Tam
EskidenYeniye
 
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..         "rauf" için arama sonuçları    (Toplam 55 sonuç)          


Zirve Katliamı: Generaller ifadeye çağrıldı

Emekli generaller Hasan Iğsız, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon ile eski rektör Fatih Hilmioğlu, Malatya´da işlenen Zirve Katliamı ile ilgili Ergenekon savcılarınca başlatılan soruşturma kapsamında ifade vermeye çağrıldı.

Zirve Katliamı: Generaller ifadeye çağrıldı

Emekli generaller Hasan Iğsız, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon ile eski rektör Fatih Hilmioğlu, Malatya´da işlenen Zirve Katliamı ile ilgili Ergenekon savcılarınca başlatılan soruşturma kapsamında ifade vermeye çağrıldı.

Malatya Zirve Yayınevi katliamı ile ilgili emekli generaller Hasan Iğsız, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon ile Fatih Hilmioğlu ifadeye çağrıldı. Zirve Yayınevi davasının müdahil avukatları, Tolon´un sık sık Malatya´ya giderek misyonerlere karşı brifingler verdiğini iddia etmişti. Diğer isimler de katliam davasında sık sık gündeme gelmişti. Avukatlar, emekli Orgeneral Şener Eruygur ve İnönü Üniversitesi´nin eski rektörü Fatih Hilmioğlu´nun dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız´la Malatya´da bir araya geldiklerini iddia etmişlerdi. Eski Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, sözkonusu görüntüleri Ergenekon soruşturması dosyasına koymuştu. Soruşturmayı Zekeriya Öz´den devralan savcı Cihan Kansız, bu şahısların ifadesine başvurmaya karar verdi.

Zirve davasında ifade veren tanıklardan Orhan Kartal, davada ´azmettirici´ olmakla suçlanan Varol Bülent Aral´la 2008 yılında Adıyaman E Tipi Kapalı Cezaevi´nde kalırken tanıştığını anlatmış ve şu ifadeleri kullanmıştı: Arkadaş olduk. Kendisi sohbetlerimiz esnasında Ergenekon adına çalıştığım, Veli Küçük´e saygı duyduğunu, devletin arkasında olduğunu söyledi. Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerini kendisinin yönlendirdiğini ve o çocukların (sanıkların) bir tavuğu bile öldürme cesaretlerinin olmadığını, buna benzer cinayetlerin yapılmasının uygun olacağını söylemişti. Türkiye´de yalnızca Türklerin yaşaması gerektiğini, diğer azınlıkların ise Türkiye´yi terk etmesi gerektiğini söylüyordu.

1997 ile 2005 yılları arasında JİTEM´de gayri resmi istihbarat elemanı olarak çalıştığını anlatan bir başka tanık Erhan Özen ise ifadesinde şu iddialarda bulunmuştu: Ben 1997 ile 2005 yılları arasında JiTEM´de gayri resmi olarak istihbarat elemanlığı yaptım. Bu süre zarfında Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Levent Ersöz isimli şahıslarla irtibatlanarak çalıştım. Çalıştığım bu süre zarfında Muzaffer Tekin ve kod adları Yusuf ve Şiran olan şahıslardan mevcut iktidarı zayıflatmaya ve zor durumda bırakmaya yönelik eylemler planlandığını bilmekteydim. Bu eylemlerin içerisinde Malatya´da misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaştığı ve bu nedenle acil veya normal düzeyde kodlamalar yapılmak suretiyle buralarda eylem yapılacağı dile getiriliyordu.

Zirve Yayınevi davasında daha önce bir başka Ergenekon sanığı Veli Küçük de ´şüpheli´ olarak ifade vermişti.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edilen Kafes İddianamesi´nin en önemli belgelerinden biri olan Kafes Eylem Planı´nda Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetleri için Operasyon´ ifadesi kullanılıyor. ( Zaman)

Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış

Zirve Katliamı´na zemin hazırlayacak faaliyetleri ve Malatya´daki Ergenekon yapılanmasını araştıran İstanbul 13. Ağır Ceza, bir çok Ergenekon ve Balyoz sanığının kentte çeşitli seminerler verdiğini belirlemişti. Zirve Yayınevi katliamı öncesinde Malatya´da 3 Hıristiyan´ın misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle öldürüldükleri katliama zemin hazırladığı iddia edilen misyonerlik seminerleri ile Ergenekon yapılanmasını araştıran İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi, bazı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının da kente seminerler verdiğini belirledi. Ergenekon tutuklusu Fatih Hilmioğlu´nun Malatya İnönü Üniversitesi Rektörlük yaptığı 8 yıl boyunca Ergenekon ve Balyoz sanıkları kenti adeta mesken tutmuş. Bu isimler arasında Balyoz Davası bir numaralı sanığı emekli orgeneral Çetin Doğan´dan Ergenekon´un üst düzey yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu´na, Ergenekon şüphelisi eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu´ndan Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan´da bulunuyor.

8 yılda 139 kişi seminer verdi

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin talebi üzerine İnönü Üniversitesi Rektörlüğü, eski rektör Hilmioğlu´nun görevde olduğu 2000-2008 yılları arasında üniversitede kimlerin konferans verdiğinin listesini gönderdi. Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik imzalı cevabi yazıda, 8 yıl içine konferansa çağrılan 139 isim arasında Çetin Doğan, Sabih Kanadoğlu, Tuncay Özkan, Kemal Alemdaroğlu´nun yanı sıra KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay, Ferit İlsever, Erol Mütercimler, emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur, ilahiyatçı Şahin Filiz, gazeteci Hulki Cevizoğlu, gibi birçok kişinin adı yer aldı. Malatya´da seminerlere Ergenekon davası sanıkları Ferit İlsever´in 17. Kasım 2006´da ve 10 Aralık 2004´te iki kez, Türkan Saylan´ın 10 Aralık 2004 ve 16 Mart 2005´te iki kez katıldığı bildirildi. 11.04.2005´teki konferansta Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan´ın ve Şener Eruygur´un da konuşma yaptığı kaydedildi. Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş, Ergenekon sanıkları Kemal Alemdaroğlu ile Ferit İlsever de 10 Aralık 2004´teki konferansta bir araya gelerek konuşma yaptıkları belirtildi.

Tolon´dan katliam günü konferans

Sabih Kanadoğlu´nun da 28.07.2006´da konuşmacı olarak üniversiteye davet edildiği görülürken, Hurşit Tolon´un da Zirve Yayınevi katliamının olduğu 18.04.2007´de konferansa konuşmacı olarak katıldığı belirtildi. Mahkemenin, seminerlerde katliama zemin hazırlayacak bir konuşma yapılıp yapılmadığını da mercek altına aldığı öğrenildi.

(23 Haziran 2011, 13:29)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış

Zirve´yi başlatan papazdan şok itiraflar

Flaş!!! Zirve soruşturmasında 6 ilde arama

Flaş!!! Ergenekon´da ´Zirve´ operasyonu

Tanık: Malatya ve Dink ´Kafes´ işi

Flaş!!! Dink davası tanığından yeni şok ifadeler

Malatya Zirve Katliamı ve Ergenekon bağlantısı manşetlerimiz

Zirve Yayınevi Katliamı ile Kafes davaları birleşebilir

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=3469    yazdır/print


 

Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış

Zirve Katliamı´na zemin hazırlayacak faaliyetleri ve Malatya´daki Ergenekon yapılanmasını araştıran İstanbul 13. Ağır Ceza, bir çok Ergenekon ve Balyoz sanığının kentte çeşitli seminerler verdiğini belirledi.

Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış

Zirve Katliamı´na zemin hazırlayacak faaliyetleri ve Malatya´daki Ergenekon yapılanmasını araştıran İstanbul 13. Ağır Ceza, bir çok Ergenekon ve Balyoz sanığının kentte çeşitli seminerler verdiğini belirledi.

Zirve Yayınevi katliamı öncesinde Malatya´da 3 Hıristiyan´ın misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle öldürüldükleri katliama zemin hazırladığı iddia edilen misyonerlik seminerleri ile Ergenekon yapılanmasını araştıran İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi, bazı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının da kente seminerler verdiğini belirledi. Ergenekon tutuklusu Fatih Hilmioğlu´nun Malatya İnönü Üniversitesi Rektörlük yaptığı 8 yıl boyunca Ergenekon ve Balyoz sanıkları kenti adeta mesken tutmuş. Bu isimler arasında Balyoz Davası bir numaralı sanığı emekli orgeneral Çetin Doğan´dan Ergenekon´un üst düzey yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu´na, Ergenekon şüphelisi eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu´ndan Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan´da bulunuyor.

8 yılda 139 kişi seminer verdi

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin talebi üzerine İnönü Üniversitesi Rektörlüğü, eski rektör Hilmioğlu´nun görevde olduğu 2000-2008 yılları arasında üniversitede kimlerin konferans verdiğinin listesini gönderdi. Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik imzalı cevabi yazıda, 8 yıl içine konferansa çağrılan 139 isim arasında Çetin Doğan, Sabih Kanadoğlu, Tuncay Özkan, Kemal Alemdaroğlu´nun yanı sıra KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay, Ferit İlsever, Erol Mütercimler, emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur, ilahiyatçı Şahin Filiz, gazeteci Hulki Cevizoğlu, gibi birçok kişinin adı yer aldı. Malatya´da seminerlere Ergenekon davası sanıkları Ferit İlsever´in 17. Kasım 2006´da ve 10 Aralık 2004´te iki kez, Türkan Saylan´ın 10 Aralık 2004 ve 16 Mart 2005´te iki kez katıldığı bildirildi. 11.04.2005´teki konferansta Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan´ın ve Şener Eruygur´un da konuşma yaptığı kaydedildi. Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş, Ergenekon sanıkları Kemal Alemdaroğlu ile Ferit İlsever de 10 Aralık 2004´teki konferansta bir araya gelerek konuşma yaptıkları belirtildi.

Tolon´dan katliam günü konferans

Sabih Kanadoğlu´nun da 28.07.2006´da konuşmacı olarak üniversiteye davet edildiği görülürken, Hurşit Tolon´un da Zirve Yayınevi katliamının olduğu 18.04.2007´de konferansa konuşmacı olarak katıldığı belirtildi. Mahkemenin, seminerlerde katliama zemin hazırlayacak bir konuşma yapılıp yapılmadığını da mercek altına aldığı öğrenildi. ( Star)

(16 Mayıs 2011, 11:41)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Flaş!!! Zirve soruşturmasında 6 ilde arama

Flaş!!! Ergenekon´da ´Zirve´ operasyonu

Zirve´yi başlatan papazdan şok itiraflar

Tanık: Malatya ve Dink ´Kafes´ işi

Flaş!!! Dink davası tanığından yeni şok ifadeler

Malatya Zirve Katliamı ve Ergenekon bağlantısı manşetlerimiz

Zirve Yayınevi Katliamı ile Kafes davaları birleşebilir

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=3299    yazdır/print


 

Şahin: Pişmanım, Hakim: O geçti artık

Ergenekon davası sanığı İbrahim Şahin, emekli olmasının ardından edindiği istihbarat bilgilerini neden sanıklardan Fatma Cengiz vasıtasıyla gerekli makamlara bildirdiği şeklindeki soruya, ´Kendini moderatör olarak tanıtmıştı. Beni askerlerle görüştürdüğünü iddia ediyordu. Demek ki yalanmış, kandırılmışım´ diye cevap verdi. İbrahim Şahin, Başkan Şengün´ün art arda gelen soruları üzerine, ´Tövbeler tövbesi. Bir daha duyduğum hiçbir şeyi kimselere söylemem. Artık beni ilgilendirmiyor´ dedi. Şengün ise, ´Geçmiş olsun. Atı alan Üsküdar´ı geçti´ cevabını verdi.

Şahin: Pişmanım, Hakim: O geçti artık

Ergenekon davası sanığı İbrahim Şahin, emekli olmasının ardından edindiği istihbarat bilgilerini neden sanıklardan Fatma Cengiz vasıtasıyla gerekli makamlara bildirdiği şeklindeki soruya, ´Kendini moderatör olarak tanıtmıştı. Beni askerlerle görüştürdüğünü iddia ediyordu. Demek ki yalanmış, kandırılmışım´ diye cevap verdi. İbrahim Şahin, Başkan Şengün´ün art arda gelen soruları üzerine, ´Tövbeler tövbesi. Bir daha duyduğum hiçbir şeyi kimselere söylemem. Artık beni ilgilendirmiyor´ dedi. Şengün ise, ´Geçmiş olsun. Atı alan Üsküdar´ı geçti´ cevabını verdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen İkinci Ergenekon davasının bugün görülen 112. duruşmasına, gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay´ın da aralarında bulunduğu tutuklu 18 sanık katıldı.Tutuklu sanıklardan eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli tuğgeneral Levent Ersöz, Ersin Gönenci, Levent Göktaş, Hasan Ataman Yıldırım ve Mustafa Dönmez ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, bu davada tutuksuz yargılanan ancak Odatv´ye yönelik yapılan aramaların ardından ´Ergenekon´ soruşturması kapsamında tutuklanan Yalçın Küçük ile ´Balyoz Planı´ davasının tutuklu sanıkları Mustafa Koç ve Cengiz Köylü de hazır bulundu.

Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, salondaki kürsüye alınarak, daha önce alınan savcılık ifadesinin okunmasına devam edildi. Şahin´in 107 sayfadan oluşan savcılık ifadesinin okunmasına geçen salı günü başlanmıştı. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün´ün, ifadesinde geçen Matit Sansaryan´ı sorduğu Şahin, bu kadının Erzincan-Tunceli bölgesinde terör örgütü PKK elemanlarıyla irtibatı olduğunu duyunca bu bilgiyi MİT´e ilettiğini söyledi. ´Asena´ olarak hitap ettiği tutuklu sanıklardan Fatma Cengiz´in aracılığıyla bu bilgiyi Bekir Kalyoncu paşaya da bildirdiğini ifade eden Şahin, 10 yıldır aşiret liderlerinin kendisiyle ilişkisini kesmediğini, hastanedeyken bile aşiretlerin kendisini arayarak bilgi verdiklerini, bir binbaşının vurulacağı bilgisi üzerine de bunu MİT´e ilettiğini kaydetti. Kendisine gelen birçok bilgiyi MİT´e ve askeriyeye bildirdiğini anlatması üzerine Başkan Şengün´ün, ´Paşaları sana bağlayan Fatma Cengiz mi?´ sorusunu ´Evet´ diye yanıtlayan Şahin, Şengün´ün ´Paşalarla aracısız konuşmuyor musun?´ sorusuna da ´Bana ´askeriyede moderatörüm´ demişti. Onun aracılığıyla bildiriyordum´ yanıtını verdi.

Köksal Şengün´ün, ´2008 yılında göreviniz neydi, ne iş yapıyordunuz, emekli miydiniz?´ soruları üzerine hiçbir yerde çalışmadığını, sadece kitap yazdığını ifade eden Şahin, Şengün´ün ´Çalışmadan, bu kadar telefon görüşmeleri... Bu kadar iş size mi düştü?´ demesi üzerine de ´Tövbeler tövbesi, bundan sonra hiç kimseye söylemem´ dedi. Şengün´ün ´Geçti artık. Atı alan Üsküdar´ı geçti´ sözleri üzerine Şahin, ´PKK ile ilgili her şeyi devlete bildirmem gerekiyordu. Bana bildirilen her şeyi MİT´e bildirdim. Fatma Cengiz aracılığıyla da askeriyeye bildiriyordum. Demek ki beni kandırmışlar. Bundan sonra vallahi de billahi de bildirmem´ diye konuştu.( Zaman)

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, tutuklu sanık İbrahim Şahin´in soruşturma aşamasında savcılıkta verdiği ifadesinin okunması ile duruşmaya başladı. Şengün, sanık Şahin´in 105 sayfalık ifadesinin 62. sayfasında geçen bölümleri okudu. Savcılıkta kendisine sorulan sorulara yetersiz cevap verdiği ve hiç cevap vermediğini belirten Şengün, benzeri her konuda, Bunu açıklar mısınız? diye sordu. Şahin ise genelde, Ben bunları hatırlamıyorum., Bunlar bana sorulmadı. ya da Ben genel olarak söylüyorum. cevaplarını verdi.

Sanıklardan Fatma Cengiz ile yaptığı görüşmeleri peşi sıra okunan İbrahim Şahin, edindiği istihbari bilgileri MİT askeri yetkililer ya da Genelkurmay´a bildirdiğini, bu konuda bağlantıyı Fatma Cengiz üzerinden yaptığını söyledi. Fatma Cengiz´in duruşma salonundan ihtiyaç için nezarethanelerin bulunduğu tarafa geçmesinden 5 dakika kadar sonra Başkan Şengün, Fatma Cengiz´i çağırın gelsin. talimatı verdi. Bir dakikadan az bekleyen Şengün´ün, sanık Cengiz´in salona gelmesinden sonra kendisine soru sormaması, Şahin´e soru yöneltmesi dikkat çekti. Başkan Şengün´ün bu davranışı, sanık Fatma Cengiz ile ilgili bölümler geçtiği için, duruşma salonunda bulunarak bu diyalogları dinlemesini istediği şeklinde yorumlandı.

´Kan kardeşine güvenmiyor Fatma Cengiz´e güveniyorsun´

Köksal Şengün, sanık İbrahim Şahin ile kaldığı diyaloğa, Siz komutanlardan kimseyi tanımıyor muydunuz da önce Fatma Cengiz ile görüşüyor, ardından onun vasıtasıyla komutanlarla görüşüyordunuz? şeklindeki soru ile devam etti. Şahin bu soruya, Beni askerlerle görüştürdüğünü iddia ediyordu. Demek ki yalanmış. Kandırılmışım. şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Başkan Şengün, Enver Topuz Paşa ile kan kardeşi olduğunuzu söylüyorsunuz. Neden bu terör ya da PKK konularındaki istihbaratları onun vasıtasıyla komutanlara iletmiyordunuz? diye sorunca Şahin, Bilmiyorum. Enver´e söylemedim. diye cevap verdi. Başkan Şengün´ün, Kan kardeşine güvenmiyorsun da Fatma Cengiz´e nasıl güvenebiliyorsun? sorusuna ise Şahin, Bilmiyorum. demekle yetindi.

Ardahan´da bir çoban ile alakalı yaptığı telefon konuşmaları hatırlatılan Şahin, Bu kişinin PKK´nın silah deposunu bildiğini öğrendik. Bunu da gereken makamlara bildirdik. dedi. Yaptığı görüşmelerde Serpil olarak bilinen Matit Sansaryan isimli bir kadından bahsedildiğini belirten Başkan Şengün, Bu kadının adını PKK´lılara söylediğinizde geri çekileceklerini söylüyorsunuz. Kimdir bu kadın? Nasıl bir kişidir ki ismi söylendiğinde PKK´lılar geri çekilebiliyorlar? diye sordu. İbrahim Şahin ise bu kadının PKK´ya yardım ettiği şeklinde istihbarat aldıklarını ve bu bilgiyi de yine Fatma Cengiz vasıtası ile askeri ve Genelkurmay yetkilisi olarak Metin Gürak paşaya bildirdiklerini söyledi. Şahin, MİT´e verdiği bilgiyi de Kartal isimli arkadaşı aracılığı ile ilettiğini söyledi.

İbrahim Şahin´in bu açıklamalarının ardından Başkan Şengün, 2008 yılında ne iş yapıyordunuz? Resmi bir göreviniz var mıydı? Yoksa emekli miydiniz? diye sordu. Şahin, hiçbir şey yapmadığını, sadece kitap yazdığını söyledi. Başkan Şengün´ün, yaptığı konuşmalarla ilgili sorularına Şahin, bazı istihbari bilgileri toplayıp MİT ve Genelkurmay ile askeri yetkililere ilettiklerini söyledi. Başkan Şengün´ün, bu bilgileri neden Fatma Cengiz gibi biri üzerinden ilettiğini sorması üzerine Şahin, Tövbeler tövbesi. Bundan sonra kim bana ne derse desin kimseye birşey söylemem. cevabını verdi. Başkan Şengün, bu soruya karşılığı ise O geçti artık. Atı alan Üsküdar´ı geçti. şeklinde oldu.

Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yıllarca müdürlük yapan, en son Özel Harekat Dairesi Başkan vekilliğinden sonra emekli olan İbrahim Şahin´in, Başkan Şengün´ün sorduğu bazı sorulara geçiştirici cevaplar verdiği gözlendi. Şahin´in, bazen de soruyu hiç dinlememiş gibi alakasız cevaplar vererek farklı konularda açıklamalar yapması dikkat çekti. ( Cihan)

Gölbaşı´daki mühimmata yalanlama

İkinci ´Ergenekon´ davasının tutuklu sanığı eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Gölbaşı´da bulunan mühimmat konusunda ´Ben böyle bir şey gömmedim´ dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, savcılık ifadesinin okunmasına devam edilen Şahin, bazı telefon görüşmelerinde geçen Kıbrıs konusuna açıklık getirdi. Şahin, oğlunun şehirlerin altyapısına ilişkin çalıştığını ve Kıbrıs´taki belediye başkanıyla da ticari ilişkiler nedeniyle görüştüğünü ancak yapılan ihaleyi alamadıklarını anlattı. ´Babasını çok seviyorum da oğluyla tanışmadım. Oğluna çok selam söyle´ şeklindeki konuşmada geçen babanın Rauf Denktaş, oğlunun ise Serdar Denktaş olduğunu belirten Şahin, bu kişileri sevdiğini ancak tanışmadığını ileri sürdü. Kıbrıs ile ilgili ihale konusunun bu dosyada olmasına tepki gösteren Şahin, ´Ben çeteci miyim? PKK´cıysam ne işi var oğlumun ticari ilişkilerinin burada? Bu ihaleye giremedik, olmadı. Ben sadece oğlumu yönlendirdim. ´Alabiliyorsan bu ihaleyi al´ dedim. Oğlum belediye başkanıyla görüştü, ´Olmuyor baba alamıyoruz´ dedi. Neden bunlar? Ben vatan haini miyim? Bir kuruş almadık bu ihaleden. Neden biz para kazanamaz mıyız? Ölelim mi?´ diye bağırdı. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de, ´Eziyeti kendine yapıyorsun. Bağırarak neyi çözeceksin?´ deyince Şahin, ´Bunların benimle alakası yok´ dedi. Şengün ise ´Var ki dosyaya koymuşlar´ diye cevap verdi. Şengün´ün, telefon konuşmaları ve mesajlara ilişkin savcılık ifadesindeki soruları ve verdiği cevapları hatırlattığı Şahin, ´Korkut Eken hocam. Böyle ucuz işlere girecek adam değil. Niye gitsin Kayseri´de rüşvet alsın. Anlamadım´ diye konuştu.

Kazadan sonra ruhsatları unutuldu

Kadıköy´deki evinde yapılan aramada ele geçirilen silahlarla ilgili de Şahin, kaza geçirdikten sonraki 4-5 yılının kendisi için ölü bir dönem olduğunu, silahların ruhsatlarını yenilemek için Emniyet Genel Müdürlüğüne müracaat ettiğini ancak yenilenmediğini anlattı. Silahların ruhsatlarının 2000 yılından sonra yenilenmeden kaldığını ifade eden Şahin, 7-8 tane silahı olduğunu söyledi. Başkan Şengün´ün ´2´si ruhsatsız, 6´sı ruhsatlı 8 silahın var´ sözleri üzerine Şahin, ruhsatların sonradan verildiğini, bir silahın ise 20 yıldan beri kendisinde olduğunu, hangi aşiret reisinin verdiğini hatırlamadığını, bu silahını unuttuğunu bildirdi. Hayatını dağlarda geçiren biri olduğu için kendisinde bıçak olmasının doğal olduğunu ifade eden Şahin, Ankara´daki evinde bulunan Glock marka silahın da ruhsatsız olduğunu söyledi. İfadesinde sorulan ´Gölbaşı´daki mühimmatı kimin gömdüğünü açıklayınız´ sorusuna ´Silahları kabul etmiyorum´ diyen Şahin, ´Ben böyle bir şey gömmedim. Böyle bir suikast (Alevi ve Ermeni cemaati liderlerine yönelik) belgesi yok. Zaten parmak izlerim de yok´ şeklinde konuştu. ( AA)

İbrahim Şahin: Susurluk kaza değil suikastti

İbrahim Şahin, çapraz sorgusunda Susurluk kazasıyla ilgili bomba bir iddiayı gündeme getirdi. İkinci ´Ergenekon´ davasının tutuklu sanığı eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, çapraz sorgusunda Susurluk kazasının suikast olduğunu iddia etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada nöbetçi mahkeme tarafından alınan ifadesinin okunması işleminin tamamlanmasının ardından Şahin´in çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Şahin´e, ´Çok şey biliyorsun, anlatmak istemiyorsun burada. Başka anlatmak istediğin bir şey var mı?´ diye sordu. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in de ´bazı şeyleri hatırladığını, bazılarını da unuttuğunu söylediğini´ belirtmesi üzerine Şahin, ´Ben sadece Susurluk konusunda konuşurum. Onlarla yatar, onlarla kalkarım. Bu konuyla ilgili mahkeme aşamasında verdiğim ifadeleri inceliyorum. Hatırladıklarım bunlardır´ dedi.

Pekgüzel, Şahin´in ´Herkes konuştu ama hep yalan söylediler´ dediğini anımsatarak, Susurluk konusunda bir bilgiye sahip olup olmadığını sordu. Şahin´in ´Susurluk´un kesinlikle bir kaza değil, suikast olduğunu´ belirtmesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bunu ispatlayacak bilgisi olup olmadığını sordu. Şahin, cezaevinde bulunduğu için bunu ispatlayacak durumda olmadığını söyledi. Şengün´ün ´Nereden biliyorsun kaza olmadığını?´ sorusuna ise Şahin, ´notlarda yazılanlara göre kaza olmadığı yönünde bilgisinin oluştuğu´yanıtını verdi. Bu notları hatırlamadığını, notlarının dışarıda olduğunu ifade eden Şahin´e Pekgüzel, ´Arkadan gelen araç mı vardı, kamyonu ayarlamışlar mıydı?´ sorularını yöneltti. Şahin, polislerden dinlediklerini anlattığını belirtti, Şengün´ün ´Senden doğru olarak bildiklerini anlatmanı istiyoruz´ sözlerine ´Ben bilmiyorum. Elimde kesin bilgi yok´ karşılığını verdi. Pekgüzel´in 1980 öncesi Abdullah Çatlı ile görüşüp görüşmediğini sorduğu Şahin, Özel Harekat Dairesi Başkanvekilliğini yaparken Çatlı ile ´Mehmet Özbay´ kimliğiyle ve sivil bir kişi olarak tanıştırıldığını söyledi. Tanıştıran kişinin bir devlet görevlisi olduğunu ve bu olayın 1994 veya 1995 yılında meydana geldiğini anlatan Şahin, 1996´da ise Çatlı´yı hiç görmediğini söyledi. Çatlı ile Susurluk davasında yargılanan polis memuru Ziya Bandırmalıoğlu´nun oğlunun sünnet düğününden sonra hiç görüşmediğini bildiren Şahin, ´Birinin öldürülmesiyle ilgili yargılanmışlar. Ben o yargılamada var mıyım? Gonca Us ile ilgili yargılanmadım. Dilek Örnek´i tanımıyorum. Ben yargılanmadım. Maalesef Susurluk kazasından sonraki davada gerekçe olarak önüme konuldu´ diye konuştu.

Şahin: Abdullah Öcalan´ı öldürmek için İsrail´e gittim

Savcı Pekgüzel´in ´Levent Göktaş´ı tanıyor musunuz? Birlikte İsrail yolculuğunuz olmuş´ sözlerine Şahin, Göktaş ile dava nedeniyle duruşmada tanıştığını, 2-3 defa görevli olarak İsrail´e gittiğini ancak Göktaş ile gitmediğini söyledi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in ´Devlet sırrı değilse göreviniz neydi?´ sorusuna İbrahim Şahin, ´Abdullah Öcalan´ı öldürmek´ yanıtını verdi. Özel Harekat Daire Başkanvekilliği görevindeyken 1 günlüğüne İsrail´e gittiğini ifade eden Şahin, ´Abdullah Öcalan ile ilgili bilgi istendi. Mehmet Ağar çok iyi biliyordur. Öcalan´ın kaldığı yerlerle ilgili bilgi iletildi. Mehmet Ağar ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı görüştü. Korkut Eken ve beni toplantıya almadılar´ dedi. Pekgüzel´in ´Ne konuşuldu? Silah mı alındı?´ sorusuna Şahin, ´Bilmiyorum. Ağar bunlarla ilgili yargılanıyor zaten´ yanıtını verdi. ´Silahlar nerede? Özel harekat timlerine mi dağıtıldı?´ sorusunu ise Şahin, ´Bilemiyorum. Uzi, tüfek, mermiler var. Bizim dışımızda olan şeyler. Onlar Emniyet Genel Müdürlüğüne teslim ediliyor. Onlar da bize teslim ediyor´ diye yanıtladı. Pekgüzel´in, Tarık Ümit´in öldürülmesinden sonra Mehmet Eymür´ün kendisiyle görüştüğü iddialarını hatırlatması üzerine de Şahin, ´Bunların benimle alakası yok. Tarık Ümit benimle devamlı görüşürdü. Kaybolması, öldürülmesinden bilgim yok. Eymür çağırdı beni. Soruldu. O zaman da söyledim bilmediğimi. Ne gariptir hep ben suçlanıyorum´ diye konuştu.

Ayhan Çarkın´ın iddiaları

Pekgüzel´in ´Ayhan Çarkın´ı tanıyor musun?´ sorusunu ´Şu geçen konuşan geveze´ diye yanıtlayan Şahin, 1995 yılında Çarkın´ın 1 yıl kendisiyle çalışıp ayrıldığını belirterek, ´Onların iddiaları da yalan. Bir insanı tayin etme gücüm, yetkim yok. Tayinleri Emniyet Genel Müdürlüğü yapıyor. Mehmet Ağar, Mehmet Eymür, Susurluk´ta yargılanan polisler, 10 yıldır hiçbiriyle görüşmem´ dedi. Pekgüzel´in ´Ayhan Akça´yı tanıyor musunuz?´ sorusuna da Şahin, ´Benim polisimdi. Siirt´te yanımdaydı. Tokatlı hemşehrimdir. Daire Başkanlığında şoförümdü. Kızla ilgili yargılanmış, cezasını almış´ yanıtın verdi. Mahkeme Heyeti Başkan Şengün, Şahin´in çapraz sorgusuna ara vererek, duruşmayı yarına erteledi. ( AA)

Genelkurmay Tekin´in karizmasını çizdi: Takdirname verilmedi!

Ergenekon davasındaki savunmasını askerlik döneminde aldığı takdirnamelere dayandıran Muzaffer Tekin´e Genelkurmay´dan ?Kayıtlarda takdirname yok? cevabı geldi. Savunmasını ´aldığı iki takdirname´ üzerine kuran Ergenekon´un tutuklu sanığı Muzaffer Tekin hakkında, mahkemenin beklediği cevap Genelkurmay Başkanlığı´ndan geldi. Genelkurmay, Tekin´in ?disiplinsizlik? nedeniyle TSK´dan ilişiğinin kesildiğini belirterek, kayıtlarında kendisine verilmiş takdirname olmadığını bildirdi. Ergenekon terör örgütü iddiasıyla devam eden davanın tutuklu sanıklarından olan ve örgüt yöneticisi iddiasıyla yargılanan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin takdirname şoku yaşadı. Soruşturmayı yürüten savcılar, iki takdirnamenin gerçek olup olmadığını Genelkurmay´a sormuştu. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı´nın 2.6.2008 tarihli yazısında ?Takdirnameler TSK´ya ait değildir? ifadesinin yer aldığı belirtilmişti. Ancak Muzaffer Tekin, iddianamedeki bu bölümün gerçeği yansıtmadığını öne sürerek mahkemeden takdirnamelerle ilgili araştırma yapılmasını istemişti. Bunun üzerine davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, söz konusu takdirnameleri Genelkurmay´a göndererek bunların gerçek olup olmadığını sordu.

İmzalar da gerçek değil

Genelkurmay´dan mahkemeye ulaşan 2011 tarihli ?GİZLİ? ibareli yazıda Muzaffer Tekin´in ?diziplinsizlik? nedeniyle TSK ile ilişiğinin kesildiği ifade edilerek, takdirnamelerin de kayıtlarda yer almadığı belirtildi. Tekin´deki takdirnamede adı bulunan Abdullah Başkan adlı TSK personeli hakkında da ?Üsteğmen rütbesindeyken 1979 yılında hakkında verilen mahkumiyet kararı neticesinde TSK´dan ilişiğinin kesildiği? de yazıda yer aldı. Yine takdirnamelerin altında imzası olduğu iddia edilen emekli Tuğgeneral Mahir Kök hakkında ise şöyle denildi: ?1972-2004 yılları arasında K.K.K.lığında görev yaparak Tuğgeneral rütbesiyle 2004 yılında kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayrıldığı anlaşılmıştır.?

Mahir Kök albayken Tekin emekli olmuştu

?Belirtilen her üç personelin dosyalarında ya da diğer kayıtlarda, takdirnamelere ait dosya nüshalarına veya herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Dolayısıyla anılan belgeler K.K.K.lığı kayıtlarında bulunmamaktadır? denilen yazıda, personellerin ayrı dönemlerde çalıştığına vurgu yapıldı. Yazıda, şöyle denildi: ?E.Tuğg. Mahir Kök, 121. Taktik Komando Alay Komutanı olarak Albay rütbesiyle 1996-1998 yılları arasında görev yapmıştır. Takdirnamede adı geçen şahıslar ise bu tarihlerde TSK personeli olmadığından Kur.Alb. Mahir Kök´ün maiyetinde bulunmayan bu kişilere takdirname verme yetkisi bulunmamaktadır.? ( Star)

Kozinoğlu, özel tim kursunda öğretmenlik yapıyordu

05 Nisan 2011 - Ergenekon davasının tutuklu sanığı İbrahim Şahin, savunmasında kendisinin kurduğunu söylediği özel timle ilgili bilgiler verdi. Şahin, Özel timde üniversite mezunu 11 kişiydik. Sayımızın artırılmasını talep ettik ve 1985-1986 yıllarında 50-60 kişiye ulaştık. Aramıza yeni katılanlar için Ankara´da yeni bir kurs verildi. Korkut Eken ile bir kez de orada karşılaştım. Aynı dönem Kaşif Kozinoğlu da kursta öğretmenlik yapıyordu. dedi.İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen ikinci Ergenekon davasının 113. duruşmasına Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Levent Ersöz, Mustafa Levent Göktaş, Oğuz Bulut ve İbrahim Özcan katılmadı. Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve İbrahim Şahin´in de aralarında bulunduğu 19 tutuklu sanık ise duruşmada hazır bulundu.

Çapraz sorgusu dünkü oturumda yarıda kalan tutuklu sanık İbrahim Şahin, Soruları duyamıyorum ve yanlış cevap veriyorum. diyerek bundan sonra kendisine sorulacak sorulara avukatının cevap vereceğini söyledi. Ancak Şahin, çapraz sorgusu sırasında kendisine yöneltilen sorular karşısında da sessiz kalmadı.

Soruşturma kapsamında yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmatlarla ilgili olarak suçlanan tutuklu sanık Mustafa Dönmez, sanık İbrahim Şahin´e evinde bulunan krokilere dayanılarak bazı kazılar yapıldığını hatırlattı. Dönmez, ardından da bu kazılarda ele geçirilen mühimmatlardan sis bombası kabının kaybolduğunu, farklı kazılarda ele geçirilen mühimmatların da birbirleriyle büyük benzerlikler gösterildiğini savandu. Dönmez, sanık Şahin´e, Bu mühimmatlarla ilgili bir inceleme yaptırdınız mı? diye sordu. Mühimmatlara ilişkin krokide el ve parmak izinin bulunmadığını ileri süren Şahin, bu konu ile ilgili bir inceleme yaptırmadığını söyledi.

Savunma ve savcılık ifadelerinin okunduğu sırada Susurluk kazası ile ilgili bilgiye sahip olduğunu, hatta yazdığı kitapta bu konuları da anlattığını belirten sanık İbrahim Şahin, beklenildiği gibi çapraz sorgusunda da Susurluk kazasını ilgilendiren çok sayıda soruyla karşılaştı. Ancak Şahin´in, Susurluk´la alakalı bu sorulara yeni ya da önemli sayılabilecek bilgiler vermek yerine daha önceki söylediklerini tekrar etmekle yetinmesi dikkat çekti. Şahin´in, terör konusunda aldığı istihbarat bilgilerini askeri yetkililere bildirmesi konusunda kendisine aracılık yaptığı ileri sürülen Fatma Cengiz´in, dünkü oturumda devamlı el kaldırmasına rağmen bugün sadece iki soru sorduğu gözlendi. Oysa Mahkeme Başkanı Şengün tarafından duruşmayı dikkatle dinlemesi istenilen sanık Cengiz, dünkü oturumda sık sık söz almak ve açıklama yapmak için el kaldırmıştı. Cengiz´in, soruları sırasında sanık İbrahim Şahin´e İbrahim ağabey, İbrahim bey ve Başkan diye hitap ettiği görüldü.

Sanık Cengiz´in, İbrahim ağabey, Fahri Kepek ile seni yüz yüze tanıştırdım mı? şeklindeki sorusuna Şahin, Hayır cevabını verdi. Daha sonra da Sanık Oğuzhan Sarıoğlu, Matild Sansaryan ismini başkana ben söyledim. Tunceli´den Erzincan´a PKK ile irtibatı var diye duydum ve bildirdim. şeklinde bir açıklama yaptı.

´KORKUT EKEN, ÖZEL HAREKAT KURSUNDA ÖĞRETMENDİ´

Sanıkların ardından çapraz sorguya devam eden üye hakim Hasan Hüseyin Özese´nin sorularının büyük bir bölümünün Susurluk kazasında ismi geçen kişilerle ilgili olduğu gözlendi. Özese, Dün, özel harekatı sizin kurduğunuzu söylediniz. Bu süreci anlatır mısınız? diye sordu. Şahin, Ben kurdum derken, ilk kurulmasında ben kurucu görev aldım. 1983 yılında Ekmekçiyan ve adamları Esenboğa Havalimanı´nı bastı. Birkaç ay sonra Mayıs ayında da özel timin kurulmasına karar verildi. dedi. Özel timin Asala´nın Türkiye´deki eylemleri karşısında kurulduğunu söyleyen Şahin, 1983 yılında İstanbul Tuzla´da kurs gördüğünü ifade etti. Kurs süresinin en fazla 4 ay kadar sürdüğünü belirten Şahin, kendisine sorulan sorular karşısında bu kurs sırasında Korkut Eken´in de hocaları arasında bulunduğunu söyledi. Bu süreçten sonra devamlı özel kurslar nedeni ile yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını belirten Şahin, Korkut Eken ile bir diyalogları olmadığını savundu. Eken´i en son Susurluk davasında gördüğünü belirten Şahin, Özel timde üniversite mezunu 11 kişiydik. Sayımızın artırılmasını talep ettik ve 1985-1986 yıllarında 50-60 kişiye ulaştık. Aramıza yeni katılanlar için Ankara´da yeni bir kurs verildi. Korkut Eken ile bir kez de orada karşılaştım. O kursun idari işlerinden sorumluydu ben de eğitim ve öğretimden sorumluydum. dedi. Aynı dönem Kaşif Kozinoğlu´nun da kursta öğretmenlik yaptığını ifade eden Şahin, Kozinoğlu ve Eken ile daha sonra Güneydoğu Anadolu´da da karşılaştıklarını söyledi. Şahin, Ancak onların operasyonları ile bizimkiler farklıydı. dedi.

Şahin, hangi illerde görev yaptığının sorulması üzerine Sinop Boyabat, Ankara, Nevşehir, Bitlis, Isparta, İstanbul ve Siirt´te çalıştım. dedi. Şırnak´ta çalışıp çalışmadığı sorulan Şahin, o dönem Siirt´in Şırnak´a bağlı bir kasaba olduğunu belirterek, kendi görev alanları içerisinde olduğunu söyledi. Şahin, Siirt´te 1987-88 ve 90´lı yıllarda çalıştığını söyledi.

´SUSURLUK´A NASIL KARIŞTIĞIMI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM´

Sanıklardan Levent Ersöz ve Mustafa Dönmez´e ilişkin sorulara Tanımıyorum. diye cevap veren Şahin, Susurluk´a neden karıştırıldığı şeklindeki soruya da, Ben de onu anlamaya çalışıyorum. karşılığını verdi. Hakim Özese´nin, Ayhan Çarkın ile tanışıklığınız nedir? şeklindeki sorusuna ise Şahin, 1990´da Diyarbakır´da çalıştığını duydum. Onun Güneydoğu bilgisi Diyarbakır ile sınırlıdır. dedi. Çarkın ve arkadaşlarının özel timci değil terör polisi olduğunu belirten Şahin, Kadıköy´de bir MİT otobüsü taranmış ve üç MİT´çi ölmüştü. Tespit edilen 5 hücre evine yönelik bir operasyon yapılmıştı. Ben ilk evden sorumluydum. Onlar da 5´inci evden sorumluydu. Ben kendi sorumlu olduğum eve girdim. Operasyonda hafif yaralandım. Onlar da 5´.eve gireceklerdi ama beceremediler. Bana, sen oraya da gir dediler. O hücre evine de ben girdim. Orada da yaralandım. diye konuştu. Çarkın´ı daha sonra Ankara´ya time aldığını ifade eden Şahin, burada uyum sağlayamadığını belirterek tekrar eski görev yerine gönderdiğini anlattı.

Susurluk kazasında ölen Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ile de özel timde birlikte çalıştıklarını söyleyen Şahin, Rütbe aldığı için de tayin edilerek bizden ayrıldı ve normal kadroya geçti. İlişkimiz görev icabı olan bir ilişkiydi. şeklinde konuştu. Yine aynı kazada ölen Abdullah Çatlı´yı Mehmet Özbay ismi ile tanıdığını iddia eden Şahin, İş adamı olan bazı tanıdıklarım vasıtası ile tanıştık. Kendisinin de iş adamı olduğunu biliyordum. En fazla 6-7 defa görüşmüşlüğümüz vardır. Zaten ölümünden 1,5 - 2 yıl kadar önce de ilişkimiz tamamen kesilmişti. Kayıtlardan anlaşılacaktır. ifadesini kullandı.

Adı Susurluk olayına karışan Mehmet Ağar´ı da İstanbul´da tanıdığını söyleyen Şahin, George Bush ziyareti için Ankara´dan İstanbul´a güvenlik önlemi ve koruma nedeniyle görevlendirildik. Bu olaydan sonra da İstanbul´dan Ankara´ya geri gönderilmedik ve asaleten tayinimiz İstanbul´a yapıldı. diye konuştu.

Susurluk kazası sırasında Çatlı ve Kocadağ ile aynı araçta bulunan ve kazayı yaralanarak atlatan Sedat Edip Bucak´ı da Urfa´dan tanıdığını söyleyen Şahin, Güneydoğu´da 10-15 tane devlet yanlısı aşiret olduğunu ifade etti. Şahin, Siyasetçilerimiz yanlış yapıyorlardı. Gidip görüşüp hemen geri dönüyorlardı. Ben bir aşiret reisini ziyaretim sırasında iki gün kaldım. Bana kaleşnikof silah hediye etmek istediler ama ben taşıması kolay olmaz diye kabul etmedim. Soruşturma sırasında evimde bulunan bir ruhsatsız tabanca da oradan hediye edilen tabancadır. dedi.

Susurluk kazasının oluşumu hakkında kısa bir hatırlatma yapan, kazanın İzmir dönüşünde meydana geldiğini anlatan hakim Özese, Kaza öncesinde Kocadağ, Bucak ya da Çatlı ile görüştünüz mü? diye sordu. Ancak Şahin, o dönem bütün işlerinin Elazığ ile diğer tarafındaki kırsal alanda olduğunu, özel timin asker ilişkilerini Ankara´dan giderek sağladıklarını belirterek kimse ile görüşmeye fırsatları olmadığını savundu. Susurluk´ta yargılanan kişileri dava sonrasında hiç görmediğini ileri süren Şahin, Görüşmem de şeklinde konuştu.

Ömer Lütfi Topal cinayeti ile ilgili bir bilgisi olup olmadığı sorulan Şahin, Topal cinayetine adı karışan bazı özel harekat polisinin İstanbul´da ifadeleri alınmış ve bir ilişkileri olmadığı görülmüştü. Genel Müdür Mehmet Ağar, ´Bir de Özel tim olarak siz alıp bakın.´ dedi. Ankara´ya gelip teslim aldık. Bize de aynı şeyleri söylediler. Sonrasında da bu kişileri bıraktık. dedi.

Ömer Lütfi Topal cinayeti davası sanıklarından Ziya Bandırmalıoğlu´nun yanında çalışan polis memuru olduğunu belirten Şahin, İbrahim Çingi ve İbrahim Genç´i de basından tanıdığını söyledi. Ergenekon ana davası sanıklarından Veli Küçük´ü basından tanıdığını öne süren Şahin, Sinan Aygün ile alakalı soruya ise, Kuzey Irak´ta kurulan Kürt devletinin haritasını televizyonda açıklamıştı. Yazacağım kitapta kullanmak üzere bu haritayı kendisinden istemek için bir kez telefonla görüşmem oldu. Onun haricinde kendisini tanımam. diye konuştu.

Sanıklardan Fatma Cengiz´i şehit polis memurları için Kayseri´ye gittiğinde tanıdığını belirten Şahin, Polisleri şehit etmişlerdi, kesmişlerdi. Beni Kayseri´de karşılayanlar arasında o da vardı. Arkadaşları arasında Asena diyorlardı. Ben Fatma Cengiz olarak da Asena olarak da tanıyordum kendisini. dedi. ( Cihan)

(04 Nisan 2011), son güncel.: (05 Nisan 2011)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Hakimden Şahin´e:Hani hatırlamıyordun?

İbrahim Şahin: Susurluk´un intikamını alacağım

Hakimden Şahin´e:Hani hatırlamıyordun?

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara

Mahkeme dikkatli çıkınca, Ergenekon Şahin´i kurtaramadı

İbrahim Şahin´e Adli Tıp´ta şüpheli raporlar verilmesi manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=3167    yazdır/print


 

Kıbrıs´ta Ergenekon izi örtbas edildi

KKTC Meclis Araştırma Komitesi, KKTC´de ´Ergenekon Soruşturmasıyla´ ilgili olarak somut bir bilgiye rastlamadığını açıkladı. Oysa çok sayıda somut bulgu, Kıbrıs´ın Ergenekon üssü olduğunu gösteriyordu. Ancak UBP´nin iktidara gelmesiyle Ergenekon´un Kıbrıs ayağı soruşturması birden yavaşlamıştı. KKTC´nin Rauf Denktaş´tan sonraki cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat, Ergenekon´un Kıbrıs uzantısına yönelik Ada´da yürütülen soruşturmada istenilen araştırmanın yapılamamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. Talat, ´Kıbrıs bu işin üssüydü. Örgütün beli kırıldı ama onların destekçileri hala iktidar. Dolayısıyla soruşturmanın ilerleyememesini normal karşılıyoruz´ ifadelerini kullanmıştı.

Kıbrıs´ta Ergenekon izi örtbas edildi

KKTC Meclis Araştırma Komitesi, KKTC´de ´Ergenekon Soruşturmasıyla´ ilgili olarak somut bir bilgiye rastlamadığını açıkladı. Oysa çok sayıda somut bulgu, Kıbrıs´ın Ergenekon üssü olduğunu gösteriyordu. Ancak UBP´nin iktidara gelmesiyle Ergenekon´un Kıbrıs ayağı soruşturması birden yavaşlamıştı. KKTC´nin Rauf Denktaş´tan sonraki cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat, Ergenekon´un Kıbrıs uzantısına yönelik Ada´da yürütülen soruşturmada istenilen araştırmanın yapılamamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. Talat, ´Kıbrıs bu işin üssüydü. Örgütün beli kırıldı ama onların destekçileri hala iktidar. Dolayısıyla soruşturmanın ilerleyememesini normal karşılıyoruz´ ifadelerini kullanmıştı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi´nde, Türkiye´de Başlayan Ergenekon Soruşturmasının KKTC ile Bağını Ele Almak Maksadıyla Oluşturulan Meclis Araştırma Komitesi bugüne kadar yapılan çalışmalarda somut bilgi elde dilemediği gerekçesiyle feshedildi. Türkiye´de başlayan Ergenkon soruşturmasının Kıbrıs bağlantısını ortaya çıkarmayı amaçlayan komitenin, somut bir bilgiye rastlanmadığı gerekçesiyle oy çokluğu ile feshedildiği duyuruldu. Cihan Haber Ajansı´na açıklama yapan Komite Başkanı Ulusal Birlik Partisi Güzelyurt Milletvekili Ahmet Çaluda, Komite bugüne kadar somut bir bilgiye ulaşamadı. Elde edilen bilgiler tatmin edici olmadığı için, oy çokluğu ile komitenin feshine karar verildi. dedi.

Aydınlatma değil karartma komitesi

Bugüne kadar toplam on toplantı gerçekleştiren komite 2009 Haziran´da kurulmuştu. Komite´den yapılan açıklamaya göre konuyla alakalı bilgi edinmek için bugüne kadar, Polis Genel Müdürlüğü, Nüfus Kayıt Dairesi, Bakanlar Kurulu Sekreterliği, Başbakanlık Müsteşarlığı, Başbakanlık Denetleme Kurulu ve Başsavcılığın bilgi ve görüşlerine başvuruldu. Yapılan açıklamada, Türkiye;de Başlayan Ergenekon Soruşturmasının KKTC ile Bağını Ele Almak Maksadıyla Oluşturulan Meclis Araştırma Komitesi, varılan değerlendirme sonucunda KKTC´de ´Ergenekon Soruşturmasıyla´ ilgili olarak somut bir bilgiye rastlamamıştır. denildi. Komite toplantısına Komite Başkanı UBP Milletvekili Ahmet Çaluda ile UBP Milletvekilleri Ali Rıza Usluer ve Necdet Numan katılırken, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekilleri Sonay Adem ve Arif Albayrak´ın katılmaması dikkat çekti. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekilleri ve Ergenekon Araştırma Komitesi üyeleri Sonay Adem ve Arif Albayrak, alından karardan habersiz olduklarını belirtti. ( Cihan)

Türkiye´deki soruşturma Kıbrıs´a sıçramıştı

Türkiye´de 2007 yılında başlayan soruşturma ilerleyen zamanlarda sınırları aştı. Ele geçirilen her belgeyle genişleyen soruşturma KKTC´ye sıçradı. Bazı Ergenekon sanıklarının Kıbrıs´la yakın ilişki içinde olması sebebiyle soruşturma KKTC´ye de sıçradı. Meclis´te Ergenekon´un Kıbrıs ayağını araştırması için komisyon kuruldu ancak sonuç alınamadı. Gerekli ilerleme bir türlü sağlanamadı. KKTC´nin Rauf Denktaş´tan sonraki cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat, soruşturmada istenilen araştırmanın yapılamamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. 2005´te oturduğu cumhurbaşkanlığı koltuğunu Nisan 2010´da Derviş Eroğlu´na devreden Talat, Ergenekon´un Türkiye´de olduğu kadar bir dönem Kıbrıs´ta da aktif olduğunu anlatıyor. Örgütün Kıbrıs´taki faaliyetlerini aleni bir şekilde yürüttüğünü söylüyor. Başta kendi evi olmak üzere muhalif yayınlarıyla bilinen gazetelerin bombalandığını hatırlatıyor. Talat, Güvenlikten sorumlu makamlar da bir şey yapmadı. Saldırıları gerçekleştirenlerin bir kısmı Ergenekon´la ilişkili çıktı. Kıbrıs´ta çok aktiflerdi. diye konuşuyor.

Cumhurbaşkanı değişti soruşturma durdu

Cumhurbaşkanlığı döneminde, KKTC´de başlatılan soruşturmanın ilerlemesi için Türkiye´den gerekli bilgilerin istendiğini belirten Talat, seçimlerden sonra soruşturmanın akıbeti hakkında bilgi alamadığını ifade ediyor. Talat, Kıbrıs bu işin üssüydü. Örgütün beli kırıldı ama onların destekçileri hala iktidar. Dolayısıyla soruşturmanın ilerleyememesini normal karşılıyoruz. ifadelerini kullanıyor. Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur´un dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´a gönderilen gizli ibareli mektubun arşivlerden çalınmış olabileceğini belirtiyor. Söz konusu mektubun Ergenekon davasının iddianamelerinde geçtiğini ve içeriği hakkında açıklama yapılmadığını anlatıyor: Denktaş, mektubun cumhurbaşkanlığı arşivinde olduğunu, isteyenin gidip bakabileceğini söylemişti. Arşivde olabilir diye baktırdık. Ama yoktu.

Başbakan Erdoğan´a tehdit

Örgütün belli aralıklarla ortaya çıkıp, tarafı olmayanlara gözdağı verdiğini söylüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´la yaptığı telefon görüşmelerinin dinlenmesini buna örnek gösteriyor: Başkanla konuşmamızı yayınlamaları örgütün ne kadar ileri gittiğini gösteriyor. Zaten o bir tehditti. Erdoğan´a yönelik bir tehditti! ´Biz her şeyi biliyoruz, takip ediyoruz´ mesajı veriliyordu.

Ergenekon Kıbrıs´ta çok güçlü

Mehmet Ali Talat, mevcut Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu´nun Kıbrıs´ta Ergenekon yoktur. sözlerini de eleştiriyor: Ergenekon´u Kıbrıs´ta bizzat yaşadık. Türkiye´de Ergenekon´da yargılanan birçok ismi Kıbrıs´ta ağırladık. Onlar Türkiye´de faaliyette bulunmuşken, bunun en kolay yapılacağı Kıbrıs´ta hiç mi bir şey yapmadılar? Adadaki yönetim ile Denktaş belgelere rağmen Ergenekon´un varlığına inanmıyor. Denktaş, ruhuyla, Ergenekon´a uygun. Kendisi de inkar etmiyor. Ergenekoncuların vatanseverler olduğunu söylüyor. Ergenekon´un bir örgüt olduğunu görmek istemiyorlar. Bunun sebebi demokrasiyi bir kamuflaj çadırı olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Çadır yaptıklarını örtüyorsa sorun yok. Demokrasinin gereği çadırın bazı yerleri açılıyorsa, o zaman tepki gösterirler. İstemedikleri bir iktidarı devirmek onlar için her şeyi yaparlar. Zira devletin sahibi ve koruyucuları olarak kendilerini görüyorlar.

(23 Aralık 2010, 15:54)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Kıbrıs bu işin üssüydü, Ergenekon hala iktidarda

Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı konulu manşetlerimiz

Kıbrıs Ergenekon´unun şok belgeleri

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2689    yazdır/print


 

Kozmik Oda soruşturması kapatılıyor, derin güç yenileniyor

´Derin devlet bitmedi. Derin devleti en çok sarsan şey kozmik odaya girilmesiydi´ diyen Doç. Dr. Emre Uslu; çok çarpıcı bilgiler içeren ´Dün Kürtler Bugün Cemaatler´ adlı kitabını yayınladı: ´İlk olarak orada savcının açıklamasına göre 20 adet dosya ayrıldı ve bunlarda suç unsuru olduğu ifade edildi. Bunlarla ilgili hukuki süreç henüz başlamadı. Belki başlar bilemiyoruz. Ya da sessizce kapatılacak. Kozmik odaya girilmesinden sonra derin devlet bütün planlarını revize etti. Hem planlar hem de planlarda kullanılan beyaz ve siyah kuvvetler yeniden yapılandırılmaya başladı. Yani derin devletin re-organize olması kararı çıktı. Hatırlar mısınız bilmem Ankara´da içi bomba dolu bir kamyon durduruldu. Neydi bu? Bu yeniden yapılanmanın bir sonucu. O bombalar Seferberlik Tetkik Kurulu´na bağlı bir kamyonda çıktı. Muhtemelen bu yeniden yapılanma içinde bir transferdi. Benzer biçimde, bu Seferberlik Tetkik Kurulu´nda görevlendirilmiş subaylar yeniden organize edildi. Özellikle asker çocuklarından seçilen yeni bir ekip kurulmaya başlandı. 2011 seçimleri, derin devlet için hayat memat meselesi. AK Parti´nin iktidardan düşürülmesi en azından bir koalisyon çıkartılması için her şey yapılacak. Son dönemde bunun işaretleri özellikle dış basında verilmeye başlandı.

Kozmik Oda soruşturması kapatılıyor, derin güç yenileniyor

´Derin devlet bitmedi. Derin devleti en çok sarsan şey kozmik odaya girilmesiydi´ diyen Doç. Dr. Emre Uslu; çok çarpıcı bilgiler içeren ´Dün Kürtler Bugün Cemaatler´ adlı kitabını yayınladı: ´İlk olarak orada savcının açıklamasına göre 20 adet dosya ayrıldı ve bunlarda suç unsuru olduğu ifade edildi. Bunlarla ilgili hukuki süreç henüz başlamadı. Belki başlar bilemiyoruz. Ya da sessizce kapatılacak. Kozmik odaya girilmesinden sonra derin devlet bütün planlarını revize etti. Hem planlar hem de planlarda kullanılan beyaz ve siyah kuvvetler yeniden yapılandırılmaya başladı. Yani derin devletin re-organize olması kararı çıktı. Hatırlar mısınız bilmem Ankara´da içi bomba dolu bir kamyon durduruldu. Neydi bu? Bu yeniden yapılanmanın bir sonucu. O bombalar Seferberlik Tetkik Kurulu´na bağlı bir kamyonda çıktı. Muhtemelen bu yeniden yapılanma içinde bir transferdi. Benzer biçimde, bu Seferberlik Tetkik Kurulu´nda görevlendirilmiş subaylar yeniden organize edildi. Özellikle asker çocuklarından seçilen yeni bir ekip kurulmaya başlandı.2011 seçimleri, derin devlet için hayat memat meselesi. AK Parti´nin iktidardan düşürülmesi en azından bir koalisyon çıkartılması için her şey yapılacak. Son dönemde bunun işaretleri özellikle dış basında verilmeye başlandı.

Türkiye çok hızlı değişiyor ve dönüşüyor. Bu değişimin ana taşıyıcısı siyaset olsa da başta akademisyenler, gazeteciler ve kritik noktalardaki bürokratlar önemli katkılar sunuyorlar. Bu inkar edilemez. Son yıllarda bir sınıf daha aktör olarak kamusal alana çıkıyor. Bunların ortak özellikleri belli bir dönem kamunun çeşitli kademelerinde görev almaları ve genç yaşta görevlerinden ayrılarak akademisyen, yazar ya da gazeteci kimlikleri ile kamusal alana çıkmalarıdır. Bu hafta Söyleşi-Yorum´da bu sınıftan bir aktör var: Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Uslu. Kendisi kısa bir süre önceye kadar Emniyet´te terörle mücadele alanında çalışan bir kamu görevlisi idi. Şimdi akademisyen ve yazar kimliği ile kamusal alanda. Geçtiğimiz günlerde ´Dün Kürtler Bugün Cemaatler´ adlı bir kitap çıkardı. Biz de kendisi ile derin devleti, derin devletin tehdit algısını, nasıl harekete geçtiğini konuştuk. Emre Uslu derin devletin harekete geçmesinde tek bir kriteri olduğunu söylüyor; pasif öteki´nin, ´aktif öteki´ haline gelmesi.

Kuvvet komutanlarının görevden alınmasının anlamı nedir? - Görevden alınmaları, Balyoz Davası ile ilgileri açısından göz önüne alındığında bir ilk. Ve önemli bir ilk. Ben bunu, önümüzdeki ay başlayacak dava öncesi, Ergenekon Davaları´nda yaşanan katakullileri önleyici bir tedbir olarak görüyorum.

Ergenekon Davası´nda hasta olarak tutukluluktan kurtulma gibi mi? - Evet, hastalanmaları, bir hakim tutukluluk kararı veriyorken, bir başkası serbest bırakıyordu. Bu davalara bakan hakimlere HSYK´dan gelen baskılar söz konusuydu. İşte bu görevden almalar bundan sonra davalarda hukuki sürecin sağlıklı işleyeceğini gösteriyor.

Ne bekliyorsunuz bu davayla ilgili olarak? - Burada bir şey olabilir, mahkeme süreci ile ilgili yeni tutuklamalar bekliyorum. Çünkü Balyoz iddianamesine baktığınızda şu anda bu davada sanık olanların serbest kalması bana normal gelmiyor. Herşey bir gecede oldu. Sihirli bir değnek dokunmuş gibi tutuklu olanlar bir anda serbest kaldı. Bu nasıl oldu bilmiyoruz gerçekten. Görevden almaları hukuksal olarak tartışmaya gerek yok. İlgili madde açık.

Ergenekon Davası sürüyor, diğer davalar da öyle. Ne olacak sonuç? -Ergenekon Davası ile ilgili konuşursak, kritik soru; Ergenekon örgütünün varlığının hukuken tespit edilip edilemeyeceğidir. Yani oradaki tutukluların durumundan öte, bu yapının mahkeme tarafından terör örgütü ya da silahlı örgüt olarak tespit edilip edilemeyeceği. Türkiye´nin geleceği ve derin devletin kaderi bu kararla belirlenecek.

Peki nedir Ergenekon? - Ergenekon, derin devletin 1999´dan sonra tehlike olarak tanımladığı, cemaatlere, özelikle Gülen cemaatine karşı mücadele için kurduğu bir yapının adıdır. Ergenekon, özellikle Gülen Cemaati´ni bürokrasiden silme operasyonuydu. Yani derin devletin bir operasyonunun adıydı. Bu operasyon 1999´da Gülen´in kasetlerinin ATV´de yayınlanmasıyla kamusal alana çıktı. Nitekim iddianamedeki dosyalara baktığınızda Ergenekon yeniden yapılanma belgelerinin 1999 tarihli olduğunu görürsünüz. Burada temel sorun şuydu: devlet 1990´larda PKK ile uğraşırken, tehlikeli gördüğü İslami yaşam tarzına sahip insanların bürokrasiye girdiğini fark etti ve 1999´da bunları temizlemek için yeniden yapılandı.

Derin devlet, ´Aktif Öteki´nden rahatsız

Devletin bu rahatsızlığı çok eski değil mi? - Hep vardı. Cumhuriyetin başından bu yana. Devletin dindarlarla birlikte, Kürtlere, azınlıklara, Alevilere karşı rahatsızlığı hep var oldu. Ve derin devlet bunlardan aktif öteki olan ile sürekli mücadele etti.

Ne demek ´aktif öteki´? - Bunun ´pasif öteki´ ile açıklayayım. Devler kültürel kimlik olarak bir çok kimlikten rahatsız. Dindarlardan, Kürtlerden, Alevilerden, azınlıklardan vs. İşte devletin potansiyel tehlike bulduğu bütün bu kimler kendi hallerinde iken devlet açısından ´pasif öteki´. Mesela Aleviler bugün sadece izleniyor, bu açıdan şimdilik ´pasif öteki´. Ama ne zamanki bu kesimler hak ve özgürlükleri için kendilerini siyaseten ifade etmeye başladılar ´aktif öteki´ oldular. Ve devlet cumhuriyet boyunca bütün aktif ötekilerle mücadele etti. 1999´dan itibaren mücadele ettiği ´aktif öteki´ cemaatler.

O zaman son kitabınızın adı da anlamlı: ´Dün Kürtler Bugün Cemaatler´... -Aynen. Kitabın üst başlığı da; ´Derin devletin tehdit haritası´. Yani derin devlet 1999´dan bu yana Ergenekon ile cemaatlerle uğraşıyor ama 1980´lerin orasından itibaren de diğer ´aktif öteki´ olan Kürtlerle mücadele ediyor.

Kürtlerle mücadeleye gelmeden önce Ergenekon´dan devam edelim. Nasıl başladı Ergenekon operasyonu? - Operasyon 1999´da televizyonlarda başladı. O dönemde MGK´ya cemaatlerle ilgili raporlar sunuldu diye manşetler atıldı. Sonra kasetler görüntüler vs oldu. Ama sonuç alınamadı. Ondan sonra düğmeye basıldı ve cemaatlere yönelik operasyon yapılmaya başlandı. Halen de devam ediyor. En son Dursun Çiçek´in hazırladığı evlere silah koyalım, bunları temizleyelim türü planlar ortaya çıktı.

Hedef cemaati silahlı örgüt olarak göstermek

Hedefi ne bu operasyonların? - Hedefteki cemaatleri terör örgütü gösterme. Nuh Mete Yüksel´in açtığı dava bunun bir örneği. Daha sonra bu süreç bürokrasi içinde işliyor, bilirkişi raporları vs. Devlet kurumlarından MİT´ten falan görüşler isteniyor. Gelen görüş şu oluyor: Gülen cemaati terör örgütü değildir, bunların silahla, şiddetle işi yoktur deniyor. Kısaca 1999´da başlayan süreç başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bunda AK Parti´nin 2002´de tek başına iktidar olmasının rolü de var.

Nasıl? -AK Parti´nin beklenmeyen ve istenilmeyen şekilde iktidara gelmesi 1999´da başlayan operasyonların önünü kesti. Bu yüzden 2003-2004 yıllarında AK Parti´ye yönelik darbe planları yapıldı. Önce AK Parti´yi indirelim sonra cemaatin önünü keseriz dendi. Ama olmadı. Şu anda yargılanan Ergenekon ama esas yargılanan derin devletin bir operasyonu.

Sonuç ne olacak? - Sonuçta bu dava o kadar kritik bir dava ki davanın aktörleri her türlü yöntemle davayı rayından çıkarmaya çalışıyorlar. Sonucun ne olacağını derin devletin gücü ile ona karşı mücadele eden bürokrasi içindeki güçlerin dengesi belirleyecek. Ya bir pazarlıkla iş kapatılacak ya da Ergenekon yapısının bir örgüt olduğu tescillenecek ve bundan sonraki derin devlet operasyonları için güçlü bir demokrasi sinyal verilmiş olacak.

Peki derin devletin önceki tehdit algısına yani Kürtlere gelelim. Orada da bir başarısızlık söz konusu değil mi? - Burada şu var; derin devlet için başarı her zaman öncelikli değil. Bazen de operasyonun kendisi sonuçlarından dana önemli olabiliyor. Devletin cemaatlerle mücadelesi ile Kürtlerle mücadele biçimi çok farklıydı. Kürtler silahlı olduğu için onları terörize etmeleri kolay oldu. Karşılarında PKK vardı ve herkesi PKK adına infaz edebildiler. 17 bin faili meçhulden söz ediliyor: Fakat bu faili meçhule kurban gidenler kim diye bir soru sorulmadı. Kimler, neden özellikle hedef seçildi ve nasıl bir mantıkla öldürüldü?

Faili meçhullere PKK´lı maskesi

Siz bu soruyu kitapta soruyorsunuz. Sonuç? - Şu karşıma çıktı, öldürülenlerin yekunu İnsan Hakları Derneği (İHD) ile bağlantılı olanlar. Orada çalışanlar, İHD´ye başvuranlar, onların akrabaları. O zaman devletin içinde olduğum için biliyorum bunu. İHD ile mücadele edilmeli kararı alındı ve dernek PKK´nın yan unsuru olarak gösterilmesi konuşuldu. Derin devletin devreye girdiği nokta, devletin İHD ile hukuk sınırları içinde mücadele edememesinden sonra oldu. Ve faili meçhuller başladı. Bakıyoruz İHD aktif elemanları teker teker temizlenmiş. Kitapta bunlar var. Faili meçhullerde ikinci grup PKK´ya yakın siyasi aktörler yani o zamanki HEP. HEP´in bölgede çalışanları. Sonra PKK´ya yakın gazeteciler diye tanımlanan kişiler kurban seçilmiş. Özgür Gündem´in bombalanması vs. bu kapsamda yapılan eylemler. Derin devletin yaptığı kendi içinde oldukça tutarlı ve devletten bağımsız da değil.

Peki sayı nedir gerçekten 17 bin 500 mü? - Benim derlediğim 1683 siyasi faili meçhul var. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 1987-1999 arası faili meçhul sayısı 1683. Ve faili meçhullerin en yoğun olduğu dönem 1991-1994 arası. 1991´de 125, 1992´de 341, 1993´te 329 ve 1994´te 418. Sonra düşmeye başlıyor. Bakıyorsunuz 1993´te Kürt sorunun çözülmesinde önemli bir fırsat kaçmış ve bu dönemler aynı zamanda faili meçhullerin en yoğun olduğu yıllar. Bunlar tesadüf olabilir mi?

Neden o yıllar? - Çünkü o dönem Kürtler devlet açısından ´aktif öteki´ olmaya başladılar. 1984-1990 başına kadar devlet Kürtleri bir anlamda terörize ederek mücadele ediyordu. Ancak PKK, 1990´ın başından itibaren siyasallaşmaya ağırlık vermeye başlayınca derin devlet devreye girdi. Ve bu dönemde PKK militanlarını öldürmüyorlar ama infaz dediğimiz faili meçhullerin hedefinde Kürt siyasal talebi ve aktörler var. Bu kitapta o resmi sunuyorum.

Kürtlere yapılan operasyonun yürütücüsü kim? - JİTEM´ciler, Susurluk denen süreç. Bugün soruluyor, Ergenekon ile JİTEM ve Susurlukçuların bağlantısı yok mu diye? Yok, çünkü ikisi iki farklı operasyonun yürütücüleri. Ortaklıkları derin devlet tarafından yönetilmeleri. Bir de 17 bin 500 faili meçhul var deniyor ama benim derlediğim 1683 faili meçhul var.

Derin devlet yeniden yapılanıyor

Derin devlet hakkında çok şey ortaya çıktı. Derin devlet bitiyor mu? - Hayır bitmiyor. Derin devleti en çok sarsan şey kozmik odaya girilmesiydi.

Sahi ne oldu? Geçen yıl sizle yaptığımızda söyleşide ´kozmik odadan her şey çıkabilir´ demiştiniz. Ne çıktı? -Kozmik odaya girilmesi çok şeyi değiştirdi. İlk olarak orada savcının açıklamasına göre 20 adet dosya ayrıldı ve bunlarda suç unsuru olduğu ifade edildi.

Hukuki süreç başlamadı mı bunlarla ilgili? - Hayır henüz başlamadı. Belki başlar bilemiyoruz. Ya da sessizce kapatılacak.

Peki işin derin devlet yönü? - Burası önemli. Kozmik odaya girilmesinden sonra derin devlet bütün planlarını revize etti.

Nasıl? - Hem planlar hem de planlarda kullanılan beyaz ve siyah kuvvetler yeniden yapılandırılmaya başladı. Yani derin devletin re-organize olması kararı çıktı. Hatırlar mısınız bilmem Ankara´da içi bomba dolu bir kamyon durduruldu. Neydi bu?

Neydi? - Bu yeniden yapılanmanın bir sonucu. O bombalar Seferberlik Tetkik Kurulu´na bağlı bir kamyonda çıktı. Muhtemelen bu yeniden yapılanma içinde bir transferdi. Benzer biçimde, bu Seferberlik Tetkik Kurulu´nda görevlendirilmiş subaylar yeniden organize edildi. Özellikle asker çocuklarından seçilen yeni bir ekip kurulmaya başlandı. Sivil ekipler yenileniyor yani derin devlet kendisini yeniden organize ediyor.

Beyaz ve siyah kuvvetler nedir?

Nasıl oluyor bu? - Derin devlet hem askeri hem de sivil unsurları kullanıyor. Sivil unsurlar 2´ye ayrılıyor; siyah kuvvetler ve beyaz kuvvetler. Siyah kuvvetler vurucu timler. Mesela Yeşil. Yeşil, Seferberlik Tetkik Kurulu´nun siyah grubuna mensup bir eylemci idi. Ya da mafyatik örgütlenmelerde gördüğümüz ´ben devletim´ diye dolaşanlar. Bu grubun üyeleri. Bunları yöneten, bunlardan sorumlu olan ise bir subaydır. Sivillerin beyaz kuvvetleri ise daha çok lojistik destek sağlayan doktor, eczacı vb. mesleklerden olup gerektiğinde lojistik destek verenler.

Bu yapılanma daha çok savaş gibi olağanüstü durumlara yönelik değil mi? -Evet normal şartlarda öyle ama. Türkiye´de farklı işliyor ve devlet ´aktif öteki´ olarak tanımladığına (önce Kürtler, sonra cemaatlere) karşı bu planları devreye sokuyor.

Siyaset bunun fakında mı? - Farkında olsa da ne kadar müdahale edebilir bilemiyorum.

Kimdir derin devlet, nerededir? - Derin devlet, stratejik akıl ve operasyon gücünden oluşuyor. Stratejik akıl kısmı 2005 yılına kadar MGK idi. MGK´da Toplumla İlişkiler Başkanlığı vardı. MGK´da karar alırdı askerler. Altlarda hazırlanmış bir yapı vardı. Benim de kısmen vakıf olduğum toplantılarda hazırlanan raporlar üstlere sunulur ve karar alınırdı. 2005´te MGK Yasası değişince bu yapı da değişti. Toplumla İlişkiler Başkanlığı başka kurumlara kaydırıldı. Toplumla İlişkiler Başkanlığı birisi İçişleri Bakanlığı birisi de Genelkurmay içinde 2 tane kuruldu. Genelkurmay bünyesinde önce Psikolojik Harekat Taburları kuruldu daha sonra Dursun Çiçek´in çalıştığı Bilgi Destek Bölümü´ne dönüştürülen birimler oluşturuldu. Şu anda derin devlet burada. Derin devletin operasyonel gücü özellikle Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi - ÖHD) çerçevesinde konumlanmış, sivil eylemcilerden oluşan, birbirinden bağımsız hücrelerden oluşan bir yapıdır.

Kritik kararlardan sonra derin devlet harekete geçiyor

Derin devlet dediğimiz akıl hangi durumlarda nasıl karar veriyor? -Size üç önemli tarihte, üç önemli olayla birlikte örnek vereyim. İlki 2006 yılı.

Ne oldu 2006´da? - Danıştay olayı Mayıs 2006´da oldu değil mi? Bu saldırı tam bir derin devlet işi. Bu saldırıdan birkaç ay önce iki önemli olay oluyor. İlki Hamas´ın seçilmiş lideri Halid Meşal´in Ankara ziyareti. İkincisi Mart ayında Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya´nın hazırladığı Şemdinli iddianamesi. Özellikle Halid Meşal´in ziyareti Türk Dış Politikası´nda önemli bir kırılmanın işareti idi. Ve bir anlamda İsrail´le köprülerin atılması demekti. O günlerin gazetelerine bakın irtica haberlerinde bir artış olduğunu fark edebilirsiniz. Derin devletin devreye girmesi bu olaylardan sonradır. Ama Danıştay ile başlayan süreci kesen, saldırıyı düzenleyen Alparslan Arslan´ın yakalanmasıdır. Yakalanması ile başka bir plan devreyi girdi ve o yılın sonunda Zeyno Baran Newsweek´te yazdığı yazıda 2007´de darbe olasılığı yüzde 50 dedi. 2007´de 27 Nisan e-muhtırası gerçekleşti.

İkincisi... - 2004-2006 yıllarında misyonerliğe yönelik faaliyetler. Misyonerler 2004´de hedef seçildi. Neden? Bu ülkede 2004´den önce misyonerlik yok muydu, vardı. Misyonerlerin derin devlet için hedef seçilmesi, 2004 yılında AB sürecinde değişen bir yasa ile oldu. Çünkü bu tarihe kadar misyonerlik suçtu. 2004´de suç olmaktan çıkınca derin devlet misyonerlere karşı harekete geçti. Ardından Rahip Santoro cinayeti ve Malatya Zirve Kitapevi baskını oldu. Dink cinayeti de bu kapsamda okunabilir.

Üçüncüsü... - Bu da Annan Planı tartışmalarının yaşandığı dönemdir. AK Parti, Kıbrıs politikasında bir değişime gidip, Annan Planı´na ´evet´ deme kararı alınınca, Türkiye´de derin devlet AK Parti´ye yönelik darbe planlarına hız vermiştir. Hatırlayın Rauf Denktaş´ın New York´taki görüşmelerde söylediklerine. Ne demişti, askerler birazdan açıklama yapacak: Kimdi bunlar bu darbe planlarını yapan kuvvet komutanlarıydı.

Yani devlet politikalarında siyasi iradenin inisiyatifi ile bir değişiklik olunca derin devlet hareket geçiyor? - Aynen. Burada kritik nokta devlet için pasif öteki´nin aktif ötekine dönüşmesi.

2011 SEÇİMLERİNE KADAR ÖNEMLİ ŞEYLER OLABİLİR

2011´de seçim var. Nedir beklentiniz? -2011 seçimleri, derin devlet için de AK Parti´yi istemeyenler için de hayat memat meselesi. Türkiye´deki iç dengeler açısından bazı yapılanmalar, gruplar, kişiler 2011´de ne olacağını bekliyor. AK Parti ile ilişki kuramamış, kendini AK Parti karşısına konumlandırmış kişiler 2011 seçimlerini bekliyor. Operasyonun içeriğini bilmiyorum ama bu süreçte siyasal, kültürel, dış politika açısından AK Parti´nin iktidardan düşürülmesi en azından bir koalisyon çıkartılması için her şey yapılacağını düşünüyorum. Ki son dönemde bunun işaretleri özellikle dış basında verilmeye başlandı. Wall Street Journal´da, Foreign Policy´de çıkan yazılar, en son eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman´ın AK Parti´ye yönelik açıklaması bu çerçevededir. Bence bu çevreler 2011´e kadar AK Parti´nin kaybetmesi için ellerinden geleni yapacaklar. Bu nedenle AK Parti ve Türkiye için 2011 seçimleri çok önemli. Derin devlet cemaatleri temizleyemedi hatta yenildi. Güç, eleman, prestij kaybetti bütün bunların toparlanması için 2011 seçimlerini fırsat olarak görebilir.

Osman Baydemir iyi korunmalı

Bakın bu süreçte en kritik aktör PKK´nın ne yapacağı. TAK´ın nasıl bir tutum benimseyeceği. En son Öcalan Mart ayına kadar devlete ve AK Parti´ye süre verdiğini açıkladı. Oysa PKK´nın seçim sonuna kadar ateşkes ilan ettiği açıklanmıştı. Bu örnek bile bu dönemde aktörlerin ne kadar oynak pozisyonlar benimsediğini gösteriyor. Örneğin Öcalan´ın Diyarbakırlı gençler onun ağzını yırtar tehdidinden sonra Osman Baydemir´in başına gelebilecek bir saldırı bu dengeyi nasıl değiştirir? Burada Baydemir´in artık açık bir hedef olduğunu, çok iyi korunması gerektiğini sanırım artık söylemeye gerek yok. Şundan eminim Öcalan´ın o ifadelerinden sonra bir yerlerde Baydemir´in üzerine hesap yapanlar vardır. Bu hesaplar derin devletin stratejik aklına hizmet ederse siyah kuvvet unsurlarının devreye girmemesi için bir neden göremiyorum.

CHP´de yaşananlar bu çerçevede olan gelişmeler mi? -Tam da öyle bir şey. Baykal CHP´si Bahçeli MHP´si bir noktada sıkıştı. İkisinin de söylemi ulusalcılaştı, ikisi de aynı kitleye hitap etmeye başladılar. Bu sıkışıklığı açmak gerekiyordu. Baykal´ın gitmesi bence bu sıkışıklığı açmak için bir müdahaledir. Kemal Kılıçdaroğlu tercihi derin devletin tercihi olmayabilir ama doğru bir tercih görülüyor. Çünkü bu hamle ile hem Alevilerin oyu tutuldu hem de türban gibi çıkışlarla AK Parti´ye alternatif havası yaratıldı. Son BDP-CHP ittifak arayışları çok masum bir girişim olmasa gerek.

Nasıl yani bu da plan mı? - Neden olmasın. AK Parti´yi iktidardan düşürecek her girişim derin devlet için makbul olduğuna göre. BDP ile koalisyonun CHP´ye % 6´lık artı oy getireceği hesaplanıyor. Ama burada hata şu, her şeyi matematikle hesapladıkları için ıskalıyorlar. Çünkü hayat matematiği yalanlıyor. ( Murat Aksoy / Yenişafak)

(29 Kasım 2010, 13:36)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz

Özel Harp Dairesi sayfamız

Başb.Yard. Bülent Arınç´a suikast iddiası ve Kozmik Oda aramaları manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2562    yazdır/print


 

Kıbrıs bu işin üssüydü, Ergenekon hala iktidarda

KKTC´nin Rauf Denktaş´tan sonraki cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat, Ergenekon´un Kıbrıs uzantısına yönelik Ada´da yürütülen soruşturmada istenilen araştırmanın yapılamamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Talat, ´Kıbrıs bu işin üssüydü. Örgütün beli kırıldı ama onların destekçileri hala iktidar. Dolayısıyla soruşturmanın ilerleyememesini normal karşılıyoruz´ ifadelerini kullanıyor. Örgütün belli aralıklarla ortaya çıkıp, tarafı olmayanlara gözdağı verdiğini söyleyen Talat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´la yaptığı telefon görüşmelerinin dinlenmesini buna örnek gösteriyor: ´Başkanla konuşmamızı yayınlamaları örgütün ne kadar ileri gittiğini gösteriyor. Zaten o bir tehditti. Erdoğan´a yönelik bir tehditti! ´Biz her şeyi biliyoruz, takip ediyoruz´ mesajı veriliyordu.´ Talat, Ergenekon´un Türkiye´de olduğu kadar bir dönem Kıbrıs´ta da aktif olduğunu anlatıyor. Örgütün Kıbrıs´taki faaliyetlerini aleni bir şekilde yürüttüğünü söylüyor. Başta kendi evi olmak üzere muhalif yayınlarıyla bilinen gazetelerin bombalandığını hatırlatıyor. Talat, ´Güvenlikten sorumlu makamlar da bir şey yapmadı. Saldırıları gerçekleştirenlerin bir kısmı Ergenekon´la ilişkili çıktı. Kıbrıs´ta çok aktiflerdi´ diye konuşuyor.

Kıbrıs bu işin üssüydü, Ergenekon hala iktidarda

KKTC´nin Rauf Denktaş´tan sonraki cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat, Ergenekon´un Kıbrıs uzantısına yönelik Ada´da yürütülen soruşturmada istenilen araştırmanın yapılamamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Talat, ´Kıbrıs bu işin üssüydü. Örgütün beli kırıldı ama onların destekçileri hala iktidar. Dolayısıyla soruşturmanın ilerleyememesini normal karşılıyoruz´ ifadelerini kullanıyor. Örgütün belli aralıklarla ortaya çıkıp, tarafı olmayanlara gözdağı verdiğini söyleyen Talat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´la yaptığı telefon görüşmelerinin dinlenmesini buna örnek gösteriyor: ´Başkanla konuşmamızı yayınlamaları örgütün ne kadar ileri gittiğini gösteriyor. Zaten o bir tehditti. Erdoğan´a yönelik bir tehditti! ´Biz her şeyi biliyoruz, takip ediyoruz´ mesajı veriliyordu.´ Talat, Ergenekon´un Türkiye´de olduğu kadar bir dönem Kıbrıs´ta da aktif olduğunu anlatıyor. Örgütün Kıbrıs´taki faaliyetlerini aleni bir şekilde yürüttüğünü söylüyor. Başta kendi evi olmak üzere muhalif yayınlarıyla bilinen gazetelerin bombalandığını hatırlatıyor. Talat, ´Güvenlikten sorumlu makamlar da bir şey yapmadı. Saldırıları gerçekleştirenlerin bir kısmı Ergenekon´la ilişkili çıktı. Kıbrıs´ta çok aktiflerdi´ diye konuşuyor.

Türkiye´de 2007 yılında başlayan soruşturma ilerleyen zamanlarda sınırları aştı. Ele geçirilen her belgeyle genişleyen soruşturma KKTC´ye sıçradı. Bazı Ergenekon sanıklarının Kıbrıs´la yakın ilişki içinde olması sebebiyle soruşturma KKTC´ye de sıçradı. Meclis´te Ergenekon´un Kıbrıs ayağını araştırması için komisyon kuruldu ancak sonuç alınamadı. Gerekli ilerleme bir türlü sağlanamadı. KKTC´nin Rauf Denktaş´tan sonraki cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat, soruşturmada istenilen araştırmanın yapılamamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. 2005´te oturduğu cumhurbaşkanlığı koltuğunu Nisan 2010´da Derviş Eroğlu´na devreden Talat, Ergenekon´un Türkiye´de olduğu kadar bir dönem Kıbrıs´ta da aktif olduğunu anlatıyor. Örgütün Kıbrıs´taki faaliyetlerini aleni bir şekilde yürüttüğünü söylüyor. Başta kendi evi olmak üzere muhalif yayınlarıyla bilinen gazetelerin bombalandığını hatırlatıyor. Talat, Güvenlikten sorumlu makamlar da bir şey yapmadı. Saldırıları gerçekleştirenlerin bir kısmı Ergenekon´la ilişkili çıktı. Kıbrıs´ta çok aktiflerdi. diye konuşuyor.

Cumhurbaşkanı değişti soruşturma durdu

Cumhurbaşkanlığı döneminde, KKTC´de başlatılan soruşturmanın ilerlemesi için Türkiye´den gerekli bilgilerin istendiğini belirten Talat, seçimlerden sonra soruşturmanın akıbeti hakkında bilgi alamadığını ifade ediyor. Talat, Kıbrıs bu işin üssüydü. Örgütün beli kırıldı ama onların destekçileri hala iktidar. Dolayısıyla soruşturmanın ilerleyememesini normal karşılıyoruz. ifadelerini kullanıyor. Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur´un dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´a gönderilen gizli ibareli mektubun arşivlerden çalınmış olabileceğini belirtiyor. Söz konusu mektubun Ergenekon davasının iddianamelerinde geçtiğini ve içeriği hakkında açıklama yapılmadığını anlatıyor: Denktaş, mektubun cumhurbaşkanlığı arşivinde olduğunu, isteyenin gidip bakabileceğini söylemişti. Arşivde olabilir diye baktırdık. Ama yoktu.

Başbakan Erdoğan´a tehdit

Örgütün belli aralıklarla ortaya çıkıp, tarafı olmayanlara gözdağı verdiğini söylüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´la yaptığı telefon görüşmelerinin dinlenmesini buna örnek gösteriyor: Başkanla konuşmamızı yayınlamaları örgütün ne kadar ileri gittiğini gösteriyor. Zaten o bir tehditti. Erdoğan´a yönelik bir tehditti! ´Biz her şeyi biliyoruz, takip ediyoruz´ mesajı veriliyordu.

Ergenekon Kıbrıs´ta çok güçlü

Mehmet Ali Talat, mevcut Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu´nun Kıbrıs´ta Ergenekon yoktur. sözlerini de eleştiriyor: Ergenekon´u Kıbrıs´ta bizzat yaşadık. Türkiye´de Ergenekon´da yargılanan birçok ismi Kıbrıs´ta ağırladık. Onlar Türkiye´de faaliyette bulunmuşken, bunun en kolay yapılacağı Kıbrıs´ta hiç mi bir şey yapmadılar? Adadaki yönetim ile Denktaş belgelere rağmen Ergenekon´un varlığına inanmıyor. Denktaş, ruhuyla, Ergenekon´a uygun. Kendisi de inkar etmiyor. Ergenekoncuların vatanseverler olduğunu söylüyor. Ergenekon´un bir örgüt olduğunu görmek istemiyorlar. Bunun sebebi demokrasiyi bir kamuflaj çadırı olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Çadır yaptıklarını örtüyorsa sorun yok. Demokrasinin gereği çadırın bazı yerleri açılıyorsa, o zaman tepki gösterirler. İstemedikleri bir iktidarı devirmek onlar için her şeyi yaparlar. Zira devletin sahibi ve koruyucuları olarak kendilerini görüyorlar. ( Zaman)

(20 Kasım 2010, 11:57)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı konulu manşetlerimiz

Kıbrıs Ergenekon´unun şok belgeleri

´Ergenekon savunmadan saldırıya geçti: Başbakan´ın konuşmasını yayınladı´ manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2512    yazdır/print


 

Dokunul-a-mazlar: Cumhurbaşkanı adayı Haberal kollanıyor

´Haberal´a Dokunul-a-madı mı? HABER-AL dışındakilerin hepsi hapishaneyi gördü. Ancak bizim ABD´de eğitim gören doktorumuz bir türlü içeri giremedi...´ Bugünkü yazısında yargıdaki Haberal depremini değerlendiren HaberX yazarı Rauf Atilla Polat´tan çarpıcı analiz. İşte Polat´ın yazısının ilgili bölümü:

Dokunul-a-mazlar: Cumhurbaşkanı adayı Haberal kollanıyor

´Haberal´a Dokunul-a-madı mı? HABER-AL dışındakilerin hepsi hapishaneyi gördü. Ancak bizim ABD´de eğitim gören doktorumuz bir türlü içeri giremedi...´ Bugünkü yazısında yargıdaki Haberal depremini değerlendiren HaberX yazarı Rauf Atilla Polat´tan çarpıcı analiz. İşte Polat´ın yazısının ilgili bölümü:

Vatan evlatları tapınağa darbe vurmaya gidiyordu ki... Amiralin kozmik eskici yöneticisi biz seçkinci aşiretin karşısında avam dokunulmazlar diye bir tabir kullanmış, o tarihte döşenerek bir makale yazmıştı. Ergenekon dalgalarının yapıldığı dönemlerin birinde bir eski başsavcı ve iki generali almak için yola çıkmış vatan evlatlarını durduran şahsın şimdilerde emekliliğe çıkmış bir G.Kurmay başkanı olduğunu yazmıştık. Sadece onu yazmış ancak doğruluğundan emin olmadığımız iki ayrı durdurma operasyonundan bahsetmemiştik. Aradan uzun bir zaman geçti ve biri daha doğrulandığı için bilinmesinde fayda var diye yazmak gerekiyor.

Dalgalar 13´e gelmeden Ergenekon´da çok önemli bir isme daha ulaşılmıştı. Şu meşhur sarışın işadamı için yola çıkılmış ve içeri alındığında sadece Türkiye´de değil dünyada da -daha doğrusu tapınağın kurulunda da- şok etkisi yaratacaktı. Ne yazık ki bu kez devreye bir asker değil, aksine Türk halkının çoğunluğunun sevdiği ve oy verdiği bir siyasetçinin müdahalesi ile karşı karşıya kalınmış, operasyon engellenmişti. Operasyon durdurulduktan sonra malum işadamını arayıp ´özür dileriz, bir yanlışlık oldu gereken yapılacaktır´ diyerek vakayı kapatmıştı...

Aslında bu durumu da normal karşılamak gerek. Zira Haber-al´i devlet hapishaneye gönderemiyorsa, o işadamını içeriye tıkmanın imkansız olduğu çok açık. Sağa-sola çarpmanın bir anlamı yok. Yargının 9 hakime vermiş olduğu skandal karar ve haber-al´a sahip çıkmaları sıradan ve basit bir yargı operasyonu falan değildir. Çok açık ve net bir şekilde devletin bu meseleyi hastanede bitirmek istemesidir. Eğer devletin kurumları, yani iktidar isteseydi HABER- AL şuanda hapishanedeki aylarını sayıyor olacaktı.

Örgüt tarafından ülkenin C.başkanlığına düşünülen bir ismin sıradan bir kişi olmadığını daha önce açık bir yazı ile yazmıştık... Ortaya çıkan son rapor skandalında, belge dönüyor dolaşıyor İstanbul Üniversitesi´ndeki Kardiyoloji´de tıkanıyor. Rektör kim? Yunus bey. Kimin adamı? İktidarın diyorlar. Peki olaydan tamamen habersiz midir? Değil. Zira bu kadar önemli bir dava için üniversitesinde sonuca ulaşılmaya çalışan bir raporu başkasına bırakacak veya savsaklayacak kadar tecrübesiz biri olmasa gerek... Yahut raporun saklanmasından haberi olmadığı için mi ulaşılması konusunda müdahale etmedi, yoksa gelen bir emirle mi böyle bir iş içerisine girmek zorunda kaldı? İhtimal her ikisi de olabilir... Devletin başı ile iki numaranın olaya müdahale etme gibi bir girişimi olabilir mi?

Balyozcu paşalardan başlayarak Şener E. Hurşit T. Veli K..... ve bazı işadamları ile MİT mensupları dahil ya içeri girdi ya içeriden hastaneye gitti yada birkaç günde olsa içeride yattıktan sonra tahliye oldu. Kısacası HABER-AL dışındakilerin hepsi hapishaneyi gördü. Ancak bizim ABD´de eğitim gören doktorumuz bir türlü içeri giremedi. İşe bakın ki devlette girmesi için herhangi bir zorlama veya yetki kullanmıyor. Bütün Ergenekon mahkumları hakkında sözü geçen hakimlerin -ki bunlar 9 kişiler- nedense HABER-AL karşısında yargı tarafından mahkum ediliyor. Üstelik HAKİMLER yüzde yüz haklı olmasına rağmen... Yani adam açıktan hukuksuzlukla hukuk sağlamaya çalışıyor. Ve devlet müdahale etmiyor, köşk halini hatırını soruyor. Birkaç yazar demişti ki, Başkent´in sahibinin bu kadar etkin olduğunu bilmiyordum.

Aslında benim en çok merak ettiğim hususlardan biri; Malum A.N.Sezer´den önce o dönemde C.başkanlığı için Haber-al´in de ismi geçmiş ittifak sağlanamadığı için aday gösterilememişti. Merak ettiğim hususta 99´daki Gölcük darbe toplantısında bu şahısta orada mıydı? Yahut şöyle de sorabiliriz; 2002 Balyoz harekatı gerçekleşseydi o zaman C.başkanı kim olacaktı? Cevabını siz verin...

Peki bu işin sonu ne olur derseniz? Bir tasavvuf ehli ´Türkiye´de bazı dokunulmazlar vardır, onlara dokunamazsınız´ demişti. Çok doğru bir laf olduğu için tekrarda fayda var. Yani bunlar o bazı DOKUNUL-A-MAZLAR... Bakın 1 numaraya, can boğaza gelmişti ki adam çıktı ´kim o şerefsizler, çıksın konuşsunlar´ diyerek postasını koydu gitti. O gün bugün ne sağ ne de sol ne merkez hiçbir medyada ne ismi ne cismi anılır oldu. Konu külliyen kapandı. Değerli bir dostun ifadesiyle ´Allah kimseye Menderes travması yaşatmasın.´ Zira o travmanın etkisinden çıkamayanlar çok korkak oluyor. Biliyorsunuz korkaklarla da ancak şöhret hislerinin cesaretleri ölçüsünde yol alabilirsiniz... Bir numaraya, devlet tarafından özür dilenilen işadamına ve iki generale dokunamayan bir devlet HABER-AL´e dokunur mu? Açık konuşmak gerekirse devletin sahipleri HABER-AL´i içeri tıkma niyetindeler. Ama iktidardakiler o niyette mi? Ortada... Yalnız bildiğimiz bir gerçek var ki o da ´Türkiye temsilcisi olmanın bu ülkede devletle bir yıldır dalga geçtiği gerçeği´...Ve devletin buna ses çıkaramama acziyeti... Allah korkaklara cesaret versin... ( Rauf Atilla Polat / HaberX)

(06 Kasım 2010, 13:28)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Böyle olur yükseklerin alçak hukuku: Skandala yargıtay onayı

Haberal ve onun yargı ile sağlıkta kollanması manşetlerimiz

Ergenekon hakim ve savcılarının Yargıtay tazminatlarıyla yıldırılma çabası

Yargıda kontrgerilla örgütlenmesi

Ergenekon davasını engelleme girişimleri

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2471    yazdır/print


 

Kıbrıs´taki Ergenekon soruşturması derinleştirilsin

Ergenekon´un KKTC´deki ayağını ortaya çıkarmak için 10 ay önce başlayan soruşturmanın hızı, Ergenekon´a dahil olmakla suçlanan Eroğlu hükümetinin iktidara gelmesiyle birden düştü ve adeta kaplumbağa hızıyla ilerliyor. Bu durumu protesto eden Meclis Araştırma Komisyonu çareyi doğrudan Türkiye´ye gelerek yetkililerle görüşmekte bulmuştu. Önümüzdeki tarihlerde bu görüşmenin gerçekleşmesi bekleniyor. Ada´daki STK´lar, engellemelere takılan soruşturmanın derinleştirilmesi gerektiğinde hemfikir. Siyasetçiler ise Ada´daki yapılanmanın çökertilmeden başta Kıbrıs meselesi olmak üzere birçok sorunun çözülmesinin mümkün olamayacağını vurguluyor.

Kıbrıs´taki Ergenekon soruşturması derinleştirilsin

Ergenekon´un KKTC´deki ayağını ortaya çıkarmak için 10 ay önce başlayan soruşturmanın hızı, Ergenekon´a dahil olmakla suçlanan Eroğlu hükümetinin iktidara gelmesiyle birden düştü ve adeta kaplumbağa hızıyla ilerliyor. Bu durumu protesto eden Meclis Araştırma Komisyonu çareyi doğrudan Türkiye´ye gelerek yetkililerle görüşmekte bulmuştu. Önümüzdeki tarihlerde bu görüşmenin gerçekleşmesi bekleniyor. Ada´daki STK´lar, engellemelere takılan soruşturmanın derinleştirilmesi gerektiğinde hemfikir. Siyasetçiler ise Ada´daki yapılanmanın çökertilmeden başta Kıbrıs meselesi olmak üzere birçok sorunun çözülmesinin mümkün olamayacağını vurguluyor.

Ergenekon terör örgütünün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti´ndeki (KKTC) ayağını ortaya çıkarmak için 10 ay önce bir soruşturma başlatıldı. Ancak beklenen dava, soruşturmanın ilerlememesi sebebiyle bir türlü açılamıyor. Ada´daki STK´lar, bürokrasiye ve engellemelere takılan soruşturmanın derinleştirilmesi gerektiğinde hemfikir. Ada´da bugüne kadar yasa dışı işlenen birçok faaliyetin Ergenekon yapılanmasına işaret ettiğine dikkat çeken KKTC´li STK´lar, davanın başta siyasiler olmak üzere birçok kişiye uzanacağını söylüyor. Soruşturmanın üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğini ifade eden aydınlar, aksi bir durumda devlete duyulan güvenin sarsılacağının altını çiziyor. İşte KKTC´li sivil toplum örgütleri, gazeteciler ve siyasilerin düşünceleri:

KKTC, Ergenekon´un merkezlerinden biri

Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Çakıcı: Kıbrıs´ta çok sayıda kişi faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Bir aracın bagajında Lefkoşa´yı uçuracak kadar patlayıcı yakalandı. Cumhurbaşkanın, başbakanın evleri ile gazete binaları bombalandı. Aydınlar sokak ortasında öldürüldü. Bunların hepsi Ergenekon´u işaret ediyor. Ada´daki yapılanmanın üstüne ısrarla gidilmesi gerekiyor. Ergenekon, Ada´yı adeta Türkiye´ye karşı bir üs olarak kullandı. Ergenekon´un merkezlerinden biri Kıbrıs´tır. Açık bir şekilde söylüyorum: Rauf Denktaş bu yapılanma için ´avukatıyım´ diyorsa o zaman Denktaş da Ergenekon´un bir parçasıdır. Denktaş her zaman bir şeylerin parçası oldu. Soruşturmanın derinlik kazanması için Türkiye´de görülen Ergenekon soruşturması kapsamında KKTC´yle ilgili yer alan deliller bir an önce Ada´daki savcılığa ulaştırılmalı.

Üzerinin örtülmesi düşünülemez

Eski Başbakan CTP Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer: Soruşturmanın üstü örtülmeye çalışılıyor. Bu gecikmeyi yapanlar, yapılanmanın içinde olduklarından, sıranın kendilerine de geleceğinin telaşında. Kimse makamından ya da statüsünden dolayı işlediği suçtan aklanacağını düşünmesin. Ada´da devam eden bu soruşturma hukuk kuralları çerçevesinde, kamuoyunu tatmin edecek şekilde ilerletilmelidir. Hükümetin soruşturmanın ilerlemesine yardımcı olması gerekiyor. Ancak gelişmelerin bu yönde olmadığı açık bir şekilde görülüyor. Soruşturmanın üstünün kapatılması, başka sorunları da beraberinde getirir. Başta hükümet olmak üzere herkesin bunu çok iyi bilmesi gerekiyor.

Soruşturma emsal teşkil edecek

Demokratik Haklar ve İnanç Platformu Sözcüsü Mustafa Tıngır: Soruşturmayla Ergenekon yapılanmasının Ada´da faaliyet yürüttüğü ortaya çıktı. Bu yapının üstüne gitmek için devam eden soruşturmada ilerleme kaydedilmezse bu davanın bir anlamı kalmamış olacak. Demokrasi ve adalet olgusunun Kıbrıs´a tam anlamıyla yerleşmesi için bu davanın bir emsal teşkil etmesi gerekiyor. Bu soruşturmanın ucu kime ulaşıyorsa ulaşsın üstüne gidilmelidir. Aksi takdirde toplumda devlete ve her şeyden önce adalete karşı bir güvensizlik oluşacak. İleriki zamanlarda yeni örgütlenmeler ortaya çıkacak. Böyle önemli bir davanın sonuçsuz bırakılmasına kimsenin vicdanı razı olmaz. Türkiye´de devam eden Ergenekon davasının klasörlerinde Ada´yla ilgili yer alan delil ve bulguların buradaki soruşturma savcısına ulaştırılması gerekiyor.

Davanın unutturulması kabul edilemez

KKTC Milli Dayanışma Derneği Başkanı Cebrail Doğan: Basına yansıyan bilgilerin yanı sıra geçmişte yaşanan bazı olayları bir araya getirdiğinizde Kıbrıs´ta yasa dışı bir yapılanmanın olduğu ortaya çıkıyor. Bu doğrultuda Nisan 2009 seçimlerinden önce bir soruşturma başlatıldı. Ancak bugün itibarıyla soruşturmada ilerleme kaydedilemediği gündeme geliyor. On ay önce başlayan bir soruşturmanın derinleştirilememesi biz sivil toplum kuruluşlarını düşündürüyor. Ada´daki Türkiye uzantılı Ergenekon´un bitirilmesi için bir fırsat yakalandı. Bunun iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Bu süreçte hukuki zeminde gerektiği gibi üzerine gidildiği takdirde Ergenekon gibi başka yapılanmaların da cesaretini kıracaktır. İleride oluşacak yasa dışı yapılanmalara karşı önceden alınmış bir tedbir olacaktır. Bu davanın zamana yayılarak unutturulması kabul edilir bir şey olmadığını da söylemekte yarar var.

KKTC Karadeniz Kültür Derneği Başkanı Mahmut Kuş: Varlığından şüphe yok herkes hesap vermeli

Türkiye´deki Ergenekon davası nereye kadar gider bilemiyorum ama burada da uzantıları olduğu kesin. Bundan eminim. Olmaması da mümkün değil! Kıbrıs´taki Ergenekon bağlantısının ucu nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gitmek hukuk ve demokrasi adına elzemdir. Bu soruşturmanın sonuna kadar gidilecek ki devlet olduğumuz anlaşılsın. Bu eski cumhurbaşkanımız olur, yeni cumhurbaşkanımız olur, başbakan, asker, polis ya da yargı olur. Ne olursa olsun, kim olursa olsun üstüne gidilmelidir. Türkiye´de yeraltı dünyası diye bilinen insanlar burada cirit attı. Türkiye´deyken düşman bilinenler ya da özel gözükenler Ada´da aynı masada yemek yerdi. Burası onlar için sığınma yeriydi. İşlerine geldiği zaman burası ayrı bir devlet, zaman zaman da arka bahçeleri oldu.

Yenidüzen Gazetesi Haber Müdürü Mert Özdağ: Denktaş ve Eroğlu´nun ifadesi de alınmalı

KKTC´nin Türkiye´ye karşı bir arka bahçe olduğu gözüküyor. Kimi zaman buradaki yapılanma Türkiye´yi, Türkiye´deki yapılanma da burayı kullanıyor. Ergenekon´dan suçlanan isimler şu anda yönetimde olanlardır. Bunun başında Derviş Eroğlu ile cumhurbaşkanlığı yapmış Denktaş geliyor. Bu yapılanmanın üstüne gidilecekse ve sonuna kadar devam edilmesi isteniyorsa, öncelikle Denktaş ve Eroğlu´nun ifadesine başvurulmalıdır. 30 yıldır bu ülkede yaptıklarının hesabını vermeliler. Eroğlu, başbakan olduğu için çok önemli bir konumdadır. Bu iddialar karşısında soruşturmayı hızlandırmaması, kendini korumayı amaçladığı anlamını taşır. Çünkü yıllardır Kıbrıs´ta bu ikilinin oluşturduğu rejimde hukukun dışında binlerce usulsüzlük yapıldığı gün gibi aşikardır.

Kıbrıs İnsan Hak ve Özgürlükleri Derneği Başkanı Hasan Dede Tarhan: Ergenekon davası tarihi bir fırsattır

´Yavru Vatan´ kavramı ile adeta özdeşleşen Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti, her konu adeta sorumsuz zihniyetler ile sulandırılmıştır. Bir döneme damgasını vuran karanlık ilişkiler daha fazla iktidarda kalabilme adına örtbas edilmiş, Ada´da gizli güçler korku ve baskı rüzgarları estirmiştir. Yerli işbirlikçiler ile sürekli temas halinde olan güç odakları, iktidarlara her istediklerini yaptırmış ve karşılığında da yandaş iktidarlarını desteklemişlerdir. İnanılmaz servetlere sahip olan güç odaklarına ülkemizin arazileri ve devletin kaynakları peşkeş çekilmiştir. Başlatılan Ergenekon süreciyle bu yapılanmaların üstüne gitmek için yakalanan bu tarihi fırsatın kaçırılmaması gerekiyor. Hukukun tam anlamıyla Ada´da yerleşmesi için Ergenekon davası bir milat niteliğindedir. ( Zaman)

(11 Ocak 2010, 12:09)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı konulu manşetlerimiz

Kıbrıs Ergenekon´unun şok belgeleri

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1313    yazdır/print


 

Darbe Günlüklerine yetkisizlik

Özel yetkili savcıların 2003-2004´teki darbe girişimi iddialarıyla ilgili olarak üç eski kuvvet komutanı hakkında yürüttüğü soruşturmada ilginç bir gelişme yaşandı. ´Darbe Günlükleri´yle ilgili sorgulanan, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek, Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına´nın Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısına ulaşamayan Ergenekon savcılarının, bu nedenle ´yetkisizlik´ kararı vererek soruşturma dosyasını Ankara´ya gönderecekleri öğrenildi.

Darbe Günlükleri soruşturmasında yetkisizlik kararı

Özel yetkili savcıların 2003-2004´teki darbe girişimi iddialarıyla ilgili olarak üç eski kuvvet komutanı hakkında yürüttüğü soruşturmada ilginç bir gelişme yaşandı. ´Darbe Günlükleri´yle ilgili sorgulanan, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek, Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına´nın Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısına ulaşamayan Ergenekon savcılarının, bu nedenle ´yetkisizlik´ kararı vererek soruşturma dosyasını Ankara´ya gönderecekleri öğrenildi.

İstanbul´daki özel yetkili savcıların 2003-2004´teki darbe girişimi iddialarıyla ilgili olarak üç eski kuvvet komutanı hakkında yürüttüğü soruşturmada, ilginç gelişme yaşandı. Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen “Darbe günlükleri”ndeki bilgiler ışığında ay başında 10 saat sorgulanan dönemin Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek´le ilgili olarak savcıların ´yetkisizlik´ kararı verdiği öğrenildi. Sarıkız, Ayışığı adlarıyla bilinen darbe planları yapıldığı sırada ´şüpheli´ kişilerin komutan olarak görev yapmaları ve bu yöndeki faaliyetleri Ankara´da yürütmeleri nedeniyle dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilmesi bekleniyor. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Nokta dergisinin 29 Mart 2007´de yayınladığı ´günlükler´le ilgili soruşturma başlatıp, önce dergi yöneticilerinden belgeleri aldı. Ardından dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök´ü İzmir´de dinledi. Özkök, “bu yönde bazı bilgilere 2004 baharında ulaştığını” açıkladı.

Yetki Ankara´da

Soruşturmanın son ayağında ise, 5 Aralık 2009´da Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Ergenekon savcılarına 10 saat süreyle ifade verdi. Örnek´in ifadesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçen aldı. Emekli Org. İbrahim Fırtına´nın ifadesinin Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder, emekli Orgeneral Aytaç Yalman´ın ifadesinin de Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak aldı. Bu sorguda, darbe günlüklerinde yer alan toplantılar, darbeye ilişkin hazırlık çalışmaları tek tek soruldu. Bu ifadelerin ardından eski komutanlar serbest bırakıldı. Savcılar daha sonra dosya içindeki tüm bilgileri Askeri Ceza Kanunu ile Türk Ceza Kanunu ve ´askere sivil yargı yolunu açan´ CMK´daki son düzenlemeler ışığında gözden geçirdi. Ankara yargı çevrelerinden edinilen bilgiye göre, İstanbul´daki özel yetkili savcılar, soruşturmanın yeni adresinin Ankara olması yönünde karara vardılar. 2003-2004 döneminde komuta kademesini oluşturan “şüphelilerin” üzerine atılı suçlarla ilgili toplantıları Ankara´da yapmaları nedeniyle dosyanın yetkisizlik kararıyla Ankara Cumuhuriyet Başsavcılığı´na gönderilmesi görüşü ağırlık kazandı. Önümüzdeki günlerde bu yönde kararın verilmesiyle, ´Sarıkız ve Ayışığı´ darbe girişimleriyle ilgili soruşturmayı Ankara´daki Özel Savcılar yürütecek.

Yeni kurulan Ankara 12. Ağır Ceza bakacak

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, 2. Ergenekon iddianamesinde Sarıkız ve Ayışığı darbe planları ile Ergenekon örgütü arasında bir bağın “henüz” tespit edilemediğini belirtmişlerdi. Buna rağmen komutanların ifadelerini alan savcıların “yetkisizlik” kararı vermeleriyle bu bağın kurulamadığı da anlaşılmış oldu. Bu durumda Ankara´da yürütülecek soruşturma Ergenekon soruşturmasından bağımsız bir darbe girişimi soruşturması olacak. Ankara´da yürütülecek soruşturma sonunda dava açılması halinde bu davaya yeni kurulan özel yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin bakması bekleniyor. Ankara´da özel yetkili iki mahkeme bulunuyor. Özel yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki iş yoğunluğu ile yeni kurulan 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin iş yoğunluğunu denkleştirmek için yeni açılan davalar 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderiliyor. Soruşturmanın tamamlandığı aşamada iki mahkemenin iş yoğunluğu denk hale gelmişse bu defa davanın hangi mahkemede görüleceği bilgisayar kurası ile belli olacak. ( Vatan)

Fırtına´nın savcılık ifadesi ortaya çıktı

05 Ocak 2010: Eski kuvvet komutanları Örnek, Yalman ve Fırtına, ´darbe günlükleri´yle ilgili 5 Aralık´ta Ergenekon savcısı tarafından saatlerce sorgulanmıştı. İşte o sorguda dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına´nın verdiği ifade basına sızdı. 10 saat ifade veren Fırtına, darbe planlarıyla ilgili sorular karşısında zaman zaman sinirleniyor ve “Lanetliyorum, reddediyorum” gibi karşılıklar veriyor. İkinci Ergenekon iddianamesinde yer alan “Ayışığı”, “Sarıkız”, “Yakamoz” ve “Eldiven” darbe planlarıyla 2004´te hükümeti devirmeyi planladıkları iddia edilen dönemin Kara Kuvveti Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına ile darbe planlarının yer aldığı ´darbe günlükleri´nin yazarı olduğu öne sürülen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli oramiral Özden Örnek, 5 Aralık´ta savcılara ifade vermişti. Savcı Murat Yönder´in 10 saat sorguladığı Fırtına´nın ifadesi ortaya çıktı.

Koç´u da sordular

131 ayrı soruya 35 sayfalık ifadeye cevap veren Fırtına´nın sorgulamanın ilk başlarında soğukkanlı olduğu, ancak dakikalar geçtikçe de atmosferin zaman zaman gerildiği anlaşıldı. Savcı Yönder´e, “Biz Kuvvet Komutanıyız. Siz yetkili değilsiniz. Genelkurmay Askeri Savcı ancak bizi sorgulayabilir” diyen Fırtına´nın, kendisine yöneltilen sorular karşısında bazen sinirlenerek ayağa kalktığı öğrenildi. Darbe planlarıyla ilgilenen Fırtına´ya ayrıca işadamı Rahmi Koç, Aydın Doğan ve Engin Akçakoca da soruldu. Rahmi Koç´u sanayici olması nedeniyle tanıdığını, Aydın Doğan´ı tanıdığını ama yüz yüze tanışmadığını, Engin Akçakoca´yı ise hiç tanımadığını söyleyen Fırtına, kendisine sorulan eski Oramiral Orhan Karabulut´u ise asker olması nedeniyle tanıdığını belirtti. İşte Fırtına´nın ´darbe günlükleri´yle ilgili sorulara verdiği yanıtlar...

SAVCI: “Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven adlı darbe planlarını siz mi yaptınız? FIRTINA: ”Bir darbe suçlaması kapsamı içerisinde bana soru yöneltilmesini üzüntü ile karşılıyorum ve reddediyorum. Darbe planlarına iştirak etmedim. Görev yaptığım süreçte bu türden bir girişime tanık olmadı. Darbe günlüklerini Özden Örnek yalanladı. Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven isimli darbe planlarından emekli olduktan sonra haberdar oldum.

SAVCI: Ayışığı kod adlı plan kapsamında Başbakan Erdoğan´dan azami sayıda milletvekili koparmak için neler yaptınız? FIRTINA: Bu konuda yukarıda açıklama yapmıştım aynısını tekrar ediyorum.

´10 Mart´ta ihtilal yapalım´

2007 yılında Nokta Dergisi´nde yayımlanan ve Örnek´e ait olduğu öne sürülen günlüklerde darbe planlarından şöyle bahsediliyordu: (6 Aralık 2003)- “Kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik. Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık... Sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekleri hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bunları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler Sarıkız olarak anılacaktı. (3 Şubat 2004)- Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 Mart´ta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş. (...) Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 Aralık´tan önce yapılmamasını söyledim.”

Hilmi Özkök´e ´Çekil´ notu bence bir kurgudur

SAVCI: “Ayışığı darbe planında geçen 22 Eylül 2003´teki toplantıda, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´e hitaben ´Ya sen çekil ya da biz çekileceğiz´ notu verildi mi?” FIRTINA: “Notun tarihi Örnek ve benim göreve başladığımız ilk ay. Belki ilk kez bir toplantıda bir araya gelen kişilerin önceden planlayarak sarfedeceği sözler değildir. İlk ay zaten nezaket ziyaretleriyle, iade-i ziyaretlerle geçen dönemdir. Genelkurmay Başkanı´nın mektup yoluyla istifaya davet edildiği yönünde kendisinden bir şey duymadım. Mektupta TSK´nın protokol kuralları ihlal edilmiş. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´ndan önce yazılmış. Böyle bir yanlışı Eruygur´un yapacağına ihtimal vermiyorum. Bu nedenle yazının Şener Paşa´ya ait olmadığını, bir kurgu olduğunu düşünüyorum. Bu ifade Türkiye Cumhuriyeti´ni ve TSK´yı tahrip etmek amaçlı bir kötü niyet beyanıdır. Lanetliyorum.”

Dördümüz anlaşıp el sıkıştık

(22 Eylül 2003): Komutanlarla çok özel konuştuk. Org. Özkök AKP´ye karşı işlem yapılmasını kabul etmezse “Ya çekil, yahut da biz çekiliyoruz” diyeceğiz. Org. Fırtına istedi, dördümüz ellerimizi üst üste koyup el sıkıştık! Org. Eruygur kışkırtıcı rol oynuyor.

Şener Eruygur, Denktaş´a mektup yazdı mı?

SAVCI: “Eruygur´un dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´a yazdığı ileri sürülen mektupla ilginiz var mı?” FIRTINA: “Annan Planı´na karşı yavru vatanın sokağa dökülmesi, Türkiye´de tepki gösterilmesi iddialarına ilişkin 2 noktada itirazım var. Birincisi doğru olmayan bu iddialar uluslararası boyutta tartışmaya yol açar. Bu husus iddianamede yer almasın ya da örtülü olarak kullanılsın. İkinci itirazım, bu iddia öncekilerde olduğu gibi ülkenin birlik ve dirliğine, yavru vatanda oluşabilecek çözümlere dinamit koyucu ve başkalarına istismar etme fırsatını veren yanlış bir kurgudur.”

Kıbrıslıları sokağa dökelim

5 Şubat 2004 : “Kara Kuvvetleri Komutanı (...) telefonla beni aradı ve gizli hattan görüşmek istedi. (...) ” Annan´ın mektubu (BM Genel Sekreteri Kofi Annan´ın Kıbrıs mektubu) gelmiş ve içerisindeki konular tamamen söylediklerimizin dışında olayları kapsıyor. Onur Öymen (CHP Genel Başkan Yardımcısı) ile İstanbul´da görüştük ve bana bunları anlattı. (...) Hava Kuvvetleri Komutanı 19:30´da geldi, konuştuk. Darbe olabilir mi konusunu açtık. Amacım Şener (Eruygur) yokken onunla teke tek konuşarak fikirlerimi söylemekti. Nitekim darbe konusundaki fikirlerimi ona naklettim ve zannediyorum aynı fikirde oldu. Ülkenin ekonomik zorluğu, ABD´nin diğer darbelerden farklı olarak bu kez hükümet tarafını tuttuğunu, halkın henüz destek vermediğini ve desteğin yahut zeminin oluşması gerektiğini kısaca anlattım. (...) TSK´nın Kıbrıs konusunda düşüncelerinin ne olduğunu açıklayıp istifa etmemiz gerektiğini söyledim. Hava Kuvvetleri Komutanı başka bir seçenek tavsiye etti. Kıbrıs´ta herkesi Annan Planı aleyhinde sokağa dökerek gösterilerin yapılmasını sağlama ve anavatandan da bu hareketlere destek vererek hükümet aleyhine olaylar çıkarmak.

´Hilafet´ toplantısına ben katılmadım

SAVCI: “Hilafetin ilgasıyla ilgili 3 Mart 2004´te toplantıda AKP´den milletvekili kopartılması, Cumhurbaşkanı Sezer´in görev süresinin uzatılması konuşuldu mu?” FIRTINA: “O toplantıya katılmadım. Ben o toplantı sırasında görev gereği Ankara dışındaydım.”

SAVCI: “Sezer´in görevini sürdürmesi için ne gibi görüşmelerde bulundunuz, Sezer´le görüşmeleri kim ya da kimler gerçekleştiriyordu?” FIRTINA: “(Sinirlenerek) Bu ifade Türkiye Cumhuriyeti´ni ve TSK´nın, birliğini tahrip etmek amaçlı bir kötü niyet beyanıdır, lanetliyorum.”

Paneli el altından biz teşvik ettik

(3 Mart 2004): Hilafetin kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat kanununun yürürlüğe girişinin yıldönümü toplantısı... ATO´da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveç´te olduğu için, Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya´ya gittiği için bu panele katılamadı. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve “Cumhuriyetin Koruyucuları” diye slogan atmaya başladılar.

Komutanların zorlandığı soru

´Telefonda niye ortak hareket kararı aldınız?

5 Aralık´taki yaklaşık 10 saat süren ifade işlemi sırasında, savcıların Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek ile Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman arasında geçen yakın tarihli bir telefon görüşmesini de sorduğu ortaya çıktı. Teknik takibe takılan bu konuşmalarda iki eski komutanın, “sorulara ne şekilde yanıt verileceği konusunda” görüş alışverişinde bulunduğu belirtiliyor. Sarıkız, Ayışığı ve Eldiven darbe planlarıyla ilgili sorgulanacaklarını bilen eski komutanlar İstanbul Adliyesi´ne gelmeden önce bu iddialarla ilgili avukatlarıyla uzun süre hazırlık yaptı. Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen günlüklerdeki çelişkili ve hatalı anlatımları bulmaya çalışan askerler zaman zaman da telefonla görüştüler.

Polis dinlemiş

Haklarında, ´şüpheli´ sıfatıyla soruşturma sürdüğü için mahkeme kararıyla dinlenen iki komutan teknik takibe takıldı. Bu konuşmalarda Aytaç Yalman ile Özden Örnek´in, “Birbiriyle çelişen ifadeler vermemek üzere” sözleştikleri polis dinlemesine takıldı. Komutanların hangi konuyu yalanlayacaklarını ya da ´hatırlamıyorum´diyeceklerini birbirlerine aktardıkları iddia ediliyor. Yalman ve Örnek´in, Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına ile benzer görüşmeler yapmaması dikkat çekiyor. Aynı dönemde komutanlık yapan Örnek ile Fırtına´nın aralarının günlükler nedeniyle açık olduğu öne sürülüyor. 5 Aralık´taki sorgudan önce bu yöndeki bilgileri Terörle Mücadele Şubesi´nin bilgi notundan öğrenen savcılar, iki komutana da ayrı ayrı “Niçin ortak hareket etme kararı aldınız” diye sordu. Telefonlarının dinlendiğini bilmeyen Örnek ve Yalman´ın bu soru nedeniyle sıkıntı yaşadıkları öğrenildi.

Suçlamalar onur kırıcı bunları hazırlayan kurum geri çeksin

Fırtına ifadesine bu sözlerle başladı: “Savunmama başlamadan önce bana yöneltilen tüm suçlamaları kabul etmediğimi, şiddetle reddettiğimi beyan etmek istiyorum. Bu suçlamaların onur kırıcı olduğunu bu suçlamaları hazırlayan kurumların bunları geri çekmesini talep ediyorum. Bu suçlamalar geri çekilmiyorsa iade ediyorum. Kimsenin böyle bir suçlamayı bana yönelteceğini düşünemiyorum. “ ( Vatan)

(30 Aralık 2009, 15:16), son güncel.: (05 Ocak 2010)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Darbe Günlükleri ve Komutanlarla ilgili manşetlerimiz

Deniz Kuv. Komutanı Özden Örnek´in darbe günlükleri (tam metin)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1275    yazdır/print


 

Denktaş: Sormadınız ama söyleyeyim, Ergenekon´un avukatıyım

KKTC´nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Tarsus´un kurtuluşu etkinliklerinde konuştu: ´Siz sormadınız ama ben söyleyeyim. Ergenekon´un avukatı olarak diyorum ki ben bu davaya karşıyım. Ergenekon davası yüzünden Türkiye büyük tazminat cezaları ödeyecektir. Bir insanı gel bakalım deyip içeri alırsınız. Ondan sonra delil ararsınız. Bu delil arama 10, 15 ay sürer ve içeride adamcağız ölür veya hastanelik olur. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir usül yoktur. Avrupa insan hakları bunu tasvip etmeyecektir.´ Kıbrıs´lı birisi olarak Türkiye´de yürütülen bir soruşturma ve davaya karşı Denktaş´ın böyle olumsuz tavır göstererek dahil olması ilginç ve düşündürücü olarak yorumlanıyor. Ergenekon Terör Örgütü´nün, 2003-2004 yıllarında Kıbrıs görüşmelerinin Birleşmiş Milletlerde AK Parti hükümeti tarafından yanlış yürütüldüğü gerekçesiyle Türkiye´de Şener Eruygur önderliğindeki generaller tarafından hükümeti bir darbe ile devirmek için çalıştığı, bu çalışmalarda eski Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´ın da rol aldığı iddia edilmiş ve bu iddialar çeşitli şekillerde Ergenekon iddianamelerinde de yer almıştı. Bu çevrelerin karşı çıktığı görüşmelerin sonucunda, Kıbrıs´ta yapılan referandumda Kıbrıslı Türklerin barışa evet dediği Rumların ise hayır dediği ortaya çıkmış, bu çok çarpıcı gelişmeyle Türkiye´ye Kıbrıs üzerinden yapılan baskılar bir anda zayıflamış, KKTC´nin eli güçlenmişti.

Denktaş: Sormadınız ama söyleyeyim, Ergenekon´un avukatıyım

KKTC´nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Tarsus´un kurtuluşu etkinliklerinde konuştu: ´Siz sormadınız ama ben söyleyeyim. Ergenekon´un avukatı olarak diyorum ki ben bu davaya karşıyım. Ergenekon davası yüzünden Türkiye büyük tazminat cezaları ödeyecektir. Bir insanı gel bakalım deyip içeri alırsınız. Ondan sonra delil ararsınız. Bu delil arama 10, 15 ay sürer ve içeride adamcağız ölür veya hastanelik olur. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir usül yoktur. Avrupa insan hakları bunu tasvip etmeyecektir.´ Kıbrıs´lı birisi olarak Türkiye´de yürütülen bir soruşturma ve davaya karşı Denktaş´ın böyle olumsuz tavır göstererek dahil olması ilginç ve düşündürücü olarak yorumlanıyor. Ergenekon Terör Örgütü´nün, 2003-2004 yıllarında Kıbrıs görüşmelerinin Birleşmiş Milletlerde AK Parti hükümeti tarafından yanlış yürütüldüğü gerekçesiyle Türkiye´de Şener Eruygur önderliğindeki generaller tarafından hükümeti bir darbe ile devirmek için çalıştığı, bu çalışmalarda eski Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´ın da rol aldığı iddia edilmiş ve bu iddialar çeşitli şekillerde Ergenekon iddianamelerinde de yer almıştı. Bu çevrelerin karşı çıktığı görüşmelerin sonucunda, Kıbrıs´ta yapılan referandumda Kıbrıslı Türklerin barışa evet dediği Rumların ise hayır dediği ortaya çıkmış, bu çok çarpıcı gelişmeyle Türkiye´ye Kıbrıs üzerinden yapılan baskılar bir anda zayıflamış, KKTC´nin eli güçlenmişti.

Tarsus´un kurtuluşunun 88. yılı nedeni ile düzenlenen etkinliklere katılmak üzere ilçeye gelen Denktaş, Belediye Meclis salonunda bir basın toplantısı düzenledi. Türkiye´deki ve KKTC´deki son gelişmeleri değerlendiren Denktaş, Ergenekon davası kapsamında içerde tutulan insanlar yüzünden Türkiye´nin büyük tazminat cezaları ödeyeceğini iddia etti. Denktaş, konuyla ilgili şöyle konuştu: Bir insanı gel bakalım deyip, içeri alırsınız. Ondan sonra delil ararsınız. Bu delil arama 10 ay 15 ay sürer ve içerde adamcağız ölür, gider veya hastanelik olur. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir usul yoktur. Barolarınız bunun yanlış olduğunu bar bar söylemektedir. Avrupa insan hakları bunu tavsif etmeyecektir. Türkiye çok büyük tazminatlara mahkum olacaktır. Eğer o içerde tutulan insanlar teker teker Avrupa İnsan Hakları mahkemesine giderse, bunlar bizi çok üzüyor ve içeri alınan insanların çoğuna baktığımda bunların çoğu benim bildiklerim, asker olsun sivil olsun Profesör Haberal´dan başlayalım bunların Türkiye´ye karşı ihtilal yapacakları, hükümet devireceklerini bu insanların bu niyetli insanlar olmadıklarını biliyoruz. Bir şeyler oluyor Türkiye´de inşallah bu safha çabuk geçer diye düşünüyorum. Toplantıda Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Denktaş´ a temsili Türkiye Cumhuriyeti tapusunu verdi. ( Star)

(27 Aralık 2009, 12:45)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı konulu manşetlerimiz

Kıbrıs Ergenekon´unun şok belgeleri

Ergenekon soruşturmasını/davasını akamete uğratma girişimleri

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=1255    yazdır/print


 

Görüntülenen: 21 - 30 (Toplam 55)  |  Önceki 10 | Sonraki 10 



ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.664.444