Tam
EskidenYeniye
 
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..         "ridvanozsui" için arama sonuçları    (Toplam 38 sonuç)          


Özden´i bize nasıl öldürttüklerini anlatırım

Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında yeniden gündeme gelen ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´nın özel yetkili savcıya havale ettiği Albay Rıdvan Özden suikastıyla ilgili şok bir iddia daha gündeme geldi. Yüksekova Çetesi soruşturması kapsamında tutuklanan bir kişinin ailesine ´Beni kızdırırlarsa Rıdvan Özden´i nasıl öldürttüğünü anlatacağım´ dediği ve bunun teknik takibe takıldığı iddia edildi.

Rıdvan Özden´i o milletvekilinin bize nasıl öldürttüğünü anlatırım

Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında yeniden gündeme gelen ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´nın özel yetkili savcıya havale ettiği Albay Rıdvan Özden suikastıyla ilgili şok bir iddia daha gündeme geldi. Yüksekova Çetesi soruşturması kapsamında tutuklanan bir kişinin ailesine ´Beni kızdırırlarsa Rıdvan Özden´i nasıl öldürttüğünü anlatacağım´ dediği ve bunun teknik takibe takıldığı iddia edildi.

Şok tehdit

Yüksekova Çetesi tutuklusu bir kişinin cezaevindeki ´Y. soyadlı milletvekiline gidin, sözlerini tutmazsa Rıdvan Özden´i nasıl öldürttüğünü anlatırım´ sözleri dinlemeye takıldı.

Dinlemeyi yapan emniyetçi

Gazeteci Nevzat Çiçek tarafından yazılan ´İtirafçı- Karanlık dönemin tetikçileri´ isimli kitapta, Rıdvan Özden cinayeti ile ilgili daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan yeni bir iddiaya yer verildi. Çiçek, kitabında halen görevde olan ancak ´kızak´ bölümde görevini sürdüren ve T. rumuzuyla bahsettiği bir emniyet görevlisinin verdiği bilgilerden yola çıkarak şok ayrıntılar verdi. Yüksekova Çetesi cezaevine konulduktan sonra, çetenin bağlantılarının takibi için, Midyat Cezaevi´nde cezaevi müdürünün odası dahil bir dinleme ve teknik takip yapıldı. İşte o teknik takibi yapanlardan biri olan emniyetçi T.´nin şok iddiaları:

Albay nasıl öldürülmüştü?

Emniyet, Midyat Cezaevi Müdürü´nün odasını dinliyordu. Çünkü suçun devam ettiğini ve uyuşturucunun buradan sevk ve idaresinin yapıldığını düşünüyorlardı. Emniyet güçleri, çetenin burada, özellikle cezaevi müdürünün odasından yaptığı telefon görüşmelerini ve diğer görüşmeleri kayıt altına alıyorlardı. Bu dinlemelerin birinde polis memurları içerideki bir mahkumun (itirafçı da olabilir) ailesiyle yaptığı telefon görüşmesine kilitlendi. Çünkü bu kişi, telefonda konuştuğu kişiye soyadı ´Y´ ile başlayan milletvekiline gitmelerini ve milletvekilinin kendisine verdiği sözleri tutmasını hatırlatmalarını istiyor. Ailesi söylenenleri dinlerken cezaevinde yatan kişi sinirlenerek ´Söyleyin o p....e, kafamı kızdırmasın yoksa Rıdvan Özden´i bize nasıl öldürttüğünü açıklarım´ tehdidinde bulunuyor.

Neden şimdi?

Şimdiye kadar neden konuşmadığını da açıklayan emniyet görevlisi T, ´O dönemde benim yapabileceğim tek şey, raporu ´yukarıya iletmek´ oldu. Ancak şimdi Ergenekon Soruşturması´nı yürüten Savcı Zekeriya Öz´ün Rıdvan Özden cinayeti dosyasını istemesi üzerine, bildiklerimi anlatmaya karar verdim´ dedi. ( Star)

Rıdvan Özden suikasti de dahil Güneydoğu´daki bazı şüpheli soruşturmaların dosyası tekrar açılıyor

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´nca bir süre önce faili meçhul olay dosyaları bir araya getirilerek, bu soruşturmaların yürütülmesi için özel yetkili bir savcıya görev verildi. ´Haklarında daimi arama kararı bulunan dosyalar´ olarak kayıtlara geçen faili meçhul olay dosyaları arasında, yazar Musa Anter´in 20 Eylül 1992´de Diyarbakır´da uğradığı silahlı saldırı sonucu ölmesi, Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in 14 Ağustos 1995 tarihinde, Mardin´in Savur ilçesine bağlı Ormancık köyü kırsal kesiminde açılan ateş sonucu iki korumasıyla şehit olması ve Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın 22 Ekim 1993 tarihinde operasyon için gittiği Lice´de şehit edilmesi olayları da yer alıyor. Özel yetkili Savcının bu dosyaların soruşturması için Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz´le yardımlaşacağı bildiriliyor.

Albay Rıdvan Özden suikastiyle ilgili manşetlerimiz

(24 Nisan 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=640    yazdır/print


 

Flaş!!! Dalan´ın arazisinde kazı: cephanelik bulundu

Ergenekon Soruşturması kapsamında Bedrettin Dalan´ın sahibi olduğu İstek Vakfı´nın Poyrazköy´deki arazisinde kazı çalışması başlatılmıştı. İhbar üzerine yapılan kazıda şu ana kadar 10 lav silahı, 5 roketatar, 10 el bombası, 20 ses bombası, 10 sis bombası, 3 gösteri bombası, 250 gr C-4 patlayıcı, 800 mermi ve 14 aydınlatma fişeği bulundu. Kazı çalışmalarına yarın devam edilecek.

FLAŞ!!! Dalan´ın villasının bahçesinde kazı: cephanelik bulundu

Ergenekon Soruşturması kapsamında Bedrettin Dalan´ın sahibi olduğu İstek Vakfı´nın Poyrazköy´deki arazisinde kazı çalışması başlatılmıştı. İhbar üzerine yapılan kazıda şu ana kadar 10 lav silahı, 5 roketatar, 10 el bombası, 20 ses bombası, 10 sis bombası, 3 gösteri bombası, 250 gr C-4 patlayıcı, 800 mermi ve 14 aydınlatma fişeği bulundu. Kazı çalışmalarına devam edilecek.

14.00: Kazı çalışması başlatıldı

İstanbul Organize Suçlar ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri bir ihbar üzerine İstek Vakfı´nın Beykoz Poyrazköy Keçili mevkiinde iş makineleriyle kazı çalışmaları başlattı. Emniyete gelen ihbarda İstek Vakfı´nın arazisinde mühimmat gömülü olduğu söylendi. İhbarı değerlendiren İstanbul Emniyeti Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısının talimatıyla saat 14.00 sıralarında kazı çalışmasına başladı. Geniş bir arazide yapılan kazıda şimdiye kadar herhangi bir bulguya rastlanılmadığı öğrenilirken iş makinelerinin arama çalışmalarına devam ettiği bildirildi.

Bedrettin Dalan gözaltı listesindeydi

İstek Vakfı olarak bilinen İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı´nın başkanı Bedrettin Dalan, Ergenekon Soruşturmasının 10. dalgasında gözaltına alınacak kişiler arasında bulunuyordu. Ancak Dalan´ın, operasyondan 2 ay önce ABD´ye gittiği ortaya çıkmıştı. Dalan sağlık sorunları nedeniyle yurtdışında olduğunu söylemişti.

19.27: Kazı sonuç verdi, silahlar bulunmaya başladı

Poyrazköy´deki kazıda 10 lav silahı, 5 roketatar, 10 el bombası, 20 ses bombası, 10 sis bombası, 3 gösteri bombası, 250 gr C-4 patlayıcı, 800 mermi ve 14 aydınlatma fişeği bulundu. Kazı çalışmaları 21.00 itibarıyla sona erdirildi. Kazı çalışmasına yarın devam edilecek.

22 Nisan 2009:İbrahim Şahin ve Yarbay Mustafa Dönmez´e ait krokilerle yer altından çıkarılan Ergenekon cephaneliklerinden bir yenisine dün İstanbul Poyrazköy´de ulaşıldı. Ergenekon soruşturması kapsamında aranan firari Bedrettin Dalan´ın başkanı olduğu İstek Vakfı´nın kullandığı arazide bulunan mühimmatın, ele geçirilen en büyük Ergenekon cephaneliği olduğu bildirildi.

Gelen İhbarla kazı yapıldı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar ve Terörle Mücadele Şube müdürlüklerine gelen bir telefon ihbarını değerlendiren polis, Dalan´ın kurucusu olduğu İstek Vakfı´nın da kullandığı ve vakfa ait İstek Servis AŞ´nin Beykoz´daki arazisinde kazıya başladı. Bulunan cephanelikteki mühimmatın daha önceki ´kaos cephanelikleri´nde ele geçirilen provokasyon ve korkutma amaçlı silahlarla benzerliği dikkat çekti. Bedrettin Dalan´ın 7 Ocak 2009´da gerçekleştirilen operasyondan yaklaşık 3 ay önce Amerika´ya gittiği tespit edilmişti. Dalan, ABD´den gazetelere yaptığı açıklamada, ocak ayı sonunda yurda döneceğini söylemişti.

Dalan´ın ülkeye dönmemesinin sırrı

Arazi metal dedektörleri ile taranırken bir bölgeden yoğun sinyal alındı. Ekipler ilk kazıda toprağa gömülü cephaneliği buldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nın talimatıyla iş makineleriyle gerçekleştirilen kazılarda 9´u dolu 10 lav silahı, 20 ses bombası, 19 aydınlatma fişeği, 250 gram C-4 patlayıcı, 3 gösteri bombası, 10 el bombası, 10 el bombası tapası ve 800 adet G-3 mermisi ele geçirildi. Mühimmatın, paslanmaması için yağlı torbalar içinde gömüldüğü ifade edildi. Dedektörlerle arama yapılan arazide kazı gerçekleştirilen yerlerin dışında da güçlü sinyaller alındığı ve çalışmalara bugün devam edileceği öğrenildi.

Özel kasada 5 tabanca, 7 bin mermi

Bedrettin Dalan, 7 Ocak 2009´da gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınması gereken isimlerden biriydi. Ancak operasyondan yaklaşık 3 ay kadar önce Amerika´ya gittiği tespit edildi. ABD´den gazetelere yaptığı açıklamada, ´söylentilerden rahatsız olup, yurtdışına çıktığını´ itiraf etti. İstek Vakfı´ndaki odasında bulunan özel kasasında 5 tabanca ile 7 bin mermi ele geçirildi. Bedrettin Dalan´ın örgütle bağlantısı ilk olarak emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile eski polis müdürü Adil Serdar Saçan´ı ofisinde buluşturduğu iddiasıyla gündeme gelmişti. İddialara göre Saçan, Dalan´ın mütevelli heyeti başkanı olduğu Yeditepe Üniversitesi´ndeki ofisinde bir araya geldiği Küçük´e Tuncay Güney´e ait sorgu kasetlerini verdi. Ancak daha sonra kasetlerin eksik olduğu anlaşılınca Küçük ile Saçan´ın arası bozuldu. Dalan, söz konusu iddiaları bir gazete aracılığıyla cevaplamıştı: Yani birbirleriyle eğer benim odada tanıştıysalar orasını bilemem. Planlı bir karşılaşmanın olması mümkün değil.

2. iddianamede Dalan

İkinci iddianamede Bedrettin Dalan´ın ismi çok sık geçiyor. Darbe girişimine katılan 16 kişi arasında yer alıyor. İddianamede, Ergenekon´da yönetici olmakla suçlanan Bedrettin Dalan´ın, İlhan Selçuk, Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Kemal Gürüz gibi isimlerle birlikte ´yürütme ve yasama organını cebren ortadan kaldırıp, devlet idaresini anti demokratik yollarla ele geçirmeyi planladıkları, bu planlarını gerçekleştirmek için de aktif olarak eylemlere giriştikleri´ aktarılıyor.

İstek Vakfı suçu askerlere atıyor

Arazide cephanelik çıkması üzerine İstek Vakfı, akşam saatlerinde yazılı bir açıklama yaptı. ´Poyrazköy´de Keçilik Deresi mevkiindeki arazinin, 1992´de İstek Servis AŞ tarafından satın alındığı, ancak askeri yasak bölge ve sit alanı olması nedeniyle hiçbir şekilde tasarruf edilemediği´ öne sürülen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: Bu arazinin ikinci derece kara askeri yasak bölge ve sit alanı olması hasebiyle o tarihten bu yana şirket tarafından hiçbir şekilde tasarruf edilememiştir. Araziye giriş ve çıkışlar ancak komutanlığın izni ve asker nezaretinde yapılabilmektedir. Arazi halen Deniz Kuvvetleri SAT Grup Komutanlığı´nca eğitim alanı olarak kullanılmaktadır. Söz konusu arazi bugüne kadar İstek Vakfı´nın hiçbir şekilde tasarrufunda ve kullanımında olmamıştır.

İlk kazılar Ankara´da yapılmıştı

Soruşturmanın 10. dalgasında eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin´den ele geçirilen kroki doğrultusunda Gölbaşı´nda kazı yapılmıştı. Kazılarda 2 lav silahı, 10 el bombası fünye grubu, 1 dolu el bombası gövdesi, 4 hakem bombası, 21 sis bombası ve kutusu, 2 gösteri el bombası ele geçirilmişti. Yarbay Mustafa Dönmez´in evinde ele geçirilen kroki doğrultusunda Yenikent´te yapılan kazılarda ise 2 adet taarruz tipi el bombası, 10 el bombası gövdesi, 10 el bombası ateşleme mekanizması, 12 adet tüfek bombası, 18 adet parça dilim el bombası gövdesi, 12 adet bubi tuzaklı bomba, 12 adet bubi tuzaklı bombaya ait ateşleme mekanizması, 9 adet göz yaşartıcı bomba, 800 adet G3 mermisi bulunmuştu. ( Zaman)

08 Haziran 2009:MKE açıkladı: Poyrazköy´deki lawlar askeri envanterden çıktı

MKE, Ergenekon firarisi Dalan´ın arazisindeki kazıda bulunan law silahı ve muhimmatla ilgili rapor hazırladı. 4´ü boş 7 law silahı TSK´ya teslim edilmiş.

Star gazetesinin haberine göre Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü´nün üstlenmediği silah ve mühimmatla ilgili tartışmalara açıklık getirdi. Ergenekon firari şüphelisi Bedrettin Dalan´ın kurucusu olduğu İSTEK Vakfı´na ait İstanbul Poyrazköy´deki arazide bulunan silah ve mühimmat üzerinde inceleme yapan MKE, bunların önemli kısmının TSK için üretildiğini belgeledi.

İncelemeyi Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı istedi

MKE Genel Müdürlüğü, Ergenekon soruşturması kapsamındaki kazılarda bulunan silah ve mühimmatla ilgili incelemesini 14 Mayıs 2009 günü tamamladı. MKE Raporu, ´Bu silahlar TSK tarafından gömülmemiştir ancak başkaları tarafından çalınıp gömülmüş olabilir´ diyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un sözlerini doğrular nitelikte. 16 Nisan 2009 tarihinde polise gelen bir ihbar e-mail´i üzerine polis Poyrazköy kazılarına başlamıştı. Bu ihbar maili de silahların TSK´dan çalınıp gömüldüğünü doğruluyordu:

?Size Levent Göktaş hakkında bilgi vereceğim. Bu adamın bir ekibi var. Bu ekip eylem yapmak için ondan talimat bekliyor. Bu ekibin başı ise Levent Bektaş´tır. Diğer elemanları ise Erme Onat, Mustafa Turhan Ecevit, Ercan Kireçtepe ve Eren Güney´dir. Bu kişiler bomba konusunda eğitimli subaylardır. Daha önce çalıştıkları birimlerde elde ettikleri patlayıcıları Bedrettin Dalan´ın Poyrazköy´deki arazisine gömdüler. Daha önce gömü çalışmalarında fark edildiler. Ancak kaçmayı başardılar. Fakat elde ettikleri cephaneyi araziye gömdüler. Bu durumdan Dalan´ın da haberi var. Şimdi bu mühimmat ile Ergenekon adına eylem yapacaklar. Levent Göktaş´ın tahliyesini bekliyorlar. Tahliye edilmezse eylem için harekete geçecekler. Hedeflerinde ise Ergenekon savcıları bulunuyor.?

Ergenekon soruşturması kapsamında el konulan çok sayıda bomba, mermi ve anti tank law silahı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Özel Kuvvetler Komutanlığı´nın envanterinden çıktı.

7 BOŞ LAW SİLAHININ 4´Ü TSK´NIN

MKE tarafından hazırlanan raporda Poyrazköy´de bulunan 7 boş law silahından 4´ünün TSK´ya teslim edildiği belirtildi. Boş lawlardan ikisinin Kara ve Deniz Kuvvetleri için üretilen seriye, ikisinin de Deniz Kuvvetleri için üretilen seriye ait olduğu ifade edildi. 15 dolu law silahından 3´ünün Jandarma Genel komutanlığı´na teslim edildiği bilgisine yer verilen raporda, 5 dolu law silahının da MKE yapımı olduğu ancak seri numaraları silindiği için kime teslim edildiğinin belirlenemediği vurgulandı. Seri numaraları silinmiş 8 dolu law MKE ile seri numarası olan 2 dolu law silahı ise MKE üretimi değil.

EL BOMBALARI VE SİS KUTULARI

Başsavcılığa gönderilen MKE raporunda, bulunan el bombalarından MKE üretimi olan 4´ünün Hava Kuvvetleri Komutanlığı´na, ikisini de Jandarma Genel Komutanlığı´na teslim edildiği ifade edildi. Yine kazılarda bulunan 9 sis kutusunun da Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Özel Kuvvetler için üretildiği vurgulanan raporda, bazı silah ve mühimmatın seri numaraları kazındığı için hangi kuruma teslim edildiğinin belirlenemediği vurgulandı. Kazılarda bulunan bazı silah ve mühimmat ise MKE yapımı çıkmadı.

Emniyet açıklamasıyla Dalan´ın arazisinde bulunan tüm mühimmat

Ergenekon soruşturması kapsamında Bedrettin Dalan´a ait İstek Vakfı arazisinde yürütülen arama ve kazı çalışmalarında ele geçirilen mühimmatın tam listesini İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 24 Nisan 2009 günü yaptığı açıklamasıyla vermişti. Açıklamada şöyle deniliyordu: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. SMY) iddia olunan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Soruşturması kapsamında İlimiz Beykoz İlçesi Poyraz Köyü Keçilik Mevkiinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen arama kararlarına istinaden 21.04.2009 günü başlatılan ve devam eden kazı çalışmalarında;

22 adet lav silahı (15 dolu 7 boş), 14 adet el bombası, 24 adet el bombası fünyesi, 450 gram C-3 patlayıcı madde, 7 adet hakem bombası, 3 adet gösteri bombası, 5 adet bubi tuzağı, 2 adet kullanılmış bubi tuzağı, 23 adet işaret fişeği, 45 adet sis bombası, 15 adet aydınlatma fişeği, 30 metre uzunluğunda infilaklı fitil (Korteks), 38 metre uzunluğunda saniyeli fitil, 3017 adet çeşitli çaplarda fişek ve 1 adet siyah renkli kamuflaj kremi tüpü

elde edilmiştir. Elde edilen mühimmat ile ilgili olarak soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcıları koordinesinde arama ve kazı çalışmalarına devam edilmektedir.

Mühimmat bizim değil

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Poyrazköy´de bulunan silahlarla ilgili ´Bu soruşturma kapsamında 45 adet silah var. Hiçbiri TSK ´ya ait değil´ dedi. Lawların mühimmat olduğunu belirten Başbuğ, MKE´nin ürettiği mühimmatın hepsini TSK´nın almadığını, Emniyet´in de aldığını söyledi. Bunun üzerine Emniyet ´Eksik mühimmatımız yok´ açıklaması yaptı.

MKE´nin law ve bomba raporu

MKE tarafından Poyrazköy´de ele geçirilen silah ve mühimmatla ilgili hazırlanan 8 sayfalık raporda özetle şu bilgilere yer verildi:

1)Seri ve kafile numarası silinmiş 2 lav silahı MKE üretimi değil.

2)Üzerinde 1340-27-000-4030 MKE KF 2-1990 ibaresi bulunan 3 law silahı, Jandarma Genel Komutanlığı´na teslim edilen silahlardan.

3)5 adet law silahı MKE yapımı ancak, seri ve kafile numaraları silindiği için teslim yeri bulunamadı.

4)1 adet üzerinde TAPA M206 A2 KF MKE 5-2 75 ibaresi bulunan el bombası 1975´te Jandarma Genel Komutanlığı´na teslim edilen 9 bin 814 adet bombadan biri.

5)4 adet üzerinde TAPA M204 A2 KF MKE 158-2-84 ibaresi bulunan savunma tipi el bombası, 1984 yılında Hava Kuvvetleri (200 adet) ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı´na (15 bin 460 adet) teslim edilen bombalar arasından çıktı.

6)1 adet mandal kısmı mavi ve kırmızı olan, üzerinde MKE MOD47 KF MKE 1-63-87 ibaresi bulunan el bombasının 1987 yılında Jandarma Genel Komutanlığı´na teslim edilen 17 bin 370 bombadan biri olduğu tespit edildi.

7)3 yeşil, 3 mor, 2 kırmızı ve 1 adet sarı renkli MKE yapımı, birbirine bağlantılı sis kutuları, Deniz ve Kara Kuvvetleri ile Jandarma ve Özel Kuvvetler Komutanlığı´na teslim edilen mühimmat arasında.

8)3 adet yabancı menşeli seri numaraları silinmiş dolu law silahı MKE üretimi çıkmadı.

9)1 adet 1340-27-000-4030-MKE KF 1/2002 ibareli boş law silahının Deniz Kuvvetleri Komutanlığı siparişi olduğu belirlendi. MKE, 17 Mayıs 2002´de Gölcük´te 503 adet law silahı teslim etmiş.

10)1 adet 1340-27-000-4030-MKE LOT 3/2000 ibareli boş law silahı, Deniz ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı siparişleri arasından çıktı. MKE, bu silahlardan 6 Şubat 2001´de 4 bin 500 adet Kara Kuvvetleri´ne, 7 Şubat 2001´de 260 adet Deniz Kuvvetleri´ne teslim etmiş.

11)1 adet 1340-27-000-4030-MKE KF 1/2000 ibareli boş law silahı 17 Mayıs 2002 günü Gölcük´te Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´na teslim edilen 503 adet law silahından biri.

12)2 adet 1340-27-000-4030- MKE LOT 3/2000 yazılı boş law silahı, Kara ve Deniz Kuvvetleri´nin siparişleri arasında bulundu.

13)3 adet Danger ibareli ve seri numarası silinmiş dolu law silahı MKE üretimi çıkmadı.

14)2 adet dolu law silahı (Rocket HE 66 MM Anti Tank MT2A2 W/Coupler) ile 1 anti personel tüfek bombası MKE üretimi çıkmadı.

15)10 adet yeşil, sarı ve kırmızı renkli MKE sis kutusu 2006 yılı üretimi. Aynı yıl dört ayrı renkte 15 bin adet üretilerek Hava Kuvvetleri´ne teslim edildiği belirlendi.

16)Bazı mermi ve bombalar hakkında yeterli bilgi olmadığı ya da seri numaraları silindiği için kaynak tespiti yapılamadı. ( Zaman)

(21 Nisan 2009), son güncel.: (08 Haziran 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Poyrazköy kazılarıyla ilgili tüm manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=631    yazdır/print


 

Flaş!!! Sabancı dosyası Ergenekon´da

Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Özdemir Sabancı cinayeti ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük hakkında çarpıcı iddialarda bulunan Ergin kardeşlerin dosyasını Ergenekon´a dahil ediyor. Ek iddianameyi hazırlayan Savcı Öz, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi´nden Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerin konuyla ilgili önceki gün verdikleri ifadelerini istedi.

15.01.2009 12:36 Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Özdemir Sabancı cinayeti ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük hakkında çarpıcı iddialarda bulunan Ergin kardeşlerin dosyasını Ergenekon´a dahil ediyor. Ek iddianameyi hazırlayan Savcı Öz, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi´nden Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerin konuyla ilgili önceki gün verdikleri ifadelerini istedi.

Ergenekon soruşturması kapsamına alınan Nuri ve Vedat Ergin kardeşler, Uşak E Tipi Cezaevi´nde Nizamettin Dal´ın işkence edilerek öldürülmesiyle ilgili açılan ve Yargıtay´ın bozma kararının ardından İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderilen davanın ikinci duruşmasında önceki gün ifade verdi.

Sabancı cinayeti Ertosun´a sorulsun

Mustafa Duyar´ın öldürülmesi olayının ardından kendisini ve kardeşini ortadan kaldırtmak isteyen kişilerin bu amaçla Uşak Cezaevi´ne kendilerinin naklini yaptırdığını öne süren Vedat Ergin, bu durumdan eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun´un sorumlu olduğunu ileri sürdü. Ergin, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili birşeyler ortaya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun´un neden Mustafa Duyar´a yakınlık gösterdiğini sorgulasın´ dedi. Özel bir televizyon kanalında yayınlanan Uşak Cezaevindeki isyan görüntülerine de değinen Vedat Ergin, bu görüntülerin kovuşturmayı yürüten Uşak Ağır Ceza Mahkemesi´nde dahi olmadığını öne sürdü. Ergin, Sekiz sene sonra hangi gizli el bu görüntüleri Zekeriya Öz´e gönderdi. Bu görüntüleri kim çekmiş, kim saklamışsa asıl cinayet şebekesi onlardır. Ağabeyim ve ben onlardan davacıyız şeklinde konuştu.

Küçük konusunda ağız değiştirdiler

Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük hakkındaki sözleri konusunda ise Ergin, Veli Küçük´ü tanımıyoruz. Biz hiç bir örgütün işbirlikçisi değiliz. Eğer bir oluşumla irtibatımız kanıtlanırsa kafamıza sıkacağız. Bizim soy ismimiz Ergin, Çakıcı ya da rakıcı değil. O dönemde cezaevinde herkes uyuşturucu kullanmıştı. Ben de kullanmıştım. Bunu gizleyecek değilim. Askerleri etkilemek için de öyle sözler sarf etmişizdir. Nedeni budur dedi. Vedat Ergin, dönemin Uşak Valisi Ayhan Çevik´in kendilerine isyan öncesinde teşekkür ettiğini ileri sürerek, Şimdi açıklamalar yapıyor. Ancak o dönemde bize kendisi gelip teşekkür etti. ´İçeri girmekten korktukları için suç dahi işlemiyorlar, suç oranı düştü´ diye konuştuğunu iddia etti. Mustafa Duyar´ı şehit ettiği mehmetçikler nedeniyle milli duygularıyla hareket ederek öldürttüğünü bundan dolayı ceza da aldığını ileri süren Nuri Ergin ise, Ona çocuk da yaptırttılar. Ben ülkücü, sağcı ya da solcu değilim. Mehmetçiğin hesabını sormak bana düşmez ama düşerse de sormak için elimden geleni yaparım dedi.

HSYK üyesi Ertosun: Ben aklandım

Ergin kardeşler tarafından suçlanan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun, Mustafa Duyar olayıyla ilgili 10 yıl önce soruşturma geçirdiğini ve aklandığını söyledi. Ertosun, Bu konuda hakkımda soruşturma açılmasını ben istedim. Soruşturma yapıldı. Şimdi, tekrar soruşturma açabilirler. Mustafa Duyar´ın öldürülmesinden sonra cezaevine gittim. İsyan bastırıldıktan sonra geri döndüm. Duyar´la görüşmem olmadı dedi.

Albay Özden dosyası İstanbul´a gönderildi

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Mardin´de şehit edilen Albay Rıdvan Özden ile Diyarbakır´da 2006´da meydana gelen ve 10 kişinin ölümüne neden olan patlamayla ilgili dosyaları, Ergenekon davasının görüldüğü mahkemenin talebi üzerine İstanbul´a gönderdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce bir süre önce Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilen yazıda, 14 Ağustos 1995´de şehit olan Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden ile 12 Eylül 2006´da Diyarbakır´ın Bağlar İlçesi´nde meydana gelen patlamayla ilgili dosyaları istemişti. Albay Rıdvan Özden, 14 Ağustos 1995´de Mardin´in Savur İlçesi´nde açılan ateş sonucu iki korumasıyla şehit edilmişti.12 Eylül 2006´da Diyarbakır´ın Bağlar İlçesi´nde meydana gelen patlamada ise çoğu çocuk 10 kişi ölmüş, 16 kişi de yaralanmıştı. (Taraf)

(15 Ocak 2009, 12:36)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=198    yazdır/print


 

Flaş!!! Aydın ve Özden Ergenekon´da

Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Diyarbakır´ın Lice İlçesi´nde şehit edilen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Mardin´de şehit edilen Albay Rıdvan Özden´le ilgili soruşturma dosyasını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´ndan istedi. Başsavcılık, hala faili meçhul dosyalar arasında yer alan iki olayla ilgili evrakların onaylı örneklerini Ergenekon davasına esas olmak üzere gönderdi. Faillerin bulunamaması halinde, Tuğgeneral Aydın´ın dosyası 4, Albay Özden´in dosyasının ise 6 yıl sonra zamanaşımıyla ortadan kaldırılacağı belirtildi.

14 Ocak 2009, 16:31 Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Diyarbakır´ın Lice İlçesi´nde şehit edilen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Mardin´de şehit edilen Albay Rıdvan Özden´le ilgili soruşturma dosyasını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´ndan istedi. Başsavcılık, hala faili meçhul dosyalar arasında yer alan iki olayla ilgili evrakların onaylı örneklerini Ergenekon davasına esas olmak üzere gönderdi. Faillerin bulunamaması halinde, Tuğgeneral Aydın´ın dosyası 4, Albay Özden´in dosyasının ise 6 yıl sonra zamanaşımıyla ortadan kaldırılacağı belirtildi.

Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 22 Ekim 1993 tarihinde, Lice İlçesi Jandarma Bölük Komutanlığı´na PKK´lılar tarafından düzenlenen saldırı haberini alır almaz helikopterle gittiği olay yerinde, helikopterden iner inmez Kannas keskin nişancı tüfeğiyle açılan ateş sonucu başından yaralanmış ve kaldırıldığı Diyarbakır Askeri Hastanesi´nde şehit olmuştu. Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden de, 14 Ağustos 1995 tarihinde Savur İlçesi Ormancık Köyü kırsal kesiminde açılan ateş sonucu iki korumasıyla birlikte şehit olmuştu.

Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi, şehit Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden ile ilgili soruşturma dosyalarını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na yazdığı bir yazıyla istedi. Mahkemeden `ivedi´ olarak yapılan talepte, yürütülmekle olan bir soruşturmaya esas olmak üzere hazırlık tahkikat dosyaları arasında bulunan maktüller Bahtiyar Aydın ve Rıdvan Özden ile ilgili soruşturma evrakının onaylı bir suretinin ölü muayene raporları, otopsi tutanakları, olay yeri krokisi, klasik otopsi raporlarıyla birlikte gönderilmesi istendi. Gelen bu yazı üzerine faili meçhul dosyalar arasında bulunan Tuğgeneral Aydın ile Albay Özden´in dosyalarının birer örneği Ergenekon davasında yargılanan sanıkların dosyasına konulmak üzere İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına gönderildi.

HALEN FAİLİ MEÇHUL

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkemeye gönderilen dosyada, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın 22 Ekim 1993 günü faili belli olmayan kişi veya kişilerce açılan ateş sonucu ağır yaralandığı, kaldırıldığı Diyarbakır Askeri Hastanesi´nde kurtarılamayarak şehit olduğu, yapılan otopside Aydın´ın uzun menzilli silahla uzak mesafeden açılan ateş sonucu tek kurşunla sağ şakak bölgesine aldığı isabet sonucu hayatını kaybettiği yer alıyor. Şehit Aydın ile ilgili dosyada, `Suç: Adam öldürmek. Sanık: Failli belli olmayan terör örgütü mensupları.´ ibareleri yer alıyor. Bahtiyar Aydın ile ilgili dosyanın 22 Ekim 2013 tarihine kadar faillerinin bulunmadığı taktirde, 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle ortadan kaldırılacağı belirtiliyor. Şehit Albay Rıdvan Özden ile ilgili dosyada ise, Albay´ın 14 Ağustos 1995 günü faili belli olmayan kişi veya kişilerce açılan ateş sonucu 2 korumasıyla birlikte şehit olduğu, halen faili meçhul olan dosya ile ilgili yapılan tahkikatta Albay´ın alnına aldığı isabetle hayatını kaybettiği, bu dosyanın da 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, faillerin 14 Ağustos 2015 tarihe kadar yakalanamaması halinde, dosyanın da zamanaşımıyla ortadan kaldırılacağı ifade ediliyor.

EŞİNİN OTOPSİ TALEBİ REDDEDİLMİŞTİ

Albay Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden, Ergenekon davasının görülmesinden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na yaptığı suç duyurusunda, eşinin iddia edildiği gibi alnından değil, ensesinden vurulduğunu, 12 Ağustos günü öldürüldüğünü, ancak cesedinin 2 gün arazide bekletilip 14 Ağustos´ta şehit edilmiş gibi rapor tutulduğunu öne sürdü. Eşinin ölümünden sonra Bölük Komutanı Latif Geren´in kendisine teslim ettiği silahla, eşinin hayattayken kullandığı silahın seri numaralarının birbirini tutmadığını belirten Özden, eşinin bu silahla vurulmuş olabileceği gerekçesiyle silahı başsavcılığa teslim ederek balistik inceleme yapılmasını istedi. Olaydan sonra defalarca otopsi talebinde bulunduğunu ve bu talebin kabul edilmediğini belirten Tomris Özden savcılara verdiği ifadesinde, ailecek görüştükleri Ergenekon sanığı olan ve halen tutuklu bulunan Albay Arif Doğan´ın, eşi Rıdvan Özden´e JİTEM´e katılması için 1989 yılında ısrar ettiğini, eşinin bunu kabul etmeyip sınırda yapılan kaçakçılık ve uyuşturucu ticaretinin üzerine gittiğini belirterek, Orada JİTEM ve örgüt beraber yapıyordu bu işi. Eşim Mardin´de görev yaparken bunların üzerine gitti. Bir Albayın da aralarında bulunduğu bazı görevliler hakkında dava açtırdı. `Bu işlerin kökünü kazıyacağım´ diyordu. Ama kendisinin sonu oldu demişti.

´PAŞA UYDURMA İHBARLA LİCE´YE ÇEKİLDİ´

Ergenekon iddianamesinde Bahtiyar Aydın suikasiyle ilgili 4 Haziran 2008´de ifadesine başvurulan eski PKK´lı `Deniz´ adlı gizli tanık, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın uydurma bir ihbarla Lice´ye çekildiğini belirterek şu iddialarda bulunmuştu: Operasyonlar sürerken askerlerin telsiz konuşmalarında `Geri çekiliyoruz, paşa vuruldu´ şeklinde haberler duyduk. Lice´de PKK´lıların büyük baskın yaptığı söylenerek Paşa´nın Lice´ye gelmesi sağlanmış ve helikopterden iner inmez bir asker tarafından öldürüldüğü, o askerin de başka bir asker tarafından vurulduğunu öğrendim. Kesinlikle bu olayı PKK yapmadı. Paşanın ne amaçla ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmiyorum. Bu konunun Ergenekon soruşturması kapsamında ele alınmasının uygun olacağını düşünüyorum.

(14 Ocak 2009, 16:31)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=195    yazdır/print


 

Albay Özden cinayeti Ergenekon´da

Ergenekon terör örgütü davasının savcılarından Mehmet Ali Pekgüzel, 1995´te öldürülen Albay Rıdvan Özden cinayetinin Ergenekon kapsamına alındığını açıkladı.

26.12.2008 16:21 Ergenekon davasının dünkü duruşmasında tutuklu sanık Ümit Oğuztan´ın çapraz sorgusu yapıldı. Savcı, Oğuztan´a 1995 yılında Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özden´in şehit edilmesiyle ilgili ne bildiğini sordu. Sanık, Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden´in, çalıştığı televizyona geldiğini, bazı bilgiler verdiğini, ancak ´anlattıklarının çok saçma olması ve ciddi bir belge bulunmaması´ nedeniyle yayınlamadığını ileri sürdü. Tutuklu sanıklardan Veli Küçük´ün aynı zamanda kızı olan avukatı Zeynep Küçük müdahale ederek, Bu konu iddianamede yok. Gelecek dosyada mı var? şeklinde tepki gösterdi. Bunun üzerine Pekgüzel, Bu olaya ilişkin soruşturmayı başka bir savcı arkadaşımız yürütüyordu. Cinayet, bu dosyayla birleştirildi. Önümüze gelecek. dedi.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in, Susurluk Komisyonu´na sunduğunuz raporda JİTEM´den de bahsediyorsunuz. demesi üzerine, JİTEM diye bir örgüt yok. Bu masalı ortaya atıp gerçek Gladyo yapılanmasının üstünü örttüler. iddiasında bulundu. Komisyona verdiği yazısında Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis´in öldürülmesiyle ilgili iddiaların da bulunduğu hatırlatıldı. Sanık, Susurluk Komisyonu´na verdiği raporda bütün bildiklerini yazdığını ifade etti. Ergenekon örgütünü nereden öğrendiniz? sorusuna ise, Erol Mütercimler, yaptığımız sohbetler esnasında bana Ergenekon terör örgütünden bahsetti. Kaynağını da açıkladı. Duyduklarımı, bildiğim her şeyi de yazdım. diyerek cevap verdi. Bir soru üzerine 28 Şubat sürecinde kendisinin sadece Ali Kalkancı haberini yaptığını anlattı. Savcı, 1995´te Alay Komutanı Rıdvan Özden´in şehit edilmesiyle ilgili ne bildiğini sordu. Sanık, Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden´in, çalıştığı televizyona geldiğini, bazı bilgiler verdiğini, ancak ´anlattıklarının çok saçma olması ve ciddi bir belge bulunmaması´ nedeniyle yayımlamadığını savundu. Savcının, Tomris Özden´in 16 Haziran 2008´de verdiği ifadede, ´Tuncay Güney, Ümit Oğuztan ve Yalçın Çakır beni sorguladı. Jandarmaya ait belge vardı, onu elimden aldı. Tuncay Güney orada 2-3 kez Veli Küçük´le görüştü´ diyor. hatırlatmasının ardından Oğuztan, Özden´le stüdyoda görüştüklerini, ancak yanlarında Tuncay Güney´in bulunmadığını ileri sürdü. Bu sırada, tutuklu sanıklardan Veli Küçük´ün avukatı Zeynep Küçük, müdahale ederek, Bu konu iddianamede yok. Neye dayanarak soruyorsunuz? dedi. Bunun üzerine Pekgüzel, Bu olaya ilişkin soruşturmayı başka bir savcı arkadaşımız yürütüyordu. Özden cinayeti, bu dosyayla birleştirildi. Önümüze gelecek. diye konuştu. Yöneltilen sorulardan biri de, Mehmet Eymür´ü tanıyor musunuz? oldu. Oğuztan, Eymür´ü tanımıyorum. Tuncay Güney´in anlatımlarından biliyorum. Güney ile yaptığımız sohbetlerde bana Mehmet Eymür´e bilgi aktardığını anlatıyordu. diye konuştu.

Albay´ın eşi JİTEM´i işaret etmişti

Albay Rıdvan Özden´in 12 Ağustos 1995´teki şüpheli ölümünü ilk olarak Zaman gündeme getirmişti. ´Albay Özden suikastı, Ergenekon dosyasında´ başlığıyla 24 Kasım 2008´de verilen haberde, savcıların, Özden´in eşi Tomris Özden´in ifadesine başvurdukları aktarılmıştı. Zaman´a konuşan Tomris Özden, eşinin ölümünde JİTEM´in parmağının olduğundan şüphelendiğini anlatmış, bir başka Ergenekon sanığı Arif Doğan´ın, 1989´dan beri eşinin JİTEM´de çalışması için ısrar ettiğini aktarmıştı. Daha sonra Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Ümit Oğuztan´a ´gizli tanıklık yapmaları´ konusunda herhangi bir teklifte bulunulmadığını açıkladı. Bu arada, davaya bakan mahkeme heyetinde bir üye hakim daha görevlendirildi. (Zaman)

(26 Aralık 2008, 16:21)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=126    yazdır/print


 

Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü

Orgeneral Eşref Bitlis ve 10 silah arkadaşının yer aldığı fotoğraftaki subaylardan 7´si bugün hayatta yok. Tunceli Jandarma Komutanı Albay Kazım Çillioğlu´nun oğlu ´Babam intihar etti dediler ama asla inanmadım´ dedi.

08.12.2008 16:00 Tunceli Jandarma Komutanı Albay Çillioğlu´nun oğlu Tayfun Çillioğlu ?Babamın ajandasında Eşref Paşa ve bazı generallerin birlikte yer aldığı fotoğraf bulduk. O fotoğraftaki 10 kişiden 7´si bugün hayatta yok? dedi. ?Babam Org. Bitlis´e çok yakındı? diyen Çillioğlu, ?İntihar ettiğini söylediler. Ben hiç inanmadım. Bazı şeyler sonuçlanınca babamın günlüklerini ilgili yerlere vereceğim? diye konuştu. Çillioğlu´nun yeğeni Kahraman Çillioğlu da ?İntihar haberini alır almaz Tunceli´ye gittik. Bizi olay yerine bile yaklaştırmadılar. Cenazesini kimseye yaklaştırmadılar. Apar topar bir otopsi yaparak dosyayı kapattılar.? dedi.Fotoğraftaki isimler bunlar mı?

Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis

Diyarbakır Bölge K. Tuğg. Bahtiyar Aydın

Adana Bölge Komutanı Tuğg. Temel Cingöz

Mardin Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden

Tunceli Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu

Emekli Korgeneral Hulusi Sayın

Binbaşı Cem Ersever (JİTEM Kurucusu)

Makamında mı lojmanda mı?

Kazım Çillioğlu, 3 Şubat 1994´te Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı yaparken, lojmanında ölü bulundu. Ölüm sebebi raporlara göre, intihar olarak geçti. Ancak ailesi buna hiç inanmadı. Albay Çillioğlu´ndan geriye, ailesi ve devre arkadaşlarının yıllardır cevap aradığı sorular kaldı. Aile 14 yıldır cevap aradığı soruları şöyle sıraladı: Ailesine, Çillioğlu´nun, makam odasında intihar ettiği bilgisi verildi sonradan intiharın lojmanda gerçekleştiği açıklandı. İntihar saati olarak 17.00-18.00 arası açıklandı, ancak yakınları geç saatlere kadar karargahta çalışma alışkanlığı bulunan Kazım Albay´ın o saatte lojmanda bulunmasına ihtimal vermiyor.

Silahındaki şarjör dolu çıktı

İntihar silahının ve mermi çekirdeğinin de balistik incelemesi yapılmadı. Çevredeki hiç kimse silah sesi duymazken, sonradan ailesine teslim edilen beylik silahına ait şarjördeki mermiler tam çıktı. Çillioğlu, öldüğü gün yanında el yazısıyla, ´Bu Türklüğün var olma mücadelesidir. Biran önce geniş kapsamlı düşünmeliyiz´ yazan bir not bulundu. Notu yazanın Çillioğlu mu, yoksa başkası mı olduğu ise araştırılmadı. Çillioğlu´nun bugün emekli olan silah arkadaşları, aileye sağ üst şakağında kurşunun girdiği yerde yanık ve barut izi bulunmadığını, başına silah dayayıp intihar eden birisinin yüzünde barut yanığı olması gerektiğini söylediler.

Bitlis olayından ölünce aklandı

Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Çillioğlu´nun en dikkat çekici özelliği uçak kazasında şehit olan eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis´e olan yakınlığıydı. Eşref Bitlis´in uçağı 17 Şubat 1993´te Diyarbakır´a giderken düştü. Plana göre Eşref Paşa, Albay Kazım Çillioğlu ile beraber aynı uçakta Diyarbakır´a gidecekti. Uçak kazasının ardından şehitler arasında Albay Çillioğlu´nun da ismi açıklandı.

Ölümden kıl payı kurtulmuştu

Fakat Çillioğlu Diyarbakır´a 2 gün önce gitmiş ve Bitlis Paşayla birlikte ölmekten kıl payı kurtulmuştu. 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcısı, bu yüzden Çillioğlu hakkında soruşturma başlattı. Bitlis Paşa´nın vefatının ardından tayini Tunceli´ye çıkan Çillioğlu, Bitlis Paşa´nın ölümünden bir yıl sonra 3 Şubat´ta vefat etti. Soruşturmada ise suçsuz bulunarak ölümünden 18 gün sonra aklandı.

İntihar etmediği çok açık

Albay Çillioğlu´nun oğlu Tayfun Çillioğlu ´Bizim komutanımız Eşref Paşaydı. Babamın ajandasında bir fotoğraf bulduk. Eşref Paşanın yanı sıra aralarında generallerin de yer aldığı 10 kişiden 7´si bugün hayatta yok. Hepsi bir şekilde ölmüş. Bu fotoğraf bizi çok etkiledi´ dedi. ´Babamın intihar etmediği çok açık´ diyen Tayfun Çillioğlu, ´Sonuçlanmasını beklediğim bazı konular var. Daha sonra babamın günlüklerini, ajandalarını, fotoğraflarını gerekli yerlere vereceğim´ dedi. Tayfun Çillioğlu, babasının ajandasından çıktığını söylediği fotoğraftakilerin kimliklerini açıklamadı. Albay Çillioğlu´nun yeğeni Bülent Kahraman Çillioğlu da ´Vefat haberini alınca Tunceli´ye gittik. Bizi olay yerine yaklaştırmadılar. Cenazesini göstermediler. Apar topar bir otopsi ile dosyayı kapattılar´ iddiasında bulundu. Aileye yakın kaynaklar söz konusu fotoğrafta yer alan, ancak bugün hayatta olmayan kişilerin Orgeneral Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı iken uzun namlulu suikast silahı ile vurulan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 23 Mayıs 1991 günü silahlı 4 kişi tarafından çapraz ateşe alınan Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz, 1995´te yine Kanas´la vurulan Mardin Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özen, 1994´te Tunceli Jandarma Alay Komutanı iken intihar ettiği açıklanan Albay Kazım Çillioğlu, JİTEM´ci binbaşı Cem Ersever ve Şubat 1992 günü Ankara´da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen emekli korgeneral Hulusi Sayın olduğu bilgisini verdiler. (Star)

(08 Aralık 2008, 16:00)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=104    yazdır/print


 

Komutanları JİTEM öldürttü

Dönemin Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz, JİTEM´e karşı olan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın, JİTEM içindeki PKK itirafçıları tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. ´Fatih´ kod adlı PKK itirafçısı da, Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in kendisinin de içinde yeraldığı JİTEM ekibi tarafından öldürüldüğünü söyledi.

30.11.2008 15:11 Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 22 Ekim 1993 tarihinde operasyon için gittiği Lice´de tek kurşunla öldürüldü. Terörün silahla bitirilemeyeceğini savunan paşa, karakol binasının kapısında alnından vurulmuştu. Olay, ilk gün gazetelere ´kör kurşun´ başlığıyla yansıdı. Ardından ´çatışmada şehit düştü´ haberleri sürüldü piyasaya. Ve resmi kayıtlara ´PKK ile çatışmada şehit düşen en yüksek rütbeli asker´ olarak geçti. Olayın ardından ele geçirilen Kanas suikast silahı ortadan kayboldu. Aradan 15 yıl geçti. Ergenekon soruşturmasıyla birçok faili meçhulün ardındaki sis perdesi de aralanmaya başladı. 1996´da devlet içindeki derin yapılardan birini, Yüksekova Çetesi´ni ortaya çıkaran emekli astsubay Hüseyin Oğuz, TBMM Susurluk Komisyonu´na verdiği ifadeyle de birçok karanlık olayı aydınlatmıştı. Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanvekili Hanefi Avcı´dan sonra Veli Küçük´ün adını ifadesinde açık açık söyleyen ikinci kamu görevlisi olan Oğuz, 15 yıl sonra Zaman´a Bahtiyar Aydın suikastıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Zaman´a konuşan Oğuz, Aydın´ın, JİTEM içindeki PKK itirafçıları tarafından öldürüldüğünü söyledi.

Bahtiyar Aydın Paşa niçin şehit edildi?

Terörün şiddetle bitirilemeyeceğini anlatan, sürekli bölge halkının kazanılması gerektiğini söyleyen paşa, JİTEM ve benzeri illegal yapılanmalara karşıydı. PKK terörünün tamamen çözülebilmesi için örgüte katılımı engelleyecek önlemlerin alınması gerektiğini savunuyordu. Halkla devleti kaynaştırdığı için hem PKK´nın hem de şiddet ortamından beslenen ´derin yapının´ hedefindeydi. Tıpkı aynı dönemde öldürülen Eşref Bitlis ve Rıdvan Özden gibi Bahtiyar Aydın dosyası da ´devlete zarar vermemek için´ kapandı.

Bahtiyar Aydın´ın JİTEM´de çalışan PKK itirafçıları tarafından öldürüldüğünü ölüm tarihinden beri bildiklerini, ancak nasıl öldüğü konusunda bilgileri olmadığını anlattı. ´Nasıl?´ sorusunun cevabını ise başka bir soruşturmada öğrendi. 1996´da Hakkari´de görev yaparken Yüksekova´da adam kaçırma, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgili yürüttükleri bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan K.B. isimli bir PKK itirafçısının Bahtiyar Aydın suikastı ile ilgili bilgiler verdiğini aktardı: Ben sorguladım. Bu itirafçı PKK´nın içinde bir dönem tabur komutanlığına kadar yükselmiş. Teslim olduktan sonra da JİTEM´in eylemlerine katılmış. Bahtiyar Aydın´ı öldürdüklerini itiraf etti. Generali vurmak için Yüksekova´dan Lice´ye kendilerini Albay Hamdi P.´nin helikopterle götürdüğünü söyledi.Hüseyin Oğuz, Bahtiyar Aydın suikastı ile ilgili bilgilerin de yar aldığı dosyayı hazırlayıp bir üst komutanı Albay Hamdi Çakır´a iletiyor. İddialar üzerine hemen bir toplantı düzenleniyor.

Devlet zarar görmemeli!

Hüseyin Oğuz bu süreçte yaşananları şöyle anlatıyor: Yapılması gereken yapılmadı. Toplantıda çok olumsuz ortam oluştu. ´Devlet zarar görür´ dendi. İşin içinde devletin bir albayı var. O toplantıda işler koptu. Ve bu olayın kapatılarak, ifadelerin sil baştan yeniden alınmasına karar verildi. Sadece Mecit Baskın´ın kaçırma olayına dönüştü soruşturma. Beni de hemen anında soruşturmadan el çektirdiler, görevden aldılar. Suikastı düzenleyenlerin çete olduğunu söyleyen Hüseyin Oğuz, Devletin içine girmiş, şahsi menfaatleri için çalışan tipler. Bunlar vatansever de değil, milliyetçi de değil. diye konuştu. Olayda kullanılan silahın daha sonra Diyarbakır DGM´ye kadar gittiğini ifade etti: Sonra o silaha ne oldu bilmiyorum. İzini kaybettik. TSK´nın envanterinde olan bir silah değildi. Bu kaçakçılar kanalıyla alınmış bir Kanas´tı.

JİTEM içindeki itirafçıların devletin imkanlarını kullanarak PKK lehine işler yaptığını söyleyen Hüseyin Oğuz, bunların çoğunun örgütle ilişkilerini sürdürdüğünü söylüyor. Terörün bitmesini istemeyen JİTEM ve PKK´nın ortak eylemler yaptığını anlatıyor. Uyuşturucu ve silah sevkiyatının arama noktalarından rahatça geçen JİTEM arabalarıyla yapıldığını belirtiyor: Bahtiyar Aydın´ı da bu yüzden öldürdüler. PKK itirafçısı ifadesinde, paşayı, olayların çözülmesini istediği, insanların dağa çıkmaması için uğraştığı ve vatandaşa doğruları anlatıp ikna etmeye çalıştığı için öldürüldüğünü söyledi.

Gizli tanık, cinayetin ayrıntılarını anlatıyor

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastı, Ergenekon iddianamesinde de kısaca yer alıyor. 4 Haziran 2008´de ifadesine başvurulan, uzun yıllar PKK terör örgütü içinde yer almış gizli tanık Deniz, dönemin Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz´un söylediklerini doğruluyor. Paşanın uydurma bir ihbarla Lice´ye çekildiğini anlatan tanık, şunları söylüyor:

1993´te operasyonlar sürerken askerlerin telsiz konuşmalarında ´geri çekiliyoruz, paşa vuruldu´ şeklinde haberler duyduk. Lice´de PKK militanlarının büyük bir baskın yaptığı söylenerek paşanın Lice´ye gelmesi sağlanmış. Helikopterden iner inmez bir asker tarafından öldürüldüğünü, o askerin de başka bir asker tarafından vurulduğunu öğrendim. Kesinlikle bu olayı PKK örgütü yapmadı. Paşanın ne amaçla ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmiyorum. Bu konunun Ergenekon soruşturması kapsamında ele alınmasının uygun olacağını düşünüyorum. (Zaman)

PKK itirafçısı: Albay Özden´i Atilla Uğur´un timi öldürdü

Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden cinayetinde her geçen gün yeni bilgi ve tanıklar ortaya çıkıyor. Cinayetin Ergenekon soruşturması kapsamına alınması ve eşi Tomris Özden´in bilgisine başvurulması sonrası yaşanan gelişmeler, albayın bir suikasta kurban gittiği tezini güçlendiriyor.

Son olarak ´Fatih´ kod adlı PKK itirafçısı, albayın, dönemin Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı emekli Albay Hasan Atilla Uğur´un kurduğu ve kendisinin de içinde bulunduğu JİTEM ekibi tarafından öldürüldüğünü söyledi. İnfaz kararını ise o dönemde Mardin JİTEM´in başında ´Hoca´ ve ´Ebu Süfyan´ isimlerini kullanan kişi verdi. 1992 ve 1996 yılları arasında Mardin ve çevre illerde JİTEM bünyesinde faaliyet gösterdiğini ve Atilla Uğur´un ekibinde yer aldığını anlatan itirafçı, Özden´in JİTEM gibi illegal yapılardan çok rahatsız olduğunu ve bunu da sık sık dile getirdiğini aktardı: Hasan Atilla Uğur´un emriyle 9 kişiden oluşan bir tim kuruldu. Bıçak Unsuru ve Bıçak Timi olarak adlandırılan bu ekip Mardin ve çevre illerinde faaliyet gösteriyordu. Yetkileri sınırsızdı. Ben de bu ekibin içindeydim. Rıdvan Özden bu tür illegal örgütlenmelere karşıydı. Bunları toplantıya çağırdı. Ben da oradaydım. ´Ben bu tür şeylere karşıyım´ dedi. Hurşit İ., Mardin´de tabur komutanıydı. Atilla Uğur da Kızıltepe İlçe Jandarma komutanıydı. Üsteğmen Sinan Y. dedi ki; ´Biz bunun icabına bakarız zaten.´ Bir hocamız vardı adını soyadını bilmeyiz. Jitem´in Mardin biriminin başında o vardı. O ´biz hallederiz´ dedi. İnfaz kararı verildi. 20 gün sonra bir telefon geldi. Bize bir minibüs tahsis edildi. Tugaya bağlı Savur´a geldik, yol kestik. Orada 8 köylü kaçırıldı. Burada çatışma varmış gibi bir olay tertipleyip, çatışma anonsu yapıldı. Bu 12 Ağustos 1995´te oluyor. Genelde alay komutanı da gelip bakıyor ya çatışmalardan sonra. Albay Özden de çatışma var diye oraya geldiğinde sıktılar kafasına. Rıdvan Özden´i vuran itirafçıydı. Bir uzman çavuş ve bir askerle birlikte öldürüldü.

Tomris Özden´in bilgileri ile itirafçının iddiaları birbirini tutuyor. Tomris Özden, dün Yeni Şafak Gazetesi´ne verdiği demeçte, Olaydan sonra evimize gelen Ebu Süfyan kod adlı kişi bulunursa, çok şey çözülür. diyordu. (Zaman)

HÜSEYİN OĞUZ´UN 1997´DE SUSURLUK KOMİSYONUNA VERDİĞİ İFADE

Yüksekova Çetesi´ni ortaya çıkaran Astsubay Hüseyin Oğuz´un, 18 Şubat 1997 tarihinde Meclis Susurluk Komisyonu´na verdiği ifade aynen şu şekilde:

52- HÜSEYİN OĞUZ 18.02.1997 tarihli ifadesinde;

1959 Edirne İpsala doğumlu olduğunu, daha sonra nüfusunu İzmir Karaburun Merkez Mahallesine aldırdığını, Baba adı Mehmet, ana adı Havva olduğunu, halen Elazığ İl Jandarma Komutanlığı Merkez Bölüğü personel İşlem Astsubayı olarak çalıştığını,

1977 yılında Astsubay Okulunu bitirdiğini, 1977-1981 arasında Diyarbakır´da görev yaptığını, önce 1977-1979 arasında Kulp´ta, 1979-1981 arasında Ergani´de çalıştığını,

1981 yılında Ergani Kesantaş Köyü matematik öğretmeni, Afyon Kırali Kasabası´ndan babası Adalet Partisi İlçe Başkanı olan ve okulda Kürtçe konuşulmasına, şarkı söylenmesine karşı olan Kadir ismindeki öğretmenin Ergani-Afyon yolunda otobüs içinde bıçaklanarak öldürüldüğünü, bunun Kesantaş Köyünden Şaban ismindeki failini kendisinin bulduğunu,

1981-1983 arasında Bursa´da 6 ay Komando´da çalıştığını, 1982´de Sorgu´ya geçtiğini,

1983-1986 yıllarında Kars´ta çalıştığını, bu sırada 1984 yılında 3 ay 10 gün faili meçhullerle ilgili sorgu kursuna katıldığını (Babası Faili Meçhul gittiği için bu konuda hobisi olduğunu), burada herhangi bir terör ya da faili meçhul olayı hatırlamadığını,

1986-1993 yıllarında Uşak İl Jandarma´da sorgu kısım amiri olarak çalıştığını, narkotik sorumluluğuna baktığını, burada Dev-Sol içindeki bir hesaplaşma dolayısıyla Ulubey İlçesinin Büyükkayalı köyüne atılan 1 ceset dışında önemli bir olay olmadığını,

1993-1996 yıllarında (1 Temmuz 1996 tarihine kadar) Malatya İl Jandarma´da sorgu görevinde çalıştığını,

Malatya´da görev yaparken 1996 yılında Elazığ-Malatya arasındaki Kömürhan Köprüsünün yakınında 20-25 yaşlarında genç bir erkekle genç bir bayan cesedinin bulunduğunu, her ikisinin de ellerinin arkadan bağlı olduğunu ve enselerinden vurulduğunu, olay yerinde 9 mm. Makina Kimya Mermileri olduğunu, erkeğin ayaklarının çıplak olduğunu, ayakkabılarının kendine ait olmadığını tespit ettiklerini, her ikisinin de temiz giyimli, erkeğin traşlı olduğunu, bayanın da bakire kız olduğunu ve iç çamaşırlarının dahi çok temiz olduğunu, bunlardan hareketle bu olayın başkası tarafından değil, kesinlikle güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilmiş bir İNFAZ olduğu kanaatine vardıklarını, örgüt işi olsaydı, örgütün maktulün ayağına ?Ajan veya provOkatörün sonu budur? gibi bir bildiri bırakacağını,

Maktullerin kimliklerini tespit etmek için olay yerinde çektiği resimleri basına verdiğini, kızın babasının resmi gazetede görerek kendilerini aradığını ve Malatya´ya geldiğini, cesedi morgta teşhis ettiğini, adamın Mersin Gülnar ilçesinde ayakkabı tamircisi ve fakir bir aile olduğunu, kızın Dicle Üniversitesi Yabancı Diller bölümünde öğrenci olduğunu, herhangi bir olayla ilgisinin olmadığını,

Erkeğin ise; Diyarbakır Silvan nüfusuna kayıtlı olup Sivas´ta 2 yıllık yüksek okulu bitirdiğini, Diyarbakır´da iş ararken kızla tanıştıklarını, güvenlik güçlerince gözaltına alındığına dair bir kaydının olmadığını,

Diyarbakır´daki sistemi bildiğini, buna göre bir kişinin bu şekilde öldürülmesi için kürt kökenli olması ve PKK´ya MÜZAHİR olmasının (yani PKK´ya hafif bir sempatisinin olmasının) yeterli olduğunu, kendini devlet yanlısı tanıtan birinin ?Falan PKK yanlısıdır? gibi bir ihbarı üzerine adamın özel harekatçı kıyafetiyle evinden alındığını ve 2-3 kişilik infaz ekibi (Tetik Timi) tarafından infaz yapıldığını, buna İstihbarat biriminin karar verdiğini, ancak son zamanlarda infazların durduğunu,

Bu kişinin de bu sisteme göre tahminen müzahir olması nedeniyle yanındaki kızla beraber Diyarbakır ekiplerince gözaltına alındığını, onlar gözaltındayken başka bir infaz olayına tanık olduklarından bu tanıkları yok etmek için infaz edilmiş olabilirler diye değerlendirdiğini, çünkü o sırada 5 kişinin daha Diyarbakır´da atıldığını bildiğini, ayrıca bu kişileri polisin gözaltına aldığının da kesin olduğunu, kızın bir arkadaşının ailesine telefon ederek yurda gelmediğini bildirdiğini,

Ayrıca Diyarbakır´la cesetlerin bulunduğu yer arasında 11-12 tane kontrol noktasının bulunduğunu, güvenlik güçlerinden başka kimsenin bu noktaları yanındaki bu kişilerle veya cesetlerle geçmesinin mümkün olmadığını, ceset bırakılan yerin güvenlik amirinin de normalden bu işten haberdar olmasının gerektiğini, ancak Malatya´da fazla güvenlik görevlisi olmadığını da düşünerek cesetleri Malatya´ya, Jandarma bölgesine bıraktıklarını,

Olayı araştırmak üzere İl Merkez Bölük Komutanı Üsteğmen Abdullah KAYA ile Kriminalci Uzman Çavuş Ergun KAYAKAYA ve Ali Başçavuşun Diyarbakır´a gittiklerini, kendisinin gitmek istemediğini ve gitmediğini, bu ekibin polis ve jandarmaya uğradıklarını, adı geçen kişilerin (maktullerin) poliste gözaltına alındıklarını öğrendiklerini, ancak burada kendilerine; ?Sizin ne işinize geliyor, bunun sizinle alakası yok, çekin gidin görevinize? dendiğini, böylece hiç bir evrak almadan ,hiç bir işlem yapmadan geri geldiklerini, onlara ?İyi ki sizi de infaz etmemişler? dediğini, olayın böylece kaldığını,

Yeşil ve Veli KÜÇÜK :

YEŞİL´in aslen Bingöl Solhan Asmakaya Köyü nüfusuna kayıtlı, 1953 doğumlu Salih oğlu Mahmut YILDIRIM olduğunu, Sakallı diye anılan işinin de aynı şahıs olduğunu, çocukluğunun Elazığ´da geçtiğini, 1982 yılında Ülkü Ocakları davasından Elazığ Polisince gözaltına alındığını, ?Devletin manevi şahsiyetine hakaret ve Polis Memuruna hakaret?ten 2 fişi bulunduğunu, kendisini gördüğünü, uzun boylu, 1,85 boyunda, esmer bir şahıs olduğunu, çok zengin olduğunu,

Yeşil´in önce polisle birlikte çalıştığını, daha sonra Cem ERSEVER´le tanışarak JİTEM´de çalışmaya başladığını, O´nunla birlikte Suriye´ye gidip geldiğini, Jandarma istihbarat birimlerinden herkesin yeşili tanıdığını, Yeşil´in Emniyet ve Jandarma teşkilatlarına rahat girip çıktığını, hatta bazen kapıda karşılandığını, Kürtçe bildiği için herkesle rahat dialog kurduğunu, Çatlı´dan da önemli ve üstte bir adam olduğunu, bilhassa Jandarma´da çok önemli olduğunu, Çatlı ile de ülkücülükten dolayı birbirlerini tanıdığını, ayrıca Jandarma´da da ülkücü olanların olduğunu, bunlar arasında da ilişki olduğunu, Yeşil´in Korkut EKEN´i de Sedat BUCAK´ı da, hatta Mehmet AĞAR´ı da tanıdığını, hatta Mehmet AĞAR´ın ?Bu adamı öldürün? diye emir de verdiğini,

Yeşil´le irtibatı olanların Ankara´da Cinnah Caddesinde Kumarhane veya Birahane gibi herkesin girip çıkmadığı bir yerde buluştuklarını,

Tuğgeneral Veli KÜÇÜK´ün de Yeşil´i çok iyi tanıdığını, beraber çalıştıklarını, Yeşil´in Veli KÜÇÜK´ün sözünden çıkmadığını, Veli KÜÇÜK bir zamanlar JİTEM´in en kıdemli, en sözü geçen kişisi olduğunu, bu kişiyi tutan kötü insanlar çoğunlukta oldukları için general olduğunu, Kocaeli Jandarma Komutanıyken birkaç soruşturma geçirdiğini, ancak bunların kapatıldığını, Veli KÜÇÜK´ün doğudan ayrıldıktan sonra da telefonla doğudaki bazı şeyleri yaptığını, Kocaeli Jandarma Komutanı olduktan sonra Yeşil´in de İstanbul tarafına kaydığını, bu tarafta da infazların başladığını, faili meçhullerin arttığını,

1993 yılında Diyarbakır´da birtakım infazlar yapıldığı zaman Yeşil´in de orada olduğunu, tetikçi olarak görev yaptığını, Diyarbakırda Vedat AYDIN´ı Yeşil´in iki kişiyle Özel Harekatçı elbisesi giyerek evine gidip, ?Polis? diyerek kaçırdığını, sonra da infaz ettiğini, yanındakilerden birinin Alaattin KANAT olabileceğini, bu kişinin de PKK itirafçısı ve tetikçi olduğunu, Ankara açık cezaevinden konuşmasın diye kaçırıldığını, belki de infaz edileceğini, Yeşil´in Malatya´ya da girmek istediğini, ancak o zamanki Jandarma Alay Komutanı Yaşar ERCAN´ın buna izin vermediğini, bir defa Malatya Alay Komutanlığına geldiğini, Alay Komutanını sorduğunu, ancak Yaşar Albay´ın kendisini kabul etmediğini, kendisinin de orada gördüğünü, Yeşil´in Alaattin ÇAKICI´yı çok iyi tanıdığını, bir zamanlar İstanbul´da çıkan çek-senet mafyasında da olduğunu, çünkü Yeşil´in parasız iş yapmadığını, çok parası olduğunu, çok para harcadığını, bekar olduğunu, kadına düşkünlüğü bulunduğunu,

Yeşil´in uyuşturucu olayını en iyi yönlendiren kişi olduğunu, TORBACI tabir edilen taşıyıcı olduğunu, arabasıyla getirip götürdüğünü, Uyuşturucunun Yüksekova´da imal edildiğini, sevk yolunun VAN olduğunu ve oradan ayarlandığını, İstanbul´da da pazarlanıp satıldığını, Güvenlik güçlerinden zaafı olanların, menfaati olanların bu olaya yardımcı olduğunu, bütün bu irtibatları Yeşil´in sağladığını, nerede ne kadar güvenlik gücü olduğuna dair istihbaratı da Yeşil´in sağladığını, Yeşil´in bankaya yatırdığı 300 bin mark, 50 bin doları Urfa Suruç (veya Siverek) nüfusuna kayıtlı Ahmet DEMİR´in çektiğini,

Yeşil´in halen MİT´te çalıştığını sandığını, üç gün önce İstanbul´da MİT tarafından sorgulandığını, Sabancı Suikastının tetikçisi DHKP´li İsmail AKKOL´u Suriye´den Yeşil´in getirip MİT´e teslim ettiğini, Çünkü Yeşil´in Cem ERSEVER´le birlikte Suriye´ye gidip geldiğini, Suriye istihbaratı ile irtibatı olduğunu,

Bütün bu bilgileri Jandarma Genel Komutanlığında istihbaratçı olarak çalışan samimi arkadaşlarından şifahi olarak aldığını,

Doğan ERŞAHİN :

Malatya Pötürge Tosunlu Köyü´nden Doğan ERŞAHİN adında Mafyanın çok önemli bir adamı olduğunu, bu kişinin halen cezaevinde bulunan İsrailli MOSSAD ajanı Gülbahar ATEŞ´in kocası (ve Pötürgeli) olan Celal ATEŞ´in ve İzzet Avni ÖZTÜRK´ün de arkadaşı olduğunu, (Celal ATEŞ´in de Hollanda´da öldürüldüğünü)

Doğan ERŞAHİN´in Veli KÜÇÜK Kocaeli Jandarma Komutanı olduğu sırada Kocaeli Jandarmasının elinden firar ettiğini, Malatya nüfusuna kayıtlı olduğu için olayla ilgilendiğini, Kocaeli Jandarmasını telefonla arayarak Erdoğan EMELCE adında bir astsubayla görüştüğünü, O´na ?Sizin pisliğinizi biz mi temizleyeceğiz, 800 milyon para almışsınız? dediğini, Doğan ERŞAHİN´in adamı Mehmet ATEŞ´in annesinden para alınıp sevk sırasında yemekte kaçtığının açık olduğunu, Veli KÜÇÜK´ün bu yüzden soruşturma geçirmiş olabileceğini,

Kocaeli Jandarma Komutanı Veli KÜÇÜK´ün kendilerine Doğan ERŞAHİN´in Malatya´ya geldiğini, Gülbahar ATEŞ´le konuştuğunu söylediğini ve bu kadının telefonunu verdiğini, kendisinin de Gülbahar ATEŞ´le konuştuğunu, kadının kendisine ?Evladım Doğan ERŞAHİN´i Veli KÜÇÜK koruyor, nerede olduğunu onlar çok iyi biliyor, O Malatya´da değil, bana sorma? dediğini,

Doğan ERŞAHİN´in bir tetikçi olduğunu, ilk icraatının bir vatandaşın kafasını kesip kahvede masanın üzerine koymak olduğunu, Kocaeli´nden firar ettikten sonra da Yüzbaşı elbisesi ile Malatya´ya gelerek Battalgazi´de evi olan Tekin COŞKUN ile görüştüğünü, (Tekin´i polisin çok iyi tanıdığını, çek senet mafyası ile uğraştığını, Alaattin ÇAKICI´nın da arkadaşı olduğunu, kendisinin bu adamla tanıştığını, evine gittiğini) Battalgazi´de bir vatandaşı evinden çıkardığını ve bahçede öldürdüğünü, olayın polis bölgesinde olduğunu, (öldürülen adamın akrabası olan Aydın ÖZTÜRK adındaki vatandaşla kendisinin görüştüğünü, hala da görüştüğünü), daha sonra Doğan ERŞAHİN´in muhtar olan kardeşinin misilleme olarak öldürüldüğünü, bu dosyanın da adliyede faili meçhul olarak kaldığını, kendilerinin failini bildiğini, polisten bazılarının da bildiğini, ancak kanıtlamak istemeyeceklerini, çünkü onların da zarar göreceğini, bu cinayetin bir uyuşturucu hesaplaşması nedeniyle işlendiğini, Doğan ERŞAHİN olayıyla 6 ay uğraştığını, daha sonra yakalandığını, ancak yine firar ettiğini, bu kişinin toplam üç defa firar ettiğini, bir sefer de İstanbul´dan firar ettiğini, bu Doğan ERŞAHİN´in zabıta ile genel birlikteliğinden ziyade ferdi bir menfaat paylaşımının sözkonusu olduğunu,

Doğan ERŞAHİN´in Yeşil´le birbirlerini tanımadıklarını,

Genellikle pişmanlık yasasından faydalananların tetikçi olarak kullanıldığını, neticede tetiği çekenlerin de infaz edildiğini, bu nedenle faili meçhullerin yakalanamayacağını,

HAKKARİ :

1 Temmuz 1996´da Hakkari İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Subay Vekill1iğine atandığını, burada kendinden önce Binbaşı İbrahim İÇGÜDER´in görev yaptığını, çalışacağı odayı temizlerken çekmecede 2 adet tabanca bulduğunu, birinin 14´lü Saddam, diğeri daha önce hiç görmediği bir silah olduğunu, önce bir astsubayla kendisi bir tutanak tuttuğunu, sonra tabancaları Komutan Yardımcısı Mesut KURU´ya, sonra da Alay Komutanı Necati KILIÇKAYA Albay´a götürdüğünü, ancak alay komutanın beklediği tepkiyi göstermeden Arif ÖZKAN Başçavuşa göndererek ?Buluntu Silah? tutanağı tutturduğunu, kendi tutanağını saklayarak daha sonra Diyarbakır DGM´ne verdiğini,

Alay Komutanından kendi kurs gördüğü alan olan SORGU´da çalışmak istediğini söylediğini ve bu konuda ısrar ettiğini, ancak Alay komutanının bunu kabul etmeyerek kendini Şemdinli´nin ORTAKLAR KARAKOLU´na sürdüğünü, bu karakolda 19Temmuz-16 Ağustos tarihleri arasında görev yaptığını,

Bu karakolun 1995 yılında baskına uğradığını ve 17 erin şehit olduğunu, bu konuda bir soruşturma yapılmadığını, ancak Bölük Komutanının bu olaydan kendini kurtarmak için (Arkadaşı Astsubay Ali ŞEN´in kardeşi olan) Urfa-Viranşehir´li Uzman Çavuş Haşim ŞEN´i sorguya çektiğini, O´na işkence yaptığını, hatta cop soktuğunu, bunun üzerine adı geçen astsubayın bütün özel eşyalarını da karakolda bırakarak firar edip İsviçre´ye gittiğini, orada MED-TV´ye beyanat verdiğini, bunun da ülkemiz aleyhine olduğunu,

Ortaklar Karakolundan Hakkari İl Jandarma Harekat Asayiş Müdürü Yarbay Adnan KESKİN´le birlikte ayrılarak birlikte bir rapor yazdıklarını, yapılması lazım gelen şeyleri yazdıklarını,

Buradan Hakkari-Van-Yüksekova arasındaki üçgende yer alan ve önemli bir kontrol noktası olan YENİKÖPRÜ Karakolu´na atandığını, Burada görev yaparken 06 plakalı kırmızı bir Opel aracın geçerken askerlerin aramak istediğini, içinde bulunan bir baş komiserin aratmak istemediğini, kendisinin de onlarla münakaşa ettiğini, aracın gitmek istediği yönden vazgeçerek Hakkari´ye geri döndüğünü, bunun üzerine kendisinin de 2 gün sonra İl Merkezine bağlı BAĞIŞLI Karakolu´na tayin edildiğini, Bağışlı´ya varınca Karakol Komutanının odasında 2 kilo esrar bulduğunu, burada 8 gün kaldığını, buradan Hakkari´ye döndüğünü,

Hakkari´de daha önce Uşak´ta birlikte çalıştığı için tanıdığı ve Tugay´da çalışan, dürüst bir insan olan Yarbay Hami ÇAKIR´a gizlice telefon ettiğini ve gördüğü yolsuzlukları anlatarak kendisini Yüksekova´ya aldırmasını istediğini, Onun da Paşa´ya söyleyerek 4-5 gün içinde 20 Ekim´de (gerçekte 20 Eylül) YÜKSEKOVA´ya tayinini çıkardığını,

Aynı gün Yüksekova´da göreve başlayarak gözaltında bulunan 37 kişinin sorgusunu yaptığını, bunlardan kırsaldan gelen silahlı militan Ferhat DURNA´nın ifadesinin önemli olduğunu, Ertesi günü (21 Eylül) Anavatan İlçe Başkanı Tahir BASKIN´ın gelerek yeğeni Necip BASKIN´ın kaçırıldığını söylediğini, olayla hemen ilgilenip bunun fidye amaçlı olduğunu anladığında korucu ve itirafçılardan şüphelendiğini, bunlardan Kahraman BİLGİÇ´i çağırıp da kaçırılırken Necip BASKIN´ın yanında bulunan İlhami BASKIN´la yüzleştirilince renginin attığını, bunun üzerine Kahraman BİLGİÇ´i hemen sorguya çektiğini, hiç bir işkence yapmadan, çay, sigara ikram ederek adamın ifadesini aldığını,

Yüce KARADEMİR Olayı :

Önce üstünü başını boşalttığını, cüzdanından 1000 Irak Dinarının çıktığını, defterinde ?15 Ağustos 1996 tarihinden itibaren beni ara- Yüce KARADEMİR? şeklinde bir not bulduğunu, Yüce KARADEMİR´in kim olduğunu sorduğunu, ?Çukurca Komanda Taburunda İkmal Astsubayı olduğunu? öğrendiğini, bir itirafçının ikmal astsubayı ile ilişkisine anlam veremediği için Onunla ne ilişkisi olduğunu sorduğunu,

Kahraman BİLGİÇ´in ?kendisinin bu astsubayda 7 adet Lav silahı, Uzi ve bir-kaç el bombasının olduğunu, kendisi ile Ankara´da banka soyacaklarını planladıklarını, Yüce Astsubayın her şeyi ayarladığını, silahları, elbiseleri Ankara´ya götürdüğünü, burada sözlüsünü ayarladığını, bir kaç gün sonra cep telefonundan kendisini arayacağını, isterse şimdi de arayabileceğini? anlattığını, önce bunlara inanamadığını, sonra bu ifadeleri tutanağa geçirerek ve mesaj halinde üst makamlara gönderdiklerini,

Daha sonra bu kişinin Ankara´da tutuklanarak Hakkari´ye getirildiğini, bunu Van askeri savcılığına götürmek üzere kendisinin görevlendirildiğini, Yücel´i 07.10.1997 tarihinde alarak Van´a götürüp Askeri Savcılığa teslim ettiğini,

Yolda giderken 7 saat süre arabada kendisi ile konuştuğunu, ?10.600 markı, 7 tane tapuyu nereden bulduğunu, bu silahların ne olduğunu sorduğunu?, onun da; ?Çeto isimli bir kaçakçıdan bahsettiğini, Kıdemli Binbaşı Cengiz YILDIRIM´a (Halen Yarbay, Jan.Gn. Kom. Sınır Kaçakçılık Şb.Md.) 2 sıfır kaleş, bir M-16, 16´lı Baretta, 9 mm. verdiğini , bir kaleşi Bayram AKDOĞAN´a (Halen Albay, Niğde Alay Komutanı), M-16´yı Hamdi POYRAZ´a verdiğini, bunu Kahraman BİLGİÇ´in de doğruladığını, kendisi ikmal subayı olduğu için bunları verebildiğini, ayrıca Ramazan ismindeki bir astsubaya 75 milyon karşılığı silah sattığını? söylediğini, Ayrıca Yüce KARADEMİR´in özel eşyaları arasında 2 orijinal sıfır kaleş, 5 tabanca, bir tane ucuna susturucu takılabilen UZİ marka suikast silahı ve 2 çuval askeri malzemeyi ve 10.600 markı teslim aldığını ,

Necip BASKIN´ın Kaçırılması :

Daha sonra Necip BASKIN olayını net bir şekilde anlattığını, yüzleştirmelerinin yapıldığını, buna göre; Komiser Fatih (Fatih ÖZKAN ismindeki polis memuru), Kahraman BİLGİÇ, Korucu Kadir (Abdülkerim ÖZCÜK) ve birkaç korucunun Korucubaşı Mehmet Emin ERGEN´in evinde toplandıklarını ve bir düzen kurduklarını, önce A Köyünde, B Köyünde koyunları kaçırıp Muş´ta satmayı ve parasını kırışmayı, bunun için ?PKK Kaçırdı? diye propaganda etmeyi planladıklarını, MHP İlçe Başkanı Tahir´in de MENŞE´ ŞEHADETNAMESİNİ ayarlayacağını söylediğini, Aynı toplantıda BASKIN´lardan birini kaçırmayı, PKK tarafından kaçırılmış süsü verilerek alacakları fidyeyi paylaşmayı, sonra da teslim sırasında hem Necip BASKIN´ı hem de para getirenleri öldürmeyi, sonra da ?PKK ile çatışmada öldürüldüler? demeyi planladıklarını, Komşu Köyden Korucubaşı M.Emin ERGEN´in istihbarat çalışması yaptığını, (20 Eylül gecesi) Kahraman BİLGİÇ´in PKK militanı kılığında olmak üzere, üç polis, üç korucu BASKIN´ların köyüne gittiklerini, Kahraman BİLGİÇ´in Necip BASKIN´ın evine girdiğini, yüzünün açık olduğunu, elinde de bir M-16 marka silah olduğunu (Örgüt mensuplarında genellikle kaleşnikof olduğunu), odada Üniversite öğrencisi Necip BASKIN´la İlhami BASKIN´ın ve bir yaşlı kadınla bir çocuğun yattığını, K.BİLGİÇ´in kendisini PKK örgüt üyesi olarak tanıttığını, önceden hazırlanmış mühürlü imzalı 200 bin marklık bağış makbuzunu İlhami BASKIN´a vererek Necip BASKIN´ı da yol gösterme bahanesi ile yanına alıp çıktığını, Necip BASKIN´ı Komiser Fatih´in Mazda marka arabasına bindirdiklerini, yolda gözlerini bağladıklarını, doğru Özel Harekat kapısından Emniyete götürdüklerini ve mescide kapattıklarını, bu arada da İl Emniyet Müdürü´ne telefon ederek ?bir milis ele geçirdiklerini, muhtemelen PKK´nın buluşması olduğunu, akşam bir operasyon yapacaklarını?, bunun üzerine Emniyet Müdürünün yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sorduğunu, Fatih´in de ?buna gerek olmadığını, kuvvetlerinin yettiğini? söylediğini, böylece öldürme eylemine kılıf hazırladıklarını, sonra da Necip BASKIN´ın verdiği numaraya telefon ederek parayı istediklerini, telefona Tahir BASKIN´ın çıktığını, paranın çok olduğunu, biraz müsaade etmelerini istediğini, daha sonra da Jandarma Taburuna gidip Hami Yarbay´a durumu anlattığını, Korucu ve polislerden şüphelendiğini de söylediğini, bunun üzerine telefonun dinlemeye alındığını, buradan telefon edilen yerin tespit edildiğini, bu arada Kahraman BİLGİÇ´in tabura çağrıldığını, bunun üzerine K.BİLGİÇ´in Komiser FATİH´e telefonla bilgi verdiğini, bunun üzerine Fatih´in Necip BASKIN´ı ikindi vakti stadyum yakınına bıraktığını, K.BİLGİÇ´in tekrar sorguya çekildiğini, her şeyi anlattığını, sonra da Necip BASKIN ile yüzleştirildiğini ve Necip BİLGİÇ´in Kahraman´ı teşhis ettiğini, daha sonra olay yerinde YER GÖSTERİMİ yaptıklarını ve bunu kasete aldıklarını,

Bundan sonra Polislerin ifadeden vazgeçsin diye Tahir BASKIN´ın bir akrabasının evine 2 kilo esrar koydurduğunu, bunu koyan çocuğun da yakalandığını, ifadesini kendisinin aldığını, çocuğun ?kendisinin polisler tarafından ölümle tehdit edildiğini? söylediğini,

Kurmay Albay Hamdi POYRAZ :

Kahraman BİLGİÇ´in bu sorgusunda, halen Genelkurmay´da İcra Tetkik Dairesi Başkanı olan, o zaman Tugay´da Kurmay Albay Hamdi POYRAZ´dan bahsettiğini, Hamdi POYRAZ´ın Kendisi (K.BİLGİÇ) ile Kemal ve İsmet ÖLMEZ ve sözde haber elemanı bir Kuzey Irak´yı Çukurca ÇIĞLI´ya gönderdiğini, yolda arandıkları zaman rahat geçmeleri için bir yazı verdiğini, Çığlı´da kendisinin askeriyede kaldığını, Kuzey Iraklı´nın Irak´a geçtiğini, sonra içi silah dolu ağır bir çuvalla geri geldiğini, bunu İsmet ÖLMEZ´le birlikte Tugay Karargahına Hamdi POYRAZ´ın odasına götürdüklerini,

Piyade Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL :

Kahraman BİLGİÇ talimatları Albay Hamdi POYRAZ´dan aldığını, Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL ile de görevlere gittiğini,

Özel Harekat Timi ile birlikte AŞAĞIKONAK köyünde operasyon yaparken kendisinin ( K.BİLGİÇ´in) kümesten 13 kilo eroin ile 4 adet silah çıkardığını, tabancaları Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL´a verdiğini, Binbaşının da bu silahlardan birini Belediye Başkanı Ali İhsan ZEYDAN´a verdiğini, diğerlerini bilmediğini, Eroinin 8 kilosunun Mehmet Emin YURDAKUL´un taburundaki bir astsubaya verdiğini, Bu astsubayın İzmir´de yakalandığını, ifadesinde Binbaşının ismini vermediğini, çünkü bunun için Mehmet Emin YURDAKUL´un karısının adı geçen astsubayın karısına 480 veya 580 milyon lira gönderdiğini,

Mehmet Emin YURDAKUL´un kendisi (Kahraman BİLGİÇ) ile birlikte iki çobanla daha sonra tanıklık yapmasın diye namaz kılarken babalarını öldürdüklerini, ayrıca Esendere Yolu´nda iki gencin öldürülüp karlı bir zamanda atıldığını,

Abdullah CANAN ´ın da Mehmet Emin YURDAKUL´un tabura aldırdığını, bir hafta taburda sorguladığını, sonra da kendisinin tabura getirdiği ve üsteğmen diye tanıttığı, ancak gerçekte üsteğmen olmayan iki tetikçiye öldürttüğünü, kendisine (K.BİLGİÇ´e) de kimseye söyleme dediğini,

(Kahraman BİLGİÇ´in) Bu olayla ilgili olarak Abdullah CANAN´ın akrabası olan Mehmet CANAN´la Yakup EDİŞ´in evinde (Abdullah CANAN´dan haber almak veya kurtarmak için) pazarlık yaptıklarını 24 bin marka anlaştıklarını, Mehmet CANAN´ın bunun 7 bin markını ev sahibi Yakup EDİŞ´e bıraktığını, bunu Kemal ve İsmet ÖLMEZ´in kardeşi Burhan ÖLMEZ´e verdiğini, çünkü onlarla beraber olduğunu, daha sonra bunlarla Otel Şenler´de görüştüğünü,

Bu Ölmezlerin ve Yakup EDİŞ´in 1984 yılında PKK´yı bölgeye sokan insanlar olduğunu, ancak sonradan bundan zarar gördükleri için devlet yanlısı olduklarını,

Kaçakçılık Olayları :

Kahraman BİLGİÇ, Hasan ÖZTUNÇ´un ZEYDAN´ın bir altı Korucubaşı olduğunu, devlet yanlısı geçindiğini, Çolak Hasan lakabını taşıdığını, korucuların maaşını bile vekaletle onun aldığını,

Bir de Kemal ÖLMEZ ve İsmet ÖLMEZ olduğunu, bu kişilerin daha önce fakir olduklarını, Hakkari´ye giden otobüslerde muavinlik yaptıklarını, şimdi ise altlarında birer CHAVROLET marka araba olduğunu, bunları Kurmay Albay Hamdi POYRAZ´ın kendisine (K.BİLGİÇ´e) tanıttığını, Kemal ÖLMEZ´in Vahyettin ASLAN´ın yazıhanesine gelerek tehdit ettiğini, ancak ondan para alamadıklarını,

Refah Partisi İlçe Başkanı Fakin MENGEÇ´in (askeriyeye malzeme veren bir esnafmış) de ?tehdit edildiğini, şikayet dilekçesi verdiğini, ancak dilekçenin Emniyete gelip takıldığını, o zana işin içinde polisin de olduğunu anladığını, korkusundan takip edemediğini? kendisine (Hüseyin OĞUZ´a) anlattığını,

Hüseyin OĞUZ, Astsubay Aydın, Teğmen Yalçın KARAKURT ve Atilla Astsubayla birlikte bu işlerin üzerine korkusuzca gitmek için silah üzerine yemin ettiklerini, bundan sonra şikayeti olanların dilekçe vermeleri için Fakin MENGEÇ´e haber gönderdiğini,

Daha sonra taburda Hamdi ÇAKIR Yarbay ve Ersan ALKAN Albayla birlikte halka güven vermek, ?olayların üzerine gidiyoruz? imajını vermek ve halkı devletin yanına çekmek için bir halk toplantısı yapmaya karar verdiklerini, aşiret ileri gelenlerini çağırdıklarını, hepsinin geldiğini, yalnızca Belediye Başkanının gelmediğini, kolonya, çikolota alarak vatandaşa ikram ettiklerini, orada bir vatandaşın ?Abdullah CANAN olayı da çözülecek mi?? diye sorduğunu, Abdullah CANAN´ın oğlu Vahap CANAN´ın da Mehmet BALKIZ Yüzbaşıya gittiğini, yakasına yapıştığını, ?Babamın katilleri sizsiniz? dediğini, bunun üzerine kendisini dövdüklerini, Çünkü babasını çağırtıp tabura gönderenin Mehmet BALKIZ Yüzbaşı olduğunu söylediğini, bunun üzerine bu çocuğu kenara çekip özel telefonunu verdiğini ve kendisini aramasını istediğini,

Kahraman BİLGİÇ´in ifadelerini mesaj halinde Alaya, Tugaya, Genel Komutanlığa çekildiğini, Alaydan Yalçın Teğmen´e telefon açılarak kendisi (Hüseyin OĞUZ) için ?Ulan sen Silahlı Kuvvetlerini hedef aldın.?şeklinde tepki gösterdiklerini,

Bunun üzerine Albay Hasan, Yarbay Hami ÇAKIR, kendisi (H.OĞUZ), Aydın Başçavuş, Yalçın Teğmen´in toplandıklarını, Hami Yarbay´ın ?Dürüstçe mücadele ediyoruz, yanlış bir şey olmasın? dediğini, olaya siyaset karıştırılmaması gerektiğini konuştuklarını,

Yalçın Teğmen´in ?Abi bunlar bizi infaz edecekler, bunları not üşeceğim, yazacağım, kasete alacağım? dediğini, kendisinin de ?Ben sonuna kadar mücadele edeceğini, kendisini desteklemelerini ? istediğini, kendisinin de Atilla Astsubaya ?yer gösterimi ve ifade sırasında alınan kasetleri çoğalt? dediğini, ifadeleri de 6 nüsha yazdığını, birini özel olarak saklaması için Atilla Astsubaya verdiğini, onun da özel valizine sakladığını, toplantıda 5 suret ifade yazdıklarını söylediğini, Ersan ALKAN Albayın ?Bu ifade tutanaklarını yok edeceksiniz? dediğini, ?Neden? diye sorması üzerine Albay´ın ?Bu Tugay Komutanına, Genelkurmay´a bir yere sıçrıyor? dediğini,

Kahraman BİLGİÇ´in ifadesini kendisinin aldığını, ancak orada geçici görevli olduğu için imza atmadığını, bu tutanakların PBİK (Personel Bilgi İşlem) Kod numarası yazılarak imzalandığını, bu ifadelerdeki imzaların Teğmen Yalçın KARAKURT ile Astsubay Aydın´a ait olduğunu, Aydın´ın soyadını hatırlamadığını, bu sorgunun Atilla ATEŞ astsubay tarafından kamera ile çekilerek banta da alındığını,

Yüksekova´ya gidişinin 8. günü görevinin bittiğini söylediklerini, İl Jandarma Alay Komutanı Necati KILIÇKAYA´nın kendisini istediğini ve çok acele gelmesini istediğini, orada yol güvenliğinin olmadığını, yolda infazdan korktuğunu, tedbir alarak YENİKÖPRÜ´ye geldiğini, buradan tanıdığı Erdal Astsubay´ın kendisini BRT denilen araçla Hakkari´ye ilettiğini, burada çok kötü karşılandığını, telefonla görüşmesi, çarşıya çıkmasının yasaklandığını, bunun üzerine 4 Kasım´da (4 Ekim olmalı) Atilla Astsubay adına misafirhaneye bağlattıkları özel telefondan eşini aradığını, olayları anlattığını,

7.10.1996 tarihinde de tutuklanmış olan Yüce Astsubayı Van´a Askeri mahkemeye götürmek üzere görevlendirildiğini, Van´da Abdullah CANAN´ın akrabası olan Eski Hakkari Milletvekili Esat CANAN´ın telefonunu bularak kendisi ile 2 saat konuştuğunu, bildiği herşeyi anlattığını, kendisini kurtarmasını istediğini, onun da bunu basına anlattığını,

10 Ekim´de Hakkari´ye dönünce basına demeç vermişsin diye kendisini sorguya çektiklerini, kendisinin de halen Malatya´da görevli İsmail adındaki helikopter pilotu üsteğmenden kendisini kaçırmasını istediğini, ayın 16´sında Tugay´da buluşmak üzere anlaştıklarını,

Bu arada Mahmut IŞIK adındaki milletvekilini özel telefonla aradığını, olayları anlattığını, ?Askerlik hayatı beni buradan çıkarmaz, infaz ederler. Kaset varsa konuşmayı al? dediğini, O´nun tavsiyesi üzerine ATV´den Suat isminde birinin kendisini aradığını, ona da her şeyi anlattığını, eğer infaz ederlerse yayınlanmak üzere anlaştıklarını, medya´da resmim çıkarsa belki kurtulurum diye düşündüğünü,

Ayın 16´sında sivil bir taksi ile İsmail Üsteğmenle buluşmak üzere Tugaya gittiğini, ancak alaydan oraya gittiğini öğrendikleri için acele alaya çağırdıklarını ?Jandarma Genel Komutanının kendisini istediğini? söylediklerini, Mahmut IŞIK´ın İçişleri ve Savunma Bakanını arayarak durumu anlattığını, bunun üzeri Genel Komutanlıktan çağrıldığını, ancak yine de infazdan şüphelendiği için Ali KARDEŞ ismindeki İzmir´li bir askere evinin telefonumu vererek, babasına açmasını ve kendi durumunu anlatmasını istediğini,

Ayın 17´sinde bir daha dönmemek niyetiyle valizini alarak Hakkari´den ayrıldığını ve Ankara´ya geldiğini, Komutanlığa GİTMEDEN önce Mahmut IŞIK´ı bulduğunu ve konuştuğunu, ATV´den Suat´la Onun evinde buluşarak görüntü verdiğini, sonra Jandarma Genel Komutanlığına gittiğini, burada bir gün 12 sayfa ifade verdiğini, anlattıklarına inanmadıklarını, kaçırılan adamın PKK´lı olduğunu söylediklerini, kendisine 20 Ekim´de Komutan´la görüşeceğini söyledikleri halde 20 gün Ankara´da kaldığını, fakat Genel Komutanla görüşemediğini, ifadesinde askeri personeli ve Jandarmayı da yazdığı için görüşmek istememiş olabileceğini, sonra tayinini istediğini,

10 Kasım´da Elazığ´a tayininin çıktığını, mehil müddetini kullanarak Elazığ´a gittiğini, burada pek hoş karşılanmadığını, bir İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı´na Harekat subaylığı gibi bir göreve verdiklerini, orada bir ay kaldığını, telefon irtibatı falan olmayan bu yere kendisini susturmak için verdiklerin, sonra 30 Kasım´da Diyarbakır´a gidip Devlet Güvenlik Mahkemesi´nde 9 saat 16 sayfa ifade verdiğini, çünkü adliyeye, hukuka güvendiğini,

Hakkari´deki menfaat şebekesine karşı Vali´nin hiçbir etkinliğinin olmadığını, kendisinin de ulaşamadığını, adli sistemin de orada bir şey yapmasının mümkün olmadığını,

Otluca Köyü Olayı :

Yüksekova Tugayı´nın çevresinde tel örgü kıyısında koruma amaçlı pusu atıldığını, bu pusu timinin gece saat 24.20-24.30´da pusuya düşürülerek 2 astsubay, 4 erin şehit edildiğini, telsiz konuşmalarını dinlediğini, şehit olan astsubayların pusuya düşünce ısrarla yardım istediğini, ancak birlik yok bahanesiyle yardıma gidilmediğini, ancak 2 gün sonra bölgede operasyonlara başlandığını, Tugay´a 1-2 km. yakınında bulunan OTLUCA Köyünden başta muhtar olmak üzere 5 yaşında çocuk dahil birçok insanın tugaya götürüldüğünü, bunlardan 5 tanesinin eline illegal 5 kaleş verilerek mahkemeye verildiğini, bununla ilgili arama tutanağı tutması için Alay Komutanı Necati KILIÇKAYA, Yalçın YALINCAK astsubaya emir verdiğini, ancak bu astsubay kabul etmediği için başka bir üstçavuşa tutturduğunu, ancak savcılık bunlara inanmadığı için takipsizlik verdiğini,

Bu arada Otluca Köyünün tamamen boşaltıldığını, köyden 2-4 bin civarında koyunun tugaya getirilerek kesildiğini, bu olaydan sonra bu köyden 24 kişinin kırsala çıkarak örgüte katıldığını, bu hareketle örgütün gücüne güç katılmış olduğunu,

Yücel ZEYDAN ( PKK Yüksekova Dağlıca Tabur Komutanı - Rüstem Kod adlı)

Yücel ZEYDAN´ın Hakkari Milletvekili Mustafa ZEYDAN´ın oğlu olduğunu, İran´da annesinin yanına sık sık gittiğini, (Mustafa ZEYDAN´ın bir karısının da İran´da olduğunu), telefonla babası ile de görüştüğünü, Mustafa ZEYDAN´ın bir oğlunun da Sağlık Bakanlığı´nda üst düzeyde görevli olduğunu,

Yücel ZEYDAN´ın amca çocuklarının da korucu olduğunu, Yücel´le sık sık görüştüklerini, bu nedenle de Hakkari Bölgesinde PKK´nın eylem yapmadığını,

Hakkari´de bütün önemli ihaleleri Mustafa ZEYDAN´ın akrabalarının aldığını, sonunda PKK´ya da devlet parasının gittiğini, son olarak 100 milyonluk Yatılı Bölge Okulu ihalesini yine Mustafa ZEYDAN´ın yakın akrabalarının aldığını,

Mustafa ZEYDAN, istediği adamı korucu yaptırdığını, Vali´ye telefon ettiği zaman almamazlık yapamayacağını,

Yüksekova´lı Mehmet oğlu Bayram AKSU adında bir vatandaşın bulunduğunu, bunun gönüllü istihbaratçılık yaptığını, halen Van´da olduğunu, bunun gerek Yeşille gerekse diğer faili meçhullerle ilgili her şeyi bildiğini,

Aşiret Yapısı :

Hakkari´de irili ufaklı 23 aşiret bulunduğunu, Yüksekova´da da 3 büyük aşiret olduğunu, Bunların Piyaniş , Doski ve Jirki aşiretleri olduğunu, Bunlardan JİRKİ aşiretinin 200 elemanı ile çok ciddi ve samimi bir mücadele verdiğini,

PİYANİŞ Aşiretinin (Mustafa ZEYDAN´ın aşireti) 9 bin korucusu olduğunu, ancak bunların Yücel ZEYDAN nedeniyle PKK ile ciddi bir mücadelesinin olmadığını, Fakin MENGİÇ (RP ilçe başkanı) ´nin yanında bir kuyumcu olduğunu, bu kuyumcudan altın alma olayı olduğunu, suçluların Piyaniş aşiretinden olduğunu, işin içinde bir de asteğmenin olduğunu, bu asteğmenin mağduru sanık olarak mahkemeye çıkardığını, sonra aşiretler arasında husumet olmaması için aşiret ileri gelenlerinin araya girerek barıştırdıklarını,

Korucu Sistemi :

Koruculuk Sisteminde korucubaşı, onun altında tim veya takım komutanı, onun altında da elemanlar olduğu, Her timin 20 kişiden oluştuğu, tim komutanının elemanların vekaletini, korucubaşının da tim komutanlarından özlük haklarına ilişkin vekalet aldığını, korucubaşının kendine bağlı olanların maaşlarını aldığını, asıl mücadeleyi yürütenlere bir çuval un, şeker, çay vs. verilerek işin götürüldüğünü, korucubaşıları ve tim komutanlarının göreve falan gitmediklerini, bunlar şehirde bazı hatırı sayılır kişilerin korunmasında görev almış göründüklerini, şehirde ikamet edip devletten maaş aldıklarını, altlarında yepyeni Toyoto arabalar olduğunu, kısaca iyi menfaat sağladıklarını,

Koruculuk Sisteminin doğuda Silahlı Kuvvetlerin ve Emniyet Teşkilatının bütün etkinliğini bitirdiğini, daha üstün silahlarının olduğunu, ayrıca alt yapısı halk olduğu için daha etkili olduğunu, garip vatandaşın hakkını aramasının mümkün olmadığını, ne Vali´ye ne komutana, ne de korucubaşına ulaşamadığını, adalet sisteminin de doğru çalışmadığını,

Güvenlik güçlerinden bir kısmının da oradaki menfaat işlerine bulaştığını, orada herkesin derdinin iyi model bir araba, bir ev, bir yazlık alıp dönmek olduğunu, dönerken de yanında illegal yollardan edinilmiş silahlar alıp götürdüklerini,

JİTEM ( Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele )

Bunun kanunen mevcut ve örgütlenme şeması içinde bir birim olmadığını, ancak Jandarma´da resmen İstihbarat birimlerinin bulunduğunu, ancak bu birimlerin terörle fiilen mücadele görevlerinin olmadığını, görevlerinin sadece istihbarat olduğunu, JİTEM´in ise Cem ERSEVER tarafından fiilen kurulduğunu, Diyarbakır, Elazığı, Mardin, Hakkari gibi bazı hassas illerde gayriresmi olarak örgütlendiğini, her ilde bulunmadığını, ama JİTEM elemanlarının Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığına bağlı olarak çalıştıklarını, genellikle kod adı kullandıkları, kendisinin Jitem elemanı olmadığını, sadece Jandarma İstihbarat şubelerinde sorgu amiri olarak görev yaptığını,

İstihbarat birimlerinin terörle mücadele yaparken menfaat mücadelesi yaptıklarını, mesela Cem ERSEVER´in yanında çalışan ismini hatırlamadığı bir astsubayın adli emanetteki 2-3 bin silahı alarak güneydoğuda koruculara sattığını, bu kişinin yakalandığını ve yargılandığını,

Cem ERSEVER´in asıl amacının menfaat temini olduğunu, JİTEM adının da birtakım kirli işlerde daha çok işe yaradığını, çünkü terörle mücadele görevi olunca gözaltı süresinin daha uzun olduğunu, sonradan JİTEM´in lağvedildiğini, Cem ERSEVER´in de mecburen emekli olduğunu, kendisini Jandarmanın diğer elemanlarının temizlediği iddiasının yanlış olduğunu, kendisinin çok uyanık birisi olduğunu, kolay tuzağa düşmeyeceğini, ancak Mahkemeye gelirken alarak kaçırdıklarını, sorguladıklarını ve şırınga sorgusu sonucu öldürdüklerini, otopsi raporunu okuyan arkadaşlarından öğrendiğini, bu şırınga sorgusunu herkesin bilmediğini,

Cem ERSEVER´i Habur Gümrük Müdürünün Kemal ismindeki oğlunun (veya şoförünün ) öldürdüğünü, bunu içerde yapılan konuşmalardan bildiğini, şu anda bunu bilenler asker oldukları için konuşmak istemediklerini, ancak not tuttuklarını, ileride çıkıp konuşacaklarını,

Cem ERSEVER´in karısının Suriyeli olduğunu, bu yolla Suriye istihbarat servisi ile irtibat kurduğunu, bu servise bilgi sızdırdığını, bu nedenle de Jandarma Genel Komutanlığı tarafından dışlandığını, bu nedenle de öldürüldüğünü, Yeşil´in de kendisi ile irtibatı dolayısiyle Suriye ile bağlantısı olduğunu,

Uyuşturucu Kaçakçılığı :

Uyuşturucu´da Van´ın bir merkez olduğunu, Van´dan her tarafa uyuşturucu sevkiyatının yapılabildiğini, Pazarlamasının da İstanbul´da yapıldığını, Van´da bir kadının uyuşturucunun THC (Tetro Hidro Karnobilen) yani kalite kontrolünü yaptığını,

Bir başka kanalın yani Suriye hattının Mardin-Habur Hattının olduğunu, buradaki sevkiyatının GKK (Geçici Köy Korucuları) vasıtasıyla, onların gümrüklerdeki akrabaları kanalıyla geçiş sağlandığını,

Daha sonra bu konuda zaafı olan, çok para kazanma hırsı olan güvenlik gücü mensuplarının devreye girdiğini, bunların bazen kendi arabaları ile uyuşturu naklini sağladıklarını, bunların arabalarının aranmadığını, özellikle PKK istihbaratı için Suriye´ye gidip gelenlerin bu arada bu işi de ayarladıklarını, bir menfaat şebekesi oluşturduklarını,

Bu olayları bilen namuslu insanların az olduğunu, ancak atılma veya öldürülme korkusundan konuşamayacaklarını,

Bu menfaat şebekesinin TBMM´ne kadar uzandığını, mesela Mustafa ZEYDAN´ın bu işin içinde olduğunu,

Sedat BUCAK´ın Urfa´da devletten daha güçlü olduğunu, uyuşturucu trafiğinden de menfaat aldığını,

Uğur Mumcu Cinayeti :

Uğur Mumcu´nun C-4 plastik patlayıcısı ile öldürüldüğünü, bunun iz bırakmadığını, Malatya´da Tekin COŞKUN denilen kişinin evinde C-4 bulunduğunu, bu kişinin poliste gözaltına alındığını, kendisini Uğur TONİK adında İstanbul´da oturan yaşlı bir adamın kurtardığını, bu adamla da Tekin COŞKUN´la birlikte Büyük Otel´de görüştüğünü, Tekin COŞKUN´un Uğur MUMCU´nun aleyhine konuştuğunu, onun öldürtmüş olabileceğini,

Tekin COŞKUN´un Alattin ÇAKICI´nın çok yakın arkadaşı olduğunu, çek-senet işiyle uğraştığını, bu nedenle başka şehirlerde de adamının olabileceğini, kendisinin evine giderek görüştüğünü, 361 30 45 çağrı ve 0542 231 02 90 numaralı cep telefonu bulunduğu, bu kişinin Abdullah ÇATLI´yı da tanıdığını,

Eşref BİTLİS Olayı :

Eşref BİTLİS´in kesinlikle suikaste kurban gittiğini, C-4 bombası ile öldürüldüğünü, C-4´ün uçağa pilot elbisesi içinde sokulduğunu, Bursa´lı nöbetçi bir askerin bunu gördüğünü, Jandarma içinde de Eşref Paşa´nın suikastle öldürüldüğüne kanaatinde olan pek çok insan olduğunu, ancak ortaya çıkarılmasının istenmediğini,

Malatya´da Turan Abi gibi akrabalarının bulunduğunu, kendisinin onlarla da sürekli görüştüğünü,

Bahtiyar AYDIN Olayı :

Bahtiyar AYDIN´ı bir PKK itirafçısının öldürdüğünü, sebebinin de Silahlı Kuvvetlerde bir kesimin şiddetten yana olduğunu, bir kesimin de şiddete, öldürmeye karşı olan, halkı kazanalım dediğini, Bahtiyar AYDIN´ın terörle mücadelede şiddete karşı olan bir insan olduğunu, bu nedenle öldürüldüğünü,

Hulusi SAYIN - İsmail SELEN Cinayetleri :

Bunlardan birisinin sağcı, birisinin solcu olduğunu, bir zamanlar Jandarma´da SELENCİLER, SAYINCILAR olduğunu, ideolojik olarak ikiye bölündüğünü, birinin katilinin bir astsubay olduğunu, birisinin diğerine karşı misilleme olarak öldürüldüğünü, yani konunun tamamen ideolojik olduğunu, uyuşturucu falan olmadığını, bunlarda polisin herhangi bir katkısının olmadığını,

Hakkari Emniyet Müdürü :

Şahsen tanımadığını, ancak Mahmut YAŞAR ve Cevat DEMİR adındaki uyuşturucu kaçakçılarının Polis tarafından istihbaratçı olarak kullanıldığını, bundan Emniyet Müdürünün mutlaka haberdar olduğunu, aranan bir şahsın güvenlik güçlerince kullanılmasının yasal olmadığını, bunu doğru bulmadığını,

Operasyon ve İnfaz Timleri :

Operasyon Timlerinin bir Yüzbaşının sorumluluğunda mutlaka rütbeli teğmen, üsteğmen, astsubay veya uzman çavuşlardan, yani gençlerden oluştuğunu, Yüzbaşıdan daha yüksek rütbede kimsenin operasyona katılmadığını, dikkat edilirse şehit olanların hep er, astsubay ve uzman çavuşlardan olduğunu, bunların vatansever, kahraman ve dürüst insanlar olduğunu, operasyon yapılacak yerlerin önceden planlanarak operasyon yapıldığını,

İnfaz timlerinin ise üç kişiden oluştuğunu, çoğunlukla silahsız, korumasız insanlara yönelik olduğunu, bu insanların evlerinden alınarak infaz edilip bir dereye atıldığını,

Öldürülen İtirafçılar :

Üzümlü Karakolu Baskınından sonra teslim olan biri Suriyeli, diğeri Mardin´li 2 kızın Tugaya getirildiğini, sonra kaybolduklarını, yani infaz edildiğini, halbuki Tugayın gözaltına alma yetkisinin olmadığını,

Bu itirafçıları kazanmak gerektiğini belirtmiştir. (Ek:225)

(30 Kasım 2008, 15:11)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=95    yazdır/print


 

Ergenekon soruşturması büyüyor

Ergenekon davasının kapsamı hemen her gün genişliyor, dava büyük yüzleşmelere hazırlanıyor. Duruşma salonu bir kez ek inşaatla büyütüldü ama anlaşılan birçok kez daha büyütülecek. Faili belli ancak arkasındaki güç bilinmeyen eylemler Ergenekon’la çakışmaya başladı. Ergenekon davası, birçok faili meçhul cinayetin ve mağdurunun da gün yüzüne çıkmasında etkili oldu.

27.11.2008 14:28 Ergenekon terör örgütü davası Silivri´de görülmeye devam edilirken, Ergenekon soruşturması da diğer yandan hızla devam ettiriliyor. Öte yandan bugüne kadar faili meçhul kalan ya da sadece tetikçileri yakalanabilen birçok karanlık olay da Ergenekon davasıyla birleştirilmeyi bekliyor. Faili meçhul cinayetlere kurban giden kişilerin yakınları ise Ergenekon davasına müdahil olabilmek için harekete geçti. Danıştay saldırısında hayatını kaybeden Mustafa Yücel Özbilgin´in oğulları davayı Silivri´de yakından izleyerek müdahil olmaya hazırlanıyor. 1996 yılındaki Susurluk kazasından bir ay önce Perinçek´in Aydınlık dergisinde yayınlanan MİT raporunda (1) uyuşturucu kaçakçısı Askar Simitko olarak adı geçen ve Susurluk çetesince öldürüldüğü belirtilen İranlı Asghar Sematgou´nun oğlunun bu davaya müdahil olma talebi, (2) yıllardır Jitem adına Güneydoğu´da cinayet işleyip başka örgütler üzerine attıkları iddiaları medyada yeralan PKK itirafçılarından Abdulkadir Aygan´ın İsveç´ten haber gönderip Ergenekon davasında sanık-tanık-mağdur olarak ifade vermek istemesi, (3) 1995 yılında Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in PKK ile girdiği çatışmada alnından vurulup öldürüldüğü´nün açıklanmasına karşın kocasının PKK tarafından değil Güneydoğu´da uyuşturucu ile şiddetle mücadele etmesinden rahatsız olan Veli Küçük´le ilişkili devlet içindeki çetelerce ensesinden vurulup öldürüldüğünü o tarihten beri iddia eden ve 18 Temmuz 2008´de Ergenekon savcılarına başvurup (4) beraberindeki tüm belgeleri teslim eden eşi Tomris Özden´in davaya müdahillik talebi, (5) Özdemir Sabancı ve Necip Hablemitoğlu cinayetleri (6) ile son olarak Üzeyir Garih cinayetinin de Ergenekon Savcıları tarafından Ergenekon Davası kapsamına alınmış olması (7) bunun son örneklerini oluşturuyor. Ergenekon davasının kapsamı genişledikçe genişliyor... İtalya´daki gladio davası da ilk başlarda üç-beş kişiyle başlayıp 3500 kişinin yargılandığı bir davaya dönüşmüştü.

Tomris Özden: Beni uyaran herkes susturuldu ve eşim alnından değil ensesinden vuruldu

Güneydoğu´da Orgeneral Eşref Bitlis ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın esrarengiz ölümleri ile aynı döneme denk gelmesiyle dikkatleri çeken Albay Rıdvan Özden´in Mardin´de öldürülmesi olayıyla ilgili eşi Tomris Özden, 18 Temmuz 2008´de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na suç duyurusu yaparak (8) Ergenekon savcılarından eşine otopsi yaptırmalarını istedi. Tomris Özden, eşinin zamanında yetkililerin açıkladığı gibi PKK´lılarca uzun menzilli tüfekle alnından değil ensesinden, yakın mesafeden Veli Küçük´ün dahil olduğu devlet içi çetelerce öldürüldüğünü belirtti. Oğuztan ve Güney tarafından saatlerce sorgulandığını söyleyen Özden, kocasını öldüren tetikçiyi nasıl tanıdığını da anlattı. Taraf gazetesinde (9) yer alan habere göre, Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in 1995 yılında PKK ile girdiği çatışmada öldürüldüğü´nün açıklanmasından bu yana, konu kapanmadı. Kışlanın dışında, Kanas silahla alnının ortasından vurulduğu söylenen Albay Özden´in eşi Tomris Özden, kocasının cenazesini almaya gittiği andan itibaren yapılan tüm açıklamalara karşı çıkarak yetkilileri gerçeği açığa çıkarmaya çağırdı.

13 yıldır bekliyordu

Tam 13 yıldır, yetkililere başvurma, medyadan çağrı, kitaplar, bu kitaplar aracılığı ile savcılıklardan soruşturma açılmasını talep etme gibi her yolu deneyen Tomris Özden hiçbirinden sonuç alamadı. İnsan haklan ve barış aktivisti oldu. Polisten dayak yedi. Tehditlerle uğraştı. En yakınlarından, ailesinden bile baskı gördü. Hatta ona Sen PKK´ya mı çalışıyorsun bile dediler. Ama yılmadı. Kendisinin deyişiyle inatçı bir kadın. Oysa kocasının ardından annesini, onun ardından iki kardeşini kaybeden Özden, yaşadığı stres ve üzüntü sonucu dört yıl da hastalıklarla uğraştı. Bir dönem hep yanında olanların, o sıkıntılı günlerde bir kez bile kapısını çalmamalarına kırgın olsa da, yaptıklarından pişmanlık duymadığının altını özenle çizdi.

Ve Ergenekon Savcıları dinledi

Bugünlerde yeni kitabı için çalışan Tomris Özden heyecanlı. Bu heyecana, yıllar süren uğraşlarının sonucu olarak gördüğü, Rıdvan Özden dosyasının Ergenekon soruşturması kapsamına alınmasının yarattığı umut da eşlik ediyor. İlk ve öncelikli talebi, Rıdvan Özden´e otopsi yapılması. Bugüne kadar onu dinlemeyen, duymayan savcıların aksine Mehmet Ali Pekgüzel ve Zekeriya Öz´ün ona neredeyse bir günü ayırmaları umutlarını tazelemiş.

Kendim gittim

Tomris Özden, Rıdvan Özden dosyasının Ergenekon kapsamına alınmasını ise o hep koruduğu inatçılığı ile sağladığım söyledi. Çıkan haberlerin aksine savcıların çağırmadıklarını, kendisinin gittiğini vurgulayan Özden, şunları anlattı: Soruşturmasının daha birinci dalgasıydı. Tuncay Güney, Ümit Oğuztan ve Veli Küçük´ün adları ilk kez gündeme gelmişti. Ben bu isimleri 13 yıl önce yazmışım, bu isimleri telaffuz etmişim. Nisan sonu, mayıs başı falandı. Savcıların adını bile bilmiyorum. Girdim savcılığa, devlet hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum, dedim. Adının daha sonra Mehmet Ali Pekgüzel olduğunu Öğrendiğim savcı dilekçemi aldı. Önce pek ilgilenmediler. Hatta beni Eşref Bitlis´in karısıyla karıştırdılar. Ama sonra sürekli soru sormaya başladılar. Kitaplarımdan bahsedince onları da istediler. O gün eve Terörle Mücadele polisleri bir kaç kez gelip gitti. Evdeki bütün yazılı dokümanları verdim. Neredeyse akşam saat 19.00´a kadar onlarla birlikteydim.

Günlükleri bir gazi getirdi

Özden, Savcılığa verdiğim günlükleri bana bir gazi getirdi dedi ve bir dönem kendisini suçlayanların daha sonra bilgi ve belge getirmeye başladıklarına dikkat çekti. Savcılığa verdiği bölümün 15-20 sayfa olduğunu söyleyen Özden, eşinin ölüm haberi üzerine gittiği misafirhanede eşinin odasının talan edildiğini, bütün dolaplarının boşaltıldığını, ortalığa saçıldığını anlatarak, bu ortamda günlüklerin de darmadağın edildiğini söyledi. Anlaşılan bir bölümünü de bu gazi almış diyen Özden, önce kendisine yardım etmeye çalıştığını zannettiği, ama sonra kendisini tehdit eden üsteğmen hakkında da suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.

Üsteğmen L.G. uyardı

Üsteğmen L.G´nin kendisine Rıdvan Albay çok sevdiğim bir insandı. Size sövebileceğim tek şey, elbiselerini isteyin. Özellikle de kepini. Çünkü dendiği gibi kepinin ön tarafında kurşun izi yoktu. Elbiselerini mutlaka isteyin dediğini ama bunun duyulması üzerine bu kez de kendisini tehdit ettiğini anlatan Özden, söz konusu üsteğmenin ağır baskı yaşadığını da ekledi.

Konuşunca öldürüldü

Tomris Özden, Albay Rıdvan Özden´in postası olan Erhan´ın ise konuştuğu için öldürüldüğünü iddia etti. Özden, bir polis memurunun bir gösteri sırasında yanma geldiğini ve Erhan´ın dayısı olduğunu ve Erhan´ın öldüğünü söylediğini aktardı: Erhan bize, ´Rıdvan Albay´a PKK ölüsü gibi davrandılar, soydular, son kuruşuna kadar aldılar. Anıları, defterleri her şeyi´ dedi. Bu konuşmadan sonraydı. O polis memuru Erhan ile iki arkadaşını bir otomobilin biçtiğini ve sonra da kaçtığını söyledi. Olayın kaza olduğuna inanmadığını da ekledi.

Kocamın katiline emanet ettiler

Eşinin cenazesini almak üzere Mardin´e gittiğinde, kendisini hastaneye, havaalanına götürüp getirmesi için yanına verilen kişinin kimliğini yıllar sonra öğrenen Tomris Özden, bu kişinin ´Zeki´ kod adlı İ.Y. olduğunu, itirafçılar Murat İpek ve Murat Demir´den öğrendiğini belirterek, yaşadıklarına ilişkin çarpıcı bilgiler aktarıyor. Yanımda dolaşan, sözüm ona beni sağa sola götürsün diye verdikleri bir adam vardı. Ben de eşimin vurulduğunda üstünde olan eşyalarını araştırıyorum. Bu adam bana ´Onların hepsi yakıldı, boş ver bacım. Onlar kötü anılar. Al işte yenilerden. Hadi bacım hadi...´ deyip duruyordu. Bu adamın tarifini, yıllar sonra itirafçılar Murat İpek ve Murat Demir sordu, çizdirdiler bana adamı, zaten çok ilginç bir tipti. Seyrek sakallı, köse gibi bir adamdı. Benzi sarı, Tatar suratlı bir çocuk. Elmacık kemikleri çıkıktı. Eşinizi işte o vurdu dedi itirafçılar. Bana tipini çizdirdiler. Kısa boylu, elmacık kemikleri çıkık, sapsarı. Adamı tanımlayınca, ´tamam işte o Zeki kod adlı İ.Y´ dediler.

Eşinin yardımcısını suçladılar

Tomris Özden, İ.Y´yi eşinin yardımcısı Binbaşı C.K´nın tetikçi olarak kullandığını öne sürerek gerekçelerine ilişkin de şunları anlattı: Benim eşim dürüst ve savaşa karşı bir insandı, ancak eşimin yardımcısı olan C.K. haraç ve uyuşturucu gibi kirli işlere karışıyordu. Eşim bu kirli işleri öğrenince C.K., sürekli yanında bulunan İ.Y. isimli tetikçiye eşimi öldürttü. İ.Y´nin Mardin´de askerlik yaparken dört kişiyi daha öldürdüğünü de öğrendim. Bendeki bu bilgileri, kısa bir süre önce basına açıklamalar yapan PKK itirafçısı Murat İpek de yüzyüze görüşmemiz sırasında doğruladı.

Ergenekon kapsamında

Davası görülen Ergenekon soruşturması kapsamına savcılığa teslim edilen Rıdvan Özden´in dosyasında Murat Demir ve Murat İpek´in itiraflarının yer aldığı kaset de bulunuyor.

Güney´le Oğuztan beni sorguladı

Ergenekon´un ünlü isimleriyle ilginç anlar yaşayan Tomris Özden, bu isimler tarafından saatlerce sorgulanışını ve Tuncay Güney´in düğününe davet edilişini şöyle anlattı: Tuncay Güney o sıralar beni çok sık arıyordu. 1996 falandı. Sıradan bir gazeteciydi benim için. Önce Akşam Gazetesi adına bir röportaj yaptık. Sonra bir gün de, Barış Otobüsü eyleminden sonra aradı. Flash TV´de çalıştığım söyledi, programa davet etti. Ben de elbette sesimi duyurabildiğim kadar duyurmaya çalışıyordum. Gittim, Ümit Oğuztan´la ikisi beni bir odaya kapadı. Ve 4-5 saat sorguladılar. O süre içinde bir kaç kez Veli Küçük Paşa´yla da telefonla konuştular. Sonra bir kez Oğuztan arayıp, ´yanlış anlamayın falan´ dedi. Tuncay Güney´le ise bir daha hiç görüşmedim.

Düğünde altın taktım

Düşünün, o kadar ilgiliydi ki Tuncay Güney, Rıdvan´ın öldürülmesiyle, beni hemen her gün arıyordu. Bir gün geleceğini söyledi ve düğününe davet etti. Hatta bana, ´Ama benim eşim türbanlı, siz türbanlılarla bir araya gelmezsiniz ki´ dedi. Ben de, benim için önemli olanın insan olduğunu belirterek, tabii ki gelirim dedim. Gerçekten de bütün davetliler, gelin bile türbanlıydı. Geline de altın taktım. Ben hala inanamıyorum. O kadar efendi, o kadar duygusal bir çocuktu ki.

(1) http.//www.kontrgerilla.com/raporlar/Susurluk_MITRaporu.asp#simitko

2) http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Detay&ArticleID=908933&Date=18.11.2008

3) http://istihbarat.wordpress.com/2008/09/30/eski-pkkli-ve-jitem-itirafcisi-abdulkadir-aygan-ifade-vermek-istiyor/

4) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=565629

5) http://www.taraf.com.tr/haber/22335.htm

6) http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=195203

7) http://www.haksozhaber.net/news_detail.php?id=5876

8) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=565629

9) http://www.taraf.com.tr/haber/22335.htm

(27 Kasım 2008, 14:28)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon iddianamesinde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=88    yazdır/print


 

Görüntülenen: 31 - 40 (Toplam 38)  |  Önceki 10



ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.853.290