Aharun.8m.net|Kontrgerilla.com|HaberKanal.net|Haberver.in .. Terör, derin/paralel devlet, kontrgerilla ve bağlantılı konularda 2001'den beri yayındayız
İSTEDİĞİNİZ MANŞETLER..
"byoztemy" için arama sonuçları (Toplam 29 sonuç)
Baransu'dan kritik Balyoz ifadesi
Balyoz darbe planını belgelerini temin ettiği gerekçesiyle tutuklanan gazeteci Mehmet Baransu, CD'lerin sahte olduğu, belgelerin kayıp olduğu iddialarını yalanladı. Ek ifadesinde önemli ayrıntılara dikkat çeken Baransu, Balyoz davasında gündeme gelen bir çok delilin Genelkurmay ve çalışanlarınca da doğrulandığını hatırlattı. Balyoz ve benzer davalarda bazı deliller üzerinde kumpas şüphesi doğmuş olsa da, doğruluğu inkar edilemeyecek çok fazla delil, Balyoz adı verilen bir askeri darbe hazırlığının yaşandığını gösteriyordu. Ancak her taşın altında kumpas arayan ya da kumpas tartışmalarını fırsat bilen bazı çevreler; saatler süren ses kayıtlarını, dönemin en üst komutanlarının birbiriyle girdiği tartışmaları ve diğer bir çok delili gözlerden kaçırmaya ve darbe girişimlerini aklamaya çalışıyor.
14.03.2015 19:56 Balyoz darbe planını belgelerini temin ettiği gerekçesiyle tutuklanan gazeteci Mehmet Baransu, CD'lerin sahte olduğu, belgelerin kayıp olduğu iddialarını yalanladı.
Son bilirkişi raporu dahil o dönem görev yapan sivil memurların da CD'lerin orijinal olduğunu beyan ettiğini vurgulayan Baransu, seminerde Bakan İdris Güllüce de dahil binlerce isim zikredilerek tutuklanacaklarının belirtildiğini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün fotoğrafları seminerde kullanılıp tutuklanacaklarının itiraf edildiğini ifade eden Baransu, Genelkurmay Başkanlığı gözlem raporunun da bunu teyit ettiğini söyledi. Baransu, gazeteci olarak seçilmiş iktidara yönelik bu eylemi haberleştirdiğinin altını çizdi.
Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunan Mehmet Baransu, İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği'ne 11 sayfalık ek ifade gönderdi. Avukatları aracılığıyla yazılı savunma gönderen Baransu, mahkemeye büyük bir hukuki hataya imza attığı uyarısında bulundu.
Kendisine yöneltilen suçlamaların hukuken geçersiz olduğunu belirten Baransu, tutuklama gerekçesi yapılan 118 adet gizli belgeyle ilgili ayrıntılı açıklama yaptı. Savcılığın, Egemen Hareket Planı'ndaki 118 belgenin kayıp olduğunu belirterek bundan kendisini sorumlu tuttuğunu hatırlatan Baransu, "Hemen söyleyeyim 118 belgenin olmadığı, çalındığı iddiası tamamen yanlış bir iddiadır. Savcılık ve mahkeme tarihi bir hataya imza atmıştır." dedi.
Savcının '118 belge eksik' iddiasının Genelkurmay'dan gelen bir rapora dayandırıldığını kaydeden Baransu, Balyoz iddianamesinde Egemen Harekat Planı'nın anlatıldığını ifade etti. İddianamede bu planın kendisinin teslim ettiği kağıt belgelerde değil, 19 adet orijinal CD içerisinden çıktığının anlatıldığını hatırlattı.
Mehmet Baransu, "Egemen Harekat Planı'nın da içinde olduğu gizli nitelikli belgelerin çıktığı, bunların çıktısının alınıp, 50 klasör olarak, 2010/144 sırasıyla emanet klasörü olarak adli emanette saklandığı belirtiliyor. Emanete alınan CD'lerden çıktısı alınan dosyanın Genelkumay'a gönderildiği belirtiliyor ve Genelkurmay bu belgeleri inceleyerek 118 adet belgenin eksik olduğunu söylüyor. Yani CD'lerden çıktısı alınan Egemen Harekat Planı'yla, Genelkurmay'ın imha ettiğini söylediği Egemen Planı arasında 118 belge farklılığı var." ifadelerini kullandı.
Baransu, Balyoz'da yeniden yargılama yapan mahkemenin de aldığı son bilirkişi raporu da dahil tüm raporlarda Egemen Hareket Planı'nın çıktığı CD üzerine bir şüphe olmadığının belirtildiğini kaydetti.
Balyoz İddianamesinde 1. Ordu Komutanlığına ait resmi yazışmalara yer verildiğini ve burada Egemen Hareket Planı üzerinde 16 adet değişiklik yapıldığının anlatıldığını söyleyen Baransu, "Yani 1. Ordu'daki Egemen Hareket planıyla Genelkurmay Başkanlığı'ndaki hareket planı arasında farklılıklar olmuş. Yine Balyoz iddianamesi eklerinde ifadesi alınan 1. Ordu Komutanlığı'nda o dönem görevli olan Albay Süha Tanyeri, 1. Ordu kozmik büroda açılan sivil memurlar Melek Üçtepe, Sevilay Erkani Bulut da Egemen Hareket planın da içlerinde bulunduğu CD'leri kendilerinin hazırladıklarını ifadelerinde kabul ediyorlar. 'CD'lerin üzerindeki yazı bize aittir. Şifre bize aittir, biz bu CD'leri hazırladık 1. Ordu kozmik odaya koyduk' diyorlar." dedi.
'CD'LERE EKLEME ÇIKARMA YAPILMADIĞINA GÖRE 118 BELGEYİ NASIL ÇALMIŞ OLUYORUM?
118 belge eksik suçlamasına yönelik Baransu, ekleme çıkarma yapılmadığının raporlarla sabit olduğu CD'den belgenin nasıl çıkarılabileceğini sordu. "Bu CD'lere ekleme çıkarma yapılmadığına göre ben nasıl 118 belgeyi çalmış oluyorum. Tek seferde bu CD'ler yazıldığına göre ben nasıl bu CD'lere müdahale etmiş oluyorum?" diye soran Baransu, "Hazırlayanı, tarihi belli olan bu CD'lerde 118 belge eksikse bunun 2 nedeni olabilir. 1. Ordu bu 3 isim 118 belgeyi eksik olarak bu CD'lere kaydetmiştir. Yukarıda izah ettiğim ve belgesini sunduğum 'Egemen Hareket Planı içerisinde 16 ekte değişiklik yaptık' diyen resmi yazışmalardan anlaşılacağı gibi 1. Ordudaki egemen planıyla Genelkurmay'daki egemen planın kısmen farklı olduğu, Balyoz iddianamesinin 86. sayfasında değişiklik açıkça belirtiliyor. 1. Ordu çalışanları 'biz bu CD'leri hazırladık' dediklerine göre suçlama bana değil onlara yapılmalı. Bu kişilere '118 belge neden eksik CD'ye kaydedildi ya da değişiklik yapıldı mı?' diye sorulmalı." ifadelerini kullandı.
Bazı planların Yunanistan tarafından öğrenildiği iddiası ve Balyoz sanığı Ergin Saygun'un iddiası üzerine 'Mehmet Baransu yazdı Yunanistan hendek kazdı' başlığıyla haber yapılan Karaağaç konusuna da cevap veren Baransu, bu iddianın asılsız olduğunu vurguladı. Baransu "Bu doğru değil. Saygun ayrıca bu bilginin gizli olduğunu iddia ediyor. Karaağaç konusu hem iddianamede hem Yargıtay kararında 100'den fazla defa anlatılıyor. Gizli olsa kamuya açık mahkemelerde, iddianamelerde bu konu nasıl yer alıyor? Demek ki gizli değil. Genelkurmay bile iddianame ve mahkeme kararlarında ayrıntılı olarak anlatılan bu olaya gizli demedi." dedi.
Baransu, Balyoz ek iddianamesinde Karaağaç planının darbeye kılıf yapıldığının anlatıldığını belirtti. Baransu, "Karaağaç'ın tali mesele olduğu asıl planın İstanbul'a çökmek ve darbe hazırlığı yapmak olduğu ayrıntısıyla belirtiliyor. Yine aynı iddianamede Çetin Doğan'ın ses kaydına yer verilmiş. 'Yunanistan tali mesele, asıl biz ülkenin içinde bulunduğu siyasi ortamı (Ak Parti) konuşacağız' itirafı var. Sonrasında da Bakan İdris Güllüce dahil Ak Partili başkanların tutuklanması konuşuluyor." hatırlatmasında bulundu.
Ergin Saygun'un kendisine yönelttiği '6 nolu ses kaydını çalmak' suçlamasını yalanlayan Baransu, mahkemenin Balyoz kararında sanıkların darbe planı yaptıklarının anlaşılmaması için deprem ve doğal afetlerin de konuşulduğu yönünde tespitlerde bulunduğu hatırlatıldı. Çetin Doğan'ın ses kayıtlarını kabul ettiğini hatırlatan Baransu, kendisinin bununla suçlanmasının mantıksız olduğunu kaydetti.
Ergin Saygun'un kendisini sürekli 'Egemen Hareket Planını konuştuk, darbe toplantısı yapmadık' şeklinde savunduğunu hatırlatan Baransu, "Balyoz davasıyla ilgili Yargıtay'ın 2013/12351 nolu kararın 39. sayfasında aynen şöyle yazıyor: 'icra edilecek plan seminerine ilişkin olarak 1. Ordu Komutanlığı'na ait birliklere gönderilen 4 Ocak 2003 tarihli yazıda seminerin 1 ve 2. gününde olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo (darbe planı) 3. gününde ise Egemen Hareket Planı esas alınacağı belirtilmiş iken 6 Şubat 2003 tarihli yazıda 4 Ocak 2003 tarihli emre ilişkin olarak metinden 'Egemen Hareket Planı esas alınarak' ifadesinin çıkarılarak yerine önceden gönderilecek özel durum esas alınarak ifadesi ilave edilmesi istenmiştir.' Burada açıkça ortaya çıktığı gibi Ergin Saygun'un ifadesi doğru değildir. Seminerde Egemen Hareket Planı konuşulmuyor." dedi. Bu durumun Genelkurmay Başkanlığına seminer sonrası gönderilen raporda da görüldüğünü kaydeden Baransu, bu rapora göre de Egemen Hareket Planının değil iç tehdidin konuşulduğunun raporlandığını vurguladı.
Hakkındaki iddiaları resmi belgelerle tek tek çürüttüğünü ifade eden Baransu, resmi belgelerle doğru söylemediği belgelenen Ergin Saygun'un hiçbir delil gösteremediği iddiaları esas alınarak tutuklandığını söyledi.
Canını ortaya koyup ülkenin seçilmiş iktidarına karşı darbe planı hazırlayanları yazdığının altını çizen Baransu, "Savcılık ve adalet benden belgeleri isteyince de gidip savcılığa teslim ettim." ifadelerini kullandı.
Baransu, "Bu ülkede şu an bakan olan İdris Güllüce'nin ismi o ses kayıtlarında açıkça belirtilerek tutuklanacağı konuşulmuştu. Güllüce'nin yanı sıra binlerce isim zikredilmiş ve tutuklanacakları belirtilmiştir. Hiçbir Balyoz sanığı bu ses kayıtlarını yalanlayamadı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün fotoğrafları seminerde kullanılıp tutuklanacakları itiraf edildi. Bu fotoğraflar sahte denilmeyen CD'lerde mevcut. Genelkurmay Başkanlığı gözlem raporu da bunu teyit ediyor. Ben gazeteci olarak bu ülkenin seçilmiş iktidarına yönelik bu eylemi haberleştirdim. Bu anayasal bir görevdir. Anayasa ve basın kanunu bunu bana emrediyor." dedi.
Tarihin bu hukuksuzluğu kara bir leke olarak kaydedeceğini söyleyen Baransu, "Belgelerle bu hukuksuzluğa dur diyecek bir mahkeme ve bir hakim arıyorum." şeklinde ifade etti.
BARANSU'NUN İFADESİ ÖNEMLİ
Görüldüğü gibi ek ifadesinde önemli ayrıntılara dikkat çeken Baransu, Balyoz davasında gündeme gelen bir çok delilin Genelkurmay ve çalışanlarınca da doğrulandığını hatırlatıyor. Balyoz ve benzer davalarda bazı deliller üzerinde kumpas şüphesi doğmuş olsa da, doğruluğu inkar edilemeyecek çok fazla delil, Balyoz adı verilen bir askeri darbe hazırlığının yaşandığını gösteriyordu. Ancak her taşın altında kumpas arayan ya da kumpas tartışmalarını fırsat bilen bazı çevreler; saatler süren ses kayıtlarını, dönemin en üst komutanları Özkök'le Yalman'ın birbiriyle girdiği tartışmaları ve diğer bir çok delili gözlerden kaçırmaya ve darbe girişimlerini aklamaya çalışıyor. Yapılması gereken şeyin darbecileri aklamak değil belki davaların yeniden görülmesini ve delil tartışmalarının yapılmasını sağlamak olduğu söylenebilir. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Yeniden görülen Balyoz davasında bilirkişi tarafından hazırlanan rapor, kumpas iddialarını kanıtlayan ikinci bir şok delili ortaya koydu. Delil CD'lerinin üzerindeki el yazısı, emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri'nin not defterindeki harf ve karakterlerden aynen kopyalanmış. Öyle ki el yazısıyla yazılan bir harfin birebir aynısının bir insan tarafından tekrar yazılması imkansız iken CD üzerindeki harflerin birebir aynısı (yani orjinali) Tanyeri'nin ajandasında bulundu. Bu durum kumpası kanıtlayan 2. kesin kanıtı teşkil ediyor. Diğer delil ise, insan eliyle yazıldığında olması gereken mürekkep birikmelerinin CD üzerindeki yazılarda bulunmaması olmuştu. Bu iki delil, yazıların kopyalanarak imza makinesiyle yazıldığını ispatlıyor.
30.12.2014 21:42 Balyoz Davası’nın görüldüğü İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine Prof. Dr. Salih Cengiz tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda; davanın temelini oluşturan C-11 kodlu CD üzerindeki “Or.K-na” ve C-17 kodlu CD’deki “K.özel” yazılarının bir aletle yazıldığını tespit etmişti. Prof. Cengiz, mahkemenin talebi üzerine hazırladığı ek raporda, CD’lerin üzerindeki el yazısının 'o tarihte 1. Ordu Komutanlığı Harekat Başkanı olan Süha Tanyeri’nin not defterindeki harf ve karakterlerden birer birer alınıp yazılım vasıtasıyla birleştirilerek CD üzerine bir yazıcıya dik bağlı bir kalemle oluşturulduğu' tespit edildi.
İLK YARGILAMADA RAPOR TALEPLERİ REDDEDİLMİŞTİ
Mehmet Baransu tarafından savcılığa teslim edilen ve Balyoz davasına dayanak oluşturan 11 ve 17 numaralı CD’ler hakkında iki el yazısı incelemesi sanıklar tarafından yaptırılmıştı. Yrd Doç. Dr. Jale Bafra ve ABD ‘li Grant Sperry tarafından CD’ler üzerindeki el yazılarının makine ile Süha Tanyeri’nin, yine Baransu tarafından savcılığa teslim edilen el yazısı notlarından kopyalandığı tespiti yapılmıştı. 2011 yılındaki bu rapor mahkemece dikkate alınmamıştı. Yargılama sırasında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden birçok kez 11 ve 17 numaralı CD’ler üzerindeki el yazıları ile ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılması talep edilmiş ancak bu talep reddedilmişti.
HİÇ KİMSE BİR HARFİ BİREBİR AYNEN TEKRAR YAZAMAZ!
Önemine dayanarak tekrar etmek gerekirse; yeniden görülen Balyoz davasında bilirkişi tarafından hazırlanan raporda kumpas iddialarını kanıtlayan iki şok delil ortaya konulmuş oldu. Biri; delil CD'lerinin üzerindeki el yazısının, dava sanığı emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri'nin not defterindeki harf ve karakterlerden aynen kopyalanmış olması. Öyle ki el yazısıyla yazılan bir harfin birebir aynısının bir insan tarafından tekrar yazılması imkansız iken CD üzerindeki harflerin birebir aynısı (yani orjinali) Tanyeri'nin ajandasında bulunuyor. Diğer delil ise, insan eliyle yazıldığında olması gereken mürekkep birikmelerinin CD üzerindeki yazılarda bulunmaması. İşte bu iki delil, yazıların kopyalanarak imza makinesiyle yazıldığını ispatlıyor.
Öte yandan CD'lerle ilgili dikkat çekici bir açıklama da dava sanığı Albay Cengiz Köylü'den geldi.
AYM’nin hak ihlali tespiti üzerine yeniden yargılama yapılan Balyoz davasında bilirkişinin 11 ve 17 no’lu CD’lerde sahtecilik tespitinin yankıları sürüyor. Sahtecilik iddialarını “Ergenekon’dan Balyoza Asrın İftirası” adlı kitabında tek tek anlatan, 5,5 yıl hapis yatan, tutuklanan ilk Kur. Albay Cengiz Köylü CD’ler üzerinde apaçık görünen parmak izlerine dikkat çekti. Savcıları HSYK’ya şikayet eden Köylü, “O izler, suçluların parmak izi. Başından beri gerçeklerin ortaya çıkacağına inanıyorduk” diyor.
BU RAPORLA ÜZERİNE BETON DÖKÜLDÜ
F-16 Pilotu Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu ise “Bu çıkan, sahtecilik buzdağının çok küçük kısmı. HKK’dan 41 muvazzaftık, 4 kişi kaldık. 4 yılımız gitti, biz çıktık, rütbelerimiz hapis kaldı. Hiç büyümeyen Bonsai, yaşlanmayan çizgi kahraman Yüzbaşı Volkan gibi.” diye konuştu. 18 askerin avukatı Ramazan Bulut ise, “Dava zaten çökmüştü, bu raporla birlikte üzerine beton dökülmüştür. Beklentimiz insanların ömründen giden koskoca 4 yılın üzerine de beton dökülmesin.” değerlendirmesini yaptı.
41 HAVACIYDIK, 4 KİŞİ KALDIK
Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, iddianameye göre askeri darbe sonrası F16 uçağıyla Fenerbahçe Stadyumu’nun havadan kontrolünü sağlayacaktı ve bu mucizevi görevi nedeniyle de kendi deyimiyle “Türkiye’nin ilk uçan gardiyanı” idi. 16 yıla mahkum oldu, 4 yıl hapis yattı, AYM’nin hak ihlali kararıyla çıkıp, yeniden yargılanmaya başladı. Son raporla ilgili şöyle konuştu: “Bu rapor, sahtecilik buzdağının küçücük kısmı, dosyamızda yüzlerce sahtecilik var. 4 yılımız gitti, büyük mağduriyetler yaşadık, yaşıyoruz. Bizden küçükler albay oldu, biz yarbayız. Adli sicil kaydında hükümlü gözüküyoruz. Hem muvazzaf subayım, hem da adli sicil kaydım var. Dünya tarihinde böyle bir şey yok. Askeri uçaklarla, savaş uçağıyla uçabiliyorum, sivil uçaklarda pilotluk yapamıyorum, çünkü temiz kağıdım yok.
ÇİZGİ KAHRAMAN YÜZBAŞI VOLKAN GİBİYİZ
YAŞ’a giremiyoruz, rütbelerimizi alamıyoruz. Biz bu durumda bırakıldığımız müddetçe kumpası kuranlar amacına ulaşılmış oluyor, bunun bir an önce düzeltilmesi lazım. Yeniden yargılama tek celsede olur biter, biz 19 Haziran’da çıktık, ilk mahkeme Şubat 2015’te. Bu üniformaya adli sicil kaydı yakışmıyor. Ben hala kurmay yarbayım, insanlar ayağa kalkıyor, abi diyor kurmay albaylar. Adam yüzbaşı olacak biz hala teğmen Çelebi diyoruz. Devresinin birinci, akademiyi erken bitirmiş, hiçbir şey yapamıyor. Bir yüzbaşı Volkan vardı, bir de Yarbay Namık. Yıllar geçiyor, çizgi film kahramanı Volkan yaşlanmıyor, Yarbay Namık da bu rütbede kaldı.
SUÇLULARIN PARMAK İZİ BUNLAR
“Ergenekon’dan Balyoza Asrın İftirası” adlı kitabın yazarı, emekli Kurmay Albay Cengiz Köylü: “Şimdi bize bunları yapanların ortaya çıkacağını düşünüyorum. Ergenekon iddianamesi çıktığında, polisler bilirkişi raporu hazırladı fakat 4 no’lu klasörde içi boş bırakıldı, saklandı, bugünkü gerçekler göze batacağı için. İşin tuhaf yanı, 11 no’lu klasörün CD’sini büyüttüğünüzde parmak izleri gözle görünüyor. Kime ait olduğu üzerinde durulmadı, mahkeme de Yargıtay da görmezden geldi. O parmak izleri suçlulara ait. 5,5 yıl hapis yattım. Bu süreçte tüyler ürperten iftiralar yapıldı, kumpasın her safhasında komplolar kuruldu bize. Karargah evleri dosyasında o raporu hazırlayanlar çıkacak, Ergenekon’da o ihbarı yapanları MİT biliyor, istese bugün o iftiracıyı bulur ama yavaş yavaş. Çağlayan adliyesine gittim, kumpasla ilgili savcıları HSYK’ya şikayet ettim. Orada cumhuriyetin savcı ve hakimlerini gördüm. Dağlar kadar fark var Beşiktaş adliyesinde olanlarla. Gerçekleri ortaya çıkaracaklarına inanıyorum, onu hissettim.”
BİZ BU SAHTECİLİĞİ DURUŞMADA GÖRÜNTÜLÜ İSPATLADIK
18 askerin avukatı Ramazan Bulut: “CD’ler üzerinde ordu komutanına (Or. K.) ve kişiye özel (K. Özel) ibarelerinin bir imza makinesi tarafından atıldığına dair rapor sunduk, bunu da video olarak mahkemede izlettik, işte bu şekilde yapılabiliyor diye. Mahkeme dikkate dahi almadı. Yeniden yargılama aşamasında yüzlerce sahtecilik vardı, bunlardan sadece biriyle ilgili rapor çıktı, diğerleri bekleniyor. Son raporda sözü edilen ibareler için, ‘insan eli ürünü olamaz, el yazısı inerken kesinlikle aynı kalınlıkta olmaz, bir yerinde mutlaka incelme olur, yine el yazısı 90 derece inmez, tek vuruşla başlamaz’ diyor. Yine bu raporda CD’ler çok sert bir zemin, üzerinde polis tarafından atılan sadece 11 ve 17 ibareleri. Fakat öbürleri makine ürünü diyor. Ultraviyole ışınlarla baktığımız zaman 11 ve 17 rakamlarında hiçbir etki yok fakat ‘Or. K ve K. Özel’ ibarelerine baktığımız zaman başlangıç noktalarında 4’er tane sert darbe var diyor. Bu dava çökmüştür, bu raporla birlikte de üzerine beton dökülmüştür.”
361 sanıklı Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 17. temyiz duruşması başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarına devam ediyor. 117 avukattan 95´inin savunması önceki duruşmalarda tamamlanmıştı. Mazeret bildiren 2 avukatın da savunmalarını bugün yapmalarının ardından mahkeme temyiz kararının 9 Ekim´de açıklanacağını bildirdi.
16.08.2013 10:35 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 17. temyiz duruşması bu sabah 09.15´te Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya bazı sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 95´inin savunması tamamlanmıştı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
MAZERET BİLDİREN AVUKATLAR BUGÜN SAVUNMA YAPIYOR
Bugünkü duruşmada, daha önceki iki listede yer aldığı halde duruşmalara katılmayan ancak mahkemeye mazeret sunan avukatların savunma yapması kabul edildi.
SANIK MUSTAFA KORKUT ÖZARSLAN´IN AVUKATI MEHMET TOLGA AKALIN´IN SAVUNMASI
Bu avukatlardan savunma yapmak için kürsüye ilk olarak sanık Mustafa Korkut Özarslan´ın avukatı Mehmet Tolga Akalın geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Akalın, bu yargılamada itham sistemiyle tanzim edilen bir iddianameyle karşı karşıya kaldıklarını öne sürdü. Ergenekon davasında da bunu gördüklerini savunan Akalın, bu yöntemin Türk ceza sisteminde olmadığını ifade etti.
Akalın, Bu davada TSK´nın tarihi kişiliği söz ve olay parçaları üzerinden yargılama konusu yapılmıştır. Kullanılan yöntem de 2 doğru ancak suç oluşturmayan belge veya bilginin, 12 yalan belge veya bilgiyle kurgulanmasıdır ki buna gri propaganda denir dedi.
Usulün bu davada gereksiz bir yargılama vasıtası haline getirildiğini öne süren Akalın, itiraz ettikleri noktaları dile getirdi.
Dava dosyasında taraf bütünlüğünün oluşturulması gerektiğini ifade eden Akalın, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, davada mağdur sıfatıyla dinlenilmelidir. Bir kollektif hüküm ve ameliye ancak onların davada dinlenmesiyle oluşabilir diye konuştu.
Yargılamalarda şüpheden sanığın yararlanması gerektiğini ancak şüpheden iddia makamının yararlandığı yeni bir evreye girdiklerini düşündüğünü belirten Akalın, daha sonra bunu da aşan bir çok ispatlı sahtecilik yaşandığını iddia etti.
Birinci Ordunun darbe için elverişli bir vasıta olmadığını söyleyen Akalın, Türkiye´de darbeler zırhlı birlikler komutanlığı yanınızda olursa yapılabilir. Birinci Ordu darbe yapmaya kalksa Bolu Dağlarını geçemez. Sözde bu iftiraya maruz kalanlar bu milletin kendi evlatlarıdır dedi.
Avukat Akalın´ın 15 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Abdurrahman Başbuğ´un avukatı Şevki Lülecioğlu geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Lülecioğlu, müvekkilinin olay döneminde yeni yüzbaşı rütbesine yükseldiğini anlattı. Lülecioğlu, müvekkilinin eşinin başörtülü olması nedeniyle sağlık karnesi bile çıkaramadığını ve 28 Şubat mağduru olduğunu söyledi.
Birinci Ordu seminerine müvekkilinin katılmadığını, haberi dahi olmadığını ifade eden Lülecioğlu, müvekkilinin delil kabul edilen dijital verilerle illiyet bağının kurulamadığını ve suçlu olduğuna ilişkin maddi delil bulunmadığını savundu
Avukat Lülecioğlu´nun yarım saat süren savunmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, iki listede de ismi okunduğu halde salonda bulunmayan ve duruşma talep eden sanık avukatlarının isimlerini son kez okudu. Bu avukatların salonda bulunmaması nedeniyle Ertuğrul, sanıklar Kemal Dinçer, Mümtaz Can, Ahmet Küçükşahin ve Dursun Tolga Kaplama´nın avukatlarına yöntemine uygun tebliğat yapıldığı halde duruşmaya gelmediklerini ve mazeret dilekçesi bildirmediklerini belirterek, bu sanıkların temyiz incelemesinin dosya üzerinden yapılacağını söyledi.
KARAR 9 EKİM´DE AÇIKLANACAK!
Bu şekilde avukatların savunmalarını tamamlamalarının ardından mahkeme heyeti dosyayı incelemek üzere duruşmaya ara verdi. Aradan sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2013/9110 esas sayılı dosyanın karar açıklanmak üzere duruşmanın 9 Ekim 2013´e bırakıldığı belirtildi. Temyiz duruşmasında isimleri okunduğu halde duruşma sırasında bulunmayan bazı avukatların müvekkilleriyle ilgili incelemeyi ise mahkeme dosya üzerinden yapacak.
361 sanıklı Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 16. temyiz duruşması başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarına devam ediyor. 117 avukattan 79´unun savunması önceki duruşmalarda tamamlanmıştı.
15.08.2013 10:45 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 16. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya bazı sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 79´unun savunması tamamlanmıştı. Bu avukatlar, ilk oluşturulan soyisme göre alfabetik avukat listesinde olup da duruşmaya katılan ve savunmalarını yapan isimlerdi. Listede yer aldığı ve sırası geldiği halde duruşmaya katılmayan 38 avukat için ikinci bir liste daha yapıldı. Bugünden itibaren bu isimlerin alfabetik listedeki sıralarına göre duruşmalarda müvekkilleri için savunma yapmaları öngörüldü. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
SANIK MUSTAFA KORKUT ÖZASLAN´IN AVUKATI 2. KEZ GELMEDİ
Duruşmanın başında bir açıklama yapan Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, yeni listenin son liste olduğunu, bundan sonra başka liste yapılmayacağını söyledi ve savunma yapmayan avukatları kürsüye çağırdı. Ancak ilk 3 avukatın salonda olmadığı görüldü. Başkan Ertuğrul; Mustafa Korkut Özaslan´ın avukatını arattı, Kapıdan giriş yapıp yapmadığına baktırdı. Yaklaşık 10 dakika bekledikten sonra Mahkeme Başkanı, Korkut Özaslan açısından duruşmasıza kaldığını açıkladı.
Bugünkü duruşmada savunma yapmak için kürsüye ilk olarak sanık Erden Ülgen´in avukatı Özkan Arıkan geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Arıkan, müvekkilinin sözde delillere göre darbe sırasında stratejik tesisleri korumakla görevlendirildiğini belirtti ve ?Bir Türk subayının kendi halkına karşı füze kullanacağını söylemek Türk tarihini bilmemektir. Ayrıca o füzeler NATO silahları olup Genelkurmay Başkanı dâhil NATO emri olmadan kullanılamaz. Dünyanın hiçbir yerinde darbede füze kullanılmamıştır. Füzenin radarının kapsama alanı dışına çıkması sağlansa bile füze kendi kendini 3 saniyede imha ile programlanmıştır. Asıl görevi Türk ulusunu korumak olan Türk subayının halkına füze kullanması düşünülemez.? dedi.
SANIK ERDEM CANER BENER´İN AVUKATI ABDULLAH ALP ASLANKURT´UN SAVUNMASI
Avukat Arıkan´ın 15 dakika süren savunmasının ardından kürsüye sanık Erdem Caner Bener´in avukatı Abdullah Alp Aslankurt geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Aslankurt, müvekkilinin o tarihte Roma´da askeri ateşe olduğunu vurgulayarak söz konusu dijital delillerde akla ziyan maddi hatalar olduğunu ifade etti. Aslankurt, hiçbir sanığın adil yargılanmadığına inandığını vurguladı.
Avukat Aslankurt´un 1 saati aşan savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Binali Aydoğdu´nun avukatı Nihat Taner Çatalsakal geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Çatalsakal, ceza hukukçusu olmadığını belirterek sözlerine başladı ve ?Ama Aziz Nesin´in dediği gibi bu yalanın kitabını 4 yıl okumadığım anlamına gelmez. Ben dersime çalıştım? dedi.
Müvekkilinin avukatının olmadığını, Baro´dan avukat görevlendirildiğini, onun 100 kilometre uzaklıktaki mahkemeye düzenli gitmediğini ve duruşmaya katılmadığını anlatan Çatalsakal, hem gerekçeli karardaki hem Yargıtay tebliğnamesindeki çelişkileri ilginç ifadelerle eleştirdi.
Delillerle ilgili uyuşmazlığın dahi çözülemediğini belirten Çatalsakal, Adli Tıp Kurumu´nun bu delilleri bütün olarak inceleme yetkisi olduğunu ve dışarıdan uzman getirme yetkisi olduğunu anlattı ve şöyle devam etti: ?Sözde darbe planında Bayrak Harekatı´nın örnek alındığı söyleniyor ama dosyada Bayrak Harekatı planını göremedim. Hasan Cemal´in ´Tankla Uyanmak´ta yazdığı gibi değil. Zarfla talimat gönderildi. O gün bütün komutanlar 04.00´te zarfı açtı ve görevi yaptı. Bugün yargılanan 2 kişi. Burada bu kadar insan yargılanıyor, demek ki bir benzerlik yok. Darbe provası deniliyor. Ben silahla prova yapsam suç mu? Özel bir grup görüşmüş deniliyor. Onlardan hiç sanık olmayan ve beraat edenler var. Hiç katılmayıp cezalandırılanlar var. Herhalde Yargıtay Başsavcılığı ve mahkemenin elinde darbe ölçer aleti var. Aslında burada açılacak dava yok. Başsavcı görmüş ve çok zekice şu ifadeyi kullanmıştır ´Yemin etmiştir´ diyor. Yemin var mı? Bunu ispat etmişler mi? Hayır. Şurada ben vallahi billahi şu adamı öldüreceğim desem en fazla adam öldürmeye teşebbüs olur. Ama bundan önce yemin ettiğimi ispatlamanız lazım.?
Çatalsakal savunmasını şöyle bitirdi: ?Bu dava ile vatan evlatları pek bir şey olamamış gibi gözüküyor ama eşler üzgün, analar babalar öfkeli, evlatlar öksüz bırakılmıştır.?
Avukat Çatalsakal´ın bu savunması üstüne Mahkeme Başkanı, ?Hareketli ve içten savunmanız için teşekkür ederiz? dedi.
SANIK MEHMET FİKRİ KARADAĞ´IN AVUKATI NEVZAT ÇETİN´İN SAVUNMASI
Avukat Çatalsakal´ın yarım saatlik savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Mehmet Fikri Karadağ´ın avukatı Nevzat Çetin geldi ve savunmasına başladı.
-BDP´lilerin sözlerini delil saydı-
Avukat Çetin, bu davanın ne olduğunu onlar için 2 demeçten söz edeceğini belirtti ve BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş´ın ?Balyoz ve Ergenekon davaları olmasa açılım yapılamazdı? ve Murat Karayılan´ın ?Hükümet bu davaları açarak doğru olanı yapmıştır? dediğini vurguladı.
Çetin şöyle devam etti: ?Böylece Özel Yetkili Mahkemelerin neden kurulduğunu anlıyoruz. Bu dava siyasi bir dava. Onun için dava öncesi ve sonrası siyasi gelişmeleri hatırlamamız gerekiyor. BOP açıklandı, haritalar ortaya çıktı. Askerler NATO toplantısında haritalara tepki gösterdi. Erdoğan´a eşbaşkan görevi verildi. Ama BOP´un önünde TSK gibi büyük bir engel vardı. Bu engel oldukça Türkiye ayağı gerçekleşmeyeceği gibi Suriye ve İran halledilemeyecekti. Düğmeye basıldı. Önce askeri vesayet tebası işlenmeye başladı. ABD´den dinleme cihazları ithal edildi. Genel Kurmay dahil herkes dinlemeye alındı. Gizli tanık gibi uygulama yasaları kondu. Siyasi ve birçok insan bu şantaj malzemeleriyle tavsiye edildi, susmaları sağlandı. Baskıyla Aydın Doğan´a vergi memurları gönderilmesi gibi yandaş basın oluştu. İnsanlar tutuklandı. Delillere dayandırın denildi. Delil üretim merkezi çalıştı. İşte oradan buraya gelindi. Ülkemizin geleceği açısından ne bedeller ödeneceği açılımlarla görüldü. Hiç suç işleme kastı olmayan yüzlerce çürütmeye rağmen sözde delillerle, imam bildiği yapar misali tutuklandı. Habur´da ise bölücülerin ayağına kadar gidildi.?
-Mahkeme Başkanından Habur uyarısı-
Avukat Çetin´in Habur mahkeme sahnelerini anlatmaya başlaması üzerine araya giren Mahkeme Başkanı, sert sözlerle şu uyarıda bulundu: ?Temyiz davasında konu içinde kalmanız lazım. Hukuki savunma yapın. Burası meclis kürsüsü değil. Basın açıklaması yapmıyorsunuz. Savunmaya kısıtlama yok ama siyasete izin de yok. Buyurun hukuki savunma yapın.?
Avukat Çetin, bu uyarıdan sonra da Türkiye´nin karşı karşıya kaldığı tehlikeleri şu sözlerle anlatmaya devam etti: ?Bu davalarda vatanseverler mahkum olup, TSK tek bir mermi atmadan hukuki silahla vuruldu. Doğu´da başarılı görevler yapan askerler tutuklanarak ödüllendirilmiştir. Düşmanların çok istediği, TSK´da psikolojik çöküntü yaratıldı. Başbakan ´geldiğimde ayağa kalkmayan general şimdi nerede?´ dedi. Engin Alan hükümete darbe yapmaktan içeride yatıyor. Türk hukuku silahla vurulmuş ikiye bölünmüştür. Hatta 5´e bölünmüştür. Ermenistan, Kürdistan, Patrikhane, Pontus, Ankara ve civarı.
-Mahkeme Başkanından 2. uyarı-
Yine araya giren Mahkeme Başkanı Ertuğrul, ?Sayın Çetin, lütfen. Yine dava konusu dışına çıkıyorsunuz? dedi.
Avukat Çetin savunmasını şöyle tamamladı: ?Yerel mahkemede konuşturulmadık. Müsaade edin burada konuşalım. Devlet Silivri´de kurulan mahkeme ile büyük yara almıştır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Ege ve Akdeniz´de etkisiz hale getirilmiştir. Onun içindir ki Rumlar ve İsrail orada doğalgaz ve petrol çıkarmaya başladı. Bu davayla Deniz Kuvvetleri perişan edilince Başbakan´ın dediği gibi donanmaya komutan bulunamaz hale gelindi. Madem bu dava hukuki silahla vuruldu, o silahı düşmanın üzerine çevirerek ülkemizi parçalanmaktan kurtaralım. Herkes şimdi yargıdan bir can simidi istemektedir. Özel Yetkili Mahkemeler tarihe çok kötü geçti. Son umudumuzsunuz. Bu umudumuzu kırmayın. Bir gün bölündüğümüzde, nerede yanlış yaptık dediğimizde acı çekmeyelim. Çiçero demiştir ki, ´Ey zamanın muhteşem hâkimleri isterseniz benimle ilgili idam kararı verin ama bundan önce vereceğiniz kararın kime yarayacağını düşünerek verin´. 10 yıldır parçalanma noktasına geldik. Görev sizindir.?
Avukat Çetin´in yarım saat süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Davut İsmet Çınkı´nın avukatı Hüseyin Fatih Demir geldi ve savunmasına başladı.
ÖĞLE ARASI
Avukat Demir´in 10 dakika süren savunmasının ardında saat 12.00´de duruşmaya öğle arası verildi.
12 SANIĞIN AVUKATI ALİ RIZA DİZDAR´IN SAVUNMASI
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda kürsüye ilk olarak saat 13.05´te, Yusuf Afat, Zafer Erdin İnal, Ahmet Sinan Ertuğrul, Nuri Selçuk Güneri, Fahri Can Yıldırım, Önder Çelebi, Mehmet Cem Okyay, Berker Emre Tok, Bülent Olcay, Mete Demirgil, Aşkın Üredi ve Nuri Üstüner gibi 12 sanığın avukatı olan Ali Rıza Dizdar geldi ve savunmasına başladı.
Sözlerine Nuremberg yargılamasından sözederek başlayan Avukat Dizdar şunu söyledi: Nuremberg´de hakim ve savcılar yargılanıyor, müebbet veriliyor. Cezayı veren hakim cezaevindeki yargıcı ziyaret ettiğinde soruyor, ´gerçekten Hitler´in o insanları gaz odalarına gönderdiğini bilmiyordum´ cevabına cezayı veren yargıç ´ama son gönderdiği kişinin çocuk olduğunu biliyordun, onun için verdik´ diyor. İşte ceza yargılamaları böyle hassastır.
Bu CD´leri getiren Mehmet Baransu´nun hiç dinlenmediğine dikkat çeken Dizdar, ?Gelse dese ki valizi Genel Kurmay´dan aldım ama x kişisini açıklayamam. Gerçi bana anlattı ama açıklamak bana yakışmaz, ben biliyorum? dedi.
Bu soruşturmayı yürüten savcıların çok akıllı olduğunu ve sanıklara çok güzel bir soru sorduğunu belirten Dizdar, şöyle devam etti: ?Şimdi size bir belge soruyorum. Konu Ege. Şu, bu askeri bir ibareye benziyor mu deniliyor. Hayır deme imkanınız yok.?
Dizdar, savunmanın bir bölümünde Ergenekon Davası´nda Ümraniye´de gecekonduda bulunduğu öne sürülen bombaların tutanağını hazırlayan polislerin konuşma kayıtlarını okumaya başladı. Mahkeme Başkanı, kesmek istedi fakat bunun üzerine Dizdar, ?Bakın siz hemen sıkılıyorsunuz? cevabını verdi. Mahkeme Başkanı ?Ben sıkılmıyorum? deyince Dizdar, tutanağın tamamını okumayarak son bölüme geçti. Polislerin, hakim ve savcı sinkaflı hikaye savunmasını okudu ve ?böyle adamlara tutanaklar hazırlatarak insanları içeriye koymak, savcıya hakimlere sövmek adaleti çürütür. Eskiden 2 şahitle at hırsızlarını idam ederlerdi. Bugün 2 kırık ne olduğu bilinmeyen CD bozuntularıyla insanlar zindanlara gönderiliyor? dedi.
Emir komuta zinciri içerisinde yapıldığı ileri sürülen bu harekete ilişkin hiçbir telefon kaydı olmadığını orduda düzenlenmiş olan seminerin ses kayıtlarının analizinin yapılmadığını anlatan Dizdar; bu sözde belgelerin tarihleriyle o dönemdeki siyasi gelişmelerin tarihleri arasındaki çakışmaya dikkat çekti. Dizdar, şöyle devam etti: Kime, hangi hükümete karşı darbe yapmış? Hiç mi eylem olmadı? Mart 2008´de AKP kapatma davası açıldı. Acaba başsavcı bu örgütün üyesi miydi? Öyle tanıklar üretilmeye başlandı ki hukuk duruyor kafamızda orda duruyor. Bunlar 2003´te tezkerenin reddinden sonra başımıza geldi. Ama bunlar sizi bizi ilgilendirmez. Hukukta akıl vardır vicdani kanaate inanmıyorum. Bir ülkede aykırı plan yapılmışsa camii bombalama da olur. Pançovilla hakkında bir film çekilmişti. Meksika´nın ulusal kahramanı. Kiliseyi bombalama emri verir. Amerikalılar ne yapıyorsun kilise bombalanır mı? diyor. Buna rağmen bombalanır. Meğer kilise mühimmat deposu çıkar. Milli Mücadele´de silahların camiden gönderildiğini unutmayın. Ne oldu? Yargıtay tebliğnamesinde cami bombalaması için keşif yaptığı söylenen sanıklar için suç yok denip beraat istendi. Ayrıca emekli askerden ne olur? Bostan olur. Ya GATA´da ya da prostatı vardır. Ne darbesi, terlik darbesi mi yapacak? Ahı gitmiş vahı kalmış. Onunla ne yola gideceğim.
Dizdar, savunmasını şu sözlerle tamamladı: ?Ortada suç görmüyorum. Neye göre 67 kişiye beraat istedin, kimine 16 yıl kimine 18 yıl verdin. Sokaktaki vatandaş darbeye inanmıyor. Buraya gelirken taksiciye sordum, darbe duydun mu diye; ´duydum Taksim´de Gezi Parkı olayları oldu ya´ dedi.
SANIK NURİ ALİ KARABABA´NIN AVUKATI HATİCE ÖZGÜN DUMAN´IN SAVUNMASI
Avukat Dizdar´ın 2 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Nuri Ali Karababa´nın avukatı Hatice Özgün Duman geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Duman, Özel Yetkili Mahkemelerin bu tip davalar için icat edildiğini, sonuç odaklı bir yargılama yapıldığını, dönemin Kara Kuvvetleri Başkanı Aytaç Yalman dinlense de sonucun değişmeyeceğini, müvekkilinin suçlu kabul edildiğini söyledi.
Karababa´yla ilgili 22 Şubat 2010 tarihinde Samanyolu TV´de ?tutuklanalar arasında Karababa da var? şeklinde alt yazı geçildiğini belirten avukat Duman, şöyle devam etti: ?Siz başkansınız. Kararınızı sizden önce başkasının bilme şansı var mı? Ama 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nde her şeyden önce STV´nin haberi oluyordu. Müvekkilim hakkında herhangi bir yakalama kararı çıkmadı. Mart´ta İngiltere´ye gidecekti. Bir şeyler söyleniyor diye biletini iptal ettirdi. 43 gün sonra tutuklandı. Hakimden önce kim nasıl bilebiliyor. 18 Haziran 2010´da itirazımız kabul edildi ve tahliye oldu. 11 Şubat 2011´deki toplu tutuklamada müvekkilim için yakalama kararı çıktı. Oysa duruşmaya rapor ibraz ederek gelmemişti. 14 Şubat sabahı 39 derece ateşle çantasını alarak gitti. Kaçma, delillerini karartma şüphesiyle hala tutuklu. Bypasslı ve stendli. Ayrıca 2 kalp damarı daha tıkalı. Sorunları geçireceği vakti cezaevinde geçiriyor. Kamuoyunda artık bu dava inandırıcılığını yitirdi. Hiçbir eylem olmadan 18 yıl... 3 yıldır cezaevinde olmak... Telafisi olmayan tek şey özgürlükten mahrumiyettir. Buradan özgürlüğün müjdesi umuduyla ayrılıyoruz.
SANIK ERTUĞRUL UÇAR´IN AVUKATI AHMET ŞÜKRÜ EYMİRLİOĞLU´NUN SAVUNMASI
Avukat Duman´ın yarım saat süren savunmasının ardından kürsüye sanık Ertuğrul Uçar´ın avukatı Ahmet Şükrü Eymirlioğlu geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Eymirlioğlu´nun yarım saat süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Kürşat Güven Ertaş´ın avukatı Bülent Höke geldi ve savunmasına başladı. Avukat Höke, delillerin müvekkili ile illiyet bağı bulunmadığını belirterek, üzerine atlı suçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle tahliyesini ve beratını talep etti.
SANIK ENGİN KILIÇ´IN AVUKATI MEHMET MANGIROĞLU´NUN SAVUNMASI
Avukat Höke´nin yarım saat süren savunmasının ardından kürsüye sanık Engin Kılıç´ın avukatı Mehmet Mangıroğlu geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Mangıroğlu, darbe döneminde milletvekilliğinin veto edildiğini belirterek, ?Darbeye şiddetle aykırı olan bir siyasi yapımız, sosyal dokumuz var? dedi. Şüpheden sanığın yargılanacağına dikkat çeken Mangıroğlu, sanıkların delil toplama taleplerinin CMK´ya aykırı olarak gerekçesiz bir şekilde sürekli reddedildiğini ifade etti.
Aytaç Yalman ile Hilmi Özkök´ün tanık olarak dinlenmemesini eleştiren Mangıroğlu, ele geçirilen belgelerin hazırlandığı bilgisayarların müvekkiline ait olmadığını ifade etti.
Müvekkilinin suç tarihinde denizde 20-250 arasında değişin derinlikte denizaltında görevli olduğunun altını çizen Mangıroğlu, müvekkiline herhangi bir görev tebliğ edilmediğini, herhangi bir veride ıslak imzası bulunmadığını anlattı.
Plan Semineri´ne müvekkilinin katılmadığını belirterek, Mangıroğlu, ?Hazırlanan listelerde müvekkilim deniz kurmay yüzbaşı olarak geçiyor ancak benim müvekkilim deniz kurmay yüzbaşı değildir kurmaylığı binbaşılıktan sonra almıştır. Bu minare ile kılıfın birbirine çarpıklığının kanıtıdır Müvekkilimin bir oluşumun içinde olduğuna dair somut delil yoktur, yasal manada bir çalışma grubu ile hareket ettiğine dair delil bulunmamaktadır. Müvekkilim adına kayıtlı bir bilgisayar ve kullanıcı adı yoktur? dedi.
1981 yılında sıkı yönetim mahkemesindeki hakimlerin avukatlara davranışını gördükten sonra bu mahkemelerde dava kabul etmediğini anlatan Mangıroğlu, Türk adaletine ve Yargıtay´a güvendiğini ifade etti. BM Çalışma Grubu´nun tutukluluklara ilişkin kararını anımsatan Mangıroğlu, ?Bunu yüce heyetinizin telafi edeceğinize inanıyorum? diye konuştu.
SANIK CEMAL TEMİZÖZ´ÜN AVUKATI ŞULE NAZLIOĞLU EROL´UN SAVUNMASI
Avukat Mangıroğlu´nun yarım saat süren savunmasının ardından kürsüye sanık Cemal Temizöz´ün avukatı Şule Nazlıoğlu Erol geldi ve savunmasına başladı. Avukat Erol, Hanefi Yıldırım´ın hazırladığı listelerde müvekkilinin adının geçtiğini ve tüm suçlamanın bu olduğunu anlattı. Müvekkilinin seminerden haberinin olmadığını ifade eden Erol, Temizöz´e yönelik suçlamaların tamamının dijital verilere dayandığını kaydetti. Dijital verilerle müvekkili arasında bir illiyet bağı kurumayacağını savunan Erol, müvekkilinin tahliyesini ve beraatını talep etti.
Avukat Erol´un 15 dakikalık savunmasının ardından kürsüye sanık Armağan Aksakal´ın avukatı Levent Türkoğlu geldi ve savunmasına başladı. Avukat Türkoğlu, ?Müvekkilimin listelerde adının olması müvekkilinin cezalandırılması için yeterli değildir. 12 satırlık bir değerlendirme ile 16 yıla mahkum edilmiştir? dedi.
SANIK MURAT ATAÇ´IN AVUKATI HALİL YEŞİLYURT´UN SAVUNMASI
Avukat Türkoğlu´nun 15 dakikalık savunmasının ardından kürsüye sanık Murat Ataç´ın avukatı Halil Yeşilyurt geldi ve savunmasına başladı. Avukat Yeşilyurt, delillerle müvekkili arasında illiyet bağı bulunmadığını belirterek tahliyesini ve beraatını talep etti.
Avukat Yeşilyurt´un yarım saatlik savunmasının ardından kürsüye sanık Levent Erkek´in avukatı Yılmaz Yazıcıoğlu geldi ve savunmasına başladı. Avukat Yazıcıoğlu, müvekkilinin suç tarihinde Napoli´de fırkateynde görevli olduğunu, herhangi bir dijital veri hazırlamadığını öne sürdü. Dijital verilerle ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılmadan delil kabul edilmesini eleştiren Yazıcoğlu, Yüksek Yargıçlar olarak sizler, Silivri´deki mahkemenin yaptığı gibi hukuka aykırı delilleri delil olarak kabul edip, başınıza açmayın. İleride geri döner dedi.
-Mahkeme Başkanından uyarı-
Yazıcıoğlu´nun bu sözleri üzerine, Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, Siz savunmanızı yapın. Yüksek Dairenin ne yapacağına siz karar veremezsiniz. Kelimelerinizi dikkatli kullanın diyerek Yazıcoğlu´nu uyardı.
Avukat Yazıcıoğlu, Ben ´Bu mahkeme, dijital verileri desteklemezse Türk hukuku için iyi olur´ diye dileğimi söylüyorum. O zaman söyleyecek başka bir şey yok diyerek savunmasını tamamladı.
SANIK UĞUR UZAL´IN AVUKATI ŞÜKRÜ KUVVETLİ YILMAZ´IN SAVUNMASI
Avukat Yazıcıoğlu´nun 15 dakikalık savunmasının ardından kürsüye sanık Uğur Uzal´ın avukatı Şükrü Kuvvetli Yılmaz geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Yılmaz, dijital veriler doğruysa bu darbe planıdır, bunu biz de kabul ediyoruz ama TÜBİTAK verilerine göre CD´ler 2003´te tek oturumda yazıldı diyor, çelişkiler nedeniyle dijital veriler doğru olamaz dedik. Mahkeme bunu da kabul etmedi.
Avukat Yılmaz, bir itirafta bulunmak istediğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti: ?Bu benim savunma çaresizliğimden itiraf. Hukukun bize verdiği hakları kullanamadık. Bu davada müvekkilimin aleyhine aleyhte tanıklık yapacak, aleyhte beyanda bulunacak bir tane tanığa hasret kaldım. Bu davada müvekkilim aleyhine gerçek dışı beyanda bulunacak bir tanığa hasret kaldım. Olsaydı soracaktım. Neyi gördün, kimi gördün, ne zaman gördün, nerede gördün. Duydum deseydi yine soracaktım. Ama soramadık. Bunları delillerin tartışılması bölümünde sormayı düşündüm. O da olmadı. Peki söyler misiniz sayın heyet, yargı aşkına, hukuk aşkına, Allah aşkına başka ne yapabiliriz bu davayı savunmak için. İlk defa bu davada gördüm. Ortada sanal şeyler var. Müvekkilimin kullanıcı yollarında, üst verilerde ismi yok. İmzasına açılan belge yok. Müvekkilim Uğur Uzal suçsuzdur.?
Avukat Yılmaz´ın 25 dakika süren savunmasının ardından kürsüye sanık Sinan Topuz´un avukatı Ali Altay geldi ve savunmasına başladı. Avukat Altay, 12 Eylül mağduru olduğunu 6 buçuk ay boyunca işkence gördükten sonra hakim karşısına çıktığını ve hiçbir suçu kabul etmediğini, 1984 senesinde tahliye olduğunu anlattı.
DURUŞMA SONA ERDİ
Avukat Altay´ın 15 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından saat 19.17´de duruşmaya yarın sabah 09:00´a kadar ara verildi.
SAVUNMALAR TAMAMLANDI
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin soyadına göre belirlediği savunma sırasında 117 avukattan 95´i savunması böylece tamamlanmış oldu. Heyet yarın mazeret sunan avukatları dinleyecek. Duruşmanın yarın tamamlanması ve karar gününün açıklanması bekleniyor.
361 sanıklı Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 15. temyiz duruşması başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarına devam ediyor. 117 avukattan 75´inin savunması önceki duruşmalarda tamamlanmıştı. Bugünkü duruşmada kürsüye ilk olarak Balyoz Darbesinin lideri Çetin Doğan´ın da aralarında olduğu 6 sanığın avukatı Celal Ülgen geldi ve dün yarım kalan savunmasına devam etti.
14.08.2013 10:11 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 15. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya bazı sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 75´inin savunması tamamlanmıştı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
6 SANIĞIN AVUKATI CELAL ÜLGEN SAVUNMASINA DEVAM EDİYOR
Bugünkü duruşmada savunma yapmak için kürsüye ilk olarak Balyoz Darbesi´nin lideri Çetin Doğan´ın da aralarında olduğu 6 sanığın avukatı olan Celal Ülgen geldi ve dün yarım kalan savunmasına devam etmeye başladı.
Savunmaya geçmeden önce bir gözlemini paylaşmak istediğini ifade eden Ülgen, bu süreçte tutuklu ailelerine hep umut pompalandığını belirterek şunları anlattı: ?Önce yurtdışında olanlar gelir gelmez tahliyeler olacak denildi. Onlar geldi ama bir şey olmadı. Ardından savunmaları kısa tutun tahliyeler olacak dendi. Gerçekten hem sanıklar hem de birçok arkadaşım savunmaları kısa tuttu. Bizi uzun savunma yapıyoruz diye eleştirenler oldu. Saatte 290 kilometre hızla giden bir ekspresin duvara çarpacağını görüyorduk. Bunu durdurmak için savunma yapıyoruz dedik. Karar günü geldi. Tüm sanık yakınları düğüne gider gibi hazırlandı. Kuaföre gittiler, güzel kokular sürdüler. Tüm inançları tahliyelerin olacağı yönündeydi. Ben umutlanmamalarını ve hepsini mahkum edeceklerini söyledim. Karar okunduğu zaman o güzel giysili bayram yerine gelen aileler adeta bir mezbaha yerinde boğazları kesilmiş kuzular, koyunlar gibi yerlere serildiler. Bana haklıymışsın dediler. Keşke ben haklı çıkmasaydım. En fazla onlardan özür dilerdim. Yargıç ne zaman iyi davransa aileler ile ilgili kötü sonuç çıkar. Ne zaman sus, kes derse beraat çıkar. Bugüne kadar aldığım intiba bu. 40 yıldır ben bunu biliyorum ama aileler bilmiyor. Her güzel söz ve davranış onları umutlandırıyor.?
Suç delili olduğu öne sürülen CD´lerin imajlarının alınması konusuyla savunmaya devam eden Ülgen, öncelikle yerel mahkemelerdeki şu hususa dikkat çekti: ?CD´lerin imajlarının usulüne uygun alındığını karara geçiren hakimler arasında hard diske ´hard diks´ diyen hakimler vardı.?
-Yargıtay´a kozmik oda eleştirisi-
Balyoz Dosyası Yargıtay´a intikal ettiği zaman gazetelerde tüm delillerin kozmik odada saklandığına dair haberler çıktığını hatırlatan Ülgen ?Zaten herkesin kopyası var. Saklansa ne olur saklanmasa ne olur. Baştan yapılması gereken şeyler sonradan yapılıyor gibi göstermek delil bütünlüğünü sağlamaya yeter mi? O CD´lerin hiçbiri 321 sanığın bir tanesinde bile çıkmadı. Donanma Komutanlığı´nda Hakan Büyük´ün evinde bulundu. O CD´ler Çetin Doğan´ın evi aranırken çıksa hay hay. Sonradan konmuş olsa bile saygı gösterecektik.?
Savunmasına devam eden Ülgen, göz önünde kademe kademe hak ihlali yapıldığını anlatırken şunları söyledi: ?İstanbul 10. Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken´in çok iri ve güzel gözleri vardır. Başlangıçta meslektaşlarımızla göz teması içindeydi. Bir defasında bir meslektaşımız göz teması yapacağı konum dışına çıktı. Diken, ´Lütfen yerinizi değiştirin sizinle göz teması kuramıyoruz´ dedi. Salonda alkış koptu. Bakın bu kadar göz temasına önem veren bir hakim 1 hafta sonra Gölcük Donanma Komutanlığı´na sözde deliller geldi ve o Cuma günü 144 kişinin tutuklanmasına 29 kişinin yakalanmasına karar verdi. Sonraki duruşmalarda Mahkeme Başkanı bizimle hiç göz teması kurmadı. Bir duruşmada ´Sayın Başkan, gözlerinizi arıyorum neredeler?´ dedim. Gerçeklere aykırı, gerçeklerden kaçınan, korkan bir yargı anlayışıyla buraya geldim. Bunu kırmak zorundayım. Bu sizin de bizim de görevimiz. Batı´da saygın bir anlayış vardı. Aksaklıklar, yandaşlıklar olsa da saygındı, onlar aşılabilirdi ama şimdi geldiği nokta çok kötü. Türk yargısına sahip çıkmak zorundayız. Göz göre göre bu yanlışlıklar Yüksek Mahkeme´den geçmemeli, geçemez.?
Balyoz planındaki ekonomi politikalar programının Haydar Baş´ın 2005 yılında yaptığı konuşmanın aynısı olduğunu, Baş´ın daha sonra bunu kitap haline getirdiğini anlatan Ülgen, ?Sahtecilik yapanların akıllarını, zekalarının bu kadar olduğunu gösteriyor. Çok mükemmel çok ayrıntılı bir plan yapmışlar ama tek eksikleri zaman kurgularını yerine getirememek olmuş, bu çelişkileri yapmamayı düşünememişler, kusursuz plan olmaz, bu kadar şey çıkacaktır? dedi.
Balyoz Planı´ndaki darbe yapıldıktan sonra oluşturulacak hükümet programının Mesut Yılmaz´ın hükümet programından alındığını ve Bayrak Harekat Planı´ndan alıntılar bulunduğunu anlatan Ülgen, ?Plan özgün olarak bile hazırlanmamış. Çeşitli yerlerden alıntılar yapılmış, yamalı bohça gibi? dedi.
-Mahkeme Başkanından özet uyarısı-
Bu sözlerin ardından araya giren Mahkeme Başkanı Ertuğrul, şu ana kadar 75 avukatın savunma yaptığını anımsatarak, ?Bu savunmalarda genelde dosyanın geneli üzerindeki mahkumiyet hükmüne esas alınan deliller anlatıldı. Daha sonra avukatlar kendi müvekkillerine yönelik spesifik savunmalar gerçekleştirdiler. Üzerinden çok da zaman geçmedi, yararlı olmadı dersek doğru olmaz ama savunma süresinin de tasarruflu kullanılması adına özetlerseniz, bunu mesleki tecrübenizle yapacağınıza inanıyorum. Aramızda diyalog olsun diye bunları söylüyorum? dedi. Ülgen ise konuşan yargıç istediklerini belirterek, ?Bizde yargıçlar susuyor, konuşan yargıçlara susamış vaziyetindeyiz. Avrupa´da yargıçlar ´o konuyu geç, biz ikna olduk´ diyor bizde bu yok? dedi.
ÖĞLE ARASI
Ülgen´in savunması sürerken saat 12.00´de duruşmaya 13.00´e kadar öğle arası verildi. Avukat Ülgen savunmasına öğleden sonra devam edecek.
Avukat Ülgen, savunmasına öğleden sonra da devam etti. Ergenekon ve Balyoz davalarının ABD´nin tezkere intikamı olduğunu savunan Ülgen, saat 14.45´e kadar süren savunmasında, Türkiye´de arkasında ABD olmadan darbe yapılamayacağını öne sürdü. Ülgen, 2003 yılında Irak´a yönelik 1 Mart Tezkeresi´nin Meclis´ten geçmemesini Türk Silahlı Kuvvetleri´nin ABD´ye darbesi olarak değerlendirdi.
İddialarını sürdüren Ülgen, sanıkların ev ve işyerlerinde bulunan delillerin baskınlar esnasında polisler tarafından konulduğunu öne sürdü.
-Mahkeme Başkanından eleştiri-
Türk yargısını da Yargı batak içine girmiştir. Türkiye´de yargı yok. diye eleştiren Ülgen´i mahkeme başkanı Ekrem Ertuğrul uyardı. Ertuğrul, Yerel mahkemeyi eleştirin ama devletin top yekün yargı organlarına yönelik genel bir tanımlamadan lütfen kaçının. dedi.
SANIK AHMET YAVUZ´UN AVUKATI DURSUN YARSUVAT´IN SAVUNMASI
Avukat Ülgen´in dün ve bugün toplamda 6,5 saat kadar süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Ahmet Yavuz´un avukatı Duygun Yarsuvat geldi ve savunmasına başladı.
Yarsuvat, davada delil kabul edilen dijital verileri savcılığa sunan Gazeteci Mehmet Baransu´nun, yıllarca İmamhatip mezunu olduğunu gizlemek zorunda kaldığını, üniversitede Onuncu Yıl marşında ayağa kalkmadığı için disiplin soruşturması geçirdiğini anlattığını aktardı. Yarsuvat, Bu, Mehmet Baransu´nun bir takım dış etkenlerle beraber ortaya koyduğu bir senaryodur. Çünkü Baransu senaryo yazmaya çok meraklı. Bundan evvel de yazmış. Sonra bunu yazdı, yardım da aldı bunu yazarken ifadelerini kullandı. Soruşturmayı yürüten polislerin ABD´de eğitim aldığını ve bunun da dikkat çekici olduğunu savunan Yarsuvat, yerel mahkemede yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekti.
Mahkemenin taleplerinin hiçbirini yerine getirmediğini savunan Yarsuvat, Bizim ne delillerimiz toplandı, ne istediğimiz şahitler dinlendi ve biz hiçbir şey yapamadan huzurunuza geldik. Onun için bütün arkadaşlar yakına yakına huzurunuzda içlerini döküyor. Biz bir yargılama görmedik esasında diye konuştu.
Mahkemenin verilerdeki çelişkilerle ilgili güncelleme kabulünü eleştiren Yarsuvat, 2007´de güncellendiğine göre suç devam ediyor. O zaman niye suç işleme tarihi 2003 Mart ayı deniyor? Biri emekli olmuş, diğeri terfi etmiş, öbürü ölmüş. Bunu yaptı diyorsun sonra da güncelleşti diyorsun. Eğer 2007 yılında güncellendiyse suç da o tarihte güncellenmiştir. Bu da bir çelişkidir. Bu senaryoyu hazırlayanların kafası karışık. Bu senaryoyu hazırlayanlar bu kişileri sanık olarak birer birer seçtikleri kişileri cezalandırmak isteyen kişilerdir değerlendirmesinde bulundu. Davanın Türkiye´nin geleceği açısından çok önemli olduğunu anlatan Yarsuvat, Siz de düşünüyorsunuzdur, niye bu hakim bu kadar talep olmasına rağmen bir bilirkişi incelemesi yaptırmadı? Niçin şahitleri, Aytaç Yalman´ı dinlemedi, Hilmi Özkök´ü dinlemedi, başka bir mahkemedeki ifadesini alıp kırpıp onu okudu? Özel yetkili mahkemeyi olağanüstü mahkeme yapan bu davranışlardır. Suç duyurusunda bulunmasıdır, avukatlara gözdağı vermek için? dedi.
Bu tür davalara verilen isimlere değinen Yarsuvat, Türkiye´deki polislerin ABD´de eğitim görmeye başlamasının ardından bu davalara isim verilmeye başlandığını savundu. Yarsuvat, her davaya isim verildiğini, Türkiye´nin böyle bir uygulaması olmadığını bunların bir yerlerde hazırlanarak geldiğini öne sürdü. Yarsuvat, ?Bu dava 2003 yılının Mart ayında teskerenin reddedilmesiyle düğmeye basılan bir senaryonun sonucudur dedi.
SANIK AHMET YAVUZ´UN DİĞER AVUKATI (OĞLU) SELİM YAVUZ´UN SAVUNMASI
Avukat Yarsuvat´ın 2 saate yakın süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Ahmet Yavuz´un diğer avukatı ve oğlu Selim Yavuz geldi ve savunmasına başladı.
Ahmet Yavuz´un oğlu olan Avukat Selim Yavuz, temyiz dilekçesini verdikleri yerel mahkemenin üye hakiminin sohbet sırasında kendilerine, 10 sene sonra sizin mi yoksa bizim mi vatan haini olacağımız belli değil dediğini anlatarak, ?Babamı savunduğum için 10 sene sonra vatan haini olacağımı düşünmüyorum? diye konuştu. İnsanın avukat olup babasını, eşini, yakınını savunmanın kolay olmadığına dikkat çeken Yavuz, bunun ise bir kader olduğunu belirtti. Abraham Lincoln´ün Bazı insanları her zaman, bütün insanları ise bazen kandırabilirsiniz ama bütün insanları her zaman kandıramazsınız sözünü anımsatan Yavuz, her 3 kişiden 2´sinin bu davalarda bir yanlışlık var dediğine inandığını dile getirerek, babasına, Hiç merak etme, rahat ol. Sen belki görürsün, belki görmezsin ama ben göreceğim bu kumpasın ortaya çıktığını dediğini aktardı.
-´Bu kumpası planlayanlardan ne kadar nefret ettiğimi tahmin edersiniz´-
Yavuz, ?Babamı 18 sene hapse mahkum eden, bu kumpası planlayan insanlardan ne kadar nefret ettiğimi tahmin edersiniz. Allah´tan tek dileğim bu kişilerin hukuk önünde hesap vermesidir ama ben onların başına Balyoz gibi bir şey örülmesini istemiyorum. Böyle bir şey olursa onların avukatlığını bile yapabilirim. Çünkü hukuk babamdan da benden de daha önemlidir. Yassıada davası neyse Balyoz davası da odur. Bunlar kardeş davalardır. Siyasi tarihe ve hukuk tarihine düşen kara lekelerdir? değerlendirmesinde bulundu.
-Mahkeme Başkanından avukata uyarı-
Avukat Yavuz, savunmasının sonunda kararınız onama da olsa bozma da olsa bunları yazmak zorundasınız gibi bir ifade kullanınca araya giren Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, Ben savunmanıza karışamam. Siz heyete kararını nasıl yazacağını dikte edemezsiniz. heyecanınıza ve gençliğinize veriyorum. uyarısını yaptı.
SANIK CAHİT SERDAR GÖKGÖZ´ÜN AVUKATI SERHAT ZENGİNPEDÜK´ÜN SAVUNMASI
Avukat Yavuz´un 1 saatlik savunmasının ardından duruşmaya 10 dakika ara verildi. Aranın ardından kürsüye sanık Cahit Serdar Gökgöz´ün avukatı Serhad Zenginpedük geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Zenginpedük, delillerin müvekkilinin evinde, işyerinde veya hakimiyet alanında elde edilmediğini anlatarak, ?Davada delil olarak kabul edilen ve hukuka uygun elde edildiği ifade edilen verilerin kesin ve güvenilir bir şekilde elde edilmemiş olması benzer davalarda da tereddütler yaratacaktır. Delillerin elde edilmesinde uygulanan yöntemlerin mutlaka çok katı yöntemlere göre belirlenmiş, usullerle toplanması zorunludur. Aksi halde hukuk güvensizliği ve kaos yaşanacaktır? değerlendirmesinde bulundu. Yapılmayan bir toplantıdan dolayı müvekkilinin cezalandırıldığını belirten Zenginbedük, ?Müvekkilim yapılmayan bir toplantıdan dolayı çok ağır bir hüküm ile karşı karşıya kalmıştır. Müvekkilim tutuksuz yargılanmıştır. Savcılık mütalaasının verilmesinden sonra gerekli olan tüm duruşmalara katıldık. Takdiri indirim nedenlerinin uygulanmaması bozma nedenidir? dedi.
DURUŞMALARA GELEN TÜM AVUKATLARIN SAVUNMASI TAMAMLANDI
Avukat Zenginpedük´ün 20 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Ertuğrul açıklama yaptı. İlan edilen listede yer alan avukatlardan duruşma salonunda hazır bulunanların dinlenmesi tamamlanmıştır. diyen Başkan Ertuğrul, Sırası geldiği halde salonda olmayan, savunma yapmayan avukatlar için yeni liste hazırlandı. Salon çıkışına asılacak, basına dağıtılacak ve Yargıtay´ın sitesinde yayınlanacak. Bu listeye göre savunmaların ikinci turuna yarın itibarıyla başlanacaktır dedi.
BUNDAN SONRA HAFTANIN 5 GÜNÜ DURUŞMA YAPILACAK
Başkan Ertuğrul, bundan sonra Cuma günlerinde de savunma yapılacağını, duruşmanın kesintisiz haftanın 5 günü devam edeceğini söyledi. Şu ana kadar Cuma günleri hariç haftanın ilk dört iş günü duruşma yapılmaktaydı.
DURUŞMA SONA ERDİ
Ardından saat 18.30´da duruşmaya yarın sabah 09:00´a kadar ara verildi.
361 sanıklı Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 14. temyiz duruşması başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 117 avukattan 68´sinin savunması önceki duruşmalarda tamamlanmıştı. Bugünkü duruşmada dikkati çeken bir ayrıntı, sanıklar Levent Kerim Uça ve Rıfkı Durusoyun avukatı Hakan Tunçkol´un kanser olmaları gerekçesiyle durumlarının acil olduğunu belirttiği müvekkillerinin tahliyesi için acilen karar alınmasını talep etmesi, mahkemenin ise bu talebi görüşmeyi reddetmesi oldu.
13.08.2013 09:54 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 14. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya bazı sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 68´inin savunması tamamlanmıştı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
-Dünkü duruşma geç saatlere kadar sürdü-
Duruşmalar 09.00-18.00 saatleri arasında yapılmakta ve bu saatler dışına pek çıkılmamakta iken dün istisnai bir durum yaşandı. 21 sanığın avukatı olan İhsan Nuri Tezel saat 17.35´te başladığı savunmasını geç saatlere kadar sürdürdü. Tezel´in savunmasını tamamlamasının ardından duruşma bugüne ertelendi.
2 SANIĞIN AVUKATI ERHAN TOKATLI´NIN SAVUNMASI
Bugünkü duruşmada savunma yapmak için kürsüye ilk olarak sanıklar Bahtiyar Ersay ve Namık Koç´un avukatı Erhan Tokatlı geldi ve savunmasına başladı. Bir darbenin nasıl gerçekleşeceğini örneklerle anlatan avukat Tokatlı, seminere 1. Ordu Komutanlığı´nın sadece yüzde 13,8´inin katıldığı belirtti ve darbenin işlenemez bir suç olduğunu böyle bir oranla anlatmaya çalıştı.
Terör örgütü PKK´nın Türkiye genelinde eylem kabiliyetine sahip olduğu halde faaliyetlerin hükümetin düşmesine yeterli olmadığına dikkat çeken Tokatlı, ?Bu ülkede hiçbir darbe ülkenin iç dinamikleriyle olmamış, dışarının yönlendirmesiyle olmuştur. O yüzden bu sözde planın teori ve pratik olarak uygulanamaz olduğu ortadadır? dedi.
Balyoz Harekât Planı´nın İstanbul ile sınırlı kaldığını, Ankara ayağının bulunmadığını belirten Tokatlı, ?Genelkurmay Başkanı veya Başkanlığı planı desteklemiyorsa karargahın ele geçirilmesi lazım. Başbakanlığın, Meclisin ve Cumhurbaşkanlığının kontrol altına alınması lazım. Hangi cebir şiddet ile sonuca ulaşacaksınız, bu planlama içinde bu unsurlar yok. Bu suçun işlenebilmesi için Genelkurmay Başkanlığının bu plana katkısının zorunlu olduğu kanaatindeyim. Dosyaya baktığınız zaman planlama İstanbul merkezlidir. 1. Ordu´nun yanı sıra Türkiye içinde 3 ordu daha var. Onların desteği olmadan planın başarı şansı sıfıra yakın? değerlendirmesinde bulundu.
Müvekkili Bahtiyar Ersay´ın hakkında tutuklama kararı çıkartıldığında Tunus Askeri Ateşe olarak görev yaptığını, Arap Baharı´nın en yoğun yaşandığı dönemde 10 binlerce insanın tahliyesini gerçekleştirdiğini vurgulayan Tokatlı, ?Tutuklanacağını bile bile geldi. Tunus´ta o kadar insanı başarıyla tahliye etti, kendisini tahliye ettirmeyi başaramadı. 2,5 yıldır hapiste? şeklinde konuştu.
Avukat Tokatlı savunmasını şöyle tamamladı: ?Cumhuriyet ile hesaplaşılıyor. Bu da TSK üzerinden yapılıyor. Silivri´de yargılanan insanlar müvekkil değil TSK´dır. Silivri´de komploya kurban giden TSK yargılanmıştır. Büyük resim TSK´nın şekillendirilmesi, nitelikli insanların tasfiyesidir. Bu komployla hem TSK islah, terbiye edildi. Hem komuta akademisi şekillendirildi. Tarihi kökleri olan bu kurumun temelleriyle bu kadar oynamak kolay değil. Oynanırsa herkes altında kalır. Napolyon´un bir sözü var: ´Kendi ordusunu sevmeyen milletler başka ülkelerin askerlerini beslemek zorunda kalır´ diye. Bizim başka ordumuz yok, sizlerden merhamet değil adalet istiyoruz.?
Tokatlı´nın 45 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanıklar Ali Sadi Ünsal ve Ramazan Kamuran Göksel´in avukatı Hüseyin Mitat Tonbak geldi. Avukat Tombak savunmasına, ?Suçsuz insanların hayatlarıyla oynanmasına daha fazla izin vermeyin. Suçsuz askerler kendi ülkelerinin hapishanelerinde talihsiz bir yenilgiyi yaşıyor. Bu herkes için büyük bir tehlike. Kimlerin hazırladığı bilinmeyen sahte dijitallerle yargılama ve bu kararın onaylanması dijital bir terör altında kalınmasına yol açacaktır? diyerek başladı.
-Gölcük Donanma belgelerinin zemin altında bulunmasını böyle izah etti-
Gülcük Donanma Komutanlığı´nda ele geçirilen 5 no´lu hard disk üzerinde parmak izinin kime ait olduğunun araştırılmamasını eleştiren avukat Tombak sözlerini şöyle sürdürdü: ?Türkiye Cumhuriyeti başbakanının ofisine dinleme cihazı konuyorsa donanmada da bu pusunun kurulmasına şaşırılmamalıdır. Karargahların yol geçen hanına dönmesi, casusların cirit atması ve üzerine gidilmemesi, gidenlerin tutuklanması dikkat çekicidir. Başbakanın ofisine konulan dinleme cihazının peşine düşülürken bu pusunun peşine düşülmemesinin izahı nedir??
-Gölcük ısrarına Mahkeme Başkanından tepki-
Avukat Tombak´ın Donanma Komutanlığı´ndaki arama ve 5 no´lu hard diskin üzerinde detaylı durması üzerine araya giren mahkeme başkanı Ertuğrul, ?Bahsettiğiniz hususlar kaç kere söylenen sorunlardır. Tekrardan kaçınırsak daha yararlı olur. Sürede adaleti sağlarız. Çok detaya girmeye gerek yok? dedi. Bunun üzerine avukat Tombak, ?Bu konuların önemli olduğunu düşünüyorum? cevabını verdi.
-Mahkeme Başkanı, İmralı ve Yassı Ada ısrarına da tepki gösterdi-
Müvekkilinin İmralı ve Yassı Ada´da keşif yapmakla suçlandığını belirten avukat Tombak, terörist başı Öcalan´ın konuk edilmesinden bu yana İmralı´nın yasak bölge ilan edildiğini, Yassı Ada´nın terkedilmiş bölge olduğunu hatırlattı. Hakim Ertuğrul bu defa da ? Bir saat 15 dakikadır hala Yassı Ada ve helipedleri anlatıyorsunuz. Yeterince anlaşıldı. Bilgi sahibi olduk? uyarısında bulundu. Avukat Tombak da ?Anladıysanız ne güzel. Biz de bunu sağlamaya çalışıyoruz? cevabını verdi.
Avukat Tombak, savunmasının son bölümünde Yargıtay´ın bu kararı onaması halinde ?sahte dijital verilerin her türlü delilden üstün olduğunu?, ayrıca bunun siyasi bir dava olduğunu ve siyasi davada yargıdan hukuki sonuç beklemenin aymazlık olduğu kanaatini onaylamış olacağını söyledi.
Tombak ?Şu anda bir adaletsizlik bataklığı var. Bu bataklıktan kurtulmanın önünü açın. Aksi halde bataklık herkese zarar verecek. Müvekkilim ve diğer sanıkların uğradığı zulme seyirci kalmak ve bu zulmü görmezlikten gelmek acı veriyor. Geleceğimiz için endişe ediyorum? dedi.
SANIK SÜKRÜ SARIŞIK´IN AVUKATI OSMAN TOPÇU´NUN SAVUNMASI
Avukat Tonbak´ın 1,5 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından duruşmaya 15 dakikalık bir ara verildi. Ardından kürsüye sanık Şükrü Sarışık´ın avukatı Osman Topçu geldi ve savunmasına başladı.
16 SANIĞIN AVUKATI HAKAN TUNÇKOL´UN SAVUNMASI
Avukat Topçu´nun 20 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye Ayhan Gedik, Şafak Durer, Mehmet Ferhat Çolpan, Ümit Özcan, Hakan İsmail Çelikcan, Ahmet Necdet Doluer, Levent Kerim Uça, Ömer Faruk Ağa Yarman, Enver Aksoy, Mehmet Cem Kızıl, Levent Ergün, Sencer Başat, Suat Dönmez, Hayri Güner, Doğan Temel ve Recep Rıfkı Durusoy gibi 16 sanığın avukatı olan Hakan Tunçkol geldi.
Savunmasına darbeciler ve darbeye zemin hazırlama suçlamalarının ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini belirterek başlayan Tunçkol, ?Her türlü hukuksuz işkencenin yaşandığı 12 Eylül darbesinde sadece 2 kişi yargılanırken ve onlarcası mahkemenin huzuruna getirilmezken MİT´in, emniyetin duymadığı bir teşebbüsken olayda 367 kişinin tutuklanması ve ağır cezalara çarptırılması ağır bir tezattır? dedi.
Bu senaryoyu küresel güçlerin öngördüğünü ve adeta bir güç gösterisi yaptığını vurgulayan Tunçkol şöyle devam etti: ?Bu küresel suç öyle bir güç ki her yerde Arap Baharı´nı yaptırdı. Belki Türkiye´de de böyle bir versiyon düşünüldü. Türkiye´de de piyasayı bozmayalım işlerimiz var diyerek böyle bir plan uygulandı. Başbakanın odasına böcek konuluyor. Genel Kurmay Başkanlığı odası dinleniyorsa Gölcük´e de bu sahte deliller konulabilir. Ama bunların oraya konulması gerçeklik vermez. Önemli olan bu belgelere itibar edilip edilmeyeceğidir. Bu sözde darbe planında 80 darbesi örnek alındı deniliyor. 80 darbesinde darbeciler Harp Akademisi öğrencilerini kullanmadı. Listeler yoktu. Ama bir darbe geleneği var anlayışından yola çıkarak bunlar da yapılabilir şeklinde bir psikolojik harekatla bu tutku oluştu. Bu bir tavsiye, değiştirme, dönüştürme operasyonudur. Müvekkillerimden Şafak Duruer tutuklamaları gazetelerden okuyunca komutanlarım yapmaz ama demek ki bir şey var diyor sonra kendisi de tutuklanıyor. Kendisi sözde darbe teşebbüsü döneminde bir yüzbaşıydı. Darbeyi hazırladığı öne sürülen komutanlara 20 yıl, yüzbaşına 16 yıl veriliyor. 2 buçuk sene sonra Yargıtay tebliğnamesi ile 2 müvekkil beraat istemiyor. Biz bu 2 müvekkil için belgenin sahtesine de razıyız dedik çünkü hiçbir şey yoktu. Bu kadar basit mi? Mesleğine ömrünü vermiş, 2 buçuk senesini kim geri getirecek. Bu davada seçilenler aslında darbe karşıtı olabilecek insanlardan. Hepsi ekol, idol olmuş isimler. Belki bu vesayeti böyle yıkarız anlamında siyasi bir amaç içerebilir. Ama doğru olmadığı görülecektir.?
-Tunçkol: Necdet Özel tanık da değil, sanık da-
Yargıtay tebliğnamesinde beraat istenen 67 kişiden çoğunun harp akademisi öğrencisi olduğunu hatırlatan avukat Tunçkol, konuyu Genelkurmay Başkanı Necdet Özel´e getirerek şunları söyledi: ?Müvekkilim Doğan Temel o zaman akademi başkanı olan Özel´in yardımcısı, Hayri Güler Genelkurmay Başkanı, Rıfkı Durulay da silahlı kuvvet akademisinde o tarihte komutan olan Özel ise tutuksuz. Sanık da tanık da değil. Biz Özel´in tanık olmasını istedik. Bu Doğan Temel için çok önemliydi. Sözde darbe planına göre Temel, Özel´i ikna ile görevlendirilmişti. Özel mahkeme çağırırsa gelirim dedi. Yazılı sorduk herhangi bir açıklama yapmadı. Belki yargıyı etkilemek istemedi. Oysa gelse değil ikna böyle bir şeyin ima edilmediğini bile söyleyecekti.
Merhum Başbakanımızın ´yeter söz milletindir´ demesi gibi biz ´yeter söz yüce Yargıtayımızındır´ diyoruz. Buradan çıkacak kararın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu hukuksuzluğu önleyeceğimize inanıyoruz. Önlenmezse ceza hukuku açısından farklı bir dönem başlar.?
Tunçkol, bu davaların sadece sanıkları değil yakınlarını da nasıl etkilediğini şu çarpıcı örnekle açıkladı: ?Müvekkilim Hakan İsmail Çelikcan´ın 83 yaşındaki annesi oğlunu İtalya´da sanıyor. Geçenlerde İtalya´ya gitmek için bilet almaya gitmiş, son anda çark etmişler.?
Şu anda darbe ihtimali varsa tutukluların, aramaların normal karşılanacağını ama 2003´te olmuş bir olayla ilgili hukuksuz tutuklamaların yapılması, ağır ceza verilmesi izahının yapılamayacağını kaydeden Tunçkol, ?Adeta ibret olsun diye ceza verilmişti. Oysa bizim hukukumuzda artık ibretlik ceza yok. Bu insanları, tutukluları kaybettik, ülke kaybetti. Şehit olsalar, bombalı saldırıya uğrasalar bir kez ölürler ama böyle her gün ölüyorlar. Bu küresel güçlerin hem psikolojik harekatı hem gözdağı hem de güç gösterisidir? dedi.
Harp Akademileri darbeye destek verir mi diye soran Tunçkol şöyle devam etti: ?Kapısındaki silahlı koruma dışında ne topu ne silahı ne de kozmik odaları var. Burası okul, burada görev yapanlara bir yüksekokul, enstitü müdüründen farksız ama şu var bunların hepsi kurmay subay olacaktı. Önüne geçmekten başka bir şey değildi. Sözde darbe planında yer aldığı öne sürülen listede 2 bin kişi var. Bu 2 bin kişiden biri bile mahkemeye çağırılmadı, tanık, gizli tanık yapılmadı?.
ÖĞLE ARASI
Avukat Tunçkol´un savunması devam ederken saat 12.15´te duruşmaya 13.30´a kadar öğle arası verildi. Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda kürsüye tekrar Avukat Hakan Tunçkol geldi ve savunmasına devam etti.
Müvekkili Cem Kızıl´ın bir komutanı hakkında oruç tutuğu için rapor tanzim ettiğinin öne sürüldüğünü belirten Tunçkol şunları söyledi: ?Orduda oruç tutmak yasak değil. Söylemek istemiyorum ama Cem Kızıl´ın babası ve annesi hacı. Böyle bir iddianın yazılmasının bir sebebi var. Aynen Fatih Camisi´nin bombalanması iddiasında olduğu gibi orduyu din düşmanı konumuna sokmak. Gördük ki cami bombalanmadı. Kızıl, istese de böyle bir rapor hazırlayamaz. Çünkü o komutanla bir arada görev yapmadı.?
2 MÜVEKKİL İÇİN TAHLİYE TALEBİ
2 müvekkilinin durumunun çok acil olduğunu anlatan Tunçkol, Levent Kerim Uça ve Rıfkı Durusoy´un kanser olduğunu söyledi. Tuçkol şöyle devam etti: ?Levent Kerim Uça´nın Ege´de kriz yaratacağı öne sürülüyor. O dönemde yüzbaşı. Bir yüzbaşının bunu yapacağını söylemek saçma, abes. Diyelim ki adının geçtiği belgeyi açtı, baktı. Bu yüzden 16 yıl ceza kulağa acayip geliyor, vicdan almıyor. Hastalığı çok ciddi. Beyninden tümör alındı. 14 gün sonra koğuşuna yollandı, mikrop kaptı. Ameliyat öncesinden kötü durumda. Adli tıp beyin cerrahı olmaksızın çocuk ve göğüs hastalıkları uzmanları bile tehlikeyi görüyor. Durumun her an değişebileceğini yazıyor. Uça geçenlerde doktoruna ne kadar yaşayacağını sordu. Doktor bu durumda olan hastalarını 3-5 sene takip ettiğini belirtti. Bu şartlarda ona verilen ceza 13 yıl değil müebbet. Yaşama ve tedavi hakkı elinden alınıyor. Rıfkı Durusoy´un durumu daha kötü. Her an kötü haber gelebilir. Silivri ortamında yaşama şansı Allah´ın verdiği ömrün takdirine bağlı. Tabii heyette takdirini kullanabilir. O yüzden mahkemenin her iki isim için de hemen bir karar almasını istiyorum. Artık söylenecek tek söz var. Verilecek karar hayırlısı olsun.?
MAHKEME TAHLİYE TALEBİNİ GÖRÜŞMEYİ REDDETTİ
Avukat Tunçkol´un bu talebi üzerine Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, hasta müvekkillerin durumuna hiç değinmeden mahkemenin genel kuralı hakkında şu hatırlatmayı yaptı: ?Bildiğiniz gibi duruşma devam ediyor. Sadece duruşmaya ara veriliyor. Yani davaya ara verilmiyor. Ara karar alamıyoruz.?
Ertuğrul´un bu sözleri salondakiler tarafından avukat Tunçkol´un talebinin dolaylı olarak reddi olarak yorumlandı.
20 dakika daha savunma yaparak savunmasını tamamlayan ve toplamda 45 dakika savunma yapan Avukat Tunçkol´un ardından kürsüye sanık Halit Nejat Akgüner´in avukatı Refik Ali Uçarcı geldi ve savunmasına başladı.
SANIK ERDAL AKYAZAN´IN AVUKATI (VE EŞİ) SELDA UĞUR AKYAZAN´IN SAVUNMASI
Uçarcı´nın 2 saate yakın süren savunmasını tamamlamasının ardından duruşmaya 25 dakikalık bir ara verildi. Ardından kürsüye saat 16.00´da sanık Erdal Akyazan´ın avukatı ve eşi Selda Uğur Akyazan geldi savunmasına başladı. Avukat Selda Uğur Akyazan eşi Erdal Akyazan´ı savunurken kürsüde gözyaşlarını tutamadı. Gözyaşları üzerine salondakiler önce alkışlarla destek oldular ve sonrasında salondakiler de gözyaşlarına boğuldu. Selda Akyazan savunma sırasında Bu davanın ülkemize çok etkileri oldu. Şahsıma etkileri yıkıcı oldu. Farkında mısınız avukatlar müvekkillerini değil hukuku savunuyor. dedi.
Avukat Selda Uğur Akyazan müvekkili ve eşi Erdal Akyazan´ı şöyle savundu: ?Savunma açısından bu dava son derece basit. Suç yok, delil denen her şey sahte. Bu sahte likleri ispatlamak son derece kolay ve bu kolay iş çoktan yapılmış durumda. Hukukçu ve bilgisayar mühendisi olmaya gerek yok. Makul, iyi niyetli, vicdan sahibi herkes bunu anladı. Her şey bu kadar kolaysa neden 250 kişi tutuklu? Bu kadar açık bu kadar tartışmasız bu kadar yaralayıcı hukuksuzluğun varlığını 2013 Türkiye´sinde ortaya koymak neden bu kadar zor. Bunun bir cevabı var. Yanıt hukuki değil. Hukuki olmayanla bu salonda kimsenin işi yok, olmamalı da.?
Eşi ve müvekkiline yöneltilen suçlamaları anlatan avukat Selda Uğur Akyazan şöyle devam etti: ?Müvekkilim tarafından hazırlandığı iddia edilen personel görevlendirmeleriyle ilgili olarak dosyanın kalabalıklığından gözden kaçmış olabileceğini düşündüğüm bir durum. Müvekkilim tarafından hazırlandığı iddia edilen listeler kararda 2 ayrı kişi tarafından da hazırlandığı iddia edilmiş ve o 2 kişi için verilen mahkleme kararı dayanak yapıldı. Ortada bir liste var, 3 ayrı kişi için dayanak yapılmış durumda. Sanıyorum bundan çıkarmak istenilen yorum ´canım bak bir dünya insan. Hepsine ayrı ayrı liste nerden bulacaklar´dan başka bir şey olamaz. Bu sunumda kahve içilirken söylenebilir ama burada değil. Şimdi bir soru. Bizim evimizde 7 saat süren arama yapıldı. Bu listeler evimizden çıkmadı. Oğlumunki de dahil olmak üzere 3 bilgisayar alındı. Onların içinden de çıkmadı. Bir oda dolusu kitap, not, defter, dosyalar didik didik arandı, çıkmadı.?
?Yani egemenlik alanında çıkmadı. Peki müvekkilimle aralarında oluşturulabilecek illiyet bağı oluşturabilecek herhangi belge var mı? Yok. Beyan, ikrar, belge, belirti, sanık ifadesi ne olursa olsun izleme, duyum, işaret herhangi bir şey var mı? Yok demek zorunda kalmak o kadar zor bir şey ki. Yerel mahkeme delil, sübut gibi sorunlarla hiç uğraşmadı maalesef.?
?Müvekkil iddia edilen suç tarihinde Saray Garnizon Komutanı. Müvekkilimin görevlendirdiği iddia edilen kişilerin tümü Saray´da mı görevli? Hayır, sadece dördü Saray´da. İlişiği kesileceği iddia edilen kaç kişi Saray´da görevli? Hiçbiri. Müvekkilim ne diye bu davada sanık? Başka askerlerin sorumluluk alanında bulunan personelin ilişiğinin kesilmesini istesin?Ayrıca gerekçe kararda aynı listelerin 3 ayrı kişi tarafından 3 ayrı yerde Saray, Çorlu, Çerkezköy, nasıl hazırlandığına dair de bir açıklama yok. Neden yok? Çünkü açıklaması yok. İddia edilen suçu işlediğine dair ne var? Hiçbir şey.?
?İddianamede müvekkilimin seminer sırasındaki konuşması suçu işlediğine dair delil olarak sunuldu. Ancak savcı esas hakkındaki mütalaada bu iddiadan vazgeçti ve seminer ses kayıtlarında müvekkilimin konuşmasında hükme esas konuşmalar arasında yer almıyor. Ama bu konuşmanın bir cümlesi iddianamede suç unsuru olarak sunuldu. ´Demokratik olmayan unsurların demokrasiyi yıkmak için demokratik haklardan yararlanılmasına müsaade etmek akıllı devletlerin çözüm tarzı olmamalıdır´Kuzey Irak Kürt yönetimi ve PKK´ya yönelik söylenen ve esasen Almanya Anayasa Mahkemesi´nin bir kararından alınan bu cümle darbenin delili sayıldı. Gerçi sonra vazgeçti. Esas hakkındaki mütalaadan çıkarıldı. Mahkeme hükme dayanak yapmadı. Peki ne oldu? Ben bilmiyorum.?
Bu cümleden sonra sesi titremeye başlayan Sevda Uğur Akyazan şu sözleri tamamladığında gözyaşlarını tutamıyordu: ?Bu davanın ülkemize çok önemli etkisi oldu. Şahsıma etkisi ise yıkıcı. Sanıyorum artık kesinlikle farkında olduğum durum var. Bu davada hiçbir avukat müvekkilini savunmuyor. Müvekkil üzerinden hukuk savunuyor. Avukatlar müvekkillerini bıraktılar, hukuku savunmak zorunda kaldılar. Buna üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim diye sorarsanız eğer kahroluyorum?.
Avukat Sevda Uğur Akyazan, gözyaşları içinde yerine geçerken bazı izleyicilerin gözyaşlarını tutamadığı görüldü. İzleyiciler alkışlarla Akyazan´a moral verdi.
SANIK HASAN HAKAN DERELİ´NİN AVUKATI MUSTAFA ULUŞAHİN´İN SAVUNMASI
Avukat Akyazan´ın 10 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Hasan Hakan Dereli´nin avukatı Mustafa Uluşahin geldi ve savunmasına başladı.
6 SANIĞIN AVUKATI CELAL ÜLGEN´İN SAVUNMASI
Avukat Uluşahin´in 24 dakika süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye Süha Tanyeri, Dursun Çiçek, Nedim Ulusan, Ahmet Zeki Üçok, Çetin Doğan ve Ahmet Bertan Nogaylaroğlu gibi 6 sanığın avukatı Celal Ülgen geldi ve savunmasına başladı.
Mehmet Baransu´nun Taraf gazetesinde yayınlanan haberinden başlayarak davayı anlatmaya başlayan Ülgen, Ben sıranın bana yarın gelmesini bekliyordum. Yoldan yeni geldim. Savunmam yaklaşık olarak 10 saat sürecek. Dilerseniz yarın başlayalım dedi. Mahkeme Başkanı, Biz size gereken hassasiyeti göstereceğiz, buyurun dedi.
Ülgen, kanıtların hiçbir sanığın evinde, üzerinde, iş yerinde ve egemenlik alanında bulunmadığını belirtti. Yerel mahkemede yaşadıkları sıkıntıları dile getiren Ülgen, bazı avukatların artık savunma yapmıyoruz noktasına geldiğini anlattı. Davada 100´ün üzerindeki avukatın savunma aşamasında çekildiğini ifade eden Ülgen, usul tartışmalarına dikkat çekerek, yeni yasalarla ilgili bir içtihat birikimi bulunmadığını yüksek yargının öncelikle bu eksikliği kapatması gerektiğini kaydetti.
Mahkeme Başkanının, kısa süreceğini söylemesine karşın kendisine söz vermediğini anlatan Ülgen, buna Siz iddia makamının her söz alışında söz verip savunma avukatları söz istediğinde vermezseniz bu dengeyi bozarsınız. Silahların denkliği ilkesini bozarsınız diye karşı çıktığı için salondan atıldığını aktardı.
Kendisine uygulanan tavır karşısında avukatların da tepki olarak salonu terkettiğini belirten Ülgen, Sizin tespitiniz bundan sonra bu olayların bitmesine ya da sürmesine neden olacaktır. Çok önemli bir konudur. Bir ceza avukatı bir mahkemede istediği zaman eğer mahkemeyi uzatma kastı yoksa, kısa sürede konuyu dile getirecekse hemen söz verilmeli midir, yoksa mahkeme başkanının canı ne zaman isterse o zaman mı söz vermelidir, buna karar vereceksiniz diye konuştu.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi savunmayı dışladığını ifade eden Ülgen sözlerine şöyle devam etti: ?Bir kuruma içerisinde yargıç, savcı var diye mahkeme denmez, tek başına avukat olduğu zaman da elbette mahkeme denmez. Bunların bir arada olması gerekir. Mahkemeyi mahkeme yapan savunmadır. Bütün hukuk kitaplarında ve bütün Roma hukuku tarihinden başlayarak savunma kutsanır. Savunma kutsaldır sözünü mahkemede dile getirdiğim zaman Cumhuriyet Savcısı oturduğu yerden kalkarak ´ne yani bellemişsiniz savunma kutsaldır diye, iddia da kutsaldır, biz de kutsalız´ demiştir. Böyle bir garabeti yaşamış 42 yıllık bir avukat olarak huzurlarınızdayım.
Balyoz Planı´na ilişkin Taraf Gazetesi´nde 2010 yılında çıkan haberleri slayt ile heyete gösteren Ülgen, Türkiye´de bir olay olduğu zaman bunu çözecek bölgedeki MOBESE kameralarının bozuk çıktığını anlattı. Ülgen, gazeteci Mehmet Baransu´ya verilen CD´leri içeren bavulu kimin verdiğinin tespit edilebilmesi için gereken MOBESE kameralarının da arızalı çıktığını ifade etti. Birinci Ordunun 5-7 Mart 2003 tarihindeki seminerine değinen Ülgen, ?Ses kayıtlarından plan yapıldığı anlaşılıyor deniyor, hayır ben de siz sahte planları ses kayıtlarını dinleyerek yaptınız diyorum? dedi. Ses kayıtlarının çözümlemesinde de yanlışlar olduğunu savunan Ülgen, Çetin Doğan´ın konuşmalarından yanlış çözümlendiğini iddia ettiği bazı yerleri aktardı.
Deliller arasında yer alan 9 No´lu CD´de değişiklik olduğunu, bu karışıklığın kanıtlanması için görüntüleri istediklerini ancak mahkemenin bu talebi reddettiğini anlatan Ülgen, ?Mahkeme redmatik kullanıyor. Sanık avukatlarının ağzından ne çıkarsa mahkeme redmatiğin düğmesine basıyor anında reddediyor. Bunda bir mantık yok.. CD´nin görüntülerini getireceksiniz, biz de inceleyeceğiz, savunma makamıyız. İkna olacağız. Bu CD´nin görüntülerinin neden getirilmediğine kararda dahi yer verilmedi? dedi.
Tertipçilerin izinin olduğu belli olan bir CD´nin yok olduğunu savunan Ülgen, heyete, ?Avukat olmadan da ben karar veririm denilerek verilen dosya önünüze geldi? şeklinde hitap etti.
Saat 18:12´de avukat Celal Ülgen, cdlerin imajının alınmasındaki usulsüzlükleri anlatırken El insaf, el insaf diyerek öfkelendi ve Mahkeme Başkanı Ertuğrul´dan savunmaya yarın devam etme konusunda talepte bulundu.
361 sanıklı Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki temyiz görüşmelerine Bayram tatili sonrasında 13. duruşma ile devam ediliyor. Saat 9.00´da başlayan duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 361 sanıktan 262´sinin ve 117 avukattan 63´ünün savunmaları önceki duruşmalarda tamamlanmıştı.
12.08.2013 10:48 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 13. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Bayram tatili dolayısıyla 11 günlük aradan sonra başlayan duruşmaya bazı sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 63´ünün savunması tamamlanmıştı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
2 SANIĞIN AVUKATI İRFAN SÜTLÜOĞLU´NUN SAVUNMASI
Duruşmada savunma yapmak için kürsüye ilk olarak, sanıklar Erhan Şensoy ve Murat Özenalp´in avukatı İrfan Sütlüoğlu geldi ve savunmasına başladı. Yerel mahkeme kararını ağır dille eleştiren Sütlüoğlu, ?Bu yaklaşımla ancak kararı önceden vermiş ve ´ağzınızla kuş tutsanız beni ikna edemezsiniz´ anlayışını akla getiriyorsunuz? şeklinde konuştu.
Bu davada tamamen medyanın söylemlerinin kullanıldığını öne süren Sütlüoğlu, bunun yargı adına talihsizlik olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: ?Yerel mahkeme başından itibaren sanık ve avukatlarını hasım olarak görmüştür. Askerlere pek de sıcak bakmayan bir arkadaşımı duruşmayı izlemeye getirdim. Çıkışta görüşünü sordum. ´Ya bu mahkemede hukuk yok ki´ dedi. Önündeki monitörden internet haberlerini okuyan hakimler, uyuyan savcılar vardı. Delillerimizin dikkate alınmamasının sebebi davanın iç yüzünü, oynanan oyunun daha beter biçimde ortaya çıkmasını önlemekti. Mahkeme heyeti sık sık TSK´yı yargılamıyoruz deme ihtiyacını duydu. Yargılamıyorsanız oradan lehte gelen yazıları neden dikkate almıyorsunuz. Bu dava TSK´nın bertaraf edilmesini öngören tertip davalarıdır. Balyoz, Ergenekon ve diğer davaların kimler tarafından neden kurgulandığını ve yargılananların kimler tarafından seçildiğine dikkat edilmesi gerekir. Bu dava vahim bir tertibin ürünüdür, siyasi bir davadır. Türkiye Cumhuriyeti´ni yıkıp onun yerine bölünmüş ülke yaratmak isteyenlerin hedefi mutlaka ve mutlaka TSK olmalıydı. Türkiye Cumhuriyeti´ni bertaraf etmek olacağı açıktır. Başarılı subaylar seçilmiştir. Emekli olanlara da ´Ey Türk subayı! Vatanseverlik yapma. Emekli olsan da kurtulamazsın´ denmek istenmiştir. Ayrıca geçmişteki kahraman mücadelelerin hesabı sorulmaktadır. Bu ahlaksızlıktır, hukuksuzluktur.?
-Mahkeme Başkanından avukata üslup uyarısı-
Avukat Sütlüoğlu´nun son cümlesinde ?ahlaksız kelimesini kullanmasına üzerine Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul tepki gösterdi. Sütlüoğlu´nun sözünü kesen Ertuğrul, ?Bir dakika, siz bir hukukçu olarak seçtiğiniz kelimelere dikkat etmek zorundasınız. Hukuki kelimeler seçmeye dikkat edin, hukuki kelimeler seçmek zorundasınız? dedi.
Savunmasına devam eden Avukat İrfan Sütlüoğlu, bir gazeteci tarafından getirilen verilerle kimsenin suçlanamayacağını, verilerin hukuka uygun olarak elde edilmediğini savundu. Söz konusu verilerin kimseye atfedilemeyeceğini, kimsenin suçlanamayacağını belirten Sütlüoğlu, yerel mahkemede hukuka uygun olarak yargılama yapılmadığını öne sürdü. Askeri gizlilik prosedürlerinin suç kabul edilmesinin anlaşılır olmadığını ifade eden Sütlüoğlu, Seminerin darbe provası olduğu ve katılanların darbe saikiyle hareket ettikleri kabul edilse bile seminere katılmayanlar nasıl suçlanabilir? Darbeci kabul edilenler seminere katılmadan görev ve sorumluluklarını nasıl kavrayacaktı, deniz subaylarının hiçbirinin seminere katılmaması ilginç değil midir dedi.
Sütlüoğlu, ?Bizce bu dava TSK´nın tümden bertaraf edilmesini öngören tertip davasıdır. Bu davaların kimler tarafından, neden kurgulandığı ve neden bu sanıkların seçildiği sorgulanmalıdır. Kamuoyunu yanıltıcı yayınlarla bunları kimlerin yapabileceği son derece anlaşılır şekilde görülmektedir? değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Sütlüoğlu, emekli subayların da davaya dahil edilmeleriyle Ey Türk subayı, vatansever işler yapma, aksi halde emekli olsan dahi kendini kurtaramazsın mesajı verildiğini ve kahramanca mücadelelerinin hesabının sorulduğunu savundu.
Savunmanın son bölümünde sözde darbe planında Ege´de gerginlik çıkarma iddialarına örnek veren Sütlüoğlu, İsrail tarafından Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ve Suriye´de jetimizin düşürülmesini anlatıp şunları söyledi: ?Barış zamanında ortada fol yok yumurta yokken gerginlik çıkartacak hareketlerin yapılması ne kadar mantıklıdır? Diyelim ki cuntacı bir gemi komutanı fırsatını buldu ve gerginlik için Yunan gemilerini taciz etmeye başladı. Gerginliğin hemen tırmanacağı ne mağlum. Çünkü gerginliği tırmandırmak için taciz faaliyetlerinin uzun süre tekrarlayarak devam etmesi, birden fazla gemi ile yapılması hatta karşı taraftan tacize karşılık verilmesi lazım. Ancak daha ilk seferinde zaten hükümet de, Genelkurmay Başkanlığı da, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da gerekli girişimleri yapacak ve taciz faaliyetleri bulunan gemi komutanı ne yaptığını soracak. Hakkında soruşturma açtıracak ve hemen görevden alacaktır. Örneğin; İsrail sivil bir gemimize ateş açtı. 9 vatandaşımız öldü. Suriye uçağımızı düşürdü ne oldu? Ege´de Türk ve Yunan uçakları it dalaşları yüzünden düşüyor, ne oluyor? Hükümetin ve Genelkurmay başkanlığının izni olmadan bir ülkeyle ortamı gerginleştirmek mümkün değildir. Burada hareketli askerliği bilen ve bunun akademik eğitimini yapmış, kurmay subayların böyle olmayacak duaya amin tarzında planlar yapması akla ve mantığa aykırıdır.?
Sütlüoğlu, ?Siyasi amaçlarla tertip edilen bu davanın bozulması elzem ve kaçınılmazdır? dedi.
ÖĞLE ARASI
Avukat Sütlüoğlu´nun yaklaşık 3 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Ertuğrul, aralarında Bilgin Balanlı, Ali Türkşen ve Tayfun Duman gibi 9 sanığın avukatlığını yapan İbrahim Şahinkaya´yı kürsüye çağırdı. Şahinkaya, sunumu bilgisayarla yapacağını ve öğle arasına 10 dakika olduğunu hatırlattı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı ?O zaman saat 1´de devam edelim? diyerek duruşmaya 11.46´da öğle arası verdi.
7 SANIĞIN AVUKATI İBRAHİM ŞAHİNKAYA´NIN SAVUNMASI
13.10´da tekrar başlayan duruşmada kürsüye Bilgin Balanlı, İbrahim Koray Özyurt, Tayfun Duman, Dora Sungunay, Muharrem Nuri Alacalı, Şafak Yürekli ve Ali Türkşen gibi 7 sanığın avukatı olan İbrahim Şahinkaya geldi ve savunmasına başladı. Avukat İbrahim Şahinkaya, savunmasını slayttan görüntülerle yaptı. Müvekkili Nuri Alacalı´nın liste düzenlemekle suçlandığını ve belgenin düzenlendiği tarihte ABD´de görevli olduğuna dair belge sunduklarını anlatan Şahinkaya, ?Savcı bize ben ´emniyetten teyit ettim´ dedi ve soruşturmayı yürüten 3 savcı tarafından serbest bıraktı. Biz kovuşturmaya yer olmadığına dair karar beklerken hakkımızda yakalama kararı çıkartıldı? dedi.
Müvekkili Şafak Yürekli´nin 3 Ocak 2003 tarihinde Marmaris´te bir toplantı düzenleyerek SUGA Harekat Planı çerçevesinde hareket etmekle suçlandığını ifade eden Avukat Şahinkaya, ?Müvekkilim 30 Aralık 2002 - 3 Ocak 2003 tarihleri arasında ABD, İsrail ve Türkiye tarafından düzenlenen ortak bir tatbikatta. İsrail´in Haifa Limanı´nda. İsrail´in açık denizinde tatbikatta. Gemi rotasını, jurnalini sunduk? dedi. İsrail´in açık denizinde olduğuna ilişkin ABD ve İsrailli askerlerinde bulunduğu fotoğrafları heyete gösteren Şahinkaya, sözlerine şöyle devam etti: ?Gemiden fotoğraflar var adam kanlı canlı olarak orada. Yanında da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu var. Mahkeme varsayıma dayalı hüküm kuruyor. Varsayım ile hüküm kurulabilir mi, benim o zaman cübbeyi bırakıp gitmem lazım. Müvekkilimin o belgeyi hazırladığına ilişkin bir kayıt var mı, açık denizden gemiyle mi yollamış belgeyi, F16´nın kanadına mı takmış, nasıl göndermiş belgeyi İsrail´in açık denizinden, tatbikatın ortasından? Bu kadar varsayıma dayalı hükümle adım atamayız. Ne yaptı, nasıl yaptı bu adam bunu?
Yerel Mahkeme kararında, ´teknolojinin geldiği nokta´ öne sürülerek ´savunmasına itibar edilmemiştir´ deniliyor. Bu belgeyi müvekkilimin hazırladığına ilişkin bir tane delil yok. Bir tane delil olsun mesleği bırakacağım. Gerekçeli kararda ´başka delillerle desteklenmiştir´ deniliyor ancak başka deliller ortada yok. Mahkemenin de sıkıntısı var burada, bir tanık, bir tane telefon kaydı, bir tane saç teli var mı, başka deliller vardı diyorsun ama maalesef yok.?
Sanık Ali Türkşen´in suç tarihi olan 5 Kasım 2008 tarihinde dalış yaptığını, bu durumun da TRT´nin ?Savaşta ve Barışta? programı tarafından kayıt altına alındığını anlatan Şahinkaya, ?Müvekkilim bu durumu ´yukarıda Allah var ayaklarına dolanıyor´ diye açıklıyor? değerlendirmesinde bulundu. Müvekkilinin asker olduğunu ve her adımının kayıt altına alınarak yaşadığını anlatan Şahinkaya, ?Belgeyi oluşturduğu iddia edilen saatte suyun altında dalışta. Bilgisayarı suyun altına mı indirdi belgeyi oluşturdu anlamakta güçlük çekiyoruz? dedi. Soruşturmanın açıldığı tarihlerdeki köşe yazarlarının yorumlarını slayttan yansıtarak heyete okuyan Şahinkaya, ?Köşe yazısında ´imzalı belge´ deniyor. Yok efendim hiçbir belgede imza yok. Bu tür köşe yazıları ile tutuklamanın taşları düzenlendi. İmza olmayan belgeye imza var denilerek milyonlara mesajlar verildi. Gerekçeli kararda savunmalarına itibar edilmeme nedenin bulunmadığını anlatan Şahinkaya, ?Kararda savunmaya itibar edilmemesine ilişkin bir ifade olmaması mümkün değil. Bizim ceza hukukumuzda sanığın kimliği önemlidir. Avukatı ile bile görüşmeme noktasına gelmiş adam kim bir bakalım sayın heyet. Bu sanık Kardak Kayalıkları krizinde Türk sancağını kayalıklara diken komutandır? ifadelerini kullandı.
Sanık Tayfun Duman´ın savcılık tarafından yurtdışı yasağı ile serbest bırakıldığını, 3 ay sonra yeni bir delil yokken hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatan Avukat Şahinkaya, müvekkilinin suç tarihi olan 8 Ocak 2003´te denetlemeye girdiğini belirtti. Şahinkaya, ?Müvekkilim 11.17´de belge düzenlemiş deniyor. 11.40 da denetleme var gemide. 30 dakika sonra denetleme heyeti gelecek ama kendisi darbe belgesi dolduruyor. Genelkurmay söz konusu belgenin kaydında yer alan isimde bir kullanıcının bulunmadığını belirtiyor ancak dikkate alınmıyor. Annesi beyin kanaması geçiren bir gemi komutanı düşünün, askeri denetlemesi var, annesi ölümle pençeleşiyor ama o kimseye çaktırmadan darbe belgesi düzenliyor. Buna akıl mantık isyan ediyor? değerlendirmesinde bulundu.
Sanık İbrahim Koray Özyurt´un duruşma salonunda otururken hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatan Avukat Şahinkaya, tutuklama duruşmasında kendilerine savunma için söz verilmediğini, tutuklama kararının da müvekkilinin yüzüne okunmadığını ve duruşma için Merkez Komutanlığı´ndan 5 kez ring aracı ile mahkemeye gidip geldiklerini ifade etti. Slayttan müvekkilinin tutuklama duruşmasına getirilirken yapılmış bir haberi izleten Şahinkaya, sözlerine şöyle devam etti: ?Biz heyet salona gelmediği için 5 kez ring aracı ile kurbanlık gibi mahkemeden merkez komutanlığına gidip gelirken haberde tutuklanacaklarını anlayınca salondan kaçtılar deniliyor. Adil yargılama bunun neresinde? Müvekkilim, aile büyüğüm duymasın üzülmesin ona bir şey olmasın diye kırk takla atıyor ancak kamuoyuna kaçtılar diye yansıtılıyor. Ben vicdan sahibiyim Allah beni bu duruma düşürmesin. Müvekkilimin ismi amiral listesinde geçiyor, hangi kanuna aykırıdır bu durum hangi yasayı ihlal etti anlayamadık.?
Şahinkaya, sanık Dora Sungunay suç tarihinde akademide öğrenci olduğunu anımsattı. Adil Yargılanma Hakkının İhlalinin mutlak bozma nedeni olacağının doktrinde ittifakla benimsenen ve Yargıtay kararlarında da işaret edilen önemli bir husus olduğunun altını çizen Şahinkaya, yargılamanın cezaevinde yapılmasını eleştirdi. Şahinkaya, ?Tüm itirazlara rağmen kamuoyunun dikkatinden ve tanıklığından kaçırmak düşüncesiyle olsa gerek, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul´da yer bulunamayıp, kentin 90 km uzaklığında Silivri´de yapıldı. Ve ne acıdır ki bir cezaevinin içinde yargılama yapıldı. Adil yargılanmayı hukuku hiç konuşamadık ki bu davada. Bu sanıklar insan, düşman değil bunlar cezaevinde yargılanıyor. Cezaevinde yargılama mı olur, ne çıkar oradan gerisini siz düşünün? dedi.
Yargılama sırasında gördükleri muameleyi anlatan Şahinkaya, ?Yine mahkemede yalnızca savunma hakkı kapsamında sarf edilen kimi sözler nedeniyle sanıkların ve meslektaşlarımızın birçoğu hakkında yapılan suç duyurularını gördük. Dosya Yargıtay´a gönderildikten aylar sonra duruşmada gerçekleştirilen savunmalar nedeniyle yapılan suç duyurularını da gördük, hem de karar verilip dosyadan el çekilmiş olunmasına rağmen, Ömer Hayyam´ın bir rubaisinden dörtlük okuyan meslektaşımız hakkında suç duyurusu yapıldığını gördük... (Bulut geçti, Gözyaşları kaldı çimende, Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde, Seher yeri eser yırtar eteğini gülün, Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün, Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye, Kimse bilmez kimse bilmez...) Duruşmaya bir adam tutsak getirsek bu adam Ömer Hayyam desek o da tutuklanırdı. İşte bu şartlar altında sürdürülen yargılama tebliğnamede adil yargılanma hakkı ihlal edilmemiştir olarak değerlendirildi? ifadesini kullandı.
Yargılama devam ederken Donanma Komutanlığında başka bir suç şüphesiyle yapılan aramada bir kısım yeni delilerin bulunduğunun belirtildiğini anımsatan Şahinkaya, Donanma verileri ile ilgili tespit tutanağı hazırlayan kolluk görevlilerinin tutanağa ?netice ve kanaat? kısmı eklediklerini ifade ederek, ?Bu kısma şu ifadeleri kullanmışlardır; ?...Netice itibariyle Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada elde edilen belgeler arasındaki Oraj Hava Harekât Planı ile ilgili olan belgelerin tamamının, söz konusu plan ile bütünlük arz ettiği, Oraj Planı ile ilgili Balyoz Darbe Planı Soruşturması kapsamında elde edilen bilgi ve belgeleri teyit edip doğruluklarını destekler nitelikte olduğu değerlendirilmiştir...´ Bu ifadelerin tamamı hukuki değerlendirmelerdir. Anayasa´sında bu devlet bir hukuk devletidir yazan hiçbir ülkede kolluk yapamaz. Yaparsa, o hukuk devleti yalnızca kâğıt üzerinde kalır? dedi.
Yerel Mahkemenin, kolluğun yönlendirici, ideolojik anlayışına izin verdiğini savunan Şahinkaya, talep ettikleri tanıkların dinlenmemesini eleştirdi. İddianamede askeri darbenin gerçekleşmesini önleyen kişiler olarak belirtilen Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman´ın soruşturma ve kovuşturma aşamasında da dinlenmediğini anımsatan Şahinkaya, ?Bu kişilerin ´kamu tanığı´ sıfatıyla mahkemede dinlenilmemiş olması anlaşılır değildir. Mahkeme bu noktada sergilenen ´gerçeğin öğrenilmesi, gerçeğin ortaya çıkarılması talebi´ karşısında ısrarlı bir direnç göstermiştir. Bu tanıkların dinlenilmesi talebinin reddedilmesi yargılamayı kuşkusuz ki hakkaniyetsiz duruma getirmiştir? değerlendirmesinde bulundu.
Wikileaks Belgeleri üzerinden ?Başbakan´ın İsviçre bankalarında hesapları olduğu? iddialarına yönelik yapılan soruşturmada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın ?Yayımlanan belgelerin, diplomatik olduğu kabul edilse bile, objektif bilgi ve belgelerle doğrulanmadıkça, ceza hukukunda ispat açısından delil değeri yok denecek kadar azdır. Delillerle doğrulanmayan, sübjektif değer yargıları veya dedikodu malzemesi niteliğinde olabilecek belgelere delil değeri verilemez? gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğini belirten Şahinkaya, Bilgin Balanlı´nın savcılık tarafından alınan ifadesinin ardından önce serbest bırakıldığını daha sonra ise hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatarak sözlerine şöyle devam etti: ?Aslında çok kısa bir süre içinde bir serbest bırakılıp, bir tutuklanan bu kişiler bakımından hiçbir şey değişmemiş gibi görünse de onlar asıl amacın hasıl olabilmesi için farkında olmadan çok şeyi değiştirmişlerdir. Evet. Bir satranç oyununa dönen bu 1 aylık soruşturma süreci sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri vezirini kaptırmış ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir orgeneral tutuklanmıştır. ´Türkiye bağırsaklarını temizliyor´, ´darbecilerden hesap sorulmalı´ çığlıkları altında başlayan henüz daha soruşturmanın başlarında yaşanan hukuk ve hak ihlalleri, bu sürecin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için başlatılan ve adil bir şekilde yürütülen bir soruşturma olmadığını açıklıkla göstermekte, bundan sonra yaşanacakların da farklı olmayacağının sinyallerini vermekteydi.?
Bu davanın demokratikleşme adımı olarak mı tarihe geçeceğinin yoksa yürütmenin bir kolu haline getirilmeye çalışılan yargıyı kirleten ve hiç hak etmediği bir konuma sokan davalardan biri olarak mı anılacağının ilerleyen dönemlerde görüleceğini ifade eden Avukat Şahinkaya, ?Yaşanılan tüm bu haksızlıklar, tarihin tanıklığında yaşanmış ve tüm aktörler de tarihteki yerlerini şimdiden almışlardır. Bugünün bağımlı medyasında ´darbeciler´ olarak anılan müvekkillerimizin ve tüm sanıkların yarın `güç` el değiştirdiğinde nasıl anılacaklarını da yine hep birlikte göreceğiz. Unutulmamalıdır ki; bu topraklarda, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında bile vatan hainliği suçlamasıyla idam kararları verilmiş ve haklarında tutuklama kararı çıkartılmıştı. Bu sebeplerle; siz de bu temyiz incelemesinde bir karar vermekle aynı zamanda tarihteki yerlerinizi nasıl alacağınıza da karar vermiş olacaksınız. Bu gerçeklere itibar edilmemesine rağmen en büyük cesareti gösterenler ve her türlü övgünün üstünde olanlar yalnızca bir kaçını aktarabildiğim bu haksızlıklara rağmen sağduyularını elden bırakmayan ve bu güzel vatana duydukları aşkta en küçük bir azalma dahi olmayan müvekkillerimiz ve tüm sanıklardır. Yerel Mahkeme kararının bozulmasını, müvekkillerimizin özgürlüklerinin kendilerine derhal iade edilmesini talep ediyorum? değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Şahinkaya´nın 1 saatten fazla süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Özgür Ecevit Taşçı´nın avukatı Özdeş Şehirlioğlu Çelik geldi ve savunmasına başladı. Avukat Şehirlioğlu Çelik, iddianamede müvekkilinin isminin geçtiği öne sürülen belgelerden birinde isminin olmadığını, ismi geçen belgelerde ise kim tarafından, nerede, ne için görevlendirildiğini ortaya koyan delil bulunmadığını öne sürdü. Ceza hukukunda hükmün şüpheye yer bırakmayacak delillerle kurulabileceğini ifade eden Çelik, maddi gerçeğe ulaşmak için gerekli araştırmaların yapılmadığını, bunun yapılması halinde müvekkilinin suçsuzluğunun ortaya çıkacağını savundu. Özdeş, müvekkili hakkındaki mahkumiyet hükmünün bozularak, müvekkilinin beraatine karar verilmesini istedi.
5 SANIĞIN AVUKATI SALİM ŞEN´İN SAVUNMASI
Avukat Şehirlioğlu Çelik´in yarım saat kadar süren savunmasının ardından kürsüye Metin Yavuz Yalçın, Behzat Balta, Tuncay Çakan, Tevfik Özkılıç ve Erhan Kubat gibi 5 sanığın avukatı olan Salim Şen geldi ve savunmasına başladı. Şen, yargının içinde bulunduğu durumun, vatandaşlar nezdinde yargıya duyulan güvenin ne denli aşağılara indiğinin her gün sıklıkla karşılaşılan bir olgu haline geldiğini savundu. Şen, Toplumun ciddi kesimi yargının belirli bir siyasal düşüncenin emrinde olduğunu, o düşünceyi gerçekleştirmek için araç haline geldiğini düşünüyor. Bunu da en temel insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmaya yönelik tehdit olarak görüyor dedi.
Mahkeme heyetine, Bulunduğunuz yer kutsal ama bu olayda taşıyacağınız hukuki ve vicdani sorumluluğunuz çok ağır diye hitap eden Şen, Dünyanın neresinde olursa olsun bir mahkemeyi mahkeme kılan o mahkemelerin kanunlara göre kurulmuş olması değildir, Türk milleti adına yargılama yapıyor olmanız, bunların hiçbirisi yeter şart değildir. Bir tek şart vardır. Hukuk felsefesinin gereği, fiilen yargıladığınız, şu anda içeride bulunan 200 küsür tutuklu sanığın ve yargılama potansiyeline sahip olduğunuz bütün vatandaşların, adil yargılanacağına olan inancıdır değerlendirmesinde bulundu.
-Mahkeme Başkanından müdahale: Bu sizin kendi düşünceniz-
Şen´in, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ciddi çoğunluğunun, mahkemelerin adil yargılama yapmadığına inandığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, Sayın Şen bunların kendi düşünceleriniz olduğunu söylerseniz iyi olur. Toplum adına karar veremezsiniz diyerek müdahale etti. Şen, kendi düşüncelerini ifade ettiğini belirterek, yerel mahkemede adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarını dile getirdi. Şen, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği mahkemeden çıkan hiçbir sonucun, hiç kimseyi tatmin etmeyeceğini söyledi.
Yargılama boyunca şikayetlerini İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nde binlerce dilekçeyle anlattıklarını ancak sonuç alamadıklarını belirten Şen, Biz bu davada maalesef kuzu durumundayız. Kurt bizi yemeye karar vermişse biz ne dersek boş dedi. Mahkemenin verilerdeki çelişkilerle ilgili gerekçesini eleştiren Şen şu ifadeleri kullandı: Şu gerekçeyi hukuk fakültelerinde bitirme tezine yazsanız eminim ki o dersi geçemezsiniz. ´Sanıklar çelişkileri bizzat yapmışlardır, ileride yakalanmaları halinde argüman olarak kullanmak için yapmışlardır´ deniyor. Bu kadarına pes. Niyet okuyuculuğu yapılmış. Bunu düşünen insanlar, ´yakalanırsak argüman olarak kullanalım´ diye verilere çelişkili bilgi ekleyen insanlar, verilerin üstüne kendi ismini açık açık yazar mı? Buradan şu sonuç çıkıyor biz kuzuyuz. Ne yaparsanız yapın bu davanın siyasi hüviyeti değişmez. Siyasi içerikli davalar konjonktüre bağlıdır. Dönemin şartları neyi gerektiriyorsa davalar o şekilde algılanır. Onun için İstiklal Mahkemeleri de Yassıada Mahkemesi de 12 Eylül Mahkemeleri de siyasidir.
Şen, Müvekkilim Güllü Salkaya´nın babalık ve kocalık haklarından vazgeçilmesine değinmiyorum, bu yansıma, bu özensizlik mahkemenin ne kadar toptancı yaklaştığının göstergesidir dedi. Salkaya´nın bir duruşmaya katıldığını daha sonra vareste tutulduğunu anlatan Şen, ikinci geldiği duruşma son duruşma olduğunu belirterek, bir duruşmaya 5 dakika katılmış bir kişiye hangi gerekçeyle takdiri indirim uygulamadınız. Bu acı veriyor. Buradan gördüğüm manzara başka bir manzarayı gösteriyor ifadelerini kullandı. Şen, savunmasını şu sözlerle tamamladı:
Türkiye´deki hukuk sisteminin böyle yürümediğine inanmak istiyorum. Hukuk ve adalet herkese her zaman lazım. Hukuku bir takım güçlerin eline verip, bir takım şeylerin gerçekleştirilmesi için araç kılarsanız, kimsenin hukuka inancı kalmaz. Sadece hukuki aidiyetin peşindeyiz, sadece hukukun uygulanmasını istiyoruz. Bunu da vicdani, aklı hür tarafsız hakimlerin gerçekleştirileceğine inanıyoruz. Ağır sorumluluğunuzu yerine getirip adaletin tesis edilmesini bekliyoruz. Sadece adalet istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz. Belgelerde herkesin adı geçebilirdi, hepimiz orada olabilirdik, onlar birer sayı değil, onlar insan, çocukları yaşamları var. Suç hukuksal verilerle ortaya konulabiliyorsa, hiç birimizin itirazı olmaz. Ama şu dosyanın neresinin hukuki olduğunu lütfen izah ediniz. Benim vicdanım rahat buradan çıkar giderim ama maalesef öyle değil.
Avukat Şen, müvekkillerinin mahkumiyetine dayanak gösterilecek somut delil bulunmadığını savunarak, yerel mahkeme kararının bozulmasını istedi.
23 SANIĞIN AVUKATI İHSAN NURİ TEZEL´İN SAVUNMASI
Avukat Şen´in 2 saati aşan savunmasını saat 17.20´de tamamlamasının ardından duruşmaya 15 dakikalık ara verildi. Aranın ardından kürsüye Turgay Erdağ, Servet Bilgin, Mücahit Erakyol, Ergün Balaban, Levent Çehreli, Cemalettin Bozdağ, Onur Uluocak, Refik Levent Tezcan, Mehmet Örgen, Ayhan Üstbaş, Rafet Oktar, Serdar Okan Kırçiçek, Murat Saka, Kadri Sonay Akpolat, Derya Ön, Bahadır Mustafa Kayalı, Kemalettin Yakar, Ender Güngör, Bülent Akalın, İbrahim Özden Koçer, Cumhur Eryüksel, Ayhan Türker Koçpınar ve Mehmet Seyfettin Alevcan gibi 23 sanığın avukatı olan İhsan Nuri Tezel geldi ve savunmasına başladı. Tezel, suç isnadı edilen dijital verilerin hiçbirisinin müvekkilleriyle ilgisinin kurulamadığını, haberdar olduklarına dair hiçbir somut delil bulunmadığını öne sürdü.
Müvekkili Türker Koçpınar´ın, suça konu olayların iddia edildiği dönemde, hastanede kanser tedavisi gördüğünü belirterek, müvekkilinin hastanede tedavi altındayken, görevlendirmeyi kabul ederek, veri hazırladığının iddia edildiğini söyledi.
Darbe sırasında gözaltına alınacakların listesini içeren dijital belgelerin 3 Kasım 2002 tarihli seçimden önce hazırlandığının belirtildiğini söyleyen Tezel, Verileri hazırlayanlar o kadar öngörülü ki oy oranı yüzde 9.5´te kalan DYP´nin veya MHP´nin yüzde 10´luk seçim barajını aşamayacağını ve AK Parti´nin tek başına iktidara geleceğini seçimden önce tahmin etmiş diye konuştu.
Dijital verilerdeki sahtelik iddialarını dile getiren Tezel, Dijital verilerdeki çelişkiler artık bizim zihnimizin alamayacağı veya teknik olarak haiz olunamayacak, algılanamayacak bir şey değil, çok açık. Müvekkillerin salıverilmesi lazımdı ama salmak ne kelime yıllarca ceza yedik dedi.
-Gölcük belgelerinin bulunması-
Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan arama öncesindeki süreci anlatan Tezel, ihbar maili gelmesiyle arama yapılması arasında 7 saat gibi kısa bir süre olduğunu söyledi. Savcının arama yapılan odadaki tek bir karonun kaldırılmasını istediğini ve dijital verileri bulduğunu ifade eden Tezel, İhbar mailinde yerin altında deniliyor. Yer altındaki şeyi nasıl çıkarırsınız, balyozla ama savcılık vakum aleti ile gitmeye karar veriyor. İhbar edilen kişinin odasını değil başka bir odayı arıyor. Bir noktayı işaret edip vakumla kaldırılmasını istiyor. Nereden biliyor orada olduğunu, vahiy mi inmiş? İhbar mailiyle hareket edilmiyor aslında, başka bir güç tarafından yönlendiriliyor. Başka bir anlamı yok bunun diye konuştu.
Dijital verilerin şüpheli olduğunu savunan Tezel, Sütün içine bir damla zehir katıldığında bütün süt kullanılmaz hale gelir, o halde bu dijital verilerin de tek başına sağlıklı delil kabul edilmesi mümkün değil ifadesini kullandı.
-´Davanın esasına girmeseniz bile tutuklu sanıkları tahliye edin´-
Tezel, Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyetinin bütün bu sunumlar karşısında gerçekleri gördüğünden emin olduğunu belirterek, En azından şundan eminim: Davanın esasına giremeyiz diyebilirsiniz. Çünkü dijital verilerin sağlıklı olup olmadığı konusunda mahkeme araştırma yapmadı. Bu kararı usulden bozduğunuz takdirde tutuklu sanıkların durumlarının değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzun süredir tutuklu sanıklar var. İddianamedeki eylemin, anlatılış biçimi itibariyle kabul etseniz bile müsbet suç oluşturmadığı çok açık değerlendirmesini yaptı.
-Duruşma geç saatlere kadar sürdü-
Duruşmalar 09.00-18.00 saatleri arasında yapılmakta ve bu saatler dışına pek çıkılmamakta iken bu duruşmada istisnai bir durum yaşandı. 21 sanığın avukatı olan İhsan Nuri Tezel saat 17.35´te başladığı savunmasını geç saatlere kadar sürdürdü. Tezel´in savunmasını tamamlamasının ardından duruşma yarına ertelendi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz 10. duruşması saat 9.00´da başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 117 avukattan 58´i önceki duruşmalarda savunmalarını tamamlamıştı. Diğer bir deyişle, avukatların yarısı savunmasını tamamlamış oldu.
01.08.2013 10:22 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 12. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 58´inin savunması tamamlanmıştı. Diğer bir deyişle, avukatların yarısı savunmasını tamamlamış oldu. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
DAVAYA BAYRAM SONRASI DEVAM EDİLECEK
09.09´da yerini alan heyete bazı avukatlar Pazartesi ve Salı günü Silivri´de Ergenekon duruşmalarının olacağını hatırlatarak çakışma endişesini dile getirince Başkan Ekrem Ertuğrul, o konuyu açıklayacağım dedi ve şunları söyledi: ?Sayın müdafiler, değerli izleyiciler ve değerli basın mensupları günaydın. Oturumdan önce bir hususu açıklamak istiyorum. 7 Ağustos Çarşamba öğleden sonra başlayacak Ramazan Bayramı dolayısıyla duruşmalara 12 Ağustos´a kadar ara verilecek, savunmalar o gün kaldığı yerden devam edecektir. Yargıtay´ın web sitesinde duyuru yapılacaktır.?
2 SANIĞIN AVUKATI TURGAY SARIAKÇALI´NIN SAVUNMASI
Duruşmada daha sonra savunmalara geçildi. İlk olarak, sanıklar Özden Örnek ve Mehmet Cenk Dalkanat´ın avukatı Turgay Sarıakçalı kürsüye geldi ve savunmasına başladı. avukat Sarıakçalı, yeni TCK´da yapılan düzenlemeleri hatırlatarak teşebbüs suçunun unsurlarının oluşmadığından tüm sanıkların beraatı gerekir.
Dijital verilerin gerçek oluşturulma tarihini sorgulayan Sarıakçalı şöyle devam etti: ?Acaba bunlar 2003 yılında var mıydı? Yoksa 2003´de olduğu öne sürülen olayla bağlantı kurulamaz. Mahkeme bu dijital verilerin 2003´te var olduğunu kabul edip ona göre sonuca gitti. Oysa çeşitli veri ve uzman raporları bunların en erken 2006 veya 2009´da oluşturulduğunu gösteriyor. Tüm iddianamenin kurgusu ise bunların 2002-2003´te oluşturulduğuna dayanmaktadır. O kadar büyük sahtecilik yapılmıştır. Hataya düşmemeleri mümkün değil. O hatalar sahtekarlıkları ele verdi. Bunun üzerine mahkeme zaman zaman güncellenmiştir gibi bir gerekçe buldu. Bunun da somut bir izahı yok. Kim ne zaman güncelledi, bunlar güncellendi ve şunlar niye güncellenmedi sorularının cevabı yok. Mahkeme bu düzenleme tezini ortaya atarak zaman bunların delil olamayacağının da kabul edilmesi gerekir. Güncelleme teorisi yanlış ise de bunlar kesinlikle delil olamaz.?
Avukat Sarıakçalı sözde delil CD´lerin tek oturumluk olduğu, üzerinde değişiklik yapılamayacağını vurgulayarak, bunu uygulamalı olarak mahkeme heyetine gösterdi. Savcının esas hakkındaki mütalaalarının yer aldığı CD´lerin üzerinde değişiklik yapmaya çalışan avukat Sarıakçalı, (güncelleme) kelimesini ekledi. Kaydetmeye çalıştı fakat kaydedilmediğini gösterdi.
Bunun üzerine araya giren mahkeme başkanı şu dikkat çekici yorumu yaptı: ?Teknik konularla ilgili bir sorun yok. Belirttiğiniz hususlar daha önce anlatıldı. Bunlar teknik konular, hukuki değil. Çok fazla detaylandırmanın anlamı yok diye düşünüyorum. Buyurun devam edin?.
Avukat Sarıakçalı, güncelleme konusunda son söz olarak ?Microsoft´un kurucusu Bill Gates gelse bu CD´lerde tek nokta değiştiremez? dedi. Avukat Sarıakçalı bu CD´lerin 2007´de ?onurlu bir subay veya bavullu adam? tarafından üretildiğini belirterek CD´ler bavullu adamın elindeyse sanıkların güncelleme yapması mümkün müdür şeklinde konuştu.
Avukat Sarıakçalı, mahkemenin ?belge asıllarının Genelkurmay Başkanlığında olduğuna dair açıklamalara değinerek şöyle devam etti: ?İlginçtir ki mahkeme sahte olduğu iddia edilen belgelerle ilgili araştırma yapmıyor ama imzalar herkesin kabullendiği davayla ilgisi olmayan yazılarla ilgili araştırma yapmıyor ama imzalar herkesin kabullendiği davayla ilgisi olmayan, yazılarla ilgili inceleme yapıp Genel Kurmay´a yazı yazıyor. Böylece asıllar buradaysa diğerleri niye yalan olsun algısı yaratılmaya çalışıldı. Hatta kamuoyunda tüm delillerin aslının Genel Kurmay Başkanlığı´nda olduğu gibi bir kanaat oluşturuldu. Cebimizde 3 banknot var. İkisi gerçek, biri sahte. İkisi gerçek diye sahte banknotu da mı gerçek kabul edeceğiz??
Avukat Sarıakçalı, müvekkili Cenk Akkanat´ın suçlandığı bir dijital veriyle ilgili ilginç bilgiler verdi. Müvekkilimin Kara Harp Akademisi bitirme tezinin denizcilikle ilgili olduğunu 4 bölümden oluştuğunu ve gizlilik derecesi bulunmadığını belirterek şunları söyledi: ?Gerekçeli kararda suç unsurları arasında gösterilmiyor. Ancak iddianame ve eklerinde yer alıyor. Polislerin hazırladığı bir rapor var. Müvekkilimin tezinden alıntılar yapıp 7 bölümden oluştuğunu belirtip şöyle bir ibare eklemişler: ?Darbe yeteneğini elinde bulunduracak...? Yanına da gizli damgası vurmuşlar. Denizcilikte darbenin anlamı su üstü ve su altı platformlardan karaya hücumlardır. Bunu bulup tezin arkasına ekleyip işte darbeden söz ediliyor denmiş. Tezin aslını ve sahtesini karşılaştırın. Diğer sahte belgelerin aslı yok ama bu sahte belgenin aslı var işte. Alın size sahte belge. Nasıl sahte belgelerle uğraştığımızı, sizin de bizim de nasıl vaktimizin alındığını, bu kadar subayın sahte belgelerin nasıl mahkeme edildiğini görün. 10 yıllık avukatım ama böyle bir yargılama görmedim. Eskiden kovboy filmleri vardı, adamı ata bağlarlar, belediye başkanı yargıç olup şeklen ifade alınır, ata kırbaç vururlar at giderdi. Burada da sorgu bile bitmez. Tutukluların boyunlarına ilmek takıldı. Tek bir talep incelenmedi. Ben bu davanın yargılanmasının huzurunuzda daha yeni başladığına inanıyorum.?
SANIK ÖMER FARUK AĞA YARMAN´IN AVUKATI SALİHA SAVAŞKAN´IN SAVUNMASI
Avukat Turgay Sarıakçalı´nın 1,5 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından sanık Havelsan genel müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman´ın vekili Saliha Savaşkan kürsüye geldi ve savunmasına başladı. Sanık Yarman´ın diğer avukatı Mehmet Oral salı günkü 10. duruşmada müvekkili için 1 saate yakın savunma yapmıştı.
Savaşkan, müvekkilinin kendi deyimiyle davada, ´nazar boncuğu´ olarak, tek sivil sanık olarak yer aldığını belirterek, ?Müvekkilim asker kökenli değil, askerle bağlantısı yoktur. HAVELSAN Genel Müdürüydü emekli oldu. Kendisi nükleer mühendisi olup bilim adamıdır? dedi. Müvekkilinin suç tarihinde yol müteahhidi olduğunu ve HAVELSAN´da 2003 yılında çalışmaya başladığını anlatan Savaşkan, kimin tarafından oluşturulduğu belli olmayan listenin müvekkili tarafından kaydedildiğinin iddia edildiğini ifade etti. Müvekkilinin darbe sonrasında görev alacaklar listesinde isminin bulunmadığını anlatan Savaşkan, müvekkillinin isminin yer aldığı listede görevinin ne olacağının belli olmadığını savundu. ´Zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur´ ifadesine dikkat çeken Savaşkan, ?Bir davada delillerin bir kısmı doğru bir kısmı yanlış diye bir şey olmaz. Delillerin net ve katı olması ve hiçbir şüpheye mahal bırakmaması gerekiyor. Bu durum benim adalet hissimi zedeliyor? değerlendirmesinde bulundu. Dijital verilerin kaynak doğrulatılmasının yapılmadığını, müvekkilin evinde veya iş yerinde arama yapılmadığını anımsatan Savaşkan, müvekkilinin suçsuz olduğunu savundu.
Savaşkan, nükleer mühendisi ve bilim adamının örgüt üyesi olduğunun kabul edilemeyeceğini söyledi. Savaşkan ?82 mezunuyum. Bilişim dersi bizim zamanımızda yoktu. Bilişim hukukunu bu davayla öğrendim. Zehirli ağacın meyvesi zehirli olur, bir kısmı zehirsiz diyemeyiz. Kimler tarafından hazırlandığı belirsiz CD´lerle 13 yıl 4 ay hapis cezası verilmesi adalet hissimi zedeliyor? dedi.
Yarman´ın Milli Savunma Bakanı ile ABD´ye gidecekken bir telefon çağrısıyla gittiği Beşiktaş´ta tutuklandığını, tutuklama kararını da mübaşirin kapıda bildirdiğini anlatan Savaşkan, 21 Eylül 2012´deki Balyoz karar duruşmasında yaşananları şöyle anlattı: ?Hüküm okunurken salon ölüm sessizliğindeydi. Tüm hazirun vakurla dinledi. Mahkemeye karşı en küçük taşkınlık yoktu. Yalnızca müdafii yerinde bulunanlar 5-6 avukatın önünde koruma kalkanları elinde olan Mehmetçik vardı. Duruşma bitiminde dışarısı mahşer yerine döndü. Yaşamım boyu unutmayacağım sahnelerdi bunlar. Ancak yine de hukuka olan inancıma, ülke yargıçlarının adaletine duyduğumuz güvenle Galelio´nun ?Yine de Dünya yuvarlak? misaliyle hukukun uygulanması ve adaletin tecelli edeceği düşüncemizi müvekkilime söylemeye çalıştım.
Müvekkilim 2 yıl içinde 35 kilo zayıfladı ve kitaplar yazdı. Bu kadar değerli bilim adamı son görüşmemizde artık bizi teselli eder duruma geldi ve dedi ki, ?Üzülmeyin trafik kazalarının aldığı canlar nasıl yadırganmıyorsa, Cumhuriyet tarihimizde adalet kazalarının nice değer ve ömrü hoyratça tüketmesi de artık öyle yadırganmaz oldu. Bu coğrafya Tevfik Fikret´in ?din şehit ister Asuman kurban? her şeye rağmen ben memleketimi seviyorum, okullarına gittim, hapishanesinde yattım, kaza şimdi beni buldu diye gönül koymak yakışır mı? Bize şahsen bu toprak ve insanlıktan da umut kesmedim. Olan bizlere değil memlekete oluyor? dedi.
Avukat Savaşkan, savunmasının son bölümünde ABD´deki bir kuruluşun tutuklu 8 bilim adamıyla ilgili hazırladığı rapor hakkında bilgi verdikten sonra sözlerini şöyle tamamladı: ?Bizim yargı sistemimiz yargılanıyor. Bu ülkenin avukatıyım ve ilkemi seviyorum. Müvekkilim asker değil ama babam asker. Bu derece haklı da olsa eleştirmemin, kararlarımızın irdelenmesi beni çok üzüyor. Hukukumuz belli. Olmaması gerekenlerin bir daha olmamasını, hakların bertaraf edilmemesini, adil yargılama yapılmasını diliyor. Suçsuz yere 2 yıldır yatan suçsuzluğunu ispat ettiğimiz müvekkilim beraatını talep ediyor.
SANIK TİMUÇİN ERARSLAN´IN AVUKATI UĞUR SAYANER´İN SAVUNMASI
Avukat Savaşkan´ın yarım saat süren savunmasının ardından kürsüye sanık Timuçin Erarslan´ın avukatı Uğur Sayaner geldi ve savunmasına başladı. Sayaner, müvekkilinin 1. Ordunun 5-7 Mart 2003 tarihli seminerine katılmadığını belirtti. Müvekkilinin hangi eylemiyle tutuklandığını, bundan önce neden 1,5 yıl duruşmalardan vareste tutulduğunu bilmediklerini ifade eden Sayaner, mahkumiyet hükmünün hiçbir hukuki ve maddi dayanağı olmadığını savundu. Müvekkilinin isminin bulunduğu listedeki sanıkların bir kısmının beraatına, bir kısmının mahkumiyetine karar verildiğini anlatan Sayaner, bu konudaki kriteri anlamadıklarını söyledi. Sayaner, Vereceğiniz kararla Türk hukuk tarihinde yerinizi alacaksınız, hukuka uygun kararlarınızın, haksızlıkları bir nebze telafi edeceğini düşünüyoruz dedi.
Sayaner, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı´nın tebliğnamesindeki beraat talebine katıldıklarını da belirtti.
6 SANIĞIN AVUKATI ALİ SEZENOĞLU´NUN SAVUNMASI
Avukat Sayaner´in 7 dakika süren savunmasının ardından kürsüye Aykar Tekin, Haldun Ermin, Mesut Zafer Sarı, Aydın Sezenoğlu, Celal Kerem Eren ve Hasan Özyurt gibi 6 sanığın avukatı olan Ali Sezenoğlu geldi ve savunmasına başladı. Sezenoğlu, 10. Ağır Ceza mahkemesi´ne 19 CD ve DVD´nin lot ve kafiye numarasının ve ayrıca üretim tarihinin Japonya´ya sorulmasını istediğini ancak mahkemenin bunu kabul etmediğini söyledi. Eğer yapılsaydı bu dava açılmazdı. Belki de CD´lerin 2005´te üretildiği ortaya çıkardı. Neredeyse kendim gidecektim Japonya´ya.
Avukat Sezenoğlu 6 müvekkili hakkındaki iddiaları tek tek slaytlarla cevaplaması üzerine mahkeme başkanı araya girdi ve aralarında şu konuşma geçti:
Mahkeme Başkanı: Savunmanızı daha pratik anlatabilir misiniz? Özde, hep aynı ifadeler toparlayarak gider misiniz?
Av.Sezenoğlu: Şunu söylemek istiyorum.
Mahkeme Başkanı: Söylemeyin demiyorum, söyleyin.
Av. Sezenoğlu: Bakın ben mahkemeye bilirkişi dinlettiğim için Ağır Ceza´da yargılanıyorum. ÖSYM´de bir ihbar oldu, Bakan Yazıcı emir verdi, 24 saatte bulundu. Bunlar bu ülkenin çocuğu değil mi? Niye bu ihbar mailleri bulunmuyor.
Mahkeme Başkanı: Tüm bunlar eksik soruşturmaya yönelik iddialar.
Av. Sezenoğlu: Evet, bizim canımız yanıyor.
Sezenoğlu bu diyalog sonrasında konuşmasına devam etti.
Avukatı Ali Sezenoğlu, müvekkillerden bir tanesinin ağabeyi olduğunu belirterek, müvekkillerinin tamamının rütbesinin yüzbaşı olduğunu ve seminere katılmadıklarını söyledi. 6 müvekkilinin isminin aynı belgelerde geçtiğini 3´ünün tutuklu olduğunu 3´ünün ise serbest olduğunu ifade eden Sezenoğlu, dijital verilerinin imzasız olduğunu ve müvekkilleriyle illiyet bağı bulunmadığını kaydetti. Sezenoğlu, ?Dünyanın en iyi korunan iki liderinden biri olan Başbakan´ın ofisine gizlice dinleme cihazı konulabiliyorsa, kontrolsüz kaldığı bilenen bir odaya sigara paketi büyüklüğündeki hard diskin birileri tarafından yerleştirilmesi de mümkündür? dedi. Emniyet raporlarında dijital verilerin birbiri ile uyumlu olduğuna ilişkin bilgiler yer aldığını anımsatan Sezenoğlu, verilerin meta-data bilgilerinin farklı olduğunu slayt ile heyete gösterdi. Müvekkili Hasan Özyurt´un Gölcük´te görev yaptığını anlatan Sezenoğlu, delillere göre müvekkilinin Marmaris´e giderek ev kontrolü yapmasının gerektiğini ifade ederek, ?Gölcük-Marmaris arası 750 km. Müvekkilimin görev bölgesinden çıkarak gizlice 12 saat yolculuk yaptıktan sonra ev aramaları yapması, zaman ve mekan olarak mümkün olmadığı gibi hayatın olağan akışına aykırıdır? dedi.
İddia edilen planlarda Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel´in tutuklanacak personel arasında adının geçmesine rağmen aynı planda Oramiral Bilgel´in İmralı ve Yassıada´da keşif görevi verildiğinin de görüleceğini söyledi. Sezenoğlu, ?Hem tutuklanacaksınız, hem de keşif görevini üstleneceksiniz böyle plan olur mu?? diye sordu. Davanın açılmasına neden olan 19 CD´nin kafile numarasını yerel mahkemeden istemelerine rağmen kendilerine verilmediğini anlatan Sezenoğlu, ?CD´lerin üretim tarihini içeren bu numaralara bakılmış olsalardı bu dava hiç açılmayacak bu kadar insanlar hiç mağdur edilmeyecekti? ifadelerini kullandı. ÖSYM´den sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı adına ?torpil? maili atan kişinin 24 saat içinde yakalandığını anımsatan Sezenoğlu, ?Orgeneraller, tümgeneraller, bunlar Türkiye´nin çocuğu değil mi yüzlerce mail atılıyor hiçbir soruşturma yapılmıyor? dedi.
Ağabeyi sanık Aydın Sezenoğlu´nun Libya´da NATO kapsamında kritik görev yaptığını, ifadeye çağrıldığını, geldiğini ancak yoğunluk nedeniyle ifade veremeden Libya´ya döndüğünü ifade eden Ali Sezenoğlu, ?Merkez Komutanlığı´ndan tekrar telefon geldi, yine Türkiye´ye geldi. Suçlu olduğunuza inansanız gelir misiniz? Geldiler ve tutuklandılar ve hem de kaçma şüphesiyle. Adamın elinde 3.5 milyon dolar nakit para var. Kendisine görev nedeniyle verilmiş para bu. Suçlu olsan bu parayla kaçarsın, dünyanın her yerine gidersin ama bunlar onurlu insanlar. Tahliyelerini beraatlarını istiyorum? dedi.
ÖĞLE ARASI
Saat 12.00´de duruşmaya 13.30´a kadar öğle arası verildi.
8 SANIĞIN AVUKATI İLKAY SEZER´İN SAVUNMASI
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Avukat Sezenoğlu savunmasına devam etti. Toplam 2 saat kadar süren savunmanın tamamlanmasının ardından kürsüye; Ayhan Taş, Memiş Yüksel Yalçın, Nejat Bek, Selim Erkal Bektaş, Hasan Nurgören, Behçet Alper Güney, Yüksel Gamsız ve Osman Fevzi Güneş gibi 8 sanığın avukatı olan İlkay Sezer geldi ve savunmasına başladı. Sezer, şunları söyledi: ?Bu dava için tavsiye planı deniliyor. Sanıkların nezninde TSK yargılanıyor deniliyor, kızılıyor. Ama general, amiral seviyesinde 300 dolayında asker birden ortaya çıkan davaların konusu oldu. Şu anda Türk ordusunun muvazzaflarından yüzde 20´si tutuklu. Gözden kaçıyor ama önümüzdeki zamanlarda Türk milleti açıkça görecek. Deniz Kuvvetleri´nde 120 albay varmış, 80´i tutuklu. Dünyada örneği olmayan siyasi bir dava. Asker, subay potansiyel suçlu oldu. Neredeyse sokakta görünce toplayacaklar. Üzülerek söylüyorum şekli bir yargılama hissi bizlere yaşatıldı. Tahliye talebinde bulunacağız, 15 dakika savunma hakkı var. 7 kişi için 15 dakika. 2 dakika bile düşmüyor. Avukat konuşsa müvekkiline söz verilmiyor. Savunma hakkı adeta yok sayıldı.Bu davada TSK´nın 1. Ordu komutanları tutuklandı. Bu davayla ülke savunmasına yönelik planlar işgal edilip ele geçirilmiştir.
Bu sözlerin ardından ilk olarak Orgeneral Bilgin Balanlı´nın savunmasını yapan Sezer, şunları söyledi: Şu an şu saat itibarıyla toplanan YAŞ´ta olması gereken ama maalesef cezaevinde tutuklu olan Hava Kuvvetleri´nin en kuvvetli isimlerinden Orgeneral Balanlı, asılsız iddia ve delillerle tutuklanan, 18 yıl hapisle yargılanıyor. Tutukluluk süreci 26 ayı doldurmak üzere. 2011 YAŞ Toplantısı´nda olması gerekirken bugün burada. Olmamasının telafisi mümkün olmayan ne zararlarla karşılaştığımızın özetidir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı engellenmiş olan, özgürlüğü elinden alınmış olan müvekkilime bu zararları kim tahsil eder? Yalnız siz haksızlığa son vererek bu zararları bir nebze giderebilirsiniz. ?
Bilgin Balanlı hakkında birkaç dijital veri olduğunu hatırlatan Sezer, ?Bir listede adı var ama bu listede yüzlerce isim var. Balanlı´nın altında bugün ki Hava Kuvvetleri Komutanı´nın adı var. Bu listeden 3 kişi tutuklu diğerlerinin bilgisine bile başvurulmadı.? dedi. Balanlı´nın hazırladığı öne sürülen bir belgede adının Bilgin ve İshet Balabanlı olarak gözüktüğüne dikkat çeken Sezer; bunu emniyetin yayınladığı bir tekzip tutanağı olduğunu ve Balanlı değil Balabanlı olarak yazıldığına dikkat çekti ve ?eşinin de adı karıştırılmak suretiyle bir miktar aba altından sopa gösteriliyor? dedi. Balanlı ile ilişkilendirilen Bilvanis Çiftliği iddiaları ile ilgili olarak Genel Kurmay Başkanlığı açıklama yaptı. Hava Kuvvetleri Komutanı iki yazı yazarak bu iddiaları yalanladığını hatırlatan Sezer; iddiaların asılsız olduğuna dair bu yazılara itibar edilmemiştir. Neden?? diye sordu.
Savunmasında dijital veri ve sahtecilikleri anlatan Sezer, ?Eğer bu haksızlıklara bugün dur diyemezsek bu dijital verilerle birçok insan suçlanacak ve karşımıza gelecek. İnsanların dijital verilerle tutuklanması ve mahkum edilmesi hem hukuk hem de vicdana sığmaz. dedi. 10.Ağır Ceza Mahkemesi başkanıyla görüşmesinden not aktaran avukat İlkay Sezer, şunları anlattı: ?beş avukat görüşmek istedik, kabul etti. Biz bir bilirkişi raporu alın bu delillerle ilgili bir bilirkişi raporu, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman´ı dinleyin tüm taleplerimizden vazgeçeceğiz. Başkan; sizin aldığınız bilirkişi raporları var. CMK´ya göre bizim aldıklarımızla eşdeğer. Sanık da dinlemeyeceğiz.´?
Bilgin Balanlı´nın Bilvanis Çiftliği´ni izlettiği iddialarına açıklık getiren Sezer; Balanlı´yla hiçbir ilgisi olmadığını, onun görev yapmasından yıllar önce devletin güvenlik birimlerinin ortak çalışmalar yaptığını ayrıca MGK´da gündeme geldiğini, vurgulayarak; ?Balanlı´dan önce görev yapan komutanlara hiçbir şey sorulmayıp Balanlı´nın sorumlu tutulması hakkaniyetiyle bağdaşmaz?dedi. Gerekçeli karar gibi bir belgeye çok sayıda gerçek dışı ifade yer aldığını da belirten Sezer; bunun sehven özrüyle bile açıklanamayacağını ifade etti. Bu komplolar yüzünden yüzlerce subayın tutuklandığını ve hayatının karartıldığını, adalet sisteminin aldatıldığını belirten Sezer; şöyle devam etti: ?Bu komplo ile ilgili gereğinin yapılması millete ve tarihe karşı sorumluluktur. Demokrasi ve hukuk devleti denilen bu ülkede sahtecilik galip gelmiş, insan şeref ve özgürlüğü bu kadar ucuz görülmüştür. Makam ve ünvanınız ne olursa olsun bir sabah uyandığınızda terörist ilan edilmeniz işten bile değildir?.
DURUŞMA 12 AĞUSTOS´A ERTELENDİ
Avukat İlkay Sezer´in 3,5 saati aşan savunmasını tamamlamasının ardından mahkeme duruşmayı 12 Ağustos 2013 Pazartesi günü saat 09:00´a erteledi.
03.08.2013 12:56 Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde görülen Balyoz planı davasının temyiz duruşmasında, üç haftada 63 avukat, 361 sanığın 262´sinin savunmasını tamamladı. Yargıtay´da, aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu Balyoz darbe planı davasının temyiz duruşması, 12. gün boyunca yapıldı. Ramazan Bayramı´nın 7 Ağustos 2013 Çarşamba öğleden sonra başlayacak olması sebebiyle oturumlara 12 Ağustos 2013 Pazartesi gününe kadar ara verildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nin ´2013/9110 esas sayılı dosyası´nda savunma sırası, avukatların soyadına göre alfabetik olarak sıralanıyor. 361 sanıklı Balyoz planı davasının temyiz duruşmasında, üç hafta boyunca 96 avukata savunma sırası geldi. Bu avukatlardan 63´ü savunmasını tamamladı. 33 avukat ise adları mahkeme salonunda okunmasına karşın, duruşmada hazır bulunmadıkları gerekçesiyle savunmalarını yapamadılar. Savunma yapamayan bu avukatlara, 117 avukatın sırasının bitmesinin ardından en son söz hakkı verilecek. 361 sanıklı Balyoz planı davasının temyiz duruşmasında, üç hafta boyunca 63 avukat 262 sanığın savunmasını bitirdi. Temyiz duruşmalarına, Ramazan Bayramı sonrası kaldığı yerden devam edilecek. (Cihan)
Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz 10. duruşması saat 9.00´da başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 117 avukattan 54´ü önceki duruşmalarda savunmalarını tamamlamıştı. 55´inci olarak, sanık Abdullah Cüneyt Küsmez´in avukatı Tamer Öner, bugünkü duruşmada savunma yapmak için ilk olarak kürsüye gelen isim oldu
31.07.2013 10:00 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 11. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 54´ünün savunması tamamlanmıştı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
SANIK ABDULLAH CÜNEYT KÜSMEZ´İN AVUKATI TAMER ÖNER´İN SAVUNMASI
Duruşmada ilk olarak, sanık Abdullah Cüneyt Küsmez´in avukatı Tamer Öner kürsüye geldi ve savunmasını yapmaya başladı. Avukat Öner, müvekkilinin suçlandığı dijital verileri slayt ile heyete göstererek, Küsmez´in adının veya imzasının söz konusu verilerde yer almadığını anlattı. Dijital verilerin hukuka uygun delil olmadan hükme esas alındığını ifade eden Öner, müvekkilinin suçlandığı CD´nin TÜBİTAK tarafından bile incelenmediğini kaydetti.
Avukat Öner, ?Müvekkilin, 17 Ağustos 2011 tarihinde tutuklandı. Üzülerek belirtmek isterim ki tutuklanma tarihinden sonra Şırnak ilinde terörle mücadelede ciddi miktarda şehit ve yaralı verilmiş yine 35 vatandaşımız terörist zannedilerek öldürüldüğü Şırnak Uludere olayı da bu tutuklama sonrasında olmuştur.? dedi.
Avukat Öner, müvekkili Abdullah Cüneyt Küsmez´in Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeliğine seçildiğini, bu görevinin sona ermesinin ardından Genel Kurmay Başkanı tarafından ismen Şırnak İl Komutanlığı´na atandığını anlatıp şunları söyledi: ?Bu görevinin 40. gününde Cudi Dağı´ndaki bir operasyon sırasında çatışmanın ortasına ifadesine başvurulmak üzere Beşiktaş´ta bulunan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na ifadesine başvurulmak üzere çağırıldığı mesajını alır. Davete icabet ederek Şırnak´tan İstanbul´a gelen müvekkil kendisinden o kadar emindir ki dönüş biletini bile almıştır. Bir an önce görevine dönerek terörle mücadele eden birliğini, komutasını bırakmak istememektedir. Müvekkilinin adının geçtiği dijital verinin Aralık 2010´da Gölcük´te bulunma tarihinden 8 ay sonra tutuklanmasıyla delillerin karartılmasının mümkün olmadığını, yine 8 ay içerisinde kaçmayan ve Şırnak´tan İstanbul´a kendiliğinden gelen müvekkilin kaçma şüphesinin olmayacağını, ayrıca bu tutuklamanın terörle mücadeleye zarar verdiğini, birliğinin başsız bırakıldığını tüm aşamalarda ifade ederek tahliye taleplerinde bulunsak da ne yargı yapan mahkemeyi ne de itiraz mahkemesini inandırabildik.?
-Genelkurmay Başkanı Özel´in tanık olarak dinlenmemesi-
Resmi belgelerde ispat edilen çelişkilerin güncellenme kurgusu ile kapatılmaya çalışıldığını savunan Öner, iddia edilen suçu işleyip işlemediklerini en iyi bilen kişinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel olduğunu anlatarak, Özel´in tanık olarak dinlenmemesinin kararın bozma nedenlerinden birisi olduğunu savundu. Müvekkili Abdullah Cüneyt Küsmez´in suçu işlediği iddia edilen tarihte Kara Harp Akademisi´nde öğrenci subay olduğunu burada emrinde görev yapacak bir er dahi bulunmadığını belirten Avukat Öner savunmasında şu ifadeleri kullandı: ?Müvekkilim o dönemde Kara Harp Akademisi Komutanı olan şu anki Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel´in emri altında 24 saat boyunca eğitimini sürdürmüştür. Onun bilgisi olmaksızın her hangi bir faaliyetin yapılması mümkün değil. Dolayısıyla öğrenci olan müvekkil Küsmez ve diğer öğrenci subayların iddia edilen suça faaliyetlerde bulunup bulunmadığı en iyi bilecek kişi Sayın Necdet Özel´dir. Sayın Özel; ihtiyaç duyulması halinde tanıklık yapacağını belirtmiş. O halde Kara Harp Akademisi´ndeki öğrencilerden birinci derecede sorumlu olan Orgeneral Necdet Özel´in sanık olarak dinlenmesi gerekirken dinlenmemiş olması mahkeme kararının bozulmasını gerektiren nedenlerden bir tanesidir.
Müvekkili Küsmez´in Şırnak İl Jandarma Komutanlığı´nda görev yaptığını belirten Öner, Küsmez tutuklandıktan sonra Şırnak´ın terörden büyük zarar gördüğünü savundu. Küsmez, Uludere´de 35 kişinin öldüğü olayın da müvekkili tutuklandıktan sonra meydana geldiğini anlattı. Öner, ?Yargılama ve tutuklama sadece müvekkili değil, eşi, çocuğu annesi ve babasını etkilemiştir. Annesi Nermin Hanım 70 yaşına rağmen son 2 yılını duruşmaları izleyerek geçirmiştir. Mahkumiyet kararının bozulmasını talep ediyoruz? dedi.
Avukat Öner´in yarım saat süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Tülay Delibaş´ın avukatı Levent Özçelik geldi ve savunmasına başladı. Avukat Özçelik, müvekkilinin Deniz Hakim Albay olduğunu ifade ederek, müvekkilinin 2002 yılında ikinci çocuğuna hamile kaldığını, riskli bir hamilelik süreci geçirdiğini, sezaryen ile doğum yaptığını ve suç tarihi olan 30 Eylül 2002-13 Haziran 2003 yılına kadar görevinden uzak kaldığını anlattı. ?Görev yerinden uzakta, yeni doğmuş ve 6 yaşında kızı ile olan bir annenin aynı tarihlerde mevzuat çalışmalara katılarak bu suçu işlediği gerekçesiyle cezalandırılması hukuka aykırıdır? diyen Özçelik, söz konusu tarihlerdeki raporlarını ve ücretsiz izin belgesini mahkemeye sunduklarını anlattı. Mahkemenin, Genelkurmay Başkanlığı´ndan raporların ve izin belgelerinin teyidini istediğini ve söz konusu raporların, izin belgelerinin gönderdiğini ve kendisine taşınabilir bir bilgisayar verilmediğine ilişkin yazı bulunduğunu ifade etti.
Özçelik, müvekkilinin Mecliste kanunlaştırılmış bir yasa taslağı çalışmalarına katılmakla suçlandığını ifade ederek, söz konusu yasanın mevzuat çalışmalarının 3-5 Nisan 2003 tarihinde yapıldığını belirtti. Dosyada yer alan iddialarla her gün birinin suçlu duruma düşürülebileceğini belirten Özçelik, ?Müvekkilim Deniz Hakim Albay Tülay. 1990 yılında Ankara Hukuk Fakültesi´nin 2. olarak Deniz Kuvvetleri´nin sınavını 1. olarak kazandı. 5 yıl raportörlük yapmış, adalet için çırpınan bir hakimdir. Bugün yüksek mahkemenizin adaletine sığınmaktadır. Suçlandığı düzenleme Meclis´te yasalaşmıştır. Dünyaya getirdiği canıyla meşgul olan bir insanın görevi kötüye kullanmakla suçlanması kabul edilemez? dedi.
Özçelik´in savunmasının tamamlanmasının ardından Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, ?Kendinizi o kadar savunmaya kaptırdınız, o kadar doğal yaptınız ki bana bile ara sıra komutanım diye hitap ettiniz? dedi. Askeri hakimlik yaptığını belirten Özçelik, ?Size de komutanım diye hitap ettim dil alışkanlığı ama sizler yüksek yargıçlar olarak bu mertebeyi çoktan hak ediyorsunuz? dedi. Avukat Özçelik, yılların alışkanlığı olduğunu belirtip hoşgörün diyerek savunmasını tamamladı.
19 SANIĞIN AVUKATI HALUK PEKŞEN´İN SAVUNMASI
Avukat Özçelik´in yarım saat süren savunmasının ardından kürsüye Süleyman Namık Kurşuncu, Necdet Tunç Sözen, Kubilay Baloğlu, Mustafa İlhan, Yalçın Ergül, Rasim Arslan, Namık Sevinç, Namık Sevinç, Şenol Büyükçakır, Ayhan Gümüş, Yusuf Volkan Yücel, Atilla Özler, Çetin Can, Osman Başıbüyük, Hüseyin Dilaver, Beyazıt Karataş, Nurettin Işık, Gürkan Yıldız ve Tevfik Özkılıç gibi 19 sanığın avukatı olan Haluk Pekşen geldi ve savunmasına başladı.
Avukat Pekşen, genel bir değerlendirme yaparak, yaptıkları savunmada yargılama süresince cevaplanmayan soru bırakmadıklarını söyledi ve ?Biz adaleti arıyoruz o da sizin elinizde. Acaba adaleti elde edebilecek miyiz?? dedi. Somut örneklerle darbe planının mantığa aykırı olduğunu anlatan Pekşen, ?bu sahte senaryoların hepsi hepsi tek tek değerlendirildiğinde çelişkiler olduğu apaçık ortadadır? dedi.
Pekşen, bunun ardından şu hikayeyi anlattı: ?Bilge o ülkenin çimentosudur. Herkesin inandığı, önünde eğildiği, saygı duyduğu kişidir. Bir gün birisi ben bilgeyi aldatacağım der. Nasıl diye sorarlar. Avucumun içine bir kelebek alıp bu kelebek yaşıyor mu ölümü diye soracağım. Yaşıyor derse avucumu sıkıp kelebeği öldüreceğim, ölü derse bırakıp uçuracağım. Böylece onun bilge olmadığını göstereceğim. Bilgenin yanına girer, söylediğini yapar. Sorularını sorar. Bilge tek cevap verir. O sizin elinizde der. Bu hikayedeki gibi biz adalet arıyoruz ve o sizin elinizde?
-Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesinde Genelkurmay Başkanı Özel iddiası-
Avukat Pekşen, müvekkillerine sürekli Türkiye´de adaletin topal olabileceğini ancak kör olmadığını söylediğini aktararak, Başsavcılığın tebliğnamesinin ardından bu inancını yeniden sorguladığını belirtti. Pekşen, ?Tebliğnamenin yarısı isimlerden oluşuyor. Tebliğnamede tek cümle Hava Kuvvetleri´ni göremedik, haksızlık etmeyelim Deniz Kuvvetleri de yok. Başsavcılığının tebliğnamede Hava Kuvvetleri´ne yer vermemesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Haklarında beraat istenen 67 kişiden 45 tanesinin ortak bir paydası var. Hepsi Kara Harp Akademisi´nde Necdet Özel´in öğrencileridir. Bizde ´hamili kart yakinimdir´ diye bir deyim vardır. Acaba bu tebliğnamede hamili kart yakinimdir durumu var mı bilmiyoruz? dedi.
Bu sözler üzerine Daire Başkan Ertuğrul, tebliğnamenin bağlayıcılığının olmadığını, bir görüşü yansıttığını belirterek, ?Tebliğname bağlayıcılığı olmayan bir görüş. Biz burada yerel mahkemenin kurduğu hükme yönelik değerlendirme yapacağız. Sizlerin ithamlarına yönelik Başsavcılığın cevap verme durumu yok. Hükme yönelik görüşü ortaya koyan, çok da icaplı olmayan veya başsavcılığı töhmet altına sokan, bu kadar detaylandırmanın yakışık olmadığını düşünüyorum? dedi. Ertuğrul´un sözleri üzerine Pekşen, sözlerinin kamuoyunun algısı olduğunu savundu. Ertuğrul ise savunmaların notlarını aldıklarını ve bunları değerlendireceklerini anlattı.
Pekşen, Anayasa Mahkemesi´nin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan ile ilgili kararında yasa dışı delilleri yok sayarak beraat kararı verdiğini anımsatarak, ?Bu Turuva atını bu topraklardan söküp atacak sizlersiniz. Bu atı söküp atacak olan bilgi ve merci sizlersiniz. Bu heyet hepinize bayram olsun diyecek bir karar verecektir buna inanıyorum? dedi.
Balyoz Planı´nda Büyük Ortadoğu Projesinden söz edildiğini anlatan Pekşen, Projeyi araştırdım, ilk kez 2004 yılında ABD Başkanı tarafından gündeme getirilmiş. Müvekkillerimiz bunu önceden bilebilmişler dedi.
Pekşen, 24 Temmuz 2007 yılına kadar Parlamento´da CHP dışında muhalefet partisi olmadığını belirterek, planda sürekli muhalefet partilerinden söz edilmesinin de çelişkili olduğunu belirtti. Planda yaklaşık 3 bin kişinin isminin geçtiğini ifade eden Pekşen, Sözde gizli belgeleri Türkiye´de neredeyse duymayan kalmamış. Hepimizin bildiği bir şey var, iki kişinin bildiği sır değildir ama 3 bin kişinin bildiği şeyden sır diye bahsediliyor diye konuştu.
Pekşen, planın darbe planı olamayacak kadar dar kapsamlı olduğunu savunarak, sözlerine şöyle devam etti: Bu nasıl darbe planı ki içinde İDO, AVM´ler, Tüpraş ve Atatürk Havalimanı´nın bir kısmı var, başka bir şey yok. Planda hükümet yok. Darbelerin en önemli lokomotif ayağı TRT yok. TBMM yok, Cumhurbaşkanlığı yok, Bakanlar Kurulu´nun akıbeti yok, Hazine yok, bankalar yok, Basın-Yayın Enformasyon yok. İDO´ya el koyacak... Buna darbe ciddiyeti verip de yargılamamız bile bende hukukçu şaşkınlığı oluşturdu. İkinci Ordu nerede, Ege Ordusu nerede? Dünyanın ilk varoşta yapılan darbe planı, İstanbul´da yaptık Ankara´ya geliyoruz. Hukukçu kimliğimizle, hukukçu saygınlığımızla tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor.
-Hem mahkemeye hem de Yargıtay başsavcılığına tepki-
Planda yazdığının aksine Ege Denizi´nde hazırlık hareketleri ve icra hareketi niteliği taşıyacak bir uygulama olmadığını belirten Avukat Pekşen, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül´ün girişimleriyle Ege´de güven artırıcı çalışmalar yapıldığını ve uçuşların fiili olarak azaltıldığını söyledi. Mahkeme kararının gerekçesinde ´Bütün bu gerçekler değerlendirildiğinde´ ifadesi kullanılarak genel bir değerlendirme kullanıldığını kaydeden Pekşen, ?Bu senaryoları tek tek değerlendirdiğinizde çöktüğü için genel bir gerekçeye yaslanılıyor. Çok üzücü olarak bunu aynen tebliğnamede de gördük. Somut gerçeklere indiğimizde çelişiyor, çatışıyor, izahta güçlük çekiliyor ve bunların hiçbirisine ilişkin deliller toplanmıyor. Biz savunma olarak başka bir şey yapamayız, yardım ederiz ancak. Görevimiz dışında delil toplayıp getiriyoruz. Mahkeme toplamadı çünkü. Toplasaydı belki de son derece rahat bir yargılama geçirecektik? değerlendirmesinde bulundu.
Pekşen, Ege hava sahasının tüm dünya tarafından izlendiğini belirterek, 1996 ve 2006 yılında 2 Türk jetinin Yunanlılar tarafından düşürüldüğünü, Yunanlıların iki olayda da Türk pilotunu suçladığını ancak her türlü teknik görüntüyle Yunanlıların bunu kasıtlı yaptığının ortaya çıktığını anımsattı. Belgeleri hazırlayan kişinin havacılıkla alakasının olmadığının görüldüğünü ifade eden Pekşen, AVM´lerle ilgili bölümün de çok özensiz olduğunu söyledi. Yalçın Ergün´ün bütün meslektaşlarından 5 sene önce general olduğunu, 95 tane üstün hizmet madalyası aldığını, emsallerinde olmayacak şekilde uluslararası toplantılara davet edilen bir asker olduğunu ifade eden Avukat Pekşen, ?Bu kişi yazıyor, ´gidin Bursa, Çanakkale, Yalova´daki büyük alışveriş merkezlerinin mevkisi, kapasitesi, ürün miktarını bildirin´ diyor. 2008 tarihinden önce bu bahsedilen illerde alışveriş merkezi yok. Bu titrdeki bir general nasıl böyle bir emir verir diye konuştu.
Emir listesinde ismi geçenlerden sadece üçünün sanık olduğunu belirten Pekşen, emir verilen kişilerin başka bir komutanlığın subaylarının başka bir birimde yer almasının listedeki en büyük çelişkilerden olduğunu söyledi. Pekşen, ?Hava Harp ifadesini görünce şaşırmışlar, Hava Harp Okulu Yeşilköy´de, emri veren Yalçın Ergün orada, Hava Harp Akademisi Levent´te, emir yazılan kişiler Levent´te. Nasıl olur da başka bir birimin subaylarına emir verebilir diye konuştu.
Bu davadaki komploların TSK´yı dizayn çalışması olduğunu belirten Pekşen, sözde planlardan örnekler vererek, ?bu planlar TSK´nın ağırlığı ve vakarıyla uyuşmuyor. Bunu bir askerin yazması mümkün değil. Yazanı ertesi gün tedaviye gönderirler? dedi.
Sözde planların Ege´de bir takım eylemler düzenleyeceğinin anlatıldığını hatırlatan, bu tür eylemlerin her yerden izleme olduğu için mümkün olmadığını, her şeyin an ve an tespit edilebildiğini belirten Pekşen, kendisini üzen bir notu şöyle anlattı: ?Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tanık olarak çağırıldı. Kendisine 2006´da Ege´de yaşanan uçak kazası hatırlayıp hatırlamadığını soruldu. 2003´te bir olay için tanıklığa çağırılan Büyükanıt, o kazayı hatırlamadığını söyledi. Bu senaryolarda en can alıcı motifin Türk Yıldızları olduğunu kaydeden Pekşen; ?Ama tek bir yıldızlı Türk subayı yargılanmıyor, tanık yapılmamış, bilgisine başvurulmamıştır.? dedi.
Avukat Pekşen´in planları detaylı bir şekilde anlatması üzerine mahkeme başkanı, ?anlattıklarınız çok güzel, çok zevkli, bilgilendirici. Sıkıldığımızı düşünmeyin ancak süreyi iyi kullanmanızı istiyorum. Çünkü bunlar daha önce de net, somut şekilde vurgulandı. Heyetimiz hepsini algıladı. Hatta izleyiciler ve basın da algıladı. Sadece dosyada değil savunmada da adalet gerekiyor. Bu anlamda söylüyorum? uyarısında bulundu.
ÖĞLE ARASI
Saat 12.00´de duruşmaya 13.30´a kadar öğle arası verildi. Avukat Haluk Pekşen, savunmasına öğleden sonra devam edecek.
Avukatı Haluk Pekşen savunmasına öğleden sonraki oturumda kaldığı yerden devam etti. Dijital verilerin hazırlanmasında özensizliğin bulunduğuna dikkat çeken Pekşen, Devletin resmi belgeleri dahi birbiri ile örtüşmemekte, iddiayı tamamen çürütmektedir? dedi. Müvekkili Kubilay Baloğlu´nun F-16 pilotu olduğunu belirten Pekşen, ?Hayatını denizlere vermiş insanlar bu dava kapsamında tutukluyken planda denizlere ilişkin tek iddia olan İDO´ya el konulmasında F-16 pilotu neden görevlendiriliyor anlamakta güçlük çekiyoruz. Müvekkilim F-16 pilotu hayatı boyunca masa başı görevi yapmamış F-16´ların güvenli uçuşunu denetleyen bir insanken neden İDO´ya el koyuyor. Bir değil iki görevi var hem Balıkesir´de görevli hem İDO´ya el koyacak hem de filosu ile Çorlu´ya uçacak. Dijital verilerde bir insana 3 farklı çıktıyla 3 farklı görev veriliyor? dedi. Baloğlu´nun hazırladığı iddia edilen dijital verilerin kayıt edildiği tarihlerde Baloğlu´nun Varşova´da NATO toplantısında olduğunu anlatan Pekşen, heyete müvekkilinin yurtdışında olduğuna ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü´nün Atatürk Hava Limanı kayıtlarını sundu.
Müvekkili Mustafa İlhan´ın da suç tarihinde yurtdışında olduğunun anlatan Avukat Pekşen, müvekkili Atilla Özler´in ise dijital verilerde Cumhur Asparuk´u emniyet altına almakla görevli olduğunun belirtildiğini ifade ederek, ?Müvekkilim ile Asparuk ilkokuldan beri arkadaştır. Müvekkilim görevdeyken eşini doğuma Asparuk götürmüştür. Bu kadar yakın arkadaşını elimine etmekle suçlanıyor, bu mümkün olabilir mi?? diye sordu.
Müvekkili Süleyman Namık Kurşuncu´nun ise darbe yapıldığı zaman tutuklanacakların konulacağı Fenerbahçe Stadı´ndan F-16 ile geçerek emniyete almakla suçlandığını belirten Pekşen, ?Efendim bir F-16 ile bir stadın üzerinden geçmek 1 saniye bile sürmez, nasıl emniyete alacak? Bu ordunun helikopter varken neden F-16 uçağı emniyet alıyor anlayamıyoruz? dedi. Müvekkilinin hayatında hiçbir faturasını atmamış bir insan olduğunu anlatan Pekşen,dijital verilerin oluşturulduğu tarihte Bursa´da bankada işlem yaptığına ilişkin dekontu heyete gösterdi.
Sanık Yusuf Volkan Yücel´in görevinin uzun menzilli füzeler olduğunu ifade eden Pekşen, ?Dijital verilerde Yücel´e verilen yetki Kuzey Kore devlet başkanında yoktur. Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanı´na el koyacak. Üstelik kendisi yüzbaşı olmasına rağmen binbaşı Baloğlu´na emirler ve talimatlar verecek? değerlendirmesinde bulundu.
Müvekkili Rasim Arslan´ın ise darbe döneminde Ankara´daki garnizonda öncelikli olarak askeri birliklerin yiyecek ve ihtiyaçları gidermek için yazı hazırladığının iddia edildiğini anlatan Pekşen, ?Bu talimatı veren bir tümgeneral kovulur efendim. Ankara´da TSK´nın 11 tane lojistik merkezi varken bunları beğenmeyecek ve yeni bir lojistik merkez oluşturacak. Bu hayatın olağan akışına uygun değil? ifadelerini kullandı.
Müvekkili Ayhan Gümüş´ün ise dijital verilere göre kendi kendine emir ve talimat verdiğini ifade eden Avukat Pekşen, ?Gümüş bu emri Lojistik Daire Başkanı olarak, plan subayı olan kendisine veriyor. Bunu nasıl değerlendirelim efendim kendi kendine emir ve talimat veriyor. Bunu nasıl belge olarak kabul edelim? diye sordu.
Sanık Tevfik Özkılıç´ın ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı´na bağlı Okullar Daire Başkanı olduğunu söyleyen Pekşen, ?Hakkında hiçbir dijital veri yok. Seminere gözlemci olarak katılıyor. Seminere katılan 15 gözlemciden tek mahkûmiyet alan bir komutandır. Kendisi, yerel mahkeme başkanının hakkında beraat etmesini istediği tek kişidir ancak oy çokluğu ile mahkûm olmuştur değerlendirmesinde bulundu.
Davanın Türk hukuk tarihine geçeceğini çok önemli bir dava olduğunu belirten Pekşen, 9. Ceza Dairesi´nin vereceği kararla bir içtihat oluşturulacağını söyledi. Pekşen, ?Bu dava için sizin oluşturacağını içtihat dünyanın birçok yerinde feyz alınacaktır. Çok daha yetkin bir karar alacağınızı düşünüyorum. Karanlığa konuşmaktan artık yorulduk, bu konuda elimizde bir içtihat olsun istiyoruz. Suçun maddi unsurunda hazırlık hareketlerinin ne zaman bittiği icra hareketlerinin ne zaman başladığı önemli bir sorudur. Ortada plandan başka bir şey yok? değerlendirmesinde bulundu. Pekşen, ?Balyoz Darbe Planın görüşülmesi suça teşebbüsün icra hareketlerini asla oluşturmaz. Suçun icra hareketlerinin gerçekleşmediği sabittir. Planın seminerde tartışılması hükümetin düşürülmesine yönelik yakın hareketi oluşturmamaktadır? dedi.
21 SANIĞIN AVUKATI KEMAL YENER SARAÇOĞLU´NUN SAVUNMASI
Avukat Haluk Pekşen´in toplam dört saati bulan savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye saat 15.27´de, Bülent Kocababuc, Levent Görgeç, Ali İhsan Çuhadaroğlu, Rafet Oktar, Nihat Altunbulak, Mehmet Örgen, Ayhan Üstbaş, Alpay Çakarca, İbrahim Özdem Koçar, Hakan Mehmet Köktürk, Bülent Akalın, Nadir Hakan Eraydın, Derya Günergin, Murat Ünlü, Recep Yıldız, Alpar Karaahmet, Cafer Uyar, Turgut Ketken, Turgay Yamaç, Osman Kayalar ve Atilla Özler gibi 21 sanığın avukatı Kemal Yener Saraçoğlu geldi ve savunmasına başladı. Dijital kayıtların içeriğini hiç şekilde kabul etmediklerini belirten Saraçoğlu, Dijital kayıtların komplo amaçlı üretildiği ve bir kısım TSK personelinin tasfiyesinin amaçlandığı açıktır. Tek illiyet bağı da dijital kayıtlarda isimlerinin geçmesidir dedi. Sübuta yeterli delil olmadan karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını ifade eden Saraçoğlu, müvekkillerinin hiç birinin Plan Semineri´ne katılmadığını ifade etti. Bazı müvekkillerinin verilerin kaydedilmesinde veya hazırlanmasında isminin bulunmadığını, sadece görevlendirme listesinde yer aldığını anlatan Saraçoğlu, başsavcılığın hazırladığı tebliğnamede bazı müvekkilleri için beraat talep edildiğini anımsatarak, Beraat istenen müvekkillerimle, beraat istenmeyen müvekkillerim arasında bir fark göremedik değerlendirmesinde bulundu. Saraçoğlu, müvekkili Recep Yıldız´a kanser teşhisi konulduğuna ilişkin bir raporu heyete sundu. Saraçoğlu, Biz darbelere karşıyız, kesinlikle alet olmayız, kabul de etmeyiz. TSK İç Hizmetler Kanunu´nun 35. maddesini buna savunma için bir argüman olarak kullanmadık değerlendirmesinde bulundu.
DURUŞMA SONA ERDİ
Avukat Saraçoğlu´nun 2,5 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından saat 18:00´de duruşma yarın sabah 09.00´a ertelendi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz 10. duruşması saat 9.00´da başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 117 avukattan 48´i önceki duruşmalarda savunmalarını tamamlamıştı. 49´uncu olarak, 2 sanığın avukatı Muammer Küçük bugünkü duruşmada savunma yapmak için kürsüye gelen ilk isim oldu.
30.07.2013 10:14 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 10. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 48´inin savunması tamamlanmıştı. Yine bu avukatların temsil ettiği 180 sanığın savunması da tamamlanmış oldu. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
2 SANIĞIN AVUKATI MUAMMER KÜÇÜK´ÜN SAVUNMASI
Duruşmada ilk olarak, sanıklar İzzet Ocak ve Suat Aytın´ın avukatı Muammer Küçük kürsüye geldi ve savunmasını yapmaya başladı. Silivri´deki olumsuzlukları dile getiren Küçük, cezaevi koşullarında yargılama yapıldığını iddia etti. İçeri yiyecek bile sokmak yasaktı. diyen Küçük, Silivri´deki durumu Guetamala´ya benzetti. Küçük adil yargılanma ilkesinin çiğnendiğini ileri sürdü.
Kararı veren Özel Yetkili Mahkemelerin Anayasaya uygun olup olmadıklarını değerlendiren Küçük, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yargılama yaptığı binaya cep telefonlarının dahi alınmadığını belirtti. Küçük, ?Dışarıdan bir şişe su, bir tane elinizde dürümle giremezsiniz. Cep telefonlarını sokamazsınız oraya. Girişte verilen mahkeme kartlarında cezaevinin mührü var. Orada cezaevi koşullarında yargılama yapılmıştır. Türkiye´de cezaevlerinde yargılamalar yapılmıştır darbe döneminde. Tesadüfe bakın ki komutanlar darbeye kalkıştıkları iddiasıyla cezaevinde yargılandılar. Guantanamo üssü yaratıldı. Bu durum adil yargılanma ilkesine karşıdır? dedi. Savunma olmadan yargılamaya devam edilmesinin ve karar alınmasının Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına göre bozma nedeni olduğunu ifade eden Küçük, tahliyelere ilişkin AİHM kararlarına atıfta bulundu. Müvekkillerinin davanın en uzun süre tutuklu kalan sanıkları olduğunu, iki kere tutuklanıp tahliye edildiklerini anlatan Küçük, yakalama kararını televizyondan öğrendiklerini ifade etti.
Savcılığın yakalama kararını kısıtlama olduğu gerekçesiyle kendilerine vermediğini anlatan Küçük, dijital bir dava ile karşı karşıya olduklarını ifade etti. Seminer yapmanın yasal bir zorunluluk olduğunu ifade eden Avukat Küçük, seminer yapılması konusunda emirler bulunduğunu kaydetti. Ordunun barış zamanında savaşlara hazırlanması gerektiğini söyleyen Küçük, ?Semineri suç gibi algılamayız? dedi.
Küçük´ün yargılama aşamasındaki hükme aykırılıkları sıralarken araya giren Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul, ?Aykırılıkları maddi olgularla açıklamanız çok güzel savunma için sizlere bir süre belirlemedik. Sizler savunmayı kendiniz belirleyin istedik, ´mahkemelerde adalet aramış müdafiler olarak kendi aralarında da adalet arayacaklardır´ dedik. Mümkün mertebe suç oluşturmaya yakın söylemlerde müdahale ettik. Sizler en güzel şekilde ayarlayacaksınız. Sanıklar savunmalarını size emanet ettiler. Ancak bu aşamada bugün 10. gün. Hükme aykırılıklar sık sık anlatıldı biz onları unutmadık. Savunma süresini sizin takdirinize bırakıyorum? dedi.
Bunun üzerine Avukat Küçük de Karadenizli olduğunu belirterek Başkan Ertuğrul´a şu fıkra ile yanıt verdi: ?Temel ile Dursun konuşuyor, o diyor ben onu yaparım öteki ben bunu yaparın diyor. Sonunda Temel, ´100 metreyi 5 saniyede koşarım´ diyor. Dursun şaşırıyor nasıl yani diyor. Temel, ben kestirmeden gidiyorum´ diyor. Başkanım ben de burada kestirmeden gitmeye çalışıyorum ama olmuyor.?
Bunun üzerine Başkan Ertuğrul da Avukat Küçük´e Karadeniz fıkrası ile karşılık verdi. Ertuğrul şu fıkrayı anlattı: ?Uzayla ilgili çalışmalar yürütülürken ABD´li ben aya gideceğim demiş. Temel de dayanamamış ben de güneşe gideceğim demiş. ABD´li şaşmış nasıl gideceksin güneşe çok sıcak nasıl olur deyince Temel ´haçan biz onu düşündük akşam serinliğinde gideceğiz´ demiş.?
Duruşma salonunda gülüşmeler yaşanırken Avukat Küçük, 3. fıkrayı anlattı. Küçük, ?Başkanım Temele sormuşlar ´avukatın iyisini nasıl anlarsın diye. O da konuşmasına bakarım demiş. Ya konuşmazsa. O kadar iyisine hiç rastlamadım´ demiş? dedi.
Müvekkillerine yönelik savunmasına devam eden Avukat Küçük, İzzet Ocak´ın adına imza bloğu açıldığını, yetkili personel listesinde adı olduğu için ceza aldığını ifade etti. Küçük, ?O komutanların adını kim yazdıysa oraya İzzet Ocak´ın adını da yazan aynı kişidir. Darbe planı yapılacak, seminer düzenlenecek, kolordu komutanları, tugay komutanları böyle bir seminere katılmayı kabul edecek ve bunlara bir kurmay albay görev verecek. Engin Alan 2. Kolordu Komutanıdır o, albaya sen kimsin demez mi?? dedi.
Müvekkili İzzet Ocak´a daha sonra Mahkeme Heyeti´nde yer alan hakîm Ali Efendi Peksak´ın sorguda tek soru sorduğunu ama bunu tutanaklara soru gibi geçirmediğini belirterek şunu anlattı: ?Siz Türkan Saylan´ı tanıyor musunuz?? diye sordu. Müvekkilim tanıyordu, Güneydoğu´da tanışmışlardı ve Saylan o sırada rahmetli olmuştu. Balyoz´la Saylan´ın ne ilgisi var. İşte bakış açıları böyle.?
Avukat Küçük, 1. Orduda yapılan plan semineri için ?Kurtlar Vadisi? benzetmesini yapıp, ?Bu tip plan seminerlerinin yapılması zorunlu. Darbeyle ilgisi yok. Bakın ?Kurtlar Vadisi? diye bir dizi var. Burada bir yığın insan öldürülüyor ama soruşturma açılmıyor. İşte plan seminerleri denilen şey bir tür senaryo? dedi.
Sahte planlara göre bir milli mutabakat hükümeti kurulacağını, Başbakanı´nın da Rıfat Hisarcıklıoğlu olacağını anlatan Küçük, Hisarcıklıoğlu´nun ifadeye çağrılmadığını belirtti. Söz konusu milli mutabakat hükümetinin Bakanlar Kurulu´nda da Köksal Toptan´ın yer alacağını anımsatan Küçük, ?Adam zaten bakan. Seçimle gelmiş bakan olmuş niye kendi hükümetini devirsin? dedi.
Bu davanın amacının yaradılış sebebinin kişiler üzerinden, TSK´nın yargılanması olduğunu öne süren Küçük, Victor Hugo´nun Fransız hükümetine yazdığı, ?Her yerde polis var, adalet yok? sözünü hatırlatarak, ?Biz bunu yaşıyoruz, adalet var mı, yok mu sizin kararınız gösterecek ama en büyük yargıç Tanrı ve tarihtir. Tanrı ve tarihin adaleti şaşmaz. Sizden iyilik değil adalet bekliyoruz. Yine Victor Hugo´nun bir sözünü hatırlatayım, ?İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır? dedi.
Avukat Küçük savunmasını şu fıkra ve sözlerle bitirdi: ?Temel´i gözaltına almışlar, falancayı öldürdüğünü söylemişler. Temel, ´tanımıyorum´ demiş. Sorguda çok sıkıştırmışlar. Temel, yine ´tanımıyorum´ demiş. Yorulunca Temel´i bırakıp, ´iyi düşün, aklını başına devşir . Birazdan geleceğiz´ demişler. Odalarından Temel´i izlemişler. Temel, kafasını duvarlara vuruyormuş, ?Hatırla, hatırla, hatırla? diye. Bizim komutanlar da bu durumda. Bir suç işlemediler. Bu dosya için çok kolay olan bir şey yapmanızı bekliyoruz, adalet bekliyoruz.?
Avukat Muammer Küçük´ün 1,5 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye Ergin Saygun, Gökhan Gökay ve Fatih Musa Çınar gibi 3 sanığın avukatı Vasfi Sedat Küçükyılmaz geldi ve savunmasına başladı. Avukat Küçükyılmaz, CD´lere ilişkin TÜBİTAK raporuna atıfta bulunarak bilirkişi incelemesi yapılmadığını ifade etti.
Avukat Küçükyılmaz, ABD yetkililerinin Ergenekon davalarıyla ilgili çeşitli sözlerini hatırlatarak ABD´nin bu komplonun içinde olduğunu söyledi.
Mahkeme Heyeti´ne Ergin Saygun´un ?Balyoz?, Özden Örnek´in ?Cambazı bırak Balyoz´a bak?, Cem Gürdeniz´in ?Hedefteki Donanma?, Ali Türkşen´in ?Kardak´ta Kahraman Hasdal´da Esir? ve Mustafa Özder´in ?Beşiktaş´ta Sırtlan Pususu? isimli kitaplarını veren Küçükyılmaz, Ergin Saygun´un bu süreçte yaşadıklarını anlattı. Saygun´un son anda ameliyat masasında tahliye edildiğini hatırlatan Küçükyılmaz şöyle devam etti: ?Şu anda Saygun üç yerde tedavi görüyor. Ama bakın 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin 21 Haziran 2013´te artık dosyadan el çektiği, dosyanın Yargıtay´da bulunduğu bir tarihte adli tıpa yazı yazarak, Saygun´un cezaevinde kalıp kalmayacağının yeniden değerlendirilmesini istiyor. Demokles´in kılıcı gibi. Saygun buraya gelmek istiyordu. Ancak gittiği Anamur´da rahatsızlandı. Şu anda Anamur Devlet Hastanesi´nde tedavi altında.?
Her şeyin insan için olması gerektiğinin altını çizen Küçükyılmaz, sözlerine şöyle devam etti: ?Hüküm ispatlanıncaya kadar sanık masumdur denilmesine karşın, ´hayır´ sanık suçludur deniliyor. Eski Roma´da bir sözden bahseden Küçükyılmaz, ?İmparator soruyor halk bizden nefret mi ediyor diye, evet cevabını veriyorlar. Halk bizden korkuyor mu diye soruyor, evet cevabını veriyorlar. İyi, korktukları sürece nefret etmeye devam etsinler diyor. Biz bu korkuyu ABD´nin haydut devlet anlayışında görüyoruz. Benzerleri de iç piyasada kendi halkına korku salarak iktidarlarını sürdürüyorlar? dedi.
Gazeteci-yazar Mehmet Baransu´nun gizli belgeleri ele geçirdiğini iddia eden Küçükyılmaz, ancak konuya ilişkin bir soruşturma açılmadığını kaydetti. Balyoz´un komplo ve siyasi bir dava olduğunu ileri süren Küçükyılmaz, Amerika´nın da bunun içinde olduğunu savundu. Çözüm süreciyle Balyoz davasının ilintili olduğunu iddia etti.
?Askerler cami bombalayacak? haberinden üç gün sonra Mahir Kaynak´ın Star´da bunun bir komplo olduğunu anlatan yazısını okuyan, Alper Görmüş´ün de 2004 Abant platformunda yapılan konuşmalara ilişkin açıklamasını anlatan Küçükyılmaz sözlerini şöyle tamamladı: ?Bunlar itiraflar olarak yerini almıştır. Umarım heyetiniz tüm bunları değerlendirir. Ortada işlenmemiş bir suçtan dolayı nahak yere 324 kişi tutuklu ve ağır cezalar aldı. Askerin karısı dul çocukları yetimdir denir. Tüm bunları göz önünde tutarak beraat kararı vermenizi bekliyorum.?
Avukat Küçükyılmaz´ın 40 dakika süren savunmasının ardından kürsüye sanık Ali Cengiz Şirin´in avukatı Suat Narin geldi ve savunmasına başladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı´nın beraat talebinde bulunduğu Ali Cengiz Şirin´in Avukatı Suat Narin, müvekkili hakkında beraat istedi. Müvekkilinin isminin geçtiği dijital yazıda imzasının bulunmadığın ifade eden Narin, verilerin Şirin´in görev yaptığı yerlerde ele geçirilmediğini anlattı.
ÖĞLE ARASI
Avukat Narin´in yarım saat süren savunmasını tamamlamasının ardından saat 12.00´de duruşmaya 13.30´a kadar öğle arası verildi.
Duruşmanın öğleden sonra başlayan oturumunda kürsüye ilk olarak, Utku Arslan, Mustafa Yuvanç, Harun Özdemir, Fatih Uluç Yeğin, Ercan İrençin, Yaşar Barbaros Büyüksağnak, Taner Gül, Soner Polat, Ramazan Cem Gürdeniz, Kıvanç Kırmacı, Hasan Gülkaya, Faruk Doğan, Cem Aziz Çakmak, Bora Serdar, Ali Semih Çetin, Kürşat Güven Ertaş gibi 16 sanığın avukatı olan Şule Nazlıoğlu Erol geldi ve savunmasına başladı.
Bir milyon sayfa bulunan dava dosyasında 16 sanık için ancak üçer dakikalık konuşabildiğini belirten Erol ?Yargıtay´a gittiğimde mutlaka konuşacağım demiştim? diyerek söze başladı. Sanıkların ikisi hariç sözde SUGA planından yargılandığını belirterek mahkeme heyetine bu planın birer örneğini sunan Erol, şöyle devam etti: ?Mahkeme başkanı olsam ilk yapacağım şey Deniz Kuvvetleri´ne gönderip sormak olurdu. Bu sahte bile olsa bir plana uymuyor. İçerideki ve dışarıdaki hainlerle birlikte böyle bir plan çıkmış. Denizci eşlerini, bürokratları toplayıp denizcilik anlatacaklarmış. Bu sizce cebir hareketi midir? Huzurunuza geldim tek umudum sözleriniz. Çaresizlik içinde kıvranan asker eşleri dinliyor. Onlara demiştim ki inşallah bizi 10 sene verip göndermezler. Böyle olursa evrak üzerinden incelenir gider. 10 senenin üstünde verirlerse gider anlatırız dedim. Dediğim çıktı. Özden Örnek başta olmak üzere amiraller, albaylar 3 seneye yakın maalesef tutuklu.
-Atlama olayı-
Bu davayla aklımızla oynandı. Adalet inancı çok yüksek bir insanım. Hâkimlere müthiş saygı duyarım. Ama 10. Ağır Ceza Mahkemesi´ne değil. Silivri´deki davada bir şey söyledim. Savcı bana, 59 yaşındaki bu kadına ?atlama, hep atlıyorsun? dedi. Suç duyurusunda bulundum. Mahkeme ara karar verdi. Türk Dil Kurumu´ndan sözlüğün ?atlamak? tabirini bulmuşlar. Benim anladığım anlamda değilmiş. Savcıyı kurtarmak için argo tabiri akladılar. Bu argo tabir aklandığı için de atlama kelimesi çok sık kullanıldı. Adalete olan inancımı ve saygımı zorladılar. İnsafsızlar salladı beni. Bunu şov için söylemiyorum canım yandı. Lütfen bayram arasında duruşma tutanaklarına bakın. Biz burada neyiz? Çer çöp müyüz dedim başkan bana güldü.
-Zaman gazetesi muhabiri olayı-
Güldüğü başka bir şey ihsas-ı rey anlamındaydı. Bir gün bir Zaman muhabiri yanıma geldi. Size bir şey söyleyeceğim dedi. İstediğiniz kadar hoplayın, zıplayın Nisan´da karar verilecek. Yargıtay ayarlandı oradan gelip geçecek dedi. Bunun üzerine başkana gittim söyledim. Ne yaptı biliyor musunuz? Yok canım diyerek gülmeye başladı. Bir gazeteciyle konuştum ama bu yanlış anlaşılmış dedi. Halbuki ben konuştuğum kişinin gazeteci olduğunu söylemedim. Bu kadar adam ne yapmış hani eylem? Parmağını mı kaldırmış ayağını mı sallamış?
Kararda ?kanaatine varılmıştır? diyorlar. ceza yazdırmaları bu kadar kolay mı? En içimi acıtan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne gitmek. Benim ülkemde yargı varken niye gideyim niye şikayet edeyim? Beni çok rencide ediyor. Ben kendi yargımdan bu adaletsizliğin giderilmesini istiyorum. Bir milyon sayfayı bu kadar karmaşık hazırladılar. Düşündüler ki avukatların çapı yetmez, hakimler okumuyor, askerler de zaten anlamaz. Oysa ki askerimiz çok iyi yetişmiş, onları telef ettik.
Bir Hilmi Özkök´ü, Aytaç Yalman´ı getirip dinlediler. Oysa Avrupa´da, Amerika´da hakimler devlet başkanlarını çağırıyor. Kimsenin de gıkı çıkmıyor. Çünkü yargının, tarafsız, bağımsız olduğuna inanıyorlar. Ben buranın da öyle olduğunu düşünerek geldim. Allah aşkına sözde plana bakın. Bir tane gemi yok. Ankara Bölge Koordinatörü´ne izleme görevi vermişler. Gençlik Parkını kayıklarla mı izleyecekti? Adamların darbeden haberi yok, neye uğradıklarını şaşırdılar.
Şu yapılmamalı, 27 Mayıs´ta neyi tartışıyoruz? Yargı kararlarını tartışıyoruz. Çünkü siyasetin cinayeti olmaz. İş yargının başına patladı. 12 Mart´ta neyi tartışıyoruz. İdam kararlarını tartışıyoruz. 12 Eylül´de yine mahkeme kararlarını tartışıyoruz. Buna bir son verin. Yargı tartışılmayacak kadar üstündür. Toplumun temel direğidir, çektiğimiz anda tepemize çöker. İstediği kadar güçlü siyasal iktidar olsun, durduramazsınız.
Denizcilerin bir tane tedhiş hareketi var mı? Bu adamlar telef oldu. Bu ülkeye, devlete yazık. Yukarıda birileri çatışıyor, aşağıda biz eziliyoruz. Artık yargı yumruğunu adaletten yana vurmalı. Ne yazık ki o kadar insanın hakkı yendi. Burada kul hakkı var. Bunun altında kalmak çok zor. Bu davada adaletin sanık lehine tecellisi şart. Aynı anda düğmeye basıldı. Türkiye´nin dört bir tarafından komutanlar toplandı. Beşiktaş Adliyesi´nde 25-30 emekli, muvazzafla bir araya getirildi. Kimse Taraf gazetesinde yazılanlar dışında bir şey bilmiyordu. Tecrübeli hakimsiniz. 367 kişiden biri mi falso yapmazdı, kendini kurtarmak için bir şey söylemezdi.?
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül dendiğinde hep mahkeme kararlarının tartışıldığını dile getiren Erol, Hep yargı kararları tartışıldı. Sayın başkanım buna bir son verin. Yargı tartışılmayacak kadar üstündür. Toplumun temel direğidir. Çektiğiniz anda çatı çöker. İnsanların yargıya olan algısı, güveni zayıfladığı takdirde istediğiniz kadar güçlü iktidar olun hiç önemli değil, orayı durduramazsınız. Yargı çok ama çok önemlidir. Bana göre yargı artık yumruğunu vurmalı, ciddi anlamda vurmalı, adaletten yana vurmalı değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa Mahkemesinin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan ile ilgili kararında yasa dışı delilleri yok sayarak beraat kararı verdiğini anımsatan Erol, Biz niye ceza aldık? Çetin Doğan ile Fazıl Diren arasındaki konuşma iddianameye girmez mi? Tarafsız bir savcı, inançlı bir savcı eğer Allah´a inanıyorsa bunun altını özellikle çiziyorum, getirir o Fazıl Diren olayını ´burada çok ciddi bir olay var´ der, bu davayı açmaz bile. Lütfen elinizdeki dosyaya bakın, Marmara nakliyat planı var mı, sahil güvenlik botları var mı ifadesini kullandı.
Erol, Seminerde Suga hiç tartışılmamış, nasıl oldu da ceza verdiniz bu insanlara, hiç mi bir insanın hayatını kararttık diye düşünmüyor bu insanlar? Yastığa kafasını koyunca uyuyabiliyor mu? Hiç zannetmiyorum. Yalnız kaldığında vicdanına hesap veremez, hele Allah´a hiç hesap veremez diye konuştu.
SUGA planını Özden Örnek´in hazırladığını hatırlatan Erol, ?Özden´i 5 ay sonra Hilmi Özkök onu Deniz Kuvvetleri Komutanı yaptı. Hani darbe plancısı haberi vardı? dedi.
Silivri´deki mahkemenin delilleri tartışmadığını vurgulayan Erol, ?bizi kandırdı? ifadesini kullandı. Erol, 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin böylesine kolay karar vermesi ile ilgili olarak sert bir benzetme yaptı: ?Peygamber postunda mı oturuyorsunuz? Anadolu´da hakimler için böyle denir. Çünkü hakimlik önemli iştir. Ama gerekçeli karar ortada işte. İnsan hayatını karartmak bu kadar kolay mı??
Avukat Erol, müvekkili Cem Aziz Çakmak´ı anlatırken şunları söyledi: ?Tuğamiraldi artık emekli. Gerçekte bu ülkeye çok faydası olacakken bu yüzden emekli ettiler. Bunu yapanlar Allah huzurunda çok zor öderler ama bu dünyada da çıkacağına inanıyorum. Mütalaa, yargılama devam ederken hazırlanmaya çıktı. Bunu söyledik yine sadece güldüler. Böyle bir mahkeme tarafsız denir mi? Tarafsız değillerdi, çok bilinçli hareket ettiler.?
Denizcilerin sözde belgelerini hazırladığı bilgisayarda ?Deniz Company? yazdığını belirten Erol, ?Deniz Kuvvetleri´ne baskın yapıp niye o bilgisayarı bulmadılar. Sahte belgeleri hazırlayıp insanların üzerine atmak bu kadar kolay mı?? dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesini eleştiren Erol, ? kusura bakmayın, dosya okunmadı diye düşünüyorum. Okunsa mutlaka vicdanınız galebe çalardı? şeklinde konuştu.
-Avukat, Baransu´ya çete dedi, hakaret etti, Mahkeme Başkanı müdahale etmedi-
Avukat Erol, müvekkili Ali Semih Çetin´in savunmasına geldiğinde olayı bizzat ondan dinlediği için Gölcük Donanma´da yaptığı aramayı uygulamalı olarak gösterip elleriyle ?elleriyle koymuşlar gibi açmışlar. Bu ihbarı yapanın IP numarası var. Kimmiş belli. Niye araştırmadılar? Bu dava daha çok sürecek. O yüzden bu çetenin üzerine düşmek zorundalar. Baransu´nun bile... Baransu 2009´da Aksiyon dergisine ´Bir takım darbe planları, Balyoz vs. diyerek geçiştiriyor. Aksiyon´un kimlerce yönetildiğini söylemeyeceğim. Baransu uzun saçlı biri getirdi diyor. Baransu yalan söylüyor, yalan. Zaten yalandan mahkum oldu? dedi.
Erol, mahkeme heyetinden sunduğu belge ve savunmaları okumalarını rica edince, araya giren mahkeme başkanı ?Şule Hanım, emin olun sözlü savunmayı nasıl dinliyorsak, dilekçeleri de aynı dikkatle okuyoruz? dedi. Bunun üzerine Erol, ?Eminim, zaten ben de buraya gelmeden önce sizler hakkında fikir edindim? karşılığını verdi. Bu diyalog üzerine mahkeme başkanı 10 dakika ara verdi.
-Avukat, Allah´tan ve Peygamber Efendimizden bahsetti, kafirlikten sözetti-
Erol, savunma sonunda şu genel değerlendirmeleri yaptı: ?Mahkeme heyeti delilleri görmezden gelip illa da ceza vereceğim demişti. Savcı lehte delilleri emanete gönderip sakladı. Bu nasıl bir vicdandır. Sonra da karara, ´bu listeler gelen cevaplarla uyumludur´ yazdılar. Bu kadar da olmaz. Eğer bu deliller dikkate alınırsa soruşturma aşamasında takipsizlik kararı verilir ve böyle bir dava açılmazdı. Adalet adına böyle haksızlık olabilir mi? Karşınızdaki düşmanınız olabilir, nefret edebilirsiniz. Peygamber Efendimiz demiştir ki: ´Bir saat adaletle davranmak bir ömür ibadetten hayırlıdır.´ Bu kadar açık söylüyorum. Karşınızdaki kafir bile olsa bu yapılmaz. 12 Eylül Sıkıyönetim Mahkemeleri´nde bile böylesi vahim ve bilinçli kararlara imza atılmamıştı. Allah var ve herkesin sahibidir. Adalet vicdanın derse ki bu cezaları hakkettiler söyleyen yok. ?Soyut iddialara dayanan kararın tamamının esastan bozulmasını ve acilen 3 yıla yaklaşan haksız tutukluluklara son verilmesini yüce mahkemeden talep ediyorum.?
SANIK OĞUZ TÜRKSOY´UN AVUKATI OSMAN OĞUZHAN´IN SAVUNMASI
Avukat Erol´un 3 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Oğuz Türksoyu´nun avukatı Osman Oğuzhan geldi ve savunmasına başladı. Avukat Oğuzhan, Türkiye´de bir ilk yaşandığını ifade ederek, Hep askerler ihtilal yapmış ve başarılı olmuş, olmamış alma hiçbirisi yargılanmamış. İlk defa askerler yargılanıyor, Yargıtay´da karar arıyoruz dedi. Müvekkilinin suç isnat edilen tarihlerde Kara Harp Akademisini kazandığını ve öğrenci olarak İstanbul geldiğini belirten Oğuzhan, Türksoyu´nun listelerde İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı´nda görev yaptığının yazdığını ancak burada hiç görev yapmadığını ifade etti. Müvekkilinin akademide öğrenci olarak yüzbaşı rütbesinde yer aldığını belirten Oğuzhan, Zurnanın son deliği dedi. 28 Şubat mağduru olduğunu belirten Oğuzhan, 12 Eylül 1980´de binlerce nesli yok ettik diyerek, müvekkilinin darbe iddialarıyla alakasının bulunmadığını belirtti.
Oğuzhan, savunmasına şu sözlerle son verdi: Ben annemin, babamın Menderes´in idamını radyodan dinleyip ağladığını gördüm. Kimse bana ihtilali savunduramaz, ihtilalciyi de savunduramaz. 28 Şubat mağdurlarından biriyim. İhtilallerde bir nesli yok ettik. Sizin vereceğiniz karar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk. O nedenle vereceğiniz karar peygamber vekili olan sizlerin, hak ve adalet duygusunun bu toplumda yeniden yerleşmesi için ´Ankara´da hakimler var´ denecek bir karar vermelisiniz.
SANIK ÖMER FARUK AĞA YARMAN´IN AVUKATI MEHMET ORAL´IN SAVUNMASI
Avukat Oğuzhan´ın yarım saat süren savunmasının ardından saat 17.10´da kürsüye sanık Havelsan Genel Müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman´ın avukatı Mehmet Oral geldi ve savunmasına başladı. Avukatı Mehmet Oral, Berlin´de olduğu gibi ben Ankara´da hakimler olduğuna inanıyorum. Bu yanlıştan bir yerde dönülecek ben bunun Ankara´dan döneceğine inanıyorum değerlendirmesinde bulundu.
Sanık Ömer Faruk Ağa Yarman´ın avukatı Mehmet Oral, müvekkilinin davanın tek sivil sanığı olduğunu söyledi. Oral, HAVELSAN Genel Müdürü Yarman´ın çok önemli projelerde görev yaptığını, bugün tüm yargının kullanığı UYAP sistemini tasarladığını, 2003 yılından, tutuklandığı 2011 yılına kadar Havelsan Genel Müdürü olduğunu anlattı.
Ömer Faruk Ağa Yarman´ın Avukatı Mehmet Oral, müvekkili ile iki senedir mücadele verdiğini anlatarak, 364 general biraya gelecek yanlarına Havelsan Genel Müdürü´nü alacaklar ve darbe yapacaklar, başka da sivil olmayacak. İdare kendisinden şikayetçi olmamıştır. İdarenin ne istihbaratı ve başka birimleri kendisinden şüphe etmemişlerdir. Çok önemli projelerde UYAP da dahil hizmetine başvurulmuştur dedi. Mahkemenin kararında biz asla dijital delillere dayanmıyoruz, delillerin hepsinin plan seminerinde açıklaması var, onlarla bunları karşılaştırıyorum, ortaya çıkan uyumla bu noktaya ulaşıyorum´ dediğini anlatan Oral, Seminer kayıtlarında ne Yarman´ın ismi var ne savunma sanayi ismi ne de savunma sanayine verilmiş rolle ilgili tartışma var. dedi.
Avukat Oral konuşmasına devam ederek, Çetin Doğan, seminerde diyor ki bu arada savunma sanayi şirketlerine Havelsan, TAİ, Aselsan, Roketsan´da eskiden olduğu gibi Silahlı Kuvvetlerden emekli subayların idaresine verme işlemine devam edeceğiz´ diyor dedi.
Avukat Oral, müvekkilinin suç tarihinde Havelsan Genel Müdürü olmadığını bunu da resmi belge ile belgelediklerini ancak mahkeme tarafından kabul edilmediğini belirterek, Suç tarihinde genel müdür değil. Havelsan´dan belge getirdik ama kararda suç tarihinde Havelsan´ın Genel Müdürü olduğu anlaşılan Yarman deniliyor. Daha ne getireyim, resmi belge kabul edilmedi değerlendirmesinde bulundu.
Yarman tarafından hazırlandığı iddia edilen listelerde ismi geçen kişilerden 143´ünün suç tarihinde Havelsan´da çalışmadığını dile getiren Oral, Havelsan´dan bu konuda gelen evrakın savcılık tarafından soruşturma dosyasına konulmadığını ileri sürdü. Oral, listenin 2003 yılından 2009´a kadar Havelsan´a girmiş çıkmış personelin isimlerini içerdiğini bildirdi.
Bu dijital veri dışında müvekkiliyle ilgili başka herhangi bir iddia bulunmadığını ifade eden Oral, şunları söyledi: Savcılık müvekkilimi emekli albay zannediyor galiba. Müvekkilim mühendistir, askerliğini de 40 gün yapmıştır. Eğer bir adama 14 sene ceza verecekseniz, dosyayı bütün olarak ele alamazsınız. Herkesi tek tek incelemek zorundasınız. Savunma hakkı demek uzun uzun konuşturmak demek değil. Dinlemezseniz, savunmanın hiçbir talebin kabul etmezseniz bunun adı boş konuşmak olur. Biz Silivri´de öyle yaptık, boş konuştuk.
Müvekkilinin suçlandığı dijital veriyi üçüncü bir kişinin açtığının ve son kez kaydettiğinin iddianamede de yer aldığını anlatan Oral, Artık o dijital dosyadan ben sorumlu tutulamam. Nasıl adam öldürme davasında parmak izi torbası açılmış, başka parmak izleri karışmışsa delilin güvenilirliği kaybolmuştur diyorsunuz. Aynı şey. Bizi mahkum eden tek delilin sağlamlığı konusunda bu denli şüphe varken, üzerimize atılı siğil konusunda bu denli şüphe varken sayın mahkemenin değerlendirmeden, cevap dahi vermeden, yok sayarak, sanki 365 sanığın içerisinde bu da kaybolur tarzında önünüze yollamasını kabul edemiyorum. O meslektaşlarımın bunu yapmasını sindiremiyorum içime diye konuştu.
Bilirkişi incelemelerine değinen Oral, Savunma Sanayi dosyasıyla ilgili bir tek bilirkişi incelemesi olmadığını savundu. Müvekkilinin 3. soruşturmayla tutuklandığını anımsatan Oral, Nasıl olacak? UYAP´ı yapan, böylesine yetiştirdiğimiz bir insanı 13 yıla mahkum ediyoruz, saygı duyup dosyasını bilirkişiye göndermiyoruz. Bari bunu yapalım, mahkum edeceksek bile bari bunu yapalım dedi.
Teşebbüs kısmını tartışmayı abes buluyorum, hepiniz isim sahibi kişilersiniz diyen Oral, Mühendis savunmak çok zor, çok matematik düşünüyorlar. Ama en zoru ağabeyine şunu açıklayamıyorum. ´Kardeşim niye tutuklu´. Birinci Dünya Savaşı´nda ´her cephede çok iyi savaştık ama beraber savaştıklarımız yenildiği için yenik sayıldık´ derler ya çok benzer bir durum. Bir sürü medyanın önünde adamlar var, çok iyi isimlendiremiyorum ama biz de onların arasında kaynadık diyorum. Cezanın şahsiliği konusunu mahkemeye kabul ettiremiyoruz ifadesini kullandı.
Yarman tarafından hazırlandığı iddia edilen listenin torba liste olduğunu ve şu anki Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayer´in de adının bulunduğunu belirten Avukat Oral, Darbe olsaymış Murat Bayer zaten o darbenin elemanı olarak refere edilmişmiş. Hükümet bile bu listeyi ciddiye almıyor ki hala Savunma Sanayi Müsteşarı Bayer´dir dedi.
-Mahkemeyi ve Yargıtay Başsavcısını suçladı-
Başsavcılığın müvekkili hakkında beraat talebinde bulunmamasını bizi unuttular´ şeklinde değerlendiren Oral, Berlin´de olduğu gibi ben Ankara´da hakimler olduğuna inanıyorum. Bu yanlıştan bir yerde dönülecek. Ben bunun Ankara´dan döneceğine inanıyorum değerlendirmesinde bulundu.
DURUŞMA SONA ERDİ
Avukat Oral´ın 1 saate yakın süren savunmasının ardından saat 18.00´de duruşma yarın sabah 09:00´a ertelendi.
15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı15.7.2016
17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin
darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak
değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor.
Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken
canlı yayında darbe..
Tamamı17.07.2016
20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen
cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu
iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı.
Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe
yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı20.01.2015
11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı11.3.2014
19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı19.12.2015
12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı12.10.2015
18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı18.08.2015
09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı9.10.2016
24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına
katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek
verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele
Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir
ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı24.06.2013
16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine.. Tamamı16.12.2018
08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı8.11.2014
01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı1.11.2014
08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı8.2.2014
14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı14.1.2014
03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı3.11.2014
02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı2.12.2013
19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı19.6.2013
21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin
"şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında
"işkence ..
Tamamı21.11.2022
29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı29.11.2022
30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı30.11.2022
29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı29.11.2022
29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı29.11.2022
29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı29.11.2022
02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı2.12.2022
28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı28.11.2022
28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı28.11.2022
02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı2.12.2022
30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı30.11.2022
30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı30.11.2022
28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı28.11.2022
21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı21.11.2022
21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı21.11.2022