. JİTEM silahlı güçtür ancak lağvedildi dedi.

ABDULLAH ÇATLI KAZADA ÖLMEDİ, ÖLDÜRÜLDÜ

Abdullah Çatlı´nın Susurluk´taki kazada ölmediğini yaralı kurtulduğunu, kazadan hemen sonra ise öldürüldüğünü öne süren gizli tanık, söz konusu cinayeti Antalya JİTEM Grup Komutanlığı´ndan Başçavuş Hakan ve Yüzbaşı Kadir Tahir´den öğrendiğini savundu. Olay sonrası kazaya ilişkin video kayıtları ve fotoğraflar gördüğünü öne süren tanık Kıskaç, Abdullah Çatlı´nın arabadan indiği, kapının üst tarafında tutunduğuna yönelik 2 fotoğrafı gördüm. Abdullah Çatlı´nın kafasının ortasında yarık vardı, arabanın sol tarafının dışında yerde oturur vaziyetteydi. Bu fotoğrafı JİTEM çekti şeklinde konuştu. Kazayla ilgili bir de kamera kaydı izlediğini ifade eden Kıskaç, söz konusu kayıtlarda kamyonun altına giren arabanın sağdan sola kayda alındığını iddia etti.

Gizli Tanık Kıskaç´ın ifadesine ara veren Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese duruşmayı yarın saat 09.00´a erteledi. ( DHA)

-Gizli TanıkPoyraz da Çatlı öldürüldü demişti-

06.03.2012 10:56Birinci Ergenekon davasında daha önce ifade veren Gizli tanık Poyraz da, Abdullah Çatlı ile Gonca Us´un Susurluk´taki kaza sırasında değil, boyunları kırılarak öldürüldüğünü, bunu Veli Küçük´ün de bildiğini iddia etmişti.

-Osman Yıldırım da Hablemitoğlu´nu Gürbüz öldürdü demişti-

Yine Birinci Ergenekon davasının sanıklarından olan Osman Yıldırım da mahkemedeki ifadesinde Hablemitoğlu´nun Osman Gürbüz tarafından öldürüldüğünü söylemişti.

(05 Mart 2012), son güncel.: (06 Mart 2012)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Necip Hablemitoğlu ile ilgili manşetlerimiz

Özdemir Sabancı cinayeti ile ilgili bazı manşetlerimiz

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4314    yazdır/print


 

İncil olayından Ergenekon çıktı

Ankara adliyesi deposunda bulunan tarihi İncil, KKTC´deki St. Barnabas Manastırı soygunu ve olayı araştıran Kıbrıs´lı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti ile bağlantılı çıktı. İncil olayı Ergenekon´un Kıbrıs´taki faaliyetlerini de bir kez daha gündeme getirdi.

25.02.2012 13:35Ankara adliyesinin deposunda bulunan tarihi İncil, KKTC´deki St. Barnabas Manastırı soygunu ve bu olayı araştıran Kıbrıs´lı gazeteci Kutlu Adalı cinayetiyle bağlantılı çıktı. İddialara göre Hz. İsa Peygamberin (A.S.) havarilerinden biri olan Barnabas incili Hz. İsa´dan duyduğu şekilde ve dört nüsha olarak yazar. Bu incillerden biri 1981 yılında Türkiye´de ortaya çıkmıştır. Diğer bir nüshası ise kaçakçılık yoluyla Kıbrıs´a satılır ve bir manastıra konulur. Olay Kıbrıs´ta bulunan güvenlik güçlerinin 1996 yılında Aziz Barnabas´ın mezarını soymaları ile farklı bir boyut kazanır. Askerler mezardan ne almışlardır? KKTC´de soygunu araştıran gazeteci Kutlu Adalı, aldığı tehditlerden kısa bir süre sonra öldürülür. Adalı öldürülmeden bir süre önce Abdullah Çatlı´nın Kıbrıs´a geldiği tespit edilir.

Meclis Susurluk Komisyonu üyesi eski bakan Fikri Sağlar, 1996 yılı Mart ayında, (KKTC´de) St. Barnabas Manastırı İkon ve Arkeoloji Müzesi soyuldu, Barnabas İncil´i de çalındı dedi. Sağlar, Susurluk olayı ile bu soygun arasındaki bağlantıyı da şöyle anlattı:Soygunu araştıran Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı, olay gecesi manastıra gelen araç plakalarından, derin çete bağlantılarına ulaştı. Sonra tehdit edilip, Uzi marka bir silahla öldürüldü. Biz Susurluk Komisyonunda, Adalı´nın öldürüldüğü 7 Temmuz 1996 günü, Abdullah Çatlı´nın da Kıbrıs´ta olduğunu ve Mehmet Özbay kimliğiyle adaya girdiğini belirledik. Kutlu Adalı´nın eşiyle de görüştüm, TBMM´ye önergeler verdim. Cinayetin faili bulunamadı ve Türkiye AİHM´de 95 bin Euro tazminata mahkum oldu.

12 yıl önce Kıbrıs´ta Türkiye´ye getirildi

El yazması İncil´in, 2000 yılında KKTC´den gelen bir kişinin bavulunda bulunduğu ve 12 yıldır Ankara Adliyesi deposunda olduğu ortaya çıktı. Müzeler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Zülküf Yılmaz, Etnografya Müzesine teslim edilen eserin Barnabas İncili olma ihtimalinin yüksek bulunduğunu söyledi.İsa´nın öğrencilerinden olan Barnabas tarafından yazılan İncil, İsa´nın ilahlığını kabul etmediği için Roma Katolik Kilisesince yasaklanmıştı. İncil, M.S. 325´e kadar İskenderiye kilisesinde saklandı. Yasaklanınca, kopyaları yazıldı. Hem aslı, hem de el yazması kopyaları yıllarca elden ele dolaştı. Asıl adı Joseph olan ve Kıbrıs Salamis´te doğan Barnabas, ölümünden sonra adına yaptırılan Magosa´daki St. Barnabas Manastırına gömülmüştü.

Konu 2009´da Türkiye´de gündeme gelmişti

Aslında bu incil konusu birkaç yıl önce Türkiye´de gündeme gelmişti. Ancak geçtiğimiz günlerde bir depoda ortaya çıkan incilin o bahsedilen incil olduğunun ileri sürülmesi yeni oldu. Konu Türkiye´de ilk kez Aydoğan Vatandaş´ın ´Apokrifal´ adıyla yazdığı kitabında, daha sonra Star yazarı Aziz Üstel ve son olarak da Bugün yazarı Nuh Gönültaş tarafından 2009 yılında dile getirilmişti. Gönültaş´ın yazısındaki ilgili bölüm şu şekildeydi:

Konuyu önce Aziz Üstel gündeme getirdi. Ve Star Gazetesi´ndeki köşesinden Barnabas İncili Genelkurmay´da mı? sorusunu sordu. Her konuda sık sık açıklama yapmayı seven Genelkurmay bu soruya henüz yanıt vermedi. Aslında Genelkurmay´ın bu konudaki sessizliği uzun zamandır sürüyor. Bu konuyu Aziz Üstel Aydoğan Vatandaş´ın Apokrifal adıyla yazdığı kitabından alıntı yaparak dile getiriyor. Ancak Apokrifal´den tek satır söz etmiyor. Apokrifal, Grekçe halktan gizlenmesi gereken anlamına geliyor. Aziz Üstel dün bu konuyu yeniden dile getirdi ve Vatandaş´ın kitabından yeni alıntılar yaparak Apokrifal´in hakkını teslim etti. Şimdi... Bu Barnabas İncili konusu Türkiye´de pek bilinmeyen bir konu. Bu incildeki bölümler Kuran´ın mesajı ile adeta örtüşüyor. Dahası Hocagil´in yaptığı tercümeye göre, ´Senden sonra bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak´ ayetinden yola çıkarak´ Peygamber Efendimize bir atıf olduğunu düşünüyor. Aydoğan Vatandaş, 1981 yılında o dönemde Hakkari sınırları içinde şimdiyse Şırnak sınırları içerisinde yer alan Uludere´de köylülerce bulunan Aramice İncil´in sır perdesini önce Araştırmacı yazar Müfid Yüksel sonra da İncil´i Özel Harp Dairesi (ÖHD)´nin kontrolünde tercüme eden filolog Doç.Dr.Hamza Hocagil ile yaptığı söyleşilerle aralıyor ve kanımca yabancı dillere tercüme edilebilse uluslararası best seller olabilecek araştırma kitabına imza atıyor. Vatandaş Kıbrıslı arkeologlar Tuncer Bağışkan ve Andreas Folias ile de görüşerek son derece enteresan bazı bağlantılar yakalıyor.

Barnabas incili ilk olarak 1981´de Şırnak´ta bulundu

Hocagil´in tercüme ettiği İncil şöyle başlıyor: Ben Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık alemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu´l Kudüs´le Meşaha´ya vahyolunanı tıpkı İsa´dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum. Böyle bir İncil´in ortaya çıkmasının Hristiyan aleminde büyük dalgalanmalara yol açacağına kuşku yok. Peki bu İncil bulundu mu? Bulundu hem de Türkiye´de... Zaten Apokrifal de neredeyse bu buluntu etrafında gelişen olayları dile getiriyor. 1981´de Şırnak Uludere´de avdan dönen köylüler bir mağaraya giriyor. Babat Aşiret Reisi Korucubaşı Hazım Babat´ın babası Ferhat Babat mağarada bir kitap buluyor. Parşömene yazılmış kitap Süryani alfabesiyle Aramice yazılmıştı. Karbon testinden sonra kitap rahmetli Turgut Özal´ın girişimleriyle Aramice uzmanı Doç. Hamza Hocagil tarafından Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) kontrolünde tercüme edilmeye başlanır. İncil´in son sayfasında Aziz Barnabas´ın söz konusu İncil´i dört nüsha olarak yazdığını fark eden tercüman, Nahit Şenoğul Paşa´nın yardımları ile bu kez diğer üç İncil´in peşine düşer. Ardından biri hariç diğer iki İncil de bulunur. İncillerden biri İsrail´de bulunur. İsrail´de bulunan İncil önce Vatikan´a satılmak istenir. Vatikan adına İncil ile ilgili görüşmelerde bulunan Kardinal Mario, Açıklanamayan bir sebeple hayatını kaybeder.

Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti

Bir süre sonra, İncil bu kez bir yayınevi üzerinden Yunanistan´a satılır. Bu olayda Ergenekon örgütünün izlerine de rastlanır. Olay Kıbrıs´ta bulunan güvenlik güçlerinin 1996 yılında Aziz Barnabas´ın mezarını soymaları ile farklı bir boyut kazanır. Askerler mezardan ne almışlardır? KKTC´de soygunu araştıran gazeteci Kutlu Adalı, aldığı tehditlerden kısa bir süre sonra öldürülür. Adalı öldürülmeden bir süre önce Abdullah Çatlı´nın Kıbrıs´a geldiği tespit edilir. Ergenekon örgütü bir numaralı şüphelidir.

12 yıldır çözülemeyen cinayet

1996 yılı Temmuz´unda faili meçhul bir suikastla öldürülen Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı´nın cinayetindeki sır perdesi 16 yıldır aralanamadı. Adalı´nın bedeninden çıkarılan 2 kurşunun balistik incelemesi yapılmadı. Suikastta, o dönem, hakkında yazdığı yazılar nedeniyle tehditler aldığı, Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Galip Mendi, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı olan Hasan Kundakçı ve Abdullah Çatlı´nın isimleri geçti. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, suikastın Susurlukçuların meşhur silahı Uzi ile gerçekleştirildiğini açıkladı. Kutlu Adalı´nın eşi İlkay Adalı, suikastın faillerinin ortaya çıkarılması için davanın peşini bırakmayarak, büyük bir hukuk mücadelesi ortaya koydu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nde (AİHM) gerekli soruşturmayı yapmadığı için Türkiye´yi mahkum ettirdi.

Ergenekon ziyaretçisi Mendi, eşimi ölmeden tehdit etti

Kıbrıs´ta 1996 yılında öldürülen gazeteci eşi Kutlu Adalı´nın eşi İlkay Adalı´dan, faili meçhul suikastlarla öldürülen Uğur Mumcu´nun eşi Güldal Mumcu´ya ve Necip Hablemitoğlu´nun eşi Şengül Hablemitoğlu´na, Susmayın çağrısı gelmişti. Eşinin katillerinin bulunması için Ergenekon davasından umutlu olduğunu anlatan İlkay Adalı, eşinin ölümünde kısa süre önce Kocaeli Garnizon Komutanı Galip Mendi´den tehdit telefonları aldığını ve Mendi´nin bunu mahkemede kabul ettiğini ifade etmişti. İlkay Adalı, şu iddiayı gündeme getirmişti: Kıbrıs´ta ´Evet - Hayır´ oylaması yapılacağı zaman Galip Mendi, Muzaffer Tekin´le birlikte gelip burada, köyleri gezip ´Hayır´ oyu verilmesi hususunda halka telkinde bulundular.

Ergenekon Kıbrıs´ta çok güçlü

Org. Yirmibeşoğlu´ndan skandal itiraf: Rumlar yaptı süsü vermek için Kıbrıs´ta cami yaktık

Barnabas İncili olayı Ergenekon Terör örgütünün Kıbrıs´taki varlığını da bir kez daha gündeme getirdi.KKTC´de geçmiş dönemlerde tıpkı Türkiye´dekine benzer şekilde çok sayıda bombalama eylemleri ve cinayetler gerçekleşmiş, failleri meçhul kalmıştı. Türkiye´de başlayan Ergenekon soruşturması sürecinde, örgütün KKTC´de çok güçlü bağlantıları olduğuna dair deliller ortaya çıkmıştı. Ancak iddialar Türkiye´dekinden farklı olarak KKTC´de soruşturulmadı. Daha doğrusu önceki başbakan Talat zamanında başlatılan soruşturma, daha sonra iktidara geçen ve halen iktidarda olan Ulusal Birlik Partisi (UBP) hükümeti tarafından açıkça örtbas edildi.

Kıbrıs´ta Rumlara karşı verilen savaşta Türk direnişini Türk Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) örgütlediği, Rumların yenilgiye uğratılmasında önemli rol oynadığı ileri sürülüyor. Muhtemelen de bu nedenle Özel Harp Dairesi´nin işlediği suçlara göz yumuluyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümünde rol aldığı gerekçesiyle Özel Harp Dairesi şüpheli olarak gündeme gelmişti. Özel Harp Dairesi´ni savunmak için konuşan o dairenin eski komutanlarından emekli Org. Sabri Yirmibeşoğlu 23 Eylül 2010 tarihindeki Habertürk canlı yayınında boş bulununca ağzından çok önemli bir itiraf kaçırmıştı. Kıbrıs´ta sivil direnişi örgütleyen isim olarak bilinen emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, halk arasında adı kontrgerilla olarak bilinen Özel Harp Dairesi´nin faaliyetlerini anlatırken ´Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Mesela bir cami yakılır. Kıbrıs´ta biz bunu yaptık. Bir cami yaktık´ demişti.

Kontrgerilla´nın ya da Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı konusunda söylenebilecek çok fazla bilgi var aslında. Ancak satırlar buna müsait olmadığı ve aşağıda belirtilen linklerden ek bilgi alınabileceği için burada özet bilgiler verilmiştir.

Başbakan Eroğlu: Faili meçhul her ülkede olur, illa ki bulunacak diye bir şey yok!

Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan Türk Metal-İş sendikası lideri Mustafa Özbek´te ele geçirilen belgelerde Ergenekon´un Kıbrıs´taki adamı olarak gösterilen o dönemin (ve şu anda da) başbakanı ve son seçimlerde de yine başbakan adayı olarak yarışan Ulusal Birlik Partisi (UBP)´li Derviş Eroğlu, ´Faili meçhul her ülkede olur, illa ki bulunacak diye bir şey yok´ diyerek şaşırtıcı bir demeç vermişti. Bu demecin ardından, Özbek´ten ele geçen Ergenekon belgelerinde sık sık adı geçen diğer bir UBP´li Özay Andıç da konuşmuş ve Ergenekon iddialarını doğrularcasına derin devleti savunmuştu: ´Derin devlet dünyanın her yerinde vardır. Unutmayın ki her ülkede başvurulan yöntemlerdir bunlar. Kıbrıs´ta Türklük aleyhine çalışan satılmış gruplar vardı.´

Rauf Denktaş: Eh, bizim çocuklar da yaptı bir şeyler!...

Ergenekon soruşturmasında örgütün Kıbrıs uzantısının gündeme geldiği günlerde, Lefkoşa´daki çalışma ofisinde bir basın toplantısı düzenleyen KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili ilginç açıklamalarda bulunmuştu. Adının soruşturma kapsamında bazı telefon konuşmalarında geçtiğini hatırlatan Denktaş, Türkiye´de Kıbrıs davasını savunduğu için Ergenekon davasıyla ilgili kendisine yönelik suçlamaları beklediğini anlatmıştı. Kendisinin susturulmak istendiğini savunan Denktaş, Türkiye´de Ergenekon davası adı altında, laikliğin tehlikede olduğunu, ılımlı İslam diye Türkiye´nin bir yerlere götürülmekte olduğunu gören, Atatürkçü, Cumhuriyet´e sadık, vatanperver insanların tevkif edildiğini görüyoruz, üzülüyoruz. Şüpheyle içeriye alınan insanlar, ´içeride kal, ben delil arıyorum, ben delil bulduğumda aleyhine dava getiririm´ dercesine hapiste tutulmaktadırlar. demişti. Yine Denktaş konuyla ilgili daha önce bir gazeteye verdiği röpörtajda 1974 öncesi TMT hatıralarını anlatmış ve ?Birtakım bombalamalar, şiddet eylemleri oldu, hatta Türkler arasında cinayetler işlendi Kıbrıs´ta o yıllarda, bunlar için ne diyorsunuz? sorusuna, ?Eh, bizim çocuklar da yaptı bir şeyler...? diye cevap vermişti.

Sauna çetesi lideri: Ergenekon´un bugünkü yapısı Kıbrıs TMT´sine dayanıyor. TMT´ciler Ergenekon´la devam etti

Sauna Çetesi´ne yönelik operasyonlarda yakalanan çete lideri Kasım Zengin, Ergenekon´un bugünkü yapısının Kıbrıs´ta kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı´na dayandığını savunmuş ve Buradaki adamları aradığınız zaman bugünkü Ergenekon´u bulmuş olursunuz iddiasında bulunmuştu. Eski Emniyet Genel Müdür Vekili Ertuğrul Çakır, Özel Kuvvetler Komutanlığı´ndan ihraç edilen Yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır ile sanatçı İbrahim Tatlıses´in de aralarında bulunduğu 18 sanıklı Sauna Çetesi davası halen görülüyor. Çete davasının başlamasına neden olan ve üzerinde sahte MİT kimliği çıkan Zengin ve adamlarına yönelik ´Küre´ operasyonu, Susurluk benzeri skandalı ortaya çıkarmıştı. Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır ve Özel Harp Dairesi´nde görevli yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır´ın karıştığı soruşturmada şikeden haraç almaya kadar birçok iddia bulunuyordu.

2. Ergenekon iddianamesi: Örgütün stratejisi, Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe götürmek

İkinci Ergenekon iddianamesinde Türkiye´nin 2003 - 2004 yıllarında ´atlattığı´ darbe girişiminin ayrıntıları ortaya resmen çıkmıştı. İddianamede bu girişimin ayrıntıları adım adım olmak üzere 15 aşamada özetlenmişti ve bu maddelerden 9´uncusu Kıbrıs´la ilgiliydi: ?9- Kıbrıs´ta çözümsüzlük politikası Ayrıca,örgütün stratejileri arasında bulunan ´Kıbrıs sorununun´ çözümsüzlüğe götürmek amacına matuf olarak açıklamalar yaptıkları, sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasını olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları, Eruygur´un Kıbrıs Büyükelçisi´ni çağırarak bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını, Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiğinin ses ve görüntü kayıtlarından anlaşıldığı,...? İddianamede bu şekilde geçen satırları dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de Ergenekon savcılarına verdiği ifadesiyle doğrulamıştı: ?... Kıbrıs konusunda çalışma yapmaları hususunda tüm kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı´na birlikte bir çalışma yapmaları talimatı verdiğini, normal usulde bu tür çalışmalarda herkesin görüşünü beyan ettiğini ve bu görevi kıdemli olana verdiğini, kıdemli olanın da bu tür çalışmaları elden arz ettiğini veya bir kapak yazısı ile gönderdiğini, daha sonra da Genelkurmay Karargahı´nda değerlendirildiğini ve Genelkurmay Başkanı´nın görüşünü alarak ilgili makama verildiğini, kendisinin böyle bir çalışma beklerken birden 4 imzalı alışılmış usullerinin dışında yazılı bir belge önüne gelince usul olarak rahatsız olduğunu, ayrıca daha sonraki dönemde Kıbrıs Büyükelçisi´nin kendisinden habersiz bazı bilgileri Jandarma Genel Komutanı´na ilettiğini duyması üzerine bu konuyu ilgilisine usulüne uygun bir şekilde söyleyerek, bu yapılanın uygun bir davranış olmadığını, bundan sonra tüm bilgileri kendisine getirmesini ilettiğini anlattı.? (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(25 Şubat 2012, 13:35)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

ERGENEKON´UN KIBRIS UZANTISI KONULU MANŞETLERİMİZ

Kıbrıs´ta Ergenekon izi örtbas edildi

Kıbrıs bu işin üssüydü, Ergenekon hala iktidarda

Kıbrıs Ergenekon´unun şok belgeleri

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4287    yazdır/print


 

Birinci Ergenekon´da 211. duruşma

Birinci Ergenekon davasının bugün görülen 211. duruşmasında, gizli tanık ´Poyraz´ ifade veriyor. Poyraz, sanık Sedat Peker ile olan irtibatını anlattı.

23.01.2012 12:52 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon ana davasının 211. duruşmasında Veli Küçük, Doğu Perinçek ve Muzaffer Tekin´in de aralarında bulunduğu 24 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, Semih Tufan Gülaltay ve Sedat Peker hazır bulundu. Peker ile Gülaltay, başka suçtan tutuklu bulundukları için tutuklu sanık bölümünde yer aldı. Tutuklu sanıklar Muzaffer Şenocak, Hayrettin Ertekin, Oktay Yıldırım, Seyhun Zaim ve Danıştay saldırısı faili Alparslan Arslan ise duruşmaya katılmadı.

Duruşmada, ´Şike davasında´ da gizli tanık olan bu dosyanın gizli tanığı ´Poyraz´, sesi ve görüntüsü değiştirilerek duruşma salonuna yansıtılarak dinlendi.Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, bugünkü duruşmada gizli tanık Poyraz´ın ifadesine başvurulacağını söyledi. Başkan Özese, tanığın, gizli tanık odasında sesinin ve görüntüsünün bozularak duruşma salonuna yansıtılmak sureti ile ifadesini vereceğini açıkladı. Gizli tanık Poyraz´ın yanında üye hakim Hüsnü Çalmuk ile zabıt katibinin de bulunduğu belirtildi.

GİZLİ TANIK POYRAZ´IN İFADESİ

´Gizli tanık Poyraz´ 1974´ten beri İstanbul´da yüz kızartıcı suç haricinde bir çok suç işlediğini belirterek, 1982 yılında gayri resmi aleme girdiğini, 1988´de adam kaçırma, hürriyeti tahdit suçlarından Paşakapısı Cezaevinde yatarken Şike Davası´nın tutuklu sanıkları Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz ile ardından da Sedat Peker´le tanıştığını anlattı.

Tanıdıkları Vedat Kadıoğlu´nun aracılığıyla Alaattin Çakıcı ile tanıştığını ifade eden gizli tanık, cezaevinden tahliye olunca Alaattin Çakıcı´nın işlerini koşuşturmaya başladığını, aynı zamanda da Anadolu yakasında Sedat Peker ile ilişkisini gizli gizli yürüttüğünü kaydetti.

Çakıcı´nın 4. Levent´teki yazıhanesinde çalışırken uyuşturucu işiyle uğraşan Celal Ateş ile Dündar Kılıç arasında tartışma çıktığını ifade eden gizli tanık, ´Çakıcı bana ´kadroyu kur´, dedi. Ben de ona Sedat Peker´i söyledim. Peker´i Çakıcı´nın yanına çıkardım. Ekibimizi oluşturduk. Celal Ataş´e pusuya gittik. Onun arabasının arkasından elinde telsizli ve silahlı kişiler çıktı. Ateş´in narkotik polisleriyle arası iyiydi. Onları görünce biz de kaçtık. Ateş istese bizi polislere rahat yakalatabilirdi´ dedi.

Bu olayın ardından Çakıcı´dan tamamen koparak Sedat Peker ile takıldığını belirten gizli tanık, Sedat Peker´in sevdiği adamlardan biri olan ve soyadını değiştirerek Peker ile aynı yapan Tolga Peker´in boynundaki bozkurt amblemli kolyenin PKK´lı olduğu söylenen kişi tarafından kopartılması üzerine bu kişiyi ayağından ve kolundan yaraladığını anlattı.

´Şike Davası´nın tutuklu sanığı Olgun Peker´in de, Peker´e bağlı hareket ettiğini ileri süren gizli tanık, şöyle devam etti:

´O gece nezarette olmamız gerekirken ben bardaydım. Sedat Peker, ´Bu gece dinlenin yarın gideceksiniz´, dedi. Vurulan kişi PKK´lı falan da değilmiş. Eniştesi Gebze´de komiser olunca, olay araştırıldı. Biz 3 kişi tutuklandık. Bir kaç gün sonra Bayramoğlu´nda Peker´in çok sevdiği biri bıçakla öldürüldü. Öldüren kişinin Gebze Cezevine geleceği söylendi. Peker bana silah verdi. 2 tane de 250´şer liralık deste para verdi. Paraları gardiyanlara dağıta dağıta koğuşa gittim. Koğuşta eski TİKKO´cu vardı. Bizim öldürme planımızı duyarak gardiyana söyleyip başka koğuşa gitti. Öldürülecek adamı da hücreye koydular. O zamanlar cezaevinde kapılar açık rahat rahat hareket edebiliyoruz. Bedri Yağan grubundan 2 kişi gelerek silahı teslim etmemizi istedi. ´Etmem´ dedim. Ben de Özgür Başçavuş´un yanına giderek 8 tane DHKPC´li olduğunu, silahı vermezsem beni öldüreceklerini söyledim. ´Bu fırsatı kaçırmayalım, DHKPC´lileri öldürmek için büyük fırsat´ dedim. Büyük silah istedim. ´Hem halk, hem de emniyet gözünde bir numara oluruz´ dedim. Sedat Peker, ´bu işi erteleyeceğiz´ dedi. Aradan bir zaman geçti, İzmit Cezaevinde giderken isyan çıkınca geri göndük. O gece koğuşta kalmayıp jandarmada kaldık. Ben cezevinde kalırken belimde silah vardı.´ ( AA)

DANIŞTAY SANIKLARI OSMAN YILDIRIM´A SALDIRDI

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon davasında duruşma salonunda kavga çıktı. Danıştay dava dosyasının sanığı Erhan Timuroğlu, aynı dosya sanığı Osman Yıldırım´a saldırdı. Osman Yıldırım, Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesine el bombası atılmasına ilişkin önemli itiraflarda bulunmuştu.Sanıkların duruşma salonuna giriş çıkışlarını yaptıkları salona giren Timuroğlu, ani bir hareketle Yıldırım´a doğru koşmaya başladı. Saldırıyı fark eden jandarma ekipleri sanık Timuroğlu´nu tutmaya çalıştı. Ancak Timuroğlu jandarma ekiplerince yakalanmadan Yıldırım´a yumruk savurdu. Yıldırım´ın eğilmesi üzerine yumruk sırtına isabet etti. Olaya hemen müdahale eden ekipler Timuroğlu´nu yakaladı.

Jandarma ekipleri Timuroğlu ve Yıldırım´ı ayırırken sanık bölümünün arka tarafında oturan diğer Danıştay dosyası sanığı İsmail Sağır da Yıldırım´a saldırmaya kalkıştı. Normal günlerde tutuklu sanık bölümünün ön kısımlarında oturan Sağır´ın, saldırıdan önce Yıldırım´ın yakınlarındaki bir koltuğa oturması da dikkat çekti.

Sağır´ın teşebbüsü Jandarma ekiplerince engellendi. Sağır´ın iki elini arkasında birleştiren askerler yerinden hareket etmesine de mani oldu.

Bu sırada Cumhuriyet gazetesine molotof atma eylemine ilişkin dava dosyasının sanığı Bedirhan Şinal´e refakat eden jandarma erleri ile uzman çavuş da sanıkları yatıştırmak için yerlerinden ayrıldı. Bu sırada boşta kalan Şinal´in, Osman Yıldırım´a doğru fırlatmak üzere bir sandalyeyi kaptığı gözlendi. Ancak jandarma görevlileri Şinal´in bu saldırısını da engelledi. Timuroğlu duruşma salonundan çıkarıldı.

Timuroğlu, salondan jandarmalar tarafından zorla çıkarılırken, Yıldırım´ın da güçlükle zapt edildiği görüldü. Bu sırada Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Yıldırım´a ´Sakin olun´ dedi.

Yıldırım´ın jandarmalar tarafından salondan dışarı çıkarılırken küfür ettiği duyuldu. Bu sırada Şinal de, ´Sen mahkemeye küfür edemezsin. Mahkemeye küfür ediyorlar´ derken, Başkan Özese, duruşmaya ara verdi.

Timuroğlu salondan çıkarıldıktan sonra Osman Yıldırım jandarma ekiplerince güçlükle sakinleştirildi. 5-6 kişilik asker ekibi tarafından duruşma salonundan çıkartılmaya çalışılan Yıldırım, kendisine saldıran Timuroğlu ve Sağır´a ağır küfürler etti.

Öte yandan, davanın 20 Ocak 2012 tarihli duruşmasında sanıkların ihtiyaç için duruşma salonundan çıktıkları bölümde meydana gelen gürültü sesinin de yine Osman Yıldırım ile diğer Danıştay sanıkları arasında çıkan tartışmadan kaynaklandığı öğrenildi. Sanıkların birbirine saldırmaları üzerine tutanak tutulduğu, her iki tarafın da kendilerine yönelik küfür edilmesi ve kendisini korumak için karşı koyduğunu söyledikleri öğrenildi.

Davanın tutuklu sanıklarından Alparslan Arslan, Osman Yıldırım ve Bedirhan Şinal, tutumları ve diğer sanıklar ile ilişkileri nedeniyle 3´er jandarma askeri ve birer uzman çavuş nezaretinde duruşma salonuna getirilip götürülüyor. Bu sanıklar, duruşma sırasında da sanık bölümünde en arka sıralarda yine aynı koruma çemberinde oturtuluyordu. (Cihan)

SANIKLARA KISITLAMA, 4 SALDIRGANA 16 DURUŞMA YASAK

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon davasının öğleden sonraki bölümü başladığında Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, heyet olarak aldıkları bir kararı açıkladı. Alınan bu karara, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu ile Bedirhan Şinal´in Osman Yıldırım´a saldırmasının ardından alındığı öğrenildi.

Başkan Özese, duruşmanın öğleden önceki bölümünde meydana gelen kavga nedeniyle duruşma görüntülerinin izlendiğini açıkladı. Özese, görüntülerde kavgaya karıştıkları tespit edilen İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu, Özkan Kurt ve Bedirhan Şinal´in bu duruşmadan itibaren görülecek olan 16 duruşmaya girmelerinin yasaklandığını söyledi. Öte yandan olay sırasında Osman Yıldırım´a sandalye fırlatmaya çalışan sanığın da Özkan Kurt olduğu öğrenildi.

Bu kararda sanıkların duruşmaları takip etmeleri gerektiği, canları her istediğinde duruşma salonundan çıkıp tekrar gelmelerinin doğru olmadığı, salonda meydana gelişmeleri takip etmeleri gerektiği de belirtildi. Alınan bu karar sonrasında duruşmalara öğleden önce 10.50 ile 11.00 arasında ve öğleden sonra da 15.15 ile 15.30 arasında ihtiyaç arası verilecek ve sanıklar da sadece bu sürelerde duruşma salonundan dışarıda bulunabilecekler.

Duruşmalardan yasaklanan 4 sanık salondan çıkarılırken, Bedirhan Şinal de, Ben kime saldırmışım? diye bağırdı. Bağırmaya devam edince ağzı jandarmalar tarafından kapatılan Şinal, zorluk çıkarmaya devam edince ellerinden ve bacaklarından tutularak salondan çıkarıldı. Duruşma, gizli tanık Poyraz´ın dinlenilmesiyle devam ediyor. ( Cihan)

´VATAN UĞRUNA MÜCADELE ETTİĞİMİZİ SANIYORDUK, KANDIRILMIŞIZ´

Ergenekon ana davasında gizli tanık Poyraz, tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün, organize suç örgütü liderliğinden yargılanan Sedat Peker´e talimatlar verdiğini söyledi. Veli Küçük´e ´amca´ diyorduk. diyen Poyraz, Derin devlet vardı. Vatan, millet, Sakarya uğruna mücadele veriyorduk. Meğer biz kullanılmışız. ifadelerini kullandı.İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon ana davasında gizli tanık Poyraz, davanın sanıkları Sedat Peker ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük arasında yakın bağlantılar olduğunu anlattı. Veli Küçük´ün Kocaeli İl Jandarma Komutanı olduğu döneme değinen gizli tanık Poyraz, Veli Küçük o dönemde bizim arkamızdaydı. Polis tarafından aranan 2 kişiyi, Gebze Jandarma Komutanlığı´nda 15 gün boyunca sakladılar. Gebze adeta bizim Cumhuriyetimizdi ifadelerini kullandı.

Gizli tanık Poyraz, Şike Davası´nın da tutuklu sanığı olan Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz´ın düğünü olduğu dönemde, sanık Sedat Peker´in de polis tarafından arandığını anlattı. Gizli tanık Poyraz, Kadıköy evlendirme dairesinde nikahı olacaktı, otel´de de düğünü olacaktı. Sedat Peker, polis tarafından arandığı için düğüne gelmesi çok zordu. Bu dönemde Veli Küçük´ün yardımıyla Sedat Peker jandarma arabasında düğüne geldi. Daha sonra Sedat Peker´e hoşgeldin sefası yapıldı. Sağolsun Veli Küçük. dedi.

´VELİ KÜÇÜK´ÜN ELİNİ ÖPTÜM, AH ÖPMEZ OLAYDIM´

Zamanında Sedat Peker ile güzel işler yaptıklarını belirten Poyraz, Olgun Peker´in de aynı ekipte yer aldığını söyledi. Sedat Peker ve Olgun Peker ile birlikte İzmit Alay Komutanlığı´na gittiklerini ifade eden Poyraz, Nöbetçi arabayı tanıyordu. İçeri arabayla girdik. Veli Küçük´ün yanına gittik, hoşbeş. Sedat Peker, Veli Küçük´e beni anlattı. Çevremin oldukça geniş olduğunu söyledi. Veli Küçük´ün elini öptüm, keşke öpmez olsaydım. Biz devamlı Kocaeli Alay Komutanlığı´na gidiyorduk. Orada Veli Küçük´ten talimatlar alıyorduk. Sonra Gebze Cezaevi´nde Uzman Çavuş Özgür´ün yanına gidiyorduk. Sonra da nasıl hareket edeceğimizi konuşuyorduk. diye konuştu.

´ARİF DOĞAN VE MUZAFFER TEKİN SİLİVRİ´DEKİ TOPLANTILARA GELİYORDU´

Paşakapısı Cezaevi´nin arkasında Peker´e ait bir yerde ya da Silivri´de Klasis Otel´de toplandıklarını söyleyen gizli tanık, Arif Doğan ve Muzaffer Tekin de oraya geliyordu. Ankara´da ise Sheraton Oteli´nde toplanıyorduk. İsim kaydetmeden kalıyorduk. Ankara´da bir arkadaşım Sedat Peker´in yanındaki adamları görünce ´ben bu adamları tanıyorum JİTEM´ci. Bunlarla senin ne işin var? Seni de ölürdürler.´ dedi. ifadesini kullandı.

Gizli tanık Poyraz, Zeytinburnu Sahili´nde bir yer nedeniyle Peker´in, Nihat Yazıcı ve Halim Kırnap´ın grubuyla aralarında anlaşmazlık çıktığını söyledi. Poyraz, Veli (Küçük) Amca Peker´e ´hepsini hallederiz´ dedi. Veli Küçük yol verince çıktık geldik Bostancı´ya. O sırada Mecnun Odyakmaz, Sedat Peker´e telefon edip Halim Kırnap´ın görüşmek istediğini söyledi. Peker, ´görüşme´ dedi. Halim Kırnap arabasıyla Mecnun Odyakmaz´ın evinde gitmiş. Peker telefonla görüşmeler yaptı. Halim Kırnap, Mecnun Odyakmaz´ın evinin önündeyken bir beyaz bir Toros geldi. İçinde telsizli birileri vardı. Kırnap´ı alıp götürdüler. Peker ´şimdi anasının bilmem nesini gördü. Bu gidişin dönüşü yok´ dedi. şeklinde konuştu.

´VELİ KÜÇÜK´E ´AMCA´ DİYORDUK´

Gizli tanık Poyraz, O zamanlar Veli Küçük´e ´amca´ diyorduk. Derin devlet vardı. Vatan millet Sakarya uğruna mücadele veriyorduk. Meğer biz kullanılmışız. Şimdi devlete güveniyorum. O yüzden konuşuyorum. ifadesini kullandı.

BU KEZ OSMAN YILDIRIM SATAŞTI

Bu arada, Duruşmaya ara verildiği sırada kendisine refakat eden askerlerin arasında ihtiyacını gidermesi için salondan dışarı çıkarılan Osman Yıldırım´ın, arka tarafına doğru bir kitap fırlattığı, jandarmaların olaya müdahale ettikleri gözlendi. Yıldırım´ın, arka tarafında duruşma salonundan çıkmaya çalışan tutuklu sanık Muzaffer Tekin´in ise Mahkeme Başkanı Özese´ye hitaben, Bana mı atıyordu? Bana bir fiske gelse bin tane jandarma bile elimden alamazdı. dediği duyuldu.

YILDIRIM 6 DURUŞMADAN MEN EDİLDİ

Aranın ardından duruşma başladığında Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, aldıkları başka bir ara kararı okudu. Sanık Osman Yıldırım´ın, sanık Muzaffer Tekin´e kitap fırlatmak istediği, bu şekilde duruşmanın intizamını bozduğu ve ileride bu hareketlerine devam etme ihtimali bulunduğu gerekçesiyle bu duruşma dahil 6 duruşmaya katılması yasaklandığını söyledi. ( Cihan)

SERGEN YALÇIN

´Gizli tanık Poyraz´ eski futbolcu Sergen Yalçın´ın Cem Uzan döneminde Beşiktaş´tan İstanbulspor´a 400 bin liraya transfer olduğunu belirterek, parasının 300 bin lirasını alamayan Yalçın´ın Sedat Peker´e geldiğini söyledi. Gizli tanık, ´Peker, Sergen´i anlından öptü. Sergen de bizden oldu. Etiler´deki bir bara Sergen ortaktı. Olgun Peker de o dönemde sosyeteye girdi´ dedi.

-Şike iddiaları-

´Gizli tanık Poyraz´, şike yapılarak maç kazanıldığına ilişkin de, şu iddialarda bulundu:

´Sergen, Tümer, İbrahim, Beykoz´a geldi. Beykoz´da bunlara, ´maçı kaybedin´ talimatı veriliyor. Ama bu Fenerbahçe-Beşiktaş maçı değil. Fenerbahçe başkasıyla, Beşiktaş´ta sanırım Samsunspor ile oynuyordu. Maçı Samsunspor´un kazanacağını söyleyerek girdiğim iddia da, 2 takım elbise kazandım. Aziz Yıldırım bu maç öncesi Sedat Peker´i arıyor. Peker de Beşiktaşlı futbolcular Tümer, Sergen ve İbrahim´i arayarak, çocuklar bu maçta dikkatli olun ayağınız kırılabilir uyarısında bulundu. Maç sırasında Tümer yedek kulübesinden bağırarak hakemin yüzüne tükürdü. Hiç oynamadan kırmızı kart gördü. Sezon sonunda da Fenerbahçe´ye transfer oldu. Bu şekilde Beşiktaş´ın elinden şampiyonluğu aldılar. Sedat Peker Aziz Yıldırım´dan yine para isteyince, Yıldırım Peker´in baskısından kalp sektesi geçirdi.´

Sedat Peker´e ait otoparkların sorumlusu Zeki Yalçın´dan büyük miktarda para çıkınca, Yalçın´ın bu paraya açıklık getiremediğini ifade eden gizli tanık, ´Boğaçkaan Murathan da, bu işi üstlendi. Yalçın öldürüldü´ dedi.

Gizli tanık yorulunca duruşmaya ara verildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon ana davasında gizli tanık Poyraz, ifadesini tamamlamasının ardından savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in sorularını cevapladı. Abdullah Çatlı´yı tanıyıp tanımadığı sorulan gizli tanık, Allah rahmet eylesin. Toprağı bol olsun. cevabını verdi. Savcı Pekgüzel´in, Sedat Peker de aynı şeyi söylüyor. sözleri üzerine gizli tanık, Sedat Peker onu tanımaz. Çatlı´yı çok iyi tanıyan Drej Ali (Ergenekon sanığı), Muhsin başkandır. Çatlı´yı eskiler tanır. Peker´in yaşı yetmez. dedi.

ÇATLI BOYNU KIRILARAK ÖLDÜRÜLDÜ

Susurluk kazası ile ilgili bilgisi olup olmadığı sorulan gizli tanık Poyraz, kaza haberini ilk alanın Veli Küçük olduğunu söyledi. Poyraz, sözlerinin devamında, Abdullah Çatlı ve Gonca Us´un, kaza nedeniyle değil de 3-4 kişi tarafından boyunları kırılarak öldürüldüğünü iddia etti. Kaza geçiren arabayı arkadan takip eden Sedat Bucak´ın koruması ´Abaza Yalçın´ın eski özel harekatçı olduğunu belirten Poyraz, Kaza yerine anında gelen Abaza Yalçın´dır. Ben Abaza Yalçın ile sohbet ettim. Bana, kazadan değil de boyunları kırılarak öldürüldüğünü söyledi. Kaza haberini ilk alan Veli Küçük, boyunlarını kıran 3-4 kişi de biliyor. Bunları açıklasın. Benim çok iyi bilgim var ama ispatım yok. şeklinde konuştu.

VELİ KÜÇÜK SEDAT PEKER´İ BABALARIN BABASI YAPTI

Gizli tanık Poyraz, Sedat Peker´in yaşının genç, gözükara ve atak olmasının, Veli Küçük´ün dikkatini çektiğini söyledi. Gizli tanık Poyraz, Veli Küçük tam aradığını bulmuştu. Sedat Peker gibi birini bulduğu için havalara uçuyordu. Önce Veli Küçük, Hadi Özcan´a, ardından da Kürşat Yılmaz´a mafya babalarının babası olmayı teklif etti. Onlar kabul etmeyince de Sedat Peker´e teklif etti. Bundan sonra Sedat Peker´in etrafına Veli Küçük´ün itirafçıları yerleştirildi. Bu itirafçılar arasında Hüseyin Eren de vardı. diye konuştu. Sedat Peker´in, babalar üstü olduğunu belirten Poyraz, Oldu ama arkasında Korkut Eken ile Veli Küçük vardı. dedi.

Gizli tanık Poyraz, bir gün Sedat Peker ile birlikte Ankara´da Sheraton Oteli´ne gittiğini belirterek, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da o oteldeydi. Her yerde polis vardı. Bakan korumalarının üzerinde bir silah varken, benim üzerimde 2 tane silah vardı. Gülmekten öldüm. Bir polis geldi ve ´Hangi bakanın korumasısın´ diye sordu. Ben de ´Sedat Peker´in korumasıyım dedim. Eee ne de olsa arkamızda Veli Küçük vardı. diye konuştu.

Savcı Pekgüzel´in, Veli Küçük, Sedat Peker´in çek-senet tahsilatı işinden haberi olmadığını söylüyor. Bu konuda bildiklerinizi anlatır mısınız? diye sordu. Gizli tanık Poyraz ise Nasıl yokmuş. Devleti dolandıran banka işlerini Peker´e ihale eden de kendisi değil miydi. cevabını verdi.

İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Adil Serdar Saçan´ın, Sedat Peker´i gözaltına aldığını belirten Poyraz, Önceleri Adil Serdar Saçan´ın adını duyan fellik fellik kaçıyordu. Peker´in gözaltına alınması ve güzelce bir sorgulaması üzerine Veli Küçük, Saçan´a tehditler yağdırdı. Araya Korkut Eken girdi. Daha sonra da Adil Serdar Saçan, Veli Küçük safına geçti. Saçan da dere olup ırmağa aktı, Irmak da Veli Küçük´ün havuzuna döküldü. diye konuştu.

Gizli tanık Poyraz, savcı Pekgüzel tarafından kendisine yöneltilen sorular sırasında İbrahim Şahin´in deşifre olmasından sonra yanındaki grupların, Peker´in yanına geçtiğini anlattı. Gizli tanık Poyraz, İbrahim Şahin ile Sedat Peker arasında yakınlık ve samimiyet olduğunu da söyledi.

Sanık Sedat Peker´in babalar üstü olarak tayin edilmesinin ardından, Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanı olan Veli Küçük´e sık sık ve rahat bir şekilde gittiklerinden bahseden Poyraz, Yolda gidersen Peker telefon edip plakamızı ve otomobilimizin eşgalini veriyordu. Kimse bizi aramadan Veli Küçük´ün yanına rahatlıkla girebiliyorduk. Giderken de Veli Küçük otomobilin yanına kadar geliyor ve bizi yolcu ediyordu. şeklinde konuştu.

Mahkeme heyeti tarafından öğleden önce ve öğleden sonra birer kez ara verildiğinde, duruşma salonundan ihtiyaç için çıkılabileceğine ilişkin ara kararına sanıkların uymadığı gözlendi. Sanıkların duruşma salonundan yine sık sık çıktıkları, ancak ara kararın ardından mahkeme başkanına izin isteyen bir şekilde işaret etmelerinden sonra çıktıkları görüldü. Gizli tanığın, Veli Küçük hakkında iddialarda bulunduğu sırada da Küçük, ihtiyaç için duruşma salonundan çıkmak istedi. Başkan Özese, Sizle alakalı konulardan bahsediyor. hatırlatmasını yaptı. Sanık Küçük ise Dinlemek istemiyorum. Avukatım da duruşmada zaten. O dinliyor. karşılığını verdi. Mahkeme Başkanının Tamam o halde demesi üzerine Küçük´ün, Midem bulandı. diyerek duruşma salonundan çıktığı gözlendi.

Poyraz, Sedat Peker´in eski başbakanlardan Tansu Çiller´in eşi Özer Çiller ile de ilişkisi olduğunu iddia ederek, Özer Çiller de Sedat Peker´i arardı. DYP kongrelerinde ilçede, ilde kimin seçilmesini istiyorlarsa onu kazandırırdı. Zaten karşısındaki kazanamazdı. diye konuştu.

Sedat Peker´in, organize suç örgütü kuruculuğundan yargılanan Kürşat Yılmaz ile yakın ilişki kurduğunu anlatan Gizli Tanık Poyraz, Kürşat Yılmaz, Peker´e ´Reis´ dedi. Peker ´Tavşana kaç, tazıya tut´ dedi. Peker, Antalya´da ´Dozer Süleyman´ olarak tanınan Asayiş Şube Müdürü´nün çocuğunu yurt dışında tedavi ettirdi. Sonra Kürşat Yılmaz´a operasyon yaptırtıp yakalattı. dedi.

Sanık Boğaç Kaan Murathan´ın sanık Sedat Peker´e ait otoparklara bakan Zeki Yalçın´ı, Peker´in paralarını vermediği gerekçesiyle vurduğunu da iddia etti. Duruşma, saat 17.50´de 24 Ocak 2012 tarihine (Yarına) ertelendi.( Cihan)

(23 Ocak 2012, 12:52)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4154    yazdır/print


 

Görüntülenen: 11 - 20 (Toplam 55)  |  Önceki 10 | Sonraki 10 



ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.836.865