Tam
EskidenYeniye
 
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..         "ridvanozsui" için arama sonuçları    (Toplam 38 sonuç)          


Ersöz´ü öldürmek isteyen suikastçiden itiraflar

Ergenekon sanığı Levent Ersöz´e tedavi gördüğü hastanede ateş açan Erhan Keskin´in eylemi, Ersöz´e suikast amacıyla gerçekleştirdiği belirtildi. Suçlamayı önce kabul etmeyen sanık Keskin´in daha sonra itiraflarda bulunduğu ortaya çıktı. Keskin, Ersöz´ün konuşmaması için mesaj vermek amacıyla Sedat Dinçer adlı askerin yönlendirmesiyle hastaneye gittiğini anlattı. Savcı Zekeriya Öz tarafından hazırlanan iddianamede ´Açık kaynaklara düşen ses kayıtlarında örgütü deşifre edeceğinden bahsettiği ve bunun da Ergenekon silahlı terör örgütü içerisinde ciddi rahatsızlıklara neden olduğu şüphelinin bu eylemi gerçekleştirmesinden anlaşılmaktadır´ denildi. İnternete düşen ve Ersöz´e ait olduğu belirtilen ses kaydında, ´Ben ışığı göremezsem onlara da göstermem´ ifadeleri yer almıştı.

Ersöz´ü öldürmek isteyen suikastçiden itiraflar

Ergenekon sanığı Levent Ersöz´e tedavi gördüğü hastanede ateş açan Erhan Keskin´in eylemi, Ersöz´e suikast amacıyla gerçekleştirdiği belirtildi. Suçlamayı önce kabul etmeyen sanık Keskin´in daha sonra itiraflarda bulunduğu ortaya çıktı. Keskin, Ersöz´ün konuşmaması için mesaj vermek amacıyla Sedat Dinçer adlı askerin yönlendirmesiyle hastaneye gittiğini anlattı. Savcı Zekeriya Öz tarafından hazırlanan iddianamede ´Açık kaynaklara düşen ses kayıtlarında örgütü deşifre edeceğinden bahsettiği ve bunun da Ergenekon silahlı terör örgütü içerisinde ciddi rahatsızlıklara neden olduğu şüphelinin bu eylemi gerçekleştirmesinden anlaşılmaktadır´ denildi. İnternete düşen ve Ersöz´e ait olduğu belirtilen ses kaydında, ´Ben ışığı göremezsem onlara da göstermem´ ifadeleri yer almıştı.

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Servisi´nde silahla ateş edilmesi olayı ile ilgili iddianamede örgütün Ersöz´den rahatsız olduğu anlatıldı. Savcı Zekeriya Öz tarafından hazırlanan iddianamenin ´Delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi´ başlıklı bölümünde şüpheli Erhan Keskin´in emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün susturulması için örgüt tarafından verilmiş emri yerine getirmek amacıyla 8-10 gün hastane içerisinde ve çevresinde keşif yaptığı kaydedildi. Ersöz´le bir husumeti bulunmayan Keskin´in çelişkili ifadeler vererek gerçek amacını gizlemeye çalıştığı iddianamede belirtildi. Keskin´in eylemi Ergenekon terör örgütü adına yaptığı ve Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olduğu ifade edilen iddianamede, Levent Ersöz´ün açık kaynaklara düşen ses kayıtlarında örgütü deşifre edeceğinden bahsettiği ve bunun da Ergenekon silahlı terör örgütü içerisinde ciddi rahatsızlıklara neden olduğu, şüphelinin bu eylemi gerçekleştirmesinden anlaşılmaktadır. ifadeleri yer aldı. İddianamede, Keskin´in kendisini fark eden güvenlik görevlilerine ateş ettiği belirtildi.

Önce reddetti sonra konuşmaya başladı

Ersöz´ün müşteki olarak yer aldığı iddianamede şüpheli Erhan Keskin, savcılık ifadesinde önce suçlamaları reddetti. Hastaneye Sedat Dinçer adlı astsubaydan alacağını istemek amacıyla gittiğini savunan Keskin daha sonra asıl amacını anlatıyor. Keskin, Ben otogarda yazıhanede otururken yanıma Sedat´ın kullandığını düşündüğüm biri geldi. Kısa bir sohbetten sonra bana, ´Sen Sedat´ı tanırmışsın. Güvenilir adammışsın diyerek Ersöz´ün bulunduğu hastaneye gitmesini istediğini anlattı. Parasının olmadığını söylemesi üzerine bu şahsın, ´sen işini yap para seni bulur´ dediğini ifade eden Keskin, Sedat´ın adamından bu talimatı aldıktan sonra hastaneye gittim, beklemeye başladım. dedi. Tecrübesi ile amacımın ne olduğunu hemen anladığını belirten Keskin, amacın orada silahlı bekleyerek görevliler tarafından fark edilmesi ve problem yaşanması olduğunu söyledi. Bunun sonucunda da kamuoyuna Ergenekon terör örgütü tarafından Ersöz´ün konuşmaması için mesajın verilmesi olduğunu anlatan Keskin, neticenin de böyle olduğunu kaydetti. Sedat Dinçer´in kilit adam olduğunu iddia eden Keskin, Şener Eruygur ile de ilişkili olduğunu öne sürdüğü Dinçer´in dinlenmesi durumunda çok şeyin anlaşılacağını söyledi. Hakkında bu soruşturma kapsamında takipsizlik kararı verilen Astsubay Sedat Dinçer´in kendisini Diyarbakır´a götürdüğünü de anlatan Keskin, Ermenice kursa gönderdiklerini daha sonra da Erivan, Bakü ve Karabağ´a giderek bilgi topladıklarını söyledi.

Şemdinli´deki ´iyi çocuklar´ Temizöz´ün adamı

İfadesinde değişik iddialar ileri süren Keskin, Şemdinli´de kitabevinin bombalanmasında adları geçen ve eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt´ın ´tanırım iyi çocuktur´ dediği astsubay Ali Kaya ile Özcan İldeniz hakkında da iddialarda bulundu. Keskin, Diyarbakır´dayken Yenikapı Mahallesi Morpetyus Keldani Kilisesi ile oradaki camii arasında bulunan boşlukta Ali Kaya ve Özcan İldeniz üniformasız geziyordu. Mahalleliler, ´Yüzbaşı Cemal Temizöz´ün ekibi burada dolaşıyor´ sözlerini duydum. Onlara, ´Dikkatli olun´ dedim. Ali Kaya ve Özcan İldeniz sürekli hareket halindeydiler. PTT´ye ait ankesörlü telefondan konuşuyorlardı. Özcan bir ara Ali´ye ´Gel gel bize gel dediler´ diye seslendiğini duydum. Akrep olarak bilinen askeri araçtan büyük bir çuval indirdiklerini gördüm. Köprünün karşısındaki trafonun yanına götürüp Çarıklı köyü kenarında kazı yapıyorlardı. Sedat Dinçer bana, ´kesin bir şeyler gömdüler. Ama ne bilmiyorum´ dedi iddialarında bulundu. Ali Kaya ve Özcan İldeniz´i ertesi gün takip ettiklerini anlatan Keskin, akrep aracının tekrar yanına gelerek araçtan bir çuval indirildiğini ifade etti. Keskin, Kürek ile 5-10 dakikada o çuvalı gömdüler. Onlar ayrıldıktan sonra gömü yerine baktık, toprağın şeklinden oraya bir şeyler gömüldüğünü anladık. Sedat´ın yanına gittik. Sedat, bize ´sizin yüzünüzden başıma bela gelecek. Bu kişiler Cemal Temizöz´ün adamı.´ dedi. diye konuştu.

Türkan Saylan´ın cenaze töreni

Keskin, Sedat´ın kendisine Ermenistan ve Karabağ´da çalışmalar yaptıklarını söylediğini, ne gibi çalışmalar diye sorduğumda Sen her şeyi bilmek zorunda değilsin. Benim arkamda Hasan Iğsız ve Altay Tokat paşa var. diye beni terslediğini öne sürdü. Vefat eden ÇYDD Başkanı Türkan Saylan´ın cenazesiyle ilgili ilginç iddialarda bulunan Keskin, Sedat Dinçer ile Esenler otogarında bulunan bir yazıhanede sık sık buluşuyorduk. Sedat, Türkan Saylan´ın cenazesine katılmamı ve Sedat´ın kullandığını tahmin ettiğim bir adamın adını verdi. Herhangi bir provokasyonu önlemek için cenazeye gittim. 2 adet silahla cenazeye katıldım. Cenazeye gittiğimde yanıma Kemal Kerinçsiz´in katibi olan bir bayan geldi. Bana, Kemal Kerinçsiz, Arif Doğan ve Fikri Karadağ´ın yakınlarının burada olduğunu ve arkalarından yürümemi istedi.

Susurlukçu Ayhan Çarkın

Eski Özel Harekat polisi Ayhan Çarkın ile Susurluk hükümlüsü Oğuz Yorulmaz´ın kardeşinin konuşmalarına şahit olduğunu belirten Keskin, ikilinin intihar ettiği belirtilen Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay´ın cenazesinde Ergenekon terör örgütünün suikast yapacağı isimleri konuştuklarını öne sürdü. Oktay´ın Malatya Hekimhan ilçesindeki cenazesine katıldığı sırada cami avlusunda şahit olduğu olayı savcıya anlatan Keskin, Cenazede bulunduğum sırada hemen yanı başımda duran Eski Özel Harekatçı ve Susurluk davasının mahkumu Ayhan Çarkın ile Oğuz Yorulmaz´ın (Susurluk hükümlüsü) kardeşi Yavuz Yorulmaz´ın konuşmalarına kulak verdim. Ayhan Çarkın, Yavuz´a ´İbo´yla Veli içeride ama bugünlerde güzel ses getirecek işler yapacaklar´ dedi. Çarkın, bu şahısların Susurluk´ta kendilerine sahip çıkmadıklarını ve bu kişilerle işinin olmadığını da söyledi. Yavuz da ´O zaman bunlar birilerini indirecekler´ dedi. Ayhan Çarkın bu kişilerin kimler olabileceğini anlatmaya başladı. Yavuz kimler olduğunu sorunca Ayhan tek tek isimleri saymaya başladı. Süryani Metropoliti Yusuf Çetin, Bartholomeos, Mesrof Mutafyan´ın yardımcısı Aram Ateşyan, Sivas´ta bulunan Minas Durmaz´ın isimlerini saydı. Sonra Diyarbakır´da açılıma destek veren Kutbettin Arzu, Abdullah İşten, Cuma İşten ve Sezgin Tanrıkulu´nu da saydı. MİT´ten de Cevat Öneş´in çok konuştuğunu, onun hedef olabileceğini söyledi. Hatta konuşmalar sırasında Ayhan Çarkın ´Pimaşlara kerizler sahip çıkamamışlar´ dedi. Pimaşlardan kasıt da lav silahlarıydı. dedi. ( Cihan)

İddianame ayrıntıları belli olmaya başladı: Suikastçiye 62,5 yıl hapis istemi

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün tedavi gördüğü hastanede ateş açtığı ileri sürülen Erhan Keskin hakkında 33 yıl 3 ay ile 62.5 yıl arasında değişen hapis cezası istemli iddianamede, Ergenekon terör örgütünün görevlendirdiği şüphelinin, Ersöz´ü susturmak ve ona gözdağı vermek amacıyla yattığı hastaneye gönderildiği belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz´ün hazırladığı 16 sayfalık iddianamede, ikinci Ergenekon davası tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hüseyin Keçeci ve Mehmet Çakın müşteki, Ertan Taşkın ise mağdur olarak yer aldı.

İddianamede, Ergenekon davasının tutuklu sanığı olan ve halen İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Bölümünde yatılı olarak tedavi gören emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün, bir ses kaydında, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü´nü deşifre edeceğinden bahsettiği, Ergenekon terör örgütünün şüpheli Erhan Keskin´i görevlendirerek Ersöz´ün susması ve gözdağı vermek için yattığı hastaneye gönderdiği, şüpheli Keskin´in hastanedeki güvenlik görevlilerinin kendisini fark etmesi üzerine bu görevlilere silahla ateş ettiği ve kaçmaya çalışırken yakalandığı ifade edildi.

-LEVENT ERSÖZ´ÜN EYLEMLE İLGİLİ İFADESİ-

İddianamede, hastanedeki güvenlik görevlilerinden kaçan Keskin´in kullandığı silahtan oturduğu evin camına 1 mermi isabet eden Ertan Taşkın´ın ifadelerine de yer verildi. Müşteki Levent Ersöz´ün de hastanede polislerce alınan ifadesi de yer alan iddianamede, Ersöz´ün eylemi basından öğrendiği, bunun için avukatlarının Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi sundukları, fotoğrafları gösterilen şüpheliler Erhan Keskin ve Sedat Dinçer´i tanımadığı, olay öncesi veya sonrası herhangi bir kişi ya da örgütten tehdit almadığı, bulunduğu ortamda koruma altında olduğu için tehdit almasının mümkün olmadığı ve şüpheli Erhan Keskin´den şikayetçi olduğu yönünde beyanda bulunduğu dile getirildi.

İddianamede, şüpheli Keskin´in de savcılık sorgusunda, 1995´de Ankara´da astsubay olarak görev yapan Sedat Dinçer isimli şahsa araba sattıktan sonra onunla samimi olduğu, Dinçer ile Diyarbakır´a gittikleri, Dinçer´in Diyarbakır´da kendisini korucubaşı Cimşit Aksu ve kardeşi Rıdvan ile tanıştırdığı, Dinçer´i yönlendirenin Ankara´da görevli Köksal Karabay isimli bir Orgeneral olduğu, Diyarbakır´da bir evde Anuş isimli bir kadının kendisiyle birlikte Cimşit ve Rıdvan isimli şahıslara Ermenice kursu verdiği, bu kursu 7. Kolordu´nun verdiği talimatla aldığı, evi kiralayanın da askeri eğitim verdiği ve daha sonra Erivan, Bakü ve Karabağ´a gidip bilgi topladıkları ifadelerini kullandığı kaydedildi.

-BEHÇET OKTAY´IN CENAZESİ-

Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay´ın Malatya Hekimhan ilçesindeki cenazesine katıldığını belirten Keskin´in, cenazede şahit olduğu konuşmaları da anlattığı belirtilen iddianamede, Keskin´in şu ifadelerine yer verildi:

Cenazede bulunduğum sırada hemen yanı başımda duran Eski Özel Harekat´çı ve Susurluk davasının mahkumu Ayhan Çarkın ile Oğuz Yorulmaz´ın kardeşi Yavuz Yorulmaz´ın konuşmalarına kulak verdim. Ayhan Çarkın Yavuz´a, ´İbo´yla Veli içeride ama bugünlerde güzel ses getirecek işler yapacaklar´ dedi. Çarkın, bu şahısların Susurluk´ta kendilerine sahip çıkmadıklarını ve bu kişilerle işinin olmadığını da söyledi. Yavuz da, ´O zaman bunlar birilerini indirecekler´ dedi. Ayhan Çarkın, bu kişilerin kimler olabileceğini anlatmaya başladı. Yavuz, kimler olduğunu sorunca Ayhan tek tek isimleri saymaya başladı. Süryani Metropoliti Yusuf Çetin, Bartholomeos, Mesrop Mutafyan´ın yardımcısı Aram Ateşyan, Sivas´ta bulunan Minas Durmaz´ın isimlerini saydı. Sonra Diyarbakır´da açılıma destek veren Kutbettin Arzu, Abdullah İşten, Cuma İşten ve Sezgin Tanrıkulu´nu da saydı. MİT´ten de Cevat Öneş´in çok konuştuğunu, onun hedef olabileceğini söyledi. Hatta konuşmalar sırasında Ayhan Çarkın, ´Pimaşlara kerizler sahip çıkamamışlar´ dedi. Pimaşlardan kasıt da lav silahlarıydı.

İddianamede yer alan ifadesinde, Şemdinli´de Umut Kitapevi´ni bombaladığı iddia edilen askerler Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile ilgili bilgiler veren Keskin´in, Veli Küçük ve Arif Doğan ile Sedat Dinçer´in ilişkisinin olduğunu anlattığı ve Sedat bana, ´Arif Doğan´ın Hollanda´nın Amsterdam şehrinde Türkiye´den kaçırdığı paralarla iş merkezi var, kızı Zeynep Doğan işletiyor´ dedi iddiasında bulunduğu da kaydedildi.

-RIDVAN ÖZDEN´İN VURULMASI-

Keskin´in ifadesinde, Bahtiyar Aydın ve Rıdvan Özden isimli askeri şahısların vurulmasıyla ilgili Sedat Dinçer´in bilgisinin bulunduğunu, Dinçer´in kendisine bu iki şahsın nasıl öldürüldüğünü, bunları öldürenin kendi içlerinden biri olduğunu ve bununla ilgili delilinin olmadığını anlattığını aktardığı belirtilen iddianamede, Keskin´in, Sedat Dinçer´in kuryesi tarafından otogarda hastaneye yönlendirildiğini, kendisine ´hastanede önemli bir kişi var, sen ne yapacağını bilirsin, orada bulunman gerekir. Git orada takıl ve bekle´ dendiğini, ilk 4-5 gün Levent Ersöz´ün orada yattığını bilmediğinden hastane civarında dolaştığını, üzerinde kendisine ait ruhsatlı silahı olduğunu, daha sonra Ersöz´ün yattığını öğrendiğini, kendisinden istenenin Ersöz´ün yanına gidip gelenleri takip ederek Sedat Başçavuşa bilgi vermek olduğunu, bu amaçla hastanede kaldığını, Ersöz´e karşı bir eylem yapma amacında olmadığını ve Sedat Dinçer´e bağlı haber elemanı olarak görev yaptığını belirttiği dile getirildi.

Keskin´in Türkan Saylan´ın cenazesinde Sedat isimli şahsın talimatıyla herhangi bir provokasyon olayını önlemek amacıyla adını verdiği kişilerin yakınında bulunduğunu belirttiği anlatılan iddianamede, şüpheli Erhan Keskin´in bilinçli olarak çelişkili ifadeler verdiği, Ergenekon davası sanığı Levent Ersöz´ün susturulması için örgüt tarafından verilen emri yerine getirmek için 8-10 gün kadar hastane çevresi ve içinde keşif çalışması yaptığı, Ersöz´ün başında bekleyen görevlileri yalan beyanda bulunarak atlattığı, hastanede maske kullanarak kendisini gizlediği ve amacına ulaşmak için her yolu denediği ifade edildi.

-İKİ KEZ ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS-

İddianamede,Şüphelinin tüm bu eylemleri ´Ergenekon´ silahlı terör örgütü adına yaptığı ve Levent Ersöz ile herhangi bir husumetinin de bulunmadığı, yakalandıktan sonraki ifadelerinde de sürekli yanlış beyanlar vererek gerçek amacını gizlemeye çalıştığı anlaşılmakla bu eylemleri yapması için kendi anlattığı sebeplerin de bulunmadığı göz önüne alındığında şüphelinin bu eylemi örgüt adına yaptığı ve ´Ergenekon´ silahlı terör örgütü üyesi olduğu sonucuna varılmıştır ifadesi kullanıldı.

Şüpheli Keskin´in tüm eylemleri bilinçli bir şekilde planlayarak sanık Levent Ersöz´ü öldürmek amacıyla hastaneye gelip keşif yapıp günlerce beklediği, şüphe çekmesi üzerine güvenlik görevlilerine doğru hedef gözeterek birden çok ateş ettiği, sonra kaçmaya çalıştığı, bahçede kaldırıma çarparak düştüğü, bu sırada yine görevlilere ateş ettiği ve zorla yakalandığının anlaşıldığı belirtilen iddianamede, Keskin´in örgüt talimatları çerçevesinde tutuklu sanık Levent Ersöz´ün örgütü deşifre edici açıklamalar yapmasını engellemek için gözdağı vermek amacıyla bu eylemi gerçekleştirdiği, bu eylemi gerçekleştirirken meskun mahalde halkı tehlikeye sokacak şekilde silahla ateş ettiği, yakalanmamak için iki güvenlik görevlisine ateş ederek iki kez öldürmeye teşebbüs suçunu işlediği ve ruhsatsız silah bulundurduğu kaydedildi.

İddianamede, şüpheli Erhan Keskin´in, 2 kez adam öldürmeye teşebbüs etmek suçundan 24 ile 40, terör örgütü üyesi olmak suçundan 7,5 ile 15, Genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçundan 9 ay ile 4,5 yıl ve 6136 sayılı ateşli silahlar kanununa muhalefet etmek suçundan da 1 ile 3 yıl olmak üzere toplam 33 yıl 3 ay ile 62.5 yıl arasında değişen süre hapisle cezalandırılmasın talep edildi. ( Zaman)

(01 Kasım 2010, 17:57)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon tutuklusu Ersöz´e Çapa Hastanesi´nde suikast girişimi manşetlerimiz

´Işık göremezsem onlar da göremez´

Belge mahkemeye, mesaj komutanlara

Ersöz´e et yiyen bakteriyle suikast

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2455    yazdır/print


 

Aygan: Demirel destek verince JİTEM faili meçhulleri işledi

PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan NTV´ye yaptığı açıklamada, JİTEM grubunun o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüştükten sonra siyasi iradenin verdiği destekle faili meçhul cinayetler işlediğini söyledi: ´Bu görüşmenin ardından grup komutanımız Abdulkerim Kırca´ya, Hasan Kundakçı ve Ünal Erkan ´Korkmayın, maddi ve manevi her konuda arkanızdayım´ dedi. Bu açıklamanın ardından JİTEM´e kamyon dolusu malzeme geldi. Sekiz telefon hattını aynı anda dinleme imkanına sahip yeni cihazlar gönderildi. Yani siyasi iradenin verdiği destekle faili meçhul cinayetler işlediler.´ 1993´te Bingöl´de 33 askerin şehit edildiği olayda PKK´lı grubun başındaki ikinci ismin halen Almanya´da yaşadığını söyleyen Aygan, JİTEM ve faili meçhullerle ilgili Diyarbakır savcılığının yönelttiği 57 soru hakkında da konuştu.

Aygan: Demirel destek verince JİTEM faili meçhulleri işledi

PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan NTV´ye yaptığı açıklamada, JİTEM grubunun o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüştükten sonra siyasi iradenin verdiği destekle faili meçhul cinayetler işlediğini söyledi: ´Bu görüşmenin ardından grup komutanımız Abdulkerim Kırca´ya, Hasan Kundakçı ve Ünal Erkan ´Korkmayın, maddi ve manevi her konuda arkanızdayım´ dedi. Bu açıklamanın ardından JİTEM´e kamyon dolusu malzeme geldi. Sekiz telefon hattını aynı anda dinleme imkanına sahip yeni cihazlar gönderildi. Yani siyasi iradenin verdiği destekle faili meçhul cinayetler işlediler.´ 1993´te Bingöl´de 33 askerin şehit edildiği olayda PKK´lı grubun başındaki ikinci ismin halen Almanya´da yaşadığını söyleyen Aygan, JİTEM ve faili meçhullerle ilgili Diyarbakır savcılığının yönelttiği 57 soru hakkında da konuştu.

İsveç´te yaşayan PKK ve JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan, NTV´ye çarpıcı açıklamalarda bulundu. Diyarbakır´da süren JİTEM soruşturması kapsamında geçtiğimiz günlerde savcının kendisine yönelttiği soruları yanıtladığını belirten Aygan, birçok faili meçhul cinayet hakkında bilgi verdiğini söyledi. Aygan, 23 Ekim´de yapılan ve ´Bugün Artı´da yayınlanan röportajda Aygan, 6 Ekim´de 6-7 saat, 20 Ekim´de 7 saat, 21 Ekim´de de 3 saat savcı ve gizli polise ifade verdiğini söyledi. Türkiye´deki davaları basından takip ettiğini belirten Aygan, Bunların dışında, ele alınmayan konularda da sorular soruldu. Bunlar arasında faili meçhuller de var. Gaffar Okkan, Musa Anter, 33 asker olayları, Mardin Alay Komutanı Rıdvan Özden albayın vurulması, Bahtiyar Aydın, Tunceli Alay Komuta´nın olayı... Hepsini genel çerçevede ele aldım ve görüşümü savcılığa gönderdim dedi. Kendisine 57 civarında isim ve soru yöneltildiğini, sorulmasa da bilgisi dahilinde olan şeyler hakkında da konuştuğunu belirten Aygan, bunların yaklaşık 30 sayfa tuttuğunu söyledi.

33 asker olayı

Aygan katıldığı programda özetle şunları söyledi: ?Diyarbakır´da süren JİTEM davasını basından takip ediyorum. Konuyla ilgili buradan en son 20 ve 21 ekimde savcıya ifade verdim. Savcılar bana JİTEM davası kapsamında soruşturulmayan Gaffar Okkan suikastı, Musa Anter´in vurulması, 33 asker olayı, Albay Rıdvan Özden cinayeti ve Bahtiyar Aydın´ın ölümüyle ilgili sorular yöneltti. O dönemde JİTEM tarafından öldürüldüğü iddia edilen 57 cinayet hakkında savcılar benim bilgime başvurdu. Ben de bunların yanında konuşulmayan 15 ayrı cinayet hakkında da bilgi verdim. 33 askerin öldürülmesi olayına geldiğimizde o dönemde bu saldırı Şemdin Sakık´ın üzerine atıldı ancak onunla hiçbir ilgisi yok. Bu saldırının asıl failleri bir Avrupa ülkesinde yaşıyor ve bu olay JİTEM ile PKK´ın bilgisi dahilinde yapıldı. Aygan, 1993´te Bingöl´de 33 askerin şehit edilmesi olayıyla ilgili de ilk kez bir isim açıkladı. Aygan, askerlerin katledilmesiyle ilgili suçlanan Şemdin Sakık´ın bu konuda beraat ettiğini hatırlatarak, emrin ve eylem sonrası tebriğin Abdullah Öcalan´dan geldiğini söyledi. Saldırıyı düzenleyen grubun birinci komutanının şu an hayatta olmadığını belirten Aygan, Halk arasında Miro ya da Yılmaz olarak bilinen ikinci komutan ise; soyadı Kaya olan kişi, şu an Almanya´da yaşıyor. Ya cezaevinde ya da dışarıda şeklinde konuştu. Aygan eylemin, barış ortamını baltalamak için JİTEM-PKK işbirliğiyle gerçekleştirildiğini iddia etti.

Cumhurbaşkanı Demirel JİTEM grubuyla makamında görüştü

Susurluk olayının ardından JİTEM´in deşifre olduğunu gördüler ve başka bir yola başvurdular. Bundan sonra ismini Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı olarak değiştirdiler. JİTEM´in personelini ise daha sonra başka birimlere dağıtmaya başladılar. Bunu dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve Hikmet Köksal biliyor. JİTEM grup komutanı Tahir Adıyaman, o dönemde Tansu Çiller´in yanına gitti ve onu JİTEM oraya gönderdi. Süleyman Demirel yanına gelen JİTEM grubuyla makamında görüştü. Bunu inkar etmesi yersizdir. Bu görüşmenin ardından grup komutanımız Abdulkerim Kırca´ya, Hasan Kundakçı ve Ünal Erkan ?Korkmayın, maddi ve manevi her konuda arkanızdayım? dedi. Bu açıklamanın ardından JİTEM´e kamyon dolusu malzeme geldi. Sekiz telefon hattını aynı anda dinleme imkanına sahip yeni cihazlar gönderildi. Yani siyasi iradenin verdiği destekle faili meçhul cinayetler işlediler.

´İadem gerçekleşirse can güvenliğimi sağlayamazlar´

Bazı çevreler benim Türkiye´ye iade edilmemi istiyor, ama oraya geldiğimde Başbakan dahil benim can güvenliğimi kimse sağlayamaz. Çünkü ülkede hala Ergenekon ve JİTEM´in kalıntıları var. Oraya gelmem halinde bir şekilde susturulacağım. Yargı içerisinde, güvenlik kuvvetleri içerisinde hatta cezaevlerinde değişik şeyler yaşanıyor. Kimse itirafçıları, birkaç uzman çavuşu ve Cemal Temizöz´ü yargılamakla bu cinayetleri aydınlatamaz. Esas sorumlular ortada gezerken kullanılan birkaç insan mahkemeye çıkarılırsa bu adalet değildir. JİTEM´in ucu Ankara´da.?

´JİTEM´i dağıttılar´

Oraya getirilmem halinde bir şekilde susturulacaktım diyen Aygan, JİTEM korkusu yaşayıp yaşamadığıyla ilgili de, Susurluk olayından sonra deşifre olduklarını gördüler ve başka yollara başvurdular. Hatta Susurluk´tan önce ismini Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı olarak değiştirdiler. Susurluk´tan sonra da personeli dağıttılar, başka birliklere kaydırdılar... şeklinde konuştu.

´Yeşil yaşamıyor´

Emekli albay Arif Doğan´ın iddialarını yalanlayan ve Bana göre yeşil yaşamıyor diyen Aygan, Size sadece faili meçhuller mi soruldu. İşkenceye tanık olduğunuzu daha önce de açıklamıştınız. Onlar da soruldu mu ve kaç işkenceye tanıklık ettiniz? sorusuna da şu yanıt verdi: Bunu lütfen Genelkurmay´a sorun. Jandarma Genel Komutanlığı´nda İstihbarat Başkanı daha iyi bilir... Ben yeri geldi tercümanlık yaptım ve canlı şahitlerim var: Talabani, Barzani yaşıyor onlar bilir. ...Ben sivil memurdum. Devlet, bizi PKK ile olan geçmişimizden dolayı danışman gibi işe aldı. Pis ilişkilerin olduğu bir yere gelmişsin ve tabi ki bazı şeylere tanık olacaksın. Ben suç ortağı değilim demiyorum. Ama sivil memur olarak girdim. PKK´dan yani bir yanlıştan kaçarken başka bir yanlışın içine girdim. İşkence için girmedim, kendimi korumak için girdim. ( Akşam, Taraf)

(26 Ekim 2010, 11:37)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PKK itirafçısı Aygan´dan 100 infaz ifadesi

JİTEM´den bordrolu Aygan hakkında geniş bilgi

´JİTEM´in varlığını ispatlayan resmi belgeler´

JİTEM´le ilgili tüm manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2435    yazdır/print


 

Çillioğlu´nun ölümünde cinayet şüphesini güçlendiren rapor

Şüpheli uçak kazasında hayatını kaybeden Eşref Bitlis´in ekibinde yeralan Albay Kazım Çillioğlu´nun intiharıyla ilgili dosya ortaya çıktı. 16 yıl önceki şaibeli intiharın, çelişkilere rağmen oldu-bitti raporu ve takipsizlik kararıyla kapatıldığı ortaya çıktı.

Çillioğlu´nun ölümünde cinayet şüphesini güçlendiren rapor

Şüpheli uçak kazasında hayatını kaybeden Eşref Bitlis´in ekibinde yeralan Albay Kazım Çillioğlu´nun intiharıyla ilgili dosya ortaya çıktı. 16 yıl önceki şaibeli intiharın, çelişkilere rağmen oldu-bitti raporu ve takipsizlik kararıyla kapatıldığı ortaya çıktı.

Dosyası ´intihar etti´ denilerek kapatılan Albay Kazım Çillioğlu´nun tartışmalı otopsi raporu ve ´kovuşturmaya yer yoktur´ kararını Yeni Şafak ele geçirdi. Dönemin Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu 1994´te lojmanında ölü bulunmuştu. Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde görev yapan bazı subayların kısa aralıklarla şaibeli kazalarda öldüğü ya da suikasta kurban gittiği sırada gerçekleşen bu olayla ilgili şüpheler ve JİTEM ekseninde dönen tartışmalar hiç dinmedi. Otopsi raporu ve ´kovuşturmaya yer yoktur´ belgesinde kayıt altına alınanlar, bu tartışmaları güçlendirecek nitelikte.

Soru işareti dolu

Her iki belge de akıllarda soru işaretleri uyandıran ayrıntılarla dolu. Olayda kullanılan silahın kriminal incelemesi sadece ´çalışıyor mu?´ diye yapılmış. Albay Çillioğlu´nun ölümüne sebep olan kurşunun parası bile ailesinden istenmiş. Bingöl´de şehit olan 33 er olayıyla ilgili iddianameyi hazırlayan askeri savcı İnayet Taş´ın imzasını taşıyan ´kovuşturmaya yer yoktur´ belgesinde Çillioğlu´nun ölümünden bir gün önce Jandarma Bölge Komutanlığı´na vekâleten atandığı bilgisi kayıt altına alınmış. ´Bu mesele PKK ve Kürt meselesi değildir´ değerlendirmesi de aynı belgede yer alıyor. Bu değerlendirmenin ´derin yapıların parmağı var´ denilen olaylarda ölen subaylarla aynı çizgide olması dikkati çekiyor.

Sadece silaha bakıldı

Albay Çillioğlu´nun ölümü, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8. Kolordu Komutanlığı Elazığ Askeri Savcılığı tarafından karara bağlanmış. 1994/40 sayılı ´Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı´ Bingöl´de 33 erin şehit edildiği olayı da soruşturan Hakim Kd. Binbaşı İnayet Taş imzasını taşıyor. Üç sayfalık belgede, Albay Çillioğlu´nun silahı, sadece çalışıp çalışmadığı ve odadaki çekirdeğin o silahtan çıkıp çıkmadığı yönüyle kriminal incelemeye tabi tutulduğu anlaşılıyor. Çillioğlu ailesi, şu soruyu soruyor: Savcı ve pratisyen doktorların çıplak gözle görebildiği barut izleri, silahtaki parmak izi, doku örnekleri neden kriminal raporunda yok?

Tugay revirinde otopsi

Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı´nın 03.02.1994 tarihli ve 1994/64 numaralı ´Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı´na göre Albay Çillioğlu´nun otopsisi tugay revirinde yapılmış. Merkez sağlık ocağından iki pratisyen hekim, bir zabıt kâtibi, otopsi yardımcısı iki er, bir hizmetli ve cumhuriyet savcısı tarafından imza altına alınan rapordaki; Dış bulgulara göre ölüm nedeni hemen saptandığından klasik otopsiye gerek bulunmadı, otopsiye son verildi kararı, yıllardır tartışma konusu.

Kurşuna çelişkili tutanak

Otopsi belgesinde bilirkişi ve savcı görüşleri farklılık arz ediyor. ´Dış Bulgular´ başlıklı savcı görüşünde kurşunun sağ kulağın 4-5 santim üstünden girip kafanın sol arka yanına yakın bölgeden çıktığı belirtilmiş. Bilirkişi beyanında ise kurşunun sağ kulağın 5 santim üstünden girip göz hizasında sol kulağın 10 santim üzerinden çıktığı kaydedilmiş. Çillioğlu´nun ailesi ise kurşunun çıktığı bölgenin ensenin sol kısmında bulunduğunu iddia ediyor.

Bitişik değil yakın mesafe

Ailenin dikkat çektiği başka nokta ise kurşun çıkış deliğinin küçük olması. Bu nedenle, otopsi raporunda geçen ´Bitişik atış, ateşli silah yarası´ tanısına karşı çıkıyorlar. Bitişik atış yaralanmalarında kurşun deliğinin çok daha büyük olacağını söyleyerek yaranın ´yakın atış´ kaynaklı olduğunu belirtiyorlar. Kurşunun sağ kulak üstünden girip enseden çıkması durumunda kişinin silah tutuş şekli açısından kendi kendisini vurmasının mümkün olmadığına dikkati çekiyorlar.

Olay yeri tutanağı 16 yıl sonra ortaya çıktı

TUNCELİ´de 1994 yılında Jandarma Alay Komutanı olduğu dönemde intihar ettiği açıklanan Albay Kazım Çillioğlu´nun odasında yapılan aramada, ´Bu Türklüğün var olma mücadelesidir. Bir an önce ve mutlaka geniş kapsamlı düşünmeliyiz´ yazılı not bulunduğu ortaya çıktı. 3 Şubat 1994 tarihinde intihar ettiği kayıtlara geçen Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu´nun, cesedinin bulunmasının hemen ardından savcısının hazırladığı ´olay yeri tespit tutanağı´ ortaya çıktı. Dönemin Tunceli Cumhuriyet Savcısı Metin Taştan tarafından olay yerinde hazırlanan tutanakta, Albay Kazım Çillioğlu´nun intihar etmeden bir not yazdığı belirtildi. Üzerinde kalem bulunan ve Çillioğlu tarafından imzalandığı tahmin edilen notta, ´Bu Türklüğün varolma mücadelesidir. Bir an önce ve mutlaka geniş kapsamlı düşünmeliyiz´ yazıldığı belirtildi. dönemin Tunceli Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan tarafından hazırlanan tutanakta şu ifadeler yer aldı: ?03.02.1994 tarihinde Tunceli Jandarma Alay Komutanı´nın Jandarma Bölge Komutanlığı içinde bulunun A Blok Kat 3 No 6 bulunan ateşli silah vasıtasıyla ölü bulunduğunun nöbetci savcılığımıza ihbar edilmesi üzerine, askeri bir araç ile Cumhuriyet Savcısı Metin Taştan ve adli personel ile birlikte Kurmay Binbaşı Mehmet Çörten´den oluşan heyet ile olayın bulunduğu eve gelindi. Dairenin dış kapı giriş kısmının zorlandığı, çerçeve kısmının zorlanmadan mütevellit yaralandığı gözlendi. Kapının açık olduğu saptandı. Naaşın bulunduğu salona geçildi. Tertip düzenin yerinde olduğu gözlendi. Masanın üzerinde naaşa ait James Bond diye tabir edilen bir çantanın televizyon uzaktan kumandasının askeri telsizin, özel notların bulunduğu ajandanın olduğu gözlendi. Ve ayrıca üzerinde kalem bulunan ve altı naaş tarafından imzalanmış olduğu tahmin edilen ´Bu Türklüğün varolma mücadelesidir. Bir an önce ve mutlaka geniş kapsamlı düşünmeliyiz´ yazısı görüldü.?

Telefon ahizesi yarı açık bırakılmış

Lojman ve evin durumunu da kayıt altına alındığı tutanakta, telefon ahizesinin yarı açık olduğu belirtildi. Bu konu tutanakta şöyle yer aldı: ?Tuvalet aynasının önünde bulunan telefon makinasının ahizenin tam kapatılmamış olduğu, ahizenin makine üzerinde lalettayin bırakılmış olduğu gözlendi. Çevre koşulları değerlendirilmesi yapmak üzere dairenin diğer odaları ve pencereleri kontrol edildi. Bütün odaların son derece düzenli dışa açılan cam ve pencerelerin muntazam ve içten kapalı olduğu gözlendi. Dairenin hiçbir tarafından münakaşadan mütevellit dağınıklığa ve en küçük bir düzensizliğe rastlanmadı.?

Browning tabancayla intihar

Cumhuriyet Savcısı, Albay Çillioğlu´na ait ceset ile ilgili olarak da tutanakta şu bilgilere yer verdi: ?Yemek masasının bir sandalyesinin tuvalet masasına yaklaştırıldığı, sandalyenin altında 1 adet mermi boş kovanına rastlandı. Cesedin sırt üstü yatı olduğu, sol nahiyede kurulu vaziyette 14´lü Belçika Browning marka tabancaya rastlandı. Naaşın baş arka kısmı tamamen kanlandığı, kanların halı üzerinde kurumaya yüz tutuğu gözlendi.?

Çantasındaki banka cüzdanları

Albay Kazım Çilliğlu´na ait özel çantasından çıkan eşyaların listesi ise tutanakta şöyle yer aldı: ?Şahsi çantası açıldı. Üzerinde samsonite yazısı bulunan küçük el çantası açıldı. İçinde aile bireylerine ait olduğu tabir edilen resimler çıkarıldı. Ayrıca bir blokta zarf içinde adrest kartları olduğu saptandı. Çantanın diğer blokunda Emlak Bankası´na ait Kazım Çillioğlu hasabında 30 milyon, yine Kazım Çillioğlu adına Ziraat Bankası´na ait bir hesap cüzdanında 10 bin Türk lirası, yine Vakıflar Bankası´na ait iki ayrı hesap cüzdanında bu cüzdanlardan birinde, 1 milyon 450 bin TL para, diğer Vakıflar Bankası hesapta ise 19 bin 920 TL olduğu gözlendi. Türkiye İş Bankası hesap cüzdanında 50 bin TL, Emlak Bankası hesap cüzdanında ise 58 milyon 402 bin 750 TL olduğu gözlendi. Ayrıca bu çantada 2 adet küçük şahsi defter olduğu gözlendi. Banka hesap cüzdanları tereke hakimliğine teslim edilmek üzere zapt altına alındı. Çanta içinde bulunan para çüzdanı açıldı. İçinde Ziraat Bankası ve Vakıfbank´ın visa kartları, sürücü belgesi ve telefon kartı olduğu gözlendi.?

Çantadan iki tabanca çıktı

Olay yeri tespit tutanağında albay Çillioğlu´nun özel çantasında bir adet ajanda çıktığı ve boş olduğu belirtildi. Tutanakta, ?Çantanın bir başka bölmesinde bulunan bir poşete rastlandı. Poşet açıldı, poşetin içinde 6707703 seri nolu MKE yapımı ´T.C ordusu subaylarına mahsus´ yazılı içi boş tabancaya rastlandı. Yine aynı poşet içinde 2389 seri numaralı üzerine ´T.C ordusu subaylarına mahsus´ yazılı Belçika marka Browning tabancaya rastlandı. Her iki tabanca zapt altına alındı. Ayrıca poşet içinde 7.65 mm çapında 8 adet mermi olduğu gözlendi. Kırıkkale yapımı tabancaya ait yedek boş şarjör ve iki adet tabanca kılıfı olduğu gözlendi? bilgisine yer verildi.

Eşyalar üsteğmen Tuğrul Demir´e teslim edilmiş

Olay yerinde yapılan incelemenin ardından Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan, Albay Çillioğlu´na ait şahsi eşyaların görevli Üsteğmen Tuğrul Demir´e tutanak karşılığı teslim edildiğini belirtti. Tutanağı imzalayanlar arasında Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan ile birlikte katip ve hizmetlinin yanı sıra, askeri yetkili olarak Jandarma Üstteğmen Tuğrul Demir ve Jandarma Kurmay Binbaşı Mehmet Çörten´in imzaları yer aldı.

JİTEM´in gizemli paşası: Mehmet Çörten

Savcıyla birlikte Albay Kazım Çillioğlu´nun cenazesinin başına ilk giden Binbaşı Mehmet Çörten, 2008 yılında tümgeneral rütbesi ile Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı´na atanarak 2 yıl görev yaptıktan sonra geçen Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura toplanısında Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü´ne atandı.

Bir günde görevsizlik kararı

Tunceli Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan, tarafından hazırlanan tutanakta saat hakkında bilgiye yer vermediği belirlendi. Soruşturma dosyasını da bir gün içinde görevsizlik kararı vererek Elazığ 8´inci Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı´na gönderdiği ortaya çıktı. Görevsizlik kararında şu ifadelere yer verildi: ?Tunceli Jandarma Alay Komutanı olan ölenin tugaydaki görev tahsisli lojmanda olay akşamı kapıyı arkadan kilitlemek süretiyle yalnız kaldığı 14´lü tabancasını kafasına dayayarak bir el ateş ettiği, böylelikle hayatına son verdiği olay yerinde gerekli tespitler yapılıp tutanağa geçirildikten sonra şahsa ait eşya ve paraların Tunceli garnizonunda görevli iki subaya teslim edildiği, naaş üzerinde gerekli otopsi işlemi yapıldıktan sonra defin ruhsatı verildiği, olayda kullanılan T322430 Seri nolu 14´lü Belçika Browning marka tabanca bir adet boş kovan ve şarjörün Tunceli´ye gelen 8´inci Kolordu Komutanlığı´ndan görevli askeri savcıya elden teslim edildiği dosya kapsamında anlaşılmıştır.?

´PKK´lı Dr. Baran´la görüştü iddiası

İntihar etmeden kısa bir süre önce Tunceli´de bazı çevreler, Albay Çillioğlu´nun bazı aracılar aracılığı ile PKK´nın o dönem sözde ´Dersim Eyalet Komutanı´ olan ´Dr. Baran´ kod adlı Müslüm Durgun´a haber gönderdiği ve askeri karakollara saldırmamasını istediği iddiaları ortaya atıldı. Kendisi de Tuncelili olan ´Dr. Baran´ kod adlı Müslüm Durgun, Albay Çillioğlu´nun intiharından yaklaşık 1 ay sonra, 12 Mart 1994 tarihinde Aliboğazı bölgesinde, yardımcısı ´Ekrem´ kod adlı Hıdır Sarıkaya tarafından öldürüldü. Örgüt içinde açılan soruşturmada Kandil´e çağrılan Hıdır Sarıkaya, Osman Öcalan ile birlikte örgütten kaçtı.

TİKKO itirafçısı cinayette kullanıldı iddiası

Albay Kazım Çillioğlu´nun intiharının açıklanmasının ardından askeri çevreler ve dönemin bazı sivil yetkilileri tarafından, albayın o dönemde Jandarma Bölge Komutanlığı içinde itirafçı olarak görev yapan TİKKO´cu ´Bozo´ lkod adlı Yusuf Geyik tarafından öldürdüğü iddia edildi. İntihar olayının ardından ´Bozo´ kod adlı Yusuf Geyik´ten de bir daha haber alınamadı. Bu arada TİKKO itirafçısı Yusuf Geyik ile ´Ekrem´ kod adlı Hıdır Sarıkaya´nın aynı köylü oldukları ortaya çıktı.

Aileden kurşun parası alındı

Albay Çillioğlu´nun şüpheli ölümündeki karanlık noktalar dururken, askeri savcılık kurşunun parasını tahsilinde titiz davranmış. ´Kovuşturmaya yer yoktur´ belgesinde Olayda harcanan bir adet mermi bedeli olan 11.709 (eski) TL´nin takip ve tahsili için Tunceli Muhakemat Müdürlüğü´ne ilgili evrakların tefrik edilerek gönderilmesine ibaresi düşülerek Çillioğlu´nun ailesinden şüpheli ölüm sırasında kullanılan kurşunun parası istenmiş. Makbuzu hala sakladıklarını ifade eden aile, bu parayı yatırmış.

Cenazede ´ölmedi öldürüldü´ mesajı

Albay Kazım Çillioğlu´nun cenazesi Düzce´de düzenlenen törenle toprağa verildi. Cenaze törenine katılanların taşıdığı bir pankart, Çillioğlu´nun intiharına yönelik ilginç mesajlar içeriyordu. Pankartta, ´Şehit albayımız Kazım Çillioğlu da Eşref Bitlis Paşa ve Bahtiyar Aydın Paşa gibi içimizdeki hainler tarafından öldürülmüşlerdir. Hesabı sorulacaktır´ yazılı mesajla, Çillioğlu´nun intihar etmediği, öldürüldüğü savunulmuştu.

Not defterinde ne vardı?

Otopsi tutanağında Albay Çillioğlu´nun üzerinden 1 milyon 880 bin (eski) TL, 2 şarjör mermi ve bir adet küçük defter çıktığı kayıt altına alınmış. Çillioğlu ailesi, zapt altına alınan bu defterin ısrarlarına rağmen ´TSK malıdır´ denilerek kendilerine verilmediğini söylüyor. Albay Çillioğlu´nun bölgede yaşanan sıkıntılardan yapılan operasyonlara, görüşmelerinden fikirlerine kadar notlarını bu ajandada tuttuğunu belirten aile üyeleri, Teslim edilmeyen dokümanlar birçok konuyu aydınlatabilir diyor.

Eşref Paşa´nın sırrını bilen öldü

1991-1994 arası Jandarma Genel Komutanlığı açısından karanlık yıllar olarak tarihe geçti. Bu dönemde özellikle yolu Diyarbakır´dan geçen subaylar ya suikast sonucu ya da şaibeli kazalar nedeniyle öldü. Dönemin Jandarma Genel komutanı Eşref Bitlis ve ekibinden birçok isim şüpheli şekilde öldü ya da öldürüldü.

Hulusi Sayın: Devletin Kürt politikasını eleştiren Jandarma Korgeneral Hulusi Sayın 30.01.1991´de taranarak şehit edildi. Cinayeti Dev-Sol üstlense de suikasti devlet içindeki derin yapıların gerçekleştirdiği konuşuldu.

İsmail Selen, Temel Cingöz: Jandarma Korgeneral İsmail Selen, PKK ile mücadele konusunda dönemin yöneticileriyle ters düştü. Görevinden alınmak istendi. Emekli olduktan sonra 23.05.1991´de taranarak şehit edildi. Aynı gün Adana Jandarma Bölge Komutanı Temel Cingöz de suikaste uğradı.

Eşref Bitlis: Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis şaibeli uçak kazasında şehit oldu. Ergenekon davasında Bitlis Paşa´nın ve Cem Ersever´in örgütün PKK´ya silah satışından haberdar olduğu için öldürüldüğü gündeme geldi.

Bahtiyar Aydın: Bitlis Paşa´nın emrinde çalışan Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın da terörün şiddetle bitirilemeyeceğini, bölge halkının kazanılması gerektiğini dile getiren subaylardandı. O da 22.10.1993´te Diyarbakır Lice´de hala açıklanamayan bir suikaste kurban gitti. Cinayet silahı Kanas ortadan kayboldu.

Cem Ersever, Kazım Çillioğlu: JİTEM´in kurucularından Binbaşı Cem Ersever, 04.11.1993´te Ankara´da ölü bulundu. Ersever, Diyarbakır JİTEM´in başındaki isimdi. Kürt sorunu ve PKK ile mücadelede devlet politikasına aykırı fikirler ortaya atmaya başlayınca hayatından oldu. Ersever´den sonra 03.02.1994´te Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu evinde ölü bulundu.

Rıdvan Özden: Bitlis Paşa´nın ekibinden Albay Rıdvan Özden, Mardin´de görev yaptığı sırada JİTEM´in PKK ile koordineli yürüttüğü kaçakçılık ve uyuşturucu ticaretini ortaya çıkardı. İki koruması ile 12.08.1995´te öldürüldü. ( Yenişafak, Hürriyet)

(20 Ekim 2010, 14:09)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Albay Kazım Çillioğlu´nun şüpheli ölümüyle ilgili manşetlerimiz

Çillioğlu´nun ölüm sırrı bu mu?

Çillioğlu´nun ölüm sırrı bu mu?

JİTEM´in Derin Paşası: Mehmet Çörten

Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek

Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü

Eşref Bitlis suikasti manşetlerimiz

Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2408    yazdır/print


 

Flaş!!! Astsubay, Bitlis Paşa´yı öldüreni açıkladı

Emekli Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz´dan TRT Haber´de yayınlanan Büyük Takip programında şok ifşaat... Oğuz, Türkiye´yi sarsan ve üzerindeki sis perdesi yıllardır kalkmayan kaza ile ilgili isim açıkladı: ´JİTEM´de ´Celil´ Kod adlı Aytekin Özen.´ Oğuz, bu ismin kazanın bir numaralı faili olduğunu ve bu isim konuşturulursa kazanın aydınlanacağını iddia etti. Özen´in sıradan bir Jandarma subayı değil tahrip ve sabotaj yapmasını en iyi bilen kişi olduğunu iddia eden Oğuz, ´gerisini artık kamuoyuna bırakıyorum. Bilmem anlatabildim mi? Eşref Bitlis olayında ifade vermeye hazırım´ dedi. Bitlis kazasıyla ilgili ilk olarak Arif Doğan´ın ses kaydının, ardından da çok sayıda yeni ve şok açıklamaların ortaya çıkması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Oğuz´un programda Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden suikastleriyle ilgili anlattıkları da çarpıcıydı. Bu iki ismin PKK tarafından değil, devlet içindeki güçlerce suikastle öldürüldüğünü iddia etti.

FLAŞ!!! Astsubay, Bitlis Paşa´yı öldüreni açıkladı

Emekli Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz´dan TRT Haber´de yayınlanan Büyük Takip programında şok ifşaat... Oğuz, Türkiye´yi sarsan ve üzerindeki sis perdesi yıllardır kalkmayan kaza ile ilgili isim açıkladı: ´JİTEM´de ´Celil´ Kod adlı Aytekin Özen.´ Oğuz, bu ismin kazanın bir numaralı faili olduğunu ve bu isim konuşturulursa kazanın aydınlanacağını iddia etti. Özen´in sıradan bir Jandarma subayı değil tahrip ve sabotaj yapmasını en iyi bilen kişi olduğunu iddia eden Oğuz, ´gerisini artık kamuoyuna bırakıyorum. Bilmem anlatabildim mi? Eşref Bitlis olayında ifade vermeye hazırım´ dedi. Bitlis kazasıyla ilgili ilk olarak Arif Doğan´ın ses kaydının, ardından da çok sayıda yeni ve şok açıklamaların ortaya çıkması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Oğuz´un programda Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden suikastleriyle ilgili anlattıkları da çarpıcıydı. Bu iki ismin PKK tarafından değil, devlet içindeki güçlerce suikastle öldürüldüğünü iddia etti.

Türkiye´nin ilk büyük çetesi, Yüksekova´yı o aydınlattı. Sonra Susurluk skandalında TBMM araştırma komisyonuna Veli Küçük´le ilgili verdiği ifadeleriyle öne çıktı. Faili meçhul cinayetlerden sorumlu tutulan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım´ın kimlik bilgilerini ilk o tarif etti. Bir istihbarat uzmanı olarak tarihi açıklamalara imza attıktan sonra emekli olup, İzmir´in ücra bir köşesinde çobanlığa başladı. Emekli Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz, Eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis´in ve yakın ekibinin ölümü ile sonuçlanan uçak kazasının yeniden Türkiye gündemine girdiği bugünlerde kaza ile ilgili şok açıklamalarda bulundu. Oğuz, Türkiye´yi sarsan ve üzerindeki sis perdesi yıllardır kalkmayan kaza ile ilgili bir de isim açıkladı. Oğuz, bu ismin kazanın bir numaralı faili olduğunu ve bu isim konuşturulursa kazanın aydınlanacağını iddia etti. Oğuz o ismi şu sözlerle açıkladı: JİTEM´de kod adları var. Mesela ´Celil´ diyorum. ´Celil´ Kod adı ´Aytekin Özen olduğunu söylüyorum. Sıradan bir Jandarma subayı değil. Tahrip ve sabotaj yapmasını en iyi bilen kişi. Gerisini artık kamuoyuna bırakıyorum. Bilmem anlatabildim mi? Eşref Bitlis olayında ifade vermeye hazırım. ( Bugün)

(12 Ekim 2010, 14:01)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Oğuz´un şok açıklamalarını izlemek için tıklayın

Eşref Bitlis suikastiyle ilgili manşetlerimiz

Flaş!!! ´Eşref Bitlis´in uçağı düşürüldü, hiç şüphem yok´

Albay: Bensiz Bitlis´i nah öldürürlerdi

Adalet Bakanı: Özal ve Bitlis´in ölümü şüpheli

Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek

Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü

Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2365    yazdır/print


 

Eşref Bitlis suikastinde yeni bilgiler

Turgut Özal, terör raporları hazırlayan merhum Adnan Kahveci ile Eşref Paşa´dan ´ortak bir çalışma´ istedi. Bu olaydan yaklaşık 2 ay sonra, 5 Şubat 1993 günü Kahveci trafik kazasında, Eşret Bitlis de 17 Şubat 1993 günü düşen uçakta can veriyor. Turgut Özal da 17 Nisan 1993´de vefat edince yeni rapor devlet arşivlerinde yer almıyor. Org. Bitlis´in bir önceki raporunda terörden rant elde eden 28 kişinin isminin Özal´a verildiği ve listede yer alan bu devlet görevlilerinin kademeli olarak bölgeden uzaklaştırıldığı iddia ediliyor. Bitlis´in uçak kazasıyla ilgili şok bir ayrıntı da ortaya çıkmıştı. Bitlis´in düşen uçağındaki ikinci pilot Tuğrul Sezginler´in kız kardeşinin, uçağın yapım ya da bakım hatasından arızalanmış olabileceği ihtimali üzerine yapımcı firmaya tazminat davası açtığı, davaya bakan Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi´nin kararıyla yapılan bilirkişi incelemesinde ´buzlanma emaresine rastlanmamıştır´ şeklinde rapor verildiği öğrenilmişti. Bilirkişi heyetinin başkanı emekli Albay Erdal Özden iddialar üzerine tekrar konuştu ve kazada suikast olasılığı olup olmadığına bakmadıklarını, sadece buzlanma olasılığını incelediklerini belirtti.

Eşref Bitlis suikastinde yeni bilgiler

Turgut Özal, terör raporları hazırlayan merhum Adnan Kahveci ile Eşref Paşa´dan ´ortak bir çalışma´ istedi. Bu olaydan yaklaşık 2 ay sonra, 5 Şubat 1993 günü Kahveci trafik kazasında, Eşret Bitlis de 17 Şubat 1993 günü düşen uçakta can veriyor. Turgut Özal da 17 Nisan 1993´de vefat edince yeni rapor devlet arşivlerinde yer almıyor. Org. Bitlis´in bir önceki raporunda terörden rant elde eden 28 kişinin isminin Özal´a verildiği ve listede yer alan bu devlet görevlilerinin kademeli olarak bölgeden uzaklaştırıldığı iddia ediliyor. Bitlis´in uçak kazasıyla ilgili şok bir ayrıntı da ortaya çıkmıştı. Bitlis´in düşen uçağındaki ikinci pilot Tuğrul Sezginler´in kız kardeşinin, uçağın yapım ya da bakım hatasından arızalanmış olabileceği ihtimali üzerine yapımcı firmaya tazminat davası açtığı, davaya bakan Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi´nin kararıyla yapılan bilirkişi incelemesinde ´buzlanma emaresine rastlanmamıştır´ şeklinde rapor verildiği öğrenilmişti. Bilirkişi heyetinin başkanı emekli Albay Erdal Özden iddialar üzerine tekrar konuştu ve kazada suikast olasılığı olup olmadığına bakmadıklarını, sadece buzlanma olasılığını incelediklerini belirtti.

SABAH, Türk siyasi tarihinde perde arkasında kalan önemli bir gerçeği daha açıklıyor. Ölümündeki sır perdesi aralanamayan Jandarma eski Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis´in Kürt sorunu çözümüne ilişkin dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal´a yazdığı Son Mektupun detayları ile birlikte önemli bir ayrıntıya daha ulaştı. Özal´ın kendisine terör konusunda rapor sunan iki ismi Org. Eşref Bitlis ile Maliye eski Bakanı ANAP Milletvekili Adnan Kahveci´den ortak bir rapor istediği ortaya çıktı. İkili Aralık 1992´de gözlerden uzak bir mekânda buluşur. Ancak Şubat 1993´te 12 gün ara ile iki ismin de hayatını kaybetmesi sürecin sonlanmasına neden olur.

´AYRINTILI RAPOR YAZIN´

Mayıs 1992´de Maliye Bakanı ve ANAP Milletvekili Adnan Kahveci´den, Ağustos 1992´de de Org. Eşref Bitlis´ten terör sorunu na ilişkin iki ayrı rapor alan Turgut Özal, Kasım 1992 başında Org. Bitlis´e Bir araya gelin daha ayrıntılı bir rapor üzerinde çalışın talimatı veriyor. Özal, birkaç gün sonra Kahveci´ye de aynı talebi iletiyor.

ÖZAL´DAN İKİNCİ HAMLE

Kasım ayı başlarında dile getirilen bu talep Org. Bitlis´in yoğun programı nedeniyle bir türlü gerçekleşemiyor. Özal, 20 Kasım 1992 tarihli MGK toplantısı sonrasında Bitlis Paşa´yı ikinci defa çağırıyor. Bitlis Bölgedeydim, yoğunluk vardı. Kısa sürede görüşürüz, derhal yanıtını veriyor. Özal, Kahveci´ye de aynı hatırlatmada bulunuyor. Kahveci, Bitlis Paşa´yı arıyor ve Aralık 1992´nin ilk günlerinde ikili, gözlerden ırak bir adreste akşam saatlerinde bir araya geliyor.

GÖREV DAĞILIMI YAPTILAR

2 saatlik görüşmede Kahveci´nin işin ekonomik ve siyasi yönü, Bitlis Paşa´nın da güvenlik boyutu üzerinde yoğunlaşması, işin kültürel ve sosyal yönü içinse Özal´a danışılması ile raporun 3-5 ay içinde bitirilmesi konusunda mutabakat sağlanıyor. Ancak yaklaşık 2 ay sonra, 5 Şubat 1993 günü Kahveci trafik kazası sonrasında, Eşref Bitlis de 17 Şubat günü düşen uçakta can veriyor. Turgut Özal da 17 Nisan´da vefat edince yeni rapor devlet arşivlerinde yer almıyor.

İLK RAPORLARDA NE VAR?

Öte yandan Adnan Kahveci, Mayıs 1992´de Özal´a sunduğu ilk raporunda şu uyarılarda bulunuyor: Kürt sorunu artık siyasal yaşamı kilitleyen kriz haline dönüşmüştür. Krizden çıkabilmek için Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilip siyasal alanda temsil olanağı sağlanmalıdır. Org. Bitlis´in raporunda ise terörden rant elde eden 28 kişinin ismi Özal´a veriliyor ve listede yer alan devlet görevlileri kademeli olarak bölgeden uzaklaştırılıyor.

´Buzlanma işareti yoktur´ diyen albay:SUİKAST MI DİYE İNCELEMEDİK

Eski Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis´in hayatını kaybettiği uçak kazasını inceleyerek, Buzlanma emaresine rastlanmamıştır diyen kaza kırım heyeti başkanı emekli Albay Erdal Özden, Olayı suikast yönüyle incelemedim, kazayı inceledim dedi. Bitlis´in düşen uçağındaki ikinci pilot Tuğrul Sezginler´in kız kardeşi, uçağın yapım ya da bakım hatasından arızalanmış olabileceği ihtimali üzerine yapımcı firma Beechcraft´a tazminat davası açtı. Bunun üzerine Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi, bilirkişi incelemesine karar verdi. Olay sonrası fotoğraflar, görgü tanığı ifadeleri, kaza müfettişleri ve kaza inceleme heyetinin raporlarını ele alan bilirkişi heyeti, geniş çaplı kaza raporu hazırladı. 4 Kasım 1996 tarihli 7 sayfalık çarpıcı raporda, suikast şüphesinin de gözardı edilmemesi gerektiği vurgulandı. Raporda, kaza kırım heyeti başkanı Albay Erdal Özden´in de Motor hava girişinin buzla kaplı olduğuna dair bir emareye rastlanmamıştır ifadesi de yer aldı. Diğer bir deyişle, bilirkişi emekli Özden´e dayanarak buzlanma ihtimalinin olamayacağı görüşünü belirginleştirdi. Sessizliğini koruyan emekli Albay Erdal Özden de SABAH´a konuştu. Mahkemede de bunu dile getirdim diyen Özden şöyle konuştu: Açıklamayı Genelkurmay yapar. ´Suikast var mı, yok mu´ diye bakmadım. Bir beyanat veremem.

ESKİ DDK ÜYESİ, MHP MİLLETVEKİLİ VURAL: KAHVECİ´NİN ÖLDÜĞÜ KAZADA İHMALLER VAR

Eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci´nin Ankara-İstanbul otoyolunda kaza sonucu ölümünü araştırmak üzere Turgut Özal, Devlet Denetleme Kurulu´nu görevlendirmişti. O tarihte DDK üyesi olan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, şu noktalara dikkat çekiyor: Biz sadece kazanın oluş şekliyle ilgili görevliydik. Kahveci´nin üzerinde çalıştığı konularla kaza arasında bir bağlantı aramadık. Ancak süreçte çeşitli kuruluşların ihmalleri söz konusu. Örneğin 4 Şubat´ta Bayındırlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ´Yol ulaşıma açılmaya uygun değil´ diye not gönderiyor. 5 Şubat´ta da kaza oluyor. Sanki açılış yapılması için yolla ilgili güvenlik önlemleri göz ardı edilmiş gibi... Öte yandan TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de Turgut Özal ve Eşref Bitlis´e suikast iddialarının üzerine gidilmesi gerektiğini belirterek, Tüm bu kuşkuları giderici nitelikle bir inceleme yapılarak, kamuoyu vicdanı tatmin edilmelidir dedi. ( Sabah)

Bitlis´i PKK´yla savaştan rant sağlayan çevreler öldürdü

Emre Aköz (Sabah): Eşref Bitlis, mektubunu 1992´de Özal´a gönderiyor. Yani PKK´nın saldırılarının başlamasından 8 yıl sonra... Bu sekiz yıl, bazı kesimlerin TSK-PKK kapışmasından nemalanmaya başlaması için yeterlidir: Zaten mektubunda Bitlis de o fırsatçı kesimin altını çiziyor. Peki, kimleri suçluyor? 1) Çekiç Güç´te görev alıp PKK´ya yardım eden Amerikalı komutanlar... 2) Savaştan rant sağlayan devlet görevlileri... 3) Güvenlik güçlerinden aldıkları destekle PKK adına iş çeviren Kürt işadamları... Burada ABD´nin yaptıkları ayrı bir tartışma konusu. Onu şimdilik bir yana koyalım... Esas olan yerli aktörlerdir! Ve Eşref Bitlis düpedüz mensubu olduğu kurumu, yani Silahlı Kuvvetler´i suçlamakta... TSK içinde PKK sorunundan nemalanan ekiplerin olduğunu... Daha da vahimi, Genelkurmay´ın bunlara ses çıkarmadığını görüyor. İşte kritik nokta bu! Yoksa Eşref Bitlis´in çözüm önerilerinde, en azından bugünden bakıldığında, heyecan uyandıracak, yaşasaydı çözecekti dedirtecek bir fikir bulunmuyor. (Örneğin PKK´nın lider kadrosunun dağıtılması gerektiğini yazmış ki bunu herkes söyler.) Eşref Bitlis´in günahı, sorunun sadece dışarıdan değil, içeriden de kaynaklandığını Cumhurbaşkanı´na bildirmesiydi. Niye GK Başkanı´na ve Kuvvet Komutanlarına değil de, CB Turgut Özal´a?.. Çünkü diğerlerinin ya işin içinde olduğunu ya da yapılanlara göz yumduklarını düşünüyordu da ondan... Eh, bir de buna Amerikalı komutanları suçlamasını eklerseniz... Tarihte hep şahit olduğumuz bir olayla karşılaşırsınız: Menfaat çarkına çomak sokanı yok etmek... Abdullah Öcalan, 1993´te Bu işi bitirmeye kalkarsam, beni bitirirler demişti. Bitirmedi, yaşadı. Eşref Bitlis bitirmek istedi... Onu bitirdiler. Olay budur. ( Sabah)

Öldürülen askerler... Sır perdesi aralanacak mı?

Nazlı Ilıcak (Sabah): Türkiye´de faili meçhul cinayetlerden hesap sorulmaya başlanması bile, daha demokratik bir ortama girildiğinin delilidir. Evvelce konuşulması mümkün olmayan konular irdeleniyor, failler aranıyor. Cinayetlerin işlendiği dönemde sesini çıkarmaya cesaret edemeyen aileler, bugün hesap sorulsun istiyor. Faili meçhul cinayet derken, sadece PKK ile irtibatlı görüldüğü için öldürülen vatandaşlardan söz etmiyorum. Bir dizi yüksek rütbeli subay da hayatını kaybetmişti; açıklanan gerekçeler yakınlarını tatmin etmekten uzaktı.

Korgeneral Hulusi Sayın, Olağanüstü Hal Bölgesi´nde oluşturulan Asayiş Birlikleri Kolordu Komutanlığı´ndan 1 Eylül 1989´da emekli olmuştu. Başbakanlık Başmüşavirliği görevini yürütürken, 30 Ocak 1991´de, Ankara´da evinin önünde uğradığı silâhlı saldırı sonucunda öldürüldü. Cinayetten Dev-Sol sorumlu tutuldu. (Uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin´e göre, Sayın yumuşama ve çözümden yana olduğu için ortadan kaldırıldı.)

Korgeneral İsmail Selen, emekli olduktan sonra, sahibi olduğu Renault bayiinde, Dev-Sol´lu militanlar tarafından öldürüldü (23 Mayıs 1991). Aynı gün Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz de, 4 Dev-Sol militanı tarafından arabasının içinde tarandı. Acaba, Dev-Sol´a bütün bu suikastlar sipariş mi edilmişti?

Orgeneral Eşref Bitlis´in uçağı, 17 Şubat 1993´te düştü. Kazanın buzlanmadan kaynaklandığı ileri sürülse de, bu konudaki şüpheler hep muhafaza edildi. Eşref Bitlis´in uçağının ikinci pilotu Yüzbaşı Tuğrul Sezginler´in ablası, işin peşine düştü ama bütün kapılar önünde kapanıyordu. Susması yolunda baskıya uğradı. Şimdi, hem Eşref Bitlis´in oğlu Tarık Bitlis, hem de Saime Sezginler uçak kazası dosyasının yeniden açılması için uğraşıyor.

Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 22 Ekim 1993´te, Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binasının önünde vurularak öldürüldü. Suikastın PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Yüksekova çetesi soruşturması sırasında, bir çete üyesi, Aydın´ı JİTEMci itirafçıların öldürdüğünü söyledi. Bahtiyar Aydın, Eşref Bitlis´in ekibi içinde yer alan yüksek rütbeli bir askerdi.

Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu, Eşref Bitlis´in ekibindendi. 3 Şubat 1994´te, lojmandaki odasında kafasına tek kurşun sıkılmış halde bulundu. Ailesi bunun intihar olduğuna hiçbir zaman inanmadı. Şimdi Çillioğlu´nun oğlu Gökhan Çillioğlu, suikastçılardan hesap sorulmasını istiyor. Babamı Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım´ın öldürdüğünü biliyorum. Babamı ortadan kaldırtan Tunceli Bölge Komutanı Tuğgeneral İsmail Kuru´dur. Onu herkes ´PKK Paşası´ olarak bilir.

Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden, 12 Ağustos 1995´te PKK ile girdiği çatışmada alnından vurularak öldürüldü. Ama eşi Tomris Özden, bu iddiaya hiçbir zaman inanmadı. Zaten eşinin, alnından değil ensesinden vurulduğunu ileri sürüyor. Daha sonra bir PKK itirafçısı Tomris Özden´i doğruladı. Kendisinin de içinde bulunduğu Bıçak Timi denilen bir JİTEM ekibinin Albay Özden´i öldürdüğünü iddia etti.

Sivil dikta diyerek, Türkiye´yi karanlık bir otoriter rejim içinde göstermek isteyenler, işin biraz da bu yüzüne baksınlar. Aksine, bugün, karanlıkta kalan birçok olay aydınlanıyor. Hiç değilse, aileler korkusuzca işin peşine düşüp, hesap sorulmasını isteyebiliyor. ( Sabah)

(06 Ekim 2010, 12:08)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

´Kod adı: KALE´: İşte Eşref Bitlis´ten Özal´a son mektup

Eşref Bitlis suikastiyle ilgili manşetlerimiz

Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu

Flaş!!! ´Eşref Bitlis´in uçağı düşürüldü, hiç şüphem yok´

Albay: Bensiz Bitlis´i nah öldürürlerdi

Adalet Bakanı: Özal ve Bitlis´in ölümü şüpheli

Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek

Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü

Ergenekon-PKK bağlantısı manşetlerimiz

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2339    yazdır/print


 

´Kod adı: KALE´: İşte Eşref Bitlis´ten Özal´a son mektup

1993 yılında şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybeden Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, ölümünden 7 ay önce Özal´a sunduğu mektubunda Çekiç Güç´ün PKK´ya yardım ettiğini telsiz konuşmalarıyla ortaya koyup, ´Devreye girin, önü alınamayan risklerle karşı karşıyayız´ diyordu. ´Kod Adı: Kale´ planı MGK´ya gelince ise rahatsızlıklar başlamıştı. 1993 yılı Türkiye için kanlı ve kara bir yıl. En kanlısının Bingöl´deki 33 er katliamının olduğu çok sayıda peşpeşe gelen olaylarda kendi alanında güçlü ve simge isimler aynı yıl, art arda hayatlarını kaybetti: Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever ve yakın arkadaşları ile gazeteci Uğur Mumcu. Kimi öldürüldü, kiminin ölümünün üzerindeki sis perdesi hala aralanamadı. Bu dört ismin ortak özelliği ise ya PKK´yla mücadelenin doğrudan içinde yer almaları ya da sorunun çözümü için ciddi mesai harcamalarıydı. Bu olaylar sonucunda bugünlerde ´demokratik açılım´ projesiyle yapılmaya çalışılanın benzeri, yani PKK´nın tasfiyesinin sağlanarak Doğu ve Güneydoğu´nun terörden kurtulması ve barışın sağlanması projesi rafa kaldırıldı.

´Kod adı: KALE´: İşte Eşref Bitlis´ten Özal´a son mektup

1993 yılında şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybeden Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, ölümünden 7 ay önce Özal´a sunduğu mektubunda Çekiç Güç´ün PKK´ya yardım ettiğini telsiz konuşmalarıyla ortaya koyup, ´Devreye girin, önü alınamayan risklerle karşı karşıyayız´ diyordu. ´Kod Adı: Kale´ planı MGK´ya gelince ise rahatsızlıklar başlamıştı. 1993 yılı Türkiye için kanlı ve kara bir yıl. En kanlısının Bingöl´deki 33 er katliamının olduğu çok sayıda peşpeşe gelen olaylarda kendi alanında güçlü ve simge isimler aynı yıl, art arda hayatlarını kaybetti: Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever ve yakın arkadaşları ile gazeteci Uğur Mumcu. Kimi öldürüldü, kiminin ölümünün üzerindeki sis perdesi hala aralanamadı. Bu dört ismin ortak özelliği ise ya PKK´yla mücadelenin doğrudan içinde yer almaları ya da sorunun çözümü için ciddi mesai harcamalarıydı. Bu olaylar sonucunda bugünlerde ´demokratik açılım´ projesiyle yapılmaya çalışılanın benzeri, yani PKK´nın tasfiyesinin sağlanarak Doğu ve Güneydoğu´nun terörden kurtulması ve barışın sağlanması projesi rafa kaldırıldı.

SABAH, Ankara Cumhuriyet Savcılığı´nın ölümüyle ilgili tekrar soruşturma başlattığı Jandarma Eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis´in ölümünden 7 ay önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal´a yazdığı son mektubu açıklıyor. Bitlis´in Sayın Cumhurbaşkanım, Zatı Aliniz bu olaya müdahil olmalı, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz dediği üç sayfalık mektupta Kürt sorununa ilişkin önemli uyarılar yapılıyor ve çözüm önerileri sunuluyor.

ABD´DEN PKK´YA YARDIM

Bitlis, mektubun ilk bölümünde ABD tarafından bölgede konuşlu Çekiç Güç´teki bazı komutanların terör örgütü PKK´ya yardım ettiğini ayrıntıları ile açıklıyor. Bu iddiayı güçlendiren görüntü ve telsiz konuşmaları aktarılıyor. ABD´li bazı komutanlarla, PKK lider kadrosunun yaptığı üç toplantıya ilişkin ayrıntılar veriliyor. Eşref Bitlis, mektubunda ikinci olarak devlet içindeki bazı unsurların terörden rant sağladığını vurguluyor ve isimler veriyor. Güneydoğu´daki bazı işadamlarının güvenlik güçlerinin de desteğini alarak bölgede terör örgütü PKK adına kaçakçılık yaptığını belirtiyor. Mektubun ikinci bölümünde ise Kürt Sorunu Çözüm önerilerini içeren bir rapordan bahsediliyor. Kod Adı: Kale olarak tanımlanan planda öncelikli olarak terör belasının defedilmesi gerektiği belirtiliyor. İkinci aşamada ise Kürt halkına yönelik ılımlı adımların atılması için devlet politikası oluşturulması gerektiği vurgulanıyor ve Bölge halkının kazanılması zaruridir. Halk yanlış yönetim ile terör örgütü arasında sıkışmış durumdadır. Bunu suiistimal eden unsurların bertaraf edilmesinin zorunluluğu ortadadır tespitinde bulunuluyor.

MGK GÜNDEMİ OLDU

Kürt sorunu çözüm planını ciddi şekilde değerlendiren Turgut Özal, kendisine gelen mektuptan sonra Org. Bitlis ile iki görüşme gerçekleştiriyor. Bitlis Paşa´dan planın nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin ayrıntılı yeni bir çalışma yapmasını istiyor ve bu konuda bazı sivil isimlerden yardım alabileceğini belirtiyor. Turgut Özal, Bitlis´le yaptığı ilk görüşmeden sonra konuyu devletin zirvesinde tartışmaya açıyor. Planın içeriğini önce dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş ile değerlendiriyor. Konunun ayrıntıları daha sonra MGK toplantılarında ele alınıyor. Özal, Bitlis´in de tavsiyesine uyarak MGK´nın Ağustos 1992 tarihli toplantısını Diyarbakır´da olağanüstü topladı. 27 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen toplantı sonrasında 6 maddelik bir bildiri yayınlandı. Adeta Kod Adı: Kale planının izlerini taşıyan bildiride terörle mücadelenin yasalar çerçevesinde yürütüleceği ve Bölge halkının yaşam seviyesinin yükseltilmesi için çalışmalar yapılacağı vurgulandı. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 1992 tarihli MGK toplantılarda da terör konusu ayrıntılı bir şekilde işlendi ve aynı şekilde bildirilere yansıtıldı.

EŞREF BİTLİS KİMDİR?

1933´te Malatya´da dünyaya geldi. Kara Harp Okulu´ndan 1952´de teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1966´da Kara Harp Akademisi´ni tamamladı. Dil eğitimini Almanya´da yapıp 1969´da Silahlı Kuvvetler Akademisi´nden mezun oldu. 1973´te Alman Harp Akademisi´ni bitirdi. Bir yıl Kara Harp Akademisi´nde başöğretmen olarak görev yaptı. 1978´de tuğgeneral oldu ve Bolu Komando Tugay Komutanlığı´na getirildi. 1982´de tümgeneral ve Kıbrıs 28. Tümen Komutanı oldu. 1986´da korgeneral rütbesi aldı. 1988´de Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı oldu. 1990´da orgeneral rütbesi aldı ve 20 Ağustos 1990´da Jandarma Genel Komutanlığı´na atandı. 17 Şubat 1993´te uçağının düşmesi sonucu Ankara´da öldü.

RAHATSIZ OLDULAR

Org. Bitlis´in Kürt sorununa ilişkin çözüm planı devlet içinde bazı kesimlerde rahatsızlığa neden oldu. TSK içinde de bazı komutanlar Org. Bitlis´e yönelik sert eleştiriler dile getiriyor, rahatsızlığın bir başka boyutunu ise Org. Bitlis´in planın uygulanması konusunda doğrudan Cumhurbaşkanı Özal ile temasa geçmesi oluşturuyordu. Bitlis´in bu çalışmaları bazı dış güçler tarafından da yakın takibe alındı. Bitlis´i Erbil´e götüren helikopter taciz ateşi ile karşılaştı. Özal ile ikinci görüşmesini Aralık 1992´de yapan Bitlis, bütün ağırlığını bundan sonra Kürt sorunu üzerine verdi. Kendine yakın kurmay kadrodan bir ekip oluşturdu. Bu isimlerle planın ayrıntıları üzerine yeni bir çalışma başlattı. Ancak bu sırada uçak kazası oldu. Yapılan açıklamalarda uçağın buzlanmadan düştüğü belirtildi, ancak kaza sonuç raporu kimseyi tatmin etmedi. ( Sabah)

´Eşref Bitlis´in ölümü suikasttır´

Turgut Özal döneminin Başbakan yardımcılarından Ekrem Pakdemirli, hakkında yeniden soruşturma başlatılan, eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis´in 17 Ocak 1993´de bir uçak kazasında ölmesinin suikast olduğunu belirtti. Olayın yaşandığı 17 yıl önce de bunu yazdığını hatırlatan Pakdemirli, üstü örtülmesin diye yazılı ve görüntülü medyada bu yargısının sebeplerini anlattığını söyledi. Tecrübeli bir pilot olduğunu ve düşürülen söz konusu uçağı da iyi tanıdığını vurgulayan Pakdemirli, www.egedesonsoz.com sitesindeki yazısında şunları kaydetti: Uçağın kalkışından 7 dakika sonra arızalanıp düşmesi ihtimali, yok denecek kadar azdı. Genelkurmay Başkanlığı, bu kazayla ilgili inceleme başlattı. Tabii emir-komuta zinciri içinde yürütülen bir soruşturmanın sonunda, ´O gün hava sisli ve soğuktu. Buzlanmadan ötürü uçak düştü.´ şeklinde kamuoyu yanıltıldı. O gün buzlanma oluşturacak kadar kalın bulut tabakası yoktu. Üstelik bu uçağın buz kırıcıları var ve otomatik olarak devreye girer. Girmezse manuel olarak devreye sokulur. Uçak bulut tabakası içinde çok kısa kalacağından, buzlanma için gereken süre ve bulut tabakası kalınlığı yoktu. 17 yıl evvel görev başında bulunan bir kuvvet komutanı öldürüldü. Olay ortaya çıkarılmadı, aksine örtbas edildi. Aynı yıl dört ay sonra, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da şüpheli bir şekilde öldü. Bir dört ay sonra da Başbağlar katliamı... Bir müessese şeffaf değilse ve denetimden uzaksa, bünyesinde derebeyi, gangster, sahtekâr ve hırsızlar türer. Bunu önlemenin yolu, o müessesenin şeffaflaştırılması ve millete hesap verir hale sokulmasıdır. ( Cihan)

Albay Özden´in eşi: Biz o kadar çaresizdik ki

ALBAY Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden, kocasının öldürüleceğini bildiğini açıkladı: ´Biz Eşref Paşa´nın grubuyuz. Mardin´de öldürecekler beni´ dedi. Sonra öldürüldü. O kadar çaresizdik ki! Eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve ekibinin ölümlerinin yeniden gündeme geldiği son günlerde, 1995 yılında öldürülen Bitlis´in ekibinden Mardin Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden de konuştu. Özden, eşi Rıdvan Özden´in, Mardin´e giderken ?Beni Kuzey Irak´ta öldüremediler. Eşref Paşa´nın ikinci grubuyuz biz oraya giden. Bizi tasfiye ediyorlar. Asker mafyalaştı, çeteleşti. Bak Mardin´de öldürecekler beni´ dedi ve öldürüldü? dediğini aktardı. Taraf´ın ?Bitlis´in bütün subayları öldürüldü? sürmanşetiyle gündeme taşıdığı suikast ya da şüpheli şekilde ölen subayların yakınları konuşmaya devam ediyor. Lojmanında ölü bulunan ve intihar denilerek üstü kapatılan Albay Kazım Çillioğlu´nun oğlunun ardından 1995 yılında Mardin´de ?çatışmada öldü? denen Mardin Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden de Taraf´a konuştu. Eşinin intihar ettiği söylenen Albay Çillioğlu´nu yakından tanıdığını vurgulayan Tomris Özden, şunları söyledi: ?Eşim, Kazım albaya uğrardı. ´Ne olacak halimiz´ diye dertleştiklerini biliyorum. Sonra ´Kazım Albay intihar etti´ dendi. Oysa Kazım Çillioğlu ile eşini Güzelçam´a geldiklerinde kampta ağırladık. Kesinlikle aile problemi yoktu. Kazım Çillioğlu, intihar edebilecek bir yapıya sahip değildi.?

Öldürüleceğini biliyordu

Tomris Özden, eşinin ölümüne ilişkin de çok çarpıcı detaylara dikkat çekti. Özden şöyle konuştu: ?JİTEM´i biliyorum JİTEM vardı. Eşime de teklif etmişti Arif Doğan. 1989´da kurulmuştu ama 1987´de aşamaları vardı. Eşim derdi ki ´Asker mafyalaştı. Aman dikkat et konuşma.´ Cem Ersever öldüğünde salonda yürüyordu, kendi kendine ´asker mafyalaştı, asker çeteleşti´ diyordu. Bir de Mardin´de ölmeden bir ay önce yataktan fırlayarak kalkıyordu resmen. ´Ne oldu?´ diyordum. ´Ağzıma yastık kapattılar misafirhanede beni öldürüyorlar´ diyordu. ´Kim öldürüyor?´ derdim. ´Devletin mafyaları, çeteleri öldürüyor´ derdi.? Rıdvan Özden, 1994´te tayinle geldiği Mardin´de resmî aracına kurulan pusudan sağ olarak kurtuldu. 12 Ağustos 1995´te bir çatışmada öldürüldü. Cenazesi otopsi yapılmadan toprağa verildi. Eşi Tomris Özden, ölümü kuşkulu bulurken, raporlara ?Özden´in sol kaşının altı santim üstünde bir kurşun deliği bulunmaktaydı? yazıldı. Tomris Özden, bu iddiayı yalanladı.

Katliam sanığını yakalamadılar

Tomris Özden, ´Yeşil´ kod adlı Mahmut Yıldırım´a ilişkin de ilginç şeyler söylüyor. ?Ben Yeşil´i belki tanıyordum. Ama Yeşil kim? O kılık değiştiren bir insan. Ben Yeşil´i belki gördüm, belki aynı evde yaşadık. Çünkü itirafçılarla biz Güneydoğu´da aynı lojmanda yaşıyorduk. Alt katta bahçıvan, postacı, sivil, şoför geliyordu. Kimdi bunlar bilmiyorduk ki? diyen Özden, çok çarpıcı başka bir iddiayı da dile getiriyor:?Eşim en son ölmeden iki ay önce uyardı beni Güzelçam´da. ´Aman Tomris, ben ölür giderim sen dikkat et, senin alt katında Ünal Osmanağaoğlu var´ dedi. Alt katımızda emlakçı dükkânında otururdu Ünal Osmanağaoğlu. Bahçelievler Katliamı sanığı, DİSK Başkanı Kemal Türkler´i öldürmekten yargılanan kişi. 10 defa deşifre ettim ama yakalamadılar.? ( Taraf)

(04 Ekim 2010, 12:18)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Eşref Bitlis suikastiyle ilgili manşetlerimiz

Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu

Flaş!!! ´Eşref Bitlis´in uçağı düşürüldü, hiç şüphem yok´

Albay: Bensiz Bitlis´i nah öldürürlerdi

Adalet Bakanı: Özal ve Bitlis´in ölümü şüpheli

Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek

Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü

Ergenekon-PKK bağlantısı manşetlerimiz

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2327    yazdır/print


 

Balbay: Siyasetçi, avukat ve gazeteci içeren örgüt dünyada yok

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından gazeteci Mustafa Balbay yine döktürdü: ´Babası ölen, amcası dağdan atlayan ´Ergenekon yaptı´ diyor. Burada yan yana getirdiklerinize bakın.´ Davanın seyrine tepki gösteren Balbay, Hanef Avcı için ise ´Ne zaman gelecek diye düşünüyorduk´ dedi. Ortaya çıkan delilleri delilden saymayan Balbay´ın, ´Siyasi parti liderlerinin, avukatların, gazetecilerin bir arada olduğu bir örgüt dünyada yok´ diyerek İtalyan Ergenekon´u ´Gladio´ örgütünü unutması şaşırttı. Bu örgüte yönelik 6 yıl süren soruşturma ve davalar sonucunda 30 general, bir eski başbakan, 4 bakan, istihbarat örgütü şefleri, çok sayıda gazeteci, medya patronları, işadamları, bankerler, 19 yüksek yargı mensubu ve 58 profesör örgüt üyeliğinden mahkum oldu (Toplam 622 kişi). ´Operasyonlar üst düzey yetkililere uzanınca, ´devlete hizmet etmiş kişilere bu nasıl yapılır?´ diye kıyamet koptu´ diyen Savcı Casson, ´Fakat sonunda generaller ve üst düzey görevliler suçlu bulunarak mahkum oldu´ diyordu.

Balbay: Siyasetçi, avukat ve gazeteci içeren örgüt dünyada yok!

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından gazeteci Mustafa Balbay yine döktürdü: ´Babası ölen, amcası dağdan atlayan ´Ergenekon yaptı´ diyor. Burada yan yana getirdiklerinize bakın.´ Davanın seyrine tepki gösteren Balbay, Hanef Avcı için ise ´Ne zaman gelecek diye düşünüyorduk´ dedi. Ortaya çıkan delilleri delilden saymayan Balbay´ın, ´Siyasi parti liderlerinin, avukatların, gazetecilerin bir arada olduğu bir örgüt dünyada yok´ diyerek İtalyan Ergenekon´u ´Gladio´ örgütünü unutması şaşırttı. Bu örgüte yönelik 6 yıl süren soruşturma ve davalar sonucunda 30 general, bir eski başbakan, 4 bakan, istihbarat örgütü şefleri, çok sayıda gazeteci, medya patronları, işadamları, bankerler, 19 yüksek yargı mensubu ve 58 profesör örgüt üyeliğinden mahkum oldu (Toplam 622 kişi). ´Operasyonlar üst düzey yetkililere uzanınca, ´devlete hizmet etmiş kişilere bu nasıl yapılır?´ diye kıyamet koptu´ diyen Savcı Casson, ´Fakat sonunda generaller ve üst düzey görevliler suçlu bulunarak mahkum oldu´ diyordu.

İkinci Ergenekon davasının 85. duruşması görülmeye devam ediyor. Sanık ve avukatların taleplerinin alındığı duruşmada söz alan tutuklu sanık gazeteci Mustafa Balbay , 3-4 ay önce yaptığı açıklamada özel yetkili mahkemelerin geçmişteki Devlet Güvenlik Mahkemeleri´ni (DGM) aratmayacak şekilde haddini aşan bir hal aldığını ifade ettiğini belirterek, ?Tartışılan biz değil o mahkemeler olacak demiştim. Gelinen noktada yargılanacak olan bizler değil sizlersiniz dedi. Medyada Ergenekon davasıyla bambaşka bir ortam yaratıldığını ifade eden Balbay, ?Arif Doğan düşüncelerini açıklıyor. Durmuş Ali Özoğlu düşüncelerini açıklıyor. Belki de Ergenekon bir haber ajansıydı, soruşturma bürosuydu. Buradan terör örgütü çıkmıyor. Ama savcılar kurgulanan örgüte üye bulabilmek için can hıraç bir şekilde çırpınıyor. Bir teğmenden, bir gazeteciden, bir sendika başkanından üye yaratmaya çalışıyor diye konuştu.

Ergenekon soruşturması 3 yıl önce başladı

Zaman zaman sesini yükselten Balbay, sözlerine şöyle devam etti: ?Kendinize gelin, böyle mahkeme olmaz. Bizi darağacına asıp taşlatıyorsunuz. Babası ölen, amcası dağdan atlayan ´Ergenekon yaptı´ diyor. Burada yan yana getirdiklerinize bakın. Rektörler, öğretim üyeleri, gazetecileri, sendikacıları bir araya getirdiniz. Şamil Tayyar ´Balyoz Ergenekon´un 30 katı´ diyor. Siyasi parti liderlerinin, avukatların, gazetecilerin bir arada olduğu bir örgüt dünyada yok. Bizim başka şubemiz yok taklitlerimizden sakınınız. Bu sözleri sarfeden Balbay´ın İtalyan Ergenekon´u ´Gladio´ örgütünü unutması şaşırttı. Bu örgüte yönelik 6 yıl süren soruşturma ve davalar sonucunda 30 general, bir eski başbakan, 4 bakan, istihbarat örgütü şefleri, çok sayıda gazeteci, medya patronları, işadamları, bankerler, 19 yüksek yargı mensubu ve 58 profesör örgüt üyeliğinden mahkum oldu (Toplam 622 kişi). İtalyan Savcı Felice Casson, yıllarca süren Gladio soruşturması sırasında en büyük engellemeyi yargı mensuplarından gördüğünü vurgularken şu tespitte bulunuyordu: ´Başka bir mahkemeye tayinimi çıkarıp davayı engellemek istediler. Operasyonlar üst düzey yetkililere uzanınca, ´devlete hizmet etmiş kişilere bu nasıl yapılır?´ diye kıyamet koptu. Fakat sonunda generaller ve üst düzey görevliler suçlu bulunarak mahkum oldu.´

´Bizim başka şubemiz yok taklitlerimizden sakınınız´

Davaya sürekli başka dosyaların istenmesini de eleştiren Mustafa Balbay, ?Bu dosyayı da getirtelim, şu dosyayı da getirtelim. Bu davanın yürümesi değil, çürümesidir ifadesi kullandı. Cumhuriyet Gazetesi´ne yazdığı yazıların ancak 10 gün sonra yayınlanabildiğini belirten Balbay, ?Gazetecilerin bir kısmı hapiste çürüyor. Gazeteye gönderdiğim yazılar 8 gün sonra gazeteye ulaşıyor. Ve 10 gün sonra yayınlanıyor. Bir yazıyı kaleme aldığımda 10 gün sonra bile güncelliğini yitirmemiş olması gerekiyor. Bu bir direniştir. Bu özünde sansür değil midir? ? diye konuştu. Türkiye´de bu savcılar olduğu sürece hükümeti davası açmak, hakaret davası açmaktan daha kolaydır iddiasında bulunan Balbay, şu örneği verdi: ?Şöyle bir dava olabilir mi? 7 yıl önce Balbay 3-4 kişiyi öldürdüğü söyleniyor. Ama adamlar ölmemiş gibi. Buradan bir dava açılamaz. Ama böyle bir darbe davası açılabiliyorsunuz. Not defterinde Tayyip yazılmış, altı çizilmiş, üstü çizilmiş. Hııı... O zaman darbecisin. Daha önce savcılar, Cumhuriyet´in savcısı mı? Hükümetin savcısı mı? Diyordum ama bu sözümü değiştirdim. Şimdi ´Savcılar Cumhuriyet´in savcısı mı? Dedikodu savcısı mı?´ diyorum. Türkiye´de darbe davası açmak, hakaret davası açmaktan daha kolay bir hale gelmiştir

Hanefi Avcı yorumu

Mahkeme heyetine elindeki bir kağıdı göstererek, ?Bütün dünyada bu dolaşıyor. Burada ´Türkiye gazetecilerin tutuklu olduğu bir ülke. Türkiye´yi kınayın´ yazıyor. İşte Türkiye´nin dünyadaki imajı buna dönüştü diyen Balbay, aralarında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Derneği´nin de bulunduğu 17 kurumun açtığı ?Tutuklu gazetecilere özgürlük kampanyası için çok teşekkür ettiğini belirtti. Bugünün TBMM´nin açılış günü olduğunu hatırlatan ve ?En kötü meclis kapalı bir meclisten iyidir diyen Balbay, ?Dün polise ifade vermesi için aranan Aysel Tuğluk, bugün barışa katkıda bulunması için aranıyor. Buyurun dengelerin halini görün dedi. Devrimci Karargah Örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan Hanefi Avcı´nın da Silivri Cezaevi´ne getirilmesiyle ilgili olarak da ?Hanefi Avcı da Silivri´ye ne zaman gelecek diye düşünüyorduk. Silivri´de olduğumuz için buraya açılan yolları biliriz. Tahmin ettiğimiz tarihten daha geç bir tarih oldu dedi. ( Cnnturk)

Özoğlu Avcı´ya özendi: Faili Meçhuller Ergenekon´un değil, başkalarının işi, Fethullah örgütü de var

Özoğlu da döktürdü: Eşref Bitlis´i Kontrterör ekibi öldürdü

İkinci ´Ergenekon´ davasının tutuklu sanığı Durmuş Ali Özoğlu, bugün de tartışılan, eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis´in öldürülmesi gibi olayların ´Ergenekon´ değil, Kontrterör Daire Başkanlığında yetişen ekip tarafından yapıldığını ileri sürdü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, dünkü oturumda Türkiye´deki faili meçhul cinayetlere ilişkin açıklama yapacağını söyleyen tutuklu sanık Özoğlu söz aldı. Behçet Oktay´ın bir cinayete kurban gittiğini ve bu cinayetin milletvekili Recai Birgün tarafından bilindiğini ileri süren Özoğlu, Birgün´ün telefon kayıtlarının getirtilmesini ve duruşmada dinlenmesini istedi. Oktay´ın öldürülmesinin nedeninin, ´Ergenekon´ davaları kapsamında gömülü olarak çıkarılan mühimmatlar olduğunu savunan Özoğlu, bu mühimmatları gömmenin 3-5 polisin işi olmadığını, NATO´nun da bunda rol aldığını, bunun belgesinin de kendisinde olduğunu iddia etti. Özoğlu, Ala limited Şirketine baskın düzenlenmesi durumunda kayıtların alınabileceğini savundu. Mehmet Eymür´ün başında olduğu MİT Kontrterör Dairesinin içinde askerler, polisler ve MİT´in kendi personelinin bulunduğunu ifade eden Özoğlu, 100 kişiye yakın olan bu ekibin çeşitli özel eğitimlerden geçtiğini, ABD ve İsrail´de eğitim gördüğünü, İran, Irak, Suriye ve Türk Cumhuriyetlerinin de operasyon alanları olduğunu ileri sürdü. Özoğlu, ´buradan ayrılanların birçoğunun Fethullah Gülen cemaatinde istihbarat örgütü kurduklarını´ öne sürerek, isimlerinin de mevcut olduğunu kaydetti.

Eşref Bitlis´in Türkiye tarihinde Kuzey Irak´a yapılacak en büyük operasyonu yönettiğini, sınırın Musul´a doğru kaydırılacağını, terör çatışmalarının bitirileceğini ifade eden Özoğlu, Bitlis´in uçağının durduğu yer ile Amerikalıların uçaklarının durduğu yerin aynı olduğunu ve uçağın düşürüldüğünü savundu. 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal´ın da bu operasyondan bilgisi olduğunu, Musul ve Kerkük olayını halletmeyi planladığını ifade eden Özoğlu, ´Yapamadan o da gitti´ dedi. Özoğlu, 2 yunan subayının Türk helikopterini düşürmesinin ardından eski Başbakanlardan Tansu Çiller hakkında da askeri casusluktan soruşturma yapıldığını savunarak, ´Bugün (Balyoz) onun finali yapılıyor burada. Kontrterör Dairesinde yetişenler şimdi bugün bu operasyonları Fethullah Gülen örgütüyle birlikte yapıyorlar. Cem Ersever, Eşref Paşa´nın adamlarındandı. Onu da öldürdüler. Paşanın dağ kadrosundan kim varsa onları da öldürdüler. Bu ekip, anti Amerikancı Kürt ve Türk aydınlarını da öldürdü´ dedi. Özoğlu, günümüzde de tartışılan bu olayların ´Ergenekon´ örgütü tarafından değil, Kontrterör Daire Başkanlığında yetişen ekip tarafından yapıldığını ileri sürdü.

Özoğlu, Eymür´ün, can ciğer arkadaşı olarak belirttiği Hanefi Avcı´yı içeri aldırdığını ileri sürerek, Avcı ile Bülent Orakoğlu´nun önceden askeri casusluktan cezaevinde yattığını öne sürdü. Turgut Özal´a yapılan suikastin de sahte bir hikaye olduğunu iddia eden Özoğlu, Albay Rıdvan Özden´in ise Kanas silahıyla terör örgütüyle çatışmadayken öldüğünü anlattı. ( Zaman)

Birileri gerçekleri örten sis perdesi yırtılmasın ve asıl suçlular ortaya çıkmasın istiyor..

Özoğlu gibileri hepimizi bulanık suda balık avlamaya davet ediyor

Aziz Üstel (Star): Ergenekon davası sanığı Durmuş Ali Özoğlu, Cuma günkü duruşmada, eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis´in uçağını Ergenekon´un değil, MİT Kontrterör Dairesi´nden bir ekibin düşürdüğünü iddia etti! Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Ali Özoğlu, faili meçhul cinayetlerle ilgili açıklamalarda bulunacağını söylüyor duruşma sırasında. Sonra da Jandarma eski Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis´in Ergenekon değil de MİT tarafından öldürüldüğünü öne sürüyor. Mehmet Eymür´ün yönettiği, MİT Kontrterör Dairesi´nin içinde asker, polis ve MİT´in adamlarından oluşan yaklaşık 100 kişilik özel bir birliğin ABD ve İsrail´de eğitim gördüğünü söyleyen Özoğlu, bu tayfanın, Irak, Suriye ve Türki cumhuriyetlere CIA ve MOSSAD ile birlikte operasyonlar düzenlediğini de açıklıyor! Eşref Bitlis´in Kuzey Irak´a yapılacak büyük bir operasyonu yönettiğini, sınırın Musul´a doğru kaydırılacağını ve terör çatışmalarının bitirileceğini açıklayan Özoğlu, ?Bitlis´in uçağının durduğu yerle Amerikalıların uçaklarının bulunduğu hangarın birbirine çok yakın olduğunu, uçaktaki alkol tüpüne su katılması durumunda, havalandıktan 10-15 dakika sonra uçağın kanatlarının donacağını ve taş kütlesi gibi yere çakılabileceğini? belirterek Eşref Bitlis´in uçağının da bu şekilde düşürülmüş olabileceğini savundu. Burada ?basit? bir hata yapıyor Özoğlu, çünkü uçak havada yanarak parçalanıyor ve öyle düşüyor. Buzlanma olsa Bitlis´in uçağı taş gibi yere düşer, parçalanır ve sonra patlayarak yanmaya başlardı diyor uzmanlar.

Dönelim Özoğlu´nun ifadesine. Efendim, Özoğlu´na göre, Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın da bu operasyondan bilgisi varmış, Musul ve Kerkük´ü Türkiye topraklarına katmayı tasarlamaktaymış. Her şeyden önce rahmetli Özal, böyle bir tasarıyı ABD´nin tam desteği olmaksızın gerçekleştiremeyeceğini bilecek kadar deneyimli bir devlet adamıydı. Hadi diyelim ki, bu onayı aldı ve Eşref Paşa´ya ?Kerkük´le Musul´u Türkiye topraklarına kat!? dedi. Genel Kurmay Başkan´ı ve diğer Kuvvet Komutanlarıyla görüşmedi, TBMM´yi de bilgilendirmedi. Yani bir başına, Başkanlık düzenini kurdu ve de bütün bunları ABD´nin onayını alarak yaptı! Peki, madem ABD´nin onayı vardı, o zaman Amerika´lılar neden öldürdü Turgut Özal´ın Kerkük ve Musul´u Türkiye topraklarına katma görevini verdiği Bitlis´i? Cevap yok tabii!

Durmuş Ali Özoğlu´nun iddiaları bitmek bilmiyor: ?Cem Ersever, Eşref Paşa´nın adamlarındandı. Onu da Kontrterör örgütü öldürdü. Paşa´nın dağ kadrosundan kim varsa onları da öldürdüler. Bu ekip, anti Amerikancı Kürt ve Türk aydınlarını da öldürdü. Günümüzde de tartışılan bu olaylar Ergenekon örgütü tarafından değil Kontrterör Daire Başkanlığı´nda yetişen ekip tarafından yapıldı.? Şimdi, bu örgüt Amerikancı mı değil mi? Eğer Amerikalılar Eşref Bitlis Paşa´yı öldürdüyse, neden Bitlis´in adamları Amerika karşıtı Kürt ve Türk aydınları vuruyor? Tam tersi olması gerekmez mi? Yani Amerika yanlılarını temizlemeleri daha akıla mantığa uygun değil mi?

Özoğlu, 29 Aralık 2009´da Ergenekon Terör Örgütü´yle olan bağlantısı olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, bilgisayarında da darbe sonrası yapılacakları anlatan belgeler ele geçirilmişti. Türkiye´de, hele de o karanlık 1993 yılında gerçekleştirilen, failleri meçhul cinayetleri ABD´nin, Almanya´nın, İsrail´in, İran´ın, uzun lafın kısası aklınıza hangi ülke geliyorsa onun üzerine yıkmak ve birbiri ardına komplo teorileri üreterek herkesin kafasını karıştırmak, günümüzde geçer akçe olmaya başladı. Elbette birileri gerçekleri, eli kanlı katillerin kim ya da kimler olduğunu biliyor ama konuşmuyor. Onlar yerine Özoğlu gibileri çıkıyor, hepimizi bulanık suda balık avlamaya davet ediyor... ediyor ki gerçekleri örten sis perdesi yırtılmasın ve asıl suçlular ortaya çıkmasın! ( Star)

Abdullah Harun

(01 Ekim 2010), son güncel.: (04 Ekim 2010)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Ergenekon davasını engelleme girişimleri

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2318    yazdır/print


 

Albay Özden Ergenekon´dan ayrıldı

Albay Özden suikasti dosyası, Savcı Öz tarafından tekrar Diyarbakır´a gönderildi. Savcı Öz´ün, Ergenekon dışında çok sayıda dosya verilmesi nedeniyle dosyaya yetirince zaman ayıramadığı öğrenildi.

Albay Özden Ergenekon´dan ayrıldı

Albay Özden suikasti dosyası, Savcı Öz tarafından tekrar Diyarbakır´a gönderildi. Savcı Öz´ün, Ergenekon dışında çok sayıda dosya verilmesi nedeniyle dosyaya yetirince zaman ayıramadığı öğrenildi.

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz´ün Diyarbakır´dan isteyerek incelediği şehit Albay Rıdvan Özden dosyasının bir süre önce ´görevsizlik´ verilerek, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na geri gönderildiği ortaya çıktı. Özden dosyası, faili meçhul subay cinayetleri arasında Ergenekon davasıyla birleştirilen ilk dosyaydı. Albay Özden´in eşi Tomris Özden ise dosyanın Ergenekon´dan çıkarılmasıyla olayın artık aydınlanmasının imkansız olduğunu söyleyerek ?Çok üzgünüm, umutlarım söndü? dedi.

Savcı Öz başka işlere boğuldu

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz´ün baktığı Albay Özden dosyasını Ergenekon´dan ayırıp Diyarbakır´a geri göndermesinin perde arkasında ise savcı Öz´e yapılan baskının olduğu iddia edildi. İddiaya göre Savcı Öz´e, İstanbul Başsavcıvekilliği tarafından Ergenekon dosyalarının yanı sıra başka konularla ilgili çok sayıda dosya verildi. Öz de iş yükü nedeniyle Özden dosyasını yeteri kadar inceleyemedi ve Diyarbakır´a geri gönderdi.

Çolakkadı: Her dosyaya siz bakmayın

Albay Özden dosyasının Ergenekon ile birleştirilmesinin ardından araştırmalarına başlayan savcı Öz, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Orgeneral Eşref Bitlis, Albay Vural Berkay, 33 er olayı, Necip Hablemitoğlu ve Sabancı Suikastı dosyalarını da istemişti. Öz, bu olayların Ergenekon´la bağlantısını araştırırken Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, ?Tüm dosyalara siz bakmayın. İlgili savcılıklara gönderin? talimatı vermişti. Öz, elindeki yeni delilleri de ekleyerek bu dosyaları inceledikten sonra ilgili savcılıklara geri göndermişti.

Albay Özden´in eşi: Son umudum da bitti

´PKK tarafından şehit edildi´ şeklinde kayıtlara giren ancak JİTEM tarafından şehit edildiği iddiaları gündemden hiç düşmeyen Albay Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden, dosyanın Ergenekon´dan çıkarılmasıyla olayın artık aydınlanmasının imkansız olduğunu söyledi. Tomris Özden ?Belliydi böyle olacağı. Dosya kabarıktı ama karışık değildi. Bir umut ışığı yakılmıştı ama artık bu ışık da söndü. Dosyanın bu şekilde ayrılması da artık bu olayın açığa çıkmasını imkansızlaştırdı. Bu cinayet aydınlansaydı askerin yüzü yere yapışacaktı. İlk kez bire subay cinayeti Ergenekon ile birleştirildi. Bu aydınlansaydı Genelkurmay belki çok sarsılacaktı. Çok üzüldüm? diye konuştu. ( Star)

Albay Özden suikasti

Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden, 1995 yılında PKK ile girdiği bir çatışmada iki koruması ile birlikte vurularak şehit edildi. Alnından vurulup öldürüldüğünün açıklanmasına karşın, Albayın eşi Tomris Özden, kocasının PKK tarafından değil Güneydoğu´da uyuşturucu ile şiddetle mücadele etmesinden rahatsız olan Veli Küçük´le ilişkili devlet içindeki çetelerce ensesinden vurulup öldürüldüğünü o tarihten beri iddia etti. ´Beni uyaran herkes susturuldu, eşim alnından değil ensesinden vuruldu´ iddiaları basında sık sık yer alan Tomris Özden´in, eşinin alnından değil ensesinden vurulduğunu ispatlamak için otopsi yapılması isteği yetkililerce kabul edilmedi ve Özden´in dikkat çektiği şüphelere de duyarsız kalındı. 2007 yılında başlatılan Ergenekon soruşturmasının gelişiminden umuda kapılan Tomris Özden, 18 Temmuz 2008´de Ergenekon savcılarına başvurup beraberindeki tüm belgeleri teslim etti.

Suikastte Ergenekon şüphesi

3. Ergenekon iddianamesine giren ve eski MİT çalışanı emekli Albay Hüseyin Vural Vural´da bulunan şok bir belge, şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybeden eski Jandarma Genel komutanı Eşref Bitlis ve ekibinin ölümlerini yeniden gündeme getirdi. Vural´da ele geçen belgelerde, Orgeneral Bitlis, Korgeneral İsmail Selen, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden´in suikastlerle öldürüldüğüne dair bilgiler yer almaktaydı.

(29 Ağustos 2010, 13:24)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Albay Rıdvan Özden suikastiyle ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=2185    yazdır/print


 

Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek

Ergenekon sanığı emekli Albay Hüseyin Vural Vural´dan ´Eşref Bitlis´in kadrosu suikastlerle öldürülecek´ notu çıktı. Vural ?Bu belgeyi hatırlamıyorum? dedi. Bitlis ekibindeki ölümler halen tartışma konusu. Org. Eşref Bitlis ve 10 silah arkadaşının yer aldığı bir fotoğraftaki subaylardan 7´si şüpheli şekilde öldü.

Albay Vural: Eşref Bitlis´in kadrosu suikastlerle öldürülecek

Ergenekon sanığı emekli Albay Hüseyin Vural Vural´dan ´Eşref Bitlis´in kadrosu suikastlerle öldürülecek´ notu çıktı. Vural ?Bu belgeyi hatırlamıyorum? dedi. Bitlis ekibindeki ölümler halen tartışma konusu. Org. Eşref Bitlis ve 10 silah arkadaşının yer aldığı bir fotoğraftaki subaylardan 7´si şüpheli şekilde öldü.

3. Ergenekon iddianamesine giren ve eski MİT çalışanı emekli Albay Hüseyin Vural Vural´da bulunan şok bir belge, şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybeden eski Jandarma Genel komutanı Eşref Bitlis ve ekibinin ölümlerini yeniden gündeme getirdi. Vural´da Orgeneral Bitlis, Korgeneral İsmail Selen, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden´in de suikastlerle öldürüldüğüne ilişkin belgeler ele geçti.

´BU BELGEYİ HATIRLAMIYORUM´ DEDİ

3. iddianamede ?Ergenekon silahlı terör örgütü yapılanmasında fikri ve ideolojik olarak örgüt üyelerinin eğitimiyle görevli? kişi olarak gösterilen Emekli Albay Vural´da ele geçirilen begeler, kayıtlara ´şehit oldu´ diye geçen ancak Ergenekon soruşturmasıyla birlikte ´suikaste kurban gittiler´ iddiaları ciddi biçimde tartışılmaya başlanan subay cinayetlerine ışık tutacak nitelikte. Vural evinde çıkan belgeler için ?Bu belgeyi hatırlamıyorum? dedi.

´SUİKASTLERLE ÖLDÜRÜLECEKLER´

Hüseyin Vural Vural´da ele geçen Orgeneral Eşref Bitlis´le ilgili belgede ?Eşref Bitlis´in kadrosu suikastlerle öldürülecek´ ifadelerinin yer aldığı belirtildi. Belgede ayrıca, görevi başında öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden ile emekli olduktan sonra evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Korgeneral İsmail Selen´in de suikaste kurban gittikleri bilgilerini içeren mesajların yer aldığı kaydedildi.

´TSK içinde Ergenakon soruşturması yapıldı´

Hüseyin Vural Vural´ın teknik takibe takılan konuşmalarında, 7 Nisan 1991´de evinde öldürülen emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk´ün Ergenekon´u bildiği ve bunu konuşmaya çalıştığı için öldürüldüğünü anlatıyor. Hüseyin Vural Vural´a Erol Mütercimler ile yaptığı bu telefon görüşmesinde geçen konuşmanın bugünkü soruşturmaya konu örgüt olmadığını belirterek, ´1971 yılında TSK bünyesinde yapılan bir soruşturma ile ilgili. Bunun tam ismi de Ergenakon´ dediği belirtildi.

BENDE ERGENAKON KARTI VAR

4 Nisan 2008´de Erol Mütercimler ile Hüseyin Vural Vural arasında geçen telefon konuşması: H.V.V.: Ergenekon nedir biliyor musun. E.M.: Yo hayır siz söyleyin belli ki bi şey var kritik bi şey var.H.V.V.: Kritik de diii Dokuz Martçıların İstanbul grubunun koyduğu isimdir o paroladır.E.M.: Onu bilmiyorum onu ilk defa öğreniyorum. H.V.V.: Aaaa ya bak bende onun kartı da var be.E.M.: Allahımız aşkına. Ya bunu kimse bilmiyor.

MEMDUH ÜNLÜTÜRK HAİN HERİF

H.V.V.: Hiç kimse bilmez bunu. Erol bilir bilmem ne bilir yani İstanbul grubu sadece İstanbul grubunun askerleri bilir. Anladın mı o seninki bi şeyler söylüyorsa o hain herif Memduh Ulutürk. O belki bunları ellerini geçti tabi konuşmadan.E.M.: Haa o bunu biliyor oo.H.V.V.: Bunu söylemeye çalıştı o.

Eşref Bitlis ekibinde esrarengiz ölümler

Eşref Bitlis´e yakın subaylardan Albay Kazım Çillioğlu´nun büyük oğlu Tayfun Çillioğlu, bir süre önce Star´a yaptığı açıklamada ?Bizim komutanımız Eşref Paşaydı. Babamın ajandasında bir fotoğraf bulduk. Bitlis´in yanı sıra aralarında generallerin de yer aldığı 10 kişiden 7´si bugün hayatta yok. Hepsi bir şekilde ölmüş. Bazı şeylerin sonuçlanmasını bekliyorum, sonra babamın arşivini, günlüklerini, fotoğraflarını ilgililere vereceğim? demişti.

BİTLİS´LE GİTMEDİ, BİR YIL SONRA ÖLDÜ

Albay Çillioğlu, Eşref Bitlis´in düşen uçağına binecek ekipten son anda çıkarılmış ve iki gün önce hazırlık yapması için Diyarbakır´a gönderilmişti. Uçak kazasından Albay Çillioğlu, bir yıl sonra Tunceli Jandarma Alay Komutanı olarak görev yaparken lojmanında ölü bulundu. Çillioğlu´nun ölümü kayıtlara ´intihar etti´ diye geçti. Ancak intihar silahının ve mermi çekirdeğinin balistik incelemesinin yapılmadığı, ailesine teslim edilen silahının şarjöründeki mermilerin tam olduğu ortaya çıkmıştı.

FOTOĞRAFTAKİ 7 İSİM KİM?

Tayfun Çillioğlu´nun ?10 kişilik fotoğraftakilerden 7´si bir şekilde öldü ya da öldürüldü?dediği isimlerin kimler olduğuyla ilgili çeşitli iddialar gündeme gelmişti. Fotoğraftakilerin Orgeneral Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz, Mardin Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özen, Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu, emekli Korgeneral Hulusi Sayın, Jandarma Binbaşı (JİTEM kurucusu) Cem Ersever olduğu da öne sürülmüştü. ( Star)

(16 Ağustos 2009, 11:25)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=892    yazdır/print


 

Albay Özden´i itirafçılardan oluşan Bıçak timi öldürdü

Bir ihbar üzerine Diyarbakır´da özel yetkili bir savcı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, 1990´lı yıllarda bölgede bazı faili meçhul cinayetler işledikleri ileri sürülen, terör örgütü PKK itirafçılarından oluşan 10 kişilik ´Bıçak´ timinin araştırıldığı öğrenildi. Özel yetkili savcının araştırmayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na yapılan ihbar üzerine başlattığı bildirildi. ´Bıçak´ timinin, ´en tehlikeli PKK itirafçılarından oluştuğu´ iddia edildi. ´O dönemde Mardin Jandarma Alay Komutanı olan Albay Rıdvan Özden´in, Mardin Pınardere´de 4 öğretmeni yargısız infaz eden ´Bıçak´ timine karşı çıktığı ve öğretmenlerin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak onlarla bir toplantı yaptığı´ ileri sürülen ihbar mektubunda, ´Toplantıda, ´Neden öğretmenleri vurdunuz?´ diye çıkışan Albay Özden´e, itirafçıların sert bir şekilde çıkıştığı, ağza alınmayacak küfürler ve tehditler savurduğu´ ve daha sonraki bir zamanda bu timin PKK ile girdikleri bir çatışmada olay yerine gelen Albay Özden´i ensesinden tek kurşunla vurduğu öne sürüldü.

Albay Özden´i itirafçılardan oluşan Bıçak timi öldürdü

Bir ihbar üzerine Diyarbakır´da özel yetkili bir savcı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, 1990´lı yıllarda bölgede bazı faili meçhul cinayetler işledikleri ileri sürülen, terör örgütü PKK itirafçılarından oluşan 10 kişilik ´Bıçak´ timinin araştırıldığı öğrenildi. Özel yetkili savcının araştırmayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na yapılan ihbar üzerine başlattığı bildirildi. ´Bıçak´ timinin, ´en tehlikeli PKK itirafçılarından oluştuğu´ iddia edildi. ´O dönemde Mardin Jandarma Alay Komutanı olan Albay Rıdvan Özden´in, Mardin Pınardere´de 4 öğretmeni yargısız infaz eden ´Bıçak´ timine karşı çıktığı ve öğretmenlerin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak onlarla bir toplantı yaptığı´ ileri sürülen ihbar mektubunda, ´Toplantıda, ´Neden öğretmenleri vurdunuz?´ diye çıkışan Albay Özden´e, itirafçıların sert bir şekilde çıkıştığı, ağza alınmayacak küfürler ve tehditler savurduğu´ ve daha sonraki bir zamanda bu timin PKK ile girdikleri bir çatışmada olay yerine gelen Albay Özden´i ensesinden tek kurşunla vurduğu öne sürüldü.

JİTEM ve PKK itirafçıları, yöntemlerine karşı çıkan subayları öldürmekten çekinmemiş. Dosyaları ´çatışmada PKK tarafından öldürüldü´ denilerek kapatılmış ve ailelerine taziye sunulmuş!

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunan bir kişi, aralarında terör örgütü PKK itirafçılarının da bulunduğu 10 kişilik ´Bıçak´ timinin 1990´lı yıllarda işlediği ileri sürülen cinayetleri anlattı. Savcılığa yapılan ve soruşturma dosyasına konulan ihbar mektubunda, ´Bıçak´ timinin, ´en tehlikeli PKK itirafçılarından oluştuğu´ iddia edildi. Mektupta, 5 Kasım 1994 günü, Mardin´in Savur ilçesi Pınardere köyü yolu kesilerek araçta bulunan 4 öğretmenin katledilmesi olayının da ´Bıçak´ timi tarafından gerçekleştirildiği ileri sürüldü. ´O dönemde Mardin Jandarma Alay Komutanı olan Albay Rıdvan Özden´in, ´Bıçak´ timine karşı çıktığı ve öğretmenlerin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak onlarla bir toplantı yaptığı´ ileri sürülen ihbar mektubunda, ´Toplantıda, ´Neden öğretmenleri vurdunuz?´ diye çıkışan Albay Özden´e, itirafçıların sert bir şekilde çıkıştığı, ağza alınmayacak küfürler ve tehditler savurduğu´ ve daha sonraki bir zamanda bu timin PKK ile girdikleri bir çatışmada olay yerine gelen Albay Özden´i ensesinden tek kurşunla vurduğu öne sürüldü.

ENSESİNE TEK KURŞUN SIKILARAK ÖLDÜRÜLDÜ

Mektupta, Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden´in 14 Ağustos 1995 tarihinde, Mardin´in Savur ilçesine bağlı Ormancık köyü kırsal kesiminde açılan ateş sonucu iki korumasıyla şehit edilmesi olayına da yer verildi. ´Bıçak´ timinin bir grup terör örgütü PKK üyesiyle çatışmaya girdiği ileri sürülen mektupta, şu iddialar yer aldı: ´Bu tim, aldığı iyi bir istihbaratla teröristlerle çatışmaya girdi. 6´sı ölü 11´i sağ olmak üzere 17 örgüt üyesi etkisiz hale getirildi. ´Bıçak´ timi, sağ ele geçirilen 11 kişiyi de kurşuna dizerek öldürdü. Olay yerine korumalarıyla gelen Albay Rıdvan Özden de ensesine tek kurşun sıkılarak öldürüldü. Rahmetli bu time hep karşı çıkardı ve sürekli kavga ederdi.´

5 KÖYLÜYÜ ÖLDÜRÜP GÖMDÜLER

Soruşturma dosyasına konulan ihbar mektubunda, ´Bıçak timinin Kızıltepe´de 5 köylüyü sorguladıktan sonra öldürdüğü´ ileri sürülerek, ´Kızıltepe´de Sema mağarası diye bir yer var. Onun tam önünde 5 kişinin mezarı var. Bu tim, bu şahısları köyden alıp öldürdükten sonra oraya gömdü. Herkes o mağarayı bilir. Orası kazılırsa, o zaman bana inanırsınız´ şeklinde iddialara de yer verildi.

ALBAY ÖZDEN ÇATIŞMADA ÖN SAFLARDA ÇARPIŞTI

Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, 05 Aralık 2008 tarihinde yapılan ´Basın Bilgilendirme Toplantısı´nda Albay Rıdvan Özden´in şehit edilmesi olayıyla ilgili olarak, ´Şehit Jandarma Albay Rıdvan Özden 14 Ağustos 1995 günü Mardin ili Savur ilçesi Ormancık köyü kırsalında güvenlik güçleriyle teröristler arasında çıkan çatışmada takviye olarak bölgeye sevk edilen Jandarma Asayiş Komando Bölüğünden bir komando timi ve bölük komutanı ile birlikte en ön saflarda çarpışmıştır. PKK bölücü terör örgütü mensuplarınca açılan ateş sonucu, önce jandarma özel harekat timinden bir astsubay, bir uzman erbaş, devamında saat 17.30 sularında Jandarma Albay Rıdvan Özden şehit olmuştur. Aynı çatışmada 3 er ve 1 geçici köy korucusu yaralanmış, 5 terörist silahları ile birlikte ölü olarak ele geçirilmiştir´ demişti. ( Bugün)

ALBAYIN EŞİNİN OTOPSİ TALEBİ REDDEDİLMİŞTİ

Albay Rıdvan Özden´in eşi Tomris Özden, Ergenekon davasının görülmesinden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na yaptığı suç duyurusunda, eşinin iddia edildiği gibi alnından değil, ensesinden vurulduğunu, 12 Ağustos günü öldürüldüğünü, ancak cesedinin 2 gün arazide bekletilip 14 Ağustos´ta şehit edilmiş gibi rapor tutulduğunu öne sürdü. Eşinin ölümünden sonra Bölük Komutanı Latif Geren´in kendisine teslim ettiği silahla, eşinin hayattayken kullandığı silahın seri numaralarının birbirini tutmadığını belirten Özden, eşinin bu silahla vurulmuş olabileceği gerekçesiyle silahı başsavcılığa teslim ederek balistik inceleme yapılmasını istedi. Olaydan sonra defalarca otopsi talebinde bulunduğunu ve bu talebin kabul edilmediğini belirten Tomris Özden savcılara verdiği ifadesinde, ailecek görüştükleri Ergenekon sanığı olan ve halen tutuklu bulunan Albay Arif Doğan´ın, eşi Rıdvan Özden´e JİTEM´e katılması için 1989 yılında ısrar ettiğini, eşinin bunu kabul etmeyip sınırda yapılan kaçakçılık ve uyuşturucu ticaretinin üzerine gittiğini belirterek, Orada JİTEM ve örgüt beraber yapıyordu bu işi. Eşim Mardin´de görev yaparken bunların üzerine gitti. Bir Albayın da aralarında bulunduğu bazı görevliler hakkında dava açtırdı. `Bu işlerin kökünü kazıyacağım´ diyordu. Ama kendisinin sonu oldu demişti.

ERGENEKON SORUŞTURMASIYLA KRİTİK GELİŞİM ZİNCİRİ KURULDU

Ümraniye´de bir evde 27 el bombasının bulunmasıyla başlayanErgenekon soruşturmasında somut deliller ve ihbarlar giderek çoğalıyor.. Soruşturmanın giderek genişlemesinden ve gelişiminden cesaret alan tanıklar konuşuyor.. Tanıklar konuştukça soruşturma daha da büyüyor.. Soruşturmanın nerede biteceği ise henüz kestirilemiyor..

Fatih kod adlı PKK itirafçısı da bir süre önce açıklamıştı: Albay Özden´i Atilla Uğur´un timi öldürdü

Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden cinayetinde her geçen gün yeni bilgi ve tanıklar ortaya çıkıyor. Cinayetin Ergenekon soruşturması kapsamına alınması ve eşi Tomris Özden´in bilgisine başvurulması sonrası yaşanan gelişmeler, albayın bir suikasta kurban gittiği tezini güçlendiriyor. Bir süre önce ´Fatih´ kod adlı PKK itirafçısı, albayın, dönemin Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı emekli Albay Hasan Atilla Uğur´un kurduğu ve kendisinin de içinde bulunduğu JİTEM ekibi tarafından öldürüldüğünü söylemişti. İnfaz kararını ise o dönemde Mardin JİTEM´in başında ´Hoca´ ve ´Ebu Süfyan´ isimlerini kullanan kişi verdi. 1992 ve 1996 yılları arasında Mardin ve çevre illerde JİTEM bünyesinde faaliyet gösterdiğini ve Atilla Uğur´un ekibinde yer aldığını anlatan itirafçı, Özden´in JİTEM gibi illegal yapılardan çok rahatsız olduğunu ve bunu da sık sık dile getirdiğini aktardı: Hasan Atilla Uğur´un emriyle 9 kişiden oluşan bir tim kuruldu. Bıçak Unsuru ve Bıçak Timi olarak adlandırılan bu ekip Mardin ve çevre illerinde faaliyet gösteriyordu. Yetkileri sınırsızdı. Ben de bu ekibin içindeydim. Rıdvan Özden bu tür illegal örgütlenmelere karşıydı. Bunları toplantıya çağırdı. Ben da oradaydım. ´Ben bu tür şeylere karşıyım´ dedi. Hurşit İ., Mardin´de tabur komutanıydı. Atilla Uğur da Kızıltepe İlçe Jandarma komutanıydı. Üsteğmen Sinan Y. dedi ki; ´Biz bunun icabına bakarız zaten.´ Bir hocamız vardı adını soyadını bilmeyiz. Jitem´in Mardin biriminin başında o vardı. O ´biz hallederiz´ dedi. İnfaz kararı verildi. 20 gün sonra bir telefon geldi. Bize bir minibüs tahsis edildi. Tugaya bağlı Savur´a geldik, yol kestik. Orada 8 köylü kaçırıldı. Burada çatışma varmış gibi bir olay tertipleyip, çatışma anonsu yapıldı. Bu 12 Ağustos 1995´te oluyor. Genelde alay komutanı da gelip bakıyor ya çatışmalardan sonra. Albay Özden de çatışma var diye oraya geldiğinde sıktılar kafasına. Rıdvan Özden´i vuran itirafçıydı. Bir uzman çavuş ve bir askerle birlikte öldürüldü.

(30 Haziran 2009)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Albay Rıdvan Özden suikastiyle ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=791    yazdır/print


 

Görüntülenen: 21 - 30 (Toplam 38)  |  Önceki 10 | Sonraki 10 



ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.672.369